Prof. Dr. Şinasi Gündüz
Anadolu'da
Paganizm
���
.
.
Antik Dönemde Harran ve Urfa
..
.9
.
A
ANKARA OKULU
Prof. Dr.
Şinasi Gündüz
1960'ta Hekimhan'da doğdu. Lisansını Ankara Üniversi
tesinde lisansüstü eğitimini İngiltere'de Durham ve
Manchester üniversitelerinde tamamladı. 1995'te Dinler
Tarihi Doçenti, 2003'te Profesör oldu. Başta Sabülik ol
mak üzere Gnostik dinler, Ortadoğu inançları, heterodok
sal akımlar, Hıristiyanlık, küreselleşme, şiddet ve din iliş
kisi konularında çalışmalar yapmakta olan Prof. Gündüz,
halen İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dinler Tari
hi anabilim dalı başkanlığını yürütmektedir. Birçok aka
demik dergide yürüttüğü yayın kurulu üyeliği ve bilim
hakemliği yanı sıra, www.dinlertarihl.com sitesi ile Mile[
ve Nihal: İnwıç, Kültür ve Mitoloji Araştumalan Dergisı"nln
editörlüğünü de yapmaktadır. Yayınlanan çalışmaları
arasında şunlar sayılabilir:
The Knowledge of Life: The Origins wıd Early History of
the Mwıdaeans �d Their Relation to the Sabiwıs of the
Qur'an wıd to the Harrwıiwıs, Oxford: Oxford Univeıisty
Press 1994.
Sabiiler Son Gnostikler, Ankara: Vadi 1995.
Din ve lnwıç Sözlüğü, Ankara Vadi 1998.
Mitoloji ile İnwıç Arasında: Oıtadoğu Dinse[ Gelene/deli
Üzeıine Yazılar, Samsun: Etüt 1998.
Pavlus: Hııistiywılığın Mima11, Ankara: Ankara Okulu
2001.
Dinsel Şiddet: Sevgi Söyleminden Şiddet Realitesine Hııis
tiywılık, Samsun: Etüt 2002.
Kürese[ Sonınlar ve Din, Ankara: Ankara Okulu 2005.
Misyonerlik. Ankara: DİB Yayınları 2005.
Change and F.:ssence: Dialectical Relations Between Chwı·
ge and Contiııuity in tlıe 1Urkish InteUectuaı Tmdition,
(eds. Şinasi Gündüz, Cafer S. Yaran) Washington: RVP
(2005).
Ankara
Okulu Yayınlan: 89
©Ankara Okulu Basım Yayın San. ve Tic. Ltd. Şti.
Dizgi ve kapak: Ankara Dizgi Evi
Baskı, kapak baskısı, cilt: Özkan Matbaacılık
Birinci basım: Kasım 2005
ISBN 975 - 8 1 90 - 89
Ankara
-
x
Okulu Yayınlan
İstanbul Cad. İstanbul Çarşısı 48/8 1 Ulus/Ankara
Tel/Faks: (0312) 34 1 06 90
e-mail: ankaraokulu@ankaraokulu.com
Anadolu'da Paganizm
Antik Dönemde Harran ve Urfa
Prof. Dr.
Şinasi Gündüz
Ankara Okulu Yayınlan
Ankara 2005
KISALTMAI.AR
AS
Bkn.
BSOAS
c.
ed.
EJ
h.
HG
HUCA
JA
JHI
JOL
Krş.
MÖ
MS
n.
OMÜİFD
öl.
PBA
SEL
s./ss.
t.y.
tr.
vd.
Anatolian Studies
Bakınız
Bulletin of the School of Oriental and African Studies
cilt
editör
Encyclopaedia Judaica
hicri
Haran Gaveyta (E.S. Drower, Haran Gawaita and the
Baptism of Hibil Ziwa. Vatican City 1 953).
Hebrew Union Collage Annual
Joumal Asiatique
Joumal of the History of Ideas
Jaarbericht ex Oriente Lux
Karşılaştmnız
Milattan Önce
Milattan Sonra
dipnot
Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
ölümü
Proceeding of the British Academy
Studi Epigrqfıci e Linguistici
Sayfa/ sayfalar
tarih yok
tercüme eden
ve devamı
İÇİNDEKİLER
ÖNSÔZ
.........................................................................................
.7
1. BÖLÜM
GİRİŞ: PAGANİZM
.
............................................ .........................
1. Monoteist Gelenekler ve Paganizm
2 . Geleneksel Paganizmin Özellikleri
3 . Neopaganizm
. .9
..
.
........................... ................
....................................
.
.
.......
....... ....... ................................................. ..... .......
10
15
21
il. BÖLÜM
GELENEKSEL HARRANPAGANİZMİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 27
1.
2.
3.
4.
5.
Kutsal Şehir Harran
Kültürel ve Dinsel Bir Merkez Olarak Harran
Harran'ın Önemini Kaybedişi ve Yıkılışı .
Harran Paganizmi İle İlgili Kaynaklar
Harranilerin Tann İnançları
.
a. Üstün Varlık İnancı
b . Politeizm
6. Yıldız-Gezegen Kültü
7. Soğmatar ve Maralahe Kültü
8. Hermes Kültü ve
Harran Paganizminde Peygamberlik Anlayışı
9. Harranilerin Ritüelleri
.
.
......................................................... ......
............. .............
.
28
30
35
46
47
51
53
57
64
.............................. ....
........................
..
............
. . .............. ...................................
.
.......................................................... ...
.
..
.
........................................................................... ..
............................................................
................................................
..
...
.
.................. .........
.
...................... ............................ ..........
72
77
III. BÖLÜM
ANTİK DÖNEMDE URFA PAGANİZMİ
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
..........................................
Helenizmin Yöredeki Etkisi
Nusaybin Okulu ve Süryani Geleneği
Urla'nın Pagan Dönemine İlişkin Kaynaklar
Yıldız-Gezegen Kültü
.
Nabu ve Bel Kültleri
Atargatis Kültü ve Balıklı Göl
Urfalı Paganların Diğer Kült ve Ritüelleri
83
87
90
92
. 95
99
. 101
. 1 12
......................................................
......................................
............................
............ ............................................... ...
................................................................
................................
..
......... ....
.............................. .
SONSÔZ
..................... ...............................................................
1 13
..............................................................................................
1 15
EK
KAYNAKÇA . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . .. . . ..... . . . :. . . . .... . . 125
DİZİN
.
. .
. 131
.................................................................... ........ . ..... ..
ÔNSÔZ
Uliıhiyeti ve kutsalı yalnızca aşkın bir metafızik üstün güce hasret
meyip tüm evrene yaygınlaştıran ve doğa merkezli bir din anlayışıyla do
ğal varlıklara tapınmanın ifadesi olan paganizm, bilinen en erken dö
nemlerden günümüze kadar dünyanın hemen her tarafında yaygın olan
bir geleneği temsil etmektedir. İnsanın içinde yaşadığı evreni ve günü
birlik irtibat içerisinde olduğu doğal varlıkları tanrılaştıran veya bunla
rı, tanrısal gücün tezahür ettiği alanlar/objeler olarak gören ve bunlara
tazim etmeyi ön plana çıkaran pagan geleneklere karşı, tarih boyu en
büyük mücadeleyi, ibadet ve tazimin yalnızca tek bir aşkın güce yapıl
ması gerektiğini savunan tektanrıcı gelenekler vermiştir. Örneğin, taviz
vermez monoteizmiyle diğer tektanrıcı gelenekler arasında da belirgin bir
yere sahip olan İslam, baştan sona tarihi, tevhid ile şirk mücadelesi ola
rak değerlendirmektedir. Kur'an, Allah'ın, ibadet edilmesi ve yardım is
tenmesi gereken tek ilah ve rab olduğunu vurgulamakta; bütün varlık
ların Allah'ın yaratıkları olduğunun altını çizmektedir. Bu inanç doğrul
tusunda Kur'an, ulühiyeti herhangi bir yaratıkta aramanın ve ona tazim
etmenin bir olan Allah'a ortak koşma olacağı konusunda uyanda bulu
narak, insanları böylesi davranışlardan uzak durmaya çağırmaktadır.
Paganizm ve pagan inançlar denildiğinde birçok kişinin aklına önce
likle antik döneme ait çeşitli dinsel gelenekler gelir. Oysa paganizm yal
nızca tarihin derinliklerinde kalmış bir gelenek değildir; dolayısıyla pa
gan kült ve ritüeller, yalnızca antik döneme ya da geçmişe ait bazı top
lumlarda görülmez. Zira paganizm, çeşitli inanışlar ve davranış biçimle
riyle günümüzde de yaşatılmaktadır. Öyle ki Eski Asur, Babil, Yunan,
Roma, Kelt ve benzeri kadim pagan dinlerin yanı sıra, -bu kitapta deği
nileceği gibi- Wicca akımı, Druidler ve benzeri yeni (ya da neo) pagan ha
reketler de söz konusudur. Bundan başka paganizm, günümüzde çeşit
li evrensel din bağlılarının "halk inançları" bağlamında sürdürdükleri bir
dizi inanç ve ritüelde de varlığını devam ettirmektedir. Örneğin Müslü
man halklar arasında, Kur'an'daki temel yaklaşıma muhalif olmasına
rağmen, çeşitli su kaynaklarının, ağaçların, taşların, yatırların, mezar
lıkların, üstte taşınılan birtakım objelerin ve benzeri şeylerin tapınma
unsuru olarak kullanılması, kutsiyetin onlarda bir şekilde tezahür etti
ğine inanılması, onlara tazimde bulunulup yakarılması ve duanın kabu-
8
Anadolu'da Paganizm
!ünde onların aracı unsurlar olarak değerlendirilmesi, İslam öncesi dö
nemlere ait pagan geleneklerin halk arasında hala sürdürüldüğünün
kanıtıdır. Bütün bunlar, paganizmin günümüzde de doğrudan ya da do
laylı olarak var olmayı sürdüren bir olgu olduğunu göstermektedir.
Medeniyetler beşiği Anadolu, tarih boyu sayısız topluluğa ve bir o ka
dar çok inanç sistemine beşiklik etmiştir. Bu inanç sistemleri arasında
pagan gelenekler, uzun yıllar Anadolu'da egemen olmuşlardır. Hitit, Sü
mer, Urartu krallıkları başta olmak üzere Anadoluda yaşayan birçok
halk, politeist tanrı inançlarıyla, pagan kült ve ritüelleriyle tanınmakta
dır. İnanılan tanrısal varlıklar, metafizik aşkın varlıklar olduğu gibi, yıl
dız ve gezegenlerle ilişkili gök cisimleri ya da hayvanlar, bitkiler veya di
ğer tabii nesnelerle ilgili varlıklar da olabilmektedir. Antik dönemde Ana
dolu pagan inançları arasında yeryüzü ile özdeşleştirilen ana tanrıça
kültü (Kübele ya da Kubaba) önemli bir yer tutmaktadır. Ancak bu kült,
daha ziyade Anadolu'nun orta ve kuzey kısımlarında yaygın olarak gö
rülmekte, kitapta özel olarak inceleyeceğimiz Harran ve Urfa civarında
ise, verimlilik tanrıçaları kültü çerçevesinde bir başka şekilde varlığını
sürdürmektedir. Yukarıda isimlerini verdiğimiz kadim geleneklerin dı
şında, Hıristiyanlık öncesi dönemde ve Hıristiyanlığın ilk yüzyıllarında
Anadolu'da oldukça yaygın olan sır dinlerinde de pagan kült ve ritüeller
dikkati çekmektedir. Anadolu genelinde görülen Mitra kültü ile Tarsus
civarındaki Sandan kültü gibi çoktanrıcı sır dinlerinde, sihir-büyü ve
ekztazi seremonileriyle iç içe yapılan pagan ritüeller oldukça önemlidir.
Anadolu'daki çeşitli pagan kült ve ritüeller, tarihin ilerleyen dönem
lerinde Anadolu'nun yaygın dinsel gelenekleri haline gelen Hıristiyanlık
ve İslam inancında da, halk inançları ve dindarlığı düzleminde yaşatıl
maya çalışılmıştır. Nitekim sihir, büyü, fal, çeşitli doğal nesne ve objele
rin uğurlu ya da uğursuz olduğu inancı ve benzeri tasavvurlar, aslında
İslam'ın temel akidelerine ters olmasına rağmen Anadolu halk inançla
rında var olmayı sürdürmüştür.
Bu çalışma, geçmişten günümüze tüm Anadolu pagan geleneklerini
ve kültlerini değil, yalnızca Harran ve Urfa örneklerinde kadim Anadolu
paganizminin özelliklerini ele almayı ar:ıaçlamaktadır. Anadolu'daki pa
gan gelenekler üzerinde yapılacak bu ve benzeri incelemelerin, Anadolu
halk dindarlığında gözlemlenen kimi İslam dışı kült ve ritüellerin muh
temel kaynaklarının bilinip anlaşılmasına katkıda bulunacağı kesindir.
Şinasi Gündüz
Nisan 2005, İstanbul
1. BÖLÜM
GİRİŞ: PAGANİZM
Latince pagus ve pagani sözcüklerinden türetilmiş olan ve
sözlük anlamı itibarıyla "kırsalda yaşayan, köylü, taşralı" an
lamlarına gelen pagan terimi, ı erken dönemlerden itibaren Hı
ristiyan geleneğinde dinsel anlamda "ötekini" ifade etmede kul
lanılmıştır. Buna göre Hıristiyan inancının dışında kalanlar pa
gan olmakla itham edilmişlerdir.2 Hıristiyan geleneği yüzyıllar
boyu bu tutumunu devam ettirmiş ve yalnızca Hıristiyanlaşma
ya direnen Romalı ve Yunanlı politeistleri değil, tüm Hıristiyan
olmayanları bu terimle adlandırmayı sürdürmüşlerdir.
İlerleyen dönemlerde, özellikle din bilimlerinin bilimsel bir di
siplin halinde teşekkül etmesiyle birlikte, pagan terimi özel an
lamda, dünya genelindeki tüm putperest toplumlar için kullanıl
maya başlanmıştır. Bu doğrultuda paganizm kavramının, polite
ist/çok tanrıcı dinsel geleneklerde tanrısal varlık.lan sembolize
eden şekil ve suretlere tapınma ritüelleriyle yakından ilişkili bir
anlamda kullanıldığı görülür. Bu bağlamda geleneksel puta tapı
cılığı ifade eden pagan terimi, çok tanrıcılık ve atalar kültü ile ya
kından irtibatlı olan naturalizm/doğa tapıcılığı ve animizm/ruh
çuluk ile ilişkilidir. Dolayısıyla Babil, Asur, Mezopotamya, Eski
Mısır ve İran gibi birçok eski Ortadoğu dinsel geleneği ve Eski
Avrupa dinleriyle Hinduizm, Tibet Budizmi ve benzeri günümüz
inanç sistemleri pagan gelenekler olarak incelenmektedir.
Pagan terimi, günümüzde, geleneksel paganizm olarak ad
landırdığımız ve yukarıda örneklerini verdiğimiz geleneksel yapıPagan teriminin. Eski Roma'da, asker olmayan halka yönelik "sivil" anlamına
kullanıldığı da bilinmektedir.
2
Bkn. R.L. Fox, Pagans and Christians, New York: Alfred A. Knopf 1987, ss. 3031.
10
Anadolu'da Paganizm
lar yanında, bazı yeni kültler ve inanç sistemleri için de kullanıl
maktadır. Bu bağlamda, aynı zamanda terim, yaygın kurulu
dinsel geleneklere, özellikle de Hıristiyanlık, Yahudilik ve İslam
gibi dinlere karşı büyücülük ve çok tanrıcılık ile doğa ve ruh ta
pıcılığı gibi eski kültleri yeniden ihya etmeye çalışan bir dizi akı
mı da kastetmektedir. Birazdan ayrıntılı olarak üzerinde dura
cağımız gibi, Neopagan gelenekler olarak adlandırılan bu akım
lar, ABD ve diğer Batı ülkelerinde bir taraftan modernizm ve se
külerizme diğer taraftan da kurulu dinsel geleneklere karşı ade
ta postmodern bir başkaldırı hareketini temsil etmektedirler.
Pagan teriminin bir diğer kullanılışı ise genellikle dindar çev
relerce yapılan bir tanımlama doğrultusundadır. Buna göre pa
gan, mateıyalizm, modernizm, sekülerizm ve bunlar doğrultu
sunda gelişen ve akılcılık, liberalizm, bireysellik ve benzeri para
metrelere dayalı anlayışı adeta üstün değer olarak kutsayan Ba
tı paradigmalarının ürettiği insanı ifade etmektedir. Bu doğrul
tuda maddenin, bireysel çıkarın, sermayenin ve teknolojinin
alabildiğine esiri olan günümüz insanı pagan bir birey, böylesi
bireyler üreten çağdaş Batı kültürü ise pagan/paganist bir kül
tür olarak değerlendirilmektedir.·
1. Monoteist Gelenekler ve Paganizm
Din tarihinde monoteizmden politeizme ya da tek bir üstün
güce tapınma ve tazimden birçok metafizik güce, doğal varlıkla
ra ve ata ruhlarına tazim etmeye kadar sayısız örnekler bulu
nur. Tanrı veya üstün güç düşüncesi açısından ya da tapınma
daki farklı değerler dikkate alınarak hangisinin diğerlerinden
daha önce olduğu veya dinsel inançların tarihsel açıdan nasıl
bir gelişim çizgisi gösterdiği öteden beri tartışma konusu olmuş
tur. Örneğin, kiliseye ve kilisenin değer yargılarına karşı verilen
mücadelenin bir ürünü şeklinde ortaya çıkmış olan ve yaklaşık
olarak yirminci yüzyıl ortalarına kadar etkisini sürdüren poziti
vist bakış açısı, sürekli değişim ve gelişimi temel alan çizgisel ta•
Bu bağlamda Yusuf Kaplan'ın zaman zaman üzerinde durduğu tekno-paga
nizm terimini hatırlatmakta yarar var.
Giıiş: Paganizm
11
rih anlayışı ve evrimci gelişim teorisi doğrultusunda dinsel inanç
ve değerlerde de bir tekamül öngörmektedir. Buna göre, ruhçu
luk, atalar kültü ve büyü, geleneksel din ve tann düşüncesinin
temelinde bulunmaktadır; tann inancında ise çoktanncılıktan
tektanricılığa doğru bir gelişim söz konusudur. Bu bağlamda
Hegel, insanlık tarihinde "din çağı" öncesi bir "sihir ve büyü dö
nemi" olması gerektiği üzerinde durmuş; Frazer ise insanlığın
erken dönem tarihinde, büyü ve sihir gücüyle insanlığın doğayı
kontrol altına alabileceğinin düşünüldüğü bir zaman diliminin
varlığından söz etmiştir. Ona göre insanlığın bu çabası doğru
dan etkili olmayınca, insanlar bu defa kendilerinden daha üstün
saydıkları ruhlara, tannlaştmlmış atalara ve diğer tanrısal var
lıklara yönelmeye başlamışlardır. Tamamıyla hipotetik olan bu
yaklaşıma göre, sihir-büyü dönemindeki büyücülerle büyücü
hekimlerin yerini bu defa rahipler ve din adanılan almaya baş
lamış; erken dönemlerdeki sihir-büyü sanatının yerini ise rahip
lerce yönetilen kurban ve dua törenleri gibi ritüeller almıştır.3
Bu ve benzeri yaklaşımlara göre, insanlığın din tecrübesinin te
melinde içinde yaşadığı doğal çevreyi kontrol altına alma ve do
ğanın olumsuz etkilerinden sakınma düşüncesi bulunmaktadır.
Dolayısıyla bu bakış açısı, sihre, büyüye, doğa tapınmacılığına
ve ruhçuluğa dayalı paganizmin, insanlığın erken dönemlerine
ait yaygın din anlayışını ifade etmekte olduğunu ileri sürmekte
dir. Bu teori, 19. yy'da ve 20. yy başlarında çeşitli antropologlar
ca Polinezyalılar ve Aborjinler gibi Okyanusya yerlileri üzerinde
yapılan sınırlı (ve gerçekte oldukça önyargılı) gözlemlere dayan
dırılmaya çalışılmıştır.4
3
4
E.O. James, History ofReligions, London 1956, s. 2.
Dinlerin kökenine ve erken dönem tarihine ilişkin bu evrimci din teorisi, doğal
olarak aslında metafizik varlıklann mevcudiyetine ve onlara tazime dayalı
kültlerin, insan ürünü olduğunu, insanın içinde yaşadığı doğal çevreyle olan
ilişkilerinin bu inançları ürettiğini ileri sürmektedir. Bu evrimci teoriye göre.
insanlığın en erken tarihsel dönemlerinde dinsel inancın hiç olmadığı dönem
lerin de olması gerekmektedir. Nitekim bazı din tarihi uzmanları ve antropo
loglar, eserlerinde, hiçbir dine inanmayan ya da yaşantılannda herhangi bir
dinsel inanışa yer vermeyen topluluklar/kabileler bulunduğunu iddia etmiş
lerdir. Örneğin G.T. Bettany, The World's Religions: A Popular Account of Reli·
12
Anadolu'da PaganiZm
Tek tanrıcılığı esas alan monoteist dinsel gelenekler, doğal
olarak çoktanrıcılığa ve bunun uzantısı olan kült ve ritüellere
karşı verdikleri mücadele ile dikkati çekerler. Tektanrıcılık, -her
ne kadar Yahudi geleneğinde olduğu gibi zaman zaman tanrı ile
ilgili antropomorfik ve antropopetik tanımlamalar yapıyor olsa
da- tanrının mutlak birliğini, aşkınlığını, üstünlüğünü, yüceliği
ni ve başka hiçbir şeye benzemezliğini temel almaktadır. Dolayı
sıyla tanrı ile ilgili inanç ve tutumlarda, bu inançlara ters olabi
lecek bir düşünce ya da tavra monoteist gelenekler kesinlikle ya
saklama getirmekte; aksi bir durumu tanrıyı inkar ya da tanrı
ya başka şeyleri ortak koşma olarak değerlendirmektedirler. Ör
neğin bu aksi davranışlardan birisi tanrının şekil ve sureti
ni/suretlerini yapmak, bir diğeri ise yüce tanrı yanı sıra başka
üstün güçlerin mevcudiyetini kabul etmektir. İsrailoğulları gele
neğinde oldukça önemli olan 1 O emirden birisi yalnızca yüce
tanrı Yahve'yi tanrı olarak kabul etmek bir diğeri ise herhangi
bir put (tanrısal şekil ya da suret) yapmamak ve onlara tazim et
memektir.s Yine -kabul edilen tanrısal üçlemeden/teslisten do
layı her ne kadar tam bir monoteist gelenek olup olmadığı tar
tışmalı olsa da- Hıristiyanlıkta da benzer şekilde putlara ve su
retlere tapınma ve tazimde bulunma yasaklanmaktadır. 6
gions Ancient and Modem (Landon 1890) başlıklı eserinde bunlara bazı örnek
ler verir. Oysa ilerleyen dönemde, dünya genelinde eski ve çağdaş dinsel gele
nekler üzerinde yapılan sayısız ara�tınna, her dönemde ve her toplumda bir
din anlayışının mevcut olduğunu ve dinin, Smart'ın haklı olarak vurguladığı
gibi. tarih boyu insan yaşamının ayrılmaz bir parçasını oluşturduğunu ortaya
koyınuştur (N. Smart, The Religious Experience of Manktnd, New York 1969,
s.11). Aynca M. Eliade gibi araştıncılann yaptıklan çalışmalarda, kimi antro
pologlarca "ilkeller" olarak tanımlanan yerlilerin inançlannın hiç de evrimci
pozitivist teorilerin iddia ettiği gibi iptidai olmadığı, tam tersine gelişmiş olarak
tanımlanan dinsel geleneklerde var olan özelliklerin bu geleneklerde de mev
cut olduğu ortaya konuldu (örneğin bkn. M. Eliade, Pattems in Comparative
Religion, Landon 1958, s. 30vd.). Bundan başka, yapılan araştırmalarda, geç
mişten günümüze tüm topluluklann inanç sisteminde bir üstün güç inancının
var olduğu ve politeist geleneklerde bile, çok tanncılıkla bu üstün güç inancı
nın yan yana varlığını sürdürdüğü görüldü.
5
Çıkış 20: 1-7; Tesniye 5: 6-21.
6
Örneğin bkn. Koloselilere Mektup 3:5.
Giriş: Paganizm
13
· Monoteist dinler, insanın tapınma ve tazimini içeren bütün
ibadetlerin tek yüce varlığa yönelik olarak yapılmasını şart koş
makta ve bu doğrultuda yalnızca diğer metafizik varlıklara değil,
canlı ve cansız doğal varlıklara ve ruhlara tapınmayı da yasak
lamaktadır.
Monoteist bir gelenek olarak İslam, en dikkat çekici bir özel
lik olarak inanç sisteminde Allah'ın mutlak birliği ve tekliğine
dayalı tevhid inancına yer vermektedir. İslamın diğer dinlerle, hatta Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi dinlerle- karşılaştınldığında
en çarpıcı karakteristik özelliğidir tevhid. Tek üstün güç olarak
Allah'ın kabul edilmesi, ona hiçbir şeyin/varlığın denk tutulma
ması ve yalnızca Allah'a ibadet edilmesi ilkelerini içeren tevhid,
Kur'an'a göre, tarih boyu Allah'ın dinini insanlara tebliğ etmek
le yükümlü olan peygamberlerce insanlara anlatılmış: Allah ta
rafından insanlara gönderilen ilahi mesajların özünü tevhid aki
desi oluşturmuştur. Kur'an, tarihin başlangıcından itibaren in
sanları tevhide taraf olan müminler ve tevhide ya da Allah'ın
mutlak birliğine karşı çıkarak ona çeşitli varlıkları/değerleri or
tak koşanlar şeklinde iki gruba ayırmaktadır. Dolayısıyla,
Kur'an'a göre tarih, aslında bir tevhid ve şirk mücadelesidir ve
bu mücadele insanlık varoldukça sürecek gözükmektedir.
Kur'an'da sıkça anlatılan kıssalarda bu mücadeleden örnekler
verilmekte; tevhide karşı çıkan insanların tavır ve tutumları kı
nanmakta ve onların sonunda nasıl hüsrana uğradıkları vurgu
lanmaktadır. Böylelikle insanlara, geçmişten ibret alarak Al
lah'ın mutlak üstünlüğünü, biricikliğini ve aşkınlığını kabul et
meleri, ona hiçbir konuda hiçbir şeyi ortak tutmamaları, yani
şirkten sakınmaları anlatılmaktadır.
Tevhid inancı doğrultusunda İslam, Allah'ın dışında başka
tanrılar, üstün güçler (ilahlar) kabul etmeye, bunların put ve su
retlerine tapınmaya, gök cisimlerine ve diğer doğal nesnele
re/varlıklara tazim etmeye şiddetle muhalefet etmektedir. Yine
İslam, genellikle atalan yücelterek körü körüne onların yolun
dan gitmek şeklinde ortaya çıkan atalar kültüne ve hatta kişinin
14
Anadolu'da Paganizm
kendi çıkar ve menfaatlerini ilahlaştırmasına da karşı çıkmakta
dır. İslamın bu taviz vermez ve kimilerine göre radikal monote
izm!, Hıristiyanların ve Yahudilerin inançlarını da tevhid ilkesi
çerçevesinde sorgulamaktadır. Örneğin Kur'an, bugün kendile
rini monoteist olarak tanımlayan ve teslisi tek tanrı inancı doğ
rultusunda tevil etme konusunda öteden beri sıkıntı yaşayan
Hıristiyanların Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un tanrısallığına daya
lı inançlarını, bir olan Allah'a ortak koşma olarak değerlendir
mektedir. 7 Aynı şekilde Kur'an, kimi Yahudilerin Üzeyr'i "Al
lah'ın oğlu" olarak değerlendiren yaklaşımlarına da karşı çık
maktadır. 8
Kur'an, pagan geleneklere yönelttiği birçok eleştiri ile paga
nizmin en temel referanslarını ortadan kaldırmayı hedefler. Ta
rih boyu bu geleneğin temsilcilerinin inanç ve tavırlarından ör
nekler vererek ve onlarca tapınma objesi olarak kullanılan nes-
7
�
Nisa, 17 1. Bura a. kimi Hıristiyan araştıncıların Kur'an'ın Hıristiyanlarla ilgi
li yanlış bir teslis anlayışına sahip olduğu: zira Kur'an'da adeta Meryem'in, tes
lisin bir parçası gibi gösterildiği, ancak aslında Hıristiyanlığın teslis inancında
Meryem'e yer verilmediği iddialarına değinmekte yarar var. Doğrusu bu bakış
açısı, oldukça önyargılı gözükmektedir. Zira Kur'an'ın hiçbir ayetinde Mer
yem'in teslisin bir unsuru olduğu zikredilmemekte: fakat Meryem'in İsa ile bir
likte ilahlaştınldığı belirtilerek buna karşı çıkılmaktadır. Aynca Hıristiyanlann
teslis inancına atıfta bulunulmakta ve "Allah, üçün üçüncüsüdür diyenler ka
fir olmuşlardır. . . ." dehilerek teslis inancı reddedilmektedir. Kur'an terminolo
jisinde ilah terimine yüklenen anlamlara dikkat edildiğinde Meryem'in ilahlaş
8
tınlması ile ne kastedildiği ·daha iyi anlaşılacaktır. Kur'an ilah terimini genel
anlamda "kişiyi yöneten ve yönlendiren üstün güç" şeklinde kullanmakta ve
örneğin "kendi nefsinin arzusunu ilah edineni gördün mü?.. ." diyerek çıkar ve
menfaatlerini ilah edinenlerden bahsetmektedir (Furkan, 43). Bu durumda
Meryem'in ilah edinilmesi, onun, kendisine dua edilen ve tazimde bulunulan
bir üstün güç haline getirilmiş olmasıdır. Nitekim Ortaçağdan günümüze Hı
ristlyanhk tarihini incelediğimizde Kur'an'ın bu yaklaşımın ne kadar doğru ol
duğunu anlarız: zira Ortaçağdan itibaren Meryem, kimi Hıristiyan toplumlar
ca kendisine dua edilen bir üstün güç haline getirilmiştir.
"Yahudiler, "Üzeyr, Allah'ın oğludur" dediler. Hınstiyanlar ise, "İsa Mesih Al
lah'ın oğludur" dediler. Bu onların ağızlarıyla söyledikleri (gerçeği yansıtmayan)
sözleridir. Onların bu sözleri daha önce inkar etmiş kimselerin söylediklerine
benziyor. Allah onları kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar!" Tevbe, 30.
Giriş: Paganizm
15
nelerle varlıkların da aslında Allah'ın mutlak egemenliğinde olan
şeyler olduğunu vurgulayarak paganizmi eleştirir. Örneğin müş
riklerin tapındıkları ve tanrısal ruhlar ya da güçler taşıdıklarını
düşündükleri suretler, semboller ve şekiller (asndm), aslında,
bırakın başka şeyleri, kendilerine bile zarar ya da fayda vermek
ten aciz olan nesneler olarak tanımlanır;9 bütün bunları yarata
nın Allah olduğu vurgulanır. Buna göre Allah'ın izni, bilgisi, ira
desi ve kudreti olmadan hiçbir şeyin olması söz konusu değildir.
Yine Kur'an, atalar kültü çerçevesinde hemen her fırsatta ken
dilerine başvurulan ve referans alınan ataların/geçmiş babala
rın, aslında, inanç ve ibadetler açısından referans alınamayaca
ğını; dolayısıyla onları körü körüne taklit etmenin kişiye fayda
sağlamayacağını belirtir. ıo
2. Geleneksel Paganizmin Özell1kleri
Gerek Eski Mezopotamya, Yunan, Roma, İran ve benzeri ka
dim pagan geleneklerde, gerekse birçok yerli dininde ve çeşitli
Hindu akımlarda olduğu gibi, inanç sistemlerinde pagan kült ve
ritüellere yer veren dinsel gelenekler, geleneksel paganizmin
temsilcileri olarak bilinirler. Bu inanç sistemlerinin pagan kült
ve ritüelleri arasında doğa tapıcılığının önemli bir yeri vardır. Bi
linen çok eski dönemlerden itibaren insanlar, içinde yaşadıkları
doğal çevrenin, kutsalın şu ya da bu şekilde tezahür ettiği bir
mekan olduğunu düşünmüşler, dolayısıyla çeşitli doğal varlıkla
ra tanrısal ya da yan tanrısal bir değer atfetmişlerdir. Doğrudan
ya da dolaylı tanrısallık atfedilen doğal varlıkların neler olduğu
konusunda her paganist toplumun kendi yaşam koşullarıyla
ekonomik ve doğal çevre açısından bağlı oldukları şartlar belir
leyici olmuştur. Öyle ki örneğin, ormanda yaşayan topluluklar,
başta ormanlar, koruluklar ve buralarda yaşayan canlılar olmak
üzere ormanda yaşayan çeşitli hayvanları ve bitkileri kutsallaş
tırmış ve bunlara tazim etmeyi ön plana çıkarmışlardır. Buna
9 Örneğin bkn. Yunus, 18; Furkan, 3; Rad, 1 6; Enbiya, 43; Hac. 62.
ıo Örneğin bkn. Maide, 104; Enam, 148; Araf, 173; Hud, 62, 109; İbrahim, 10;
Şuara, 74; Nemi, 68; Yusuf, 40.
16
Anadolu'da Paganizm
karşılık deniz veya su kenarında yaşayan halklar çeşitli deniz
varlıklarını, dağlarda ya da çöllerde yaşayan halklar ise burala
ra özgü doğal varlık ve nesneleri kutsallaştırmışlardır. Kutsalın
bu varlıklarda tezahür ettiği (Eliade'nin ifadesiyle hiyerofani) dü
şüncesi, bu varlıklara yönelik bir tapınma ve tazimin oluşması
nı da sağlamıştır.
Pagan geleneklerde, tabii varlıkların kutsallaştırılması ve on
lara tapınılması geleneğinin bazı yerli kültürlerde görüldüğü gi
bi totem ve mana inancıyla yakın ilgisi bulunmaktadır. Tapını
lan ya da tazim edilen her varlık, kendisinde kutsalın ya da ila
hi gücün az ya da çok tezahür ettiği bir varlık olarak kabul edi
lir. Kendisinde tezahür eden bu kutsal güç ya da ruh, o varlığa
benzerlerinden ayn bir değer sağlamakta ve ona sıra dışı ya da
olağanüstü bir nitelik kazandırmaktadır. Örneğin Cahiliye döne
mi Arap putperestleri için tanrıça Lat'ı temsil eden yontulmuş
taş/kaya parçası ya da Uzza'yı temsil eden dikenli ağaçlar, bu
niteliğe sahip olmakla diğer taş veya kaya parçalarından ya da
ağaçlardan ayrılmaktadır. Onlara tapınan Araplar, aslında o taş
ya da ağaçtan ziyade onlarda tezahür ettiğine inandıkları kutsal
güce tazim ederlerdi. Benzer durum, doğa tapıcılığına geleneğin
de yer veren bütün pagan gelenekler için de geçerlidir. Bütün
pagan geleneklerde kutsal ruhun (mana'nın) evrensel bir ilke
olarak, insanın kendisi de dahil tüm varlıklarda az ya da çok te
zahür ettiğine inanılmaktadır. Tapınma objesi olarak kullanılan
nesnelerde ya da varlıklarda ise kutsalın tezahürünün diğerle
rinden daha yoğun olduğu düşünülür. Yine pagan geleneklerde,
kutsalın varlıklarda tezahürünün olumlu ya da olumsuz şekilde
olabileceğine, dolayısıyla kutsal gücün olumsuz tezahürleri ola
rak değerlendirilen durumlarda, ilgili nesnelerden ya da varlık
lardan uzaklaşmak ve onlarla temas kurmamak gerektiğine ina
nılır. Bu durum doğal olarak tabu inancı çerçevesinde bir tavnn
ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Bazı pagan topluluklarda ise tazim edilen çeşitli hayvanlar ve
bitkiler gibi doğal varlıklar ya da nesneler, o topluluğun veya ka-
Giıiş: Paganizm
17
bilenin soyu ve kökeni ile irtibatlı olarak göıülür. Dolayısıyla
böylesi geleneklerde insanlar, kendi soylarını çeşitli doğal nesne
ve varlıklarla açıklanmaya çalışılmaktadır. Bu inanç, o varlıkla
rı kutsamaya ve onlara yönelik bir tazimin ortaya çıkmasına ne
den olmaktadır. Bu şekilde kutsanan varlıklar bazı yerli gelenek
lerinde totem olarak adlandırılmaktadır. Totem olarak değerlen
dirilen varlığa yönelik genellikle bir tabu inancı dikkati çeker. Bu
inanca göre totem olarak kabul edilen hayvan, bitki ya da nes
ne, o kadar kutsaldır ki ona karşı aşın bir saygı göstermek ge
reklidir. Dolayısıyla o varlığın sıradan bir varlık gibi algılanması,
örneğin onun ele geçirilmesi, öldüıülmesi, kesilmesi, hatta ona
dokunulması bile yasaklanır. Bununla birlikte, çeşitli pagan ge
leneklerde göıüldüğü gibi belirli zamanlarda totem olarak kabul
edilen varlığın törenle yenilmesi ve bu yolla kutsalla mutlak an
lamda birlikteliğin hedeflenmesi gibi ritüellere de rastlanır. ı ı
Doğal varlıklar yanı sıra çeşitli gök cisimlerinin kutsallaştırıl
masına dayalı yıldız-gezegen kültü de geleneksel paganizmin
inanç ve ritüellerinde önemli yer tutmaktadır. Başta ay ve güneş
olmak üzere diğer gezegenler, yıldızlar ve burçlar, birçok pagan
gelenekte tapınılan ve tazim edilen objeler olarak dikkat çeker.
Çeşitli gök cisimlerinin tanrısallaştırılması ve onlara tazim iki
şekilde gerçekleşir. Birinci olarak, birçok gelenekte bu varlıklar
birer tanrı ya da tanrıça olarak düşünülür. Eski Harran ve Urfa
inançlarında inceleyeceğimiz gibi, bu geleneklerde tanrılaştırılan
gök cisimlerinin cinsiyetleri veya birbiriyle ilişkileri de gelenek-
ı 1 Burada. Hııistiyanlıkta Tanrı Oğlu İsa Mesih'le birleşip bütünleşmeyi amaçla
yan Komünyon ya da ekmek-şarap ayininde de kurtarıcı olduğuna inanılan İsa
Meslh'in çarmıhta ölümü ya da kurban edilmesi tekrarlanmaktadır. Bu ayinle
yenilen ekmek (kimi mezheplere göre sembolik kimisine göre gerçek olarak)
İsa'nın etine, içilen şarap ise İsa'nın kanına dönüşmektedir. Böylelikle ayine
katılan insanlar. bir bakıma İsa'nın etini yiyip kanını içerek, ona iştirak etmek
tedirler. Bu inançla, Eski İran Mitra kültünde, Mitra•yı temsil eden kutsal bo
ğanın inisiyasyon ayininde kesilip inananlarca yenilmesi töreni arasındaki
benzerlik dikkat çekicidir. Mitra geleneği.ile Hııistiyanlık arasındaki bu ben
zerlik için bkn. M. Eliade, A History ofReligious Ideas, tr. W. R. Trask. Chica
go: The University of Chicago Press 1982, c. 2, s. 328.
18
Anadolu'da Paganizm
ten geleneğe değişir. Örneğin Eski Mısırlılar, Babilliler ve Har
ranlılar örneğinde olduğu gibi birçok dinde güneş bir tanrı ola
rak, Şintoizmde olduğu gibi, bazı geleneklerde ise bir tanrıça
olarak kabul edilir. Diğer taraftan ay ise genellikle eril bir tabi
ata sahip olarak düşünülür. Bunların birbirleriyle ilişkileri ko
nusundaki yaklaşımlar da farklı farklıdır. Bazı geleneklerde (ör
neğin ileride göreceğimiz gibi Harranlılarda) güneş, ay tanrısının
oğlu olarak kabul edilip, ayın yüce tanrı olduğuna inanılırken,
Eski Mısır örneğinde olduğu gibi bazı geleneklerde ise güneş,
yüce tanrı Qlarak görülür. Yıldız gezegen kültü ile ilgili ikinci
yaklaşıma göre ise bu gök cisimlerinin bizatihi kendileri birer
tanrısal varlık değil, çeşitli tanrı ya da tanrıçaların veya tabiat
ları açısından kötü karakterli olduklarına inanılan metafizik
güçlerin ve yöneticilerin ikamet ettikleri cevherler olarak görü
lürler. Örneğin Maniheizm ve Sabiilik gibi çeşitli Ortadoğu din
lerinde gök cisimleri, "arkonlar" adı verilen kötü tabiatlı yöneti
cilerin ikamet ettikleri konaklardır. Aynca bunların, yeryüzü ve
beden hapishanesinden kurtulmaya çalışan ışık varlıkları
nın/ruhların ilahi aleme doğru seyahatlerinde zorunlu olarak
geçmeleri gereken birer istasyon (matarata) olduklarına inanılır.
Günahkar ruhlar, günahları oranında, bu istasyonlarda ikamet
eden kötü varlıklarca alıkon,ı.ılacak ve eziyet edileceklerdir. 1 2
Geleneksel pagan inanç sistemlerinde, atalar kültüne daya
lı inanç ve ritüellerin de önemli bir yeri olmuştur. Pagan gele
nekler açısından kutsal güç -yukarıda değindiğimiz gibi- insan
da dahil hemen her varlıkta az ya da çok tezahür etmektedir.
İnsanlar arasında "gücün tezahürü" (Eliade'nin ifadesiyle kre
tofani) her zaman aynı oranda değildir. Örneğin kabile reisleri,
liderler, din adanılan, hatipler, sanatkarlar ve benzeri kişilerde
kutsal gücün tezahürü diğer sıradan insanlardan daha fazladır.
Bu durumda bu insanlarla ilişkilerde bunun göz önünde bu
lundurulması yeğlenir. Nitekim Eski Babilliler, İranlılar ve Mı-
1 2 Bkn. Ş. Gündüz, Sabiiler Son Gnostikler, Ankara: Vadi, 2. basım, 1999. s. 161.
Giıiş: Paganizm
19
sırlılardan Romalılara kadar birçok toplumda, kral-tanrı kültü
çerçevesinde kral ve yöneticilere tazim edilmesi geleneği dikka
ti çekmektedir. Buna göre kral ve yöneticiler, yaşanılan esna
sında adeta yaşayan birer tanrısal varlık olarak görülür ve
ölümleri sonrasında da onları temsil eden heykeller, suretler ya
da semboller vasıtasıyla onlar da tanrılar panteonundaki yerle
rini alırlar. Şintoizm ve Eski Roma geleneği gibi bazı inançlarda
görüldüğü üzere, imparatorların tanrıların soyundan geldikleri
ya da bazı tanrıların yeryüzünde bedenleşmiş hali oldukları dü
şünülmektedir. Örneğin Şinto geleneğine göre Japon impara
torları tanrıça Ameterasu'nun torunlarıdır; Eski Roma gelene
ğine göre ise imparator Augustin, tanrısal misyonu insanlar
arasında ifa etmek üzere faaliyette bulunan "tanrı oğludur (the
ou hyios)".13 Yöneticilerle ilgili bu yaklaşımlara benzer değer
lendirmelerin, sıra dışı sayılan diğer insanlarla ilgili olarak da
düşünüldüğü görülmektedir. Örneğin, Kuzey Amerika yerlileri,
büyücü-hekimlerin ve kahramanların, kutsal gücü (wakan)
kendilerinde daha fazla taşıdıkları kanaatindedirler. ı 4 Kendile
rine tanrısal ya da yan-tanrısal bir nitelik verilmesinden dola
yı, bazı geleneklerde, kraliyet hanedanı mensuplarının sıradan
halktan birileriyle evlilik yapmaları doğru görülmemekte; bun
ların kendi aralarında (hattan bazı durumlarda kardeşlerin bir
birleriyle) ya da kendilerini tapınaklara ve tanrısal varlıklara
adayan ve bu çerçevede özel olarak yetiştirilen (İknaların Adla
adı verilen "güneş bakireleri" gibi) kişilerle evlenmeleri uygun
görülmektedir.
Atalar kültü bağlamındaki bu inanç ve gelenekler doğrultu
sunda pagan toplumlar, öldüklerinde atalarının (krallar, impara
torlar, din önderleri, rahipler, büyücü-hekimler, kahramanlar,
kabile reisleri ve benzeri şahsiyetlerin} ruhsal olarak da yeryü
zünde varlıklarını sürdürdüklerini ve kendi halklarına yönelik
koruyuculuk, önderlik gibi tasarruflarına devam ettiklerine ina13 Bkn. R. Helms, Gospel Fictions, New York 1988, s. 25.
ı4 Eliade, Pattems in Comparative Religion, s. 21.
20
Anadolu'da Paganizm
nırlar. Dolayısıyla ata ruhları, tapınma ve tazimde önemli bir un
sur olarak karşımıza çıkar. Bu tapınma ve tazim, ata ruhlarına
doğrudan yakarış ve ibadet şeklinde olabileceği gibi, onları tem
sil eden resimler, suretler, heykeller, idoller ya da semboller (bit
ki, hayvan, cansız varlıklar vb) önünde ya da onlar için tarızim
edilen kült merkezlerinde tapınma ve yakarış şeklinde de olabi
lir. Pagan topluluklar, ihtiyaç duydukları her zaman ata ruhları
nı yardıma çağımlar ya da onlarla irtibat kurarak izlemeleri ge
reken yol. verecekleri bir karar ve benzeri durumlarda onlardan
yardım isterler. Onları, tapındıkları diğer tanrısal varlıklar, özel
likle de yüce tanrı ile kendileri arasında birer aracı olarak görür
ler. Pagan geleneklerde atalar kültü, en az doğa tapıcılığı ya da
yıldız-gezegen kültü kadar önemlidir. Bu nedenle Kur'an, pagan
Araplara karşı ifadelerinde, zaman zaman onların atalarına yö
nelik ileri sürdükleri argümanlara dikkat çekmektedir. ı5
Geleneksel paganizmde tanrısal varlıklar, genellikle herhan
gi bir şekil, suret ya da doğal varlıkla temsil edilir. Tannsa! file
mi ve varlıkları sembolize eden ya da tanrısal varlıkların inkar
ne olduklan/hülul ettikleri düşünülen bu obje ve varlıklar, kült
merkezlerinde ya da tapınaklarda sergilenir /bulundurulur ve il
gili tanrısal varlık adına bunlara tapınma törenleri yapılır. Tan
nsa! varlıkları temsil eden idoller ve putlar, bazen bir heykel ya
da bir suret şeklinde olabileceği gibi, şekilsiz bir taş veya kaya
parçası ya da bir bitki de olabilir. Örneğin cahiliye dönemi Arap
larının, yapıldıkları maddelere ya da yapılış tarzına göre putları
na çeşitli isimler verdikleri bilinmektedir. Onlar, kaya ve taşlar
dan özel bir şekil verilerek yontulan, ancak bir insan suretinde
olmayan putlara nusub, belirli. bir suret şeklinde olanlara ise ve
sen adını vermişlerdir. Herhangi bir maden ya da ahşaptan ya
pılmış insan suretindeki putlara ise sanem demişlerdir. Aynca,
ı5
Örneğin Maide, 1 04'te "Onlara, "Allah'ın indirdiğine (Kur'an'a) ve Peygamber'e
gelin" denlldiğinde onlar, "Babalanmızı üzeıinde bulduğumuz din bize yeter"
derler. Peki ya babalan bir şey bilmiyor ve doğru yolu bulamamış olsalar da
mı?" denilmektedir.
Giriş: Paganizm
21
Uzza ve Zatı Envat örneklerinde görüleceği gibi, Arapların sıra
dan bitkilerle (ağaçlarla) temsil edilen tanrısal varlıkları da var
dır. Benzer şekilde Filistin-Ürdün bölgesi paganlannın aşera
(asheroth) adı verilen ve tanrıçaları temsil eden ağaçtan dikitle
ri bilinmektedir. ı6 Günümüzde yaygın olarak kabile dinlerinde,
çeşitli Hindu ve Budist akımlarda ve benzeri inanç sistemlerin
de sürdürülen pagan geleneklerde de tapınılan tanrısal varlıkla
rın insan ya da hayvan suretli idoller ve heykellerle ya da bazı
soyut tasvirlerle temsil edildikleri dikkati çekmektedir.
Bunun dışında, teorik olarak paganizme karşı çıkan bazı ev
rensel dinlerin geleneklerinde, çeşitli açılardan pagan geleneğe
paralel unsurlar barındırdıkları gözden kaçmamaktadır. Örne
ğin Hıristiyanlıkta, azizler kültü ve İsa ve Meryem'le ilgili inanç
lar bağlamında bu şahsiyetlerin resim, suret ve heykellerine bü
yük değer verildiği ve zaman zaman bunların birer tapınma ob
jesi olarak kullanılmakta olduğu dikkati çekmektedir. Benzer
şekilde, İslam'da kesin olarak yasaklanmasına rağmen halk din
darlığı düzleminde yatırlar, türbeler, su kaynaklan, bazı ağaçlar
ve benzeri şeylerin dua ve tazim amacıyla kullanıldığı bilinmek
tedir.
3. Neopaganizm
Neopaganizm, genellikle son dönemlerde ABD başta olmak
üzere Kuzey Amerika ve Avrupa ülkelerinde ortaya çıkan bir di
zi yeni dinsel akıma/külte verilen ortak bir addır. Kurulu yaygın
dinsel geleneklere muhalafet etmeleri, eski Avrupa kült ve ritü
ellerini yeniden ihya etmeyi amaçlayan yapılan, doğa merkezli
inançları ve özgürlükçü düşünceleri Neopagan akımların ortak
özellikleri olarak ön plana çıkmaktadır. Genel özellikleri dikkate
alındığında Neopaganizm, çoktanncılığı, şamanizmi, 1 7 sihir-bü-
16 Bkn. İbnü'l-Kelbi, kitabu'l-asnam, Kahire 1343, s. 49: H. Ringgren. Religions
ofthe Ancient Near East, London: SPCK 1973, s. 158vd.
ı 7 Burada Şamanizm terimiyle kastedilen tann Bayülgen inancına dayalı gele
neksel Türk dini değil; büyücü hekim
lindeki yerli geleneklerdir.
ve
doğa tapıcılığına dayalı dünya gene
22
Anadolu'da Paganizm
yü kültlerini ve ekztazik ritüelleri içeren çağdaş eklektik bir din
görünümündedir. Bu dinsel hareketlerin temel karakteristik
özellikleri arasında şu dört husus ön plana çıkmaktadır: (i) Hı
ristiyanlık öncesi Avrupa dinsel inançlarının ve ritüellerinin
temsil edilmesi, (ii) bütün inançlarda doğal çevreyle uyumu gö
zeten doğa merkezliliğin vurgulanması, (iii) bireysel özgürlüğe ve
inanç faklılıklarına önem verilmesi ve (iv) din adamlarına dayalı
dinsel bir kurumlaşmanın önemsenmemesi ya da karşısında
olunması.
Orta Çağın cadılık geleneğine dayalı Wicca hareketi, eski Kelt
inanç ve kültlerini yeniden ihya etmeye çalışan Druidizm, kaos
ilkesine ve tanrıça Eris'e tazimi ön plana çıkaran Discordianizm
ve Kabbalah kültüne dayalı sihir-büyü anlayışı etrafında bir
araya gelen kimi akımlar gibi neopagan hareketlerin ortak özel
liklerinden birisi, geleneksel dinlere (özellikle de Hıristiyanlığa)
karşı bir başkaldırı geleneğini ve anarşizmi temsil etmeleri; özel
likle Hıristiyanlığa karşı çeşitli Orta Çağ kültlerini yeniden ihya
etmeye çalışmalarıdır. Bu çerçevede örneğin Wicca hareketi, Or
ta Çağın cadılık geleneğini yeniden geliştirmeye çalışmakta,
Druidler akımı ise eski Kelt doğa tapıcılığını temsil etmektedir.
Bu yönüyle Neopagan akımlar, din de dahil tüm kurulu gelenek
lere karşı bir sorgulama ve başkaldırı geleneğini ifade eden post
modem anlayışla uyum içerisinde bir yapı arz etmektedir. Ne
opagan akımlar, kurulu/yaygın dinsel geleneklerin hegemonya
cı bir tavır sergiledikleri, insanın doğa ile uyumlu yaşamasına
fazla özen göstermedikleri ve baskıcı bir tutum izledikleri dü
şüncesindedirler.
Neopagan akımların bir diğer önemli özelliği, evrensel ve üs
tün bir tanrı yerine dinsel inanç ve tutumların merkezine insa
nı ve doğayı, daha yerinde bir ifadeyle insan-doğa ilişkisini yer
leştirmeleridir. Buna göre, kutsal kavramı evrensel bir boyutta
düşünülmekte ve tüm doğal varlıklar kutsallaştınlmaktadır.
Önemli olan insanın doğal çevresiyle dengeli bir yaşam sürmesi;
doğayı tahrip etmemesidir. Dolayısıyla Neopagan akımlar, in-
Giriş: Paganizm
23
san-doğa uyumu konusundaki fikirleriyle örtüştüğü gerekçesiy
le Orta Çağın doğa tapıcılığını ve bununla yakından ilgili olan
çoktanrıcılığı oldukça önemsemekte; Orta Çağın naturalist ve
ruhçu geleneklerini yeniden inşa etmeye çalışmaktadırlar.
197l'de Londra'da kurulmuş olan ve halen yılda dört kez ya
yımlanan Pagan Down başlıklı bir dergi çıkaran "The Pagan Fe
deration", Neopaganizmin 3 temel ilkesinin altını çizmektedir.
Bunlar, (il tabiatı sevmek ve ona karşı saygılı olmak, (ii) dış dün
ya ve toplumla uyum esasına dayalı bir ahlaka sahip olmak ya
da "başkalarına zarar vermediği sürece dilediğini yapma" ilkesi
ne bağlı olmak ve (iii) ulühiyetin hem eril hem de dişil vecheleri
ni kabul etmektir. ı8
Neopagan akımlar arasında, 1950'li yıllarda Gerald Gardner
tarafından geliştirilen Wicca ya da Cadılık akımı, kendisini "yer
yüzü merkezli neopagan bir din" olarak tanımlamaktadır. Bu
nunla birlikte kendilerinin bir kült olmadığını ve Wicca inancını
dile getirenlerin herhangi bir ilahi mesajın temsilcileri ya da bu
hareketi izleyenlerin önderleri veya bir çeşit din adanılan olma
dıklarını da belirtirler.
Özellikle ABD'de belirgin bir taraftar topluluğuna sahip olan
Wicca hareketi ile irtibatlı 73 cadı, 1974'te Amerikan Cadılar
Birliğini (Council of American Witches) kurmuş ve aynı yıl Min
neapolis'te yaptıkları bir "Cadı toplantısı"nda savundukları
inançlarıyla ilgili 13 maddelik bir metin hazırlamışlardır. Bu me
_
tinde başlıca dile getirdikleri inançlar arasında, doğal dengenin
korunmasına yönelik olarak tabiatla uyum içerisinde yaşama is
teği önemli bir yer tutmaktadır. Aynca onlar, Cadılık ya da Wic
ca Yolu denilen anlayışın din, büyü ve hikmeti birbiriyle uyum
içinde gören bir dünya görüşü oluğunu belirtmekte ve Hıristi
yanlık ya da diğer herhangi bir dine, bunların, kendilerini, "tek
yol" olarak görüp bunu dayattıkları, insanların özgür seçimleri
ne karşı çıktıkları ve diğer inançları baskı altına aldıkları için iti-
ı8
http://www. paganfed.org.
24
Anadolu'da Paganizm
raz ettiklerini ifade etmektedirler._ Yine onlar, mutlak "kötülük"
kavramına karşı çıktıklarını ve Hıristiyan geleneğinde tanımla
nan Şeytan'a ya da İblis'e tapınmadıklarını ısrarla vurgulamak
tadırlar.19
Genel özelliklerine bakıldığında Wicca hareketinin Hıristi
yanlık öncesi İrlanda, İskoçya ve Galler dinsel geleneğini yeni
den yapılandırmayı amaçlayan bir inanç sistemi olduğu anlaşı
lır. Orta Çağda kilisenin şiddet yoluyla yok ettiği eski inanış
lar/kültler ve ritüeller Wicca hareketi ile yeniden ihya edilmeye
çalışılmaktadır. Bu hareket mensupları, Wicca akımının, Batı
toplumunda oluşturulmaya çalışılan kanaatin aksine tamamen
barışçıl ve sağduyulu bir hareket olduğunu ve hareketin temel
amacının tanrısal alemle/kutsalla var olan diğer her şey arasın
daki birliği ve uyumu sağlamak olduğunu ifade ederler.
Wicca inancına göre bir Tanrıça ile bir Tanrının ruhu her
şeyde, ağaçlarda, yağmurda, denizde ve bütün doğal yaratıklar
da mevcuttur. Dolayısıyla yeryüzündeki her şeye ilahi alemin
görünen ve görünmeyen veçheleri olarak saygı gösterilmelidir.
Cadılık geleneği, doğa ve ondaki ilahi ruhla uyumlu şekilde ya
şamanın yollarını aramaktır.
Wicca mensupları, ısrarla kendilerinin Satanistlerden ayrı
değerlendirilmeleri gerektiğini vurgularlar. Kendilerinin asla
hayvan ya da insan kurbanı gibi şiddet içeren eylemlerde bulun
madıklarını; zira kendilerinin "hiç kimseyi incitmeme" ilkesine
sadık olduklarını belirtirler. Şüphesiz bu yaklaşım, özellikle
ABD'de çeşitli kilise çevrelerinin kendilerine yönelik bu ve ben
zeri birtakım suçlamalar yöneltmelerine bir karşı çıkıştır. Yuka
rıda ifade edildiği gibi, Wiccacılar ısrarla, kendilerinin şeytana
tazim etmediklerini, tapınmadıklarını; aslında şeytanın Hıristi-
ı9
http://\V\Vw.religioustolerance.org/wic_statl.htm. Onlann bu hassasiyetinin
arka planında, batı toplunllannc;!a, özellikle kilise çevrelerince kendilerine yö
neltilen suçlamalar bulunmaktadır. Zira kilise çevreleri her fırsatta, Neopagan
anlayışların şc�tani fikirlere dayandığını dile getirmektedir.
Giriş: Paganizm
25
yanlığın ürettiği ve kurguladığı bir kavram olduğunu söylerler.
Onlara göre insanların iyi olmaları ve iyiliğe yönlendirilmeleri
için mutlaka evrensel bir kötülük figürünün (şeytanın) üretilme
sine gerek yoktur. Bununla irtibatlı olarak onlar, kendi hareket
lerinin Satanizmden tamamıyla farklı ve bağımsız olduğunu ve
kendilerinin kesinlikle Satanist olmadıklarını da belirtirler. 20
·
Wiccacılar, Hıristiyan geleneğinin cadılıkla ilgili oldukça yan
lış bir imaj oluşturduğunu ve cadıları, çeşitli olumsuz nitelikler
le itham ederek halka yanlış tanıttıkları kanaatindedirler. Onlar,
aslında cadılığın eski dönemlerin "bilgelik sanatı" olduğunu ve
cadıların doğa ile uyum içinde yaşamanın yolunu bilenler ve öğ
retenler olduklarını, insanlara doğadan şifa kaynaklarını öğret
tiklerini ifade ederler. 2ı
Neopagan gelenekler arasında öne çıkan bir diğer hareket
olan Druidizm ise, Hıristiyanlık öncesi dönemde Kelt toplumun
daki özel bir sınıfı temsil eden Druidlerin inançlarını yeniden ih
ya etmeye çalışan bir hareket olarak dikkati çeker. Orta Çağ Kelt
toplumunda Druidler, Keltlere ruhsal yönden rehberlik eden ra
hipler, şairler, hekimler ve hakimlerdi. Bunlar doğadaki tanrısal
gücü anlamaya ve onunla irtibat kurmaya çalışırlardı. Günü
müzdeki Druidler de Orta Çağdaki Druidleri izleyerek doğadaki
ilahi unsurları izlemenin, ağaçlarla ve diğer doğal varlıklarla ilgi
li ritüeller yoluyla kutsalı tecrübe etmenin önemini vurgularlar.22
Druid rahibesi olan Emma Restall Orr, Druidizmi şöyle ta
nımlar: "O, bir davranış biçimi, bir anlayış ve basit bir doğal ya-
20
Neopagan akımlann kendileıi ile Satanistler arasına ısrarla bir mesafe koyma
lanna rağmen, Neopagan akımlara benzer şekilde, yaygın kurulu dinsel gele
neklere ve onlarca temsil olunan değerlere karşı genel anlamda bir başkaldın
şeklinde 20. yy'da Anton Szander LaVcy tarafından geliştirilen çağdaş Sata
nizm akımı içeıisinde de "Sol-el Paganlan" gibi, kendileıini "pagan" ismiyle ad
21
22
landıran gruplann varlığı bilinmektedir.
http://www.wicca.com/celtic/wicca/wicca.htm.
C. Baker. "The cultural signit1cance of plants to Druids. ancient and modern·.
6 Apıil 1 999, http://www.druidsgrove.org/Essays/plantessay.htm.
26
Anadolu'da Paganizm
şanı felsefesidir. Birçok yönden o, zengin ve kadim bir din, mis
tik bir ruhsallıktır."23 Tüm yaşamın kutsallığı fikrini temel alan
Druidler, Druidizmin modem bir akım olarak, yaklaşık 300 yıl
kadar önce başladığını ve hareketin, ruhsal bir yol ya da felsefe
olarak Batı ruhsal geleneğini temsil etmekte olduğunu vurgular
lar. Ağaçlar, bitkiler, hayvanlar, taşlar, atalarla ilgili inanışlar ve
ritüeller aracılığıyla tabiatla, atalarla ve insanın kendi fiziksel ve
ruhsal yapısıyla sağlıklı birleşmesinin, ruhsal ve fiziksel yön
temlerle şifa aramanın, sihir ve büyü yoluyla hikmet, şifa ve ila
hi esine ulaşmanın hedeflendiği belirtilir. 24
Wicca ve Druidizmden başka birçok Neopagan akım vardır.
Örneğin eski Viking pagan geleneğini canlandırmaya çalışan A
sartu, Yunan sihir ve büyü kültlerine bağlı olan Hellenismos,
Eski Mısır tanrı kültlerine bağlılığı ön plana çıkarak Kemetikler,
ı
hayvanlara tazimi yeğleyen Animalistler, aynca Dianikler, Stra
ga, Warrior, Ecclectic ve benzeri gruplar gibi... Neopagan akım
lar, çeşitli Batı ülkelerinde hızla yayılmakta, günümüzde, mo
demizmin ve aşın teknoloji kullanımının doğurduğu sıkıntılar
dan ve Hıristiyanlığın dayatmacı anlayışından endişe eden, çev
reci ve bireysel özgürlük yanlısı insanları kendine çekmeyi sür
dürmektedir. Neopaganizmin, her zaman doğal dengenin göz
önünde bulundurulmasını ve zararlı olmadıkça olabildiği kadar
özgür davranmayı savunan söylemleri, modemiteden ve baskıcı
toplumsal yapıdan bunalan insanları cezbetmektedir. Kimi
araştırmalar, bugün, yalnızca ABD'de yüz bin civarında Neopa
ganistin olduğunu ortaya koymaktadır. Hatta kimi yazarlar bu
yeni dinsel hareketin ABD'de en hızlı yayılan dini akım olduğu
nu iddia etmektedir.
23
Bkn.
24
Bkn.
http:/ /www.druidıy.org.
http://www.druidıy.org.
II. BÖLÜM
GELENEKSEL HARRAN PAGANİZMİ
Dinsel, siyasal ve kültürel bir merkez olma açısından Anado
lu tarih boyu önemini korumuştur. Sayısız dinsel ve kültürel ge
lenek Anadolu'da ortaya çıkmış ya da orada kendisine bir sığı
nak ve yaşam fırsatı bulmuştur. Evrensel dinlerden pagan gele
neklere, sır dinlerinden Gnostik akımlara kadar birçok inanç
sistemi Anadolu'da kendisine barınak ve taraftar bulabilmiştir.
Her ne kadar 7. yüzyıldan itibaren Anadolu hızla İslam kültürü
nün etkine girmiş ve yöre halkı büyük oranda İslamlaşmış olsa
da Anadolu'da yaşayan halk inançlarında, Anadolu'nun bu zen
gin ve karmaşık dinsel ve kültürel mirasının etkileri -bir şekilde
bunlar adeta İslamlaştırılmış olsalar da- devam etmiştir.
Anadolu'nun güneydoğu bölgesinde yer alan Urfa (Orhay, E
dessa ya da Ruha), Nusaybin (Nisibis, Nasibina) ve Harran gibi
yerleşim merkezleri, tarih boyu yalnızca bulundukları bölgenin
değil, Suriye'nin ve kuzey Mezopotamya'nın da önemli siyasal ve
dinsel merkezleri olmuşlardır. MÖ 4. yy'da Selevkidler haneda
nınca kurulanı ve özellikle Hıristiyanlığın bir site dini olarak be
nimsendiği MS 3. yy başlarından itibaren yıldızı parlayan Ur
fa'nın aksine, Nusaybin ve Harran'ın tarihleri ve elde ettikleri şöh
ret çok daha öncelere, MÖ üçüncü bin yıla kadar uzanmaktadır.
Dinsel ve kültürel bir merkez olma açısından Harran tarihi
ni üç kategoride değerlendirmek mümkündür. Temsil ettiği din
sel/kültürel yapı açısından Harran tarihinde yer alan ilk dönem,
MÖ üçüncü bin yıldan MÖ 4. yy'a kadar süren geleneksel Asur
Babil politeizminin ve buna bağlı paganizmin egemen olduğu za
man dilimidir. Geleneksel Harran politeizmi ve paganizminin
H.J.W. Drijvers, Cults and Beliefs at &iessa, Leiden: E.J. Brill 1980, s. 9.
28
Anadolu'da Paganizm
güçlü Helenistik etkiye maruz kaldığı MÖ 4. yy sonrası devir ise
ikinci dönemi oluşturmaktadır. MS 7. yy'a kadar devam eden bu
dönemde MS ikinci yüzyıldan itibaren, Helenizm yanı sıra Her
metisizm ve Hıristiyanlıkla da yoğun bir etkileşim söz konusu
dur. MS 7. yy'dan Harran'ın yıkılış tarihi olan MS 13. yy'a kadar
süren üçüncü dönem ise Harran kültürünün ve dininin güçlü
İslami etkiye açık olduğu dönemi teşkil etmektedir.
1. Kutsal Şehir Harran
Harran, çeşitli dinsel metinlerin kendisinden bahsettiği bir
yerleşim merkezidir. Kitabı Mukaddes'e göre Harran, ailesiyle
birlikte Ur'dan göç eden Hz. İbrahim'in bir müddet konakladığı
ve ölen babası Terah'ı toprağa verdiği yerdir. 2 Yine bu şehir, Hz.
Yakub'un kardeşi Esav'ın ölüm tehdidinden kurtulmak amacıy
la bir müddet yanına sığındığı dayısı Laban'ın yaşadığı şehirdir.3
Diğer taraftan her ne kadar ismen Kur'an'da geçmese de bazı İs
lam alimleri, Ankebut 26 ve Enbiya 7 1 gibi ayetlerde söz edilen
"Hz. İbrahim'in hicret ederek ulaştığı mübarek yerin" de Harran
olduğunu düşünmektedirler.
Ayrıca Harran, Sabii dinsel geleneği ve literatürü açısından
da önemli bir şehirdir. Her ne kadar gerçekte Sabiilikle bir ilgi
leri olmasa da Abbasiler döneminde zımmilik statüsünü devam
ettirebilmek amacıyla "Sabii" ismini adapte etmiş olan Orta Çağ
Harranilerinin Sabiilikle irtibatı kurulur ve dolayısıyla Harran,
bir zamanlar Sabiilerin vatanını oluşturan bir şehir olarak görü
lür.4 Günümüz Sabiilerince de oldukça önemsenen ve genel ka
bul gören bu fikir, Sabii tarihiyle ilgili bazı metinlerde geçen ifa
delerin yorumu ile de desteklenmeye çalışılır. Sabiiliğin kutsal
metinlerinden Haran Gaveyta, Filistin-Ürdün yöresinde Yahudi2
Tekvin 1 1 :27-32.
3
Tek\1n 27:42-43.
4
Harran şehri ve Harranilerin Sii.bii!ikle ilişkisi konusunda bkn. Ş. Gündüz,
The
Knowledge of Life: The Origins and Early History of the Mandaeans and Their
Relation to the Sabians of the Qur'an and to the Harranians, , Oxford University
Press 1994, ss. 192-232.
Geleneksel Harran Paganizmi
29
!erin baskı ve katliamından kaçan Sabiilere bir müddet sığınak
olan bir Haran'dan bahseder:
. . .ve Yahudi yöneticilere yol olmadığı için, Haran Gaveyta, içinde Na
suralar olan şehir onu kabul eder. Onlann başında kral Ardban var
dı. Ve altmış bin Nasura (Sabii) yedinin işaretini terk etti ve diğer bü
tün ırklann tahakkümünden uzak, özgür olduğumuz bir yer olan
Medye'nin tepelik bölgesine girdi (gitti). Ve onlar (orada) kült kulübe
leri yaptılar. Ve- hayatlannın sonuna kadar Hayat'ın çağnsı ve yüce
Işık Kralı'nın gücüyle yaşadılar. Ve onlar Rabbi, yani Adonay'ı sevdi
ler. 5
Bu ifadede geçen Haran Gaveyta'nın neresi olduğu konusu bi
lim adamları arasında ciddi bir tartışma konusudur. Bazıları bu
nun Anadolu'nun güney doğusunda yer alan Harran olduğunda
ısrar ederler.6 Fakat Haran Gaveyta'nın Harran ile özdeş olması
pek mümkün gözükmemektedir. Zira metinde burasının dağlık
bir bölge olduğu ifade edilmektedir. Harran'ın etrafında bir iki
küçük tepe yer almakla birlikte bu bölge dağlık bir arazi değildir.
Ayrıca bir diğer husus olarak Yahya'dan itibaren Sabii toplumu
akarsuda vaftiz olmaya hayati derecede önem veren bir yapıya
sahiptir. Dolayısıyla bu özellikte olan bir toplumun, Harran gibi
çok erken devirlerden beri su sorunu çeken bir yerde yerleşmiş
· olması mümkün değildir. Öte yandan Haran Gaveyta isimli Sabii
kutsal kitabının sonraki bir bölümünde bu terimin dağlık Med
ye'ye işaret ettiği şu ifadelerle açıkça vurgulanmaktadır:
Anuş Uthra, Haran Gaveyta olarak adlandınlan Medye dağlarına git.
tı. 7
Dolayısıyla Sabiiler göç esnasında ilk durak olarak kuzey do
ğu Mezopotamya'da yer alan dağlık Medye bölgesine yerleşıniş
lerdir. Sonraki devirlere ait bazı Süryanice kaynaklardan bura-
5
6
7
HG, s.3 .
Örneğin Drower ve Yamauchl bu fikirdedirler. Bkn. E.S. Drower, 77ıe Secret
Adam A Study of Nasoraean Gnosis, Oxford I 960, ss.xlli-xiv; E.M. Yamauchl,
Gnostic Ethics and Mandaean Origins, Cambridge 1970, ss.69 n.340, 87.
HG, s.10.
30
Anadolu'da Paganizm
nın Musul civarında bulunan dağlık Adiabene yöresi olduğu an
laşılmaktadır. Zira MS 8-9. yüzyıllarda yaşayan Süryani yazar
Theodor bar Konai eserinde, Güney Mezopotamya'da yaşayan
Sabii cemaatinin aslında Adiabene bölgesinden buraya göç eden
bir grup Sabii tarafından kurulduğunu yazmaktadır.s
2. Kültürel ve Dinsel Bir Merkez Olarak Harran
Tarihte ismine ilk kez Eski Babil dönemine ait bazı kitabeler
de rastlanan Harran'ın (harranu, uru kaskalkı1 ne zaman ya da
kim tarafından kurulduğu konusunda herhangi tarihsel bir bil
gi bulunmamakla birlikte, doğudan batıya uzanan yol üzerinde
bulunan bu kervan şehrinin bilinen en eski dönemlerden itiba
ren Kuzey Mezopotamya'nın önemli bir yerleşim merkezi olduğu
kesindir. Yapılan arkeolojik kazılar, Harran'a yerleşimin MÖ
6000 yıllarına kadar uzandığını ortaya koymaktadır. Bununla
birlikte Harran'ın ilk sakinlerinin yerel Sami kavimler, belki de
eski Babilliler olması ve şehrin bir kervan konaklama merkezi
olarak kurulmuş olması büyük ihtimaldir. Zira şehre verilen
Asurca harranu (yol seyahat, kervan durağı) ismi de bunu des
tekler mahiyettedir. 9 Aynca Kitabı Mukaddes'te Harran için Pad
dan Aram (Aram diyarı) isminin kullanılıyor olması da Harran
halkının MÖ 2. bin yılda Sami kavimlerden birisi olan Aramiler
den oluştuğuna işaret etmektedir. 10
Harran'la ilgili ilk yazılı referanslar, MÖ ikinci bin yıllarına
aittir. Yaklaşık olarak MÖ onsekizinci yüzyıla ait olan bir mek
tup, Beniyamin kabilesiyle bazı civar krallıklar arasında Har
ran'ın ünlü Sin tapınağında yapılan bir anlaşmadan bahseder. ı ı
8
R. Hespel, R. Draguet, Theodore bar Koni Livre des Scolies (recension de seert)
ll. Mimre VI-XI, Louvain ( 1982). ss.257-59.
9
l.J. Gelb (ve diğerleri). "Harranu" maddesi, Chicago Assyrian Dictionary, Uni
versity of Chicago Press 1 956, c. 6, s. 106.
ı o Bkn. Tekvin 28:5.
11 H. Lewy, "Points of Cornparison Between Zoroastrianisrn and the Moon Cult of
Harran", A Locust's Leg: Studies in Honour ofS.H. Taqizadeh. ed. W.B. Hennıng, London 1962, ss. 139vd.
·
Geleneksel Harran Paganizmi
31
Harran ismi ve Harran'daki a y tannsı Sin anısına yapılmış olan
mabetler, özellikle MÖ onuncu yüzyıldan itibaren Asur ve Babil
kaynaklannda sıkça zikredilir. Harran'ın Asur-Babil krallığının
kuzeydeki merkezi olmasından çok, bu şehrin "Harran'da ika
met eden Sin"in merkezi olması, Harrari'ı yörede ayncalıklı bir
konuma getirmiştir. Bu özelliği nedeniyle Harran, Asur-Babil
dönemlerinden Roma dönemine kadar sürekli ilgi merkezi ol
muş, yöredeki krallıklar arasında imzalanan banş anlaşmalan
törenleri için Harran'daki Sin mabetleri kutsal mekan olarak se
çilmiş ve tann Sin anlaşmalara şahit kılınmıştır. Harran, yöre
deki dinsel merkez olma özelliğini yüzyıllarca sürdürmüştür.
Her ne kadar ilerleyen dönemlerde, MÖ dördüncü yüzyıldan iti
baren yörede bir yerleşim merkezi olarak büyümeye başlayan
Urla'ya siyasal ve askeri açıdan stratejik olma inisiyatifini kap
tırmış olsa da kendine özgü dinsel kimliğini ve cazibe merkezi ol
ma özelliğini İslami dönemlere kadar devam ettirmiştir.
Harran paganizminin tarihi, Harran'ın bilinen en eski dö
nemlerinden MS 13. yüzyılda şehrin Moğollarca yıkılmasına ve
halkın doğudaki civar illere sürülmesine kadar uzanır. Dört bin
yılı aşkın bir süre Harranlılar, yörede paganist özellikleriyle ön
plana çıkmışlardır. Hatta Hıristiyanlık döneminde Harran şehri,
bu özelliği nedeniyle Kilise Babalannca Hellenepolis, yani "put
perest şehir" diye adlandınlmıştır.ı 2
Harran ve civannda yapılan kazılardan anlaşıldığı kadanyla
Asurlular öncesi dönemde Harran, Mezopotamya'nın ay kültü
nün kuzeydeki merkeziydi. Ay kültünün güneydeki merkezi ise
Ur şehriydi. Bu çerçevede Ur şehrinde ay tannsı Nannar kültü,
Harran'da ise Sin kültü oldukça revaçtaydı. ı3 Hatta bu nedenle
Ur, "ay tannsı Nannar şehri" diye adlandınlırken, Harran da "ay
tannsı Sin şehri" şeklinde adlandınlmaktaydı. ı 4
ı 2 G . Feheıvaıi, "Harran", Encyclopaedia oflslam, New Edition ( 1 960 -). c . 3 , s . 227.
13 J. Lewy, Tue Late Assyro-Babilonian Cult of the Moon and Its Culmination at
the Time of Nabonidus", HUCA, c. 19, 1945- 1946, s. 482.
14 S. Smith, Babylonian Historical Texts, Oxford 1924, s. 53.
32
Anadolu'da Paganizm
Asur-Babil dönemine ait kitabelerden, bu dönemde Har
ran'ın gerek kültürel gerekse ticari ve coğrafi açıdan oldukça ve
rimli bir yörenin merkezinde olduğu da anlaşılmaktadır. Doğu
dan batıya, hatta güneyden kuzeye uzanan kervan yollarının ke
siştiği bir noktada olmasının, burayı önemli bir konaklama ve ti
caret merkezi haline getirdiği kesindir. Aynı şekilde bu vesileyle
farklı kültürel yapılara ait insanların bir araya gelip buluştukla
rı ve bu yolla kendi kültürlerinden bir şeyleri buraya taşıdıkları
da açıktır. Harran'ın uzun süre devam eden bu özelliği, onu ta
rih boyunca kültürel açıdan oldukça önde gelen bir merkez ha
line getirmiş ve tarihten gelen bu kültürel birikimle ilerleyen dö
nemde Harran'da çeviri, felsefe, tıp, astronomi ve benzeri alan
larda birçok ünlünün yetişmesine uygun zemin hazırlamıştır.
Kültürel ve ticari açıdan verimlilik yanı sıra bu dönemde Har
ran doğal açıdan da oldukça verimli bir bölgede bulunmaktadır.
Her ne kadar günümüzde Harran ismi bazılarımızın aklına ku
raklığı, susuzluğu ve sıcağı çağrıştırsa da Asur dönemine ait çe
şitli kitabeler, buranın, bir dönemler fillerin yaşayabileceği oran
da sulak ve verimli topraklara sahip olduğuna işaret etmektedir.
Nitekim günümüzden yaklaşık 3 1 00 yıl önce, çeşitli Asur kralla
rının Harran ve civarında fil avı partileri düzenledikleri bilin
mektedir. Örneğin bir vesikada, 1. Tiglat-Pileser'in yaklaşık MÖ
1 1 00 civarında Harran ve Habur yöresinde fil avı partileri dü
zenlediği ve bir seferinde on erkek ve güçlü fili öldürdüğü, dört
fili de canlı olarak yakaladığı anlatılmaktadır. Vesikaya göre Tig
lat-Pileser, canlı yakaladığı fillerle birlikte, öldürdüğü fillerin de
rileriyle dişlerini de Asur'a getirmiştir. 1 5 Bundan başka Tiglat
Pileser'in oğlu Aşur-Bel-Kala'nın da yöreye seferler ve av partile
ri düzenlediği anlatılmaktadır.
Kısaca, Asur-Babil döneminde Harran'ın hem Kuzey Mezopo
tamya'nın siyasal ve dinsel merkezi, hem de kervan/ticaret yol
lan üzerinde bulunan ve çeşitli kültürlerin kesiştiği bir merkez
olduğunu söyleyebiliriz.
15 L.W. King, First Steps in Assyrian, London 1898, s.
20.
Geleneksel Harran Paganizmi
33
MÖ dördüncü yüzyılda Büyük İskender (MÖ 33 1-323), Yu
nan şehir devletlerini ve Pers imparatorluğunu fethederek Ana
dolu ve Mısır'dan Hindistan'a kadar olan bölgeye egemen oldu
ğunda, yöredeki diğer yerleşim merkezleriyle birlikte Harran da
Yunan egemenliğine girmiş oldu. Kuzey Afrika ve Suriye bölge
sindeki birçok yerleşim merkezinde olduğu gibi, bu tarihten iti
baren Harran kısa zamanda istilacılar ve Yunanlı göçmenler sa
yesinde bir Yunan kolonisi haline geldi; Harranlıların yerel ko
nuşma dili olan Süryanicenin yanında Yunanca da şehirde rağ
bet görmeye başladı.
Harran'ın Yunan egemenliğine girmesiyle geleneksel Harran
dinsel/kültürel yapısı Yunan kültürü (Helenizm) ile tanışma or
tamına kavuştu ve bu zorunlu tanışıklık iki kültür arasında za
manla senkretist bir yapının oluşumunu kaçınılmaz kıldı. Nite
kim ilerleyen süreç içinde (özellikle Orta Çağda) Harranlılar,
kendi geleneksel yıldız-gezegen kültüne dayalı politeist/paganist
din anlayışlarını Helenizm etkisinde bilinçli ya da bilinçsiz şekil
de yeniden yorumlama yoluna gittiler. Bu çerçevede, Hermes, A
gathodaimon, Aratus, Solon, Eflatun, Euhemerus, Pisagor ve
benzeri Eski Yunan geleneğine ait birçok tarihsel veya mitolojik
şahsiyet, Harranilerin inanç sistemlerinde kutsal varlık ya da
peygamber olarak kabul görmeye başladı. Ayrıca Yunancaya
aşinalık gösteren Harranlılar, tann, alem, insan ve benzeri ko
nularda eski Yunan fılozoflannın yaklaşımlannı içeren çeşitli
eserlerle tanıştılar. Bu durum, zamanla Harranlıların bir taraf
tan tann, filem ve insana yönelik kendi din anlayışlarında yeni
yaklaşımlar geliştirmelerine ve kaçınılmaz olarak mezhepleşme
hareketlerinin ortaya çıkmasına, diğer taraftan ise özellikle
onuncu yüzyıldan sonra meyvesini vermeye başlayan çeviri, bi
lim ve felsefe geleneğinin oluşmasına zemin hazırladı.
Helenizm etkisindeki Harranlılar, her ne kadar dinsel açıdan
Eski Yunan geleneğinden etkilenseler de binlerce yıldır adeta
kendileriyle özdeşleşmiş olan gezegen kültüne dayalı politeizm
den asla ödün vermediler. Ay tannsı Sin liderliğindeki gezegen-
34
Anadotu'da Paganizm
sel ulı1hiyetler, bu dönemde de Harran panteonunun zirvesini
oluşturdu. Tıpkı Asur-Babil dönemlerinde olduğu gibi, bu dö
nemde de tanrı Sin ve onun Harran'daki ünlü tapınağı, çeşitli
devlet adamlarının şükran ve saygılarını iletmekte kusur etme
dikleri bir çekim merkezi olmayı sürdürdü. Örneğin Romalıların
Harran'a egemen oldukları dönemde, putperest Roma impara
torları Harran'a uğradıklarında buradaki meşhur tapınağı ziya
ret etmeden . gitmezlerdi. MS 2 1 7'de imparator Caracalla
(2 1 1-2 1 7) Harran'daki ay tapınağını ziyaret edip ay tanrısına
ibadet ettikten sonra ikametgahına · dönerken kendisine karşı
düzenlenen bir suikastta öldürüldü. ı6 Caracalla'dan yaklaşık
bir buçuk yüzyıl sonra, Harran şehrini o zaman daha önemli bir
konumda olan Urla'ya (Edessa'ya) tercih ederek Harran'ı ziyaret
eden imparator Julian da tıpkı Caracalla gibi Harran'daki meş
hur ay tapınağına giderek tanrı Sin'e ibadet etti. ı 7
MÖ birinci yüzyıla kadar Selevkid hanedanının egemenliğin
de kalan Harran, İran'daki Arsakid krallığının Urfa ve Harran'ı
da içine alan Osrhoene bölgesini ilhak etmesiyle bir müddet İran
egemenliğine girdi. ıs Ancak MÖ 65 yılından itibaren Romalılar,
yaklaşık 400 yıl sürecek bir süre için yöreye hakim oldular.
Hıristiyanlığın yöreye yönelik misyon faaliyetleriyle birlikte
Harran, güçlü Hıristiyan misyonuna maruz kaldı. Hıristiyan ya
zarlar ve misyonerler, çalışmalarında antik dönemin bu önemli
yerleşim merkezine özel bir yer verdiler. Zira burası, bir taraftan
üçüncü yüzyıl başlarından itibaren yörede Hıristiyanlığın kalesi
konumundaki Urla'nın hemen yanı başında olan ve Hıristiyan
laştınlması gereken putperest bir merkez, diğer taraftan da mo
noteizmin önemli siması Hz. İbrahim'in -Kitabı Mukaddes'e göre16
17
18
J.H. Stuart, The Roman Empire, London 1908, s. 262.
H.J.W. Dıijvers, "The Persistence of Pagan Cults and Practices in Chıistian
Syria", N. Garsoian, ve diğerleri, (ed.], East ofByzantium: Syria and Armenia in
the Formative Perioci, Dumbarion Oaks 1982, s. 37.
T. Green, The City of the Moon God; Religioııs Traditions of Harran, Leiden
1992, ss. 45-46.
Geleneksel Harran Paganizmi
35
bir müddet konaklayıp ikamet ettiği yerdi. Bardaysan ( 1 54-222),
Addai (y. 400) , Ephrem Syrus (306-373) ve Yakub (Suruçlu Ya
kub, y. 451-52 1 ) gibi Hıristiyan kaynaklar, yörenin yıldız-gezegen
kültü hakkında bilgi verdiler; Addai ve Yakub, özel olarak Har
ran'ın gezegen kültünü tanımlamaya çalıştılar. ı 9 Çeşitli Hıristi
yan misyonerler, Harranlılan Hıristiyanlaştırabilmek amacıyla
yoğun bir uğraş içine girdiler. Ancak Hıristiyan yazarların ifade
siyle bu "putperest şehir" (Hellenepolis}, yörede hızla yayılma sü
recine giren Hıristiyanlığa karşı var gücüyle direndi ve çok küçük
bir azınlık dışında Harranlılar geleneksel dinlerine (yıldız-gezegen
kültüne} sıkı sıkıya bağlanmayı sürdürdüler. Nitekim MS 4. ya da
5. yüzyılda Harran'ı ziyaret eden Egeria isimli bir Hıristiyan ka
dın yazar, şehirle ilgili izlenimlerini şu çarpıcı ifadelerle anlatır:
Şehrin kendisinde, şehir surlarının dışında ikamet eden birkaç rahip
ve keşiş dışında bir tek Hıristiyan bulamadım; hepsi de putperestti
ler.20
Yine ünlü Harranlı bilim adamı Sabit ibn Kurra (öl. 900),
farklı din mensuplarına karşı Harran'ı ve Harran paganizmini
öven bir konuşmasında "bu şehir asla Hıristiyanlıkla kirlenme
miştir" diyerek, 2 1 Hıristiyan misyonerlerin Harran'a yönelik fa
aliyetlerinin olumsuzlukla sonuçlandığını ima etmekte ve Har
ranlıların geleneksel dinlerine bağlılıklarını vurgulamaktadır.
3. Harran'ın Önemini Kaybedişi ve Yılolışı
Hıristiyanlığın Harran civarında hızla yayılması, Harran mer
kezli geleneksel yıldız-gezegen kültünün aleyhine bir gelişme
19
Bkn. Bardaisan, The Book ofthe Laws ofCountıies, tr. H.J.W. Drijvers, Assen
1 964, s. 29, 40-4 1 ; Adda!, The Teaching of Adda� tr. G. Howard; Scholars
Press 1 98 1 , s. 49; Ephrem Syrus, The Book ofthe Cave ofthe Treasures. A His·
tory of the Patıiarks and the Kings. Their Successors from the Creation to the
Crucijlxion of Christ, tr. E.A.W. Budge, London 1 927, s: 153; Dİijvers, Cults
and Beliefs at Edessa, ss.· 43-44.
20 J.B. Segal, "Mesopotamlan Communıtıes from Julian ta the Rise of Islam",
PBA, c. 4 1 , 1955, s. 124.
2ı
Bkn. Bar Hebraeus, The Chronography, tr. E.A.W. Budge, Landon 1932, s. 153.
36
Anadolu'da Paganizm
sağladı. Gerçi yörede politeizm ve paganizm aleyhtarı hareketler
Hıristiyanlık öncesi de mevcuttu. Bu çerçevede özellikle Nusay
bin'de ve Musul'u da içeren Adiabene yöresinde yerleşik olan Ya
hudi yerleşimcilerden söz edilebilir. Ancak Yahudilerin genellik
le misyonerlik faaliyetlerinden uzak durmaları ve dini İsrailoğul
ları merkezli (etnosentrik) bir anlayış çerçevesinde değerlendir
meleri, Yahudiliğin yöredeki politeist/paganist yapı aleyhine
ciddi bir tehdit unsuru olmaması durumunu ortaya koymuştur.
Fakat 2. yy'dan itibaren bölgede hızla yayılma sürecine giren Hı
ristiyanlık, kısa zamanda yöredeki Harran merkezli politeizm le
hine olan dengeleri değiştirdi.
MÖ 2. yy'dan itibaren otonom bir şehir krallığına sahip olan
Urfa, 22 Hıristiyanlığın bir şehir dini olarak kabul edilmesi önce
si dönemde, gerek dinsel ve kültürel açıdan gerekse siyasal açı
dan Harran'ın gerisinde olan bir merkezdi. Harran'da olduğu gi
bi burada da yıldız ve gezegen kültüne dayalı politeizm ve paga
nizm hakimdi. Yalnızca Harran'dan farklı olarak Urfa panteonu
nun başında -ileride ayrıntılı olarak inceleyeceğimiz gibi- Jüpi
ter'i sembolize eden Bel (ya da Ba'al) ile Merkür'ü sembolize eden
Bel'in oğlu ilahi katip Nebo (Nabu) bulunmaktaydı. Bundan baş
ka kendisi adına içi kutsal balıklarla dolu havuz içeren bir tapı
nak inşa edilen, verimlilik tanrıçası Atargatis (Tar'ata) kültü de
şehirde oldukça yaygındı.
Her ne kadar şehirde ay tanrısı Sin yüce tanrı olarak kabul
edilmese de Urfa civarında bulunan Soğmatar'da, mar alahe un
vanını taşıyan ay tanrısı Sin kültünün egemen olduğu bilinmek
tedir. Burada bulunan MS 1 64-165 yıllarına ait çeşitli kitabeler
de zamanın Urfa krallığına bağlı birçok yöneticinin Sin kültü
bağlıları olduğu anlaşılmaktadır. 23 Dolayısıyla bu dönemde Har
ran merkezli dinsel yapının, bölgedeki önemini ve üstünlüğünü
22
23
J.B.
Segal, Edessa the Blessed City, London 1970, ss. 16vd.
Ş. Gündüz, "Arkeolojik bulgular ışığında Surnatar mar alahe kültü", OMÜİFD,
c. 6, 1992, ss. 149- 1 59.
Geleneksel Harran Paganizmi
37
korumayı sürdürdüğünü görüyoruz. Ancak Urfa kralı VIII. Ab
gar'ın ( 1 77-2 12) Hıristiyanlığı kabul etmesiyle bu durum değiş
meye başladı. Öyle ki krallığı döneminde Urfa'yı bölgenin önem
li bir güç merkezi haline getiren Abgar, Urfa merkezinden başla
yarak yörede politeizme ve paganizme savaş açtı. Nitekim onun
çabalarıyla Urfa'da bir şehir dini olarak egemen olan Hıristiyan
lık, Samasota ve Suruç gibi Ufra civarındaki yerleşim merkezle
rinde de kısa sürede yayıldı ve buna paralel olarak bölgede poli
teizme dayalı yıldız gezegen kültü hızla düşüşe geçti. Kuşkusuz
bu durum, asırlardır sahip olduğu politeist ve paganist dinsel
yapı sayesinde yörede üstünlüğü elinde tutan Harran'ı ve Har
ranlılan oldukça sarstı.
Hıristiyanlık döneminde Harran, yalnızca dinsel açıdan öne
mini kaybetmekle kalmadı; siyasal açıdan da üstünlüğü kom
şusu Urla'ya kaptırdı. Selevkidler hanedanınca bir garnizon
kenti olarak kurulan Urfa yöredeki stratejik değerini sürekli ar
tırırken, Harran, bu açıdan da günden güne gözden düştü. Bu
dönemde kendisi üzerinde siyasal egemenlik kurmaya çalışan
güçlü rakibi Urfa'ya karşı ümitsiz bir mücadeleye giren Harran,
çeşitli zamanlarda Urla'nın karşısındaki dış güçleri destekleme
yoluna gitti. Örneğin; İslam öncesi dönemde Romalılara karşı
genellikle İran'la ortak hareket eden Urfa'ya karşılık Harran,
Roma'nın sadık bir müttefiki olarak kalmış ve bu nedenle Ro
malılarca "Roma'nın Dostu" unvanına layık görülmüştür. Aynı
şekilde İslami dönemin başlarında da Urfa, Müslümanlara kar
şı Haçlılar safında yer alırken; Harran Müslümanları destekle
miştir.
İslam öncesi dönemde eski itibarını büyük ölçüde komşusu
Urla'ya kaptıran Harran, su kaynaklan ve benzeri hususlarda
da elindeki değerleri Urfa'ya vermek zorunda kalmıştır. Nitekim,
MS üçüncü yüzyılda yaşadığı tahmin edilen Harranlı Baba, ge
leceğe yönelik kehanetlerini konu alan eserinde, Harran'dan alı
narak Urfa'ya götürülen su kaynaklarından ve Harran'ın tahrip
edildiğinden bahsetmekte; ileride bu suyun tekrar Harran'a ge-
38
Anadolu'da Paganizm
tirileceği, ayrıca Urfa'dan getirilecek taşlarla Harran'ın yeniden
onarılacağı kehanetinde bulunmaktadır. 24
Kuzey Mezopotamya'nın Müslümanlar tarafından fethedildi
ği 7. yy'dan itibaren yörede, Yahudilik ve Hıristiyanlık yanı sıra
İslam da etkili olmaya başladı. Henüz İslam öncesi dönemde yö
reye Kuzey Arabistan bölgesinden göç ederek gelip yerleşen ve
önemli bir kısmı Hıristiyan olan çeşitli Arap kabileleri, Harran'ın
demografik yapısını paganistlerin aleyhine döndürmüş olsalar
da bu durum, Harran'ın yerli halkının kendi geleneksel kült ve
ritüellerine bağlılıklarını değiştirmemiştir. Paganist Harranlılar,
İslami dönemde de pagan özelliklerini sürdürme konusunda ka
rarlı olmuşlardır. İkinci halife Hz. Ömer döneminde Harran, İyad
ibn Ganem tarafından İslam egemenliğine sokulduğunda, Har
ranlılar da tıpkı -Kadı Ebu Yı1sufun eserinde belirttiği şekilde25
o dönemde siyasal merkez olarak bağlı oldukları Urfalılar gibi,
savaş olmaksızın bir anlaşmayla (zımmilik aktiyle) İslam impa
ratorluğuna bağlandılar. İlerleyen dönemde Harran'daki Arap
kabile mensuplarının önemli bir kısmı Müslüman oldu; ancak
Harran'ın pagan yerlileri büyük ölçüde kendi dinlerine bağlı kal
dılar. 639'da Harranlılar, İyad ibn Ganem komutasındaki İslam
ordusuyla savaşmaksızın, "zımmilik" statüsü çerçevesinde İs
lam devletinin egemenliğine girdiler. 26 Harran'm fethinden bah
seden kaynaklar, bu esnada Harran'm siyasal açıdan Urfa'ya
bağlı olduğunu ve Harran halkının Süryanice konuşan Har
ran'm yerlileri ile Yunanlı göçmenlerden oluştuğunu vurgula
maktadır.27 Yörenin fethini izleyen dönemde çeşitli Müslüman
yerleşimciler bölgeye akın etmeye başladılar. Bu çerçevede Kays
kabilesi fertlerinin de Harran'a yerleştikleri bilinmektedir.
24
25
26
27
F. Rosenthal, "Tiıe Prophecies of Baba the Harranian", W.B. Henning (ed.), A
Locust's Leg: Studies in Honour of S.H. Taqizadeh, London ı 962, ss. 221 -225,
228-231 .
Bkn. Ebü Yüsuf, Yakub ibn İbrahim, Kitabu'l-Hardc, Kahire 1396 (hicri]. s . 43.
Belazuri, Futuhu'l-Buldan, Beyrut 1978, s. 1 79.
Bkn. Ebu Yusuf, Kitabu'l-Harac, Kahire h . 1 396, s. 43.
Geleneksel Harran Paganizmi
39
İslami dönemde Harran merkezinde, politeizmle monoteiz
min, yıldız-gezegen tapıcılığı ile tek tanrıcı din geleneğinin yan
yana varlığını devam ettirdiğini görüyoruz. Bu dönemde Müslü
man yöneticiler, cizye anlaşmasıyla İslam imparatorluğunun va
tandaşlık hakkını kazanan Harranlı putperestlere genellikle
hoşgörü ve toleransla yaklaştılar; onların dinsel ve kültürel açı
dan kendilerini ifade etmelerine imkan verdiler. Çeşitli kaynak
ların verdikleri bilgilere göre, 28 Harranlı paganistlerce gerçekte
uygulanıp uygulanmadığı oldukça tartışmalı olan "insan kurba
nı" töreni gibi bazı ritüeller haricinde, Harranlılar geniş bir inanç
ve ibadet özgürlüğü içerisinde olmuşlardır. Her ne kadar sahip
oldukları zımmilik statüsü inanç. düşünce ve ibadet özgürlükle
rini garanti altına alsa da zaman zaman Harranlılara karşı cere
yan eden bazı hoşgörüsüz/toleranssız davranışlar karşısında,
devletin resmi güvencesinin alındığı da olmuştur. Örneğin
975'te Halife Muti'nin sekreteri görevini sürdüren Harranlı İs
hak ibn Hilal'in girişimiyle, Harranlı putperestlerin dinsel özgür
lüğünü garanti altına alan resmi bir karar çıkarılmıştır. 29
Orta Çağda Mes'iidi, Şehristani ve İbnu'n-Nedim gibi çeşitli
. Müslüman yazarlar, paganist Harranlıların inanç sistemleri,
ibadetleri ve mabetleri ile ilgili geniş bilgiler verirler. Buna göre
bu dönemde de Harranlıların tanrı inancı politeist bir karakter
taşımaktaydı ve gezegensel tanrılar yine ön plandaydı. Ay tanrı
sı Sin, "tanrıların tanrısı" ve "tanrıların efendisi" gibi unvanlarla
bu dönemde de Harran panteonunda önemli bir yer tutmaktay
dı . Harranlılar, Harran ve civarında bulunan Deyr Kadi, el-Mu
darrak, Mağlitiya ve Beyt el-Buğdartyyin (ya da Beyt el-Bfıdarty
yin) isimlerini taşıyan çeşitli tapınaklarda yıldız ve gezegenleri
simgeleyen tanrısal varlıklara tapınmayı sürdürdüler. Gezegen
sel tanrılar yanı sıra ikinci derece öneme sahip çeşitli tanrısal
28
29
Ibn Nedim. Kitdbu'l-Fihrist, ed. G. Flügel, Leipzig 1 872, s. 323; Binini, The
Chronology of Ancient Nations, ed. ve tr. C. E. Sachau, Landon 1879, s. 1 87;
J. -M. Chabot, Chronique de Denys de Tell-Mahre, Parls 1895, ss. 68-69.
De L. O'Leaıy, How Greek Science Passed to the Arubs, Landon 1949, s. 175.
40
Anadolu'da Paganizm
varlıklara da Harran teolojisinde yer verildi. Cin ve şeytanlar
tanrısı Şamal, şans tanrısı Gad ve yağmur tanrısı Adadi gibi var
lıklar da Harranlıların tapındıkları uh1hiyetler arasındaydı.
Bu dönemde Harran teolojisinde bütün bu tanrısal varlıklar
yanında bir üstün güç fikrine yer verildiği de görülmektedir. Bir
yönden Eliade'nin30 deus otiosus kavramıyla tanımlamaya çalış
tığı "kendi köşesine çekilmiş, insanlardan uzak olan yüce tanrı
sal varlığa" benzeyen bu üstün varlık, Orta Çağ Harranlılannca
her şeyin "ilk nedeni" olarak görülürdü. Harranlılar bu yüce var
lığın tam olarak bilinemeyeceğini ve kavranamayacağını savu
nurlar; onun her şeyi yaratıp düzenledikten sonra kendi köşesi
ne çekildiğine, diğer işleri (insanlara yönelik olanlar da dahil)
ikinci dereceden tanrısal varlıklara bıraktığına inanırlardı. Ayn
ca onlar, bu varlıktan bir çeşit sudurla diğer varlıkların meyda
na geldiğini düşünürler; ondan sudur eden ilk beş varlığın (ila
hi unsurun) ise akıl, nefs ya da ruh, düzen, şekil ve zaruret ol
duğunu ileri sürerlerdi. Son olarak Harranlılar, bu yüce varlığın
ancak olumsuz niteliklerden sakındırma şeklindeki sıfatlarla
(selbi sıfatlarla) nitelenebileceğini düşünürlerdi.
Orta Çağ Harranlılarının tanrı inançlarında yer verdikleri ve
belki bir çeşit monoteizm olarak değerlendirilebilecek olan bu
yaklaşımın, Helenizm çerçevesinde Harran'da etkili olan Yunan
felsefe geleneğinin, özellikle de Yeni Eflatunculuk akımının bir
uzantısı olduğu açıktır. Diğer taraftan Harranlıların yüce varlığa
ilişkin bu inancı ile Eski Türk dinindeki Tengri ve İslam öncesi
dönem Orta Arabistan (Hicaz bölgesi) dinsel geleneğindeki Allah
düşüncesi arasındaki benzerlik de dikkat çekicidir. Zira, tıpkı
Harranlıların inandığı yüce varlık gibi, gerek Eski Türklerin
Tengri'si gerekse Hicaz Araplarının inandığı Allah, deus otiosus
karakterli bir varlıktır.3 1 Hicaz bölgesi Araplarının politeist tan
rı düşünceleri arasında yer verdikleri bu üstün varlığı, alemi yal
30 M. Eliade, The Sacred and the Profane, New York and London 1957, s. 122.
3ı Eliade, A History ofReligious Ideas, c. 3, s. 4.
Geleneksel Harran Paganizmi
41
ratma ve düzenleme sonrası kendi köşesine çekilmiş ve yarattı
ğı alemle ilgili işleri ikinci dereceden tanrısal varlıklara bırakmış
olan, dolayısıyla doğrudan kendisine ulaşılması mümkün olma
yan bir üstün varlık şeklinde düşündükleri bilinmektedir.
Bu dönemde Harranlılar arasında oldukça yaygın olan Her
mes kültü ile Hermetik geleneğin Harraniler üzerindeki etkileri
de dikkati çeken bir diğer önemli unsurdur. Eski Yunanlılarca,
insanlarla yüce tanrı arasındaki aracı bir tanrısal varlık olduğu
na inanılan, Hennetica adıyla bilinen ve Gnostik düşünceleri içe
ren sihir yazmaları ve felsefi kitaplarda ise bu literatürün yazan
olan hikmet öğreticisi bir Mısırlı olarak görülen Hermes ya da
Hermes Trismegistus (üç kez büyük Hermes) , Harranlılarca hem
bir tanrısal varlık hem de hikmet öğreticisi bir peygamber olarak
düşünülürdü. 3 2 Harranlılar dinlerinin kendilerine Hermes tara
fından öğretildiğine inanmaktaydılar. Bu durumda Orta Çağ
Harranlılarının Hermes kültünün hem eski Yunan panteonunun
hem de Hennetica'ya dayalı Hermetisizm geleneğinin etkisiyle
oluştuğu söylenebilir. Hermetik geleneğin inanç esaslan ve ritü
elleri Harranlılar arasında oldukça yaygındı. İlerleyen dönemde
Harranlılar Hermetik dokümanların Süryanice aracılığıyla Arap
çaya çevrilmesi faaliyetinde önemli rol oynadılar.
Eski devirlerde olduğu gibi bu dönemde de Harranlılar, ast
rolojiyle sihir ve büyüde mahirdiler. Nitekim astroloji, sihir ve
büyü Hermetik gelenek içinde de önemli bir yer tutmaktaydı.
Çeşitli Orta Çağ kaynaklan, Harranlıların özel yöntemlerle öldü
rülen hayvanların karaciğer ve çeşitli iç organların incelenmesi,
kuş falı ve benzeri birçok sihir, fal ve kehanet metotlarından
bahsederler. Harranlıların kurban törenlerinin en önemli kısmı
nı büyü ve falcılıkla ilişkili ritüeller oluştururdu. Bar Hebraeus
gibi yazarlar, eserlerinde Harranlıların büyücülük ve falcılıkta
yörede ne kadar meşhur olduklarına işaret eden çeşitli rivayet-
32 Ş. Gündüz, "Harranilerde Peygamberlik ve 'Harranlı Baba'". İnsan Bilimleri
Araştumalan Yeni Harran Çevresi, 7-8, 1994, ss. 5-6.
42
Anadolu'da Paganizm
lere yer verirler. 33 Yine bu dönemde Harranlılar arasında özellik
le dine giriş (initiation} törenleriyle ilişkili sır ayinleri de oldukça
önemliydi. Beyt el-Buğdariyyin gibi mabetlerin yeraltı dehlizle
rinde gözlerden uzak dine giriş törenleri düzenlenir ve bu tören
lerde dinin tam bir üyesi olmaya hak kazanan gençlere inanç
sisteminin esoterik esaslan öğretilirdi.
İslami dönemde Harranlılar, önceki dönemlerde yörede hiç
kullanılmayan Sabiiler ya da daha doğru bir ifadeyle "Harranlı
Sabiiler" adıyla çağrılmaya başlandılar. İbnu'n-Nedim, Biruni,
Hamza Isfahani gibi kaynaklar bu ismin onlar tarafından Abba
siler döneminden itibaren zımmilik statüsünü devam ettirebil
mek amacıyla kullanılmaya başlandığını, daha önceleri ise onla
rın "putperestler" veya kısaca "Harraniler" şeklinde adlandırıl
dıklarını belirtirler. 34 Öte yandan bu dönem yazarlarınca Harra
nilerin, bazen "Keldaniler" ve "Nıbtiler" adlarıyla anılmaları da
dikkati çekmektedir. 35
Abbasi halifesi Me'mun döneminin sonlarında, başta İbnu'n
Nedim olmak üzere Biruni, Hamza Isfahani ve benzeri çeşitli
Müslüman kaynaklara göre, Harranlı paganlarla Halife Me'mun
arasında geçen bir olay, Harranlı paganların bir kısmının din
değiştirmesi, geleneksel dinlerinde kalanların ise bir başka din
sel kimliğin şemsiyesi altına sığınmaları durumunu ortaya çı
kardı. İbnu'n-Nedim'in Hıristiyan bir kaynaktan genişçe aktar
dığına göre halife Me'mun'un tehdidi karşısında paganist Har-
33 Bar Hebraeus, The Chronography, tr. E.A.W. Budge, Landon 1932, s. 1 10.
34 Krş. İbnu'n-Nedim, Muhammed ibn İshak, Kitdbu'l-Fihrist, ed. G. Flügel, Leip
zlg 1872, s. 320; Hamzalı el-Isfahiini, Tarih Sini Mulı1ku'l- Arz ve'l-Enbiyd, Ber
lin 1340 (hicri) . s. 7; Binini, Abu'I-Reyhiin Muhammed, The Chronology ofAn
cient Nations, ed. Ve tr. C. E. Sachau, Landon 1 879, s. 3 1 5; el-Haviirizmi, Ebü
Abdillah Muhammed, Mefdtihu'l-Ulı1m, ed. V. Vloten, Leiden 1968, s. 36.
35 Şüphesiz buradaki Nıbtiler isminin, MÖ 4-MS 4. yüzyıllarda Kuzey Arabistan
da yaşayan Nebat krallığı halkı ile bir ilgisi yoktur. Harranlılarla ilgili olarak
kullanılan Nıbtiler terimi, -Mes'ı1di'nin de belirttiği gibi- yörenin Arap olmayan
ve Süryanice konuşan yerli halkını kastetmektedir. Bkn. Mes'üdi, Kitdbu't'
Tenbih ve'l-İşrdf. M.J. de Goeje, Leiden 1967, s. 3 1 .
Geleneksel Harran Paganizmi
43
ranlılann bir kısmı Hıristiyan ya da Müslüman oldu; diğerleri ise
Sabii ismini adapte ettiler. 3 6 Halife Me'mun döneminde yaşanan
ve büyük ihtimalle Me'mun'un İslam hukukundaki zimmilik
statüsüyle ilgili kişisel kanaatlerinden kaynaklanan bu tutu
mun aksine, İslami dönemde Harranlı paganlar yöneticilerden
geniş bir hoşgörü ve tolerans gördüler.
Harran, İslami dönemde, tam bir bilim merkezi hüviyetine
bürünmüştür. Emevi halifesi Ömer ibn Abdülaziz tarafından
Harran'da bir tıp okulu kurdurulmuştu. Aynca felsefe, edebiyat
ve özellikle çeviri çalışmalarına yer verilen merkezlerin de yine
İslami dönemin başlarından itibaren Harran'da faaliyette oldu
ğu bilinmektedir. Tarihten gelen kültürel zenginlik ve faaliyette
olan bu bilim merkezleri sayesinde Harran, birçok ünlü bilim
adamıyla çevirmenin yetiştiği bir şehir haline geldi. "Harranlı
Sabii" adı altında birçok Harranlı, Abbasiler döneminden itiba
ren yalnızca Harran'da değil Bağdat, Basra gibi önemli merkez
lerde, hatta halifelerin saraylarında boy göstermeye başladı.
Bunların bir kısmı halifelerin özel doktorluğu, saray danışman
lığı ve devlet sekreterliği gibi önemli görevlere getirildiler. Örne
ğin, meşhur Sabit ibn Kurra (835-900) . matematiğe ve astrono
miye dair eserlerin Arapçaya çevirisi ile felsefe ve tıp alanların
daki uzmanlığıyla taninan Harranlı bir bilim adamıydı. Onun
mantık, matematik, astronumi ve tıbba dair 150 kadar Arapça,
1 5 civarında da Süryanice çalışma yaptığı söylenmektedir.3 7 Za
manın halifesinin özel doktorluğunu da yapan Sabit, ısrarla
kendisine yapılan Müslüman olma tekliflerini geri çevirmiş ve
Harran'ın geleneksel yıldız-gezegen kültüne inanan bir kişi ola-
36 Harranlıların Sabii ismini adapte edişleriyle ilgili bu rivayette bazı kuşku
uyandıracak noktalar olmakla birlikte Harranlı paganların geç bir dönemde
(muhtemelen Abbasiler döneminde) S:ibii ismini adapte ettiklerini destekleyen
birçok delil bulunmaktadır. Konuyla ilgili geniş bir tartışma için bkn. Ş. Gün
düz, "Kur'an'daki Sabiilerin Kimliği Üzerine Bir Tahlil ve Değerlendirme·, Tür
kiye l. Dinler Tarihi Araştımıaları Sempozyumu (24-25 Eylül 1992), Samsun
1992, ss. 43-81 : aynı yazar, Sdbiiler Son Gnostikler, ss. 26vd.
37 O"Leaıy, How Grek &ience Passed to the Arabs, ss. l 73vd.
44
Anadolu'da Paganizm
rak ölmüştür. Çeşitli kaynaklar, oriun sarayda halifenin huzu
runda yapılan dini tartışmalarda İslama ve diğer monoteist din
lere karşı ısrarla Harran politeizmini ve paganizmini savundu
ğunu anlatırlar. Sabit ibn Kurra'nın dışında Sinan ibn Sabit, İb
rahim ibn Sinan, İshak ibn Hilal, Ebü Cafer el-Hazin ve İbn Vah
şiyye gibi birçok Harran asıllı bilim adamı çeşitli bilim dalların
da meşhur oldular. Bunlardan önemli bir kısmı sonradan Müs
lüman oldu, ancak bazıları -Sabit ibn Kurra'nın yaptığı gibi
Müslümanlığı reddederek kendi dininde ısrarcı oldu. Harranlılar
Yunan felsefi ve bilimsel kaynaklarının Süryanice vasıtasıyla A
rapçaya çevrilmesinde ve bunun sonucu olarak Meşşailik ve Ye
ni Eflatunculuk gibi felsefi ekoller çerçevesinde İslam felsefe ge
leneğinin teşekkülünde inkar edilemez önemli bir rol oynadılar.
Geleneksel Harran dinine bağlı olan ya da bu gelenekten ge
len Harranlı düşünür ve bilim adamları dışında, Harran'da bir
çok ünlü Müslüman alim de yetişmiştir. Astronomi çalışmalarıy
la tanınan ünlü el-Battani, Ebfı Katade, İbn lj:emdan ve benzeri
Harranlı Müslüman bilim adanılan ve düşünürler arasında şüp
hesiz en önemlisi, çeşitli alanlarda 500'den fazla eser yazdığı ri
vayet edilen ünlü İslam alimi Takiyüddin Ahmed ibn Teymiy
ye'dir ( 1 263-1328).
Kültürel faaliyetler dışında İslami dönemde Harran, siyasal
bir merkez olma açısından da önemini korumaya çalışmıştır. İs
lam öncesi dönemde Hıristiyanlığı bir şehir dini olarak kabul
eden ve gerek bu yeni dinin verdiği dinamizmle gerekse artan
stratejik önemi nedeniyle gittikçe yörede ön plana çıkan Urfa
karşısında Harran sürekli ikincil planda kalmıştı; hatta Müslü
manlar yöreyi fethettiğinde bir yerleşim merkezi olarak Urfa'ya
bağlıydı. Ancak İslami dönemde Harran, Müslüman yöneticile
rin de yardımıyla yeniden eski ihtişamını elde etmeye ve komşu
su Urfa karşısında prestijini tekrar kazanmaya çalıştı. Hz. Ali ile
Muaviye arasındaki çekişmede Muaviye yanlısı bir tutum izleyen
ve dört halife dönemi sonrası koyu bir Emevi yanlısı olan Har
ran'a Emeviler özel bir ilgi gösterdiler. Bu dönemde şehir gerek
Geleneksel Harran Paganizmi
45
eğitim kurumlan gerekse genel görünüm açısından geliştirilme
ye çalışıldı. Halife Hişam ibn Abdülmelik döneminde Kuzey Me
zopotamya'nın önemli bir kısmını kapsayan Cezire bölgesinin vi
layet merkezi haline getirildi. Hatta Emeviler hanedanına Abba
silerce son verilmesinin hemen öncesinde, son Emevi halifesi 11.
Mervan (744-750) devlet merkezini de Harran'a taşıdı. Böylelik
le Harran, tarihinde ikinci kez, yıkılmak üzere olan bir devletin
başkenti olma niteliğini kazandı. 11. Mervan'ın şehri geliştirip gü
zelleştirmek için hiçbir masraftan kaçınmadığı, yalnızca ikamet
gah olarak yaptırdığı bir saray için yaklaşık on milyon dirhem
harcadığı rivayet edilir. Abbasiler döneminde de -özellikle Harun
Reşid zamanından itibaren- Harran'ın imar faaliyetlerine hız ve
rildiğini biliyoruz. Abbasiler sonrası dönemde, Harran'ın yıkılış
tarihi olan 1 3 . yy'a kadar Numeyriler, Hemdaniler, Fatımiler ve
Selçuklu Türkleri egemenliğinin söz konusu olduğu devirlerde
de Harran'a gösterilen bu ilginin sürdürüldüğünü görüyoruz.
Ancak bütün bu çabalara rağmen Harran, değişen şartlar nede
niyle olsa gerek yöredeki eski ihtişamına asla dönemedi ve Ur
fa'nın yanı başındaki küçük bir yerleşim merkezi olma duru
mundan hiçbir zaman kurtulamadı.
1 259/ 1 260'da şehri kuşatan Moğol ordusuna Harranlılar sa
vaşmaksızın şehir kapılarını açtılar. Şehirde Moğollara karşı di
renen küçük bir grup kısa sürede imha edildikten sonra Moğol
lar tarihte ender görülen şekilde şehri baştan aşağı tahrip etti
ler ve halkı tamamıyla şehirden çıkararak civar yerleşim mer
kezlerine sürdüler. Moğollar, şehirle birlikte yöredeki yıldız-ge
zegen kültünün ayakta kalan son tapınağını ve Harranlı Müs�ü
manlara hizmet eden Cuma mescidini de yakıp yıktılar. Moğolla
rın Harran'a yönelik uyguladıkları şiddeti, eserini 1 3 . yüzyılın
ikinci yansında yazmış olan İbn Şeddad şöyle tanımlar:
Onlar, halkı Mardin'e ve diğer şehirlere sürdüler; Cuma mescidini yık
tılar, ... ve onu boş bir kabuğa çevirdiler.38
38 D.S. Rice, "Medieval Harran. Studies on its Topography and Monuments I".
AS, c. 2, 1952, s. 45.
46
Anadolu'da Paganizm
Böylelikle Moğol istilası yalnızca yerleşim merkezi olarak
Harran'ın sonu olmadı, bu istila aynı zamanda politeizmi ve mo
noteizmiyle, paganizmi, Hıristiyanlığı ve İslamıyla tarih boyu
Harran'ın yansıttığı dinsel çoğulculuğun/zenginliğin ve kültürel
harmaninin de bir sonu oldu. Asırlar boyu adeta Harran'la öz
deşleşmiş olan Harran'ın yıldız-gezegen kültü bu hadiseden son
ra tamamıyla tarihe karıştı; Harran'ın eğitim ve bilim merkezle
ri yok edildi. 14. yy başlarından itibaren Memluk egemenliğinde
şehre yeniden yerleşilmeye başlandıysa da yıkılan şehrin yeni
den iman asla söz konusu olmadı.
Genel olarak bakıldığnda Harran, geçmişi/ geleneği sürdüren
ancak yeni dinsel/kültürel etkileşime de açık kapı bırakarak es
ki ile yeni arasında önemli bir köprü görevini ifa eden yapısıyla
tarih boyu birçok kültürel öğeyi bağrında barındıran ve değişik
birçok inanca kucak açan önemli bir dinsel ve kültürel merkezi
olmuştur.
4. HarranPaganizmi İle İlgili Kaynaklar
Konuyla ilgili kaynaklan başlıca üç ana grupta toplamak
mümkündür. Bunlardan ilk grubu, bizzat Harranilerin kendile
rine ait literatür oluşturmaktadır. Bunlar arasında en önemli
olanı, Süryanice ve Arapça iki değişik nüshası günümüze kadar
ulaşmış olan "Harranlı Baba'nın Kitabı (ya da Kehaneti)"dir.39
Harranlılara ait bir diğer kaynak, İbnu'n-Nedim 'in eserinde,
kendisinden uzun alıntılar yapılan "Beş Sır Kitabı"dır.40 Bu me
tin özellikle Harranilerin dine giriş törenleri ile bazı sır ritüelleri
hakkında önemli bilgiler içermektedir. Harranilerle ilgili olabile
cek olan bir diğer önemli eser ise meşhur "Fellahatu'n-Nibtiy
yun" dur.4 ı Yanlışlıkla İbn Vahşiyye'ye atfedilen, ancak büyük
ihtimalle Aramice bir nüshadan İbn Vahşiyye tarafından Arap
çaya çevrilmiş olan bu eser, İbn Vahşiyye'nin Gayetu'l-Hakim'in39 Bkn. Rosenthal, "The Prophecies of Baba the Harranian", ss. 220-232.
40 Bkn. İbnu'n-Nedim, el-Fihrist, ss. 326-327.
41 Macriti, Ebu'l-Kasım Mesleme (Pseudo-Majriti). Gdyetu'l-Hakim ve Ahakkıı'n
Neticeteyn bi't-Takd1m (Picatrix), ed. H. Ritter, Leipzig 1933.
Geleneksel Harran Paganizmi
47
de yer alır ve Harranilerin kült ve ritüelleriyle, mabetleri ve çe
şitli dinsel gelenekleri hakkında önemli bilgiler içerir. Bunlardan
başka Harranilere ait olan birçok eser, İbnu'n-Nedim ve Maimo
nides gibi çeşitli Orta Çağ yazarlannca ismen zikredilir. Ancak
maalesef bunlann metinleri günümüze kadar ulaşmamıştır.
Harran paganizmiyle ilgili kaynaklann ikinci grubunu Har
ran ve yöresinde yapılan arkeolojik kazı ve çalışmalarda elde
edilen çeşitli materyaller oluşturmaktadır. Bunlar, kısaca 20.
yüzyılda H. Pognon, D.S; Rice ve N. Yardımcı gibi araştıncı ve ar
keologlarca yörede yürütülen kazı ve inceleme çalışmalannda el
de edilen bulgulara dayanmaktadır. Bu bulgular arasında Har
ran'ın meşhur Sin tapınağı Ehulhul'a ilişkin çeşitli referanslar,
Harran tannlar panteonuna atıflar ve çeşitli hiyeroglif yazıtlarla
Süryanice metinler bulunmaktadır. Aynca Harran ve civannda
yer alan ve Harran'ın pagan dönemini yansıtan çeşitli yapı ka
lıntılan da Harranlılann dinsel yapısıyla ilgili Orta Çağ kaynak
lanndaki bilgileri test etmek açısından önemlidir.
Konuyla ilgili üçüncü grup kaynaklar, çeşitli Orta Çağ yazar
lanna ait olan ve Harranilerin inanç sistemleri ve gelenekleriyle
ilgili bilgi veren eserlerdir. Bunlar arasında İbnu'n-Nedim, Biru
ni, Mes'fıdi ve Şehristani gibi yazarlarca kaleme alınan Arapça
eserler, Dionysius Tell-Mahre ve Bar Hebraeus gibi Süryani kay
naklar ve Maimonides gibi diğer yazarlar sayılabilir.
5. Harranilerin Tanrı İnançları
Harran'ın erken dönemlerinden İslami devirlere kadar Har
ranlı paganlann tann inancı her zaman politeist bir karakter ta
şımıştır. Bununla birlikte Orta Çağda, bu politeist yapı yanı sı
ra Harranlılann inanç sisteminde her şeyin kendisinden sudur
ettiği bir üstün varlık düşüncesi de görülmektedir.
Asur-Babil döneminde Harran tannlar panteonun zirvesinde
yer alan tannsal güç Sin'di. Esasen ay tannsı Sin, her zaman
pagan Harranlılann en yüce tannlan olma konumunu sürdür
müştür. Sümerlilerce Zu-en ya da En-zu diye adlandınlan ay
48
Anadolu'da Paganizm
tanrısı Sin, Sami kavimlerce Nannar, Ugaritlerde ise Yerah adıy
la tanınmaktadır. 42 Asur ve Babillilerce Sin'e, Bel-İlani (tanrıla
rın rabbi/efendisi) ya da Şar-İlani (tanrıların kralı) gibi unvanlar
verilmiştir. Asur-Babil döneminde Harran'da Sin, kral Naboni
dus dönemine ait kitabelerden anlaşıldığına göre, kraliyet tanrı
sı olarak kabul edilmiş43 ve Hatti kralı Şuppiluliuma ile Mitanni
kralı Şattivaza '.ll"asında yapılan anlaşmada (MÖ 14. yy) olduğu
gibi, sık sık yörede yapılan politik anlaşma metinlerinde, anlaş
manın şahidi ve koruyucusu olarak adı zikredilmiştir. 44 Bu dö
nemde Sin, genellikle "Harran'ın rabbi/ efendisi" olarak anılmış
ve Harran yakınlarındaki Soğmatar'da bulunan ve Batılılarca
"Pognon Mağarası" olarak adlandırılan mağaradaki kabartma
larda ya da Harran Ulu Camisinin avlu girişinde yapılan kazı ça
lışmasında elde edilen Nabunaid stelesinde görüldüğü gibi bir
hilal ile sembolize edilmiştir.
Asur-Babil döneminde, Nabunaid kitabelerinde görüldüğü
gibi, Sin'le birlikte, Sin'in oğlu güneş tanrısı Şamaş ve kızı Ve
nüs gezegeni tanrıçası İştar ilahi bir üçlü (teslis) oluşturmaktay
dılar. 45 Nitekim, meşhur Nabunaid stelesinde Sin ile birlikte
ışınlar saçan bir daireyle temsil edilen Şamaş ve bir daire içeri
sindeki yıldız figürüyle temsil edilen İştar yan yana yer almakta
dırlar. Bu tanrısal üçlemeden başka, Sin'in eşi Ningal, ateş tan
rısı Nusku ve Nusku'nun eşi Sadamunna, yazı ve hikmet tanrı
sı Nabu, yağmur tanrısı Adadi ile Ter, Şer ve Allai gibi tanrısal
varlıklar da Harranlıların panteonunda yer almaktaydı. 46
Hıristiyanlığın başlangıcından İslami dönemlere kadar Sin,
Şamaş ve İştar üçlüsü, Harran panteonunun zirvesinde yer al42 Bkn. K. Tallqvist, Akkadische Götterepitheta, Helsinki ı938. s. 442: J.F. He
aley, "The Akkadian Pantheon List from Ugaıit", SEL, 2, 1985, s. 1 18.
43 A.T. Clay, Miscaıteneous Inscriptions in the Yale Babylonian Coıtections, New
Haven 1 91 5, s. 74.
D.D. Luckenbill, Ancient Records of Assyria and Babylonia, Chicago
1926-1 927, s. 267: Smith, Babylonian Historical Texts, s. 39: J.N. Postgate,
"Harran", Reallexicon der Assyriologie, 4, s. 124.
45 C.J. Gadd, "The Harran Inscıiptions of Nabonidus", AS, 8, 1958, s. 47.
46 Bkn. Gadd, "The Harran Inscıiptions of Nabonidus", ss. 47, 49, 65.
44 Bkn.
Geleneksel Harran Paganizmi
49
mayı sürdürdü. Harran'da bu döneme ait paralarda (MS 2. ve 3.
yy) . büyük ihtimalle bu ilahi üçlüyü sembolize eden uçlan yuka
rıya doğru olan bir hilal ve iki yıldız motifi kullanılmıştır. 47
Harran yakınlarında yer alan Soğmatar'da bulunan ve Selev
kid takvimiyle 476 (yani MS 1 64/ 1 65) yılını içeren çeşitli Sürya
nice kitabelerde de ay tanrısı Sin'le ilgili ifadeler bulunmaktadır.
Aşağıda da ele alacağımız gibi, bu kitabelerin bir kısmında Sin,
ismiyle yer alır. 48 Örneğin kutsal tepe olarak adlandırılan kaya
lığın kuzey yamacında yer alan bir büstün yanındaki kitabede
"tanrı Sin" ibaresi bulunur. Bundan başka kitabelerin bir kıs
mında geçen Mar Alahe (Tannlann rabbi/efendisi) ifadesi de
-ileride tartışacağımız gibi- büyük ihtimalle Sin'i kastetmekte
dir. Zira, yukarıda belirttiğimiz gibi, daha önceki dönemlerde de
Sin'e verilen unvanlar arasında bu tanımlama yer almaktadır.
Aynca Orta Çağda da Sin yine bu şekilde anılmayı sürdürmüş
tür. Zira Orta Çağ kaynaklarının verdiği bilgilere göre, İslami dö
nemde Sin, "ilfilıu'l-aliheh" ve "rabbu'l-aliheh" gibi unvanlarla
taltif edilmektedir.
Roma döneminde, Harran ve Harran'ın Sin kültü, putperest
Roma imparatorlarının birçoğunu cezbetmiştir. Örneğin impara
tor CaracaUa, Harran'daki ay tanrısıyla irtibatlı bir tapınaktan
dönerken öldürülmüştür; aynı şekilde Julian da 363 tarihinde
Harran'daki ay tanrısına tazimde bulunmuştur. 49 Aynca bu dö
nemde, Addai'nin Öğretileri ve Suruçlu Yakub'un "Putların Yıkı
lışı Üzerine" başlıklı eseri gibi kaynaklar da Harran panteonu
47
Bkn.
G.F. Hill, Catologue of the Greek Coins ofArabia, Mesopotamia and Persia, London 1 922. ss. xcii, 82-90.
48 Sumatar kltabeleıi H. Pognon, J.B. Segal, H.J.W. Dıijvers ve yakınlarda Dıij
vers'la birlikte J.F. Healey tarafından yayınlanmıştır. Bkn. J.B. Segal, "Pagan
Syıiac Monuments in the Vilayet of Urfa", Anatolian Studies, 3, 1 953; H.J .W.
Dıijvers, Old Syriac (Edessan) Inscriptions, Leiden 1972; H.J.W. Dıijvers, J.F.
Healey. The Old Syriac Inscriptions ojEdessa and Osrhone: Texts, Translations
and Commentary. Leiden 1999.
49 Bkn. Segal, "Mesopotamian Communities from Julian to the Rise of Islam", s.
124.
Anadolu'da Paganizm
50
arasında ay tanrısı Sin'den bahsederler.50 Aynca Addai, Bath
Nikkal {"Nikkal'ın kızı"; muhtemelen İştar-Venüs kültünün yerel
bir karşılığı) ile güneşin de Harranlılarca tanrısal varlıklar ola
rak görüldüklerini belirtir. Bu döneme ait kaynaklarda, Harran
lıların panteonunda yer alan tanrısal varlıklar arasında, Tar'ata
(tanrıça İştar'ın Suriye bölgesindeki ismi olan Atargatis'in yerel
bir formu) , Baal Şamen ya da Baal Şamin (göğün efendisi) , muh
temelen ateş tanrısı Nusku'nun yerel bir formu olan Bar Nemre,
Gadlat (muhtemelen şans tanrısı Gad ile Arap tanrıçası Allat'ın
bir kombinasyonu) ve "köpekli efendimiz/rabbimiz" diye adlan
dırılan bir varlık da sayılır. 5 ı Bu son tanrısal varlık, büyük ihti
malle tanrı Nergal'in yerel bir ismi olmalıdır; zira Nergal, Hatra
bölgesindeki kabartmalarda üç köpekle tasvir edilmektedir. Kö
pek motifi eski Harran harabelerinde de bulunmaktadır. Günü
müze kadar gelen Harran kalesi harabelerinde, kalenin doğu ka
pısının her iki yanında bulunan sütunlarda zincirlenmiş ikişer
köpek kabartması yer almaktadır. Kesin olmamakla birlikte bu
figürler, Roma döneminde Harranlıların "köpekli efendimiz/rab
bimiz" diye adlandırdıkları tanrısal varlığı sembolize edebilir.
İslami dönemde, özellikle onuncu yüzyıldan itibaren Harran
paganizminin gerek tanrılar panteonu hakkında gerekse diğer
kült ve ritüelleriyle tapınakları hakkında oldukça geniş bilgi
mevcuttur. Bu dönemde gerek Müslüman gerekse gayrimüslim
yazarlarca kaleme alınan eserlerde Harranilerin dinsel gelenek
leri detaylı olarak betimlenir.
Bu döneme ait kaynaklarda Harranlıların tanrı tasavvurla
rında iki dikkat çekici husus ön plana çıkar. Bunlardan birinci
si, daha önceki dönemlerde de gördüğümüz çoktanrıcı geleneğin
50 Adda!, Sin'in ismini zikretmez, yalnızca Harranlılann ayı tannlaştırdıklanndan
bahseder. Bkn. Adda!, The Teaching ofAddai, s. 49. Aynca bkn. Drijvers, Cıııts
and Beliefs at Edessa, s. 38.
5 1 Bkn. Ephrem Syrus, The Book ofthe Cave ofthe Treasııres. A History ofthe Pat
riarks and the Kings, Their Successors jrom the Creation ta the Crucijixion of
Christ, s. 153; Drijvers, Cıılts and Beliefs at Edessa, s.43.
Geleneksel Harran Paganizmi
51
bu dönemde de -biraz daha ayrıntılı boyutlarda da olsa- sürme
sidir. Diğeri ise Harranlıların inancında politeizm yanı sıra bir
üstün varlık düşüncesinin de bulunmasıdır.
a. Üstün Varlık İnancı
Bu döneme ait kaynaklar, Harranlıların, her şeyin yaratıcısı
ve idarecisi olan ezeli ve ebedi bir varlığa inandıklarını anlatır
lar. Onlara göre bu varlık, yaratılan hiçbir şeye benzemez, onla
ra ait sıfat ve niteliklerle tanımlanamaz; yarattığı varlıklara yol
gösterici olarak peygamberler göndermiş ve insanları yapıp et
tiklerinden sorumlu tutmuştur. 52 Harraniler, bu üstün varlığın
ancak olumsuz niteliklerden tenzih edilmekle nitelenebileceğini,
aksi takdirde onunla ilgili hiçbir tanımlamanın yapılacağına ina
nırlardı. 53 Aynca Harranlılar, bu yüce varlığı "ilk neden" olarak
adlandırırlar ve ondan bir dizi asli ilkenin/prensibin südur etti
ğini düşünürlerdi. Yüce varlıktan südur eden bu asli ilkeler;
akıl, ruh, düzen, suret ve zaruretti. Harranilere göre bu asli var
lıklar da aşkın bir özelliğe sahiptiler; insanlar onlara, ancak ba
zı aracılar vasıtasıyla ulaşabilirlerdi. 54
Bu üstün' varlık ve ondan sudur eden varlıklar düşüncesine
dayalı bu inanç, Harran ve Harranlıların Helenistik etkileşime
maruz kaldıkları dönemlerden itibaren ortaya çıkmaktadır. MÖ
4. yy'da Büyük İskender'in doğuya gerçekleştirdiği büyük sefer
le birlikte, yöredeki birçok merkez gibi Harran da kısa zamanda
bir Yunan kolonisi haline gelmiş ve buraya Batıdan çeşitli yerle
şimciler ikamet etmeye başlamışlardır. Roma imparatorluğu dö
neminde de bu süreç devam etmiştir. Nitekim, şehir Müslüman
52 Bkn. İbnu'l-Nedim, el-Fihrist, s. 3 1 8 ; Biruni, The Chronology ofAncient Nati
53
54
ons, s. 187; el-Makdisi, Mutahhar ibn Tahir, Kitıibu'l-Bed'u ve't-Tıirih, Paris
1899- 1 91 9, el-Dımaşki, Şemseddin Ebi Abdillah, Nııkbetu'd-Delır fi Acıiibi'l
Beni ve'l-Ba/ır, St. Petersburgh 1866, s. 47.
Biruni, Tlıe Clıronology ofAncient Nations, s.187 .
Bkn. Şehıistani, Ebu'l-Feth Muhammed, Kitıibu'l-Milel ve'n-Nilııil, ed. W. Cu
reton, London 1 842, ss. 250-25 1 ; Mes'üd� Ebu'l-Hasan Ali, Murücu'z-Zelıeb ve
Ma'ıidinu'l-Cevlıer, ed. C.B. de Meynard, Paris 1861-1877, c. 4, ss. 6 1 -62.
52
Anadolu'da Paganizm
egemenliğine girdiğinde, Ebıl Yılsufa göre şehir sakinleri Yu
nanlı göçmenlerden ve Nıbtilerden oluşmaktadır. 55 Diğer bazı
kaynaklar . da Harran civarında çeşitli Yunanlı göçmenlerden
oluşan köylerin bulunduğundan bahsederler. Dola�sıyla paga
nist Harranlılar, bu yeni komşularıyla zorunlu bir etkileşim or
tamı yaşamışlar ve zamanla bunların bazı inanç ve geleneklerin
den etkilenmişlerdir. Bu etkileşimi tanrı düşüncesinde olduğu
gibi peygamber inancı konusunda da görmek mümkündür. Aşa
ğıda değineceğimiz gibi, Harranilerin peygamber olarak kabul
ettikleri şahsiyetlerin önemli bir bölümü Eski Yunan geleneğine
ait kişilerden oluşmaktadır.
Harranilerin bu üstün varlık inancıyla Yeni Eflatunculuk
akımı arasında da yakın bir irtibat olduğu görülmektedir. MS
üçüncü yüzyılda yaşayan Plotinus'un fikirleri temeline dayalı
olan Yeni Eflatunculuk akımına bağlı birçok düşünür, MS altın
cı yüzyılda Yunanistan'ı terk ederek doğu bölgelerine yerleşmiş
lerdir. Altıncı yüzyılın ilk yansında imparatorun, öteden beri Ro
ma İmparatorluğunda önemli bir pagan eğitim merkezi olan Ati
na Akademisinin kapatılmasını emretmesi üzerine, bu merkez
de çalışan düşünürler imparatorluktan ayrılmışlar ve Perslerin
davetiyle İran egemenliğindeki doğu bölgelerine gitmişlerdir.
Bunların bir bölümünün de Harran'a yerleştikleri bilinmekte
dir. 56 Dolayısıyla bu dönemden itibaren Harran'da Harran'ın ye
rel pagan kültü ile Yeni Eflatuncu yaklaşımlar arasında senkre
tik bir ilişkinin olduğu görülmektedir. Yeni Eflatunculuk akımı,
her şeyin kendisinden sudur ettiği bir yüce varlık kabul etmek
te ve bunu "Bir", "Hakikat" ve "Mutlak İyi" gibi isimlerle isimlen
dirmektedir. Tıpkı Orta Çağ Harranilerinin inancında olduğu gi
bi Yeni Eflatunculukta da bu aşkın varlıktan önce akıl ve ruh gi
bi bir dizi asli ilke sudur etmiş, daha sonra bu sudur silsilesi
maddi alemin ortaya çıkışına kadar sürmüştür. Yeni Eflatuncu
luğa göre, yüce varlıktan sudur eden varlıkların tekrar ona dö55 Ebıl Yusuf, Kitdbu'!-Hardc, s.43.
56 Bkn. P. Chuvin, A Chronicle of the Last Pagans, Cambridge 1 990, ss.137-139.
Geleneksel Harran Paganizmi
53
nüşü de söz konusudur. Dolayısıyla hem yüce aşkın varlıktan
maddenin oluşumuna doğru süregelen bir tezahür hem de yeni
den yüce varlığa doğru bir hareket olduğu var sayılmıştır.57 ·
b. Politeizm
Orta Çağ Harranilerinin inanç sisteminin dikkat çekici özel
liklerinden birisi de politeizmdir. Harran tanrılar panteonunda,
yukarıda değindiğimiz üstün varlık inancı ve birazdan ele alaca
ğımız yıldız-gezegen kültü bağlamında çeşitli gök cisimlerinin
tanrısal varlıklar olarak kabul edilmeleri yanı s!ra, bir dizi ikin
cil tanrısal varlık bulunmaktadır. Bunların bir kısmı, yedi geze
geni temsil ederken diğerleri genellikle çeşitli Semitik uhlhiyet
lerin yerel karşılıklarından ibarettir. Bunlar arasında en dikkat
çekici olanı, şeytanlar ve cinler tanrısı Şamal'dır. Aynı zamanda
şans ve iyi talihle de ilişkili görülen bu tanrısal varlık, sıklıkla si
hir ve büyü törenleriyle irtibatlı olarak anılmaktadır. 58 Şamal
kültü, genellikle kesilen ya da yakılan kurbanların sunulduğu
festivallerle irtibatlıydı. Bazı Orta Çağ kaynaklarında ise, Harra
nilerin cinler ve şeytanlar tanrısının adı Saluğa olarak geçer. 59
Şamal ile Saluğa muhtemelen aynı tanrısal varlığı kastetmekte
dir; zira her ikisi de "şeytanların prensi" unvanıyla anılırlar ve
her ikisi için de Mayıs ayında düzenlenen bir festivalden bahse
dilir. 60 Şamal'ın hangi Semitik tanrısal varlığın karşılığı olabile
ceği konusunda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Şamal ismi
nin, Arapça'daki kuzeyin karşılığı olan "şimal" terimiyle ilişkili
olabileceğinden hareketle bazı araştırıcılar, bu tanrısal varlığın,
ismini kuzeyden alan ve Memfis'te "Kuzeyin Efendisi" olarak ta
pınılan Saphon ya da Zephon ile özdeş olabileceğini savunur57 Harranilerin inançlan üzerindeki Yeni Eflatuncu etki konusunda bkn. M. Tar
dieu, "Sabiens Coraniques et Sabiens de Harran·. JA, 274, 1986.
58 İbnu'ri-Nedim, el-Fihrist, ss. 322-323; J.B. Segal, "Tl:ıe Sabian Mysteries: The
Planet Cult of Ancient Harran·, E. Bacon (ed.), Vanished Civilizations: Forgot·
ten Peoples of the Ancient World, London 1963, s. 2 16.
59 Bkn. Biruni, The Chronology ofAncient Nations, ss. 316vd.
60 Krş. Biruni, The Chronology of Ancient Nations, s. 3 17: İbnu'n-Nedim, el-Fih
rist, s. 322.
54
Anadolu'da Paganizm
ken, bazıları ise daha farklı tanımlamalarda bulunmuşlardır. 6 1
Diğer taraftan Şamal'ın şeytanlar ve cinler tanrısı ve efendisi
olarak görüldüğü dikkate alındığında, bunun Yahudi geleneğin
deki Samael ile ilişkili olabileceği tartışılabilir. Zira Yahudi kay
naklarında Samael, şeytana verilen bir isim olarak kullanılmak
tadır .62
Orta Çağ Harran politeizminde yer verilen bir diğer tanrısal
varlık Taüz, Tammüza ya da Tammüz'dur. 6 3 Bunun, Sümer
Akad geleneğindeki bitki tanrısı Tammuz ya da Dumuzi olduğu
açıktır. Tammuz kültünün en dikkati çeken özelliği, bu tanrısal
varlığın yıllık olarak ölüp dirilişi inancı bağlamında yapılan kut
lamalar ve tanrının ölümü için yapılan ağıtlardır.
Fosfor ve Kastor (Kustir) da Orta Çağ Harranlılannın tapın
dıkları tanrılar arasındadır. Harranlılar Fosfor'u "iyi, mükem
mel" olarak, Kastor'u ise "seçilmiş şeyh" unvanıyla anarlar. 64
Muhtemelen bu iki tanrısal varlık, Akad mitolojisinde akşam ve
sabah yıldızı şeklinde Merkür gezegenini temsil eden Bilgi (alev,
ışık taşıyıcı) ve Nusku'nun Harran'daki yerel karşılıklandır. 65
Harran panteonunda yer alan bir diğer tanrısal varlık Haman
adı verilen ve "tanrıların ve insanların babası ve lideri" olarak ni
telenen varlıktır. Baal Şamin'in Tyre bölgesinde "Hammon'un
Efendisi/Rabbi" adıyla tapınıldığı bilinmektedir. Aynca Palmira
6 1 Bkn. B. Dodge, !he Sabians of Harran". F. Sarruf. S. Tamim (ed.), American
62
63
64
65
University of Beinıt Festival Book (Festschrift}, Beirut 1967, s. 69; O. Chwol
sohn, Die Ssabier ımd der Ssabismııs, St. Petersburg 1 856, c. 2, s. 2 1 9; Segal,
"The Sabian Mysteries: The Planet Cult of Ancient Harran", s. 2 1 7.
Bunun dışında Yahudi literatüründe bu terim, gezegenlerden Marsla sorumlu
olan (bu gezegenin yöneticisi olan) melek ya da ölüm meleği için bir isim ola
rak da kullanılmaktadır. Bkn. G. Scholem, "Samael", EJ, c. 14, ss. 7 19-722.
Bkn. İ bnu'n-Nedim. el-Fihrist, s. 322; Birüni, The Chronology of Ancient Nati
ons, s. 317; M. Maimonides, The Guide of the Perplexed, tr. S. Pines, Chicago
1963, ss. 5 19-520.
İbnu'n-Nectim. el-Fihrist, s. 325.
Bkn. Lewy, "Points of Comparison Between Zoroastrianism and the Moon Cult
of Harran", s. 142.
Geleneksel Harran Paganizmi
55
bölgesinde tazim edilen tanrı Haman da vardır.66 Dolayısıyla
Harranilerin tapındığı Ha.mfuı, bunlardan biriyle irtibatlı olabilir.
Harranlılar, Namriya, Rabbu'l-Baht, "Rabbu's-Saat" ve "Z<lt
Cenahu'r-Rih" adlan verilen tanrısal varlıklara da inanmaktay
dılar. 67 Bunlardan Namriya, daha önc eleri Suruçlu Yakub tara
fından bahsedilen Bar Nemre olmalıdır. Harranlılar Temmuz ayı
içerisinde bu tanrı için çeşitli takdimlerde bulunurlardı. Rab
bu'l- Baht (Talihin Efendisi) talih ve şansla ilişkili bir tanrı olma
lıdır. Dolayısıyla bununla çeşitli Sami kavimlerin şans ve üret
kenlik tanrısı Gad arasında bir irtibat olabilir. Harranlılar Rab
bu'l-Baht için ekmek, yağ, yeşil bitkiler vb yiyeceklerin kullanıl
dığı bir rit yemeği hazırlarlardı. Rabbu's-Saat'ın kim olabileceği
ni kestirmek zor görünmektedir. Ancak bu tanrısal varlığın ge
nellikle gezegensel tanrılarla birlikte anılması dikkati çekmekte
dir. Bazı araştırıcılar, Rabbu's-Saat'ın Eski İran geleneğindeki
zaman tanrısı Zurvan'la ya da Kronus'la özdeş olabileceğini tar
tışmaktadırlar. 68 Zat Cenahu'r-Rih (Rüzgarın Kanadının Sahibi)
ise, Sümer geleneğinde "Rab Rüzgar" olarak da karakterize edi
len Enlil ile ilişkili olabilir. .
Harranlılarla ilişkili olarak adlan anılan tanrısal varlıklar
arasında Saralı ve Rabbetu's-Sil de bulunmaktadır69 Saralı,
"rahminden varlıklar doğan Fakr'ın kızı" şeklinde de nitelenir.
Bu niteleme bu tanrıçanın verimlilik ve üretkenlikle ilişkili ola
rak görüldüğüne işaret etmektedir. Bu durumda Saralı, Harran
lılarca "şahane tanrıça" ve "tanrıların anası" gibi unvanlarla da
anılan tanrıça İştar'a verilen bir diğer isim olmalıdır. Rabbbe
tü's-Sil (Sürünün sahibesi) ise aynı zamanda "Tammüz'u alan
tanrıça" olarak da nitelenir. Aynca o, kutsal keçilerle ilişkili ola-
66 Bkn. İbnu'n-Nedim, el-Fihrist, s. 323. Aynca bkn. J. Texidor, The Pagan God:
Popular Religion in the Greco-Roman Near East, Princeton 1977, ss. 40-4 1 : J.
Tubach, Im Schatten des Sonnengottes, Wiesbadcn 1986, ss. 175vd.
67 İbnu'n-Nedim, el-Fihrist, ss. 323-325.
68 Bkn. B. Dodge, The Fihrist of al-Nadim. New York 1970, c. 2, s. 757 n. 56.
69 İbnu'n-Nedim. el-Fihrist, s. 325.
56
Anadolu'da Paganizm
rak da görülür. Dolayısıyla Rabbetu's-Sil ismi de tanrıça İştar ile
ya da bunun Eski Yunan geleneğindeki karşılığı olan Venüs ile
irtibatlı olabilir. Zira İştar'ın Mezopotamya geleneğine göre tanrı
Tammüz ya da Dumuzi'nin partneri olduğu bilinmektedir. Aynı
şekilde Eski Yunan geleneğinde tanrıça Venüs, keçi üzerine bin
miş bir figürle temsil edilmektedir.
Orta Çağ Harran panteonunda yer alan tanrısal figürlerin
den birisi de Sanamu'l-Ma'dır.70 Harran'da bu tanrı için her yıl
Nisanın yirmisinde görkemli törenler düzenlenirdi. İbnu'n-Ne
dim tarafından verilen bilgiye göre Harranlılar, bu tanrının Har
ran'ı terk ederek Hindistan'a gittiğine ve onun geri dönmesi için
halkın yoğun dua ve niyazına karşın tanrının şehre gelmeyi red
dettiğine inanırlardı. Dolayısıyla her yıl Nisan ayında kadın er
kek toplanarak şehrin dışında bir yerde tanrının yeniden dönü
şü için çeşitli törenler yaparlardı. Sanamu'l-Ma (su putu/idolü)
ile ilgili bu inanış, onun bitki tanrısı Tammüz'un bir diğer ver
siyonu olabileceğini göstermektedir. Zira gerek paganist Har
ranlılarca gerekse diğer Eski Mezopotamya halklarınca, Tam
müz'un da her sonbaharda yer altı dünyasına gittiğine ve ba
harda yapılan görkemli törenlerle yeniden yeryüzü alemine çık
tığına inanılırdı. Bir başka ihtimal olarak Sanamu'l-Ma, Har
ran'ın ünlü ay tanrısı Sin'e verilen bir diğer isim olabilir. Zira
Sin için Harranlılar, aşağıda değineceğimiz gibi, Babil'in Akitu
festivaline benzer kutlamalar yaparlardı. Sin için yapılan bu
kutlamalarla Sanamu'l-Ma için Nisan'da yapılan tören arasında
benzerlik bulunmaktadır.
İbnu's-Salm ya da İbnu's-Selam ile Abu Rim ya da İbnu'r
Rim de Harranlıların tanrıları arasındadır. 7 1 İbnu's-Salm (gün
batımının oğlu) ya da İbnu's-Selam (esenlik oğlu) herhangi bir
·
tanrının lakabı �Iabilir. Bununla birlikte Ugarit panteonunda
Salimu ya da Şalimu adında bir günbatımı tanrısı olduğu bilin-
70 İbnu'n-Nedim, el-Fihrist,
71
s. 325.
İbnu'n-Nedim, el-Fihrist, ss. 322, 325.
Geleneksel Harran Paganizmi
57
mektedir. 72 Bundan başka Hatra yazmalarında tanrıça Şal
ma'dan da bahsedilmektedir.73 Abu Rim ya da İbnu'r-Rim ile il
gili olarak araştırıcılar, bunun Hz. İbrahim ile ya da Eski Suriye
bölgesi tanrısı Rimmon (ya da Rammon) ile ilişkili bir isim olabi
leceğini ileri sürerler. 74 Ancak bunun Hz. İbrahim ile ilişkili ol
ması mümkün değildir; zira, ileride de ele alacağımız gibi, Har
ranlılar. Hz. İbrahim'e inanç sistemlerinde olumlu bir yer ver
mezler; onun bir sapkın ya da bir heretik olduğunu düşünürler.
Diğer taraftan bu isim, Harran'ın ay tanrısı Sin veya Sin'in oğlu
olduğuna inanılan Şamaş ile ilişkili de olabilir. Zira tanrı Sin'in
bir lakabının da Rim olduğu bilinmektedir. 75
Son olarak Harran tanrılar panteonunda Arı1 ve Hitanu'l-Fa
risiyah adlarıyla anılan tanrısal varlıklar da yer almaktadır. 76
Arı1'nun Eski Yunan panteonundaki Hera ya da İbrahim'in ba
bası Azer olabileceği ileri sürülmüştür. Ancak, Arami dillerde
"arva" ya da "arya" teriminin "aslan" anlamına geldiği ve Harran
lıların burçları da tanrısal varlıklar olarak kabul ettikleri dikka
te alındığında, Arı1, aslan burcuna (Leo'ya) işaret eden bir lakap
olabilir. "Kendisiyle birlikte s<;ı.hile giden altı kötü ruhun annesi"
sıfatıyla anılan Hitanu'l-Farisiyah ise, muhtemelen Sin'in eşi
ana tanrıça Ningal olabilir. Zira Ningal'in, Şamaş ve İştar'ın an
nesi olduğuna inanılmaktadır.
6. Yıldız-Gezegen Kültü
Tarih boyu Harranlı paganlar. Eski Mezopotamya yıldız-geze
gen kültüne bağlı kalmışlardır. Bilinen en eski tarihten Har
ran'ın yıkılışına kadar yıldız-gezegen kültü, yörede komşuları
arasında onları en fazla popülerleştiren husus olmuştur. Orta
Çağda Harraniler, teolojilerinde yer verdikleri, her şeyin kendi-
72 Bkn. Healey, "Tiıe Akkadian Pantheon List fronı Ugarit", ss. 1 19vd.
73 Bkn. F. Vattioni, Le lscrizioni di Hatra, Naples 198 1 . s. 74.
74 Bkn. Chwolsohn, Die Ssabier und der Ssabismııs. c. 2. ss. 287-288; Dodge,
The Fihrist of al-Nadim, c. 2, s. 766 n. 106.
75 Bkn. Tallqvist. Akkadische Götterepitlıeta, s. 445.
76 İbnu'n-Nedim, el-Fihrist, s. 325.
58
Anadolu'da Paganizm
sinden sudur ettiği aşkın/üstün varlık inancı yanı sıra ay, gü
neş ve diğer gezegenlerin, yaratıcı, düzenleyici ve yeryüzü üze
rinde yönetici tanrısal varlıklar olduklarını düşünmüşlerdir. Ge
zegenlerden başka onlar, 12 burcun da ilahi birer mahiyet taşı
dıklarına inanmışlardır. Aynca Harraniler, yıldızların, çeşitli
tanrısal varlıkların ruhlarını taşıyan semavi cisimler olduklarını
düşünmüşler ve dolayısıyla bunlara ya doğrudan ya da yeryü
zünde anlan temsil eden çeşitli aracı varlıklar (suretler, heykel
ler ve kült merkezleri} vasıtasıyla tapınmışlardır.
Harranlı paganların inancına göre yıldız ve gezegenler, tanrı
sal varlıklar olarak insanlar ve yeryüzü üzerinde iyi veya kötü
etkide bulunabilirler, insanlara yönelik iyi ya da kötü talih vere
bilirler. Aynca onlar kendi aralarında eril ve dişil nitelikler taşı
yabilirler ve -diğer çeşitli politeist kültürlerde de görüldüğü gibi
birbirleriyle olumlu veya olumsuz ilişkilerde bulunabilirler. 1 7
Daha önceleri olduğu gibi, Orta Çağda da Harranlıların yıl
dız-gezegen kültünde önem açısından en fazla yer verilen tanrı
sal varlık aydır (al-Kamer) . Harran panteonunun zirvesinde bu
lunan ve -yukarıda hakkında bilgi verdiğimiz- tann Sin ile öz
deşleştirilen ayın, eril bir tanrısal varlık olduğu düşünülürdü.
Ay tanrısı, eşi Ningal, oğlu güneş (Şems = Şamaş} ve kızı Venüs
gezegeni (Zühre
=
İş tar/Atargatis} ile birlikte, tanrılar panteonu
nun zirvesinde ilahi bir aile oluşturmaktaydı. Ay tanrısı Sin adı
na inşa edilen tapınaklar (eski dönemlerde yapılan ünlü Ehul
hul ve Uzumu ile Orta Çağdaki Mudawar ve Dayr Katli gibi} , her
zaman Harran'daki önemli dinsel merkezler olmuştur.
Ay tanrısı Sin'in Harran'daki ünlü mabedi Ehulhul'un nere
de olduğu konusunda çeşitli ihtimaller bulunmaktadır. Har
ran'da bulunan kral Nabonidus yazıtlarından birisinde " . . . ve
77 Bkn. Macriti, Ôayetu'l-Hakim ve Ahakku'n-Neticeteyn bet-Takdim (Picatrix}, s.
225; Theodor Abu Kurra, Traktat über den Schöpfer und die wahre Religion, tr.
G. Graf, Münster 1 913. s. 24; Maimonides, TI1e Guide ofthe Peıplexed, s. 5 14;
İbnu'n-Nedim, el-Fihrtst. s. 325
Geleneksel Harran Paganizmi
59
Harran'ın ortasındaki, gönüllerin mutluluk ve sevinçle rahatla
dığı mekan Ehulhul'a onları yerleştirdi" denilmektedir.78 Dola
yısıyla bu ifadelerden Ehulhul'un Harran'ın ortalarında bir yer
de olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim bu mabedin, Harran'ın fet
hi sonrası Anadolu'da ilk cami olarak kurulan (tadil edilen)
Harran Ulu Camisinin bulunduğu mekanda, bunun hemen gü
neyinde bulunan höyükte ya da Harran kalesinde olduğu yö
nünde görüşler bulunmaktadır. Diğer taraftan Eski Harran
şehrinin Asur-Babil dönemindeki yeri konusunda, bilim adam
ları arasında bazı tartışmalar bulunmakta; bazıları şehrin eski
yerinin günümüzde Eski Harran olarak bilinen mekanın etra
fında bir yerler olabileceğini ileri sürmektedirler. Buna bağlı
olarak, Ehulhul'un yeri konusunda da farklı iddialar ortaya
atılmaktadır.
Ay tanrısının oğlu olan Şems ise, aynı zamanda Rabbu'l
Azim (Yüce Rab) . Rabbu'l-Hayr (İyi Rab) ve Ayliyüs (Helios) un
vanlarıyla da bilinmektedir.79 Harranlılar, güneşin de eril bir ila
hi varlık olduğuna inanırlardı. Ay tanrısının kızı olduğuna ina
nılan Venüs/Zühre ise zaman zaman Balti (ya da Balsa) ve Şah
miyah (parlayan) diye de isimlendirilirdi.80 Venüs'e verilen Balti
ismi, açıkça Babil panteonunda ana tanrıça Ninlil için kullanı
lan "Belit Matate" (ülkelerin hanımefendisi) ve "Belit İle" (tanrı
ların hanımefendisi) terimiyle irtibatlı olduğu açıktır. Bundan
başka Orta Çağ Harranlıları, Venüs için Uzuz ve Tirratha isim
lerini de kullanmışlardır.Si Uzuz, Hicaz bölgesi Araplarının pan
teonunda yer alan Uzza'dır.82 Uzza, Venüs gezegenine Araplarca .
verilen yerel bir isimdir. Harranlı Baba tarafından Harran'daki
tapınaklar arasında sayılan Azzfız da büyük ihümalle tanrıça U78 Gadd. "Tiıe Harran Inscıiptlons of Nabonidus·, s. 49.
79 Bkn. İbnu"n-Nedim. el-Fihrist. ss. 321 . 324.
80 İbnu'n-Nedim, el-Fihrist, ss. 32 1 , 324; Binini, 77ıe Clıronology ofAncient Nati
ons, s. 3 1 6.
1 İbnu'n-Nedim, el-Fihrist, s. 324; Biruni, 77ıe Clıronology ofAnclent Nations, s.
8
316.
8 2 İbnu'l-Kelbi, Kitiibu'l-Asniim, ss. 18-19 .
•
60
Anadolu'da Paganizm
ziız'la (Venüs, Atargatis) ilişkili bir tapınak olmalıdır.83 Tirratha
ise, İştar-Venüs kültü bağlamında Kuzey Mezopotamya'da kul
lanılan Atargatis/Tarata teriminin Harran'daki versiyonu olma
lıdır. Nitekim hem Azizos şeklinde Uzza ismi hem de Tar'ata (A
targatis) terimi ileride göreceğimiz gibi paganist dönemde Urfalı
larca da kullanılmıştır. Harranlılarca Venüs için kullanılan diğer
isimler ise, Tarsa, Bilyan ve Daylafatan'dır.84 Tarsa, muhteme
len Tar'ata/Atargatis isminin bir başka yerel karşılığı olabilir;
Bilyan ve Daylafatan ise, Akadlılarca akşam ve sabah yıldızı ola
rak Venüs gezegeninin çeşitli veçhelerini- ifade etmekte kullanı
lan Bilyan teriminin yerel karşılıkları olmalıdır.
Elimizdeki kaynaklara göre, Harranlılar, "güneş ve ayın eşi"
olarak tanımladıkları Venüs için, sık sık çeşitli taze meyve ve
sebzelerle su bitkileri sundukları ritüeller düzenlerlerdi. 85 Bu da
onun, tıpkı Eski Mezopotamya'da olduğu gibi, bir verimlilik tan
rıçası olarak algılandığını göstermektedir.
Mirrih adı verilen Mars gezegeni, aynı zamanda Aris ya da
Laris diye de adlandırılır ve onun kötü tabiatlı bir tanrı olduğu
na inanılır. 86 Harranlılarca "Kör Tanrı" (Mara Sanıya ya da İla
hu'l-A'ma) olarak da adlandırılan Mars, savaş ve felaketlere ne
den olan bir tanrısal varlık olarak kabul edilir. 87 Bir başka kötü
tabiatlı gezegensel tanrı ise Zühal adı verilen Satürn'dür.88 Sa
türn, "saygıdeğer yaşlı adam" nitelemesiyle de betimlenir ve ta
pınağında yaşlı insan suretinde heykeller bulundurulurdu.
83 Bkn. Rosenthal. "Tiıe Prophecies of Baba the Harranian", ss. 221-225.
84 Biruni, The Chronology ofAncient Nations, ss. 3 1 6-318.
85 Dımaşki. Nukbetu'd·Dehr.fiAciiibi'l·Berri ve'l-Bahr, s. 42; İbnu'n-Nedim, el-Fih
rist, s. 324.
86 Bkn. Macriti, Ôdyetu'l-Hakim ve Ahakku'n-Neticeteyn bi't-Takdim (Picatrix}, s.
199; İbnu'n-Nedim, el-Fihrist, ss. 32lvd.
87 Harranlı Baba. geleceğe yönelik kehanetlerinde, ileride Harran'da doğu ile ba
tı kapılan arasında yer alan kapıda, bir tapınak inşa edileceği önsezisinde bu
lunur. Bkn. Rosenthal, "Tiıe Prophecies of Baba the Harranian", ss. 221-225.
88 Macriti, Gdyetu'l-Hakim ve Ahakku'n-Neticeteyn bi't-Takdim (Picatrix), s. 198.;
İbnu'n-Nedim, el-Fihrist. ss. 32 1 -322.
Geleneksel Harran Paganizmi
61
Gezegenlerden Jüpiter (Müşteri) . Bal ya d a Bayi adı altında
tazim edilir ve ona "Şeyhu'l-Vakar" unvanı verilirdi. Merkür'e (U
tarid) ise Nabık adıyla tapınılırdı.89 Nabık'ın, Eski Mezopotamya
geleneğindeki tann Nabu'nın yerel bir ismi olduğu açıktır.
Harranlı paganlar, yıldız gezegen kültü bağlamında kutsalı
tüm doğal varlıklara, nesnelere ve insan yaşamındaki bütün
kavram ve niteliklere yaymışlardır. Bu çerçevede onlar haftanın
günlerinden renklere, iklimlerden madenlere kadar her şeyi bir
şekilde kutsalla ilişkilendirmişlerdir. Örneğin Harranlılar hafta
nın günlerini gezegensel taunlar arasında paylaştırmışlar; pazar
gününü güneşe, pazartesini aya, salıyı Mars'a, çarşambayı Mer
kür'e, perşembeyi Jüpiter'e, cumayı Venüs'e ve cumartesini ise
Satürn'e hasretmişlerdir. Aynca onlar madenleri, renkleri ve ik
limleri de bu gezegenler arasında taksim etmişlerdir. Örneğin,
siyah renk ve kalay Satürn'e, yeşil ve bakır Jüpiter'e, kırmızı ve
demir Mars'a, san ve altın Güneş'e, kırmızı ve bakır Venüs'e, la
civert ve pişmiş toprak Merkür'e ve gümüş aya ait olarak görül
müştür.90
İklim ve genel karakteristikle ilgili olarak da Harranlılar, Sa
türn'ün soğuk, kuru ve kötü tabiatlı olduğunu, birçok felakete
yol açtığını; Jüpiter'in soğuk ve iyi olduğunu, verimlilik ve bol
luk sağladığını; Mars'ın sıcak ve kuru olduğunu, savaşlara,
ölüm, yıkım ve kan dökücülüğe neden olduğunu; Güneş'in de
sıcak ve kuru olduğunu, ancak Mars'ın aksine hem iyi hem kö
tü bir karakter taşıdığını; Venüs'ün soğuk ve sakin tabiatlı oldu
ğunu, verimlilik, mutluluk ve zafer taşıyan iyi tabiatlı bir geze
gen olduğunu; Merkür'ün de iyi tabiatlı bir gezegen olarak bilgi
89 İbnu'n-Nedim, el-Fihrist, s. 32 1 ; Binini, The Chronology ofAncient Nations, s.
3 1 6.
90 Bkn. Makdisi, Kitdbu'l·Bed'u ve't·Tdrih, c. 4, s. 23; İbnu'n-Nedim, el-Fihrist, s.
32 1 ; Dımaşki, Nukbetu'd·Dehrfi Acdibi'l·Berri ve'l-Bahr, ss. 40-43; Maimoni
des, The Guide of the Perplexed, s. 516. Harranlılann her gezegenle bir rengi
ilişkili görmesi konusundaki gelenek, eski Babil diniyle irtibatlıdır. Bkn. S.H.
Langdon, Semitic Mytlıology, Bostan 1 93 1 , s. 1 59.
62
Anadolu'da Paganizm
ve ilmin kaynağı olduğunu; son olarak Ay'ın ise yine iyi tabiatlı
ve soğuk bir gezegen olduğunu, zeka, mutluluk ve başarı getir
diğini düşünürlerdi. Bundan başka paganist Harranlılar, her ge
zegenin bir insan grubu üzerinde etkin/etkili olduğuna inanır
lar ve Satüm'ün otoriter kişiler, Jüpiter'in bilge kişiler ve filozof
lar, Mars'ın şiddet tabiatlı kişiler, Güneş'in müstesna kişilik sa
hibi olan ayrıcalıklı kimseler, Venüs'ün kadınlar, çocuklar ve sa
natçılar, Merkür'ün ilim adanılan ve son olarak Ay'ın ise topra
ğı işleyenler ve gezginler üzerinde özel bir etkiye sahip olduğu
kanaatini taşırlardı.9 ı
Orta Çağda Harraniler genelde yıldız ve gezegenlerle ilişkili
tanrısal varlıkların daha yüce tanrılarla insanlar arasındaki ara
cılar olduklarına inanırlardı. Orta Çağa ait kaynaklar, Harranlı
ların, yıldız-gezegen kültü çerçevesinde iki ayn mezhebe ayrıldık
larını ifade etmektedir. Şehristani (öl. 1 1 53) ve Dimaşki (öl. 1326)
gibi İslam alimleri, Harranlı paganların Ashabu'l-Hayakil (yıldız
tapıcıları) ve Ashabu'l-Aşhas (put tapıcıları) şeklinde iki mezhebe
bölündüklerinden söz ederler. 92 Bu mezheplerin temel karakte
ristikleriyle ilgili verilen bilgiler incelendiğinde, bunlar arasında
önemli bir farklılığın olmadığı, yalnızca tanrısal varlıklara tapın
maya ilişkin bazı farklı bakış açılarının bulunduğu anlaşılmak
tadır. Bunlardan Ashabu'l-Hayakil adı verilen grup , azizlerin ve
göksel varlıklarla (yıldızlar ve gezegenlerle) ilişkili ruhların yüce
varlıklarla, yani tannlar panteonunun daha üst katmanlannda
bulanan tannsal varlıklarla insanlar arasında aracılar oldukları
na inanmakta ve bunlara doğrudan tapınılması gerektiğini sa
vunmaktadır. Ashabu'l-Aşhas adı verilen diğer grup ise, bu gök
sel varlıklarla ilişkili ruhlara doğrudan tapınılamayacağını, an
cak onları temsil eden suretler (objeler, idoller ya da heykeller)
vasıtasıyla onlara ulaşmanın mümkün olduğunu düşünmekte-
9ı
Macrtti, Gıiyetu'!-Hakfm ve Ahakku'n-Net1ceteyn bi't-Takdim (Picatrix), ss.
195vd. 198vd.
92 Şehristani, Kitô.bu'l-Milel ve'n-Nihô.l, pp.244, 246; Dımaşki, Nuhbetu'd-Dehr fi
Acô.ibi'l-Berr va'l-Bahr, pp. 44.
Geleneksel Harran Paganizmi
63
dir. Bu mezheplerden ilkinin, tanrısal varlıkları temsil ettiklerine
inanılan çeşitli şekil ve suretlere tapınmayı reddettiği ve tanrıla
ra doğrudan ibadet etmenin daha doğru olacağını düşündüğü
ortadadır. Muhtemelen Sabit ibn Kurra93 gibi ünlü Harranlılan
da arasında barındıran bu mezhebin, tarih boyu Harranlı pagan
ların temel özelliği olan ve Orta Çağda da Harranilerin büyük ço
ğunluğunca bağlanılan tanrı tasvirlerine (şekil ve suretlerine) ta
pınmaya karşı çıkması oldukça ilginçtir.
Bir başka İslam alimi Abdulkahir el-Bağdadi de (öl. 1 037)
Harraniler arasındaki bir diğer mezhep ayrılığından bahseder.94
Ancak, Bağdadi'nin bahsettiği mezhepler arasındaki ayrılık, yu
karıdakilerden farklı olarak teoloj ik açıdan tanrının sıfatlarıyla
ilgilidir. Bağdadi'nin "Yunanlılardan bir grup" diye tanımladığı
mezhep, evrenin sonradan olduğuna ve bunun hiçbir şeye ben
zemeyen bir yapıcısının bulunduğuna inanmaktaydı. Evrenin ve
göksel varlıkların yaratıcısı "hayat sahibi", "konuşan", "gören" ve
"alemi düzenleyen" yüce varlıktı. Bu mezhebe göre yıldızlar me
leklerdi. Bağdadi'ye göre, diğer mezhep de hemen hemen aynı
şeylere inanmaktaydı; ancak bunlar, tanrının nitelenmesi konu
sunda diğerlerinden ayrılmaktaydı. Bunlara göre yüce tanrı, an
cak olumsuz niteliklerden ve eksikliklerden sakındınlmak sure
tiyle tanımlanabilirdi. Dolayısıyla tanrıyı, hayat sahibi, konu
şan, gören ve benzeri şekilde nitelemek doğru değildi. Bunun ye
rine tanrı, "ölü değil", "cahil değil", "hiçbir şey onun için imkan
sız değil" şeklinde eksikliklerden tenzih etmekle nitelenebilirdi.
Bağdadi'nin verdiği bu bilgilere göre, Orta Çağ Harranilerinin
gök cisimlerini tanrı ile insanlar arasındaki bir çeşit aracı varlık
lar olan melekler olarak gördükleri anlaşılmaktadır.
93
Kaynaklara göre Harran'da sarraflık yapan Sabit ibn Kurra, bazı dinsel konu
larda Harranlı din adamlanyla görüş aynlığına düşmüş ve sonunda Muham
med ibn Musa adlı bir Müslüman bilim adamının yardımıyla Harran'dan ayn
larak Bağdat'a gitmiştir. Bkn. İbn Ebi Usaybia, Uyimu'l·Anbafi Tabakiiti'l-Etib·
94
bd, Beyrut (t.y.). s. 295.
Abdulkahir Bağdadi, Usülu'd·Din, İstanbul 1928, ss. 324-325.
64
Anadolu'da Paganizm
7. Soğmatar ve Maralahe Kültü
Harran'ın yaklaşık 50 km kuzeydoğusunda yer alan Soğma
tar, sahip olduğu arkeolojik değerlerle, antik dönemde yörede
önemli bir dinsel merkezdir. Her ne kadar günümüzde küçük bir
köy olarak varlığını sürdürse de Soğmatar'da bulunan tapınak
kalıntıları ve dinsel metin içerikli yazmalarla kabartmalar, bura
nın, bir zamanlar Harran ve Urla'nın da bulunduğu yörenin yıl
dız-gezegen kültünün ve paganist geleneğin merkezi olduğunu
kanıtlamaktadır. Bugün Soğmatar, "Musa Kuyusu" (B'ir Musa)
adı verilen ve Hz. Musa'nın Hz. Şuayb'ın kızlarının sürülerini
sulamalarına yardımcı olduğu .kuyu olduğuna inanılan (ve hala
Soğmatar halkı tarafından kullanılan) kuyu ile de yörede bir ca
zibe merkezidir. Civar bölge halkı, hem Soğmatar'daki bu kuyu
yu görmek hem de Soğmatar'ın 1 6km güneyinde bulunan Şu
aybşehri'ndeki "Hz. Şuayb Makamı" denilen yer altı mağarasını
ziyaret etmek amacıyla bölgeye gelmektedirler.
Soğmatar'daki arkeolojik kalıntılar ve yazıtlar, ilk kez yirmin
ci yüzyıl başlarında yöreyi iki defa ziyaret eden Fransız diplomat
H. Pognon'un dikkatini çekti. Pognon, özellikle yörede bulunan
bir mağarada birçok Süıyanice yazıt ve rölyef keşfetti.95 Bu ma
ğara daha sonraları bilim adamlarınca "Pognon Mağarası" olarak
adlandırıldı. 1 950'li yıllarda yöre İngiliz oıyantalist J.B. Segal ta
rafından yeniden incelendi. Segal, Pognon'un keşfettiği kitabe ve
rölyeflerin yanı sıra Soğmatar'daki merkezi tepenin (tapınak tepe
sinin) üzerinde bulunan harabelerde, kayalıklar üzerine kazınmış
yeni bazı Süıyanice yazıtlar ve kayalığın yamaçlarında bazı rölyef
ler buldu. Aynca Segal, sonradan bilim adamlarınca "tapınak te
pesi" olarak adlandırılan bu merkezi tepenin etrafına dağılmış va
ziyetteki harabelerin tanımını da yapmaya çalıştı.96 Soğmatar ha95 Bkn.
H. Pognon, Inscriptions semitiques de la Syrie, de la Mesopotamie et la re
gion de Mossoul, Paris 1907, ss. 23-38.
96 Bkn. Segal, "Pagan Syıiac Monuments in the Vilayet of Urfa" , ss. 97- 1 19; ay
nı yazar, "Some Syıiac Inscriptions of the 2nd-3rd centuıy AD", BSOAS, 1 6,
1954, ss. 13-36.
Geleneksel Harran Paganizmi
,
65
rabeleri ve yazıtları yakın zamanlarda H.J.W. Drijvers ve J.F. He
aley gibi çeşitli bilim adamlarınca da incelendi. Bu bilim adanıla
n Soğmatar'da ve etraftaki diğer yerleşim merkezlerinde (Sanima
ğara ve Salemsin gibi} bulunan başka kitabeler de keşfederek bu
lunan bu yazıtları çeviri ve açıklamalarla birlikte yayınlandılar.97
Soğmatar, arkeolojik açıdan adeta bir açık hava müzesi gö
rüntüsüne sahiptir. Merkezde bulunan ve yerli halkın "kale"
adını verdiği höyük, hala arkeolojik açıdan incelenmeyi bekle
mektedir. Bu höyüğün güneyinde tapınak tepesi yer almakta,
etrafında ise kuzeyinden başlayarak bir hilal şeklinde batıdan
güneye doğru uzanan bir dizi tapınak kalıntısı bulunmaktadır.
Pognon Mağarası ise höyüğün önünde, kuzey-batısındaki hafif
yamaçta yer almaktadır. Soğmatar'daki arkeolojik kalıntılar bir
kaç grupta toplanabilir: 1 . Tapmak kalıntıları. 2. Rölyef ve yazıt
lar. 3. Çeşitli heykel kalıntıları. Soğmatar'da bulunan bu kalın
tılara ilişkin hiçbir koruyucu önlem alınmaması ve gerek yöre
halkı gerekse turistler tarafından kitabe, rölyef ve benzeri arke
olojik malzemeye karşı yapılan uygunsuz davranışlar, maalesef
bunların hızla tahrip olmasını sağlamaktadır.
Soğmatar'daki en dikkat çekici kalıntıların başında şüphesiz,
kale adı verilen höyüğün güneyinde yer alan merkezi tepe gelir.
Düz kayalıktan oluşa tepenin zirvesinde, dinsel içerikli birçok
Süryanice kitabenin olması ve ayrıca tepenin kuzey yamacında
çeşitli rölyef, büst ve yine kitabelerin bulunması, burasının, bir
zamanlar yöredeki bir açık hava mabedi olabileceğini düşündür
mektedir. Bu nedenle, araştırıcılarca bu tepe "Tapmak tepesi"
olarak adlandırılmıştır.
Tapmak tepesini kuzeyinden batıya doğru bir hilal şeklinde
çevreleyen ve çoğu tamamıyla yıkılmış durumda olan yapı kalın97 Bkn. Drijvers, Old-Syriac (Edessan) lnscriptions; aynı yazar, "Some New Syrlac
Inscriptions and Archaeological Finds from Edessa and Sumatar Harabesi",
BSOAS. 36, 1973, ss. 1- 14. Bu yazıtlarla ilgili en son yapılan çalışma için bkn.
Drijvers, Healey, The Old Syriac lnscriptions of Edessa and Osrhone: Texts.
1hınslations and Commentary.
66
Anadolu'da Paganizm
tılan da oldukça ilginçtir. Pagan dönemde Soğmatar'ın, Urfa ve
Harran da dahil yöredeki tüm yerleşim merkezleri açısından bir
dinsel merkez oluşuyla ilgili önemli bir delil oluşturan bu yedi
yapı, büyük ihtimalle Kuzey Mezopotamya halkları tarafından
tanrısal varlıklar olarak değerlendirilen 7 gezegeni sembolize et
mektedir. Bu yapılara ilişkin harabeler incelendiğinde bunların
çeşitli geometrik şekillerde inşa edilmiş olan binalar oldukları
anlaşılır. Bunlardan birisi (Venüs tapınağı) , diğerlerinin aksine
iyi durumdadır. Bu yapıların birçoğu üstte bir ana mekan ve bu
nun altında bulunan yer altı odacıklanndan/koridorlanndan
oluşmaktadır. Binaların kimisi kare bir zemin üzerine daire, ki
misi kare, kimisi silindirik, kimisi de dikdörtgen şeklindedir.
Yönleri merkezi tapınak tepesine yönelik olan bu binaları ince
leyen araştırıcılar, bunların Orta Çağ İslam kaynaklarınca ta
nımlanan Harranlıların gezegen tapınaklarına benzediğini dü
şünmüşler ve dolayısıyla bu benzerlikten hareketle bu tapınak
ların her birini bir gezegene ait tapınakla özdeşleştirmişlerdir.98
Orta Çağ kaynaklarının Harran dini bağlamında tanımlama
sını yaptıkları bu gezegensel tanrısal varlıklara ilişkin tapınak
kalıntılarına Eski Harran'da rastlamak mümkün değildir. Diğer
taraftan, pagan Harranlıların gezegen tapınaklarıyla ilgili Orta
Çağ kaynaklarının tanımlamaları dikkate alındığında, Soğma
tar'daki bu yapıların şekil itibarıyla onlarla benzerlik gösterdik
leri anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Orta Çağ kaynaklan, Harranlı
ların gezegen tapınaklarıyla ilgili kendilerine ulaşan duyumlara
dayalı olarak, yöredeki paganizmin bir kült merkezi konumun
daki Soğmatar'daki bu tapınakları tanımlamış olabilirler.
Orta Çağ kaynaklan, Harranlıların gezegen tapınaklarını ta
nımlarken sırayla Satürn, Jüpiter, Mars, Güneş, Merkür, Venüs
98
Bkn. Segal, "Pagan Syrtac Monuments in the Vilayet of Urfa", ss. 1 1 2vd. Bazı
araştıncılar, -bir zamanlar bizim de katıldığımız şekilde- bu kalıntılann geze
gensel tapınaklar değil de mezar yapılan olabileceklertni ilert sürmüşlerdir.
Bkn. Drtjvers, Cults and Beliefs at Eciessa, s. ı40; Ş. Gündüz, �Arkeolojik bul
gular ışığında Sumatar mar alahe kültü", OMÜİFD, 6, 1992, s. 1 56.
Geleneksel Harran Paganizmi
67
ve Ay tapınakları hakkında bilgi verirler. Bu tanımlamalara gö
re Harranlı paganların Satürn tapınağı altıgendi ve siyah taşlar
dan inşa edilmişti. Bu tapınağın içerisinde Satürn'ü temsil eden
dört heykel bulunmaktaydı. Bu heykellerden birisi etrafında sı
ğırlar bulunan bir fil üzerine oturmuş adam, bir diğeri ise elin
de balta tutan bir kişi suretindeydi. Tapınağın ortasında dokuz
basamaklı bir taht üzerinde oturan bir başka idol da bulunmak
taydı. Harranlılar, cumartesi günleri siyahlar giyerek ve ellerin
de zeytin dallan taşıyarak bu tapınağa gelirler, Satürn'e yakma
kurbanı şeklinde bir öküz sunarlardı. 99 Soğmatar'da tapınak te
pesinin yaklaşık olarak 800 metre batısında yer alan Satürn ta
pınağı da kesme taşlardan inşa edilmiş olan bir yapıdır. Harabe
lerinden silindirik bir yapı olabileceği anlaşılmaktadır. Ana yapı
nın altında kayadan oyulmuş olan ve kapısı tapınak tepesine
bakan yer altı odaları bulunmaktadır.
Orta Çağ kaynaklarına göre Harranlıların Jüpiter tapınağı
üçgen şeklindeki yeşil bir binaydı. Tapınak içerisinde kalaydan
bir heykel bulunmaktaydı. Jüpiter'e tapınmak için halk Perşem
be günleri toplanır ve ellerinde servi dallan tutarak tapınağa ge
lirlerdi. Dımaşki, Harranlıların Jüpiter için zaman zaman çocuk
kurbanı sunduklarını da anlatmaktadır. ı oo Soğmatar'da tapınak
tepesinin 700 metre kadar batısında yer alan Jüpiter tapınağı ta
mamıyla yıkılmış durumdadır. ı o ı Ana binanın altında girişi tapı
nak tepesine yönelik olan bir yer altı odası işi bulunmaktadır.
Mes'fıdi ve Şehristani'ye göre Harranlıların Mars tapınağı
dikdörtgen şeklinde olan bir yapıydı. Bu tapınağın ortasında, ye
di basamaklı bir taht üzerinde oturan ve bir elinde kanlı kılıç di
ğer alinde saçlarından asılı duran bir kafa tutan demir bir hey-
99
Dunaşki, Nukbetu'd-Dehrfi Acdibi'l-Berri. ve'l-Bahr, s. 40; Mes'üdi, Murıicu'z-Ze
heb ve Maddini'l-Cevher, c.4, s. 62; Şehristiini, Kitdbu'l-Müel ve'n-Nihdl. s. 251.
100 Dımaşki, Nukbetu'd-Dehrfi Acdibi'l-Berri. ve'l-Bahr, s. 4 1 .
101 Soğmatar'daki Jüpiter v e diğer gezegen tapınaklannın merkezi tapınak tepesi
ne mesafeleri konusundaki bilgiler için bkn. A. C. Kürkçüoğlu, Harran: Yolla
nn Buluştuğu Kent, Ankara: Şanlıurfa Valiliği Kültür Yayınlan 2000, ss.59-60.
68
Anadolu'da Paganizm
kel vardı. Kırmızılar giyinen ve ellerinde kılıçlar ve hançerler ta
şıyan Mars tapınanları, Salı günleri tapınakta bir araya gelirler
di. Dımaşki, Harranlılarca bunun, Süleyman tapınağından da
eski bir tapınak olduğuna inanıldığını ifade eder. 102 Soğmatar'da
tapınak tepesinin 800 metre kadar kuzeyinde yer alan Mars ta
pınağı da -harabelerinden anlaşıldığı kadarıyla- dikdörtgen bir
yapı şeklindedir. Harabelerinden belli olmamakla birlikte, bü
yük ihtimalle bu yapının da altında, girişi tapınak tepesine ba
kan bir yeraltı odası bulunmaktadır.
Kaynaklarımıza göre Harranlıların Güneş tapınağı kare şek
lindeydi ve san renkli bir yapıydı. Tapınağın ortasında altı basa
maklı bir taht üzerinde bulunan, taç ve mücevherle süslü altın
dan bir heykel bulunmaktaydı. Halk, Pazar günleri tapınmak
için bu tapınakta bir araya gelirdi. ı o3 Soğmatar Güneş tapınağı
da kare şeklindeki bir yapıdır; avlusunun girişi tapınak tepesi
ne bakmaktadır.
Harranlıların Venüs tapınağı ise dikdörtgen bir taban üzerin
deki üçgen biçimli bir yapıydı. Bu tapınağın da ortasında kırmı
zı renkli bakırdan bir heykel bulunmaktaydı. Etrafında ise baş
ka bazı suretler bulunurdu. Beyazlar giyen ve çeşitli enstrüman
lar çalan halk, Cuma günleri bu tapınakta toplanır, Venüs'e ta
zimde bulunurlardı. ıo4 Soğmatar'da tapınak tepesinin yaklaşık
500 metre kuzeybatısında bulunan ve yöredeki diğer gezegen ta
pınaklarından daha iyi bir konumda olan Venüs tapınağı, kare
bir temel üzerinde silindirik bir yapı şeklindedir. Venüs tapına
ğının altında bulunan çok bölümlü yeraltı odalarının girişi de ta
pınak tepesine bakmaktadır.
102 Mes'fıdi, Municu'z-Zeheb ve Ma'ddinu'l-Cevher c.4, s. 62: Şehristiini, Kitdbu'l
Milel ve'n-Nihdl, s. 25 1 ; DunaşkL Nukbetu'd-Dehr .fi Acdibi'l-Beni ve'l-Bahr, s.
41.
103 Mes'fıdi, Murıicu'z-Zeheb ve Ma'ddinu'l-Cevher c.4, s . 62: Şehristiini, Kitdbu'l
Milel ve'n-Nihd!, s. 251: DunaşkL Nukbetu'd-Dehr .fi Acdibi'l-Beni ve'l-Bahr, s.
42; Maimonides, The Guide of the Perplexed, s. 5 16.
104 Mes'fıdi, Municu'z-Zeheb ve Ma'ddinu'l-Cevherc.4, s. 62: Şehristfuıi, Kitdbu'l-Mi
lel ve'n-Nihdl, s. 25 1 ; DunaşkL Nukbetu'd-Dehr.fi Acdibi'l-Beni ve'l-Bahr, , s. 4 1 .
Geleneksel Harran Paganizmi
69
Orta Çağ kaynaklarına göre Harranlıların Merkür tapınağı
dikdörtgen ya da kare içerisinde üçgen biçimli bir yapı şeklin, deydi. İçerisinde dört basamaklı bir taht ve üzerinde pişmiş ça
murdan bir heykel vardı. Çarşamba günü Merkür'ün kült gü
nüydü. Dımaşki, bu tanrı için de halkın yılda bir kez insan kur
banı sunduğunu ileri sürmektedir. 1 05 Soğmatar'da tapınak tepe
sinin yaklaşık 800 metre kadar kuzeybatısında bulunan Merkür
tapınağının dikdörtgen bir zemin üzerinde yer alan bir bina ol
duğu anlaşılmaktadır.
Son olarak, kaynaklarımıza göre Harranlıların Ay tapınağı
sekizgen ya da beşgen şeklindeki bir yapıydı. Bu tapınak içeri
sinde çeşitli kitabeler ve gümüşten bir heykel bulunmaktaydı.
Bu heykel, üç basamaklı bir taht üzerindeydi. 1 06 İleride ele ala
cağımız gibi kaynaklar Harranlıların Orta Çağda ay tanrısı Sin'in
mabedi olarak kullandıkları diğer çeşitli tapınakların da tanımı
nı yaparlar. Ancak bu tapınaklar, Harran şehri içinde ya da he
men civarında yer alırlardı. Soğmatar'da yıkık durumda olan Ay
tapınağı ise silindirik bir yapı görünümündedir. Tapınak tepesi
nin yaklaşık 800 metre kuzeybatısında yer alan bu tapınağın da
altında, girişi tapınak tepesine bakan bir yer altı odası bulun
maktadır.
Soğmatar'daki diğer birçok arkeolojik mateıyal gibi bu tapı
nak kalıntıları da tamamen ihmal edilmiş durumdadır ve arke
olojik açıdan incelenmeyi beklemektedir.
Soğmatar'da Drijvers tarafından b ulunan ve MÖ 4. yüzyılın
ikinci yansına ait olduğu düşünülen üç satırlık bir Aramice ki
tabe, 1 07 yörenin oldukça erken dönemlerden itibaren bir yerle-
1 05 Dunaşki, Nukbetu'd-Dehrfi Acdibi'l-Beni ve'l-Balır, s,
43; Mes'üdi, Mı.ınicu'z-Ze
heb ve Ma'ödinu'l-Cevherc.4, s. 62; Şehrtstani, Küdbu'l-Müel ve'n-Nihiil, s. 251.
1 06 Dımaşki, Nukbetu'd-Dehrfi Acdibi'l-Beni ve'l-Balır, s. 43; Mes'üdi, Mwücu'zZeheb ve Ma'ödinu'l-Cevher c.4, s, 62; Şehristani, Kitdbu'l-Müel ve'n-Nihdl, s.
25 1 .
1 07
Drijvers, "Some New Syriac Inscrlptıons and Archaeological Finds from Edes
sa and Sumatar Harabesi", ss.
1 -2.
•
70
Anadolu'da Paganizm
şim merkezi olarak kullanıldığını kanıtlamaktadır. Bununla bir
likte Tapınak tepesinin üzerinde ve yamacında yer alan kitabe
lerin bir kısmı Selevkid takvimiyle 476 yılını taşırlar. O dönem
de Kuzey Mezopotamya yöresinde yaygın olarak kullanılan Se
levkid takviminin başlangıcının MÖ 3 12 olduğu dikkate alındı
ğında, bu tarihin MS 164/ 1 65'e denk düştüğü anlaşılır. Bu du
rumda Soğmatar'ın MS ikinci yüzyılda yörede aktif olan bir pa
gan kült merkezi olduğu kesindir.
Soğmatar'da çeşitli kabartmalar, figürler ve heykel kalıntıları
bulunmaktadır. Örneğin tapınak tepesinin kuzey yamacındaki
iki rölyef dikkat çekicidir. Yan yana bulunan bu rölyeflerden sağ
da bulunanı bir metre civarında bir erkek figürüdür. Dizlerine
kadar elbise giymiş ayakta duran bu kişinin başındaki başlık
dikkat çekicidir. Sağ tarafında bulunan kitabede, bu heykelin,
Ma'na için yapımını 476 ( 1 64-165) yılında tanrının istediği yazı
lıdır. Bu kabartmanın sol tarafında bulunan niş içindeki büstün
ise yüzü tahrif edilmiş durumdadır. Gerek büstün hemen arka
sında bulunan hilal sembolünden gerekse büstün sağında ve so
lunda bulunan kitabelerden, bunun Sin'i temsil ettiği anlaşıl
maktadır. Büstün sol tarafında yer alan kitabe şöyledir:
Şila'nın oğlu
Şila bu sureti Adona'nın oğlu Tirdat ve kardeşlerinin ha!-}atı anısına
tann Sin için yaptı.
Büstün etrafında yer alan ve bazı kısımları oldukça kötü du
rumda olan bir diğer kitabede ise ". . . ben tanrıyım, onu görüyo
rum . . . ona bakıyorum. Ben tanrı (Sin)." yazılıdır. 108 Dolayısıyla
tanrı Sin, Harran'da olduğu gibi Soğmatar'da da yüce varlık ola
rak tanrılar panteonunun zirvesinde yer almaktadır. Yörede bu
lunan ve gezegen kültünü temsil eden tapınakların, tanrı Sin
büstünün bulunduğu tapınak tepesinin etrafında yer alması ve
yönlerinin tapınak tepesine dönük olması da Sin kültünün yö
rede merkezi bir yer tuttuğunu göstermektedir.
108 Drijvers, Old-Syıiac (Edessan) lnscriptions, ss. 10- 1 1 .
Geleneksel Harran Paganizmi
71
Tann Sin'i sembolize eden figürlere Soğmatar'da tapınak tepe
sinden başka Pognon Mağarası olarak adlandırılan mağarada da
rastlanılmaktadır. Tapınak tepesinin kuzeybatısında yer alan bu
mağaranın girişi doğudandır ve içerisinde bazı kabartmalar, çe
şitli yöneticiler anısına yapıldığı yazılı olan insan rölyefleri ve
bunların etrafında Süryanice yazıtlar bulunmaktadır. Mağaranın
girişinin tam karşısında genişçe bir niş bulunmakta; bunun sa
ğında ve solunda ise tepesinde hilal figürü olan sütun biçimli bi
rer kabartma yer almaktadır. Bunların ay tanrısı Sin'i temsil et
tikleri kesindir. Zira heykel, kabartma ve paralarda hilal figürü o
dönemde yaygın olarak Sin'i sembolize etmektedir. Nitekim Asur
Babil döneminde Ur şehrinde Sin, ya lacivert sakallı ve hilal baş
lıklı bir adam ya da hilal boynuzlu bir boğa şeklinde tasvir edil
miştir. 109 Aynca Roma dönemine ait paralarda ve Harran yöre
sindeki kabartmalarda da (Nabonidus stelesi gibi) Sin hilal ile
tasvir edilmiştir. ı ı o Mağaradaki. yazılardan ve rölyeflerden, bura
sının MS ikinci yüzyıl civarında yörenin yöneticileri anısına dü
zenlenen bir kült merkezi olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Soğmatar'da Sin kültüyle ilişkili bir diğer önemli delil tapınak
tepesindeki çeşitli kitabelerde geçen Maralahe terimidir. Burada
bulunan çeşitli kitabelerde yöneticiler ya da ordu komutanı anıl
makta ve "mükafatını Maralahe'den alacak" ya da "Maralahe'nin
huzurunda hatırlansın" denilmektedir. Bir kitabede ise,
476
yı
lı şubat ayında Maralahe için yapılan kült yerinde dikilen anıt
tan söz edilmektedir. Maralahe terimine, Soğmatar kitabelerin
den başka Ufra Kırkmağara'da bulunan Süryanice bir mezar ya
zıtında da rastlanılır.
Maralahe'nin kimliği konusunda çeşitli görüşler ileri sürül
müştür. Örneğin, terimi Maralaha (rab tann) şeklinde okuyan
109 Bkn. Jr. M. Jastrow, Aspects of Religious Belief and Practice in Babylonia and
Assyria, New York 1 9 1 1 , ss. 1 1 3vd; Lewy, "The Late Assyro-Babilonian Cult
of the Moon and Its Culmination at the Time of Nabonidus", ss. 447-448.
1 10 Bkn. HiII, Cataloque of the Greek Coins of Arab!a, Mesopotam!a and Pers!a, ·
ss. 82-90; Gadd, "The Harran lnscıiptions of Nabon!dus" , s. 4 1 .
72
Anadolu'da Paganizm
J.B. Segal, bunun, Palmira yöresinde yaygın olarak inanılan Ba
al Şamin ile ya da Harran'ın cinler ve şeytanlar tanrısı Şamal ile
özdeş olabileceğini ileri sürmüştür. I I I Ancak, diğer taraftan Ma
ralahe'nin (tanrıların rabbi/efendisi/lideri) . ay tanrısı Sin'i kas
teden bir unvan olduğu kesindir. Öncelikle Soğmatar'daki diğer
kitabeler açıkça bunu göstermektedir. Zira, yukarıda belirttiği
miz gibi, yine tapınak tepesinde bulunan diğer kitabelerde tanrı
Sin'in adı açıkça geçmektedir. Bundan başka oldukça erken dö
nemlerden itibaren yörede Sin'e "Şar-İlani" (tanrıların kralı) ve
"Bel İlani" (tanrıların rabbi) gibi unvanlar verildiği bilinmektedir.
Nitekim, Sin'e verilen bu unvanlar Orta Çağda da "İlahu'l-ali
hah" ve "Rabbu'l-filihah" şeklinde devam etmiştir.
Soğmatar'da bazı heykel kalıntıları ve diğer kaya kabartma
ları da bulunmaktadır. Örneğin, günümüzde kalenin kuzeyinde
ki alanda yalnızca dizden altı sağlam olarak ayakta kalmış olan
bir heykel kalıntısı vardır. Aynı şekilde Sin tapınağının 500 met
re kadar batısında ise kaya zemine oyulmuş büyükçe bir aslan
kabartması yer alır.
8. Hermes Kültü ve HarranPaganizminde
Peygamberlik Anlayışı
Orta Çağ'da Harran dinsel geleneğinin dikkat çekici özelikle
rinden birisi de Harranlılarca Hermis, Hermesu'l-Herameseh ya
da Hermesu'l-Müneccim olarak adlandırılan Hermes'le ilgili
inançlardır. Hermes, Harranilerin hem tanrılar panteonunda
hem de peygamber inançlarında yer alan bir şahsiyettir. Herme
su'l-İlah (tanrı Hermes), Orta Çağ kaynaklarında Harran tanrı
larından birisi olarak anılır. 1 1 2 Diğer taraftan Hermes, Harranlı
larca bir peygamber olarak da kabul edilir. Agathodoimon ile
ı ı ı Bkn. Segal, "Tiıe Sabian Mysteries: The Planet Cult of Ancient Harran", s.
ı 12
2 17; aynı yazar, ·some Syriac lnscriptions of the 2nd-3rd century AD", s. 15.
İbnu'n-Nedim, el-Fihrist, s. 322. Süryani yazar Bar Salibi de Hermes'in Har
ranlılann tanılan arasında olduğunu yazar. Bkn. Rosenthal, "Prophecies of
Baba the Harranian", s. 1 2 1 .
Geleneksel Harran Paganizmi
73
birlikte onun, iki büyük hikmet öğreticisi ve önder olduklarına
inanılır. Onlar, Hernıes'in kendilerine gerçeği öğrettiğini ve top
lum yaşantısıyla ilgili yasal sistemi kendilerine verdiğini düşü
nürlerdi. 1 1 3
Orta Çağ Harranlılannca, bu şekilde, hem tanrılar pante
onunda hem de peygamberlik inançlarında yer verilen Hernıes,
eski devirlerde yaşadığı var sayılan ve hakkında birçok mitolojik
anlatı bulunan bir şahsiyettir. O, genellikle Hernıes Trismegis
tus (üç kez büyük Hernıes) olarak adlandırılır; sihir yazmaları ve
felsefi kitaplardan oluşan ve "Hernıetik Literatür" olarak adlan
dırılan yazılı koleksiyonun Mısırlı yazan olan bir rahip olarak
kabul edilir. Yapılan araştırmalar, Hernıes Trismegistus'un ta
mamıyla mitolojik bir şahsiyet olduğunu, ona atfedilen Hernıe
tik literatürün (Hernıetica), anonim bir koleksiyon, yani ismi
belli olmayan birçok yazara ait metinlerden oluşan bir derleme
olduğunu ortaya koynıaktadır. 1 14 Hernıetik literatür, muhteme
len MS 1-3. yüzyıllar arasında derlenmiş olan ve Helenistik fel
sefe ile Ortadoğu hikmet öğretisini sentezlemeye çalışan dini ve
felsefi metinlerden oluşur. Aralarında Asclepius ve Poimandres
gibi metinlerin de bulunduğu bu dokümanlarda, Ortadoğu'nun
hakim geleneği olan Gnostik doktrinler de yaygın şekilde işlenir;
aynca astroloji, büyü ve simyaya ilişkin bilgilere de yer verilir.
Hernıetik literatürde ortaya konan dinsel/ düşünsel sistemi
ifade eden Hernıetisizme göre Hernıes, iki çarpıcı özelliğe sahip
tir. Birincisi o, tanrıların mesajını taşıyan bir elçidir; ikincisi ise
Hernıes, hikmeti öğreten bir öğretmendir. 1 1 5 Hernıes Trismegis
tus'un bu özelliklere sahip olması ve onun Mısır'la irtibatlı bir
kişi olarak görülmesi, Eski Mısır'da tanrıların katibi ve hikmet
l l3
ı 14
İbnu'n-Nedirn, el-Fihrist, s. 3 18; Dırnaşki, Nu.kbetu'd-Dehrfi Acô.ibi'l-BeTTi ve'l
Bahr, s. 44; Biruni, The Chronology ofAncient Natiorıs, s. 1 87.
Bkn. F.A. Yates, Giardono Bruno and the Herınetic Tradition, London 1964, ss.
l l5
H.J.W. Drijvers, "Bardaisiın of Edessa and the Herrnetica", JOL, 2 1 , 1970, s.
2vd.
1 95.
74
Anadolu'da Paganizm
tanrısı olan Thoth'un Eski Yunanlılar tarafından kendi tanrıları
Hermes'le özdeşleştirildiğine ve bazen "üç kez büyük" (Trisme
gistus) lakabıyla adlandırıldığına işaret etmektedir. Eski Yunan
tanrılar panteonunda yer verilen Hermes de tanrıların elçisi ola
rak kabul edilen bir tanrısal varlıktır. Onun, aynı zamanda, ruh
lara ilahi alemlere yönelik seyahatlerinde kılavuzluk yapan bir
varlık olduğuna da inanılır.
Açıkça görüldüğü gibi, Orta Çağda Harranlı paganlar, Her
metik gelenekteki hikmet öğreticisi ve ilahi elçi Hermes'e kendi
dinsel geleneklerinde yer vermişler, onu aynı özelliklerle tanım
lamışlardır. Hermes, İslami gelenekte ise peygamber İdris ile öz
deşleştirilmiştir.
Orta Çağda Harranlılarca Ağadimun, Azimün ya da Adimut
olarak adlandırılan ve peygamber-filozof görünümlü bir şahsiyet
olarak kabul edilen Agathodaimon da Yunan mitolojisinde yer
alan bir figürdür. Hermetik literatüre göre o, Hermes'in öğretme
ni olan tanrısal bir varlıktır. ı 16 Orta Çağda Harranlılar, Hermes
gibi onu da Mısır'la irtibatlı olarak görürler ve Mısır'daki büyük
piramitlerden birisinin Agathodaimon'un mezarı olduğuna ina
nırlardı. Hatta onlar buraya yıllık olarak hac ziyaretleri düzen
lerler ve orada horoz kurban ederlerdi. ı ı 7 Mısır'daki büyük pira
mitlerden bir diğerinin ise Hermes'in mezarı olduğunu kabul
ederler ve burayı da ziyaret ederlerdi.
Harranilerin peygamberleri arasında Eski Yunan geleneğinde
(felsefe tarihinde ya da mitolojisinde) yer alan birçok şahsiyet de
bulunur. Örneğin bunlar arasında Solon, Eflatun (Plato), Pitago
ras (Pythagoras) ve Asklepyus (Asclepius) sayılabilir. 1 ı 8 Harrani-
1 16 Bkn. Şehristani, Kitdbu'l-Milel ve'n-Nihôl, ss. 240-24 1 ; Bar Hebraeus, Tarihu
Muhtasanı.'d-Duvel, Beyrut 1890, s. 12; W. Scott, A.S. Ferguson. Hermetica,
Oxford 1936, c. 4, s. 254.
1 1 7 Dırnaşki, Nukbetu'd-Dehrfi Acdibi'l-Beni ve'l-Bahr, ss. 33-34.
1 18 Bkn. İbnu'n-Nedirn, el-Fihrist, s. 3 1 8; Şehristani, Kitdbu'l-Milel ve'n-Nihal, s.
250; Bağdadi, el-Fark Beyne'l-Ftrak, Kahire 1910, s. 279; Biruni, The Chrono
logy of Ancient Nations, ss. 187, 3 1 5.
Geleneksel Harran Paganizmi
75
lerin inançlarında peygamberlik payesi verdikleri bu şahsiyetler,
Orta Çağda Harranlılar üzerindeki Helenizm etkisinin ne kadar
önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
Harranlıların peygamberleri arasında Arani, Aratas ve Ariba
sis de sayılır. 1 ı 9 Bunlardan Arani'nin, Orfık kültün kurucusu
olarak kabul edilen mitolojik şahsiyet Orpheus ya da kimi çev
relerce Haı;ran'ın kurucusu olarak görülen Haran (Hz. İbra
him'in kardeşi) olabileceği ileri sürülmüştür. Bununla birlikte,
Helenizmin Orta Çağ Harran geleneği üzerindeki derin etkisi
dikkate alındığında, Arani, Yunan mitolojisinde önemli bir figür
olan Uranüs ya da Ouranus ile irtibatlı olabilir. Diğer taraftan A
ratas, Sicilyalı şair Aratus, Aribasis ise eski Yunanlı yazar Ori
basius ile ilişkili olmalıdır.
Orta Çağ kaynaklarına göre, yukarıda isimlerini verdiğimiz
şahsiyetlerden başka, Amirus (büyük ihtimalle Yunanlı yazar
Mesinalı Euhemerus), Aylun (tanrıça Helen ile ilişkili olabilir) ,
Dür ve Tayus gibi isimler de Harranilerin peygamberleri listesin
de yer almaktadır. ı 2o
Harranlıların peygamberleri arasında anılan önemli bir şah
siyet de Baba'dır. ı 2 ı Harranlılar, tıpkı Hermes gibi, Baba'ya da
hem tanrılar panteonunda hem de peygamber öğretilerinde yer
verirler. Daha önce de değindiğimiz gibi Baba'ya ait olduğu be
lirtilen bir metin, Süryani ve Arap kaynaklar tarafından aktarı
larak günümüze kadar ulaşmıştır ve bu metin Harran diniyle il
gili nadir ilk elden kaynaklar arasındadır. Antik dönemde Baba
ismiyle ilişkili olabilecek bazı Ortadoğu tanrıları/tanrıçaları bi
linmektedir. Örneğin, aynı isimli Eski Mısır panteonunda yer
1 19 Mes'üdi, Kitdbu't-Tenbih ve'l-İşrô.f. s. 1 6 1 ; İbnu'n-Nediın, el-F1hrist, s. 3 18; İbn
Hazın, Kİtô.bu'l-Fasljl'l-Milel ve'l-Ehvô.i ve'n-Nihô.l, Kahire 1 3 1 7 (h.), c. 1 , s . 35.
ı20 Mes'üdi, Kitabu't-Tenbih ve'l-İşrô.f. s. 1 6 1 ; Bağdadi, el-Fark Beyne'l-Fırak, s.
279; İbn Hazın, Kitô.bu'l-Faslfı'l-Milel ve'l-Ehvô.i ve'n-Nihô.l, c. l , ss. 35, 1 15.
.
ı 2ı Birüni, The Chronology ofAncient Nations, ss. 187, 3 1 5; Rosenthal, "The Prop
hecies of Bô.bô. the Harranian", ss. 22 1 , 228. Birüni, Baba ismini Mii.bii. şek
linde de telaffuz eder.
76
Anadolu'da Paganizm
alan bir tanrı bulunmaktadır. Yine, Lagaş şehrinin sulama ve
bereket tanrısı Ningursu'nun eşi olan bir Sümer tanrıçası da ay
nı ismi taşımaktadır. Bundan başka Babfila isimli bir Suriye
tanrıçası da vardır. 122 Baba'nın kitabını bize aktaran kaynaklar
dan İbn Adim, Baba'nın Hicretten 367 yıl önce (dolayısıyla MS 3.
yüzyılda) yaşamış olduğunu ifade ederken, Bar Salibi'nin ise
onun Hıristiyanlık öncesi dönemde yaşadığını düşündüğü anla
şılır. Her halükarda Baba'nın kitabı incelendiğinde, onun, İslam
öncesi dönemde yaşamış olduğu kesindir. Bununla birlikte
onun, tarihsel değil de Hermes gibi mitolojik bir şahsiyet olma
sı ihtimali de bulunmaktadır.
Elimizdeki kaynaklara göre Harranlılar, İbrahim, Yakub, İs
mail ve Hz. Muhammed gibi şahsiyetlerin peygamberliğini ise
kabul etmezler. 1 23 Hz. İbrahim'le ilgili olarak, Orta Çağda çeşit
li Mezopotamya halkları arasında anlatılan bir hikayeyi onlar da
dile getirirler. Örneğin Güney Mezopotamya'da yaşayan Sabii
folkloründe de bu anlatıya yer verilir. 124 Bu hikayeye göre İbra
him, aslında Harranilerin dinlerine bağlı bir kişidir. Ancak vü
cudunda (cinsel organında) oluşan bir hastalık nedeniyle dinen
kirli sayılarak toplumdan uzaklaşma zorunda kalmıştır. Bu has
talıktan kurtulmak için sünnet olan İbrahim bu şekilde ikinci
bir dinsel kirlenmeye maruz kalmıştır. Zira vücutça eksiklik, ki
şiye ciddi manevi kirlenme getirmektedir. Bu kirliliğine rağmen
İbrahim, içinde tanrısal suretlerin bulunduğu bir tapınağa gir
mek istemiş, ancak tapınaktan kovulmuştur. Bunu içine sindi
remeyen İbrahim, tapınağa girip içindeki tanrısal figürleri/hey
kelleri parçalamış ve toplumunu terk etmiştir. Harraniler, daha
sonra İbrahim'in, yaptıklarına pişman olup tövbe ederek yaptık-
122
Bkn. J .B. Pıitchard, Ancient Near Eastem Texts Relating to the Old Testament,
_
Prtnceton 1955, ss. 15, 2 1 7, 390; G. Jalabert, (ve diğerleri), Inscriptions grecs
123
124
et latines de la Syrie, Paris 1955, c. 4, s. 1 19.
İbn Hazın, Kitci.bu'l-Faslji'l-Milel ve'l·Ehvcii ve'n-Nihcil, c. 1, s. 35.
Bkn. E.S. Drower, The Mandaeans of Iraq and Iran. Their Cu1ts, Customs, Ma·
gic rituels and Folklore, Oxford, ss. 265-268.
Geleneksel Harran Paganizmi
77
lanna karşılık oğlunu gezegen Satüm'e kurban etmek istemiş
olduğuna inanırlardı. ı25 İbrahim'le ilgili bu öykünün, Kur'an'da
anlatılan İbrahim'in putları parçalaması kıssası üzerine kurgu
lanan ve puta tapıcılığa ve çok tanrıcılığa karşı bir direniş abi
desi olarak görülen Hz. İbrahim'e ve onunla özdeşleşen inanç
sistemlerine karşı tepkiyi dile getiren bir polemiği ifade ettiği or
tadadır.
Harranlı paganlar, peygamberlerin vücutça kusursuz ve kal
bi temiz kişiler olduklarını ve ilahi varlıklarla insanlar arasında
aracılık yaptıklarını kabul ederler. Onlara göre peygamberler,
insanların sorularına eksiksiz cevap veren ve yağmur duaları
kabul edilen kişilerdir. 1 26 Harranlılara göre tanrısal tasvirler ve
heykellerle bazı kutsal ağaçlar ise ilahi varlıklarla peygamberler
arasında aracılık yaparlar. Bunlar, peygamberlere, tanrıların
emirlerini ve iradelerini aktarırlar. Aynca Harranlılar, cinlerin de
insanlarla bazen temas kurduklarına ve gizli sırlan rüyalarda
insanlara aktardıklarına inanırlar. ı 21
9. Harranlerin
l
Ritüelleri
Orta Çağa ait kaynaklar, Harranlı paganların ritüelleri hak
kında ayrıntılı bilgi verirler. Bu kaynaklardaki anlatılardan Har
ranlıların dine giriş törenlerine (inisiasyon ritlerine) yer verdikle
ri anlaşılmaktadır. Harraniler, Beytu'l-Buğdariyyin, Mağlitiya ve
Beyt Sirrihim (Sırlan Tapınağı) gibi mabetlerinin yeraltı odala
rında/koridorlarında bu törenleri ifa ederlerdi. 12 8 Rahipler göze
timinde yapılan dine giriş törenleri, erkek çocuklar için düzenle
nirdi ve yedi gün sürerdi. Bu zaman zarfında rahipler, adaylara
ilahiler ve dini hikayeler/mitoslar okurlar ve dualar ederlerdi.
Çocuklar bu süre içerisinde kesinlikle tapınaktan dışarı çıkmaz125
126
1 27
128
Biruni. The Chronology ofAncient Nations, s. 1 87.
İbnu'n-Nedim, el-Fihrist, s. 319.
Bkn. Maimonides. The Guide of the Perplexed, ss. 576. 585-586.
Bkn. İbnu'n-Nedim, el-Fihrist. ss. 326-327; Macriti, Güyetu'l-Hakim ve Ahak
ku'n-Neticeteyn bi't-Takdim (Picatrix}, s. 226: Mes'ıldi, Muriıcu'z-Zeheb ve
Ma'ddinu'l-Cevher. c. 4, s. 63.
78
Anadolu'da Paganizm
la:rdı; kadınların anlan görmesi de yasaktı. Aynca onlar yedi
kaptan, "yusur" denilen içecek içerler, gözlerini bu içkiyle mes
hederlerdi. Rahipler, onlara, bu kaplardan tuz ve ekmekle tavuk
yedirirlerdi. Yedinci günde son yemekler de yenilir ve bir kutsal
şarap töreni yapılırdı. Giriş töreninde rahipler, beş aşama halin
de adaylara sırlar öğretirlerdi. Bu sırlar çerçevesinde adaylara
"koyunlar arasındaki kuzular ve inekler arasındaki danalar gibi,
ürkek ve korkmuş durumdasınız" denilirdi. Tanrı, "muzaffer",
köpekler, kuzgunlar ve karıncalar ise "kardeşler olarak tanımla
nırdı. ı 29
Harranilerin ritüelleri arasında üç vakit (güneş doğmadan
hemen önce, öğle vakti ve güneş batarken) zorunlu dua vardı.
Aynca gecenin üç vaktinde isteğe bağlı duaları da vardı. Bu du
alar esnasında secdeye de kapanırlardı. Dua öncesi bir temiz
lenme töreni yapılır ve dua esnasında güneye dönülürdü. ı 3o
Yukarıda gezegen tapınaklarıyla ilgili olarak değindiğimiz gi
bi, Harranlılar, tapınaklarda tanrı suretleri ve heykelleri önünde
de tapınma törenleri düzenlerlerdi. Bu gezegen tapınaklarından
başka, kaynaklarımız, diğer çeşitli isimleri de Orta Çağda Har
ranlıların tapınakları arasında sayarlar. Bunlardan birisi ay ta
pınağı Deyr .K.adi'dir. Bu tapınağın Harran'ın giriş kapılarından
birisi olan Bab Funduku'l-Zeyd yakınlarında olduğu belirtilir. Ay
takvimine göre her ayın yirmi yedinci günü Harranlıların, bura
da, ay tanrısı Sin için kurbanlar sundukları ve yakma sunusun
da bulundukları anlatılır. Aynca her yıl Nisan'ın yirmisinde bu
rada, Babillilerin Akitu festivallerine benzer bir tören düzenle
nirdi. Kimi kaynaklar, Harranlıların burada insan kurbanı tö
renleri de düzenlediklerini ileri sürerler. 1 3 1 Orta Çağda Harran
1 29 İbnu'n-Nedim, el-Fihrist, ss. 326-327.
130 İbnu'n-Nedim, el-Fihrist, ss. 3 18-3 19; Binini, The Chronology ofAncient Nati
ons, ss. 188, 329.
131 Macriti , Gdyetu'l-Hakün ve Ahakku'n-Neticeteyn bi't-Takdim (Picatrix}, s. 228;
İbnu'n-Nedim, el-Fihrist, s. 325: Yakut el-Hamavi er-Rumi, Marasidu'l-Ittila
ala Esmfil'l-Emkine ve'l-Bukaa, Kahire 1954, c. 2, s. 572.
Geleneksel Harran Paganizmi
79
tapınaklarıyla ilgili kaynaklarda geçen bir diğer isim el-Mudar
rak ya da el-Madrak'tır. Dimaşki, bu tapınağın Moğol saldırısı
na kadar Harran'da aktif olduğunu anlatmaktadır. 1 32 Ayrıca Di
maşki, el-Mudawar isimli bir kaleden de bahseder ve bunun bir
ay tapınağı olduğunu söyler. İslam öncesi dönemde Harranlıla
rın tapınakları arasında ise Harranlı Baba'nın kitabında adı anı
lan Venüs tapınağı Azzuz oldukça önemlidir. Bunlardan başka,
kaynaklarımız, ay kültüyle ilişkili Harran civarında Salemsin ve
ya Sanemsin adı verilen yerlerden de bahsederler. 1 33
Harranlıların ritüelleri arasında kurban törenleri oldukça
önemli bir yer tutmaktadır. Onlar kurban törenlerini hem tanrı
sal varlıklara yakın olmanın hem de kurban hayvanının hare
ketlerini ve uzuvlarını inceleyerek çeşitli sırlara ulaşmanın ya da
gelecekle ilgili kehanetlerde bulunmanın aracı olarak görürlerdi.
Harranlılar, kurbanlarını özellikle gezegensel tanrılara atfedilen
tapınaklarda düzenlerlerdi. Törenler rahipler tarafından idare
edilirdi ve tören sonrası genellikle başrahipler tarafından törene
katılan halktan para toplanırdı. 1 34
Yukarıda da bazı örneklerini verdiğimiz gibi, çeşitli kaynak
larda Harranlı paganların zaman zaman tapınaklarında insan
kurbanı törenleri düzenledikleri ileri sürülür. Örneğin, Harrani
leri "Harranlı Maniheistler" diye adlandıran Teli Mahreli Diony
sius (MS 9. yy), Harranlıların Harran dışındaki bir tapmakta yıl
da bir kez insan kurbanı töreni yaptıklarını anlatır. 1 35 İbnu'n
Nedim'in Fihrist'inde ise Abu Said Vehb ibn İbrahim'den naklen,
Harranlıların Ab (Ağustos) ayında düzenledikleri korkunç insan
kurbanı töreni şöyle anlatılır:
Sekiz gün süresince onlar tanrılarına yeni şarap takdim ederler. On
lar onu çeşitli isimlerle isimlendirirler. Bu günde onlar, tannlanna
132 Dımaşki, Nukbetu'd-Dehrfi Acdibi'l-Beni ve'l-Bahr, s. 43.
133 Biruni, The Chronology ofAncient Nations, s. 187.
134 İbnu'n-Nedim. el-Fihrist, ss. 323-325; Biruni, The Chronology ofAncient Nati
ons, s. 1 88.
135 Bkn.
Chabot, Chronique de Denys de Tell-Mahre. ss. 68vd.
80
Anadolu'da Paganizm
yeni doğmuş bir bebek (erkek) kurban ederler. Çocuğu keserler ve
tamamıyla etleri çözülünceye kadar kaynatırlar. Sonra etler alınır ve
un. · safran, aromalı bitkiler, karanfil ve yağla yoğrulur; incir kadar
küçük kekler halinde yeni bir fırında pişirilir. Bu tören her yıl. Şa
ma! sımnı gözetenlerce yapılır. Hiçbir kadın, köle, köleden doğan ya
da deliler bu töreni izleyemez ve bundan yiyemez. Bu tören üç rahip
tarafından ifa edilir. Onlar, kemiklerden. organlardan, kıkırdaktan,
damardan ve atardamarlardan arta kalanları tanrılara sunu olarak
yakarlar.1 36
Macriti de Harranlıların çocuk kurbanlarından bahseder ve
onların bu törenleri kendilerine Hermes'in emrettiğini söyledik
lerini nakleder. ı37 Birimi ise Abdulmesih ibn İshak el-Kindi'den
naklen, Harranilerin insan kurbanı törenleri açısından yörede
meşhur olduklarını, ancak onların bu törenlerini yapmalarının
İslami dönemde yasaklandığını belirtir. ı38
Harranlı paganların insan kurbanı törenleri düzenlediklerine
ilişkin bu anlatılara itidalli yaklaşmak gerekir. Zira bu konuda
ki rivayetlerin Müslüman veya Hıristiyan yazarlardan kaynak
lanması ve Müslümanlar ve Hıristiyanlarla paganistler ve paga
nizm arasında ciddi mücadelelerin olduğunu hatırda tutmakta
yarar var.
Diğer taraftan Harranlılar törenlerinde sıklıkla hayvan kur
banlarına yer vermişlerdir. Kurban olarak sunulan hayvanlar
arasında koyun, kuzu, erkek sığır, keçi. tavuk, horoz ve çeşitli
kuşlar sayılabilir. Harranilerin Rufusiyyun mezhebi bağlılarınca
domuz da kurban hayvanı olarak sunulmaktadır.
Harranlı rahipler, kurban hayvanı kesildikten sonra hayva
nın gözlerini, ağzını ve diğer organlarını dikkatle incelerler ve
kurbanın tanrılarca kabul edilip edilmediği yönünde yorum ya
parlardı. Kurban hayvanının Harranlılarca yenilip yenilmediği
136 İbnu'n-Nedim. el-Fihrist, s. 323.
ı37 Bkn. Macriti, Giiyetu'l-Hakim ve Ahakku'n-Net1ceteyn bi't-Takdim (Picatrix), ss.
225, 228.
1 38 Biruni, The Chronology of Ancient Nations. s. 1 87.
Geleneksel Harran Paganizmi
81
konusunda farklı görüşler vardır. ı39 Harranlılar kurban olarak
sunulan hayvanların arta kalan uzuvlarından amuletler yapar
lardı. ı 4o Harranlılar arasında hayvanları canlı olarak yakmak
şeklinde düzenlenen kurban törenlerinin olduğuna dair rivayet
ler de bulunmaktadır. 1 4 1
Harranlı paganlar bazı hayvanların kurban edilmesine ve et
lerinin yenilmesine ise karşı çıkarlardı. Bunlar arasında deve,
köpek, eşek ve domuz (Rufusiyyun mezhebi hariç) başta gelirdi.
Ayrıca Harraniler, sarımsak, bezelye, bakla, yeşil fasulye, karna
bahar, kabak, soğan ve mercimek de yemezlerdi. 1 42
Orta Çağda Harranilerin, yılın çeşitli aylarına dağılmış birçok
bayram ve kutsal günlerinin olduğu bilinmektedir. Bunlarla ilgi
li temel kaynaklar Biruni tarafından görüşleri aktarılan el-Haşi
mi ile İbnu'n-Nedim tarafından görüşleri aktarılan Abu Said
Vehb ve es-Sarahsi'dir. 1 43
Harranlı paganlarca kadınlar, genelde manen kirli sayılırlar
dı; dolayısıyla onlar, dine giriş törenlerinde ve insan kurbanla
rında olduğu gibi, düzenlenen sır törenlerine katılamazlardı.
Harranlılar, tırnak, kıl/saç ve kan gibi vücuttan ayrılan şeyleri
kirli/pis sayarlar; vücudun doğal yapısını bozmaya ve sünnet ol
maya şiddetle karşı çıkarlardı. Ölü bir bedene (cesede) dokun
mayı, cinsel ilişkiyi ve kadınların adet hallerini de manevi birer
kirlenme olarak görürler ve bu kirlilikten temizlenmek için ban
yo yapmayı şart koşarlardı. ı 44
1 39 Bkn. İbnu'n-Nedirn, el-Fihrist, s. 3 1 8; MakdisL
�
1-Bed'u ve't-Tdrih, , c. 4,
s. 23.
1 40 İbnu·n-Nedim, el-Fihrist, s. 32 1 .
1 4 1 Örneğin bkn. İbnu'n-Nedirn, el-Fihrist, s . 25.
1 42 Bkn. İbnu'n-Nedim, el-Fihrist, s. 3 19; Mak isL Kitcibu'l-Bed'u ve't-Tcirih, , c. 4,
s. 23; Şehristani, Kitcibu'l-Milel ve'n-Nihdl, s. 250.
1 43 Harranilerin yılın her ayına dağılmış olan bayram, kutsal gün ve festivalleri ile
ilgili bir tablo için bkn. Gündüz, The Knowledge of Ufe: The Origins and Early
History ofthe Mandaeans and Their Relation to the Sabiaı1S ofthe Qur'an and to
the Haımnians, ss. 1 88- 1 9 1 . Krş. Green, The City ofthe Moon God, ss. 1 50- 1 58.
1 44 İbnu'n-Nedim, el-Fihrist, ss. 3 19, 323, 327; Mairnonides, The Guide of the
Perplexed, s. 595.
b
BÖLÜM
ANrİK DÖNEMDE URFA PAGANİZMİ
III.
Tıpkı komşusu Harran gibi Urfa ya da eski adıyla Edessa da
dinsel ve kültürel bir merkez olma açısından önemini tarih bo
yu sürdürmüştür. Öyle ki gerek pagan dönemde gerek�e Hıris
tiyanlığın şehrin egemen dinsel geleneği haline geldiği dönemler
de Urfa, komşusu Harran'la birlikte önemli bir kültürel merkez
olarak yörede ön plana çıkmışlartır. Bu durum, 7. yüzyıl ortala
rından itibaren başlayan İslami dönemde de devam etmiştir. Ur
fa'nın, bu şekilde sürekli olarak önemli bir kültürel merkez ol
ma konumunu taşımasında iki önemli unsurdan bahsedilebilir.
Bunlardan birincisi, Urla'nın çok erken dönemlerden itibaren
bölgedeki önemli kültürel merkezler olan Antakya, Hierapolis,
Harran ve Nusaybin gibi yerleşim birimlerine komşu olmasıdır.
Diğer unsur ise, Urla'nın coğrafi yapı itibarıyla Helenizmden Su
riye, İran ve Babil kültürlerine, Yahudilikten Hıristiyanlığa ka
dar çeşitli kültürel/dinsel yapıların kesiştiği bir merkezde yer al
masıdır.
MÖ 4. yüzyılda bir garnizon kenti olarak kurulan Urla'nın
içinde bulunduğu bölge tarih boyu önemli bir kültürel merkez
olmuştur. Urla'nın komşuları arasında Antakya (Antioch), Hıris
tiyanlık öncesi dönemlerden itibaren yörede ticaret ve bilim mer
kezi olarak ün yapmış; literal yorum metodunu ön plana çıka
ran bir teoloji akımına ev sahipliği yapmıştır. MÖ 300 civarında
Selevkidler hanedanı döneminde Seleukos Nikotar tarafından
bir merkez olarak geliştirildiği düşünülen şehrin sakinleri, Sür
yanice konuşan yerli halkı yanı sıra Yunanca konuşari asker ai
leleri ile Yunanlı göçmenlerden oluşmaktaydı. Josephus'un ver
diği bilgilere göre çok geçmeden Yahudi yerleşimciler de kente
akın etmiş ve zamanla kentte azımsanmayacak bir etkinliğe
84
Anadolu'da Paganizm
ulaşmışlardır. 1 Böylelikle Antakya. henüz Hııistiyanlık öncesi
dönemde Suriye, Helen ve Yahudi kültürlerinin buluştuğu, bir
araya geldiği bir merkez konumuna gelmiştir.
Antakya, Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde de önemli bir kül
türel merkez olma özelliğini sürdürmüştür. Yeni Ahit metinlerin
den Resullerin İşleri'ndeki çeşitli ifadelerden, şehrin İsa'nın he
men sonrası dönemde ortaya çıkan Hıristiyan geleneğinin ilk
merkezlerinden birisi olduğu anlaşılmaktadır. Örneğin, bu met
ne göre, havarilere tebliğ konusunda yardımcı olmak üzere seçi
lip görevlendirilen yedi kişiden birisi, sonradan Yahudileşmiş
olan Yunan asıllı Antakyalı Nikolas'tı.2 Ayrıca, İsa sonrası dö
nemde, Kudüs dışına dağılan İsa cemaatinden bazılah Fenike,
Kıbrıs ve Antakya'ya giderek buradaki Yahudi ve Yunanlı halk
lara İsa mesajını anlatmaya başlamışlar; bunun sonucunda çok
sayıda kişi İsa taraftan haline gelmiştir. Daha sonra buraya ge
lip yerleşen Kıbrıslı Bamabas ile Tarsuslu Pavlus (Saul), burada
ki İsa cemaatinin eğitim işini üstlenmişlerdir. Böylelikle bu şe
hir, Helenistik İsa cemaati olarak da adlandırılan cemaatin mer
kezi olmuş ve ilk kez burada (Antakya'da) bu cemaatin Mesih öğ
retisini merkeze alan dinsel inanışları nedeniyle kendilerine, MS
50 yılı civarında "Mesihçiler" anlamına gelen Hıristiyanlar adı ve
rilmiştir.3 Antakya, Pavlus'un misyon faaliyetleri için de merkez
olmuştur; Pavlus, Hıristiyanlığın yayılmasında oldukça önemli
olan üç misyon hareketinde burayı bir üs olarak kullanmıştır. 4
Antakya'nın Hıristiyanlık tarihinde oynadığı bu önemli rol
nedeniyle, Hıristiyanlığın ilk yüzyıllarında bu şehir, önemli bir
teolojik merkez olmuş, "Antakya Okulu" olarak adlandırabilece
ğimiz bir dini-felsefi akıma ev sahipliği yapmıştır. MS 4. yüzyıl
başlarında Eustathius, Flavian ve Diotorus gibi, bu okulun
2
3
4
Bkn. Josephus. Antiquities of the Jews, http:/ /www.ccel.org/j/josep
hus/works/ant- 12.htm, Xll, 3. 1. Aynca bkn. R. Wallace, W. Willlams, Tarsus
lu Pau!us'un Üç Dünyası, tr. Z.Z. İ lkgelen, İ stanbul: Homer 1999, ss. 183vd.
Resullerin İ şleri 6: 5-6.
Resullerin İşleri 1 1: 19-26.
Bkn. Ş. Gündüz, Pavlus: Hıristiyanlığm Mimarı, Ankara 2001 , ss. 53-72.
Antik Dönemde Urfa Paganizmi
85
önemli simaları, İsa'nın şahsı ile ilgili Kristolojik tartışmalarda
aykırı düşünceleriyle ön plana çıkan Arianizme karşı argüman
larıyla/polemikleriyle tanınmaktadırlar.5 Ayrıca Antakya Okulu,
sonralan, monofizitizm-diyofizitizm tartışmasında diyofızitizmi
savunan görüşleriyle de ön plana çıkmıştır. Böylelikle erken dö
nemlerden itibaren var olan bu teoloji-felsefe okulu varlığını
uzun süre, İslami dönemlere kadar devam ettirmiştir. Bu okul
da eğitim veren bazı düşünürlerin halife Mütevekkil döneminde
Harran'a taşındıkları da bilinmektedir.6
Urla'nın komşularından Hierapolis ise her zaman önemli bir
pagan eğitim ve kült merkezi olmuştur. Özellikle Atargatis/Ta
rata kültünün ön plana çıktığı bu yerleşim birimindeki paganist
inanç ve ritüeller Urfa da dahil yöredeki diğer merkezler üzerin
de de etkili olmuştur. Öyle ki bazı Hıristiyan yazarlar, burayı,
Harran'la birlikte yörenin an önemli pagan merkezleri arasında
saymışlardır. Örneğin, Suruçlu Yakub, Harran'la birlikte Hiera
polis'i, kendi zamanında yöredeki paganizmin temel merkezi ola
rak görmüş ve bu nedenle eserinde buraya ayrı bir önem vermiş
tir. Hierapolis ve onun ana tanrıçası ile ilgili olarak şöyle der:
O (şeytan), Mabbug'u tanrıça(lar) rahibinin bir şehri yaptı; ebediyen
yanlışa düşmesi için onu, kendi ismiyle adlandırdL 7
Ayrıca Harranlı Baba da eserinde Hierapolis'ten (Mabbug'dan)
"rahipler şehri" diye söz etmekte, bu şehrin geleceğine yönelik
bazı kehanetlerde bulunmaktadır. B Nitekim, ileride kendisinden
ayrıntılı olarak bahsedeceğimiz Bardaysan da Hıristiyan olma
dan önce, henüz bir pagan iken Hierapolis'e gelerek bu "rahipler
şehrinde" pagan rahiplik eğitimi görmüştür.9 Ayrıca Hierapolis
astrolojik gözlem faaliyetleriyle de tanınan bir şehir olmuştur.
5
6
7
8
9
O'leaıy, How Greek &ience Passed to the Arabs, s.48.
Bkn. M. el-Behiy, El-Canibu'l-İlahiyyu mine'l-İslami, Kahire 1982, ss. 1 57-1 58;
Y. Kumeyr, İslam Felsefesinin Kaynakları, tr. F. Olguner, İ stanbul 1976, ss.
1 68- 1 69.
Drijvers, Cults and Beliefs at Edessa, ss. 97-98.
Bkn. Rosenthal, "The Prophecies of Baba the Harranian", ss.221-225.
Bkn. Drijvers, Cults and Beliefs at Edessa, s. 78.
86
Anadolu'da Paganizm
Şüphesiz Urfa'nın kültürel yapısına katkıda bulunmuş olan
en önemli komşusu ise ilerleyen dönemlerde stratejik rakibi
olan Harran'dır. Harran, yörenin bilinen en erken tarihlerinden
itibaren, her zaman bölgede bir dinsel-kültürel ve siyasal mer
kez olmuş; ancak Hıristiyanlığın Urfa'da yaygınlaşıp egemen bir
gelenek haline gelmesi sonrası bu merkez olma özelliğini U�a'ya
kaptırmıştır. Harranlılar pagan kült ve ritüelleriyle Urfa kültürel.
yapısını hayli etkilemişlerdir. Gerek Harran gerekse hemeı:ı yanı
başındaki Soğmatar, pagan dönemde Urfa politeizminin merkez
leri olmuşlardır. Özellikle Soğmatar'da kitabeler, harabeler ve
rölyefleriyle günümüze kadar gelen yıldız-gezegen kültü kalıntı
ları, bu bölgenin, yöredeki diğer pagan topluluklar gibi Urfalı pa
ganlar için de bir kült merkezi olduğuna işaret etmektedir.
Harran da tıpkı yöredeki diğer birçok yerleşim merkezi gibi,
İskender'in doğu seferi sonrası yoğun bir Helen kültürel istilası
na maruz kalmıştır. İlerleyen dönemde bu durum, pagan Har
ranlıları oldukça etkikmiş, onların geleneksel kültürel/dinsel
yapılarıyla Helenizm arasında bir sentez yapmalarını ve yeni bir
senkretik kültürel yapı geliştirmelerini sağlamıştır. İslami dö
nem öncesi, halihazırda var olan az sayıdaki Yahudi ve Hıristi
yan yerleşimciye ilaveten çeşitli Arap kabileleri de Harran ve ci
varına gelip yerleşerek, yöreye kendi kültürlerini taşımışlardır. ı o
Böylelikle Harran, geleneksel Asur-Babil paganizmi ve ·politeiz
miyle Helenizm, Hermetisizm, çeşitli Suriye kültleri, Yahudilik
ve Hıristiyanlık gibi farklı geleneklerin bir arada buluştuğu bir
merkez haline gelmişi ı ve bu zengin kültürel miras, Harran'ın
bir bilim merkezi olarak ön plana çıkmasını sağlamıştır. 12
ıo Bkn. İbn Havkal, Ebulkasım. Kitab Sureti'l-Arz. Beyrut (t.y.), s. 203.
ıı
Nitekim, İ slami dönemde Harranlılar, bu farklı kültürleıi, özellikle de Helen
kültürel mirasını yöreye tanıtılmasında ve aktarılmasında önemli rol oynadı
lar. Bkn. J. Walbıidge, "Explalnlng Away the Greek Gods in Islam", Joumal of
the History ofldeas, 59 (:3), 1998, ss. 398-399.
12 Örneğin, Harran'da Eflatuncu geleneğe ait bir felsefe akademisinin erken İsla
mi dönemlere kadar varlığını sürdürdüğü bilinmektedir. Bkn. Mes'udl, Munı
cu'z-Zeheb ve Maadinu'l-Cevher, c.4, s. 64.
Antik Dönemde Urfa Paganizmi
87
Antik dönemde Urla'nın sahip olduğu değerleıin, özellikle de
Gnostik gelenek bağlamındaki inanış ve değerleıin oluşumunda
/
Urfa üzeıinde etkili olan çeşitli kültürel gelenekleıin önemli rolü
olmuştur. Urfa, bir yerleşim merkezi olarak kuzey Suıiye bölge
sinin tam ortasında bulunmaktadır. Bu bölge oldukça eski dö
nemlerden itibaren çeşitli sır dinleıiylc Yahudilik ve Zerdüştilik
gibi büyük inanç sistemlerinin yan yana varlığını sürdürdüğü bir
yöre olmuştur. Bu yörede farklı dinler ve kültürler birbirlerini et
kileme durumunda olmuşlar ve bu etkileşimden birçok yeni
senkretik dinsel gelenek ve kültür doğmuştur. 1 3 Bu durum, do
ğal olarak bölgenin oldukça zengin bir kültürel miras edinmesini
sağlamıştır. Bu zengin kültürel mirasın bir uzantısı olarak, yöre,
farklı dinsel/kültürel gelenekleri yansıtan zengin bir literatüre
sahiptir. Örneğin, Hıristiyanlığın ilk yüzyıllarından kalma Süley
man'ın İlahileri (Odes of Solomon) ve Tomas İncili gibi metinler
bu yöre ile ilişkilidir. Hatta Kanonik İr.cillerden Matta'nın da bu
bölgede (Suriye bölgesinde) derlendiği tahmin edilmektedir. 1 4
1. Helenizmin Yöredeki Etkisi
Urla'nın da içinde bulunduğu bölgeye yönelik Helenizm etki
si, tarihsel olarak, MÖ 4 . yüzyılda Büyük İskender'in askeri se
ferleıi esnasında bölgede kurulan Yunan kolonilerine kadar
uzanır. MÖ 33 1 'de İskender, Akdeniz'den Hindistan'a kadar
olan bölgeyi Yunan egemenliğine sokmuş, yöredeki güçlü Pers
egemenliğine son vermiştir. Bu fetihle birlikte yöreye nüfuz eden
Helenistik etkileıin ve Batı Arabistan ticaret yolunun işletilmesi
nedeniyle Suıiye ve Kuzey Arabistan bölgesinde birçok iıili ufak
lı devletler meydana gelmiştir. 1 5 Yine bu fetihle birlikte Yunan
yönetimi altına giren Suıiye ve Güneydoğu Anadolu yöreleıinde,
Antakya ile Urfa da dahil birçok garnizon merkezi oluşturul
muştur. Zamanla asker aileleıinin ve diğer Yunanlı göçmenleıin
1 3 Bkn. H.J.W. Drijvers, "Quq and the Quqites.
An Unknown Sect in Edessa an
the Second Century A.D.", Nwnen, 1 4, 1967, p. 1 05.
1 4 Bkn. B. Chilton, Pure Kingdom, Jesus' Vision ofGod, Michigan 1 996, s. 49.
1 5 Bkn. B. Lewis, Tarihte Araplar. İ stanbul 1 979, ss. 24vd.
88
Anadolu'da Paganizm
bölgeye yerleşmeleriyle yörede Helen kültürünün başat etkisi
kendisini iyiden iyiye hissettirmiştir. Çok geçmeden, başta Har
ran gibi öteden beri önemli olan merkezler olmak üzere, yöre
yerleşim birimlerinde Yunan kültürü, düşünce ve eğitim siste
minden giyim kuşama kadar hemen her alanda etkisini göster
meye başlamıştır. Böylelikle Yunan kültürüyle zenginleşen yerel
gelenekler yeni düşünsel ve dinsel anlayışların olumuna zemin
hazırlamıştır. Helenizmin bu etkisiyle, Harran gibi merkezlerde
Eflatuncu eğitim me:rkezleri kurulmuş; Solon, Pitagoras ve ben
zeri Yunanlı düşünürler dinsel önderler ya da peygamberler ola
rak yöre halkınca kutsanmışlardır. ı 6
İskender'in M Ö 323'te ölümü sonrası generalleri onun bırak
tığı miras üzerinde kavgaya tutuşmuşlar; bu çekişme sonrası ni
hayet İskender'in üzerinde egemenlik tesis ettiği alan ikiye ayrıl
mıştır. Böylelikle Ptolemy, batı bölgelerinde egemenliğini ilan
ederken, Selevkidler doğu bölgelerinde iktidar olmuşlardır. Se
levkidler döneminde Urfa ile birlikte Antakya da önemli bir mer
kez olarak ön plana çıkmıştır. Özellikle Antakya, MÖ 300 civa
rında başkent olarak gelişmeye başlamıştır. 1 7
Helenizmin bölgeye girişinde Selevkidlerden sonra etkili olan
ikinci güç Romalılardır. MÖ 1. yüzyıldan itibaren yöreye egemen
olan Romalılar da kurdukları garnizon merkezleri ve koloniler
aracılığıyla, sahip oldukları Helen geleneğinin bölgedeki etkin
konumunu güçlendirmişlerdir.
Urfa'nın da içinde bulunduğu bölgede Helenizmin etkinliği
nin sürdürülmesinde ve yörenin kültürel açıdan Helenleştiril
mesinde etkin rol oynayan üçüncü unsur ise Hıristiyanlık ol
muştur. Erken dönemlerden itibaren Antakya merkezli Helenis
tik İsa cemaati arasında filizlenip ortaya çıkan Hıristiyanlık, kı
sa zamanda Helen kültürünü ve geleneğini adapte etmiştir. Her
ne kadar Urfa, Nusaybin ve benzeri merkezler, başta dil olmak
16 Bkn. İbnu'n-Nedirn, Fihrist, s. 3 1 8 .
ı7 O'leaıy, How Greek Science Passed t a the Arabs,
ss.
6-7.
Antik Dönemde Urfa Paganizmi
89
üzere bu kültüre bir müddet direnç gösterseler de özellikle MS
4. yüzyıldan itibaren Roma İmparatorluğunun resmi dinsel öğ
retisi olan Hıristiyanlık, kendisini Roma İmparatorluğu ile öz
deşleştirerek doğuda Helenizmin yayılması işinde öncülük et
miştir. 1 8
Helenizmin yörede yaygınlaşmasının en somut meyvesi, Eski
Yunan kültürüne ait mirasın yörede tanınması ve bu tanışıklık
la birlikle zamanla Eski Yunan geleneğiyle yerel kültürel unsur
ların eklektik bir türevi şeklinde ortaya çıkan senkretik yapılar
da görülmektedir. Helenizmle temas halinde olan bu bölgede ko
nuşulan dil Aramice'nin doğu diyaleğiydi. ı9 Esasen bu bölge, Es
ki Ahit dönemlerinden itibaren halkından dolayı Aram diyarı ola
rak adlandırılmaktaydı. Örneğin Eski Ahit'te Hz. Yakub, kardeşi
Esav ile yaşadığı sorun nedeniyle annesi tarafından Aram diyarı
na, dayısı Laban'ın yanına gönderilmişti.20 Burada söz konusu
edilen Aram diyarı, kuzey Mezopotamya bölgesiydi. Yöre halkı ya
ni Aramiler tarafından konuşulan dil Hıristiyan yazarlarca "Su
raye" şeklinde adlandırılmaktaydı. Yörede konuşulan Arami
ce'nin doğu diyaleğine bu ismin verilmesi, muhtemelen, Hıristi
yan yazarlarca bu dilin merkezinin Roma'nın Suriye eyaleti oldu
ğu kanaatinden kaynaklanmıştır.2 ı Gerçekten de Süryanice,
Soğmatar'dakiler gibi pagan döneme ait bazı kitabeler hariç, ade
ta Urfa merkezli Hıristiyanlığın dili görüntüsündedir.22 Öyle ki ol
dukça erken sayılabilecek bir dönemde (MS 200 civarında) Kita
bı Mukaddes Süryaniceye çevrilmiş durumdaydı.23 Hıristiyanlık
ı 8 O'leaıy. How Greek &lence Passed to the Arabs, s. 1 8 .
1 9 Aramcayı Batı ve Doğu Aramcası şeklinde ikiye ayırmak mümkündür. Aram
canın Batı diyalekleri arasında Nebatice, Palmira dili, Hz. İ sa döneminde de
konuşulan dil olan Filistin Aramicesi ve Samaıya Aramicesi sayılabilir. Doğu
diyelekleri arasında ise Süıyanicenin yanı sıra Yahudi Babil Aramicesi ve Sa
biilerce konu:, ..ı!an Mandence sayılabilir. Bkn. S.A. al-Theeb, Aramaic and Na
bataean Inscriptions From North-West Saudi Arabia, Riyadh 1993, ss.27-29.
20 Bkn. Tekvin 25:20, 27:42-43, 28: 10.
2 1 O'leaıy, How Greek &ience Passed to the Arabs, s. 1 82 n. 1 .
22 J.F. Healey, First Studies in Syriac, Birmingham 1980, s . 1 .
23 J.F. Healey, The Early Alphabet, London 1 990, s . 49.
90
Anadolu'da Paganizm
döneminde Süıyanice, Antakya. Urfa ve Nusaybin gibi merkezler
de bir yandan Hıristiyan geleneğinin yorumlanmasında, özellikle
Doğu Hıristiyan yorumunun savunulmasında kullanılırken, bir
yandan da Hıristiyanlık öncesi döneme ait Eski Yunan kültürel
mirasının çevrilip yorumlanmasında önemli bir işlev gördü. Özel
likle İslami dönemde, Süıyanice konuşan Harranlı paganlar ta
rafından yapılan çalışmalarla, Helen kültürüne ait felsefi mirasın
Arapçaya aktarılmasında Süıyanice aracı rol oynadı. Ünlü Sabit
ibn Kurra ve benzeri yazarlar, hem telif olarak kaleme aldıkları
çeşitli eserlerinde Arapça ile birlikte Süıyaniceyi de yoğun olarak
kullandılar, hem de Yunancadan Süıyaniceye birçok çeviri yap
tılar. Böylelikle Helen kültürel mirasının sonraki kuşaklara akta
rılmasında, yorumlanmasında, hatta günümüze kadar ulaşma
sında yöredeki Arami halkın ve onların yerel dili olan Süıyanice
nin tartışılmaz önemli rolü olmuştur.
2. Nusaybin Okulu ve Süıyani Geleneği
Nusaybin (ya da eski adıyla Nasibina veya Nisibis24) , antik
dönemin önemli siyasal ve kültürel merkezlerinden birisidir. Çe
şitli Süıyani yazarlar, çalışmalarında, yanlışlıkla bu şehirden
Kitabı Mukaddes'te geçen Soba ismiyle bahsetmektedirler.2 5 Nu
saybin, öteden beri batı ile doğu. Anadolu ve Suriye ile İran ara
sında bir köprü olmuştur. Uzun süre İran hanedanlarının siya
sal egemenliğinde olan bu şehir, Büyük İskender'in Doğu fethiy
le Yunan egemenliğine girmiş ve birçok komşusu gibi önemli bir
Yunan kolonisi haline gelmiştir. Stratejik önemi nedeniyle
önemli bir konaklama ve yerleşim merkezi olan Nusaybin'de do
ğudan batıya birçok kültürel kimlik buluşma ve birbiriyle karı
şarak ze�ginleşme fırsatını bulmuştur. Yörenin yerli Arami pa
gan geleneği MS 2. yüzyıldan itibaren hızla Hıristiyanlaşmaya
.
başlamış; ancak buna rağmen Yahudilik, Mecusilik ve benzeri
farklı inançlar da yaşamaya devam etmiştir. MS 3. ve 4. yüzyıl-
24
25
Bkn. S. Parpola, Neo-Assyrian Toponyms, Kervelaer 1970, ss. 258vd.
J.-M. Fiey, Nisibe, Louvain 1 977, s.18.
Antik Dönemde Urfa Paganizmi
91
larda Nusaybin'de çok sayıda Yahudi yerleşimcinin bulunduğu
ve bir Yahudi akademisinin varlığı bilinmektedir. Rabbi Yudah
ben Batira tarafından kurulmuş olan bu akademi, Nusaybin'in
4. yüzyıl başlarında Roma egemenliğine girdiği döneme kadar
aktif olarak faaliyetlerini sürdürmüştür. 2 6
Helenizm'in etkisi altındaki birçok merkezde olduğu gibi Nu
saybin'de de eğitim ve bilim dili olarak Yunanca kullanılmaktay
dı. Diğer taraftan yerli halkın kullandığı günlük dil ise Arami
ce'nin Doğu lehçelerinden Süryanice idi. MS 4 . yüzyıl başların
da Nusaybin Hıristiyan cemaatinin başında bulunan piskopos
Yakub, adeta kapanan Yahudi akademisinin bir devamı mahiye
tinde olan, ancak Yahudilik yerine Hıristiyan teolojisi eğitimi ve
ren bir okul kurdu. Bu okul tıpkı İskenderiye ve Antakya'da bu
lunan Hıristiyan eğitim merkezleri gib� . temelde, yerli Arac
mi/Süryani Hıristiyan halk arasında Latin patristik teolojisini
öğretmeyi hedeflemekteydi. Yakub tarafından kurulan bu oku
lun başına Efraim (306-373) getirildi. Süryani edebiyatın ünlü
siması �lan Efraim'le birlikte okul. bir anda yörede büyük bir
şöhret kazandı ve patristik teolojinin Süryanice kaleme alınan
birçok eserinin yazıldığı merkez oldu. 27
Yöredeki Roma'ya bağlı önemli bir Hıristiyan merkez olan
Nusaybin, MS 363'te İranlıların eline geçti. Bu, Nusaybin'deki
akademya'nın ikinci kez dumura uğraması demekti. Zira daha
önce, Romalıların şehri ele geçirmesiyle şehirdeki Yahudi akade
misinin kapanışı gibi, bu defa da İranlıların egemenliğiyle şehir
deki Hıristiyan akademisi kapanmak durumunda kaldı. İran is
tilasına karşı şehir halkıyla birlikte mücadele eden Efraim ve be
raberindekiler, şehrin düşmesiyle Urla'ya (Edessa'ya) kaçtılar.
Efraim ve Nusaybin okuluna bağlı beraberindeki diğer hocalar,
kısa zamanda Urfa'da eğitim faaliyetlerine ve teolojik çalışmala
rına yeniden başladılar. Onların bu çabası Urfa İlahiyat Oku-
26 O'Jeaıy. How Greek Science Passed to the Arabs, s. 47.
27 O'Jeary, How Greek Science Passed to the Arabs, s. 48.
92
Anadolu'da Paganizm
lu'nun kurulmasıyla sonuçlandı. Efraim, 373'teki ölümüne de
ğin kendisini Urfa okulunun geliştirilmesine adadı. 28
Böylelikle Nusaybin akademisi, Urfa İlahiyat Okulu'nun ku
ruluşu ve gelişmesinde önemli rol oynayan bir merkez olmuştur.
Şüphesiz, Efraim öncesi dönemde de Urfa'da Hııistiyan teolojisi
ile ilgili birçok çalışma yapılmıştır. Hatta Marcionculuk ve Bar
daysancılık gibi heterodoksal akımla�. Urfa Hııistiyanları arasın
da kendilerine önemli yer ve taraftar bulmuşlardır. Bu hetero
doksal akımlara karşı, Hıristiyan ortodoksisini savunan birçok
Hıristiyan ilahiyatçı da Urfa ve civarında yaşamıştır. Bununla
birlikte özellikle Efraim ve sonrası Urfa merkezli olarak yapılan
teolojik çalışmalar, Süryani diline dayalı Doğu Hııistiyan edebi
yatının birçok ürününün ortaya çıkmasına neden olmuştur.
3. Urla'nın Pagan Dönemine İlişkin Kaynaklar
Geleneksel anlatılara göre MS 2. yüzyılda kral VIII. Abgar'ın
(Büyük Abgar) maiyetiyle birlikte Hıristiyanlığı kabul etmesi
sonrası hızla Hııistiyanlaşan Urfa (ya da o zamanki adıyla Edes
sa) , MÖ 4. yüzyıldaki kuruluşundan Abgar dönemine kadar
Asur-Babil dinsel geleneğini sürdüren bir şehir görünümündey
di. Her ne kadar Hııistiyanlık Abgar döneminden itibaren Ur
fa'da hızla yaygınlaşmış ve Joshua the Stylite'ın tarihinde (Chro
nide) belirttiği gibi, şehirdeki putperest inanışlar ve ıitüeller be
şinci yüzyıl sonlarına kadar devam etmiştir.29 Yörenin dinsel ve
siyasal merkezi olarak Harran, sahip olduğu dinsel değerler ve
politik önemi nedeniyle, MÖ üçüncü bin yıldan itibaren her za
man Kuzey Mezopotamya bölgesinde ön plana çıkan bir merkez
olmuştu. Bununla birlikte, Selevkidler döneminde bir garnizon
kenti olarak gelişen Urfa, Hııistiyanlığın yörede yaygınlaşması
öncesi dönemde hızla gelişme sürecine girmiş ve kısa zamanda
Kuzey Mezopotamya bölgesinin önemli bir merkezi haline gel28 O'leaıy. How Greek Science Passed to the Arabs, s. 49.
29 Bkn. S.K. Ross, Roman Edessa. Politics and Culture on the Eastem Fringes of
the Roman Empire, 1 1 4·242 CE, London/New York: Routledge 200 1 , s. 86.
Antik D önemde Urfa Paganizmi
93
miştir. Nitekim İslami döneme gelindiğinde, Ebu Yusuf gibi
Müslüman hukukçuların da belirttiği gibi, 30 Harran'ı da içine
alan bölgenin siyasal merkezi statüsü Urla'ya geçmiştir. Yörede
bir garnizon kenti ve siyasal bir merkez olarak yükselmesine ve
siyasal açıdan inisiyatifi Harran'dan almasına rağmen Urfa, yö
rede, hiçbir zaman, ne İsa öncesi dönemde ne de İsa sonrası dö
nemde geleneksel Asur-Babil paganizminin merkezi olmuştur.
Zira Urla'nın kuruluşundan itibaren komşusuyla amansız bir
siyasal rekabet yaşayan ve ilerleyen dönemde siyasal merkez ol
ma bağlamında inisiyatifi tamamen Urfa'ya kaptıran Harran ,
her zaman yöredeki yıldız-gezegen kültüne dayalı politeizmin
merkezi olma özelliğini korumuştur. 3 ı Nitekim Harraniler, bu
nu, MS 13. yüzyıldaki Moğol saldırısında şehrin son pagan tapı
nağının yerle bir edilişine ve şehrin diğer halkıyla birlikte son
pagan sakinlerinin Mardin ve civarına sürülmesine kadar sür
dürmüşlerdir.
Hıristiyanlık öncesi Urla'nın dinsel yapısıyla ilgili kaynaklar
oldukça sınırlıdır. Bunları başlıca iki grupta toplamak müm
kündür: (i) Urfa paganizminin tanrılar panteonu, kült ve ritüel
leri hakkında bilgi veren yazılı kaynaklar ve (ii) Urfa ve civarın
da bulunan ve yörenin paganist yapısını yansıtan arkeolojik ma
teryaller.
Urfa paganizmiyle ilgili bilgi veren yazılı kaynaklarda yer
alan, Urla'nın pagan kült ve ritüelleriyle ilgili tanımlamalar ol
dukça sınırlıdır; genellikle birkaç cümleyi geçmez. Bu yazılı
kaynaklar arasında en erken dönemlere uzananları; Urfalı meş
hur heretik Bardaysan'ın "Ülkelerin Hukuku Kitabı" ile Filozof
30
3ı
Ebu Yusuf, Kitcibu'l-Harcic. s. 43.
İslam öncesi dönemde Harranlılarla Urfalılar arasındaki amansız rekabet Har
ranlı paganlara ait çeşitli dinsel metinlere de konu olmuştur. Örneğin, yukan
da kendisinden bahsettiğimiz Harranlı Baba, kehanetinde, ileride (ilahi bir kur
tancının gelmesinin beklendiği eskatolojik dönemde) Urfa'nın yıkılacağından ve
Urfalılar tarafından gasp edilmiş olan suyun tekrar Harran'a verileceğinden, yı
kılan Urfa'nın taşlarıyla Harran'ın yeniden imar edileceğinden bahsetmektedir.
Bkn. Rosenthal, "'The Prophecies of Baba the Harranian". ss. 22 1-225.
94
Anadolu'da Paganizm
Meliton'un tahminen Antonius Sezar'ın huzurunda sunduğu
söylevdir. Gerek Bardaysan gerekse Meliton'un söylevi, Urfalı
ların bazı tanrı kültleriyle bu kültler çerçevesinde yapılan ritü
eller hakkında kısa bilgiler vermektedir. Bunlardan başka MS
dördüncü yüzyıla ait İmparator Julian'ın hitabesi ile dördüncü .
yüzyıl sonları ya da beşinci yüzyıl başında derlendiği tahmin
edilen Addai'nin Öğretisi ile Suruçlu Yakub'un (Jacob of Serug)
"Putların Yıkılışı Hitabesi" de Urfa paganizmi ile ilgili bilgi veren
kaynaklar arasındadır. Addai'nin Öğretisi (Doctrine of Addail32
olarak adlandırılan ve İsa Mesih'in ölümü sonrası Urla'ya gön
derilen Havari Addai'nin efsanevi hikayesini konu edinen met
ne dair ilk rivayetlere, Kilise tarihçisi Eusebius'un eserinde
(Ecclesiastical History) rastlanır. Ancak elimizdeki metin daha
sonraki dönemlere ait olan bir versiyondur. Burada Addai, Ur
fa kralı Abgar ve halkını Hıristiyanlığa davet ederken satır ara
larında hem Urfa tanrılar panteonu ve çeşitli pagan ritüelleri
hem de Urfa'daki çeşitli kült merkezleri hakkında bilgi verir.
Suruçlu Yakub (45 1-52 1 ) da şiirsel metin tarzı eserinde pagan
larca tazim edilen birçok puttan ve bunlara nerede kimler tara
fından tapınıldığından bahsederken, Urfa ve -yukarıda incele
diğimiz gibi- Harran tanrılar panteonunda yer alan çeşitli tanrı
kültlerinden de bahseder.
Urfa paganizmine ilişkin bilgi veren yazılı metinler arasında
Şehit Şarbel'in (Martyr Sharbel) İşleri'ni (Acts of SharbeO de sa
yabiliriz. Bu metin, Urfalı bir pagan başrahip olan Şarbel'in, pis
kopos Barsamya'nın çabalarıyla nasıl Hıristiyan olduğunu an
latmaktadır. Metinde, Nisan'ın sekizinde düzenlenen büyük fes
tivalde bütün Urfa tanrılarının, Nebo'nun, Bel'in ve diğerlerinin
süslenerek şehrin ortasındaki büyük kült merkezinde nasıl top
landıkları ve bu tören esnasında Şarbel'in nasıl Hıristiyan oldu
ğu anlatılır.33 Son olarak, Ephrem Syrus gibi çeşitli erken dö
nem kilise yazarlarının apolojetik türü eserlerinde de Urfa ve yö32 Adda!, The Teaching ofAddai, 1981.
33 Dıijvers, Cu!ts and Beliefs at Edessa, s. 35.
Antik Dönemde Urfa Paganizmi
95
resindeki bazı pagan uygulamalar ve geleneklerle (büyü, sihir ve
astroloji gibi) ilgili bilgilere rastlamak mümkündür.
Urfa paganizmi ile ilgili bilgi veren kaynaklar arasında, günü
müze kadar ulaşmış olan çeşitli arkeolojik materyal de önemli
yer tutar. Bunlar arasında Urfa ve civarında buhman çeşitli hey
kel ve figürler, dikitler, yapı kalıntıları, Süryanice kitabeler, mo
zaikler, mezarlar ve mezar kitabeleri sayılabilir. Urfa'da Balıklı
Göl ve civarında yapılan kazı ve incelemelerde elde edilen bazı
heykeller ve diğer materyaller, Urla'nın tarih öncesi döneme ait
politeizmi hakkında bilgi vermektedir. Bununla birlikte, elimizde
mevcut olan arkeolojik materyalin hemen hemen tamamına ya
kını, Urla'nın hemen Hıristiyanlık öncesi ya da erken dönem Hı
ristiyan tarihine aittir. Ayrıca Urfa ve yöresine ait Urla'nın pagan
dönemlerinden kalma paralar da Urfa paganizmi hakkında
önemli bilgiler taşımaktadır. Birazdan üzerinde duracağımız "Ba
lıklı Göl" ve etrafındaki dikitler/ sütunlar örneğinde olduğu gibi,
Urla'nın pagan döneme ait değerlerinin bir kısmının, -yöre halkı
tarafından bunlara farklı dinsel anlamlar yüklense de- günü
müzde de kutsiyetini devam ettirmesi, Urla'nın dinsel tarihine
ilişkin bu arkeolojik değerlerin korunması açısından önemlidir.
4. Yıldız-Gezegen Kültü
Hıristiyanlık öncesi dönemde Urfa (Edessa) dininin en temel
karakteristik özelliği, tıpkı komşuları Harran, Hierapolis ve Pal
mira gibi, Asur-Babil yıldız-gezegen kültüydü. Urfa, gittikçe ar
tan siyasal ve stratejik konumuna ve bu doğrultuda yörede siv
rilmesine rağmen, bu kültü temsil etme konusunda bulunduğu
bölgede bir merkez olamadı; zira komşusu Harran -daha önce
de ifade ettiğimiz gibi- her zaman yıldız ve gezegen kültünün
merkezi olma konumunu sürdürdü.
Pagan dönemde Urfalıların inanç ve ritüelleri, yıldız ve yedi
gezegen (Güneş, Ay, Jüpiter, Venüs, Merkür, Satürn ve Mars)
kültü etrafında şekillenmekteydi. Yıldız-gezegen kültü, Hıristi
yanlığın şehirde yerleşmesi sonrası dönem de dahil yüzyıllarca
Anadolu'da Paganizm
96
varlığını sürdürdü. 34 Yöredeki diğer merkezler gibi Urfa'da da
yıldız-gezegen kültü çerçevesinde astrolojik gözlem ve kehanet
ler oldukça gelişmiş durumdaydı. Esasen bu durum, halkın
bağlı olduğu popüler din ile filozoflar arasındaki bir bağı da
oluşturuyordu. Urfalıların astrolojide ne kadar mahir oldukları
nın bir delili ünlü Bardaysan'dır. Hıristiyan olmakla birlikte
Bardaysan ( 1 54-222) , elimizde bulunan eserinde savunduğu,
yıldız ve gezegenlerin insanların kaderleri üzerindeki etkilerini
tartışan görüşlerinde, Urfa'daki pagan geleneğin astrolojik biri
kimlerinden istifade etmektedir. Bardaysan, eserinde gezegen
kültüyle ilişkili olarak şöyle demektedir:
... zenginlik ve fakirlik, hastalık, sağlık ve fıziksel rahatsızlıktan onla
nn maruz kaldığı her şey Yedi (gezegen) olarak adlandmlan bu yıldız
ların rehberliğiyle onlara ulaşır; onlar yedi gezegen tarafından yöneti
lirler. .. . Babilli Kaidelilerin (yıldız-gezegen kültü tapıcısı paganlann)
kitaplannda okumadın mı? Orada, çeşitli evrelerinde yıldızların insan
ların kaderlerini nasıl etkiledikleri anlatılmaktadır.35
Yaşadığı dönemde Urfa'da paganist inançlar ve ritüeller hfila
revaçta olan Bardaysan'ın bu ifadeleri, paganlar arasında yıldız
ve gezegenlere yönelik inancı göstermesi açısından oldukça
önemlidir. Nitekim, yıldız ve gezegenlerin ilahi varlıklar olarak
hem insanlarla yüce tanrı/tanrılar arasında aracı varlıklar ol
duklarına, hem de bunların insanların kaderlerini etkiledikleri
ne yönelik inancın, Orta Çağdaki Harranlı paganlar tarafından
MS 13. yüzyıla kadar sürdürüldüğü bilinmektedir.
Tıpkı Harran'da olduğu gibi, Urfa'da da yıldız-gezegen kültü
bağlamında ay ve güneş tapıcılığı önemli bir yer tutmaktadır.
Urfalıların dinsel geleneklerinde ay kültüne yer verdiklerini gös
teren önemli delillerden birisi, bu döneme ait Urfa'daki paralar
da hilal figürünün kullanılmasıdır.36 Bu paralarda Kral Abgar'ın
34 Segal, "Tiıe Planet Cult of Ancient Harran", ss. 2 12-213.
35 Bardaisan, The Book of the Laws of Countries, ss. 29, 40 -4 1 .
36 Bkn. Hill, Catologue of the Greek Coins ofArabia, Mesopotamia and Persia, s.
94.
Antik Dönemde Urfa Paganizmi
97
başlığı/tacı üzerinde hilalle yıldız motifinin birlikte kullanılması
dikkati çekmektedir. Bundan başka bu dönem ait "S!n'in hiz
metçisi/kulu" gibi şahıs isimlerinde de ay tanrısı Sin kullanıl
maktadır. 37 Urfa'daki ay kültüne Addai'nin Öğretisi de değinir:
Bu şehıin Tann'ya karşı olan paganizmle dolu olduğunu görüyorum.
Tapındığınız Nebo idolünü/putunu ve tazim ettiğiniz Bel'i yapan kim
dir? Aranızda bulunan, komşularınız Harran halkı gibi Bat Nikkal'a
tapınan, Mabbug/Hierapolis halkı gibi Tar'ata'ya, Araplar (Arbdye) gi
bi "kartal"a ve size berızeyen Harran halkının diğerleıi gibi Güneşe ve
Aya tapınanlara bakın. Parlayan yıldızların ya da bir parlak yıldızın
tutsağı olmayın; zira yaratılan şeylere tapınan kişi Tann hııZurunda
lanetlenir. 38
Bu kaynaklardan, pagan Urfalıların inançlarında Ay tanrısı
Sin kültüne de yer verdikleri anlaşılmakla birlikte, tanrı Sin'in,
Harran'da olduğu gibi Urfa tanrılar panteonunun zirvesinde ol
ması söz konusu değildir. Zira, gerek yukarıda Addai'den yaptı
ğımız alıntıda gerekse Urfa paganizmi ile ilgili diğer kaynaklarda
Sin'in ötesinde Nabu, Bel ve Atargatis (Tar'ata) gibi tanrısal var
lıkların Urfa panteonunda daha öncelikli pozisyonda oldukları
anlaşılmaktadır. Diğer taraftan Segal gibi bazı araştırıcılar, -yu
karıda incelediğimiz- Soğmatar ile Urfa arasında yakın bir irti
bat olabileceğini tartışmaktadırlar. 39 Buna göre Soğmatar, yal
nızca Harranlılar için değil Urfalılar için de bir kült merkezi ola
rak kullanılmaktadır. Aynca Segal, Soğmatar'da Maralahe kültü
amblemlerinin bir kürsü ve -Pognon mağarasındaki nişin sağın
da ve solunda bulunduğu gibi- tepesinde hilal bulunan bir sü
tun olduğunu; kürsü ve sütun figürlerinin Elagabalus (MS
üçüncü yüzyıl başları) dönemine ait Urfa paralarında da bulun
duğunu belirtir. Yine Segal, Soğmatar'da yüce Tanrı olarak ön
plana çıkan Maralahe'ye Urfa kitabelerinde de atıfta bulunuldu
ğunu belirtmektedir. Urfa'da Kırkmağara'da bulunan bir mezar
kitabesinde "kim benim kemiklerimi buradan kaldırırsa . . . Ma37 Segal. Edessa: The Blessed City. s. 50.
38 Addai, The Teaching ofAddai. s. 49.
39 Bkn. Segal. "Pagan Syriac Monuments in the Vilayet of Urfa", s. 1 07.
Anadolu'da Paganizm
98
ralahe tarafından lanetlensin" denilmektedir. 40 Yukarıda incele
diğimiz gibi, Maralahe (tanrıların rabbi) , ay tanrısı Sin için kul
lanılan bir unvan olduğuna göre, Urfa'daki kitabede de bu terim
Sin'i kastediyor olmalıdır.
Urfa'daki Sin kültüyle ilişkili olabilecek bir diğer kavram, Ad
dai'nin Öğretisi'nde bahsettiği Bat Nikkal'dır. Nikkal ya da Nin
gal, antik dönemde Harran'da ay tanrısı Sin'in eşidir. Bat Nikkal
(Nikkal'ın kızı) ise Sin'le Ningal'in kızı olduğu düşünülen İş
tar/Venüs ya da Atargatis'tir. Bu da Harran'da olduğu gibi tan
rı Sin ve ailesinden oluşan silsileye Urfa panteonunda da yer ve
rildiğini göstermektedir.
Pagan dönemde Urfa'da Güneş kültü de oldukça önemlidir.
Julian Hitabesinde "ebediyen Güneş'e kutsal olan bir yer" olarak
tanımlanan4 1 Urfa'da, şehrin giriş kapılarından birisi Beth Şe
meş olarak adlandırılmakta, aynca "Barşmaş", "Ebedşemeş" ve
"Şamaşgarem" gibi şahıs isimleriyle pagan Urfalılar güneş tanrı
sına tazimlerini ifade etmektedirler. 42 Bundan başka Urfa yakın
larındaki Deyr Yakub'taki bir kült merkezinde Amaşmaş'a atfe
dilen Süryanice bir mezar kitabesi bulunmaktadır.43 Buradaki
Amaşmaş isminin de Şamaş'la ilişkili olduğu açıktır. Bütün
bunlar Urfa dinsel geleneğinde güneş tanrısı Şamaş kültüne, di
ğer gezegensel tanrı ve tanrıçalar gibi önemli bir yer verildiğini
göstermektedir. Bundan başka, yukarıda Addai'den yaptığımız
alıntıda da görüleceği gibi Urfa paganizmiyle ilgili literatürde de
Urfa'nın Güneş kültüne değinilmekte ve halkın Harranlılar gibi
Güneşe tapındıkları vurgulanmaktadır.
40 Bkn. Segal, "Pagan Syriac Monuments in the Vilayet of Urfa", s. 107; aynı ya
zar, Edessa: The Blessed City, s. 58. Ayrıca bkn. Drijvers, Old-Syriac Edessan
Inscriptions. no. 35. Drijvers, burada Maralahe'nin ay tanrısı Sin'i değil. tanrı
Bel'i kastedebileceğini belirtir. Drijvers, Cu!ts and Beliefs at Edessa. s. 75.
4 ı Ross, Roman Edessa Politics and Culture on the Eastem Flinges of the Roman
Empire, 1 1 4-242 CE, s. 88.
42 Segal. Edessa: The Blessed City, s. 50; aynı yazar, "Pagan Syriac Monuments
in the Vilayet of Urfa", s. 107 n. 30.
43 Segal, "Pagan Syriac Monuments in the Vilayet of Urfa", s. 1 16.
Antik Dönemde Urfa Paganizmi
99
Urfalılann gezegen kültünde, birazdan üzerinde duracağımız
Jüpiter (Bel), Merkür (Nabu) ve Venüs (Tar'ata, Bat Nikkal ya da
parlak yıldız) de oldukça önemlidir. Hatta bunların Sin (ay) ve
Şamaş (güneş) kültlerinden daha önemli olduklan da söylenebi
lir. Diğer gezegenlerden Uranüs ve Satürn de -her ne kadar
isimleri Urfa paganizmiyle ilgili yazılı literatürde ve yazıtlarda
geçmese de- Urfa gezegen kültünde yer verilen tannsal varlıklar
arasındadır. Nitekim Urfa'da ele geçirilen paralarda, Urfa kralla
nnın başlıklan/taçları üzerinde hilal içinde bazen tek yıldız ba
zen de iki ya da üç yıldız bulunmaktadır. Bunlar, Venüs'le bir
likte diğer gezegenler gibi, Uranüs ve Satürn'e de işaret edebilir.
Bundan başka, Nebo (Nabu). Bel, Venüs, Ay ve Güneşten bah
seden Addai'nin Urfa panteonuyla ilgili pasajındaki, "parlayan
yıldızlar" ifadesi Uranüs ve Satürn'ü kastediyor olabilir.
5. Nabu ve Bel Kültleri
Urfa panteonuyla ilgili bilgi veren Hıristiyan kaynaklarda
(Addai'nin Öğretisi, Suruçlu Yakub ve Şarbel'in İşleri'nde), paga
nist Urfalılann inandıklan tannsal varlıklar arasında Nabu (Ne
bo) ve Bel ikilisi hep ön plana çıkanlır. Örneğin, "tapındığınız
Nebo ve tazim ettiğiniz Bel'i yapan kimdir?" diye Urfa politeizmi
sorgulayan Addai'nin Öğretisi'nin diğer çeşitli bölümlerinde de
Nabu ve Bel kültlerinden şöyle bahsedilir:
Bu şehrin başrahipleri Şavida ve Ebednebo (Abdnebo) ile arkadaşlan
Piroz ve Danaku'ya gelince; onlar, onun yaptığı işaretleri gördüklerin
de acele ettiler ve tannlan Nebo ve Bel'e kurban sunulan yüksek yer
leri (altarlan) kınp parçaladılar; yalnızca şehrin ortasında bulunan
yüksek yer (altar) hariç. .44
.
Yine, ay ve güneşten, Bel ve Nebo'dan ve aslında tann olmasalar da
tann olarak adlandırdıklan diğerlerinden sakın.45
Benzer şekilde Suruçlu Yakub, "Şeytan, Urla'ya diğer birçok
lan gibi Nebo ve Bel'i yerleştirdi" demekte, Şarbel'in İşleri ise, Ni-
44 Adda!, The Teaching ofAddai, s. 69.
45 Adda!, The Teaching ofAddai, ss. 87-89.
1 00
Anadolu'da Paganizm
san'ın sekizindeki büyük festivalde, şehir merkezindeki büyük
altara diğer tanrılarla birlikte Nebo ve Bel'in süslenerek getiril
diklerini anlatmaktadır.46
Bu anlatılar, Nabu ve Bel'in, Edessa tanrılar panteonun zir
vesinde yer alan ikili olduğunu göstermektedir. Nabu ve Bel, ge
rek Asur-Babil gerekse Kuzey Mezopotamya ve Suriye bölgesi
dinsel geleneklerinde erken dönemlerden itibaren önemli yer tu
tan tanrısal varlıklardır. Bel ve Nabu , Babil'de "Bel-Nanai-Nabu"
şeklinde oluşan tanrısal teslisin iki yüce varlığı idiler. Özellikle
Babil'de Borsippa şehrinin yüce tanrısı olan Nabu için meşhur
tapınak Ezida inşa edilmişti. Tanrı Bel'in oğlu olduğu düşünü
len Nabu, Babil hikmet ve kader tanrısıdır. Aynı zamanda onun,
yazının mucidi olan ve yüce tanrı ile insanlar arasında aracılık
yapan bir tanrısal varlık olduğuna da inanılırdı. Bundan başka
onun hayat veren bir tanrı olduğuna, ölüleri diriltebildiğine ve
bolluk ve bereket getirdiğine de inanılırdı. Diğer taraftan tanrı
Bel ise gezegenlerin ve yıldızların rabbi/ sahibi ve efendisi olan,
dünyayı yöneten ve ona verimlilik sağlayan yüce tanrısal güç
olarak kabul edilirdi. Onun, kozmostaki ve toplumdaki düzeni
temsil ettiği düşünülürdü. Onun kültü sıklıkla astrolojik tören
ler içerirdi; zira astrolojinin ilahi yaratıcının planlarını ve kıla
vuzluğunu ortaya çıkardığına inanılırdı. Nisan ayı başlarında bu
tanrı için Yeni Yıl festivalleri düzenlenirdi.47 Gerek Nabu gerek
se Bel. Babil'de kral ve yöneticilerin özel ilgi gösterdikleri tanrı
sal varlıklardı.
Nabu ve Bel terimlerinin, pagan Urfalıların şahıs isimlerinde
de kullanılmakta olduğu görülmektedir. Örneğin Addai'nin riva
yetinde kendisinden bahsedilen Urfalı başrahip Ebednebo (ya da
Abdnebo) gibi. Bundan başka Urfa'daki çeşitli kitabelerde Bar
nabis, Bamaba, Belbana, Belşu, Zalbel ve Beli gibi şahıs isimle
rine de rastlanmaktadır.
46 Drijvers. Cults and Beliefs at Edessa. s. 43.
47 Bkn. Drijvers. "The Persistence od Pagan Cults and Practices in Christian
Syria", s. 37.
Antik Dönemde Urfa Paganizmi
101
Çeşitli kaynaklarda tanrı Bel gezegenlerden Jüpiter'le, Nabu
ise Merkür'le özdeşleştirilmektedir. Örneğin, Bamaba ile Pav
lus'un Listra'ya seyahatinde Listralıların Bamaba'yı Yunan tan
rılarından Zeus'la Pavlus'u da Hermes'le özdeşleştirmelerine iliş
kin Resullerin İşleri 14: 1 2'de geçen ifadenin Gannat Bussame
yazmasındaki versiyonunda, Listralılarca Bamaba'nın Müşteri
(Bel
=
Jüpiter) ile Pavlus'un ise Utarid (Nabu
=
Merkür) ile öz
deşleştirildiği ifade edilir.48 Bundan başka Nabu, Helen gelene
ğinde de Hermes'le özdeşleştirilmiş, örneğin Pseudo-Lucianus
Hermes'i Hierapolis-Mabbug tanrısı olarak adlandırmıştır. Ayn
ca Nabu-Hermes ilahi şarkıcı Orpheus ile de özdeşleştirilmiş ve
lir ile temsil edilmiştir.49 Nitekim paganist Urfalıların Nabu için
düzenledikleri festivallerde de kurban törenleri yanı sıra çalgılar
çalıp şarkılar söyledikleri bilinmektedir.
6. Atargatis Kültü ve Balıklı Göl
Urfa paganizminin tanrılar panteonuyla ilgili önemli kaynak
larımızdan Addai'nin Öğretisi ve Bardaysan, Urfa'daki Tar'ata
kültünden bahseder. Addai, Urfalıların Mabbug (Hierapolis) hal
kı gibi Tar'ata'ya tapındıklarını belirtmektedir. Aynca o, bir di
ğer ifadesinde de Urfalıları parlak yıldızın tutsağı olmamaları ko
nusunda uyarmaktadır. so Geleneksel olarak, gençliğinde Hiero
polis'te bir pagan rahip olarak eğitim almış olduğu, fakat sonra
dan Urla'ya döndükten sonra buradaki Hıristiyanların etKisiyle
Hıristiyanlığa geçtiği söylenen Bardaysan5 ı ise eserinde, kral
Abgar'ın Hıristiyan olduktan sonra, Urfalı paganların Tar'ata
kültü çerçevesinde uygulamakta oldukları bir adetlerini nasıl
yasakladığını ilgili şöyle anlatır:
Suriye ve Urfa'da Tar'ata'ya tazim amacıyla kendini hadun etme ade
ti vardı. Ancak Kral Abgar ihtida ettikten (Hıristiyan olduktan) sonra,
48
49
50
51
Drijvers. Cults and Beliefs at Edessa, ss. 74-75.
Drijvers. "Bardaisan of Edessa and the Hermetica", s. 195.
Addai, The Teaching ofAddai, s. 49.
Bkn. Drijvers, Cults and Beliefs at Edessa, s. 78.
1 02
Anadolu 'da Paganizm
kendisini hadım eden her erkeğin elinin kesilmesini emretti. O günden
bu güne Urfa bölgesinde kimse kendini hadım etmemektedir. 52
Paganist Urfalıların Tar'ata adı altında tapındıkları tanrısal
varlık, Suriye bölgesinde yaygın olarak tapınılan tanrıça Atarga
tis'tir. Tar'ata ismi, Atargatis teriminin bu bölgeye ait yerel bir
telaffuzu görünümdedir. Nitekim Harraniler de bu isme tanrılar
panteonunda yer vermektedirler. 53
Muhtemelen, Drijvers'ın belirttiği gibi, Aştart (Astarte) ve Anat
isimlerinin bir kombinasyonu olan Atargatis ismi, Suriye bölge
sinde farklı şekillerde telaffuz edilmektedir. Bunlar arasında At
rat, Atrata ve Trat sayılabilir. 54 Aştart ve Anat, çeşitli bölgelerde
İştar/Venüs'ü temsil eden tanrıçalardır. Aştart (Astarte), Fenike
liler ve Kenaniler tarafından tazim edilen verimlilik tanrıçasıdır.
Onun kültü sonradan Mısır'a götürülüp, orada ona şifa tanrıça
sı olarak tapınılmıştır. Kartaca bölgesinde ise ona Tanit adı altın
da tazimde bulunulmuştur. Anat ise, Ugarit bölgesinde tapınılan
yeryüzü tanrıçasıdır. O da tanrıça İştar/Venüs'ün yerel bir kar
şılığıdır ve tıpkı Babil'de İştar'ın tanrı Tammuz'un ölümünden so
rumlu olduğuna inanıldığı gibi, Ugarit'te de tanrıça Anat'ın tanrı
Mot'un ölümünden sorumlu olduğuna inanılmaktadır. 55
Aştart va Anat gibi, Atargatis de Venüs gezegenini temsil
eden Semitik tanrıça İştar'ın Suriye bölgesindeki karşılığıdır.
Gerek yazılı kaynaklardan gerekse Atargatis (Tar'ata) kültünü
yansıtan arkeolojik bulgulardan, bu tanrıçanın paganist Urfalı
larca verimlilikle irtibatlı görüldüğü anlaşılmaktadır. Birazdan
52 Bardaisan, The Book of the Laws of Countries, s. 59.
53 Drijvers, Cults and Beliefs at Edessa, s. 96. Harranilerin tannlar panteonun
da yer alan Tarsa da Atargatis için kullandıklan bir diğer isim olabilir. Bkn.
Biruni, The Chronology of Ancient Nations, ss. 3 1 6-318. Ugarit'teki Akad tan
nlar panteounda ise tannçanın ismi Attrat şeklinde telaffuz edilir. Bkn. He
aley. "Tiıe Akkadian 'Pantheon' List from Ugaıit", s. 1 18.
54 Drijvers, Cults and Beliefs at Edessa, s. 84. Frazer ise, Atargatis isminin, Ara
mice Atar ve Ateh isimlerinin kombinasyonundan oluşan Yunanca bir terim ol
duğunu savunur. Bkn. J.G. Frazer, Adonis, London 1932, s. 133.
55 Bkn. R. Carlyon, A Guide to the Gods, New York 1982, ss. 304, 307.
Antik Dönemde Urfa Paganizmi
1 03
üzerinde duracağımız Balıklı Göl dışında, Bardaysan tarafından
anlatılan, erkeklerin bu tanrıça uğruna kendilerini hadım etme
leri ritüeli, Atargatis'in ana tanrıça olarak üretkenlik ve verimli
liği temsil eden bir ulfıhiyet olarak algılandığını göstermektedir.
Zira bu adet, yani tanrıça için kendini hadım etme. Urfa'nın
komşusu Hieropolis şehrinde, şehrin tanrılar panteonun başın
da olan verimlilik tanrıçası için yaygın olarak başvurulan bir ta
pınma ritüeliydi. 56
Yukarıda bahsettiğimiz yazılı kaynakların dışında Urfa'daki
bazı arkeolojik malzemenin de Atargatis kültüyle irtibatlı olduğu
düşünülmektedir. Örneğin Drijvers. Urfa'yla ilgili eserinde, Urfa
müzesinde bulunan bir stelede yer alan figürlerden birisinin A
targatis'i (diğerinin ise Suriye bölgesinde Atargatis'in eşi olduğu
düşünülen Hadad'ı) temsil ettiğini ileri sürmektedir. 57 Bundan
başka, gerek Soğmatar yazıtlarında gerekse Urfa yöresine ait
Süryanice kitabelerde geçen, Abdata, Barata. Mata, Matrata ve
Şalmata gibi şahıs isimleri de Atargatis kültünün yörede ne ka
dar yaygın ve etkin olduğunu göstermektedir. 58
Suriye bölgesinde Atargatis kültünün en yaygın görüldüğü
merkez Mabbug olarak da adlandırılan Hierapolis'ti. Hierapolis,
yalnızca bu tanrıça kültü açısından değil, genelde tüm paganist
özellikler açısından da bölgede meşhurdu. Nitekim Suruçlu Ya
kub, Harran'la birlikte Hierapolis'i, kendi zamanında yöredeki
paganizmin temel merkezi olarak görmekte ve bu nedenle ese
rinde buraya ayn bir önem vermektedir. Hierapolis ve onun ana
tanrıçası ile ilgili şöyle der:
O (şeytan}, Mabbug'u tanrıça(lar) rahibinin bir şehri yaptı; ebediyen
yanlışa düşmesi için onu, kendi ismiyle adlandırdı. 59
56 Bkn. Segal, Edessa: The Blessed City, s. 56.
57 Bkn. Drijvers, Cults and Beliefs at Edessa, ss. 80-82.
58 Bkn. Segal, "Some Syriac Inscriptlons of the 2nd-3rd Centuıy A.D. ss.28-29.
59 Drijvers, Cults and Beliefs at Edessa, ss. 97-98. Harranlı Baba da kehanetle••
rinde, "rahipler şehri" olarak tanımladığı Mabbug'dan bahseder ve bu şehrin
rahiplerce yeniden canlandınlacağını söyler. Rosenthal, "The Prophecies of Ba
ba the Harranian", ss. 221-225.
1 04
Anadolu'da Paganizm
Atargatis, Hieropolis'in verimlilik ve bereket nitelikleriyle ta
nınan yüce ana tanrıçasıdır; eşi fırtına ve bereket tanrısı Hadad
ile birlikte tanrılar panteonunun zirvesinde yer almaktadır. Hi
eropolis'te Atargatis, aslan üzerine binmiş başında bir çeşit baş
lık bulunan bir kadın şeklinde tasvir edilir. Hadad ise kabartma
larda sıklıkla boğa figürleri ile gösterilir. 60
Hieropolis'te Atargatis kültünün en çarpıcı özelliklerinden bi
risi, bu tanrıçanın su kültüyle yakın ilişkili olarak görülmesi ve
tanrıçanın kült merkezinin, içinde kutsal balıkların yaşadığı ha
vuzlara ve su kanallarına sahip olmasıydı. Aslında Ortadoğu'da
ki bütün pagan yerleşim merkezlerindeki tanrı kültlerinde su
yun (özellikle de akarsuyun) önemli bir yeri vardı. Örneğin Pal
mira'da Bel tapınağı. kutsal Ephca pınarından gelen bir su ke
nanndaydı. 6 1 Aynı şekilde İbnu'n-Nedim'e göre, Harran'ın dışın
da .Kada denilen bir kült merkezinde Harranlılar Sanamu'l-Ma
(su idolü/putu) adını verdikleri tanrıları için Nisanın yirmisinde,
Babillilerin Akitu festivaline benzer törenler düzenlerlerdi. 62
Özellikle Fırat ve Ürdün gibi Ortadoğu'nun hayat kaynağı olan
nehirler dinsel açıdan büyük önem taşımaktaydı. Nitekim bu
nehirlere Yahudilik ve Sabiilik gibi dinlerin kutsal metinlerinde
de ayrıcalıklı bir yer verildiği bilinmektedir. Kitabı Mukaddes'e
göre Ortadoğu'daki nehirler, Adem'in yaratılması sonrası tanrı
nın düzenlediği bahçede (cennette) oluşturulmuştur. 63 Sabiiliğe
göre ise, Fırat, Dicle, Ürdün ve benzeri nehirler Yardna (vaftizde
kullanılan ilahi Ürdün) ve Miia d Hiia (hayat suyu) olarak nite
lenen kutsal sulardır. Bu nehirler, ilahi alemle yeryüzü arasın
da bir köprü vazifesi görmektedir. 64 Akarsular, diğer birçok din
sel gelenekte de "hayat suyu" ve ilahi alemle yeryüzü arasında
ki bir bağ olarak görülmektedir. 65
60 Frazer, Adonis, ss. 1 10, 133.
61 Bkn. Segal. Eciessa: The Blessed City, s. 48.
62 İbnu'n-Nedim, el-Fihrist, s. 325.
63 Bkn. Tekvin 2: 9-14.
64 M. Franzmann, "Living Water Mediating Element in Mandaean Myth and Ritu
al", Numen, 36, s. 158.
65 Bkn. Eliade. Pattems in Comparative Religion, ss. 193- 1 94.
Antik Dönemde Urfa Paganizmi
1 05
Tanrıça Atargatis ile özellikle Fırat nehri ve bu nehrin kolla
n
arasında yakın bir irtibat kurulurdu. Hierapolis'te tanrıçanın
bu sulardan doğduğuna, aynca onun evlilik töreni sonrası yı
kandığı bu sularda kutsal balıkların oluştuğuna inanılırdı. Bir
başka inanışa göre ise Atargatis, Fırat nehrinde kutsal balıkla
rın bulduğu bir yumurtadan doğmuştur. Atargatis kültü bağlı
larının bir diğer inanışına göre ise, Atargatis mabedi kenarında
bulunan suların ve burada yaşayan balıkların ilahi ruhlar taşı
makta oldukları düşünülürdü. Hierapolis ve Ascalon'daki yay
gın bir mitosa göre, Atargatis ve oğlu bu sulara/havuzlara dal
mış ve sonra orada balıklara dönüşmüşlerdir. 66
Anlaşılacağı gibi, Atargatis kültü çerçevesinde bazı sular ve
göletlerin kutsallığı yanı sıra, bu sularda yaşayan balıkların da
kutsiyetine inanılır; bu balıklar, ya tanrıçanın şekil değiştirmiş
hali ya da tanrıçanın bu sularda yıkanması gibi aktiviteleri so
nucunda oluşmuş varlıklar olarak düşünülür. Dolayısıyla bu
balıklar tabu olarak görülür ve onlara zarar vermek, yakalamak,
öldürmek ve benzeri davranışlar kesinlikle yasaklanır.
Hierapolis'te Atargatis tapınağı bir duvarla çevriliydi ve girişi
kuzey yönündeydi. Bu tapınakta deniz kızı figürleri yer alırdı.
Tapınak avlusundaki kanallardan geçen sular, içinde kutsal ba
lıklar bulunan bir göle dökülürdü. Kaynaklar, bu balıkların ol
dukça evcil olduklarını, hatta çağrıldıklarında kişinin yanına
geldiklerini anlatırlar. Gölün ortasında, tanrıçayı temsil eden bir
heykel yer alırdı. Hierapolisliler, bu gölün yalnızca insanlarca
değil, bazı festivallerde Atargatis'i görmeye gelen diğer tanrısal
varlıklarca da ziyaret edildiğini düşünürlerdi. 67
Atargatis kültü bağlamında, kutsal havuzlar/göller ve balık
lar içeren mabetlere Suriye ve Kuzey Mezopotamya bölgesinin
diğer çeşitli eski yerleşim birimlerinde de rastlanmaktadır. Kay
naklara göre Hierapolis'ten başka Dalos'ta, Ascalon'da ve diğer
66 W. R. Smith, Religion of the Semites, Landon 1 894, ss. 172, 1 74- 1 75.
67 Segal, Edessa: The Blessed City, ss. 47-49.
1 06
Anadolu'da Paganizm
bazı şehirlerde bulunan kült merkezlerinde de bunları görmek
mümkündür. Örneğin Ascalon'da bulunan tapınaklarda Atarga
tis'in kutsal balıklarını ve bunların yemlenmesini tasvir eden ta
pınak kabartmaları bulunmaktadır. Delos'taki Atargatis tapına
ğında da içinde kutsal balıkların bulunduğu bir göl vardı. Bun
lardan başka, kutsal pınarlar ve sular kültüne Aphaca. Berşe
ba, Mamre ve Antakya yakınlarındaki Dafne gibi merkezlerde de
rastlanmaktadır. Ortadoğu'daki kutsal su ve balıklar kültü ile
ilişkili bir diğer anlatı ise, Bardaysan'ın çağdaşı olan Aelian, Ha
bur nehrinin kaynağında tanrıça Hera'nın Zeus'la birleştikten
sonra yıkandığını ve bu nedenle burada havanın her zaman gü
zel olduğunu, suların içinde ise evcil balıkların bulunduğunu
anlatır. 68
Urfa'daki Balıklı Göl de kendisine atfedilen kutsiyet ve sula
rında yaşayan kutsal balıklan ile ilginç bir mekandır. Urfa şehir
merkezinde kalenin hemen altında (kuzeyinde) yer alan Balıklı
Göl, kanallarla birbirine bağlanan iki büyük havuzdan (birisi
Makamı İbrahim'in önündeki büyük hawz, diğeri Ayn Zılha de
nilen havuz) oluşur. Burasının günümüzde, yöre açısından
önemli bir turizm merkezi olduğunda şüphe yoktur. Zira Balıklı
Göl ve etrafında bulunan külliye, yalnızca yerli turistler ve ziya
retçiler için değil, özellikle Irak, İran ve Suriye'den gelen yaban
cı ziyaretçiler için de .önemli bir uğrak yeridir. Urfa'daki bu me
kan (Urfa'da bulunan diğer peygamber makam ve dergahlarıyla
birlikte) Anadolu'da Hac için yola çıkan grupların önemli bir ke
siminin, Hicaz'a gitmeden önce mutlaka uğradıkları bir ziyaret
gahtır. Bütün bunların, Urfa ve yöresine önemli bir ekonomik ve
turizm geliri sağladığı ve adeta -haklı olarak- şehrin, Balıklı Göl
ve Hz. İbrahim dergahıyla özdeşleşmesine neden olduğu açıktır.
Urfa'daki Balıklı Göl, geleneksel olarak Hz. İbrahim'le irtibat
landınlır. Balıklı Göl külliyesi içerisinde bulunan Makamı İbra
him (ya da Mev�idi Halil) ve Dergah Camii ile Balıklı Göl'ün gü68 Segal, Edessa: The Blessed City, s. 49; Smith, Religion of the Semites, s. 173.
Antik Dönemde Urfa Paganizmi
107
neyindeki tepede (kalede) bulunan sütunlar, Hz. İbrahim'in ya
şamıyla ilişkili görülür. Yaygın inanışa göre Hz. İbrahim, Mevli
di Halil adı verilen mağarada doğmuş ve orada ailesi tarafından
bir süre Nemrut'un zulmünden korunarak saklanmıştır. Yine
bu inanışa göre Hz. İbrahim, burada (Urfa'da) putperestliğe kar
şı savaş açmış ve mabetteki putlan parçalamıştır. Bunun üzeri
ne zamanın kralı onu, canlı canlı ateşe atılma cezasına çarptır
mıştır. Bu nedenle, günümüzde halkın "mancınıklar" adını ver
diği iki sütün inşa edilmiş ve İbrahim, aşağıda yakılan büyük
ateşin içine bu sütunlardan atılmıştır. Ancak, Kur'an'da da an
latıldığı gibi, bir mucize gerçekleşmiş ve alev alev yanan ateş, se
rin ve esenlik dolu bir mekana dönüşmüştür.69 Bu bağlamda
yaygın inanca göre İbrahim'in içine atıldığı ateş çukuru birden
bire havuzlu bir bahçeye, yanan odunlar ise balıklara dönüş
müştür. Bu balıkların, Hz. İbrahim'in askerleri olduğu yönünde
inançlar da bulunmaktadır. Aynca yine yaygın bir inanışa göre,
Hz. İbrahim'in arkasından ona inanmış olan Züleyha da (Nem
rut'un kızı) ateşe atlamış ve onun atladığı yerde de Ayn Zılha adı
verilen havuz oluşmuştur. 10
Bu inanış bağlamında Urfa'da Balıklı Göl ve külliyesine bü
yük kutsiyet atfedilir. Havuzlar ve bunları birbirine bağlayan ka
nallarda bulunan balıklar, kutsal ve mübarek kabul edilerek
bunlara yönelik her türlü olumsuz davranış kötü görülür. Bu
balıklar kesinlikle yakalanmaz, yenilmez veya onlara herhangi
bir zarar verilmez. 7 1 Yöre halkı arasında, kutsal balıklara zarar
veren kişilerle ilgili birçok mitolojik öykü yaygındır. Bu öyküler
de, balıklan yakalayıp yemeye çalışanların nasıl çarpıldıkları,
akıllarını kaçırdıkları ya da hastalandıkları anlatılır. Göldeki ba69 Enbiya 68-69.
70 Bkn. Ş. Kuzgun, İslam Kaynaklarına Göre Hz. İbrahim ve Haniflik, Ankara
1 985, s. 5 1 ; C. Kürkçüoğlu, Şanlıurfa: Land ofFaith (İnançlar Diyarı Şanlıwja},
Şanlıurfa Valiliği Kültür Yayınlan 2000. ss. 20-23.
7 1 Bununla birlikte havuzdaki suların dışarı döküldüğü kanallarda bazen balık
ların yakalanıp yenildiğine dair rivayetler de bulunmaktadır. Bkn. Segal. Edes
sa: The Blessed City, s. 54 n. 3.
108
Anadolu'da Paganizm
lıklara yönelik bu koruyucu tavır nedeniyle buradaki balıklar
alabildiğine çoğalmakta ve kendilerini beslemek için yarışan zi
yaretçilere oldukça uysal davranmaktadır.
Buradaki kutsal balıklardan başka, Balıklı Göl'ün ve çevre
sindeki mağaralarda (Mevlidi Halil mağarası gibi) bulunan çeş
melerin sularının da kutsal ve şifalı olduğuna inanılır; Urfa dı
şından gelen turist ve ziyaretçilerce bu sular kaplara/bidonlara
doldurularak şifa amacıyla götürülür.
Balıklı Göl ve etrafının kutsiyetiyle ilgili inançlar, İslam önce
si döneme. Urla'nın Hıristiyan bir merkez olduğu devirlere kadar
gider. Örneğin MS dördüncü yüzyıl sonları ya da beşinci yüzyıl
başlarında Urfa'yı ziyaret eden ve burada üç gün kalan Egeria
isimli bir Hıristiyan hacı, Urla'nın Balıklı Göl'ünü ve buradaki
havuzlarda bulunan kutsal balıklan anlatır. Egeria, irili ufaklı
balıkların çokluğundan bahseder. Aynca o, Urfa piskoposu ta
rafından kendisine, günümüzdeki mancınıkların hemen kuze
yinde bulunan kral Abgar'ın sarayının gösterildiğini de anlatır. 72
Hıristiyan yazarlar, erken dönemlerden itibaren Urfa'yı, Kita
bı Mukaddes'te kendisinden bahsedilen kral Nemrut (Nimrod)
ile irtibatlandırmışlardır. Her ne kadar şehir MÖ 303/302'de 1 .
Seleucos tarafından kurulmuş olsa da Hıristiyan yazarlar bu
şehre gösterdikleri ilgi ve alaka nedeniyle onun kuruluşunu çok
daha gerilere götürme temayülüne girmişler ve böylelikle onun
kuruluşunu Nemrut'la ilgili görmüşlerdir. Hıristiyan yazarların
Urla'ya gösterdikleri bu ilginin nedenini 12. yüzyılda yaşayan
Papa III. Eugenios'un Urfa'yla ilgili yaptığı "uzun zaman önce,
bütün Doğu dünyasının paganların etkisi altında olduğu bir dö
nemde Hıristiyanlar tarafından yönetilen ve bir başına Rabbe
hizmet eden şehir" tanımlamasından çıkarmak mümkündür.
Urfa, Abgar döneminden itibaren Hıristiyanlığı kabul etmiş ve
pagan bir çevrede Hıristiyanlığın temel savunucusu olmuştur.
72 Drtjvers, Cults and Beliefs at Edessa, s. 80.
Antik Dönemde Urfa Paganizmi
1 09
Bu durum, Hıristiyan yazarların Urla'ya ayrı bir değer ve önem
atfetmeleri durumunu ortaya çıkarmıştır. Diğer taraftan Kitabı
Mukaddes'te Harran gibi paganist merkezlerin isimleri zikredi
lirken, Urla'nın adının anılmaması Hıristiyan yazarların dikkati
ni çekmiş; onları muhtemelen, Kitabı Mukaddes'te adı geçen ba
zı merkezlerin ya da anlatılan bazı olayların Urla'ya işaret ettiği
yönündeki fikirlere sevk etmiştir. Nitekim bu bağlamda St. Eph
raim, Nemrut'un saltanat sürdüğü Erek şehrinin Orhay (Urfa)
olduğunu ileri sürmüştür. Aynı şekilde St. lsidore, Edessa'yı
(Urfa'yı) Babil bölgesinden göç ettikten sonra Nemrut'un inşa et
tiğini ve oraya yerleşip orada hükmettiğini savunur. Ona göre
bu şehir, bu nedenle Erek diye de adlandırılmaktadır.73 Hıristi
yan yazarların, bu yaklaşımlarıyla Urla'ya kutsal kitaptan bir re
ferans oluşturarak ona kutsal bir köken oluşturma çabası için
de oldukları ortadadır.
Kitabı Mukaddes'te Nemrut'la ilgili bilgiler oldukça kısadır;
Yahudi ve İslami gelenekte yaygın olarak düşünülen, Nemrut'un
Hz. İbrahim'in düşmanı olduğu ve İbrahim'in onunla mücadele
ettiği düşüncesi Kitabı Mukaddes'te geçmez. Yukarıda değindi
ğimiz gibi, İslam öncesi dönemde Urfa'nın Nemrut'la ilişkilendi
rildiği ve Nemrut'un Erek'le özdeşleştirilen Urla'nın kurucusu
olarak kabul edildiği bilinmektedir. Peki, Urla'nın Hz. İbrahim
ile de ilgili görülmesi ve İbrahim'in burada Nemrut'la mücadele
ettikten sonra bu şehirden ayrılıp, önce Harran'a oradan da Ke
nan diyarına göç etmesi fikri, İslam öncesi dönemlere kadar
uzanan bir düşünce olabilir mi?
Yahudi kaynaklan, İbrahim'in Nemrut'la mücadelesine yer
vermekle birlikte bu olayın Kalde bölgesinde cereyan ettiği kana
atindedir. Zira Kitabı Mukaddes'te İbrahim'in (Abram) babası ve
ailesiyle birlikte Kaidelilerin Ur şehrinden göç ettiği anlatılmak
tadır. 74 Diğer taraftan oldukça erken dönemlerden itibaren Urfa
73 Bkn. Segal, Edessa: The Blessed City, s. l . Erek, Tekvin kitabında Nemrut ta
rafından kurulan şehirler arasında anılmaktadır. Bkn. Tekvin 10: 9- 10.
74 Tekvin 1 1 : 3 1 .
1 10
Anadolu'da Paganizm
ve yöresindeki Müslümanlann, bu olayın Urfa'da geçtiğine inan
dıklan bilinmektedir. İslam öncesi dönemde, tarihteki ilk Hıris
tiyan şehir krallığı olan Urfa'yı, Nemrut'un kurduğunu ileri sü
ren Hıristiyanlar, ilerleyen dönemde Yahudi geleneğinde yer
alan Nemrut'la Hz. İbrahim'in mücadelesi kıssası bağlamında da
Urla'ya yer vermişler ve bu nedenle Urla'nın Hz. İbrahim'in
memleketi olan Ur şehriyle özdeş olduğunu düşünmüşlerdir. Ni
tekim erken dönem İslam tarihinde Basil bar Şumana ( 1 2 . yy)
gibi bazı Hıristiyanlar, Urfa'yı (Orhay) Kitabı Mukaddes'te geçen,
Hz. İbrahim'in memleketi Ur şehriyle özdeşleştirmektedirler. 75
Ancak Hıristiyanlarca Urfa'nın Ur ile özdeşleştirilmesi çok daha
önceki dönemlere ait olmalıdır. Muhtemelen beşinci yüzyıl son
rası Urfa Ur ile özdeşleştirilmiş olmalıdır. Zira, dördüncü yüzyıl
sonları ya da beşinci yüzyıl başlannda yöreyi ziyaret eden Hıris
tiyan hacı Egeria'ya, Harran'da, Nusaybin'in Harran'dan beş ko
nak ileride olduğu, Ur şehrinin ise Nusaybin'den beş konak ile
ride olduğu ve İranlıların elinde bulunduğu . söylenmiştir. 76 Bu
durumda, Egeria'nın . seyahati esnasında yöre halkının Ur'u Ur
fa ile özdeşleştirmediği ortadadır.
Hz. Ömer döneminde Urla'nın fethi sonrası, buraya gelip yer
leşen Müslümanlar ve zamanla İslamı din olarak seçen Urfalılar,
Urfa'nın Hz. İbrahim'in yaşadığı, Nemrut tarafından kurulan şe
hir olduğu kanaatini sürdürmüşler; erken dönemlerden itibaren
Hıristiyanlığın yöredeki kalesi olmuş olan bu şehre Hz. İbra
him'in şahsında kazandırılan kutsiyeti devam ettirmişlerdir.
Yine bu bağlamda kimi Yahudi kaynaklarla İslami metinler
de anlatılan İbrahim'in ateşe atılması kıssası, Urfa'ya uyarlan
mış; böylelikle Balıklı Göl ve mancınıklarla ilgili gelenek oluş
muştur. Kısacası; İslam öncesi Hıristiyanlık döneminde oluştu
rulan bu gelenek İslami dönemde de geliştirilerek sürdürül
müştür.
75 Segal, Edessa: The Blessed City, s. 3.
76 Segal, Edessa: The Blessed City, s. 3.
Antik Dönemde Urfa Paganizmi
111
Diğer taraftan, ne Balıklı Göl'ün ne de mancınıklar diye ad
landırılan sütunların Hz. İbrahim'le bir irtibatı vardır. Öncelikle
Hz. İbrahim, Kitabı Mukaddes'e göre, Kaldelilerin Ur şehrinde
doğmuş ve buradan önce Harran'a sonra da Kenan diyarına göç
etmiştir. Ur şehri Güney Irak'ta yer almaktadır. Bundan başka
Balıklı Göl olarak adlandırılan iki büyük havuz ve bunları birbi
rine bağlayan kanalların, aslında tanrıça Atargatis/Tar'ata anı
sına inşa edilmiş olan bir tapınağın parçası olduğu kesindir. Zi
ra, yukarıda çeşitli örneklerini verdiğimiz gibi, başta Hierapolis
olmak üzere Urfa civarında yer alan birçok merkezde kutsal göl
ler/havuzlar ve buradaki sularda yaşayan kutsal balıklar, tan
rıça adına yapılmış olan tapınakların adeta ayrılmaz birer par
çası olmuştur. Tanrıça Atargatis'e inançlarında önemli yer veren
Urfalılar da komşuları olan diğer paganlar gibi, tanrıça anısına
inşa ettikleri mabedi bir su kaynağı yakınında kurmuşlar ve dü
zenledikleri havuzlarda tanrıçanın suda yıkanmasıyla oluştuk
larına ya da tanrıçanın inkamasyonu olduklarına inandıkları
balıklar beslemişlerdir.
Son olarak, Balıklı Göl'ün güneyindeki kalede bulunan sü
tunların/dikitlerin Hz. İbrahim dönemiyle ya da mancınık ol
mayla bir ilgisinin olmadığını gösteren önemli bir delil, bunların
birisinin üzerinde bulunan Süryanice kitabedir. Bu iki sütun
dan soldakinin ortalarında şu ifadeler yazılıdır:
Ben Aptuha. Nu[harda] (komutan). [. . . ] 'm oğlu. Bu sütunu/dikiti ve
üzerindeki heykeli, kralın oğlu Ma'nu'nun kızı, [. . . ] eşi, kraliçe Şalma
için yaptım.
Sütun üzerindeki kitabenin hemen alt tarafında yaklaşık 1 1 , 5 metre uzunluğundaki bir kısımda, sanki kesilmiş görüntü
sü veren bir tahribat dikkati çekmektedir. Bu, sanki burada bu
lunan bir kabartmanın (belki de kitabede sözü edilen heykelin)
kesilip alınmış ya da tahrip edilmiş olduğu izlenimi vermektedir.
Kitabede sözü edilen kraliçe Şalına, büyük ihtimalle ya kral
VIII. Abgar'ın ( 1 77-2 1 2) ya da IX. Ma'nu'nun (2 14-240) eşidir.
1 12
Anadolu'da Paganizm
Her halükarda, bu sütunun/ sütunlann ve sözü edilen heykelin
MS ikinci ya da üçüncü yüzyıllarda yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu
durumda bunlann, MÖ 2000- 1 800 civannda yaşamış olduğu
tahmin edilen Hz. İbrahim ile bir ilişkisinin olmadığı kesindir.
7. Urfalı Paganlann_ Diğer Kült ve Ritüelleri
Yukanda incelediğimiz tanrısal varlıklardan başka, Urfalı pa
ganlar, Addai'nin Öğretileri'ne göre, Araplar gibi "kartal"a da
tanrılar panteonunda yer vermektedirler. 77 Bundan başka Juli
an'ın hitabesinde, Urfa halkının tanrılar Monimos ve Azizos ile
birlikte olduklan belirtilir. 78 Iamblichos, Monimos ile Azizos'u,
Yunan tanrılarından Hermes ve Ares ile özdeşleştirme yoluna
gitmiştir. Ancak bunlar, Kuzey Arabistan halklannca Venüs ge
zegeninin akşam ve sabah görünüşleri olarak tapınılan Uzza ve
Mun'im ile ilişkili olabilir. 79
Urla'nın pagan dönemine ait mezar kitabelerinden paganist
Urfalılann ölüm sonrası yaşama inandıkları anlaşılmaktadır. Bu
kitabelerin bir kısmında mezarların tanrıların gözetiminde oldu
ğu ve buralara zarar verenlerin tanrı/tanrılar tarafından lanet
lenip cezalandırılacağı yazılıdır.
Urfalılann pagan ritüelleri arasında, Harran'da olduğu gibi
festivallerin ve çeşitli kült merkezlerinde yapılan kurban tören
lerinin önemli bir yer tuttuğu anlaşılmaktadır. Örneğin Ad
dai'nin Öğretisi, Nebo ve Bel'e kurban sunulan altarlardan bah
setmektedir. Urfalıların ilginç bir ritüeli de -yukarıda değindiği
miz gibi- tanrıça Atargatis adına erkeklerin kendilerini hadım et
meleri geleneğidir.
77 Adda!, The Teaching ofAdda� s. 49.
78 Bkn. Ross, Roman Edessa, s. 88.
79 Bkn. Drtjvers, Cults and Beliefs at Edessa, ss. 1 52, 1 6 lvd.
SONSÖZ
Pagan kült ve ritüeller geçmişten günümüze Anadolu inanç
larının ve din tecrübesinin önemli bir bileşeni olarak karşımıza
çıkmaktadır. Öyle ki antik dönemde geleneksel putperestlik, yıl
dız ve gezegen kültü şeklinde tezahür eden paganizm Hıristiyan
lık ve İslami dönemlerde, çeşitli açılardan halk inançlarında var
lığını devam ettirmiştir. Bugün Anadolu genelinde oldukça yay
gın olan ve batıl inançlar olarak adlandırılan birçok İslam dışı
inanış, adet ve uygulamanın temelini, Eski Türk inançlarıyla
birlikte Anadolu'nun eski pagan geleneklerinde görmek müm
kündür.
Anadolu'da özellikle Harran ve Urfa, antik dönem paganizmi
nin temsilcileri olarak tarihte önemli bir işlev üstlenmişlerdir.
Bunlar arasında -bir zamanlar kimi Orta Çağ yazarlarının deyi
miyle- "putperest şehir� Harran'ın kuşkusuz daha da önemli bir
yeri vardır. Harran, tarihin bilinen en erken dönemlerinden İs
lami dönemlere kadar pagan geleneğinden· asla taviz vermemiş
tir. Hıristiyanlık Urfa'daki geleneksel paganizmi Moğol istilası ise
Harran'dakini tarih sahnesinden silmiştir. Burada düşündürü
cü olan bir durum, Hıristiyanlığın Urfa'ya egemen olur olmaz
Urfa paganizmine savaş olması ve -kral Abgar'ın Tar'ata kültü
ile ilgili bazı adetlere getirdiği yasaklamalar örneğinde olduğu gi
bi- zorla da olsa pagan inanç ve ritüelleri ortadan kaldırmasıdır.
Nitekim bunun bir sonucu olarak pagan gelenekler Urfa'da kısa
sürede yok olmuştur. Aslında bu durum, yani Hıristiyanlığın si
yasal bir güç halinde topluma egemen olmasıyla farklı inançla
ra yasaklama getirilmesi ve farklı inanç mensuplarının zorla dö
nüştürülmesi tarih boyu dünyanın birçok yöresinde görülen bir
durum olarak karşımızdadır. Diğer taraftan Harran'da paganizm
13. yüzyıl ortalarına kadar devam etmiştir. Bu dönemde İslam
dünyasını istila eden Moğollar eliyle Harran'daki pagan kültü.r
1 14
Anadolu'da Paganizm
(Harran'daki Cuma mescidi gibi İslami kurumlarla birlikte) yok
edilmiş, halk etrafa sürülmüştür. Harranlı paganlar 7. yüzyıl or
talanndan itibaren yaklaşık altı yüzyıl İslam egemenliği altında
varlıklannı korumayı başarmışlar ve Sabit ibn Kurra örneğinde
olduğu gibi birçok Harranlı pagan Bağdat gibi merkezlerde yük
sek görevler üstlenmişlerdir. Tarihte İslamın ve Müslümanlann
pagan da olsalar diğer inanç mensuplannın dinsel tercihlerine
gösterdikleri bir saygının ve farklı geleneklerle bir arada yaşa
maya yönelik engin İslami tecrübenin bir örneği olarak bu du
rumun altını çizmek gerekir. Kuşkusuz halife Memun'un Har
ranlılara karşı tutumu gibi bazı -tarihi süreç dikkate alındığın
çla- uçta sayılabilecek hadiseler bir istisna olarak düşünülebilir.
Paganizm özellikle ekonomik ve siyasal yönden güçlü Batı ül
kelerinde Neopagan formlarda yeniden insanlann gündeminde
dir. Başta Hıristiyanlık olmak üzere geleneksel inanç sistemle
rinden hoşnut olmayan, onlann "mutlak doğru" dayatmalanna
tavır gösteren, daha özgürlükçü ve doğa ile uyum içinde bir ya
şam idealini ön plana çıkaran kişiler Orta Çağın çeşitli pagan
geleneklerinde kurtuluş aramaya çalışmaktadırlar. Dolayısıyla
paganizm, yalnızca batıl halk inançlan bünyesinde değil yeni
den diriltilmeye çalışılan geleneksel pagan dinler şeklinde de
günümüzde bir realite olarak karşımızdadır.
EK
Ayn Zılha Havuzu
Balıklı Göl üzerinde bulunan sütundaki kitabe
Balıklı Göl
1 16
Anadolu'da Paganizm
Harran'da Caracolla Dönemine ait bir para
Harran'da Hadrian Dönemine ait bir para
Harran evleri
Ek
1 17
Harran kalesi
Harran kalesinde, üzerinde köpek kabartmaları olan sütunlu
giriş kapısı
Soğmatar'da kale
1 18
Anadolu'da Paganizm
Balıklı Göldeki kutsal balıklar
Marcus Aurelius Döneminden kalan para
Harran'daki merkezi tepede kazı alanı
1 19
Ek
Soğmatar'da Musa kuyusu
Soğmatar'da Pognon mağarası
Pognon mağarasında tasvirler
120
Anadolu'da Paganizm
Soğmatarda, üzerinde Süıyanice kitabeler bulunan Tapınak
Tepesi
Soğmatar'da Venüs mabedi
Soğmatar'da heykel kalıntısı
Ek
121
Soğmatar'da, Tapınak Tepesindeki tann tasvirleri
Harran Ulu Camisi
Harran Ulu Camisi, minare ve giriş kapısı
1 22
Anadolu'da Paganizm
Balıklı Göl üzerinde bulunan
bir idol
tunlar
Nabunaid stelesi
Orpheus mozaiği
Mancınık olarak bilinen sü
Ek
1 23
Phoenix mozaiği
Soğmatar'da büst
Tanrı Sin sembolü
Soğmatar'da Venüs tapınağı
altı girişi
KAYNAKÇA
Addai, The Teaching of Addai, tr. G. Howard, Scholars Press 198 1 .
Bağdadi, Abdulkahir, Usulu'd-Din, İstanbul 1 928.
el-Fark Beyne'l-Fı.rak, Kahire 1910.
Baker, C., ''The cultural significance of plants to Druids, ancient and
modem",
6 April 1 999, http:/ /www.druidsgrove.org/Essays/plantessay.htm
Bar Hebraeus, The Chronography, tr. E.A.W. Budge, Landon 1932.
Tari/m Muhtasaru'd-Duvel, Beyrut 1890.
Bardaisan, The Book ofthe Laws of Countries, tr. H.J.W. Dıijvers, Assen
1964.
el-Behiy, M., El-Canibu'l-İlahiyyu mine'l-İslami, Kahire 1982.
Belazuri, Futuhu'l-Buldan, Beyrut 1 978.
Bettany, G.T. The World's Religions: A Popular Account of Religions An
cient and Modem, Landon 1 890.
Binini, Abu'l-Reyhan Muhammed, The Chronology of Ancient Nations,
ed. Ve tr. C. E. Sachau, Landon 1879.
Carlyon, R., A Guide to the Gods, New York 1982.
Chabot, J. -M., Chronique de Denys de TeU-Mahre, Paris 1895.
Chilton, B., Pure Kingdom, Jesus' Vision of God, Michigan 1996.
Chuvin, P., A Chronicle of the Last Pagans, Cambridge 1990.
Chwolsohn, D., Die Ssabier und der Ssabismus, St. Petersburg 1856.
Clay, A.T. , MiscaUeneous Inscriptions in the Yale Babylonian Collections,
.
New Haven 1 9 1 5 .
Dımaşki, Şemseddin Ebi Abdillah, Nukbetu'd-Dehr fi Acô.ibi'l-Berri ve'l
Bahr, St. Petersburgh 1 866.
Dodge, B., "The Sabians of Harran", F. Sarruf, S. Tamim (ed.), American
University of Beirut Festival Book (Festschrift), Beirut 1967.
The Fihrist of al-Nadim, New York 1970.
Drower, E.S., The Mandaeans of Iraq and Iran. Their Cults, Customs, Ma
gic rituels and Folklore, Oxford.
The Secret Adam A Study of Nasoraean Gnosis, Oxford 1960.
Drijvers, H.J.W., Old Syriac (Edessan) InscriptionS, Leiden 1972.
'The Persistence od Pagan Cults and Practices in Christian
Syria", ed. N. Garsoian, ve diğerleri, East ofByzantium: Syria and
Armenia in the Formative Period, Dunbarton Oaks 1982.
Anadolu'da Paganizm
1 26
"Bardaisan of Edessa and the Hermetica", JOL, 2 1 , 1 970.
"Some New Syriac Inscriptions and Archaeological Finds from
Edessa and Sumatar Harabesi" , BSOAS, 36, 1973.
"Quq and the Quqites. An Unknown Sect in Edessa an the Se
cond Centuıy A.D.", Numen, 14, 1 967.
Cults and Beliefs at Edessa, Leiden 1 980.
Drijvers, H.J.W. , J.F. Healey, The Old Syriac Inscriptions of Edessa and
Osrhone: Texts, n-anslations and Commentary, Leiden: Brill
1999.
Ebu Yusuf, Kitabu'l-Harac, Kahire h. 1 396
Eliade, M., The Sacred and the Profane, New York and London 1957.
Pattems in Comparative Religion, London 1 958.
A History of Religious Ideas, tr. W.R. Trusk, University of Chica
go Press 1 978- 1 982.
Ephrem Syrus, The Book of the Cave of the n-easures. A History of the
Patriarks and the Kings, Their Successorsfrom the Creation to the
Cruclfıxion of Christ, tr. E.A.W. Budge, London 1927.
Fehervari, G., "Harran", EncıJclopaedia oflslam, New Edition (1960 -), c. 3.
Fiey. J.-M . Nisibe, Louvain 1977.
Fox, R.L., Pagans and Christians, New York: Alfred A. Knopf 1987.
Franzmann. M., "Living Water Mediating Element in Mandaean Myth
and Ritual", Numen, 36.
Frazer, J.G., Adonis, London 1 932.
Gadd, C.J., 'The Harran Inscriptions of Nabonidus", AS, 8, 1958.
Gelb, I.J. (ve diğerleri), "Harranu" maddesi, Chicago Assyrian Dictionary,
University of Chicago Press 1956.
Green, T., The City of the Moon God; Religious TI-aditions of Harran, Le
iden 1992.
Gündüz, Ş . The Knowledge of Life: The Origins and Early History of the
Mandaeans and Their Relation to the Sabians of the Qur'an and
ta the Harranians, Oxford 1 994.
Sabiiler Son Gnostikler, Ankara: Vadi, 2. basım, 1999.
"Arkeolojik bulgular ışığında Sumatar mar alahe kültü", OMÜ
İFD. 6, 1992.
"Kur'an'daki Sabiilerin Kimliği Üzerine Bir Tahlil ve Değerlendir
me", Türkiye I. Dinler TarihiAraştırmalan Sempozyumu (24-25 Ey
lül 1 992), Samsun 1992.
"Harranilerde Peygamberlik ve 'Harranlı Baba'", İnsan Bilimleri
Araştumalan Yeni Harran Çevresi, 7-8, 1994.
Pavlus: Hıristiyanlığm Miman, Ankara 200 1 .
.
.
Kaynakça
127
Hamzalı el-Isfahani, Tdıih Sini Muliı.ku'l- Arz ve'l-Enbiyô:, Berlin 1340
(hicri).
Haran Gaveyta (E.S. Drower, Haran Gawaita and the Baptism ofHibil Zi
wa, Vatican City 1953).
Havarizmi, Ebü Abdillah Muhammed, Mefcitihu'l-Uliı.m, ed. V. Vloten, Le
iden 1968.
Healey, J.F., ''The Akkadian Pantheon List from Ugarit", SEL, 2, 1985.
First Studies in Syriac, Birmingham 1 980.
The Early Alphabet, Landon 1990.
Helms, R., Gospel Fictions, New York 1 988.
Hespel, R. & R. Draguet, Theodore bar Koni Livre des Scolies (recension
de &ert) II. Mimre VI-XI, Louvain ( 1982)
Hill, G.F., Catologue oj the Greek Coins of Arabia, Mesopotamia and Per-
sia, Landon 1922.
İbn Ebi Usaybia, Uyiı.nu'l-Anbdfi Tabakciti'l-Etibba, Beyrut (t.y.).
İbn Havkal, Ebulkasım, Kitab Sureti'l-Arz, Beyrut (t.y.).
İbn Hazın, Kitdbu'l-Faslfı'l-Milel ve'l-Ehvdi ve'n-Nihdl Kahire 1 3 1 7 (h.).
İbn Nedim, Muhammed ibn İshak, Kitabu'l-Fihrist, ed. G. Flügel, Leipzig
.
1872.
İbnu'l-Kelbi, Kitabu'l-Asnam, Kahire 1343 (h.).
Jalabert, G., (ve diğerleri). Inscriptions grecs et latines de la Syrie, Paris
1955.
James, E.0., History of Religions, Landon 1956.
Jastrow, Jr. M., Aspects of Religious Belief and Practice in Babylonia and
Assyria, New York 1 9 1 1 .
Josephus, Antiquities of the Jews, http : / /www.ccel.org/j /josephus/works/ant- 1 2.htm.
King, L.W., First Steps in Assyrian, Landon 1898.
Kumeyr, Y. , İslam Felsefesinin Kaynaklan, tr. F. Olguner, İstanbul 1976.
Kuzgun, Ş., İslam Kaynaklarına Göre Hz. İbrahim ve Haniflik, Ankara
1985.
Kürkçüoğlu, A. C., Harran: Yolların Buluştuğu Kent, Ankara: Şanlıurfa
Valiliği Kültür Yayınlan 2000.
Şanlıurfa: Land of Faith (İnançlar Diyan Şanlıwfa}, Şanlıurfa Va
liliği Kültür Yayınlan 2000.
Langdon, S.H., Semitic Mythology, Bostan 193 1 .
Lewis, B . , Tarihte Araplar, İstanbul 1 979.
Lewy, H., "Points of Comparison Between Zoroastrianism and the Moon
Cult of Harran", A Locust's Leg: Studies in Honour of S.H. Taqiza
deh, ed. W.B. Henning, Landon 1962.
1 28
Anadolu'da Paganizm
Lewy, J., "'The Late Assyro-Babilonian Cult of the Moon and Its Culmi
nation at the Time of Nabonidus", HUCA, 19, 1945- 1 946.
Luckenbill, D.D., Ancient Records of Assyria and Babylonia, Chicago
1926-1927.
Macriti. Ebu'l-Kasım Mesleme (Pseudo-Majriti), Gayetu'l-Halcim ve Ahak
ku'n-Neticeteyn bet-Takdim (Picatrix}, ed. H. Ritter, Leipzig 1933.
Maimonides, M., The Guide of the Perplexed, tr. S. Pines, Chicago 1963.
Makdisi, Mutahhar ibn Tahir, Kitô.bu'l-Bed'u ve't-Tô.rih, Paris 1 8991 9 1 9.
Mes'üdi, Ebu'l-Hasan Ali, Kitô.bu't-Tenbih ve'l-İşraf. M.J. de Goeje, Le
iden 1967.
Mun1cu'z-Zeheb ve Ma'ô.dinu'l-Cevher, ed. C.B. de Meynard, Paris
186 1 - 1 877.
O'Leaıy, De L. , How Greek Science Passed ta the Arabs, London 1 949.
Olmstead, A .T. ( 1 923). History ofAssyria, New York.
Parpola, S., Neo-Assyrian Toponyms, Kervelaer 1970.
Pognon, H., Inscriptions semitiques de la Syrie, de la Mesopotamie et la
region de Mossoul, Paris 1907.
Postgate, J.N .. "Harran", Reallexicon der Assyriologie, c. 4.
Pritchard, J.B . , Ancient Near Eastem Texts Relating ta the Old Testa
ment, Princeton 1955.
Ringgren, H., Religions of the Ancient Near East, London: SPCK 1 973.
Rosenthal, F. , "'The Prophecies of Baba the Harranian", A Locust's Leg:
Studies in Honour of S.H. Taqizadeh, ed. W.B. Henning, London
1962.
Scholem, G., "Samael", EJ, c. 14.
Scott, W., A.S. Ferguson, Hermetica, Oxfrod 1 936.
Segal. J.B., "Mesopotamian Communities from Julian to the Rise of ls
lam", Proceedings of the British Academy, 4 1 , 1955.
Edessa the Blessed City, London 1070.
"Pagan Syriac Monuments in the Vilayet of Urfa", AS, 3, 1953.
"Some Syriac lnscıiptions of the 2nd-3rd centuıy AD", BSOAS,
16, 1954.
"'The Sabian Mysteıies: The Planet Cult of Ancient Harran", E.
Bacon (ed.). Vanished Civilizations: Forgotten Peoples of the Anci
ent World, London 1963.
Smart, N., The Religious Experience of Mankind, New York 1 969.
Smith, S., Babylonian Historical Texts, London 1 924.
Smith, W. R., Religion of the Semites, London 1 894.
Kaynakça
1 29
Stuart, J.H., The Roman Empire, London 1908.
Şehristiıni, Abu'l-Fath Muhammed, Kitôbu'l-Milel ve'n-Nihdl, ed. W. Cureton, London 1842.
Tallqvist, K. , Akkadische Götterepitheta, Helsinki 1 938.
Tardieu, M., "Sabiens Coraniques et Sabiens de Harran", JA, 274, 1 986.
Texidor, J., The Pagan God: Popular Religion in the Greco-Roman Near
East, Princeton 1977.
al-Theeb, S.A., Aramaic and Nabataean Inscriptions From North-West Sa
udi Arabia, Riyadh 1993.
Theodor Abu Kurra, Traktat über den &höpfer und die wahre Religion,
tr. G. Graf, Münster 1 9 13.
Tubach, J . , Im &hatten des Sonnengottes, Wiesbaden 1986.
Vattioni, F., Le Iscrizioni di Hatra, Naples 1 98 1 .
Walbridge, J. , "Explaining Away the Greek Gods i n Islam", Joumal of the
History of Ideas, 59 (:3), 1998.
Wallace, R., W. Williams, Tarsuslu Paulus'un Üç Dünyası. tr. Z.Z. İlkge
len, İstanbul: Homer 1 999.
Yakut el-Hamavi er-Rümi, Marasidu'l-Ittila ala Esmai'l-Emkine ve'l-Bu
kaa, Kahire 1954.
Yamauchi, E.M., Gnostic Ethics and Mandaean Origins, Cambridge
1 970.
Yates, F.A., Giardono Bruno and the Hermetic Tradition, London 1964.
http: / /www.druidıy.org.
http : //www.paganfed.org.
http://www.religioustolerance.org/wic_statl.htm.
http: / /www.wicca.com/celtic/wicca/wicca.htm.
DİZİN
10 emir 12
Akitu festivalleri 78
Abbasiler 42, 43, 45
Allai 48
Allat 50
Allah 7, 13, 15, 40
Abbasiler dönemi 43
ABD 10, 2 1 , 23, 24, 26
Amaşmaş 98
Abdala 103
Amerikan Cadılar Birliği 23
Abdnebo 99, 100
Amirus 75
Amuletler 8 1
Abdulkahir el-Bağdadi 63
Abdulmesih ibn İshak el-Kindi 80
Ana tannça 103
Abgar 37, 108
Ana tannça kültü 8
Aboıjinler 1 1
Anadolu 8, 27, 29, 33, 90, 106,
Abram 109
1 13
Abü Rim 56, 57
pagan inançları 8
Abu Said Vehb 79 ; 8 1
Anarşizm 22
Adla 1 9
Anat 102
Animalistler 26
Adadi 40, 48
Addai 35, 50, 94, 97, 100
Animizm 9
Addai'nin Öğretisi 49, 94, 97, 98,
Antakya 83, 84, 87, 88, 90, 106
1 0 1 , 1 12
Adem 104
Antakya Okulu 84
Antakyalı Nikolas 84
Adet halleri 81
Antioch 83
Adiabene 30, 36
Anton Szander LaVey 25
Adimut 74
Antropomorfik 12
Adona 70
Antropopetik 1 2
Aelian 106
Anuş Uthra 29
Agathodaimon 33, 72, 74
Aphaca 106
Ağadimun 74
Ağıt 54
Ahlak 23
Aptuha 1 1 1
Aram diyan 89
Arami 57
Akad 102
Arami pagan geleneği 90
Akad mitolojisi 54
Aramice 46, 69, 89, 9 1
Aramiler 30, 89
Arani 75
Akadlılar 60
Akdeniz 87
Akıl 40
Akılcılık 1 0
Akitu festivali 56, 104
Arap 75
kabileleri 38
putperestleri 16
132
Anadolu'da Paganizm
Arapça 4 1 , 43, 44, 46, 47, 53, 90
Araplar 16, 20, 97, 1 12
Aratas 75
Aratus 33, 75
Arbaye 97
Ardban 29
Atargatis kültü 103, 104, 105
Atargatis tapınağı 105
Ares 1 12
Avrupa 9, 2 1
Aris 60
Arianizm 85
Ateh 102
Atina Akademisi 52
Atrat 102
Augustin 1 9
Ay 1 8 , 58, 59, 62, 67, 95, 99
kültü 3 1 , 79
Aribasis 75
Arkonlar 18
Arsakid krallığı 34
Arü 57
Asartu 26
Ascalon 1 05
Asclepius 73, 74
Ashabu'l-Aşhas 62
Ashabu'l-Hayakil 62
Asklepyus 74
Aslan 104
Asli varlıklar 5 1
Asnam 1 5
Astarte 102
Astroloji 4 1 , 73, 85, 95, 96
Astronomi 44
Asur 9, 32, 48
Asur-Babil 47, 100
dönemi 48, 59, 7 1
krallığı 3 1
paganizmi 86, 93
politeizmi 27
yıldız-gezegen kültü 95
Asurlular 3 1
Aşera 2 1
Aştart 102
Aşur-Bel-Kala 32
Ata ruhları 20
Atalar kültü 9, 1 1 , 1 3. 1 5 , 18, 20
Atar 1 02
Atargatis 36, 58, 60, 85, 97, 98,
102, 103, 104, 105, 1 1 ı.
1 12
tanrısı Sin 3 1 , 33, 49
tapınağı 34, 69, 79
Ayliyı1s 59
Aylun 75
Ayn Zılha 106, 1 07
Azer 57
Azimfm 74
Azizler kültü 2 1
Azizos 60, 1 12
Azzüz 59
B'ir Musa 64
Ba'al 36
Baal Şamen 50
Baal Şamin 50, 54, 72
Bab Funduku'l-Zeyd 78
Baba 1 4
Baba 75
Babciia 76
Babil 7, 9, 56, 83, 1 02. 109
Babilliler 18, 30, 48, 78, 104
Bağdat 43, 63
Bal 6 1
Balıklı Göl 9 5 , 1 0 3 , 106, 1 10, 1 1 1
Balsa 59
Balti 59
Bar Hebraeus 4 1 , 47
Bar Nemre 50, 55
Bar Salibi 76
Barata 103
Bardaysan 35, 85, 93, 94, 96,
1 0 1 , 103, 1 06
133
Dizin
Bardaysancılık 92
Bamaba 100, 1 0 1
Bamabis 100
Barsamya 94
Barşmaş 98
Budist 2 1
Büyü 8, 1 1 , 4 1 , 53, 73, 95
Büyücü-hekimler 1 1 , 19
Büyücüler 1 1
Büyücülük 10, 4 1
Basil bar Şumana 1 1 O
Büyük Abgar 92
Basra 43
Büyük İskender 33, 5 1 , 87, 90
Başkaldırı geleneği 22
Başrahipler 79, 100
Cadı 23
Bat Nikkal 98, 99
Cadı toplantısı 23
Bath-Nikkal 50
Cadılık 23, 25
akımı 23
Batı 1 0
geleneği 22, 24
Arabistan 8 7
dönemi 1 6
Bayl 6 1
Bayram 8 1
Cahiliye dönemi Arapları 20
Bayülgen 2 1
Cami 59
Bcl 36, 94, 97, 99, 100, 1 0 1 , 1 12
Bel İlani 72
Caracalla 34, 49
Cezire bölgesi 45
Bel tapınağı 104
Cin 40
Bel-İlani 48
Belbana 100
Cinler 53, 54, 72, 77
Cinsel ilişki 8 1
Belit İle 59
Cizye 39
Belit Matate 59
Council of American Witches 23
Belşu 100
Cuma mescidi 45, 1 14
·
Beniyamin 30
Bereket tanrısı 104
Çizgisel tarih anlayışı 1 O
Berşeba 106
Çocuk kurbanlar 80
Beş Sır Kitabı 46
Çok tanrıcılık 9, 1 0
Beth Şemeş 98
Beyt el-Btidariyyin 39
D.S. Rice 47
Beyt el-Buğdariyyin 39, 42
Dafne 106
Beyt Sirrihim 77
Dalos 105
Beytu'l-Buğdariyyin 77
Danaku 99
Biruni 42, 47, 80, 8 1
Daylafatan 60
Bilgelik sanatı 25
Dayr Kadi 58
Bilgi 54
Bilyan 60
Bireysellik 1 O
Deniz kızı 105
Dergah Camii 106
Deus otiosus 40
Biruni 42
Deyr Kadi 39, 78
Boğa 104
Deyr Yakub 98
Borsippa 100
Dımaşki 67
Anadolu'da Paganizm
1 34
Dianikler 26
Dicle 104
Dimaşki 62 , 79
Din çağı 1 1
Dine giriş törenleri 42, 77, 8 1
Dionysius Tell-Mahre 47
Emeviler 44, 45
Emma Restall Orr 25
En-zu 47
Ephca 1 04
Ephrem Syrus 35, 94
Erek 109
Diotorus 84
Discordianizm 22
Diyofızitizm 85
Eris 22
es-Sarahsi 8 1
Esav 28
Doğa tapıcılığı 15, 20
Eski
Doğu Hıristiyan edebiyatı 92
Drijvers 69, 102, 103
Druidizm 22, 25, 26
Druidler 7, 22, 25, 26
Dua 1 1 , 77, 78
Dumuzi 56
Ahit 89
Asur 7
Babil 18, 30
Harran 1 7 , 59, 66
İran 1 7
Ebü Yüsuf 52, 93
Ecclectic 26
Edessa 27, 34, 9 1 , 92, 109
Eflatun 33, 74
İran geleneği 55
Mezopotamya 15, 56, 57,
60, 6 1
Mısır 9, 1 8 , 73
Mısır panteonu 75
Mısırlılar 1 8
Roma geleneği 19
Suriye bölgesi 57
Türk dini 40
Türkler 40
Yunan 74
Eflatuncu 88
Yunan geleneği 33, 52, 56
Efraim 9 1
Yunan kültürü 89
Yunan panteonu 57
Dür 75
Ebednebo 99, 100
Ebedşemeş 98
Ebü Cafer el-Hazin 44
Ebü Katade 44
Egeria 35, 108, l 1 0
Ehulhul 47, 58, 59
Eklektik 22
Ekmek-şarap ayini 1 7
Ekztazi 8
Ekztazik ritüeller 22
el-Battani 44
el-Haşimi 8 1
el-Madrak 79
el-Mudarrak 39, 79
el-Mudawar 79
Elagabalus 97
Eliade 12, 1 6, 18, 40
Emevi 43, 44
Yunanlılar 4 1 , 74
Esoterik 42
Etnosentrik 36
Euhemerus 33
Eusebius 94
Eustathius 84
Evrensel dinler 27
Evrimci din teorisi 1 1
Ezida 100
Fakr'ın kızı 55
Fal 8, 4 1
Falcılık 4 1
-
Dizin
Fatımiler 45
Fellahatu'n-Nibtiyyun 46
Fenike 84
Fenikeliler 102
Fırat 104, 105
Fihrist 79
135
Filistin-Ürdün 28
Hadad 103, 104
Hadım etme 103
Halife Muti 39
Halk dindarlığı 2 1
Halk inançları 7
Haman 54, 55
Hammon 54
Filistin-Ürdün bölgesi 2 1
Filozof Meliton 93
Hamon 55
Hamza Isfahani 42
Filozoflar 96
Hamza Isfahani 42
Flavian 84
Haran 75
Haran Gaveyta 28, 29
Fosfor 54
Fransız 64
Frazer 1 1 , 102
Gad 40, 50, 55
Gadlat 50
Gannat Bussame 1 O 1
Gayrimüslim 50
Geleneksel dinler 22
Geleneksel paganizm 9, 15, 17
Gerald Gardner 23
Gezegen kültü 99
Gizli sırlar 77
Gnostik 27, 4 1
doktrinler 73
gelenek 87
Günbatımı tanrısı 56
Güneş 18, 59, 6 1 , 62, 66, 95, 99
Güneş bakireleri 19
Güneş kültü 98
Güneş tapınağı 68
Güney Irak 1 1 1
Güney Mezopotamya 30, 76
Güneydoğu Anadolu 87
Gayetu'l-Hakim 46
H. Pognon 4 7, 64
H.J.W. Drijvers 65
Habur 32, 106
Hac 106
Haçlılar 37
Harran 8, 27, 28, 3 1 , 32, 33, 36,
37, 43, 44, 46. 47, 49, 5 1 ,
56, 59, 64, 66, 70, 7 1 , 72,
78, 79, 83, 86, 88, 92, 93,
95, 96, 97, 103, 109, 1 12,
1 13
dini 66, 75
geleneği 75
harabeleri 50
kalesi 50, 59
paganizmi 3 1 . 35, 47, 50
panteonu 34, 39, 48, 49,
54, 58
politeizmi 27, 44, 54
tanrılar panteonu 53
tapınakları 78
teolojisi 40
Harran Ulu Camisi 48, 59
Harraniler 4 1 , 42, 46, 47, 5 1 , 52,
53, 55, 57, 62, 63, 76, 93,
102
Harranlı Baba 37, 46, 59, 79, 85
Harranlı Maniheistler 79
Harranlı Müslümanlar 45
Harranlı paganlar 43, 57, 62, 74
Harranlı Sabii 43
Harranlı Sabiiler 42
Harranlılar 18, 33, 35, 40, 4 1 . 42,
44, 45, 47, 50, 52, 54, 55,
56, 57, 59, 60, 6 1 , 62, 63,
136
66, 67, 69, 72, 74, 75, 76,
77, 78, 80, 8 1 , 86, 98, 104
Harun Reşid 45
Hatra bölgesi 50
Hatra yazmaları 57
Hatti 48
Havariler 84
Hayat suyu 104
Hayvan kurbanları 80
Hegel 1 1
Helen 75, 84, 86
geleneği 88, 1 0 1
kültürü 88
Helenistik 28, 87
etkileşim 5 1
felsefe 73
İsa cemaati 88
Helenizm 28, 33, 40, 75, 83, 86,
87, 88, 9 1
Helios 59
Hellenepolis 3 ı. 35
Hellenismos 26
Hemdaniler 45
Hera 57, 106
Hermes 33, 4 1 , 72, 73, 75, 76, 80,
1 0 1 , 1 12
kültü 4 1
Trismegistus 4 1 , 73
Hermesu'l-Herameseh 72
Hermesu'l-İlah 72
Hermesu'l-Müneccim 72
Hermetica 4 1 , 73
Hermetik
dokümanlar 4 1
gelenek 4 1 , 74
Literatür 73, 74
Hermetisizm 28, 4 1 , 86
Hermis 72
Heterodoksal akımlar 92
Hıristiyan 9, 14. 24, 34, 42, 80; 84,
85, 86, 90, 1 0 1 , 108, 109
akademisi 9 1
Anadolu'da Paganizm
misyonerler 35
misyonu 34
Hıristiyanlar 14, 80, 84, 108, 1 10
Hıristiyanlık 8, 10, 12, 13, 1 7, 2 1 ,
22, 23, 24, 25, 28, 36, 37,
38, 76, 83, 84, 86, 88, 89,
92, 95, 1 13
Hicaz 106
Arapları 40
bölgesi 40
bölgesi Arapları 59
Hierapolis 83, 85, 95, 97, 1 0 1 ,
103, 1 05, 1 1 1
Hierapolis-Mabbug 1 0 1
Hieropolis 1 03, 104
Hikmet 4 1 , 73
Hilal 48, 49, 96
figürü 7 1
Hindistan 33, 56, 8 7
Hindu 15, 2 1
Hinduizm 9
Hişam ibn Abdülmelik 45
Hitanu'l-Farisiyah 57
Hitit 8
Hiyerofani 1 6
yazıtlar 47
Horoz 74
Hülul 20
Hz. Ali 44
Hz. İbrahim 28, 34, 57, 75, 77,
106, 1 07, 1 09, 1 10, 1 1 1 ,
1 12
Hz. Muhammed 76
Hz. Musa 64
Hz. Ömer 38, 1 1 0
Hz. Şuayb 64
Hz. Şuayb Makamı 64
Hz. Yakub 28, 89
Iamblichos 1 12
Irak 106
Işık Kralı 29
137
Dizin
İblis 24
İbn Adim 76
İbn Hemdan 44
İbn Şeddad 45
İbn Vahşiyye 44, 46
İbnu'n-Nedim 39, 42, 46, 47, 56,
79, 8 1 , 104
İbnu'r-Rim 56, 57
İbnu's-Salm 56
İbnu's-Selam 56
İbrahim 57, 76
İbrahim ibn Sinan 44
İdol 62, 67
İdoller 20
İdris. 74
İkna 1 9
İlah 1 4
İlahi ruhlar 1 0 5
İlahlar 1 3
İlahu'l-A'ma 60
İlahu'l-aliheh 49, 72
İlk neden 5 1
İmparator Julian 94
İngiliz oryantalist J.B. Segal 64
İnisiasyon ritleri 77
İnisiyasyon 1 7
İnitiation 42
İnsan kurbanı 39
İnsan kurbanı törenleri 78, 79, 80
İnsan kurbanları 8 1
İnsan-doğa uyumu 22
İran 9, 15, 34, 37, 83, 90, 106
egemenliği 52
İranlılar 18, 9 1
İrlanda 24
İsa 14, 2 1 , 84, 93
İsa Mesih 1 4, 1 7, 94
İshak ibn Hilal 39, 44
İskender 86, 87, 88
İskenderiye 9 1
İskoçya 24
İslam 8, 10, 13, 2 1 , 27, 37, 38, 40,
108, 109, 1 10
dünyası 1 13
egemenliği 1 14
felsefe geleneği 44
imparatorluğu 38
İslami 47, 83, 85, 86, 93. 1 09, 1 10
dönem 42, 43, 44, 48, 80,
90, 1 13
gelenek 74
tecrübe 1 14
İsmail 76
İsrailoğullan 1 2
İştar 48, 50, 55, 56, 57, 58, 98,
102
İştar-Venüs kültü 60
İyad ibn Ganem 38
J.B. Segal 72
J.F. Healey 65
Japon imparatorları 1 9
Josephus 83
Joshua the Stylite 92
Julian 34
Julian Hitabesi 98
Jüpiter 36, 6 1 , 62, 66, 95, 99, 1 0 1
Jüpiter tapınağı 67
Kabbalah kültü 22
Katla 104
Kadı Ebü Yusuf 38
Kadın 104
Kalde 109
Kaideliler 96, 109, 1 1 1
Kale 65
Kanonik İnciller 87
Kaos ilkesi 22
Kartaca 102
Kastor 54
Kays 38
Kehanet 4 1 , 79, 85
138
Keldaniler 42
Kelt 7, 25
Kelt doğa tapıcılığı 22
Kemetikler 26
Kenan 109
diyarı 1 1 1
Kenaniler 102
Keşiş 35
Kıbrıs 84
Kırkmağara 7 1 , 97
Kilise 10
Kilise Babalan 3 1
Kitabı Mukaddes 28, 30, 34, 89,
90, 104, 108, 109, 1 1 0,
111
Komünyon 1 7
Köpek 50
Kötü talih 58
Kötülük 24, 25
Kral Abgar 96
Kral-tanrı kültü 19
Kretofani 1 8
Kristolojik tartışmalar 85
Kronus 55
Kubaba 8
Kur'an 7. 13, 15, 20, 28, 77, 107
Kurban 1 1 , 53, 78, 80
hayvanı 80
törenleri 79
Kustir 54
Kuş falı 4 1
Kutsal 1 5 , 16, 1 7, 22, 6 1
ağaç 77
balıklar 104, 105, 106, 1 1 1
güç 18
günler 8 1
keçiler 55
Ruh 14, 1 6
tepe 49
Kuzey
Afrika 33
Amerika 2 1
Anadolu'da Paganizm
Amerika yerlileri 1 9
Arabistan 3 8 , 87, 1 1 2
Mezopotamya 30, 32, 38,
60, 66, 89, 92, 1 00. 105
Kuzeyin Efendisi 53
Kübele 8
Kült 23
merkezleri 58
yeri 7 1
Laban 2 8
Lagaş 76
Laıis 60
Lat 1 6
Latin patristik teolojisi 9 1
Leo 57
Liberalizm 1 0
Listra 1 0 1
Literal yorum metodu 83
Londra 23
Ma'na 70
Ma'nu 1 1 1
Mabbug 85, 97, 1 0 1 . 103
Macriti 80
Mağlitiya 39. 77
Maimonides 4 7
Makamı İbrahim 106
Mamre 106
Mana 16
Mancınık 108
Mandence 89
Manevi kirlenme 76
Maniheizm 1 8
Mar alahe 36, 49
Mara Sanıya 60
Maralaha 7 1
Maralahe 7 1 , 97, 9 8
Maralahe kültü 97
Marcionculuk 92
Mardin 45, 93
Dizin
Mars 54, 60, 6 1 , 62, 66, 68, 95
Mars tapınağı 67, 68
Mata 103
Matarata 1 8
Mateıyalizm 1 0
Matrata 103
Matta 87
Me'mun 42, 43
Mecusilik 90
Medye 29
Melek 63
Meliton 94
Memfis 53
Memluk 46
Memun 1 14
Merkür 36, 54, 6 1 . 62, 66, 95, 99,
101
Merkür tapınağı 69
Meıyem 14, 2 1
Mes'üdi 39, 47, 67
Mesih öğretisi 84
Mesihçiler 84
Mesinalı Euhemerus 75
Meşşailik 44
Metafizik 8, 10, 1 ı. 1 8
varlıklar 1 3
Mevlidi Halil 106, 1 07, 108
Mezhep 63
Mezhepleşme 33
Mezopotamya 9, 27, 29, 3 1
geleneği 56
Mısır 33, 73, 74, 1 02
Mısırlı 4 1 , 73
Miia d Hiia 104
Mirrih 60
Mistik 26
Misyonerler 34
Mitanni 48
Mitolojik 73, 76
Mitoslar 77
Mitra 1 7
139
Mitra kültü 8 , 1 7
Modemite 26
Modemizm 1 0
Moğol 93
istilası 46, 1 13
ordusu 45
saldırısı 79
Moğollar 3 1 , 45, 1 13
Monimos 1 12
Monofızitizm 85
Monoteist 12, 1 4
Monoteist dinler 13, 44
Monoteizm 7, 10, 34, 39, 40, 46
Mot 102
Muaviye 44
Mudavvar 58
Muhammed ibn Musa 63
Mun'im 1 12
Musa Kuyusu 64
Musul 30, 36
Müslüman 38, 39, 42, 43, 44, 50,
5 1 , 63, 80, 93
Müslümanlar 37, 38, 44, 80, 1 10
Müşrikler 1 5
Müşteri 6 1 , 1 0 1
Mütevekkil 85
Nabık 6 1
Nabonidus 58
Nabonidus stelesi 7 1
Nabu 36, 48, 6 1 , 97, 99, 1 0 1
Nabunaid kitabeleri 48
Nabunaid stelesi 48
Namriya 55
Nanai 1 00
Nannar 3 1 , 48
kültü 3 1
Nasibina 27, 90
Nasura 29
Naturalist 23
Naturalizm 9
140
Nebat krallığı 42
Nebatice 89
Nebo 36, 94, 97, 99, 100, 1 12
Nefs 40
Nemrut 107, 1 08, 109. 1 10
Neopagan 10, 23, 26, 1 14
akımlar 22, 23
akımları 2 1
gelenekler 2 5
Neopaganizm 26
Nergal 50
Nıbtiler 42, 52
Nikkal 98
Nimrod 1 08
Ningal 48, 57, 58, 98
Ningursu 76
Ninlil 59
Nisibis 27, 90
Numeyıiler 45
Nusaybin 27, 36, 83, 88, 90, 9 1 ,
1 10
Nusaybin akademisi 92
Nusku 48, 50, 54
Nusub 20
Odes of Solomon 87
Oğul 1 4
Okyanusya 1 1
Orfik kültü 75
Orhay 27, 109, 1 10
Oıi.basius 75
Orpheus 1 0 1
Orta Arabistan 40
Orta Çağ 24, 33, 49, 62
Harranileri 28
Harranlılan 59
İslam kaynaklan 66
kültleri 22
Ortadoğu 9, 73, 104
dinleri 1 8
hikmet öğretisi 73
Anadolu'da Paganizm
Osrhoene 34
Ouranus 75
Ömer ibn Abdülaziz 43
Paddan Aram 30
Pagan 9, 10, 25
dinler 1 14
Down 23
eğitim merkezi 52
gelenekler 1 5
kült merkezi 70
kültü 52
Paganist 33, 36, 37, 39
Paganistler 80
Paganizm 7, 9, 80, 1 14
Palmira 54, 72, 89, 95, 104
Papa III. Eugenios 108
Pavlus 84, 1 0 1
Pers imparatorluğu 33
Persler 52
Peygamber 33, 4 1 , 52, 72, 74,
Peygamber-filozof 74
Peygamberler 13, 77
Peygamberlik 75
Piramitler 74
Piroz 99
Pisagor 33
Piskopos Yakub 9 1
Pitagoras 74, 88
Plato 74
Plotinus 52
Pognon Mağarası 48, 64, 65,
97
Poimandres 73
Polinezyalılar 1 1
Politeist 8, 33, 36, 37, 39, 40,
kültürler 58
Politeizm 1 0, 33, 36, 39, 46,
86, 95
Postmodem 10, 22
·
75
71,
47
51,
Dizin
Pozitivist bakış açısı 1 O
Pseudo-Lucianus Hermes 1 0 1
Ptolemy 88
Putperest 9. 49
Putperestler 39, 42
Putperestlik 1 1 3
Pythagoras 74
Rabbetu's-Sil 55, 56
Rabbi Yudah ben Batira 9 1
Rabbu'l-aliheh 49, 72
Rabbu'l-Azim 59
Rabbu'l-Baht 55
Rabbu'l-Hayr 59
Rabbu's-Saat 55
Radikal monoteizm 1 4
Rahip 3 5
Rahipler 1 1 , 77, 7 8 , 79, 80
Rammon 57
Resullerin İşleri 84
Rim 57
Rimmon 57
Roma 7, 15, 3 1 , 7 1 , 9 1
Roma İmparatorluğu 5 1 , 52. 89
Romalı 9
Romalılar 19, 34, 37, 88
Rufusiyyun 80, 8 1
Ruh 40, 5 1 . 62
Ruha 27
Ruhçu 23
Ruhçuluk 1 1
Ruhlar 1 3
Rüyalar 77
Rüzgar 55
Sabii 43
folklorü 76
Sabiiler 28, 29, 42
Sabiilik 18. 28, 1 04
Sabit 43
Sabit ibn Kurra 35, 43, 44, 63, 90,
114
141
Sadamunna 48
Salemsin 65, 79
Salimu 56
Saluğa 53
.
Samael 54
Samasota 37
Sami kavimler 30, 55
Sanamu'l-Ma 56, 104
Sandan kültü 8
Sanem 20
Sanemsin 79
Sanimağara 65
Saphon 53
Saralı 55
Satanist 25
Satanistler 24, 25
Satanizm 25
Satürn 60, 6 1 , 62, 66, 77, 95, 99
tapınağı 67
Seçilmiş şeyh 54
Segal 97
Sekülerizm 10
Selbi sıfatlar 40
Selçuklu Türkleri 45
Seleucos 108
Seleukos Nikotar 83
Selevkid hanedanı 34
Selevkid takvimi 49, 70
Selevkidler 27, 37, 83, 88, 92
Semitik 53, 102
Semitik ulühiyetler 53
Senkretik 52, 87
Sır ayinleri 42
Sır dinleri 8, 27. 87
Sır törenleri 8 1
Sicilya 75
Sihir 8, 1 1 , 4 1 , 53. 95
Sihir-büyü 8, 1 1 , 2 1
Simya 73
Sin 34, 36, 39, 47, 48, 56, 57, 58,
69, 70, 7 1 , 72, 97, 98, 99
142
kültü 3 1 , 36, 49, 70, 7 1 ,
97
mabetleri 3 1
tapınağı 30, 47, 72
Sinan ibn Sabit 44
Smart 12
Soba 90
Soğmatar 36, 48, 49, . 64, 65, 66,
68, 69, 70, 7 1 , 86, 89, 97,
103
kitabeleri 7 1
Sol-el Paganları 25
Solon 33, 74, 88
St. Ephraim 109
St. Isidore 109
Straga 26
Su kültü 104
Sudur 40, 52
Suraye 89
Suriye 27, 33, 50, 76, 83, 84, 86,
87, 89, 90, 1 00, 102, 103,
105, 106
Suruç 37
Suruçlu Yakub 35, 49, 55, 85, 94,
99, 103
Süleyman tapınağı 68
Süleyman'ın İlahileri 87
Sümer 8, 76
Sümer geleneği 55
Sümer-Akad geleneği 54
Sünnet olma 8 1
Süryani 30, 75, 90, 92
Süryani edebiy�tı 9 1
Süryani kaynaklar 47
Süryanice 29, 33, 38, 4 1 . 42, 43,
44, 46, 47, 64, 65, 7 1 , 83,
89, 90, 9 1 , 95, 98, 103,
111
Şahmiyah 59
Şalimu 56
Şalma 57, 1 1 1
Anadolu'da Paganizm
Şalmata 103
Şama! 40, 53, 72
kültü 53
sım 80
Şamanizm 2 1
Şamaş 48, 57, 58, 98, 99
kültü 98
Şamaşgarem 98
Şar-İlani 48, 72
Şarbel 99
Şattivaza 48
Şavida 99
Şehit Şarbel 94
Şehristfuıi 39, 47, 62, 67
Şems 59
Şer 48
Şeyhu'l-Vakar 6 1
Şeytan 24, 85, 99
Şeytana tazim 24
Şeytanlar 40, 53, 54, 72
Şeytanların prensi 53
Şifa tanrıçası 102
Şila 70
Şinto 19
Şintoizm 1 8
Şirk 7, 1 3
Şuppiluliuma 48
Tabu 17, 1 05
Tabu inancı 1 6
Takiyüddin Ahmed ibn Teymiyye
44
Tammuz 1 02
Tammüz 54, 56
Tammuz kültü 54
Tammüza 54
Tanrı 24
Tanrıça 24
Tanrılar panteonu 94, 103
Tannsa! varlıklar 58
Tapınak 77, 78
tepesi 64, 65, 70, 71
Dizin
Tapınma objesi 16, 2 1
Tar'ata 36, 60, 97, 99, 1 0 1 . 1 1 1
kültü 1 0 1 . 1 13
Tarata 60, 85
Tarsa 60, 102
Tarsus 8
Taüz 54
Tayus 75
Tek tanrıcılık 1 2
Tell Mahreli Dionysius 79
Temizlenme töreni 78
Tengri 40
Ter 48
Terah 28
Teslis 12, 14, 48
inancı 1 4
Tevhid 7 , 1 3 , 1 4
The Pagan Federation 23
Theodor bar Konai 30
Thoth 74
Tibet Budizm! 9
Tiglat-Pileser 32
Tirdat 70
Tirratha 59, 60
Tomas İncili 87
Totem 16, 1 7
Trat 102
Trismegistus 74
Türbeler 2 1
Tyre 54
Ugarit 102
Ugarit panteonu 56
Ugaritler 48
Ur 28, 3 1 . 7 1 , 1 09, 1 10, 1 1 1
Uranüs 75, 99
Urartu 8
Urfa 8, 17, 27, 3 1 , 34, 36, 37, 44,
64, 66, 83, 85, 87, 88, 90,'
9 1 . 92, 94, 96, 97, 1 0 1 ,
106, 108, 109, 1 10. 1 13
1 43
İlahiyat Okulu 9 1 . 92
krallığı 36
paganizmi 93, 95, 97
panteonu 97, 98, 99
piskoposu 1 08
Urfalılar 38, 60, 96, 1 0 1 , 1 10
Utarid 6 1 , 1 0 1
Uzumu 58
Uzuz 59, 60
Uzza 16, 2 1 . 59, 60, 1 12
Ürdün 104
Üstün varlık 5 1
inancı 58
Üzeyr 1 4
Venüs 56, 58, 59, 60, 6 1 , 62, 66,
95, 98, 99, 1 02, 1 1 2
gezegeni 60
tapınağı 66, 68
tapınağı Azzuz 79
Verimlilik tanrıçası 60
Vesen 20
Vlll. Abgar 92, 1 1 1
Viking pagan geleneği 26
Wakan 19
Warrior 26
Wicca 7, 22, 23, 24, 26
Wicca Yolu 23
Yahudi 12, 36, 83, 84, 86, 109,
1 10
akademisi 9 1
geleneği 54
kaynaklar 54
Yahudiler 14, 28
Yahudilik 1 0, 13, 38, 83, 86, 87,
90
Yahve 12
Yahya 29
1 44
Yakma kurbanı 67
Yakub 76, 9 1
Yardna 104
Yatırlar 2 1
Yedi gezegen 96
Yeni Ahit 84
Yeni Eflatuncu 52
Yeni Eflatunculuk 40, 44, 52
Yeni Yıl festivalleri 100
Yer altı odaları 67
Yer altı odası 69
Yerah 48
Yeraltı adalan 68
Yıldız-gezegen kültü 17, 18, 20,
33, 35, 36, 37, 43, 46, 53,
57, 58, 6 1 , 86, 93, 95, 96
Yıldız-gezegen tapıcılığı 39
Yunan 7, 1 5, 26, 33, 40, 44, 84,
87, 90, 1 12
filozofları 33
kolonileri 87
kolonisi 5 1 , 90
kültürü 33, 88
mitolojisi 74, 75
panteonu 4 1
Yunanca 33, 83, 102
Yunanistan 52
Yunanlı 9, 38, 83, 88
göçmenler 52
Yunanlılar 63
Yusur 78
Yüce tann 12
Yüce varlık 51, 63
Zalbel 100
zat Cenahu'r-Rih 55
Zatı Envat 2 1
Zephon 53
Zerdüştilik 87
Zeus 1 0 1 . 106
Zımmilik 38, 39, 42, 43
Anadolu'da Paganizm
Zu-en 47
Zurvan 55
Zühal 60
Zühre 58, 59
Züleyha 107