Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
www.sosyalarastirmalar.com
Issn: 1307-9581
AHMEDÎ HAKKINDA BİBLİYOGRAFYA DENEMESİ
A BIBLIOGRAPHY ESSAY ABOUT AHMEDÎ
Emrah GÜLÜM•
Öz
XIV. yüzyılın ikinci çeyreğinin ortalarında doğan ve XV. yüzyılın ilk çeyreğinin ortalarında vefat eden Ahmedî, Divan
Edebiyatı ve Divan Edebiyatı Geleneği için kurucu; Anadolu Türkçesi açısından da köprü şair olması bakımından çok önemli bir yere
sahiptir. İnişli çıkışlı bir hayat yaşamasına ve hem eğitimi için hem de eğitiminden sonraki şairlik hayatı boyunca çok fazla şehir gezip,
çok fazla hâmîye intisap etmesine rağmen şiirleri, aruzu kullanımı, mazmun yaratımı konularında her zaman öncü olmayı başarmıştır.
Sadece şairliği ile değil, aynı zamanda tarihçi, hekim, bürokrat ve alim kimlikleriyle de ön plana çıkmayı başaran Ahmedî, gittiği her
yerde saygı görmüş çok yönlü bir insandır. Bu önemine uygun olarak da kaleme aldığı eserleri kendi döneminde ve sonrasında
defalarca istinsah edilerek elden ele dolaşmış; günümüzde ise eski edebiyat çalışmalarına çok sık konu olarak hakkında yüzlerce
çalışma yapılmıştır.
Günümüz teknolojisinin de ilerlemesiyle yapılan bu çalışmaların takibi bir hayli güçleşmeye başlamış; bu nedenle de
bibliyografya çalışmaları önem kazanmıştır. Bu doğrultuda da Fuzûlî, Bâkî, Nâbî, Şeyh Gâlib gibi büyük şairlerin bibliyografyaları daha
önce listelenerek yayınlanmıştır. Bu çalışmada da Divan şiirinin kurucu şairi olarak anılan ve en büyük şairlerden biri olarak kabul
edilen Ahmedî’nin bibliyografyası hazırlanmıştır. Ahmedî’nin eserlerinin yazma nüshalarından başlayarak bugüne kadar Ahmedî
hakkında yazılmış olan tezler, kitaplar, makaleler, bildiriler, ansiklopedi ve sözlük maddeleri ile yabancı dillerde yapılmış olan yayınlar
bu çalışmanın temel konusudur.
Anahtar Kelimeler: Ahmedî, Bibliyografya, Klasik Türk Şiiri, Dîvân.
Abstract
Ahmedî, who was born in the middle of the second quarter of the 14th century and died in the middle of the first quarter of
the 15th century, has a very important place in terms of being the founder of the Divan Literature and Divan Literature Tradition and a
bridge poet in terms of Anatolian Turkish. Although he lived a bumpy life and traveled many cities both for his education and during
his poetry life after his education, he became a pioneer in the fields of poetry, usage of prosody and the creation of concept. Ahmedî,
who managed to stand out not only with his poetry but also with his historian, physician, bureaucrat and scholar identities, is a
sophisticated person who is respected wherever he goes. In accordance with his importance, the works he wrote have been circulated
many times in his own period and afterwards; and today hundreds of studies have been made about him as a very frequent subject of
old literature studies.
With the advancement of today's technology, the follow-up of these studies has become very difficult; For this reason,
bibliography studies have gained importance. Accordingly, the bibliographies of great poets such as Fuzûlî, Bâkî, Nâbî, Şeyh Gâlib were
listed and published before. In this study, a bibliography of Ahmedî, who is known as the founding poet of Divan poetry and
considered as one of the greatest poets, has been prepared. The main subject of this study is the theses, books, articles, declarations,
encyclopedias and lexicon articles, and publications in foreign languages, starting from the manuscripts of Ahmedî's works.
Keywords: Ahmedî, Bibliography, Classical Turkish Poem, Dîwân.
•
Arş. Gör. Dr., Anadolu Üniversite, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, ORCID: 0000-0002-0614-1002, emrahgulum@anadolu.edu.tr
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
GİRİŞ
Günümüz teknolojisinin de etkisiyle bilgiye ulaşma konusunda yaşanan kolaylık akademik
çalışmalara da tesir etmiş; önceki yıllara nazaran akademik yayınların sayısı konusunda tabiri caizse bir
patlama yaşanmıştır. Bütün akademik alanlarda da olduğu gibi edebiyat alanında, daha özele inersek eski
edebiyat alanında da durum böyledir. Akademik çalışmaların nicelik bakımından artması, kendi alanları
içerisinde çalışmalarını sürdüren araştırmacılar için son derece verimli ve zengin bir kaynak imkânı
sunmaktadır. Ancak bu güzel ve faydalı yönlerinin yanında, akademik çalışmaların sayıca artması, bu
çalışmaların takibi konusunda araştırmacılara zorluklar yaşatmaya başlamıştır. Bu takip zorluğunun
üstesinden gelebilmek adına alana, konuya hatta kişiye özel bibliyografya çalışmalarının yapılması
neredeyse zorunlu hale gelmiştir. Bu doğrultuda şimdiye kadar birçok alanda olduğu gibi eski Türk
edebiyatı alanında da bu tarz çalışmalar yapılmış, konulara ya da şairlere özel bibliyografya çalışmaları
kaleme alınmıştır. Bu çalışmada da daha önce kaleme alınan bibliyografya çalışmaları arasında olmayan
ancak bu anlamda büyük bir eksiklik teşkil eden şair, hekim, tarihçi, bürokrat ve âlim Ahmedî’nin
bibliyografyası hazırlanarak bu eksikliği gidermek amaçlanmıştır.
Bu çalışma genel hatlarıyla Ahmedî’nin hayatı ve eserleri hakkında bilgilerin yer aldığı iki bölüm ile
Ahmedî’nin kendi eserleri ve Ahmedî hakkında yazılan eserlerin kaynakça bilgilerinin yer aldığı
bibliyografya bölümü olmak üzere üç temel kısımdan oluşmaktadır. İlk kısımda Ahmedî hakkında bugüne
kadar muğlak ve belirsiz kalarak birçok araştırmacı tarafından farklı şekillerde yorumlanıp aktarılan
bilgilere yeni veriler ve şairin kendi şiirlerinde verdiği ipuçları ışığında bakılarak bazı güncellemeler
ve/veya tespitler yapılmıştır. İkinci kısımda Ahmedî’nin bilinen ve elde yazılı metni bulunan eserleri
sıralanarak hepsi hakkında ayrıntılı bilgiler verilmiştir. Üçünkü kısımda ise Ahmedî’nin eserlerinin tespit
edilen yazma nüshalarının hangi kütüphanede/arşivde/veri tabanında ve hangi numarada bulunduğu
bilgisiyle birlikte; daha sonraki yıllarda Ahmedî ve eserleri hakkında yazılan tezlerin, kitapların,
makalelerin, ansiklopedi ve sözlük maddelerinin, sunulan bildirilerin ve yabancı dillerde yapılmış
çalışmaların kaynakça bilgileri verilmiştir.
Ahmedî hakkındaki bilgilerin neredeyse tamamında mevcut olan muğlaklık ve belirsizlik, dönemin
siyasi ve kültürel şartları ile şairin yaşam tarzı dikkate alındığı zaman makul bir durum olarak
görülmektedir. Ancak divan edebiyatı ve geleneği açısından kurucu, Eski Anadolu Türkçesi’nin kullanımı
konusunda da köprü bir şair konumunda olan Ahmedî’nin bu büyük öneminin ve kimliğinin yanında,
neredeyse hayatının hiçbir noktasında ve hatta tam adının ne olduğu, eserlerinin neler olduğu konusunda
bile araştırmacılar arasında bir birlik sağlanamamış olması kabul edilebilir bir durum değildir. Ahmedî
Dîvânı (İnceleme-Tenkitli Metin-Tıpkıbasım)1 başlıklı doktora tezinde ayrıntılı bir şekilde ele alarak
netleştirmeye çalıştığımız bu bilgileri, burada bir kez daha kısaca zikrederek Ahmedî hakkında var olan
muğlaklığı ortadan kaldırma konusunda bir adım daha atmak istiyoruz.
1. ŞAİR AHMEDÎ’NİN HAYATI
XIV. yüzyılın ikinci yarısı ile XV. yüzyılın ilk çeyreği içerisinde yaşamış olan ve Divan şiirinin en
önemli şairleri arasında gösterilen Ahmedî hakkındaki bilgiler, ne yazık ki günümüzde fazlasıyla muğlaktır.
Ahmedî ile ilgili yıllardır süregelen bu muğlaklığın sebepleri arasında, dönemin siyasi durumunun
karışıklığı yanında, tezkire yazarlarından başlamak üzere, neredeyse Ahmedî ile ilgili bilgi veren her şair ve
yazarın birbirinin kopyası çelişkili ve hatta yanlış bilgileri aktarmaktan öteye gidememiş olması da
sayılabilir. Döneminin en büyük şairlerinden biri olmasının ve hem çağdaşı hem de gelecek kuşak şairleri
çokça etkilemesinin yanında, bilgin, öğretmen ve bürokrat da olan; aynı zamanda Germiyan, Aydın ve
Osmanlı saraylarında üst düzey şahsiyetlerin himayesine girerek saray ve çevresinde etkin bir karakter
haline gelen Ahmedî’nin, günümüzde ne eserlerinin tam bir listesi yapılabilmiş ne de hayatıyla ilgili
ayrıntılar tam manasıyla tespit edilebilmiştir. Bu bilgi eksikliği öyle bir boyuttadır ki neredeyse hiçbir
kaynak, bırakın hayatının ayrıntılarını, şairin tam adının ne olduğu konusunda bile bir fikir birliğine
varamamıştır.
GÜLÜM, Emrah (2021). “Ahmedî Dîvânı (İnceleme-Tenkitli Metin-Tıpkıbasım)”, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi.
1
- 176 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
•
Adı
Bugün elimizdeki hiçbir kaynaktan yola çıkarak Ahmedî’nin tam adının ne olduğunu kesin olarak
ortaya koyamıyoruz. Ahmedî’den üç yüzyıl sonra yaşamış olan Kâtip Çelebî’ye göre şairin tam adı “Tâcü’ddin İbrahim bin Hızr” iken; Kâtip Çelebî’den de iki yüzyıl sonra, 19. yüzyılın ikinci yarısında yaşamış olan
Rieu şairin tam adının “Tacü’d-din Ahmet bin İbrahim el-Ahmedî” şeklinde olduğu fikrini ortaya atar.
Şairler, yazarlar, tarihçiler ve araştırmacılar yıllarca bu iki versiyon arasında bir tercihte bulunarak ya da iki
versiyon hakkındaki bilgileri verip bir tercihte bulunmayarak çalışmalarında şairin adından bahsetmişlerdir.
Bunun dışında şairin adının en yalın hallerinden birini kullanan ya da herhangi bir bilgi vermeyip tercihte
bulunmayanlar da olmuştur.2
Her ne kadar Kâtip Çelebî “Tacü’d-din” lakabının genellikle “İbrahim” isminden önce geldiğini
belirtmiş olsa da yine Kâtip Çelebî’nin eseri olan Keşfü’z-Zünûn’da bu lakabın “Ahmed” adından önce de
tıpkı “İbrahim”den önce kullanıldığı gibi kullanılabildiği izlenimi verilmiştir. Bu nedenle B. Flemming ve
Tunca Kortantamer yazılarında bu durumu açıklayarak Kâtip Çelebî versiyonunun kesinlikle doğru olarak
kabul edilemeyeceğini ve şair Ahmedî’nin tam adının şu anki bilgiler ışığında net olarak ortaya
çıkarılamayacağını özetle belirtmişlerdir. Biz de Ahmedî’nin tam adının ortaya net olarak ortaya
konamayacağı konusunda Flemming ve Kortantamer ile aynı fikirde olmakla birlikte, illa bir isim ortaya
konulması gerekiyorsa, yeni kaynaklar ve bilgiler ortaya çıkana kadar, Kâtip Çelebî versiyonunun, en makul
seçenek olmasından dolayı, kullanılabileceğini düşünüyoruz.
•
Doğum Tarihi ve Yeri
Ahmedî’nin doğum tarihi konusunda eldeki veriler dahilinde herhangi bir kayıtlı bilgi
bulunamamıştır. Şairin doğum tarihi, hayatının geri kalan bilgilerinden, özellikle de ölüm tarihinden
devşirilerek elde edilebilmiş tahmini bir bilgidir. Mecdî’nin Hadâiku’ş-Şekâik adlı tercüme eserine koyduğu
ekte, seksen yaşını aşkınken, h. 815 / m. 1412-1413 yılının sonlarında Amasya’da öldüğü belirtilen
Ahmedî’nin (Ünver, 1983, 4), ölüm tarihinden geriye hesap edildiğinde, doğum tarihinin h. 735 / m. 13331334 yıllarına tekabül ettiğini söyleyebiliriz.
Ahmedî hakkındaki bilgiler arasında belki de en tartışmalı konu Ahmedî’nin nereli olduğu
konusudur. Uzunca bir süre Germiyanlı (Kütahyalı) olduğu düşünülmüş; ismi, devlet kaynaklarına ve
arşivlerine bile Germiyanlı Ahmedî olarak kaydedilmiştir. Fakat daha sonraki zamanlarda farklı
araştırmacılar, farklı deliller sunarak ya da herhangi bir delil sunmadan Ahmedî’nin Amasyalı, Sivaslı,
Tokatlı veya Uşak’ın Sivaslı köyünden de olabileceğini iddia etmişlerdir.
Ahmedî’nin Germiyanlı olduğu iddiası en yaygın iddiadır ki bunu destekleyecek çok fazla gerekçe
vardır. Ahmedî’nin uzun yıllarını Germiyanoğulları beyliği sınırları içerisinde geçirmiş olması ve Germiyan
beyine eser yazıp takdim etmiş olması; ayrıca kendisi gibi şair olan, Hamza-nâme ve Kıssa-yı İskender yazarı
kardeşi Hamzavî’nin Germiyan sarayında Emîr Süleymân’ın meclislerinde bulunup, Süleymân’ın
musahipliğini yapmış olması bu gerekçeler arasında en önemli olanlarıdır. Ancak bu iddia Ahmedî’nin
kendisi tarafından çürütülmektedir. Ahmedî, Dîvân’ın 225b varağında bulunan gazelinde, gurbette çektiği
sıla hasretinden ve bu hasretin ona verdiği sıkıntılardan bahsetmektedir. Mevzubahis gazelin ilk iki beyti
şöyledir:
Sabâ varurısañ Rûm’a selâm it benden ashâba
V’eger hâlum sorarlarsa haber virgil ol ahbâba
Ki sizden ayru düşiben giriftâr olalı Uc’a
Ta’âmum derd-i dil oldı şarâbum derd-i hûn-âbe (696/1-2)
Şair bu iki beyitte açık bir şekilde Rûm-Uç ayrımı yapmaktadır. Ahmedî, Rûm’u ashabının ve
zamanında kendisinin yaşadığı memleket olarak görürken, Uç’u da oraya giderek ashabından ayrı düştüğü
ve tabiri caizse gün yüzü göremediği gurbet olarak görmektedir. Bu beyitlerden yola çıkacak olursak
öncelikle netleştirilmesi gereken konu Rûm neresi, Uç neresidir? Bu konuya Tunca Kortantamer şu şekilde
açıklık getirmektedir:
2 Ayrıntılı bilgi için bknz: Emrah Gülüm (2021). Ahmedî Dîvânı (İnceleme-Tenkitli Metin-Tıpkıbasım). Basılmamış Doktora Tezi, Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
- 177 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
“Rûm kavramı genel olarak Bizans ülkesini karşılarken, Ahmedî’nin yaşadığı çağda anlam
daralmasına uğrayıp, çokluk Amasya, Sivas ve Tokat’ı kapsayan bölge için kullanılır olmuştur.
Germiyan ve çevresi bu bölgenin dışında kalıyordu. Ahmedî’nin İskender-nâme’sinden alınan Beyazıd
I ile ilgili aşağıdaki beyitlerde de bu durum açıkça görülüyor:
Rûm’dan Sivas ü Tokat’ı aldı ol
Canik’i alup Samsun’a geldi ol
Çünkü oldı ol dâhı feth ana
Döndi girü dâr-ı mülkinden yana
Tâ be hadd-i Antâliye şehr ü diyâr
Kâmusını feth itdi ol şehriyâr
Ayrıca Germiyan’ın da içinde bulunduğu Batı Anadolu’nun uzunca bir süre Uç olarak
adlandırıldığını biliyoruz.” (Kortantamer, 1980, 6-7)
Ayrıca yine Kortantamer’in aktardığına göre Ahmedî’nin eserlerinde kullandığı dil iddia edildiği
gibi kendi bölgesi olan Germiyan ağzı değil, Kırşehirli Aşık Paşa’nınki gibi Karaman ağzıdır ki Kırşehir,
bahsi geçen Rum bölgesi ile Karaman arasındadır.
“Divanından alınan beyitlerden anlaşıldığına göre Ahmedî kendisini Rum yani Amasya, Sivas ve
Tokat bölgesinde kendi yurdunda, Uç’ta ise yabancı saymaktadır. Bu bilginin ışığı altında C.
Brockelmann’ın sözleri de anlam kazanıyor. Ahmedî ile Âşık Paşa üzerinde dil araştırması yapan C.
Brockelmann Germiyanlı sandığı Ahmedî’nin, eserlerinde, kendi bölgesinin ağzı olan Germiyan
ağzını değil, Karaman ağzı olan Âşık Paşa’nın ağzını edebiyat dili olarak kullandığını belirtmeye
gerek duyuyor. Âşık Paşa’nın doğduğu yer olan Kırşehir’in Karaman ile adı geçen Rum bölgesi
arasında olduğu düşünülürse, Ahmedî’nin Germiyan ağzı değil Âşık Paşa ağzı ile yazışı anlamlıdır.
Bu arada J. Matuz’un duyurduğu gibi 16. Yüzyılda Seyfi Çelebî’nin Ahmedî’den “Rûmî” diye söz
ettiğini de eklemek gerekir.” (Kortantamer, 1980, 7)
İkinci iddia yukarıda bahsettiğimiz gibi Ahmedî’nin Uşak’ın Sivaslı köyünden olduğu yönündedir.
Bu iddia İsmail Hakkı Uzunçarşılı’ya aittir. Ancak Uzunçarşılı bu iddiasına herhangi bir dayanak noktası
göstermemiştir. Bu iddiayı Alim Yıldız şu şekilde çürütmektedir:
“Şairin Germiyanlı olduğu iddiasının bir nedeni de günümüzde Uşak iline bağlı olan Sivaslı ilçesidir.
İsmail Hakkı Uzunçarşılı (1888-1977), Ahmedî’nin Germiyan-Uşak’ın Sivaslı ilçesinden olduğunu
kaydeder. Sivaslı’nın ilçe olma tarihi 1953’tür. 1918’den 1952’ye kadar nahiyedir. 1530-1556 yıllarını
kapsayan Tahrir Defteri kayıtlarında Kütahya ilinin Uşak kazasına bağlı bir köy olarak kayıtlıdır
Sivaslı. Bir şairin köyünün adıyla anılması da pek rastlanan bir durum değildir.” (Yıldız, 2018, 16)
Bütün bu bilgilerden yola çıkıldığı zaman, açık ve net bir şekilde anlaşılıyor ki Ahmedî Germiyanlı
yani Kütahyalı ya da o dönem Kütahya’ya bağlı olan Uşak’ın Sivaslı köyünden olmadığı gibi, kesin olarak
Rum bölgesindeki (Tokat, Sivas, Amasya) bir ildendir.
Şairin Tokatlı olduğu iddiasına sadece Yaşar Akdoğan’ın yazdığı Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar
Ansiklopedisi’nde bulunan Ahmedî maddesinde rastlamaktayız. Bu maddenin hemen girişinde
“Şair, hekim, tarihçi. Asıl adı İbrahim, lakabı Taceddin, baba adı da Hızır’dır. Doğum yeri
bilinmemekle beraber aslen Tokatlı olması muhtemeldir.” (Akdoğan, 2008, 168)
şeklinde bir bilgi bulunmaktadır. Ancak bu bilginin kaynağı hakkında bilgi verilmemiştir. Bunun
dışında şairin Tokatlı olduğuna dair ikinci bir iddia veya iddia sahibi elimizdeki bilgiler ışığında tespit
edilememiştir.
Ahmedî’nin memleketine dair en önemli iddialardan biri de şairin Sivaslı olduğudur. Latifî,
Tezkire’sinde şairden bahsederken “Sivas’tandır” ifadesini kullanır. Gelibolulu Mustafa Âlî ise “Sivas
vilayetinden idüğüne şüphe yoktur” (Yıldız, 2018, 17) diyerek Ahmedî’nin Sivaslı olduğuna dair kayıt
düşmüşlerdir.
2 Mayıs 2018 tarihinde Cumhuriyet Üniversitesi’nde yapılan Ahmedî Sempozyumu’nda şairin
memleketine dair farklı deliller ortaya konarak, Ahmedî’nin nereli olduğu tespit edilmeye çalışılmıştır. Alim
Yıldız’ın sunduğu “Ahmedî’nin Memleketine Dair” adlı bildiride, yukarıda bahsedilen deliller sunularak
- 178 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
şairin Germiyanlı olmadığı kesinleştirilmiştir. Yıldız, şairin memleketi hakkındaki ihtilaflı bilgileri
yineleyerek öncelikle bir diğer iddia olan Amasya şıkkını elemiş, bunun gerekçesi olarak da şöyle bir
açıklamada bulunmuştur:
“Amasya, o devirdeki ulaşım şartları dolayısıyla Sivas yolu üzerinde olan bir şehirdir. Sivaslı bir kişi
eğer batı taraflarına gidecekse bu yol Tokat, Amasya ve Samsun üzerinden deniz yolu ile
gerçekleşmektedir. Sivas’a gelecek kişi de deniz yoluyla Samsun’a inecek, Amasya ve Tokat
güzergâhını kullanarak Sivas’a ulaşacaktır. Ahmedî’nin Amasya’ya geldiği dönem Sivas’ta
karışıklıkların ve yıkımın olduğu dönemlerdir. 1398’de Kadı Burhaneddin’in ölümüyle Osmanlı
devletine bağlanan Sivas bundan iki yıl sonra Timur’un istilasına uğramış ve Timur tarafından
büyük bir yıkıma uğratılmıştır.” (Yıldız, 201, 17)
Yine aynı bildiride Yıldız, bir tercih yapılacaksa bu tercihin Sivas’tan yana kullanılması gerektiğini
savunmuştur. Bu duruma da şu şekilde açıklık getirmiştir:
“Bu durumda Germiyanlı olmayan Ahmedî için iki ihtimal bulunmaktadır; Amasya veya Sivas. İki
şehir arasında tercih yapacak araştırmacı, esasında kaynakları da tercih edecektir. Faik Reşad mı yoksa
Ahmedî’ye en yakın tezkire yazarı Latifî mi? Tunca Kortantamer mi, Gelibolulu Âlî mi? Ve yine
bizim bütün kaynaklarımızı enine boyuna inceleyip Osmanlı Şiir Tarihi gibi devasa bir eser ortaya
koyan Hammer mi Faik Reşad mı? Dikkat edilirse hem Latifî hem de Âlî şair için “Sivaslı’dır” ifadesi
yerine “Sivas’tandır” ve “Sivas Vilayetindendir” ifadelerine yer vermektedirler. Kaynak açısından
baktığımızda Latifî de Mustafa Âlî de şaire en yakın kaynaklardır. Faik Reşad, İsmail Hakkı
Uzunçarşılı ve Tunca Kortantamer bu iki kaynak yanında çok yenidir ve tercih noktasında da ikincil
kaynaklardandır. Sonuç olarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Şair Ahmedî Sivaslıdır. (Yıldız, 2018,
18)
Ahmedî’nin memleketine dair son ve delili olduğu varsayılabilecek tek iddia, şairin Amasyalı
olduğu iddiasıdır. Yukarıda bahsettiğimiz gibi Faik Reşad, Bursalı Mehmed Tahir, Hüseyin Hüsameddin
Yasar, İsmail Hami Danişmend ve Tunca Kortantamer şairin Amasyalı olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Ahmedî’nin Amasyalı olduğu iddiası Faik Reşat’a (1851-1914) aittir. İsmail Hami Danişmend de Ahmedî’nin
memleketi konusunda herhangi bir kaynak vermeden “Sivaslı olduğuna âit bir rivayet de mevcud olmakla
beraber, hakikatte Amasyalı olan bu büyük âlim ve şairin…” (Danişmend, 2011: 192) diyerek Ahmedî’yi Amasyalı
ilan etmiştir. Kortantamer de “Yeni Bilgilerin Işığında Ahmedî’nin Hayatı” adlı makalesinde öncelikle
Amasya iddiasının kaynağını açıklamış, sonra da Faik Reşat’ın verdiği bilgileri özetleyerek, bu bilgilerin
eksikliğinden bahsetmiştir.
“19. yüzyılın sonunda, hem Latifî’nin hem de Âlî’nin Ahmedî ile ilgili görüşlerini bildiği kesinlikle
belli olan F. Reşad “Eslâf”ında yeni bir kentin adıyla ortaya çıkar: Amasya. F. Reşad aynı yerde,
Ahmedî’nin kendisiyle tanışıp görüşmüş olan tanınmış bilgin İbn Arapşah’ın Ukûdu’n-Nasîha adlı
eserinden Ahmedî ile ilgili bazı sözleri olduğu gibi aktardığından, bu yeni yer adını da oradan almış
olabilir. F. Reşad durumu açıklığa kavuşturmadığı ve Ukûdu’n-Nasîha ne yazık ki bugün elde
bulunmadığı için F. Reşad’ın Amasya’yı nereden çıkardığını bilemiyoruz. Daha sonra Bursalı M.
Tahir’in F. Reşad’ı doğruladığını ve H. Hüsameddin’in de Ahmedî’yi Amasyalı saydığını görüyoruz.
(Kortantamer, 1993, 5)
Kortantamer bu konuyu netleştirmek için gerek Leben und Weiltbild des altosmanichen dichters Ahmedi
unter Besonderer Berücksichtigung seines Diwans adlı Almanca hazırladığı doktora tezinde, gerekse de daha
sonra kaleme aldığı yukarıda bahsi geçen makalesinde, şairin şiirlerinden deliller sunarak, onun Amasyalı
olduğunu ileri sürmüştür. Kortantamer’in ileri sürdüğü bu iddia, Ahmedî’nin memleketine dair ileri sürülen
iddialar arasında bir kanıta dayandırılan tek iddiadır. Ancak yine de temkinli davranan Kortantamer, bu
konuya şöyle bir açıklama getirmiştir:
“Latifî’den başlayarak, günümüze kadar gelen bu bilgilerin ortak özelliği, hiç birisinin inandırıcı
belgelere dayanmayışıdır. Sivas, Germiyan ve Amasya’dan birisini seçenler seçmelerini derli toplu,
güvenilir ve benimsenebilir değerlendirmeler yoluyla yapmıyorlar. Biz de, Ahmedî’nin doğum yerini
kesinlikle belirleyecek belgeler bulduğumuzu ileri sürebilecek durumda değiliz, ama bir iki noktayı bir
araya getirip değerlendirdiğimizde, ilgi çekici bir görünüş ortaya çıkıyor.” (Kortantamer, 1993, 6)
Kortantamer’in Amasya iddiasının dayanak noktası, Ahmedî Dîvânı’nın 231b varağında yer alan
gazeldir. Kortantamer, bu gazelde geçen bazı ifadelerin tasavvufi altyapısının yanı sıra, Ahmedî’nin
- 179 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
hayatıyla ilgili bazı nüanslar içerebileceği konusunda birtakım varsayımlar sıralamış ve şairin memleketiyle
ilgili nihai fikrini söylemiştir.
“Ahmedî, Divan’daki bir başka şiirde:
Niçe kim rûzigâr eskir benüm ışkum olur tâze
Ne rencüme nihâyet var ne hod derdüme endâze
İ binüm derdümi göre n’olısar hâlümi soran
Ser-encâmum n’olasıdur kıyâs eyle ser-âgâze
Cemâlün vasfıyıla Ahmedî nazmı safâsından
Amasiye urur ta’na bugün Mısr ile Şirâz’a
diyor. Şiirden Ahmedî’nin yaşlılığında Amasya’da bulunduğu açıkça görülüyor, ayrıca sonumuzun
ne olacağını başlangıca bakarak anla, diyen beyitte, dinî ve tasavvufi anlamların yanı sıra, şâir,
Amasya’da başlayan yaşamının Amasya’da son bulacağını da anlatmak istemiş olabilir.
Bu arada akla gelen bir soru var. Mehmet Çelebî’yle arasının pek kötü olmadığını şiirlerinden
anladığımız, çok yaşlanmış bulunan Ahmedî, ömrünün son yıllarını neden Germiyan’da değil de,
Batı Anadolu’dan –o devirdeki ulaşım durumu göz önüne alınırsa– çok uzakta bulunan Amasya’da
geçirmiştir. İnsanların genellikle yaşlılıklarında, doğup büyüdükleri yerlere duydukları özlem bilinen
bir duygudur. Ahmedî’de bu duygunun etkisi altında kalmış olabilir.
Bütün bu düşüncelerin sonucu olarak, Ahmedî’nin doğduğu yerin Germiyan değil, Rum bölgesi
olduğunu, bu bölge içinde de Amasya’nın akla yakın gelmesi gerektiğini sanıyoruz.” (Kortantamer,
1993, 7-8)
Tüm bunlardan başka bizce dikkate alınması gereken bir gerekçe de Timur’un Anadolu ve bugünkü
Orta Doğu topraklarında meydana getirdiği yıkımın şair Ahmedî’nin psikolojisini harap etmiş olmasıdır.3
Ahmedî, özellikle Bağdad, Halep ve Şam illerinin Timur tarafından yerle bir edilmesine çok içerlemiş hatta
bu yıkımdan dolayı psikolojisi bozulmuştur. Bu durumu da şiirlerinde defalarca belirtmiş ve bu şehirlerin
başına gelen felaketten dolayı duyduğu üzüntü ve sancıları beyitlerine açık açık işlemiştir. Ancak
Ahmedî’nin bu şehirleri ziyaret edip etmediği hususunda elimizde net bir bilgi yoktur. Haliyle ziyaret edip
etmediği bile meçhul olan, fakat belli ki şairin kendisini manen yakın hissettiği bu şehirlerin yıkımından
duyduğu üzüntüyü bu kadar derin bir şekilde şiirlerine defalarca aktarmışken; yine Timur tarafından
Bağdad, Halep ve Şam’dan bile daha beter hale getirilen ve şairin memleketi olduğu iddia edilen Sivas
vilayetinin Ahmedî Dîvânı’nda bir kere bile bahsinin geçmemesi normal sayılabilecek bir durum değildir.
Ahmedî gibi duygusal ve ömrü boyunca kendisine, tutunacak bir dal ve intisap edecek bir hâmî arayan bir
şairin, memleketi Sivas olsaydı, Timur’un Sivas’ta yarattığı bu yıkım, aynı Bağdad, Halep ve Şam
yıkımlarında olduğu gibi, şairin beyitlerinde yer bulmalıydı.
Ahmedî’nin Amasyalı olduğu konusundaki iddiamıza bir başka dayanak noktamız da Dîvân’ında
kullandığı yerel ağızlara ait birkaç sözcüktür. Ahmedî Dîvânı’nda geçen “sindik” ve “âñaru” sözcükleri TDK
Ağızlar Sözlüğü’ne göre Amasya dolaylarında kullanılan yerel ağza özgü sözcüklerdir. Bahsi geçen sözlüğe
göre;
Peykânı ohuñuñ ki deler kûh-ı âheni
Salsun hasûd cânına sindik bigi*ıżtırâb (79/VII-6)
…
N’ola sindik bigi hasmı iderise ıztırâb
Çün şehüñ havfından eriyüb aña*irdi ıztırâr (24/54)
beyitlerinde geçen “sindik” sözcüğü Amasya dolaylarında “civa” madeni yerine kullanılan bir
sözcüktür. İkinci olarak;
Ne yidi nûrdur ol kim felekden añarudur
Cemî’-i encüme ol yididen gelür envâr (21/13)
3 Ayrıntılı bilgi için bknz: GÜLÜM, Emrah (2021). “Ahmedî Dîvânı (İnceleme-Tenkitli Metin-Tıpkıbasım)”, Eskişehir Osmangazi
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi.
- 180 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
beytinde geçen “añaru” sözcüğü de yine aynı sözlüğe göre Amasya-Erzurum hattı boyunca “öte, öte
taraf, öteye, ileriye doğru, öbür taraf” anlamlarında kullanılan bir sözcüktür. Ahmedî’nin sayıca az da olsa
Amasya ağzında yer alan birkaç sözcüğü Dîvân’ında kullanmış olması, O’nun, Amasya ağzına bir şekilde
aşina olduğunun bir göstergesi sayılabilir. Zaten Ahmedî’nin Dîvân’ında kullandığı dilin Germiyan ağzı
değil de Karaman ağzı olduğundan ve Karaman’ın Germiyan ile Rum bölgelerinin arasında yer aldığından
yukarıda bahsetmiştik.
Özetlemek gerekirse, yukarıda bahsedilen muhtelif bilgiler ve iddialar neticesinde şair Ahmedî’nin
Amasyalı olduğunu akla yatkın buluyor; ilerleyen zamanlarda ortaya çıkabilecek yeni deliller ve bilgiler
sayesinde bu iddiamızın kanıtlanmasını ya da çürütülerek kesin bilginin ortaya çıkarılmasını umuyoruz.
•
Eğitimi ve Hayatına Dair Diğer Ayrıntılar
Kaynakların hemen hemen hepsi Ahmedî’nin ilk eğitimini Anadolu’da, ailesinin yanında aldığından
ve daha sonrasında yüksek eğitim alabilmek için Mısır’a gittiğinden bahsetmektedir. Tunca Kortantamer bu
bilgiyi Taşköprüzâde ile Kâtip Çelebî’ye dayandırdıktan sonra Ahmedî’nin eserlerinde Mısır seyahati ile
ilgili bir bilgi bulunmadığını ancak Kadı Burhanettin, Molla Fenârî, Hacı Paşa, Şeyh Bedrettin gibi tanınmış
çağdaşlarının çoğu da öğrenimlerinde aynı yolu izledikleri için bu seyahat bilgisinin doğru olabileceğini
(Kortantamer, 1993, 8) belirtmiştir.
Mecdî Efendi, Âşık Çelebî, Hasan Çelebî ve Gelibolulu Âlî, Ahmedî’nin Mısır’da Şeyh Ekmelüddin
el-Babartî’den (öl. 1384) ders aldığını aktarmaktadırlar. Şeyh Ekmelüddin, Ahmedî’nin Mısır’daki öğrencilik
yıllarında gerçekten de Kahire’de müderrislik yapmaktadır. Ayrıca Şeyh Ekmelüddin, Hanefî mezhebinin
temel eserlerinden sayılan el-Markınânî’nin kitabı Hidâye’ye şerh olarak yazdığı İnâye’si ile ün yapmıştır.
(Ersoy, 2003, 25) Ahmedî de Dîvân’ının 188b varağındaki bir beytinde kendisinin Hanefî mezhebine mensup
olduğunu ifade etmektedir:
Bi-gayr-ı dîn-i Hanîfî ko cümle edyânı
Dileriseñ ki saña rahm eyleye rahmân (64/29)
Bütün bu bahsi geçen bilgiler, Mecdî Efendi, Âşık Çelebî, Hasan Çelebî ve Gelibolulu Âlî’nin de
aktardığı gibi Ahmedî’nin gerçekten de Mısır’da Şeyh Ekmelüddin el-Babartî’den ders aldığını kanıtlar
niteliktedir. Ahmedî, Şeyh Ekmelüddin’den İslâmî ilimlerden başka tıp ve geometri sahalarında da esaslı
bilgiler edinir ve daha sonra “devrinin şâir-i pür-ma’ârifi” unvanını alarak Anadolu'ya döner. (Temizel,
2018: 110)
Şairin Mısır’daki hayatına dair bir başka anekdottan ise ilk olarak Şekâik’te bahsedilmektedir. Daha
sonra yapılan bütün çalışmalarda da bu anekdot küçük değişikliklerle aktarılmıştır. Buna anekdota göre;
“Ahmedî, Hacı Paşa ve Molla Fenârî birlikte Mısır’a ilim tahsiline gitmişler. Burada karşılaştıkları
bir şeyhe ileride ne olacaklarını sormuşlar, Şeyh de Aşık Çelebî’nin ifadesiyle onlara: “Hacı Paşa’ya
dir ki sen ‘ilm-i tıbba iştigal idersin ve Fenârî’ye dir ki sen iktibâs-ı envâr-ı ‘ulûm ile ke’en-nâr ‘alâl‘ilm iştigâl idersin ve niceleri senden süyûl-i selâmet ihtidâ içün çırâg uyandururlar. Ve Ahmedî’ye
dir ki sen şi’irle tazyî’-i evkât idersin ve ‘ulûm-ı küllîden firâg idüp fünûn-ı cüz’iye iltifât idersin.”
(Demirbilek, 2000, 19)
demiş ve öyle de olmuştur. Bu hikâye Gibb’den Reşad’a, Ergun’dan Akalın’a, Süssheim’dan Tahir’e,
Köprülü’den Banarlı’ya, Pekolcay’dan Uzunçarşılı’ya, Babinger’den Björkmann’a kadar pek çok araştırmacı
tarafından aktarılmış ve hatta yorumlanmıştır. Ancak Kortantamer’in bu hikâyenin gerçekliğine dair
şüpheleri ve hatta itirazları vardır. Kortantamer’e göre Ahmedî ve Molla Fenârî’nin medrese arkadaşlığı
yapmaları bir yana Mısır’da görüştükleri bile ihtimal dahilinde değildir. Aynı şekilde Ahmedî’nin Mısır’a
öğrenime geldiği yıllarda Hacı Paşa’nın Kalavun’un kurduğu hastanede başhekim olduğu için Ahmedî ile
Hacı Paşa’nın da medrese arkadaşı olamayacağını ve bu hikâyenin de sembolik anlamda olması gerektiğini
belirtmektedir:
“Hikâyenin gerçeğe uygunluğu araştırılmadığı için, bir yanılgıdır sürüp gidiyor. Ahmedî ve Molla
Fenârî’nin medrese arkadaşı olmak şöyle dursun, Mısır’da görüşmüş olabileceklerini bile sanmıyoruz.
Daha 1350’de Molla Fenârî dünyaya gelirken, 1334’ten önce doğmuş olan Ahmedî onaltı yaşını
aşmıştı, Molla Fenârî Mısır’a gitmeden önce Karaman’da öğrenim gördüğüne göre, o süreyi de işin
içine katarsak, on, onbeş yaşlarındaki Molla Fenârî ile otuz yaşlarındaki Ahmedî’nin yüksek öğrenimi
- 181 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
birlikte gördüklerini kabul etmek gerekir. Bu, Ahmedî’nin ya ilk ya da yüksek öğrenimine çok geç
başlamış olması demektir. Ahmedî’nin eserlerinde olsun, kaynaklarda olsun böyle bir gecikmeyi
gösteren ya da düşündüren bir iz bulamadığımız gibi; Molla Fenârî’nin Mısır’da öğrenime başladığı
yıllarda Ahmedî’nin Anadolu’ya döndüğünü anlatan bazı işaretler vardır.
Ahmedî’nin Hacı Paşa ile ilişkisine gelince, B. N. Şehsuvaroğlu, Süheyl Ünver’in arşivine dayanarak,
bunun olamayacağını söyleyip, Ahmedî’nin öğrenime geldiği yıllarda, Hacı Paşa’nın çoktan
Kalavun’un kurduğu hastahanede başhekim olduğunu ileri sürüyor.
Bizce bu durumda, yukarıdaki hikâyeyi sembolik olarak ele alıp, yorumlamak daha doğrudur. Sanırız
bu hikâyenin oluştuğu yıllarda Ahmedî başarılı bir şâir, Hacı Paşa ünlü bir hekim ve Molla Fenârî
büyük bir bilgin sayılmaktaydılar. Hikâye yalnızca onların bu yanlarını vurguluyor.” (Kortantamer,
1993, 9-10)
Ahmedî’nin Mısır’da ne kadar süre kaldığı, ne zaman Anadolu’ya döndüğü, döndükten sonra
nerelere gittiği ve ne yaptığı konusunda çok az bilgiye sahibiz. İlk olarak Taşköprüzâde ile Kâtip Çelebî’nin
belirttiği ve sonrasında 19. ve 20. yüzyıl araştırmacılarının neredeyse hepsinin kabul ettiği bilgiye göre
Ahmedî, Mısır’dan dönüşünü izleyen yıllarda Germiyan Beyi Süleymân Şah’a intisap etmiştir. Buna karşılık
Nihad Çetin’in 1951’de Konya’da bulduğu, Ahmedî’nin olduğunda kuşku bulunmayan Mirkâtü’l-Edeb’in
önsözünde, kitabın Îsâ Bey’in oğlu Hamza Bey için yazıldığı söylenir. Çetin, bu Bey’in Aydınoğlu Fahrüddin
Îsâ olduğuna inandığından, Ahmedî’nin Mısır’dan dönüşü ile Osmanlı sarayına gidişi arasında geçen sürede
yalnızca Germiyan değil, Aydın sarayında da bulunmuş olabileceği (Kortantamer, 1993: 11) sonucunu
çıkarmak mümkündür. Ahmedî’nin Mısır’dan ayrılıp Anadolu’ya geliş tarihi Kortantamer’in varsayımlarına
göre;
“Ahmedî’nin Mısır’dan döndükten sonra yaşantısının önemli bir bölümü konusunda da çok az şey
biliyoruz. Mısır’da ne kadar kaldığı belli değilse de, gerek o yıllardaki medrese öğreniminin süresi,
gerekse Kadı Burhaneddin, İbn Arapşah gibi o yıllarda yirmi bir yirmi iki yaşlarında medreseyi
bitirdiğini bildiğimiz kişilerin varlığı, Ahmedî’nin normal koşullarda, yirmi yaşı biraz aşkın, aşağı
yukarı 1354 yıllarında, öğrenimini tamamlamış olarak Anadolu’ya dönmüş olabileceğini
gösteriyorlar. Aydın ve Germiyan saraylarıyla ilişkileri de onun 1360’larda Anadolu’da olduğuna
işaret ediyor.” (Kortantamer, 1993, 10-11)
Ahmedî’nin Anadolu’ya döndükten sonraki Aydın sarayına da uğramış olma ihtimali doğruysa,
Ahmedî’nin 1354-1381 yılları arasında bir zaman diliminde Aydın sarayında bulunmuş olması
gerekmektedir. Zira Germiyanoğlu Süleymân Şah için kaleme aldığı, 1388’de Süleymân Şah’ın ölümünden
iki yıl sonra, 1390’da bitirdiği İskender-nâme eseri, şairin 1380’li yıllarda Germiyan sarayında olduğunun ilk
kanıtıdır. İkinci kanıt olarak ise Ahmedî’nin Tervîhü’l-Ervâh adlı tıp eserini yazarken bahsettiği birçok tıbbî
eser bulunurken, Hacı Paşa’nın 1381’de yazarak Aydınoğlu Fahrettin Bey’e sunduğu Şifâ’ü’l-Eskâm adlı tıp
eseri başta olmak üzere hiçbir eserinden bahsetmemiş olması gösterilebilir. Eğer ki Ahmedî 1381’den sonra
Aydın sarayında bulunmuş olsaydı, Hacı Paşa’nın eserlerinden haberdar olması ve diğer şairlerin
eserlerinden bahsettiği gibi Hacı Paşa’nın eserlerinden de bahsetmesi beklenebilirdi. Ancak bu durum
gerçekleşmediği için Ahmedî’nin 1381’den önce Aydın sarayından ayrılmış olabileceği (Kortantamer, 1993,
12) kuvvetle muhtemeldir.
Ahmedî’nin Osmanlılarla münasebeti de diğer konular gibi belirsizliklerle doludur. Kaynaklarda
Ahmedî’nin ne zaman Osmanlılara intisap ettiğiyle ilgili hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Araştırmacılar
Ahmedî’nin Osmanlı sarayına geçişini, tahmin yoluyla, Süleymân Şah’ın kızını ve onun çeyizi olarak
ülkesinin bir kısmını I. Bâyezîd’e verdiği tarih olan 1378’e; Süleymân Şah’ın 1390’daki ölümünden sonraya
ya da Emîr Süleymân’ın 1400’lerde Timur tehlikesi baş gösterince Sivas’ı bırakıp, 23 yaşlarında yeniden
Karesi, Saruhan ve Aydın bölgelerinin beyliğine gelmesine tarihlendirmişlerdir. Kortantamer, Ahmedî’nin
eserlerini dikkate alarak yaptığı bir analiz neticesinde, şairin 1390’dan önce I. Bâyezîd’le bir münasebetinin
olamayacağını belirtmiş ve böylece yukarıda bahsedilen ilk iki ihtimali çürüterek, Ahmedî’nin Osmanlılarla
münasebetinin ancak 1400lü yıllara dayanabileceğini ifade etmiştir.
“Ahmedî Divanı’nda Germiyanoğlu Süleymân Şah için en az iki, Emîr Süleymân için otuz altı,
Mehmet Çelebî için yedi, Şehzade Murat (I. Murat) için bir, Subaşı Şücâeddin Süleymân için bir ve
kimliğini bilmediğimiz bir Ayas Bey için övgü şiiri yer alıyor. Buna karşılık, I. Bâyezîd için bir tane
bile bulunmuyor. S. N. Ergun’un, Ahmedî, I. Bâyezîd için yazdığı şiirlerde, sonradan onun adını
değiştirip, yerine başkasının adını koymuş olabilir, yolundaki sanısı geçerli sayılmaz. Ahmedî,
- 182 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
Germiyan Beyi Süleymân Şah’ın ölüm yılı 1388’de, ya da birçok araştırıcının sandığı gibi daha önce,
I. Bâyezîd’in Germiyan Beyi’ne güvey olduğu 1378 yılında, gerçekten I. Bâyezîd’e katılmış olsaydı,
bunca yıl yakın ilişkiler içerisinde bulunduğu ileri sürülen I. Bâyezîd için çok sayıda övgü şiiri
yazardı. Bunlardan da hiç değilse bir ikisi elde kalırdı. Elde bu kadar kişi için yazılmış şiirleri varken,
Ahmedî neden ille de I. Bâyezîd için yazılmış şiirlerden, bir tane bile bırakmamacasına onun adını
kazısın?
Bunun yanında, Ahmedî’den söz ettiğini bildiğimiz kaynakların birinde bile Ahmedî’nin I. Bâyezîd ile
ilişkisini gösterir bir iz yoktur. […]
Bunlardan başka Ahmedî’nin bugün için kesinlikle elde olan sekiz eserinin pek çok sayıdaki
yazmasından hiçbirisi eserlerinden birisinin bile I. Bâyezîd’e sunulmuş olabileceğini göstermiyor.
Ayrıca, Ahmedî’nin İskender-nâme’ye sonradan sokuşturduğu bilinen Dâsitân-ı Tevârih-i Mülûk-ı
Âl-i Osmân’da I. Bâyezîd devri ile ilgili bilgiler büyük eksiklerle doludur. Söz gelişi, ne 1396’daki
Niğbolu Savaşı, ne de Bâyezîd’in birinci ve ikinci İstanbul Kuşatması yer alır. N. S. Banarlı’nın, bu
eksikleri, politik durum gerektirdiği için ve o devirdeki karışıklıklar dolayısıyla yazılmamış olabilirler,
yolunda açıklamaya çalışması inandırıcı değildir. Eserde benzeri pek çok olay anlatıldığına göre,
özellikle büyük bir başarı ile sonuçlanan Niğbolu Savaşı’nın yazılmaması için hiçbir politik neden
olamaz. Bu eksikliklerin geçerli olabilecek tek açıklaması vardır: Ahmedî, Osmanlı sarayında
bulunmadığı için o yıllardaki gelişmeleri yeterince izleyememiş olmalıdır.” (Kortantamer, 1993, 1415)
Ahmedî’nin Osmanlı sarayına intisabının hemen başlarında vuku bulan Timur tehdidi, 1400 yılında
Sivas’ın Timur tarafından alınması ve sonrasında da Irak ve Suriye üzerine giderek Halep, Şam ve Bağdad’ı
yerle bir etmesiyle zirveye ulaşmıştı. Bu tehdidin büyüklüğü ve özellikle de kültür merkezi sayılan
şehirlerde yarattığı tahribat, Ahmedî’nin şiirlerine üzüntü ve geleceğe dair korku olarak yansımıştır.
N’ola göñlüñ Rûm’ı yıhılsa*Ahmedî
Çün yıhıldı Şâm u Bagdâd u Haleb (151/7)
…
Şöyle kim yıhıldı vü yahıldı Bagdâd ile Şâm
‘Işkuñ eyle yıhdı yahdı göñlümüñ Mısr’ın tamâm
Şâm u Bagdâd’uñ ser-encâmını çün gördüñ nedür
Tâ ser-encâm unudıla câm içelüm subh u şâm (551/1-4)
…
Hoş geçür eyyâmı cehd it kim seni aldamasun
Kim başa çıhdı yahûz kim çıhısar eyyâmıla
Şâm’ıla Rûm’ı kogıl n’olursa olsun fitneden
Key düriş sen zâyi’ itme hîç subhı şâmıla
Bir iki ehl-i dilile sohbetüñi hâs it
‘Âm ke’l-en’âmdur oturma hergiz ‘âmıla (692/2-3-4)
gibi pek çok beytinden de anlaşılacağı gibi Ahmedî Timur’un yarattığı bu yıkıma bir hayli içerlemiş
ve psikolojik olarak etkilenmiştir. Timur’un 1402’de Ankara Savaşı’nı kazanışından sonra Ahmedî’nin
akıbeti kesinlikle bilinmemektedir. Ancak, önce Taşköprüzâde, sonra Âşık Çelebî, Hasan Çelebî ve Âlî’nin,
sonra da araştırıcılarının çoğunun anlattığı, bir ara Nasrettin Hoca’ya da mal edilen meşhur hamam
hikayesine4 göre, Ahmedî şakacılığı, hazır cevaplılığı ve keskin zekâsı yardımıyla Timur’un çevresinde
4 Âşık Çelebî’nin aktardığı rivayet’e göre; Timur ile Ahmedî bir gün hamamda sohbettelerdir. Timur, Ahmedî’den çevresindeki
güzellere değer biçmesini ister. Ahmedî de sırayla “sîm ü zer behâsı”, “dünyâ behâsı”, “cihân behâsı” diyerek güzellere değer biçer. Bu
değer biçmelerden hoşlanan Timur, Ahmedî’den kendisine değer biçmesini ister. Ahmedî de Timur’a seksen akçe değer biçer. Timur
“Be hey insafsız! Bu nasıl bir değer biçmediler? Benim yalnız belimdeki futa (peştamal) seksen akçe eder” deyince, Ahmedî “zaten ben
de ona değer biçtim, yoksa sen iki pula değmezsin” der. Şairin cesaretinden etkilenen Timur, Ahmedî’ye saygı duyar ve yanında yer
verir.
- 183 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
kendisine yer edinmiştir. Hatta, Âşık Çelebî ile Hasan Çelebî, Ahmedî’nin, Timur’a Amasya’da bir kaside
sunarak, onun dikkatini çektiğini anlatırlar. (Kortantamer, 1993, 20)
Ancak bu bilgilerin ve rivayetlerin aksine, Ahmedî’nin Dîvân’ı da dahil olmak üzere hiçbir eserinde
Timur’la herhangi bir yakınlığa dair iz bulunmamaktadır. Aksine İskender-nâme ve Cemşîd ü Hûrşîd
mesnevilerinde Timur’a hakarete varan yergileri bulunmaktadır. Ancak yine de Ahmedî, eğer Ankara
Savaşı’ndan sonra Germiyan’da kaldıysa, Timur’la karşılaşmış olabilir. Çünkü Timur’un savaş sonrasında
Germiyan Beyi Yakub’a dört ay gibi bir süreliğine misafir olduğu bilinmektedir. (Kortantamer, 1993: 20-21)
Ankara Savaşı sonrasında Emîr Süleymân 1403 yılında Edirne’de hükümdarlığını ilan ettikten sonra,
1405 yılında Mehmet Çelebî’nin elinden Bursa’yı alır. Ancak Ahmedî’nin Emîr Süleymân’a Bursa’da mı,
yoksa Edirne’de mi katıldığı konusu tam olarak bilinmemektedir. Ancak Ahmedî’nin şiirlerinden yola
çıkarak bir analiz yapacak olursak, Ahmedî’nin Emîr Süleymân’a 1404 yılında veya öncesinde Edirne’de
katıldığı sonucuna varabiliriz:
“Ahmedî, Divan’da yer alan, Emîr Süleymân için yazılmış bir kasîdede güneşin Koç Burcu’na
girdiğini, bahar geldiği için içmek gerektiğini, ama Ramazan olduğundan rahat içemediklerini dile
getiriyor:
Çün yine taht-gehi oldı günüñ burc-ı hamel
Nâmiye ‘âmiline degdi girü şugl-ı ‘amel
Güneş Koç Burcu’na 21 Mart-20 Nisan arasında girdiğinden Ramazan aynı süreye Ahmedî’nin
yaşamı boyunca üç defa denk gelmiştir. Birincisi 1335-1339, ikincisi 1367-1371 ve üçüncüsü 14011405 yılları arasındadır. Birincisinde Ahmedî küçük bir çocuktu. İkincisinde Emîr Süleymân dünyaya
gelmemişti. Öyleyse bu kasîde 1401-1405 arasında yazılmış olmalıdır. Şiirde, Ramazan’ın, Güneş Koç
Burcu’na girmeden önce başladığı açıkça görülmektedir. Bu ise yalnızca 1404-1405 yıllarında söz
konusu idi. Ramazan 1405 yılının üçüncü ayında başlamıştı. Emîr Süleymân Bursa’ya 1405 yılı
sonunda geçti. Şiirde taht kavgasının izleri açıkça görülebiliyor. Bütün bunlar göz önüne alındığında
şiirin Emîr Süleymân’a 1404 yılında ya da 1405 yılı başlarında Edirne’de sunulduğu anlaşılır.
Gene bu şiirde yer alan:
Ne durur senden ırah taht-ı selâtîn bî-tâc
Şöyle kim sensüz olur sadr-ı imâret muhtel
beyti de şiirin, tahtın bulunduğu yer sayılan Bursa’dan uzakta yazıldığını gösteriyor.
Bir başka şiirde yer alan aşağıdaki beyit de -Rum ili sözünün, Avrupa yakası için kullanılan, 14. ve
15. yüzyıllarda artık oturmuş bir kavram olduğunu bildiğimize göre- bu görüşü destekliyor:
Söziçün Ahmedî’nüñ Rûm iline
Gelür tahsîn ‘Irâk u Isfahân’dan” (Kortantamer, 1993, 22-23)
Ahmedî’nin şiirlerinde özellikle Bursa’nın ele geçirilişi çok canlı bir şekilde anlatılmaktadır. Ahmedî,
Emîr Süleymân’ın Bursa’ya girişini ve oradaki yaşantısını anlatırken, Bursa’yı çok beğendiğini dile getirmiş;
ancak Dîvân’ında Bursa için yazdığı şiirde ve özellikle de Tervîhü’l-Ervâh adlı tıp eserinde Bursalı fakih ve
sofulara çok ağır hakaretler etmiştir.
Firdevs durur Bursa kamu vechile lîkin
Gerekmezidi anda bu hayyât u ‘ekârîb (144/9)
…
Bursa hûb şehrdür lîkin
Halkı gâyet garîb düşmendür
Fukahâsı durur kamu süfehâ
Sûfîleri kamudan edvendür (31/12-13)
Ahmedî’nin şiirlerinden anlaşıldığı kadarıyla bir ara Emîr Süleymân’dan ayrı düşmüştür.
Muhtemelen şairin ayağını kaydırmak isteyenlerce, onun şiirlerindeki bazı eleştiriler sebebiyle kışkırtılan
Emîr Süleymân, şaire yüz çevirmiş ve onu himayesinden uzaklaştırmıştır. O dönemler ortadan kaybolan
şairin nerede ve ne yaptığı bilinmemektedir. Daha sonra yazdığı bir şiirle kendini affettiren Ahmedî,
- 184 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
yeniden Emîr Süleymân’ın yakınında kendine yer bulmuş, toplantılarına katılmaya başlamıştır. Ahmedî’nin
şiirlerinde öncelikle bu ayrılıktan duyduğu üzüntüyü, sonra da affedilmenin ve kavuşmanın verdiği
mutluluğu çok net bir şekilde görebilmek mümkündür.
Pâdişâhuñ gül yüzinden bini mahrûm eyledi
Bu gözüm kim kût oldı lâle bigi kan aña
Şâhı göreli gözüm çün itmedi gayra nazar
Niredendür bu belâ vü renc-i bî-pâyân aña
Ne güher kim nazm itdüm medhde bagışladum
Ol şehâ kim hâk-i rehdür la’lile mercân aña
Lîki bu gûher bahâsın şâhdan nakd isterem
Va’de vü nisye dirise yoh durur imkân aña (6/45-46-47-48)
Mehmet Çelebî ve bazı Anadolu beylerinin yardımı ile Rumeli’ye geçen Mûsâ Çelebî tehlikesi baş
gösterince, Emîr Süleymân, Bursa’yı bırakarak Rumeli’ye geçer ve Mûsâ Çelebî ile savaşır. Savaşı kazanan
Emîr Süleymân, kaçan Mûsâ Çelebî’nin peşinden gitmek yerine içki meclislerine dönünce, toparlanan Mûsâ
Çelebî 1410 yılında bir baskında bulunur. Emîr Süleymân’ı sarhoş yakalayan ve onun maiyetindeki bazı
komutanları kendi safına çeken Mûsâ Çelebî, baskında başarılı olur, Emîr Süleymân da kaçmak zorunda
kalır. Bu süre içerisinde Ahmedî’nin Emîr Süleymân’la olup olmadığı tam olarak bilinmiyor. Ancak
şiirlerinden anlaşıldığı kadarıyla, Mehmet Çelebî, Emîr Süleymân’ın ayrılışından hemen sonra Bursa’ya
geldiğinde, Ahmedî ona yanaşmaya çalışmış ve bunda da başarılı olmuştur. Bunu Mehmet Çelebî için
kaleme aldığı toplam sekiz şiir içerisindeki özellikle üç kasideden anlıyoruz.
“İlk kasidede Ahmedî, Tanrı’ya, Mehmet Çelebî yine tahtını ve başkentini ele geçirdiği için şükreder.
Mehmet Çelebî’yi övüp, onun düşmanının tasadan dönüp durmakta olduğunu anlatarak, sözü
kendisine getirir. Talihsizliğinden, çektiklerinden, kimsenin kendisini korumadığından, kendinin
umutla Mehmet Çelebî’ye yöneldiğinden söz eder.
İkinci kasideden Mehmet Çelebî’nin Bursa’ya 1409-1410 kışından biraz önce geldiğini anlıyoruz.
Ahmedî önce Mehmet Çelebî’nin tahtına gelişini duyurur. Tanrı’nın Mehmet Çelebî’yi ülkeyi
yönetsin diye seçtiğini, onun da bu yüzden ülkeyi ele geçirdiğini söyler ve ülkeye hükümdar olarak
onun yaraştığını belirtir. Sonra kışın başladığını, kendisinin kuıruı bir dal gibi güçsüz olduğunu, bu
yüzden birkaç gün Mehmet Çelebî’yi ziyarete gidemediğini anlatıp af diler. Hükümdar için bir şiir
getirmiştir. Onu sunar.
Üçüncü kasidede Mehmet Çelebî güneşe, düşmanı kara bir buluta benzetilir. Bulut gidince güneş
parlamaya başlamıştır. Ahmedî, kendisini genç ruhlu ihtiyar (pîr-i cuvân-dil) diye tanıtıp,
hükümdardan ilgi bekler.” (Kortantamer, 1993, 27)
Bunların dışında 1410’da yazdığı belli olan bir kasidesinde Ramazan’ın geldiğini söyleyerek, çektiği
sıkıntıları dile getiren şair, Mehmet Çelebî’den sıkıntılarının giderilmesi yönünde yardım talebinde bulunur.
Yalnızca Türk-İslam Eserleri ve Düğümlü Baba nüshalarında bulunan bir kasidede ise, Ahmedî, insanların
anlayışsızlığı, aldatıcılığı ve kötülüğünden yakınır. Mehmet Çelebî’nin kenti ele geçirmesinin üzerinden çok
geçmemiş olmasına rağmen Ahmedî’nin böyle bir şiir yazarak, bu şiirin karşılığında Mehmet Çelebî’den
değerli bir at istemesi, aralarının bir hayli iyi olduğunun bir göstergesi sayılabilir (Kortantamer, 1993, 27).
Şehüñ boyına durur cüst bu libâs velî
Bahâsıdur anuñ iy şâh merkeb-i reh-vâr
Eyerlü olurısa at viriser sultân
Gerek ki ola piyâde öñümde Sâm-ı süvâr (25/50-51)
Ahmedî’nin elde bulunan şiirleri arasında Mehmet Çelebî’nin, o yıllarda altı yedi yaşlarında olan
oğlu Şehzâde Murat için bayram dolayısıyla yazılmış bir şiir de vardır. Şehzâde Murat 1404’te Amasya’da
doğmuş, Emîr Süleymân Rumeli’ye geçince, babasıyla beraber Bursa’ya gelmiş, 1413’te babasıyla Edirne’ye
geçmiş ve 1416’da (Ahmedî’nin ölümünden sonra) Amasya’ya gönderilmiştir. Bu şiirden ve kronolojiden
anlaşılıyor ki Ahmedî ve Şehzâde Murat 1409-1410 yıllarında Bursa’da beraber bulunmuşlardır. Aydın ve
Germiyan saraylarında hocalığı da bulunan Ahmedî, Şehzâde’nin hocalığını yapmış veya yapmayı ummuş
- 185 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
da olabilir. Nitekim Ahmedî’nin en güzel nüshası sayılabilecek olan Hamidiye nüshasının derlenmesi emrini
de Şehzâde Murat, Sultan olduktan sonra Ahmedî’ye hürmeten vermiştir.
Mehmet Çelebî için kaleme aldığı şiirlerden anlaşıldığı kadarıyla Mehmet Çelebî’nin efradından olan
bir grup tarafından eski şiirleri sebebiyle sürekli eleştirilen Ahmedî, bu durumdan şikâyet etmiştir. Bir vesile
ile Mehmet Çelebî’den uzaklaşmak zorunda kalan ve bilindiği kadarıyla divan katipliği göreviyle
Amasya’ya gönderilen Ahmedî, bu ayrılıktan yakınmış ve yeniden huzura gelebilmek için gece gündüz dua
ettiğini belirtmiştir. Bu sırada Emîr Süleymân’ın ölüm haberini alan Ahmedî, içinde bulunduğu derin
üzüntü ve yas halini mısralara dökmüş ve Emîr Süleymân için meşhur mersiyeyi kaleme almıştır. Ahmedî,
mersiyede meşru hükümdarın Emîr Süleymân olduğunu, Mehmet Çelebî’nin ise onun varisi olduğunu
belirterek, Mehmet Çelebî’den Emîr Süleymân’ın intikamını almasını istemiştir.5
•
Ölümü ve Kabri
Ahmedî’nin ölümüyle ilgili kesin bilgi veren tek kaynak Mecdî Efendi’dir. Mecdî Efendi Ahmedî’nin
seksen yaşını aşkınken, 1412 yılında Amasya’da öldüğünü; Fuad Köprülü ise Ahmedî’nin ömrünün son
günlerini Amasya’da divan kâtibi olarak geçirdiğini belirtmektedirler (Kortantamer, 1980, 29).
Bu bilgilere rağmen, tıpkı Ahmedî’nin doğum yerinde olduğu gibi, ölüm yeri ve kabri konusunda da
ihtilaf yaratan bilgiler öne sürülmüştür. Bu farklı bilgilerin başını da İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın Kütahya
Şehri adlı eserinde Ahmedî hakkında yazdığı bilgiler çekmektedir. Uzunçarşılı, herhangi bir kaynak
göstermeden Ahmedî’nin Kütahya’da öldüğünü ve kabrinin de orada olduğunu belirtmektedir.
(Uzunçarşılı, 1932: 216)
Kabrinin yeri konusunda Uzunçarşılı ile benzer bir fikir belirten bir diğer araştırmacı Bedii N.
Şehsuvaroğlu’dur. Şehsuvaroğlu’na göre de Ahmedî’nin kabri Kütahya’dadır.
“80 küsur yıllık uzun ömründe her tutunduğu dalın kırıldığını gören bu bahtsız insan, hayatının son
günlerini sıkıntılı geçirmiş ve bir rivayete göre nihayet divan katipliği yapmakta iken h. 815, m. 1413
sonlarında Amasya’da vefat etmiştir. Kabri Kütahya’dadır (Şehsuvaroğlu, 1954, 9).
Nihad Sami Banarlı mezar yeri konusundaki ihtilafı ve bu ihtilafın mazur karşılanabileceğini şu
şekilde açıklamıştır:
“Şark kaynakları sanatkarın Amasya’da öldüğü hakkında iştirak etmektedirler. Böyle olduğu halde
Prof. İsmail Hakkı, Kütahya Şehri isimli eserinde Ahmedî’nin Kütahya’da vefat ettiğini ısrarla
söylüyor. Filhakika Kütahya Vahid Paşa Kütüphanesi memuru H. Aydın’dan aldığım bir mektupta
“Şair Ahmedî’nin mezarı şimdilik Kütahya’da malum değildir” denilmesine ve Âlî’nin şair hakkında
“Sivas vilâyetinden olduğuna şüphe yoktur” diye ısrar etmesine rağmen, hayatının ilk zamanlarında
her yerden çok Germiyan’a bağlı olduğu göze çarpan Ahmedî’nin ölümünün de Germiyan beyliğinin
payitahtı olan Kütahya’da vuku buluşu rivayetini oldukça manalı bir malumat olarak karşılamak
lazımgelmektedir.” (Banarlı, 1939, 7)
Yine Nihat Sami Banarlı’nın Dâsitân-ı Tevârîh-i Mülûk-ı Âl-i Osmân ve Cemşîd ve Hûrşîd Mesnevisi adlı
çalışmasında, Tahir Bey’in Osmanlı Müellifleri’nden yaptığı alıntıya göre şairin mezarı Amasya’dadır ancak
yeri bilinmemektedir.
“815’te Amasya’da irtihal eyledi ise de mezarı malum değildir.” (Banarlı, 1939, 7)
Ahmedî’nin mezarının bugün malum olmamasının sebepleri muhteliftir. Bu sebeplerin ilki dönemin
siyasi şartlarının gayet karışık ve nizamdan uzak olması; ikincisi Amasya’nın Kuzey Anadolu fay hattı
üzerinde bulunmasından mütevellit, Amasya’daki tarihi yapıların ve bilhassa mezarların defalarca
depremler tarafından hasara uğraması; üçüncüsü Amasya Belediyesi tarafından yıllar içinde alınan imar
kararlarının tarihi mezarlıkları ve mezarları tahrip etmesi; dördüncüsü kitabesiz bir şekilde dikilen boş
mezar taşlarının olması; beşincisi bazı tarihi mezarların günümüzde özel mülkiyet içerisinde kalması ve
mülk sahiplerinin bu mezarların incelenmesine rıza göstermemeleri; altıncısı ve belki de en acısı ise mezar
taşlarının ve kitabelerinin, şehir halkı tarafından bahçe duvarlarında veya derme çatma yaptıkları yapılarda
yapı malzemesi niyetine kullanılmış olması sayılabilir.
5 Ayrıntılı bilgi için bknz: GÜLÜM, Emrah (2021). “Ahmedî Dîvânı (İnceleme-Tenkitli Metin-Tıpkıbasım)”, Eskişehir Osmangazi
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi.
- 186 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
Bu konuyu destekleyici nitelikte olan bilgilere sanat tarihçisi Muzaffer Doğanbaş’ın Amasya Kitabeleri
ve Mezar Taşları adlı kitabında rastlıyoruz:
“Amasya şehir dokusu içerisinde yer alan mezarlıklar ve hazirelerde birçok mezar taşı bulunmaktadır.
Bu mezar taşları büyük bir çoğunlukla Osmanlı dönemine ait kültür varlıklarındandır. Mezar
taşlarının önemli bir kısmı kitabeli olmakla birlikte bazılarında ne yazık ki herhangi bir kitabeye yer
verilmemiştir.
…
Amasya şehir merkezinde tarihi mezarlık olarak günümüze gelebilmiş iki örnek bulunmaktadır. Bu
mezarlıklar, Halifet mezarlığı ile Memi Dede mezarlığıdır. Bu iki mezarlık dışında, Yüzevler
mahallesinde modern binalar arasında dar bir alana sıkışmış olan bir mezarlık daha vardır ki
içerisinde birkaç mezar bulunmaktadır. Ne yazık ki buradaki mezar taşlarında herhangi bir kitabe
bulunmamaktadır. Bu örnekler dışında geçmişte varlığını bildiğimiz bazı mezarlıklar da vardır.
Örneğin bu konuda merhum Amasyalı tarihçi Osman Fevzi Olcay 1967 yılında yazmış olduğu bir
eserinde, günümüze ulaşamamış bir mezarlık hakkında bilgi vermektedir.
…
Belirtilen mezarlık dışında verilebilecek ikinci bir örnek Pirler mezarlığıdır. Bu mezarlık günümüzde
Pirler Parkı olarak bilinen yerin eteklerinde bulunmaktaydı. Fransız Sanat Tarihçisi Albert Gabriel’in
eserinde kısmen bir fotoğrafı görülen bu tarihi mezarlık ne yazık ki günümüze ulaşamamıştır. Sofular
mahallesindeki bu mezarlığın taşları nereye gitti bilinmemekle birlikte günümüzde bu mahalledeki bir
evin bahçe duvarında birkaç parça mezar taşının devşirme malzeme olarak kullanılmış olduğu
görülür.” (Doğanbaş, 2016, 7-9)
…
“Üçler Camii Haziresi: Amasya’nın üçler mahallesinde, Üçler Camii’nin batı köşesinde çok küçük bir
haziredir. Aslında bu hazirenin biraz daha büyük olduğu ancak sonradan şehircilik faaliyetleri
sırasında olsa gerek bu alandan dar bir yolun geçirildiği ve hazirenin devamındaki mezarların bir
kısmının özel mülk içerisinde kaldığı anlaşılmaktadır. Özel mülk içerisinde kalan bu kısım ev
sahiplerinin zorluk çıkarması nedeniyle ne yazık ki kolaylıkla ziyaret edilememektedir.” (Doğanbaş,
2016, 11)
Ayrıca Osman Fevzi Olcay’ın Amasya Hatıraları “Bildiklerim-Gördüklerim-İşittiklerim ile Amasya” adlı
kitabında bugünkü Meydan Köprü mahallesi, eski adıyla Kurşunlu mahallesinde yer alan tarihi bir
kabristandan bahsedilir. Olcay’ın aktardığına göre bu kabristanda Amasya’da yetişip vefat eden alimler,
fazilet sahipleri ve büyük şahsiyetler metfundur. Ancak zaman içerisinde metruk hale gelen bu kabristan,
Amasya Belediyesi tarafından Arabacı Şükrü usta isimli bir zata satılmış, bu zat da bu mezarlığı yerle
yeksan edip üzerine bir otomobil imalathanesi kurmuştur.
“İstasyona giderken nehrin kenarını takip eden meyve bağları vardır. Önceleri istasyona yakın yolun
kenarında tarihi, metruk bir kabristan vardı. Zamanında bu kabristanda Amasya’da yetişip vefat eden
âlimler, fazilet sahipleri ve büyük şahsiyetlerin metfun bulundukları söylenirdi. Fakat sonraları
metruk bir durum almış olması itibariyle burasını Amasya Belediyesi, Arabacı Şükrü Usta adlı bir
zata satmıştır. O da buraya muazzam bir bina yaptırmış ve Şark Araba İmalathanesi adında bir
müessese kurmuştur.” (Olcay, 2016, 41)
Bu konuda biz de Amasya Belediyesi ve Amasya Mezarlıklar Müdürlüğü ile kurmaya çalıştığımız
ancak başarısız olduğumuz irtibatlar neticesinde, maalesef ki Ahmedî’nin mezarının yeri konusunu
netleştirecek yeni bir bilgiye ulaşamadık.
Uzun lafın kısası, Ahmedî konusunda, maalesef ki bütün bilgilerde olduğu gibi, ölüm yeri ve kabri
konusunda da bilgi karmaşası mevcuttur. Eldeki veriler incelenip değerlendirildiği zaman, Ahmedî’nin
seksen yaşını aşkınken, h. 815 / m. 1412-13 yılında, divan kâtibi görevini yürüttüğü esnada, Amasya’da
vefat ettiği ve kabrinin de burada olduğu en kuvvetli ve genel geçer olasılıktır. Ancak yukarıda
bahsettiğimiz nedenlerledir ki şair Ahmedî’nin mezarı Amasya’da olsa bile, günümüzde bu mezarın tespiti
mümkün değildir.
2. ŞAİR AHMEDÎ’NİN ESERLERİ
- 187 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
Ahmedî hakkındaki bilgilerin yetersiz, eksik ve hatta yanlış olduğundan yukarıda bahsetmiştik.
Maalesef aynı durum şairin eserleri için de geçerlidir. Zira bugün bile Ahmedî’nin eserlerinin toplam
sayısına ve elde olan eserlerin bazılarının telif yeri ve tarihi gibi bilgilerine ulaşılamamaktadır. Ayrıca
Ahmedî ile aynı dönemde yaşayıp aynı mahlası kullanan birden fazla şairin olmasından kaynaklanan bir
karmaşa da söz konusudur ki bu karmaşa neticesinde kaynaklarda, bu makaleye konu olan şair Ahmedî’ye
isnad edilen birçok eserden bahsedilmektedir.6
•
Dîvân
Ahmedî Dîvânı’na ait bilinen ve tespit edilen 7 nüsha vardır. Bunlar; Hamidiye, Türk-İslam Eserleri
Müzesi, Düğümlü Baba, Topkapı, Vatikan, British Museum ve Diyanet İşleri Başkanlığı nüshalarıdır.
Tamamı müstensih nüshası olan bu nüshalar dışında Ahmedî Dîvânı’na ait bir müellif nüshası şu ana kadar
bulunamamıştır.
1. Hamidiye Nüshası: Süleymâniye Medresesi Murad Molla Kütüphanesi Hamidiye Kitaplığı’nda
1082 numarada kayıtlıdır. 273 varak, 17 satır, harekeli nesih hattıyla yazılmıştır. İstinsah tarihi h. 840 (m.
1436-1437), müstensihi ise Ahmed bin Mahmud Aksarayî’dir. İç kapağında I. Abdülhamid’in tuğralı vakıf
mührü ile vakfı tescil eden Ali Behçet Efendi’nin mührü basılıdır. 1b ve 2a sayfalarındaki daireler içinde II.
Murad’ın adı yaldızlı bir şekilde yazılmış ve eserin II. Murad adına istinsah ettirildiği bilgisi verilmiştir.
İçindeki mazumeler şekil itibariyle ayrılmamış, tevhîd, na’t, kaside, gazel gibi nazım şekilleri kafiyelerine
göre dizilmiştir. Toplamda 781+2 manzume vardır. Bu fazladan 2 manzumenin yer aldığı varağı da
eklediğimiz zaman Hamidiye nüshası toplam 273 varak ve 782 tam, 1 yarım olmak üzere 783 şiir ve 8262
beyitten müteşekkildir. İmla ve kelime tercihleri bakımından diğer bütün nüshalardan farklıdır. Süslü ve
özel hazırlanan bir nüsha olmasına rağmen çok fazla yazım ve hareke hatası bulunmaktadır.
2. Türk-İslam Eserleri Müzesi Nüshası: Türk-İslam Eserleri Müzesi Kütüphanesi 2010 numarada
kayıtlıdır. 211 varak, cetvel içi 14 satır, harekesiz talil hattıyla kaleme alınmıştır. İstinsah tarihi h. 851 (m.
1447-1448), müstensihi ise Şeyh Şıblî Semerkandî’dir. Bütün sayfaları derkenar edilmiştir. Manzumelerin
sıralaması her sayfa için önce cetvel içi sonra derkenar kısmı şeklinde ilerlemektedir. İlk varakta Vezîr-i
Azam Ali Paşa’nın vakıf mührü vardır. İlk 162 varakta Ahmedî Dîvânı, sondan 49 varakta ise Şeyhî Dîvânı ve
Harname bulunmaktadır. Ahmedî Dîvânı’nın sonunda kırmızı mürekkeple “tam” kaydı düşülmüş, cildin son
varağında ise ketebe kaydının ardından ilk varakta olduğu gibi vakıf mührü basılmıştır. Türk-İslam Eserleri
nüshası 162 varağı Ahmedî Dîvânı olmak üzere toplam 211 varak, 809 şiir ve 8495 beyitten müteşekkildir. En
temiz ve en az hatalı nüshadır.
3. Düğümlü Baba Nüshası: Süleymâniye Medresesi Murad Molla Kütüphanesi Düğümlü Baba
Kitaplığı’nda 401 numarada kayıtlıdır. Sayfalarındaki satır sayısında bir standart olmamakla birlikte 12, 13,
14 satır arasında değişmektedir. Toplamda 8+317 varaktır. En baştan 8 varakta Agehî’nin muaşşer bendi ve
Sâdî’nin birkaç mazumesi bulunmaktadır. Ahmedî Dîvânı 9a sayfasından başlamaktadır. Dîvânî hattıyla
kaleme alınmıştır. İstinsah tarihi ve müstensihi bilinmemektedir. Teclidi ve şirazesi bozulmuş ve daha
sonradan tamir görerek yeniden, ancak bozuk haliyle ciltlenmiştir. Bu sebeple çok fazla eksik sayfası vardır.
Kopan sayfalar sebebiyle eksik şiirler mevcuttur. Muhtelif yerlerinde Düğümlü Baba’nın vakıf mührü
vardır. Toplamda 325 varak, bazıları eksik olan 788 şiir ve 7973 beyitten müteşekkildir. Tashih görmüş, yer
yer derkenarlara düzeltmeler yapılmıştır.
4. Topkapı Nüshası: Topkapı Saraya Müzesi, Koğuşlar Kitaplığı K1015 numarada kayıtlıdır. 285
varaktır. Nesih hattıyla yazılmış, harekeli ve 17 satırdır. İstinsah tarihi ve müstensihi hakkında bilgi mevcut
değildir. Teclidi esnasından varaklar birbirine karışmış ve yerleri değişik bir şekilde ciltlenmiştir. Şirazesi
dağılmış, eksik bir nüshadır. Bu nedenle eksik şiirler mevcuttur. Müstensih hataları çok fazladır. Daha
sonradan kısmen tashih görmüştür. Toplamda 285 varak, 791 şiir ve 7893 beyitten müteşekkildir.
5. Vatikan Nüshası: Biblioteca Apostolica Vaticana’da Vat.Turco 196 numarada kayıtlıdır.
Süleymâniye Kütüphanesi mikrofilm arşivinde 2122 numaradadır. 203 varak, 14-15 satırdır. Nesih hattıyla
harekeli olarak kaleme alınmıştır. İstinsah tarihi h. 851 (m. 1447-1448), müstensihi ise meçhuldür. Teclidi ve
şirazesi bozuktur. Sayfaları karışık bir şekilde yeniden birleştirilmiştir. Ancak doğru sıralaması yapıldığı
zaman, nüshanın tam ortasına denk gelen büyük bir bölüm kayıptır. Kalan kısımlarda da bazı sayfalar
6 Ayrıntılı bilgi için bknz: Emrah Gülüm (2021). Ahmedî Dîvânı (İnceleme-Tenkitli Metin-Tıpkıbasım). Basılmamış Doktora Tezi, Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
- 188 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
eksiktir. Toplamda 203 varak, 522 şiir ve 5501 beyitten müteşekkildir. Müstensihten kaynaklanan yazım ve
hareke hataları mevcuttur.
6. British Museum Nüshası: British Museum OPB+MSS bölümünde OR4127 katalog numarasıyla
kayıtlıdır. Süleymâniye Kütüphanesi mikrofilm arşivinde 1944 numarada, Ankara Milli Kütüphanesi
mikrofilm arşivinde de 502713 numaradadır. 199 varak, nesih hattıyla harekeli olarak kaleme alınmış, 17
satırdır. İstinsah tarihi h. 843 (m. 1439-1440), müstensihi ise belli değildir. Müstensihten kaynaklı olarak çoğu
yerinde vezin ve hareke hatası yapılmıştır. Toplamda 199 varak, 552 şiir ve 5638 beyitten müteşekkildir.
Müstensihten kaynaklanan bolca kelime hatası vardır. Nüshalar arasında en çok hataya sahip nüshadır.
Hatalardan dolayı çoğu mısra vezne uymaz. Yer yer tashih görmüş olsa da gördüğü tashih çok az ve
yetersizdir.
7. Diyanet İşleri Başkanlığı Nüshası: Diyanet İşleri Başkanlığı Kütüphanesi 810 23 katalog
numarasında kayıtlıdır. 178 varak, nesih hattıyla harekeli olarak kaleme alınmış, 2 sütun, 15 satırdır. İstinsah
tarihi h. 29 Safer 831 (m. 22 Kasım 1427), müstensihi ise Ahmed b. Yusuf Hafız Kırşehrî’dir. Şirazesi
dağılmış, formaları gevşemiş, varakları yer yer karışmış olarak yeniden ciltlenmiştir. Dîvân’ın iyi
sayılabilecek nüshalarından biri olmasına karşın baş kısmında eksik varaklar olduğundan elif harfli şiirlerin
büyük kısmı yoktur. Baş kısmının haricinde de yer yer eksik varaklar mevcuttur. Şiirler alfabetik olarak
dizilmiş, gazellerin son bulduğu 178a varağına ferağ kaydı düşülmüştür. Rakabe kaydının da bulunduğu bu
nüshada, diğer nüshaların hiçbirinde olmayan ve muhtemelen Îsâ Bey’in oğlu Hamza Bey için yazılmış 40
beyitlik bir mersiye vardır. Toplamda 178 varak, 629 şiir ve 5002 beyitten müteşekkildir.
Genelleyecek olursak tespit edilen ve yukarıda bahsedilen 7 Dîvân nüshasında ve bu nüshalara ek
olarak üzerine çalışma yapılmış olan 6 nazire mecmuasında Ahmedî adına kayıtlı olan şiirler 8 tevhid, 4 na’t,
26 Emîr Süleymân methiyesi, 6 Sultan Mehmed methiyesi, 1 Îsâ peygamber methiyesi, 10 bahariyye, 1
hazaniyye, 15 nasihat, 1 rumuz, 1 bülbüliyye, 1 menekşe-nâme, 1 de konusu belirsiz kaside olmak üzere
toplam 75 kaside; 2 tercî’-i bend, 8 terkîb-i bend, 1 muhammes ve 778 gazel olmak üzere toplamda 864’tür.
Bu şiirlerin toplam beyit sayısı ise 9110’dur.
Ahmedî Dîvânı üzerine bugüne kadar Tunca Kortantamer, Yaşar Akdoğan, Melike Erdem Günyüz ve
şahsım tarafından hazırlanan dört ayrı doktora çalışması; doğrudan Dîvân’la ilgili üç yükseklisans tezi;
onlarca da makale ve bildiri bulunmaktadır.
•
İskender-nâme
Dîvân’ından sonra Ahmedî’nin en kıymetli eseri sayılmaktadır. Fars edebiyatında ilk olarak Nizâmî
tarafından kaleme alınan eser, Türk edebiyatına Ahmedî’nin ona yazdığı nazire sayesinde girmiştir. XIV.
yüzyılda kaleme alınan mesnevilerin en önemlilerinden biri olmasının yanı sıra, Türk edebiyatında yazılan
ilk ve en başarılı İskender-nâme’dir.
Nizâmî, Nevâî ve Firdevsî’den farklı olarak aruzun fâ’ilâtün / fâ’ilâtün / fâ’ilün kalıbıyla yazılan ve h.
792 / m. 1390’da bitirilen esere, çeşitli nüshalarındaki farklılıklardan h. 812 / m. 1410 ya da h. 813 / m. 1411
yılına kadar bazı ilavelerin yapıldığı anlaşılmaktadır. Ahmedî, eserin bitiş tarihini mesnevinin sonunda
“Der-Temsîl ve Hâtime-i Kitâb” başlıklı “bitiş bölümü”nde belirtmiştir (Kartal, 2018, 26).
Mustafâ’nun hicretinden bellü bil
Kim yidi yüz toksan ikinciydi yıl
Evveliyidi rebîü’l-âhirün
Ki oldı nazmı hatm işbu defterün
Şeh Sikender’den dahı geçmişdi hem
Bin yidi yüz yıl u bir bî-bîş ü kem
Yidi yüz dört yıl olalı Yezdecird
Pâzişâh olup Acem cümle aña gird
Hem Melikşâh devletinden dahı bil
Ki ol yılıdı üç yüz ü onıncı yıl
- 189 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
Şükr kim bu defter-i gevher-nizâm
Böyle hoş tertîbile oldı temâm (B. 8730-8735) (Demirbilek, 2000, 556)
Emîr Süleymân’a sunulan eserin beyit sayısı 8-9 bin civarındadır. İsmail Ünver neşrinde eserin
toplam beyit sayısı 8754 olarak tespit edilmiştir. (Ünver’den aktaran Kartal, 2018: 26) Ancak Ahmedî yine
mesnevinin sonunda bulunan “Târih-i Nazm-ı İskender-nâme” başlıklı bölümde mesnevinin 8250 beyit
olduğunu belirtmiştir.
Bil ki işbu ‘ıkd dürcindeki dür
‘Akd-i destile sekiz bin dânedür
Hem iki yüz elli anunla bile
Rahmet ana kim güher kadrin bile (B. 8753-8754) (Demirbilek, 2000, 557)
Ahmedî’nin bu eseri, İskender’in İran edebiyatında efsaneleşmiş hayatının yanı sıra tıp, ahlak,
felsefe, coğrafya, astronomi, metalürji, siyaset, tarih gibi konuları da kapsayan didaktik bir mesnevidir.
İskender’in hayatını çerçeve hikâye olarak kullanan Ahmedî, bütün hayat birikimini bu eserde ortaya
koymuştur. (Mimir, 2012, 29). Bunun yanı sıra Ahmedî’nin eserinde yer verdiği diğer bir konu da eğlence
meclisleridir Ahmedî, saray bahçelerinde mutribler, sâkîler ve çengiler eşliğinde gerçekleşen bu eğlenceleri
de günümüze taşımayı başarır. Kendi döneminde kabul edilen eğlence anlayışına ve bezmlere ışık tutar
(Mimir, 2012, 30).
Ahmedî’nin bu eseri Nizâmî’nin aynı adlı eserinin basit bir tercümesi değildir. Ahmedî kendi
eserine, orijinalinde olmayan bölümler ve konular ekleyerek onu orijinal bir eser hüviyetine
büründürmüştür. Ahmedî’nin mesnevisinin ansiklopedik bir yönü vardır ve bu yönü edebî yönünden daha
da ön plandadır.
İskender-nâme’nin tıpkıbasımını yayımlayan İsmail Ünver yurt içinde ve yurt dışında 75’in üzerinde
nüsha tespit ettiğini belirtmiştir.
Dîvân’dan sonra Ahmedî’nin en kıymetli eseri olan İskender-nâme hakkında kıymeti mukabilince
onlarca çalışma yapılmıştır. Serpil Bağcı, Salih Demirbilek, Hasan Akçay, Nursan Aslan, Kamil Erdem Güler,
Damla Mimir, Yaşar Akdoğan, İsmail Ünver, Kemal Sılay, Furkan Öztürk, Bünyamin Ayçiçeği, Başak Burcu
Tekin, Melike Gökcan Türkdoğan, İsmail Avcı, Fatih Ramazan Süer, Alberto Fabio Ambrosio, V. I. Aslanov,
Eva Pantuçkava, Caroline Sawyer Goodwin, Ivan Szanto, Babür B. Turna, I. E. Petrosyan bu çalışamaları
yapanların başında gelmektedirler.
•
Cemşîd ü Hûrşîd
İlk defa Nihad Sami Banarlı tarafından ilim alemine kazandırılan, 4798 beyitten oluşan ve aruzun
mefâ’îlün / mefâ’îlün / fe’ûlün kalıbıyla yazılan bu mesnevi, Emîr Süleymân’ın isteği üzerine h. 806 / m. 1403
yılının safer ayının ortasında yazılmaya başlanmış, aynı sene rebî’ü’l-âhirin ortasında tamamlanarak Emîr
Süleymân’a takdim edilmiştir (Akalın, 1975, 8). Eserin yazılış tarihini Ahmedî mesnevinin sonlarında
Saferden nısfa geçmişdi tamâmî
Ki bu şîveyle nazm itdük kelâmı
Rebî’ü’l-âhirün nısfında itmâm
Bulıban oldı baht-ı sa’dıla tâm
Velîkin yıl bî vü dâlıdı vü dâd
Bili olsun dâl saña olanun dâd
beyitleriyle açıklamıştır (Akalın, 1975, 412). Eserin içinde yer alan Sultan Mehmed hakkındaki
övgüler, bu eserin Emîr Süleymân’ın ölümü üzerine yeni şiirlerle zenginleştirilerek Sultan Mehmed’e de
sunulduğunun bir göstergesi sayılabilir (Yavuz, 2017, 444).
Yine Ahmedî eser içerisinde yer alan
Kitâbı ki adıdur Cemşîd ü Hûrşîd
Bu dilce eyidesin i Cemşîd
- 190 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
Sözin Selmân’un işitdük tamâmî
Anı dahı ki nazm itdi Nizâmî
Bana dahı nazar it gör bu gülşen
Şükûfe şem’ile nice oldı rûşen (Akalın, 1975, 8)
beyitleriyle, mesnevisinin Selmân-ı Sâvecî’nin aynı adlı eserinin bir tercümesi olduğunu ima etse de
Nihad Sami Banarlı ve Fuad Köprülü Ahmedî’nin esere yaptığı eklemeler neticesinde orijinal eserin iki
katına çıkarıldığını ve Ahmedî’nin yazdığı mesnevinin basit bir tercümeden ziyade bir telif eser hüviyeti
kazandığını belirtmişlerdir.
Çin fağfurunun oğlu Cemşîd ile Rum kayserinin kızı Hûrşîd arasındaki aşkın konu edildiği mesnevi,
yer yer lirik gazeller, Türk folklorundan gelme konular, Köroğlu ve Dede Korkut hikayelerini andıran
parçalarla zenginleştirilmiş ve Türkleştirilmiştir (Pala, 2005, 88).
Eserle ilgili Nihad Sami Banarlı, İsmail Ünver, Mehmet Akalın, Damla Mimir, Mustafa Uğurlu,
Melike Gökcan Türkdoğan, Sadık Yazar çeşitli çalışmalar yapmışlardır.
•
Tervîhü’l-Ervâh
Ahmedî’nin hacim olarak en büyük mesnevisidir. Aynı zamanda Türk edebiyatında kaleme alınmış
ilk telif manzum tıp kitabı ünvanına sahiptir. Topkapı Sarayı III. Ahmet bölümünde 1986 numarada kayıtlı
olan yazmanın başındaki ibareden dolayı adı yanlış olarak Tefrîhü’l-Ervâh şeklinde kaydedilmiştir. Latifî ve
Mehmed Tahir’in etkisiyle Kânûn u Şifâ Tercümesi sanılan eserin tercüme değil telif bir eser olduğu sonradan
anlaşılmıştır. Fuat Köprülü’nün “takriben 4000 beyitlik” dediği bu mesnevi toplamda 10082 beyittir (Özer,
2018, 233). Ahmedî bu konuya mesnevi içerisinde bulunan bir beyitle açıklık getirmektedir:
Âdedle onbin hem yüzdür
Zihi nâzım zihi ‘ıkd u zihi dür (B. 10051)
Ahmedî’nin mefâ’îlün / mefâ’îlün / fe’ûlün kalıbıyla 9 ay gibi kısa bir sürede ve 2 cilt olarak kaleme
aldığı eserin 1’i tam 6’sı yarım ya da eksik (Özer, 2018, 236) olmak üzere toplam 7 nüshası vardır. Eser 14031410 yılları arasında Emîr Süleymân adına yazılmış, ancak daha sonra eklemeler yapılarak Çelebî Sultan
Mehmed’e sunulmuştur (Şehsuvaroğlu, 1954, 34-35).
Tıbbın teşhis, tedavi, anatomi, patoloji, hastalık belirtileri, hijyen, farmakoloji (Temizel, 2018, 115)
gibi çeşitler alanlarıyla ilgili bölümler barındıran bu mesnevi, Ahmedî’nin şairliği kadar hekimliğinin ve tıp
bilgisinin de çok ileri düzeyde olduğunu kanıtlar niteliktedir.
Eserle ilgili Bedii N. Şehsuvaroğlu’nun 1954’te hazırladığı ayrıntılı bir çalışması ve Osman Özer’in
1995’te hazırladığı bir doktora tezi bulunmaktadır.
•
Mirkâtu’l-Edeb
Ahmedî’nin, Aydınoğulları’ndan Îsâ Bey’in oğlu Hamza Bey için kaleme aldığı eser 816 beyitten
müteşekkil, Farsça-Arapça manzum bir lügattır. Eser “Kıta” başlıklarını taşıyan, farklı vezinlere ve farklı
uzunluklara sahip 50 bölümden meydana gelmektedir. 48. kıta Arapça sarf hakkında, 49. kıta Arapça avamil
harfleri hakkında, 50. kıta Arapça zamirler hakkında açıklama yapmaktadır. Eserde 3084 Arapça lügatın
Farsça anlamı yer almaktadır. Böylece eserdeki Arapça ve Farsça kelime örgüsü 6188’i bulmaktadır (Temizel,
2018, 119). Eserin sonunda ebcet hesabı, ebcet hesabı ile çarpım tablosu, menfaatlerin paylaşımı, caiz ve caiz
olmamanın mahiyeti, koyundan yenmesi haram olan şeyler ve dört kefaret, Ramazan ayında yemek
yemenin mubah olması, bağıştan vazgeçilmesine engel durumlar, ayların ilk günleri, mizaçların sayısı ve
terkiplerin tanınması, kalıtsal ve bulaşıcı hastalıklar, cisimlerin ve madenlerin ağırlıkları, gezegenler ile
burçların sayıları, yedi gezegenin şeref yerleri, ayın doğuş ve batış saatleri, burçların payları, tüm burçlarda
güneş miktarının bilinmesi, burçlar, dereceler ve dakikalar, aydınlığın ve güneşin burçlar açısından yeri, tüm
zamanlarda ayın yeri, aşere-i mübeşere ile önde gelen peygamberlerin isimleri (Kartal, 2015: 3) gibi değişik
konuları içeren 22 ayrı kıta daha vardır. Ahmedî, Konya Mevlâna Müzesi Kütüphanesindeki mecmuada
eserin kime, niçin yazıldığını ve kaç bölümden oluştuğunu bildiren bir bölüm kaleme almıştır. Buna göre;
- 191 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
“Devletin ve milletin şanı ve şerefi Îsâ Bey -Allah ömrünü uzun etsin, şanını yüceltsin ve işlerini
düzgün kılsın-, şiir:
Kendi emriyle işleri yürüten
Kendine karşı yapılan suçları affeden
Bu kuluna karşı çeşitli hususi iyiliklerde bulunmuştu. Buna binaen “iyilik yapana teşekkür vaciptir”
hükmünce onun varlığının saadet meyvesi, ikbal gözünün ışığı ve mutluluk bahçesinin tomurcuğu,
su ve çamurun hulasası güçlü Hamza Bey’in -Allah onu bağış ve ihsan sahibi babasının himayesinde
kemalin zirvesine ulaştırsın- öğrenmesi için Arap lügatine dair edebiyat kitabı (niteliğinde) manzum
elli kıta ve hatimede çeşitli ve gizli ilimlere dair yirmi yedi kıta nazmettim. Biri sarf ilmine, diğeri
nahiv ilmine dair olup, yeni başlayanların ihtiyaç duyduğu kaide ve kuralları içeren iki kasideyi (de)
ona ilave ettim.”7
Mirkâtu’l-Edeb’in bilinen 8 nüshasının tamamının mukaddime ve ana bölümleri manzumken, bir tek
Konya Mevlâna Müzesi Kütüphanesi İhtisas Bölümü 2524/2 numarada kayıtlı olan mecmuanın mukaddime
bölümü mensurdur (Kartal, 2015, 3). Ayrıca adı geçen nüshanın ikinci defa elden geçirilerek düzenleme ve
değişikliklere gidildiği de kesin olmakla birlikte bu redaksiyonun kim tarafından yapıldığı bilinmemektedir.
Mirkâtu’l-Edeb hakkında Ali Alparslan, Nihad Çetin, Abdülbaki Gölpınarlı ve Ali Temizel çeşitli
çalışmalar yapmışlardır.
•
Mîzânu’l-Edeb
Toplam 195 beyitten meydana gelen eser, fâ’ilâtün / fâ’ilâtün / fâ’ilâtün / fâ’ilün vezninde Arapça sarf
bilgisi kurallarını anlatan Farsça bir kasidedir. (Temizel, 2018: 127) Manzumenin bilinen tek nüshası
Bedâyî’u’s-Sihr fî Sanâyî’i’ş-Şî’r, Mirkâtu’l-Edeb ve Miyâru’l-Edeb’in de içinde bulunduğu ve Ahmed b. Hacı
Mahmud el-Aksarayî tarafından 22 Ramazan 835/24 Mayıs 1432’de istinsah edilen (Temizel, 2018, 127)
mecmuadadır.
Mîzânu’l-Edeb’in kim için ve ne zaman telif edildiği tam olarak bilinmese de içinde bulunduğu bahsi
geçen mecmuadaki bilgiler dahilinde, Mîzânu’l-Edeb’in de tıpkı Mirkâtu’l-Edeb gibi Îsâ Bey’in oğlu Hamza
Bey için yazılmış olabileceği düşünülebilir.
Ahmedî’nin Mîzânu’l-Edeb’i kaleme alırken hangi kaynaklardan yararlandığı, kimleri ve hangi
eserleri örnek aldığı ve bu eserindeki konularla ilgili Arapça örneklerin kime veya hangi esere ait olduğu
tam olarak bilinmemektedir. Fakat 127. beyitte “Mefûl’de nakil, hazf ve vav’da kifayet olursa zayid harfin
hazfi, Kitâb’ın sahibine göre uygundur” ifadesinden Sîbeveyhî’nin (ö. 180/796?) el-Kitâb8 isimli eserinden
yararlanıldığı sanılmaktadır (Temizel, 2018, 128).
Manzume, Allah’a hamd ve sena ve Hz. Peygamber’e salât ve selâmdan sonra sarfın tarifi ve vezin,
mizan ile mevzunun açıklanmasıyla başlamaktadır. Eserde sarf bilgisi ile ilgili 23 konu yer almaktadır ve her
konuya birbirinden farklı uzunlukta en az 2, en fazla 19 beyit ayrılmıştır (Kartal, 2015, 3).
Manzumeyle ilgili Ali Temizel’in bir doktora çalışması bulunmaktadır.
•
Miyâru’l-Edeb
Toplam 170 beyitten meydana gelen eser, aruzun fâ’ilâtün / fâ’ilâtün / fâ’ilâtün / fâ’ilün vezninde ve
remel bahrinde Arapça nahiv bilgisi kurallarını anlatan Farsça bir kasidedir (Temizel, 2002, 293). Bu eserin
de bilinen tek nüshası Bedâyî’u’s-Sihr fî Sanâyî’i’ş-Şî’r, Mirkâtu’l-Edeb ve Mîzânu’l-Edeb’in de içinde bulunduğu
Müellif, her ne kadar Konya Mevlâna Müzesi Kütüphanesi’ndeki mecmuada eserin hatime kısmında çeşitli ve gizli ilimlere dair 27
kıta nazmettiğini belirtiyorsa da, bu nüshanın hatime kısmında 22 kıta yer almaktadır. Ayrıca incelenen diğer nüshaların hiçbirisinde
lügat kısmından sonraki kıtaların sayısıyla ilgili hiçbir şey zikredilmemekte ve 27 kıta yerine 22 kıtayı içermektedir. Buradan ya
müellifin veya müstensihin 27 sayısını sehven yazdığı veya eserin müellif tarafından tekrar kaleme alınması esnasında 5 veya 6 kıtanın
çıkarıldığı ve bu sırada mukaddimedeki 27 sayısının sehven değiştirilmediği yahut 27 kıtayı içeren fakat bugüne kadar ulaşılamayan
başka bir nüshanın olduğu sonucunu ortaya çıkmaktadır. Ayrıca yukarıdaki bölümde bahsi geçen sarf ve nahivle ilgili iki kaside
Ahmedî’nin Mîzânu’l-Edeb ve Miyâru’l-Edeb isimli eserleridir (Temizel, 2018, 122-123).
8 Basra Dil Okulu’nun en büyük nahiv alimi Sîbeveyhî (ö. 180/796?) tarafından Arapçanın sarf ve nahvi konusunda yazılmış ve
günümüze kadar gelmiş ilk büyük telif eserdir (Özbalıkçı, 2009, 130).
7
- 192 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
ve Ahmed b. Hacı Mahmud el-Aksarayî tarafından 22 Ramazan 835/24 Mayıs 1432’de istinsah edilen
(Temizel, 2018, 127) mecmuadadır.
Miyâru’l-Edeb’in kim için ve ne zaman telif edildiği tam olarak bilinmese de içinde bulunduğu bahsi
geçen mecmuadaki bilgiler dahilinde, Miyâru’l-Edeb’in de tıpkı Mirkâtu’l-Edeb ve Mîzânu’l-Edeb gibi Îsâ
Bey’in oğlu Hamza Bey için yazılmış olabileceği düşünülebilir.
5 beyitlik Allah’a hamd ve sena ve Hz. Peygamber’e salat ve selamdan sonra nahiv ilmi, kelime,
cümle bilgisi ve kısımları hakkındaki konuyla başlayan manzumede, nahivle ilgili 29 konu yer almaktadır.
Her konuya birbirinden farklı olmak üzere en az 2, en fazla 13 beyit ayrılmıştır. Miyâru’l-Edeb’de Farsça
anlatılan mevzular, konuyla ilgili örnek olarak verilen Arapça kelime veya cümlelerle pekiştirilerek
açıklanmıştır. Konular anlatılırken zaman zaman beyit veya fasıla cümleleri olarak güzel ahlakı, çalışmayı ve
ilim öğrenmeyi teşvik eden ve gerekli gören bazı nasihatler ve öğrenciye şevk verici bazı iltifatlara da yer
verilmiştir (Kartal, 2015, 3).
Manzumeyle ilgili Ali Temizel’in bir doktora çalışması bulunmaktadır.
•
Bedâyî’u’s-Sihr fî Sanâyî’i’ş-Şî’r
72 varaktan meydana gelen manzum-mensur karışık olarak kaleme alınmış ve Farsça olan bu eser,
edebi sanatların açıklamasını ve bu sanatlarla ilgili Arapça, Farsça ve Türkçe örnekleri içermektedir. Eserin
adı, ithafı ve esin kaynağıyla ilgili ayrıntılı bilgileri Ali Temizel şu şekilde ifade etmektedir:
“Müellif, eserin adının “Bedâyî’u’s-Sihr fî Sanâyî’i’ş-Şî’r” olduğunu ve Reşîdüddîn-i Vatvât (d.
481/1082 – ö. 578/1176)’ın “Hadâyıku’s-Sihr fî Dekâyıkı’ş-Şi’r” adlı eserini özetleyerek ve tadil
ederek yazdığını ve kime ithaf ettiğini (Tahran nüshası 3b/ Konya nüshası 3b) şu cümlelerle
açıklamaktadır:
“Bu risaleyi acele olarak, cennetin yeşilliğini kendisinden aldığı o saygı değere ithaf etmek için
“Bedâyi’u’s-Sihr fî Sanâyi’i’ş-Şi’r” adıyla kaleme aldı ve “Hadâyıku’s-Sihr”in içeriğinin hülasasını
şevâhid ve bedî sanatların birçoğuyla bu mücevher kutusuna yerleştirdi.”
Eserin kime ithaf edildiği açık olarak belli olmasa da Ahmed Ateş, bu eserin Aydınoğullarından Îsâ
Bey (d. 749/1348 – ö. 793/1391) adına yazıldığını söylemektedir.” (Temizel, 2018, 116)
Eserin bilinen iki yazma nüshası vardır. Konya’daki nüshası Mirkâtu’l-Edeb, Mîzânu’l-Edeb ve
Miyâru’l-Edeb’in de içinde bulunduğu ve Ahmed b. Hacı Mahmud el-Aksarayî tarafından 22 Ramazan
835/24 Mayıs 1432’de istinsah edilen (Temizel, 2018, 127) mecmuadadır.
Risalenin başında yer alan Allah’a hamd ve sena ve Hz. Peygamber’e salat ve selamı içeren üç
varaklık Arapça mukaddimeden sonra, belagat, fesahat, meani ve beyan konularının Farsça olarak
anlatıldığı üç varaklık bir giriş kısmı bulunmaktadır. Eserde önce konu başlığı verilmiş ve Farsça olarak
açıklaması yapılmıştır. Takiben varsa konunun diğer bölümleri anlatılmıştır. Her konu için seçilen örnekler
sırasıyla ayetlerden, hadislerden, Arapça beliğ ve fasih sözlerle Arapça beyitlerden ve Farsça mensur
parçalardan ya da beyitlerden oluşmaktadır. (Kartal, 2015, 3) Edebî sanatlarla ilgili olarak toplam 107 ayet,
27 hadis, 420 Arapça beyit ve mısra, 331 Farsça beyit ve mısra ve ayrıca çok sayıda Arapça ve Farsça fasih ve
beliğ cümle kullanılmıştır (Temizel, 2018, 116).
Manzumeyle ilgili Ali Temizel’in bir doktora çalışması bulunmaktadır.
•
Dâsitân-ı Tevârih-i Mülûk-ı Âl-i Osmân
Mesnevi tarzında Türkçe ilk manzum gazavât-nâme örneği olan Dâsitân-ı Tevârih-i Mülûk-ı Âl-i
Osmân, bugünkü bilgilerimize göre türünün en önemli eseri olup, 334 beyitten müteşekkildir (Özer, 2018,
229) ve aruzun fâ’ilâtün / fâ’ilâtün / fâ’ilün kalıbıyla kaleme alınmıştır. İskender-nâme’nin sonuna sonradan
yazılıp eklendiği kesin olan bu bölüm, hem Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna ait önemli bilgiler ihtiva etmesi,
hem Türkçe yazılmış ilk Osmanlı tarihi olması, hem de manzum Osmanlı tarihi yazma geleneğini başlatması
bakımından önemlidir. (Kartal, 2015, 2) Sultan Alâeddin, Ertuğrul Gazi, Osman Gazi, Orhan Gazi, Murad,
Sultan Bâyezîd ve Emîr Süleymân’ın kısaca fütûhâtını anlatan bu eser aynı zamanda Türk Mesnevî
Edebiyatının dinî, destânî olmayan da ilk örneği sayılır (Levend, 1988, 388).
- 193 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
Enteresan bir şekilde eski kaynakların hiçbirinde Ahmedî’nin böyle bir eser ihtiva ettiğinden
bahsedilmemiştir. Şükrullah, Uruc Bey, Âşık Paşazâde ve Neşrî gibi Ahmedî’den sonra en eski Osmanlı
tarihlerini yazan şahsiyetlerin eserlerinde de böyle bir tarihin varlığından bahsedildiği görülememiştir.
Ancak bu tarihçilerden bazıları doğrudan, bazıları ise dolaylı olarak Ahmedî’nin tarihinden istifade
etmişlerdir. Öyle ki bazen sadece Ahmedî’nin verdiği bilgiyi değil, yazdığı mısraları bile olduğu gibi ya da
küçük değişikliklerle kendi sayfalarına taşımışlardır (Banarlı, 1939, 66).
Nihad Sami Banarlı, Ahmedî’nin söz konusu eseri hakkında bir yandan övgü dolu cümleler
kurarken, bir yandan da eksiklerinden dolayı şairi eleştirmiştir.
“Görülüyor ki Dâsitân-ı Tevârih-i Mülûk-ı Âl-i Osmân çok muhtasar olmakla beraber hemen
tamamile ‘tarih’dir. Ahmedî, kendi asrı için dikkate değer bir sadelikle ve ileri bir tarihçilikle –
masalsız, efsanesiz– bir Osmanlı tarihi yazmıştır. Bu tarih gerçi büsbütün kusursuz değildir. Çok
mühim oldukları halde Dâsitân-ı Tevârih-i Mülûk-ı Âl-i Osmân arasında tesadüf edilemeyen bazı
tarihi vak’alar vardır. Ki bunların ihmal edilişlerini mazur görebilmek veya bu ihmalciliğin
sebeplerini tayin edebilmek için bir hayli düşünmek icabetmektedir.” (Banarlı, 1939, 72)
Emîr Süleymân için yazılan eserle ilgili olarak Nihat Sami Banarlı, Nihal Atsız, Kemal Sılay ve Eva
Pantuçkova tarafından birer çalışma yapılmıştır.
•
Mi’râc-nâme
Kaynaklarda Ahmedî’ye ait birden fazla Mi’râc-nâme’nin adı geçmektedir. En bilineni Ahmedî’nin
615 beyit olarak belirttiği Mevlîd’inin içinde geçen 100 beyitlik Mi’râciye bölümüdür. Bunun dışında Metin
Akar’ın aktardığına göre Cemşîd ü Hûrşîd mesnevisinin içinde de bir Mi’râciye bölümü bulunmaktadır (Akar,
1987, 125). Ancak müstakil olarak kaleme alınan ve ayrı bir eser olarak sayılması icap eden Mi’râc-nâme’yi
bize tanıtan Yaşar Akdoğan’dır. Akdoğan’ın “Mi’râc, Mi’râc-nâme ve Ahmedî’nin Bilinmeyen Mi’râcnâmesi” başlıklı yazısında tek nüshası olduğunu bildirdiği eserin, öncesinde Mevlîd ve sonrasında da
İskender-nâme metninin olduğunu belirtir (Akdoğan, 1989, 267).
Ahmedî’nin h. 808 rebî’ü’l-âhirinin evvelinde/26 Eylül 1405-1406 cumartesi günü, 490 beyit olarak
yazdığını bildirdiği Mi’râc-nâme, Akdoğan’ın çalışması neticesinde 497 beyit olarak belirlenmiştir (Akdoğan,
1989, 267).
Evveliyidi rebî’ü’l-âhirün
K’oldı ıkdı nazm işbu gevherün
Ol Nebî’nün hicretinden bil ayân
Yıl sekiz yüz sekkizidi bî-gümân
Barmagun akdinde işbu ıkd-ı dür
Dört yüz dâneyle toksan dânedür (B. 495-497)
Ahmedî, bu Mi’râc-nâme’yi kaleme alma sebebini “sevap kazanmak” ve “ahirette Peygamber’in
arkasında Cennet’e kadar gitme şansını kazanarak, O’nun rahmetine mazhar olmak” şeklinde açıklamıştır.
İşbu esrârı ki cândandur nihân
Uş sevâbıçun sana itdüm ayân
Tâ Resûl’ün rütbetini bilesin
Gendüzüni ana pey-rev kılasın
Tâ ola sana kıyâmetde şefî’
Menzilün Firdevs’de ola refî’
Cân u dilden zikr ider Ahmedî
Rahmet ümmîdine dâyim Ahmedî (B. 490-493)
Eski Türk Edebiyatı sahasında bilinen ilk Mi’râc-nâme olan Ahmedî’nin Mi’râc-nâme’si, Türk
Edebiyatı sahasında yazılmış diğer Mi’râc-nâme’lerden bazı farklılıklar içermektedir. Akdoğan’ın aktardığına
göre bu değişikliklere bir örnek şu şekildedir:
- 194 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
“Diğer mi’râc-nâmelerde mi’râc hadisesi, ‘şimşek ve gök gürültülerinin çok olduğu bir gecede’ diye
geçmemekte, sadece Ahmedî’de böyle geçmektedir.” (Akdoğan, 1989, 269)
Yaşar Akdoğan bir makale ile tüm Mi’râc-nâme metnini transkribe ederek yayınlamıştır.
•
Mevlîd
İsmail Ünver’e göre 625 (1977, 355), Furkan Öztürk’e göre 652 beyit (Süer, 2018, 155) olan, aruzun
fâ’ilâtün / fâ’ilâtün / fâ’ilün kalıbıyla yazılan ve Türk Edebiyatında türünün ilk örneği olan Mevlîd’in beyit
sayısı, şair tarafından metin içinde yerleştirilen bir beyitle belirtilmiştir:
Nice dânedür disen bu akd-i dür
Altı yüz ü dahı on biş dânedür
İlk olarak 1975 yılında İsmail Ünver tarafından hazırlanan Türk Edebiyatında Manzum İskendernâmeler adlı doktora çalışması vasıtasıyla haberdar olduğumuz Mevlîd’in bilenen tek bir düzgün nüshası
vardır. Bu risalenin de bazı varakları tahrip olduğu için beyit sayısındaki karmaşanın anlaşılabilir olduğu
varsayılabilir. Benzer bir şekilde Mevlîd’in konu bütünlüğü hakkında da bir karmaşa mevcuttur. Mevlîd
incelendiği zaman olay örgüsünde birtakım aksaklıklar ve kronoloji hataları göze çarpmaktadır. Bu konuyu
Fatih Ramazan Süer şu şekilde belirtmektedir:
“Bütün mevlidlerde olduğu gibi Ahmedî’nin Mevlid’i de velâdet bahri ile başlamaktadır:
Ahmed-i Muhtâr imâmü’l-mühtedîn
Mustafâ’dur rahmeten li’l-âlemîn
Ol gice kim toğmış idi ol reh-nümûn
Düşdiler bütler sücûda ser-nigûn (B. 1-2)
beyitleri ile başlayan 11 beyitlik (1-11) bu bölümde, Peygamber Efendimizin doğduğu gecede
gerçekleşen bazı önemli olaylar anlatılır. (…) Velâdet bahrinin akabinde, Peygamber Efendimizin bazı
mucizelerinin anlatıldığı toplamda 21 beyitlik (12-33) bir mucizât bahri gelmektedir. (…) Mucizât
bahrinin devamında, Efendimizin bir diğer mucizesi olan göğe yükselmesi hadisesinin anlatıldığı
Miraç bahri (34-65) gelmektedir. 31 beyitten müteşekkil bu bahir kısa olup ilerleyen sayfalarda miraç
hadisesi tekrar ve daha uzun bir şekilde anlatılmıştır. Bu kısa miraç bahrinin devamında müstensih
hatası mıdır veya şairin kendi tercihi midir bilinmez velâdet bahrine tekrar geçildiği görülmektedir:
Aklunı cem’ eylegil iy pür-hüner
Ki ol Nebî’den sana diyem bir haber (B. 66)
beyiti ile Hz. Peygamber’in doğumunun anlatıldığı toplam 86 beyitten müteşekkil velâdet bahrinin
özelliklerini taşıyan kısma (66-152) geçilmiştir. Ayrıca yine bu bahirde kayıtlı olan:
Mevlidini ol Resûl’ün eydeyim
Ne acâyib ki anda var şerh ideyim (B. 68)
beyiti, okuyucuya mevlidin yeni başladığı izlenimini verse de buradan önceki 67 beyitin Peygamber
Efendimizle alakalı oluşu bu durumu bertaraf etmektedir; ama şu da bir gerçektir ki bu kısımda
nazmın konu bütünlüğü açısından bir problem vardır. Zira buraya kadar Peygamber Efendimizin
hem doğumunun hem de bazı mucizelerinin anlatıldığı bölümlerden sonra tekrar:
Çünki ana rahmine düşdi Resûl
Yire gökden itdi rahmet Hak nüzûl
Düşdi ol yıl Mekke halkı râhata
Dürlü dürlü âsâyiş ile ni’mete
Mevlidi çünki mübârekti anun
Ucuz oldı narhı kamu nesnenün (B. 102-104)
On ikisinde Rebî’ü’l-evvelün
Olmış idi ol iş âsân bilün
- 195 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
Sıkl-i haml olmadı vü derd-i mahâz
Toğup Ahmed şirk buldı inkırâz (B. 113-114)
beyitleri ile Peygamberimizin doğumunun anlatılmaya başlanması ve dahi devamında gelen
beyitlerde, Efendimizin doğumu ile gerçekleşen olaylardan tekrar bahsedilmesi Mevlid’in muntazam
bir tertibi olmadığını göstermektedir.” (Süer, 2018, 155-157).
Risalenin sonlarına doğru bu eseri neden kaleme aldığını
Sıdk ile sevdügiyçün Ahmed’i
İşbu nazmı akd kıldı Ahmedî (B. 612)
beytiyle açıklayan şair, Mevlîd’i Bursa’da yazdığını ve padişaha dualarını ilettiğini söyleyerek eseri
nihayete erdirir.
Kanda nazm oldı dir isen bu kelâm
Dâr-ı mülk-i Bursa’da oldı tamâm (B. 613)
Bahtını Allâh mes’ûd eylesin
Âkıbet işini mahmûd eylesin (B. 622)
Ahmedî’nin Mevlîd’iyle ilgili İsmail Ünver, Fatih Ramazan Süer ve Furkan Öztürk gibi araştırmacılar
çeşitli çalışmalar yapmışlardır.
3. AHMEDÎ BİBLİYOGRAFYASI
Yazmalar
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Ahmedî, Dîvân – Süleymâniye Kütüphanesi Hamidiye Bölümü (Murad Molla Kitaplığı) 1082
Ahmedî, Dîvân – Vatikan Türkçe Yazmalar Kitaplığı Turco 196
Ahmedî, Dîvân – Süleymâniye Kütüphanesi Düğümlü Baba Bölümü (Murad Molla Kitaplığı) 401
Ahmedî, Dîvân – Topkapı Sarayı Kütüphanesi K. 1015
Ahmedî, Dîvân – British Museum Türkçe Yazmalar Kitaplığı Or. 4127
Ahmedî, Dîvân – Türk-İslam Eserleri Müzesi Kütüphanesi T 2010
Ahmedî, Dîvân – Diyanet İşleri Başkanlığı Kütüphanesi 810 23
Ahmedî, İskender-nâme – İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, TY 921
Ahmedî, İskender-nâme – Paris, Biblioteque Nationale, Turc 309
Ahmedî, İskender-nâme – İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, TY 848
Ahmedî, İskender-nâme – İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, TY 409
Ahmedî, İskender-nâme – İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, TY 593
Ahmedî, İskender-nâme – Süleymâniye Kütüphanesi, Laleli 1995
Ahmedî, İskender-nâme – Süleymâniye Kütüphanesi, Lala İsmail 294
Ahmedî, İskender-nâme – Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Revan 812
Ahmedî, İskender-nâme – Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Revan 813
Ahmedî, İskender-nâme – Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Hazine 679
Ahmedî, İskender-nâme – Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Koğuş 952
Ahmedî, İskender-nâme – İstanbul Belediye Kütüphanesi, M. Cevdet 0.102
Ahmedî, İskender-nâme – İstanbul Belediye Kütüphanesi, M. Cevdet K. 206
Ahmedî, İskender-nâme – Üsküdar Selim Ağa Kütüphanesi, Kemankeş 385
Ahmedî, İskender-nâme – İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi Kütüphanesi, T. 1921
Ahmedî, İskender-nâme – Raif Yelkenci Nüshası
Ahmedî, İskender-nâme – Ankara Eski Eserler Kütüphanesi, 309
Ahmedî, İskender-nâme – Türk Dil Kurumu Kütüphanesi, A. 149
Ahmedî, İskender-nâme – Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi, M. Ozak I/155
Ahmedî, İskender-nâme – Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi, Müteferrik 337
Ahmedî, İskender-nâme – Milli Kütüphane, Mikro-film Arşivi A. 144
Ahmedî, İskender-nâme – Konya Koyunoğlu Müzesi Kütüphanesi, 3894
Ahmedî, İskender-nâme – Bursa Genel Kütüphane, Eski Eserler 2123
- 196 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Ahmedî, İskender-nâme – Edirne Selimiye Kütüphanesi, Bâdî Ahmed Efendi 287
Ahmedî, İskender-nâme – Konya, Mevlâna Müzesi, Müzelik Yazmalar 97
Ahmedî, İskender-nâme – Türk Dil Kurumu Kütüphanesi, A 151
Ahmedî, İskender-nâme – Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi, Y 137
Ahmedî, İskender-nâme – Süleymâniye Kütühanesi, Çelebî Abdullah 240
Ahmedî, İskender-nâme – İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, TY 6044
Ahmedî, İskender-nâme – Türk Dil Kurumu Kütüphanesi, A 531
Ahmedî, İskender-nâme – İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, TY 166
Ahmedî, İskender-nâme – Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi, Y 402
Ahmedî, İskender-nâme – Süleymâniye Kütüphanesi, Şazeli Tekkesi 110
Ahmedî, İskender-nâme – Blochet Kataloğu, 309
Ahmedî, İskender-nâme – Blochet Kataloğu, 310
Ahmedî, İskender-nâme – Blochet Kataloğu, 311
Ahmedî, İskender-nâme – Blochet Kataloğu, 345
Ahmedî, İskender-nâme – Blochet Kataloğu, 346
Ahmedî, İskender-nâme – Blochet Kataloğu,634
Ahmedî, İskender-nâme – Blochet Kataloğu, 635
Ahmedî, İskender-nâme – Blochet Kataloğu, 641
Ahmedî, İskender-nâme – Rieu Kataloğu, Add. 7905
Ahmedî, İskender-nâme – Rieu Kataloğu, Hrl. 3273
Ahmedî, İskender-nâme – Rieu Kataloğu, Or. 1376
Ahmedî, İskender-nâme – British Museum, Or. 7234
Ahmedî, İskender-nâme – Minorsky Kataloğu, 407
Ahmedî, İskender-nâme – Blaškovič Kataloğu, 466
Ahmedî, İskender-nâme – Macar Bilimler Akademisi Kitaplığı, 0.83
Ahmedî, İskender-nâme – Macar Bilimler Akademisi Kitaplığı, 0.211
Ahmedî, İskender-nâme – Macar Bilimler Akademisi Kitaplığı, 0.249
Ahmedî, İskender-nâme – Macar Bilimler Akademisi Kitaplığı, 0.267
Ahmedî, İskender-nâme – Thury Nüshası
Ahmedî, İskender-nâme – Gotha 184
Ahmedî, İskender-nâme – Gotha 186
Ahmedî, İskender-nâme – Stockholm, Kgl. Bibl. 62
Ahmedî, İskender-nâme – München, Staatsbibl. 174
Ahmedî, İskender-nâme – Cambridge, Univ. Bibl. Add. 3542
Ahmedî, İskender-nâme – Venedig, Cod. Non. XL
Ahmedî, İskender-nâme – Rom. Vatik. Bibl. 58
Ahmedî, İskender-nâme – Peters-burg, Öff. Bibl. 565
Ahmedî, İskender-nâme – Peters-burg, Öff. Bibl. 566
Ahmedî, İskender-nâme – Upsala, Un. Bibl. 188
Ahmedî, İskender-nâme – Upsala, Un. Bibl. 189
Ahmedî, İskender-nâme – Berlin, Staatsbibl. or. 8° 965
Ahmedî, İskender-nâme – Berlin, Staatsbibl. or. 4° 1271
Ahmedî, İskender-nâme – Bašagič Bosna Kataloğu, s.96
Ahmedî, İskender-nâme – Götz Berlin Kataloğu 488
Ahmedî, İskender-nâme – Götz Berlin Kataloğu 489
Ahmedî, İskender-nâme – Flemming Berlin Kataloğu 49
Ahmedî, İskender-nâme – Flemming Berlin Kataloğu 50
Ahmedî, İskender-nâme – Mundy Nüshası
Ahmedî, İskender-nâme – Tornberg Upsala Kataloğu 511
Ahmedî, İskender-nâme – Walsh Oriens 12 no:15
Ahmedî, İskender-nâme – İran Saltanat Kitaplığı Nüshası
Ahmedî, İskender-nâme – Medine Mahmûdiye Kütüphanesi, 3112 (Özel no: 900)
Ahmedî, Cemşîd ü Hûrşîd – Nuruosmaniye Kütüphanesi, 4188
Ahmedî, Cemşîd ü Hûrşîd – Nuruosmaniye Kütüphanesi, 4189
- 197 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Ahmedî, Cemşîd ü Hûrşîd – Nuruosmaniye Kütüphanesi, 4190
Ahmedî, Cemşîd ü Hûrşîd – İstanbul Üniversitesi, FY 442
Ahmedî, Cemşîd ü Hûrşîd – Süleymâniye Kütüphanesi, Hüsrev Paşa Kitaplığı 504
Ahmedî, Tervîhü’l-Ervâh – Topkapı Sarayı Kütüphanesi, Revan Bölümü 1681
Ahmedî, Tervîhü’l-Ervâh – Topkapı Sarayı Kütüphanesi, H 1986
Ahmedî, Tervîhü’l-Ervâh – Süleymâniye Kütüphanesi, Ayasofya Bölümü 3595
Ahmedî, Tervîhü’l-Ervâh – Atatürk Kitaplığı, M. Cevdet 0.47
Ahmedî, Tervîhü’l-Ervâh – Bosna-Hersek Gazi Hüsrev Bey Kütüphanesi, R 1266
Ahmedî, Tervîhü’l-Ervâh – Manisa Kütüphanesi, Muradiye 1852
Ahmedî, Tervîhü’l-Ervâh – Vatikan Kütüphanesi, Vat Turco 147
Ahmedî, Mirkâtu’l-Edeb – Konya Mevlâna Müzesi Kütüphanesi, İhtisas Bölümü 2524/2
Ahmedî, Mirkâtu’l-Edeb – Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Ahmed III. Bölümü 2732/4
Ahmedî, Mirkâtu’l-Edeb – Türk Dil Kurumu Kütüphanesi, Yz. A. 499/1
Ahmedî, Mirkâtu’l-Edeb – Türk Dil Kurumu Kütüphanesi, Yz. A. 163 (Mikro-Film 105 numara)
Ahmedî, Mirkâtu’l-Edeb – Süleymâniye Kütüphanesi, Lala İsmail Paşa 644/1
Ahmedî, Mirkâtu’l-Edeb – Manisa İl Halk Kütüphanesi, Genel 2848
Ahmedî, Mirkâtu’l-Edeb – Süleymâniye Kütüphanesi, Şazeli 147/6
Ahmedî, Mirkâtu’l-Edeb – İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
Seminer Kütüphanesi, 3923
Ahmedî, Mîzânu’l-Edeb – Konya Mevlâna Müzesi Kütüphanesi, İhtisas 2524/3 (Konya Bölge Yazma
Eserler Kütüphanesi, mikro-film arşivi 253)
Ahmedî, Miyâru’l-Edeb – Konya Mevlâna Müzesi Kütüphanesi, İhtisas 2524/4 (Konya Bölge Yazma
Eserler Kütüphanesi, mikro-film arşivi 253)
Ahmedî, Bedâyî’u’s-Sihr fî Sanâyî’i’ş-Şî’r – Konya Mevlâna Müzesi Kütüphanesi, İhtisas Bölümü
2524/1 (Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi, mikro-film arşivi 253)
Ahmedî, Bedâyî’u’s-Sihr fî Sanâyî’i’ş-Şî’r – Tahran Milli Kütüphanesi, 173 ( ﻑMikro-film Milli 1:178)
Ahmedî, Mi’râc-nâme – Süleymâniye Kütüphanesi, Şazeli Tekkesi 110 (İskender-nâme içinde 16b-28b
varakları arası)
Ahmedî, Mevlîd – Süleymâniye Kütüphanesi, Şazeli Tekkesi 110 (İskender-nâme içinde 1b-16b
varakları arası)
Tezler
Doktora Tezleri
Akar, Metin (1987). “Türk Edediyatında Manzum Mi’raçnâmeler”, Ankara Hacettepe Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi.
Akdoğan, Yaşar (1979). “Ahmedî Divanı I-II (Tenkitli Metin ve Dil Hususiyetleri)”, İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi.
Bağcı, Serpil (1989). “Minyatürlü Ahmedi İskendernameleri: İkonografik Bir Deneme”, Ankara
Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi.
Demirbilek, Salih (2000). “Ahmedî’nin İskender-name Adlı Eseri Üzerinde İnceleme (Ses Bilgisi-Şekil
Bilgisi-Cümle Bilgisi) Metnin Transkripsiyonu, Sözlük Çalışması”, Edirne Trakya Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi.
Erdem Günyüz, Melike (2001). “Ahmedi Divanı'nın Tahlili (2 cilt)”, İstanbul Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi.
Gülüm, Emrah (2021). “Ahmedî Dîvânı (İnceleme-Tenkitli Metin-Tıpkıbasım)”, Eskişehir Osmangazi
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi.
Kortantamer, Tunca (1973). “Leben und Weltbild des Altosmanischen Dichters Ahmedî Unter
Besonderer Berücksichtigung Seines Diwans”, Klaus Schwarz Verlag, Freiburg im Breisgau,
Deutschland, Basılmamış Doktora Tezi.
Ördek, Şerife (2017). “Cemşîd ü Hurşîd Mesnevileri Ve Ahmedî İle Selmân-ı Sâvecî’nin Cemşîd ü
Hurşîd Mesnevilerinin Mukayesesi”, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi.
Özer, Osman (1995). “Ahmedî, Tervîhü’l-Ervâh (Giriş-İnceleme-Metin)”, Elazığ Fırat Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi.
- 198 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Temizel, Ali (2002). “Ahmedî'nin Farsça Eserleri -Tenkitli Metin-İnceleme-Tercüme ve İndeks-”,
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi.
Ünver, İsmail (1975). “Türk Edebiyatında Manzum İskender-nâmeler”, Ankara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi.
Yüksek Lisans Tezleri
Akçay, Hasan (1999). “Ahmedî’nin İskender-nâmesi (Transkripsiyonlu Metin)”, Şanlıurfa Harran
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.
Alparslan, Hakan (2007). “Ahmedî Divanından 1-50. Gazellerin Şerhi”, Kütahya Dumlupınar
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.
Aslan, Nursan (2010). “Ahmedî İskender-Nâme (1-1102 beyit) (dil incelemesi-metin-gramatikal
dizin)”, Erzurum Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.
Bağlama, Koray (Hazırlanıyor). “Ahmedî'nin Tervîhü'l-Ervâh Adlı Eserinin Şekil Bilgisi Açısından
İncelenmesi”, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Hazırlanmakta Olan
Yüksek Lisans Tezi.
Çalışkan, Daniş (Hazırlanıyor). “Ahmedî Divanı'nda Sebk-i Horosanî ve Sebk-i Irakî”, Nevşehir
Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Hazırlanmakta Olan Yüksek Lisans Tezi.
Çalışkan, Zeynep (2019). “Ahmedî İskender-Nâme (2940-3926 Beyit) (Dil İncelemesi-MetinGramatikal Dizin)”, Erzurum Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Basılmamış
Yüksek Lisans Tezi.
Doğan, Mikail (2013). “XV-XVI. Yüzyıl Osmanlı Şâirlerinin Dîvânlarında Biyografik Bilgi (Şâir ve
Eser İsimleri)”, Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.
Ersoy, Ersen (2003). “XVI. Yüzyıl Kaynaklarına Göre Kütahyalı Şâirler ve Kütahya’da Edebî Muhit”,
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.
Jafarova, Farida (2020). “14. Yüzyıl Divan Şiirinde Harf, Rakam Ve Sayı Simgeleri (Ahmedî, Yûnus
Emre, Nesîmî, Kadı Burhâneddin)”, Konya Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.
Kartal, Yağmur (2020). “14. Yüzyıl Anadolu Sahası Şairlerinden Kadı Burhaneddin, Ahmedî Ve
Hoca Dehhânî’de Atasözleri Ve Deyimler”, Mersin Çağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.
Kocadere, Rümeysa (2014). “Germiyanoğulları Beyliği’nde Edebi Kültür ve Hayat”, Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.
Koç, Mustafa (2007). “Germiyanoğulları Beyliği’nde İlmî ve Kültürel Hayat”, İzmir Dokuz Eylül
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.
Leblebici Nurtekin, Belma (2010). “Süleymâniye Kütüphanesi'ndeki Ahmedi Divanı'nın Tezhip
Özellikleri (HAMİDİYE 1082)”, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek
Lisans Tezi.
Mimir, Damla (2012). “Ahmedî’nin İskender-namesinde XIV. Yüzyıl Sosyal Hayatı”, Trabzon
Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.
Ölürdönmez, Betül (Hazırlanıyor). “Ahmedî Divanı’nda Eskicil Ögeler”, Kütahya Dumlupınar
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Hazırlanmakta Olan Yüksek Lisans Tezi.
Özer, Elif (Hazırlanıyor). “Ahmedî Divanında Sevgilinin Güzellik Unsurları”, Kırklareli Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Hazırlanmakta Olan Yüksek Lisans Tezi.
Sel, Nursel (2010). “Ahmedî'yi Mitlerle Okumak”, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.
Uğur, Fatih (2021). “Ahmedî Dîvânı'nda Tarihî, Efsanevî, Mitolojik Şahıslar Ve Arketipleri”, Ankara
Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.
Uğurlu, Mustafa (2009). “Roman Tekniği Açısından Cemşîd ü Hurşîd (Ahmedî)”, Malatya İnönü
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.
Yardımcı, İbrahim (2017). “Ahmedî, Kadı Burhaneddin ve Nesimî Divanlarında Rakip ve Ağyâr”,
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.
Yılmaz, Gülistan (2017). “Ahmedî Divânı'nda Dünyevileşme”, Malatya İnönü Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.
Bitirme Tezleri
1. Ankara Üniversitesi DTCF’de hazırlanan bitirme tezleri:
- 199 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Akıncıoğlu, Tanseli (1971). “Ahmedî'nin Kasideleri”, Basılmamış Lisans Tezi.
Bora, Hülya (1978). “Ahmedî’nin İskender-nâmesi”, Basılmamış Lisans Tezi.
Dönmez, Nadir (1969). “Ahmedî Divanından 962 Gazelin Transkripsiyonu”, Basılmamış Lisans Tezi.
Erdem, Selma (1973). “Ahmedî'nin Tervîhü'l-Ervâh'ının Transkripsiyonu”, Basılmamış Lisans Tezi.
Güngör, Mediha (1973). “Ahmedî’nin Tervîhü’l-Ervâh’ı”, Basılmamış Lisans Tezi.
Özbalcı, Mustafa (1966). “Ahmedî’nin Esrâr-nâme Tercümesi”, Basılmamış Lisans Tezi.
Tamsoy, Naciye (1970). “Ahmedî’nin Kasideleri (35 Kasidenin Transkripsiyonu)”, Basılmamış Lisans
Tezi.
2. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde hazırlanan bitirme tezleri:
1050 Kenan (1934). “İslami Edebiyatta İskendername Mesnevisi: Firdevsi, Nizami, Ahmedi”,
Basılmamış Lisans Tezi.
Akat, Sevim (1949). “Ahmedî’de Tasavvuf Umdeleri”, Basılmamış Lisans Tezi.
Altunkaş, Kemal Abbas (1949). “Ahmedî, Lâm Gazellerininin Aşk ve Tabiat Unsurları Bakımından
Tetkiki”, Basılmamış Lisans Tezi.
Banarlı, Nihad Sami (1930). “Ahmedî ve İskendernamesi Osmanlı Tarihi Kısmı 324 Beyit”,
Basılmamış Lisans Tezi.
Baysal, Jale (1948). “Ahmedî Divanının Bir Kısım Kasidelerinde Din, Ahlâk, Hayat Felsefesi, Tabiat
Temi”, Basılmamış Lisans Tezi.
Ergünlü, Atakan (1967). “İskendernâme - Ahmedî (Kısmen Metin, Tevârih-i Âl-i Osmân Bölümü, Dil
Araştırması, İndeks)”, Basılmamış Lisans Tezi.
Genç, Nevin (1949). “Divan-ı Ahmedî Üzerinde Bir Tetkik (Kaf ve Kef Kafiyeli Gazeller Üzerinde)”,
Basılmamış Lisans Tezi.
Keşkek, Banu (1949). “Ahmedi Divanı'nın "Sad, Dat, Tı, Zı, Ayn, Gayn" Kafiyeli Kasidelerinin İzahı
Ve Tasavvufi Umdelerinin Şerhi”, Basılmamış Lisans Tezi.
Tevfik, Niyazi (1932). “Onbeşinci Asır Tarihçileri ve Eserleri”, Basılmamış Lisans Tezi.
Turan, Cahide (1948). “Ahmedi’nin Elif ve Be Kasidelerinde Tasavvufi Umdeler”, Basılmamış Lisans
Tezi.
Kitaplar
Ahmedî (2018). İskendernâme, (Çev. Furkan Öztürk), Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul.
Akalın, Mehmet (1975). Ahmedî, Cemşîd ü Hurşîd (İnceleme - Metin), Atatürk Üniversitesi Yayınları,
Sevinç Matbaası, Ankara.
Akdoğan, Yaşar (1988). Ahmedî Dîvânı’ndan Seçmeler, KTB Yayınları, Ankara.
Akdoğan, Yaşar (1988). İskender-nâme’den Seçmeler, KTB Yayınları, Ankara.
Atsız, Hüseyin Nihal (1949). Ahmedî, Dâstân ve Tevârîh-i Mülûk-i Âli Osman, Türkiye Basımevi,
İstanbul.
Atsız, Hüseyin Nihal (2016). Üç Osmanlı Tarihi, Ötüken Neşriyat, İstanbul.
Babinger, Franz (1982). Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları,
Ankara.
Banarlı, Nihad Sami (1939). XIV. Asır Anadolu Şâirlerinden Ahmedî’nin Osmanlı Tarihi: Dâsitân-ı
Tevârîh-i Mülûk-ı Âl-i Osman ve Cemşîd ve Hurşîd Mesnevisi, Bürhaneddin Matbaası, İstanbul.
Bayrak, M. Orhan (2002). Osmanlı Tarihi Yazarları (Biyografi ve Bibliyografi), Milenyum Yayıncılık,
İstanbul.
Kanar, Mehmet (2011). Ahmedi İskendername, Say Yayınları, İstanbul.
Kortantamer, Tunca (1993). Eski Türk Edebiyatı Makaleler, Akçağ Yayınları, Ankara.
Köprülüzade, Mehmet Fuat (1931). Eski Şairlerimiz Divan Edebiyatı Antolojisi. XIII Ve XIV Üncü Asır:
Mevlâna, Sultan Veled, Şeyyad Hamza, Yunus Emre, Hoca Dehhani, Tursun Fakih, Gülşehri, Âşık Paşa, Sait
Emre, Kaygusuz Aptal, Nesimi, Mes’ut, Şeyhoğlu, Ahmedi, Kadı Bürhanettin, Muallim Ahmet Halit
Kitaphanesi, İstanbul.
Öztürk, Necdet ve Yıldız, Murat (2013). İmparatorluk Tarihinin Kalemli Muhafızları: Osmanlı Tarihçileri:
Ahmedî’den Ahmet Refik’e, Bilge Kültür Sanat, İstanbul.
Şehsuvaroğlu, Bedii N. (1954). Şair ve Hekim Ahmedî (Hayatı ve Eserleri), İsmail Akün Matbaası,
İstanbul.
- 200 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Tarlan, Ali Nihad (1936). Divan Edevbiyatında Tevhidler: Fasikül: I, Ahmedî, Şeyhî, Sadrî, Rabbanî,
Bürhaneddin Matbaası, İstanbul.
Temizel, Ali (2005). Ahmedî'nin Mîzânü'l-Edeb ve Miyâru'l-Edeb'i ve Tercümesi, Tablet Kitabevi, Konya.
Ünver, İsmail (1983). Ahmedî, İskender-name (İnceleme - Tıpkıbasım), TDK Yayınları, Ankara.
Makaleler
Abdullah Tansel, Fevziye (1939). “N. S. Banarlı, Dâsitân Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osmân ve Cemşîd ü
Hurşîd Mesnevisi Hakkında”, Ülkü Halkevleri Dergisi, C: XIII, S: 76, ss. 374-377.
Acıduman, Ahmet (2013). “Şair ve Hekim Ahmedî’nin Tervîhü’l-Ervâh Adlı Tıbbî Mesnevîsinde
Çocukların Sağlığının Korunması Üzerine”, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, S: 56, ss. 218-227.
Akalın, Mehmet (1994). “Ahmedî’nin Dili”, TDAY-Belleten C: 37, S: 1989, ss. 9-153.
Akdoğan, Yaşar (1989). “Mi’rac, Mi’racnâme ve Ahmedî’nin Bilinmeyen Mi’racnâmesi”, Osmanlı
Araştırmaları, C: IX, ss. 263-310.
Alparslan, Ali (1960) “Ahmedî’nin Yeni Bulunan Bir Eseri: Mirkat-i Edeb”, İÜEF Türk Dili ve
Edebiyatı Dergisi, S: 10 (1), ss. 35-40.
Ambros, Edith Gülçin (2005). “Aslan Ödü Neye Yarar? 1400 Sularında Anadolu’daki Tıbbi Birikimi
Yansıtan Şair ve Hekim Ahmedî’nin Materia Medica’sı”, Yemek ve Kültür Dergisi, S: 2, ss. 42-49.
Atsız, Nihal (1925). “Ahmedî, Dâstân ve Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osmân”. Osmanlı Tarihleri I, Osmanlı
Tarihinin Anakaynakları Olan Eserlerin, Mütehassıslar Tarafından Hazırlanan Metin, Tercüme veya
Sadeleştirilmiş Şekilleri Külliyatı, Ötüken Neşriyat, İstanbul, ss. 1-35.
Ayçiçeği, Bünyamin (2013). “Ahmedî (815/1412-13) ile Behiştî
(917/1511-12?)’nin
İskendernâme’lerinin Şekil ve Muhteva Bakımından Karşılaştırılması”, Divan Edebiyatı Araştırmaları
Dergisi, C: 10, ss. 129-204.
Banarlı, Nihâd Sâmî (1936-1939). “XIV. Asır Anadolu Şâirlerinden Ahmedî’nin Osmanlı Tarihi:
Dâsitân-ı Tevârîh-i Mülûk-i Âli Osman ve Cemşîd ve Hurşîd Mesnevîsi”, Türkiyat Mecmuası, C: VI,
ss. 49-176.
Banarlı, Nihad Sami (1953). “Nasreddin Hoca ve Ahmedî”, Hürriyet Gazetesi, 18.3.1953.
Çetin, Nihat M. (1952). “Ahmedî’nin Bilinmeyen Birkaç Eseri”, İÜEF Tarih Dergisi, C: II (3-4), ss. 103108.
Çetin, Nihat M. (1965). “Ahmedi’nin Mirkatü’l-Edeb’i Hakkında”, Türkiyat Mecmuası, C: XIV, ss. 217230.
Dağtekin, Hüseyin (1964). “Tebrizli Ahicûk ve Bunun Ahmedî’nin İskendernâme’sindeki Yeri”,
(Fransızca Aslı: Franz Taeschner), Tarih Araştırmaları Dergisi, C: 2, S: 2, ss. 285-290.
Dalyan, Ayşe (2016). “Ahmedî’nin Bir Medhiyesinde Osmanlı Sosyal Hayatına Dair İzler: Gazi TipiKul Tipi”, Türklük Bilimi Araştırmaları Dergisi (TÜBAR), S: 40, ss. 45-68.
Demirbilek, Salih (2017). “Ahmedî’nin İskender-nâme’sinde Ölüm ve Mahiyeti”, Studies Of The
Ottoman Domain, C: 7, S: 13, ss. 199-210.
Durgut, Nurten & Ortaq, Khairullah (2019). “Ahmedî Divanı’nda Zekât”, Türük Uluslararası Dil,
Edebiyat ve Halkbilimi Araştırmaları Dergisi, S: 16, ss. 331-339.
Gökcan Türkdoğan, Melike (2009). “Ahmedi’nin ‘İskendernâme’sinde Kadın Hükümdar Modeli ve
Kraliçe Kaydafa”, Turkish Studies, S: 4/7, ss. 760-773.
Gökcan Türkdoğan, Melike (2010). “Siyasetnâmeler ve Bir Siyasetnâme Örneği Olarak Ahmedî'nin
İskendernâme'si”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, S: 3/12, ss. 418-430.
Gökcan Türkdoğan, Melike (2011). “Ahmedî'nin Cemşid ü Hurşid ve Şeyhoğlu Mustafa'nın
Hurşidnâme Adlı Eserlerinin Perspektifinden XIV. Yüzyılda Sosyal Hayat”, Turkish Studies, S: 6/2,
ss. 107-129.
Güler, Meryem ve Babür, Yusuf (2020). “Ahmedî Divanı’nda Hasta Kavramı ve Göz Hastalıkları”,
Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C: 13, S: 1, ss. 42-60.
Hunutlu, Ümit (2018). “Yeni Bir Nüshasıyla Ahmedî’nin Miraç-Namesi”, Türk Dili Araştırmaları
Yıllığı-BELLETEN, C: 66, S: 2, ss. 281-349.
İpek, Abdulmuttalip (2017). “Ahmedî Divanı’nda Saç-Meş’ar Münasebeti”, Hikmet-Akademik Edebiyat
Dergisi, S: 8, ss. 57-67.
Kadıoğlu, İdris (2011). “Kılıç-Kalem Münazarası”, CBÜ Sosyal Bilimler Dergisi Prof. Dr. Mahmut
Kaplan Armağan Sayısı, C: 9, S: 2, ss. 161-180.
- 201 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Karaduman, Ruken (2020). “Ahmedî Divânında Kozmik Unsurların Kullanımı”, Hars Akademi
Uluslararası Hakemli Kültür Sanat-Mimarlık Dergisi, S: 6, ss. 274-292.
Kortantamer, Tunca (1980). “Yeni Bilgilerin Işığında Ahmedî’nin Hayatı”, Ege Üniversitesi Sosyal
Bilimler Fakültesi Dergisi, S. 1, ss. 165-186.
Mimir, Damla (2012). “Ahmedî’nin “Cemşîd u Hurşîd” Mesnevîsinin Sosyal Zemini”, Atatürk
Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S: 47, ss. 147-175.
Mum, Cafer (2018). “Ahmedî’nin İskender-Nâme Mesnevisinde Bir Aşk-nâme: “Işkıyyât-ı İskender”,
Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, S: 6(13), ss. 318-342.
Özer, Hasan ve Çam, Hatice (2016). “Ahmedî’nin ‘‘Fî Kâfiyetü’s Sîn Der-Medh-İ Emîr Sülmân’’ Adlı
Methiyesinin Dil Özelliği Açısından İncelenmesi”, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi,
S: 39, ss. 79-94.
Pektaş, Mehmet (2010). “XIV. Yüzyıl Divan Şiirinde Şairin Sevgili Karşısındaki Konumu”, Turkish
Studies, S: 5/3, ss. 479-491.
Sılay, Kemal (1991). “Ahmedi'nin Osmanlı Tarihinde Arasöz (Digression) Tekniğinin Kullanımı Ve
İşlevi”, Türkoloji Dergisi, C: 9/1, ss. 153-162.
Temizel, Ali (2003). “Ahmedî’nin Bedâyi’u’s-Sihr Fî Sanâyi’i’ş-Şi’r İsimli Eserindeki Türkçe ve Farsça
Şiirleri”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S: 14, ss. 89-105.
Tezcan, Nuran (2015). “Anadolu’da Adab’ın Kurucusu Olarak Ahmedî ve Gülşah Mesnevisi”,
Journal of Turkish Studies – Türklük Bilimi Araştırmaları, C: 44, ss. 437-453.
Timur, Kemal (2000). “Şair Ahmedî”. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S: 4, ss. 245-250.
Turan, Muhittin (2014). “Ahmedî Divanı’nda Kuşlar”. ASOS Journal, S: 7, ss. 23-37.
Ünver, İsmail (1977). “Ahmedî’nin Cemşîd ü Hurşîd Mesnevisi Üzerine”, Türkoloji Dergisi, C: VII, S:
1, ss. 171-180.
Ünver, İsmail (1977). “Ahmedî’nin İskender-namesindeki Mevlid Bölümü”, TDAY-Belleten, C: 25, S:
1977, ss. 355-411.
Yılter, Sait (2020). “Ahmedî’nin Gazellerinin Mahlas Beyitlerinde Şiir Ve Şair Üzerine Düşünceleri”,
Littera Turca, S: 6/4, ss. 1041-1066.
Bildiriler
Açıl, Berat (2018). “Anadolu'da Kültürel İktidarın Kökleri: Ahmedî Örneği”, Ahmedî Sempozyumu,
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2 Mayıs 2018.
Avcı, İsmail (2018). “Aristo'nun İskender'e Nasihatleri ve İskendernamelere Yansımaları”, Ahmedî
Sempozyumu, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2 Mayıs 2018.
Ay, Alper (2018). “Ahmedî’nin Tevhidleri Üzerine Bir Değerlendirme”, Ahmedî Sempozyumu, Sivas
Cumhuriyet Üniversitesi, 2 Mayıs 2018.
Ayçiçeği, Bünyamin (2018). “Ahmedî Divanında Harf ve Kelime Oyunları”, Ahmedî Sempozyumu,
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2 Mayıs 2018.
Aydınbaş, Elif (2018). “Câmî ile Ahmedî’nin İskender-nâmeleri’nin Şekil ve Muhteva Bakımından
Karşılaştırılması”. Karaman Uluslararası 1. Dil ve Edebiyat Kongresi, Karamanoğlu Mehmetbey
Üniversitesi, 7-9 Kasım 2018.
Çakır, M. Sefa (2018). “Ahmedî ve Eserleri Üzerine Yapılan Çalışmalar”, Ahmedî Sempozyumu, Sivas
Cumhuriyet Üniversitesi, 2 Mayıs 2018.
Demir, Hamit (2018). “Ahmedî'nin Kur'an-ı Kerim Müktesebatı”, Ahmedî Sempozyumu, Sivas
Cumhuriyet Üniversitesi, 2 Mayıs 2018.
Kartal, Ahmet (2018). “Ahmedî’nin Mesneviciliği”, Ahmedî Sempozyumu, Sivas Cumhuriyet
Üniversitesi, 2 Mayıs 2018.
Kaya, Hasan (2018). “Ahmedî Divanında Cinaslar”, Ahmedî Sempozyumu, Sivas Cumhuriyet
Üniversitesi, 2 Mayıs 2018.
Kemikli, Bilal (2018). “Bir Kurucu Şair: Ahmedî, Dönemi ve Eserleri”, Ahmedî Sempozyumu, Sivas
Cumhuriyet Üniversitesi, 2 Mayıs 2018.
Özer, Osman (2018). “Ahmedî ve Tervîhu'l-Ervâh”, Ahmedî Sempozyumu, Sivas Cumhuriyet
Üniversitesi, 2 Mayıs 2018.
Özköse, Kadir (2018). “Ahmedî Divanında Aşk Derdi”, Ahmedî Sempozyumu, Sivas Cumhuriyet
Üniversitesi, 2 Mayıs 2018.
- 202 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Süer, Ramazan (2018). “İskendername'deki Mevlid Bölümü Üzerine Bir Değerlendirme”, Ahmedî
Sempozyumu, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2 Mayıs 2018.
Temizel, Ali (2018). “Ahmedî'nin Farsça Eserleri”, Ahmedî Sempozyumu, Sivas Cumhuriyet
Üniversitesi, 2 Mayıs 2018.
Turgut, Ali Kürşat (2020). “Ahmedî’nin İnsan Tasavvuru -İskendernâme Örneği-“, Uluslararası 14.
Ve 15. Yüzyıl İslam Düşüncesinde Felsefe, Kelam Ve Tasavvuf Sempozyumu II, Ankara Yıldırım Beyazıt
Üniversitesi, 13-17 Temmuz 2020.
Yıldırım, Yusuf (2018). “Ahmedî'nin Yusuf u Züleyha'sına Dair”, Ahmedî Sempozyumu, Sivas
Cumhuriyet Üniversitesi, 2 Mayıs 2018.
Yıldız, Alim (2018). “Ahmedî'nin Memleketine Dair”, Ahmedî Sempozyumu, Sivas Cumhuriyet
Üniversitesi, 2 Mayıs 2018.
Ansiklopedi ve Sözlük Maddeleri
Akdoğan, Yaşar (2008). “Ahmedî (Taceddin, Hızır)”, Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar
Ansiklopedisi, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, C: 1, ss. 168-169.
AnaBritannica Genel Kültür Ansiklopedisi (2004). “Ahmedî”, Ana Yayıncılık & Encyclopedia Britannica
Inc. İşbirliği, C: 1, ss. 234.
Bilgilik Webster Mikropedya (1990). “Ahmedî”, Grolier Inc. Yayınevleri, C: 2, ss. 43.
Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedi (1986). “Ahmedî”, Milliyet Gazetesi Yayınları, C: 1, ss. 203-204.
Büyük Lügat ve Ansiklopedi (1990). “Ahmedî”, Meydan Yayınevi, İstanbul, C: 1, ss. 175.
Danişmend, İsmail Hami (2011). “Ahmedî”, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi. Doğu Kütüphanesi,
İstanbul, C: 1 (m. 1258-1512 – h. 656-918).
Ergun, Sadettin Nüzhet (1936). “Ahmedî”, Türk Şairleri, C: I, ss. 369-384.
Gibb, E. J. Wilkinson (1999). “Ahmedî”, Osmanlı Şiir Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara, ss. 172-196.
Görsel Büyük Genel Kültür Ansiklopedisi (1999). “Ahmedî”, Görsel Yayınlar, C: 1, ss. 184.
Hayat Ansiklopedisi (1961). “Ahmedî”, Hayat Yayınları, İstanbul, C: 1, ss. 51.
Işık, İhsan (2004). “Ahmedî”, Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi, Elvan Yayınları, Ankara, C: 1, ss. 44.
Işık, İhsan (2006). “Ahmedî”, Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları
Ansiklopedisi, Elvan Yayınları, Ankara, C: 1, ss. 85.
İpekten, Haluk, vd. (1988). “Ahmedî”, Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü, Kültür ve
Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, C: 1, ss. 20-21.
Karaalioğlu, Seyit Kemal (1969). “Ahmedî”, Ansiklopedik Edebiyat Sözlüğü, İnkılap ve Aka Kitabevleri,
İstanbul, ss. 17.
Karaalioğlu, Seyit Kemal (1982). “Ahmedî”, Resimli Türk Edebiyatçılar Sözlüğü, İnkılap ve Aka
Kitabevleri, İstanbul, ss. 16.
Karaalioğlu, Seyit Kemal (1982). “Ahmedî”, Edebiyatımızda Şair ve Yazarlar, İnkılap ve Aka
Kitabevleri, İstanbul, ss. 10-11.
Kartal, Ahmet (2015). “Ahmedî, Tâceddîn İbrâhîm bin Hızır”, Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü (Online
Ansiklopedi).
Kocatürk, Vasfi Mahir (2016). “Ahmedî”, Büyük Türk Edebiyatı Tarihi – Başlangıçtan Bugüne Kadar
Türk Edebiyatının Tarihi, Tahlili ve Tenkidi, İKÜ Yayınları, İstanbul, ss. 105-108.
Köprülü, Mehmet Fuat (1978). “Ahmedî”, İslam Ansiklopedisi, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, C: 1,
ss. 216-221.
Köprülüzade, Mehmet Fuat ve Süleyman, Şehabettin (1914). “Ahmedî”, Yeni Osmanlı Tarih-i
Edebiyatı, Şirket-i Mürettibiye Matbaası, İstanbul.
Kut, Günay (1989). “Ahmedî”, İslam Ansiklopedisi, TDV Yayınları, İstanbul, C: 2, ss. 165-167.
Necatigil, Behçet (1991). “Ahmedî”, Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü, Varlık Yayınları, İstanbul, ss. 15.
Özkırımlı, Atilla (1982). “Ahmedî”, Türk Edebiyatı Ansiklopedisi, Cem Yayınevi, İzmir, C: 1, ss. 51.
Özkırımlı, Atilla (2004). “Ahmedî”, Türk Edebiyatı Tarihi (Ansiklopedik), İnkılap Yayınları, İstanbul, C:
1, ss. 42-43.
Şentürk, Ahmet Atilla (2013). “Ahmedî”, Osmanlı Şiiri Antolojisi, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, ss. 513.
Tahir, Mehmet (2016). “Ahmedî”, Osmanlı Müellifleri, TÜBA Yayınları, Ankara, C: 2, ss. 493-495.
Türk Ansiklopedisi (1968). “Ahmedî”, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, C: 1, ss. 240-241.
- 203 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi Devirler/İsimler/Eserler/Terimler (1977). “Ahmedî”, Dergâh
Yayınları, İstanbul, C: 1, ss. 79-80.
Yabancı Dilde Yapılan Çalışmalar
Ambros, Edith Gülçin (1998). “Beans for a cough, lion's gall for a laugh: the poet and physican
Ahmedî's materia medica as a mirror of the state of the art around 1400 in Anatolia”, Acta Viennensia
Ottomanica, Akten des 13. CIEPO-Symposiums (Comité International des Études Pré-Ottomanes et
Ottomanes) vom 21. bis 25. September 1998. Editör Markus Köhbach, Gisela Proch{zka-Eisl, Claudia
Römer. Wien: Im Selbstverlag Des Instituts Für Orientalistik, 1999: p. 21-27.
Ambrosio, Alberto Fabio (2008). “Ahmedî et son Iskendernâme: un Alexandre des deux modes”,
Quaderni di Studi Indo-Mediterranei 1, p. 195-208.
Aslanov, Vagıf İmamali (1966). “Akhmedi i Ego 'Iskender-name' (Ahmedi and his 'Iskendername')”,
Narodi Azii i Afriki (The People of Asia and Africa), Moscow, No: 4, p. 161-175.
Brockelmann, Carl (1919). “Altosmanische Studien I. Die Sprache ‘Âşık Paşas und Ahmedîs”,
ZDMG, No: 73.
Çetin, Yeşim (2019). “The Alexander Romance Tradition: Ahmedi, His Sources, And The Reception
Of His Sources İn The 15th-16th Century”, İstanbul Sabancı Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.
Fodor, Pal (1984). “Ahmedî’s Dâsıtân as a Source of Early Ottoman History”, Acta Orientalia
Academiae Scientiarum Hungaricae, Vol. 38, No. 1/2, p. 41-54.
Goodwin Sawyer, Caroline (1996). “Sword of conquest, dove of the soul: political and spiritual
values in Ahmedi's Iskandarnama” in: Bridges, M. – Bürgel, J. Ch. (eds): The problematic of power,
eastern and western representations of Alexander the Great. Bern-Berlin-Frankfurt-am-Main (Schweizer
Asiatische Studien, Monographie 22), p. 135-147.
Goodwin Sawyer, Caroline (1997). “Alexander, history, and piety: a study of Ahmedi's 14th-century
Ottoman İskendername”, Columbia University, Degree of Doctor of Philosophy in the Graduate
School of Arts and Sciences.
Goodwin Sawyer, Caroline (2003): “Revising Alexander: Structure and Evolution Ahmedî’s Ottoman Iskendername (c. 1400)”, Edebiyat, Vol. 13, No. 2, p. 225-243
Goodwin Sawyer, Caroline (2005). “The seafaring episode in Ahmedi's Ottoman Iskendername”,
Journal of Turkish Studies, Vol. 29, p. 289-317.
Grube, Ernst J. (1987). “Date of Venice Iskandar-nāma”, Islamic Art C: II, p. 187-195.
Güler, Kamil Erdem (2013). “Thirst for wisdom, lust for conquest: Ahmedi's 14th century Ottoman
Alexander romance”, Ankara İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi Ekonomi ve Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.
Küçükhüseyin, Şevket (2016). “The Ottoman Historical Section of Ahmedî’s İskendernâme: An
Alternative Reading in the Light of the Author’s Personal Circumstances”, in Islamic Literature and
Intellectual Life in Fourteenth-and Fifteenth-century Anatolia, eds. A.C.S. Peacock and Sara Nur Yıldız,
Würzburg: Ergon Verlag.
Lewis, G. L. (2012). “Ahmedî”, The Encyclopaedie of Islâm – Second Edition.
Menage, V. L. (1975). “Reviews ‘Leben und Weltbild des altosmanischen Dichters Ahmedi unter
besonderer Berücksichtigung seines Diwans’ by Tunca Kortantamer”, Bulletin of the School of Oriental
and African Studies, University of London, Vol. 38, No. 1, p. 160-162.
Mengüç, Murat Cem (2019). “Bringing the Past Together: Ahmedi’s Narrative of Ottoman History
and Two Later Texts”, Islamıc History and Civilization, Vol. 166, Classical Historiography chapter: 4,
p. 125-144.
Obraztsov, Aleksey Vasilyeviç (1991). “Struktura “Iskender-name” Achmedi.”, Rusya Leningrad
Devlet Üniversitesi, Filoloji Kandidatlık Tezi.
Pantuçkava, Eva (1973). “Zur Analyse eines der historischen Bestandteile von Ahmedîs
İskendernâme”, Archiv Orientalni, Vol. 41, p. 28-41.
Petrosyan, I. E. (1995). “An illustrated Turkish manuscript of 'Iskendernâme' by Ahmedî”,
Manuscripta Orientalia International Journal for Oriental Manuscript Research, Vol. 1, No. 2, p. 47-61.
- 204 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Röhrborn, Klaus (1976). “Reviewd Work: Leben und Weltbild des altosmanischen Dichters Aḥmedī
unter besonderer Berücksichtigung seines Diwans. (Islamkundliche Untersuchungen. 22) by Tunca
Kortantamer”. Zeitschrift der Deutschen Morgenlandischen Gesellschaft, Vol. 126, No. 1, p. 210.
Sılay, Kemal (1992). “Ahmedî’s History of the Ottoman Dynasty”, Journal of Turkish Studies, Vol. 16,
p. 129-200.
Sılay, Kemal (2004). “Ahmedî, Tâceddîn İbrâhîm bin Hızır, Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osmân Gazv-i
Îşân bâ-Küffâr = History of the Kings of the Ottoman lineage and Their Holy Raids Against the
İnfidels”, Cambridge, MA, Harvard University (Sources of Oriental Languages and Literatures, Turkic
Sources, 55).
Süssheim, Karl (1960). “Ahmedî”, The Encyclopaedie of Islâm – First Edition.
Szantho, Ivan (2009). “An illustrated 'Iskendenâme' of Ahmedî at the Hungarian Academy of
Sciences”, Thirteenth International Congress of Turkish Art, proceedings. Ed. Geza David and Ibolya
Gerelyes. Budapest: Hungarian National Museum, p. 651-666.
Taeschner, Franz (1956). “Der Achidschuk von Tebriz und seine Erwahnung im Iskendernâme des
Ahmedî”, Chariseria Orientalia, Praha, p. 338-344.
Tekin, Başak Burcu (2014). “The Mi’rāj Miniatures Of Venice Ahmadi Iskandar-Nāma: An
Assesment According To Timurid Tradition” Milli Folklor Dergisi, S: 104, ss. 85-98.
Temizel, Ali (2007). “Nazirân-i Dûst... Nigâhî be-Âsâr ve Zindegî-yi Ahmedî (753-815/1334-1413”,
Pol-e Firuzeh, Special Issue: Turkey, Tehran, Vol. 5, p. 131-142.
Temizel, Ali (2012). “Âsâr-i Fârsî-i-yi Ahmedî Germiyânî der Âmuzeş-i Senâyi‘-i Edebî der sede-yi
heştom-i hicrî der Âsyâ-yi Segîr”, Nohestin Hemayiş-i Beynelmileli Gosteriş-i Zebân ve Edebiyât-i FarsîÇeşmendâz, râhkârhâ ve mevâni‘, Vizâret-i Ferheng veİrşâd-i İslâmî-Şûrâ-yi Gosteriş-i Zebân ve Edebiyât-i
Farsî, 27-28 Dey-1390/17-18 Ocak-2012, Tehran, Çekide-i Mekalat, p. 62.
Temizel, Ali (2020). “Ahmedi-yi Germiyani And Education Og Literary Arts İn Anatolia İn Hijri
Eighth Century”, Actas del VII congreso de la Sociedad Española de Iranología (SEI), celebrado en Madrid
los días 16 y 17 de octubre de 2017, p. 141-156.
Turna, B. Babür (2009). “Perception of history and the problem of superiority in Ahmedi's Tevârih-i
Mülûk-ı Âl-i Osman”, Acta Orientalia Academiae Scientiarum Hungaricae, Vol. 62, No. 3, p. 267-283.
SONUÇ
Ahmedî, gerek Divan edebiyatının kurucularından olması, gerek Anadolu Türkçesi ile Eski Türkçe
arasında köprü olması, gerekse de Divan şiiri geleneği ve hayal dünyasına yaptığı büyük katkılar vesilesiyle
Osmanlı edebiyatının sayılı şairleri arasına girmeyi başarmıştır. Şairliğinin yanında bürokrat, tarihçi, hekim
ve âlim olan Ahmedî, bu çok yönlü karakterinin sayesinde nerede ve kimin yanında olursa olsun saygı
görmüş; döneminde ve kendinden sonraki dönemlerde yetişmiş olan aydın kesimi tesiri altına alabilmiş
biridir. Edebî camiada bu kadar kabul görmesinin bir neticesi olarak da eserleri defalarca istinsah edilmiş ve
elden ele, dilden dile dolaşmıştır. Özellikle İskendernâme’si sayesinde mesnevi alanında; Dâsitân-ı Tevârih-i
Mülûk-ı Âl-i Osmân’ı sayesinde tarih alanında, Tervîhü’l-Ervâh’ı sayesinde tıp alanında ve Dîvân’ı sayesinde
edebiyat alanında ne kadar yetkin olduğunu kanıtlamış büyük bir şairdir. Bu büyüklüğünün neticesinde de
hem kendisi hem de eserleri birçok çalışmaya ilham kaynağı olmuştur.
Bibliyografya çalışmalarının günümüz teknolojisinin de ilerlemesi neticesinde bir zorunluluk haline
geldiği aşikardır. Konular bağlamında hazırlanan bibliyografyalar gibi kişiler bağlamında hazırlanan bu tarz
bibliyografyalar da alandaki büyük bir eksikliği kapatacak mahiyettedir. Bu nedenle bu çalışmayla hem Şair
Ahmedî’nin hayatına ve eserlerine derinlemesine bir bakış atmış olmak hem de Ahmedî hakkında bugüne
kadar hazırlanmış bütün çalışmaların künye bilgilerini tespit ederek ilgililere aktarmak amaçlanmıştır.
Günümüz teknolojisinin getirdiği akademik yayın yapma kolaylığı sayesinde her gün onlarca
makale yayınlanabilmektedir. Biz bu makaleyi hazırlarken bir yandan yeni makaleler okuyuculara servis
edilmektedir. Bu nedenle bu çalışmamızda bir takım eksiklikler ve hataların olmasının mazur karşılanması
en büyük temennimizdir. Bu çalışma, ilerleyen zaman içerisinde yeni bilgilerle revize edilebilir;
bibliyografya kısmı düzenli olarak güncellenerek devam ettirilebilir ve Ahmedî hakkında yeni çalışmalarla,
başka kişilere ait yeni bibliyografya çalışmalarına kaynaklık edebilir.
- 205 -
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research
Cilt: 14 Sayı: 77 Nisan 2021 & Volume: 14 Issue: 77 April 2021
KAYNAKÇA
Akalın, Mehmet (1975). Ahmedî, Cemşîd ü Hurşîd (İnceleme - Metin). Ankara: Atatürk Üniversitesi Yayınları.
Akar, Metin (1987). Türk Edediyatında Manzum Mi’raçnâmeler. Basılmamış Doktora Tezi, Ankara Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü.
Akdoğan, Yaşar (1989). Mi’rac, Mi’racnâme ve Ahmedî’nin Bilinmeyen Mi’racnâmesi. Osmanlı Araştırmaları, C: IX, ss. 263-310.
Akdoğan, Yaşar (2008). “Ahmedî (Taceddin, Hızır)”. Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi. İstanbul: Yapı Kredi
Yayınları, C: 1, ss. 168-169.
Banarlı, Nihad Sami (1939). XIV. Asır Anadolu Şâirlerinden Ahmedî’nin Osmanlı Tarihi: Dâsitân-ı Tevârîh-i Mülûk-ı Âl-i Osman ve Cemşîd ve
Hurşîd Mesnevisi. İstanbul: Bürhaneddin Matbaası.
Danişmend, İsmail Hami (2011). İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi. İstanbul: Doğu Kütüphanesi.
Demirbilek, Salih (2000). Ahmedî’nin İskender-name Adlı Eseri Üzerinde İnceleme (Ses Bilgisi-Şekil Bilgisi-Cümle Bilgisi) Metnin
Transkripsiyonu, Sözlük Çalışması. Basılmamış Doktora Tezi, Edirne Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Doğanbaş, Muzaffer (2016). Amasya Kitabeleri ve Mezar Taşları. Amasya: Amasya Valiliği Yayınevi.
Ersoy, Ersen (2003). XVI. Yüzyıl Kaynaklarına Göre Kütahyalı Şâirler ve Kütahya’da Edebî Muhit. Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Kütahya
Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,.
Gülüm, Emrah (2021). Ahmedî Dîvânı (İnceleme-Tenkitli Metin-Tıpkıbasım). Basılmamış Doktora Tezi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Kartal, Ahmet (2015). Ahmedî, Tâceddîn İbrâhîm bin Hızır. Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü (Online Ansiklopedi), (Çevrimiçi)
http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/ahmedi-taceddin-ibrahim-bin-hizir
Kartal, Ahmet (2018). “Ahmedî’nin Mesneviciliği”, Ahmedî Sempozyumu Bildirileri Kitabı, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Matbaası,
Sivas, ss. 19-84, 2 Mayıs 2018.
Kortantamer, Tunca (1980). Yeni Bilgilerin Işığında Ahmedî’nin Hayatı. EÜ Sosyal Bilimler Fakültesi Dergisi, S: 1, ss. 165-186.
Kortantamer, Tunca (1993). Eski Türk Edebiyatı Makaleler. Ankara: Akçağ Yayınları.
Levend, Agâh Sırrı (1988). Türk Edebiyatı Tarihi. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Mimir, Damla (2012). Ahmedî’nin İskender-namesinde XIV. Yüzyıl Sosyal Hayatı. Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Trabzon Karadeniz
Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Olcay, Osman Fevzi (2016). Amasya Hatıraları “Bildiklerim-Gördüklerim-İşittiklerim ile Amasya. Amasya: Amasya Valiliği Yayınevi.
Özer, Osman (2018). Ahmedî ve Tervîhu'l-Ervâh. Ahmedî Sempozyumu Bildirileri Kitabı, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Matbaası, Sivas,
ss. 223-238, 2 Mayıs 2018.
Pala, İskender (2005). Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü. İstanbul: Kapı Yayınları.
Süer, Fatih Ramazan (2018). İskendername'deki Mevlid Bölümü Üzerine Bir Değerlendirme. Ahmedî Sempozyumu Bildirileri Kitabı, Sivas
Sivas: Cumhuriyet Üniversitesi Matbaası, ss. 153-162.
Şehsuvaroğlu, Bedii N. (1954). Şair ve Hekim Ahmedî (Hayatı ve Eserleri). İstanbul: İsmail Akün Matbaası.
Temizel, Ali (2002). Ahmedî'nin Farsça Eserleri -Tenkitli Metin-İnceleme-Tercüme ve İndeks-. Basılmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Temizel, Ali (2018). Ahmedî'nin Farsça Eserleri. Ahmedî Sempozyumu Bildirileri Kitabı, Sivas: Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Matbaası, ss.
109-132.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1932). Kütahya Şehri. İstanbul: Devlet Matbaası.
Ünver, İsmail (1977). Ahmedî’nin İskender-namesindeki Mevlid Bölümü. TDAY-Belleten, ss. 355-411.
Ünver, İsmail (1983). Ahmedî, İskender-name (İnceleme - Tıpkıbasım). Ankara: TDK Yayınları..
Yavuz, Kemal (2017). Bir Ömrün Yazıları-I. İstanbul: Nizamiye Akademi.
Yıldız, Alim (2018). Ahmedî'nin Memleketine Dair. Ahmedî Sempozyumu Bildirileri Kitabı, Sivas: Sivas Cumhuriyet Üniversitesi
Matbaası, ss. 15-18.
- 206 -