Tarih Okulu Dergisi (TOD)
Mart 2017
Yıl 10, Sayı XXIX, ss. 23-47.
Journal of History School (JOHS)
March 2017
Year 10, Issue XXIX, pp. 23-47.
DOI No: http://dx.doi.org/10.14225/Joh1039
İNGİLİZLERİN İŞGAL ETTİKLERİ TOPRAKLARDA YAPTIĞI
ARKEOLOJİK KAZILAR VE SAVAŞ SIRASINDA YURT DIŞINA
GÖTÜRÜLEN TARİHİ ESERLER
Halil ÖZŞAVLI
Öz
I. Dünya Savaşı öncesinde Almanların ve savaşının hemen akabinde
İngilizlerin Osmanlı topraklarında yaptıkları kazılar neticesinde yüzlerce tarihi eser
yurt dışına götürüldü. Almanlar savaştan önce Osmanlı Devleti ile kurdukları dostane
ilişkiler sayesinde Batı Anadolu’da yaptıkları kazılarda antik Yunan dönemi eserlerini
kimi zaman devlet izni ile kimi zaman kaçak ve gizli yollarla Berlin’e taşıdı. İngilizler
ise savaştan sonra galip devlet sıfatıyla Irak’ın ve bir ara İstanbul’un kontrolünü ele
geçirince hem yeni kazılar gerçekleştirip yeni tarihi eserler buldular hem de savaştan
önce Almanlar tarafından gerçekleştirilen kazılarda ortaya çıkarılıp henüz Almanya’ya
ulaştırılamayan eserlerin peşine düştüler. Yeni kazılar gerçekleştirerek yeni eserleri
gün yüzüne çıkarmak isteyen İngiliz arkeologları ve müzeleri bir yandan da İstanbul
ve Bağdat’taki İngiliz askeri ve sivil yöneticileri vasıtasıyla gerçekleştirdikleri
tahkikatlarda Almanların nerelerde kazılar gerçekleştirdiğini ve buldukları eserleri
nereye götürdüklerini anlamaya çalıştılar. Ulaştıkları neticeler hem bizim için hem
onlar için şaşırtıcı oldu. İngiliz subaylarının araştırmaları neticesinde Almanların
savaştan önce yaptığı kazılarda Babil ve Sümer dönemleri ile erken İslam dönemlerine
ait tonlarca eseri toprak üstüne çıkarttıkları ve bu eserleri Berlin’e götürülmek üzere
gemilerle yola çıkarttıkları anlaşıldı.
Anahtar Kelimler: I. Dünya Savaşı, Almanya, Tarihi Eser, İngiltere.
Yrd. Doç. Dr., Univesity of Michigan & Kilis 7 Aralık Üniversitesi.
Halil Özşavlı
The Archeaological Excavations Done by the British in the Ottoman
Territories and Smuggling of Historical Remnants
Abstract
Hundreds of ancient antiquities were relocated to Europe as a result of
excavations carried out by the Germans before World War and by the excavations
carried on by the British in the immediate aftermath of the war. Germans, sometimes
with the permission of the Ottoman state and sometimes illegally, moved many
ancient Greek and Babylon artifacts during excavations in western Anatolia thanks to
the friendly relations they established with the Ottoman Empire before the war. The
British, as a victorious state of the war, while caring out new excavations in Iraq and
Istanbul, they pursued the antiquities which were removed from the ground during the
excavations done by the Germans before the war and had not yet transported to
Germany. Wanting to explore new antiquities British archaeologists and museums
performed new excavations, at the same time, they tried to figure out where did the
Germans had made excavations and to where did they took the antiquities through
investigations were done by their military and civil administrators. AS a result of
these investigations it was understood that before the War tons of antiquities of
Sumerian and Babylonian periods and also some works that belong to the early
Islamic period, were shipped to Berlin by the Germans.
Key Words: World War I, Germany, Ancient Antiquities, Great Britain.
Giriş
Irak’ta tarihi eser ve arkeolojik kalıntıların çalınması ve kaçırılması ile
ilgili olarak tarih boyunca onlarca örnek bulmak mümkündür. Ancak bunların
ilki veya bilinenler içinde en eskisi Yahudi bir seyyah olan Benyamin
Tatlio’nun 1160 yılında Mezopotamya’da yaptığı tarihi eser araştırmalarıdır.
Benyamin’den sonra 16. yy’da Alman Doktor Rudolf Irak’ı ziyaret etti. 17. yy
başında ise İtalyan Petro Dilafel Irak’a vardı ve doğu şehirlerindeki bu
yolculuğu 1616’dan 1625’e kadar sürdü. Petro Dilafel bu yolculuğu esnasında
tarihi Babil ve Ur 1 şehirlerinin kalıntılarını da gezdi. Gördüklerinden çok
etkilenen Dilafel İtalya’ya dönüşünde beraberinde Babil ve Ur dönemlerinden
kalma ve üzerinde çivi yazıları olan bir lahit (mezar) da götürdü. İşte bu olay
başkalarına da Irak’tan tarihi eserleri götürmek için bir kapı açtı ve bundan
1
Ur’un Aşağı Babilonya’da Fırat’ın batı yakasında, bugünkü Bağdat’ın 300 km.
güneydoğusundaki Tel el-Mukayyer denilen yer olduğu belirtilmektedir. Bkz: Türkiye Diyanet
Vakfı İslam Ansiklopedisi, cilt 21, s., 267.
[24]
İngilizlerin İşgal Ettikleri Topraklarda Yaptığı Arkeolojik Kazılar
sonra gerçekleşecek olan Irak’ın tarihi eserlerinin Avrupa’ya taşınması
meselesinin başlangıcı oldu.2
Rönesans ve reform dönemlerinin yaşanmasının ardından Avrupa’da
geçmişe dair merak ve araştırma arzusu da arttı. Bundan ötürü çeşitli Avrupa
devletlerinin kralları geçmiş dönemleri araştırma ve o dönemlerden kalma
eserleri ortaya çıkarma çalışmalarını destekledi. Bunlardan biri Danimarka
kralllığı idi. Danimarka kralı tarafından görevlendirilen bir heyet 1761-1767
yılları arsında Babil ve Ninova’da detaylı araştırmalar yaptı ve krala sunulmak
üzere detaylı bir raporlar ve krokiler hazırladı. 3 Sonraki dönemlerde ticaret ve
siyasi ilişkilerin artmasıyla beraber Irak’a gelen yabancıların sayısı da arttı ve
gelen kişiler Irak’ta daha uzun süre kalmaya başladı. Bu dönemde tüccar ve
siyasi görevlilerin yanı sıra sadece farklı yer ve kültürleri gezip görmek
amacıyla da Irtak’a gelenler oldu. Bu gezginlerden biri Fransız Mişo’ydu.
Mişo Irak’ta kaldığı sırada Tifson bölgesinde çivi yazılı bir taş buldu ve bunu
Paris’te Milli Müzeye sattı. Bu olay Avrupa ülkelerinin ve oradaki bazı
kuruluşların Irak’a gelme ve tarihi eser araştırması yapma isteklerini arttırdı.
Özellikle Londra merkezli ve 1801’de kurulmuş olan Hindistan Doğu Şirketi
bölgedeki birçok temsilcisinden çivi yazılı tabletler ve lahitler konusunda
araştırmalar yapmasını ve bulduklarını İngiltere’ye göndermelerini talep etti.
Tanınmış Hindistan Doğu Şirketi temsilcilerinden biri olan Herald Berc, Babil
kralı Nebu Hat Nasr dönemine ait birçok arkeolojik eseri İngiltere’ye
gönderdi. Berc’den sonra 1798’den beri British Museum adına Irak’ta tarihi
eser bulmak için araştırmalar yapan Reg ise çivi yazılı dört mühür, çivi yazılı
32 taş tablet ve 13 mezar lahitten oluşan adeta bir tarihi hazineyi İngiltere’ye
gönderdi.4
1842’de Fransız Paul Emil Botta Ninova 5’da Yunus Peygamber Tepesi
denilen yerde arkeolojik kazılar başlattı. Fakat bir süre bölge ahalisi Bouta’nın
bu çalışmalarına karşı çıkınca Bouta, Yunus Peygamber Tepesi’nin karşısında
bulunan Koyuncuk Tepesi’nde faaliyetlerini sürdürmek zorunda kaldı. Fakat
buradaki kazılardan önemli sayılabilecek bir şey çıkmadı. Yerli halktan bir
Haydar Ferhan Hüseyin Es-Siyhavi, و تدمير اإر ال ضاري العراقي وثيق جراءم ااح ا اأمري ي في سرق,
(خفيا السرقArapça: Irak Müzesindeki Büyük Hırsızlık; Amerikan İşgalı Sırasında Irak Kültürel
Mirasının Çalınması), Bağdat Ünv. Yay., Bağdat, 2012, s., 11-12
3
Es-Siyhavi, a.g.e., s., 13.
4
Es-Siyhavi, a.g.e., s., 14.
5
) Ninova Dicle Nehri'nin doğu kıyısında bulunan ve bir dönem Asur Devleti'ne başkentliğini
yapan bir Antik çağ kentidir. Modern Musul şehrinin hemen yanında bulunmaktadır.
2
[25]
Halil Özşavlı
takım kimselerin kendisine Horsabad bölgesinde çivi yazılı tabletler olduğunu
haber vermeleri üzerine burada kazı yapmaya başlayan Botta burada büyük taş
heykeller buldu. Bu heykeller Asur Kralı Sargon’un sarayını süsleyen
heykellerdi. Botta’nın bulduğu bu eserler 1844 yılında Basra limanından
Fransa’ya gönderildi. 1847 yılında Louvre Müzesi’nde sergilenmeye
başlandı.6
1852-1854 yılları arasında Fransız konsolosu Victor Blass’ın öncülük
ettiği bir grup araştırmacı aynı yerde kazı çalışmalarına devam etti ve hayli
miktarda eserleri gün yüzüne çıkarmayı başardı. Ancak Blass’ın bulduğu
eserler Basra yakınlarında onları taşıyan geminin nehre batması sonucu suda
kayboldu. Aynı tarihlerde İngilizler de Fransızlardan geri kalmamak için
Irak’ta kazı çalışmalarını devam ettiriyorlardı. 1845 yılında Henry Layard
İstanbul’daki İngiliz Büyükelçiliğinin de desteğini alarak Musul yakınlarında
Nimrud kentinde arkeolojik kazılar yaptı. 1848 yılına kadar buradaki
çalışmalarını sürdüren Layard’ın burada bulduğu eserler bütün batı dünyasını
adeta salladı. Bulduğu eserlerin arasında en önemlileri Asur Kralını tasvir
eden heykeller ile bazı kanatlı öküz heykelleri idi. Layard bu eserleri British
Museum’a gönderdi. İngiltere’ye döndükten sonra ise buradaki araştırmaları
ve izlenimlerini 1849 yılında “Ninova ve Kalıntıları: Kürdistan'ın Keldani
Hristiyanları'na bir ziyaretin kayıtları ve Yezidiler ya da Şeytan'a tapanlar;
Eski Asurlular'ın gelenek ve sanatları Hakkında Araştırma” adlı eserinde
yayınladı.7
İngiltere ve Fransa arasındaki arkeolojik kazı rekabeti sadece Irak’ın
kuzeyinde değil aynı zamanda Irak’ın güneyinde de devam etti. Basra’da
Fransız konsolosu olarak görev yapan Ernest de Sarzec 1877’de Sümerlerin
önemli şehirlerinden biri olan Lagaş8’taki kazı çalışmalarını ilk başlatan kişi
Es-Siyhavi, a.g.e., s., 15-16. Ayrıca bkz: Sabah en-Nasıri, بداي اه ام العراقيين بآثارهم القدي وكيف
؟.. ( صدر قانو ااثار في العشرينياArapça: 1920’lerin Başında Iraklıların Tarihi Eserlerine Karşı
Tutumu ve
Tarihi
Eser
Kanununun
Çıkarılışı),http://www.almadasupplements.
com/news.php?action=view&id=13926, Erişim tarihi: 24/03/2016.
7
Austen Herry Layard, Nineveh and its Remains: with an Account of a Visit to tile Chaldaean
Christians of Kurdistan, and the Yezidis, or Devil-worshippers; and an Inquiry into the
Manners and Arts of the Ancient Assyrians, George P. Putnam Publishing, New York, 1849,
s., 10 vd.
8
Lagaş, Fırat ve Dicle nehirlerinin birleşme yerinin kuzeybatısında Uruk’un doğusunda yer alır.
Lagaş hem Sümerlilerin hem de daha sonraları Babillilerin en eski şehirlerinden biridir.
Yakınındaki Girsu şehri, Lagaş’ın dini merkeziydi. Lagaş’ın Arapça ismi Tell al-Hiba olarak
bilinir.
6
[26]
İngilizlerin İşgal Ettikleri Topraklarda Yaptığı Arkeolojik Kazılar
oldu. Kazılarına 1901 yılında ölünceye dek devam eden Sarzec başlıca iki
büyük höyükte kazı yaptı. Bunlardan birinde Lagaş’ın efendi tanrısı Ningirsu
ya da Ninib adına yapılmış olan E-Ninnu tapınağını ortaya çıkarttı. Sarzec
buradaki kazılarda önemli miktarda çivi yazılı tabletler ile heykeller buldu ve
bunları Osmanlı Devleti’nin izini olmadan Paris’teki Louvre Müzesi’ne sattı.9
Irak’aki İslami dönem eserleri de Avrupa yağmasından nasibini aldı.
1913 yılında Alman Arnest Herstfield Samarra’da yaptığı kazılarda bir çok en
önemli eser buldu. Bu eserler 1917 yılına kadar Samarra hükümet konağındaki
depolarda muhafaza edildi. Ancak aynı tarihte Irak’ın İngiliz işgaline
uğraması neticesinde bu eserler British Museum, Victoria Museum ve Albert
Museum gibi İngiltere’deki büyük müzelere taşındı.10 Bu tarihten sonra Irak’ta
arkeolojik kazılar sadece İngilizler tarafından yürütüldü. Bununla yetinmeyen
İngilizler daha önce Alman ve Avusturyalılar tarafından yürütülen kazılarda
bulunan eserlerin de peşine düştüler. 11
I. ARKEOLOJİK ESERLERLE İLGİLENMEK ÜZERE
İNGİLİZLERCE BİR DANIŞMA KOMİTESİNİN KURULMASI
1917 yılının Ekim ayında İngilizlerin Irak cephesindeki üstünlükleri
kesinleştikten sonra İngiliz Akademi Derneği12’nin Irak, Mısır, Mezopotamya
ve Anadolu’daki arkeolojik kazı ve bu kazılarda elde edilen tarihi eserlerle
ilgilenmek üzere bir danışma kurulu kurulması için çalışmalara başladı.
Dernek,1918 yılının Aralık ayında İngiliz Dışişlerine gönderdiği uzun yazıda
savaşla birlikte kapıları İngilizlere açılan ülkelerdeki arkeolojik eserlerin
ortaya çıkarılması ve güven altına alınması konusunda İngiliz hükümetinin
birinci derecede sorumlu olduğunu bildiriyor ve bir an önce Mezopotamya,
Filistin ve Suriye’de kazı çalışmalarının yapılması gerektiğini savunuyordu.
Es-Siyhavi, a.g.e., s., 17. Ernest de Sarzec burada yürüttüğü kazılara ilişkin ayrıntıları ve
bulduğu eserlere ilişkin bilgileri fotoğraflarıyla beraber 1884 yılında yayınladığı kitabında
bilim dünyasına tanıttı. Bkz: Ernest de Sarzec, D ouvertes en hald e : second volume partie
epigraphique et plances,E. Leroux, Paris, 1884. Başka bir kaynakta 1929 yılında Lagaş
şehrinden Fransız arkeologlar tarafından 50.000 çivi yazılı tablet bulunduğu anlatılmaktadır.
Bkz: Plilippe Flandrin, Le Pillage L’Irak, Edition Du Rocher, Paris, 2004, s., 7.
10
Es-Siyhavi, a.g.e., s., 18.
11
Osmanlı topraklarında yaptıkları tarihi kazıları için bkz: Hatice Palaz Erdemir-Halil Erdemir,
“Alman Emperyalizmi ve Osmanlı Topraklarında Arkeoloji”, Tarih Okulu Dergisi, Eylül
2013, Yıl 6, Sayı XV, s., 261-283; Hatice Palaz Erdemir-Halil Erdemir, “Batılıların Yaptığı
Arkeolojik Kazılar Ve Tarihi Eser Yağması”, Yeni Türkiye Dergisi Ortadoğu Özel Sayısı, cilt
III, Sayı 83, Ocak-Haziran 206, s. 752-772.
12
The British Academy. Bundan sonra Türkçe karşılık kullanılacaktır.
9
[27]
Halil Özşavlı
Akademi’nin ifadesine göre kurulacak komite iki amaca hizmet edecekti. İlki,
başta İngiltere olmak üzere modern ülkelerin arkeoloji, tarih ve sanat
bilimlerine katkıda bulunmak, ikincisi ise, bir ülkenin geçmiş tarihinin uygun
miktardaki bir temsilinin o ülkede olmasını sağlamak.13Oldukça karışık olan
bu ifadeyi akabinde gelen cümlelerde anlamak mümkün olabiliyor. Çünkü
mektubun bu kısmına kadar gayet etik bir duruş sergileyen İngiliz Akademi
Derneği bundan sonra İngiliz Dışişlerini İngiliz işgal bölgesi olan yerlerde
bulunan veya bulunacak olan tarihi eserlerin İngiltere’ye getirilmesine ikna
etmeye çalışıyor gibi görünüyor.
Akademi’nin Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği yazının devamı şöyle;
“…Bugün Fransa, İngiltere ve İtalya gibi modern batı medeniyetlerine
ait arkeolojik eserler yine bu ülkelerde sergilenmekte. Bununla beraber bu
eserleri sadece o ülkenin mensubu olan akademisyenler veya araştırmacılar
incelememek de, onlarla birlikte diğer modern devletlerin vatandaşı olan
akademisyenlerde ziyaret edebilmek de ve inceleyebilmektedir. Bu durum
eserleri görmek isteyen vatandaşlar için de geçerli. Yani Fransa’daki eserleri
İngiliz arkeologlar, İngiltere’deki eserleri de Fransız veya İtalyan
araştırmacılar
ve
vatandaşlar
ziyaret
edebilmekte
ve
onları
inceleyebilmektedir. Ancak çok uzak mesafede bulunan Yunanistan, Filistin
ve Mısır gibi yerler söz konusu olunca sadece çok sayıda bir azınlık gidip bu
ülkelerdeki eserleri görüp ziyaret edebilecek daha önemlisi bu ülkelerde
yaşayan halkın çok azı bu eserlerin kıymetini takdir edecek. Hindistan da
hakeza öyle. Burası da çok uzak ve ancak çok az Avrupalı tarafından ziyaret
edilebilir. Bundan ötürü, ileri görüşlü bir yönetim Hindistan’a ait sanatsal ve
arkeolojik eserlerin Avrupa’da büyük şehirlerde, özellikle de Londra’da,
sergilenmesini sağlar. Mezopotamya için durum daha da kötü. Uzaklık, çok
nadiren oraya giden araştırmacılar hariç, herkes için engelleyici bir durum
olarak ortada duruyor. Orada arkeolojik eserlere ilgi duyan nüfus da yok, bu
eserleri inceleyecek bilgi birikime sahip kimse de yok. Her ne kadar böyle bir
ilgiyi ve bilgi birikimini oluşturmak arzulanır olsa da bu muhtemelen çok
yavaş olacaktır. Ayrıca buradaki eserlerin Avrupa ve Amerika’ya getirilip
burada incelenmesi ile arkeolojinin amaçlarına ulaşılabilir….”14
13
FO 371/4175, No: 1427, Belge 3
FO 371/4175, No: 1427, Belge 3
14
[28]
İngilizlerin İşgal Ettikleri Topraklarda Yaptığı Arkeolojik Kazılar
Arkeoloji biliminin faydalarından ve bir medeniyeti üstün bir medeniyet
olmasında sağladığı yararlardan bahsedilen mektubun devamında hükümete şu
tavsiyelerde bulunuluyor;
1. Mezopotamya, Filistin ve mümkünse iran’da arkeolojik ile ilgili bir
kurumun oluşturulması için gereken hazırlıkların gecikmeden yapılması
2. Bu kurum İngilitere’de arkeolojinin tanınmış temsilcileri ile istişare
içinde oluşturulmalı. Hali hazırda Savaş Bürosu (War Office) ile
iletişim halinde olan İngiliz Akademi Derneği bu amaç için zaten
iletişim kanallarını oluşturarak ülkedeki belli başlı arkeoloji
kuruluşlarından oluşan bir komite oluşturmuştur. Bunun la beraber
British Museum ve Victoria Museum gibi kuruluşların desteğini almış
durumdadır.15
Akademiye göre her ülkedeki koşullar farklı olduğu için bu ülkelerde
uygulanacak sistem farklı olmalıdır. Örneğin özel bir bölge olan
Mezopotamya’da toprak daha temizdir ve burası çevresindeki yerlere göre
daha güvenlidir. Muhtemelen burada daha tatminkar sonuçlar elde edilecek.
Her ne kadar arkeolojik çalışmalar babında burada İngilizlerin şuan bir
üstünlüğü olsa da savaştan önce Almanların ve Amerikalıların burada
gösterdikleri çabaların İngilizlerinkinden fazla olduğu bir gerçek. Burada
uygulanacak aşamalar şöyle olmalıdır 1)İlk önce hala yer üstünde olan sanat
ve arkeolojik eserlerinin korunması sağlanmalıdır, 2)Arkeologlarca çok
önemli olduğu addedilen alanların korunması sağlanmalıdır, 3)Tüccarların
elinde olması muhtemel eserlerin satın alınması ve yurt dışına çıkarılması için
gereken çalışmaların idare edilmesi gerekmektedir 4) Bağdat’ta arkeolojik
kazıların kontrol ve denetimi yapacak bir organizasyon oluşturulmalıdır 5)
Satın alma yoluyla temin edilen tarihi eserlerin götürüleceği yer
belirlenmelidir.16
İngiliz Akademi Derneği mektubun bundan sonraki kısmında niyetini
açıkça ifade ediyor. Akademiye göre;
“…Satın alınarak veya yapılan kazılarda elde edilecek eserlerin nerede
tutulacağı hükümet ile İngiliz Akademi Derneği arasında yapılacak
görüşmelerde belirlenebilir, ancak Akademi Derneği’ne göre en doğru karar
onları Avrupa’ya götürmektir. Örneğin Mezopotamya’da bulunacak eserlerin
orada bulunduğu yerde incelemek mümkün değildir. Onun için bu eserler en
Aynı belge.
Aynı belge, s., 5.
15
16
[29]
Halil Özşavlı
kısa sürede Avrupa’ya gönderilmeli ve bu eserlerin büyük bir çoğunluğu
buradaki önde gelen müzelerde kalmalıdır. Bu durum kesinlikle, eğer arzu
ediliyorsa,
Bağdat’a bir yerel müzenin kurulmasına engel değildir.
Mezopotamya’da bulunacak tarihi eserlerden çivi yazısı tabletleri, ilkçağ araç
gereçleri, çanak-çömlek, sikke ve heykeller hızlı bir şekilde tasnifi yapılacak
eserler olduklarından bunlardan oluşan temsili koleksiyonların hem Londra’da
hem Bağdat’a olmasında sakınca yoktur. Sadece dar görüşlü bir bakış açısı
tüm eserlerin Mezopotamya’da kalmasında ısrarcı olabilir…” 17
Akademi yukarıda ifadelerle gerçek niyetini belli ettikten sonra
Bağdat’ta kurulması öngörülen arkeoloji örgütünün kurulması için mümkün
olan en kısa zamanda bir grup araştırmacının Mezopotamya’ya gönderilmesini
talep etmektedir. Araştırılacak tarihi dönemler çok geniş bir periyodu
kapsadığı için tek başına bir kişinin bu zaman dilimiyle uğraşması mümkün
olmadığı görüşünde olan Akademi, British Meseum, Albert Museum ve
Victoria Museum ile istişare içinde oluşturulacak üç veya dört kişilik bir
grubun yapılacak araştırmanın üstesinden gelebileceğini düşünmektedir.18
İngiliz Dışişleri Bakanlığı ise İngiliz Akademi Derneği yazdığı cevabi
yazıda arkeolojik kazılar ve tarihi eserler için bir danışma komitesinin
kurulacak olmasının memnuniyetle karşılandığını ancak Lord Curzon’un tarihi
eserlerin Avrupa’ya taşınmasına karşı olduğunu belirtti. Çünkü Lord Curzon’a
göre tarihi eserlerin çıkarılacağı ülkelerde her ne kadar insanlar tarihi ve tarihi
eserlere ilgisiz olsa da, bu oradaki insanların hiçbir zaman bu eserlere ilgili
duymayacağı anlamına gelmemekteydi ve bu eserler Avrupa’ya getirilse dahi
bu eserler halk nezdinde bu eserlerin başka bir ülkeden getirilmiş olmasından
ötürü doğacak olan eleştirileri bastıracak bir ilgili uyandırmayacaktı. 19
Bu arada Akademi Derneği tasarladığı danışma komitesini
oluşturmuştu. Bu komite sürekli olarak İngiliz Dışişleri Bakanlığı ile iletişim
halinde olacaktı. Muhtemelen 1919’da 20 kurulan bu komitede yer alan
kurumlar şunlardı; The Society of Antiquaties(Antika Meraklıları Cemiyeti),
The Royal Institute of British Architects (İngiliz Kraliyet Mimarlar Enstitüsü),
The Royal Asiatic Society (Asya Kraliyet Topluluğu), The Royal Numismatic
Society (Kraliyet Nümizmatik Derneği), The Society for the Promotion of the
Aynı belge, s., 6.
Aynı yer.
19
FO 371/4175, No: 1427, Belge 4.
20
Belge silik olduğu için tarih net okunamamaktadır. Ancak başka belgelerde zikredilen tarihler
dikkate alındığında komitenin kurulduğu tarihin 1919 olması büyük bir olasılıktır.
17
18
[30]
İngilizlerin İşgal Ettikleri Topraklarda Yaptığı Arkeolojik Kazılar
Hellenic Studies (Hellenik Araştırmaları Teşvik Derneği), British School of
Athens (Atina İngiliz Okulu), British School of Jerusalem (Küdüs İngiliz
Okulu), Egypt Exploration Fund (Mısır Keşif Fonu), The Byzantine Research
Fund (Bizans Araştırma Fonu), The Anthropological Institute (Antropoloji
Enstitüsü), The Society for the Promotion of the Roman Studies (Roma
Araştırmalarını Teşvik Derneği), Britih School at Rome (Roma İngiliz Okulu)
ve Palestine Exploration Fund (Filistin Keşif Fonu). 21
O dönem İngiltere’de Lloyd George başbakanlığındaki savaş kabinesi iş
başındaydı ve bu kabinenin dışişleri bakanı Althur Balfour’du. Arkeolojik
meselelerle ilgilenmek üzere bir komitenin kurulmasını dışişleri bakanı
Balfour da onayladı. İngiliz Akedemi Derneği ise oluşturulan komite ile
İngiliz Dışişleri Bakanlığı arasında arabulucuk görevini üstlenirken Britih
Museum, Victoria Museum ve Albert Museum gibi İngiliz müzeleri de
çalışmalara destek vereceklerini beyan ettiler. 22
İngiliz Akademi Derneği komitenin kurulmasının ardından İngiliz
dışişleri bakanlığına bir yazı yazarak Mezopotamya, Suriye, Filistin ve
Makedonya’daki İngiliz komutanlarına Arkeolojik Eserler Komitesi’nin
kurulduğunu ve kendi bölgelerinde İngiliz arkeolojik çıkarları için bu
komiteyle iletişim halinde olmaları ve bölgelerindeki her türlü arkeolojik alan
ve eser ile ilgili bilgiyi Londra’da British Museum’da bulunan merkezin genel
başkanlığına göndermelerini talep eden bir bilgi notunun gönderilmesini talep
etti.23
İngiliz Akademi Derneği dışişleri bakanlığına gönderdiği yazıda
Mezopotamya, Suriye, Filistin ve Makedonya’daki İngiliz komutanlıklarına
gönderilecek bilgi notu için kendi örnek metnini bile oluşturmuştu. Bu metin
şöyleydi;
21
FO 371/4175, No: 1427, Belge 1. The Society for the Promotion of the Hellenic Studies,
Egypt Exploration Fund, The Royal Asiatic Society, The Society of Antiquaries on London,
The Royal Numismatic Society ve British School of Athens gibi kuruluşların İngiliz Akademi
Derneği’nin bir komite kurma teklifini kabul ettiklerine dair mektupları için bkz: FO
371/4175, No: 5133, Belge, 1, 2, 3, 4, 5, 6.
22
Aynı belge. Aynı dönem İngiliz Dışişleri Bakanlığı’na bir çok farklı kuruluştan Ortadoğu ve
Mezopotamya’da arkeolojik kazılar yürütmek amacıyla talep geldiği anlaşılıyor. İngiliz
Dışişleri Bakanlığı bu kurumlara F. G. Kenyon başkanlığında bir komitenin zaten kurulmuş
olduğuna dair cevabi yazılar yazacaktır. Bu yazılar için bkz. FO 371/4175, No: 6133, Belge,
7,8.
23
Aynı belge. İngiliz akademi Derneği’nin tarihi eserlerle ilgili olarak toplanan bilgilerin
gönderilmesini istediği adres şöyleydi; Presidient of the British Academy, British Museum,
London, W.C. 1.
[31]
Halil Özşavlı
“Tarihi Eserlerin Kayıt Altına Alınması
Majestelerinin Ordusunda görev yapan subay ve diğer görevlilerin
dikkatine!
Bölgelerinizde bulunan her türlü tarihi eser ve kalıntının (yapı, heykel,
yazıt vb.) kayıtlarının tutulması (krokilerinin çıkarılması, planların yapılması,
fotoğraflarının çekilmesi ve yazıtların taklidinin yapılması) tarafımızda
arzulanmaktadır.
Tutulan tüm kayıtların, özellikle de tarihi eserlerin bulunduğu yerle
ilgili bilgilerin “İngiliz Akademi Derneği Başkanlığı, British Museum,
Londra, W. C. 1.” adresine gönderilmelidir.
Gönderilerin üzerine “Arkeolojik Rapor” ifadesi yazılmalıdır 24.
Arşiv belgelerinden Dışişleri Bakanlığı’nın yukarıdaki yazıyı biraz
değiştirerek kabul ettiği 25 ve 2 Ocak 1919 tarihinde Mısır, Selanik ve
Mezopotamya’daki İngiliz komutanlarına gönderdiği anlaşılıyor.26 Daha sonra
Genel Arkeoloji Komitesi 27 ismini alan komite Filistin, Mısır ve
Mezopotamya’da sürdürülecek kazı işleri için ve buradaki tarihi eserlerle ilgili
neler yapılmasına dair çeşitli tarihlerde yönergeler ve raporlar
hazırlayacaktır.28
II.
KAZI
İŞİ
İÇİN
BAĞDAT’A
ARKEOLOGLAR
GÖNDERİLMESİ
Yukarıda izah edildiği üzere İngiliz Akademi Derneği Mezopotamya,
Mısır ve İran’daki tarihi eserlerin korunması ve yeni arkeolojik kazılar
yapılması konusundaki gerekliliği kendince açıkladıktan sonra mümkün olan
en kısa zamanda Bağdat’ta bir arkeoloji komitesinin kurulmasını ve bir grup
araştırmacının Mezopotamya’ya gönderilmesini talep etmişti. Araştırılacak
tarihi dönemler çok geniş bir periyodu kapsadığı için de bir kişi yerine farklı
dönemlere veya farklı eski çağ medeniyetlerinde ihtisas yapmış birkaç kişiden
oluşan grupların bölgeye gönderilmesi gerektiğini savunmuştu.
24
FO 371/4175, No: 1427, Belge 2
FO 371/4175, No: 1427, Belge 5
26
FO 371/4175, No: 2889, Belge 1
27
Joint Arceological Commetee
28
Bazı talimatname ve raporlar için bkz: FO 371/4175, No: 6631; FO 371/4175, No: 9307; FO
371/4175, No: 9857;
25
[32]
İngilizlerin İşgal Ettikleri Topraklarda Yaptığı Arkeolojik Kazılar
Arkeoloji Danışma Kurulu’nun kurulmasının İngiliz Dışişleri tarafından
onaylanmasına müteakip bahsedilen araştırmacılar bir bir Bağdat’a varmaya
başladı. 6 Ocak 1919 tarihinde Savaş Bürosu 29 ’ndan J. E. Shuckburgh,
Dışişleri Bakanlığına gönderdiği yazıda bir grup arkeoloğun Mezopotamya’ya
gelmek üzere yola çıktığını ve bundan sonra mümkünse Savaş Bürosu’na bilgi
verilmeden arkeolog gönderilmemesini rica ediyordu. 30 Elimizdeki
belgelerden, araştırma yapmak üzere Mezopotamya gönderilen ilk grubun
içinde kimlerin olduğunu net bir biçimde anlamak mümkün olmuyor ancak bir
belgeye göre British Museum adına bölgeye gönderilen Henry Reginald Hall 31
18 Aralık 1918 tarihinde askeri unsurlarla beraber Basra’ya varmıştı. Hall’a
arkeolojik kazı yapmak üzere 300 (?) pounda kadar para harcama yetkisi de
verilmişti. 32 Hall’ın bildirdiğine göre Dalton Maclagan Langlon ve
beraberinde bir kişi daha ise Mezopotamya’ya doğru yola çıkmıştı. Tarihi
eserleri onarma konusunda uzman olan J. M. Wilson’un bu gruba dahil
olacaktı. 33 Basra’dan Babil 34 ’e geçen Hall burada British Museum adına
Mayıs ayına kadar kazı yapacağını bildiriyordu. 35
Fakat Bağdat’taki İngiliz Komiserliği Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği
9 Aralık 1918 tarihli yazıda Ruina Richmond ve Herbert Baker isimli
uzmanların bölgeye gönderilmesini talep ediyordu. Dışişleri Bakanlığı ise bu
talebe cevaben gönderdiği 14 Aralık 1918 tarihli yazıda Ruiana Ricmond’un
gelebilecek durumda olmadığını, Herbet Baker’ın ise uygun olmadığını
bildiriyor ve British Museum’un deneyimle bir arkeolog ve mimar olan
Theodore Fyfe’ı önerdiğini bildiriyordu. 36Şubat 1919’da ise uzun bir süreden
beri Anadolu, Mısır ve Sudan gibi yerlerde arkeolojik kazılar gerçekleştirmiş
29
War Office
FO 371/4175, No: 4001, Belge 2
31
Henry Reginald Hall aslında Mısır tarihi uzmanı bir tarihçi ve arkeologdur. I. Dünya Savaşı
sırasında İngiliz ordusuna alınmış önce Basın Bürosu’nda daha sonra ise İstihbarat Bürosu’da
yüz başı rütbesi ile görevlendirilmiştir. H. R. Hall’ın biyografisi için bakınız: The Times, 14
Ekim 1930.
32
FO 371/4175, No: 4001, Belge 4. Belge silik olduğu için 300 rakamından sonra ne yazdığı
tam olarak anlaşılmıyor ancak biz İngiliz para birimi olan “£” (pound)’a benzettik.
33
FO 371/4175, No: 4001, Belge 5
34
Bugün Irak’ta El Hilla kasabası.
35
FO 371/4175, No: 7932, Belge 2 ve 371/4175, No: 29838, Belge 3. Ayrı a FO 371/4175, No:
25215, Belge 1.
36
FO 371/4175, No: 4001, Belge 3
30
[33]
Halil Özşavlı
olan John Gerstang hem çeşitli kazılar yapmak hem de İngiliz Arkeoloji
Okulu’nu kurmak üzere Filistin’ e gönderildi. 37
III. YAPILAN KAZILAR VE AVRUPA’YA GÖTÜRÜLEN
TARİHİ ESERLER
I. Dünya Savaşı’ndan önce Alman ve Fransızlar bölgede kazılar yapmış
ve bazı eserleri ülke dışına götürmüştü. Belki de bu nedenle İngilizler bölgeyi
işgal ettikten sonra ilk iş olarak daha önce düşmanın bulduğu ve götürdüğü
eserlerin peşine düştüler. Bu amaçla İngiliz Dışişleri Bakanlığı İstanbul’daki
İngiliz yüksek komiserine 28 Şubat 1919 tarihinde gönderdiği emirlerde o
tarihe kadar Osmanlı topraklarının Asya kıtasında kalan topraklarından
götürülen tarihi eserler hakkında bir rapor hazırlamasını istedi. 38İlgili telgrafa
verilen cevapta henüz bilgi elde edilemediği belirtilse de bir süre sonra yapılan
araştırmalar meyvesini verecek yavaş yavaş İngilizlerden evvel Almanlar
tarafından ortaya çıkartılan ve Avrupa’ya -ki muhtemelen Almanya’yagötürülen eserler hakkında çeşitli bilgilere ulaşılacaktır.
İngiliz istihbarat birimi Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği 30 Mart 1919
tarihli yazıda Mezopotamya’daki İngiliz Genel Subayından götürülen tarihi
eserler ile ilgili bazı bilgiler elde ettiğini ve bu bilgilerin Teğmen Freusser
Diary’den temin edildiği için güvenilir olduğunu belirtiyordu. Teğmen
Freussers’ın belirtiğine göre 16 Temmuz 1917’de Babil’den çıkartılan tarihi
eserlerle dolu 26 büyük konteyner Anah’a 39 gönderildi. 40 10 Kasım 1917 ise
Çavuş-Binbaşı 41 Darugenegger Hit 42 ’e giderek buraya Babil’den getirilmiş
oldukça ağır heykelleri şahturlara yükledi ve Anah’a gönderdi. 18 Kasım’da
Hit’en gelen ve heykellerle dolu 4 şahtur Anah’a vardı.20 Kasım’da Üsteğmen
Preasser Babil’den gelen 26 konteyner dolusu tarihi eserler ve heykellerle
ilgili işleri düzenlemek ve paketlenmesini sağlamak için Anah’a geldi. 43
Bunların dışında 1914 yılının sonunda 8 ton ağırlığında 20 kutu tarihi
eser ile 8 gerçek boyutlu 44 heykel Hit’e getirilmiş ve bunlar daha sonra
37
FO 371/4175, No: 29214, Belge 1
FO 371/4175, No: 72059, Belge 1
39
Bugün Irak’ta Al-Anbar iline bağlı Fırat nehri kıyısında bir şehir.
40
FO 371/4175, No: 50075, Belge 2
41
Sergent-Major
42
Bugün Irak’ın Al-Anbar vilayetinde, vilayet merkezi Ramadi’nin kuzeybatısında bir küçük
bir şehir.
43
FO 371/4175, No: 50075, Belge 2
44
İlgili belgede “life size” diye tarif ediliyor.
38
[34]
İngilizlerin İşgal Ettikleri Topraklarda Yaptığı Arkeolojik Kazılar
buradan başka bir yere götürülmüştü. Babil’deki yerel halkın bildirdiğine 1916
yılının Kasım ayında Almanlar 5 büyük heykel ile 15-20 konteyner tarihi eseri
nehir akıntısıyla başka bir yere götürmüştü. Anah’taki idareciler tüm bu
yüklerin Anah’ın İngilizler tarafından alınmadan önce Der-Zor’a
gönderildiğini bildiriyordu. Der-Zor’daki askeri yöneticiler bu eserlerin ele
geçirilmesi için İstanbul’daki İngiliz yüksek komiserinden acil telgraflar
aldıklarını ancak eserlerin ele geçirilmeden evvel Cerablus’a götürüldüğünü
ve muhtemelen hala orada olduğunu bildiriyordu. 45
İngilizlerin Almanların ortaya çıkardığı veya yurt dışına kaçırdığı
eserleri bulma çabaları İstanbul’da da devam etmekteydi. Buradaki
araştırmaları yürütmekle görevli olan İngiliz İstihbarat memurlarından
Yüzbaşı Casson Müze-i Hümayun 46 Müdürü Halil Bey ile Mart 1919’da
görüşmüş ve ondan önemli bilgiler elde etmişti. Halil Bey’in anlattıklarına
göre savaş boyunca Osmanlı topraklarındaki Alman arkeoloji işlerinin
temsilcisi M. Willegand olmuş ve zamanın çoğunu Suriye’de araştırmalar
yaparak geçirmişti. Avusturyalıların arkeoloji işlerini ise M. Walter
yürütmüştü.47 Halil Bey ne Almanların ne de Avusturyalıların savaş boyunca
Osmanlı topraklarında yaptıkları kazılarda önemli bir şey buldukları
kanaatinde değildi fakat Cynicus 48 ile İstanbul’da yapılan kazılarda bazı
eserlerin ortaya çıkartıldığını teyit ediyordu. Cynicus ilk kez Dr. Ohrio
tarafından Bavyera Arkeoloji Derneği adına kazılmış ve burada iki heykel
bulunmuştu. İstanbul’daki kazılar Atmeydanı bölgesinde 1917 yılında
yapılmıştı ancak önemli bir şey çıkmamıştı. 49 Fakat Willegand bugün
Aydın’nın Didim ilçesinde bulunan ve antik bir liman şehri olan Milet’de
kazılar yapmış ve buradan birçok eseri yurt dışına kaçırmıştı.50
Yüzbaşı Casson’un belirttiğine göre Halil Bey Bismaya’da Almanlar
tarafından çıkartılan Hitit tabletleri ve heykelleri ile ilgili bir şey bilmiyordu
Aynı yer.
Belgede Halil Bey ve Dire tor General of the İmprerial Museum olarak ifade ediliyor. 1846
yılında Mecma-ı Âsâr-ı Atika adıyla kurulan ve 1869 yılında Müze-i Hümayun adını alan
müze ve bu müzenin başına 1910’dan sonra geçen Halil Etem Bey kast ediliyor. Bkz: TBMM
Albümü, 1. ilt, 1920-1950,TBMM Basın ve Halkla İliskiler Müdürlügü Yayınları No: 1,
Ankara, 2010, s., 204.
47
FO 371/4175, No: 60146, Belge 2
48
Belgede bu şekilde geçiyor. Ancak tam olarak neresi olduğu tespit edilemedi.
49
Aynı belge.
50
FO 371/4175, No: 60146, Belge 5. Bugün Berlin’deki Bergama (Pergamos) Müzesinde
buluna meşhur Zeus Sunağı da Milet’ten çıkartılmış ve Almanya’ya götürülmüştür.
45
46
[35]
Halil Özşavlı
ancak Cerablus’taki kazılarda elde edilen Hitit yazmalarının hala orada
olduğunu, ne Almanya’ya ne de Avusturya’ya gönderilmediği belirtiyordu.
Halil Bey son olarak yakın zamanda Der Zor’da bulunan Babil dönemine ait
bir kabartmanın İstanbul’a gönderildiğini ve bunların dışında toprak altından
çıkartılan veya yurt dışına gönderilen bir eser duymadığını ifade ediyordu.
Yüzbaşı Casson Halil Bey ile mülakatının neticesi olarak Almanların Türk
yetkililerin izni dahilinde Osmanlı topraklarından yurt dışına önemli
sayılabilecek miktarda veya nitelikte tarihi eser götürmediğine kani olmuştu 51
ancak İngilizlerin bundan sonra sürdürecekleri araştırmalar Almanların Irak ve
Anadolu’dan tonlarca hatta gemiler dolusu eseri yurt dışına kaçırdığı
ispatlayacaktı.
Mesela İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri Sir Somerset GoughCalthorpe dışişleri bakanlığına gönderdiği 6 Haziran 1919 tarihli telgrafında
Konya, Karaman ve İzmir’den Almanlar ve Avusturyalılar tarafından
götürülen tarihi eserler hakkında önemli bilgiler vermektedir. Bu şehirlerdeki
İngiliz subaylarının yürüttüğü tahkikatlar neticesinde şu sonuçlar elde
edilmişti;
Konya’da Beyhekim Mescidi’nin 500-600 yıllık çinileri Almanlar
tarafından sökülmüş ve nereye götürüldüğü tespit edilememişti.
Karaman’da Karamanoğlu İmaret Camisi’nin 700 yıllık çinileri ve
diğer önemli bazı eserler yine Almanlar tarafından sökülmüş ve bilinmeyen
bir yere götürülmüştü.
İzmir’de Efes Antik bölgesinden Avusturyalılarca bir çok tarihi eser
Avusturya’ya götürülmüş ancak Avusturya’da nereye götürüldüğü tespit
edilememişti.
İtalyanlar Antalya’da kazılar yapmış ve bazı tarihi eserleri yurt dışına
götürmüştü.52
Görüldüğü üzere İngilizler Almanların Osmanlı topraklarından
götürdüğü tarihi eserleri bulmak ciddi tahkikatlar yürütmüşlerdir. Fakat
Almanların en büyük tarihi eser vurgunu bir ihbar mektubu neticesinde ortaya
çıkacaktır. 11 Temmuz 1919 tarihli bu mektubunun sahibi Madrid Üniversitesi
Profesörü Dr. A. S. Yahuda’dır. Dr. Yahuda savaşın bittiği yıl olan 1918’de
Aynı belge.
FO 371/4175, No: 92716, Belge 1, 2 ve FO 371/4175, No: 93115, Belge 1. Başka bir belgede
İtalyanların Antalya’da yaptığı kazılarda bir şey bulamadıkları belirtilmektedir, bkz: FO
371/4175, No: 107627, Belge 1
51
52
[36]
İngilizlerin İşgal Ettikleri Topraklarda Yaptığı Arkeolojik Kazılar
Portekiz’in başkenti Lisbon’da ders vermektedir. Nisan ayında bir gün
kendisine savaşın başlamasının ardından Lisbon limanında el konulan Alman
ticaret gemileri içerisinde 2-3 tanesinin tarihi eserler ile dolu olduğu bilgisi
ulaşır. Bu eserler Mezopotamya’dan çıkartılan ve Hamburg ya da Berlin’
götürülmek üzere gemilere yüklenen eserlerdir. Gemiler 1914 yılında
Almanya’ya yolculukları esnasında birkaç gün gecikmiş ve I. Dünya
Savaşı’nın başlamasından bir gün sonra Lisbon’a varmıştır. Bunun üzerine
gemilere Portekizli yetkililerce el konulmuş, gemilerin Lisbon limanını terk
etmesi engellenmiştir. Daha sonra gemilerin içindeki tarihi eserler karaya
indirilmiş ve büyük kulübelere depolanmıştır. Tarihi eserler muhteviyatı Babil
döneminden kalma çivi yazılı tabletler ve tarihi değeri çok yüksek arkeolojik
kalıntılardı. 53 Bu eserlerin İngiltere’ye gitmesi gerektiğini düşünen Dr.
Yahuda, bu fikrini Protekiz’deki İngiliz maslahatgüzarına açar ve ikili savaş
koşulları nedeniyle bu konunun savaş sonrasına ertelenmesi kararlaştırır.
Fakat şuan savaş bitmiş ve savaşan taraflar barış müzakerelerine başlamış
oldukları için Dr. Yahuda bu eserlerin bir an önce İngiltere’ye ulaştırılması ya
da Portekiz’den çıkartılmasını talep emektedir. Aksi takdirde Almanların
Protekiz’deki ajanları vasıtasıyla bu gemileri ve içindeki eserleri Almanya’ya
kaçırma ihtimali oldukça yüksektir. 54
Dr. Yahuda 15 Temmuz 1919 tarihli bir başka bir mektubunda bu
eserlerin incelenmesi için bir komisyon oluşturulmasını teklif etmekte ve
eserlerin Protekiz hükümeti tarafından savaş ganimeti sayılıp el konulması
gerektiğini ve böylece Almanların bu eserleri Almanya’ya götürmelerinin
engellenebileceğini belirtmekte ve İngiliz Dışişleri’nden bu eserler hakkında
bu yolun takip edilmesi için Portekiz hükümetiyle iletişime geçmesini talep
etmektedir. Dr. Yahuda’ya göre eserler mümkün olan en kısa zamanda
İngiltere’ye götürülmeli ve savaş tamamen bitinceye kadar mutlaka orada
kalmalıdır.55 İngiliz yetkililerin Dr. Yahuda’nın önerisine nasıl cevap verdiğini
bilemiyoruz çünkü incelediğimiz ve tamamını elimizde bulundurduğumuz
İngiliz arşivinin ilgili koleksiyonundan Dr. Yahuda’nın mektuplarına verilen
cevapları içeren belgeler çıkartılmıştır. İngiliz yetkililerin Dr. Yahuda’nın
mektuplarına cevap verdiğini kendisinin bir sonraki mektuplarından
anlayabiliyoruz.
53
FO 371/4175, No: 103071, Belge 2
Aynı belge.
55
FO 371/4175, No: 104971, Belge 2
54
[37]
Halil Özşavlı
Ancak bundan sonra bu meseleye British Museum da müdahil olacaktır.
Lisbon’da Babil dönemi eserleri ile dolu üç Alman gemisine el konulduğunu
duyan müze müdürü ve aynı zamanda İngiliz Akademi Derneği Başkanı F.
Kenyon İngiliz Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği 18 Temmuz 1919 tarihli
yazıda gemiler ve gemilerin nasıl ele geçirildiğinden bahsettikten sonra savaş
sona erdiği ve barış görüşmeleri devam ettiği için Almanların Portekiz
hükümetine bu gemilerin Berlin’e gönderilmesi için baskı yapmasının oldukça
muhtemel olduğunu ve buna izin verilmemesi gerektiğini ifade ettikten sonra
Almanların bu eserler üzerinde hiçbir hak iddia edemeyeceğini ileri sürecektir.
Çünkü savaştan önce ve savaşın devam ettiği dönem dahil olmak üzere
yürürlükte olan Osmanlı tarihi eser kanunlarına göre Türk topraklarında
bulunan veya çıkartılan her türlü eserin sahibi Türk devletidir. Bu nedenle
öncelikle bu eserler Türkiye devletinin malı addedilmeli ve daha önce
Mezopotamya’da bulunan Osmanlı eserlerine uygulanan muamele bu eserlere
de uygulanmalıdır. 56 İngiliz Akademi Derneği Başkanı ve British Museum
Müdürü F. Kenyon’un çalışmamızın başında da zikrettiğimiz ifadelerinden
burada eserlerin İngiltere’ye gönderilmesini ima ettiğini anlayabiliyoruz.
İngiliz Dışişleri Bakanlığı ise F. Kenyon’un mektubuna verdiği 25
Temmuz 1919 tarihli cevapta Portekiz’deki İngiliz maslahatgüzarına eserler
hakkında Portekiz hükümeti nezdinde girişimlerde bulunması için talimatların
verildiğini beyan edecektir.57
Maalesef elimizdeki arşiv belgeleri bu üç gemi dolusu eserin akıbetinin
ne olduğunu anlamamıza kafi gelmiyor. Bu konu ile ilgili rastladığımız son
belge Paris’teki İngiliz Delagasyonu’nun Lord Curzon’a gönderdiği 5 Ağustos
1919 tarihli telgraftır. Bu belgede eserleri elde edebilmek için en uygun yolun,
önce onlar üzerinde hem Osmanlıların hem de Almanların hak iddia
edebilmelerini engellemek için Portekiz hükümetinin gemileri savaş ganimeti
olarak sahiplenmesi gerektiğidir. Böylece gemiler savaş ganimeti olduğu için
içindeki eserler de savaş ganimeti olacak ve eserlerin yeni sahibi Portekiz
hükümeti olacaktır. Bundan sonra ise Portekiz hükümeti ile eserlerin temini
için görüşmeler sürdürülmelidir.58
Almanların Samarra’da yaptığı kazılarda elde ettikleri eserler Irak’ta
yaptıkları en büyük arkeolojik kazı niteliği taşır fakat Almanlar bu eserleri
56
FO 371/4175, No: 104995, Belge 1
FO 371/4175, No: 104995, Belge 2
58
FO 371/4175, No: 113017, Belge 1
57
[38]
İngilizlerin İşgal Ettikleri Topraklarda Yaptığı Arkeolojik Kazılar
İngilizlere kaptırmıştır. 1917 yılında Bağdat’ın düşmesi ve İngilizlerin
bölgeye hakim olmasını ardından Basra da İngilizlerin kontrolüne geçecektir.
İngiliz subaylar burada Almanlar tarafından daha önce yapılan kazılarda
ortaya çıkarılmış 126 kutu tarihi eser bulacaklardır. Eserlerin ele geçirildiğinin
duyulmasının ardından Londra’daki British Museum, Victoria Museum ve
Albert Museum eserlere talip olacaktır. British Museum Müdürü F. G.
Kenyon İngiliz dışişleri bakanlığına yazdığı 18 Temmuz 1919 tarihli yazıda
Victoria Museum’un Samarra’da ki kazılarda çıkartılan ve erken İslam
dönemine ait bu eserleri sanatsal değerleri için talep ettiğini Albert
Museum’un ise aynı eserleri tarihi ve arkeolojik değerleri dolayısıyla talep
ettiğini belirtecek ve iki müze arasında bu eserleri paylaşmada her hangi bir
sıkıntı yaşanacağını düşünmediğini vurgulayacaktır. Kenyon’a göre ele
geçirilen eserler o kadar çoktur ki sadece bu iki müzenin değil Londra’daki
diğer müzelerin de taleplerini tatmin etmeye yeterlidirler. 59
Dışişleri bakanlığı ise bu eserler için henüz bir karar verilmediğini,
eserleri inceleyen Henry Reginald Hall’ın raporunun beklendiğini belirterek
Kenyon’un yazısını cevap verecektir. 60 Bu eserler hakkında aslında bir
arkeolog olan İngiliz istihbarat subayı R. G. Hall’un hazırladığı 7 Haziran
1919 tarihli rapor İngiliz dışişlerine 15 Ağustos 1919 tarihinde varacaktır.
Hem içeriğinin son derece önemli olması hem de o dönem İngilizlerin işgal
ettikleri yerlerdeki tarihi eserlere bakış açısını vermesi bakımından bu raporun
bir kısmını aynen vermeyi uygun görüyoruz.
“Efendim talebiniz üzerine Almanlar tarafından çıkartılmış olan ve şuan
Basra’daki siyasi ofiste muhafaza altında bulunan eserlerle ilgili olarak şu
raporu hazırladım.
Bu kutuların toplam sayısı 126’dır. Bunların 86’sı Samarra’da diğer 40
tanesi ise diğer bölgelerde yapılan kazılarda elde edilen tarihi eserlerdir. 61
Samarra kutularından bir tanesi Bayan Bell tarafından 1917’de, Samarra
dışındaki bölgelerde çıkartılan 40 kutu ise Yüzbaşı Compbell Thomson
tarafından açılıp içindeki eserler daha önce incelenmişti. Ben Samarra
dışından gelen kutuların 39’unu tekrar açtım ve detaylı bir şekilde inceledim.
Samarra’dan gelen kutuların içinden çıkan eserler M. S. 800’lerde Halifelik
yapmış Halife Harun Reşit dönemine ait eserlerdir. Bu eserler kabartma alçı
59
FO 371/4175, No: 109304, Belge 4
FO 371/4175, No: 109304, Belge 2 ve 3
61
FO 371/4175, No: 117299, Belge 2
60
[39]
Halil Özşavlı
sanatı örnekleri, üzerlerinden kuş ve çiçek resimleri olan kreç taşından
freskler, ahşap kakma ve oyma işçiliği örnekleri ve boyalı-boyasız çanak
çömlekler ve cam ürünlerden oluşmaktadır. 62
Almanların Samarra’da ortaya çıkardığı bu ürünler Arap sanatının
zirveye ulaştığı Halife Harun Reşit dönemine ait çok kıymetli eserlerdir. Bu
nedenle bu eserler İngiltere ve Hindistan müzeleri için paha biçilemez
eserlerdir. Bunların büyük bir çoğunluğu için en uygun yer South Kensington
Müzesi olacaktır. Ancak British Museum ve Ulusal Sanat Tarihi Müzesi
(National Museum of Historical Art)’nin talepleri de göz ardı edilmemelidir.
Kanaatimce bu eseler içinde Hintlilerin ilgilisini yalnızca Arap-İslam dönemi
eserleri çekebilir. Onun için bu eserlerden oluşturulacak bir koleksiyon
Hindistan’a iyi bir hediye olabilir.
Diğer 40 kutuda ise Babil ve Asur dönemlerinden kalma taş heykeller,
çivi yazılı kitabeler, Arus freskleri, kreç taşından kabartma ve oyma eserler,
yazılı taş tuğlalar, Asur dönemi çanak-çömlekler ve bardaklar, Pers dönemine
ait çiniler ve çanak-çömlekler gibi eserler vardır. Babil ve Asur dönmelerine
ait eserlerin çoğu Ninova’dan diğerleri ise Babil bölgesinden çıkartılmıştır.
Eğer içlerinden bir koleksiyon Hindistan’a verilmeyecekse, bu kutuların
içindeki eserlerin çoğu British Museum’a verilmeye uygundur. Ayrıca şunu
söylemek isterim ki; kutulardaki eserlerin büyük bir çoğunluğunu oluşturan
Babil ve Asur dönemi eserleri ile çivi yazılı tabletler Hintlilerin ilgilisi
çekmez. Bildiğimiz kadarıyla eski Hint ve Mezopotamya uygarlığı arasında
hiçbir bağlantı yoktur. Pers dönemine kadar iki ülke bir biri hakkında hiç bir
şey bilmiyordu. Bu yüzden Hintliler bu tarz eserlere hiç ilgi duymaz. Dahası
Hindistan’da kimse bu eserler hakkında bir şey bilmiyor. Bu eserler Hintli
arkeologların çalışma alanının tamamen dışındadır. Bu arkeologlar Asur,
Babil ve Sümer dilleri hakkında bir şey bilmezler. Bu yüzden bu eserlerin her
hangi bir kısmı eğer Hindistan’a gönderse onların tarihi ve arkeolojik değeri
yitirilmiş olacaktır. Avrupalı çivi yazısı uzmanları için çoğu zaman
Hindistan’a gidip bu eserler üzerinde inceleme yapmak imkansız olacaktır ve
sizin de bildiğiniz üzere bunların resimleri asılların yerini tutmaz. 63
British Museum sadece İngiltere’nin değil aynı zamanda bütün Avrupa
ve dünyanın çivi yazısı araştırmalarının merkezidir. Alman olsun Amerikan
olsun bütün çivi yazısı öğrencileri onları daha iyi öğrenmek için Londra’ya
Aynı belge.
Aynı belge.
62
63
[40]
İngilizlerin İşgal Ettikleri Topraklarda Yaptığı Arkeolojik Kazılar
gelmek zorundadır. Bu nedenle Asur dönemine ait bu eserlerin her hangi biri
Hindistan’a verilecekse mutlaka önce Londra’ya getirilip British Museum’da
üzerinde detaylı bir şekilde çalışılmalı ve sınıflanmalıdır. Eserler hakkında her
şeyi bilirsek tüm eserleri Hindistan’a verebiliriz. Daha önce ifade ettiğim gibi
Samarra’da çıkartılan ve Arap-İslam dönemine ait olan eserlerin Hindistan’a
en uygun olduğunu düşünüyorum. Bundan önce Londra’ya getirilmeli ve
üzerinde çalışılıp sınıflanmalıdır. 64
Bundan ötürü şunu öneririm, önce 126 kutunun tamamı içindeki
eserlerle beraber British Museum’a gönderilsin. Burada sınıflandıktan sonra
Samarra’da çıkartılan eserlerin büyük bir bölümü South Kensington Müzesine
verilsin. Birden fazla örneği olan eserler ise ya British Mueseum’da kalsın ya
da Hindistan’a gönderilsin. Ayrıca karışık olan eserlerden de geniş bir
koleksiyon British Museum’da kalmalıdır. 65”
Görülüğü üzere Yüzbaşı Hall’un raporunda eserlerin Hindistan’a
verilmesine genel olarak karşı çıkılmakta ve eserlerin Londra ‘ya gönderilmesi
gerektiği ifade edilmektedir. Aslında tarihi eserlerin Hindistan’a verilmesi
meselesi Yüzbaşı Hall’ın eserler hakkında bir rapor hazırlamasından önce de
Bağdat’taki İngiliz Yüksek Komiserliği ile Dışişleri arasındaki başka
yazışmalara konu olmuştur. Yani eserlerin Hindistan’a verilmesi daha
önceden Bağdat’taki İngiliz Yüksek Komiserliği tarafından dile gerilmiştir.
Bağdat’taki Yüksek Komiseri dışişlerine gönderdiği 15 Mayıs 1919 tarihli
yazısında eserler hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra Asur ve Babil dönemi
eserlerinin Avrupa’ya gönderilmesini teklif edecektir. 39 kutudan oluşan
Arap-İslam dönemi eserlerinin ise, şuan İngiliz işgali altında olan toprakların
kazanılmasında büyük yararlılık gösterdiği için Hindistan Devleti ve Hindistan
halkına hediye olarak verilmesini talep edip eserlerin İngiltere’ye
gönderilmesi için yetki talep edecektir. 66 Ancak Dışişleri Bakanlığı
Bağdat’taki Yüksek Komiserliğe gönderdiği cevapta eserlerin şuan için
Irak’tan çıkarılmasının doğru olmadığını belirtilerek Yüksek komiserliğin
isteğini geri çevirecektir. 67 Fakat aynı Dışişleri Bakanlığı Bağdat’taki
komiserliğe gönderdiği 21 Ağustos 1919 tarihli başka bir yazıda Lord
Curzon’un Yüzbaşı Hall’ın raporunda yazanlar ile hemfikir olduğunu beyan
Aynı belge.
Aynı belge.
66
FO 371/4175, No: 117299, Belge 3
67
FO 371/4175, No: 117299, Belge 4
64
65
[41]
Halil Özşavlı
edecektir.68 Böylece Samarra’da Almanların çıkartmış olduğu tarihi eserlerin
Avrupa’ya gönderilmesine ve bir kısmının da Hindistan’a verilmesine
muvafakat etmiş olacaktır. Bu muvafakattan sonra eserlerin Avrupa ve
Hindistan’a gönderilip gönderilmediği bilmiyoruz çünkü konuya ilişkin
bundan sonraki yazışmalar incelediğimiz arşiv koleksiyonundan çıkarılmıştır.
Ancak biz bu eserlerin önce İngiltere’ye gönderilmiş olduğunu, bir kısmının
buradaki müzeler arasında paylaştırıldığını, kalanların ise Hall’un raporunda
tavsiye edildiği üzere Hindistan’a gönderildiği kanaatindeyiz. Çünkü İngilizler
benzer bir şeyi Bağdat’ta ele geçirdikleri tarihi savaş topları içinde
yapacaklardır. Şöyle ki;
1917 yılında İngiliz birlikleri şehri ele geçirdikten sonra şehrin
cephaneliğinde Pers döneminden kalma 4 tane tarihi savaş topu bulacaklardır.
Bu toplar savaş boyunca İngilizlere karşı hiç kullanılmıştır ve zaten toplar
cephanelikte bir savaş silahı olarak değil bir antika, bir tarihi eser olarak
saklanmaktadır. Daha sonra bu topların üç tanesi halkın karşı çıkması ve
protesto etmesine rağmen cephanelikten çıkartılır ve biri İngiltere’ye
gönderilmek üzere Mısır’a, diğer ikisi ise Hindistan’a gönderilir. Dördüncü
top ise Bağdat’ta umuma açık bir yerde sergilenmeye başlanır. 69
İngiltere’ye gönderilen top önce Londra’daki Atlı Muhafızlar Binası
(House Guards Building)’nda bir süre sergilendikten sonra Londra Kalesi
(Tower of London)’ne sergilenmek üzere yerleştirilir. Bu aslında İngiltere
Kralı’na hediye olarak gönderilmiştir. O da topun kale de sergilenmesini
münasip görür.70
Fakat iki yıl sonra Bağdat’taki İngiliz Yüksek Komiseri Teğmen A. T.
Wilson 16 Nisan 1919 tarihinde dışişleri bakanlığına gönderdiği yazıda
topların halkın protestosuna ve karşı çıkmasına rağmen şehirden alındığını,
Kral tarafından bu topların iadesinin emredilmesi durumunda bunun halk
arasında müthiş bir siyasi etki yaratacağını ve halkın İngiliz hükümetine olan
güvenini arttıracağını belirterek topların tekrar Bağdat’a gönderilmesini teklif
eder. Wilson topların iadesi durumunda, uygun bir kaide yaptırarak dört topu
halka açık bir yerde sergilemeyi planlamaktadır. 71 Ancak topların iadesi
Wilson beklediği kadar kolay olmayacaktır. İlk başta, topların iadesi için
68
FO 371/4175, No: 117299, Belge 5
FO 371/4175, No: 93229, Belge 1
70
Aynı belge.
71
FO 371/4175, No: 61277, Belge 1 ve FO 371/4175, No: 87426, Belge 1
69
[42]
İngilizlerin İşgal Ettikleri Topraklarda Yaptığı Arkeolojik Kazılar
gerekli bir gerekçe olmadığını düşünen kral kendine hediye edilen ve Londra
Kalesi’nde henüz sergilenmeye başlanan topun iadesini mantıksız bulacaktır.72
Aynı şekilde Hindistan Bürosu (Indian Office) da Savaş Bürosu ile yaptığı 31
Haziran 1919 tarihli yazışmalarda topların iadesi için yeterli neden olmadığını
ve bu konu üzerinde daha fazla gidilmemesi görüşündedir.73
Ancak İngiliz Savaş Bürosu, topların Irak’a iadesinin, Londra
Kalesi’nden geri alınması ile karşılaştırıldığında çok daha büyük menfaatler
getiren bir siyasi gereklilik olduğunu ve durumun etraflıca Kale Muhafızlığına
anlatılması durumunda Kale Muhafızlığının topu iade etmeyi kabul edeceğini
ve kralın da bu duruma onay vereceği görüşündedir. 74
Bundan sonra İngiliz Dışişleri Bakanlığı Bağdat’taki İngiliz Yüksek
Komiserliği ile yaptığı 21 Temmuz 1919 tarihli yazışmada kralın kendisine
hediye edilen topu Hindistan’daki diğer iki topun da iade edilmesi şartıyla
Irak’a iade etmeye razı olduğunu yazacaktır. 75
Aynı mesele Ağustos ayında Savaş Bürosu’nda tekrar gündeme gelecek
ve General William Marshall ile Albay Wilson konuyu etraflıca
değerlendireceklerdir. General Marshall topların iadesi meselesinin bu kadar
da büyütülecek bir mesele olmadığını savunurken, General Machunn ise
Mezopotamya’daki Sefer Kuvvetleri Genel Merkezi’ne Bağdat’ta topların
cephanelikten alınıp Hindistan ve İngiltere’ye gönderilmesine karşı halk
tarafından bir protesto yapıldığını gösteren bir bilginin ulaşmadığını
belirtiyordu. Fakat Machunn’a göre, Irak’taki İngiliz Sivil Komiseri P. Cox,
Akdeniz Sefer Kuvvetleri Genel Merkezi’nin topların yerinden alınmasının
herhangi bir huzursuzluk yaratıp yaratmayacağı sorusuna cevaben gönderdiği
26 Haziran 1917 tarihinde çektiği telgrafta topların yerinden alınmasının
nahoş olacağını belirtmesine rağmen toplar bir oldu bittiye getirilerek
yerinden alınmıştı. Ancak buna rağmen herhangi bir protesto yapılmamıştı.
Fakat aynı tarihlerde Bağdat’ta görev yapan Sekreter Montagu’ya göre ise
topların yerinden alınması şehirlerinin tarihi eserlerine gerçekten değer veren
Bağdat halkının ağırına gitmiş ve kızgınlık yaratmıştı. Yazılı protestolar ise
Bağdat’ın seçkin ileri gelenleri tarafından yapılmıştı. Montagu’ya göre
72
FO 371/4175, No: 93229, Belge 3
FO 371/4175, No: 93229, Belge 6
74
FO 371/4175, No: 93229, Belge 5
75
FO 371/4175, No: 109487, Belge 2
73
[43]
Halil Özşavlı
topların iadesi İngiliz siyasetinin çıkarınaydı ve topların iadesi için Londra
Kalesi Muhafızlığı ile iletişime geçilmeliydi.76
Bu görüşmeden sonra Dışişleri Bakanlığı 22 Ağustos 1919’da Hindistan
hem de Bağdat’taki İngiliz birimlerine gönderdiği yazıda Kral’ın kendisine
hediye edilen topu iade etmeye karar verdiğinin duyurulacağını ve
Hindistan’daki iki topun sadece bir tanesinin en erken tarihte Irak’a
gönderilmesini talep etti. 77 Bundan sonra topların Irak’a iade edilip
edilmediğini, edildiyse kaç tanesinin iade edildiğini maalesef incelediğimiz
arşivde konuya ilişkin yazıların kesilmesinden dolayı bilemiyoruz.
Almanların çıkardığı ve yurt dışına götürdüğü eserlerin peşine düşmekle
beraber İngilizler tarafından İngiltere veya Hindistan’a götürülen eserler
sadece yukarıda bahsettiğimiz toplar değildi. Bunların dışında İngilizler
tarafından Irak’ta Nasıriye’de de çeşitli kazılar yapılmış ve elde edilen eserler
dikkatlice muhafaza altına alınmıştı. Bu kazılar British Museum adına
yapılmıştı ve muhtemelen bulunan eserler bu müzeye gönderilmişti. 78
Bunların dışında İstanbul’un İngiliz işgali altında olduğu dönemde,
Ağustos 1919’da, İngiltere’deki çeşitli kuruluşlar ve Atina’daki İngiliz Okulu
hocaları İstanbul’da Hipodrom bölgesinde kazı yapmak isteyecekler ve bunun
için İngilizlere başvuracaklardır. Hatta kazı için gereken bütün masrafları
kendileri karşılamaya hazırdırlar. İngiliz Dışişleri Bakanlığı ise bu kurumlara
verdiği cevapta Lord Curzon’un bu talepten haberdar edildiğini ve bu
konudaki talebin İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiserine bildirildiğini haber
veriyordu. 79
Sonuç
Bugün önemli Avrupa şehirlerinin meşhur müzelerinde sergilenen
Babil, Asur ve Hitit dönemi ile Antik Yunan dönemlerine ait eserlerin büyük
kısmı Türkiye, Suriye, Irak ve Filistin’de yani genel olarak Osmanlı
topraklarında yapılan kazılar neticesinde bulunup Avrupa’ya taşınan
eserlerdir. Başta İngiliz, Fransız ve Almanlar olmak üzere Avrupalıların
Mezopotamya ve Anadolu topraklarında kurulmuş kadim medeniyetlerin
mirasını ortaya çıkarma ve Avrupa’ya taşıma heves ve çalışmaları 16.
76
FO 371/4175, No: 120674, Belge 1
FO 371/4175, No: 120674, Belge 2
78
FO 371/4175, No: 115899, Belge 1
79
FO 371/4175, No: 120769, Belge 1 ve FO 371/4175, No: 121772, Belge 1
77
[44]
İngilizlerin İşgal Ettikleri Topraklarda Yaptığı Arkeolojik Kazılar
yüzyılda başlayıp, 17 ve 18. yüzyıllarda kesafet kazanıp 19. yüzyıl sonu ile 20.
yüzyıl başında zirveye ulaştı. Ancak I. Dünya Savaşı öncesinde Almanların ve
savaşının hemen akabinde İngilizlerin bölgede yaptıkları kazılar ve yurt dışına
götürdükleri kazılar her zamandakinden daha fazla oldu. Almanlar savaştan
önce Osmanlı Devleti ile kurdukları dostane ilişkiler sayesinde Batı
Anadolu’da yaptıkları kazılarda antik Yunan dönemi eserleri kimi zaman
devlet izni ile kimi zaman kaçak ve gizli yollarla Berlin’e taşıdı. İngilizler ise
savaştan sonra galip devlet sıfatıyla Irak’ın ve bir ara İstanbul’un kontrolünü
ele geçirince hem yeni kazılar gerçekleştirip yeni tarihi eserler buldular hem
de savaştan önce Almanlar tarafından gerçekleştirilen kazılarda ortaya
çıkarılıp henüz Almanya’ya ulaştırılamayan eserlerin peşine düştüler. Kimi
zaman diğer bir galip devlet olan Fransa ile arkeolojik kazılar ve eserler
hususunda ihtilafa düştüler. Bazen bu ihtilaf rekabete dönüştü ve kimi zaman
Fransızlar İngilizlerin bu konudaki aşırı bencil tutumundan şikayetçi oldu. 80
İngilizler savaştan sonra Irak ve Filistin’in kontrolünü ele geçirir
geçirmez İngiltere’deki bir çok müze buradaki tarihi eserlere talip oldu ve
burada yeni kazılar yapılması için kendi arkeologlarını gönderme hususunda
birbiri ile yarıştı. Özellikle Babil ve Asur medeniyetlerinin beşiği olan Irak bir
talan sofrasına dönüştü. Başta British Museum olmak üzere Victoria Museum
ve Albert Museum gibi Londra’daki meşhur müzeler birer aç kurda dönüştü
ve bu talan sofrasından mümkün mertebe daha büyük bir pay alabilmek için
birbiri ile yarıştı. Hatta Irak ve Filistin’de yapılacak arkeolojik araştırmalar
için bir komite kurdular ve bu konuda İngiliz Dışişleri ve Savaş Bakanlıkları
ile birlikte çalıştılar. Böylece Samarra, Nasıriye Basra gibi merkezlerde
başlattıkları kazılarda yeni arkeolojik eserler buldular ve bunların çoğunu
İngiltere’ye taşıdılar. Bu eserleri taşırken de halkın bu eserlerin değerini
bilmediğini ve bu eserlere ilgiyi duymayacağını kendi kendilerine gerekçe
yaptılar.
Yeni kazılar gerçekleştirerek yeni eserleri gün yüzüne çıkarmak isteyen
İngiliz arkeologları ve müzeleri bir yandan da İstanbul ve Bağdat’taki İngiliz
askeri ve sivil yöneticileri vasıtasıyla gerçekleştirdikleri tahkikatlarda
Almanların nerelerde kazılar gerçekleştirdiğini ve buldukları eserleri nereye
Bağdat’taki İngiliz Sivil Komiserinin Dışişleri Bakanlığına gönderdiği ve Fransız hükümetinin
ıngiliz’lerin arkeolojik kazılar ile ilgili olarak kontrol ettikleri yerlerde uygulamaya koyduğu
yönetmeliklerin Fransız arkeologlarının araştırmalarını kısıtladığını ve bundan şikayetçi
olduğunu ifade eden 17 Temmuz 1919 tarihli telgrafı için bakınız: FO 371/4175, No104954,
Belge 2
80
[45]
Halil Özşavlı
götürdüklerini anlamaya çalıştılar. Ulaştıkları neticeler hem bizim için hem
onlar için şaşırtıcı oldu. İngiliz subaylarının araştırmaları neticesinde
Almanların savaştan önce yaptığı kazılarda Babil ve Sümer dönemleri ile
erken İslam dönemlerine ait tonlarca eseri toprak üstüne çıkarttıkları ve bu
eserleri Berlin’e götürülmek üzere gemilerle yola çıkarttıkları anlaşıldı.
İngilizler bu eserlerin kimisine henüz Berlin’e varmadan ulaşmayı başardı. Ele
geçirebildikleri eserleri, her müzenin ilgili duyduğu döneme göre, Londra’daki
müzelere dağıttılar. Kimisini Hintlilerin ise savaşta gösterdikleri yararlılıktan
dolayı Hindistan’a gönderdiler.
KAYNAKÇA
Arşiv Belgeleri
İngiliz Dışişleri Bakanlığı Arşivi (FO)
FO 371/4175, No: 1427
FO 371/4175, No: 5133
FO 371/4175, No: 6133
FO 371/4175, No: 1427
FO 371/4175, No: 2889
FO 371/4175, No: 6631
FO 371/4175, No: 9307
FO 371/4175, No: 9857
FO 371/4175, No: 4001
FO 371/4175, No: 7932
FO 371/4175, No: 29838
FO 371/4175, No: 25215
FO 371/4175, No: 29214
FO 371/4175, No: 72059
FO 371/4175, No: 50075
FO 371/4175, No: 120769
FO 371/4175, No: 121772
FO 371/4175, No: 60146
FO 371/4175, No: 92716
FO 371/4175, No: 93115
FO 371/4175, No: 103071
FO 371/4175, No: 104971
FO 371/4175, No: 104995
[46]
FO 371/4175, No: 113017
FO 371/4175, No: 109304
FO 371/4175, No: 117299
FO 371/4175, No: 93229
FO 371/4175, No: 61277
FO 371/4175, No: 87426
FO 371/4175, No: 109487
FO 371/4175, No: 120674
FO 371/4175, No: 115899
FO 371/4175, No104954
Kitaplar
Es-Siyhavi Haydar Ferhan Hüseyin, و تدمير اإر ال ضاري العراقي وثيق جراءم
ااح ا اأمري ي في سرق, ( فيا السرقArapça: Irak Müzesindeki Büyük Hırsızlık;
Amerikan İşgali Sırasında Irak Kültürel Mirasının Çalınması), Bağdat Ünv.
Yay., Bağdat, 2012.
Flandrin Plilippe, Le Pillage L’Irak, Edition Du Rocher, Paris, 2004.
Layard Austen Herry, Nineveh and its Remains: with an Account of a
Visit to tile Chaldaean Christians of Kurdistan, and the Yezidis, or Devilworshippers; and an Inquiry into the Manners and Arts of the Ancient
Assyrians, George P. Putnam Publishing, New York, 1849.
Sarzec Ernest de, D ouvertes en hald e : second volume partie
epigraphique et plances, E. Leroux, Paris, 1884.
TBMM Albümü, 1. Cilt, 1920-1950, TBMM Basın ve Halkla İlişkiler
Müdürlüğü Yayınları No: 1, Ankara, 2010.
Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, cilt 21.
Makaleler
Erdemir, Hatice Palaz –Erdemir, Halil, “Alman Emperyalizmi ve
Osmanlı Topraklarında Arkeoloji”, Tarih Okulu Dergisi, Eylül 2013, Yıl 6,
Sayı XV.
Erdemir Hatice Palaz - Erdemir Halil, “Batılıların Yaptığı Arkeolojik
Kazılar Ve Tarihi Eser Yağması”, Yeni Türkiye Dergisi Ortadoğu Özel Sayısı,
cilt III, Sayı 83, Ocak-Haziran 206.
Gazeteler
The Times, 14 Ekim 1930.
İnternet Kaynakları
http://www.almadasupplements.com/news.php?action=view&id=1392,
Erişim tarihi: 24/03/2016.
47