Gökçe Uzgören, “Kitap İncelemesi: Mesleğin İncelikleri: Sosyal Bilimlerde Araştırma Nasıl Yürütülür?”,
ART/icle: Sanat ve Tasarım Dergisi, 1 (1), Haziran 2021, ss. 169-179.
KİTAP İNCELEMESİ
Mesleğin İncelikleri: Sosyal Bilimlerde Araştırma Nasıl Yürütülür?
Gökçe UZGÖREN*
Yazar: Howard S. Becker,
Mesleğin İncelikleri: Sosyal Bilimlerde Araştırma Nasıl
Yürütülür?, (çev.) Baran Öztürk, Gökçe Metin, Hatice
Esra Mescioğlu, Levent Ünsaldı, Şerife Geniş,
Ankara: Heretik Yayınları, 2015, 347 s.
ISBN: 978-605-84466-0-1
Kitabın büyük bir bölümü, özellikle sanat ve müzik sosyolojisi alanında çalışmalar
yapan sosyolog Howard S. Becker’ın hocalık deneyimi sırasında öğrencilerinin
çalışmalarında karşılaştıkları sorunlara tanıklık ederken, söz konusu sorunlara dair
geliştirilebilecek çözüm önerileri ve yöntemlerine dair tuttuğu kayıtlardan oluşuyor.
Kitapta dikkati çeken ilk şey ise, kitabın isminin Türkçe’ye “Mesleğin İncelikleri: Sosyal
Kitap İncelemesi / Book Review
Geliş / Received: 23.03.2021 Kabul / Accepted: 30.03.2021
* Arş. Gör., İstanbul Gelişim Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı
Bölümü, İstanbul, Türkiye, E-posta: uzgorengokce@gmail.com
https://orcid.org/0000-0002-4680-6187
- 169 -
Gökçe Uzgören, “Kitap İncelemesi: Mesleğin İncelikleri: Sosyal Bilimlerde Araştırma Nasıl Yürütülür?”,
ART/icle: Sanat ve Tasarım Dergisi, 1 (1), Haziran 2021, ss. 169-179.
Bilimlerde Araştırma Nasıl Yürütülür?” olarak çevrilmesine karşın, kitabın orijinal isminin
“Tricks of the Trade: How to Think About Your Research While You’re Doing It?” olması.
Nitekim Becker da kitabın önsözünde bu kitap ile “bir araştırmada nasıl düşünülür?”
sorusuna kendi deneyimlerinden elde ettiği malzemeler ile cevap aradığını belirtiyor
(Becker, 2015: 17). Bu noktada Becker’ın bu kitabı, sosyal bilimler kapsamında bir
araştırma yaparken önümüze çıkan en büyük engellerin pratikte uygulanan
yöntemlerden ziyade düşünsel yöntemler konusunda karşımıza çıktığı gerçeği ile
yüzleşmemizi sağlıyor. Kitabın içeriğine gelecek olursak, eser; “İncelikler”, “İmgelemler”,
“Örneklem”, “Kavramlar” ve “Mantık” olmak üzere 5 bölümden oluşuyor.
Birinci Bölüm: İncelikler
Bu bölümde yazar sosyal bilimler çalışmalarında karşılaşılan farklı sorunlara çözüm
niteliğinde bazı "incelikler" önermekte. Becker'a göre en büyük sorun, araştırmaların
adım adım ilerlenmesi gereken tek düze lineer bir yol olarak ele alınması. Yazar
araştırmacıların genel olarak araştırmalarında sırası ile uyguladıkları dört adımdan
oluşan bir hat üzerinde ilerlediklerini ifade ediyor. Bunlar:
I.
Üzerinde çalışılacak şeyle ilgili çeşitli imgelerin belirlenmesi
II. Bu imgelerin temel alınarak esasen ne üzerine çalışılacağıyla ve örnek
vakaların nasıl seçileceğiyle (diğer bir deyişle örneklemin nasıl oluşturulacağıyla) ilgili
fikirlerin geliştirilmesi
III. Üzerinde çalışılacak örneklerin seçilip bunlar üzerinde çalışılması, analizlerde
kullanılacak kavramların geliştirilmesi
IV. Geliştirilen kavramların örnekleme uyarlanması konusunda1 mantığın
kullanılması
Çoğu araştırmacının bu dört adımı sırası ile izleyerek araştırma yürütmesinin,
araştırma yöntemleri üzerine yazılan birçok kitapta bu dört adımın doğru yol olarak
Becker, "kavramların vakalara uyarlanması" sorununu kitabın 4. bölümünün (bkz. Kavramlar)
"Vakanın Kavramı Tanımlamasına İzin Verin" alt başlığı altında detaylı olarak inceleyerek,
kavramın vakayı değil, vakanın kavramı tanımlamasının araştırmadaki faydaları üzerine
açıklamalarda bulunmuştur. Bu konu çalışmanın ilerleyen bölümlerinde detaylandırılacaktır
(bkz. "Dördüncü Bölüm: Kavramlar" başlığı).
1
- 170 -
Gökçe Uzgören, “Kitap İncelemesi: Mesleğin İncelikleri: Sosyal Bilimlerde Araştırma Nasıl Yürütülür?”,
ART/icle: Sanat ve Tasarım Dergisi, 1 (1), Haziran 2021, ss. 169-179.
nitelendirilmesi nedeniyle çok doğal olduğunu vurgulayan Becker, bu ön kabulün
aslen çok yanlış araştırmalara yol açtığını belirtmektedir. Becker'a göre yukarıda sözü
geçen dört adım her çalışmaya içkin adımlardır ancak, bir araştırmada önemli olan bu
adımların sırası ile takip edilmesinden ziyade, araştırma süreci boyunca farklı adımlar
arasındaki "gidip gelmeler" ile farklı düzlemlerin birbirlerini farklı açılardan etkilemesi ve
beslemesidir. Dolayısıyla Becker'a göre araştırma sürecini bu denli düzenli, mantıklı,
karmaşıklık içermeyen bir süreç olarak tanımlamak yapılacak en büyük yanlışlardan
biridir. Bu bağlamda kitapta Becker esasen, tek düze ve sırası ile takip edilen adımlara
karşı; araştırmanın elde edilen yeni bilgilere paralel olarak sürekli olarak yeniden
şekillenmesini sağlayan ve "incelikler" olarak tanımladığı yeni yöntemler geliştirilmesini
savunmaktadır. Bu sayede çalışmada kullanacağımız imgelemler, kavramlar ve
mantığının belirlenme aşamaları sürekli olarak yeniden kurgulanarak değişecek ve bu
da gerçekliğe en yakın bilgiye erişmemizi kolaylaştıracaktır.
İkinci Bölüm: İmgelemler
"Gerçek bilginin olmadığı noktada imgelemimiz devreye girer."
(Becker, 2015: 45)
Becker bu bölümde Chicago Üniversitesi'ndeki hocalarından biri olan Herbert
Blumer'in (1969) öğrettiği metotlardan biri ile yola çıkıyor. Tüm derslerinde sosyologların
üzerinde çalıştıkları olgulara yaklaşırken yararlandıkları temel imgelemlere dikkat çeken
Blumer'e göre yapılan hiçbir bilimsel çalışma, araştırmacının görgül dünya üzerine sahip
olduğu imgelemlerden bağımsız düşünülemez. Bu imgelemler çalışmaları yönlendirir ve
biçimlendirir. Bir çalışmanın her aşamasını etkilediği düşünülen bu imgelemlerin ise
araştırma esnasında görmezden gelinmesi Blumer'a göre yapılabilecek en büyük
yanlışlardan biridir. Çünkü bu imgelemlerin oluşma biçimi, kapsamı, bu imgelemlere
çalışmamızda biçtiğimiz rol çalışmanın ortaya koyduğu sonuçları birçok açıdan
etkilemektedir.
Becker da bu bölümde, sosyal bilimcilerin kullandıkları imgeleri ele alarak,
bunların nereden geldiğini incelemiş ve bu imgeleri geliştirmek için özel incelikler
sunmaya çalışmıştır. Becker'a göre araştırmacılar ilk elden bir tecrübeye sahip olmasa
da çalışma alanının bir ön okumasını yapabilmek için sahip olduğu düşünce ve
imgeleri devreye sokarak araştırma yapacağı alan ile ilgili istemsiz olarak bir imgelem
- 171 -
Gökçe Uzgören, “Kitap İncelemesi: Mesleğin İncelikleri: Sosyal Bilimlerde Araştırma Nasıl Yürütülür?”,
ART/icle: Sanat ve Tasarım Dergisi, 1 (1), Haziran 2021, ss. 169-179.
kurar. Çoğunlukla klişe imgelerin etkisini gördüğümüz bu imgelemler araştırmacıyı
"bilmediğini bildiğini sanma" yanılsamasına sürükler. Bunun altyapısını ise daha önce
sahip olduğumuz tecrübeler ve kendi anlam dünyamıza dayanarak, edindiğimiz sınırlı
veriler neticesinde genellemeler ve çıkarımlar yapmamız ve bir gerçeklik kurgusu
yaratmamız oluşturur. Blumer'a göre (2015: 43) çalışma alanına dair bu şekilde kanaat
getirilen düşünceler çalışma alanına dair gerçek bilgiler değil, birkaç veriden ve
toplumsal deneyimlerin araştırmacıya sunduğu klişeler stokundan yola çıkarak
araştırmacının hayal gücü ile oluşturduğu bir imgelemdir.
Dolayısıyla Becker, hayal gücü geniş sosyal bilimcilerin birkaç imgelemden yola
çıkarak birçok yol kat edebileceğini ancak bu yolların gerçeklikten epey uzak
olacağına dikkat çekmektedir. Becker'a göre sosyal bilimci iddiasında olan
araştırmacılar imgelemlere yaslanarak araştırma yapmaktan, gerçek bilgiye dair
tahminler yürütmekten kaçınmalı ve toplumsal kalıpların oluşturduğu imgelemlerin
doğru olabilecekleri kadar yanlış olabilecekleri ihtimalini de düşünmelidirler.
Becker'in üzerinde durduğu bir diğer konu ise çeşitli anlam ve etkenlerin toplumsal
aktörlere atfedilmesidir. Ona göre kendisinin de içinde bulunduğu sosyal bilimciler,
davranışlarını çözümledikleri insanlara açık ya da örtük olarak her zaman için belli bir
bakış açısı, bir perspektif atfederler. Becker bu noktada, insanların gerçekleştirdikleri
eylemler üzerine neler düşündüklerini, yaşamlarındaki nesneleri, insanları ve olayları
nasıl yorumlayıp tecrübe ettiklerini kusursuz olmasa da başarılı bir şekilde
kavrayabileceğimizi ancak asıl meselenin nesnelere ve olaylara anlam atfettikleri
"koşulların" bilgisine yaklaşmak olduğunu ifade etmektedir. Biz araştırmacılar olarak bu
koşulların bilgisine ne denli yaklaşabilirsek atfettikleri anlamlara dair açıklamalarımız da
o denli doğru olacaktır (Becker, 2015: 45). Dolayısıyla Becker'ın bu bölümde üzerinde
en çok durduğu incelik, insanların nesne ve olaylara atfettikleri anlamlar konusunda
doğru bilgiye erişmek için kendi imgelemimizin sınırlarından kurtulmak ve onların
içindeki bulundukları ilişkiler ağına odaklanmaktır. Bu ise onlarla ilgili birinci elden bir
şeyler bilmek, dolayısıyla "dışarı çıkmak"tan ve kendi gündelik tecrübelerimizin sınırlarını
aşmaktan geçmektedir.
- 172 -
Gökçe Uzgören, “Kitap İncelemesi: Mesleğin İncelikleri: Sosyal Bilimlerde Araştırma Nasıl Yürütülür?”,
ART/icle: Sanat ve Tasarım Dergisi, 1 (1), Haziran 2021, ss. 169-179.
Bunun yanısıra bu bölümde bilimsel hikâyeler2 oluşturulurken karşımıza çıkan iki
problemden söz edilmekte. Birincisi, hikâyelerin "iş görmesi" ve "anlamlı" olarak
nitelendirilmek zorunda hissedilmesi. Yani "hikâyeyi oluşturan her adım birbirini öyle
takip etmeli ki, sona gelindiğinde <<işte bunun tam da böyle bitmesi gerekirdi>>
denilebilsin" kaygısının yaşanması. Ancak, bu kaygılar ile oluşturulan hikâyeler olgunun
bütününe bakıldığında çok da mantıklı ve düzenli ilerleyen bir akışa sahip olmayan
çeşitli gerçeklikleri görmezden gelmemize yol açmaktadır. İkinci problem ise hikâyenin
ulaşılan vakalarla uyumlu olması gerektiğine dair yanılsamadır. Bu uyumu
yakalayabilmek için araştırmacılar, elde ettikleri bilgiler ile doğrulayamadıkları hiçbir
hikâyeyi kabul etmezler. Dolayısıyla elde ettikleri verilerin yalnızca hikâye ile örtüşen
bölümlerini kullanır, örtüşmeyen bölümlerini ise yok sayarlar. Bu ise okuyucuya sırf
mantıklı ve tutarlı bir hikâye sunabilmek için birçok bilginin yok sayıldığı anlamına gelir.
Bu gibi durumlarda mesleki bilgilerimiz ve mesleğin bize verdiği imgelemler de bazen
bizi gerçek bilgiyi ortaya çıkarmaktan çok düzenli bir hikâye sunmaya iter. Bu düzenli
hikâyeye ve aynı konudaki benzer çalışmalara uyum sağlayan vakaları aktarırken;
mevcut hikâyeler ile çelişmeyen, yalnızca "zaten bilinen hikâyelerin" bir başka yönüne
odaklanan yeni hikâyeler ortaya koyarak kendi içimizi rahatlatırız. Becker'ın burada
Khun felsefesine önemli ölçüde atıfta bulunduğunu görüyoruz. Kuhn'a göre mevcut
paradigma belli bir toplum tarafından kabul edilen varsayımlar dizisidir. Normal bilim
döneminde sadece bu paradigmayı olumlayan düşünceler kabul görür. Mevcut
paradigma gözlemlenen olguya yeterli açıklamayı getiremediğinde yıkılır (Kuhn, 1995).
Bu açıklama süreci araştırmacının kavramları ile gerçekleştiğinden, hakkında fikir sahibi
olduğumuz ve söyleyecek bir şeyimizin olduğu şeyleri görürken, üzerine söyleyecek bir
şeyimiz olmadığı şeyleri araştırma kapsamı dışında bırakırız.
Becker araştırma sürecinde bizi sınırlayan bu sorunlara karşı çözüm niteliğinde
çeşitli incelikler sunmaktadır. Boş hipotez inceliği olarak sunduğu incelik, araştırmacının
doğru olmadığını düşündüğü bir hipotez öne sürüp bunu çürüterek, bu hipotez
dışındaki bir hipotezin doğru olduğunu kanıtlaması sürecidir. Aslında araştırmacı zaten
doğru olmadığını bildiği bir hipotezin yanlışlığını, araştırmayı odaklamak ve asıl doğru
hipoteze ulaşmanın başka bir yolunu bulmak için kanıtlar. Bu noktada Becker boş
2 Becker "bilimsel hikâye" kavramını "bir şeyin geçmişte, şimdi ve gelecekte nasıl vuku bulduğu
ve bulacağıyla ilgili bir anlatı" olarak ele almaktadır.
- 173 -
Gökçe Uzgören, “Kitap İncelemesi: Mesleğin İncelikleri: Sosyal Bilimlerde Araştırma Nasıl Yürütülür?”,
ART/icle: Sanat ve Tasarım Dergisi, 1 (1), Haziran 2021, ss. 169-179.
hipotezi (2015: 60) “doğru olmadığını düşündüğümüz ve kendisini olumsuzlayan unsuru
izleyerek doğruyu yakalayacağımıza inandığımız için elde tuttuğumuz hipotezler”
olarak tanımlar.
Becker bir durumun bilimsel anlamda yeterli bir analizini, konu ile ilgili tüm
olasılıkları bütüncül bir şekilde ele alarak gerçekleştirebileceğimizi düşünmektedir. Ona
göre gerçekleşme ihtimali düşük olan olasılıkları da dikkate almak gerekmektedir.
Bunun yanında yazar, olayların birbirleriyle sürdürdükleri bağımlılık ilişkilerini belirlenimci
neden-sonuç ilişkileri üzerinden okumak yerine olumsallıklar (contingency) olarak
düşünmenin, olayların gerçekleşme nedenlerini incelerken daha geniş bir ihtimaller
yelpazesi sunacağını savunmaktadır. Çünkü insanların hayatında gerçekleşen her şey
yalnızca insanların kendi eylem ve seçimlerine değil çevresel etmenlere ve koşullara
da bağlıdır. Bu etmenler ve koşulların oluşturabileceği farklı senaryoları da her zaman
ihtimaller dâhilinde tutmak araştırmayı daha anlamlı kılacaktır. Bu nedenle bir araştırma
yaparken yalnızca araştırma nesnesini konu etmek değil, o nesnenin içinde bulunduğu
çevre/toplumu ve bu çevre/toplumla olan ilişkisini de incelemek gerekmektedir.
Becker'ın önerdiği inceliklerden bir diğeri ise "Neden?" diye sormak yerine "Nasıl?"
diye sormaktır. Yazara göre bu yaklaşımın araştırmaya tahminimizin çok ötesinde
yararları vardır. Neden diye sorulduğunda insanlar istemsiz olarak kendilerini müdafaa
edip kısa cevaplar ve gerekçeler ile dönüş yaparken, nasıl sorusuna gelen yanıtlar
daha ayrıntılı olmaktadır. İnsanlar yaptıkları eylemlerin sadece nedenini açıklamakla
kalmamakta, başkalarının da o eylemi gerçekleştirirken neye ne şekilde katkı
sunduğuna ve etki ettiğine de dair bilgiler ve hikâyeler paylaşmaktadır. "Nasıl?" sorusu
doğru bir cevap aramadığı ve sürece odaklandığı için insanlar kaygılarından
uzaklaşarak, kendilerini daha az sınırlamakta ve daha rahat cevaplar vermektedirler.
Bu da yalnızca durumları değil, söz konusu durumlara çıkan süreçler hakkında bilgi
edinmemizi kolaylaştırmaktadır. Süreç içindeki aşamalara odaklanmak, dolayısıyla
yalnızca nedenlerin mantığına değil tüm aşamaların bir mantığa oturup oturmadığını
kavrayabilmek bu anlamda çok önemlidir.
Yazarın bu bölümde ayrıca, Ragin’e (1987) referansla fikirler ve verilerle “zengin
bir diyalog” tesis etmiş bir sosyolog olmanın güçlü yanlarına odaklandığını görüyoruz.
- 174 -
Gökçe Uzgören, “Kitap İncelemesi: Mesleğin İncelikleri: Sosyal Bilimlerde Araştırma Nasıl Yürütülür?”,
ART/icle: Sanat ve Tasarım Dergisi, 1 (1), Haziran 2021, ss. 169-179.
Dünyayla (toplumsalla) kurulmuş derinlikli ilişkinin sunduğu olanakları
sorgulayan
Buradan devşirilmiş fikirleri topladığı verilerle ilişki içerisinde sistematikleştiren
Bu fikirleri verilerin ışığında sınayan
Bulmayı beklediği ile bulduğu arasındaki kaçınılmaz farklılıkları, farklı
olasılıkları yeniden düşünerek ve daha da fazla veri toplayarak aşmaya çalışan bir
sosyolog, Becker için güçlü araştırmalara imza atan araştırmacıların sahip olduğu
özellikler arasında.
Bu bağlamda çalışmamızı şekillendiren imgelemin, toplumsal yaşamın her türden
özelliğini göz önünde bulunduracak kadar geniş olması ve araştırmacının bildiği
özelliklerin sayısını ve çeşidini artıracak biçimde yapılandırılması bir sosyal bilim
araştırmasında oldukça önemli bir yere sahip. Böylece Becker'ın (2015: 33)
"konvansiyonel kabullerin bilinçsiz taşıyıcıları" olarak adlandırdığı araştırmacılardan
olmaktan uzaklaşarak; düşünce biçimini genişletebilen, bir şeylere bakma biçimini
denetim altına alabilen araştırmacılardan olabiliriz.
Üçüncü Bölüm: Örneklem
İncelediğimiz alanın tümüne genellenebilecek sonuçlara erişip bu sonuçlar
konusunda insanları ikna edebilmek için bir örnekleme ihtiyacımız vardır. Bu bölümde
de Becker genel olarak araştırmada belli genellemelere varabilmemiz için seçmemiz
gereken birkaç örneği neye göre ve ne amaçla seçeceğimize odaklanmaktadır.
Burada en kritik olan mesele; örneklemimizi, bildiğimizi düşündüğümüz ya da ulaşmayı
beklediğimiz sonucu sorgulamamıza neden olacak ve farklı sonuçların ortaya çıkma
ihtimalini her zaman yanı başımızda tutacak şekilde oluşturmamızdır. Bunu yaparken
parçanın bütünü doğru bir biçimde temsil edebilmesi konusuna odaklanmak ise
oldukça önemlidir.
Bunun yanında, temsil gücünü artırmak için üzerinde çalıştığımız olgunun olası tüm
varyantlarını incelemeye çalışmak, bazen boşa emek harcanmasına neden olabilir.
Çünkü tüm verilere ulaşmak zaten imkânsızdır, tüm verilere ulaşmak mümkün olsa bile
bunları sistematik bir şekilde çözümleyerek anlamlı bilgiler haline dönüştürebilmek
imkânsızdır.
- 175 -
Gökçe Uzgören, “Kitap İncelemesi: Mesleğin İncelikleri: Sosyal Bilimlerde Araştırma Nasıl Yürütülür?”,
ART/icle: Sanat ve Tasarım Dergisi, 1 (1), Haziran 2021, ss. 169-179.
Dördüncü Bölüm: Kavramlar
"Eğer kavram vakayı tanımlarsa karşımıza birçok problem çıkabilir.
Vakamızın, kendisinden yola çıktığımız kategorideki tanımda bulunmayan
yönlerini göremez ve bunları araştırmayız."
(Becker, 2015: 205)
Becker bu bölümde imgelemlerimiz üzerine düşündükten ve uygun örneklemimizi
bulduktan sonra, araştırmamızdan elde ettiğimiz bilgileri tüm kişi ve
örtgütlenmeler/kurumlar için geçerli olabilecek genelleştirilmiş ifadeler biçiminde nasıl
ifade edebiliriz, hangi kavramları ne şekilde kullanabiliriz konusuna odaklanmaktadır.
Yazar bu bölümde, genellikle tümdengelimci bir yaklaşım benimseyen ve
çalışmalarını belli bir kavramsal kategoriye yerleştirme eğilimi gösteren araştırmacıları
eleştirmektedir. Becker'a göre bu konudaki en büyük çıkmaz, vakanın mı kavramı
tanımlayacağı yoksa kavramın mı vakayı tanımlayacağı konusudur. Kavramın vakayı
tanımladığı çalışmalarda; kavramın bize sunduğu birçok özellik, birbirinden çok çeşitli
farklılıklar gösteren vakaları tek bir kategoriye soktuğundan, vakaların gösterdiği
farklılıkların görmezden gelindiği problemli genelleştirmeleri yaratmaktadır. Yazar bu
sorunun üstesinden gelmenin farklı yollarına odaklandığı bölümde, kavramın vakayı
değil, vakanın kavramı tanımlamasına izin verme inceliğini ön plana çıkarmaktadır.
Ona göre;
Vakamızın içerdiği ancak kavramın taşımadığı özellikleri yok saymamak ve
Bu farklı özellikleri kavramları geliştirmek ve/veya yeni kavramlar oluşturmak
için "kavramların vakayı tanımlaması"ndan uzaklaşmamız gerekir.
Böylece birçok yeni vakanın getirdiği yeni özelliklerle kavramların gelişmesi
sağlanmış olur. Bu da bilimsel anlamda bir ilerlemenin gerçekleşmesine tekabül eder.
Aksi takdirde ortaya çıkan farklı vakalar tek bir kavram kategorisi altında birleştirilerek
aynılaştırılmış olur. Dolayısıyla kavramlar ile sınırlanan çalışma biçiminden çok, ampiriye
yoğunlaşmak yazarın önemle üzerinde durduğu bir inceliktir. Bu inceliğin asıl amacı ise
çalışmada kavramsal bir sonuca ve cevaba ulaşmaktan çok yeni sorular ve
problemleri ortaya çıkarmak ve çalışmayı bir adım öteye taşımaktır.
- 176 -
Gökçe Uzgören, “Kitap İncelemesi: Mesleğin İncelikleri: Sosyal Bilimlerde Araştırma Nasıl Yürütülür?”,
ART/icle: Sanat ve Tasarım Dergisi, 1 (1), Haziran 2021, ss. 169-179.
Beşinci Bölüm: Mantık
Yazar bu bölümde, bir önceki bölümlerde tariflediği incelikler sayesinde çeşitli
olgulara ve vakalara yönelik elde ettiğimiz bilgilerden daha fazlasını çıkarmanın
yollarını arıyor. Becker'a göre elimizdekilerden daha fazlasını, daha fazla veri
toplamadan "mantık sayesinde" bulabiliriz. Çünkü eğer elimizdeki veriler doğru ise,
mantıksal düşünme biçimlerini kullanarak başka nelerin doğru olabileceğini de
bulabiliriz. Bu ise hâlihazırda bildiğimiz şeylere belli kurallar doğrultusunda (mantıksal
kurallar) müdahale etmemiz ile gerçekleşir.
Becker'a göre klasik mantık önermeleri çıkarımlardan oluşur. Bu çıkarımlarsa
üzerinde mutabık kalınan ana önermeler, yan önermeler ve sonuç önermeler
neticesinde oluşur. Yazarın burada dikkat çektiği nokta ise birçok araştırma sonucunda
yapılan çıkarımlarda "açık bir şekilde ifade edilen ve ampirik olarak temellendirilen"
ana önermelerin eksikliğidir. Sosyal bilimciler genellikle yan önerme ve sonuç önerme
üzerinde tartışmalarını sürdürürken, ana önermeler göz ardı etmektedir. Hughes'un
(1943) "ana önermenin bastırılması" olarak tanımladığı bu durum toplumsal birçok
faktörün (kültürel, etnik, ırksal vb.) etkisiyle ana önermelerin doğrudan ifade
edilemediği koşullarda ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla birçok çıkarımın altında yatan
ancak kimsenin sorgulamak istemediği ana önermeleri ortaya çıkarmak, belli bir
düşünsel mantık sürecini kullanarak elimizdeki bilgilerden daha fazlasını elde etmek için
doğru bir adımdır.
Bunun yanında yine Hughes'a göre (1943), ana önermeler çoğu zaman tartışma
konusu olmaz ve doğrudan verili bilgi olarak kabul edilirler ancak, bu ana önermelerin
bu kadar ikna edici ve reddedilemez olmalarının nedenlerini sorgulamak gerekir.
Genellikle bu ana önermeler kanıt gerektirmeyecek ölçüde insanların gündelik
tecrübelerinden ve toplumsal üretimlerinden kaynaklanır. Bu da söz konusu sorgunun
mantıkla değil sosyolojik olarak çeşitli gündelik yaşam kalıplarının anlaşılması ile
mümkün olabileceğini gösterir. Bu incelik sayesinde incelediğimiz insanların tuhaf
görünen ya da anlaşılması güç olan davranışlarını daha iyi anlayabilir ve bu
davranışların gündelik hayatları ile olan ilişkilerini kavrayabiliriz. Birçok araştırmada
önemli olan şeyler, klasik mantık analizi ile keşfedilemeyecek şeyler olabilir. Bunları
analizimize dâhil ettiğimizde ise düşünce biçimimizin sınırları genişler ve bu da araştırma
- 177 -
Gökçe Uzgören, “Kitap İncelemesi: Mesleğin İncelikleri: Sosyal Bilimlerde Araştırma Nasıl Yürütülür?”,
ART/icle: Sanat ve Tasarım Dergisi, 1 (1), Haziran 2021, ss. 169-179.
sorunlarımızı çözmemizde ve toplumsal olguların daha farklı çeşitlerine ulaşmamızda
işimize yarayacak bir etmene dönüşür.
Sonuç Yerine
Becker'ın bu kitabının okuyucuya kattığı en temel şey, düşünce alanını
genişletmek ve dünyadaki çeşitliliğin bilincine varmak konusunda düşüncede ve
pratikte neler yapılabileceğine dair somut örnekler üzerinden birtakım ipuçları vermesi.
Bu bağlamda kitapta olumlu gördüğüm en temel noktalardan biri sosyal bilimler
alanında çok farklı ve çeşitli örnekler üzerinden söz konusu "incelikler"in sunulmuş olması.
Coğrafyadan tarihe, sanattan siyasete kadar birbirinden çok uzak görünen birçok
disiplinden yola çıkılarak sunulan örnekler, hem bir sosyal bilimcinin dâhil olabildiği
alanların genişliğine dikkat çekiyor, hem de bu kadar çeşitlilik arasında sayısız olgu ve
verinin var olduğuna dair bir farkındalık yaşamamıza neden oluyor. Bu anlamda kitabın
örneklerinin seçildiği yelpazenin bu denli geniş olması okuyucu açısından ilginç bir
içeriğin oluşmasına da katkı sağlıyor. Bunun dışında kitapta eleştirilebilecek bir nokta
ise yine seçilen örnekler ile ilgili. Becker'ın da kabul ettiği örneklem seçimindeki keyfiyet
durumu, sunulan örneklerin mantıksal açıdan birbirleriyle ilişkilendirilmiş olmaması,
okuyucunun farklı konular ve farklı alanlar arasında gidip gelmesine ve zaman zaman
okuma esnasında savrulmasına neden olabiliyor. Ancak tüm örneklere Becker'ın
tanımladığı "imgelem", "kavram", "örneklem" ve "mantık" başlıkları üzerinden
yaklaştığımızda aslında her birinin birbiri içerisine geçmiş olduğunu ve ortak birçok
paydada buluştuklarını da görebiliyoruz.
Ve elbette ki Becker'ın da bahsettiği bu incelikleri okumakla yetinmek
çalışmalarımızda bir işe yaramayacaktır. Bu incelikler, ancak nasıl kullanıldıklarını
öğrendiğimizde anlamlı hale gelecektir. Bu da söz konusu incelikleri yalnızca bilimsel
çalışmalarda analitik bir yöntem olarak kullanmaktan değil, gündelik hayatımızda bir
rutin haline getirmekten yani onları pratikte uygulamaktan geçmektedir.
- 178 -
Gökçe Uzgören, “Kitap İncelemesi: Mesleğin İncelikleri: Sosyal Bilimlerde Araştırma Nasıl Yürütülür?”,
ART/icle: Sanat ve Tasarım Dergisi, 1 (1), Haziran 2021, ss. 169-179.
KAYNAKÇA
BECKER, H. S. (2015). Mesleğin incelikleri: sosyal bilimlerde araştırma nasıl
yürütülür? (2. baskı). (L. Ünsaldı, B. Öztürk, H. E. Mescioğlu, Ş. Geniş ve G. Metin, Çev.).
Ankara: Heretik Yayınları.
HUGHES, E. C. (1943). French Canada in transition. Chicago: University of
Chicago Press.
KUHN, T. S. (1995). Bilimsel devrimlerin yapısı. (4. baskı). (N. Kuyaş, Çev.) İstanbul:
Alan Yayıncılık.
- 179 -