Papers by Gamze ARIKAN
sosyal güvenlik dergisi, 2023
Literatürde birimlere ait etkinliklerin hesaplanmasında
Veri Zarflama Analizi (VZA) kullanılmakta... more Literatürde birimlere ait etkinliklerin hesaplanmasında
Veri Zarflama Analizi (VZA) kullanılmaktadır. Malmquist
Toplam Faktör Verimliliği (TFV) endeksi, birimlerin toplam
faktör verimliliğinde zaman ile yapılan değişiklikleri
ölçmek için kullanılan bir endekstir. Bu çalışma, Türkiye’de
2013-2018 yılları arasında büyükşehirlerde hizmet veren
özel hastanelerin etkinliğini ölçmeyi amaçlamaktadır.
Mevcut çalışma ülke genelindeki kamu hastanelerini
kapsamamaktadır. Çalışmada 2013-2018 yılları arasında
30 ilde faaliyet göstermekte olan 498 özel hastaneye
ait toplam veriler alınarak Malmquist TFV endeksi
hesaplanmıştır. Bu sayede birim ve zaman boyutunda
etkinliklerde gerçekleşen değişimler incelenmiştir.
Malmquist Toplam Faktör Verimlilik Endeksi sonucunda,
özel hastanelerin toplam faktör verimliliğinin ortalama
olarak %3,2 düştüğü ve bunun sebebinin ise teknolojik
değişimden kaynaklandığı görülmüştür. Bununla birlikte
yıllara göre ortalama bakıldığında etkinliği en çok azalan
şehir %2,1’lik düşüş ile İstanbul olmuştur. Etkinliği en
çok artan iller ise sırasıyla %5,7 ve %5,3’lik artışlar
ile Samsun ve Mardin’dir. Hastanelerin toplam faktör
etkinliklerindeki değişimin en yüksek olduğu yıl %2,4 artış
ile 2017 olurken, en az oldukları yıl ile %15,8 azalış ile
2015 yılıdır. Bu çalışma, etkin kullanılmayan kaynakların
saptanması ve potansiyel iyileştirmelerin yapılacağı
alanların belirlenmesi noktasında hastane yöneticilerine ve
politika yapıcılara da önemli bulgular sunmaktadır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2023
Bu çalışmanın amacı işitme engelli bireyler için tasarlanmış Engelsiz Sağlık İletişim Merkezi (ES... more Bu çalışmanın amacı işitme engelli bireyler için tasarlanmış Engelsiz Sağlık İletişim Merkezi (ESİM) mobil uygulamasının sistem kullanılabilirlik değerlendirmesini gerçekleştirmektir. İşitme engelli bireyler için tasarlanmış ESİM mobil uygulamasının sistem kullanılabilirlik düzeyin belirlenmeye çalışılacağı bu çalışmada betimsel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Bu amaçla Brooke (1996) tarafından geliştirilen Sistem Kullanılabilirlik Ölçeği kullanılmıştır. Bu çalışma kapsamında ESİM mobil uygulamasını kullanan 8 işitme engelli birey ile ESİM sistem kullanılabilirlik değerlendirilmesi gerçekleştirilmiştir. Sistem Kullanılabilirlik Ölçeği'nin Cronbach's Alpha katsayısı 0,78'dir. Araştırma sonucunda elde edilen demografik verilere ait tanımlayıcı istatistikler yüzde olarak verilmiş olup, sistem kullanılabilirlik düzeyi skor olarak hesaplanarak yorumda bulunulmuştur. ESİM mobil uygulamasını kullanan işitme engelli bireyler tarafından verilen yanıtlara göre toplam sistem kullanılabilirlik puanına ait ortalama 54,4'tür. Bu ortalamanın sistem kullanılabilirlik ölçeği için eşik değer olarak kabul edilen 68 puanın altında olduğu belirlenmiştir. Bu değer aralıklarına göre çalışma kapsamında ele alınan ESİM mobil uygulamasının sistem kullanılabilirlik düzeyine ait puan ortalamasının ortalamanın altında kaldığı ve geliştirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, Dec 1, 2017
Bookmarks Related papers MentionsView impact
This study aims to examine the mediating roles of resilience and intolerance of uncertainty in th... more This study aims to examine the mediating roles of resilience and intolerance of uncertainty in the effect of healthcare professionals' coronavirus stigma on perceived stress levels. A questionnaire survey was administered to 327 health workers at a training and research hospital in Ankara, Turkey. In this context, a regression analysis based on the bootstrapping method was performed by running the process macro model. This study determined that the level of coronavirus stigma had an indirect effect on perceived stress mediated by resilience (β = .0317). According to this finding, the level of coronavirus stigma reduces psychological resilience, and resilience reduces perceived stress. Additionally, intolerance of uncertainty partially mediates the effect of the coronavirus stigma level on perceived stress. Our results show that both resilience and intolerance of uncertainty levels are mediators of the effect of healthcare professionals' coronavirus stigma levels on perceived stress levels. Necessary precautions should be taken to prevent stigmatization of health workers, which causes many negative consequences, as our study reveals. Otherwise, stigmatization may reduce the general functionality of healthcare professionals as an effective risk factor.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2022
En başarılı halk sağlığı önlemlerinden biri olarak kabul edilmesine rağmen, aşılama, giderek arta... more En başarılı halk sağlığı önlemlerinden biri olarak kabul edilmesine rağmen, aşılama, giderek artan sayıda birey tarafından güvensiz ve gereksiz olarak algılanmaktadır. Çalışmanın amacı, illere göre aşılanma yüzdeleri ile arama terimlerinin iller düzeyinde gerçekleştirilen arama hacimleri arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktır. Çalışmanın bir diğer amacı da Google arama hacimleri ile haftalık vaka ve ölüm sayıları arasındaki ilişkiyi incelemektir. Haftalık Google arama hacimleri ile haftalık vaka ve ölüm sayıları arasındaki ilişkiyi ölçmeye yönelik korelasyon analizi yapılmıştır. Ardından da arama terimleri ("aşı", "aşılama", "Covid-19", "Covid-19 aşısı", "Covid-19 aşı randevu alma", "e-Nabız", "Sinovac", "Biontech", "Biontech yan etkileri", "Sinovac mı Biontech mi") ile vaka ve ölüm sayılarının haftalık durumları grafik üzerinde karşılaştırılmıştır. Korelasyon analizi sonuçları incelendiğinde; vaka sayısı ile istatistiksel açıdan anlamlı ilişkinin "covid-19" arama terimi arasında olduğu ve bu ilişkinin yüksek derecede ve pozitif yönlü olduğu görülmektedir (p<,01). Haftalık ölüm sayıları ile istatistiksel açıdan anlamlı bir arama terimi olmadığı ve "covid-19" terimi hariç diğer terimlerin negatif yönlü ve zayıf bir ilişkiye sahip olduğu görülmektedir. Haftalık vaka sayıları ile ölüm sayıları arasındaki ilişki incelendiğinde, bu ilişkinin orta düzeyde, pozitif yönlü ve anlamlı olduğu saptanmıştır. Çalışmada, vaka sayıları arttıkça ölüm sayılarının da arttığı görülmektedir. Araştırma kapsamındaki arama terimlerinin illere göre ortalama aranma hacimleri incelendiğinde, en fazla "Covid-19" ve "aşı" terimlerinin aratıldığı saptanmıştır. Sonuç olarak çevrimiçi verilerin salgınların izlenmesinde ve önlemlerin alınmasında karar vericilere büyük kolaylık sağlayacağı düşünülmektedir.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2021
Sağlık için mobil uygulamaların kullanımı son yıllarda giderek artmıştır. Mobil sağlık uygulamala... more Sağlık için mobil uygulamaların kullanımı son yıllarda giderek artmıştır. Mobil sağlık uygulamaları, sağlık hizmetlerine ve bilgilerine erişimi artırmakta, sağlıkla ilgili bilgilerin toplanmasını ve analizinin yapılmasını sağlamaktadır. Bu çalışmanın amacı, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Sağlık Yönetimi bölümü öğrencilerinin, e-Nabız mobil sağlık uygulamasına yönelik bakış açıları ve kalite değerlendirmelerini ortaya koymak ve uygulamanın sürekli kullanım niyetini incelemektir. E-nabız mobil sağlık uygulamasının kalite değerlendirilmesi için Mobil Uygulama Derecelendirme Ölçeği (MARS) kullanılmıştır. Bununla beraber ankete sürekli kullanım niyeti ölçeği de eklenmiştir. Çalışmada 297 öğrenciye anket uygulanmıştır. Verilerin analizinde parametrik testler kullanılmıştır. Mobil uygulama derecelendirme ölçeğinin sosyo demografik değişkenlere göre farklılık gösterip göstermediğini ölçmek için "Bağımsız İki Örneklem T-Testi" ve "Varyans (ANOVA) Analizinden" yararlanılmıştır. Ayrıca mobil uygulama derecelendirme ölçeği ile sürekli kullanım niyeti arasındaki ilişkinin varlığını ve yönünü tespit etmek amacıyla "Pearson Korelâsyon" analizi uygulanmıştır. Pearson Korelâsyon testi sonuçlarına göre mobil uygulama derecelendirme ölçeği ile sürekli kullanım niyeti arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu ortaya konulmuştur. Bu doğrultuda öğrencilerin e-nabız uygulamasını olumlu değerlendirdikleri ve beraberinde uygulamayı kullanmaya devam edecekleri belirlenmiştir.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Uluslararası Sağlık Yönetimi ve Stratejileri Araştırma Dergisi, 2021
Sosyal franchising, toplumsal fayda sağlamak amacıyla ticari franchise yapısını kullanan, sözleşm... more Sosyal franchising, toplumsal fayda sağlamak amacıyla ticari franchise yapısını kullanan, sözleşmeye bağlı olarak oluşturulan bir sistemdir. Sağlık alanında franchising ise, hizmetlerin sunumundaki eşitsizlikler ve erişim problemlerini gidermek ve kaliteli hizmet sunumundan gelir düzeyi düşük bireylerin de faydalanmasına imkân veren bir uygulamadır. Sağlıkta sosyal franchising daha çok az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaşayan bireylerin sağlık hizmetlerinden, özellikle anne-çocuk sağlığı, üreme sağlığı, aile planlaması gibi, faydalanmalarını amaçlamaktadır. Franchising ve sosyal franchising tanımlarından yola çıkarak sağlık sektöründeki sosyal franchising örneklerini teorik çerçevede ele almak amaçlanmıştır. Çalışmada literatür taraması yapılmıştır. Sosyal franchising kavramı ve sağlık hizmetlerindeki uygulamaları ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. Sosyal franchising uygulamalarına bakıldığında, sosyal ihtiyaçların geniş kapsamlı ve optimal bir şekilde karşılandığı görülmektedir. Bu yüzden geleneksel franchise’lardan en önemli farkı, sosyal franchising’in nihai hedefidir. Sağlık alanında sosyal franchising, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kamunun sağlık konusundaki yükünü hafifleterek, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi bakımından son derece önemlidir. Sosyal franchising sağlık hizmetlerine erişimde fırsat eşitliği sunmakla birlikte, kaliteli sağlık hizmetinden ekonomik durumu düşük olan kişilerin de faydalanmasına imkân sağlamaktadır. Sağlık alanına yönelik uygulamaların daha çok üreme-anne-çocuk sağlığı, bulaşıcı hastalıklar ile ilgili olduğu görülmektedir. Sosyal franchising marka tanıtımına katkı sağlamakla birlikte, sosyal sorumluluk bilincinde olan hekimlere yardıma muhtaç bireylere yardımcı olma imkânı da sunmaktadır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
İşletme Araştırmaları Dergisi, 2021
Amaç-Çalışmada, genişletilmiş benlik teorisi bağlamında Covid-19 Pandemi sürecinde hastalığı geçi... more Amaç-Çalışmada, genişletilmiş benlik teorisi bağlamında Covid-19 Pandemi sürecinde hastalığı geçiren bireylerin maddi ve manevi olarak ne tür kayıplar yaşadıklarının ortaya konulması amaçlanmıştır. Yöntem-Bu çalışmada nitel araştırma tekniği kullanılmıştır. Yarı yapılandırılmış görüşme formuyla Covid-19 geçiren 11 kişi ile derinlemesine görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Çalışmada görüşülen kişilerin belirlenmesinde kartopu ve maksimum çeşitlilikten yararlanılmıştır. Görüşmeler etik kurallar çerçevesinde görüşmecilerin izni ile kayıt altına alınmıştır. Bu yolla toplanan veriler geleneksel içerik analizi ile çözümlenmiştir. Ayrıca NVivo 12 programı kullanılarak kelime bulutu analizi yapılmıştır. Bulgular-Yapılan analize göre psikolojik süreçler, korku, bedensel sorunlar, ekonomik kayıplar, tedavi süreci, pandemi yönetimi ve aşıya karşı bakış açısı olmak üzere yedi tema ve bu temalara ait 38 kategori elde edilmiştir. Kelime bulutu analizine göre en çok kullanılan kelimelerin hastalık, Covid, ilaç, etki ve aşı olduğu belirlenmiştir. Araştırmanın sonucunda görüşmecilerin pandemi döneminde daha önce sahip olmadıkları korkulara sahip oldukları, özellikle hijyen konusunda takıntı geliştirdikleri, tat ve koku kaybı ile ilgili endişe düzeylerinin arttığı belirlenmiştir. Aynı zamanda bazı görüşmecilerin bu süreçte ekonomik kayıplardan da etkilendiği görülmüştür. Bireylerin pandemi sürecinde Covid-19 aşısına yönelik olumlu tutumlar sergiledikleri tespit edilmiştir. Tartışma-Araştırmanın sonuçları ilgili alan yazını incelendiğinde diğer çalışmalar ile benzerlik göstermektedir. Pandemi sürecinde sahiplik kaybı korkusunun yüksek olduğu, bu durumun bireylerin benliklerine zarar verdiği ve zincirleme olarak toplum sağlığının da olumsuz etkilendiği belirlenmiştir.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Süleyman Demirel Üniversitesi Vizyoner Dergisi, 2021
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hükümetler, özel işletmeler ve kurumlar gibi sağlık sektörü... more Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hükümetler, özel işletmeler ve kurumlar gibi sağlık sektörü oyuncularının karşı karşıya
oldukları en önemli zorluklardan biri, sağlık ve bakım hizmetlerinin sürdürülebilirliğini sağlarken, sağlık harcamalarını da
sürdürülebilir kılmaktır. Artan obezite oranları, nüfusun yaşlanması ve kronik hastalıklardaki artışlar gibi sağlık sorunları ivedi
çözümler gerektirmektedir. Her ne kadar söz konusu sağlık sorunlarının nedenleri ve çözümleri çevresel koşullar ve kamu
politikaları ekseninde şekillense de kişilerin sağlık durumlarını belirleyenlerin başında kendi tercih ve davranışları gelmektedir.
Tütün kullanımı, kötü beslenme, hareketsizlik ve uygun koruyucu önlemlerin alınmaması gibi davranışlar sıklıkla hastalıklara
ve ölümlere neden olmaktadır. Bu nedenle, kişilerin sağlıkla ilgili davranışlarının değiştirilmesi büyük önem arz etmektedir.
Ancak sağlıkla ilgili davranışlar birçok unsurdan etkilenmeleri bakımından karmaşık olduğu için, bu durum oldukça zordur.
Son yıllarda özellikle psikolojiden yararlandığı içgörülerle dikkat çeken davranışsal iktisat ise insanların neden kendileri için
en iyi tercihleri yapamadıklarına ve uzun dönemde sağlıklarını kaybetmek pahasına dürtülerine karşı gelemediklerine ilişkin
yeni bir yaklaşım sunmaktadır. Ayrıca, benzer bir yaklaşımla sağlık hizmeti arz edenlerin davranışlarını da ele alarak, sağlık
hizmetlerindeki davranışsal engelleri kapsamlı bir biçimde ortaya koymaktadır. Bu çalışmada söz konusu içgörüler dikkate
alınarak, davranışsal iktisat araçlarının Türkiye’de daha etkili ancak düşük maliyetli sağlık politika ve programları tasarımında
nasıl kullanılabileceği hakkında öneriler sunulmaktadır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
ULUSLARARASI SAĞLIK YÖNETİMİ VE STRATEJİLERİ ARAŞTIRMA DERGİSİ, 2020
Tüm dünya ülkeleri açısından demografik, sosyo-ekonomik ve politik eğilimler yaşlı bakımının ö... more Tüm dünya ülkeleri açısından demografik, sosyo-ekonomik ve politik eğilimler yaşlı bakımının önemini giderek artırmışlardır. Yaşlı bireylerin sosyal sorunları yaşlanma ile oldukça ilgilidir ve gelecekteki bağımlı yaşlı sayısını azaltmak önem arz etmektedir. Sosyo-ekonomik durumdaki değişiklik ve çeşitli sağlık sorunları, bireyin yaşlılıkta yaşam biçimini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu çalışmanın amacı, ülkemizdeki yaşlıların demografik trendlerini, sağlık ve sosyal sorunlarını incelemektir. Yaşlanma konusuna ilişkin demografik trendler, hem mevcut durumların hem de gelecekteki trendlerin doğrudan hepimizi ilgilendirdiğini vurgulamaktadır. Demografik geçişin gelişme hızı dünya ülkeleri ve bölgeleri arasında değişmektedir, fakat gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin çoğunda bağımlı birey sayısının artması ile mücadele edilmektedir. Bu, özellikle nüfusun önemli ölçüde daha hızlı artacağı az gelişmiş ülkelerde çok önemlidir. Yaşlıların sosyal politika gelişimi, toplumun yaşlanmaya adapte olması ve yaşlı nüfusun topluma uyum sağlaması için eleştirel bir şekilde incelenmelidir. Bu doğrultuda en büyük zorluk, yeniden dağıtım politikalarına duyulan ihtiyaçtır. Gelişmekte olan ülkeler, kıt kaynaklarına, yaşlılara yönelik sosyal programlar için yeni öncelikler eklemelidir
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Yönetim, Ekonomi ve Pazarlama Araştırmaları Dergisi, 2018
Mahremiyet kavramı birçok disiplinde kullanılmaktadır ve özellikle sağlık sektöründe ‘’hasta mah... more Mahremiyet kavramı birçok disiplinde kullanılmaktadır ve özellikle sağlık sektöründe ‘’hasta mahremiyeti’’
kavramı daha da önem kazanmaktadır. Bu çalışmada, sağlık hizmeti sunucularının hasta mahremiyetine
yönelik bakış açılarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Tanımlayıcı nitelikte olan çalışma 1 Mayıs-10 Mayıs 2018
tarihleri arasında kadın doğum ve çocuk hastalıkları kamu hastanesinde görev yapan, sağlık personeli
kapsamında 237 kişilik örneklem grubu üzerinde gerçekleştirilmiştir. Verilerin toplanması amacıyla
araştırmacılar tarafından geliştirilen ve 42 ifadeden oluşan “Hasta Mahremiyeti Tutum Envanteri”
kullanılmıştır. Veriler yüz yüze anket tekniği kullanılarak toplanmıştır. Anket formları aracılığı ile elde edilen
veriler SPSS programında değerlendirilmiştir. Yapılan analizler sonucunda sağlık personelinin hasta
mahremiyeti uygulamalarına yönelik bakış açıları cinsiyet, meslekteki yıl, eğitim durumu ve unvan sosyodemografik
değişkenlerine göre anlamlı farklılıklar göstermiştir.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
ULUSLARARASI SAĞLIK YÖNETİMİ VE STRATEJİLERİ ARAŞTIRMA DERGİSİ, 2017
Hastaneler bir yandan gelişen toplumun beklentilerine cevap vermek, diğer yandan kaliteli, veriml... more Hastaneler bir yandan gelişen toplumun beklentilerine cevap vermek, diğer yandan kaliteli, verimli, yerinde ve zamanında sağlık hizmetleri sunmak zorundadırlar. Bu nedenle hastanelerin nitelikli, bilgili, vizyon sahibi liderlere sahip olmaları önerilmektedir. Yapılan araştırmalar liderlik davranışlarının çalışanların motivasyonunu, performansını ve verimliliğini etkilemekle birlikte takım çalışması, işe bağlılık, işten ayrılma örgütsel sessizlik gibi nedenlerle tüm örgütü etkilediği belirtilmişlerdir. Bu araştırmada durumsal liderlik kuramlarından çok faktörlü liderlik kuramı baz alınarak liderlik stillerinin belirlenmesi ve çalışan demografik özelliklerine göre liderlik stil algılarındaki farklılıklar belirlenmeye çalışılmıştır.
Araştırma 2017 yılında Ankara/Çankaya ilçesinde bir özel hastanede 154 sağlık çalışanı ile anket yöntemiyle yapılmıştır. Erkek çalışanların üstlerinin dönüşümcü ve katılımcı liderlik davranışlarını gösterdiklerine dair ortalamaları kadın çalışanlara göre daha yüksektir. İdari personelin; üstlerinin dönüşümcü ve sürdürücü liderlik davranışlarını gösterdiklerine dair ortalamaları hemşireler ve hasta danışmanlarından daha yüksektir. Kurumda bir yöneticiliği olanlar ise yöneticiliği olmayanlara göre daha yüksek ortalama ile kendi üstlerinden serbestlik tanıyan liderlik davranışları gördüklerini belirtmiştir.
Sağlık çalışanlarının üstlerinin dönüşümcü (𝑋̅= 3,43) ve sürdürücü (𝑋̅= 3,41) liderlik tiplerinin en baskın liderlik tipleri olduğu görülmüştür. Serbestlik tanıyan liderlik yaklaşımı ise (𝑋̅=2,78) en az katılım sağlanan liderlik tipidir. Sonuç olarak katılım oranlarına bakıldığında modern liderlik davranışlarının astlara göre üstler tarafından benimsenmediği görülmüştür.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi (ASEAD) Eurasian Journal of Researches in Social and Economics (EJRSE), 2017
Psikolojik sözleşme, örgütler ile çalışanların karşılıklı olarak birbirinden ne beklediklerini v... more Psikolojik sözleşme, örgütler ile çalışanların karşılıklı olarak birbirinden ne beklediklerini ve başarılarının ya da başarısızlıklarının sonuçlarını ortaya koyan, açıkça dile getirilmemiş bir anlaşmadır. Örgütsel adalet, adil ve ahlaki uygulama ve işlemlerin örgüt kapsamında egemen kılınmasını ve teşvik edilmesini içermektedir. Bu araştırma; özel bir dal hastanesindeki sağlık çalışanlarının psikolojik sözleşme ve örgütsel adalet algılarının sosyo-demografik özelliklere göre değişip değişmediğini belirlemek; psikolojik sözleşme ve örgütsel adalet algıları arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığına karar vermek amacıyla yapılmıştır. Araştırmanın evrenini Çankaya ilçesinde faaliyet gösteren özel dal hastaneleri oluşturmaktadır. Örneklem olarak özel bir dal hastanesi seçilmiştir. Araştırma 03.07.2017 ve 11.09.2017 tarihleri arasında 185 sağlık çalışanına anket uygulanarak yapılmıştır. Sağlık çalışanlarının adil dağıtım düzeyleri cinsiyet (U=0,016; p<0,05) ve kurumda çalışılan departman ( 0,018; p<0,05) açısından anlamlı farklılık göstermiştir. Yapılan Spearman’s Rho korelasyon analizi sonucunda; psikolojik sözleşme boyutları ile örgütsel adalet boyutları arasında pozitif yönde anlamlı ancak zayıf ilişkilerin olduğu görülmüştür.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
International Journal Health Management and Tourism, 2017
Thermal tourism, which is closely correlated with medical tourism, can be defined as on-site sour... more Thermal tourism, which is closely correlated with medical tourism, can be defined as on-site sources of natural minerals in regions with hot springs, travertines and muddy water, and that are used for hydrotherapy purposes. The advent of this kind of service industry marks the next step after the continuing acceleration of industrialization in the historical process of change starting with the agrarian, handicraft economy. Quality is one of the most significant concepts within the service industry as it helps us understand consumer experience, and provides competitive advantage. The main purpose of this study is to explore consumers’ perception to thermal tourism. In this case, the study conducts a survey on
consumers utilizing the thermal tourism centers in Kizilcahamam, Haymana and Beypazari, and therefore, aims to explore consumer perspective on quality of thermal services provided around the Ankara region. The survey is administered on 347 thermal consumers, and its
esults are interpreted using statistical techniques such as frequency analysis, percentage distribution, and factor analysis. The study concludes that consumer interpretation of quality differs by region, and consumers pay attention to quality when making their preferences.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Health Care Academician Journal, 2016
Evde bakım hizmetleri sağlık sistemi kapsamında yerini almakta ve giderek yaygınlaşmaktadır. Topl... more Evde bakım hizmetleri sağlık sistemi kapsamında yerini almakta ve giderek yaygınlaşmaktadır. Toplumda yaşlı nüfusun artmasıyla birlikte, sağlık sisteminde yaşam kalitesini geliştirme ve iyileştirmeye yönelik ihtiyaçlar ortaya çıkmıştır. Bu çalışmanın amacı, günümüzde aktif olarak çalışan bireylerin yaşlılık dönemiyle ilgili evde bakım hizmetlerine yönelik bilgi düzeylerinin belirlenmesidir. Araştırmanın evreni Türkiye’de büyükşehirlerde ikamet eden, aktif olarak çalışan kişilerden oluşturmaktadır. Araştırma kapsamına alınan 17 ilden toplam 656 katılımcıya ulaşılmıştır. Veriler anket yöntemiyle, yüz yüze görüşme tekniği kullanılarak toplanmış ve SPSS paket programı ile analiz tamamlanmıştır. Araştırma sonucuna göre, Türkiye’de yaşlılıkta bakım hizmetlerinden en çok bilinenleri, evde bakım hizmetleri, huzurevleri, belediye hizmetleri olup, gündüz bakım evi hizmetlerinin bilinirliği daha azdır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Uluslararası İktisadi ve İdari İncelemeler Dergisi, 2018
Çevresel kaygının insanların tutum ve değerlerine nasıl yansıtıldığının anlaşılması, duyarlı çevr... more Çevresel kaygının insanların tutum ve değerlerine nasıl yansıtıldığının anlaşılması, duyarlı çevre yönetiminin geliştirilmesi için önemlidir. Araştırma, Gazi Üniversitesi Sağlık yönetimi bölümünde okuyan öğrencilerin çevreye ilişkin görüşlerinin belirlenmesi amacıyla 311 öğrenci ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada, öğrencilerin sosyo demografik değişkenlere göre çevresel duyarlılıklarının fark yaratıp yaratmadığı incelenmiştir. Araştırmada öğrencilerin çevresel tutum ve davranışlarını ölçmek için Carroliza ve Berenguer (2000) tarafından geliştirilen 16 maddeden oluşan çevresel tutum ve davranış ölçeği kullanılmıştır. Araştırma sonucunda, öğrencilerin çevreye ilişkin görüşlerinin cinsiyet ve yaş değişkenine göre anlamlı bir farklılık olduğu ortaya çıkmıştır (MWU= -2,067, p<0.05; KWH= 11,734, p<0.05). Erkek öğrencilerin çevre duyarlılığı kadın öğrencilere göre daha fazladır. Yaş değişkenindeki farklılığı bulmak için yapılan Mann Whitney U testi sonucunda 18 yaş ve altı ile 22 yaş ve üzerindeki öğrenciler; 19-21 yaş arasındaki öğrenciler ile 22 yaş ve üzerindeki öğrenciler arasında anlamlı farklılık olduğu bulunmuştur. Öğrencilerin yaşı ilerledikçe çevre duyarlılığının arttığı görülmüştür.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
TÜRKİYE KLİNİKLERİ SAĞLIK BİLİMLERİ DERGİSİ, 2021
çalışma, 23. Pazarlama Kongresi (27-29 Haziran 2018, Kocaeli)'nde sözel olarak sunulmuştur. ÖZET ... more çalışma, 23. Pazarlama Kongresi (27-29 Haziran 2018, Kocaeli)'nde sözel olarak sunulmuştur. ÖZET Amaç: Mal ve hizmet piyasalarında yer alan işletmeler, dijital yeni-liklere (inovasyonlara) yoğun biçimde uyum sağlamaya çalışmaktadır. Di-jital inovasyonlar konusunda uyum sağlamaya çalışan en önemli sektörlerden birisi de sağlıktır. Dolayısıyla bu çalışmanın amacı, sağlık sek-töründe sağlık hizmeti sunucuları olan hekimlerin dijital inovasyonlara bakış açılarını ortaya koymaktır. Gereç ve Yöntemler: Bu amaç doğrultusunda sağlık hizmeti sunan hekimlerin dijital ya da ileri tıbbi teknolojik cihazlarla ilgili görüşleri, yeniliklerin yayılması teorisi kapsamında belirlenmeye ça-lışılmış ve bir eğitim araştırma hastanesinde çalışan 110 hekime anket uy-gulaması yapılmıştır. Araştırma için Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Etik Komisyonundan etik kurul onayı alınmıştır. Bununla birlikte araştır-manın yapıldığı eğitim ve araştırma hastanesinden başhekimlik tarafından hekimlere uygulanan anket için gerekli izin de alınmıştır. Çalışmada, yeni-liklerin yayılması teorisi baz alınarak ileri tıbbi teknolojik cihazlara uyum süreçleri; göreceli fayda, uyumluluk, sadelik, denenebilirlik ve gözlemle-nebilirlik parametreleri dikkate alınarak gerekli analizler yapılmıştır. Bul-gular: Anket uygulaması sonucunda, hekimlerin algıladıkları risk düzeyinin, demografik değişkenler bazında farklılık gösterip göstermedi-ğine bakılmış ve farklılığın hastanede ve bölümde çalıştıkları yıl düzeyinde olduğu görülmüştür. Yıl bazında teknolojik cihazların kullanımı ve algılanan risk düzeyi arasında da anlamlı bir farklılığın olduğu belirlenmiştir. Çalış-mada ayrıca yenilik içeren tıbbi teknolojilerin getirdiği riskler ile yenilikle-rin yayılması teorisindeki boyutlar arasındaki ilişki de analiz edilmiştir. Sonuç: Araştırmada elde edilen bulgular, hekimlerin yeniliğe açık olduğunu, yenilik içeren tıbbi teknolojilerin getirdiği riskleri değerlendirdiklerini ortaya koymuştur. Ayrıca, ileri tıbbi teknolojilerin hekimlerin mesleki gelişimle-rine katkı sağladığı belirlenmiştir. İleri tıbbi teknolojik cihazların kullanı-mının hastanedeki verimliliği artırması ve yenilik içeren tıbbi teknolojilerin getirdiği riskler ile yeniliklerin yayılması teorisindeki boyutlar arasında zayıf bir ilişkinin olması da çalışmada elde edilen diğer sonuçlardır. Anah tar Ke li me ler: Yeniliklerin yayılması teorisi; tıbbi cihaz; hekim; risk ABS TRACT Objective: Corporations in the goods and services markets are trying to adapt to digital innovations intensively. One of the most important sectors trying to adapt to digital innovations is health. Therefore, the aim of this study is to reveal the perspectives of physicians who are health-care providers in the health sector to digital innovations. Material and Methods: For this purpose, the opinions of physicians providing health services about digital or advanced medical technological devices were tried to be determined within the scope of the diffusion of innovations and a questionnaire was applied to 110 physicians working in an education and research hospital. Ethics committee approval was obtained from the Ankara Hacı Bayram Veli University Ethics Commission for the research. In addition , the necessary permission was obtained from the training and research hospital where the research was conducted for the questionnaire applied to the physicians by the head physician. In the study, adaptation processes to advanced medical technological devices based on the theory of diffusion of innovations; relative advantage, compatibility, simplicity, trialability and observability parameters were examined. Results: As a result of the questionnaire application, it was examined whether the level of risk perceived by physicians varies on the basis of demographic variables and the difference was found to be at the level of the year they worked in the hospital and department. It was also determined that there was a significant difference between the use of technological devices and perceived risk levels on a yearly basis. The relationship between the risks posed by innovative medical technologies and the dimensions in the diffusion of innovations was analyzed. Conclusion: Findings obtained in the research revealed that physicians are open to innovations and evaluate the risks brought by innovative medical technologies. In addition, it has been determined that advanced medical technologies contribute to the professional development of physicians. The other results obtained in the study were the use of advanced medical technological devices increased the efficiency in the hospital and showed the weak relationship between the risks posed by innovative medical technologies and the dimensions of the spread of innovations theory.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Conference Presentations by Gamze ARIKAN
Aim: In the study, it was aimed to determine the relationship between n the stigmatization levels... more Aim: In the study, it was aimed to determine the relationship between n the stigmatization levels of
health workers and demographic variables in the COVID-19 epidemic.
Methods: This research was carried out with the participation of 327 healthcare workers working at the
Health Sciences University Gulhane Training and Research hospital. In the study, the Health Worker
Coronavirus Stigma Scale was used to examine the coronavirus stigma levels of healthcare workers
according to demographic variables.
Results: In the study, a significant difference was found among the independent variables affecting the
coronavirus stigma levels of healthcare workers according to their educational status. According to the
correlation analysis findings, it is seen that there is a statistically significant and positive relationship
between the sub-dimensions of the scale and the general scale level (r≥0,80; p<.01). When the average
values of the scale and its sub-dimensions are examined, it is seen that the coronavirus stigma levels of
healthcare workers are moderate.
Conclusion: With stigma, the effects of the epidemic on health workers continue for a long time and
can cause more devastating consequences. Therefore, psychological and behavioral support should be
given to healthcare workers who are faced with stigma during the COVID-19 epidemic.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Books by Gamze ARIKAN
Nobel Akademik Yayıncılık, 2023
Küreselleşme, teknolojik ilerlemeler, dijitalleşme ve yapay zekâ gibi yeni gelişmeler her alanda ... more Küreselleşme, teknolojik ilerlemeler, dijitalleşme ve yapay zekâ gibi yeni gelişmeler her alanda olduğu gibi sağlık sektörünü de etkilemiştir. Bu hızlı değişimler, sağlık sektöründe yeni girişimcilik alanlarını ortaya çıkarmış, girişimcilik faaliyetlerini hızlandırmıştır. Bireylerin uzun ve sağlıklı yaşam arzusu, güzellik ve estetik alanındaki yenilikler ve beklentiler gibi çok sayıda değişken, gelecek dönemlerde sağlık girişimciliği alanının çeşitleneceğini ve zenginleşeceğini de göstermektedir. Sağlık girişimciliği, önemini arttırarak devam edeceğine göre bu alanda teorik ve uygulamalı çalışmaların yer aldığı temel çalışmalara da daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ihtiyacı karşılamayı ve alana yönelik ilgisi olanların başvuracağı temel bir kaynağı alana kazandırmayı amaçladık. “Sağlık Girişimciliği” adlı bu çalışmamızda, teorik ve pratik bilgilerin yanı sıra alana dair oldukça çeşitli ve ilgi çekici konu başlıklarına yer verilmiştir. Kitap, farklı üniversitelerden akademisyenlerin ve sektörde önemli çalışmaları olmuş, örnek girişimcilik öyküleri bulunan meslek insanlarının değerli katkıları ile hazırlanmıştır. Kitabımızın akademik alana, sağlık sektöründe faaliyet gösteren girişimcilere, geleceğin girişimcilerine ve iş dünyasına faydalı olacağını umuyoruz.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Nobel Yayınevi, 2022
Dünyada 1980’li yıllardan itibaren yeni teknoloji ve yeni bilgilerin gelişmesiyle sağlık bilimler... more Dünyada 1980’li yıllardan itibaren yeni teknoloji ve yeni bilgilerin gelişmesiyle sağlık bilimlerinde çok büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. Şimdiye kadar bu gelişmeler temel olarak klinik uygulamaları desteklemek için kullanılmıştır. Bunun sonucunda klinik karar verme, geçmişte olduğundan çok daha fazla araştırmadan elde edilen bilgilere dayanmaktadır. Bu yaklaşım, kanıta dayalı tıp olarak adlandırılmakta; daha genel bir terim olan kanıta dayalı klinik uygulama da kullanılabilmektedir (Gray, 2001:9). Klinik karar verme durumlarında hasta grupları için sağlık hizmetlerinden sorumlu yöneticiler, üç ana kategoriden birine dahil olan birçok kararı vermek zorundadır. Bu üç temel kategori şu şekildedir (Gray, 2001: 17-19):
• Politika oluşturma, politik bir süreçtir: yalnızca kanıtlara değil, aynı zamanda politikacıların farklı karar verme türlerine, örneğin merkezi olmayan karar verme yerine, merkezileştirilmiş karar verme üzerine yükledikleri değere de dayanmaktadır.
• Mal ve hizmeti satın alma, bir hasta grubu için sağlık harcamalarından sorumlu kişilerin, belirli hizmetleri belirli bir kalitede veya üzerinde anlaşmaya varılan bir maliyette elde etmek için sağlık hizmetleri sağlayıcılarıyla bir dizi sözleşmeye girdiği bir süreçtir.
• Yönetim, belirli bir hasta grubu için sağlık harcamalarına ayrılan kaynakların en iyi şekilde kullanıldığı süreçtir.
Karar vermeyle ilgili kısıtlamaların sayısı arttıkça, her üç karar kategorisinin de kanıtlara dayanması gerekecektir. Kanıta dayalı yönetim, politika, satın alma (veya hizmeti alma) ve yönetim hakkında kararlar veren sağlık hizmeti personelinin, bu kararları mevcut en iyi kanıtlara dayandırmak için gerekli becerileri geliştirmesine yardımcı olacaktır.
Sağlık hizmeti uygulamasının kapsayıcı ilkesi; sosyal, finansal, kültürel veya diğer bireysel özellikler dikkate alınmadan tüm hastalara kaliteli sağlık hizmeti bakımının sağlanmasıdır (Boswell ve Cannon, 2020:1). Bu yüzden kanıta dayalı karar verirken bazı önemli hususlar bulunmaktadır. Bunlara aşağıdaki gibi örnekler verilebilir;
• Bir hastaneye koroner yoğun bakım ünitesinin kurulması kararı, hastanedeki kalp-damar cerrahının isteğine mi bağlı olmalı, hastane sahibinin arzusuna mı, yoksa yoğun bakım ünitesi olmadığı için başka hastanelere sevk edilen bazı hastalar nedeni ile mi gündeme gelmiş olmalı?
• Bir hastanenin giderlerinin azaltılması gerekiyorsa, bütçe kısıtlamalarına önce nereden başlanmalı?
• Önümüzdeki dönem, hastanede yeni ameliyathaneye mi yoksa yeni hasta yataklarına mı ihtiyacımız daha çok olacak?
• Hastane enfeksiyonu görülme sıklığı bakımından hastanenin durumu nedir, koşullar nasıl iyileştirilebilir?
• Hastane için hazırlanan stratejik plandaki hedefler belirlenirken gerçekçi davranılıyor mu?
• Önümüzdeki beş yıl içerisinde hasta yatağı, hekim, hemşire, ilaç ve tıbbi cihaz ihtiyacını nasıl hesaplamalıyız?
Bu ve benzeri sorulara doğru cevaplar verebilmenin en önemli yolu, verilecek cevapların inandırıcı kanıtlara dayanmasıdır (Hayran, 2016: 37). Dünya çapında devletler, kamu hizmetlerini iyileştirmenin yenilikçi ve kanıta dayalı yollarını araştırmaktadır (Worum vd., 2020: 2). Kanıta dayalı sağlık hizmeti, "kanıta dayalı politika oluşturma, satın alma veya yönetim olarak kendini gösterebilen, hasta grupları hakkında kanıta dayalı karar vermeye odaklanan bir disiplin" olarak tanımlanmıştır (Gray, 2001: 9). Hasta grupları hakkındaki kararlar, üç faktörün birleşimine dayalıdır. Bunlar; kanıt, hasta tercihleri ile değerler ve kaynaklardır (Gray, 2001: 10). Sağlık hizmeti, hasta için beklenen sonucu elde etme girişiminde sağlıkla ilgili birçok yönü ele alan karmaşık bir sistemdir (Boswell ve Cannon, 2020: 3). Klinik uygulamalarda ve sağlık hizmetleri yönetimi karar verme süreçlerinde en güncel kanıtların kullanımına, ayrı bir önem verilmektedir (Rodrigues, 2000: 1344). Bu bölümde, kanıta dayalı yönetim yaklaşımının tanımı, özellikleri, kanıta dayalı yönetim yaklaşımın sağlık hizmetlerinde kullanım alanları ve sağlık kurumlarında kanıta dayalı uygulamalar ile kanıta dayalı uygulamaların süreci üzerinde durulmuştur.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Uploads
Papers by Gamze ARIKAN
Veri Zarflama Analizi (VZA) kullanılmaktadır. Malmquist
Toplam Faktör Verimliliği (TFV) endeksi, birimlerin toplam
faktör verimliliğinde zaman ile yapılan değişiklikleri
ölçmek için kullanılan bir endekstir. Bu çalışma, Türkiye’de
2013-2018 yılları arasında büyükşehirlerde hizmet veren
özel hastanelerin etkinliğini ölçmeyi amaçlamaktadır.
Mevcut çalışma ülke genelindeki kamu hastanelerini
kapsamamaktadır. Çalışmada 2013-2018 yılları arasında
30 ilde faaliyet göstermekte olan 498 özel hastaneye
ait toplam veriler alınarak Malmquist TFV endeksi
hesaplanmıştır. Bu sayede birim ve zaman boyutunda
etkinliklerde gerçekleşen değişimler incelenmiştir.
Malmquist Toplam Faktör Verimlilik Endeksi sonucunda,
özel hastanelerin toplam faktör verimliliğinin ortalama
olarak %3,2 düştüğü ve bunun sebebinin ise teknolojik
değişimden kaynaklandığı görülmüştür. Bununla birlikte
yıllara göre ortalama bakıldığında etkinliği en çok azalan
şehir %2,1’lik düşüş ile İstanbul olmuştur. Etkinliği en
çok artan iller ise sırasıyla %5,7 ve %5,3’lik artışlar
ile Samsun ve Mardin’dir. Hastanelerin toplam faktör
etkinliklerindeki değişimin en yüksek olduğu yıl %2,4 artış
ile 2017 olurken, en az oldukları yıl ile %15,8 azalış ile
2015 yılıdır. Bu çalışma, etkin kullanılmayan kaynakların
saptanması ve potansiyel iyileştirmelerin yapılacağı
alanların belirlenmesi noktasında hastane yöneticilerine ve
politika yapıcılara da önemli bulgular sunmaktadır.
oldukları en önemli zorluklardan biri, sağlık ve bakım hizmetlerinin sürdürülebilirliğini sağlarken, sağlık harcamalarını da
sürdürülebilir kılmaktır. Artan obezite oranları, nüfusun yaşlanması ve kronik hastalıklardaki artışlar gibi sağlık sorunları ivedi
çözümler gerektirmektedir. Her ne kadar söz konusu sağlık sorunlarının nedenleri ve çözümleri çevresel koşullar ve kamu
politikaları ekseninde şekillense de kişilerin sağlık durumlarını belirleyenlerin başında kendi tercih ve davranışları gelmektedir.
Tütün kullanımı, kötü beslenme, hareketsizlik ve uygun koruyucu önlemlerin alınmaması gibi davranışlar sıklıkla hastalıklara
ve ölümlere neden olmaktadır. Bu nedenle, kişilerin sağlıkla ilgili davranışlarının değiştirilmesi büyük önem arz etmektedir.
Ancak sağlıkla ilgili davranışlar birçok unsurdan etkilenmeleri bakımından karmaşık olduğu için, bu durum oldukça zordur.
Son yıllarda özellikle psikolojiden yararlandığı içgörülerle dikkat çeken davranışsal iktisat ise insanların neden kendileri için
en iyi tercihleri yapamadıklarına ve uzun dönemde sağlıklarını kaybetmek pahasına dürtülerine karşı gelemediklerine ilişkin
yeni bir yaklaşım sunmaktadır. Ayrıca, benzer bir yaklaşımla sağlık hizmeti arz edenlerin davranışlarını da ele alarak, sağlık
hizmetlerindeki davranışsal engelleri kapsamlı bir biçimde ortaya koymaktadır. Bu çalışmada söz konusu içgörüler dikkate
alınarak, davranışsal iktisat araçlarının Türkiye’de daha etkili ancak düşük maliyetli sağlık politika ve programları tasarımında
nasıl kullanılabileceği hakkında öneriler sunulmaktadır.
kavramı daha da önem kazanmaktadır. Bu çalışmada, sağlık hizmeti sunucularının hasta mahremiyetine
yönelik bakış açılarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Tanımlayıcı nitelikte olan çalışma 1 Mayıs-10 Mayıs 2018
tarihleri arasında kadın doğum ve çocuk hastalıkları kamu hastanesinde görev yapan, sağlık personeli
kapsamında 237 kişilik örneklem grubu üzerinde gerçekleştirilmiştir. Verilerin toplanması amacıyla
araştırmacılar tarafından geliştirilen ve 42 ifadeden oluşan “Hasta Mahremiyeti Tutum Envanteri”
kullanılmıştır. Veriler yüz yüze anket tekniği kullanılarak toplanmıştır. Anket formları aracılığı ile elde edilen
veriler SPSS programında değerlendirilmiştir. Yapılan analizler sonucunda sağlık personelinin hasta
mahremiyeti uygulamalarına yönelik bakış açıları cinsiyet, meslekteki yıl, eğitim durumu ve unvan sosyodemografik
değişkenlerine göre anlamlı farklılıklar göstermiştir.
Araştırma 2017 yılında Ankara/Çankaya ilçesinde bir özel hastanede 154 sağlık çalışanı ile anket yöntemiyle yapılmıştır. Erkek çalışanların üstlerinin dönüşümcü ve katılımcı liderlik davranışlarını gösterdiklerine dair ortalamaları kadın çalışanlara göre daha yüksektir. İdari personelin; üstlerinin dönüşümcü ve sürdürücü liderlik davranışlarını gösterdiklerine dair ortalamaları hemşireler ve hasta danışmanlarından daha yüksektir. Kurumda bir yöneticiliği olanlar ise yöneticiliği olmayanlara göre daha yüksek ortalama ile kendi üstlerinden serbestlik tanıyan liderlik davranışları gördüklerini belirtmiştir.
Sağlık çalışanlarının üstlerinin dönüşümcü (𝑋̅= 3,43) ve sürdürücü (𝑋̅= 3,41) liderlik tiplerinin en baskın liderlik tipleri olduğu görülmüştür. Serbestlik tanıyan liderlik yaklaşımı ise (𝑋̅=2,78) en az katılım sağlanan liderlik tipidir. Sonuç olarak katılım oranlarına bakıldığında modern liderlik davranışlarının astlara göre üstler tarafından benimsenmediği görülmüştür.
consumers utilizing the thermal tourism centers in Kizilcahamam, Haymana and Beypazari, and therefore, aims to explore consumer perspective on quality of thermal services provided around the Ankara region. The survey is administered on 347 thermal consumers, and its
esults are interpreted using statistical techniques such as frequency analysis, percentage distribution, and factor analysis. The study concludes that consumer interpretation of quality differs by region, and consumers pay attention to quality when making their preferences.
Conference Presentations by Gamze ARIKAN
health workers and demographic variables in the COVID-19 epidemic.
Methods: This research was carried out with the participation of 327 healthcare workers working at the
Health Sciences University Gulhane Training and Research hospital. In the study, the Health Worker
Coronavirus Stigma Scale was used to examine the coronavirus stigma levels of healthcare workers
according to demographic variables.
Results: In the study, a significant difference was found among the independent variables affecting the
coronavirus stigma levels of healthcare workers according to their educational status. According to the
correlation analysis findings, it is seen that there is a statistically significant and positive relationship
between the sub-dimensions of the scale and the general scale level (r≥0,80; p<.01). When the average
values of the scale and its sub-dimensions are examined, it is seen that the coronavirus stigma levels of
healthcare workers are moderate.
Conclusion: With stigma, the effects of the epidemic on health workers continue for a long time and
can cause more devastating consequences. Therefore, psychological and behavioral support should be
given to healthcare workers who are faced with stigma during the COVID-19 epidemic.
Books by Gamze ARIKAN
• Politika oluşturma, politik bir süreçtir: yalnızca kanıtlara değil, aynı zamanda politikacıların farklı karar verme türlerine, örneğin merkezi olmayan karar verme yerine, merkezileştirilmiş karar verme üzerine yükledikleri değere de dayanmaktadır.
• Mal ve hizmeti satın alma, bir hasta grubu için sağlık harcamalarından sorumlu kişilerin, belirli hizmetleri belirli bir kalitede veya üzerinde anlaşmaya varılan bir maliyette elde etmek için sağlık hizmetleri sağlayıcılarıyla bir dizi sözleşmeye girdiği bir süreçtir.
• Yönetim, belirli bir hasta grubu için sağlık harcamalarına ayrılan kaynakların en iyi şekilde kullanıldığı süreçtir.
Karar vermeyle ilgili kısıtlamaların sayısı arttıkça, her üç karar kategorisinin de kanıtlara dayanması gerekecektir. Kanıta dayalı yönetim, politika, satın alma (veya hizmeti alma) ve yönetim hakkında kararlar veren sağlık hizmeti personelinin, bu kararları mevcut en iyi kanıtlara dayandırmak için gerekli becerileri geliştirmesine yardımcı olacaktır.
Sağlık hizmeti uygulamasının kapsayıcı ilkesi; sosyal, finansal, kültürel veya diğer bireysel özellikler dikkate alınmadan tüm hastalara kaliteli sağlık hizmeti bakımının sağlanmasıdır (Boswell ve Cannon, 2020:1). Bu yüzden kanıta dayalı karar verirken bazı önemli hususlar bulunmaktadır. Bunlara aşağıdaki gibi örnekler verilebilir;
• Bir hastaneye koroner yoğun bakım ünitesinin kurulması kararı, hastanedeki kalp-damar cerrahının isteğine mi bağlı olmalı, hastane sahibinin arzusuna mı, yoksa yoğun bakım ünitesi olmadığı için başka hastanelere sevk edilen bazı hastalar nedeni ile mi gündeme gelmiş olmalı?
• Bir hastanenin giderlerinin azaltılması gerekiyorsa, bütçe kısıtlamalarına önce nereden başlanmalı?
• Önümüzdeki dönem, hastanede yeni ameliyathaneye mi yoksa yeni hasta yataklarına mı ihtiyacımız daha çok olacak?
• Hastane enfeksiyonu görülme sıklığı bakımından hastanenin durumu nedir, koşullar nasıl iyileştirilebilir?
• Hastane için hazırlanan stratejik plandaki hedefler belirlenirken gerçekçi davranılıyor mu?
• Önümüzdeki beş yıl içerisinde hasta yatağı, hekim, hemşire, ilaç ve tıbbi cihaz ihtiyacını nasıl hesaplamalıyız?
Bu ve benzeri sorulara doğru cevaplar verebilmenin en önemli yolu, verilecek cevapların inandırıcı kanıtlara dayanmasıdır (Hayran, 2016: 37). Dünya çapında devletler, kamu hizmetlerini iyileştirmenin yenilikçi ve kanıta dayalı yollarını araştırmaktadır (Worum vd., 2020: 2). Kanıta dayalı sağlık hizmeti, "kanıta dayalı politika oluşturma, satın alma veya yönetim olarak kendini gösterebilen, hasta grupları hakkında kanıta dayalı karar vermeye odaklanan bir disiplin" olarak tanımlanmıştır (Gray, 2001: 9). Hasta grupları hakkındaki kararlar, üç faktörün birleşimine dayalıdır. Bunlar; kanıt, hasta tercihleri ile değerler ve kaynaklardır (Gray, 2001: 10). Sağlık hizmeti, hasta için beklenen sonucu elde etme girişiminde sağlıkla ilgili birçok yönü ele alan karmaşık bir sistemdir (Boswell ve Cannon, 2020: 3). Klinik uygulamalarda ve sağlık hizmetleri yönetimi karar verme süreçlerinde en güncel kanıtların kullanımına, ayrı bir önem verilmektedir (Rodrigues, 2000: 1344). Bu bölümde, kanıta dayalı yönetim yaklaşımının tanımı, özellikleri, kanıta dayalı yönetim yaklaşımın sağlık hizmetlerinde kullanım alanları ve sağlık kurumlarında kanıta dayalı uygulamalar ile kanıta dayalı uygulamaların süreci üzerinde durulmuştur.
Veri Zarflama Analizi (VZA) kullanılmaktadır. Malmquist
Toplam Faktör Verimliliği (TFV) endeksi, birimlerin toplam
faktör verimliliğinde zaman ile yapılan değişiklikleri
ölçmek için kullanılan bir endekstir. Bu çalışma, Türkiye’de
2013-2018 yılları arasında büyükşehirlerde hizmet veren
özel hastanelerin etkinliğini ölçmeyi amaçlamaktadır.
Mevcut çalışma ülke genelindeki kamu hastanelerini
kapsamamaktadır. Çalışmada 2013-2018 yılları arasında
30 ilde faaliyet göstermekte olan 498 özel hastaneye
ait toplam veriler alınarak Malmquist TFV endeksi
hesaplanmıştır. Bu sayede birim ve zaman boyutunda
etkinliklerde gerçekleşen değişimler incelenmiştir.
Malmquist Toplam Faktör Verimlilik Endeksi sonucunda,
özel hastanelerin toplam faktör verimliliğinin ortalama
olarak %3,2 düştüğü ve bunun sebebinin ise teknolojik
değişimden kaynaklandığı görülmüştür. Bununla birlikte
yıllara göre ortalama bakıldığında etkinliği en çok azalan
şehir %2,1’lik düşüş ile İstanbul olmuştur. Etkinliği en
çok artan iller ise sırasıyla %5,7 ve %5,3’lik artışlar
ile Samsun ve Mardin’dir. Hastanelerin toplam faktör
etkinliklerindeki değişimin en yüksek olduğu yıl %2,4 artış
ile 2017 olurken, en az oldukları yıl ile %15,8 azalış ile
2015 yılıdır. Bu çalışma, etkin kullanılmayan kaynakların
saptanması ve potansiyel iyileştirmelerin yapılacağı
alanların belirlenmesi noktasında hastane yöneticilerine ve
politika yapıcılara da önemli bulgular sunmaktadır.
oldukları en önemli zorluklardan biri, sağlık ve bakım hizmetlerinin sürdürülebilirliğini sağlarken, sağlık harcamalarını da
sürdürülebilir kılmaktır. Artan obezite oranları, nüfusun yaşlanması ve kronik hastalıklardaki artışlar gibi sağlık sorunları ivedi
çözümler gerektirmektedir. Her ne kadar söz konusu sağlık sorunlarının nedenleri ve çözümleri çevresel koşullar ve kamu
politikaları ekseninde şekillense de kişilerin sağlık durumlarını belirleyenlerin başında kendi tercih ve davranışları gelmektedir.
Tütün kullanımı, kötü beslenme, hareketsizlik ve uygun koruyucu önlemlerin alınmaması gibi davranışlar sıklıkla hastalıklara
ve ölümlere neden olmaktadır. Bu nedenle, kişilerin sağlıkla ilgili davranışlarının değiştirilmesi büyük önem arz etmektedir.
Ancak sağlıkla ilgili davranışlar birçok unsurdan etkilenmeleri bakımından karmaşık olduğu için, bu durum oldukça zordur.
Son yıllarda özellikle psikolojiden yararlandığı içgörülerle dikkat çeken davranışsal iktisat ise insanların neden kendileri için
en iyi tercihleri yapamadıklarına ve uzun dönemde sağlıklarını kaybetmek pahasına dürtülerine karşı gelemediklerine ilişkin
yeni bir yaklaşım sunmaktadır. Ayrıca, benzer bir yaklaşımla sağlık hizmeti arz edenlerin davranışlarını da ele alarak, sağlık
hizmetlerindeki davranışsal engelleri kapsamlı bir biçimde ortaya koymaktadır. Bu çalışmada söz konusu içgörüler dikkate
alınarak, davranışsal iktisat araçlarının Türkiye’de daha etkili ancak düşük maliyetli sağlık politika ve programları tasarımında
nasıl kullanılabileceği hakkında öneriler sunulmaktadır.
kavramı daha da önem kazanmaktadır. Bu çalışmada, sağlık hizmeti sunucularının hasta mahremiyetine
yönelik bakış açılarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Tanımlayıcı nitelikte olan çalışma 1 Mayıs-10 Mayıs 2018
tarihleri arasında kadın doğum ve çocuk hastalıkları kamu hastanesinde görev yapan, sağlık personeli
kapsamında 237 kişilik örneklem grubu üzerinde gerçekleştirilmiştir. Verilerin toplanması amacıyla
araştırmacılar tarafından geliştirilen ve 42 ifadeden oluşan “Hasta Mahremiyeti Tutum Envanteri”
kullanılmıştır. Veriler yüz yüze anket tekniği kullanılarak toplanmıştır. Anket formları aracılığı ile elde edilen
veriler SPSS programında değerlendirilmiştir. Yapılan analizler sonucunda sağlık personelinin hasta
mahremiyeti uygulamalarına yönelik bakış açıları cinsiyet, meslekteki yıl, eğitim durumu ve unvan sosyodemografik
değişkenlerine göre anlamlı farklılıklar göstermiştir.
Araştırma 2017 yılında Ankara/Çankaya ilçesinde bir özel hastanede 154 sağlık çalışanı ile anket yöntemiyle yapılmıştır. Erkek çalışanların üstlerinin dönüşümcü ve katılımcı liderlik davranışlarını gösterdiklerine dair ortalamaları kadın çalışanlara göre daha yüksektir. İdari personelin; üstlerinin dönüşümcü ve sürdürücü liderlik davranışlarını gösterdiklerine dair ortalamaları hemşireler ve hasta danışmanlarından daha yüksektir. Kurumda bir yöneticiliği olanlar ise yöneticiliği olmayanlara göre daha yüksek ortalama ile kendi üstlerinden serbestlik tanıyan liderlik davranışları gördüklerini belirtmiştir.
Sağlık çalışanlarının üstlerinin dönüşümcü (𝑋̅= 3,43) ve sürdürücü (𝑋̅= 3,41) liderlik tiplerinin en baskın liderlik tipleri olduğu görülmüştür. Serbestlik tanıyan liderlik yaklaşımı ise (𝑋̅=2,78) en az katılım sağlanan liderlik tipidir. Sonuç olarak katılım oranlarına bakıldığında modern liderlik davranışlarının astlara göre üstler tarafından benimsenmediği görülmüştür.
consumers utilizing the thermal tourism centers in Kizilcahamam, Haymana and Beypazari, and therefore, aims to explore consumer perspective on quality of thermal services provided around the Ankara region. The survey is administered on 347 thermal consumers, and its
esults are interpreted using statistical techniques such as frequency analysis, percentage distribution, and factor analysis. The study concludes that consumer interpretation of quality differs by region, and consumers pay attention to quality when making their preferences.
health workers and demographic variables in the COVID-19 epidemic.
Methods: This research was carried out with the participation of 327 healthcare workers working at the
Health Sciences University Gulhane Training and Research hospital. In the study, the Health Worker
Coronavirus Stigma Scale was used to examine the coronavirus stigma levels of healthcare workers
according to demographic variables.
Results: In the study, a significant difference was found among the independent variables affecting the
coronavirus stigma levels of healthcare workers according to their educational status. According to the
correlation analysis findings, it is seen that there is a statistically significant and positive relationship
between the sub-dimensions of the scale and the general scale level (r≥0,80; p<.01). When the average
values of the scale and its sub-dimensions are examined, it is seen that the coronavirus stigma levels of
healthcare workers are moderate.
Conclusion: With stigma, the effects of the epidemic on health workers continue for a long time and
can cause more devastating consequences. Therefore, psychological and behavioral support should be
given to healthcare workers who are faced with stigma during the COVID-19 epidemic.
• Politika oluşturma, politik bir süreçtir: yalnızca kanıtlara değil, aynı zamanda politikacıların farklı karar verme türlerine, örneğin merkezi olmayan karar verme yerine, merkezileştirilmiş karar verme üzerine yükledikleri değere de dayanmaktadır.
• Mal ve hizmeti satın alma, bir hasta grubu için sağlık harcamalarından sorumlu kişilerin, belirli hizmetleri belirli bir kalitede veya üzerinde anlaşmaya varılan bir maliyette elde etmek için sağlık hizmetleri sağlayıcılarıyla bir dizi sözleşmeye girdiği bir süreçtir.
• Yönetim, belirli bir hasta grubu için sağlık harcamalarına ayrılan kaynakların en iyi şekilde kullanıldığı süreçtir.
Karar vermeyle ilgili kısıtlamaların sayısı arttıkça, her üç karar kategorisinin de kanıtlara dayanması gerekecektir. Kanıta dayalı yönetim, politika, satın alma (veya hizmeti alma) ve yönetim hakkında kararlar veren sağlık hizmeti personelinin, bu kararları mevcut en iyi kanıtlara dayandırmak için gerekli becerileri geliştirmesine yardımcı olacaktır.
Sağlık hizmeti uygulamasının kapsayıcı ilkesi; sosyal, finansal, kültürel veya diğer bireysel özellikler dikkate alınmadan tüm hastalara kaliteli sağlık hizmeti bakımının sağlanmasıdır (Boswell ve Cannon, 2020:1). Bu yüzden kanıta dayalı karar verirken bazı önemli hususlar bulunmaktadır. Bunlara aşağıdaki gibi örnekler verilebilir;
• Bir hastaneye koroner yoğun bakım ünitesinin kurulması kararı, hastanedeki kalp-damar cerrahının isteğine mi bağlı olmalı, hastane sahibinin arzusuna mı, yoksa yoğun bakım ünitesi olmadığı için başka hastanelere sevk edilen bazı hastalar nedeni ile mi gündeme gelmiş olmalı?
• Bir hastanenin giderlerinin azaltılması gerekiyorsa, bütçe kısıtlamalarına önce nereden başlanmalı?
• Önümüzdeki dönem, hastanede yeni ameliyathaneye mi yoksa yeni hasta yataklarına mı ihtiyacımız daha çok olacak?
• Hastane enfeksiyonu görülme sıklığı bakımından hastanenin durumu nedir, koşullar nasıl iyileştirilebilir?
• Hastane için hazırlanan stratejik plandaki hedefler belirlenirken gerçekçi davranılıyor mu?
• Önümüzdeki beş yıl içerisinde hasta yatağı, hekim, hemşire, ilaç ve tıbbi cihaz ihtiyacını nasıl hesaplamalıyız?
Bu ve benzeri sorulara doğru cevaplar verebilmenin en önemli yolu, verilecek cevapların inandırıcı kanıtlara dayanmasıdır (Hayran, 2016: 37). Dünya çapında devletler, kamu hizmetlerini iyileştirmenin yenilikçi ve kanıta dayalı yollarını araştırmaktadır (Worum vd., 2020: 2). Kanıta dayalı sağlık hizmeti, "kanıta dayalı politika oluşturma, satın alma veya yönetim olarak kendini gösterebilen, hasta grupları hakkında kanıta dayalı karar vermeye odaklanan bir disiplin" olarak tanımlanmıştır (Gray, 2001: 9). Hasta grupları hakkındaki kararlar, üç faktörün birleşimine dayalıdır. Bunlar; kanıt, hasta tercihleri ile değerler ve kaynaklardır (Gray, 2001: 10). Sağlık hizmeti, hasta için beklenen sonucu elde etme girişiminde sağlıkla ilgili birçok yönü ele alan karmaşık bir sistemdir (Boswell ve Cannon, 2020: 3). Klinik uygulamalarda ve sağlık hizmetleri yönetimi karar verme süreçlerinde en güncel kanıtların kullanımına, ayrı bir önem verilmektedir (Rodrigues, 2000: 1344). Bu bölümde, kanıta dayalı yönetim yaklaşımının tanımı, özellikleri, kanıta dayalı yönetim yaklaşımın sağlık hizmetlerinde kullanım alanları ve sağlık kurumlarında kanıta dayalı uygulamalar ile kanıta dayalı uygulamaların süreci üzerinde durulmuştur.
Modern‖ toplumlar aktif olarak sağlıksız yaşam tarzlarına özendirilmektedir. Ülkelerin sağlık sistemlerinde, sağlık hizmeti kullanıcıları iyi eğitimli insanlar olsa bile doğru hizmeti almakta zorlanmaktadır (Kickbusch ve diğerleri, 2013:1). Son zamanlarda, önemli bir uygulama ve çalışma alanı olan çevresel sağlık okuryazarlığı, sağlık okuryazarlığının kapsamını bireysel sağlıktan toplum sağlığına genişletmiştir. Çevresel sağlık okuryazarlığı, önemli halk sağlığı etkisi potansiyeline sahiptir. Özellikle dünya genelinde yetersiz kaynağa sahip ve korunmasız nüfus grupları için önemlidir (Simonds vd., 2019: 236).
Çevresel sağlık okuryazarlığı kavramı, topluluk boyutlarını içerecek şekilde gelişmiştir ve toplumun güçlendirilmesine uzun vadeli bir katkı olarak kabul edilmiştir (Marsilli vd., 2021: 1). Bununla birlikte, bireylerin ve toplulukların sağlıkla ilgili kararlar alırken çevresel bilgileri nasıl kullandıklarını etkileyen bir dizi bilgi, tutum ve davranışı kapsamaktadır (Lichtveld vd., 2019: 2). Yukarıda yer alan nedenlerden dolayı sağlık okuryazarlığı ve çevre okuryazarlığı kavramlarını bir araya getiren çevresel sağlık okuryazarlığı giderek önem kazanmaktadır. Çevresel sağlık okuryazarlığı, insanların bilinçli seçimler yapmak, sağlık risklerini azaltmak, yaşam kalitesini iyileştirmek ve çevreyi korumak için çevre sağlığı bilgilerini aramasını, anlamasını, değerlendirmesini ve kullanmasını gerektiren geniş bir beceri ve yeterlilikler dizisidir. Çevresel sağlık okuryazarlığı, çevre hakkında bilgi sahibi olmaktan daha fazlasıdır. Buna ek olarak çevre dostu kararlar verme yeteneğini de içermektedir (Zhao vd., 2022: 1). Çalışmanın amacı, çevresel sağlık okuryazarlığı kavramını ve önemini açıklamaktır. Literatürün detaylı bir şekilde incelenmesinden sonra çevresel sağlık okuryazarlığının Türkçe kaynaklarının kısıtlı olduğu görülmüştür. Bu nedenle çevresel sağlık okuryazarlığı kavramı, çevresel sağlık okuryazarlığı gelişiminin altındaki kültürel bağlam, çevresel sağlık okuryazarlığı metodolojisi ve yaklaşımlarından bahsedilmiştir. Aynı zamanda çevresel sağlık okuryazarlığının gelişmesine katkı sağlayan ve farkındalığı artıran büyük çevresel felaketlere yer verilmiştir. Son olarak da çevresel sağlık okuryazarlığının nasıl bir araştırma konusu olabileceğine değinilmiştir.