İç Mekan Tasarımı
209 Followers
Recent papers in İç Mekan Tasarımı
Bir iç mekan tasarımında, kullanıcının gereksinimleri, konforu, alışkanlıkları, estetik deneyimi gibi veriler, tasarımcının o mekanda oluşturmayı hedeflediği ortamın niteliğini belirleyen ve onu yaşanır kılan öğelerin başında gelmektedir.... more
Bir iç mekan tasarımında, kullanıcının gereksinimleri, konforu, alışkanlıkları, estetik deneyimi gibi veriler, tasarımcının o mekanda oluşturmayı hedeflediği ortamın niteliğini belirleyen ve onu yaşanır kılan öğelerin başında gelmektedir. Aynı zamanda, mekanın organizasyonu ve kurgusunu da belirleyen bu veriler ışığında, tasarımcı özgün ve yaratıcı yaklaşımlarıyla mekanlarını benzerlerinden farklı kılabilmektedir.
Kullanıcı, mekan içinde, belirli eylemlerin gerekliliklerini de yerine getirmektedir. Bu eylemler, kişinin vücudu en durağan konumda da olsa, mekana bir canlılık ve hareket getirmektedir. Devinimi sağlayan bu davranışlar, belirli bir düzen içinde bütünlüğü ve birlikteliği yansıtmaktadır. Çoğu zaman bilinç altının egemen olduğu ve artık otomatikleşen bu davranışların çoğunun farkına bile varılmamaktadır. Bireyin kültür yapısını ve alışkanlıklarını tanımlayan bu davranışlar bütünlüğü, mekanın yapısal olduğu kadar, duyumsal işlevini de ortaya koymaktadır. “Rahat oda”, “huzurlu ev”, tam bana göre bir yer” gibi tanımlamalar, göreceli olmasına karşın, kullanıcının belirli bir konfor ortamı içinde bulunduğunu ve kendi kalite düzeyine uygun bir mekanda yer aldığını gösterebilmektedir.
Kullanıcı, mekan içinde, belirli eylemlerin gerekliliklerini de yerine getirmektedir. Bu eylemler, kişinin vücudu en durağan konumda da olsa, mekana bir canlılık ve hareket getirmektedir. Devinimi sağlayan bu davranışlar, belirli bir düzen içinde bütünlüğü ve birlikteliği yansıtmaktadır. Çoğu zaman bilinç altının egemen olduğu ve artık otomatikleşen bu davranışların çoğunun farkına bile varılmamaktadır. Bireyin kültür yapısını ve alışkanlıklarını tanımlayan bu davranışlar bütünlüğü, mekanın yapısal olduğu kadar, duyumsal işlevini de ortaya koymaktadır. “Rahat oda”, “huzurlu ev”, tam bana göre bir yer” gibi tanımlamalar, göreceli olmasına karşın, kullanıcının belirli bir konfor ortamı içinde bulunduğunu ve kendi kalite düzeyine uygun bir mekanda yer aldığını gösterebilmektedir.
ÖZET Bilgi ve iletişim çağı, teknolojik gelişmelerin bilgisayara bağlı olarak ivmelendiği 1970'lerden itibaren hissedilmeye başlanan bir dönem olarak ele alınmıştır. Bu gelişmelerin insana olan yansımaları her onyılda bir değişim... more
ÖZET Bilgi ve iletişim çağı, teknolojik gelişmelerin bilgisayara bağlı olarak ivmelendiği 1970'lerden itibaren hissedilmeye başlanan bir dönem olarak ele alınmıştır. Bu gelişmelerin insana olan yansımaları her onyılda bir değişim göstermiştir. Yeni teknolojinin getirdiği hız, iletişimde, bilgi arşivlenmesinde hassas kayıtlara ve üretim aşamasında kesin sonuçların alınmasına yol açmıştır. Özellikle mimarlık ve tasarım alanında ortaya çıkan akımlar ve hareketlerin içeriği yeni malzemeler, yeni ekipmanlar, yeni şekillendirme yöntemleri ve yeni ifade ortamlarının doğuşuna bağlı olmuştur. Yeni estetik anlayış iç mekan tasarımlarında, hem mimarlık akımlarının hem de obje tasarımlarının etkileriyle oluşmuştur. Yeni çağda iç mekan estetiği giderek dijital ortamların etkisinde gelişmektedir.
Kent yaşamı ile beraber konut kavramı değişmeye başlamış ve sektörde, yaşanıla-bilir en küçük hacim arayışlarına doğru bir yönelim gerçekleşmiştir. İnsanın içinde bulunduğu çağımız metropollerinde, mekânda huzurlu ve konforlu yaşama... more
Kent yaşamı ile beraber konut kavramı değişmeye başlamış ve sektörde, yaşanıla-bilir en küçük hacim arayışlarına doğru bir yönelim gerçekleşmiştir. İnsanın içinde bulunduğu çağımız metropollerinde, mekânda huzurlu ve konforlu yaşama isteği ye-rini doğaya dönüş ve standart dışı yaşama bırakmıştır. İhtiyaç duyulan hacim git gide küçülmüş ve insanların nerdeyse bedenlerinin bir parçası gibi hareket eden mekân-lar oluşmaya başlamıştır. Özellikle Japon kültürü ve yaşam alanları tasarım dünya-sının takip ettiği bu gelişmeye ayak uydurmuş ve küçük, yalın hacimler üretmeye başlamıştır. Bu noktada modülasyon, standardizasyon, esneklik ve değiştirilebilir-lik gibi kavramlar mikro hacimler içerisinde tasarımcıları yeni sistem arayışlarına yönlendirmiştir. Teknolojik gelişmeler ile birlikte, mikro tasarımlar mobilya üretici-lerinin de kendilerini geliştirmelerini ve kompakt mobilya kavramının gelişmesine katkı sağlamıştır. Böylelikle mekânlar hem form hem de mobilya bakımından geli-şime açık hale getirilmiştir. Hacimlerin mikro-kompakt ölçeğe gelmesi, tasarımcı-larda yeni mobilya sistemleri, hızlı üretim, taşınabilirlik gibi kavramları düşünmeye itmiştir. Tasarım dünyası gelecekte mikro yaşam alanına kavuşma ve yalınlaşma is-teğinin artmasıyla, yeni sistemler geliştirecek ve insanlar neredeyse kendi bedenleri haline gelmiş hacimleri beraberlerinde götürebileceklerdir. Değişen yaşam koşulları ve gelişen teknoloji ile birlikte kullanıcı ihtiyaçları ve barınma kültürü de değişime uğramıştır. Daha esnek çözümlere ve daha küçük mekânlara sahip konutlar ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada geleceğin tasarımı olabilecek mikro kompakt evler ve bu evlerde ortaya çıkan mobilya sistemlerine dair örnekler verilerek bu konuda değer-lendirme yapılmıştır. Geleceğin mikro kompakt evleri ve mobilya sistemleri ile il-gili konularda tasarımcılara katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Bu çalışmada litera-tür taraması yapılarak örnekler toplanmıştır.
Modern şehirler, sosyal izolasyon, nüfus artışı, konut kıtlığı ve iklim değişikliğinden etkilenen kaynak dağılımı konusunda artan zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır.(Bourne,2010) Büyümeyi yönetmek, trafiği azaltmak, sürdürülebilir... more
Modern şehirler, sosyal izolasyon, nüfus artışı, konut kıtlığı ve iklim değişikliğinden etkilenen kaynak dağılımı konusunda artan zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır.(Bourne,2010) Büyümeyi yönetmek, trafiği azaltmak, sürdürülebilir kalkınma oluşturmak ve kaynakları ve olanakları paylaşmak bugün karşı karşıya olduğumuz zorluklardır. Bu zorluklar içerisinde, bireyin değişim yapmasının önemi, bireyin yaşam tarzı üzerindeki kontrolünü geri kazanması gereğinden gelir. Pek çok insan şu anda yaşamları üzerindeki kontrolünü geri almak için yeni yollar aramaktadır. Toplulukların güçlendirilmesi, toplu olarak hareket eden bireylerin kendi koşullarını anlamalarını ve bu süreçte yaşamları üzerinde kontrol almalarını sağlayan araçlardır ".(Meltzer 2005) Bu çalışmada planlama, topluluk oluşturma, yönetime katılma gibi temel özellikleri köklerinde barındıran ortak konut (co-housing) modeli tartışılmakta, İstanbul'da yaşayan 25-40 yaş arası genç profesyoneller için alternatif yaşam biçimi olabilir mi sorusuna yanıt aranmaktadır. Konuya ilişkin diğer sorular; günümüzde kentlerde genç profesyoneller gündelik yaşamlarını kendi istedikleri biçimde oluşturabiliyorlar mı? Semt ve evlerini, komşularını seçebiliyorlar mı? Şeklinde sıralanmaktadır. Bu amaçla çalışmada önce ortak konut modeli tanımlanmakta, dünyadaki örnekleri literatür üzerinden incelenmekte, olumlu-olumsuz yanları tartışılmaktadır. Daha sonra İstanbul'da 25-40 yaşları arasında meslek sahibi bireylerle görüşmeler yapılarak bu konudaki görüşleri sorulmakta, modelin İstanbul koşulları için uygun olup olmadığı araştırılmaktadır. TANIM VE TARİHÇE Yaklaşık 2400 yıl önce, Yunan filozof Platon 'Republic' eserinde, her şeyin toplu olarak organize edildiği bir topluluk tanımlamıştır. 1506 yılında İngiliz Thomas Moore 'Utopia' adlı kitabında ideal topluluğu yemek salonu ve çeşitli ortak eğlence alanlarının bulunduğu mekânlarda yaşayan insanların gruplaştığı yer olarak tanımlamıştır. Ortak konut kavramı yeni bir yaklaşım değildir, ütopyacı, feminist, endüstri devrimi öncesi batı toplumlarına kadar kökleri uzanmaktadır. Bu harekette küçük topluluklar kaynakları, mülkleri ve sosyal yaşamı paylaşarak hayatlarını sürdürmektedir.(Lietaert,2009) Ortak konut hareketinin temelleri ilk olarak 1960'lı yıllarda Danimarka'da atılmıştır. Eşzamanlı olarak Hollanda ve İsveç'te de yerleşik bir konut modeli haline gelmiştir. ''Birlikte yaşamak'' anlamına gelen Danca 'bofaellskaber' kelimesinden türetilen co-housing terimi 1988 yılında ilk kez Danimarka'da yaşayan mimarlar Kathryn McCamant ve Charles Durret tarafından 'Cohousing: A Contemporary Approach to Housing Ourselves' kitabında tanımlanmıştır. Ortak konut modelinde kullanıcılar kendi evlerine sahip olmakla beraber (kiralanan modeller de mevcuttur) topluluk faaliyetlerinin gerçekleştiği ortak alanlar veya ortak evlerin mülkiyetinde de paya sahiptir. Kullanıcıların bu harekette tüm aşamalara (planlama, yönetim, vb.) katılımı teşvik edilmekle birlikte katılım oranı tamamen isteğe bağlıdır. Kullanıcıların ayrı gelir kaynağı hane halkı özerkliğine ve topluluk içindeki 'özel'in korunmasına izin verir. Avrupa örnekleri, ortak konutlarda yaşamanın birçok yararına işaret eder-güvenlik, arkadaşlık, görev paylaşımı ve çocuklar için iyi bir ortam gibi.(Fromm, Dorit,1991) Co-Housing terimi 'collabrative housing' teriminin kısaltmasıdır. Aynı zamanda eko-köy, Topluluk Arazi Güvenceleri (CLT), Komünler ve Kentsel kooperatifler şeklinde tanımlanan toplulukların da içinde bulunduğu kapsayıcı bir terimdir. Mazo (1990) çeşitli amaçlarla birleşen toplulukları, kapıların kilitlenmesi gerekmeyen, komşularla olan ilişkilerin bir norm oluşturduğu, farklı yaş gruplarının yaşadığı, herkesin görevinin olduğu, insanların bireysel çıkarlarından daha fazlasını yapmak için çaba gösterdikleri bir ortam olarak tanımlamaktadır. Kasıtlı/bilinçli topluluklar bir topluluk içinde birlik oluşturmayı, inşa etmeyi ve yaşamayı amaçlayan kasıtlı/bilinçli olarak örgütlenen bir grup insanı ifade etmektedir. McCamant ve Durret (McCamant, Kathryn & Durrett, 1997) tarafından tanımlandığı şekilde ortak konuta atfedilen özellikler: katılımcı süreç, kasıtlı/bilinçli mahalle tasarımı, ortak tesisler, insan etkileşiminin teşviki şeklinde sıralanmaktadır. Bu ilkeler ortak konuta özgü olmayıp kasıtlı/bilinçli olarak bir araya gelen tüm topluluklarda da görülebilir. Ortak konutu diğer kasıtlı/bilinçli bir araya gelmiş topluluklardan ayıran temel üç özellik: hiyerarşik olmayan yapı, ortak kaynakların mülkiyeti ve ayrı hane gelirleridir. Ortak konutları ile geleneksel konut yerleşmelerinden ayırmak için aşağıdaki altı temel ilke kullanılmaktadır.
İnsanlığın var oluşundan bu yana en temel ihtiyaçlardan biri barınmadır. Konut en küçük barınma ve yaşama mekânıdır. Günümüz koşullarını göz önünde bulundurduğumuz zaman konut, insanların yalnızca barınma ihtiyacını karşıladıkları bir yer... more
İnsanlığın var oluşundan bu yana en temel ihtiyaçlardan biri barınmadır. Konut en küçük barınma ve yaşama mekânıdır. Günümüz koşullarını göz önünde bulundurduğumuz zaman konut, insanların yalnızca barınma ihtiyacını karşıladıkları bir yer değil, sosyal, ekonomik ve çevresel gelişimlerini sağladıkları bir mekân haline gelmiştir. Sürdürebilir tasarım, enerji kaynaklarını minimum seviyede kullanan, doğayla uyumlu ve insan sağlığına zarar vermeyen yapılar oluşturmaktır. Küresel çevre sorunları ve kullanıcıların farkındalığının her geçen gün artması sonucunda sürdürebilir mekânlar yaratmak kaçınılmaz olmuştur. Doğru bir mekânsal düzenleme enerji korunumuna, mekânların doğru bir şekilde ısıtılıp aydınlatılmasına olanak sağlamakta ve kullanıcı için gerekli diğer tüm konfor koşullarının oluşturulmasına büyük oranda destek olmaktadır. Konut iç mekânları sürdürülebilir yaklaşımla tasarlanırken, gün ışığı kullanımı, iç mekan hava kalitesi, doğal havalandırma, su korunumu ve enerjinin etkin kullanımı göz önünde bulundurulmalıdır. Çalışma kapsamında bu sürdürülebilir yaklaşımlar ele alınarak, mekânın doğru planlanması içingerekliliklere değinilecektir. Bununla birlikte iç mekân üzerinde doğru mekânsal planlamanın, bölücü sistemler, duvarlar yardımıyla yine iç mekânda oluşturulan doluluk-boşluk ilişkisinin, sürdürülebilir tasarım sürecine olumlu etkisi değerlendirilecektir. Belirlenen kıstaslar doğrultusunda, mekânda doğru yerleşim planlaması yapıldığında, kullanıcılar için yüksek maliyet gerektirmeyen, sürdürülebilir alanlar yaratmak mümkün olacak ve konut planlaması yapılırken mimari planlamada uygulanması gereken temel gerekliliklerin birlikte düşünülmesine fayda sağlayacaktır. Abstract Since the existence of humanity, one of the most basic needs is shelter. Housing is the smallest shelter and living space. When we consider today's conditions, housing has become a place where people do not only meet their sheltering needs, but also provide their social, economic and environmental development. Sustainable design is to create structures that use energy resources at minimum level and are harmless to nature and do not harm human health. As a result of global environmental problems and increasing awareness of users, it is inevitable to create sustainable spaces. A correct spatial arrangement allows for the conservation of energy, the correct heating and illumination of spaces, and greatly contributes to the creation of all other
ABSTRACT The editing of the design instruction, with its dynamic structure and by the execution styles, are different then the other diciplines studios by the expression ways of the subject. The studios, where are indispensable areas of... more
ABSTRACT The editing of the design instruction, with its dynamic structure and by the execution styles, are different then the other diciplines studios by the expression ways of the subject. The studios, where are indispensable areas of the design departments; are the fields where designer candidates and course instructors create together, beginning from the starting point of the design process and experiencing this process with all their phases. In this study, which deals with types of criticism in the studio environment, the importance of criticism in terms of design education is handled.
Down the centuries human beings produced local architectural patterns in compatibility with their lifestyles by taking into account the socio-cultural structures, environmental factor (climate, vegetation, geographical position etc.) and... more
Down the centuries human beings produced local architectural patterns in compatibility with their lifestyles by taking into account the socio-cultural structures, environmental factor (climate, vegetation, geographical position etc.) and local materials. Architecture is a trace of culture and history representing the past of the humanity. Local houses are the elements providing the possibility to sustain the local socio-economic structure and history. These houses are the buildings organized by public with original plan typologies and constructions systems on the basis of respect to nature and human being. That's why vernacular architecture plays the lodestar role towards the future. In the rural areas the local houses were built by owners in a modest way by using local materials in compatibility with cultural and socio-economic structures. In the regions undergoing evolution and transformation, the local and regional housing entities are being diminished as time passes. The houses started to lose their original architectural values and their interior space elements. The local houses are being replaced with monotone buildings distant from the socio-cultural texture of the locality. In order to ensure the continuity of the common consciousness of the society the local elements should be documented, protected and sustained. Within the context of those problems a place under the threat of extinction of the local housing characteristics was chosen for the study. The subject of this study is the Inner Castle Houses in the Quarter Sığacık of the Seferihisar District. In the Sığacık Inner Castle area a street facade sanitization project was applied after the Cittaslow title was granted to Seferihisar and activities to modify the functions of the houses were started. This thesis aims to review out those activities by revealing the sustainability of the social and cultural texture of the Inner Castle area and the compatibility with interior structures of the local houses. This study tries to determine the relation between the socio-cultural and local texture of Inner Castle settlement and the design of the interior spaces of the local houses. Another purpose of the thesis is to find out the local architecture features and the interior space elements of the houses of Sığacık Inner Castle area and to make contribution to the activities trying to ensure the cultural sustainability of the houses. The analysis of the selected houses and evaluations of the findings enabled to understand the interior spaces of houses better. It is expected that obtained results provide some support to the sustainability of the cultural elements which making the buildings meaningful. Thus, it is targeted to make some contribution to the accumulation of the long past which is needed to shape the future.
Key Words: local houses, architectural and cultural heritage, cultural sustainability, interior space, Seferihisar - Sığacık Inner Castle
Key Words: local houses, architectural and cultural heritage, cultural sustainability, interior space, Seferihisar - Sığacık Inner Castle
21. yüzyıl başından itibaren hızla gelişmekte olan nörobilim alanlarında yapılan araştırmalar insanların tüm düşünce, duygu ve davranışlarının beyinlerinde meydana gelen bir dizi elektrokimyasal reaksiyon sonucu oluştuğunu göstermektedir.... more
21. yüzyıl başından itibaren hızla gelişmekte olan nörobilim alanlarında yapılan araştırmalar insanların tüm düşünce, duygu ve davranışlarının beyinlerinde meydana gelen bir dizi elektrokimyasal reaksiyon sonucu oluştuğunu göstermektedir. Kişilerin çevrelerindeki mekândan aldıkları duyusal uyaranlar, vücutlarının içsel durumu hakkında bilgi veren duyguları ve önceki deneyimlerinden arta kalan anılarıyla birlikte, eylemlerini belirlemektedir. Dolayısıyla her mekân, o mekânı deneyimleyen kişiler için o veya bu şekilde davranmalarına neden olacak mesajlar içermektedir. İnsan-mekân etkileşimlerini inceleyen mevcut araştırmalar, konuya daha çok yapılı çevre üzerinden kullanıcı ekseninde yaklaşmakta; tasarımcıların malzeme, strüktür ve organizasyon tercihleriyle mekân kullanıcıları üzerinde ne tür etkiler oluşturabileceklerini inceleyen tasarımcı eksenli araştırmalar bulunmamaktadır. Bu çalışmada algı ve davranış yönetimi konusunda disiplinler arası bir çalışma alanı olan retorik, mekân tasarımı bağlamında ele alınmış; tasarımcıların retorik stratejilerini kullanarak mekân kullanıcılarını belli düşünce, duygu ve davranışlara sevk edebilecekleri öngörülmüştür. Algı ve davranış sistemlerinin nörolojik altyapısı üzerine temellendirilen çalışmanın ana bölümleri Aristoteles’in ikna kategorileri olan Logos, Pathos ve Ethos olarak belirlenmiştir. Logos bölümünde mekânsal söylemi oluşturan ışık, renk, form, ses gibi öğelerin algılanma biçimleri ve kişiler üzerinde oluşturabilecekleri etkiler incelenmiş; retorik figürlerin mekân tasarımında kullanım biçimleri açıklanarak örneklenmiştir. Pathos bölümünde tüm insanlarda ortak olan temel duygu sistemleri ve bunların mekân tasarımıyla ilişkileri irdelenerek mekânı deneyimleyen kişilerde bu temel duyguların nasıl uyandırılabileceği araştırılmıştır. Ethos bölümünde ise farklı mekân tiplerinde mekânsal karakter oluşumları örnekler üzerinde incelenmiştir. Yapılan incelemeler neticesinde retorik stratejilerinin mekân tasarımı dâhil iletişim kaygısı güden her alanda kullanılabileceği düşünülmektedir.
Neuroscience research, which has been developing rapidly since the beginning of the 21st century, shows that all thoughts, feelings and behaviors of people are the result of a series of electrochemical reactions in their brains. The sensory stimuli they receive from their environment determine the actions of people, with the feelings that give information about the inner state of their bodies along with their memories from their previous experiences. Therefore, each place contains messages that will cause people to act in one way or another. Existing studies examining human-space interactions are more user-oriented about the effects of the built environment on people. There is no designer-oriented research that examines the effects of the designers’ choices of materials, structure and spatial organization to users’ behavior. In this study, rhetoric, an interdisciplinary field of study on perception and behavior management, has been discussed in the context of spatial design; it is foreseen that the designers can use rhetorical strategies to refer the users to certain thoughts, feelings and behaviors. The main parts of the study, which is based on the neurological infrastructure of the perceptional and behavioral systems, are determined as Aristotle's three elements of persuasion: Logos, Pathos and Ethos. In the Logos section, the perception of the elements such as light, color, form, sound, which constitute the spatial discourse and their effects on the people, were examined. The use of rhetorical figures in spatial design is also described and illustrated in this section. In the Pathos section, the basic emotion systems common to all people, their relations with the spatial design and how these basic emotions can be awakened in users are examined. In the Ethos section, formations of spatial character in different types of spaces were examined through examples. As a result of the study, it is understood that rhetoric strategies can be used in all areas concerning communication, including spatial design.
Neuroscience research, which has been developing rapidly since the beginning of the 21st century, shows that all thoughts, feelings and behaviors of people are the result of a series of electrochemical reactions in their brains. The sensory stimuli they receive from their environment determine the actions of people, with the feelings that give information about the inner state of their bodies along with their memories from their previous experiences. Therefore, each place contains messages that will cause people to act in one way or another. Existing studies examining human-space interactions are more user-oriented about the effects of the built environment on people. There is no designer-oriented research that examines the effects of the designers’ choices of materials, structure and spatial organization to users’ behavior. In this study, rhetoric, an interdisciplinary field of study on perception and behavior management, has been discussed in the context of spatial design; it is foreseen that the designers can use rhetorical strategies to refer the users to certain thoughts, feelings and behaviors. The main parts of the study, which is based on the neurological infrastructure of the perceptional and behavioral systems, are determined as Aristotle's three elements of persuasion: Logos, Pathos and Ethos. In the Logos section, the perception of the elements such as light, color, form, sound, which constitute the spatial discourse and their effects on the people, were examined. The use of rhetorical figures in spatial design is also described and illustrated in this section. In the Pathos section, the basic emotion systems common to all people, their relations with the spatial design and how these basic emotions can be awakened in users are examined. In the Ethos section, formations of spatial character in different types of spaces were examined through examples. As a result of the study, it is understood that rhetoric strategies can be used in all areas concerning communication, including spatial design.
Bir kentin konut yapısı, algısı, çevreyle ilişkisi, sunduğu yaşam standartları ve insan üzerindeki etkileri birbiriyle yakından ilişkilidir. Çalışmanın amacı geleneksel ko-nut yapısına değinmek, turizmin konut yapısı ve kullanıcı... more
Bir kentin konut yapısı, algısı, çevreyle ilişkisi, sunduğu yaşam standartları ve insan üzerindeki etkileri birbiriyle yakından ilişkilidir. Çalışmanın amacı geleneksel ko-nut yapısına değinmek, turizmin konut yapısı ve kullanıcı üzerindeki etkisini anlamak-tır. Bu çalışmada, coğrafi özellikleri ve kültürel değerleri kadar konut tipolojisi ile de tu-rizm merkezi olan Bodrum ele alınmaktadır. Bodrum geleneksel konut yapısı örneklerle aktarılmakta, turizmin etkileriyle nasıl bir değişime uğradığı ve bu değişimin ne gibi problemleri ortaya çıkarabileceği irdelenmektedir. Genel olarak turizm kentlerinde ya-şanan olumsuzluklara örneklerle yer verilmektedir. Çalışmada turizmin kent sakinleri üzerinde yarattığı Bodrum algısını tespit etmek için sözlü görüşmeler yapılmıştır. Yapı-lan sözlü görüşmelerle bir turizm kentinin konut ve kullanıcı üzerindeki olumsuz etkile-rini irdelemek ve anlamak hedeflenmektedir. Turizm, kentteki ekonomik gelir kaynakla-rında oluşturduğu değişimler ile mekân kimliğinde de yapısal değişikliklere neden ol-maktadır. Yapılan araştırmalar ve sözlü görüşmeler ışığında turizmin etkisi olan nüfus yoğunluğunun yapılı çevredeki yansıması, kent ve konut yapısı üzerindeki etkisi ve tu-rizm ile çevrede gerçekleşen değişikliklerin insan üzerinde olumsuz etkileri olabildiği gözlemlenmiştir. Sadece deniz turizmi ile değil aynı zamanda geleneksel kent ve konut dokusu ile de turistlerin ilgi odağı olan Bodrum gibi kentlerde geleneksel dokunun ko-runması önem taşımaktadır. Yapılan araştırmalar ve saha çalışmaları ile literatüre katkı sağlamak hedeflenmektedir. Bu süreci anlamak ve sorunları netleştirmek tasarımcılara fayda sağlayacaktır.
Arttırılmış gerçeklik, fiziki çevrenin üzerine eş zamanlı olarak sanal nesneler eklemeye imkan sağlayan teknolojik yeniliktir. 21. Yüzyılda, günlük yaşamımızda farklı alanlarda kullanımı yaygınlaşan bu teknolojinin eğitim çatısı altında... more
Arttırılmış gerçeklik, fiziki çevrenin üzerine eş zamanlı olarak sanal nesneler eklemeye imkan sağlayan teknolojik yeniliktir. 21. Yüzyılda, günlük yaşamımızda farklı alanlarda kullanımı yaygınlaşan bu teknolojinin eğitim çatısı altında da faydaları görünür hale gelmiştir. Ancak henüz lisans düzeyinde mekan tasarımı eğitimi özelinde kullanımı ve potansiyeli yeterince farkedilememiştir. Bu çalışmanın amacı arttırılmış gerçeklik teknolojilerinin mekan tasarımı eğitiminde kullanımını değerlendirip; AG'nin verimli bir eğitim yöntemi olarak tasarım öğrencilerine sağlayabileceği potansiyel katkıları incelemektir. Mekan tasarımı alanı kapsamında ticari ya da profesyonel meslek yardımcıları olarak fayda sağlayan AG sistemleri mevcut olsa da, mesleğin eğitim süreci için geliştirilmiş AG uygulamaları oldukça kısıtlıdır. Bu sebeple çalışmada profesyonel alanda kullanılan, konuyu anlaşılır kılacak AG uygulama örnekleri seçilerek eğitimin amaçları ile birlikte ele alınmıştır. Tasarım eğitimi sürecinde öğrencilerden beklenen işbirliği, bilgiye erişim, saha gezileri, tasarım süreci ve temsil teknikleri aşamalarında AG uygulamalarının etkin rolu değerlendirilmiştir. Bu teknolojinin kısıtlı kaldığı yönler tespit edilerek tasarım eğitimine uygun şekilde gelişimi için önerilerde bulunulmuştur.
- by Zeynep Gülel and +1
- •
- Eğitim, Iç Mimarlık, İÇ MİMARLIK EĞİTİMİ, İÇ MİMARLIK
Mekansal olarak tüketicilerin mağaza içerisinde satılan mallarla tanışmasını sağlayan, tıpkı bir sinema veya tiyatro afişi gibi müşteriyi cezbeden bir ön görüntü olarak tanımlanabilen “vitrin” tüketim kültürü içerisinde önemli bir yere... more
Mekansal olarak tüketicilerin mağaza içerisinde satılan mallarla tanışmasını sağlayan, tıpkı bir sinema veya tiyatro afişi gibi müşteriyi cezbeden bir ön görüntü olarak tanımlanabilen “vitrin” tüketim kültürü içerisinde önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle tüketicinin tüketim eylemi içinde ilk algıladığı mekan olan vitrinin tasarımında tüketim kültürünün etkisinin irdelenmesi bu bildirinin ana problemini oluşturmaktadır.
Türk toplumu Cumhuriyet’in ilânıyla birlikte toplumsal, kültürel ve ekonomik değişimler yasamıştır. Türk aile yapısına bakıldığında ataerkil geniş aile Cumhuriyet Dönemi’nde yerini çekirdek aileye bırakmış, ön plâna çıkan küçük ailelerin... more
Türk toplumu Cumhuriyet’in ilânıyla birlikte toplumsal, kültürel ve ekonomik değişimler yasamıştır. Türk aile yapısına bakıldığında ataerkil geniş aile Cumhuriyet Dönemi’nde yerini çekirdek aileye bırakmış, ön plâna çıkan küçük ailelerin gereksinimleri, yasam tarzları da geleneksel Türk ailesine göre farklılaşmıştır. İki veya tek katlı evlerin yerini çok katlı apartmanlar almış, maddi durumu iyi olan vatandaşların belli semtlerde inşa ettirdikleri plânlı apartmanlar ve kira evlerinde küçük aileler kiracı olmaya başlamıştır.
Gittikçe küçülen konutlar belli fiziksel sınırlamalar getirmiş ve bu sınırlamalar konutlarda kullanılan mobilyalarda birçok işlevi bir arada kullanmaya yöneltmiştir.
Dönemin ekonomik ve sosyal değişim koşulları, fonksiyonel kullanımda sınırlılıklar oluşturmasına rağmen bu sınırlılık tasarımda sınırsızlığı getirmiştir. Bu sayede tasarımda arayışlar sonucu, multi-fonksiyonel mobilya dizaynlarına varılmıştır.
Makalede Cumhuriyet sonrası dönemde küçülen konutlardaki mobilya değişimleri nelerdir? Bu değişimleri ortaya çıkaran sınırlamalar nelerdir? Bunlar irdelenecektir.
Gittikçe küçülen konutlar belli fiziksel sınırlamalar getirmiş ve bu sınırlamalar konutlarda kullanılan mobilyalarda birçok işlevi bir arada kullanmaya yöneltmiştir.
Dönemin ekonomik ve sosyal değişim koşulları, fonksiyonel kullanımda sınırlılıklar oluşturmasına rağmen bu sınırlılık tasarımda sınırsızlığı getirmiştir. Bu sayede tasarımda arayışlar sonucu, multi-fonksiyonel mobilya dizaynlarına varılmıştır.
Makalede Cumhuriyet sonrası dönemde küçülen konutlardaki mobilya değişimleri nelerdir? Bu değişimleri ortaya çıkaran sınırlamalar nelerdir? Bunlar irdelenecektir.
- by Özer ÖZÇELİK and +1
- •
- Mobilya, Konut, Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı, İç Mekan Tasarımı
Öz Klasik müzecilik anlayışının yerini 20. yüzyılda çağdaş müzeciliğin almasıyla çocuk müzeleri, okullara destek olan, çocukların sosyal, bilişsel, psikomotor gibi alanlarda gelişimlerine katkı sağlayan en önemli eğitim mekanları... more
Öz Klasik müzecilik anlayışının yerini 20. yüzyılda çağdaş müzeciliğin almasıyla çocuk müzeleri, okullara destek olan, çocukların sosyal, bilişsel, psikomotor gibi alanlarda gelişimlerine katkı sağlayan en önemli eğitim mekanları olmuştur. Dönemin önemli düşünürlerinden John Dewey, Maria Montessori ve Jean Piegat'ın ortaya attığı teorilerin etkisiyle 1899 yılında Amerika Birleşik Devletleri New York kentinde açılan Brooklyn Çocuk Müzesi, dünyada açılan ilk çocuk müzesidir. Bu müzenin çıkış noktası; çocukların ilgi ve gözlem-araştırma isteğini desteklemek, dokunarak-yaparak öğrenmelerini sağlamak olmuş ve ardından açılacak birçok çocuk müzesine öncü olmuştur. Teknolojinin ilerlemesiyle çocuk müzeleri, milenyum çağı diyebileceğimiz günümüz çocuklarının ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte tasarlanmalıdır. Bu nedenle görsel, dokunsal, işitsel işlevlerin daha iyi kurgulandığı ve interaktif sergileme alanlarının kullanıldığı mekân tasarımlarını gerektirmektedir. Bu çalışmada çocuk müzelerinin önemi, tarihsel gelişimi ve iç mekân yaklaşımları, yazılı kaynaklardan yapılan literatür araştırmasıyla ele alınmıştır. Araştırmalar sonucunda, Dünya'da ve Türkiye'de çocuk müzesi olarak faaliyet gösteren üçer yapının özellikle sergileme alanlarındaki iç mekân yaklaşımları incelenmiştir. Yapılan çalışmanın literatüre katkı sağlaması ve çocuk müzesi tasarımında yer alacak iç mimar ve mimarlara yardımcı kaynak niteliğinde olması hedeflenmektedir. Anahtar Kelimeler: Çocuk Müzesi, Eğitim, İç Mekân, Tasarım, Bilim Merkezi. Abstract Children's museums have become the most important educational places that assist schools and contribute to the growth of children in social, cognitive and psychomotor areas with the replacement of classical museology in the 20th century by modern museology. The Brooklyn Children's Museum, opened in 1899 in New York, the United States of America, is the world's first children's museum, inspired by the ideas of John Dewey, Maria Montessori, and Jean Piegat, one of the period 's major thinkers. The starting point of this museum was to encourage the curiosity and desire of children to experience and study, to encourage them to learn by touch and to facilitate the opening of many museums for children. Children's museums should be built to meet the needs of today's children, which we might call the millennial generation, with the advent of technology. For this purpose, space designs are needed where visual, tactile, auditory functions are best designed and interactive areas of display are used. The meaning, historical creation and interior approaches of museums for children are explored in this study with a literature review from written sources. Research findings have been examined in three exhibition areas, especially the interior space of the structural approaches operating as a children's museum in the world and Turkey. The aim of the research is to contribute to literature and serve as an auxiliary resource for interior architects and architects involved in the design of the museum for children.
Mimarlık tarih yazımı, özellikle 1923-1950 yıllarını içine alan erken Cumhuriyet dönemi mimarlığını, ulus devlet yapım sürecinin doğrudan bir uzantısı olarak yorumlamayı tercih etmiş ve bu doğrultuda daha çok kamusal mekânlara... more
Mimarlık tarih yazımı, özellikle 1923-1950 yıllarını içine alan erken Cumhuriyet dönemi mimarlığını, ulus devlet yapım sürecinin doğrudan bir uzantısı olarak yorumlamayı tercih etmiş ve bu doğrultuda daha çok kamusal mekânlara odaklanmıştır. Araştırmacıların çalışma nesnesi çoğunlukla hastane, kütüphane, okul gibi kamu yapıları, meydanlar, parklar, en nihayetinde devlet eli ile hayata geçirilmiş mekân ve yerler ile sınırlı kalmıştır. Dönemin sivil mimarlık mirasını araştıran az sayıdaki çalışma ise saha olarak kendilerine Ulus – Yenişehir aksını belirlemiş ve yalnızca bu sınırlar dâhilinde gelişen konut dokusunu kayıt altına almıştır. Bu anlamda, Yenişehir’in güneyinde; Kavaklıdere ve Çankaya sırtlarını içine alan bölgede gelişen erken dönem konut üretimi, başkentin yakın dönem mimarlık tarihinin eksik parçalarından birisi olarak öne çıkmaktadır. Çalışma buradan hareketle, ilk yapı örnekleri Yenişehir’de konut yapılaşmasının henüz hızla sürdüğü 1936 gibi çok erken bir tarihe işaretlenen Güvenevler Mahallesi / Güneş Sokak’ı merceğe almaktadır. Seçilen sahanın iskâna açılma süreçlerini anlamak ve konut envanterini kayda geçirmek çalışmanın temel amaçlarındandır.
Sanayi devrimi sonrası bilimsel çalışmalar, endüstri devrimi, aydınlanma çağının etkileri kentleşmeyi başka boyutlara taşımış ve toplumları modernizmle tanıştırmıştır. Bu sürecin en önemli aktörlerinden biri kitle iletişimi ve kitle... more
Sanayi devrimi sonrası bilimsel çalışmalar, endüstri devrimi, aydınlanma çağının etkileri kentleşmeyi başka boyutlara taşımış ve toplumları modernizmle tanıştırmıştır. Bu sürecin en önemli aktörlerinden
biri kitle iletişimi ve kitle iletişim araçları yani medyadır. Çünkü medyanın küresel düzeyde kapsama alanı oldukça geniştir. Basılı ve görsel medyanın yanı sıra radyo, sinema ve televizyon gibi hem görsel
hem de işitsel medyanın ortaya çıkışı ile reklam pazarı genişlemiş, modadan mobilyaya, elektronikten aksesuara kadar geniş bir yelpazede ürünler tüketiciye çeşitli kanallarla ulaşmaya başlamıştır. Bu ürünler, televizyonlarda yer alan reklam kuşakları dışında, televizyon programlarında, sunucuların taşıdığı giysi ve aksesuarlarda, dizilerde de karşımıza çıkmaktadır. Neredeyse her evde var olan ve 24 saat yayın yapan televizyonlar ve televizyon programları tüketiciye ulaşmanın en kolay yollarından biri olmuştur. Özellikle Türkiye’de 1980 sonrası küreselleşmenin hız kazanmasıyla yaygınlaşan ve tek kanaldan çok kanala geçen televizyon, reklam piyasasının da yeni gözdesi olmuştur.
Çalışmanın amacı; televizyon dizilerinin iç mekânlarında kullanılan ürünlerin bir pazarlama nesnesine, televizyon dizilerinin de reklam sektörünün gözdesi haline dönüştüğünü Türkiye’de yayınlanan
televizyon dizileri üzerinden ortaya koymaktır.
Çalışmanın araştırma yöntemi olarak, nicel araştırma yöntemi, veri toplama ve analizi yapılmıştır. Çalışma kapsamı ve sınırlılıkları açısından Türkiye’de dizi sektöründeki gelişmeye paralel olarak 1980- 2017 yılları arasında Türkiye’de yayınlanan diziler belirlenmiştir. Örneklem seçimi ise orantısız tabakalı örneklem seçimi ile 10 yıllık dönemleri yansıtması açısından 1980’li, 1990’lı, 2000’li ve 2010’lu yıllardan izlenme oranları en yüksek diziler arasından üçer, toplamda 12 dizi seçilmiştir. Mekân devamlılığı açısından yayın sürelerinin üç yılı aşmamasına özen gösterilmiştir. Bu amaçla; 1980’li yıllardan “Kartallar Yüksek Uçar”, “Çalıkuşu” ve “Perihan Abla” dizileri, 1990’lı yıllardan “Şehnaz Tango”, “Kara Melek” ve “İkinci Bahar” dizileri, 2000’li yıllardan “7 Numara”,
“Çemberimde Gül Oya” ve “Aşk-ı Memnu” dizileri, 2010’lu yıllardan ise “Behzat Ç.: Bir Ankara Polisiyesi”, “Poyraz Karayel” ve halen yayınlanmaya devam eden “Ufak Tefek Cinayetler” dizileri çalışmada
incelenen diziler olmuşlardır.
Analizler yapılırken, dizilerin yayına girdiği ve bittiği dönemi karşılaştırma açısından ilk iki ve son iki bölümü izlenmiş, iç mekânlarında reklam unsuru olarak kullanılan ürünlerin sponsor (destekleyici) firma
tarafından sağlanıp sağlanmadığı tespit edilmiş ve iç mekân ile ilgili sponsor firmalar sınıflandırılmıştır. Değerlendirme ve sonuç bölümünde ise Türkiye’deki dizi sektörü içerisinde reklam sektörünün yıllara
göre nasıl değiştiği ve geliştiği, iç mekânda hangi ürün grubunun ön plana çıktığı tartışmaya açılmıştır.
biri kitle iletişimi ve kitle iletişim araçları yani medyadır. Çünkü medyanın küresel düzeyde kapsama alanı oldukça geniştir. Basılı ve görsel medyanın yanı sıra radyo, sinema ve televizyon gibi hem görsel
hem de işitsel medyanın ortaya çıkışı ile reklam pazarı genişlemiş, modadan mobilyaya, elektronikten aksesuara kadar geniş bir yelpazede ürünler tüketiciye çeşitli kanallarla ulaşmaya başlamıştır. Bu ürünler, televizyonlarda yer alan reklam kuşakları dışında, televizyon programlarında, sunucuların taşıdığı giysi ve aksesuarlarda, dizilerde de karşımıza çıkmaktadır. Neredeyse her evde var olan ve 24 saat yayın yapan televizyonlar ve televizyon programları tüketiciye ulaşmanın en kolay yollarından biri olmuştur. Özellikle Türkiye’de 1980 sonrası küreselleşmenin hız kazanmasıyla yaygınlaşan ve tek kanaldan çok kanala geçen televizyon, reklam piyasasının da yeni gözdesi olmuştur.
Çalışmanın amacı; televizyon dizilerinin iç mekânlarında kullanılan ürünlerin bir pazarlama nesnesine, televizyon dizilerinin de reklam sektörünün gözdesi haline dönüştüğünü Türkiye’de yayınlanan
televizyon dizileri üzerinden ortaya koymaktır.
Çalışmanın araştırma yöntemi olarak, nicel araştırma yöntemi, veri toplama ve analizi yapılmıştır. Çalışma kapsamı ve sınırlılıkları açısından Türkiye’de dizi sektöründeki gelişmeye paralel olarak 1980- 2017 yılları arasında Türkiye’de yayınlanan diziler belirlenmiştir. Örneklem seçimi ise orantısız tabakalı örneklem seçimi ile 10 yıllık dönemleri yansıtması açısından 1980’li, 1990’lı, 2000’li ve 2010’lu yıllardan izlenme oranları en yüksek diziler arasından üçer, toplamda 12 dizi seçilmiştir. Mekân devamlılığı açısından yayın sürelerinin üç yılı aşmamasına özen gösterilmiştir. Bu amaçla; 1980’li yıllardan “Kartallar Yüksek Uçar”, “Çalıkuşu” ve “Perihan Abla” dizileri, 1990’lı yıllardan “Şehnaz Tango”, “Kara Melek” ve “İkinci Bahar” dizileri, 2000’li yıllardan “7 Numara”,
“Çemberimde Gül Oya” ve “Aşk-ı Memnu” dizileri, 2010’lu yıllardan ise “Behzat Ç.: Bir Ankara Polisiyesi”, “Poyraz Karayel” ve halen yayınlanmaya devam eden “Ufak Tefek Cinayetler” dizileri çalışmada
incelenen diziler olmuşlardır.
Analizler yapılırken, dizilerin yayına girdiği ve bittiği dönemi karşılaştırma açısından ilk iki ve son iki bölümü izlenmiş, iç mekânlarında reklam unsuru olarak kullanılan ürünlerin sponsor (destekleyici) firma
tarafından sağlanıp sağlanmadığı tespit edilmiş ve iç mekân ile ilgili sponsor firmalar sınıflandırılmıştır. Değerlendirme ve sonuç bölümünde ise Türkiye’deki dizi sektörü içerisinde reklam sektörünün yıllara
göre nasıl değiştiği ve geliştiği, iç mekânda hangi ürün grubunun ön plana çıktığı tartışmaya açılmıştır.
Günümüzde yaşama ve yaşanılan yerlere yapılan müdahaleler ile bunların insanlar üzerinde oluşturduğu etkilere karşı duyarlı bir tepki olarak ortaya çıkan yaşanabilirlik farklı birçok boyuta sahip temel bir kavramdır. Bu kavramın... more
Günümüzde yaşama ve yaşanılan yerlere yapılan müdahaleler ile bunların insanlar üzerinde oluşturduğu etkilere karşı duyarlı bir tepki olarak ortaya çıkan yaşanabilirlik farklı birçok boyuta sahip temel bir kavramdır. Bu kavramın çözümlenerek anlaşılması ise özellikle mekan tasarımı odaklı disiplinler için oldukça önemlidir. Çünkü mimarlık ve iç mimarlık sadece yapı yapma sanatı değil yaşanabilir çevreler, paylaşılabilir ilişkiler kurma hedefleri olan düşünme sistemleridir. Özellikle iç mimarlık disiplininin ana çatkısı insanın mekanla varolma düşüncesi üzerine kurulmuştur. Buradan kaynakla çalışma ile mekanın yaşanabilirliğinin anlaşılmasını sağlayacak ilintilerin kurulmasına dayanan sistematik bir çözümleme yapılması amaçlanmıştır. Böylece bu araştırma, tasarım etkinliği içindeki tasarımcılara da yaşanabilirlik değeri yüksek mekan oluşturmalarında ihtiyaç duyup kullanabilecekleri bağlamlar oluşturulacaktır.
1920–1945 Akımlar Dönemi Kapsamında İç Mimarlıkta Form Öz Metinde, genel anlamda 20. yy’ın ilk yarısı ele alınarak, bu süreçte akımlar etkisiyle iç mimarlıkta yaşanan değişimler form kavramı çerçevesinde incelenmektedir. Bu kapsamda iç... more
1920–1945 Akımlar Dönemi Kapsamında İç Mimarlıkta Form
Öz
Metinde, genel anlamda 20. yy’ın ilk yarısı ele alınarak, bu süreçte akımlar etkisiyle iç mimarlıkta yaşanan değişimler form kavramı çerçevesinde incelenmektedir. Bu kapsamda iç mimarlıkta yaşanan biçimsel değişimlerin sebep sonuç ilişkisi ile birlikte aktarılması amaçlanmaktadır. Tarihsel süreçte çeşitli olaylar, gelişmeler, yenilikler ve bunlardan doğan etkiler ile akımlar ortaya çıkmaktadır. Siyasi gelişmeler ve ekonomik şartlar güç dengelerini değiştirmiş, toplumsal yapıda sınıfsal farklılıklar oluşmuş buna bağlı olarak mimari ve iç mimari anlamda yeni istekler, ihtiyaçlar, beğeni ve beklentiler oluşmuştur. Bu durum akımları besleyerek değişim ve dönüşüme katkı sağlamıştır. Mekân ve insan ilişkisi göz önüne alındığında, mekanların tarihsel süreç içinde oluşan toplumsal ürünler oldukları gözlemlenir. Bu bağlamda toplumun içinden geçtiği süreçleri yapılar üzerinde gözlemlemek mümkün olmaktadır. Tarihi süreç içerisinde ortaya çıkan akımların etkileri mimari yapılarda da görülebilmektedir. Mimari akımların farklılıklarla birlikte benzerlikleri de bulunmaktadır. Bu sebeple mimari eserler incelenirken tek bir akım içinde kalmayıp farklı akımların etkilerinin de olduğu gözlemlenmektedir.
Anahtar Kelimeler: İç mimarlık, mekân, tasarım, akımlar, form
Form in Interior Architecture in the 1920-1945 Period
Abstract
In the text, the first half of the 20th century is discussed in general, and the changes in interior architecture with the effect of currents in this process are examined within the framework of the concept of form. In this context, it is aimed to convey the formal changes in interior architecture together with the cause and effect relationship. In the historical process, various events, developments, innovations and the effects arising from them and movements emerge. Political developments and economic conditions have changed the balance of power, class differences have occurred in the social structure, and accordingly, new demands, needs, tastes and expectations have emerged in terms of architecture and interior architecture. This situation has contributed to change and transformation by feeding the currents. Considering the space and human relationship, it is observed that spaces are social products formed in the historical process. In this context, it is possible to observe the processes that the society goes through on the structures. The effects of the currents that emerged in the historical process can also be seen in architectural structures. Architectural movements have similarities as well as differences. For this reason, when examining architectural works, it is observed that there are effects of different movements, not staying in a single movement.
Keywords: Interior architecture, space, design, movements, form
Öz
Metinde, genel anlamda 20. yy’ın ilk yarısı ele alınarak, bu süreçte akımlar etkisiyle iç mimarlıkta yaşanan değişimler form kavramı çerçevesinde incelenmektedir. Bu kapsamda iç mimarlıkta yaşanan biçimsel değişimlerin sebep sonuç ilişkisi ile birlikte aktarılması amaçlanmaktadır. Tarihsel süreçte çeşitli olaylar, gelişmeler, yenilikler ve bunlardan doğan etkiler ile akımlar ortaya çıkmaktadır. Siyasi gelişmeler ve ekonomik şartlar güç dengelerini değiştirmiş, toplumsal yapıda sınıfsal farklılıklar oluşmuş buna bağlı olarak mimari ve iç mimari anlamda yeni istekler, ihtiyaçlar, beğeni ve beklentiler oluşmuştur. Bu durum akımları besleyerek değişim ve dönüşüme katkı sağlamıştır. Mekân ve insan ilişkisi göz önüne alındığında, mekanların tarihsel süreç içinde oluşan toplumsal ürünler oldukları gözlemlenir. Bu bağlamda toplumun içinden geçtiği süreçleri yapılar üzerinde gözlemlemek mümkün olmaktadır. Tarihi süreç içerisinde ortaya çıkan akımların etkileri mimari yapılarda da görülebilmektedir. Mimari akımların farklılıklarla birlikte benzerlikleri de bulunmaktadır. Bu sebeple mimari eserler incelenirken tek bir akım içinde kalmayıp farklı akımların etkilerinin de olduğu gözlemlenmektedir.
Anahtar Kelimeler: İç mimarlık, mekân, tasarım, akımlar, form
Form in Interior Architecture in the 1920-1945 Period
Abstract
In the text, the first half of the 20th century is discussed in general, and the changes in interior architecture with the effect of currents in this process are examined within the framework of the concept of form. In this context, it is aimed to convey the formal changes in interior architecture together with the cause and effect relationship. In the historical process, various events, developments, innovations and the effects arising from them and movements emerge. Political developments and economic conditions have changed the balance of power, class differences have occurred in the social structure, and accordingly, new demands, needs, tastes and expectations have emerged in terms of architecture and interior architecture. This situation has contributed to change and transformation by feeding the currents. Considering the space and human relationship, it is observed that spaces are social products formed in the historical process. In this context, it is possible to observe the processes that the society goes through on the structures. The effects of the currents that emerged in the historical process can also be seen in architectural structures. Architectural movements have similarities as well as differences. For this reason, when examining architectural works, it is observed that there are effects of different movements, not staying in a single movement.
Keywords: Interior architecture, space, design, movements, form
- by Nedim Alici and +1
- •
- Design, Biomaterials, Interior Design, Tasarım
ÖZ Sanat ve mekan, yaratıcı ifade biçiminin iki farklı alanda ortaya çıkmış halidir. İkisi de birer iletişim biçimidir ve ikisi de içinde hem tasarım, hem de sanat barındırmaktadır. Tasarım sürecinde sanat algısı ve sanat sürecinde... more
ÖZ Sanat ve mekan, yaratıcı ifade biçiminin iki farklı alanda ortaya çıkmış halidir. İkisi de birer iletişim biçimidir ve ikisi de içinde hem tasarım, hem de sanat barındırmaktadır. Tasarım sürecinde sanat algısı ve sanat sürecinde tasarım algısı birbirinden ayrı ve bağımsız olarak düşünülememektedir. Tasarımdan ayrı üretilen bir sanatın eksik kalması gibi, sanat ile beslenmeyen bir tasarım estetikten uzak kalmaktadır. Çağdaş sanatta, sanatçının eseri artık kendi sınırlarının dışına çıkarak bulunduğu mekanı kullanarak bütünleşmektedir. Bu çalışmada amaç, çağdaş sanatlarda sürekli bahsi geçen mekan konusuna, sanatın objesi olarak ve sanatı içinde barındıran ve sergileyen bir sanat olarak bakmayı hedeflemektir. Sanat ve tasarım alanlarındaki bu etkileşim, mekan tasarımının kendisini oluşturmaktadır. Çalışma içerisinde yer alan iki bölüm bu konuları ayrı ayrı ele almaktadır. Sanatın mekanı bölümünde sanatın mekanı bir obje olarak kullandığı örneklere ve mekanın sanatı bölümünde ise sanatı içinde barındıran sanat galerileri örneklerine yer verilmesini kapsamaktadır. Sonuç olarak, sanat ve tasarımda disiplinler arası etkileşim ve mekan tasarımında çağdaş sanatın yansıması olduğu gözler önüne serilmektedir.
Mekân, insanı yaşadığı çevreden belirli sınırlar ile ayıran, yaşamın bu sınırlar içinde devam etmesini sağlayan ve başkaları tarafından da algılanabilen boşluk ve doluluklardır. Mekânın başkaları tarafından algılanabilir olması, mekânı... more
Mekân, insanı yaşadığı çevreden belirli sınırlar ile ayıran, yaşamın bu sınırlar içinde devam etmesini sağlayan ve başkaları tarafından da algılanabilen boşluk ve doluluklardır. Mekânın başkaları tarafından algılanabilir olması, mekânı oluşturan nesneler arasındaki boşluğun tanımlanması ile gerçekleşebilir. Mekânın tanımlı hale gelmesi ve bu mekânın tasarım sürecinde sanal gerçekliğin kullanımı bu çalışmanın amacıdır. Latince “virtualis” kelimesinden gelen “sanallık”, var olmayan ancak sanrılarla varlığı kabul edilen şeyler için kullanılmıştır. Sanal gerçeklik ise bilgisayar kullanılarak oluşturulan üç boyutlu animasyon ve şekillerin teknolojik araçlar kullanılarak bireyin zihninde gerçek bir ortamda bulunma hissini vermesine ek olarak, bu objelerle etkileşimde bulunmalarını sağlayan teknoloji olarak tanımlanmaktadır. Sanal gerçeklik kavramını ifade eden çoğu tanımlamadan yola çıkarak kısaca sanal gerçekliğin insan ve makine arasındaki etkileşim olarak da tanımlayabiliriz. Sanal gerçekliğin başlıca özellikleri arasında öğrencinin dikkatini arttırma, deneyimsellik, etkileşim sağlama, öyküsel nesnellik, duyulara önem vermesi, özgüveni arttırması, soyut kavramları somutlaştırma, gerçeklik hissiyatı sağlamak yer alır. Son yıllarda sanal gerçeklik teknolojileri eğitimden sağlık alanına, eğlence sektöründen imalat alanına kadar hemen hemen her alan da karşımıza çıkmakla beraber, son günlerde de tasarım ile ilişkili birçok disiplinde de yer
almaktadır. Tasarım alanında sanal gerçeklik uygulamalarının kullanılması ile tasarımcının verimliliğin arttığı ve tasarım sürecinde
hata olasılığını en aza indirgediği gözlemlenmiştir. Son dönemlerde tasarımcıların ilgisini çeken ve onların motivasyonunu arttıran sanal gerçeklik uygulamalarının tasarım disiplinlerinden önemli görevler üstlenmesi beklenmektedir
almaktadır. Tasarım alanında sanal gerçeklik uygulamalarının kullanılması ile tasarımcının verimliliğin arttığı ve tasarım sürecinde
hata olasılığını en aza indirgediği gözlemlenmiştir. Son dönemlerde tasarımcıların ilgisini çeken ve onların motivasyonunu arttıran sanal gerçeklik uygulamalarının tasarım disiplinlerinden önemli görevler üstlenmesi beklenmektedir
19. yüzyılda Avrupa ülkelerine tanınan ticari imtiyazlar ve sonrasında yayınlanan Tanzimat ve Islahat fermanları nedeniyle Osmanlı İmparatorluğu’nda hız kazanan “Batılılaşma” ekonomik, toplumsal ve siyasi hayatta etkili olmuştur. Bu... more
19. yüzyılda Avrupa ülkelerine tanınan ticari imtiyazlar ve sonrasında yayınlanan Tanzimat ve Islahat fermanları nedeniyle Osmanlı İmparatorluğu’nda hız kazanan “Batılılaşma” ekonomik, toplumsal ve siyasi hayatta etkili olmuştur. Bu dönemde yeni mimari üsluplar ve Avrupai yaşam tarzının beraberinde getirdiği gereksinmeler nedeniyle mevcut yapılarda meydana gelen dönüşümler ve inşa edilen batı kökenli yeni bina türleri özellikle başkent İstanbul’un fiziki yapısında değişikliklere yol açmıştır. Günümüzde mevcudiyetlerini sürdüren ve Batılılaşma Dönemi İstanbul’unda batı kökenli bir bina türü olarak değerlendirebileceğimiz pasajlar, işlevlerinde meydana gelen farklılaşmalara rağmen; sahip oldukları mimari özellikleri ve korumaya devam ettikleri izleriyle Osmanlı toplumundaki batılılaşma hareketlerini 21. yüzyıl İstanbul’unda dahi hatırlamamızı sağlayan bellek mekânları olarak karşımıza çıkarlar. Bu çalışmada öncelikle basılı ve dijital literatür taraması yapılarak bellek, toplumsal bellek ve bellek mekânı kavramları üzerinde durulacak ve bu kavramların batılılaşma dönemi İstanbul’unda inşa edilen pasajlarla ilişkileri Beyoğlu’ndaki Hacopulo Pasajı örneği üzerinden irdelenecektir Anahtar Kelimeler: Bellek Mekânı, İstanbul, Batılılaşma, Pasaj, Hacopulo Pasajı
ÖZ Her var olanın bir başlangıç tetikleyicisi söz konusudur; bu tetikleyici evren için “Bigbang”, herhangi bir tasarımın varoluş süreci için ise tasarlayıcının kâğıda koyduğu nokta olarak tanımlanabilir. Gelişim süreci bu tetikleyici ile... more
ÖZ
Her var olanın bir başlangıç tetikleyicisi söz konusudur; bu tetikleyici evren için “Bigbang”, herhangi
bir tasarımın varoluş süreci için ise tasarlayıcının kâğıda koyduğu nokta olarak tanımlanabilir. Gelişim
süreci bu tetikleyici ile başlar ve devam eder. Örneğin zekâ; her zaman gelişime yönelimlidir.
Tasarlama eylemi de bu doğrultuda ele alındığında zekanın gelişime olan yöneliminin alt bir
döngüsünden ibarettir, tıpkı zekanın evrenin içerisindeki döngülerden sadece biri olması gibi.
Döngüler ise kurgulanmış algoritmalara dahil süreçlerdir. Günümüzde popüler olan, insanlık tarihi için
önemli bir keşif niteliğindeki yapay zekâ da doğal zekanın var ettiği bir alt döngüdür. Tüm var olanlar
iç içe geçmiş döngülerin oluşturduğu, gelişime odaklı büyük algoritmaya hizmet etmektedir.
Evrendeki işleyiş bu yaklaşım baz alınarak, algoritma odaklı düşünüldüğünde, doğal zekalı
tasarlayıcılar gibi yapay zekalı tasarlayıcıların da tasarlama eylemlerine katkı sağlaması mümkün
olabilir. Tasarım kavramının kapalı altyapısını ve kendisini var eden karmaşık sistemleri, algoritma,
döngüler ve yapay zeka ile ilişkilendirip, bu ilişkilendirme sonucu ortaya çıkan verilerin analizi ile iç
mekan tasarımı özelinde yalın bir halde tanımlamak ve tasarım kavramının, bütünden detaya, evrenin
algoritmik kurgusu üzerinden deneysel analizi yapılarak yapay zekalı tasarlayıcıların ve iç mekan
tasarlayıcılarının çalışma sistemi öngörüsünün ve geliştirilmeye açık temel algoritmanın saptanması,
bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır.
Anahtar kelimeler: Algoritma, Yapay, Doğal, Zekâ, Tasarım, İç Mekân
CONNECTION OF THE DESIGN ACTION WITH INTERIOR DESIGN
SPECIFIC TO ALGORITHMS AND THE PROCESS OF MAKING
ARTIFICIAL INTELLIGENT INTERIOR DESIGNERS
ABSTRACT
There is an initial trigger for each existing one; For the universe, this trigger can be defined as the
“Bigbang”, for any design's existence process, the point that the designer puts on the paper. The
development process starts and continues with this trigger. For example, intelligence; always oriented
towards development. When the act of designing is taken in this direction, it consists of a sub-cycle of
intelligence's orientation towards development, just as intelligence is only one of the cycles within the
universe. Loops are processes that are included in the structured algorithms. Artificial intelligence,
which is an important discovery for the history of humanity, which is popular today, is a sub-cycle
created by natural intelligence. All existing ones serve a great development-oriented algorithm that is
formed by nested loops. Based on this approach, it may be possible to contribute to the design actions
of artificial and natural intelligence designers based on the algorithm. To associate the closed concept
of the design concept with the complex systems, algorithms, loops and artificial intelligence, and to analyze the data resulting from this association in a simple state of interior design, and to analyze the
concept of design from whole to detail through the algorithmic fiction of the universe. The subject of
this study is the prediction of the working system of artificial intelligence designers and interior
designers and the determination of basic algorithms open to development.
Keywords: Algorithm, Artificial, Natural, Intelligence, Design, Interior, Space
Her var olanın bir başlangıç tetikleyicisi söz konusudur; bu tetikleyici evren için “Bigbang”, herhangi
bir tasarımın varoluş süreci için ise tasarlayıcının kâğıda koyduğu nokta olarak tanımlanabilir. Gelişim
süreci bu tetikleyici ile başlar ve devam eder. Örneğin zekâ; her zaman gelişime yönelimlidir.
Tasarlama eylemi de bu doğrultuda ele alındığında zekanın gelişime olan yöneliminin alt bir
döngüsünden ibarettir, tıpkı zekanın evrenin içerisindeki döngülerden sadece biri olması gibi.
Döngüler ise kurgulanmış algoritmalara dahil süreçlerdir. Günümüzde popüler olan, insanlık tarihi için
önemli bir keşif niteliğindeki yapay zekâ da doğal zekanın var ettiği bir alt döngüdür. Tüm var olanlar
iç içe geçmiş döngülerin oluşturduğu, gelişime odaklı büyük algoritmaya hizmet etmektedir.
Evrendeki işleyiş bu yaklaşım baz alınarak, algoritma odaklı düşünüldüğünde, doğal zekalı
tasarlayıcılar gibi yapay zekalı tasarlayıcıların da tasarlama eylemlerine katkı sağlaması mümkün
olabilir. Tasarım kavramının kapalı altyapısını ve kendisini var eden karmaşık sistemleri, algoritma,
döngüler ve yapay zeka ile ilişkilendirip, bu ilişkilendirme sonucu ortaya çıkan verilerin analizi ile iç
mekan tasarımı özelinde yalın bir halde tanımlamak ve tasarım kavramının, bütünden detaya, evrenin
algoritmik kurgusu üzerinden deneysel analizi yapılarak yapay zekalı tasarlayıcıların ve iç mekan
tasarlayıcılarının çalışma sistemi öngörüsünün ve geliştirilmeye açık temel algoritmanın saptanması,
bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır.
Anahtar kelimeler: Algoritma, Yapay, Doğal, Zekâ, Tasarım, İç Mekân
CONNECTION OF THE DESIGN ACTION WITH INTERIOR DESIGN
SPECIFIC TO ALGORITHMS AND THE PROCESS OF MAKING
ARTIFICIAL INTELLIGENT INTERIOR DESIGNERS
ABSTRACT
There is an initial trigger for each existing one; For the universe, this trigger can be defined as the
“Bigbang”, for any design's existence process, the point that the designer puts on the paper. The
development process starts and continues with this trigger. For example, intelligence; always oriented
towards development. When the act of designing is taken in this direction, it consists of a sub-cycle of
intelligence's orientation towards development, just as intelligence is only one of the cycles within the
universe. Loops are processes that are included in the structured algorithms. Artificial intelligence,
which is an important discovery for the history of humanity, which is popular today, is a sub-cycle
created by natural intelligence. All existing ones serve a great development-oriented algorithm that is
formed by nested loops. Based on this approach, it may be possible to contribute to the design actions
of artificial and natural intelligence designers based on the algorithm. To associate the closed concept
of the design concept with the complex systems, algorithms, loops and artificial intelligence, and to analyze the data resulting from this association in a simple state of interior design, and to analyze the
concept of design from whole to detail through the algorithmic fiction of the universe. The subject of
this study is the prediction of the working system of artificial intelligence designers and interior
designers and the determination of basic algorithms open to development.
Keywords: Algorithm, Artificial, Natural, Intelligence, Design, Interior, Space
Eserlerin korunmasına dair usul ve esaslar ulusal mevzuatta, 01 Ocak 1952 tarihinde -iki madde haricinde- yürürlüğe giren 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) ile belirlenmiştir. Kanun kapsamındaki eser kategorilerinden biri... more
Eserlerin korunmasına dair usul ve esaslar ulusal mevzuatta, 01 Ocak 1952 tarihinde -iki madde haricinde- yürürlüğe giren 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) ile belirlenmiştir. Kanun kapsamındaki eser kategorilerinden biri de İlim ve Edebiyat Eserleridir ve iç mimarlık meslek pratiği çıktılarının bir kısmı da bu kapsama dahildir. Çalışma, hukuki bir
değerlendirmeden çok, bu çıktıların, FSEK kapsamında ne şekilde ve ne kapsamda korunduğu üzerine yoğunlaşmaktadır. Çalışma nitel bir araştırmaya dayanmaktadır. Gömülü teori (kuram oluşturma) prensibiyle, çalışmada, öncelikle doküman taraması yoluyla veri eldesi sağlanmış; bu verileri desteklemek, zenginleştirmek ve kurama yönelik nitel içerik elde etmek amacıyla yüz yüze görüşme tekniği ile de veri toplanması yoluna gidilmiş ve üç uzman ile görüşmeler gerçekleştirilmiştir. İçerik analizi ile analiz edilen derinlemesine görüşmeler sonucunda, iç mimarlık meslek pratiği çıktılarının FSEK kapsamında korunmasına yönelik bazı sorunların olduğu; kimi noktalarda, koruma talep edilen unsurlar için ek koruma araçlarına ihtiyaç duyulduğu tespit edilmiştir.
Anahtar Sözcükler: Eser, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK), İç Mekan Tasarımı, Tasarım, İç Mimarlık.
değerlendirmeden çok, bu çıktıların, FSEK kapsamında ne şekilde ve ne kapsamda korunduğu üzerine yoğunlaşmaktadır. Çalışma nitel bir araştırmaya dayanmaktadır. Gömülü teori (kuram oluşturma) prensibiyle, çalışmada, öncelikle doküman taraması yoluyla veri eldesi sağlanmış; bu verileri desteklemek, zenginleştirmek ve kurama yönelik nitel içerik elde etmek amacıyla yüz yüze görüşme tekniği ile de veri toplanması yoluna gidilmiş ve üç uzman ile görüşmeler gerçekleştirilmiştir. İçerik analizi ile analiz edilen derinlemesine görüşmeler sonucunda, iç mimarlık meslek pratiği çıktılarının FSEK kapsamında korunmasına yönelik bazı sorunların olduğu; kimi noktalarda, koruma talep edilen unsurlar için ek koruma araçlarına ihtiyaç duyulduğu tespit edilmiştir.
Anahtar Sözcükler: Eser, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK), İç Mekan Tasarımı, Tasarım, İç Mimarlık.
20. yüzyıldan beri ivme kazanarak değişen ekonomik yapı ile birlikte kapitalist örgütlenme ve sermaye, üreten toplumu tüketen topluma dönüştürmüştür. Moda sektörü ile temel ihtiyaçların haricinde yapay ihtiyaçlar oluşturulmuş ve her türlü... more
20. yüzyıldan beri ivme kazanarak değişen ekonomik yapı ile birlikte kapitalist örgütlenme ve sermaye, üreten toplumu tüketen topluma dönüştürmüştür. Moda sektörü ile temel ihtiyaçların haricinde yapay ihtiyaçlar oluşturulmuş ve her türlü pazarlama tekniğinin kullanımı ile bu ihtiyaçları karşılayacak ürünlerin satışı temel amaç haline gelmiştir. Her şey gibi mekan da kapital sistemin karlılığını maksimize edecek bir altyapı olarak ele alınıp tasarlanmaya başlanmıştır. Mekan, bilinen tanımlarının ötesinde araçsallaşmış ve niceliksel bir değere indirgenmiştir. Baudrillard’ın değimiyle (Akyıldız 2013), maddi ihtiyaçlar ikincileşmiş, ürünün kimlik değeri neredeyse kullanım değerinin önüne geçmiştir. Asal fonksiyonları tüketim olmayan barınma, sağlık, eğitim gibi mekanlarda bile kimlik yaratma, teşvik etme, çekim merkezi oluşturma, popüler olma gibi kaygılar içeren, göstergelere ve imajlara dayalı yeni tasarım anlayışlarının hakim olduğu gözlemlenmektedir.
Mekana kimlik kazandırmak, markalaştırmak, popülerliği arttırmak ve kapital döngüde yer edinmek günümüz mimarlarının yüz yüze geldiği sorulardır. Bu sorunları mimarın tek başına aşması mümkün değildir. İmaj ve marka, grafik tasarımın uzmanlık alanıdır. Dünyada “environmental graphic design” başlığı altında gelişen mekan grafiği; mekanların gerek kurumsal kimliği destekleme/biçimlendirmede, gerek mekana ruhunu kazandırmada, gerekse cazibeyi artırıp çekim merkezi oluşturmada önemli bir tasarım disiplini olarak öne çıkmaktadır. Grafik tasarımın alt disiplinleri olan simge, piktogram, fotoğraf, kolaj, illüstrasyon ve tipografiden yararlanılarak, kullanıcısı ile iletişim kuran, bir düşünceyi yorumlayan mekanlar tasarlanmaktadır. Mekan, ziyaretçilerini bilgilendirmekte ve yönlendirmektedir. Bu sayede çağımız kentlerinin en büyük sorunlarından biri olan kalabalıklar içerisinde kaybolma ve yalnızlık endişelerin de en aza indirgenmektedir. Grafikler yolu ile mekan ruh kazanmakta ve anlam boyutunu zenginleştirmektedir.
Günümüzde gelişen teknoloji ile mekan yüzeylerinde kullanılabilecek malzeme ve ürünlerin çeşitliliği de grafik tasarımın daha etkili kullanılabilmesine olanak sağlamıştır. Bilgilendiren, yönlendiren ve bir imaj/kimlik/marka oluşturan mekan tasarımı anlayışının öneminden yola çıkılarak 1973’de, Amerika’da Çevresel Grafik Tasarım Kuruluşu kurulmuştur (Society of Environmental Graphic Design -SEGD ). Farklı disiplinlerden çok sayıda tasarımcıyı buluşturan kuruluş her sene verdiği ödüllerle çok boyutlu tasarım anlayışını teşvik etmekte ve mekan grafiklerinin diğer tasarım dalları ile entegre edilmesinin önemini vurgulamaktadır.
Bu bildiride grafik tasarımın mekansal imaj yaratmada rolünü ve önemini irdeleyeceğim. Mekanların tasarım aşamasında diğer elektrik, mekanik, peyzaj projeleri gibi mekansal grafiklerinin de projelendirilmesi gereklidir. Bunun için de alanında uzmanlaşmış yani mekan bilgisi ile grafik tasarım bilgisini harmanlamış kişilere ihtiyaç duyulmaktadır. Ülkemizde henüz bu alanda yetişmiş tasarımcılar çok fazla yoktur. Benim önerim, tasarım fakültelerinde bu konuda derslerin hatta bölümün açılabileceğidir.
Mekana kimlik kazandırmak, markalaştırmak, popülerliği arttırmak ve kapital döngüde yer edinmek günümüz mimarlarının yüz yüze geldiği sorulardır. Bu sorunları mimarın tek başına aşması mümkün değildir. İmaj ve marka, grafik tasarımın uzmanlık alanıdır. Dünyada “environmental graphic design” başlığı altında gelişen mekan grafiği; mekanların gerek kurumsal kimliği destekleme/biçimlendirmede, gerek mekana ruhunu kazandırmada, gerekse cazibeyi artırıp çekim merkezi oluşturmada önemli bir tasarım disiplini olarak öne çıkmaktadır. Grafik tasarımın alt disiplinleri olan simge, piktogram, fotoğraf, kolaj, illüstrasyon ve tipografiden yararlanılarak, kullanıcısı ile iletişim kuran, bir düşünceyi yorumlayan mekanlar tasarlanmaktadır. Mekan, ziyaretçilerini bilgilendirmekte ve yönlendirmektedir. Bu sayede çağımız kentlerinin en büyük sorunlarından biri olan kalabalıklar içerisinde kaybolma ve yalnızlık endişelerin de en aza indirgenmektedir. Grafikler yolu ile mekan ruh kazanmakta ve anlam boyutunu zenginleştirmektedir.
Günümüzde gelişen teknoloji ile mekan yüzeylerinde kullanılabilecek malzeme ve ürünlerin çeşitliliği de grafik tasarımın daha etkili kullanılabilmesine olanak sağlamıştır. Bilgilendiren, yönlendiren ve bir imaj/kimlik/marka oluşturan mekan tasarımı anlayışının öneminden yola çıkılarak 1973’de, Amerika’da Çevresel Grafik Tasarım Kuruluşu kurulmuştur (Society of Environmental Graphic Design -SEGD ). Farklı disiplinlerden çok sayıda tasarımcıyı buluşturan kuruluş her sene verdiği ödüllerle çok boyutlu tasarım anlayışını teşvik etmekte ve mekan grafiklerinin diğer tasarım dalları ile entegre edilmesinin önemini vurgulamaktadır.
Bu bildiride grafik tasarımın mekansal imaj yaratmada rolünü ve önemini irdeleyeceğim. Mekanların tasarım aşamasında diğer elektrik, mekanik, peyzaj projeleri gibi mekansal grafiklerinin de projelendirilmesi gereklidir. Bunun için de alanında uzmanlaşmış yani mekan bilgisi ile grafik tasarım bilgisini harmanlamış kişilere ihtiyaç duyulmaktadır. Ülkemizde henüz bu alanda yetişmiş tasarımcılar çok fazla yoktur. Benim önerim, tasarım fakültelerinde bu konuda derslerin hatta bölümün açılabileceğidir.
In the process of being an occupational person of an interior architecture student, a significant part of the transferred design knowledge is conveyed in studio courses. The aim of the Studio course content and output is to provide the... more
In the process of being an occupational person of an interior architecture student, a significant part of the transferred design knowledge is conveyed in studio courses. The aim of the Studio course content and output is to provide the student with the ability to produce the design pobleman solution given to the student. There are some criteria in evaluating the solutions offered by the learners. These criteria are; a proper space-furniture fiction, which is characterized as a function of the space, the aesthetic characteristics of the space, the visual and verbal presentation skills of the student. Spring semester of 2016-2017 academic year, Anadolu University Interior Design section içt202 code named Project II provides the students of the studio, was asked to design an exhibition stand for sailing company. The stand will be located in the exhibition area under the adjacent modules with a certain size (6x3 m). is given for the first half of the project period, termination of the project, 1/20 scale models, technical drawings and presentations were made in the form of sheets containing material choices. During the final stage by the four-person jury, function solution, brand analysis, concept editing. The aim of the study, to compare DGS (Vertical Transfer Exam) group of students who take this course (6 students) and part of the normal student profiles MYP (Central Placement Score) forming the central acceptable student group insertion (9 students) in terms of achievement levels for the project related difference on exhibition stant design competencies or determination of missing aspects. In order to carry out this comparison, achievement levels among student groups were compared over evaluation grades. Also, weekly observation and interview notes were used. Other conclusions reached in the study were as follows; it was observed that students' knowledge and cultural backgrounds related to exhibition stand design were insufficient. In terms of space design, there are insufficient information about the use of effective and correct reinforcement in narrow spaces such as exhibition stands. Again, it was seen that the material information for the exhibition stand was also very limited. Considering the fact that the working group is currently taking the second project course, it is emphasized that these shortcomings may be present but the importance of gaining these qualifications until the upper projects.
Nörobilim araştırmaları, kişilerin çevrelerindeki mekândan aldıkları duyusal uyaranların, vücutlarının içsel durumu hakkında bilgi veren duyguları ve önceki deneyimlerinden arta kalan anılarıyla birlikte, eylemlerini belirlediklerini... more
Nörobilim araştırmaları, kişilerin çevrelerindeki mekândan aldıkları duyusal uyaranların, vücutlarının içsel durumu hakkında bilgi veren duyguları ve önceki deneyimlerinden arta kalan anılarıyla birlikte, eylemlerini belirlediklerini göstermektedir. Her mekân, o mekânı deneyimleyen kişileri çeşitli davranışlara yöneltecek mesajlar İçermektedir. Tez çalışmasında algı ve davranış yönetimi konusunda disiplinler arası bir çalışma alanı olan retorik, mekân tasarımı bağlamında ele alınmış; tasarımcıların retorik stratejilerini kullanarak mekân kullanıcılarını belli düşünce, duygu ve davranışlara sevk edebilecekleri öngörülmüştür. Konunun araştırılmasında insan algı, duygu ve davranışlarının ardındaki nöral mekanizmalar ve çeşitli mekânsal uyaranların insanlarda oluşturduğu duygu ve davranışlar hakkındaki yayınlardan faydalanılmış; bu yayınlardan derlenen verilerin Aristoteles’in retorik kuramının üç ikna kategorisi olan logos, pathos ve ethos ana başlıkları etrafında çeşitli tasarımcı, mimar ve düşünürlerin görüşlerinden de yararlanılarak yorumlanmasıyla retoriğin mekân tasarımında kullanımına ilişkin tasarım kriterlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Logos bölümünde mekânsal söylemi oluşturan ışık, form, ses gibi öğelerin algılanma biçimleri ve kişiler üzerinde oluşturabilecekleri etkiler araştırılmış; retorik figürlerin mekân tasarımında kullanım şekilleri incelenmiştir. Pathos bölümünde tüm
insanlarda ortak olan temel duygu sistemleri ve bunların mekân tasarımıyla ilişkileri irdelenerek mekânı deneyimleyen kişilerde bu temel duyguların nasıl uyandırılabileceği araştırılmıştır. Ethos bölümünde ise farklı mekân tiplerinde mekânsal karakter oluşumları incelenmiştir. Bu çalışmanın sonucunda, retorik stratejilerinin mekân tasarımı dâhil iletişim kaygısı güden her alanda kullanılabileceği düşünülmektedir.
insanlarda ortak olan temel duygu sistemleri ve bunların mekân tasarımıyla ilişkileri irdelenerek mekânı deneyimleyen kişilerde bu temel duyguların nasıl uyandırılabileceği araştırılmıştır. Ethos bölümünde ise farklı mekân tiplerinde mekânsal karakter oluşumları incelenmiştir. Bu çalışmanın sonucunda, retorik stratejilerinin mekân tasarımı dâhil iletişim kaygısı güden her alanda kullanılabileceği düşünülmektedir.
Özet Bu çalışmada, aynı özelliklerdeki iki farklı oransal büyüklüğe sahip dans stüdyosunun çevresel faktörlerinin katılımcıların algısal değerlendirmeleri üzerindeki etkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Dans eğitimi alan kullanıcıların... more
Özet Bu çalışmada, aynı özelliklerdeki iki farklı oransal büyüklüğe sahip dans stüdyosunun çevresel faktörlerinin katılımcıların algısal değerlendirmeleri üzerindeki etkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Dans eğitimi alan kullanıcıların algısal değerlendirmeleri arasındaki farklılaşmayı tespit edebilmek için Ankara Latino Dans Stüdyoları araştırma ortamı olarak kullanılmıştır. Yapılan gerçek mekân araştırmasıyla, mekân büyüklüğü ve şeklinin kullanıcıların algısal değerlendirmeleri üzerindeki etkileri tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu amaçla, gün içinde dans stüdyosu mekânlarına farklı sayıda dans grupları alınmış ve yaklaşık 10 dakikalık bir bilgilendirmenin ardından kullanıcılardan araştırma anketini cevaplamaları istenmiştir. Bu maksatla oluşturulan araştırma anketine dans stüdyosunu kullanan 100 kişi katılmış olup, elde edilen sonuçlar SPSS programıyla değerlendirilmiştir. Kullanıcıların dans stüdyolarının fiziksel çevre faktörlerini değerlendirmeleri arasındaki farklılıklar istatistiki yöntemlerle analiz edilmiştir. Sonuç olarak, katılımcıların farklı mekân büyüklüğüne ve şekline sahip dans stüdyolarının çevresel faktörlerini değerlendirmeleri arasında istatistiksel açıdan önemli farklılıklar olduğu tespit edilmiştir. Buna göre, iki eşit alanlı kare şeklinde stüdyonun (1x1 = 64m 2), iki katı hacimsel büyüklüğe sahip dikdörtgen şeklindeki dans stüdyosuna (1x2 = 128m 2) göre daha olumlu yönde algılandığı görülmektedir. Ayrıca, erkekler ve 18-29 yaşındaki kullanıcılar dans stüdyosunun çevresel faktörlerini kadınlara ve 30-45 yaşındaki kullanıcılara göre daha olumlu algılayarak değerlendirdiği belirlenmiştir. Bu sonuçlardan, mekânların oransal büyüklüğünün ve şekillerindeki farklılıkların kullanıcıların bu mekânları tercih etme nedenlerini ve mekânda kalma sürelerini daha olumlu yönde etkileyebileceği anlaşılmaktadır. Abstract In this study, it was aimed to determine the effects of environmental factors of two different proportional dance studios with the same characteristics on the perceptual evaluations of the participants. Ankara Latino Dance Studios was used as a research environment in order to determine the differentiation
Artırılmış gerçeklik teknolojisinin iç mekânda kullanımı üzerine değerlendirmeler.
Kentleşmenin giderek arttığı çağımızda doğa ile olan bağlarımız günden güne kopmaktadır. İç mekan tasarımında kullanılan bitkiler, bu bağlamda önemini ortaya koymaktadır. Kent yaşantısında; barınmak, çalışmak, eğlenmek ve daha pek çok... more
Kentleşmenin giderek arttığı çağımızda doğa ile olan bağlarımız günden güne kopmaktadır. İç mekan tasarımında kullanılan bitkiler, bu bağlamda önemini ortaya koymaktadır. Kent yaşantısında; barınmak, çalışmak, eğlenmek ve daha pek çok eylemi gerçekleştirdiğimiz mekanlarda, iç mekan bitkilerini kullanarak doğa ile bağlarımızı kuvvetli tutmaya çalışmaktayız. İç mekan bitkilerinin mekan içerisinde ve insanlar üzerinde estetik ve ekolojik yönden pek çok işlevi bulunmaktadır. İnsanın estetik algısına hitap eden bitkiler; psikolojik, görsel, işitsel ve fiziksel olumlu etkiler sağlamaktadır.
Bilimsel gelişmeler, insan yaşam konforu üzerinde olumlu etkiye sahip olan yeni teknolojilerin keşfedilmesine neden olmuştur. Bu teknolojilerden birisi de çalışmanın odağında bulunan Artırılmış Gerçeklik (AG) teknolojisidir. AG... more
Bilimsel gelişmeler, insan yaşam konforu üzerinde olumlu etkiye sahip olan yeni teknolojilerin keşfedilmesine neden olmuştur. Bu teknolojilerden birisi de çalışmanın odağında bulunan Artırılmış Gerçeklik (AG) teknolojisidir. AG teknolojisi, gerçek ve sanalın karışımı olan bir yaklaşımı ifade etmektedir. Gerçek bir mekân veya nesne ile sanal objenin aynı platformda birleştirilmesi esasına dayanan AG, bu yolla kullanıcının etkileşime girdiği nesne hakkında daha fazla bilgi almasını hedeflemektedir. AG uygulamaları günümüzde, mobil akıllı cihazların yaygınlaşmasıyla geniş bir kullanıcı kitlesi tarafından deneyimlenebilmektedir. Bu çalışma, yeni bir teknik olan AG teknolojisinin iç mekânın temsil ve deneyiminde bir araç olarak kullanımını ve kullanıcı deneyimine etkilerini, mobil iç mekân AG uygulamalarının etkinlikleri çerçevesinde tartışmayı hedeflemektedir. Bu amaca yönelik olarak çalışmada, Şubat 2018 tarihi itibariyle Google Play ve Apple Store mobil mağazalarında ‘augmented reality interior design’ ifadesiyle aranarak bulunan Android ve IOS tabanlı yedi mobil iç mekân AG uygulamaları karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Dolayısıyla hem tasarım alanında hem de tasarımcı ve son kullanıcı açısından bu uygulamaların kullanım olanaklarının sınıflandırılması ve tespit edilen eksikliklerinin belirlenmesine çalışılmıştır. Gelecekte, iç mekân tasarımcısı ve kullanıcısı ekseninde güçlü bir etkisi olacağı düşünülen AG, mekân kavramının teknoloji eşliğinde dönüşümüne katkı sağlayacak yeni bir teknik ve strateji olarak değerlendirilmektedir.
Related Topics