Nothing Special   »   [go: up one dir, main page]

Academia.eduAcademia.edu

Bizans Kaçkınları - Runaway Byzantines

2021, Yapı Kredi Yayınları

This is an illustrated children’s book about the Byzantine Constantinople and its monuments, blended with a fantastic time travel of children from contemporary Istanbul. It narrates the adventures of İrem (a.k.a Irene), and her schoolmates Ali and Ece, starting with their unusual discovery of the book "A Byzantine Journey with Augmented Reality Plus". After a few amazing time travels to captivating moments and spaces of Byzantine capital, they find themselves in the adventure of finding and rescuing the real owner of the book. However, this will be a difficult task, which would require the collaboration of a wider team, resulting in big surprises.

MUZAFFER ÖZGÜLEŞ DOĞAN KARDEŞ bir tünel, bir dehliz görülen Sultanahmet’tedir. Köpeği Fırfır bir gün ağzında bir kitapla çıkagelir. Bu tuhaf kitabın kapağında “Artırılmış Gerçeklik Artı ile desteklenmiş Bizans Tarihi” yazmaktadır. Gelecekten gelen bu kitap İrem, Ali ve Ece’nin hayatında acaba ne gibi bir değişikliğe neden olacaktır? 3 4 5 6 7 8 Muzaffer Özgüleş’in hem yüzlerce yıl önceye Bizans Dönemi’ne hem geleceğe uzanan bu heyecanlı zamanda yolculuk macerasına Ayşın Delibaş Eroğlu resimleriyle eşlik ediyor. 9 10 11 12 13 14 ISBN 978-975-08? TL YAŞ 15 9 789750 847608 • Bizans Kaçkınları İrem’in evi başını nereye çevirsen bir harabe, MUZAFFER ÖZGÜLEŞ Resimleyen Ayşın Delibaş Eroğlu Muzaffer Özgüleş’in YKY’deki kitapları: Mimar Sinan Macerası (2016) Bizans Kaçkınları (2021) MUZAFFER ÖZGÜLEŞ Bizans Kaçkınları Resimleyen Ayşın Delibaş Eroğlu Alkım’a Yapı Kredi Yayınları - 5715 Doğan Kardeş Bizans Kaçkınları / Muzaffer Özgüleş Resimleyen: Ayşın Delibaş Eroğlu Kitap editörü: Filiz Özdem Düzelti: Filiz Özkan Grafik uygulama: Süreyya Erdoğan Baskı: Mega Basım Yayın San. ve Tic. A.Ş. Cihangir Mah. Güvercin Cad. No: 3/1 Baha İş Merkezi A Blok Kat: 2 34310 Haramidere / İstanbul Telefon: (0 212) 412 17 00 Sertifika No: 44452 1. baskı: İstanbul, Ocak 2020 ISBN 978-975-08-??? © Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Ticaret ve Sanayi A.Ş., 2016???? Sertifika No: 44719 Bütün yayın hakları saklıdır. Kaynak gösterilerek tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz. Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Ticaret ve Sanayi A.Ş. İstiklal Caddesi No: 161 Beyoğlu 34433 İstanbul Telefon: (0 212) 252 47 00 Faks: (0 212) 293 07 23 http://www.ykykultur.com.tr e-posta: ykykultur@ykykultur.com.tr facebook.com/yapikrediyayinlari twitter.com/YKYHaber instagram.com/yapikrediyayinlari Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık PEN International Publishers Circle üyesidir. Kitapta geçen özel adların okunuşu: İrene: İrini Justinianus: Yüstinyanus Theodosius: Teodosyus Anastasius: Anastasyus Porphyrius: Porfiryus Porphyrogenitos: Porfirogenitos Theodora: Teodora Anthemios: Antemiyos İsidoros: İsidoros Blakhernai: Vılaherne Buradaki tarihler, Artırılmış Gerçeklik Artı kitabıyla gidilen yıllardır. 1 İrem Birazdan anlatacaklarıma inanmayabilirsiniz. Hatta kesinlikle inanmayacaksınız; bütün bunları benim uydurduğumu, hayal dünyası geniş bir çocuğun zihninin ürünleri olduğunu falan düşüneceksiniz. Ama hepsi gerçek! Dinleyin de görün… Benim adım İrem; aslında İrene ama bunu sonra anlatırım. İstanbul’da yaşıyorum, beşinci sınıfa gidiyorum. Bilimkurgu severim ama kendimi daha önce hiç bilimkurgu içinde bulmamıştım. Ta ki amansız bir bulup getirme meraklısı köpeğim Fırfır ağzında bir kitapla gelene kadar... Fırfır’ın burnunu sokmadığı yer yoktur. Üstelik bizim buralarda Fırfır’ın burnunu sokabileceği yer de çoktur. Evimiz Sultanahmet’te, Ahırkapı Feneri’nin yakınlarında, bir zamanlar Bizans imparatorlarının yaşadığı Büyük Saray’ın kalıntılarının civarında... Buralarda başını nereye çevirsen bir harabe, bir tünel, bir dehliz çıkar karşına. İşte Fırfır da gününün çoğunu, aklı başında bir köpek gibi evde keyif yaparak değil de oralarda geçirir, merakla içine baktığı o deliklerden başını kaldıramaz. Kaldırdığında da ağzında hep abuk sabuk şeyler salla11 nır; plastik kutular, naylon poşetler, yırtık ayakkabılar, sökülmüş kazaklar, bozuk oyuncaklar... Yani insanların çöp diye attığı ve tarihî kalıntıları dolduran ne varsa Fırfır onları toplayıp eve getirir. Ama bu sefer Fırfır ağzında görmeye pek alışık olmadığım bir şeyle çıkagelince çok şaşırdım. Normalde toplayıp getirdikleriyle onu asla eve sokmazken, bu sefer yanıma kadar gelmesine izin verdim. Çünkü ağzındaki kitabı merak ettim. Ayrıca Fırfır bir tuhaf bakıyordu, bana getirdiği hediyenin sıra dışı bir tarafı olduğunu gözleriyle anlatmaya çalışıyordu. Bunu fark ettiğimi anlayınca dibime kadar geldi, kitabı dizlerimin üzerine bıraktı ve yanıma oturdu. Kazağımın koluyla kitabın kapağındaki salyaları temizledikten sonra başlığı okudum: “AG+ Bizans’a Yolculuk: Artırılmış Gerçeklik Artı ile desteklenmiş Bizans Tarihi”. Ben bir fantastik roman ya da bilimkurgu beklerken elimdekinin bir tarih kitabı çıkması biraz hevesimi kırmıştı açıkçası. Ama başlığın altındaki satır beni hemen sardı: “Tarihi yaşayarak öğrenin!” Artırılmış gerçekliği biliyorum tabii ki. Hatta telefonuma indirdiğim uygulamalarla artırılmış gerçekliğin tadına çoktan vardım bile. Mesela telefonumun kamerasını açıp etrafa çevirdiğimde, gördüklerimin üzerine başka görüntüler ya da animasyonlar bindirebiliyorum. Telefonumu ya da tabletimi odamdaki boş bir yere tutup orada rengârenk bir dolap, muhteşem manzaralı bir pencere, yeni bir çift ayakkabı ya da oyuncu bir kedi yaratabiliyorum. Peki, ama o sondaki + ne anlama geliyordu? “Acaba artısı neymiş ki bunun?” diye düşünerek hemen kitabın kapağını açtım. İşte asıl şaşkınlığı o zaman yaşadım! “Bizans Tarihi’ni AG+ teknolojisiyle zamanda yolculuk yaparak öğrenin. Tarihin dönüm noktalarına seyahat ederek Bizans medeniyetinin izini sürün. Her yolculukta başka bir zamana, başka bir mekâna ve bambaşka olaylara gidin.” “Kitap cildine gömülü parçacıklar sayesinde tünellerden geçerek zamanda yolculuk yapın. Yapmanız gereken tek şey kitabı elinizde sıkıca tutmak, gidilecek zamanı seçmek ve gidilecek yerin yakınlarındaki işaretli konuma geçip ‘Yolculuğa başla’ yazısına dokunmak.” “Acil bir durumda ilk yola çıktığınız zamana geri dönüş için kitabın kapağını kapatın. Kitabı elinizde tuttuğunuz sırada üzerinizde bulunan akıllı gözlüğünüz veya cep telefonunuz, geldiğiniz zamanla iletişim kurmanızı sağlayacaktır.” Gözlerime inanamadım. Bu okuduklarım gerçek miydi? Bu kitap sahiden bir zamanda yolculuk makinesi miydi? Artırılmış Gerçeklik + teknolojisi denen şey tarih derslerine mi yaramıştı? Bu kitabı elimde tutarak istediğim zamana gidebilir miydim? Ama asıl önemlisi, bu kitap kimindi ve Fırfır bu kitabı nereden bulmuştu? 12 13 Tüm köpekler gibi ben de fırlatılan her neyse tutup getirmeye bayılırım! Ta küçüklüğümden beri. Top olur, ağaç dalı olur, bez parçası olur; hiç fark etmez... Ne kadar uzağa atarsanız atın, hatta isterseniz denize atın, dibe batmadıkça gidip bulur getiririm. Çok hoşuma gidiyor bu oyun, ne yapabilirim? Daha çok hoşuma gidense, bazen kendi başıma gidip bir şeyler bulmak. İçinde araştırmacı bir ruh taşıyan her köpek gibi, burnumla koklayıp patilerimle kazıp ağzımla çıkarıyorum bazı şeyleri. Arkeolog mu olsaymışım, bilmiyorum ama keşfetmeyi, biriktirmeyi, bir nevi koleksiyon yapmayı seven bir köpeğim. Hiç kimsenin giremediği deliklere girip hiç kimsenin geçemediği daracık geçitlere dalıp karanlıklar içinde yıllarca bulunmayı bekleyen şeyleri gün ışığına çıkarmak benim işim. Bulduklarımı eskiden doğrudan İrem’e götürürdüm ama artık getirdiklerimin yüzüne bakmayı bırakınca çoğunu kendime saklar oldum. Yine de bazı ilginç şeyleri, “İşte buna bayılacak!” dediklerimi ona götürüyorum. Benim bunları saklamam zor ne de olsa, zaten artık neyi nereye sakladığımı da unutuyorum. İrem getirdiklerimi bazen beğeniyor, kimi zamansa onlarla pek ilgilenmiyor. Ama ben gene de bulup getirmeye devam ediyorum. İşte yine bir gün evin yakınlarındaki harabelerin içindeki bir deliğe kafamı sokmuş, araştırma yapıyordum. Birdenbire deliğin içinden çok kuvvetli bir rüzgâr esti. Hani metro perona yaklaşırken önce rüzgârını hissedersiniz ya, işte öyle bir şey. Normalde gözü kara bir köpeğimdir ve beni hiçbir şey kolay kolay korkutamaz. Ama bu rüzgâr öyle bir ürpertti ki, korkuyla havladım! Benim havlamamla birlikte daha acayip şeyler oldu. Tam ağzımı açıp havladığım sırada çok parlak bir ışık yandı, sanki bir şimşek çaktı... O zifiri karanlık deliğin içi birden nasıl o kadar aydınlandı, ışıkları kim yaktı, hâlâ anlamış değilim. Şimdi hayal meyal, bulanık bir görüntü geliyor gözümün önüne. Sanki İrem yaşlarında bir çocuktu gördüğüm, dev aynasındaki komik görüntüler misali, başından ve ayaklarından lastik gibi çekilmiş, kolları uzamış, daha önce hiç görmediğim tuhaf kıyafetler içinde bir çocuk. İşte hepsi kısacık bir ana sığan o tuhaf rüzgârın, korkuyla havlamamın, parlak ışığın ve bulanık görüntünün sonunda önüme bir kitap düştü. İşte bu kitap! Yıllar sonra ilk defa İrem’i bulup getirdiğim bir şeyle şaşırtmayı, heyecanlandırmayı başardığım kitap. Koleksiyonumun en değerli parçası... İleride yavrularıma gururla anlatacağım büyük keşfim... Yo, hayır… Bu kitabı koleksiyonuma katamazdım. Çünkü bir sahibi vardı ve ona geri vermeliydim. Fırla- 14 15 2 Fırfır tılan her neyse, tutup sahibine geri götürmeliydim. Peki ama nasıl? O karanlık delikte kaybolup gitmişti zavallı çocuk! Galiba kitabı da benim yüzümden düşürmüştü. Tek çare İrem’den yardım istemekti. Bu nedenle kitabı dosdoğru ona götürdüm. Getirdiğimin önemli bir şey olduğunu hemen anladı zaten. İrem kitabı sahibine nasıl ulaştıracağımızı bulacak, buna inanıyorum! Sahi, o çocuk kimdi ve şu an acaba neredeydi? 16 3 Atlas Sevgili dijital günlük, Şu an tam olarak nerede ve hangi zamanda olduğumu bilmiyorum. Tek bildiğim şey beni bir zindana tıktıkları. Kitabım... AG+ kitabım elimdeydi en son... Ama o korkunç sesi duyunca kitabım gitti ve kendimi o avlunun ortasında buluverdim. Kitabım olmayınca ışıktan kozam da yok oldu işte! Off, ne kadar aptalım, nasıl düşürdüm kitabımı! Nasıl düşürdüğümü hatırlıyorum tabii ki... O ürkütücü havlamayı duyunca! Ona havlama da denmez ya, tüyleri diken diken eden bir ulumaydı sanki... Sesi giderek artan, uzayan ve tizleşen bir uluma. Tam o an bir delikten kafasını çıkarmış bana bakan bir köpek de görünce... Hem de nasıl bir köpek! Dev gibi! O panikle kitap parmaklarımın arasından kayıverdi işte... Şimdi sakin olmalıyım ve her şeyi baştan, tek tek hatırlamalıyım. Bizans saray törenlerinden birini izleyecektim. Gitmeyi hedeflediğim tarih 951 yılıydı, gideceğim yerse Bizans Büyük Sarayı’nın Mozaikli Avlusu… Ama vardığım yerde o meşhur taban mozaiklerinden 17