Sancılar içindeyim. Fiziksel değil, ruhsal. Ne güzel Berlin'e gittim geldim. Bloguma yazacak çok şey birikti dediğim andan itibaren bir tür tıkanma yaşıyorum. Biraz pesimist bu giriş ile şeytanın bacağını kıramasam bile çatlatmayı başardım.
Berlin hakkında methiyeler düzmeyi isterdim. Evet! Berlin, tam bir Avrupa şehri. Büyük şehir olmasının artıları ve eksileriyle dolup taşmış durumda. Lakin Hitler bu günü görse bileklerini keserdi. Berlin sokaklarında gerçek bir Almana rastlama ihtimaliniz, bir Türk vatandaşına rastlama ihtimalinize kıyasla çok düşük. O kadar insanın (Yahudilerin) ahı yerde kalmamış demek yerinde olur. Krakow'un sakinliğine, huzuruna çok alıştığım için bana üç gün yetti. En tedirgin olduğum konu karşıdan karşıya geçmekti diyebilirim. Çoğu yerde yaya geçidi yok. Kendini arabaların önüne atan insanlar görmeniz çok olası. Ayrıca arabalar yayaları görünce frene basmıyorlar. Yasemin yapma şimdi, "Türkiye'de de durum aynen bu" demeyin. Ben üç senedir bu durumun tam tersini yaşıyorum. Ayağımı yola attığım anda, sağlı sollu trafik duruyor. Krakow'da yaşayan sürücüler bu konuda çok duyarlı.
Konu trafikten açılmışken sizi Ampelmann ile tanıştmanın vakti geldi demektir. Berlin'in trafik lambalarındaki adam şekilleri bizim bildiğimizden çok farklı. Eğer trafik ışıklarında ampelmann'i görüyorsanız, Berlin'in doğu tarafında geziyorsunuz demektir. Batı tarafına geçtiğinizde bildiğimiz klasik görümümdeki ışıkları görmeniz mümkün.
Gittiğim her şehirde kitapçı gezmeye bayılırım. Berlin'de de harika bir kitapçı görme şansını yakaladım. Dört katlı devasa bir kitapçıydı. İnsan böyle kitapçıları gezdikten sonra Türkiye'de yer alan kitapçılara kitapçı diyesi gelmiyor.
Şıpsevdi diye bir sakız vardı. Halen var mı emin olamadım şimdi. Onun karakterleri ile çok tatlı 2018 yılı takvimi yapmışlar. İngilizce olsa alırdım.
Raflarda farklı kitaplara rastladım.
Bu ise mini kitaplardan biri. Tam metinde basılan bu kitaplar yolculuk için çok ideal. Bende birkaç tane var. Okuması da sanıldığı kadar zor değil.
Bu raflar ise Türkçe kitaplara ayrılmış.
Bol bol gezip yemeğe oldukça az vakit ayırdım. Berlin'e gitmişken Almanların meşhur sosisinden yemeden ve birasından içmeden dönmedim. Gitmeden sevgili Ezgi'nin tavsiyesi üzerine çok güzel Türk yemekleri yiyerek, altı aylık lahmacun ve kebap özlemimi de gidermiş oldum.
Sokaklarda gezerken, gözüme devamlı açık ofisler çarptı. Ne güzel düşünülmüş. Sanırım gün ışığından mümkün olduğunca faydalanmak için yapılmışlar. Camın kenarında yer alan masalarda çalışmak güzeldir. İnsanın ruhu açılır. Geçmişi düşününce adamların duvarlara karşı bir antipatisinin olduğunu da göz ardı etmemek lazım.
Konu duvardan açılmışken utanç duvarını görmeden dönmedim. Birbirine paralel olarak örülen duvarların arasında, zamanında askerler geziyormuş. Şimdi duvarlar grafitiler ve farklı çizimler ile dolup taşmış durumda. Eskiden askerlerin gezdiği yollarda ise turistler geziyor. Sizin için de birkaç kare fotoğraf çektim.
Alışılmışın dışında bir kahve bahane yazısı oldu. Dilimin döndüğünce, Berlin'in bana hissettirdiklerini yazdım.
Berlin'e gitmeyi planlıyorsanız ve/veya Berlin hakkında daha detaylı bir yazı okumak istiyorsanız, daha önce kaleme aldığım Berlin müzeleri ve Berlin'de gezilecek yerler adlı yazılarım size yardımcı olacaktır.
Bir sonraki kahve bahane yazısında görüşene kadar kendinize iyi davranın. Sevgiler.
✄----------------------------------------------------------------------
Berlin hakkında methiyeler düzmeyi isterdim. Evet! Berlin, tam bir Avrupa şehri. Büyük şehir olmasının artıları ve eksileriyle dolup taşmış durumda. Lakin Hitler bu günü görse bileklerini keserdi. Berlin sokaklarında gerçek bir Almana rastlama ihtimaliniz, bir Türk vatandaşına rastlama ihtimalinize kıyasla çok düşük. O kadar insanın (Yahudilerin) ahı yerde kalmamış demek yerinde olur. Krakow'un sakinliğine, huzuruna çok alıştığım için bana üç gün yetti. En tedirgin olduğum konu karşıdan karşıya geçmekti diyebilirim. Çoğu yerde yaya geçidi yok. Kendini arabaların önüne atan insanlar görmeniz çok olası. Ayrıca arabalar yayaları görünce frene basmıyorlar. Yasemin yapma şimdi, "Türkiye'de de durum aynen bu" demeyin. Ben üç senedir bu durumun tam tersini yaşıyorum. Ayağımı yola attığım anda, sağlı sollu trafik duruyor. Krakow'da yaşayan sürücüler bu konuda çok duyarlı.
Konu trafikten açılmışken sizi Ampelmann ile tanıştmanın vakti geldi demektir. Berlin'in trafik lambalarındaki adam şekilleri bizim bildiğimizden çok farklı. Eğer trafik ışıklarında ampelmann'i görüyorsanız, Berlin'in doğu tarafında geziyorsunuz demektir. Batı tarafına geçtiğinizde bildiğimiz klasik görümümdeki ışıkları görmeniz mümkün.
Gittiğim her şehirde kitapçı gezmeye bayılırım. Berlin'de de harika bir kitapçı görme şansını yakaladım. Dört katlı devasa bir kitapçıydı. İnsan böyle kitapçıları gezdikten sonra Türkiye'de yer alan kitapçılara kitapçı diyesi gelmiyor.
Şıpsevdi diye bir sakız vardı. Halen var mı emin olamadım şimdi. Onun karakterleri ile çok tatlı 2018 yılı takvimi yapmışlar. İngilizce olsa alırdım.
Raflarda farklı kitaplara rastladım.
İlgimi çekenlerden biri ise " Bir gavurun İstanbul'u keşfi" adlı kitaptı. Kitap Almanca ve Türkçe olarak yazılmış.
Bu ise mini kitaplardan biri. Tam metinde basılan bu kitaplar yolculuk için çok ideal. Bende birkaç tane var. Okuması da sanıldığı kadar zor değil.
Bu raflar ise Türkçe kitaplara ayrılmış.
Bol bol gezip yemeğe oldukça az vakit ayırdım. Berlin'e gitmişken Almanların meşhur sosisinden yemeden ve birasından içmeden dönmedim. Gitmeden sevgili Ezgi'nin tavsiyesi üzerine çok güzel Türk yemekleri yiyerek, altı aylık lahmacun ve kebap özlemimi de gidermiş oldum.
Sokaklarda gezerken, gözüme devamlı açık ofisler çarptı. Ne güzel düşünülmüş. Sanırım gün ışığından mümkün olduğunca faydalanmak için yapılmışlar. Camın kenarında yer alan masalarda çalışmak güzeldir. İnsanın ruhu açılır. Geçmişi düşününce adamların duvarlara karşı bir antipatisinin olduğunu da göz ardı etmemek lazım.
Konu duvardan açılmışken utanç duvarını görmeden dönmedim. Birbirine paralel olarak örülen duvarların arasında, zamanında askerler geziyormuş. Şimdi duvarlar grafitiler ve farklı çizimler ile dolup taşmış durumda. Eskiden askerlerin gezdiği yollarda ise turistler geziyor. Sizin için de birkaç kare fotoğraf çektim.
Alışılmışın dışında bir kahve bahane yazısı oldu. Dilimin döndüğünce, Berlin'in bana hissettirdiklerini yazdım.
Berlin'e gitmeyi planlıyorsanız ve/veya Berlin hakkında daha detaylı bir yazı okumak istiyorsanız, daha önce kaleme aldığım Berlin müzeleri ve Berlin'de gezilecek yerler adlı yazılarım size yardımcı olacaktır.
Bir sonraki kahve bahane yazısında görüşene kadar kendinize iyi davranın. Sevgiler.
✄----------------------------------------------------------------------