YITIK
mm
f
T.C.
KÜLTÜR BAKANLIĞI
Anıtlar ve Müzeleı^âenJI Müdürlüğü
'
'
.
•
•
Y I T I K miRAS'ın
•
Dönüş
•
ÖYKÜSÜ
Değişik yollarla yurtdışına çıkarılan, iadesi
sağlanan ve halen yurtdışında b u l u n u p iadesi
çalışmaları sürdürülen kültür varlıklarımız
T.C. KÜLTÜR BAKANLİĞİ
ANITLAR VE MÜZELER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
ISBN 975-17-3057-0
T.C. Kültür Bakanlığı Yayınlan: 2908
e-posta: anitlarinuzeler@kultur.gov.tr
www.kultur.gov.tr
Proje Danışmanı
M. Aykut ÖZET
Genel Yayın Yönetmeni
Ümit Yaşar G Ö Z Ü M
Proje Koordinatörleri
Mehmet YILMAZ, Münevver EMİNOĞLb
Aynur ÖZET, Gül PULHAN
Redaksiyon
Pınar AYDEMİR, Dr. Haydar D Ö N M E Z
Yayın Hazırlık
Cenap İŞİK, Nurhan TURAN, Meral ÖZDEMİR,
İlknur SUBAŞİ, Melek ÇANGA, Esra AKÇA,
Yasemin KÖSEKUL, Nihar ERGÜRER, Aslıhan TEKEREK
Harita
Filiz METİNCAN
Hatice ÇERMİK
Katkıda Bulunanlar
Nilüfer ERTAN, Bekir GÜNEL, Hüseyin ŞEN
Yararlanılan Arşivler
Yayında yer alan resimler için, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü ve
bağlı müzelerinin arşivleri ile değişik yayınlardan yararlanılmıştır.
Dizgi
Can DEMİRSOY, Zühal DEMİRCİ
Tasarım
Yeşim BALABAN
Renk Aynmı
Mavi
Baskı
Şefik Matbaası
tarafından
® Bu yayın, 20 Eylül 2002 tarihinde imzalanan protokol çerçevesinde Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık
Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü için Ocak 2003'te 2000 adet basılmıştır. Bu eserin tüm haklan saklıdır.
Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün
yazılı izni olmadan hiçbir parçası elektronik, mekanik, fotokopi vb.
araçlarla veya diğer kayıledlcl cihazlarla kopyalanamaz, aktarılamaz ve çoğattılamaz.
YİTİK mİRAS^m
•
•
D ö n ü ş ÖYKÜSÜ
Değişik yollarla yurtdışına çıkarılan, iadesi
sağlanan ve halen yurtdışında b u l u n u p iadesi
çalışmaları sürdürülen kültür varlıklarımız
T. c.
KÜLTÜR BAKANLIĞI
Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü
SUNUŞ
Birçok
aşamasını
uygarlığı
topraklarında
barındırmış,
dolu dolu yaşamış Anadolu topraklarında
her çağda insanların
binlerce
yıllık
tarihinin
insanlık
kazılarla ortaya çıkan kültür
ilgisini çekmiş ue Anadolu her zaman bu ilginin odağı
1950'li yıllardan
1987 yıllarında
kaçırılan eserlerle
koruma kanunlarıyla
kültür varlıklarını
Anadolu'da
doldurmuşlardır.
itibaren büyük bir hız kazanan eski eser kaçakçılığı;
çıkartılan
varlıkları,
olmuştur.
Bu bağlamda Avrupa'daki ülkeler pe Amerika Birleşik Devletleri müzelerini
bulunan ve illegal yollarla yurtdışına
her
1973, 1983 ve
engellenmeye
çalışılmıştır.
Ancak ülkelerin bu eşsiz eserlere sahip olma arzusu ve bu konudaki sınırsız para harcama
olanakları kaçakçılığı organize hale getirmiş ve dolayısıyla bu talan
1980 yılından
başlamak
girişen Bakanlığımız
Anıtlar
ile sistemli bir
üzere kültür varlığı kaçakçılığı
ve Müzeler
Genel Müdürlüğü
durdurulamamıştır.
mücadeleye
bu tarihten itibaren
yurtdışına
kaçırılan eserlerin tekrar yurda dönüşlerini sağlamış, çalınan pek çok kültür varlığı ait olduk
ları topraklara
kavuşmuştur.
Karun hazineleri olarak adlandırılan
altın ve gümüş buluntu topluluğu
nesi olarak bilinen ünlü sikke grubu, yurda dönüşü
yurtdışında
en çok ses getiren önemli grupları
amacıyla ikili görüşmeler
İzmir
ve gerek yurtiçinde
eserlerimizin yurdumuza
kazılarla
ili Bergama ilçesi Pergamon örenyerinde
1868-1878
yılları
arasında
Müzesi'nde
Bir sanat şaheseri olan Bergama Sunağı ile 1871-1890 yılları arasında
tahrip
edilen Troya'dan
sürdürülmektedir.
sonucu
iadesi
sürdürülmektedir.
yapılan kaçak kazılar sonucunda bulunan mimarî öğeler halen Berlin'deki Bergama
korunmaktadır.
gerekse
oluşturmuşlardır.
kadar aidiyeti ve nerede olduğu belirlenmiş
Bugüne
Ayrıca
sağlanan
ile Elmalı hazi
kaçırılan
Antalya Kumluca yöresinde
yurtdışına
kaçırılan
Kumluca
eserlerin
de Türkiye'ye
1960'lı yılların
definesinin
iadesi
başında yapılan
Türkiye'ye
verilmesi
kaçak
için
çabalar
kaçak
kazılar
konusunda
da
görüşmelere devam edilmektedir.
Yurdumuza iadesi sağlanan
müzelerimizde
çağdaş
müzecilik
kültür varlıkları,
anlayışına
ortaya çıkarıldıkları
uygun olarak teşhir
serüvenleri ve yurda dönüş hikâyeleri ayrıntılı olarak ziyaretçilerin
Türkiye
varlıklarımızın
Cumhuriyeti
topraklarında
yurdumuza dönmesi
bulunarak
her Türk vatandaşı
bölgelerde bulunan
edilmekte olup
bilgisine
yurtdışına
kaçırılmış
yurtdışı
sunulmaktadır.
olan
kültür
gibi bizleri de ziyadesi ile memnun
etmektedir.
İade çalışmaları
sürdürülen
eserler ile ilgili tüm imkanlarımızı
olmasın.
Hangi döneme ve medeniyete ait olursa olsun bugün bizim olan bu mirası yabancı
ülkelerde
bırakmaya asla gönlümüz
8
razı olmaz.
sağlayacağımızdan
kültür
hiç kuşku
varlıklarımızın
ait oldukları bu topraklara dönmesini
seferber ederek
Bunu sağlamanın
bizim en önemli vatandaşlıli
görevlerimizden
biri olduğunu
unut
madan, bütün ilgili kişiler ve kurumlar el ele verip eserlerimizin ülkemize getirilmesi için ne
gerekiyorsa
yapmalıyız.
Bu yayının
hazırlanmasında
emeği geçen
Anıtlar
ve Müzeler Genel
Müdürlüğümüzün
değerli yönetici ve uzmanları ile yayının baskısını üstlenerek devlet-özel sektör işbirliğinin
bir örneğini sergileyen Yapı Kredi Kültür Sanat ve Yayıncılık'ın
değerli yöneticilerine
güzel
teşekkür
9
ON
İnsanlığın
s
Z
o
var oluşundan bu yana birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Anadolu,
tarifsiz zenginlikte tarihî eserleri barındırmaktadır.
ne kadar fazla ise, üzerimize düşen sorumluluğu
bilinciyle hareket etmek
Böyle bir coğrafyada yaşamanın
ayrıcalığı
yerine getirmenin de o denli zor
olduğunun
durumundayız.
tümü açık hava müzesi niteliğinde olan ve hemen Iiemen her yerinde
Topraklarının
kültür varlığına rastlanan ülkemiz, bunun doğal sonucu olarak eski eser kaçakçılığı
konusun
da en fazla zarar gören ülkelerden biri haline gelmiştir. Değişen yaşam şartları, hızlı
giderek artan bir şekilde tahribi, endüstrileşme
me, nüfus artışı, doğal kaynakların
gelişmeler, bilinçli veya bilinçsiz ellerin gerçekleştirdiği
yağmalanması,
geçmişten günümüze
tahribat ile kültür
kentleş
ve teknik
varlıklarımızın
kalan kültürel değerlerin korunmasını
zorunlu
kılmak
tadır.
Ülkemizdeki
tini, bakımını,
korunması gerekli taşınır ve taşınmaz
korunmasını,
değerlendirilmesini
önlemek amacıyla Kültür Bakanlığı
sürdürmektedir.
Bakanlık,
çok kuruluşla işbirliği
kültür ve tabiat varlıklarının
ve tanıtımım
sağlamak,
imkânlar çerçevesinde çok yönlü
bu görevi yerine getirirken,
ayrıca
tespi
kaçakçılığını
çalışmalarını
başta emniyet güçleri olmak üzere pek
yapmaktadır.
Yasadışı yollarla yurtdışına
kaçırılmış
eserlerimizin geri alınabilmesi
platformlarda yoğun bir mücadele sürdürülmekte,
için
uluslararası
hukuksal yollarla, ikili görüşmelerle
ve
anlaşma yoluyla pek çok eserimizin iadesine yönelik çalışmalar devam etmektedir. Kültür
Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü,
Bakanlığı
bu görevi yerine getirirken.
ve İçişleri Bakanlığı Interpol Daire Başkanlığı
koordineli olarak
Dışişleri
ve Gümrük Müsteşarlığı
ile
çalışmaktadır.
Bu çerçevede, dava ve ikili görüşmeler yoluyla ve Interpol aracılığıyla bugüne kadar
ülkemize toplam 14.692 adet eser iade edilmiştir. Bunların
10.343 adedini
Tabletleri, 1.679 adedini ise Elmalı Sikkeleri oluşturmaktadır.
İade edilen
3.971 adedi 1997 tarihinden sonra ülkemize kazandırılmıştır.
Bunların
Boğazköy
eserlerimizin,
içinde ABD'den
iade
si sağlanan Elmalı Sikkeleri, Lidya Hazinesi, Divriği Ulu Camii'ne ait ahşap panel. Zeugma
ören yerinden kaçırılan mozaik, Nuruosmaniye Kütüphanesi'nden
sayılabilir. İngiltere'den
Heathrow Havaalanı'nda
çalınan Kur'an-ı
Manş Denizi'ndeki bir batıktan çıkarılan Roma Dönemi
Kerim
eserlerinin,
ele geçirilen eserlerin; Danimarka'dan Konya BeyşeJtir Eşrefoğlu
Camii kapısı panellerinin ve İngiltere'de bulunan bronz heykelin iadesi sağlanmıştır.
ikili girişimler sonucunda ülkemize iade edilen yurtdışındaki
eserlerimize sahip
Dava ve
çıkmamız
uluslararası platformda etkisini göstermiş ve son yıllarda Almanya, İtalya, Amerika ile
İngiltere gümrüğünde
10
yakalanan Anadolu kökenli eserlerimiz ülkemize iade
edilmiştir.
Bugüne kadar ülkemizden
kaçırılan eserlerden İznik kökenli Bizans Dönemi'ne
kurşun mühür, Perge Herakles Lâhdi'ni
tamamlayan iki parça, Osmanlı giysi
koleksiyonu,
bronz vazo gibi kültür varlıkları, çeşitli Türk veya yabancı kişi ve kuruluşlar
veya satın alınarak ülkemize geri
koleksiyonlarından
Kültür Bakanlığı'nca
halen yurtdışında
için uğraş verilmektedir. Bunların
tarafından,
kazandırılmışlardır.
bulunan ve ülkemizden
delillerle veya bilimsel raporlarla kanıtlanmış
çıkarıldıkları
yasadışı
yollarla
pek çok eserin geri
kazanılması
içinde; halen Almanya'da bulunan Boğazköy
Bergama Zeus Sunağı, Aphrodisias
ait bir
Sfenksi,
İhtiyar Balıkçı Heykeli, Konya Beyhekim Camii Mihrabı,
bir bölümü Almanya'da bir bölümü Rusya
Hacı İbrahim Veli Türbesi Sandukası,
Federasyonu'nda olan Troya Eserleri, ABD'de bulunan Herakles Heykeli'nin üst
yansı,
Kumluca Eserleri, Danimarka'da bulunan Selçuklu Bronz Sfenks Figürini, Seyyid Mahmut
Hayranı Türbesi'ne ait sanduka, Cizre Ulu Camii kapı tokmağı, İsviçre'de Lidya
Eserleri,
İtalya'da Lidya Yazıtı gibi eserler için Dışişleri Bakanlığı
makamları
nezdinde görüşmeler
Bunların
sürdürülmektedir.
dışında, iadesi sağlanamayacak
elinde bulunduğu Bakanlığımızca
mümkün
eserlerin ise hangi müze veya
satılmasında
Anıtlar
koleksiyönerin
takip edilmekte, hangi eserimizin kimin elinde
olduğu ölçüde bilinmesine çalışılmaktadır.
yurtdışında
aracılığıyla ilgili ülke
caydırıcı rol
Bu da Anadolu kökenli
olduğunun
eserlerin
oynamaktadır.
ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün
ilgili yönetici ve uzmanlarınca
hazırlanan
bu
yayınla, dava ve ikili görüşmeler yoluyla ülkemize iadesi sağlanan eserlerimiz ve halen
yurtdışında
bulunan, iade çalışmaları
Bu yayın, kültür varlıklarının
şına kaçırılanların
na kaçırılmış
kürlerimle
bu yayının
eserlerimizin tanıtılması
kendi topraklarında
iade edilmesi görüşünden
kültür varlıklarımızla
ki gerçekleştirdiğimiz
sürdürülen
kalması ve yasadışı yollarla
hareketle hazırlanmıştır.
Çeşitli yollarla
hazırlanmasında
emeği geçen çalışma arkadaşlarımı
yurtdı
yurtdışı
ilgili derli toplu bir yayın olma özelliği taşımasıyla
bir il
teşek
kutluyorum.
Ayrıca, sürekli işbirliğinin güzel örneğini sergileyerek bu yayının
pı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık A.Ş. ve Vedat Nedim Tör Müzesi'nin
teşekkür
amaçlanmıştır.
baskısını üstlenen
değerli
Ya
yöneticilerine
ediyorum.
"İnsanlığın ortak mirası kültür varlıklarının
gerçekleştirmek
yeri, ait oldukları topraklardır"
için sizleri her platformda kamuoyu oluşturmaya
sözünü
davet ediyoruz.
Dr. Alpay
Anıtlar
PASİNLİ
ve Müzeler Genel Müdürü
11
Giriş
KÜLTÜR VARLIĞI KAÇAKÇİLİĞİ
Kültür varlığı kaçakçılığı, ülkelerin ekonomik koşullarına, eğitim düzeyine ve
kültürel bakış açısına bağlı olarak, yasadışı yollarla gerçekleştirilmektedir. Kültürel
miras açısından zengin, ekonomik ve eğitim düzeyi açısından ise daiıa az gelişmiş
olan Türkiye, Mısır, Yunanistan, İtalya ve bazı Güney Amerika ülkelerinde kültür var
lıklarının tarihsel süreç içinde öneminin ve değerinin anlaşılmasmdan sonra kültür
variığı kaçakçılığı bir kazanç kaynağı haline gelmiştir.
Ülkelerin gelişmişlik düzeylerine oranla kültürel ve ekonomik açıdan yetersiz ve
bilinçsiz kesimler içerisindeki bazı grup veya kişiler, kültür varlığı kaçakçılığını bir iş
haline getirmişlerdir. Yaptıkları tahribat, tarihsel açıdan çok büyüktür. Kültür variıklarımızm y o ğ u n olduğu köy ve kasabalarda yaşayanlar, yurtiçinde ve yurtdışında bel
li merkezlerdeki kültür varlığı tacirleri tarafından kullanılmaktadır. Öyle ki, kültür
variıklarımız el değiştirerek koleksiyonculara, özel müzelere, hatta kendi müzelerimi
ze kadar gelebilmektedir. Bu kültür variıkları yurtdışına çıkarıldıkları zaman, bazı ül
kelerin gümrüklerinde düzenlenen belgeler bir çeşit köken belgesi işlevini g ö r d ü ğ ü n
den yurtdışında dolaşımları kolaylaşmaktadır.
Ülkelerin kültürel bakış açısına bağlı olarak; kültür varlıklarının sanatsal değeri
nin bilincinde olan, övünülecek metanın para değil, sanat olduğuna inanan ve R ö
nesans üönemi'ndeki ifadesiyle "sanat kalıcı, yaşam geçici" ilkesine inananlar y u r t i
çinde ve yurtdışında tarihî veya çağdaş sanat eseri toplamaktadırlar. Bu t u t k u , kül
türel birikim ve bakış açısının eksikliği nedeniyle çoğu zaman yanlışlara yol açmak
ta, kültür varlıklarını doğal ortamlarından koparmakta ve koleksiyonların bir parçası
haline getirmektedir.
KÜLTÜR VARLIĞI KAÇAKÇILIĞININ TARİHÇESİ
Kültür varlığı kaçakçılığının Hititler döneminden beri yapılmakta olduğunu b i l i
yoruz. Hititler, Asuriular ve İranlılar savaşlarda yendikleri milletlerin eserierini bir zafer nişanesi olarak götürmüşlerdir.' Ülkemizdeki Lidya döneminden kalma tümülüsE. Akurgal, Anadolu Uygarlıkları,
1988: 268.
12
,
,
,
,
,
,
,
,
,
yapılan kazılarda, mezar odasının tumulusun merkezinde değil, her tümülüste
farklı yerlerde bulunduğu görülmektedir. Bunun, hem o çağdaki mezar soyguncu
luğunu engellemek, hem de ölülerinin rahatsız edilmesini önlemek amacıyla yapıldı
ğı bilinmektedir.
Tarihin en insafsız kültür varlığı soygunculuğunu Romalılar yapmış, M Ö 1. y ü z
yılın ilk yansında diktatör Sulla ve onun arkasından birçok Roma İmparatoru, Ana
dolu ve Yunan yarımadalanndan yüzlerce değerli eseri Roma'ya götürmüşlerdir.^
Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunan antik yeri eşm el erdeki mimarî elemanlann
birçoğu, Bizans imparatorlan tarafından İstanbul'a getirilmiş ve çeşitli binalarda dev
şirme malzeme olarak kullanılmıştır. D o ğ u Roma İmparatorluğu'nun başkenti İstan
bul'da İmparator Jüstinyen döneminde inşa edilmiş olan Ayasofya'nm sütunlan. Ba
tı Anadolu'daki ören yerlerinden biri olan Efes'ten getirtilmiştir.^
Osmanlı Dönemi
Eski eser kaçakçılığının önlenmesi çalışmaları Osmanlı İmparatorluğu
döne
minden beri devam etmektedir. Ancak Osmanlı'nın ekonomik ve teknolojik açıdan
Batı'ya bağımlılığı, ülkenin kalkınması için yabancılara devamlı davetkâr durumda
bulunması, kültür varlıklarının korunmasına ilişkin bilinçsizlik, doğru yaklaşımları bir
ölçüde engellemiştir. Örneğin yabancı demiryolu inşaat şirketleri, Osmanlı İmparatorluğu'na teknolojiyi ve ulaşım kolaylığını getirirken, bir yandan da eski eser t a h r i
batını ve kaçakçılığını artırmışlardır. 1856 yılında bir İngiliz şirketi tarafından ger
çekleştirilen İzmir-Aydın demiryolu inşaatının eski eser tahribatına neden olduğu, İ z
mir Demiryolu M ü d ü r ü Delarke'nin Sadaret'e gönderdiği bir dilekçede belirtilmekte
dir. Delarke, dilekçesinde Efes'te, Ayasuluk civarında, demiryolu inşaatı sırasında
üzerinde yazılar bulunan işlenmiş bir mermer blok bulduklannı, kale duvarını kes
mek zorunda kaldıklannı ve daha birçok şey bulacaklanna emin olduklarını beyan
ederek, kendi gözetiminde bir müze kurulmasını talep etmiş ve bu talep 1863 tarih
li padişah emriyle uygun bulunmuştur.^
Anadolu'yu Bağdat'a bağlayan demiryolu yapımına ilişkin anlaşmalar da kültür
varlıklannın tahrip edilmesine sebep olmuştur. Haydarpaşa-İzmit demiryolu hattının
Ankara'ya kadar uzatılmasına ilişkin 4 Ekim 1889 tarihli anlaşmanın^ yirmi ikinci
maddesinde ve Ankara'dan Kayseri'ye, Eskişehir'den Kütahya'ya ve Af^onkarahisar'dan Konya'ya ulaşacak olan demiryolu hattının inşasıyla ilgili olarak 5 Mart 1903
tarihinde imzalanan anlaşmada yer alan imtiyaza göre, demiryollarını inşa edecek
şirketler, çalışmalar sırasında herhangi bir izin almadan arkeolojik kazı yapabilecek
tir. Bu madde, yabancı şirketleri demiıyollarının yapımı sırasında bilinçli veya bilinç
siz olarak höyük ve ören yerlerine yöneltmiştir. Denetimsiz yapılan bu kazılarda kaç
eserin çıkarıldığı bile bilinememektedir.^
Avrupa'da eski eserlere ilginin Rönesans çağında başlamasına karşın, ilk müze
fikrinin gelişmesi 18. yüzyıl ortalanna rastlar. İtalya'da Pompeii ve Herkulaneum'un
kazılması, arkeoloji ilminin gelişmesine neden olmuştur. VVinkelmann'm bu eserler
üzerinde yaptığı çalışmalar Batılı aydınları etkilemiş ve b u n u n sonucunda eski eser
elde etme arzusu körüklenmiştir.^
2 E. Akurgal, a.g.e. 1988: 268.
^ M. Cezar, Sanatta Batı'ya Açılış ve
Osman Hamdi, 1971: 216.
'•R. Kocabaş, "Müzecilik Hareketi ve İlk
Müze Okulunun Açılışı", Belgelerle Türk
Tarihi Dergisi, 1969: 21,74,75.
H. Karaduman, a.g.e. s. 11-12.
H. Karaduman, a.g.e. s. 12.
^ M. Albayrak,
Osmanlı-Alman
ilişkilerinin Gelişimi ve Bağdat
Demiryolunun Yapımı, 1995: 14.
^ H . Karaduman, "Eski Eser Kaçakçılığı"
1988 Yılı Anadolu Müzesi
Konferansları.
1999: 5,12.
M. Cezar, a.g.e. 1971: 216.
13
1. HarpyIer A?nıtı
Atina Al<ropoiü'ndel<i üniü PartVıenon Tapınağı ve çevresi 1687 yılında, burada
Osmanlılara ait bir cephanelil< olduğu gerekçesiyle, Venedikli Amiral Marozoni tara
fından tahrip edilmiştir. IVIÖ 5. yüzyılda yapılmış Parthenon Tapmağı'nm ünlü metop levhalan ile çeşitli mimari parçalan, 1799-1802 yıllannda Büyükelçi Lord Elgin
tarafından Londra'ya götürülmüş ve ingiliz hükümetine satılmıştır. Bu eserier daha
sonra British Museum'a verilmiştir.^
İngiliz hükümetinin eski eseriere yönelik ilgisi, Osmanlı başkentindeki büyükel
çilerin tarihî eserierie yakından ilgilenmelerine yol açmıştır. Bir İngiliz büyükelçisi İ s
tanbul'da ele geçirilmiş bazı mimarî parçalaria mermer bir lahit kapağını Türkiye d ı
şına çıkarmak için izin istemiş ve bu izni almıştır.
Osmanlı İmparatorluğu'ndaki eski eserier 19. yüzyılda İngiltere, Fransa, Almanya
ve Avusturya'daki müzelere çeşitli yollarla gönderilmiştir. Yakın ü o ğ u ' d a k i ilk arke
olojik araştırmalar Mısır'da başlatılmıştır. Napoleon Bonaparte'm 1798'de Mısır'ı is
tilâ etmesinden sonra yanındaki bilim adamlan eski eserieri araştırmaya başlamışlar
dır. Bu arada pek çok hiyeroglif yazıtlı taş, papirüs, heykel ve lahit toplanarak Fran
sa'ya gönderilmiştir. Ancak İngiliz Amirali Nelson, Fransızlan yenince, bu eserier
1801 yılında İngilizlere verilmiştir. Bunlar, b u g ü n British Museum'dadır.^
Osmanlı İmparatoriuğu sınıriarı içinde İrak'ta Ninova, İMimrut ve Babil kent
lerinde yapılan kazılarda bulunan eserierin pek çoğu Batı ülkelerindeki müzelere t a
şınmıştır. Asur kazılarında bulunan eserierin bir kısmı Almanlara verilmiştir. Gemiye
yüklenen bu eserier. Birinci Dünya Savaşı sırasında İtilâf üevletleri'nin gemiye el koymalan ve içindeki eserieri Lizbon Limam'na boşalttırmaları sonucunda el değiştir
miştir. Portekizliler eseriere el koymuşlar ve geri vermeye yanaşmamışlardır. Nipur
şehrinin bulunduğ u yerde, Niffer H ö y ü ğ ü ' n d e Amerikalılar tarafından 1888-1900
yıllarında yapılan kazılarda bulunmuş binlerce tablet, Pennsylvania Üniversite M ü z e si'ne gönderilmiştir. 1898'de Babil kazılarında bulunan sırii tuğlalar, Beriin M ü z e F. Gerçek, Turk Müzeciliği,
9 M. Cezar, fl.g.e. 1971: 232.
14
1999.
^..^^ götürülerek, orada birieştirilmiş ve ünlü "İştar Kapısı" yeniden yapılmıştır.
ı ^ - ;
^
f
'
J
J
M
^
Bu kazılar dışında Suriye, Lübnan, Filistin ve Ürdün'de yapılan kazılarda b u l u
nan eserler de aynı akıbete uğramıştır. Kudüs kazısında bulunan eserler, İngilizler
Bağdat'a girince, Londra'ya gönderilmiştir. Ürdün'de Mşatta kazısında bulunan sa
rayın önemli bölümleri. Alman İmparatoru 11. Wilhelm'in 11. Abdülhamid'e başvurma
sı ve gerekli izni alması sonucunda Berlin'e taşınmıştır.'^
Osmanlılar, kültür varlıklarını korumaya yönelik tedbirleri zaman içinde almıştır.
9 Ağustos 1858 tarihli Ceza Kanunnamesi'nin 133. maddesi ile kutsal ve anıtsal ya
pılara yönelik tecavüzler cezalandınlmıştır. 26 Nisan 1863 tarihli bir emirnameden,
kazı ruhsatının belirli şartlara bağlandığı, bulunacak âsâr-ı atîkadan ikili olanlardan
ancak bir adedinin götürülebildiği ve müzenin eser yönünden zenginleştirilmesinin
amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bu ilk yasal düzenlemelerden önce, fıkıh kitaplarında
eski eserden ancak "maliki ve sahibi belli olmayan" taşınabilir eşyalar dolayısıyla
bahsedilmiştir."
Likya bölgesinin önemli antik kentlerinden Ksanthos'ta (Kınık) ilk araştırmalar
1838 yılında İngiliz Araştırmacı Charies Fellows tarafından yapılmıştır. 1838-1840
yıllarında yapılan kazılarda ele geçirilen eserier, bu arada HarpyIer Anıtı'nın kabart
maları ile çeşitli mimari parçalar, British Museum'a götürülmüştür. Ksanthos'taki ka
zılar, 1881-82 ve 1892 yıllarında 0. Benndorf başkanlığında bir heyet tarafından
sürdürülmüştür. Ksanthos Nereidler Anıtı'na ait kabartma ve heykeller de British IVluseum'a taşınmıştır (Resim: 1-2).
15
1846 yılında İngiltere'nin Türkiye Büyükelçisi Lord Straford Canning'in Padişah
Abdülmecid'den aldığı izinle, antik Halikarnassos'ta (Bodrum) 1506 yılında St. Jean
Şövalyeleri tarafından yaptırılan kalenin duvarlarında bulunan Mausoleum frizleri
sökülerek İngiltere'ye götürülmüştür. Dünyanın Yedi Harikası'ndan biri olan Mauso
leum bir Pers satrapı olan Kral Mausolos'un mezar anıtıdır. M Ö 4. yüzyılda inşa edi
len anıtın kabartmalı frizleri devrin ünlü heykeltıraşları Skopas, Leokhares, Bryaksis
ve Timotheus tarafından yapılmıştır. İngiltere'ye götürülen eserler arasında Kral M a usolos ve karısı Artemisia'ya ait heykeller de bulunmaktadır (Resim: 3).
İngiliz araştırmacı Sir Charles Newton, 1856-57 yılında Mausoleum kalıntılannda
ilk kazılan başlatmıştır. Bu kazılar sonucunda bulduğu eserleri gemilere yükleyerek İ n
giltere'ye, Londra'daki British Museum'a götürmüştür. Bu buluntular arasında ünlü ka
bartmalarla, anıtın en üstünde duran qucidrigae (dört atlı araba) ve at heykeli parça
lan ile bazı aslan heykelleri bulunmaktadır (Resim: 4). Aynı yıl C. T. Newton, Datça Yanmadası'nın batı ucunda bulunan Karia bölgesi antik kentlerinden Knidos'taki kazılan başlatır. Newton 1856-59 yıllannda sürdürdüğü kazılarda ele geçirilen çeşitli b u l u n 3. Mausolos ve karısı Artemisia
4. Mausoleum Kabartmaları
16
tulan, oturur biçimdeki Tannça Demeter Heykeli'ni de Londra'ya British Museum'a g ö -
türmüştür (Resim: 5). Knidosyakınlannda bir anrt mezar olan Aslanlı Mezar da bu ara
da kazılmış ve buluntular götürülmüştür.
1866'da İngiliz mühendis T. Wood, Ayasuluk'ta kazılara başlamış ve tepenin
aşağısında uzanan ovada Efes Artemis Tapmağı'nı bulmuştur (Resim: 6). T. W o od'dan sonra D. G. Hogarth da Artemis Tapmağı kazılannda çalışmıştır. İngilizler b u luntulann bir kısmını İngiltere'ye götürmüşlerdir. British Museum'da Artemis Tapınağı'ndan büyük mimarî parçalar bulunmaktadır. Osman Hamdi Bey'in müdürlüğü
zamanında Efes'te hem İngilizler hem de Avusturyalılar çalışmıştır. 1884 tarihli Âsâr1 Atîka Nizamnamesi'nin yayınlanmasından sonra da kazının başında bulunan kişi
ler, bazı önemli eserieri ülkelerine gizlice götürmeye çalışmışlardır. M ü z e M ü d ü r ü
Halil Ethem Bey, kazı çalışmalannı gözden geçirmek üzere Efes'e geldiğinde, d u r u
mun farkına varmış, ancak eserierin Avusturya'ya naklini önleyememiştir. 11. A b d ü l hamid, Avusturya İmparatoru'na hoş görünmek amacıyla, kazıdan çıkan tüm eserie
ri Avusturyalılara hediye etmiştir. Ancak Meşrutiyet'in ilanından sonra Avusturyalıla5. Tanrıça Demeler Heykeli
ra kazı izni verilmemiş, bazı eserierin iadesi istenmiş, Halil Ethem Bey'in girişimleri
sayesinde altı yedi heykel ülkemize yeniden kazandınimıştır.
Osmanlı İmparatoriuğu'nun son zamanlarında yasal düzenlemelerin yeterii o l
maması, keyfi yönetimler ve kamuoyunun ilgisizliği sonucu kültür variıklanmız b i
linçsizce yağmalanmıştır. Bu yağmaya karşı ilk yasal düzenleme 13 Şubat 1869 t a
rihinde uygulamaya konmuştur. Bu nizamname ile izinsiz eski eser araştırması yapı
lamayacağı, izinli araştırmalarda eserierin başka ülkelere götürülemeyeceği, bir kişi
nin mülkü içerisinde ortaya çıkan eski eserierin kendisinin malı olacağı gibi h ü k ü m
ler bulunmaktadır.
5. Ephesos Artemision
17
7. Troia Hazinesinden Bir Örne1<
8. Troia Hazinesi
Bu dönemİTi en çok bilinen kaçakçılık olayını, Troia'da 1870 yılında kazılara baş
layan H. Schliemann gerçekleştirmiştir. Homeros'un İlyada'smda adı geçen Troia
kentini bulmak isteyen Schliemann, 1873 yılında Priamos hazinesi olarak yanlış a d
landırdığı eserleri eşi Sophia'nm yardımıyla yurtdışına kaçırmıştır'^ (Resim: 7-8).
1877-1878'de, İzmir i l i , Bergama ilçesinde Bergama
ören yerinde
Alman
mühendis Cari Humann, başkanlığında yapılan kazılarda, Bergama Zeus Sunağı'na
ait kabartmalar bulmuş ve İstanbul'daki Alman Büyükelçisi'ne çektiği telgraf ve yaz
dığı mektuplarda padişahın ikna edilmesini istemiştir. Bu eserler sandıklara konularak
önce Dikili'ye götürülmüş, oradan da gemiye yüklenmiştir. Zeus Sunağı'na ait bu
parçalar Berlin Devlet Müzesi'ne konmuştur. Müzede onarılarak ayağa kaldırılan,
İkinci Dünya Savaşı sırasında Rusya'ya götürülen ve savaş sonrasında Almanya'ya i a
de edilen bu görkemli sunak, müzenin "Pergamon IVlüzesi" olarak adlandırılmasına
neden olmuştur (Resim: 9). Aynı müzede Bergama Athena Kutsal Alanı Giriş Kapısı
restore edilerek sergilemeye konmuştur (Resim: 10).
1874 tarihli Âsâr-ı Atîka Nizamnamesi, Maarif Nazırı Ahmet Cevdet Paşa ve M ü ze M ü d ü r ü Dr. Dethier zamanında çıkarılmıştır. Bu nizamnamenin üçüncü maddesi'2 s. Lloyd, Türkiye'nin
18
Tarilü, 1997: 55.
Tie göre, keşfedilmemiş olan eski eserler her nerede bulunursa bulunsun, devlete a i t -
tir. Fakat izinli olarak araştırma yapanların bulacaklan eski eserlerin 1/3'ü devlete,
1/3'ü bulana, 1/3'ü de arazi sahibine ait olacaktır. Eski eserleri bulan, bunları kendi
9. Bergama Sunağı
10. Bergama Athena Kutsal Alanı Giriş Kapısı
arazisinde bulmuş ise 2/3'ü kendisine, 1/3'ü devlete ait olacaktır. T ü z ü ğ ü n otuz
ikinci maddesi, yabancıların hisselerine düşen eserlerin 1/3'ünü ülke dışına çıkarabilme hakkını da hükme bağlıyordu.
Osman Hamdi Bey'in 1885 yılında Maarif Nezareti'ne yazdığı bir yazıda; Bağdat
ve Musul vilayetlerinde 1842 tarihinden beri yapılan kazılarda kültür variıklarının
yağma edildiği, Hilfe dolaylarında Burculbirs, Cümcümah, üeylem ve Ebuhabbo'da
İngilizlerin yaptığı kazılara ilişkin kayıt defterierinin incelenmesinden, 5.536 eserin
ortaya çıkarıldığı, ancak bunun 623 parçasının M ü z e - i "Hümayun'a kaldığı, bunların
da önemsiz eserier olduğundan teşhire değer görülmediği, Londra'ya götürülen eser
lerin ise çok önemli olduğunun anlaşıldığı belirtilmektedir.
Çandarii K ö y ü ' n ü n güney kıyısında, Aliağa yakınında, Myrina'da S. Reinach ve
Pottier tarafından 1881 yılında yapılan kazılar sırasında ele geçirilen pişmiş toprak
figürinlerin büyük bir kısmı İstanbul'a getirilmiş, bir kısmı da Fransızlara verilmiştir.
Edremit Körfezi kıyısındaki Behramkale'de Assos Harabeleri'nde 1881-1884 yıl
larında F. H. Bacon ve J. T. Clarke başkanlığında Amerikalılar tarafından bulunan
eserier ve Athena Tapmağı kabartmaları Amerika'ya götürülmüştür.
Van çevresindeki bazı eski eserierin ve çivi yazılı anıtların gezginlerin ilgisini çek
mesi sonucunda 1898-99 yıllarında Van Toprakkale'de Lehmann-Haupt yönetimin-
' ^ K. Su, Osman Hamdi Bey'e Kadar
Türk Müzesi, 1965: 21.
H. Karacluman, a.g.e. s. 10-11.
19
^
.
„ ,
, ^. , .
11. Trysa Anıtı Kabartmalı Frizleri
de kazılar yapılmıştır. 1879-1880'de İnailizlerin yaptıöı kazılarda bulunan eserlerin
J
^
3
J t-
j
birçoğu British Museum'a götürülmüştür.
Antalya Körfezi'nin batısında Likya bölgesinde Trysa'da (Gölbaşı) 1881 ve 1882
yıllarında yapılan kazılarda Viyana Üniversitesi profesörlerinden Benndorfla birlikte
Mimar Niemann çalışmıştır. Trysa kazısında Pers döneminden kalma bir mezar anıtı
ortaya çıkarılmıştır. Gölbaşı-Trysa anıtına ait kabartmalı panolar ile birlikte çeşitli
pişmiş toprak vazolar, mermer heykeller ve tunç eserler 11. Abdülhamid'in izni ile
Avusturyalılara verilmiş, eserlerin bir kısmı da İstanbul'a getirilmiştir (Resim: 11).
1884 yılında kabul edilen Âsâr-ı Atîka Nizamnamesi ile devlet yasal olarak kül
tür varlıklarının tamamını sahiplenmiş, kültür varlıklarının yurtdışına çıkaniması ya
saklanmıştır. Osman Hamdi Bey zamanında hazırlanıp yürürlüğe konan bu n i z a m
name ile eski eserlerin korunması için yasal dayanak oluşturulmuştur. Osman H a m
di Bey'in etkin müze müdürlüğü ile, katıldığı kazılar sonucu müzeye eser kazandınlması ve yabancıların yağmalarına engel olunması, döneminin önemli kazanımları
arasında yer almaktadır. Bunu 23 Nisan 1906 tarihli Âsâr-ı Atîka Nizamnamesi takip
' 4 H. Karaduman agc
20
1999- 10-11
^^"^'^
nizamname İle İslam eserleri de devlet malı sayılmıştır.'4
Bergama-Aydın demiryolu üzerinde ve Aydm'm 37 l<m. batısmda bulunan M e n
deres Magnesia'smda 1892 yılında Almanlar tarafından kazı yapılmıştır. Kazıyı C.
Humann yönetmiştir. Magnesia kazısında bulunmuş tapınak frizlerinin İstanbul'a
götürülmesine karşılık bazı Hellenistik çağ heykelleri ve başka buluntular Almanlara
verilmiştir.
Aydın ili, Söke ilçesinde, Güllübahçe'deki Priene ören yerinde ilk kazıyı 1868 y ı
lında yine C. Humann yapmıştır. Daha sonra 1895-1899 yıllannda T. Wiegand'ın
başkanlığında yapılan kazılar sonucunda kentin tüm önemli yapılan ortaya çıkanlmıştır (Resim: 12). Buluntuların bir kısmı Osmanlı hükümetinin izni ile Almanlara ve
rilmiş, büyük bir kısmı ise İstanbul Müzesi'ne getirilmiştir.
Aydın ili. Söke ilçesi, Balat köyündeki antik Miletos kentinde kazılara ilk defa
Berlin Müzesi müdürlerinden Schoene tarafından başlanmış ve bunu 1896'da T. VViegand'ın yaptığı kazı izlemiştir. Miletos kazılannda ele geçirilen bazı eserier, Sultan
11. Abdülhamid'in emriyle Almanlara hediye edilmiştir. Bu kazılar sırasında bulunan
MS 2. yüzyıla ait anıtsal Güney Agora Kapısı b u g ü n Beriin Pergamon Müzesi'nde
sergilenen en önemli eserier arasında yer almaktadır (Resim: 13).
12. Priene Athena Tapınağı
13. Milet Güney Agora Giriş Kapısı
21
1895-
Çorum ili, Boğazkale ilçesinde, Boğazköy'de yapılan kazılarda, Mitit kraliyet ar
1896 yıllarında Fransız Hascoulier yönetiminde ilk kazılar yapılmıştır. Hascoulier'in
şivine ait onbin dörtyüz civarında tablet ve iki sfenks bulunmuş ve bulunan eserler
kazısı sonucunda bazı eserler İstanbul'a, pek çok mimarî parça da Louvre Müzesi'ne
İmparatorluk Müzesi olan M ü z e - i H û m a y u n ' a (İstanbul Arkeoloji Müzeleri) g ö n d e
götürülmüştür, üidyma Apollon Tapmağı kazısı 1904'te tekrar başlamış ve 1913 y ı
rilmiştir. Almanlarla varılan anlaşma gereğince tabletler ve iki sfenkse ait parçalar,
lma kadar T. VViegand başkanlığında aralıklarla devam etmiştir. Apollon Tapmağı'nın
1915 ve 1917 yıllannda, temizleme, onanm ve yayın çalışmalarının yapılması için
1924-25 yılı kazılarında bulunan mimarî parçalann bir kısmı da Bakanlar Kurulu ka
otuz üç sandık içinde, iki parti halinde, Berlin'e gönderilmiştir. Onarımlan tamamla
ran ile Berlin Müzesi'ne verilmiştir (Resim: 14).
nan üçbin civarında tablet ile bir sfenks ve bu sfenkse ait kanat parçalan 1924-1942
Aydın ili, Söke iiçesi, Yenihisar köyündeki üidyma Apoiion Tapınağı'nda
Yine o yıllarda Didyma'dan Miletos'a uzanan kutsal yolun iki tarafına sıralanmış
yıllarında iade edilmiştir. 1987 yılında ise geriye kalan yaklaşık yedibin dörtyüz t a b
olan antik çağa ait oturan giyimli kadın ve erkek fıeykelleri (Brankhidler) ile bir as
letin iadesi sağlanmış ve Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde koruma altına
lan heykeli British Museum'a götürülmüştür.
alınmıştır.
15. Sardes Artemis Tapınağı
Miletos antik kentinin 15 km. kuzeydoğusunda Myus'ta (Avşarkale) İ1k kazı, A l
man Araştırmacı Theodor Wiegand tarafından yapılmış, burada bulunan mimarî par
çalar ile araba yanşlarını gösteren arkaik kabartmalar Berlin'e götürülmüştür.
1900 yılında Frigya Krallığı'nın başkenti Gordion'da Amerikalı bilim adamlan (G.
A. Körte kardeşler) kazı yapmışlar ve ele geçirilen eserlerin çoğu İstanbul'a getirilmiş,
bir kısmı da kazıyı yapanlara verilmiştir.
Gaziantep ili, Nizip ilçesi yakmlannda, Geç Hitit çağının önemli merkezlerinden
olan Zincirli'de 1879 yılından itibaren yapılan araştırmalan İngiliz Charles Wilson ve
Stevenson, Alman C. Humann, von Luschan ve Otto Puchstein birlikte yürütmüşler
dir. Zincirli kazıları 1901-1902 yıllarında von Luschan tarafından yapılmıştır. B u l u
nan eserlerin bir kısmı İstanbul Eski Şark Eserleri Müzesi'ne, diğerleri ise yurtdışına
götürülmüştür.
Gaziantep ili, İslahiye ilçesinde Geç Hitit şehirlerinden Sakçagözü'nde bulunan
şehir kapısına ait büyük orthostat levhaları Almanlar tarafından Berlin'deki Perga24
mon IVluseum'a götürülmüştür. "Maraş stelleri" olarak bilmen Geç Hitit çağma ait
kabartmalı taş eserler de yine aynı müzeye taşınmıştır.
Cumhuriyet Dönemi
Atatürk, Kurtuluş Savaşından sonra, Türk t o p l u m u n u ulus yapma ve onu çağ
daş ülkelerin seviyesine çıkarma çabası içine girmiş ve kültür politikasını da buna g ö
re belirlemiştir. Cumhuriyet döneminde kültür varlığı kaçakçılığı büyük ölçüde e n
gellenmiştir. Bu dönemde kaçmlan eserler daha çok küçük boyutludur. Osmanlı İ m paratorluğu'nun son döneminde çıkanlan 1906 tarihli Âsâr-ı Atîka Nizamnamesi,
bazı değişiklikler yapılarak 1973 yılma kadar uygulanmıştır. 1973 yılmda 1710 sayı
lı Eski Eserler Kanunu yürürlüğe girmiş, daha sonra 1983 yılında 1710 sayılı kanun
iptal edilerek, yerine 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklannı Koruma Kanunu u y g u
lamaya konmuştur. 1987 yılında da bu kanunun bazı maddeleri 3386 sayılı kanun
ile değiştirilmiştir.
Kurtuluş Savaşı sırasında, Manisa, Salihli yakınlarında, Sard Mustafa K ö y ü ' n d e ki Sardes ören yerinde ilk kez 1853'te Bintepeler tümülüslerinde Prusyalı Spiegelholt
başkanlığında kazı yapan Amerikalılar, kazı yerinde bulunan önemli eserieri elli altı
sandığa yerieştirerek İzmir'e nakletmişler, oradan da 1922 yılında Amerika'ya götür
müşlerdir. 1924 yılında Sard'da kazı yapma talebinde bulunan Amerikalılara, Sard
eserieri geri verilmedikçe, bundan böyle Türkiye dahilinde hiçbir Amerikalı'ya kazı i z
ni verilmeyeceği bildirilerek, kararii bir tavır sergilenmiştir. Bunun sonucunda elli üç
sandık eser ve otuz Lidya altını ile yüz yirmi sikkenin 1924 yılında iadesi s a ğ l a n m ı ş
tır'^ (Resim: 15).
Cumhuriyet döneminde küçük eseriere yönelik kültür variiğı kaçakçılığı devam
ederken Lidya eserieri ve Elmalı sikkelerinin ülkemize iadesi sağlanmış ve böylece ka
çakçılığı önlemek için yürütülen çalışmalann güzel örneklerinden biri ortaya k o n
muştur. Bu eserierin ülkemize iadesi sağlanarak, ülkemizin kültür variıklanna sahip
çıktığı ve ülkelerin kökeni belirsiz kültür variıklarını koleksiyonlarına almamalan ge
rektiği uluslararası platformlarda açıkça anlatılmıştır. Ayrıca bazı ülkelerdeki müzeler
bu uygulamayı başlatmış ve nereden geldiği belli olmayan eserieri satın almayı b ı
rakmışlardır. B u n u n yanı sıra bazı ülke gümrüklerinde ele geçirilen Anadolu kökenli
eserier ülkemize bildirilmiş ve yapılan girişimler sonucu iadeleri sağlanmıştır.
KÜLTÜR VARLIĞI KAÇAKÇILIĞININ NEDENLERİ
Yurtiçinde
Ülkemiz topraklannda daha önce yaşamış medeniyetlere ait olan kültür variıklarmın gelecek nesillere aktaniması ve çıkarıldıklan veya bulunduklan ortamda kültür
bütünlüğü içerisinde korunması bilinci, ülkemizde henüz tam olarak yaygınlaşma
mıştır. Kültür variıklannm tarihsel, sanatsal ve bilimsel açıdan değerii olmalan, k o r u
ma altında olmamaları, cezai yaptınmların yetersiz olması, yasaya aykırılığına karşın
ticaretini cazip hale getirmektedir. Kültür variıklarınm ülkemize ait olduğu ve k o r u n -
^ A. M. Mansel, "Halil Edlıem ve Sard
Eserleri", Halil Edlıem Hatıra Kitabı,
1948: 1-12.
H. Karaduman, a.g.e. s. 16-17.
25
ması gerektiği bilincine sahip olmayan bireyler, ülkemizin ekonomik koşullarına b a ğ
lı olarak kısa yoldan para kazanmaya yönelmektedirler.
Eğitim kurumlarında, sanat tarihi derslerinde kültür varlığı kavramına ve k o r u n
masına yönelik bilgilere yer verilmesi, kitle iletişim araçlannın etkili kullanılması, rad
yo/televizyon kanallannda ve yazılı basında bilgi verici ve eğitici programlar ile m a
kaleler yayınlanması, kültür varlığı kavramına ve korunmasına katkı sağlayacaktır.
Kültür Bakanlığı'nın genel bütçe içindeki yerinin çok az olması nedeniyle Ba
kanlığımız ve bağlı birimler donanıma, onanma ilişkin harcamalarda ve eski eser sa
tın alımlannda kaynak sıkıntısı çekmektedir. Yurtiçinde yasadışı yollarla elde edilen
kültür variıklanna yüksek fiyat veren kültür varlığı tacirleri yurtdışında kültür varlığı
pazarlannın oluşturulmasına ve kültür varlıklarının yüksek fiyatlarla alıcı bulmasına
neden olmakta, bu girişim, vatandaşlann müzelere eser getirmelerini engellemekte
ve kültür variıklannm yurtdışına kaçmlmasına yol açmaktadır.
Bakanlığımıza bağlı müze ve ören yerlerinde koruma, güvenlik görevlisi ve bek
çi sayısı yetersizdir. Koruması yetersiz müzelerde, ören yerleri ve arkeolojik alanlarda
yapılan hırsızlık ve tahribatlar gün geçtikçe artmaktadır. Ancak eksik kadrolar Bakan
lığımızca sürekli talep edilmesine rağmen, Maliye Bakanlığı'ndan sağlanamamakta
dır. Aynca arkeolog, prehistoryen, etnolog, filolog, antropolog, sanat tarihçisi,
yazıtbilimci, sümerolog, hititolog, nümizmat, paleontolog ve benzeri meslek gruplanndan olan ihtisas elemanlanna acilen ihtiyaç duyulmaktadır.
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklannı Koruma Kanunu 1983 yılından beri uy
gulanmaktadır. Ancak gerek cezai yaptınmlar gerekse ikramiyeler g ü n ü m ü z koşulla
rında
yetersiz kalmaktadır.
Kültür
varlığı
bilincini
geliştirmek
ve
kaçakçılığı
caydırabilmek amacıyla yeniden düzenleme çalışmalan yapılmaktadır.
Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne ait olan cami, mescit, türbe ve külliyeler
de hırsızlık olaylannın, son yıllarda artması nedeniyle Bakanlığımız, Diyanet İşleri B a ş kanlığı'nın cami, mescit, türbe ve külliyelerinde bulunan teberrukat eşyalanndan 2863
sayılı kanun kapsamına girenlerin fotoğraf ve envanter bilgilerinin çıkanlması, kendi
bünyesinde kaçakçılık ve istihbarat bürosunun kurulması ve söz konusu eşyalan sergi
leyecek müze teşkilatının oluşturulması konusunda Vakıflar Genel M ü d ü r i ü ğ ü ile i r t i
bat halindedir. Yapılan çalışmalar sonucunda da Vakıflar Genel M ü d ü r i ü ğ ü ' n ü n kendi
bünyesinde kaçakçılık ile ilgili bir birim kurularak 2002 yılında faaliyete geçirilmiştir.
Yurtdışında
B u g ü n Avrupa ülkelerinde ve ABD'de çok sayıda Anadolu kökenli kültür variiğı
bulunmaktadır. Kültür variiğı kaçakçılığını teşvik eden ve cazip kılan yurtdışından
gelen taleplerdir. Bulunduklan ortamda kültür bütünlüğü içerisinde tarihsel ve b i
limsel olarak betimlenebilen kültür variıklannm tek başına herhangi bir müzede ve
ya koleksiyonda bulunduklan zaman tarihsel süreç içinde değeriendirilmeleri o l d u k
ça güçtür. Avrupalıların kendi medeniyetlerini arama ve öğrenme isteği, kültürel m i
ras açısından zengin Akdeniz ülkelerindeki kültür variıklannm Avrupa'ya ve ABD'ye
taşınmasına neden olmuş ve götürdükleri kültür variıklarıyla müzelerini eğitim mer-
kezi haline getirmişlerdir. Vergi sisteminin katı olduğu ABD gibi ülkelerde sanat eser
leri ve tarihî eserlerin müzelere bağışlanması yolu ile sağlanan vergi indirimleri, eser
için kaçakçılara ödenen miktardan çok daha fazla olmaktadır. Böylece elde ettiği
eseri müzelere hibe eden kişi, vergi indiriminden büyük çıkar sağlamaktadır. Yurtdı
şındaki bu vergi muafiyeti tarihî eser kaçakçılığına pazar yaratmakta, bunu destek
lemektedir. Özel kurumlar da kültürel miras açısından zengin ülkeler de gizli talep
lerini sürdürmeye devam etmektedir.
Yurtdışına kaçmlan kültür variıklannm kendi ülkelerine iadesi konusundaki ulus
lararası düzenlemeleri kültürel miras açısından zengin bazı ülkeler imzalamış, bazı
pazar ülkeleri ise imzalamamıştır. Ancak mevcut anlaşmaların da bu sorunun çözü
münde fazla bir yaptırım gücü bulunmamaktadır.
KÜLTÜR VARLIĞI KAÇAKÇILIĞININ ÖNLENMESİ AA/l ACIYLA
YAPİLAN ÇALİŞMALAR
Yurtiçinde
Kültür variiğı kaçakçılığını önlemek için Bakanlığımız ve ilgili kuruluşlar arasın
da çok yönlü çalışmalar yürütülmektedir.
Yurtiçinde çalman eserierin fotoğraflı envanter bilgileri. Bakanlığımıza bağlı tüm
müze müdüriüklerine, özel müzelere, koleksiyoneriere, eski eser ticareti yapanlara ve
müzayede evlerine gönderilmekte, yurtdışına çıkışlarının önlenmesi amacıyla fotoğ
raflı envanter bilgileri. Gümrük Müsteşariığı, Denizcilik Müsteşariığı, İçişleri Bakan
lığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı'na gönderilerek tüm gümrük kapılarımız uyanlmaktadır. Kaçakçılığı yapanlann yakalanması amacıyla valilikler, müzelerimiz, İçişleri Ba
kanlığı, Emniyet Genel M ü d ü r i ü ğ ü , Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik
Teşkilati ekipleri ile koordinasyon sağlanmaktadır.
2863 sayılı kanun kapsamında Bakanlığımıza bağlı tüm müze ve ören yerierindeki kültür variıklannm fotoğraflı envanter bilgileri çıkarılmaktadır. Bu işlem, ülke
mizde gerçekleştirilen bilimsel kazı ve araştirmalar sonucu bulunan eseriere ve h a l
kımız tarafından edinilen ve müzelerimize kazandınlan variıklara da sürekli uygulan
maktadır. 2863 sayılı kanun çerçevesinde koleksiyonerierde ve özel müzelerde bulunan
eserlerin fotoğraflı envanterieri ilgili müze müdüriükleri kontrolünde koleksiyonerier ve
özel müze müdüriüklerince yapılmakta ve her yıl Bakanlığımızca denetienmektedir.
Kaçakçılık olaylannın ülkemizin sosyo-ekonomik yapısına olan olumsuz etkileri
nin, tarihî eser kaçakçılığı ile ayn bir boyut kazandığı, maddî değerierie ölçülemeye
cek kayıplara yol açtiğı bilinen bir gerçektir.
Bu nedenle, gerek doğrudan mücadele içerisindeki resmî birimlerin gerekse yazılı-görsel medyanın ve eğitimcilerin eski eser kaçakçılığı konusunda gerekli hassasi
yeti göstermeleri gerekmektedir.
ülkemizde bu konuda işbirliğine giden bakanlık ve birimler şunlardır:
BAŞBAKANLİK
Gümrük Müsteşarlığı, Gümrükler Genel M ü d ü r l ü ğ ü , Gümrük Muhafaza Genel
M ü d ü r l ü ğ ü , Denizcilik Müsteşarlığı, Vakıflar Genel M ü d ü r l ü ğ ü , Diyanet İşleri B a ş
kanlığı, Maden Tetkik ve Arama Genel M ü d ü r l ü ğ ü .
ADALET B A K A N L İ Ğ İ
Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel M ü d ü r l ü ğ ü .
KÜLTÜR BAKANLİĞİ
Anıtlar ve Müzeler Genel M ü d ü r l ü ğ ü , M ü z e Müdürlükleri, Dış İlişkiler ve AT
Koordinasyon Genel M ü d ü r l ü ğ ü , Güzel Sanatlar Genel M ü d ü r l ü ğ ü , Kütüphaneler
Genel M ü d ü r l ü ğ ü .
DIŞİŞLERİ BAKANLİĞİ
Yurtdışı Tanıtma ve Kültür İşleri Genel M ü d ü r l ü ğ ü .
İÇİŞLERİ BAKANLİĞİ
Emniyet Genel M ü d ü r l ü ğ ü , Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire B a ş
kanlığı, İnterpol Daire Başkanlığı, Asayiş Daire Başkanlığı, Jandarma Genel K o m u
tanlığı, Kaçakçılık İstihbarat Harekât Bilgi İşlem (KİHBİ) Daire Başkanlığı, Sahil G ü
venlik Komutanlığı.
Eğitim Eaaliyetleri
Anıtlar ve Müzeler Genel M ü d ü r l ü ğ ü uzmanlan. Bakanlığımız ile işbirliği içinde
çalışan kurumlann kendi bünyelerindeki eğitim çalışmalan kapsamında "Kültür Var
lığı Kaçakçılığının Önlenmesi ve M e v z u a t ı " konulu seminerier vermektedirier.
Bakanlığımız bünyesindeki müze müdüriüklerince il güvenlik
mensuplanna,
ören yerierinde ve yakın çerçevesinde oturan vatandaşlanmıza, illerdeki ilk ve orta
dereceli okul öğrencilerine kültür variıklannm tanıtılması, korunması, kaçakçılığın
önlenmesi konusunda seminer ve konferanslar verilmekte, müze ve ören yerierini t a
nıtıcı rehberii geziler düzenlenmektedir.
IVlüzayedeler
Yurtiçi ve yurtdışı müzayedeler takip edilmekte ve değişik kaynaklardan elde edi
len kataloglar incelenerek, ülkemizden çalındığı belirienen kültür variıklan ile ilgili
gerekli girişimler yapılmaktadır.
Yurtdışında
Ülkemizden yasadışı yollaria yurtdışına kaçmlan Anadolu kökenli kültür variık
lannm iadesi amacıyla herhangi bir müze veya ören yerinden çalınanlara ilişkin f o
toğraflı envanter bilgileri Dışişleri Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı İnterpol Dairesi
kanalıyla yurtdışı temsilciliklerimize iletilmektedir. Söz konusu kültür variıklan;
müze, koleksiyoner ve müzayede evlerinde araştırılmakta, çalıntı olan herhangi bir
kültür varlığının tespiti halinde, İnterpol kanalıyla iadesi sağlanmaktadır.
Eğer
kültür varlığı, kaçak
kazılarla
bulunup
kanunsuz yollarla
yurtdışına
çıkarılmışsa, 1970 tarihli UNESCO Sözleşmesi veya ikili anlaşmalar ile iadesi sağlan
maya çalışılmaktadır. Avrupa Arkeolojik Mirasın Korunması Sözleşmesi ülkemizce
1999 yılında onaylanmıştır. Ancak diğer ülkeler henüz onaylamadığı için uygulan
maya başlanmamıştır.
Kültür variıklarınm kanunsuz yollaria yurtdışına çıkanldığı belgelerie ispat
landığında iadesi talep edilmekte, isteğin kabul edilmemesi halinde ise yurtdışında
bulunan avukatlık firmalan aracılığıyla dava yoluna gidilmektedir.
KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARllMIN KORUNMASIYLA
İLGİLİ MEVZUAT
1983 yılında yürüriüğe giren 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Variıklannı Koruma
Kanunu'nun bazı maddeleri, 1987 yılında 3386 sayılı kanun ile değiştirilmiştir.
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Variıklannı Koruma Kanunu'nun amacı (madde 1):
Korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat variıklan ile ilgili tanımlan beliriemek, yapılacak işlem ve faaliyetleri düzenlemek, bu konuda gerekli ilke ve u y g u
lama karariannı alacak teşkilatın kuruluş ve görevlerini tespit etmektir.
Bu kanunun yirmi üçüncü maddesine göre korunması gerekli taşınır kültür ve
tabiat variıklan şunlardır:
"Jeolojik, tarih öncesi ve tarihî deviriere ait, jeoloji, antropoloji, prehistorya, ar
keoloji, sanat tarihi açılanndan belge değeri taşıyan ve ait olduklan dönemin sosyal,
kültürel, teknik ve ilmî özellikleri ile seviyesini yansıtan her türiü kültür ve tabiat var
iıklan; her çeşit hayvan ve bitki fosilleri, insan iskeletleri, çakmak taşlan (sleks), v o l
kan camlan (obsidyen), kemik veya madenî her türiü âletler, çini, seramik, benzeri
kap ve kaçaklar, heykeller, figürinler, tabletler, kesici, koruyucu ve vurucu silâhlar,
putlar (ikon), cam eşyalar, süs eşyalan (hulliyat), yüzük taşlan, küpeler, iğneler, askı
lar, mühürier, bilezik ve benzerieri, maskeler, taçlar (diadem), deri, bez, papirüs, par
şömen veya maden üzerine yazılı veya tasvirii belgeler, tartı araçları, sikkeler, d a m
galı veya yazılı levhalar, yazma veya tezhipli kitaplar, minyatürier, sanat değeri taşı
yan gravür, yağlı boya veya sulu boya tablolar, muhallefat (relique), nişanlar, madal
yalar, çini, toprak, cam, ağaç, kumaş ve benzeri taşınır eşyalar ve bunların parçalan.
Ualkm sosyal hayatını yansıtan, insan yapısı araç ve gereçler dahil, bilim, din ve
mihaniki sanatlaria ilgili etnografik nitelikteki kültür variıklan, Osmanlı padişahlanndan Abdülmecit, Abdülaziz, V. Murat, 11. Abdülhamit, V. Mehmet Reşat ve Vahdettin'e ait ve aynı çağdaki sikkeler, bu kanuna göre tescile tâbi olmaksızın yurtiçinde
alınıp satılabilirier".
Bu madde kapsamına girmeyen sikkeler bu kanunun genel hükümlerine tâbidir.
Bu kanunun beşinci maddesi; "Devlete, kamu kurum ve kuruluşlanna ait taşınmaz-
1ar ile özel hukuk hükümlerine tâbi gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde bulunan
taşınmazlarda varlığı bilinen veya ileride meydana çıkacak olan korunması gerekli t a
şınır ve taşınmaz kültür ve tabiat variıklan devlet malı niteliğindedir" ve yirmi
dördüncü maddesi; "Devlet malı niteliği taşıyan korunması gerekli taşınır kültür ve
tabiat variıklannm Devlet elinde ve müzelerde bulundurulması ve bunların korunup
değerlendirilmeleri Devlet'e aittir. Bu gibi varlıklardan gerçek ve tüzel kişilerin elle
rinde bulunanlar, değeri ödenerek Bakanlık tarafından satın alınabilir" hükümleri ile
ülkemizdeki taşınır ve taşınmaz kültür variıklannm devlete ait oldukları, bunlardan
özel ve tüzel kişilerin ellerinde bulunanlann da devletin kontrolü altında b u l u n d u
ğu vurgulanmıştır.
Aynca kanunun dördüncü maddesine göre; "Bakanlıkça daha önce tespiti yapı
lan veya mevcudiyeti bilinen taşınmaz kültür ve tabiat variıklannm dışında; taşınır
ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklannı bulanlar, malik olduklan ve kullandıklan ara
zinin içinde kültür ve tabiat varlığını bilenler veya yeni haberdar olan malik ve z i l
yetler bunu en hızlı haberleşme aracı ile köylerde muhtar veya güvenlik makamlanndan birine, ilçe ve illerde en yakın müze müdürlüğüne, kültür müdürlüğüne, g ü
venlik makamlanna ve mülkî idare amirlerinden herhangi birine bildirmeye mecbur
durlar."
Müze, Özel Müze ve Koleksiyonculuk
2863 sayılı kanunun yirmi altıncı maddesine göre; "Bakanlıklar, kamu kurum ve
kuruluşlan, gerçek ve tüzel kişilerle vakıflar. Kültür Bakanlığı'ndan izin almak şartıy
la, kendi hizmet konulannm veya amaçlannm gerçekleştirilmesi için her çeşit kültür
varlığından oluşan koleksiyonlar meydana getirebilir ve müzeler kurabilirler. Ancak,
gerçek ve tüzel kişilerle vakıflar tarafından kurulacak müzelerin faaliyet konulan ve
alanlan, yapılacak başvuruda beyan olunan istekleri değerlendirerek. Kültür Bakanlığı'nca verilecek izin belgesinde belirlenir". Bu kanuna bağlı olarak çıkanlan 15 Mart
1984 tarih ve 18342 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren "Korunma
sı Gerekli Taşınır Kültür ve Tabiat Variıklan Koleksiyonculuğu ve Denetimi Hakkında
Yönetmelik" çerçevesinde koleksiyonculuk yapmak isteyenlere müze müdürlüklerin
ce belge verilmektedir. Koleksiyonerier bağlı olduklan müze müdürlüklerince yılda
bir defa denetlenmektedir.
Yine aynı kanuna bağlı olarak çıkanlan ve 22 Ocak 1984 tarih ve 18289 sayılı
Resmî Gazete'de yayınlanarak yürüdüğe giren "Özel Müzeler ve Denetimleri H a k k ı n
da Yönetmelik" gereğince bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşlan, gerçek ve tüzel
kişilerie vakıflar. Kültür Bakanlığı'ndan izin almak şartıyla kendi hizmet konulannm
veya amaçlannm gerçekleştirilmesi için yönetmelikte belirtilen şartlar çerçevesinde
her çeşit kültür ve tabiat variiğından oluşan müzeler kurabilirier.
Define Kazılan
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Variıklannı Koruma Kanunu'nun ellinci maddesi ile
Medeni Kanun'un 772. ve 773. maddeleri uyannca hazırianan, 27 Ocak 1984 tarih
ve 18294 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren "Define Arama Yönet
meliği" hükümlerine göre, define aramak isteyenlere Kültür Bakanlığı'nca define ara
ma ruhsatnamesi verilebilir. Bakanlığımıza yapılan başvurular, ilgili müze müdürlük
lerimizce incelenmekte, kültür ve tabiat varlığı olarak belirtilen yerler ile tespit ve
tescil edilen sit alanları ve mezarlıklar içinde olmayan, define kazısı yapılmasında sa
kınca bulunmayan yerlere yönetmelikte belirtilen şartlar çerçevesinde izin verilmek
te, sonuç raporlan Genel Müdürlüğümüzce değerlendirilmektedir.
Kültür Varlığı Ticareti
2863 sayılı kanunun yirmi beşinci maddesi, "Dördüncü maddeye göre Kültür Bakanlığı'na bildirilen taşınır kültür ve tabiat varlıklan ile yirmi üçüncü maddede belirti
len korunması gerekli taşınır kültür ve tabiat varlıklan. Kültür Bakanlığı tarafından b i
limsel esaslara göre tasnif ve tescile tabi tutulurlar" ve "Tasnif ve tescil dışı bırakılan ve
müzelere alınması gerekli görülmeyenler, sahiplerine bir belge ile iade olunuriar. Belge
ile iade olunan kültür variıklan üzerinde, sahipleri her türiü tasarrufta bulunabilirler".
Bu kapsamda yirmi yedinci maddeye göre "Yirmi beşinci madde gereğince tasnif ve
tescil dışı bırakılan ve devlet müzelerine alınması gerekli görülmeyen korunması gerek
li taşınır kültür variıklannm ticareti Kültür Bakanlığı'nın izni ile yapılır" hükmü ve bu
kanuna bağlı olarak çıkanlan 11 Ocak 1984 tarih ve 18278 sayılı Resmî Gazete'de ya
yınlanarak yürüriüğe giren "Taşınır Kültür ve Tabiat Variiğı Ticareti ve Bu Ticarete Ait
İşyerieri ile Depolann Denetimi Hakkında Yönetmelik" hükümlerine göre Bakanlığımı
za yapılan başvurular, ilgili müze müdüriüklerimizce incelenmekte, kanun kapsamına
girmeyen eserierin alım satimı için uygun görülen başvurulara eski eser ticaret ruhsati
verilmektedir. Ticaret ruhsati sahipleri, ilgili müze müdüriükleri tarafından her zaman
denetienebilmektedirier.
Yurtiçinde Alım Satım
2863 sayılı kanunun yirmi üçüncü maddesinde belirienen ve yine aynı kanunun
3386 sayılı kanunla değişik yirmi dördüncü maddesine dayalı olarak çıkanlan, 3 M a
yıs 1988 tarih ve 19803 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanarak yürüriüğe giren " E t n o g rafik Nitelikteki Taşınır Kültür Variıklan Hakkında Yönetmelik"in üçüncü maddesine
göre " M ü z e koleksiyonlannı tamamlayıcı nitelikte olmayan ve belge değeri taşıma
yan etnografik nitelikteki kültür variıklan ile Osmanlı padişahlarından Abdülmecit,
Abdülaziz, V. Murat, 11. Abdülhamit, V. Mehmet Reşat ve Vahdettin'e ait ve aynı çağ
daki sikkelerin alımı, satimı ve devri serbest olup ayrıca tescile tabi değildirier." Bu
eserier yurtiçinde alınıp satilabilirier, ancak yurtdışına çıkanlamazlar.
Mevzuat Değişiklikleri
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Variıklarını Koruma Kanunu ve buna bağlı olarak ç ı
kanlan yönetmeliklerin g ü n ü m ü z koşullarına uyarianması amacıyla bazı değişiklikler
yapılmaktadır. 2863 sayılı kanuna bağlı olarak çıkanlan ve 15 Mart 1984 tarih 18342
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürüriüğe giren Kültür ve Tabiat Variıklan Ko
leksiyonculuğu ve Denetimi Hakkında Yönetmelik'in on dördüncü maddesinde de-
ğişiklik yapılmasına ve koleksiyonculuk belgesinin iptaline dair ek madde ilave edil
mesine yönelik olarak hazırlanan "Korunması Gerekli Taşınır Kültür ve Tabiat Variık
lan Koleksiyonculuğu ve Denetimi Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına
Dair Yönetmelik" 18 Mayıs 1998 tarihli ve 23346 sayılı Resmî Gazete'de yayımlana
rak yürürlüğe girmiştir. 29 Nisan 1999 tarih ve 23680 sayılı Resmî Gazete'de yayım
lanan bir yönetmelikle söz konusu yönetmeliğin on dördüncü maddesi yeniden de
ğiştirilmiş ve ek madde birin (a) bendi yürürlükten kaldınimıştır.
Yurtdışına Çıkarma Yasağı
2863 sayılı kanunun beşinci ve yirmi dördüncü maddeleri gereği devlet malı n i
teliği taşıyan, devlet elinde ve müzelerde bulundurulması ve korunup değerlendiril
mesi devlete ait olan kültür ve tabiat varlıklarımız, aynı kanunun otuz ikinci m a d
desine göre yurtdışına çıkanlamazlar. Ancak, aynı maddeye göre kültürel tanıtım
amacıyla "millî çıkarlanmız dikkate alınarak, bunlann her türlü hasar, zarar, tehdit
veya tecavüz ihtimaline karşı, gideceği ülke makamlanndan teminat almak ve sigor
talanmak şartı ile yurtdışında geçici olarak sergilendikten sonra geri getirilebilirler."
Yurtdışına Çıkarılamayacak Etnografik Mitelikteki
Kültür Varlıkları
"Etnografik Nitelikteki Taşınır Kültür Variıklan Hakkında Yönetmelik"in dördüncü
maddesine göre "Jeolojik, tarih öncesi ve tarihî deviriere ait olup; jeoloji, antropoloji,
prehistorya, arkeoloji, sanat tarihi açılanndan belge değeri taşıyan ve ait olduklan dö
nemin sosyal, kültürel, teknik ve ilmî özellikleri ile seviyesini yansıtan her türiü kültür
ve tabiat variıklan ile Osmanlı İmparatoriuğu dönemi sonuna kadar olan Türk milleri
nin gelenek ve göreneklerini, dinî inançlannm sembolize eden, nadir olan, müze k o leksiyonlannı tamamlayıcı nitelikte bulunan, belge değeri taşıyan etnografik nitelikte
ki kültür variıklan ile Millî Mücadele'ye, Türkiye Cumhuriyeti tarihine ve Atatürk'e ait
korunması gerekli taşınır kültür variıklan, yurtdışına çıkanlamaz."
Yurtdışına Çıkarılacak Etnografik Nitelikteki Kültür Varlıkları
"Etnografik Nitelikteki Taşınır Kültür Variıklan Hakkında Yönetmelik"in beşinci
maddesine göre, "dördüncü madde kapsamı dışında kalan etnografik nitelikteki t a
şınır kültür variıklan yurtdışına çıkanlabilir. Yurtdışına çıkanlmak istenenlerin k o n t
rolü Kültür Bakanlığı'na bağlı müzelerce yapılır."
ULUSLARARASİ İŞBİRLİĞİ
Kültür Bakanlığımız, kültürel ve doğal variıklann uluslararası alanda korunması,
bilimsel ve teknik açıdan değeriendirilmesi, ülkemizden mevzuarimıza aykın olarak
yurtdışına kaçmlan eserierimizin iadeleri ile ilgili alman ulusal tedbiriere ek olarak,
İnterpol, Avrupa Konseyi ve UNESCO gibi uluslararası kurumlar ile işbiriiği içinde ça
lışmaktadır.
Uluslararası Kriminal Polis Örgütü (INTERPOL)
B u g ü n 179 üyesi olan, İnterpol'ün temelleri; uluslararası özellik taşıyan suç ve
suçlularla daha etkin, daha süratli ve sürekli bir şekilde mücadele edebilmek, ülkeler
arasında ortak bir polisiye işbirliği mekanizması oluşturmak amacıyla ilk kez, 1914
yılında Monaco'da on dört ülkenin polis ve yargıçlarının katılımlarıyla düzenlenen " 1 .
Uluslararası Kriminal Polis Kongresi" ile atılmıştır.
1923 yılında Viyana'da "Uluslararası Polis Komisyonu"nun teşkil edilmesiyle
resmî statü kazanarak kurulmuş, 1946 yılında merkezi Paris'e alınmıştır. 1956 yılın
da İnterpol adını almış, 1989 yılında da merkezi Lyon'a taşınmıştır.
Ülkemiz İnterpol'e, Ulu Önder Atatürk'ün imzasını taşıyan 8 Ocak 1930 tarih ve
8761 sayılı kararname ile üye olmuştur.
Avrupa Konseyi (AK)
Avrupa Kıtası'nın en eski ve en demokratik ülkelerini bir araya getiren hükümetlerarası bir örgüt olup 1949 yılında kurulmuştur. Merkezi Strasburg'dadır.
Ülkemizin de kurucu üye olarak içinde bulunduğ u AK'nin; insan hakları, hukuk
alanında işbiriiği, ekonomik ve sosyal konular, eğitim, kültür, spor, gençlik, sağlık ve
çevre alanlannda çok yönlü faaliyetieri bulunmaktadır.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve
Kültür Örgütü (UNESCO)
İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan ulusalcılık akımları sonucu, 1945 yılın
da elli bir kurucu üye ile oluşturulan "Birieşmiş Milletier" örgütü içinde UNESCO,
özellikle çatişma nedeniyle zarar gören kültürel variıklann onarılması ve gelecekte
doğal yollaria veya insan eliyle gerçekleşebilecek tahribat ve yıkımdan korunması ana
fikri ile kurulmuştur.
Merkezi Paris'te olan UNESCO, savaş sonrası dönemde eğitim, bilim ve kültür
aracılığı ile uluslararası işbiriiğini ilerietmek yoluyla banş ve güvenliğe katkı sağla
mak amacıyla tesis edilmiştir. Ülkemiz 1980 yılı itibariyle UNESCO'nun faal üyesidir.
UNESCO ÇERÇEVESİNDE TÜRKİYE'NİN ÜYE
OLDUĞU KURULUŞLAR
Uluslararası Müzeler Konseyi (ICOM)
UNESCO'nun teşebbüsü ile 1947 yılında Paris'te kurulmuş olan ICOM'a Türkiye
1970 yılında üye olmuştur. ICOM T ü z ü ğ ü çerçevesinde "Türkiye Millî Komitesi Y ö
netmeliği", 11 Aralık 1970 tarih ve 13691 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak y ü
rüriüğe girmiştir.
Amacı; Türkiye müzelerini, müzecilik mesleğini uluslararası seviyeye yükseltmek,
müzeleri ve müzecilik mesleğini korumak ve geliştirmek, bilgilerin yayılmasına y ö n e
lik işbiriiğini sağlamaktır.
Kültürel Varlıkların Korunması ve Restorasyonu Çalışmaları
Uluslararası Merkezi (ICCROM)
Koruma ve restorasyon alanmda UNESCO'ya bağlı bir kuruluş olup 1959 yılında
Roma'da kurulmuştur. Türkiye'nin 1969 yılında üye olduğu kuruluşun merkezi Roma'dadır. Amacı; kültürel variıklann korunması ve restorasyonu alanlannda üye ü l
kelere gerekli bilimsel ve teknik destek sağlamak, düzenlediği kurslarla uygulama çalışmalanna yönelik yerel işgücü oluşturmak ve standartlan yükseltmektir.
Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS)
LINESCO'nun bir kolu olarak 1965 yılında Paris'te kurulan kuruluşa Türkiye,
1974 yılında üye olmuştur. Merkezi Paris'te bulunan ICOMOS T ü z ü ğ ü ' n ü n ilgili b ü
kümlerine uygun "Türkiye Millî Komitesi Yönetmeliği", 18 Mayıs 1974 tarih ve
14890 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Amacı; Türkiye'deki anıtlann ve sitlerin incelenmesini özendirmek, korunmasını
ve değerlendirilmesini sağlamak, b u eserlere diğer ülkelerin ilgisini yönlendirmek ve
bilgilerin yayılmasına yönelik uluslararası işbirliğini teşvik etmektir.
KÜLTÜREL VE DOĞAL VARLİKLARİN KORUNMASİ ALANİNDA
TARAE OLDUĞUMUZ ULUSLARARASİ SÖZLEŞMELER
Avrupa Konseyi Bünyesinde
1. Avrupa Kültür Antlaşması
Amacı; Avrupa kültürünün korunması, geliştirilmesi, uygarlık, tarih ve dillerinin
bilimsel incelemelere açılmasıdır.
Paris : 19 Aralık 1954
Türkiye : 17 Haziran 1957
2. Avrupa Mimarî Mirasının Korunması Sözleşmesi
Amacı; kentsel ve kırsal çevreleri geliştirme çabalanna yönelik bölgelerin ekono
mik, sosyal ve kültürel açıdan kalkmmalan sırasında mimari mirasın korunması ve b u
korumanın yaygmlaştirılması ile gelecek nesillere kültürel kaynaklar sistemi devret
mektir.
Granada : 3 Ekim 1985
Türkiye : 20 Nisan 1989
3. Avrupa Arkeolojik Mirasın Korunması Sözleşmesi (Gözden Geçirilmiş, No:
143) Amacı; tarihî ve bilimsel çalışmalara konu olan taşınır ve taşınmaz arkeolojik
mirasın korunması ve değeriendirilmesidir.
Valetta : 17 Ocak 1992
Türkiye : 30 Mayıs 2000
UNESCO Bünyesinde
1. Silahlı Bir Çatişma Halinde Kültür Mallannm Korunmasına Dair Sözleşme (Tatbikatina Ait Tüzük ve Protokol.) Amacı; 1809 ve 1907 tarihli La Haye Sözleşmeleri
ile 1935 tarihli Washington Pakti'nda tespit edilen prensipler çerçevesinde, dünya
kültürüne ait eserieri olabilecek her türiü saldmlardan korumaktir.
La Haye : 14 Mayıs 1954
Türkiye : 10 Nisan 1965
2. Kültür Varlıklarının Kanunsuz İthal, İhraç ve Mülkiyet Transferinin Önlenme
si ve Yasaklanması İçin Alınacak Tedbirlerle İlgili Sözleşme
Amacı; devletlerin sahip olduğu kültürel variıklann hırsızlık, kaçak kazı, yasadı
şı ithal, ihraç ve mülkiyet transferinin önlenmesi için uluslararası saygı, manevi so
rumluluk ve bilinçlenmeyi geliştirmektir.
Paris : 17 Kasım 1970
Türkiye : 16 Ocak 1980
3. Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme
Amacı; kültürel ve doğal variıklan geleneksel, sosyal ve ekonomik şartlann de
ğişmesi sonucu bozulma ve her türlü tahribe ilişkin tehditlerden korumaktır.
Paris : 16 Kasım 1972
Türkiye : 20 Nisan 1982
YURTDİŞİNA KAÇIRILAN TÜRKİYE KAYNAKLİ ESERLERİN
İADESİ KONUSUNDA TARAF OLDUĞUMUZ
ULUSLARARASİ SÖZLEŞMELER
Avrupa Konseyi (Avrupa Arkeolojik Mirasın Korunması
Sözleşmesi)
"Arkeolojik Mirasın Korunması Avrupa Sözleşmesi (No: 66)", ilk kez 6 Mayıs
1969 g ü n ü imzaya açılmış ve yirmi iki ülke tarafından imzalanmıştır.
Ülkemiz, "kaçmlan kültürel variıklann kaynak ülkeye iadesini sağlayan" bir h ü
küm içermesi nedeniyle, anılan sözleşmeye taraf olmamıştır. Daha sonra, genel istek
doğrultusunda Malta'da 1992 yılında yeniden imzaya açılan şekli (Gözden Geçiril
miş, No: 1.43), ülkemiz tarafından 5 Ağustos 1999 tarihinde kabul edilmiş, 8 A ğ u s t o s l 9 9 9 g ü n ve 23780 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak, 30 Mayıs 2000 t a r i h i n
de yürürlüğe girmiştir. Sözleşme kapsamında iadesini talep ettiğimiz herhangi bir
eserimiz bulunmamaktadır.
UNESCO (Kültür Varlıklarının Kanunsuz İthal, İhraç ve Mülkiyet
Transferinin Önlenmesi ve Yasaklanması İçin Alınacak
Tedbirlerle İlgili Sözleşme)
UNESCO Genel Konferansı'nm 12 Ekim-14 Kasım 1970 tarihlerinde Paris'te ger
çekleştiği XVI. dönem toplantısında; "Kültür Variıklannm Kanunsuz İthal, İhraç ve
Mülkiyet Transferinin Önlenmesi ve Yasaklanması İçin Alınacak Tedbirierie İlgili S ö z
leşme", 14 Kasım 1970 g ü n ü kabul edilmiş, ülkemiz tarafından da 6 Ocak 1980 t a
rih ve 16861 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürüriüğe geçirilmiştir.
Anılan sözleşme kapsamında alman karariann, üye devletiere yaptınm gücü b u
lunmamasına rağmen, "Kültürel Variıklann Ülkelerine İadesi veya Kanunsuz Alıkoy
ma Durumunda Geri Verilmesini Teşvik Etme Hükümetierarası Komite" t o p l a n t i l a n na Bakanlığımızca katılmarak, halen Beriin Müzesi'nden iadesi sağlanamayan B o
ğazköy Sfenksi'ne ilişkin görüşlerimiz savunulmakta, komite ve üye devletierin dik
katleri çekilmeye ve eserierin kaynak ülkeye iadeleri teşvik edilmeye çalışılmaktadır.
ÜLKEMİZİN TARAE OLMADİĞİ UNESCO BÜNYESİNDE
HAZİRLANAN UNIDROİT SÖZLEŞMESİ
1970 UNESCO Sözleşmesi'nin pratikte uygulanışını kolaylaştırmak ve tamamla
mak amacıyla merkezi Roma'da bulunan ve Uluslararası Özel Hukukun Birleştirilme
si Enstitüsü (UNİÜROİT) tarafından hazırlanan "Çalınmış ve Kanunsuz Şekilde İhraç
Edilmiş Kültürel Varlıkların Geri Verilmesi"ne ilişkin sözleşme taslağının üye ülkele
rin de görüşleri alınarak düzenlenmesi çalışmalan ile ilgili uluslararası konferanslara
ülkemiz 1991-1995 yıllannda katılmıştır. Sözleşme, çalınmış ve kanunsuz ihraç edil
miş kültürel varlıkların geriye kazandırılmasında devletlerin özel kanunlarının tanın
masına ve uygulanmasına yöneliktir.
Ülkemiz ve üye ülkeler tarafından değiştirilmesi önerilen maddeler, 7-24 Haziran
1995 tarihlerinde Roma'da yapılan son diplomatik konferansta görüşülmüş ve sözleş
me kabul edilmiştir. Ancak sözleşmede ülkemiz açısından sakıncalı maddeler b u l u n
maktadır. 1 Temmuz 1998 tarihinde yürürlüğe giren sözleşme, ülkemiz tarafından
onaylanmamıştır. Pek çok pazar ülke de U N I D R O İ T sözleşmesi'ni imzalamamıştır.
KÜLTÜR VARLIKLARININ KORUNMASİ VE AİT
OLDUĞU ÜLKELERE İADESİ KONUSUNDA TÜRKİYE'NİN
YAPTİĞİ İKİLİ ANLAŞMALAR
Özbekistan: 13 Nisan 1998 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ile Özbe
kistan Cumhuriyeti hükümeti arasında Taşkent'te "Kültürel Varlıkların Kaçakçılığının
Önlenmesi ve İadesinin Sağlanması Konusunda Karşılıklı Yardım Anlaşması" imza
lanmıştır. Söz konusu anlaşma, 22 Temmuz 1998 tarih ve 23410 sayılı Resmî Gaze
te'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Makedonya: Dönemin Kültür Bakanı'nın 4-8 Haziran 1998 tarihlerinde Make
donya'ya yaptığı resmî ziyaret sırasında, eski eser kaçakçılığı hususunda işbirliğine
yönelik bir anlaşma yapılması konusunda mutabakata varılmıştır. Bu nedenle, taslak
anlaşma metni hazırlanarak ilgili makama gönderilmiştir.
Bulgaristan: Ülkemizden yasadışı yollarla yurtdışına kaçırılan kültürel ve doğal
varlıklanmızm alıcı ülkelere ulaştınlmalannda ilk duraklardan biri konumunda olan
Bulgaristan ile 4 Aralık 1997 tarihinde "Kültür, Eğitim ve Bilim Alanında İşbiriiği A n
laşması" imzalanmıştır. Bu anlaşmanın on dokuzuncu maddesinde taşınabilir miras
için taraflar kültürel mirasın yasadışı ithal ve ihracının önlenmesinde, yasal mülkiyet
haklarının yeniden tesisinde ve ait olduğu ülkeye iadesinde işbirliği yapacakları b e
lirtilmiştir.
Türkmenistan: Türkmenistan Devlet Başkanı'nın 1996 Kasım ayında ülkemizi
ziyareti sırasında, Türkmenistan tarafınca tarafımıza sunulan, Türkiye Cumhuriyeti
hükümeti ile Türkmenistan hükümeti arasında "Yasadışı Yollarla Dolaşan Kültürel
Eserlerin Yakalanması ve İade Edilmesi Konulannda Gümrük İşbirliği Anlaşması", 12
Kasım 1998 tarihinde Aşkabat'ta iki ülke Kültür Bakanları tarafından imzalanmıştır.
1. DAVA VE G Ö R Ü Ş M E L E R Y O L U Y L A
İADESİ İSTENEN E S E R L E R İ M İ Z
Arkeolojik Eserler
BOĞAZKÖY SFEMKSİ
Çorum'un Boğazkale ilçesinde, Hititlerin başkenti Boğazköy'de (Hattuşa) Alman
ya ile Osmanlı İmparatorluğu tarafından ortak yürütülen kazılara, 1906-1907 ve 1911
ve 1912 yıllannda Alman bilim kurumlan adına Hugo VVinckler ve İmparatorluk M ü
zesi (Müze-i Hümayun) mensubu Theodor Makridi katılmıştır. Birinci Dünya Savaşı n e
deniyle kazıya ara verilmiş, savaşın bitiminden uzun bir zaman sonra 1932-1939 yıl
lannda Alman arkeolog Profesör Kurt Bittel'in gözetiminde kazılara tekrar başlanmış
tır. Ancak, bu çalışmalar da İkinci Dünya Savaşı'nm araya girmesiyle durdurulmuş, da
ha sonra kazılar Dr. Peter Neve başkanlığında devam etmiş ve 1993 yılından itibaren
de kazının başkanlığını Dr. Jürgen Seeher üstlenmiştir.
Yapılan kazılarda H i t i t kraliyet arşivine ait on bin dört y ü z civannda tablet ve iki
sfenks bulunmuş ve bulunan eserier İmparatoriuk Müzesi olan M ü z e - i H ü m a y u n ' a
(bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzeleri) gönderilmiştir. Almanlaria vanlan anlaşma
gereğince tabletler ve iki sfenkse ait parçalar, 1915 ve 1917 tarihlerinde, temizleme,
onanm ve yayın çalışmalannın yapılması için iki parti halinde otuz üç sandık içinde
Beriin'e gönderilmiştir. Onanmlan tamamlanan üç bin civannda tablet ile bir sfenks
ve bu sfenkse ait kanat parçalan 1924-1942 yıllannda iade edilmiştir. 1979 yılında
ise geriye kalan yaklaşık yedi bin dört y ü z tabletin iadesi için girişimlere başlanmış
ve 1987 yılında bu tabletlerin iadesi sağlanarak, Ankara Anadolu Medeniyetleri M ü zesi'nde koruma altına alınmıştır.
Arşivlerimizde eserierin yalnızca konservasyon amacıyla gönderildiğini gösteren
onlarca resmî belge olmasına rağmen, iade edilmeyen ve halen Beriin Devlet Müzeleri'nde bulunan diğer Boğazköy sfenksinin iadesi için 1938 yılma kadar görüşmelere
devam edilmiştir. Ancak ikinci Dünya Savaşı'nm başlaması ve savaş sonrasında ise Ber
lin Pergamon Museum'un D o ğ u Almanya'da kalması üzerine ilişkiler kesilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin 1973 yılında D o ğ u Almanya'yı resmî olarak tanımasın
dan sonra sfenksin iadesi ile ilgili görüşmelere 1974 yılında yeniden başlanmıştır. 24
Temmuz
1987 tarihinde sfenksin iadesi amacıyla UNESCO'ya başvurulmuştur. 13
Ekim 1987 tarihinde Beriin'de sfenksin iadesi için yapılan görüşmelerde, belgeler i n
celendikten sonra görüşmelerin başlaması karaılaştınimış, anlaşma bir nota teatisi ile
belgelenmiştir. 28-29 Mart 1990 tarihlerinde ülkemize gelen Demokratik Alman
Cumhuriyeti heyeti ile görüşmeler yapılmış ve sfenksin iadesine ilişkin teklifi ülkele
rine götürmeleri ve üç ay içerisinde cevap vermeleri istenmiştir. Ancak iki A l m a n
ya'nın 4 Ekim 1990 tarihinde birieşmesiyle askıya alınan k o n u n u n yeniden g ü n d e
me gelmesi amacıyla, 1991 yılında Federal Almanya Cumhuıiyeti'ne bir nota veril
miştir. Almanya Dışişleri yetkililerinin dosyalannı henüz tamamlayamamış olmalan ve
verilen sürenin fazlasıyla aşılması nedeniyle konunun UNESCO Kültürel Mallann l a
desi Komitesi'ne bildirilmesi uygun görülmüştür. Beriin'de 7 Şubat 1994 tarihinde
38
belgelerin karşılıklı incelenmesi için yapılan toplantıda, Alman tarafı sfenksin mülki
yetinin Türkiye'ye ait olduğunu çürütecek herhangi bir belge gösterememiştir.
16-19 Eylül 1996 tarihlerinde Paris'te yapılan IX. UNESCO toplantısında, sfenk
sin ülkemize iadesi için Almanya ile ikili görüşmeler yapılması gündeme getirilmiş ve
Alman hükümeti temsilcisi de sorunun ikili görüşmelerie halledilmesinin daha u y
gun olduğunu belirtmiştir. Bu amaçla, yetkili ve konunun uzmanı bir
Alman heyeti 1996-1997 yıllannda ülkemize davet edilmiştir. Ancak
davetimize bir cevap almamamıştir.
UNESCO Kültürel Mallann İadesi Komitesi'nin 1999 Ocak
ayında yapılan toplantismda Almanya ile bilgi ve belge değişi
mine devam edilmesi konusunda tavsiye karan çıkaniması s a ğ lanmıştir. Dışişleri Bakanlığı tarafından söz konusu tavsiye k a ranna istinaden, bilgi ve belge alışverişi yapılması için A l m a n
ya Dışişleri Bakanlığı'na 8 Eylül 2000 tarihli bir nota verilmiş
tir. UNESCO Kültürel Mallann İadesi Komitesi'nin 2001 yılı
M a r t ayında yapılan toplantismda konu tekrar gündeme gel
miş ve ikili toplantilann devamı şeklinde bir tavsiye karan
daha çıkanimıştir.
Sfenks'İTi Özellikleri
Mısır Krallığı'mn Önasya dünyası üzerindeki politik ve
kültürel hegemonyası, M Ö 15. yüzyılın sonuna doğru
yok olmuş ve H i t i t Krallığı, 11. Tuthaliya çağından i t i b a
ren, Önasya'da etkin bir devlet haline gelmiştir (Büyük
H i t i t Krallığı M Ö 1470/1460-1190). Hititierin Önasya
kavimlerini askerî, politik ve kültürel yönden etkileyişi, M Ö 1190 yılına. B ü y ü k H i t i t Krallığı'mn yıkılışına
kadar devam etmiştir. Bu dönem Orta Anadolu Hitit
şehirieri, Boğazköy-Hattuşa, Alisar, Alacahöyük ve
Masat Höyük'te yapılan kazılarda zengin buluntular
ele geçirilmiştir. Hititierin başkenti Hattuşa ve önemli
bir kült yerieşmesi olan Alacahöyük'ün şehir kapılanndaki bekçiler apotropeik aslan ve sfenksler, Hitit sanatinda
önemli yeri olan hayvan betimlerinin en iyi ör
nekleridir. Bu Hitit kapılannm dış yüzlerinde, kapı
pervazlannı oluşturan m o n o l i t taşlar üzerinde y o n
tulmuş aslan ve sfenksler, protom şeklinde (bede
nin ön kısmı) heykel olarak üç boyutiu işlenmiştir
(Resim 16-17). Hattuşa, Yerkapı sfenkslerinin b e
deni, kapı geçidi yüzünde kabartma olarak veril
miştir. Bunlar kapı mimariığımn b ü t ü n l ü ğ ü n ü t a
mamlayan öğelerdir.'
Hitit başl<entinin en güney noktasında bulunan Yerkapı sfenksleri, kapı aslanlannda bulunan yontu özelliklerini en özgün biçimde yansıtmaktadır. Kapı geçitlerini
koruyan sfenkslerden biri Berlin'de, biri de İstanbul Arkeoloji Müzeleri'ne bağlı Eski
Şark Eserleri Müzesi'nde sergilenmektedir.
Profesör Muhibbe Darga, son yıllarda Peter Neve'nin yaptığı restorasyon ve d ü
zenlemelerle sur bedenleri arasında yer alan sfenksli kapının savunma işleminin ya
nı sıra arkasındaki kutsal yapı kompleksleriyle, kültte de bir rolünün
olduğu
düşüncesini öne sürmüştür. Sfenkslerin işlenişinde ve detaylarda kapı aslanlanndan
A. M. Darga, Hitit Sanatı, 1992: 78-113
40
^^^^^^ Özellikler bulunmaktadır. Sanatçının sfenksleri yontarken bütün ağırlığı sfenks-
1erin başlarında yoğunlaştırdığı görülmektedir. Gövdeler dışarıya taşkın, fazla detay
lı olmayan, küt bacaklı beş parmaklı aslan pençesi şeklinde ayaklan kapı aslanlanna
koşut biçimde yontulmuşlardır. Kuyruklan yukan dikilmiş, uçlan spiral şeklinde sona
ermektedir. Sfenkslerin gövdeleri üzerinde birkaç birimden oluşan kanatlar paralel ve
eğik u y u m l u çizgilerle tasvir edilmişlerdir.2
Birinci sfenks ile birlikte iade edilen kanat parçalan bizdeki sfenkse ait parçalar
dır. Çünkü Berlin'deki sfenkste bizdeki parçalara uyacak eksiklik bulunmamaktadır.
Ancak b u parçalar kanadın t ü m ü n ü oluşturmadığı gibi elimizde bu kanadı t a m a m
layacak parçalar bulunmamaktadır. Aynca Berlin'e götürülen sfenksin yansının f o
tografían Kurt Bittel, Helmuth Bossert ve Otto Puchstein'm yaymlannda^ görülmek
tedir. Sfenks parçalannm hepsinin kazıdan çıkmadığı, Yerkapı'da yerinden sökülmüş
olduğu açıktır.
İstanbul'da bulunan kanat parçalannm üzerinde bir yazıt bulunmaktadır. Bu ya
zıtta H i t i t hiyeroglif yazısıyla bir prens adının o k u n d u ğ u ; "Prens/Kral o ğ l u " n u n ay
nı zamanda ÜUB.SAR=Yazıcı unvanıyla da işaretlendiği Profesör Muhibbe üarga t a
rafından belirtilmektedir. Ancak bu yazıtın orijinal mi yoksa graffiti mi olduğu k o
nusu kesinlik kazanmamıştır.'^
Sfenksler kadın başlı olarak tasvir edilmektedir. Kareye yakın yüz biçimi, dolgun
yanaklı kartal b u r u n l u olarak betimlenmiştir. Gözler başka bir maddeden kakma ola
rak yapılmış, h a f i f kabank kaşlan olup, basık bir alın üzerinde saçlar ortadan ayrıl
mıştır. Saçlann devamı çok iri gösterilmiş, kulağın arkasından başlayıp g ö ğ ü s üze
rinde spiral şekilde biten hator modeli saç mevcuttur. Saçlann üzerinde bir çift boy
nuzlu başlık bulunmaktadır. Küçük çenenin üzerinde, kapalı, ince dudaklann uçlan
yukan kalkık işlenerek, arkaik gülümsemenin ortaya çıktığı ve sfenkslere özgü esrar
lı karakterin betimlenmiş olduğu yine Profesör Darga tarafından belirtilmektedir.^
2 A. M . Darga, .a.g.c. 1 9 9 2 : 119-120.
3 0. Puclıstein, D/e Bauwerke,
1912: 7-12.
H. Bossert, Altanatolien,
K. Bittel, Die Boğazköy
1942:44-64.
Kleinfunde,
1967: 5-14.
4 A . M. Darga, a.g.e. 1992: 120.
H. Bossert, a.g.e. 1942: Lev. 155.
5 A. M. Darga, a.g.e. 1 9 9 2 : 120.
41
BERGAİVIA SUTsIAĞI
izmir ili, Bergama ilçesinde, antik Pergamon kentinde bulunan sunak, Pergamon
Kralı 11. Eumenes (MÖ 197-159) zamanında inşa edilmiştir. B u g ü n yalnız birkaç ba
samağına ait kısım ve temel izleri yerinde kalan sunak, Bergama Krallığı'nın Galat
lara karşı kazandığı başarının simgesi olarak dikilmiştir.' Tanrılarla Gigantların sava
şını gösteren frizlerdeki esas gruba bakarak sunağın, Athena ve Zeus'a adandığı söy
lenebilir. Pergamon'un ana tannçası ile bütün tanrıların başı olan babası, karanlığın
güçlerine karşı ön saflarda duran savaşçılardır.
Sunağın yapılışı Athena kutsal alanının yenilenmesi ile yakından ilgili olmalıdır.
Hatta sunak, belki de, 11. Eumenes'in zafer kazandıran kent tanrıçasına s u n d u ğ u esas
adaktı. Sunak, Arkaik dönemden beri bilinen bir kurban sunağı şeklindedir. Ancak
boyutları o kadar büyütülmüştür ki, artık bir tapmakla bağlantısı anlaşılamayacak
kadar kendi ağırlığı olan bir yapı olmuştu.^
' C. Bayburtluoğlu, Arkeoloji,
1982: 182.
2 W. Radt, Pergamon, 2002: 168.
^ E. Akurgal, Anadolu
1988: 340.
42
Uygarlıkları,
Sunak, " ü ç katlı bir podyum üzerinde yükselir. Ortasındaki mermer sunak masa
sını üç bir yanından at nalı şeklinde İon düzenindeki bir stoa çevreler. Mermer sunak
masasının bulunduğu üstü açık dikdörtgen platforma, batı yönünden yirmi basamak
la çıkılıyordu. Yapı böylece aşağıdan yukarıya dört kademe halinde yükseliyordu.
(Resim: 18a-b).
Pergamon Sunağı, mimarlık ve heykel sanatlannın en iyi şekilde kaynaşmış o l
duğu bir anıttır. "Kabartmalar ikinci planda kalmayıp yapının kendisi kadar ö n e m
lidir. 120 m. uzunluğunda ve 2.30 m. yüksekliğinde olan friz üzerinde yüksek ka
bartma halinde Taunlarla Gigantlann savaşı tasvir edilmiştir."^
"Gövdelerin biçimlendirilmesinde, devinimlerin verilmesinde, bakışlann d u y g u
luluğunda ve konu düzeninde gerçekçiliğin doruğuna ulaşılmıştır."^
"Yapımında birçok usta çalıştığı halde eser, tek bir elden çıkmışçasına birlik gösterir."^
"... Mermer sunak masasının yer aldığı platformun üç tarafını çeviren duvarlar
boyunca, Herakles'in oğlu Telephos'un d o ğ d u ğ u andan Pergamon'u kurduğu güne
kadar olan efsanevî yaşamı anlatılmıştır."''
43
" S u n a ğ ı n mimarî parçalan ile tüm kabartmalan, 1871 yılmda Alman mühendis
Cari Humann tarafından yapılan araştırma sırasında, Yukan Agora'dan Heroon'a
uzanan alanda Bizans kent duvan içinde bulunmuştur".^
Pergamon ören yerînde. Carî Humann tarafından yapılan kaçak kazılar sonucu
bulunan eserîerîn yasadışı yollarîa Berîin'e nasıl taşındığı Cari H u m a n n ' m kazı g ü n
lüğünde ve diğer yayınlarda anlatılmaktadır.^
1878 yılında kazı izni verildikten sonra, Bergama'da yapılan kazılann ilk üç y ı hnda çıkanlan eserierin, devlete ait olan üçte biriik kısmı takdir edilen meblağ kar
şılığında Almanlara verilmiştir. Bu kazılann dördüncü ve beşinci yıllannda çıkanlan
eserierin bir kısmının Almanya ile yapılmış olan anlaşma uyannca, daha önce çıkanlıp Almanya'ya taşınmış olan eserierin devamı olduklan için, bir kısmının da padişah
izin verdiği için Almanlara bırakıldığı görülmektedir. 1990'lı yıllarda Bergama'da,
Bergama S u n a ğ ı ' n m geri getirilmesi için bir kampanya başlatılmış ve kampanya Ba
kanlığımızca da desteklenmiştir.
Pergamon kazısını yapan Cari Humann, 1888 yılında, Suriye'nin kuzeyindeki bir
arkeolojik kazıya katılmış, 1891 'den 1894'e kadar Türkiye'de Magnesia adlı diğer bir
Hellenisrîk kentteki kazılan yapmıştır. Son yıllannı Priene'deki kalmtılan g ü n ışığına
çıkarmakla geçirmiş ve 12 Nisan 1896'da İzmir'de ölmüştür.
Ünlü, Alman sanat tarihçisi Philipp Vanderberg'in Cari H u m a n n ' m Chronik Der
Ausgrabungen
Von Pergamon (Bergama Kazı Güncesi) adlı yayınından esinlenerek
yazdığı eserinden, Pergamon antik kentinin keşif hikâyesini özetleyerek şöyle akta
rabiliriz:"^ "Cari Humann'm ağabeyi Franz Humann, Padişah Abdülaziz'den, 1864'te,
Ege Bölgesi'nde dört önemli karayoluyla bir demiryolu hattinm inşa ruhsatinı almıştir. İnşaat Mühendisi Cari Humann, önce ağabeyi Eranz'a yardım etmek için Türki
ye'ye gelmiştir. Carî Humann Bergama'yı ilk kez 1865'te görmüş ve Bergama'daki bir
tepe ilk bakışta dikkatini çekmiştir. 1871'de yol inşaatina başladıktan kısa süre sonra,
Humann Bergama'ya taşınmış ve vakit buldukça kale tepesine çıkıp topladığı antik
taş parçalannı evine götürmüştür. O sırada Türkiye'ye bir ziyarette bulunan Berîin
Kraliyet İnşaat Akademisi Doçenti ve İçişlerî Bakanlığı Müsteşan Erîedrîch Adler'e keş
finden bahsetmiş, ancak Adler Bergama'ya gidecek vakti olmadığı için, H u m a n n ' m
anlattıklannı not edip bunlan Berîin'de yetkili kişilere ileteceğine söz vermiştir.
H u m a n n bir süre sonra bir telgraf almıştır. Telgrafta Almanya'dan önemli şahsi
yetlerden oluşan bir grubun İstanbul'a geleceği haber verilmektedir. Grup daha son
ra Bergama'ya gelip H u m a n n ' ı görecek ve notunda bahsettiği kale tepesini teftiş
^ E. Akurgal, a.g.e. 1988: 340.
^ Der Pergamon Altar, Entdeckt
Beschrieben und Gezeichnet Von Carl
Humann, 1959.
Chronik der Ausgrabungen Von
Pergamon, Dortmund, 1963.
F. K. ve E. Dorner, Von Pergamon Zum
Nemrud Dağ, 1989.
F. Vanderbeg, Das Versunkene Hellas,
Die Wiederentdeckung Des Antiken
Griechenland 1984: 168-210.
' 0 P. Vanderbeg, a.g.e. 168-210.
44
edecektir. İstanbul'a gelenler arasında Profesör Ernst Curtius da vardır. Curtius, Ber
lin Müzesi'nin müdürü ve o yıllarda Almanya'nın en önemli arkeologudur.
Ernst Curtius, yanında birkaç kişiyle 1871 yılı Eylül ayı sonunda İzmir'e gelir.
Humann misafirieri karşılayarak Bergama'ya götürür ve tepeye çıkanr. Profesör Cur
tius burada çok değerii kalmtilann yattiğını hemen anlar. "Buradaki paha biçilmez
bir hazine. Bu kalmtilar Avrupa'daki müzeleri ihya eder. Bergama'nın b u kadar zen
gin hazineierie dolu olduğunu tahmin etmezdim" diyerek düşüncelerini saklayamaz.
Humarın, Curtius'u Bizans duvanna götürür. Profesör Curtius, duvardaki mermer
taşlann tepedeki diğer kalmtılann hepsinden daha eski oiduğunu anlar ve antik taşlann daha sonraki bir çağda bu duvan örmekte kullanılmış olabileceğini söyler.
Berlin Müzesi'nin Heykel Bölümü'ne yeni atanan müdür Humann'a Bergama
kale tepesindeki duvan yıkıp mermer plakalan ortaya çıkarmak için ne kadar zaman
ve para gerektiğini sorar ve resmî bir kazı fermanı çıkarmasını ister. Berlin Müzesi
Heykel B ö l ü m ü ' n ü n yeni m ü d ü r ü n ü n adı Alexander Conze'dir. Conze, arkeolog ola
rak kazılar yapmış tecrübeli birisidir. M ü z e n i n depolannda envanter çalışması yapar
ken, bazı rölyefli mermer plakalar gözüne çarpmıştır. Mermerlerin nereden geldiğini
sorduğunda, birkaç sene önce Anadolu'daki bir inşaat mühendisi tarafından g ö n d e
rildiğini öğrenmiştir.
Humann, tam yedi yıl (1871'den itibaren) Berlin Müzesi'ne sandıklarla eser y o l
lamış ve bunu, İstanbul'daki makamlardan izin almadan, gizlice yapmıştır. Berlin'de
ki Kültür Bakanlığı, Alman Veliahtı'na, Babıâli'den kazı izni alınması için başvurmuş
ve Humann'in çıkardığı bütçe Berlin'de onaylanmıştır.
Berlin M ü z e s i Heykel B ö l ü m ü M ü d ü r ü Conze bu arada Bergama'dan gelen röl
yefli mermer plakalann ne olduğunu anlamıştır. Romalı yazar Lucius Ampelius, Dün
ya Harikaları
Üzerine [De Miraculis
Mundi] adlı eserinde Bergama'daki bir " d ü n
ya harikası"ndan bahsetmektedir. Münihli Arkeolog Heinrich Brunn, Ampelius'un k i
tabını incelemiş ve 1872'de yazdığı bir makalede bu kitaba değinmiştir. Ampelius k i
tabında: "Bergama'da büyük mermer bir sunak var. Kırk ayak yüksekliğindedir. M ü t 18b. Bergama SunaQi (Detay)
hiş heykeller içerir. Bunlar Devler Savaşı'nı gösterir." demektedir.
45
19. Bergama Sunağı (Gorunum.
Berlin Müzesi'nden Alexander Conze, Cari Humann'a 1 Temmuz 1878 tarihli
mektubunda, Bergama'da kazılacak şeyin bu "sunak" olduğunu, rölyenerin bir "Dev
ler Savaşı"nı betimlediğini açıklamaktadır."
Osmanlı IVlaarif Nazırı IVlünif Paşa, 6 Ağustos 1878 tarihinde Alman İmparatorl u ğ u ' n u n yeni İzmir Konsolosu Tettenborn adına Bergama'da kazı izni çıkarmış ve
kazı için bir yıllık süre tanınmıştır. Kazıyı yapan kişinin Osmanlı Asâr-ı Atîka Nizamnamesi'ne uyması şart koşulmuştur. Osmanlı Müzeler M ü d ü r l ü ğ ü veya yerel m a k a m
lar kazıya nezaret etmek üzere bir memur atayacak, b u memurun maaşı kazı sahibi
tarafından ödenecektir. Ortaya çıkanlan eski eserler hiç zarara uğratılmaksızm defte
re kaydedilecek, defter ayda bir Müzeler M ü d ü r l ü ğ ü ' n e sunulacaktır. Eserlerin üçte
biri kazı yapana, üçte biri arazi sahibine, üçte biri devlete olmak üzere taksim edile
ne kadar güvenli bir yerde muhafaza edilecektir.
Arazi de kamu malı olduğu için eserlerin üçte ikisi devlete gidecektir. Alman K ü l
tür Bakanı, Şansölye Bismarck'a kontratı gösterince, Bismarck İstanbul'daki elçisine
talimat vererek Osmanlılarla yeniden masaya oturulmasını ve eserlerin yansının A l
manya'ya kazandınimasını istemiştir. Humann 5 Eylül 1878'de Dikili'ye giden g e m i
ye binmiş, İzmir'den gerekli araç gereci getirmiş ve 9 Eylül 1878'de dünya harikası
sunağı bulmak için kazıya başlamıştır.
On iki Eylül akşamı tepedeki duvardan on bir adet rölyefli mermer plaka sökül
müştür. Humann bunlann üzerindeki rölyeflerde "Devler Savaşr'nm anlatıldığını a n
"
46
P. Vanderberg, a.g.e. 1984: 168-210.
lar. Artık Zeus Sunağı'nı bulduğuna dair hiçbir kuşkusu bulunmamaktadır. Bu, arke-
OİOJİ dünyasındaki en önemii keşiflerden biridir. Humann bir yandan başansını lıaykırmak ister, öte yandan kazıya nezaret eden Ali Rıza Bey'e ve Osmanlı makamlanna en ufak bir ipucu vermemek için susmak durumunda kalır. 12 Eylül 1878'de Conze'ye yazdığı mektupta; "Bunlann hepsini Berlin'e nasıl taşıyacağız? Ali Rıza'ya da
ha böyle bir yığın kınk dökük taş çıkaracağımızı, Berlin'in çok uzak olduğunu, eğer
işimizin devam etmesini istiyorsak, Berlin'e mutlaka bir şeyler göndermemiz gerek
tiğini söyledim ve yapılacak en akıllıca işin şimdiden Berlin'e ilk parçalan göndermek
olduğunu anlattım. O da bunu çok doğru buldu. Zaten sadece kâğıt üzerinde var
olan Âsâr-ı Atîka Nizamnamesi'nden haberi bile yok. İrade'nin beşinci bendi, b u l u n tulann yerel makam tarafından saptanacak bir yerde muhafaza edilmesi gerektiğini
söylüyor. Bu da ancak İzmir olabilir. Şimdi size şöyle bir teklifim var: Bu işin k o k u
su çıkmadan rölyefleri tepeden aşağı indirteyim, ahşap burada çok pahalı da olsa,
sağlam sandıklara koyayım ve Dikili'ye taşıtayım. Orada kimse sandıklan İzmir istikametli bir gemiye yükletmemi engellemez. İzmir'deki Diran Efendi'yi hemen yoklayıp
beni İzmir Limanı'na kontrolsüz sokmalannı sağlanm. Sonra da sandıklan izmir'de
Hollanda veya İngiliz bandıralı bir şilebe yükleyip Rotterdam'a veya başka bir lima
na yollanm. Eğer güçlük yaratilırsa gemim İzmir yerine Syra'ya gider, oradaki Alman
Konsolos Klöbe y ü k ü nakleder. Böylece sonradan hiç kimse sandıklann yerini bula
maz. Biz de bunlann size alti yıl önce ve geçen sene gönderdiğim rölyeflerden o l
d u ğ u n u söyleriz. Ama mutiaka Prens Reusch'tan rica ediniz ki İzmir Valisi Hamdi Paşa'ya şahsî bir mektup yollayıp bana yardımcı olmasını istesin."'2
Humann, Beriin Müzesi'ne yazdığı bu mektupta yeni masraflan için de ek para
talep etmektedir. H u m a n n mektubuna Beriin'den uzun süre cevap bekler. Anlaşılan,
rölyefleri apar topar bir gece yansı yurtdışına kaçırma önerisi, Beriin IVlüzesi'nden
Alexander Conze'yi şaşırtmıştir. Conze belki de hiçbir şey yapmayıp H u m a n n ' ı n tek
başına harekete geçmesini beklemekte, suça ortak olmak istememektedir. Humann,
İzmir Valisi Hamdi Paşa'yla ustaca pazariık ederek onu, buluntulan ikiye bir A l m a n
ya lehine paylaştirmaya ikna eder. Valinin memurianndan biri olan Diran Efendi ve
paylaşmayı yürütecek Osmanlı Bankası'nm Alman müdürü tarafsız gözlemci olarak
bölüşmeye nezaret edecektir. Kazı devam ederken, Humann İzmir Valisi'yle kalan ü ç
te biriik payı da almak üzere pazariiğı sürdürür. Humann bu iş için Babıâli'ye yirmi
bin IVlark teklif eder. Bu ise bin altin lira demektir. Paha biçilmez bu hazine, Beriin'de
diplomatik trafiği artirmıştir. 1879 yılı başında Alman savaş gemisi "Comet" Dikili
açıklannda demiriemiştir. Dört top ve altmış dört mürettebata sahip olan donanma
gemisi antik y ü k ü götürmeye gelmiştir, ama yük tahminlerden de ağırdır. Dünya ha
rikasının parçalanm içeren ilk on sandığı nakletmek için "Comet" gemisi Dikili-İzmir
arasındaki altmış deniz millik yolu dört kere gidip gelmiştir. Sandıklar izmir'de Avus
turya Lloyd'una ait bir buharii gemiye yüklenip Trieste'ye taşınmış, 1879 yılı Şubat
ayında ilk rölyefler Beriin'e varmıştir. Bu arada sadrazam hâlâ devlete kalacak olan
üçte biriik paydan feragat etmeye yanaşmamaktadır. Alexander Conze, İstanbul'a ge
lir ve yeni Alman Büyükelçisi Kont Matzfeld'i araya sokar, ancak saraydan kesin bir
12P.Vanderberg, (j.o.e. 1984: 168-210.
yanıt gelmemektedir.
47
Car] Humann'in, Alman sefirinin ve Conze'nin bütün çabalanna karşın, kazı i z
ni bir yıl daha uzatıimaz. Humann altı Ağustos'ta kazıyı durdurur. Bu arada rölyef
ler "Comet" gemisi aracılığıyla İzmir'e, oradan da dolambaçlı yollardan Berlin'e t a
şınmaktadır. Humann bütün bunlan büyük gizlilik içinde yapar, özellikle gazeteler
de bir satırlık haberin bile çıkmasını önlemeye çalışır. Derken kazı izni dört ay uza
tılır ve artık olayı gizlemeye gerek kalmaz, Berlin'de yayınlanan "l\lationalzeitung"da
bir yazı Almanlan coşkuya boğar. Öteki gazeteler de yazarlar ve bütün dünya bir
anda Bergama'yı konuşmaya b a ş l a r " ( R e s i m : 19).
Philipp Vanderberg'in Cari Humann'in kazı günlüğünden yararlanarak anlattığı
gibi, yıllar boyunca sunağın en önemli parçalan Berlin'e gizlice yollanmıştır.
Bergama Sunağı taşınmaz bir kültür varlığıdır. Bu abidevî eser, o zaman yürür
lükte bulunan 1874 tarihli Asâr-ı Atîka Nizamnamesi'nin hükümlerine aykm olarak,
haber verilmeksizin parçalara aynimış ve yasadışı yollarla kaçınimıştır. Almanlar, bir
dünya harikası keşfettiklerini anlamalanna karşın, bu gerçeği herkesten gizlemiş, Os
manlı Devleti'nin ekonomik sıkıntısından istifade etmiş ve Osmanlı üzerindeki n ü f u
zunu kullanmıştır.
Berlin IVlüzesi'ne yıllar boyu sandıklarla gönderilen Bergama Sunağı'na ait eser
ler üzerinde çalışmalar yapılmış ve bu görkemli eseri sergilemek amacıyla yeni bir
müze binası inşa edilmiştir. Bu yeni müze, sunağın ait olduğu kente atfen "Pergam o n Museum" olarak adlandınimıştır. 1888 yılında sunağın planının çıkaniması,
parçalann ait olduklan yerlerin bulunmasını ve sunağın ayağa kaldmlması çalışmalannm hızlanmasını sağlamıştır. Böylece Zeus Sunağı dünyaca ünlü konumuna ka
vuşmuştur. 1902-1908'de eski Pergamon Museum sergisinde ünlü kabartmalar k u l
lanılmıştı ve frizler yapının dört tarafında yer almaktaydı.'"t^
İkinci Dünya Savaşı sırasında Berlin işgal edilince, Leningrad'a götürülen sunak,
beş y ü z kutu arkeolojik eserle birlikte 1955-57 yıllannda Berlin'e iade edilmiştir. Ber
gama Zeus S u n a ğ ı ' n m restorasyon çalışmalannın tekrar başlaması ve yeni bir g ö r ü ş
le ele alınması bu tarihten sonraya aittir. Bu kez sunak cephesi merdivenli podyum,
sütunlu galeri olarak bir duvann önüne, mekânın her tarafından görülecek şekilde
yerleştirilmiştir. Bu yapıya ait bazı parçalar yerine konmayarak çeşitli frizler salonda
sergilenmiştir. Aynca, sunağın b u g ü n k ü
restorasyonu
sırasında bazı
araştınlarak, aslına daha uygun bir şekilde yapılması yöntemi seçilmiştir.
detaylann
APHROÜİSİAS İHTİYAR BALİKÇİ HEYKELİ
Aydın ili, Karacasu ilçesi, Geyre Köyü yakmlanndaki, antik Aphrodisias kentinde
Profesör Kenan Erim başkanlığında sürdürülen kazılar sırasında 1989 yılında Tiberius Portikosu'ndaki havuzda mermer bir baş bulunmuştur.
Bu başın, 1904 yılında Fransız Arkeolog Paul Gaudin tarafından yürütülen izinli
kazılar sırasında bulunup gizlice yurtdışına kaçmlan ve daha sonra Berlin Pergamon
Museum'a satılan gövdeye ait olabileceği düşüncesiyle, bizzat Profesör Kenan Erim t a
rafından araştırma yapmaya başlanmış, ancak Profesör Erim'in anî ölümü ile konunun
yakın takipçisi Profesör Jale İnan olmuştur. Yapılan girişimler sonucu heykelin tüm
kopya kalıbı Berlin'den getirilmiş ve gövdenin başa tam olarak oturduğu görülmüştür.
Bu gerçeğin ortaya çıkmasından sonra, sorun Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla A l
man Federal Dışişleri Bakanlığı'na iletilmiştir. Bu başvurudan bir sonuç alınamama
sı üzerine yetkili ve k o n u n u n uzmanı bir Alman heyet, 1996 yılında ülkemize davet
edilmiştir. 19 Şubat 1997 tarihinde Dışişleri Bakanlığı'nda gerçekleştirilen toplantı
da Almanya'da bulunan eserlerimize ilişkin davetimizin Dışişleri Bakanlığı'nca tek-
..r
rarlanmasına karar verilmiştir. Konu ile ilgili olarak. Dışişleri Bakanlığımız kanalıyla
yetkili bir Alman heyeti ülkemize yeniden davet edilmiş, bu çerçevede 1997 yılında
alınan yazıda Almanya'da bulunan eserlerimizin iadeleri amacıyla yapılan ikili t o p
lantılarda hukukî zemin içerisinde anlaşmaya vanlmasmm zor olduğu, konunun si
yasî boyutlannın da göz önüne alınması gerektiği. Alman tarafının anılan t o p l a n tılann sürekli yapılmasına karşı olduklan öğrenilmiş ve davetimizi kabul etmeye ya
naşmadıktan bildirilmiştir.
Söz konusu eserin iadesi hususu, Almanya'da bulunan eserlerimizin iadesi m ü
zakerelerinde gündeme getirilmektedir. 1989 yılında Tiberius Portikosu'nda bulunan
baş, 24 cm. yüksekliğinde, 17 cm. genişliğinde, 22 cm. derinliğindedir. İnce kristalli
beyaz mermerden yapılmış, doğal büyüklükte, sakallı bir ihtiyar başıdır. Başın sakal
sız ve saçsız yerleri cilâlanmıştır. Yüz hatlan tüm detaylan ile işlenmiştir. Ağız h a f i f
çe açık ve üst dişler gözükmektedir. Gözler içe doğru çökük, kaşlar öne doğru çık
mıştır. Sol gözde h a f i f şaşılık vardır. Göz bebekleri oyularak belirlenmiştir. Alında iki
kınşık çizgi vardır. Bıyık çene kısmında sakalla birleşir, seyrek bir sakal vardır. Başın
ön kısmındaki saçlar dökülmüştür. Saçlar yanlardan ve tepeden enseye doğru karma
şık olarak uzamaktadır. Sol kulağın üst kısmı, burnun sol tarafı kmktır. Sağ alın ve
sol g ö z ü n üzerinde aşınmalar vardır. Hissiz, sarkmış, bozulmuş kaba bir vücuda sa
hiptir. Boyun ve vücut damarlannm işlenişi görünmektedir. Detaylar çok özenli ça
lışılmıştır. Bu tarz heykellerin orijinallerine Hellenistik dönemde rastlanmaktadır. Söz
konusu heykel, Hellenistik dönemde yapılan orijinal bir heykelin Roma çağı repliği
dir (Resim: 20).
Baş ile gövdenin alçı kopyasının birleştirilmiş şekli, 27 A ğ u s t o s l 9 9 1 tarihinde
Aphrodisias çalışma heyetince, Aphrodisias M ü z e M ü d ü r l ü ğ ü ' n e teslim edilmiştir.
20. ihtiyar Balıkçı Heykeli
49
TROYA ESERLERİ
Çanakkale ili, Tevfikiye köyü yakmlanndaki b u g ü n k ü adı Hisarlık olan antik Troya kenti, yalnızca efsanelere konu olmasından dolayı değil, Anadolu'da ilk kazı
yapılan yerlerden biri olması ve doğu-batı, kuzey-güney arasındaki rolünden dolayı
da önemli bir kültür mirasıdır. İki kıta arasında ticaret yolu üzerinde yer alan bu yer
leşme, tarihte birçok doğal afet ve savaşla karşılaşmıştır. Kent, tarih boyunca dokuz
kez yıkılıp yeniden kurulmuştur.
Troya kentindeki ilk kazılar, 1870-1890 yıllarında Heinrich Schilemann,
1893-
1894 yıllarında Wilhelm Dörpfeld, 1932-1938'de Cincinatti Üniversitesi adına C.
William Biegen tarafından gerçekleştirilmiştir. 1988 yılından sonra ise buradaki kazı
çalışmaları Tübingen Üniversitesi adına Profesör Manfred Korfmann'm başkanlığın
da uluslararası bir ekiple yürütülmektedir.
İlyada'da anlatılanlardan yola çıkarak, Homeros'un Troya'sını bulma girişimi
Heinrich Schliemann tarafından başlatılmıştır.
50
1871 yılında Schliemann Hisarlık'taki höyükte çalışmaya başladı. Homeros'un l l yada'da sözünü ettiği kentin h ö y ü ğ ü n alt tabakalannda olduğunu sanıyordu. Bu ne
denle üst katlardaki çalışmalanm yürütürken çok özenli davranmadı. 1873'te bazı
sur parçalan ile karşılaştı. Surlann arasında altın eşyalara rastladı. B u l d u ğ u hazine
nin Kral Priamos'a ait olduğunu düşündü ve Homeros'un Troya'sını bulduğuna
inandı. Hazineyi Türkiye dışına kaçırmak için kansmdan yardım istedi. Şubat 1874'te
Hisarlık'ta yeniden çalışmalara başlamak isteyen Schliemann'a Osmanlı makamlannca çalışma izni verilmedi ve kazılarda bulduğu eserleri kanuna aykın olarak Türkiye
dışına kaçırdığı için hakkında dava açıldı. Bunun üzerine çalışmalanm Yunanistan'da
sürdürdü. 1878'de İthake'de giriştiği kazı çalışmalanndan bir sonuç alamaması üze
rine, Schliemann
Hisarlık'ta yeniden
çalışmaya
başladı.
1882-1883'te
üçüncü,
1888'deki ölümüne kadar dördüncü kazısını yaptı.'
Heinrich Schliemann 1871-1890 tarihlerinde on yedi grup eser bulmuş ve bu
eserleri yasadışı yollarla yurtdışına kaçırmıştır. Bu hazinelerden en çarpıcı olanı " H a
zine A" buluntusudur. Efsanevî hazine, altın ve g ü m ü ş yaklaşık 8.833 parçaydı.
M. Siebler,
Troia-Homer-Scblicmann,
Mythos und Wahrheit, 1990: 95-160.
51
23. Dar Boyunlu Altın Küçük Şişe
Söz konusu hazine buluntulannda yer alan eserlerden bazılan şunlardır:
Sarkaçlı büyük diadem (Resim: 21), çift kulplu altın sos kabı (Resim: 22), dar b o
y u n l u altm küçük şişe (Resim: 23), antropomorfik bronz vazo (Resim: 24), altın alın
24. Antropomorfik Bronz Vazo
bandı (Resim: 25), sepet şeklinde altından pandantifli küpe (Resim: 26), altm saç
buklesi halkalan (Resim: 27), altın küpeler (Resim: 28), çift spiralli altın burma ger
danlık (tork) (Resim: 29), minik altm boncuk ve pandantiflerden oluşan kolye ve
benzerleri (Resim: 30), altından bilezik (Resim: 31), mantar şeklinde objeler (Resim:
32), altından kadeh (Resim: 33).2
Schliemann'ın amaçlannı gerçekleştirmedeki inatçılığı, insanlara ve arkeolojik
buluntulara karşı olan t u t u m u , onun birçok yönden suçlanmasına neden olmuştur.
B u g ü n ü n gözüyle bakıldığında, bu eleştirilerin haklı nedenlere dayandığı söylenebi
lir, çünkü o bulduğu eserleri yasal olmayan yollardan yurtdışına kaçıran bir arkeolo
j i k eser araştırmacı siydi ve hep öyle anıldı.^
1945 yılma kadar Berlin'de sergilenen eserler hakkında İkinci Dünya Savaşı'ndan
sonra herhangi bir bilgi alınamamıştır. Bulunan eserler, g ü n ü m ü z d e çoğunluğu Rus
ya Federasyonu ve Almanya başta olmak üzere dünyanın değişik ülkelerine dağılmış
2 Pusktıin IMuseum ve Leonarda Arte, The
Treasure of Troy, 1996.
tır. Günümüzde, büyük bölümü Rusya Federasyonu'nda olduğu belirlenen eserlerin
3 Troia Kazı Başkanlığı, Troia
1999.
ülkemize iadesi amacıyla y o ğ u n girişimler sürdürülmektedir.
52
Rehberi,
A L M A N Y A ' D A K İ TROYA E S E R L E R İ
Dışişleri Bakanlığı kanalıyla temin edilen 1991 tarihli Troya katalogunun ince
lenmesinden, dört yüz seksen civannda eserin Almanya'da olduğu belirlenmiş ve
Başkonsolosluğumuzca Almanya'da bulunan eserlerimizin listesi verilerek, iadeleri
hususunda tedbirlerin alınması için gerekli girişimler yapılmış, fakat cevap alınama
mıştır. Almanya'da
bulunan Troya eserlerinin ülkemize iadesi ile ilgili girişimler
devam etmektedir.
RUSYA F E D E R A S Y O N U ' N D A K İ TROYA E S E R L E R İ
İkinci Dünya Savaşı sırasında kaybolduğu sanılan Troya eserlerinin büyük b ö l ü
m ü n ü n Moskova'daki Pushkin ve St. Petersburg'daki Hermitage Müzesi'nde saklan
dıktan 1990 yılı sonlannda öğrenilmiş ve derhal resmî girişimlerde bulunulmuştur.
1990 yılı sonlannda Almanya ile SSCB arasında imzalanan "Dostluk, İyi K o m ş u
luk ve İşbirliği Anlaşması"nın on altıncı maddesi kapsamında "Yasal Takipçi" sıfatıy
la taraf olduğumuz bildirilmiş, 28 Mayıs 1991'de ön girişimlerde bulunulmuş ve
Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı'na bir nota verilmiştir.
Rusya Federasyonu'nun 20 Mayıs 1992 g ü n ü aldığı karar çerçevesinde, Troya
eserlerinin farklı durumu hukuksal anlamda vurgulanarak bir kez daha iadeleri talep
edilmiş, 20 Aralık 1992'de Rusya Federasyonu Müsteşan'na tekrar nota verilmiştir.
12 Şubat 1993'te Dresden'de Rus-Alman Komisyonu'nun yaptığı toplantıda (10-11
Aralık 1993), Troya eserierinin Almanya'ya iadesini öngören bir protokol imzalandığı
öğrenilmiş, anılan görüşmelere Türkiye Cumhuriyeti'nin de katılması amacıyla bir
nota verilmiştir.
1993 yılında yetkili bir Rus heyeti ülkemize davet edilmiş, 15 Mart 1993'te B a ş
bakanımızın Moskova ziyaretieri sırasında görüşmelere ilişkin protokolün onuncu
maddesi kapsamında Rusya Federasyonu heyetine yönelik davetimiz tekrarianmıştır.
25. Altın Alın Bandı
27. Altın Saç Buklesi Halkalan
28. Altın Küpeler
1 9 9 4 yılmda Rusya Federasyonu'nun Troya eserlerinin geleceği konusunda
UNESCO kapsamında alınacak karara göre hareket edeceği öğrenilmiş ve UNESCO
nezdinde girişimde bulunulması istenmiştir. 31 Ağustos 1994-5 Eylül 1994 tarihle
rinde Rusya Federasyonu yetkililerinin ülkemizi ziyareti sırasında k o n u n u n uluslara
rası platformda değerlendirileceği tarafımıza bildirilmiştir. Ardından 1-4 Kasım 1994
tarihlerinde heyetimiz Moskova'ya davet edilmiş ve sergi öncesinde Pushkin M ü z e si'ndeki Troya eserleri gösterilmiştir.
Troya eserleri 1996 yılında Pushkin Müzesi'nde sergilenmeye başlanmış, T.C. h ü
kümeti hiçbir temsilcisini göndermeyerek sergiyi protesto etmiştir. Ardından, Rusya
Federasyonu Devlet Duması'nın (Parlamento), 5 Şubat 1997 tarihinde İkinci Dünya
Savaşı sırasında SSCB'ye getirilen ve halen Rusya Federasyonu topraklannda b u l u
nan kültür hazinelerini kendi mallan olarak kabul ettiği öğrenilmiştir.
Ancak, Devlet Duması'nın bu karannm Federasyon Konseyi'nce 5 M a r t 1997 t a
rihinde onaylandığı, Devlet Başkanı Boris Yeltsin'in de söz konusu yasayı uluslarara
sı hukuk normlan hesaba alınmadan tek taraflı çıkarlara yönelik olarak hazırlanma
sı sebebiyle "veto" ettiği. Dışişleri Bakanlığı tarafından öğrenilmiştir. Dışişleri Bakan
lığı kanalıyla Troya eserlerinin sahibinin Türkiye olduğu bir kez daha vurgulanmış ve
yasa tasansma ilişkin gelişmeler hakkında bilgi verilmesi istenmiştir.
26-30 Mayıs 1997 tarihlerinde gerçekleştirilen 19. Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu sırasında, Troya Standı'nda toplanan imzalann Dışişleri Bakanlığımız
kanalıyla Rusya Federasyonu Kültür Bakanlığı'na iletilmesi istenmiştir.
1997 yılında, İkinci Dünya Savaşı sırasında edinilen eserlerden tamamen farklı
konumda olan Troya eserlerinin hukuksal, bilimsel ve ahlaksal açıdan Troya'ya iade
lerinin gerekliliği vurgulanmış, aynca Rusya Federasyonu'nun Avrupa Konseyi'ne üye
olmak için başvuruda b u l u n d u ğ u göz önüne alınarak, Avrupa Konseyi Daimi T e m
silciliğimizle irtibata geçilerek, üye devletleri ikna edici lobiler oluşturulması ve Rus-
54
ya Federasyonu'nun, ancak elindeki eserleri ait olduğu ülkeye iade etmesi koşuluy
la, konsey üyeliğine kabul edilmesi gerektiği görüşünün diğer ülkelere anlatılması
Dışişleri Bakanlığı'ndan istenmiştir.
1997 yılmda dönemin Rusya Federasyonu Devlet Başkanı tarafından veto edilen
yasa, Rusya Federasyonu Devlet Duması'nm oturumunda tekrar kabul edilmiş. Fede
rasyon Konseyi'nin 16 Nisan 1997 tarihli toplantısında tasannm Mayıs ayında tekrar
oylanmasına karar verilmiştir.
Federasyon Konseyi'nin 14 Mayıs 1997 tarihli oturumunda, İkinci Dünya Sava
şı sonucunda SSCB'ye getirilen ve halen Rusya Federasyonu topraklarında bulunan
kültür hazinelerine ilişkin yasa tasansmın Başkan Yeltsin'in vetosu aşılarak kabul
edildiği, ancak Yeltsin'in uluslararası hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle yasanın i p
tali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurduğu Dışişleri Bakanlığı tarafından öğrenilmiş,
gelişmeler hakkında bilgi verilmesi istenmiştir.
Rusya Federasyonu Anayasa Mahkemesi'nin söz konusu yasanın bazı maddele
rini 10 Ağustos 1999 tarihli karan ile Anayasa'ya aykın bulduğu ve bazı maddelerin
deki hükümlerin Anayasa'ya u y g u n l u ğ u n u n kontrol edilmesine karar verdiği kararda.
İkinci Dünya Savaşı'na Almanya'nın safında katılan ülkelerin vatandaştan ile k u r u m lannın ve Almanya safında yer almayan ülkelerin söz konusu kültür varlıklannm i a
desini talep edebilecekleri hususlanna yer verildiği bildirilmiştir.
30. Minik Altın Boncuk ve Pandantiflerden Oluşan Kolye
56
Ayrıca Alman ve Rus politikacıların, İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden
sonra çalman sanat eserlerinin karşılıklı iadesi konusunda mutabakat sağladıklan y i
ne Dışişleri Bakanlığı'ndan öğrenilmiştir.
Rusya'da bulunan eserlerin iadesini sağlayacak bir uzlaşma politikasının Rusya
Federasyonu ile birlikte belirlenmesi gerektiğine ilişkin bir not, 28 Mart 2001 t a r i Vıinde Bakanlık M a k a m ı ' n a gönderilmiştir.
2001 yılında İtar-Tass ajansının bir haberinde, Rusya Federasyonu Başbakanı
Kasyanov'un, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Sovyetler Biriiği'ne getirilmiş kültürel
variıklarm geri verilmesine ilişkin yasanın işleyişinin geliştirilmesi amacıyla imzaladı
ğı bir karara göre. Devlet Kültür Variıklannm İadesi Komisyonu'nun lağvedildiği, b u
nun yerine Rusya Federasyonu Kültür Bakanı başkanlığında kurumlararası bir k o n
sey kurulacağı ve ilgili makamların 2002 yılı sonuna kadar kültür variıklannm ait o l duklan önceki devleriere ilişkin listeler hazıriamalannı istediği. Dışişleri Bakanlığı t a
rafından bildirilmiştir.
Rusya Federasyonu'nda bu tür gelişmeler olurken, Troas Bölgesi 1996 yılında
sorumlu bakanlıklann onayı ile "Tarihî Millî Park" ilan edilmiş ve "UINESCO Dünya
Kültür Mirası Listesi"ne alınması sağlanmış, aynca Troya eserierinin geniş kapsamlı
sergilenebileceği bir müzenin Troya'da kurulmasına karar verilmiştir.
17 Mart 2001 tarihinde Almanya'nın Stuttgart Kenti'nde Çanakkale ve İstanbul
Arkeoloji Müzeleri ile diğer on iki müzeden derienen eserierin bulunduğ u "Troia D ü ş ve Gerçek" isimli serginin açılışı yapılmıştir. Sergide Türkiye'den eserierin yanı s ı
ra Belçika, Bulgaristan, Fransa, İngiltere, Gürcistan, İtalya, Yugoslavya, Avusturya, İ s
viçre, İspanya, Vatikan, Çin Halk Cumhuriyeti ve Almanya'dan da eserier bulunmak
tadır. Eserier 17 M a r t - 17 Haziran 2 0 0 r d e Stuttgart'ta, 14 Temmuz - 14 Ekim
2001 tarihlerinde Braunschweig'da, 15 Kasım 2001 - 1 Nisan 2002 tarihleri arasın
da Bonn'da sergilenmiştir. Serginin bir bölümü "Troya, Efsane ile Gerçek Arası Bir
57
>İERAKLES HEYKELİ
1980 yılında Perge ören yerinden bilimsel kazılar sonucu alt yansı çıkanlan ve
halen Antalya Müzesi'nde sergilenmekte olan Herakles Heykeli'nin üst yansının
Amerika'da, Boston Museum o f Fine Arts ve Shelby White-Leon Levy adlı koleksiyonerlerin mülkiyetinde olduğu Glories of the Past adlı katalogda yayınlanması üzeri
ne öğrenilmiştir (Resim: 34).
1990 yılında Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla, avukatlanmız tarafından gerekli giri
şimlerde bulunulması istenmiştir. Heykelin alt bölümü üzerinden alınan mulaj, Perge'de bilimsel kazılar yapan Profesör Haluk Abbasoğlu ve Profesör Jale İnan'ın raporlan ve diğer belgeler 1991 yılında New York Başkonsolosluğumuza gönderilmiştir.
Alçı kopya ile yapılan ilk denemede, eserin oturtulduğu sunî destek nedeniyle
M ü z e ve Levy-White çifti önce parçalann birbirine ait olmadığını öne sürmüşler, a n
cak heykelin üst bölümü ile alt bölümü üzerinden yeniden alınan alçı mulajlar.
Profesör Jale İnan'm da yardımlarıyla 1992 yılında karşılaştmlmış ve parçalann b i r
birine ait olduğu ispat edilmiştir (Resim: 35). M ü z e ve Levy-White ile karşılıklı her
iki tarafın haklannı sorunun çözümüne kadar saklı tutan durum muhafazası anlaş-
masına gidilmiştir. Bu arada, 30 Haziran 1993 yıhnda her türlü olasılık göz önüne alı
narak, eserin iadesinin dava yoluyla sağlanması için onay alınmıştır. Ülkemizi temsil
eden avukatlık firması; müze ve Levy-White çiftinin eseri iade etme aşamasına gel
diğini, ancak kabul edilemez öneriler ileri sürdüklerini, dava yoluna gitmek için h a
zırlık yaptıklan sırada karşı tarafın eseri iade etmeyi d ü ş ü n d ü ğ ü n ü söylediğini bildir
miştir. Ancak avukatlık firmamızın, Levy-White çifti ve avukatları ile yaptıklan bir
toplantıda, eseri iade edebileceklerini, buna karşın Türkiye Cumhuriyeti'nin koleksiyonlannda bulunan diğer eserlerle ilgili herhangi bir talepte bulunmayacağı husu
sunda garanti istediklerini belirtmişlerdir.
Levy-White çiftine ait eserlerin bulunduğu Glories of the Past kataloğundaki
eserler ve Boston IVluseum of Fine Arts'ta bulunan bazı eserlerin avukatlanmız tara
fından çektirilmiş fotoğraflan ilgili müzelerimizce incelenmiştir. Ç o ğ u n l u ğ u n u n Ana
dolu kökenli olduğu tespit edilen Levy-White çiftinin koleksiyonundaki eserler ara
sında aynca Burdur-Boubon ören yerinden bronz bir heykelin daha b u l u n d u ğ u tes
pit edilmiştir.
Levy-White çiftine, diğer Anadolu kökenli eserlerle ilgili herhangi bir garanti ve
rilemeyeceği Bakanlığımızca belirtilmiştir. M ü z e ve Levy-White'tan heykelin üst y a
nsını koşulsuz iade etmeleri istenmiş, aksi takdirde bu eserle ilgili dava açılacağı
1996 yılında avukatlık firmamızca bildirilmiştir. Heykelin Türkiye Cumhuriyeti'ne k o
şulsuz iade edilmesi teklifimizi müzenin, bazı şartlann yerine getirilmesi koşuluyla,
kabul edebileceği avukatlanmız yoluyla bildirilmiştir. Bunun üzerine şartlara açıklık
getirilmesi amacıyla 1997 yılında avukatlanmıza karşı tarafın avukatlan ile görüşül
mesi gereken hususlar bildirilmiştir.
M ü z e , eserin bütün olarak (üst ve alt yansının biri eştiril erek) ve diğer Anadolu
kökenli eserierie biriikte kısa dönemli sergilenmesini gündeme getirmiş, Türkiye
Cumhuriyeti'nden eserin serbest piyasa değerini ödemesi durumunda iade edilebile
ceğini belirtmiştir. Ayrıca heykelin alt ve üst yansının birieştirilerek bir çeşit sahiplik
ve Türkiye'nin iade talebini geri çekmesi taraftan olduklan avukatlık firmasından ö ğ
renilmiştir (Resim: 36).
Ancak basında ve kamuoyunda, heykelin ülkemize iadesiyle ilgili yasal sürenin
dolması konusunda endişeler sık sık gündeme getirilmektedir. Konu ile ilgili avukatlanmızla yapılan telefon görüşmesi sonucunda 1994 yılında yapılan ve her iki tara
fın haklannı koruyan durum muhafazası anlaşmasının halen geçerii olduğu, ancak
b u n u n bir garantisi olmadığı ve Amerika Birieşik Devletieri yasalanna göre çok uzun
bir süredir dondurulmuş olduğundan anlaşmanın bozulabileceği bildirilmiştir.
2000 yılında konu ile ilgili olarak Dışişleri Bakanlığımız aracılığıyla yeniden g i
rişimde bulunulmuş olup gerekirse dava yoluna gidilmesi düşünülmektedir.
HEYKELİN ÖZELLİKLERİ
Antalya Müzesi'nde 4.7.81 envanter numarası ile sergilenmekte olan Herakles
Heykeli'nin alt yansı, 1 Eylül-8 Ekim 1980 tarihlerinde Profesör Jale İnan başkanlı
ğında Perge'de yapılan kazılar sırasında kentin Güney Hamamı'nda, V l l ISloJu m e k â -
nın kuzeyindeki duvann nişi önünde on bir parça halinde bulunmuştur. Parçalar b i ribirine eklenerek, heykelin alt yansı bütünlenmiştir. Heykelin M Ö 4. yüzyılm ünlü
heykeltıraşlanndan Lysippos'un Herakles Farnese'sine dayanan bir kopya olduğu an
laşılmıştır. Sağ taşıyıcı ayak kaide üzerine tüm tabanı ile temas etmiş, sol ayağın t a
banının altına ise sandal köselesi görünümünde bir dolgu ilave edilmiştir. Kaidenin
ön cephesinde Klaudios Peison tarafından ithaf edildiğini belirten 'Klaudios Peison
Anetheken' yazıtı bulunmaktadır. Herakles sağ kolunu dirsekten bükük olarak geri
çekmiş olup elinin tersi ile kalçasına dayanmaktadır. Heykelin sol tarafında boğa ba
şı, Herakles sopası ve üzerine atılmış aslan postundan oluşan bir destek mevcuttur.
Şimdi mevcut olmayan sol kolu ile Herakles bu desteğe dayanmaktadır. Elinin pos
tun üzerine dayandığına işaret eden iki puntelli kalmıştır. Aslanın ağzının yalnız y u
karı kısmı kalmış, gözler iyice kısılmış, dişler meydandadır. Yelesi iri bukleler halinde
gösterilmiştir. Figür sol baldmnm yanında kuvvetli bir destekle boğa başına bağlıdır.
Boğanın sağ boynuzu şimdi kınk olmakla beraber, ucuyla baldınn sol tarafına b i t i
şiktir. Bu kuvvetli desteğin üzerinde boğanın kulağı gösterilmiştir. Herakles sopasıyla, sol bacak arasına uzanan aslanın postu yukanda sol uyluğa bitişik olarak işlen
miştir. Aşağıda ise pençe bir taraftan diz altında bacağa, diğer taraftan postun He
rakles sopasına bitişik olarak işlenen bölümüne bitişmektedir. Boğanın ağzı aşağıda
kısmen kaideye gömülmüştür. Burun delikleri ve onun üzerindeki kmşıklıklar orna
mental işlenmiştir. Herakles sopası, alttan iki boynuzun arasına oturmaktadır. F i g ü
rün kaslan tüm detaylanyla Barok üslupta şekillendirilmiş olup özellikle bacaklarda
ornamental olarak işlenmiştirUResim: 37).
Profesör Jale 1nan tarafından o dönemdeki kazılarda heykelin üst yansının b u
lunmadığı, ancak işçiler tarafından gece kaçak kazı yapılmış olabileceği belirtilmiş
tir. Profesör Haluk Abbasoğlu ise, Herakles Farnese heykelinin üst yansının 1980 y ı
lında yapılan kazılarda aynı yerde bulunmuş olması gerektiğini, Klaudios Peison t a
rafından bağışlanan heykellerin yalnızca Perge'de hamamın bu mekânında b u l u n duklannı, bu yapıda belirtilen tarihler dışında hiçbir kazı yapılmadığını, bunun an
cak yasal olmayan yolla b u l u n u p yurtdışına kaçınlmış olabileceğini belirtmiştir.^
Herakles Heykeli'nin Amerika, Boston Museum of Fine Arts'taki üst yarısı Perge
heykel okulunun tüm görkemli işçilik çalışmalannı aksettirmektedir.
Bu heykel, üst gövde parçası ve baş öne ve sol omuza eğik durumda işlenmiş
tir. Baş kıvırcık bukleli saçlı, güçlü enselidir. Figürün sakallan gür ve kıvırcık y a p ı m lıdır. Sakal üzerinde matkap izleri açıkça belli olmaktadır. Göz bebekleri işlenmemiş
olan heykelin burnu kınk değildir. Hafif açık ağızlı ve bıyıklıdır.
Herakles sol kol altındaki sopasına dayandığı için gövde s kıvrımlıdır. Gövde ada
leleri belirgin işlenmiştir. Dirsek üstünden kınlan kol altinda aslan postu ve sopası
bulunmaktadır. Postun üzerindeki işlemeler belirtilmiştir. Bu eser üzerinde Geç Kla
sik ve Helenistik çağın Barok ifadesi, ü z g ü n patetik ifade kendini göstermektedir.
Halen Amerika Birieşik Devletleri Boston Museum o f Fine Arts ve Shelby WhiteLeon Levy isimli koleksiyonerierin mülkiyetinde olan Herakles Heykeli'nin üst yansının
ülkemize getirilerek Antalya Müzesi'nde korunmakta olan alt yansıyla birieştirilip
tamamlanması gerekmektedir. Böylece Perge Güney Hamamı'na ait olan yapıt bir
bütün olarak ait olduğu topraklara kavuşmuş olacaktir.
KUIVILUCA (SlOM) ESERLERİ
Antalya ili, Finike ilçesi yakınlanndaki antik adı Corydalla olan Kumluca'da
1963
yılında kaçak kazılar yapılmıştır. Yapılan incelemelerde burasının MS 6. yüzyıla t a r i h lenen bir Bizans kilisesi kalıntısı olduğu anlaşılmış, bazı g ü m ü ş ve bronz eserler ile
küçük eser parçaları ele geçirilmiştir. Söz konusu eserler Antalya Müzesi'nde koruma
altına alınmıştır. 1967 yılında üumbarton Oaks Müzesi tarafından yayınlanan kata
logun on sekizinci sayfasında Church Treasure başlığı altında verilmiş 63-70 sıra
numaralı eserlerin Antalya yakınından gelme dinî bir define olduğu ve yarısının
üumbarton Oaks'ta bulunduğu belirtilmektedir. Antalya, Kumluca, Corydalla antik
kentinden gelme eserler ile ilgili bilgiler ve fotoğraflann bu katalogda yayınlanması
üzerine, üumbarton Oaks Müzesi ile eserlerin iadesi konusunda temasa geçilmiştir.
Ancak müze, eserlerin 1963 yılı sonlarında İsviçre'deki bir koleksiyonerden iyi n i
yet çerçevesinde satın alındığını belirterek iade konusuna olumsuz yaklaşmıştır. B u
na karşılık olarak, Bizans konusunda çalışan üumbarton Oaks Müzesi'nin ülkemizde
yaptığı çalışmalara kısıtlama getirilmiştir.
üumbarton Oaks M ü z e s i M ü d ü r ü Giles Constable ülkemize gelerek dönemin
Kültür Bakanı ile yaptığı görüşmelerde Antalya Müzesi'nde bulunan
parçalann
ABÜ'ye götürülerek onarımlannm yapılmasını ve eserlerin y ü z yıl süreyle müzede
teşhir edilmesini önermiş ancak bu önerisi kabul edilmemiştir.
Görüşmeler 1984 yılma kadar sürmüş, 1984 yılmda üumbarton Oaks Müzesi
M ü d ü r ü Constable ülkemize tekrar gelerek dönemin Kültür Bakanı ile görüşmeler
yapmıştır. Yapılan görüşmelerde üumbarton Oaks Müzesi'nde bulunan
Kumluca
kökenli eserlerin mülkiyetinin ülkemize devredilmesi, her iki ülkede bulunan eserle
rin onanmlan ve yayın işinin ortak bir kurul tarafından ele alınması konulannda a n
laşmaya vanimıştır. Ancak Constable tarafından Büyükelçiliğimize verilen mektupta,
yapılan anlaşmalara aykm olarak, sağlam eserlerin iadesi ve ortak kurulun oluşturul
ması beklenmeden, ülkemizde bulunan parçaların derhal üumbarton Oaks M ü z e si'ne teslim edilmesi istenmiştir.
1987 yılında M ü z e M ü d ü r ü Dr. Robert W. Thompson, görüşmelere yeniden baş
lanması
konusunda
bir mektup
yazmıştır.
1989 yılında
Amerika
Birleşik
üevletleri'nde dönemin Eski Eserler ve Müzeler Genel M ü d ü r ü ve Büyükelçilik M ü s teşanmız, ü u m b a r t o n Oaks Müzesi M ü d ü r ü ve Susan Boyd ile görüşme yapmış ve
görüşmelere yeniden başlamasını istemişlerdir. M ü z e yetkilileri konuyu Harvard Ü n i
versitesi yetkilileriyle görüşeceklerini belirtmişlerdir.
üumbarton Oaks Müzesi 1984 yılından beri yapılan yazışmalardan haberdar o l
madığını bildirerek yazışma örneklerini istemiştir. Bunun üzerine, yazışma ekleri
gönderilerek M ü z e yetkilileri ile görüşme yoluna gidilmesi, üışişleri Bakanlığı'ndan
istenmiştir. Ülkemizde 1991 yılında oluşturulan bilim heyeti, üumbarton Oaks M ü zesi'ni ziyaret ederek Kumluca eserlerini incelemiştir. Görüşmeler sırasında ü u m b a r
ton Oaks M ü z e s i ' n i n , eserlerin ülkemizden çalınarak kanunsuz yollarla götürüldüğü-
nü, kabul ettiği ve eserlerin t ü m ü n ü n onarımma ve yaymlanmasma olumlu yaklaş
tığı halde, yapılan anlaşmalara uymayıp eserlerin iadesine olumsuz baktığı g ö z l e n
miştir. IVlüzede üç vitrin içinde büyük on sekiz parça eserin sergilendiği tespit edil
miş, ayrıca müze sorumlulannca depodaki iki parçanın onanmının sona erdiği öğre
nilmiştir. 1991-1996 yıllarında Dışişleri Bakanlığı ve ilgili avukatlık firmamız aracılı
ğıyla girişimlerimiz devam etmiştir.
2000 yılında Kültür Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ile Dumbarton Oaks
Müzesi ve Harvard Müzesi yetkilileri arasında, Kumluca eserieri hakkında karşılıklı b i l
gi alışverişi, koleksiyonun incelenmesi, restorasyon ve mülkiyet durumunun belirienmesi ile ilgili müzakerelerin yeniden başlatılması Dışişleri Bakanlığı'ndan istenmiştir.
Dumbarton Oaks M ü z e s i ile Harvard Üniversitesi yetkilileri söz konusu eserierin
restorasyonu, sergilenmesi ve akademik amaçlaria tetkiki konularında ülkemizle işbiriiği yapmaya hazır olduklarını ve ilgili kuruluşlanmızın temsilcileriyle Dumbarton
Oaks Müzesi'nde görüşmekten memnuniyet duyacaklarını belirtmişlerdir.
ESERLERİİN Ö Z E L L İ K L E R İ
M ü z e yetkilisi Susan A. Boyd'un raporunda; Türkiye'nin güneybatısındaki K u m
luca kasabasında köylüler tarafından bir kilisede MS 6. yüzyıla ait gümüş, dinî eşya
lardan oluşan bir define bulunduğu, eserierin sadece altar malzemeleri değil, kadeh
ler, lambalar, buhurdanlık, mimarî elemanlara ait g ü m ü ş kaplamalar, küçük sütunlar,
sütun kaidelerî, başlıklar, g ü m ü ş levhalardan oluştuğu, bunlann bir zamanlar Hagia
Sophia'da olduğunu bildiğimiz türden ünik mabet eşyalannm bulunan örneklerî o l
duğu, bu hazinenin yarısının Antalya Müzesi'nde olduğu ve bazı objelerîn İsviçre ve
İngiltere'deki özel koleksiyonlara dağıldığı, definenin tek bir atölyede çeşirîi teknik
lerin ve stillerin bir arada kullanılması ve Bizans kilisesine ait çok sayıda dinî eşyalar
43. Kumluca Eserleri (Kitap Kabı)
olması ile objelerdeki yazıtların zenginliği açısından oldukça önemli olduğu, diğer
bir önemli noktanın da eserlerin birçoğunda 1. Jüstinyen döneminde Konstantinopolis'te yapıldıklanm gösteren damgalar olduğu, eserler üzerinde bulunan ithaf ya
zıttan ve monogramlardan eserlerin büyük bir kısmının bir hayırsever olan Piskopos
Eutykhianos tarafından Sion Kilisesi'ne hediye edildiğinin anlaşıldığı ve güney Likya
dağlanndaki bir manastır için olağanüstü bir hediye olduğu, kilisenin MS 6. yüzyıl
da kurulduğundan Vita Nicolai Sionitae tarafından bahsedildiği, müzedeki eserierin
özetle dinî objeler: iki çift kitap kabı, altıgen buhurdanlık, amfora, sürahi, altı kade
he ait parça, yedi adet çokgen şamdan, dört adet kafes şeklinde işlemeli lamba,
(bunlann çoğu Piskopos Eutykhianos tarafından hediye edilmiş) mimarî elemanlara
ait kaplamalar: Sütun, sütun başlığı ve kaideleri, düz ve yazıtlı varaklar, (bunlann
üzerindeki yazıtlarda Paregoros ve Theodore adlı iki piskopostan bahsedilmektedir)
diğer objelerin ise dinî olmayan kaplar, ezilmiş parçalar, pense ve altın bir piskopos
asası olduğu belirtilmiştir' (Resim: 38-39-40).
Antalya M ü z e s i uzmanlannca hazırianan raporda müzede sergilenen ve MS 6.
yüzyıla tarihlendirilen b u kilise malzemelerinin, iki kupa, iki tepsi, üzeri altın kak
malı kabartmalı zincirie asılı buhurdan, haç şeklinde iki kandillik, üzeri yazırii iki
yuvariak kandillik, üzeri yazıtlı altın kakmalı iki tepsi, bir yuvariak kap, kupa şek
linde yazıtlı bir kap parçası, üzeri yazıtlı bir buhurdanlık ağzı ve ne olduğu belir
lenemeyen çeşitli g ü m ü ş parçalardan oluştuğu, aynca depoda da çeşitli b ü y ü k l ü k
te ne olduğu belli olmayan parçalann mevcut olduğu belirtilmiştir. Halen Antalya
M ü z e s i ' n d e korunan eserierie Dumbarton Oaks M ü z e s i ' n d e bulunan ve İstanbul'da
1. Jüstinyen döneminde yapılan eserier aynı grubu oluşturmaktadır (Resim: 41-4243). Bu nedenle D u m b a r t o n Oaks M ü z e s i ' n d e bulunan eserierin ait olduğu yer
olan ülkemize iadesi gerekmektedir.
' s. Boyd, The Sion Treasure, Status
Report. Objelerin üzerinde l<ontrol
damgalan ve patriğin isminin
(Eutychianus) yanı sıra "Holy Sion"
(Kutsal Sion) yazısının bulunduğunu,
bunun eserlerin belli bir kilisede 565 ve
575 yıllan arasında yapıldığına işaret
ettiğini belirtmektedir.
İSVİÇRE ZÜRİTH HAVAALAMVİMÜA E L E
GEÇİRİLEN KÜLTÜR VARLIKLARI
1998 yılında Türkiye'den İsviçre'ye gönderilen bir kutu içinde bazı kültür varlık
ları ele geçirilmiştir. Konu, Dışişleri Bakanlığı tarafından Bakanlığımıza bildirilmiştir.
Söz konusu eserlerin fotoğrafları temin edilerek Ankara Anadolu Medeniyetleri M ü
zesi M ü d ü r l ü ğ ü uzmanlarına incelettirilmiştir. Bu eserlerin birçoğunun Anadolu k ö
kenli ve orijinal olduğunun belirlenmesi üzerine, konu Adalet Bakanlığı'na intikal e t
miş ve fıazırlanan istinabe evrakı 2000 yılında İsviçre polisine ve Adalet Bakanlığı'na
iletilmiştir. Sorumlular hakkında ülkemizde kamu davası açılmıştır.
Bakanlığımız, kültür varlıklanmızm ülkemize geri dönmesini ikili görüşmeler y o
luyla sağlamaya çalışmaktadır. İsviçre makamlarınca söz konusu eserlerin, "sadece
delil olarak kullanılmak üzere", Türkiye'ye iadesine karar verildiği, ancak Türkiye'de
ki hukuki sürecin bitiminde "Ceza İşlerinde Karşılıklı Adli Yardım Avrupa Sözleşmesi"nin altıncı maddesi uyarınca söz konusu eserlerin İsviçre'ye geri gönderilmesinin
gerekebileceği, eğer yetkili Türk mahkemesi eserlerin müsadere edilmesine karar v e
recek olursa durumun yeniden değerlendirileceği belirtilmiştir.
Zürih Havaalam'nda ele geçirilen kültür varlıklannm ç o ğ u n l u ğ u n u altın, g ü m ü ş
ve bronz sikkeler, süs eşyaları, heykel başı, cam kaplar ve pişmiş topraktan yapılmış
eserler oluşturmaktadır.
Ankara Anadolu Medeniyetleri M ü z e s i M ü d ü r l ü ğ ü uzmanlarının verdikleri rapo
ra göre, büyük bir kısmı Anadolu kökenli ve orijinal olan b u eserler Anadolu ören
yerlerinde yapılmış kaçak kazılarda ele geçirilmiş olmalıdır. Bu grup içinde yer alan
g ü m ü ş bir phiale, Friglere özgü, omphaloslu bronz kâselerin ve cam kaplann b e n
zeri olarak yapılmış olup çiçek taç yapraklı, etrafı şerit dudaklıdır (Resim:
66
67
Bu grupta yer alan buzağı başlı altın bir küpenin de mezar armağanı olduğunu
ve Anadolu'da Hellenistik çağda imal edildiğini benzerlerine bakarak söylemek ola
sıdır' (Resim: 45).
Grupta cam eserler de bulunmaktadır. Yılan başlı bronz bilezikler Roma döne
mine ait olup benzerlerine müzelerimizde rastlanmaktadır. Eserler arasında kalıba
üfleme yapılmış, üzerinde amphora ve kantharos gibi bazı kapların kabartma ola
rak betimlendiği bir koku şişesi de yer almaktadır^ (Resim: 46a). Bu şişe IVIS 1. y ü z
yıla tarihlenmektedir. Bir cam bardak üzerinde ise gene kalıba üfleme olarak yapıl
mış, sarmaşık, asma ve ü z ü m ile başak motifleri bulunmaktadır (Resim: 46b).
Bu eser Geç Roma çağma tarihlenebilir.
Bu grupta yer alan bronz üemeter başının Anadolu'da benzerlerine rastlanan bir
Roma eseri olduğu uzman raporunda belirtilmiştir (Resim: 47).
B ü y ü k grubu oluşturan sikkeler Hellenistik, Roma, Bizans^ altın, g ü m ü ş ve bronz;
olarak ayrılmış, büyük bir kısmının orijinal, bazılannm da sahte olması olasılığı b e
lirtilmiştir (Resim: 48). Altın Bizans sikkeleri ile g ü m ü ş Hellenistik^ ve Roma sikkele
rinin ve bronz sikkelerin Anadolu buluntusu olduğuna inanılmaktadır.^ Fakat, o r i j i
nal ya da sahte olduktan ancak eserlerin iadesinden sonra yapılacak müze çalışmalan sırasında kesinlik kazanacaktır.
48. Altın, Gümüş, Bronz Sikke Örnekleri
' 1. Bingöl, Anadolu Medeniyetleri
Müzesi Antik Takılar, 1999: 63-66.
2 C. Lightfoot, "A Roman Glass Flask in
Gaziantep Museum", Anatolian Studies,
1985.
D. R. Sear, Byzantine Coins and Their
Values, 1987.
4 M. Arslan ve C. Lightfoot, Greek
Hoards in Turkey, 1999.
^ M. Arslan, Roman Coins, 1992.
68
Coins'
CEMEVRE'ÜE TAİNİS ANTIQUITIES
EİRİVIASTIMDA BULUMAl\l LİÜYA
ESERLERİ
New York'ta 16-22 Ekim 1998 tarihinde düzenlenen Uluslararası Sanat ve A n t i
ka Tüccarlan Show'unda on üç parça Lidya eserinin satışa çıkanlacağı öğrenilmiş ve
satış durdurulmuştur. Bu eserlerin 1993 yılında New York Metropolitan Müzesi'nden
geri alman Lidya eserlerine çok benzediği bilinmektedir.
Bu konuda Bakanlığımız tarafından yapılan araştırmada, eserlerin önce merkezi
Paris'te bulunan Galeri Blondeel-üeroyan tarafından satışa sunulduğu ve galerinin
internetteki ilan sayfasında "Lidya kaynaklı ve Kroisos dönemi takılan" olarak tanı
tıldığı bilinmektedir. Bu galeri eserleri daha sonra Cenevre'de "Tanis Antiquiries" a d
lı firmaya satmıştır.
Bu eserierin Bakanlığımız uzmanlannın da katılacağı bir komisyon tarafından
incelenmesi istenmiştir. Cenevre Havaalanı Serbest Bölgesi'nde 28 Mart 2001 t a r i
hinde bir uzmanlar toplantısı gerçekleştirilmişrir. Bu toplantıda Bakanlığımızı Uşak
M ü z e M ü d ü r ü Kazım Akbıyıkoğlu, karşı tarafı Alman Arkeolog Dr. Barbara DepportLippitz temsil etmiştir.
Bu grup içinde yer alan kayık biçimli küpelerin 1965 yılında Uşak ili Güre b e l
desindeki Toptepe Tümülüsü'nden çıkanlan küpelere çok benzediği ve bunların kalıplannm da Uşak Müzesi'nde bulunduğu bu toplantida ve daha sonra düzenlenen
raporda belirtilmiştir. Ayrıca granule yapım teknikli iki saçaklı küpe ve ördek figürierinin de Uşak-Güre Tümülüs buluntulan ile benzedik taşıdığı ifade edilmiştir.
Ülkemize iadesi sağlanan Karun Hazinesi'nin Amerika Birieşik Devletieri'ne kaçınlırken, önce İsviçre'ye oradan da Amerika'ya götürüldüğü belgelerie kanıtlanmıştir. Halen Cenevre'de bulunan ve satişı düşünülen eserierin de bu gruba ait o l d u ğ u
na inanılmaktadır. Bakanlığımız söz konusu eserierin Lidya kökenli olması nedeniy
le iadesi için dava açma yoluna gidebilecektir.
İTALYA İMTERPOLİJ'MLIM
ELE GEÇİRDİĞİ LİDYA YAZITI
italya İnterpolü'nce yetmiş dört adet eserin ele geçirildiği İçişleri Bakanlığı, İ n terpol Daire Başkanlığı tarafından 14 Kasım 1997 tariliinde bildirilmiş ve söz k o n u
su eserlerin Anadolu kökenli olup olmadıklarının saptanması istenmiştir.
Yakalanan eserlere ait fotoğraflar Anadolu Medeniyetleri M ü z e s i uzmanlannca
incelenmiş, hazırlanan raporda, bir adet yazıtlı mermer adak taşının kesinlikle Ana
dolu kökenli olduğu, ancak diğer eserlerin genel özellikler taşımasından dolayı Ana
dolu'ya ait olduklarının iddia edilmesinin m ü m k ü n olamayacağı belirtilmiştir. Daha
sonra söz konusu yazıtın fotografían Akdeniz Üniversitesi Eski Çağ Dilleri ve Kültür
leri Bölümü'nden Profesör Sencer Şahin'e gönderilmiş ve incelemesi istenmiştir.
Profesör Sencer Şahin'in konuyla ilgili raporunda, yazıtın Anadolu kökenli o l d u
ğu, 1987 yılında Johannes Nolle' tarafından Epigraphica
AnatoUca isimli dergide
yayımlandığı, daha sonra Hasan Malay tarafından yine aynı dergide 1992 yılında y a
yımlandığı, Lidya'daki Apollon Aksyros kültü için bilimsel delil olarak gösterildiği ve
bu t a n n n m kültünün sadece Batı Anadolu'da antik Saittai kenti civanndaki b u g ü n
kü Saraycık çevresinde olduğunun bilindiği ifade edilmiştir.
İtalya İnterpolü'nce ele geçirilen yazıt bir kefaret yazıtıdır ve sadece Anado
l u ' n u n Lidya bölgesine özgüdür (Resim: 49). Yazıtın başında verilen tarihleme (Sul
la takvimi) sadece Lidya'da görülmektedir.
Profesör Sencer Şahin'in raporunda yazıtın çevirisi; "300 yılında (MS 215/6 Y ı
lı), Ksandikos ayında, on ikinci günde, Tann'ya karşı işledikleri cürüm nedeniyle: M e lite ve Makedon, Eia'nın ağını ve başka şeylerini çaldılar; bu sebeple Tann tarafın
dan cezalandmldılar. Anne ve babalan kendi selametleri için Apollon Aksyros'a da
nıştılar ve adağı şükranla yerine getirdiler" şeklinde verilmektedir.
J. Nolle, Epigraphica
Anatolica, 1 9 8 7 :
101-110.
H. Malay, Epigraphica
112
70
-116.
Anatolica, 1 9 9 2 :
.,
is
amı Dönem Eserleri
KOPEMHAG ÜAVlü'S SÄMLING
KOLEKSİYONU'NDA BULUNAN Ü Ç ESER
Cizre Ulu Camii kapı tokmağı, Diyarbakır'dan çalınan bronz sfenks figürini ve Ak
şehir, Seyyid IVlahmut Hayranı Türbesi'nden çalman sandukanın David's Sämling K o leksiyonu'na ait Louisiana Revy, Kunst Fra Islams Verden (1987) ve Islamic Art, The
David Collection (Kopenhag 1990) adlı kataloglarda yayımlanmasından sonra eserle
rin ülkemize iadesine yönelik ilk girişimler başlatılmıştır. Üç esere ait iade talepleri
mizle ilgili olarak müze yetkilileri, Danimarka'nın pazar ekonomisi uygulayan bir ü l
ke olduğuna işaretle kültürel varlıklann iadesine ilişkin uluslararası sözleşmelere imza
atmadıklannı ve David Sämling IVlüzesi'nin özel bir müze olduğunu belirtmişlerdir.
Buna rağmen Dışişleri Bakanlığı'ndan 2 Eylül 1996 tarihinde Danimarka ile ü l
kemiz arasında 20-21 Haziran 1995 tarihlerinde kültür ve eğitim alanında imzalanan
memoranduma dayanılarak, Kopenhag Büyükelçiliğimiz ile müze yetkilileri arasında
bir görüşme yapılmasının Danimarka Dışişleri ve Kültür Bakanlıkları nezdinde s a ğ
lanması istenmiştir.
Büyükelçiliğimizin, M ü z e M ü d ü r ü Dr. Kjeld V o n Eolsach ile 30 Ekim 1996 t a r i
hinde yaptığı toplantıda müze müdürü, koleksiyonlannda bulunan üç eserin Avrupa
sanat piyasalanndan kendilerine intikal ettiğini bildirmiş ve eserlerin müzeye geliş
şekilleri ile ilgili ayrıntılı bilgi verilebileceğini ve iade talebimizin üç eserle sınırlı t u
tulup tutulmayacağının belirtilmesini istemiştir. 17 Ocak 1997 tarihinde de söz k o
nusu üç eserin müzeye geliş şekillerine ilişkin yazılı başvuru yapılması gerektiği ve
iade talepleri ile ilgili müzakerelerde b u aşamada üç eser üzerinde durulmasının d ü
şünüldüğü Dışişleri Bakanlığı'na bildirilmiştir.
Kopenhag Büyükelçiliğimizce söz konusu eserierin ülkemize iadelerinin değer
lendirilmesi amacıyla eserierie ilgili dosyaların hazırianarak konuyla ilgili uzmanların
David's Sämling M ü z e s i yetkilileri ile görüşmeler yapmak üzere Danimarka'da görev
lendirilmeleri istenmiştir.
M ü z e yetkilileri ile ön görüşme yapmak üzere, eseriere ait dosyalar büyükelçili
ğimize gönderilmiş ve büyükelçiliğimizce gerekli yazışmalann çevirisi yapılarak m ü
ze yetkililerine iletilmiştir. Ancak müze mütevelli heyeti, sergilenecek eserierin alı
mında yasalara uygun davranmaya azamî özen gösterdiğini belirtmiştir. M ü z e y e t k i
lileri ülkemize ait eserierin satın alınma aşamasında iyi niyetli oldukları ve söz k o n u
su eserierden Cizre Ulu Camii kapı tokmağının 1973, Seyyid M a h m u t Hayranî T ü r besi'ne ait sandukanın 1976, Diyarbakır Müzesi'nden çalman bronz sfenks figürininin 1978 yılında müze envanterine kaydedildiğini, dolayısıyla eseriere uzun süredir
sahip bulunduklannı belirtmişlerdir.
72
üavid's Sämling Müzesi'nde bulunan Anadolu kökenli eserlerin ülkemize iadesi
ile ilgili toplantı yapılacağının Kopenhag Büyükelçiliğimizce bildirilmesi üzerine,
toplantıya katılmak üzere 8-12 Ekim 2001 tarihlerinde Türk ve İslam Eserieri M ü z e
si M ü d ü r ü Dr. Nazan Ölçer ile Anıdar ve Müzeler Genel M ü d ü r i ü ğ ü arkeologu Nur
han Turan görevlendirilmiştir.
11 Ekim 2001 tarihinde üavid's Samling'in avukatiık bürosunda yapılan t o p l a n
tıya Dr. Nazan Ölçer, Cemal Erbay, David's Sämling Yönetim Kurulu Başkanı Eric
Hoffmeyer, Yönetim Kurulu üyesi ve kültür danışmanı Peder Mortensen ve avukat
tan Hjejle, Gersted & Mogensen firmasından Aage Spang-Hanssen katilmışlardır. D i
yarbakır'dan çalınan Selçuklu bronz sfenks figürini, Cizre Ulu Camii kapı tokmağı,
Seyyid M a h m u t Hayranı sandukası ve Nuruosmaniye
Kütüphanesi'nde
bulunan
Kur'an-ı Kerim'e ait iki sayfa ile ilgili bilgiler ve yayınlardan oluşan dosyalar müze
yetkililerine verilmiştir.
Toplantida, iade girişiminde b u l u n d u ğ u m u z eserierin tarih sırasına göre yayım
landıktan yerier, envanter bilgileri, iade taleplerimizi ile ilgili bilgileri içeren bir sunuş
yapılarak eserierin ülkemize aidiyeti hakkında bilimsel veriler ortaya konmuştur. İ a
de talebinde b u l u n d u ğ u m u z eserierin dışında David's Sämling Koleksiyonu'na 1999
yılında giren, Akkoyunlu Uzun Hasan'a ithaf edilmiş bir metre yüksekliğindeki bir
şamdan konusunda yetkililerin dikkati çekilmiştir.
1978 yılında Profesör Ülker Erginsoy'un makalesinde yayımlanan şamdan, A n
kara Hacı Bayram Veli Türbesi'ne aittir.' 1994 yılında Sotheby's'te satişa çıkanlan
şamdan müzayededen çekilmiştir. Yapılan araştirmalarda Hacı Bayram Veli Türbesi'nde esere ait envanter bilgisi bulunamamış ve herhangi bir belgeye rastianmamıştir. Ancak zamanında vakıf eserieri üzerindeki yazının, eserin aidiyeti konusunda en
somut belge sayılacağı belirienmiştir. İkili görüşmeler sonucunda eserin İngiliz yasalanna göre Hacı Bayram Veli Türbesi'ne kaydedildiğine ilişkin kanıt gerektiği belir
tilmiştir. Söz konusu şamdan müzayededen çekilmiş ve Sotheby's firması tarafından
sahibine iade edilmiştir. Yapılan girişimlere rağmen eserin sahibi olan şahıs, şamda
nı ülkemize iade etmeyi kabul etmemiştir. Söz konusu şamdanın daha sonra David's
Sämling tarafından satin alındığı anlaşılmıştir.
Toplantida eserierin bize aidiyetinin bilgi ve belgelerie ispat edilmesinin yanı s ı
ra bir müze veya koleksiyonun kökeni bilinmeyen çalmti bir eseri almasının ulusla
rarası ahlaka uygun olmadığı vurgulanmıştir. Aynca Türkiye ile Danimarka arasında
imzalanan Kültür İşbiriiği İle İlgili Memorandum'dar\ söz edilmiş ve komite yetkili
leri bundan haberdar olmadıklannı belirtmişlerdir.
Komite Başkanı E. Hoffmeyer, Türk elçilerinin daima koleksiyona davet edildiğini,
geçmişte yapılanlan şu ana uygulamanın pek makul olmayacağını, tabii ki uzlaşmaya
varmak istediklerini, ancak geçmişten bugüne atianamayacağını, yirmi beş yıldır k o m i
te üyeliği yaptiğmı, çalıntı eser satın almak istemediklerini, eserierin alımı söz konusu
olduğunda, daima bir tartişma olduğunu ve bazen eserieri almadan geri göndermeyi
düşündüklerini, eserierin nasıl geldiğinin önemli olduğunu belirtmiştir.
^
^
ı ,-, „ .
,,
, ^
' U. Ergınsoy, islam Maden
Gelişıvesi, 1978.
Sanatının
73
Kültür Bakanlığı Temsilcisi Dr. Ölçer bazı konulan ispat etmeye gerek bile olma
dığını, her şeyin açık olduğunu, sonradan problem olacağını düşünerek İran k ö k e n
li eserleri müzesine satın almak istemediğini, b u n u n bir ahlak kaygısı olduğunu be
lirtmiştir. Dışişleri Bakanlığımız temsilcisi ise iyi niyetli alıcının gelen eserin kökenini
araştırması gerektiğine değinerek, koleksiyonun bu eserleri karmakanşık almadığını,
belli bölgelerden gelen eserleri özellikle seçtiğini ifade etmiştir.
Koleksiyon yetkililerinin bugüne kadar bu şekilde bilgilendirilmedikleri ve söz k o
nusu eserlerin ülkemize aidiyeti ile ilgili önemli belgelerin variiğı hususunda bir fikir
leri olmadığı toplanti sonunda anlaşılmıştir. Toplanti sonucunda mütevelli heyeti üye
leri David Koleksiyonu'nun iyi niyetli olduğunu, yeni malzemelerin, tarafımızdan g ü n
deme getirilen yeni iddialann araştinlacağını, bizi dinlediklerini ve s unduğ umu z belge
lerin inceleneceğini belirtmişlerdir. Bakanlığımızca ikili görüşmelere devam edilecektir.
SEYYİD A/lAHIVlUT HAYRANİ TÜRBESİ'NE AİT SANDUKA
Konya ili, Akşehir ilçesinde bulunan ve Taşınmaz Kültür ve Tabiat Variıklannı
Koruma Yüksek K u r u l u ' n u n 15 Kasım 1985 g ü n ve 1569 sayılı karan ile tescil edil
miş bulunan Seyyid M a h m u t Hayranı Türbesi, Selçuklu dönemine aittir. Türbeye ait,
Türk tahta işçiliğinin ve oyma sanatinm en güzel örneklerinden olan sanduka m e zariardan birinin Kopenhag'da David's Sämling Koleksiyonu'nda b u l u n d u ğ u öğrenil
miştir. Şu anda yerinde sadece, tahta ile yapılmış, dört adet sanduka mezar b u l u n
maktadır. A n a d o l u - B a ğ d a t demiryollan Genel M ü d ü r ü H ü g n e n ' i n Konya'da oturan
Alman konsolosunun teşviki ile memurianndan Efkaryan isimli bir şahsı kullanarak
sandukalan çaldırttiğı ve Almanya'ya götürürken yakalandığı bilinmektedir. Ceviz
ağacından yapılmış üç sanduka ve üçgen çatilı tabutiardan ikisi İstanbul Türk ve İ s
lam Eserieri Müzesi'ne verilmiş, ancak birisi bulunamamıştir.2
Türk ve İslam Eserieri Müzesi M ü d ü r ü Dr. Nazan Ölçer'in yaptiğı araştirmaya g ö
re, Konya Akşehir'de ölen Seyyid M a h m u t Hayranî'nin Türbesi'ndeki üç sanduka ve
üç tabuttan birinin çalındığına ait belge, 29 Kanun-u evvel 326 (11 Ocak 1911) t a
rihini taşımakta ve tabutiardan birinin dört yıl evvel, yani 1907 yılında çalındığından
bahsedilmektedir. Bununla ilgili yazı Konya Evkaf M ü d ü r ü Mehmed Reşad tarafın
dan M ü z e - i H ü m â y û n Müdüriyeti'ne yazılmıştır. Sandukalar ve tabutiar, bu yazı üze
rine önce Konya'da Evkaf Müdüriyeti'ne, daha sonra Çinili Köşk'e oradan da Türk ve
İslam Eserieri Müzesi'ne getirilmiştir. Halen İstanbul Türk ve İslam Eserieri M ü z e si'nde koruma altinda bulunan sandukalardan birisi (191 envanter numaralı), Seyyid
M a h m u t Hayranî'nin kardeşi Necmeddin Ahmed'in ceviz sandukasıdır. Sanduka'nm
baş tarafındaki alt ve üst çerçevelerde birer satiriık, ayak tarafında da dört satiriık y a zı bulunmaktadır. Bu sandukanın üstünde tabut kısmı bulunmaktadır. Tabutun baş,
2 i. H. Konyalı, Nasrettin Hoea'nın Şehri
Akşehir Tarihi Turistik Kılavuz,
3 i.i H. Konyalı, a.g.e. 1945.
74
1945.
sağ, sol yanlannda sülüs yazılar mevcuttur, ayak tarafında sandukayı yapan sanatkâr
Meccar Halilzade Rüstem'in imzası bulunmaktadır.^
Mükemmel bir işçilikle yapılmış olan (193 envanter numaralı) sanduka, Seyyid
M a h m u t Hayranî'ye ait sandukadır. Sandukanın baş yüzünde, sağ yanında ve sol ya
nında Selçuklu dönemi sülüsüyle yazılmış yazılar mevcuttur. Bu sandukanın tabut
kısmı iyi korunmuş durumdadır. Sandukanın üzerinde yer alan tabutun bütün y ü z
lerinde yazılar mevcuttur.^
M ü z e n i n 194 envanter numaralı sandukası, yapılış tarzı ve malzemesi itibarıyla
diğer sandukalarla benzer özelliktedir. Boyu 1.98 m., eni 69 cm., yüksekliği 76 cm.
dir. Sandukanın baş tarafında, çiçekli kabartma zemin üzerine iki satır yazı, sağ ve
sol yüzünde iki satır yazı bulunmaktadır. Ayak tarafında zengin işlemeli zemin üze
rinde bir yazı vardır. Yazıya göre bu sanduka Seyyid M a h m u t Hayranî'nin oğlu Sey
yid Ali'ye aittir, ancak ölüm tarihi bulunmamaktadır. Sandukanın üstündeki tabut
kısmı yukanda bahsedildiği gibi bulunamamıştır^ (Resim: 50).
Söz konusu tabutun David's Sämling koleksiyonunda olduğunu 1990 yılında
yayınlanan katalogdan öğrenmiş bulunmaktayız. Katalogda sandukanın, Akşehir'de
ki Seyyid M a h m u t Hayranı Türbesi'ne ait üç sandukadan biri olduğu, sandukalann
1900 yıllannda kaybolduğu, ikisi ve koleksiyonda bulunan 26/1976 envanter n u m a
ralı tabutun alt kısmının Birinci Dünya Savaşı sırasında ortaya çıktığı ve halen Türk
ve İslam Eserleri Müzesi'nde olduğu belirtilmiştir. Koleksiyondaki tabutun, Seyyid
M a h m u t Hayranî'nin büyük oğlu Seyyid Ali İbn Muhammed'e ait olduğu ve Seyyid
Ali'nin 1340 yıllannda öldüğü, stil olarak birbirine benzeyen üç sandukanın da bu
dönemde yapılmış olabileceği ifade edilmiştir. Ahşap tabut üzerinde asma, lotusyapraklarıyla uyumlu bir dekorasyon arasında sülüs yazısıyla yazılmış dinî cümlelere yer
verdiği ve cümlelerden birinin "Mezar cennetin bahçesidir" olduğu belirtilmiştir.
SELÇUKLU BRONZ SFENKS EİGÜRİNİ
Selçuklu emirleri yapılarını tabiatüstü kuvvetlere karşı korumak amacıyla,
0"
bozkır kültüründen arta kalan bir alışkanlıkla sanatçılarına sihirli ve tıl
sımlı olduklanna inandıkları figürler yaptırmışlardır. Bunlar arasında
en çok görülen ve tabiatüstü bir yaratık olan kadın başlı sfenks, Türk
ler arasında ilk devirlerden beri ressam ve heykeltıraşlarca işlenmiş,
Pazırık gibi en eski Türk kurganlarından çıkan eserler arasında bu f i
gürün örnekleri görülmüştür. Aynca Saka ve Hunlardan sonra
bozkır kültüründe gelişen Kırgız sanatında ve Göktürkler, Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklular gibi büyük Türk imparator
luktan sanatında çok tanınan bir figür olmuştur. Selçuklu sana
tında sanatkârlann bu figürleri seramik ve maden üzerine işledikleri
bilinmektedir.'
Diyarbakır Müzesi'nde 23 Aralık 1979 Pazar g ü n ü saat 08.30'da k i m l i
ği meçhul silahlı kişiler müzeye girerek bir soygun gerçekleştirmişlerdir. Ça
lman birçok eser arasında, Mardin'in Zerik ilçesinde Tilbisim köyündeki bir
Artuklu mezannda ele geçirilmiş ve Diyarbakır Müzesi'ne getirilerek 627 e n
vanter numarasıyla kaydedilmiş bronz sfenks figürini de bulunmaktadır (Re
sim: 51). Artuklulara ait ve koruyucu özelliği olduğu düşünülen sfenksin
yüksekliği yaklaşık 10-13 cm. uzunluğu 10 cm.'dir. Sfenks ay yüzlü, badem
gözlü, ince kaşlı, yuvarlak dolgun yanaklı, ufak ağızlı olarak betimlenmiştir,
ortadan aynk ve başının iki yanından sarkan uzun örgülü saçlara sahiptir. Ese
rin başında neyi simgelediği bilinmeyen üç dilimli bir taç bulunmaktadır.
Başka bir örneği olmayan ve Selçuklu sanatının karakteristik y ü z
5 1 . Selçuklu Bronz Sfenks
Figürini
hatlannı taşıyan bu eserin kanatlan iki yandan kulak hizasına kadar
yükselerek ejder başı biçiminde, k u y r u ğ u "s" harfi gibi kıvnlarak ağzı açık
bir ejder figürü ile sonuçlanır. Söz konusu eserin fonksiyonu bilinmemektedir.
Profesör Nejat Diyarbekirli, duruşundan, karnında b u l u n a n bir santim çapındaki
yuvarlak bir delikten bu sfenksin daha büyük başka bir eserin üstüne eklenmek
üzere yapıldığını ve bir çadmn orta direğinin ucuna koruyucu olarak takıldığını
düşünmektedir.2
Profesör Şerare Yetkin, eserin dekoratif amaçlı olarak bir çeşmede kullanılmış
olabileceğini fakat mezarlıkta bulunmuş olması nedeniyle kap veya k u t u şeklinde bir
buhurdanlığın kapağını süsleyen bir parça olabileceği şeklinde görüş belirtmektedir.^
Profesör Ülker Erginsoy sfenks-ejder kompozisyonunun güneş-ay veya aydınlıkkaranlık sembolü olarak kullanıldığını belirterek, eserin bir çadır tepeliği olabileceği
görüşünü ileri sürmüştür.^
' N. Diyarbekirli, Türk Kültürü,
1968.
2 N. Diyarbekirli, a.g.c. 1968.
3 Ş. Yetkin, Türk Kültürü,
1964.
^ Ü. Erginsoy, İslam Maden
Gelişmesi, 1978.
76
Sanatının
Bir çadır tepeliği olamayacak kadar küçük olan bu eserin Profesör Yetkin'in be
lirttiği gibi buhurdanlık kapağı olarak yapıldığı düşünülmektedir.
CİZRE ULU CAMİİ KAPİ TOKMAĞI
Cizre Uiu Camii kapısmda mevcut bulunan iki adet kapı tokmağmdan birinin
Aralık 1969'da çalınması üzerine, 20 Nisan 1974 tarihinde d i
ğer kapı tokmağı ve çalman tokmağa ait arslan başı Mar
din Müzesi'ne teslim edilmiştir. Eserler güvenliğin yeterli
olmaması yüzünden 26 Nisan 1976 tarihinde İstanbul
Türk ve İslam Eserleri Müzesi M ü d ü r l ü ğ ü ' n e gönderilmiş
ve envantere geçirilmiştir.
Cizre ilçesinde, Artukoğullan devrine ait Ulu
Camii'nin mihrabı karşısında, arabesk motifli, ma
denî plaka ve dövme çivilerle kaplanmış ahşap ka
pı kanatlan üzerinde yer alan kapı tokmaklan yaklaşık
24x28 cm. ebadmdadır (Resim: 52). Başlan sağa ve sola d ö
nük, ön ayaklarıyla biri diğerine bağlı iki ejder figürünü
ihtiva etmektedir. Ejderierin belinde birer d ü ğ ü m ve
kuyruklannda da birer doğan (veya kartal) başı b u
lunmaktadır. Her iki ejderin göğüsleri hizasında, kap
lan başına benzeyen bir hayvan başı bulunmaktadır. E j derier kulaklı olup açık ağızlanyla kanatlannı ısırmaktadır.
Asya kültürierinde yer alan ve kökeninin Orta Asya olduğu
düşünülen ejder (dragon) m o t i f i . Uzak D o ğ u ' d a Çin, Yakın Doğu'da Sümer sanatına girmiş, Sasani, Hunlar ve Iskitlerde, Orta
çağ Türk devlerierinde, çeşirii örnekleriyle, uzun ömür, şifa, saadet, b o l
luk, bereket, kötü ruhlardan ve düşmanlardan koruyucu bir inanç sembolü o l
muştur. On iki hayvanlı Türk takviminde de yer alan ejder motifleri, Türkle
rin İslamiyet'i kabul etmelerinden sonra da özelliğini kaybetmemiş, doğal ve
stilize edilmiş olarak taşa, çiniye, kumaşa, halıya ve başka malzemelere iş
lenmiş ve süsleme m o t i f i olarak kullanılmıştir. Orta Asya Türk sanatindan
Hint ve İran sanatina. Büyük Selçuklular yolu ile de Anadolu Selçuklu sanatina g i
52. Cizre Ulu Camii Kapı Tokmağı
ren ejder m o t i f i , Abbasî ve Bizans sanatında da görülmekte, dolayısıyla Türk sana
tindan İslam ve Hıristiyan sanatina giren unsuriar arasında yer almaktadır.'
Selçuklu Sultanı 1. Alaeddin Keykubad, Konya'yı, 1221 yılında geniş bir sur ile
çevirmiş ve sur duvariannı aslan, kanatiı melek, fil, gergedan gibi fîgüriü eserierie
süslemiştir. Kale kapılan üzerinde de çift başlı kartallar ve ejderier yer almıştir. Şehri
kötü ruhlardan korumak ve şehir sakinlerine sağlık ve mutluluk aşılamak inancıyla
yerieştirildiği düşünülen bu figürierin benzer örneklerine birçok yerde rastianmakta,
kervansaraylar, dâr-üş-şifâ'lar ve türbeler üzerinde de görülmektedir.^
Cizre Ulu Camii kapı tokmaklanndaki ejder figürieri Selçuklu Artukoğlu devrin
de Selçuklu sanat eserierinde, birer anlam taşıyan hayvan figürieri arasında sık k u l
lanılan örneklerdendir.3
1 IVl. Önder, "Selçuklu Ejderi", T.T.O.K.
Belleteni, 1966: 2-4.
2 M. Önder, a.g.e. 1966.
3 M. Önder, a.g.e. 1966.
NURUOSİVIANİYE KÜTÜPHAINESİ'MDEM
ÇALIMAN KUR'AN YAPRAKLARI
ÖZEL BİR KOLEKSİYONERE SATILMAK İSTENEN KUR'AN YAPRAĞI
Amerika Birleşik Devletleri'nin Houston kentinde yaşayan bir tarihî eser koleksiyoneri olan Abolala Saudavar, Houston Başkonsolosluğumuza 6 Kasım 1990 t a r i h i n
de bir mektup göndermiş ve mektupta, kendisine Londralı bir aracı tarafından satın
alması için teklif edilen Kur'an-ı Kerim sayfalannın İstanbul Nuruosmaniye K ü t ü p hanesi'nde bulunan el yazması bir Kur'an-ı Kerim'den yırtılarak çalınmış olduğunu
ihbar etmiştir.
Duyarlı bir koleksiyoner olan Abolala Soudavar tarafından temin edilen f o t o k o
piler, İstanbul Nuruosmaniye Kütüphanesi uzmanlarınca incelenmiştir. Yapılan ince
leme sonucunda, bu yapıtın kütüphaneye (27 envanter numaralı) kayıtlı Kur'an-ı Kerim'e ait sayfalar olduğu saptanmıştır.
Uzmanların raporuna göre, Nuruosmaniye Kütüphanesi'nin Devr-i Hamidi Kataloğu'nda (26 ve 27 numaralı) kayıtlı Kur'an ciltleri aynı eserin iki cildi olarak bir ara
da vasıflandırılmıştır.
26: Mushaf-ı Şerif (IVlin Sureti'l-Bakara İla Sureti'1-Kehf)
27: IVlushaf-ı Şerif (Min Sureti'l Kehf ila Ahiri'I Kur'anil Azim)
Her iki cilt ceylan derisi üzerine kûfî hatla Arapça yazılmış, tezhipli, sayfalan a l
tın çerçevelidir ve yatay olarak okunmaktadır.
Bu eserlerden 26 envanter numaralı olanı kütüphane kayıtlanna göre 1950 t a
rihinden
önce kayıp olarak görülmektedir. Bu Kur'an-ı Kerim'in Amerika Birieşik
Devletleri Baltimore'da bulunan Eisenhower Kütüphanesi'nde olduğu Washington
Büyükelçiliğimizce tespit edilmiş, yapılan görüşmeler sonucu 2000 yılında ülkemize
iadesi sağlanmıştır.
27 envanter numaralı olan Kur'an-ı Kerim'in incelenmesi sonucunda toplam a l t
mış iki yaprağının eksik olduğu anlaşılmıştır. Yapılan araştırmalardan kayıp sayfalar
dan bir tanesinin 1976'da Londra'da sergilendiği. Martin Lingse tarafından hazırianan ve Worid o f İslam Festival Trust tarafından yayınlanan, The Quranic Art of Cal
ligraphy and Illumination
adlı katalogda üç numarada yer aldığı tespit edilmiştir.
İNGİLTERE'DE SOTHEBY'S'İN ELİNDE BULUNAN
KUR'AN YAPRAKLARI
11 Ekim 1991 tarihinde Sotheby's tarafından Londra'da düzenlenecek olan b i r
müzayedede söz konusu kitabın bir yaprağının satışa çıkacağı Süleymaniye K ü t ü p
hanesi M ü d ü r i ü ğ ü ' n e telefonla ihbar edilmiştir. İhbar, ceylan derisi Kur'anlar ü z e
rine yaptiğı araştirmalaria tanınan ve Kültür B a k a n l ı ğ ı ' n m izniyle söz konusu
Kur'an üzerinde de incelemeler yapmış olan Fransız araştirmacı François Déroche
tarafından yapılmıştır.
78
Kayıp olan Kur'an yapraklarından birinin satışa çıkacağı müzayedenin katalogu
temin edilerek eser, katalog sayfasında tespit edilmiş ve Dışişleri Bakanlığı aracılığıy
la satışı durdurulmuştur. Eserimize ait sayfaların bulunabilmesi amacıyla yurtiçinde
ve yurtdışında gerekli duyurular yapılmış ve Interpol Bülteni'nde yayınlanması sağ
lanmıştır.
Londra Büyükelçiğilimizden alman bilgiye göre, Sotheby's yetkilileri söz konusu
sayfanın Nuruosmaniye Kütüphanesi'nde bulunan bir Kur'an'm parçasını teşkil e t t i
ğini kabul etmişler, ancak bununla beraber konu açıklığa kavuşana kadar koleksiyonlannda muhafaza etmek istediklerini ifade etmişlerdir.
DANİMARKA DAVID'S KOLEKSİYONU'NDA BULUNAN
KUR'AN YAPRAKLARI
Kopenhag Ulusal IVlüzesi'nin 1996 yılında gerçekleştirdiği İslam Sergisi'nin, Sul
tan Shall and Great Mughal: The History and Culture of the Islamic World adlı
katalogunun y ü z kırk birinci sayfasında David's Koleksiyonu'na ait olduğu belirienen
iki Kur'an-ı Kerim yaprağının fotoğrafı yayınlanmıştır. Söz konusu yaprakların N u r u
osmaniye Kütüphanesi koleksiyonunda 27 numarayla kayıtlı Kur'an-ı Kerim'e ait o l
duğu
saptanmıştır
(Resim:
53). İki
adet yaprağın
iadesi
konusu
David's
Koleksiyonu'ndaki eserierin iadesine ilişkin görüşmelerde gündeme getirilmektedir.
NEW YORK METROPOLITAN MÜZESİ'NDE BULUNAN
KUR'AN YAPRAKLARI
Söz konusu Kur'an-ı Kerim'e ait iki yaprağın New York IVletropolitan Müzesi'nin
İslam Eserieri B ö l ü m ü ' n d e sergilendiği 8 Şubat 1997 tarihinde New York Başkonso
losluğumuzca tespit edilmiştir. Söz konusu Kur'an yapraklannm ülkemize iadesinin
sağlanabilmesi için anılan müze yetkilileri ile ikili görüşmelerin başlatilması hususun
daki görüşümüz Dışişleri Bakanlığı'na bildirilmiştir.
İNGİLTEREDE OLİVER HOARE VE KHALİLİ
KOLEKSİYONU'NDA BULUNAN KUR'AN YAPRAKLARI
İçişleri Bakanlığı İnterpol Daire Başkanlığı tarafından Amerika Birieşik Devletieri
İnterpolü aracılığı ile bir araştirma yapılmış, bu araştirma sonucunda, Metropolitan
Müzesi'nde sergilenen yapraklann sahibi olan şahsın, bu yaprakları Londra'da İslamî
eser saticilığı yapan Oliver Hoare isimli şahıstan satin aldığı ve adı geçen saticıda ay
nı Kur'an'm yapraklarından daha pek çok adet olduğu tespit edilmiştir.
New York'ta Metropolitan Müzesi ve Londra'da Oliver Uoare isimli şahısta b u l u
nan Kur'an yapraklarımızın iadesi için gerekli diplomatik girişimlerde bulunulması
Dışişleri Bakanlığı'ndan "Ceza İşlerinde Adlî Yardımlaşma Avrupa Sözleşmesi" çerçe
vesinde, bir istinabe talebinin hazırianması da Adalet Bakanlığı'ndan istenmiştir.
1999 yılında Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla Kültür Bakanlığı'na intikal eden b i l
gilerden; söz konusu Kur'an-ı Kerim'in beş yaprağının Londra'da bulunan Khalili Koleksiyonu'nda olduğu anlaşılmış ve yapraklardan biri koleksiyonun katalogunda tes-
Sa
53. Nuruosmaniye Kütüphanesi'nden
Çalman Kur'an Yaprağı
pit edilmiştir. Söz ]<onusu l<ole]<siyonun satıibi David Nasser Khalili isimli şahsm
Amerika Birleşik Devletleri'nin çeşitli kentlerinde açacağı sergi ile ilgili olarak, kolek
siyon yetkililerinin Amerika'daki temsilciliklerimizle irtibata geçmiş olması dolayısıy
la Dışişleri Bakanlığı'ndan söz konusu yaprakların iadesi için girişimde bulunulması
istenmiştir. Halen görüşmeler sürmektedir.
Kur'an yapraklanmızın bulunabilmesi amacıyla yapılan çalışmalara ilişkin geli
nen son aşamada söz konusu yapraklann, bir adedinin 1991 yılında Londra'da Sot
heby's Müzayede Evi tarafından satışa çıkanidığı tespit edilmiş ve satışı durdurul
muştur. İki tanesinin Danimarka'da David's Koleksiyonu'nda olduğu saptanmıştır. Bu
konu aynı müzede bulunan eserlerimizin iadesi konusu ile birlikte değerlendirilmek
tedir. İki yaprak, New York Metropolitan Müzesi'nde sergilenmiştir. M ü z e yetkilileri
nin sergiden sonra İsviçre'ye gönderildiğini ifade etmesi üzerine İsviçre makamlanna istinabe talebi dosyası sunulmuştur. İslamî eserier alıp satan Oliver Hoare isimli
şahısta bulunan çok sayıda Kur'an yaprağının iadesi ile ilgili istinabe talebi dosyası
İngiliz makamlanna sunulmuştur.
İngiltere'de ikamet etmekte olan David Nasser Khalili isimli şahsa ait Khalili Ko
leksiyonu'nda aynı Kur'an-ı Kerim'e ait beş yaprağın daha olduğu saptanmıştır. Ko
leksiyon yetkilileri ile iade konusunda görüşmeler devam etmektedir.
S o n u ç olarak, halen dünyanın çeşitli müze ve koleksiyonculanna dağılmış d u
rumda olan MS 9. yüzyıla ait son derece değerii Kur'an sayfalannm ülkemize iade
sinin sağlanması ve eksik olan Kur'an-ı Kerim'in tamamlaması için gerekli girişimler
sürdürülmekte olup bu çalışmalann devamı sağlanacaktır.
KOMYA BEYHEKİlVI CAİVIİİ IVlİHRABl
Konya ili, Selçuklu ilçesi, Beyhekim mahallesindeki 13. yüzyıla tarihlenen Beyhekim Camii'nin çini mozaikli mihrabı, 1907 yılında Dr. J. H. Loytved tarafından y a
sadışı yollarla yurtdışına götürülmüştür. 1900'lü yılların başında konsolos olarak
Konya'ya atanan ve Selçuklu sanatını iyi bilen Alman bilgini Loytved'in Konia,
Inschriften
der Seldschukischen
Bauen (Konya Selçuklu Eserlerinin Kitabeleri) adlı
bir kitabı 1907 yılında Berlin'de basılmıştır.
Loytved Konya'daki görevi sırasında Beyhekim Camii'nin çini mozaik mihrabı
üzerine de incelemeler yapmış ve Konya'daki pek çok Selçuklu eserinin yanı sıra m i h
rabı da parçalar halinde sökerek yasadışı yollarla Berlin'e nakletmiştir. 3x2 m. b o y u t
larındaki eser, on yıl süren restorasyon çalışmalan sonunda Pergamon Museum'un
İslam Eserleri B ö l ü m ü ' n d e sergilenmeye hazır hale getirilmiştir.
Beyhekim mahallesi m u h t a n n m başkanlığında mahalle sakinleri 18 Mart 1991
tarihinde yazdıklan dilekçe ile eserlerinin ait oldukları yere iade edilmesi amacıyla
Bakanlığımızdan istekte bulunmuşlardır. Konuya ilişkin bilgi ve belgelerin toplanma
sından sonra 1991 yılında eserin ülkemize iadesi amacıyla Dışişleri Bakanlığı'ndan
gerekli girişimlerin başlatılması istenmiştir. 23 Kasım 1991 tarihinde Dışişleri Bakan
lığı kanalıyla Federal Almanya Dışişleri'ne muhtıra verildiği öğrenilmiş, sonucun b i l
dirilmesi istenmiştir. Bir sonuç alınamaması üzerine 1996 yılında Alman heyeti ülke
mize davet edilmiş, ancak söz konusu davete bir cevap alınamamıştır.
Dışişleri Bakanlığı kanalıyla yetkili bir Alman heyetinin ülkemize daveti yinelenmiş
tir. Ancak Almanya'da bulunan eserlerimizin iadeleri amacıyla yapılan ikili görüşmeler
de hukukî zeminde anlaşmaya vanlmasmm zor olduğu, konunun siyasî boyutlannın da
göz önüne alınması gerektiği ve Alman tarafının anılan toplantılara süreklilik kazan
dırmak istemedikleri, hukukî platformda kendilerini haklı gördükleri anlaşılmıştır.
Alman tarafının Almanya'da bulunan eserierimizin iadesi ile ilgili konuya o l u m
lu bakmadığı, toplantı önerilerini kabul etmeye yanaşmadığı öğrenilmiştir. Konunun
1998 yılı sonbaharında yapılacak DNESCO Kültürel Variıklarm İadesi Komitesi'nin
10. D ö n e m Toplantisı'nda, Boğazköy Sfenksi'nin yanı sıra gündeme getirilmesi öne
rilmiştir. Ancak Almanya, 1970 UNESCO sözleşmesini onaylamamış olması nedeniy
le elindeki hiçbir eserimizi iade etmekle yükümlü olmadığını düşünmektedir. Ayrıca
UNESCO'nun ülkeler üzerinde etkili bir yaptinm gücü bulunmamaktadır.
Almanya'da bulunan kültürel variıklanmızm iadeleriyle ilgili olarak konunun h u
kuksal ve siyasal yönlerinin ele alınarak bir politika oluşturulması gerekmektedir.
MİHRABIN ÖZELLİKLERİ
Alâaddin Tepesi'nin batismdaki mahallede bulunan Beyhekim Camii, 13. yüzyıl
Selçuklu dönemine aittir. Yapı üzerinde herhangi bir kitabe bulunmamakla biriikte,
camiye adını veren Selçukluların ve Türklerin en büyük hekimlerinden birisi olan
Beyhekim'in Hz. M e v l â n â ' n m sevdiği insanlardan biri ve onun vefatina kadar d o k -
torluğunu yapmış olan Nahçıvanlı tabib Ekmelüddin olduğu söylenmektedir. M e v l â n â ' n m kendisine yazdığı mektuplan bulunmaktadır. Caminin cephesi kırmızımtırak
iri ve kesme taşlarla yapılmıştır. Kapı söveleri ile kapının sağında ve solundaki pen
cere çerçeveleri mermerdir. Caminin iç kapısı ile sağdaki türbe ve soldaki oda kapılannın yanlan bahann renklerini canlandıran Selçuklu çinileri ile süslü iken, b u g ü n
çoğu dökülmüştür. Sağdaki ve soldaki duvarlann yukansında eskiden bu kısımlan ör
ten kubbelerin dayanak noktalan olan kısımda Selçuklu çini ve tuğla işçiliğinin na
dir örnekleri yer almaktadır. Caminin ahşap işlemeli pencere ve kapı kanatlanndan
bir kısmı b u g ü n , Konya Müzesi'nde korunmaktadır. Odalardan birinde camiyi yaptı
ranın mezan bulunmaktadır. Mabet gibi, türbenin ve sandukanın da hiçbir yerinde
yapıldığı tarihi, yaptıranın adını ve ölüm yılını gösteren bir kitabe bulunamamıştır.
Mabedin ön kısmında bulunan tonoz kubbe ve kısa minare zelzelede yıkılmış ve ü s
tü kara damla örtülmüştür. Asıl yapı tek kubbeli olup çinicilik ve tuğla işçiliğinin en
güzel örneklerinden biri olan mihrap kısmı boş olarak durmaktadır.'
Selçuklu Devri mihraplannm en güzel örneklerinden biri olan ve Pergamon M u seum'da sergilenen bu mihrabın dışında firuze zemin üzerine koyu mor renkte lotus
ve palmerierden bir bordur, onun üstünde de mor renkte iki düz çini arasında aynı
renkte çinilerden kesilmiş palmet dolgulu bir bordur bulunmaktadır (Resim: 54). B u n
dan sonra mor çinilerden, k u f i yazı ile Bakara Suresi'nden Ayet-ül Kürsî yazılmıştır.
Çini mihrabın söveleri ve almlığındaki âyederin (Tövbe suresi, âyet 18, Bakara Suresi,
âyet 255, Ankebut Suresi, âyet 45) ve mihrap nişinde de bir hadisin yazılı olduğu belirrilmektedir.2
Ancak mihrap restore edilirken bazı kelimelerin ve harflerin yanlış yere k o n m u ş
olduğu bilinmektedir. Mihrabın köşe dolgulannda birer madalyondan çıkan, firuze
zemin üzerine mor renkte, çinilerden kıvnk dallar ve palmederie gelişen bitkisel bir
kompozisyon yerieştirilmiştir. Madalyonlann tam ortasında, firuze renkli, sekiz köşe
li, birer yıldız şeklinde, iri kabartmalar bulunmaktadır. Mihrap nişinin içindeki m u karnaslann her biri küçük, geometrik şekillerin yan yana alçı içine kakılmasıyla çe
şitli şekillerde doldurulmuştur. Mihrap nişinin iki tarafında köşe sütunlan vardır. Ka
ide ve başlıklardaki geometrik yıldız geçmeleri, mozaik tekniğiyle yerieştirilmiş s ü tunlann üzeri firuze ve mor çinilerie dilimli bir şekilde kaplanmıştır. Mihrap nişinin
içi çini üzerine firuze ve mor şeritlerden oluşan girift bir geometrik ağ örgüsü ile
kaplanmıştır. Buna çok benzeyen geometrik bir geçme örgüsü Konya Aksaray Sultan
Han'ın iç portalinde taş üstüne bulunmaktadır.^
' i. H. Konyalı, Abideleri ne Kitabeleri
Konya Tarihi, 1964: 333.
2 M. Önder, Mevlana Şehri Konya,
139.
54. Konya Beyhekim Camii Mihrabı
ile
1962:
3 Ş. Yetkin, Anadolu'da Türk Çini
Sanalının Gelişmesi, 1972: 105-106.
85
HACİ İBRAHİIVI VELİ
TÜRBESİ SAMDUKASI
Konya
Akşehir ilçesi, Alanyurt (Maruf) köyü. M ü l h a k Hacı İbrahim Veli T ü r -
besi'ne ait sandukalardan birinin Almanya'ya kaçmldığı vakıf mütevellisi Erkök A v cıoğlu'nun 3 Şubat 1995 tarihli dilekçesi ile bildirilmiştir.
Sandukanın dönemin Alman Konsolosu tarafından 1905 yıllannda yurtdışına
kaçmlarak Berlin'deki müzelerin birinde korunduğu İbrahim Hakkı Konyalı'nın Nasreddin Hoca'mn Şehri Akşehir
adlı eserinde bahsedilmektedir.
1995 yılında Dışişleri Bakanlığı'ndan eserin hangi müzede olduğunun araştmlması istenmiş ve Berlin Başkonsolosluğumuzca Prusya Kültür Varlıklan Vakfı'nda y a
pılan araştırmada, sandukanın Berlin D o ğ u Asya ve İslam Sanatlan Müzesi'nde o l
duğu, 1906 yılında deniz yoluyla İstanbul'dan getirilen eserler arasında b u l u n d u ğ u ,
kimliği bilinmeyen bir şahıs tarafından müzeye hediye edildiği ve çeşitli aralıklarla
eski D o ğ u Berlin'de sergilendiği anlaşılmıştır.
Başbakanlık Devlet Arşivleri, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı'nca yapılan incele
mede konu ile ilgili bir kayda rastlanmadığı bildirilmiştir.
Berlin'deki sandukaya ait fotoğraflann. Hacı İbrahim Veli Türbesi'ne ait sandu
ka olup olmadığı hususunda Akşehir Müzesi ve Vakıflar Genel M ü d ü r l ü ğ ü uzmanlannca yapılan incelemede Berlin'de bulunan sandukanın Akşehir, Hacı İbrahim Veli
55. Hacı İbrahim Veli Türbesi Sandukası
86
Türbesi'ne ait olduğu anlaşılmıştır. Bunun üzerine, 1996 -1997 yıllannda söz k o n u
su sandukanın ülkemize iadesi için gerekli girişimlerde bulunulması Dışişleri Bakan
lığımızdan istenmiştir.
Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla 1997 yılında sanduka hakkında Bonn Büyükelçili
ğimizce 30 Temmuz 1996 tarihinde Federal Dışişleri Bakanlığı nezdinde girişim ya
pılarak sandukanın iadesinin talep edildiği öğrenilmiştir.
Hacı İbrahim Veli Türbesi, Alanyurt köyünde etrafı duvarla çevrili bir avlunun or
tasında bulunmaktadır. D ü z g ü n kesme taşlardan yapılan türbenin üst örtüsü Türk
üçgenleriyle geçişi sağlayan kubbe ile örtülüdür. Türbenin iç kısmının yüzeyi sıva ile
kaplıdır. Doğuya açılan stalaktitli taç kapısının üstünde sülüsle yazılmış kitabesi b u
lunmaktadır. Kitabeye göre türbe Hicrî 771, Milâdî 1360 tarihinde vakfiyesinin t a n
ziminden beş.sene önce Hacı İbrahim'in emriyle yapılmıştır.
Türbenin güney, kuzey ve batısında birer penceresi vardır. Çift kanatlı kapısı, ah
şap işçiliğinin güzel bir örneğidir. Kapının sağ ve sol kanadında, 'Allah bütün kapı
lan açar' yazılıdır. Türbede üç yatır bulunmaktadır. Bunlardan
ağaç oymacılığı
açısından bir sanat eseri olan Hacı İbrahim Veli'ye ait sanduka. Alman Konsolosu t a
rafından Savaş K ö y ü ' n d e n (Bremen) iki kişiye çaldırtılmıştır.
Eserin dönemin Anadolu-Bağdat Demiryollan Genel M ü d ü r ü ' n ü n yardımlarıyla
1905 yılında Almanya'ya kaçmldığı bilinmektedir. Türbede halen kitabesiz ve sade
ahşaptan yapılmış iki sanduka bulunmaktadır. Türbede mevcut bulunan sandukalann yapıya ait olmadığı, orijinalleri çalındıktan sonra bunlann türbeye konduğu b i
linmektedir' (Resim: 55).
2. DAVA V E GÖRÜŞMELER Y O L U Y L A
İADESİ SAĞLAMAN ESERLERİMİZ
Arkeo
< Eser er
BROMZ MEYKEL
Amerika Birieşik D evi eti eri'n d e ülkemizi temsil eden avukatlanmızdan 27 Nisan
1998 tarihinde alman bir yazıda, İngiliz makamlannca bronz bir Dionysos Heykeli'nin ele geçirildiği ve bunun büyük bir olasılıkla ülkemizden kaçınlmış olduğu b e
lirtilmektedir. Yapılan araştırma sonucunda, söz konusu heykelin Antalya Elmalı'dan
kaçınlan ve Amerika'dan dava yoluyla iadelerini sağladığımız Elmalı Sikkeleri'nin
yurtdışına pazarlanması olayında adı geçen ve uyuşturucu kaçakçılığı suçundan d o
layı İngiltere'de t u t u k l u bulunan Edip Telli'nin kontrolünde bulunduğu İçişleri Ba
kanlığı tarafından bildirilmiştir.
Telli davasında görevli resmi memur İngiltere Yüksek Mahkemesi'nce İsviçre'de
yakalanan heykeli almakla görevlendirilmiş, İsviçre makamlannm heykeli, çalındığı
ülkeye iade edilmesi şartı ile, görevli şahsa teslim ettiği öğrenilmiştir.
Edip Telli'nin bir yakınının İngiltere Metropolitan Polis Servisi tarafından alınan
ifadesinde, 1993 yılında Türkiye'de satışa çıkanlan bu heykeli Edip Telli ve arkadaşlannm ortaklaşa satın aldığı öğrenilmiştir.
Anadolu Medeniyetleri, Antalya, İzmir ve Efes M ü z e Müdüriüklerinin raporiannda söz konusu eserin büyük bir olasılıkla Anadolu kökenli olduğu ve kaçak kazıda
bulunup, ülkemizden yurtdışına kaçmldığı görüşüne yer verilmiştir. İçişleri, Dışişleri
ve Adalet Bakanlıklanmızdan heykelin iadesi için gerekli girişimlerde bulunulması is
tenmiştir.
İngiliz polisince hazırianan ifade tutanaklannda adı geçen ve ülkemizde çok sa
yıda eski eser kaçakçılığına adlan kansan şahıslann suç dökümleri İçişleri Bakanlığı'ndan alınarak Londra Büyükelçiliğimize gönderilmiştir. Yine aynı şahıslann heyke
li yurtdışına çıkarmalan ile ilgili olarak. Adalet Bakanlığımızca Kadıköy Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulmuş, gerekli yasal soruşturma başlatilmış ve eserin
ülkemize iadesi ile ilgili olarak Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nın istinabe talebi 21
Ocak 2000 tarihinde ilgili ülke makamlanna gönderilmiştir.
Sara Elizabeth Dayman isimli İngiliz vatandaşının söz konusu bronz heykel ü z e
rinde hak iddia ettiği, avukatından alman bilgiye göre S. E. Dayman'm heykelin t a
sarruf yetkisinin Nevzat Telliağaoğlu ile arasındaki borç ilişkisi çerçevesinde kendisi
ne devredilmesi amacıyla mahkemeye başvurduğu ve Scotiand Yard Örgütlü Suçlar
Sanat ve Antika Birimi yetkilisinin ise Dayman'm açtiğı davaya ülkemizin bir İngiliz
avukat aracılığıyla katilmasmm yararii olacağı Londra Büyükelçiliğimiz tarafından
bildirilmiştir.
90
Söz konusu heykelin ülkemize iadesi açısmdan oldukça
önemli olan duruşmada, Büyükelçiliğimizce önerilen Lane and
Partners avukatlık şirketinden Sophie Pyree'nin ülkemizi t e m
sil etmesi uygun görülmüş ve davada delil olarak ileri sürülecek
bilgi ve belgeler gönderilmişrir. British Museum'da korunan söz
konusu heykelin mülkiyet davası ile ilgili son duruşma 16 Ekim
2002 tarihinde yapılmış ve mahkeme taraflar arasında
vanlan uzlaşma çerçevesinde heykelin ülkemize iade
sine karar vermiştir. Londra
Anadolu
Medeniyetleri
Büyükelçiliği'mizden,
Müzesi
Müdüriüğü'ne
ulaşmasına kadar geçecik süre için Başak Sigorta
tarafından nakliyat sigortası teminatı verilen heykel,
23 Kasım 2002 tarihinde Londra Büyükelçiliğimizden, tes
lim alınarak aynı gün ülkemize getirilmiştir. Bronz heykel
Anadolu Medeniyerieri Müzesi'nde koruma altına alınmıştır.
HEYKELİM ÖZELLİKLERİ
Söz konusu heykelin. Burdur ili, Gölhisar ilçesine bağlı
İbecik köyünde bulunan antik Boubon kenrine ait heykelle
re benzediği tespit edilmiştir. Söz konusu heykellerin bazılan n m yurtdışına kaçmldığı bilinmektedir.
Heykelin ülkemize aidiyeti ile ilgili bilimsel rapor hazır
lanması
amacıyla
Dil, Tarih ve
Coğrafya
Fakültesi'nden
Profesör Cevdet Bayburriuoğlu ve Profesör Coşkun Özgünel,
Selçuk Llniversitesi'nden Profesör Ramazan Özgan, Akdeniz
Üniversitesi'nden Profesör Fahri İşık ile İstanbul Llniversite
si'nden Profesör Haluk Abbasoğlu'ndan oluşan bir komisyon k u
rulmuş ve yapılan inceleme sonucunda eserin büyük bir olasılık
la Anadolu kökenli olabileceği sonucuna vanimıştır.
Profesör Coşkun Özgünel'e göre ayakta, çıplak olarak b e t i m
lenmiş ve sağ kolu kınk olan erkek heykelinin başı üzerinde taşı
dığı ü z ü m salkımlannı içeren saç bandı ile karakterize edilmesine
Dionysos ikonografisinde rastiandığı, Tann'nın idealize edilmiş v ü
cudunun ağıriığmı sağ bacağın taşıdığı, sol bacağın geriye doğru
*
kilmiş ve ayağın tümüyle zemine basması bakımından eserin PolykL
itos'un Diskophoros adlı eserine yakınlık gösterdiği, sağ bacak t a
şıyıcı olmakla biriikte vücut ağıriığmın bir kısmının sol bacağa
aktaniması nedeniyle Polykleitos'un diğer bazı eserierindeki g i
bi güçlü olmadığı, v ü c u d u n sağ tarafa, dışa doğru itilmesinin de
Polykleitos'un eserierinde güçlü bir biçimde hissedilmediği ve
heykelin kontraposttaki daha yumuşak eğilim ve vücudun şekillendi
rilişi bakımından daha erken Roma dönemindeki kopyası olan IVliletopolis Apollon'u ile kıyaslanabileceği belirtilmiştir (Resim: 56-57).
Profesör Özgünel, bronz Dionysos Heykeli'ne cepheden bakıldı
ğında, gırtlak çukurundan başlayarak hançer kemiğinin ucundaki ü ç genimsi alana kadar devam eden orta çizginin hafif bir kesintiye uğra
dıktan sonra bu alanı geçip göbek çukuruna kadar devam ettiğini, g ö v
deyi üst bölümünde boylamasına ikiye bölen orta çizginin (aiba linea)
Polykleitos'un eserlerindeki kadar keskin olmadığını, bu bakımdan Boubon Sebasteion'undan çıkarılmış Valerianus torsosu ile kıyaslanabileceği ve genel de
tay özelliklerinin Boubon eserleriyle benzerlik gösterdiğini, stilistik açıdan
MS 2. yüzyılın ikinci yarısına ait olan bronz Dionysos Heykelinin b u l u n t u
yerinin güney, güneybatı Anadolu bölgelerinde, Boubon, Kibyra, Kremna
gibi kentlerde ya da bu kentlerin territoriumhn
içinde olabileceğini ifade
etmektedir.
Eserin fotoğraflannda heykel kaidesi gibi görünen dairesel platform
üzerinde herhangi bir yazı görülmediği, şayet varsa Perge, Side, Boubon g i
bi Pamphylia, Pisidia ve Kibyratis bölgeleri buluntularına benzediği, MS 2.
yüzyılın ikinci yansına tarihlenen ve Dionysos'a ait olan heykelin ölçüleri
mevcut olmadığından nerede bulunmuş olabileceğini belirtmenin hayli g ü ç
olduğu, ancak normal boyutlarda ise b u l u n t u yerlerinin Boubon, Kibyra,
Kremna antik kentleri olabileceği Profesör Cevdet Bayburtluoğlu tara
fından tespit edilmiştir.
Profesör Haluk Abbasoğlu, heykelin fotoğrafından bazı detaylar
saptanamadığı için, eserin genel havası itibarıyla Erken Hellenistik
orijinaline dayanan bir eser olarak değerlendirilebileceğini. Erken Roma
İmparatorluk Dönemi'ne tarihlenen heykellerle de benzerliklerin mevcut
olduğunu, Anadolu'da Pamphylia, Pisidia, Lykia bölgelerinde, Boubon,
Kremna ve Kibyra kentlerinde bu tip bronz heykellere rastlandığını belirt
miştir.
57. Bronz Heykel
Tanrı ü i o n y s o s ' u betimleyen bronz heykeldeki saç modelinin eklektik-klasik
özellikler içerdiği, bu nedenle Geç Helenistik-Erken Roma Dönemi ürünü olabilece
ği, aynı dönemlere ait benzer eserlerin Adana, İzmir, Bodrum ve Samsun müzelerin
de olması nedeniyle Anadolu'dan gitmesi olasılığının büyük olduğu Profesör Fahri
İşık tarafından belirtilmiştir.
Profesör Ramazan Özgan ise fotoğraflardan anlaşıldığı kadarıyla normal insan
boyutlannın altında olduğunu düşünerek, başındaki üzüm salkımlan motiflerinden
dolayı Dionysos Heykeli'nin duruş biçimi ve yumuşak hatlardan oluşan gövdesinin
IVIÖ 4. yüzyıl stilini anımsattığını, yüzdeki ifade şekli, yüz biçimi ile saç buklelerinin
IVIÖ 5. yüzyıl, ciddi stil yontulannı anımsattığını, heykelin M Ö 5. ve 4. yüzyıl özel
liklerini içererek yapılmış olmasının bronz heykelin pasticcio olarak değerlendirilme
si gerektiğini ifade etmiştir. Gövde yapısına tezat görünen yüzdeki arkaik gülümse
me ve hareketsiz yanaklar ve özellikle de şakaklardaki üst üste fakat düz olarak t a
ranmış olan saç tellerinin erken ciddi stil döneminin bir özelliği olduğunu belirtmiş
tir. Profesör Özgan, Bursa Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmekte olan ve antik M i l e t o polis'te bulunmuş ve R. Stuperich' tarafından (Asla M i n ö r Studien 1, 1990. 111 v.d.
lev.11) arkeoloji dünyasına tanıtılmış olan bronz heykelin Londra'daki heykel ile ge
rek ölçü gerek stil-zamanlama, gerekse vücut yapısı, duruşu ve saç stili açılarından
benzeriik gösterdiğini, M Ö 4. yüzyıl gövde stiliyle M Ö 5. yüzyıl özelliklerini içeren
başın en iyi biçimde kombine edilerek birer "pasticcio" yapıti kazanılmış olduğunu,
Miletopolis yontusunun başındaki ciddi stil dönemini anımsatan alın ve şakaklarda
ki saç stilizasyonunun her iki yapıtın aynı atölyeden çıkmış olabileceğini gösterdiği
ni belirtmiştir.
LİÜYA HAZİMESİ
Uşak ve çevresinde 1960-1965 ve 1968 yıllannda yapılan kaçak kazılar sonucu
Lidya tümülüsleri soyulmuş, köylülerin yaptıklan b u yağma kazılan hem mezar odalannın, hem de bazı b u l u n t u l a n n tahribine neden olmuş, pek çok eser kaçakçılann
eline geçmiştir. Bu eserler, İzmir'de 'Ali Baba' ismiyle tanınan Ali Bayırlar tarafından
yurtdışına kaçmlmıştır.
1965-66 yıllannda Amerika'ya getirilen eserler J. Klejman tarafından M e t r o p o
litan Müzesi'ne satılmıştır. Uşak İkiztepe'de köylülerin kaçak kazılar yaptığı ihban
üzerine Eski Eserler ve Müzeler Genel M ü d ü r l ü ğ ü Kazılar Şubesi M ü d ü r ü Burhan
Tezcan ve Kazılar Şubesi arkeologu M . Aykut Özet, kaçak kazı yapılan yeri incele
mişler ve ele geçirilen eserleri mahkemeden alarak Ankara'ya getirmişler ve bilimsel
kazıyı başlatmışlardır.' Kaçak kazılar sonucunda bulunmuş eserler arasında, g ü m ü ş
oinochoe (sürahi), phiale (tas), kyathos (kepçe), süzgeçli kap, bir buhurdan ile bronz
bir kap ve tripot bulunmaktadır. Aynca yeşim taşı tabak, lüle taşı ve dolamit Piksis
(küçük kutu) ile kapağı ve pişmiş toprak at ve savaşçı başlı aryballoslar ele geçiril
miştir. Bütün bu buluntular M Ö 465-425 dönemine tarihlenmişrir (Resim: 58).
58. Uşak Güre'de (İkiztepe) Ele Geçirilen Eserler
94
1970 yılında Boston Globe gazetesi yazarlarından Robert Taylor ve
Boston Müzesi yetkililerinden Profesör Emily Vermeule aracılığıyla Uşak
ve çevresindeki tümülüslerden çalman iki yüz on dokuz parça ese
rin 1966-67 ve 68 yıllarında Metropolitan Museum o f Art
.^te^,^,
tarafından satın alındığı öğrenilmiştir.
Metropolitan Museum'un sekiz parçalık bir koleksiyonu sergiye
çıkarması üzerine ABD'ye davet edilen müzecilerden biri olan Burhan
Tezcan müzeden fotoğraf ve bilgi talebinde bulunmuştur. 1984 y ı
lında Metropolitan Museum o f Art tarafından yayınlanan
A Greek and Roman Treasury adlı yayında yer alan eserierin Lidya kökenli olduğu, hatta İkiztepe'de bulunan eserlerie aynı analojiyi gösterdikleri saptanmıştır.^
B u n u n üzerine. Bakanlığımız, Metropolitan Muse
u m o f Art'a yazılı başvuruda bulunmuş ve eserierin i a
desini talep etmiştir. Metropolitan Müzesi'nin
olumsuz
tavnnı sürdürmesi nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti adına
resmen dava açılması yoluna gidilmiş ve 1987 yılında Ba
kanlık davayı resmen başlatmıştir.
27 Ocak 1989 tarihinde taraflardan istenen görüş belge
leri ve Profesör Machteld J. Mellink, Profesör C. H. Greenewalt,
Profesör Güven Bakır, Burhan Tezcan ve Kâzım Akbıyıkoğlu'nun
eserierin Anadolu'dan gittiğine dair raporian mahkemeye sunulmuş
tur.
1990 yılında l\lew York Federal Mahkemesi'nin kararıyla M e t
ropolitan Museum o f Art depoları Bakanlığımızca seçilen bilim h e
yetine açılmış, Lidya eserieri uzmanlarımız tarafından incelenmiş ve h a zırianan rapor mahkemeye sunulmuştur. 1990 Temmuz ayında New York Federal
Mahkemesi'nce "ara karar" almmıştir. Ara kararda Metropolitan Museum'un zaman
aşımı iddiası reddedilmiş, dava konusu eserieri uzun yıllar depolannda saklı tutan
59a. Toptepe Tümülüsü'nde
Bulunmuş Kouros
Kulplu Oinoclıoe
59b. Gümüş Kepçe
müzenin " i y i niyetii alıcı" sıfatıyla nitelendirilemeyeceği açıklanmıştır.
1993 yılı başlannda Metropolitan Museum o f Art yetkilileri dava konusu olan
Lidya eserierini ülkemize iade etmeyi önermişlerdir. Yapılan görüşmeler sonucunda
üç y ü z altmış üç parçadan oluşan Lidya Hazinesi, davadan vazgeçilmesi üzerine i a
de edilmiş ve Ekim 1993'te Ankara'ya getirilmiştir. 19 Kasım-14 Şubat 1996 t a r i h
lerinde Anadolu Medeniyetieri Müzesi'nde sergilenmiştir. 14 Şubat 1996 tarihinde
Uşak'a nakledilen Karun Hazinesi 28 Haziran 1996 tarihinden bu yana Uşak M ü z e
si'nde sergilenmektedir.
TOPTEPE TUMULUSU
1964-65 yıllarında bölgede ilk soyulan tümülüs, Toptepe (Haylaztepe) olmuştur.
T ü m ü l ü s ü n mezar odasında g ü m ü ş bir oinochoe bulunmuştur. Bu oinochoe yonca
' B. Tezcan, "İkiztepe Kazısı" VIII. Türk
Tarih Kongresi, 1975: 391-397.
2 D. von Bothmer, "A Greek and Roman
Tresury" The Melropoiitan Museum of
Art Bulletin 1984.
ağızlı, üst kısmı dilimli oval gövdeli ve kaidelidir (Resim: 59a). Vazonun en büyük
95
özelliği, kulbunun çıplak bir kouros (genç erkek figürü) şeklinde yapılmış olmasıdır.
Çıplak erkek figürü, iki yanındaki aslanlan kuyruklanndan tutmakta ve ayaklarıyla da
her iki tarafta yatay kabartma olarak yapılmış koçlann üzerine basmaktadır. Kulpun
altında geleneksel ve palmetli bir bezeme bulunmaktadır. Başka bir b u l u n t u bir
kyathos'tuT (kepçe) (Resim: 59b). Yüksekliği 22.7 cm. olan bu kyathos'm
sapı
nın iki tarafında kanatlı hybrid ile sfenksler bulunur. Bu buluntular dışında g ü
müşten yapılmış iki phiale daha vardır, bunlar omphaloslu ve lotus bezemelidir.
Toptepe buluntulan süs eşyalan açısından çok zengindir. Bir çift mavi cam
bilezik özellikle göze çarpıcıdır (Resim: 60a). Bileziğin uçlanna takılı altın aslan
başlan çiftli zincirle sağlamlaştmlmıştır. Bileziklerin çift olmasının bir Akhemenid ge
leneği olduğu bilinmektedir.3 Toptepe b u l u n t u l a n arasında en gösterişli takı, şüphe
siz, meşe palamutu sarkaçlı altın gerdanlıktır (Resim: 60b). Meşe palamutlan arasın
daki boncuklar bitkisel bezemelidir ve yaprak uçlan birer güverse (granüle) ile t a
mamlanmıştır. Bu kolyede palamut pendantların kabuk kısımlan çapraz nokta beze
meli, alt kısmı ise altın veya renkli cam boncukludur. Toptepe Tümülüsü'nde b u l u
nan başka bir çift kolye, üzeri yiv süslü yatay çubuklara takılı zincir ve uçlan renkli
cam boncuklardan oluşmaktadır (Resim: 60c).
60b. Meşe Palamut Sarkaçlı Altın-Cam Kolye
60c. Zincir Sarkaçlı Altın-Cam Kolye
3 Y. A. Meriçboyu, Antik Çağda Anadolu
Takılan 2001:106.
96
Kuşkusuz, Toptepe buluntuları içinde en görkemli olanı hippokampos
biçimli
bir broştur. Bu altından yapılmış, kanatlı denizatı biçimindeki broşun altına üç b ö
lümlü üçer adet zincir takılmış olup bu sarkaçların uçlarına dokuz adet bitkisel b e
zemeli boncuk geçirilmiştir (Resim: 61).
Toptepe mezarında başka buluntular da ele geçirilmiştir. Bunlar arasında kayık
biçimli ikişer çift altın küpe de bulunur'^ (Resim: 62a). Üstü çengel biçimli halkalı bu
küpeler M Ö 6. yüzyıl yapımı olmalıdır. Yan yüzleri kabartma halka bezemeli bir çift
altın elbise süsü ile çeşitli plaka şekilli elbise süsleri de ele geçirilmiştir (Resim: 62b).
Ölünün g ö ğ ü s kısmına dağılmış olan b u pullar 0,8 cm. eninde kare plakalar şeklin
dedir. Elbiseye dikilmek üzere kenarlannda küçük delikler bulunan, ön yüzleri k a
bartma bezemeli bu plakalann elli-altmış kadar olduğu bilinmektedir. Bir çift altın
saç süsü de bu mezardan sağlanan buluntular arasındadır (Resim: 62c).
62a. Kayık Biçimli Küpe
62b. Plaka Şekilli
Elbise Süsü
62c. Saç Süsü
61. Hippokampos Biçimli Broş
Y. A Meriçboyu, n.g.c. 2001
İKİZTEPE TUA/IULUSLERİ
İkiztepe, Uşak ilinin 20 km. batısmda antik adı Bageis (Bayis) olan Güre buca
ğına bağlı bir mahalledir. Yan yana iki tepe halindeki tümülüs, Beylerhanı köyü ile
İkiztepe mahallesi arasında yer alır. Birinci mezar odasında bir lahit ve antefiksli ka
pak vardır. İkinci mezarda ise yan yana iki mermer kline bulunur. İkiztepe mezarlanndan biri iki kez kullanılmıştır. İkinci kullanımda ilk armağanlara dokunulmadığı
bilinınektedir.5 Bu nedenle ilk g ö m ü n ü n Lidya döneminde olduğu, ikinci g ö m ü n ü n se Pers devrinde yapıldığını buluntulara dayanarak söylemek mümkündür. İkiztepe
T ü m ü l ü s ü ' n ü n erken evreye ait olan buluntulan daha çok süs eşyalandır. Özellikle
üç sarkaç önemli buluntular arasında yer alır. Sarkaçlardan biri altın külçe sarkaçtır
(Resim: 63a). Altından bir montürle bağlantı yapılmıştır. Altın külçe bereket sem
bolü olarak mezara bırakılmış olmalıdır. İkinci sarkaç bantlı akik taşından yapılmış,
altın montürlüdür. Sardes'te b u l u n m u ş benzer bir yapıtın M Ö 6. yüzyılın ilk y a n
63a. Altın Sarkaç
sına belki de Kroisos devrine ait olabileceği belirtilmiştir.^ Üçüncü sarkaç ise altın
halkalı, Sard taşından piramidal bir m ü h ü r olup üzerine karşılıklı iki grifón k a z ı n
mıştır. Bu erken evreye yerleştirilen koç biçimli g ü m ü ş ve altın sarkaçlar ise ayn bir
gruba aittir. Bu sarkaçlann Lidya döneminde yapıldıkları bilinmekle beraber, Akhemenid döneminde de imal edildiğini gösterir kalıplar bulunmuştur.'' Oturan hay
van biçimli sarkaçlann erkekler tarafından kullanıldığı ve koruyucu ya da güç sem
bolü olduklan sanılmaktadır. Bu oturan koçlann boyunlanndaki b o n c u k l u kolye
b u n l a n taşıyan kişilerin soylu olduklannı göstermektedir. Bu sarkaçlardan elektron
olanı M Ö 7. yüzyılda, altından yapılmış olanı ise 6. yüzyılın ilk yansında yapılmış
olmalıdır. (Resim: 63b).
İkiztepe'de b u l u n d u ğ u öne sürülen bir altın broş da bu erken evreye yerleştiril
63b. Altından Oturan Koç Sarkacı
mektedir (Resim: 64a). Uçlan volütlü yay m o t i f i n i n değişik şekilde düzenlenmesi ile
oluşturulmuştur. Lidya dönemine ait olması gereken fíbula ve saç iğneleri de İkizte-
64a. Volutlij Altın Broş
98
64b. Elektron Fibula
64c. Altın Saç İğnesi
pe'de bulunmuştur (Resim: 64b-c). Bu elel<tron, gümüş ve altmdan yapılmış mezar
65. Pers Dönemi İkiztepe Eserleri
armağanları ilginç formlara sahiptir. Uşak İkiztepe mezannın ikinci kullanım evresi
ne ait pek çok Pers devri eseri ele geçirilmiştir (Resim: 65).
En göze çarpan yapıt, altın ve g ü m ü ş pbialedir. Bir Pers kralının canlandmldığı
bu omphaloslu phiale Akhemenid eserleri grubuna girmekte ve M Ö 6. yüzyıla tarihlenmektedir (Resim: 66a-b).
B u n u n dışında g ü m ü ş iki phiale gerçekten ilginç özelliklere sahiptir. Bu phialelerin dış yüzünde on sekiz adet kabartma sakallı ve bıyıklı baş bulunur. Başlar ara
sındaki çizgisel bezeme kazıma tekniğiyle yapılmıştır. Bu omphaloslu kâselerin alt
yansı dilimli yaprak bezemelidir (Resim: 67a-b).
Aynı mezarda bulunmuş, düz ağız kenarlı bir gümüş oinochoe, özellikle, yatay
yivli gövdesi ve kulpu ile göze çarpmaktadır. Kulpun üst kısmı ağız kenannı ısıran
aslan başı, alt ucu ise Tann Bes olarak yapılmıştır (Resim: 68a). Grupta düz ağız ke
narlı, kulp ucu stilize kartal başı betimlemeli bir oinochoe daha vardır. İkiztepe m e zannda b u l u n d u ğ u bilinen bir başka oifîoc/îoe yonca ağızlı ve makara kulpludur (Re
5 Y. A. Meriçboyu, a.g.e. 2001: 58.
sim: 68b). Kulbun ağız kenanna bağlandığı yerde, vazonun içine doğru eğilmiş, yele
6 Y A. Meriçboyu, a.g.c. 2001; 58.
leri belirgin bir hayvan başı bulunur. Kulbun alt ucunda ise bir aslan başı ve ön ayak
larıyla üst gövde canlandınimış ve kabartma olarak aşağıya doğru yerieştirilmiştir.
^ Y. A. Meriçboyu, a.g.c. 2001: 61.
i. Özgen ve J. Öztürk, Heritage
Recopered/Tlie Lydiaıı Treasure. 1996:
212-213.
99
İkiztepe Tümülüsü'nde bulunduğu bilinen eserlerden biri de
bir alabastrondur. Bu çok gösterişli g ü m ü ş alabastron kazı
ma yöntemiyle bezenmiş beş frize aynlmıştır (Resim:
69). Bunlardan dört tanesi figürlüdür. En üstteki friz
karşılıklı horozlan, ikinci friz aslan-boğa mücade
lesini, üçüncü friz hoplitleri, en alt friz ise o t layan geyikleri göstermektedir. En alttaki friz
bitkisel bezemeli olarak yapılmıştır. Bu alabastronun
kulplan, kabartma ördek başı
olarak işlenmiştir.
İki adet kapaklı içki kabının da İkizte
pe grubuna ait olduğuna
inanılmaktadır.
Bunlardan birincisi bronzdan yapılmış, k a
pağı kulba geçmeli bir kaptır. Gümüşten y a
pılmış ikinci küçük sürahi ise kapağındaki d i
key halka tutamakla ö z g ü n bir formdur. Bazı
sosluk veya tabakçıklann da bu mezarda b u l u n d u
ğu sanılmaktadır.
İkiztepe buluntulan arasında kyathos (kepçe) ve kaşıklann ayn bir yeri vardır. Bunlardan 21 cm. uzunluğunda buzağı
başlı bir kepçenin benzerierine Bari Anadolu'da birçok yerde rasdanmıştır. Aynca kuğu başlı bir kaşık, zarif formu ile göze çarpar.
66a. Pers Dönemi
İkiztepe Eserleri
66 b. Gümüş Üzerine Altm
Kaplamalı Phiale (Detay)
101
67a-b. Kabartma Başlı
Gümüş Phiale
68b. Makara Kulplu
Gümüş Oinochoe
69. Gümüş Alabastron
İkiztepe mezarında bulunmuş g ü m ü ş bir buhurdanlık (Resim: 70), yukanda s ö
zü edilen, ele geçirildikten sonra Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ne götürülmüş olan
bir başka g ü m ü ş buhurdanlığa benzemektedir. Her iki eser de yapım tekniği ve form
açısından birbirine çok yakındır. Metropolitan Museum tarafından iade edilen b u
hurdanlık, yatay dilimli, yüksek bir kaide üzerinde yer alan çanak tipi haznelidir. Ka
pağın yatay şeritlerinde duman çıkması için ok biçimi delikler, tepesinde ise bir h o
roz bulunmaktadır. Buhurdanlığın ayak kısmındaki, zincir takılı, geçme yerlerinde ör
dek başı vardır.
70. Buhurdanlık
Aynı mezarda ele geçirilmiş bir başka buhurdanlık bronzdan yapılmıştır. Kaide
siz, elle tutulmak üzere yapılmış bu buhurdanlığın yatay sapı ile kapak arasında ba
şı geriye dönük bir buzağı figürini bulunmaktadır (Resim: 71).
71. Yatay Kulplu
Buhurdanlık
İkiztepe mezannda bazı yüzükler de ele geçirilmiştir. Bu scarabaeus biçimli y ü
züklerin üzerlerine mühür olarak kullanılmak üzere bazı motifler kazınmıştır. Bunlar
sfenks, Pan, Herakles, atlet ve aslan figürleridir. Bunlardan birinde, Sard taşı üzerine
kraliyet sfenksi kazınmış, kaşı altın bir çerçeve içine oturtulmuştur (Resim: 72a).
101
Bir başl<a yüzük üzerine aya]<ta, elinde kadeh ve çelenk tutan çıplak bir ariet ka
zınmış, mühür kısmı bir çerçeve içine alınmıştır (Resim: 72b). Bir diğer yüzük üze
rinde ise Herakles figürü yer çizgisi üzerine basmaktadır (Resim: 72c). B ü t ü n bu y ü
zük kaşlan M Ö 5. yüzyıl başlanna ait olmalıdır.
Aynı özelliklere sahip bir sarkaç da altın montüriü kırmızı akik taşından olup alt
yüzeyinde aslanla mücadele eden Herakles bir örgü bandı içine alınmıştır (Resim:
73). Bu buluntulann yanı sıra sadece altından yüzükler de bulunmuştur. Halkası as
lan başlı ve oval kaşlı, kaşı üzerinde aslan olan bir yüzük ile kaşın üzerindeki asla
nın önünde mühür sahibine ait işaret bulunan bir başka altın yüzük de diğerieri g i
bi M Ö 5. yüzyıl başında imal edilmiş olmalıdır. Yüzük kaşları üzerindeki betimleme
ler mezann bir erkeğe ait olduğunu göstermiştir.^
Bu süs eşyalan arasında bilezikler de bulunmaktadır. Bir altın bilezik, birkaç par
çadan oluşan içi dolgu halka yapımlıdırve dönemin özelliklerini yansıtmaktadır. M e
zar buluntuları arasında iki de g ü m ü ş bilezik bulunmuştur. Bunlar düz levhanın kıvnlmasıyla yapılmış uçları düz bitimlidir. Bu buluntular da yüzükler gibi M Ö 5. y ü z
yıla yerieşririlmişrir. İkiztepe buluntulanna ait olduğu ileri sürülen g ü m ü ş bir piksis
kaşık ve bir ayna, belirienebilen son b u l u n t u l a n oluşturmaktadır.
72a. Kaşlı Altın Yüzük
133.
102
LİDYA BÖLGESİNDE SOYULAN DİĞER TÜMÜLÜSLER
Manisa i l i Kırkağaç ilçesinde b u g ü n k ü Dönertaş'ta (Harta) isimli bir tümülüsün
kaçak kazılar sonucu soyulduğu bilinmektedir. Lidya bölgesinin kuzey batısında yer
alan bu bölgede Kaikos ( Bakırçay ) ve Lykos (Kumçayı) nehideri bulunmaktadır.
Bu tümülüsün mezar odasına ait olan ve Metropolitan Museum tarafından i a
de edilen iki mermer sfenks bulunmaktadır. Sfenksler M Ö 5. yüzyılda bu mezar oda
sı için özel olarak yapılmış olmalıdır.
Harta Tümülüsü'ne ait duvar resimlerinden Metropolitan Museum tarafından i a
de edilen freskler arasında iki erkek figürü bulunmaktadır (Resim: 74). Biri sakallı,
bıyıklı ve kırmızı elbiseli, diğeri sakalsız, genç, mavi elbiseli, kırmızı
himationludur.
Uşak Güre yöresinde soyulan tümülüslerden biri de Aktepe'dir. Aktepe mezar
odasına ait kline başı, iki volütlü İyon başlığı ve kUne ayağına ait, iki yatmış buza
ğı veya karaca figürleri de Metropolitan Museum'dan iade edilen eserler arasındadır.
Aktepe Tümülüsü'ndeki mezar odasına ait olup kaçak kazılar sonucu soyularak
yurtdışına kaçınimış ve diğer buluntularla birlikte Metropolitan Museum tarafından
iade edilen duvar resimlerinden de bazı örnekler bulunmaktadır. Bunlardan
künenin
ayak ucunda yer alan kırmızı saçlı, mavi saç bandı ve küpesi olan, kırmızı bantlı, m a
vi elbiseli erkek figürü, çeşitli parçalann bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur. Bu
figür bir elinde tuttuğu çiçeği koklamakta, diğer elinde ise uzun saplı bir zeytin d a -
104
İl tutmaktadır. Klinenin baş tarafında yer alan ve halen sadece baş kısmı bulunan f i
gür ise bir kadına aittir. Mavi saçlı, kırmızı meander motifli, saç bantlı bu figür de
elindeki zeytin dalını öne doğru uzatmaktadır (Resim: 75a-b).
Basmacı Tümülüsü Gediz Çayı'nın güneyinde yer almaktadır. 1968-69 yıllannda soyulmuştur. Soyguncular mezar odasında tahribata neden olmuşlardır. Burhan
Tezcan'm kısa bir çalışma yaptığı tümülüs 1989'da Kazım Akbıyıkoğlu tarafından
tekrar kazılmıştır^ (Resim: 76a-b).
UŞAK-GÜRE'DEKİ TÜMÜLÜS BULUNTULARI
Metropolitan Museum tarafından iade edilen ve hangi tümülüse ait oldu
ğu tam belirlenemeyen, ancak bu yöre tümülüslerinden çıktığı bilinen bir
grup eser daha bulunmaktadır. Bunlan da süs eşyalan ve gümüş kaplar ola
rak ikiye ayırmak mümkündür.
SÜS EŞYALARİ
j
\
Uşak-Güre tümülüslerinden birinde bulunmuş elektron bir gerdanlık,
iade edilen grupta yer almaktadır. Bu gerdanlık küresel boncuklann arasın
da badem boncukların asılı olduğu, aralarda dört adet granüle b o n c u ğ u n
76b. Basmacı
Tümülüsü Kazı
Buluntusu
yerleştirildiği bir düzenlemeye sahiptir. M Ö 7.- 6. yüzyıllara tarihlenmiştir.'o
Bu gruptan yine bir Lidya tümülüsünde bulunmuş yatay çubuklara asılı, b o n c u
ğu badem biçimli bir altın gerdanlık M Ö 7. yüzyılda yapılmış olmalıdır. Altın ve cam
76a. Gümüş Kapak
boncuklardan yapılmış, kayın kozalağı biçimli, sarkaçlı bir diğer gerdanlık ise M Ö 5.
yüzyılın ilk yarısına aittir. Bu koleksiyonda yer alan kuşkusuz en görkemli takı ise ka
natlı, güneş biçimli disk gerdanlıktır (Resim: 77a). Altın zincirin kanat uçlarındaki
halkalara takılı olduğu bu gerdanlığın ortası portakal renklidir. Kenarlan beyaz akik
diskin etrafında kanatlar ve kuyruk bulunur. Bu bölümler akik, turkuvaz ve kahve
rengi metamorfik bir taşla bezenmiştir. Süs eşyalan arasında yer alan bir bilezikte ise,
altın zincir ucuna takılı akikten, güneşi çağnştıran disk, bileziğin ön y ü z ü n ü oluş
turmakta ve bu m o t i f i n ne kadar gözde olduğunu göstermektedir (Resim: 77b). G ü
neş diskli bu süs eşyalannm benzerlerine Pers döneminde rastlamak olasıdır."
Güre tümülüslerinden birinde ele geçirilmiş bir çift altın bileziğin iki ucu aslan
protomlu, halkası ise omega biçimlidir (Resim: 78). Bilezik halkalannın iç boşluğu
renkli cam hamuru ile doldurulmuş olmalıdır. Bilezik uçlanndaki aslanlann başlan
geriye dönüktür; yüzlerinde saldırganca bir ifade yer almaktadır. Bu çift altın bilezik
bir erkek bileziği olup M Ö 5. yüzyılın ilk yansına tarihlenmiştir.'^
Bu gruptan altın spiral formlu yirmi bir boncuktan oluşan gerdanlığın her bir
plakası, üzerine s biçimli spiraller yerleştirilmiştir. Bu kolyenin kenar boncuklan gra
nüle bezemelidir.
Uşak Güre yöresine ait çeşirii tümülüslerde bazı akik skrabeler bulunmuştur.
^ K. Akbıyıkoğlu "Güre Basmacı Tümülüsü
Kurtarma Kazısı", /. Müze Kurtarma
Kazılan Semineri, 1990:123.
'O Y. A. Meriçboyu, a.g.e. 2001:53.
"
Bunlann mühür yüzeylerine boğa, aslan gibi hayvan figürieri kazınmıştır. Bir skrabe
üzerine ise atın dizginlerinden tutan bir adam figürü işlenmiştir. Bu tümülüslerde a l -
i. Özgen ve J. Öztürk, a.g.e. 1996:
175-176.
' 2 1. Özgen, ve J. Öztürk, n.g.c.1996:179.
105
106
78. Aslan Başlı Altın Bilezik
tından çift mal<ara biçimli buluntular ele geçirilmiştir. Bunlann bir kısmı iki halka ile
birbirine bağlı olup yan yüzlerinden biri rozetle süslenmiştir. Bazılannda ise bağla
yıcı halka yoktur, bunlann küpe sarkacı ya da saç süsü olabileceği ileri sürülmüştür.
Bunlar M Ö 7. yüzyıla tarihlenirler.'^ Bu tümülüslerde bulunmuş bazı disk biçimli a l
tın ve g ü m ü ş volütlü aplikler elbise süsü olarak kullanılmış olmalıdır.
G Ü M Ü Ş VE BRONZ KAPLAR
Bu gruptan yonca ağızlı 23.6 cm. yüksekliğinde bir bronz sürahi, kulbun altın
daki rozet ve üstündeki stilize hayvan başıyla göze çarpmaktadır. Bir başka gümüş
sürahi ise üst kısmı kabartma dilimli gövdesiyle ve palmet bezemeli eşsiz kulbuyla
göze çarpmaktadır. Benzer özelliklere sahip gümüş palmetli sürahiler de ele geçiril
miştir. Bu eserler arasında bazı kyathoslar da bulunmaktadır. Bunlardan biri sap
ucundan lotus çıkan ve bitiminde karşılıklı iki aslan başı olan kepçedir, bir diğeri ise
kepçe ucunda başlan ters dönmüş ön ayaklan ile birbirlerine t u t u n u r durumdaki as
lanlı buluntudur.
Bu tümülüslerde bazı tören kaplan da bulunmuştur (Resim 79a-b). Bunlar stili
ze lotus çiçekleri arasında gözyaşı damlasını andıran kabartma loblann yer aldığı k â
selerdir. Bir kâsenin dibine monogram kazınmıştır. Aynca çeşitli alabastronlar da i a
de edilen eserler arasındadır. Bunlardan tıpası ile birlikte ele geçirilmiş, dış yüzü şe
79a-b. Gümüş Phiale
rit kazıma bezemeli alabastron ve benzerleri olağanüstü güzel eserler arasında yer
almaktadır.
'3 i . Özgen, ve J. Öztürk, a.g.e. 1996:
204-205.
107
KALIPLAR
Batı Anadolu'da ele geçirilen en erken kalıplar, b u g ü n Uşak Müzesi'ndedir. B u n
lar, Uşak-Güre çevresindeki tümülüslerde bulunmuştur. IVIÖ 5. yüzyıl başına tarihlenirier.i4
Bu kalıplar Anadolu Pers devri eserieridir. Kalıpla çalışılırken ince metal bir lev
hanın kalıp üzerine yerieştirilmesi ve sonra levhanın çekiçlenerek kalıbın şeklini a l
ması sağlanırdı. Ön ve arka kısımlar ayn ayn biçimlendirilerek lehimle birieştirilirdi.
Uşak çevresinden kaçınlıp daha sonra iade edilen eserier arasında bronzdan ya
pılmış kadın biçimli bir kalıp bulunmaktadır (Resim: 80a). Aynca uzanmış koç biçim
li kalıplar da b u l u n t u grubu arasında yer almaktadır (Resim: 80b). Bunlar, İkiztepe'de
bulunmuş ve yurtdışına kaçmlmış alrin ve elektron eserierin yapımında kullanılmış
olmalıdır.
80a. Ayakta Duran Kadın
Biçimli Kalıp
80b. Uzanmış Koç
Biçimli Kalıp
14 Y. A. Meriçboyu, a.g.c. 2001: 23.
108
Buluntular arasında bir grup bronzdan yapılmış ayakta kadın figürü vardır
(Resim: 81a). Bunlar kollan iki yana yapışık, badem gözlü, arkaik gülüşlüdür.
Üzerinde uzun bir tunik, bileklerinde bilezikler bulunur. Bu kalıplardan biri ise o t u
ran bir kadın figürinidir.
Bu sıvama kalıplan dışında bazı bronz kakma kalıplar da vardır. Bunlar saplıdır,
trapez biçimli dar yüzlerinde kabartma olarak yapılmış, ayakta bir kadın figürini yer
almaktadır. Bu kadın figürlerinin elleri iki yana yapışık, uzun elbiselidir. Bu kalıplan n dışmda bir sapm ucuna yedeştirilmiş boncuk kalıplan, kavun, meşe palamutu,
küresel ve çiçek biçimi verilmiş kakma kalıplan da ele geçirilmiştir. Aynca kayık şe
killi , saplı bronzdan küpe yapımında kullanılan kalıplar ile kâselerin yapımında k u l
lanılan gözyaşı damlası biçimli kalıplar da bu grupta yer almaktadır (Resim: 81b-c).
Uşak-Güre tümülüs b u l u n t u l a n toplu olarak ele alınacak olursa, Metropolitan
Museum tarafından iade edilen yüz doksan iki adet altın g ü m ü ş süs eşyalan ve çe
şitli mezar hediyeleri, M Ö 6. yüzyıl, Lidya ve M Ö 5.-4. yüzyıllar Pers devrine t a r i h lenmektedir.'5
81a. Kakma Kalıbı
81c. Boncuk Kalıbı
Metin içinde belirtilen sayılardaki
farklılıklar, eserlerin envanter numarasına
göre tek ya da çift olarak sayılmasından
kaynaklanmaktadır. Bazı çift eserler tek
numaraya kaydedilmiştir. Örneğin aslan
başlı altın bilezik Env. No. 1.108.96 UM,
103.53.93 AMM, 68.11.20 MET; ya da 6
altın pendant gibi 1.113.96 UM,
103.100.93 AMM, 68 11.96 MET.
109
APHROÜİSİAS ESERLERİ
1976 yılında Aphrodisias ören yeri müze deposundan çalman sekiz eserden a l
tısı Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunarak 1980 yılında ülkemize getirilmiştir. H a
len Aphrodisias Müzesi'nde bulunmaktadır.
EROS HEYKELCİĞİ
Dört köşe bir desteğe dayanmış çıplak çocuk Eros'un heykeli, ince grenli beyaz
mermerden yapılmıştır (Resim: 82). Küçük kanatlan payandaya yapışmış, kann ve
g ö ğ ü s adalelidir, kollar dirsekten arkaya bükülmüş ve bağlanmıştır. Bağlı ellerinden
elbise parçası sarkmaktadır. Bacaklar diz üstünden itibaren kmk ve noksandır. Ağız
ve burunda kmk vardır. 1970 yılında Aphrodisias kazılannda bulunan Eros heykelci
ği, özenle işlenmiş Aphrodisias heykeltıraşlık okulu özelliklerine uygun, nitelikli bir
eserdir. Roma İmparatorluk çağma aittir.
Yükseklik: 46 cm. Genişlik: 17 cm. Derinlik: 19 cm.
MERİVIER TONÜO BÜST
Orta boy, kristalli beyaz mermerden yapılmış sakallı erkeğe ait b i r baştır (Re
sim: 83). Boyundan itibaren kınktır. Kısa bukleli saç ve sakalı vardır. Ağız, gözler,
b u r u n ve çenede aşınma mevcuttur. Başın üzerinden yuvarlak profilli b i r bant
dolanmaktadır.
82. Aphrodisias Eros Heykelciği
Bu baş. Yunanca Pythagoras yazısının bulunduğu tondo-büst parçası üzerine
uymaktadır. Başı boyundan kınimış ve noksandır. Büst üzerin
de khiton ve himation vardır. Himationun ucu sol omuzdan
aşağı sarkmaktadır. Tondonun üst kısmı boyun hizasından i t i
baren kınktır. S a ğ alt köşede küçük bir kmk vardır. Tondonun
arkası yuvarlak bir şekilde oyulmuştur.
Muhtemelen matematikçi f i l o z o f olan Pythagoras'a ait b u
tondo büst, Aphrodisias okulunun çok yönlü çalışmalanna bir
örnektir. Eser, Geç Roma İmparatorluk çağına tarihlenmektedir.
Yükseklik: 31 cm. Genişlik: 21 cm. Derinlik: 20 cm.
83. Aphrodisias Tondoya Ait Büst Parçası
84a. Eros Figürlü Plaster Başlığı
PLASTER BAŞLİKLARİ
AphTodisias antik kentinden çalınan ve aşağıda yer alan plaster başlıklan tetrapylona aittir. TetrapyIon, Geç Roma çağma MS 4. yüzyıla tarihienmektedir.
EROS FİGÜRLÜ PLASTER BAŞLİĞİ 1
İnce grenli beyaz mermerden yapılmış plaster başlığıdır. 1965 yılı kazılannda b u
lunmuştur. Eser altı parçadan oluşmuştur. Acanthus yapraklan arasında, ortada bir
Eros figürü bulunmaktadır (Resim: 84a). Figür sağ tarafa doğru yönelmiştir. İki k o
lu aşağı doğru uzanmaktadır. Sol bacak figürün altına doğru kıvnlmıştır. S a ğ bacak
kalçadan dışa doğru uzatılmıştır. Başı abakusa tutturulmuştur. Sol elinin parmaklan
arasında tutulan nesnenin meşe palamudu olduğu düşünülmektedir.
84b. Eros Figürlü Plaster Başlığı
1 11
85. Apollo Figürlü Plaster Başlığı
V\gür yuvarlak yüzlü, uzun geniş burunlu, sivri çenelidir. Göz bebekleri matkap
oyuktan ile belli edilmiştir. Bu başlığın ekhinusu yüksek, abaküsü dar ve ortası e ğ i m
li olup kenarlan da
ACA/I/'/IUS
yapraklan ile sınırlanmıştır. Acan^^/zMS yaprağının uçla-
n üstte kıvnlarak küçük bir volüt oluşturmuştur.
Yükseklik: 27 cm. Genişlik: 38 cm. Derinlik: 9 cm.
EROS FİGÜRLÜ PLASTER BAŞLİĞİ 11
Orta boy, kristalli beyaz mermerden yapılmış plaster başlığıdır (Resim: 84b).
1955 yılı kazılannda bulunmuştur. Merkezde yer alan Eros figürü bir numaralı baş
lıktaki figürden belirgin olarak küçüktür. Figürün başının tam üstünde yer alan üç
küçük yaprak, abaküsü süslemektedir. Aynca şerit üzerinde dalga motifleri de yer a l
maktadır.'
Eros figürü yuvarlak yüzlü, sivri çenelidir. Saçlan gür ve kıvırcıktır. Yapraklardaki matkap izleri belirgindir.
Yükseklik: 25 cm. Genişlik: 38 cm. Derinlik: 7 cm.
APOLLO FİGÜRLÜ PLASTER BAŞLİĞİ
İnce grenli beyaz mermerden yapılmıştır. 1965 yılında bulunmuştur. En altta
G. Richter, Yunan Sanatı,
]984.
,
,
i
,
.
,
,
,
bulunan iyon kymationu üzennde yer alan kaide üzenndekı çıplak Apollo tasvm,
112
başlığın ortasında ayakta durmaktadır (Resim: 85). Bu figürün baş kısmı acanthus
yapraklan ile çevrilidir. Tripod ve kithara atribüsü sayesinde bunun Tann Apollo'ya
ait bir figür olduğu anlaşılmaktadır. Figürün ağıriiğı sağ bacak üzerine verilmiştir.
Sağ ayak kayıptir. Figürün sol eli, tripodun üzerine yerieştirilen kitharanm üzerinde
durmaktadır. Bu kithara Apollo'nun sağ omzu üzerinden geçen ve göğsün etrafinda
dolanan bir kayış tarafından tutulmaktadır. Tripodun ayaklanna dolanmış biçimde
bir yılan bulunmaktadır.^
Yükseklik: 29 cm. Genişlik: 43 cm. Derinlik: 9.5 cm.
APHROÜİTE FİGÜRLÜ PLASTER BAŞLİĞİ
Plaster başlığı, orta boy kristalli beyaz mermerden yapılmıştir. 1965 yılı kazı
lannda bulunmuştur. Merkezde acanr/ıus yapraklan arasında ayakta Aphrodite fi
gürü yer almaktadır (Resim: 86). İki taç yaprağı figürün başını çevrelemektedir.
V ü c u d u n ağıriiğı sağ ayak üzerindedir ve sol bacak diz üzerine hafifçe kıvnlmıştir.
F i g ü r ü n y ü z ü oval olup saç ortadan aynimış, alında üçgen şeklinde biçimlendiril
miştir. Başı h a f i f sola dönüktür. Sol eliyle tuttuğu kıvnmlı kıyafeti hydrianın bir
kısmını kapatmaktadır.
Burada yer alan Aphrodite figürü, Praksiteles'in ( M Ö 4. yüzyıl) ünlü Knidos A p h rodite'sinin kopyalanndan alınmadır. Antik çağda çok ünlü olan ve Roma çağında
birçok kopyalan yapılmış olan Aphrodite heykelleri Aphrodisias'm simgesidir.^
Bu başlık diğer örneklere nazaran daha zarif ve kıvnmlar daha gösterişlidir.
Akanthus yapraklannın ucu üst köşelerde volüt yapmış ve daha belirginleştirilmiş
tir. Matkap işlemesinin daha farklı olması bu parçaya daha zarif bir g ö r ü n ü m k a zandırmıştir. En alt sırada İyon kymationu vardır. Bu eserin abaküsü yüksek ve iki
faskiahdır.^
Yükseklik: 30 cm. Genişlik: 42.5 cm. Derinlik: 9.5 cm.
APHROÜİSİAS FRİZ BLOĞU
Bu friz bloğu, Aphrodisias ören yerinde, 1984 yılı kazı sezonunda bulunmuştur
(Resim: 87). Tiberius portikosuna ait friz b l o ğ u n u n New York'taki Fortune Fine Arts
Galerisi'nde satışa çıkanidığı, Aphrodisias kazısı başkanı Profesör R. R. R. Smith t a
rafından 11 Mart 1993 tarihinde bildirilmiştir.^
:
Eser beyaz mermerden yapılmış, ince grenlidir. Üst yüzeyi silmelidir. Girlandların
arasında genç bir erkek maskı yer almaktadır. Girlandlar, meyve, yaprak ve çiçeklerle
bezenmiştir. Saçlar dalgalı olarak işlenmiş olup yanlardan aşağı doğru bukleler ha
linde sarkmaktadır. Bantla tutturulmuş olan saçlar, yanlardan bandın üzerine taran
mıştır. Saçlann altında iki taraftan girlandlara ait kurdeleler sarkmaktadır. Y ü z h a t lan dolgun olarak tasvir edilmiştir. Göz bebekleri matkapla oyularak muhtemelen
dolgu malzemesiyle kaplanmıştır. G ü n ü m ü z d e göz bebeklerinin olduğu kısım b o ş
tur. Eser MS 1. yüzyılla tarihlenmektedir.^
Yükseklik: 49 cm. Genişlik: 40 cm. Derinlik: 16 cm.
Eserin ülkemize iadesi amacıyla, Amerika'da ülkemizi temsil eden Herrick Feinstein avukatlık firması tarafından gerekli girişimler yapılmış ve konu FBl'a iletilmiştir.
5 A. S. Tulay, Aphrodisias,
1988: 18-19.
^ K. Erim ve J. Geniere, Aphrodisias
Carie, 1987: 135-154.
de
Konuyla ilgili olarak FBI tarafından soruşturma başlatılmış ve ülkemizin haklannın
korunması amacıyla eser FBI tarafından koruma altına alınmıştır. Başlatılan soruş
turma kapsamında friz b l o ğ u n u n ülkemize ait olduğunu gösteren tüm bilgi ve b e l
gelerin Amerika Birieşik Devlerieri'ne iletilmesi sonucu eserin ülkemizden kaçınidığı
kanıtianmıştir. Söz konusu, friz bloğu 14 Ağustos 1994 tarihinde ülkemize getiril
miş. Aydın Aphrodisias Müzesi'ne teslim edilmiştir.
87. Aphrodisias Friz Bloğu
1 14
A/İELEAGER BAŞİ
Aydın ili, Karacasu ilçesi, Aphrodisias ören yeri kazı evi bahçe
sinden 14 Nisan 1993 tarihinde kabartma bir pano üzerinde yer
alan 80-134 kazı envanter numarah insan figürüne ait başın çalın
dığı tespit edilmiştir.
Eserin yurtiçinde ve yurtdışında aranabilmesi amacıyla gerekli
duyurular yapılmış, eser Interpol Bülteni'nde yaymlattinlmıştir.
Eserie ilgili aramalar sürerken 1994 yılında Aphrodisias kazı baş
kanı Profesör R. R. R. Smith tarafından eserin New York'ta Selim
Dere adlı bir Türk'ün sahibi olduğu Fortuna Fine Arts Galerisi'nde
sergilendiği bildirilmiştir. Bunun üzerine Anıtiar ve Müzeler Genel
M ü d ü r i ü ğ ü ' n ü n talimatları doğrultusunda FBI tarafından esere el
k o n m u ş ve 24 Ocak 1995 tarihinde ülkemize geri getirilmiştir.
M i t o l o j i k bir av sahnesinin canlandmldığı kabartma pano
üzerindeki Meleager başı MS
1. yüzyılın ilk yansına tarihlendiril-
mektedir.' (Resim: 88a) Eser 1980 kazı sezonunda Sebasteion Tapmağı'nda b u l u n m u ş ve kabartma üzerindeki yerine oturtulmuştur.2 Kabartma pano meander kaidelidir. Parçalar halinde bulunan
eser restore edilmiştir. Pano üzerinde çıplak genç bir atiı avcı figü
rü yer almaktadır. Bu figür sol eliyle kılıcını, sağ eliyle ati yulanndan
88a. Aphrodisias Meleager Başı
tutmuştur. Figür omzunda pelerini ile kompozisyonun sağında yer almaktadır. Pa
nonun sol tarafinda atin bir ayağının altina gelecek şekilde iki adet köpek figürü var
dır. 20-22 cm. yüksekliğinde, 14 cm. genişliğinde ve 14-15 cm. derinliğindedir. M e
leager başında, saçlar bukleler şeklinde alna kıvnmlar halinde düşer, Julius Cladius
devri özellikleri taşımaktadır (Resim: 88-b). Başta bir bant vardır, göz bebekleri iş
lenmemiştir. Burun kmk, çene yuvariaktir.
88b. Aphrodisias Meleager Başı
A. Erhat, Mitoloji Sözlüğü, 1989.
Meleagros, "Kalydon Avı" diye anılan bir
serüvenin kahramanıdır.
K. Erim ve J. Geneire, Aphrodisias de
Caric, Paris, 1987. Sebasteion,
Aphrodisias'da bir İmparatoriuk kült
yapısıdır.
115
EFES IVIUZESI'MDEKİ BROMZ VAZO
(OİİMOCHOE)
1974 yılında Efes Müzesi deposunda yapılan kontrolde tunç bir vazonun çalındı
ğı tespit edilmiştir (Resim: 89). Eserin bir süre Metropolitan Museum of Art'ta teşhir
edildiği ve daha sonra Cenevre'de avukat Roger Budin'e teslim edildiği öğrenilmiştir.
Yaklaşık olarak M Ö 470 yıllarına tarihlenen eser iyi korunmuştur. Yüksekliği 31.5
cm. olan eser, dairesel profilli kaideye, elips gövdeye ve uzun bir boyna sahiptir. Y o n
ca ağızlı olan vazonun ağız kenarında İyon kymationu (yumurta dizisi) vardır. Kulp
ağız kenanndan başlayıp omuza kadar uzanır. Kulpun ağızla bitiştiği yerde elinde
birer disk olan sfenks, kulpun alt kısmında ise uyuyan bir Eros figürü vardır' (Resim:
90). Eser, Efes Arkeoloji Müzesi'nde korunmaktadır.
D. Von Bothmer, Classical Art am
Archaeology, 1979: 63-67.
HERAKLES LÂHTİ'IMİM BULUMU Ş VE
TAİVIAIVILAMIŞ ÖYKÜSÜ
Herakles Lâhti, Perge'de kaçak kazılar sonucu ortaya çıkanlarak parçalar halinde
kaçırılmıştır. Söz konusu lâhte ait olan ve yurtdışına kaçırılmak üzere İstanbul'a g ö
türülen yedi adet lahit parçasına emniyet güçleri tarafından el konmuş ve bunlar da
ha sonra İstanbul Arkeoloji Müzeleri'ne teslim edilmiştir.
Yapılan soruşturma sonunda, lahit parçalannm Antalya ili, Aksu bucağı yakınında
ki Perge harabelerinin doğu nekropolünde kaçak kazı yapılmak suretiyle çıkanldığı ö ğ
renilmiştir. Söz konusu parçalar 1980 yılında Antalya Müzesi'ne teslim edilmiştir.
Kaçak kazı alanında Antalya M ü z e s i tarafından yapılan kurtarma kazısında Herakles Lâhti'nin kapak ve taban kısmı ele geçirilmiştir. Yakalanan parçalaria, kurtar
ma kazısında çıkarılan lahit parçaları birieştirildiğinde, iki dar yanda ve bir uzun y ü z
de eksikler olduğu görülmüştür.
Yan yüze ait olan bir parçanın Amerika Birieşik üevletieri'nde Paul Getty M ü z e
si'ne ait bir dergide yayınlanması ve Profesör Jale İnan tarafından adı geçen m ü z e
de yapılan incelemeler sonucu, eserin Anadolu'ya ait olduğu belirienmiş, gerekli g i
rişimlerden sonra, parça 1980 yılında Paul Getty Müzesi'nden geri alınmış ve A n t a l
ya Müzesi'ndeki lahit parçalan ile birieştirilerek yerine konmuştur.
117
Herakles Lâhti'ne ait diğer parçaların 1984 yılında ortaya çıkışı şöyle olmuştur:
Almanya'nın üüsseldorf kentinde bulunan Henkel KGAA Şirketi bünyesindeki Has
Schwarzkopf firması, koleksiyonu için, italyan bir satıcıdan Roma kökenli iki mermer
kabartma satın almıştır. Bu satın alma işlemi, Hamburg'da, tanınmış müzelerden b i
risinde, yed-i emin olarak görev yapan Profesör Horn Bostel'in gözetimi altında y a
pılmıştır.
Adı geçen şahıs, 1997 yılında Türkiye'ye gelmiş ve Antalya Müzesi'ni ziyaret e t
miştir. Antalya Müzesi'nde Perge'deki nekropolden çıkanimış bir dizi lâhrin sergilen
diğini ve en önemli eserierden birinin rölyefindeki bazı parçalann eksik olduğunu
görmüştür. Aynı uzmanın verdiği bilgiye dayanılarak Schwarzkopf firması tarafından
satın alman rölyeflerin fotoğraftan incelendiğinde, bu parçalann Antalya M ü z e s i ' n de sergilenen lâhte ait olduğu tespit etmiştir.
Schwarzkopf firması, lahit parçalannm Türkiye'ye ait olduğunun kanıtlan
masına yönelik çalışmalan için, Türkiye'den bir uzman görevlendirilmesi ge
rektiğini 26 Ocak 1998 tarihli yazısıyla Bakanlığımıza bildirmiştir. Kültür Ba
kanlığı uzmanlannın Hamburg'da yaptiğı inceleme sonucunda Perge Lâhti'ne
ait olduğu teyit edilen iki parça, Henkel firması tarafından ülkemize i a
de edilmiş ve 6 Mart 1998 tarihinde İstanbul'a getirilmiştir. Bir süre
İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde korunan lahit parçalan, 28 Mayıs
1998 tarihinde Antalya Müzesi'ne teslim edilmiş ve lâhitle birieştirilmiştir.
Lâhtin Özellikleri
Herakles Lâhti Antalya Müzesi'nin lâhitier salonunda sergi
lenmekte ve üzerindeki kabartma bezemelerde Herakles'in on i ki görevi sahneler halinde anlatilmaktadır. Lâhtin
dördüncü
sahnesi ile figürierden üçünün başlan hâlâ eksiktir.
Herakles, Zeus ve Alkmene'nin oğludur. Zeus'un kansı
Hera, kocasının ihanetine kızar ve bu birieşmeden dünyaya
gelen oğlu Herakles'ten nefret eder. Bu kızgınlıkla Herakles'e cinnet getirterek, kansmı ve çocuklannı öldürtür. He
rakles kendine geldiğinde, bu günahlardan annmak ister,
üanıştiğı kuzeni Eurystheus, Herakles'e birbirinden zor on
iki görev buyurur.
Lahit semerdam kapaklıdır. Tepe ve köşe akroterieri
palmet şeklindedir. Kapağın üstü yassı kiremitierie süslü
dür. Kiremitierin uzantilan aslan başlı çörtenlerie son bulur.
Lâhtin teknesi üzerinde yüksek kabartma figürier, lâhtin dört
köşesinde ise birer adet burmalı sütun yer alır.
Birinci dar yanda, tam ortada öteki dünyayı sem
bolize eden iki kanath bir kapı yer alır. Bu, lâhtin ka
pısıdır. Kapı üzerinde yunuslar betimlenmiştir. Kapının
her iki tarafında yas tutan iki figljr mezara bekçilik etmektedir. Solda, g i
yimli, elinde istiridye kabuğu şeklinde bir kap ve yapraklı bir dal tutan bir
kadın ayakta durmaktadır. Sağda, yan çıplak bir erkek yer alır (Resim: 91).
Birinci uzun yanda Herakles'in görevleri başlar. Herakles ilk sahneden
itibaren fizyolojik değişimler gösterir ve yaşlanma süreci sırasıyla izlenebilir.
Soldan sağa doğru: Nemea aslanının öldürmesi canlandınlmıştır. Herakles,
derisine ok işlemeyen b u hayvanı elleriyle boğarak öldürür. Derisini
yüzerek kendisine zırh yapar. Herakles bundan sonra daima bir
aslan postuyla görülür.
Herakles'in Hydra adlı çok başlı yılanı ve
Arkadia'nın
Erymanthos
korkunç yaban
Dağı'nda
domuzunu
yaşayan
öldürüşüyle ilgili
sahne eksiktir. Uzmanlara göre, burada Artemis'e ait altın boynuzlu, tunç ayaklı, dişi ge
yiğin yakalanıp canlı olarak Kral Eurystheus'a götürülüşünü anlatan bir sahne daha
olması gereklidir.
Paul Getty IVlüzesi'nce iade edilen parçada
ise Stymphalos
Gölü'nde yaşayan ve insan
etiyle beslenen, gagalan, pençeleri ve kanatlan tunçtan olan Ares'in kuşlannm öldürülmesi
anlatılmaktadır (Resim: 92a).
İkinci dar yanda Hesperid'lerin bahçesinden
altın elmalann çalınması ve Kral Augias'm ahırian t e
mizlemesi sahnesine yer verilmiştir. Herakles, Alpheos
Nehri'nin yatağını ahıriara yönlendirerek temizler. Bu
sahnede Nehir Tannsı sembolik olarak gösterilmiştir. İkinci
uzun yanda Girit Kralı IVlinos'a ait kudurmuş boğanın. Kral Eurystheus'a götürülüşü, Trakya Kralı Diomedes'in insan etiyle beslenen atlannı götürüşü ve Amazonlar
Kraliçesi Hippolyte'nin öldürülüşü anlatılmaktadır.' Burada yer alan sahnelerden b i
ri de, üç başlı köpek Kerberos'un Herakles tarafından yakalanıp krala getirilişidir. Perge Nekropolü'nün görkemli lâhitlerinden olan Herakles Lâhti, Roma İmparatoriuk
çağı yapımı olup IVIS 2.-3. yüzyıllara tarihlenmektedir (Resim: 92b-93).
92b. Herakles Lâhti'rıe Ait Parça
P. Grimai, Mitoloji Sözlüğü, Yunan ve
Roma, 1997: 251-283.
119
GİRLAMDLI LAHİT
94. Girlandlı Lahit
1986-1987 yıllarında ülkemizden kaçırılan Girlandlı Lâhtin, (Resim: 94) 1987 y ı
lında New York'ta Nevzat Telli tarafından koleksiyoner Damon Mezzaccappa adlı
şahsa satıldığı ve onun da bu lâhti, teşhir edilmek üzere Brooklyn M ü z e s i ' n e ödünç
verdiği gazeteci Özgen Acar'ın 16 Temmuz 1990 tarihli mektubu ile Anıdar ve M ü
zeler Genel M ü d ü r i ü ğ ü n e bildirilmişrir. Lahit ile ilgili olarak Profesör Fahri İşık, Dr.
Nuşin Asgari ve Kayhan Dördük tarafından hazırianan bilimsel raporiar Dışişleri Bakanlığı'na gönderilmiştir.
Brooklyn İVİüzesi'ndeki lahit, Antalya Müzesi'ndeki A. 16 envanter numaralı Perge Lâhti ile aynı özellikleri taşıdığından, anılan lâhte ilişkin fotoğraflar, 1 Kasım 1990
tarihinde New York Başkonsolosluğumuza ivedi olarak gönderilmiştir. Söz konusu
müzenin mütevelli heyeti eserin kökenine ilişkin yeterii kanıt bulunmaması nedeniy
le konuyu askıya aldığını bildirmiştir.
Amerika Birieşik Devletieri'ndeki avukatianmızca Giriandlı Lahit ve diğer bazı
eserierin ülkemize iadesi Damon Mezzaccappa'm elinde bulunan Giriandlı Lâhtin
The American-Turkish Society Inc.'a bağışlanması, Brooklyn Müzesi'nde iki yıl sergi
lenmesi koşuluyla
sağlanmıştir. 31
Aralık
1991'de mülkiyeti
American-Turkish
Society'e geçen lahit, 18 Nisan 1994 g ü n ü ülkemize getirilerek Antalya Müzesi'nde
sergilenmeye başlanmıştir.
Söz konusu eser, tipik giriandlı lahit örneklerindendir. Bu tip lâhitiere Pamphylia tipi lâhitier de denir. Perge atölyesinin özgün bir üretimi olduğu bilinmektedir.
122
Lâhtin üzerinde semerdam şeklinde kapak vardır (Resim: 95). Tekne üzerinde,
köşelerinde Mikeler, uzun yanlarında podyum üzerinde duran Eros'lar vardır. Aynca,
lâhtin teknesini çepeçevre giriand dolanmaktadır. Köşelerdeki Nikeler, sfenksler üze
rinde durur. Giriandlar taenialaria (şerit) süslenmiştir. Dar yüzlerde birer Medusa ba
şı, uzun yüzlerde, giriandlar arasında, ortada IVledusa başı, her iki yanında masklar
yer almaktadır. Dekoratif amaçlı giriandlar arasındaki bu öğeler, mezarı korumak için
yapılmıştır. Kapak çatıya benzetilmiş, kiremit aynntıları bile işlenmiştir. Yassı kiremit
lerin uçlan bitki ve mask formlu çörtenler ile son bulmaktadır. Tepe ve köşe akroterleri palmet şeklindedir. Her iki alınlıkta kalkan yer almaktadır. Tekne kaidesinde
ant-
hemion (lotus-palmet) ve inci dizisi, üzerinde meander m o t i f i bulunmaktadır.
Lâhtin teknesinin uzunluğu 220 cm., genişliği 100 cm., yüksekliği 90 cm.'dir.
Lâhtin kapağının uzunluğu 201 cm., genişliği 90 cm., yüksekliği 42 cm.'dir. Perge
Giriandlı Lâhti Roma İmparatoriuk çağına, MS 2. yüzyıla tarihlenmektedir.
123
BOĞAZKÖY TABLETLERİ
Hititlerle ilgili ilk bilgiler Tevrat'tan alınmıştır. 1887 yılında Mısır'da Teli el
Amarna kazılannda bulunan tabletler, Hititlere duyulan ilgiyi artırmış ve bu ülkenin
yeri araştınimaya başlanmıştır. Fransız Mimar Charles Texier, Anadolu gezileri sıra
sında B o ğ a z k ö y ' ü keşfetmiştir.'
1893-94 yıllannda Fransız Kültür Bakanlığı adına
Ernest Chantre Çorum'da, Alacahöyük-Boğazköy ve Kayseri, Kültepe'de ilk çalışmalan başlatmış, bu çalışmalar sırasında Kültepe'de bulunmuş bazı tabletleri satın a l mıştır.2 Boğazköy'de ise Büyük Saray yakınında bazı tabletler bulmuştur. Bu çivi ya
zılı tabletlerin Akad dilinde yazılmış olanlan o zaman okunabiliyordu. Ancak aynı
durum Boğazköy metinleri için geçerii değildi.
Boğazköy'de ilk kazılar, M ü z e - i H ü m â y û n adına Theodor Makridi Bey ve Alman
Arkeoloji Enstitüsü adına Hugo VVinckler tarafından 1905 yılında başlatılmıştır. A l man-Osmanlı ortak kazılan şeklinde sürdürülen bu kazılarda ilk yıl otuz beş tablet
bulunmuş, 1906 yılı kazılannda ise " B ü y ü k Kale" olarak bilinen Yüksek Kale'de çivi
,^.-1,1.
,ır,.?.<-!-tr
•MK^-v-iMi'ıı
96a. Temizlik Ritüeli IVletni (Ön Yüz)
C. Texier, Küçük Asya Coğrafyası,
Tarihi ve Arkeolojisi, 2002.
E. Chantre, Mission en Cappadoce,
1894.
124
'l-*ı»rt*f
aw
96b. Temizlik Ritüeli Metni (Arka Yüz)
yazılı tabletlerden oluşan büyük bir arşiv ortaya çıkanlmıştır.^ Boğazköy kazılarına
1907,1911 ve 1912 yıllannda devam edilmiştir. Bu yıllarda yaklaşık on bin dört yüz
civarında Hitit tableti bulunarak İstanbul IVlüzesi'ne gönderilmiştir. Bunlann bir kıs
mı tam, bir kısmı da kınk durumda ele geçirilmiştir. Bazılan yangın nedeniyle pişmiş
ise de bir kısmının pişirilerek konservasyonlarının yapılmasına gerek duyulmuştur. A l
manlarla yapılan anlaşma gereği tabletler ve iki sfenks, 1915-1917 tarihinde iki par
ti halinde otuz üç sandık içinde temizleme, onarım ve yayın çalışmalan yapmak için,
iade edilmek koşuluyla, Berlin'e gönderilmiştir. Konservasyonlan bitirilen üç bin civannda tablet Kültür Bakanlığı Eski Eserier ve Müzeler Genel M ü d ü r i ü ğ ü ' n ü n girişimleri
sonucunda 1924-1943 yıllannda dokuz parti halinde İstanbul'a gönderilmiştir.
Birinci Dünya Savaşı öncesi yapılan kazılarda bulunan on
binden çok tablet
assyriologlar tarafından incelemeye alınmıştır. Dönemin önde gelen çivi yazısı araş
tırmacısı Rahip Jean Vincent Scheil, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde yaptığı çalışma
lar sırasında Boğazköy'de Chantre tarafından bulunmuş tabletlerin çivi yazısı ile ya
zılmış olduğunu ve Hiritçe olabileceğini belirtmiştir. Bir çek bilgini olan B. Hrozny,
Hitiriçeyi çözmeyi başarmıştır.^
97b. Doğum Ritüeli Metni (Arka Yüz)
%>tr^-^'Sr^>
^
es-'
97a. Doğum Ritüeli Metni (Ön Yüz)
^ H. Winckler, "Vorläufige Nacliricliten
über die Ausgrabungen in Bogazköi"
MDOG, 1907.
4 B. Hrozny, "Die Losung der Hethitiscben
Problems", MDOG, 1915: 17-50.
125
98b. Tanrıça İştar'a Ait
Kült Metni (Arka Yüz)
126
Hint-Avrupa dil ailesine ait olan Hititçenin okunması, Hitit tarih ve kültürünün
anlaşılmasına yol açmıştır. Boğazköy'den önceki ilk Hitit merkezi Neşa'nm (Kaniş)
arşivlerinde keşfedilen ve yayın çalışmaları süren on yedi binden fazla Asurca çivi y a
zılı tablet, Hatti ve Hititlerin birlikte yaşadıklannı göstermiştir.
Hititçede hece işaretlerinin yanı sıra kelimelerin yerine geçen işaretler de b u l u n
maktadır. Bunlann her dilde değişik şekilde okunmalanna karşın anlamları değişmemektedir. Çivi yazısı en geç M Ö 16. yüzyılda Eski H i t i t dönemi başlangıcından i t i b a
ren, Babil etkisindeki Kuzey Suriye yoluyla Orta Anadolu'ya geçmiştir. Eski Hititli k â
tipler bile Akadça yazariardı. Bu dilde daha çok arazi bağış belgeleri ve tarihî olay
ları anlatan metinler kaleme alınırdı. Bu çağda Akadça diplomasi dili olduğu için,
resmî yazışmalarda bu dil kullanılırdı. Tapmaklann bazılarında ortaya çıkanlan çivi
yazılı tabletler arasında edebî metinler de bulunmaktadır. Hurrice ve Hititçe olarak
iki dilde yazıya dökülmüş bu metinler mitolojik bir söylence ya da hayvan masallanndah oluşmaktadır. Bu öyküler, pazar yerinde hikâyeler anlatan bir kişinin a ğ z ı n
dan anlatılmaktadır.
127
100. Antlaşma Metni
101. Fırtma Tannsı'na Ait Dinî Tören Metni
.• ..
128
—~-xr—•
o çağda konuşulan diller arasında Hititçeden başka Kuzey Anadolu'da Palaca,
Güney ve Batı Anadolu'da Luvice, Güney D o ğ u Anadolu'da Hurrice vardı ve aynca
daha eski Anadolu dili olan Hattice de konuşuluyordu. Bunlann çivi yazılı tabletle
re kaydedilmiş örnekleri bulunmaktadır. Tabletler üzerinde yer alan mühür baskılan,
tabletleri yazdıran kişilerin, adlannı hem çivi yazısı hem de hiyeroglif olarak iki ayrı
dille yazdırdıklannı belgelemektedir.
Boğazköy kazılanna Birinci Dünya Savaşı nedeniyle ara verilmiş, savaşın b i t i m i n
den uzun bir süre sonra Almanlar tarafından Kurt Bittel başkanlığında 1932-39 yıllannda çalışmalara yeniden başlanmıştır. İkinci Dünya Savaşı'nm başlama.sıyla kazı
ya yine ara verilmiş, 1952 yıllında Kurt Bittel başkanlığında kazılara tekrar başlan
mıştır. İkinci Dünya Savaşı'nm sonunda Almanya'nın D o ğ u ve Batı olarak ikiye b ö
lünmesi sonucunda tabletler D o ğ u Berlin'deki Kraliyet Müzeleri'nde korunmaya de
vam etmiş ve Kültür Bakanlığımız iadeleri için girişimlerini sürdürmüştür. 1978 ve
1979 yıllannda Kültür Bakanlığı temsilcisi olan Müsteşar Yardımcısı Murat Katoğlu
ve Genel M ü d ü r Vekili Aykut Özet'in tabletleri geri alma çabalannı takiben. Bakan
lığımızın çeşitli girişimleri sonucunda, 1987 yılında yedi bin beş yüz civannda t a b
102. Yönerge Metni
let ülkemize iade edilmiştir. Tableder İstanbul Arkeoloji Müzeleri Sümerologu Veysel
Donbaz tarafından Türkiye'ye getirilmiştir.
Boğazköy tablederinin dünya tarihinde çok büyük bir önemi vardır. Bu yazılı
kaynaklann okunmasıyla bir ulusun tarihi, yaşamı, dini ve kültürü anlaşılmıştır. Üze
rine kamışla yazılan, çeşidi şekillerdeki pişmiş ya da pişmemiş toprak levhalara t a b
let denmektedir. Boğazköy'de yapılan kazılarda bugüne kadar otuz-otuz beş bin c i
vannda tablet ele geçirilmiştir. Bu, tablet sayısı bakımından, dünyanın en önemli k o
leksiyonudur. B u g ü n bu tabletlerin, yirmi bin beş yüz adedi Anadolu Medeniyetleri
Müzesi'nde, on bin dört y ü z yirmi adedi İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde, beş yüz
doksan dokuz adedi ise Çorum Müzesi'nde korunmaktadır.
129
1^ ^
104. Tutanal< Metni
103. Yönerge Metni
H i t i t Devlet Arşivi'ne ait kayıtlan içeren tabletler, Hitit İmparatorluk devrine ait
tir (MÖ. 1650-1200) ve konulan çok çeşitlidir. Bunlar, devletlerarası andaşmalan, k a
nun kodekslerini, kral yıllıklannı, tıp ve astronomi ile ilgili belgeleri, mektuplan, i l a
hileri, dualan, mahkeme karadannı, ayinleri, destanlan, iki dilli yazıt ve sözlükleri,
Akadcadan çevrilmiş çeşidi edebî tüderi, fallan, büyüleri, reçeteleri kapsamaktadır.
Ülkemize iade edilen tablederde; yeraltı ile bağlantılı olarak cinayete, kidiliğe ve y a
lan yere yemine karşı yapılan temizlik ritüeli (Resim: 96a-b); d o ğ u m ritüeli (Resim:
97a-b); Kizzuwatna ülkesinde, Tannça İştar'a ilişkin kült organizasyonu
(Resim:
98a-b); Hatti kralına, sınır beyleri Haşduili, Tarupişni ve Marduk-Lama'nm
raporu
(Resim: 99); yemin tannlannm ve lanet f o r m u n u n yer aldığı bir antlaşma metni (Re
sim: 100); efsanevî Nerik şehri Fırrina Tanrısı için yapılan bir dinî tören anlatılmak
ta ve yazı şöyle devam etmektedir: "Merik şehri Fırtına Tannsı kızdı ve çukurun içi
105. Bir Ritiiele Ait Metin
ne girdi. Maraşşanta (Kızılırmak) Nehri eskiden akardı...., fakat şimdi Fırtına Tannsı
onun y ö n ü n ü değiştirdi" (Resim: 101); yönerge metni (Resim: 102); rahipler ve tapı
nak hızmetiılen için yönergeler (Resim: 103); yer ve kişi isimlerinin de yer aldığı, eşyalann sayımına dair tutanak (Resim: 104); KÂ.GAL HUR.SAG ile Hulaniya ve
Appala şehirlerinin yer aldığı bir rituel (Resim: 105) bulunmaktadır.
Dünya kültür mirasında önemli bir yere sahip olan Boğazköy'de
bulunmuş H i t i t çivi yazılı tabletierinin UNESCO tarafından 2001 y ı
lında "Dünya Belleği" kaydına alınması, ülkemizin kültür variıklannm tanıtimı ve belgelenmesi açısından çok önemli bir adımdır.
130
"YÜZYILIM ÜEFİMESİ"
ELİVIALI SİKKELERİ
18 Nisan 1984 tarihinde Antalya, Elmalı ilçesi, Baymdır köyünde kaçak kazılar
sonucunda yaklaşık bin dokuz y ü z adet g ü m ü ş sikkeyi kapsayan büyük bir define
bulunmuştur. Bu kaçak kazının ihbar edilmesi sonucunda, kazıyı yapanlar ve pazar
layanlar malî polis tarafından takibe alınmışlar ve tutuklanarak çeşidi cezalara çarptınlmışlardır. Ancak yurtdışına kaçan Fuat Üzülmez, Edip Telliağaoğlu ve Nevzat Telliağaoğlu hakkında gıyabî tutuklama karan bulunmasına karşın, definenin yurtdışı
na kaçmlması engellenememişrir.
İlk olarak, 10 Mart 1988 yılında Los Angeles'ta antik sikke müzayedecisi Numis
matic Fine Arts adlı şirketin çıkardığı katalogda on adet Elmalı sikkesi yayımlanmıştir. Katalogda b u sikkeler "Güney Anadolu'da 1984 yılında b u l u n m u ş " cümlesiyle t a nıtilmıştır. B u n u n üzerine, Türk hükümeti açık artirmaya müdahale ederek, sikkele
rin satişını durdurmuştur. Söz konusu on adet sikkenin ülkemizden kaçınldığmm
avukatlanmız aracılığı ile firma sahibine bildirilmesi üzerine, sikkeler herhangi bir
bedel ödenmeksizin ve dava yoluna gidilmeksizin ülkemize iade edilmiştir.
Aynı yıl 26 Mayıs 1988 tarihinde İsviçre, Zürih'te üç adet Elmalı sikkesi Bank
Leu adlı müzayede firmasınca satişa çıkanimıştir. Mayıs 1991 tarihinde Zürih'te bir
başka müzayede firması olan Tkalec üç adet sikkeyi açık artirmaya çıkarmıştir. Los
Angeles'ta gerçekleştirilen girişimler Zürih'te tekrarianarak sikkelerin iadesi sağlanmıştir. Türk hükümetinin avukatian aracılığı ile yapılan müdahale sonucu sikkeler
herhangi bir bedel ödenmeksizin ve dava yoluna gidilmeksizin iade edilmiş, 1993 ve
1996 yıllannda birer adet Elmalı sikkesinin daha bu sikkelere sahip iyi niyetii kişiler
taraflndan ülkemize hibe edilmesinden sonra toplam on sekiz adet Elmalı sikkesi ge
ri alınmıştir.
Elmalı sikkelerinin büyük bir bölümünün Amerikalı işadamı koleksiyoncu Wiliam
Koch'ta olduğu saptanarak yaklaşık bin sekiz yüz sikkenin, Koch'un da içinde o l d u
ğu OKS Partners Şirketi'nce satin alındığı belirienmiştir. Adı geçen koleksiyoncudan
sikkelerin iadesi talep edilmiş, ancak olumlu sonuç alınamaması üzerine, 1989 yılın
da ABD Massachusetts Eyalet Mahkemesi'nde dava açılmıştir. Bu davayı ABD'de " L i d ya Eserieri" davasını da takip eden Herrick Feinstein Avukatiık Firması'nm takip e t
mesi karariaştinlmış ve bu hususta New York Başkonsolosluğumuz yetkili kılınmıştir.
Uzun süren hukukî mücadeleden sonra nihayet her iki tarafin avukatian anlaş
ma yoluna vararak davayı bitirmişlerdir. 4 Ocak 1999 tarihinde dönemin Kültür Bakam'nın imzaladığı bir anlaşma ile Türk hükümetine verilen toplam bin alti y ü z alt
mış bir adet sikke 29 Nisan 1999 tarihinde ülkemize getirilmiştir. Böylece "Yüzyılın
Definesi" olarak adlandırılan bu defineye ait bin alti y ü z yetmiş dokuz sikke ait o l
d u ğ u topraklara kavuşmuştur. Ancak Elmalı sikkeleri grubundan y ü z elli-iki yüz ka
dar sikkenin nerede olduğu halen bilinmemektedir.
ELMALI SİKKELERİNİN ÖZELLİKLERİ VE TARİHÇESİ
Bu definedeki sikkelerin bijyük bir kısmı ticari amaçla yapılmamış olup sikke b i
limi açısından çok önemlidir. Bu nedenle sikke uzmanlan tarafından "Yüzyılın D e f i
nesi" olarak nitelendirilmiştir. Şu anda Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde k o r u n
makta olan bin altı y ü z yetmiş dokuz sikkenin bin üç y ü z kırk sekiz adedi Anadolu,
iki yüz seksen yedi adedi Orta ve Kuzey Yunanistan, kırk dört adedi ise Ege Adalan'ndaki yerleşim merkezlerinde basılmış örnekleri içermektedir. Defineye ait bir veya
birkaç adet sikkesi olan merkezler hariç tutulursa, genel aynm şu şekilde söylenebi
lir: Anadolu basımı sikkeler, Likya bölgesine ait olanlar dokuz yüz altmış iki adettir.
Ephesos'a ait olanlar on iki, Kamirus'a (Rodos) iki yüz seksen üç, Samos'a ait olan
lar kırk bir adettir. Yunanistan sikkelerinin Atina'da basılanlan yüz altmış beş, Bisaltai'de elli dokuz, Akanthus'da otuz bir, Abdera'da on beş, Thasoz'da sekiz, Ege Ada
ları ve Paros'ta kırk dört adettir (Resim: 106).
M Ö 5. yüzyılda Perslerin Yunanistan'ı istila etmelerinden sonra Atina Şehir Devleri'nin önderiiğinde Akdeniz çevresi şehirierinden oluşan bir biriik kurulmuştu.
Attika-Delos Deniz Birliği adını taşıyan bu biriiğin bir merkezi ve bütçesi vardı. Her
107a. Attika Dekadrahmi (Ön Yüz Miğferli
Athena)
107b. AHika Dekadrahmi (Arka Yüz
Cepheden Baykuş)
ülke kendi basriğı g ü m ü ş sikkeden gücü oranında katkıda bulunuyordu.
Elmah sikkelerine yüzyılın definesi denmesinin en önemli nedeni, define içinde
anı paralannın bulunmasıdır. Yunanlılar Persleri yendikleri için b i r anı parası çıkar
mışlardı. Normal olarak o zamanın para birimi bir drahmi ve en değerii sikke dört
drahmi iken, anma nedeniyle on drahmilik (dekadrahmi) para çıkanimışri (Resim:
107a-b). Dekadrahmiler çok az sayıda basılmıştır. 1984 yılma kadar dünyada sadece
on üç tanesinin variiğı bilinmekteydi. Elmalı definesinde ise bunlardan on dört tane
bulunmaktaydı.
M Ö 5. yüzyılın ilk yansına ait tarihî ve siyasî bilgiler oldukça azdır. Elmalı defi
nesi bu döneme ait sikkeleri içerdiğinden kalıp baskılarının, ağıriık sistemlerinin y e
ni kral ve sülale adlannm önemi büyüktür. Bu sikkelerde öncelikle incelenmesi gere
ken konu ağıriık ayariandır. Likya sikkeleri üzerinde çalışan sikke uzmanlanndan Six,
Likya bölgesinde birkaç farklı ağıriık ayannın kullanıldığını beliriemişrir.' Daha son
ra Markholm yeni bir teori geliştirmiştir.^ Bu teoriye göre, farklı coğrafî bölgelerde
farklı ayariar kullanılıyordu. Örneğin D o ğ u Likya'da, 10 gramın hemen altinda bir
ağıriık. Bati Likya'da ise 8 gram civannda bir ağıriık kullanılıyordu. Aynca 11 gram
ağıriiğında birkaç sikke de Pers standardına göre basılmışti. Elmalı definesindeki ör
nekler ise durumun biraz daha farklı ve yeni açıklamalar gerektirecek şekilde o l d u
ğ u n u göstermektedir.
Elmalı definesinde Erken Likya dönemine ait birkaç sikke bulunmaktadır. Erken
Likya sikkelerinde, ön yüzde, genellikle domuz protomu, arka yüzde, içinde çizgiler
' J.P. Six. Rcpiie Niimismaliquc,
olan quadratum incusum (derin kare çukur) mevcuttur. Daha önce bulunmuş baş
2 D. Markholm, "The Classification of
ka definelerde yer alan örneklerin daha erken tarihli olduğu, Elmalı definesindeki ya-
Lykian Coins Before Alexander the
Great" JG/V 1964:65-76.
1886-87.
133
108a. Likya Stater (Ön Yüz İki Yunus
Balığı)
ban domuzu betimlemeii üç sil<l<enin ise dalıa geç tarihli olduğu anlaşılmıştır. Bu da
108b. Triskeles
ki armalar genelde her iki yüzü hayvan betimli olup çoğunlukla yazısızdır. Yaban d o
bu sikkelerin serinin en geç tipleri olduğunu göstermektedir. Daha sonra gelen seride
muzlan ve kanatlı ariar ön yüzdeki en popüler motiflerdir. Arka yüzde çeşitli hayvan
lar veya başlan yahut protomlan yer alır. Asyut ve Noe tarafından yayınlanan define
ler bu dönemin tipik örneklerindendir.^ Ön yüzü iki yaban domuzu ve arka yüzü tris
keles ripli olanlar bu serinin en erken örnekleri olup Asyut ve IMoe definesinde aynı ka
109a. Rodos (Ön Yüz Stater İncir Yaprağı)
lıp yapımlı olanlan ve benzerieri bulunmaktadır (Resim: 108a-b). Bu tipler, Elmalı de
109b. Arka Yüz: İki Bölümlü Derin Çukur
finesinin gömülme tarihine kadar devam etmiş olup çok iyi resmedilmiştir.
134
Likya sikkelerine genel olarak bakıldığında, değişik tipte yazılı ve yazısız sülale
110. Ephesos Drahmi
(Ön Yüz An - Arka Yüz 4'lü zımba)
sikkelerinin mevcudun yaklaşık yüzde kırkını, az sayıda tipi içeren, fakat birbideriyle kalıp bağı olan sikkelerin ise geriye kalan yüzde altmışını oluşturduğu görülür.
Bunlann çoğu önceden bilinen veya birkaç örneği tanınan sikkelerdir. İki ana seri
uzun bir sikke bağı oluşturur. Diğer seriler ise birbirleriyle çok az bağlantılıdır. Tek
bir ön y ü z kalıbı birkaç kez yenilenerek arka yüz kalıbı ile biriikte kullanılmıştır.^
Elmalı definesinde sikke bağı en kuvvetli olan grup Rodos (Kamirus) sikkeleridir
(Resim: 109a-b). Bu sikkelerin yaklaşık yüzde ellisi birbideri ile ön yüz veya arka y ü z
kalıbı açısından bağlantılıdır, diğer yüzde ellisi ise tamamen aynı ön ve arka yüz ka
lıbından basılmıştır. Buradan çıkan sonuç ise Kamirus sikkelerinin dolaşıma girme
den defineye dahil edilmiş olduktandır. Efes drahmisi de bu grupta yer alan ilginç
eserlerdendir (Resim: 110).
S o n u ç olarak, Elmalı definesi içinde değişik merkezlere ait farklı örnekler yer a l
maktadır. Ç o ğ u n l u ğ u ise, birkaç büyük merkeze ait, çok sayıda ve birbideriyle bağı
olan sikkelerden oluşmaktadır. Buradan, sikkelerin kondüsyon ve kalıp bağlantılan
göz önüne alınarak, uzun bir zaman dilimi içinde biriktirilmediği, ticari bir amaç ve
ya banka amaçlı olarak toplanmadığı anlaşılmaktadır. Çünkü sikkeler doğrudan d o ğ
ruya darphaneden geliyorsa, çok çeşidi kalıp (darp) örnekleri beklemek imkansızdır.
Definede bulunan Orta ve Kuzey Yunanistan, Trakya, Ege Adalan ve Kuzeybatı
Anadolu (Likya) sikkeleri çağdaşrir. Aynı zamanda, bu sikkeler her şehri belli bir oran
da temsil eder şekilde bir araya getirilerek gömülmüş gibi gözükmektedir.
3 M. Preis ve N. Waggoner, Archaic
Coinage the Asyut Hoard, 1975.
Greefe
4 Ön ve arka yüz kalıplanndan biri deği
şince öteki her zaman değiştirilmemekte
ve aynı kalan arka yüz kalıbı ile bağlantı
kurulabilmektedir.
135
IVIARSYAS HEYKELİ
Manisa iii, Sarıgöl ilçesi, Bağlıca köyünde 1987 yılın
da yapılan kaçak bir kazı sonucu Marsyas Heykeli'nin b u
lunduğu ve yasadışı yollarla yurtdışına çıkanidığı tespit
edilmiştir (Resim: 111).
Abdurrahman Çetin adlı şahıs tarafından bulunan ve
Ali Kolaşin adlı şahsa satılan heykelle ilgili olarak, olaya
Yusuf Aykanat, Mehmet Şakir Canıtez ve Ertuğrul A t a soy'un adlannm kanştığı tespit edilmiş ve sanıklar hakkın
da Sangöl Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılmıştır.
Bakanlığımızca
yapılan
araştırmalar
sonucunda,
A B Ü ' d e Atlantis Antika Galerisinde bulunduğu ve sahiple
rinin Jonathan Rosen ile Robert Hecht olduğu anlaşılan
eserin, ülkemizden kaçırıldığının ispatlanması halinde hey
kelin iade edilebileceği açıklanmıştır. Bunun üzerine sa
nıklar hakkında Sangöl Ceza Mahkemesi'nin verdiği karar
lara ilişkin dava dosyası ABD'deki avukatlanmıza gönderil
miştir. Jonathan Rosen eseri New York'taki "The Ameri
can-Turkish Society" adlı vakfa bağışlamayı kabul etmiş ve
iki yıl süreyle anılan vakıfta sergilenen Marsyas Heykeli 14
Ağustos 1994 g ü n ü ülkemize iade edilmiştir.
Marsyas, bütün Anadolu çobanlannm atasıdır. Kavalı
olağanüstü bir yetenekle çaldığı söylenir. Apollon ile yap
tıktan müzik yanşmasını
kazanmıştır. Ancak, Apollon,
Marsyas'ı bileklerinden bir ağaca astmp derisini canlı can
lı yüzdürmüştür. Heykel Marsyas'ı bu ceza sahnesinde
göstermektedir.
Eser, Marsyas'ı dikdörtgen şeklinde silmeli ve dört
ayaklı bir kaide üzerinde bir ağaç dalma ellerinden asılmış
sakallı ve çıplak olarak betimler (Resim: 113). Yerde, diz
çökmüş vaziyette elinde bıçağını bilemekte olan bir İskit
erkek figürü vardır (Resim: 112). Kaidenin üzerine iki b o rulu bir kaval, ağaç dallanndan birine bir hayvan postu
asılmıştır. Arkada yivli ve silmeli, başlıklı paye b u l u n m a k
tadır. Eser, üç parça halinde kmk olup parçalar birleştiril
miştir. MS 2. yüzyılın ikinci yansına tarihlendirilmiş olan
heykelin yüksekliği 1.20 cm., genişliği ise 38 cm.'dir. Mars
yas Heykeli 2002 Eyül ayında Manisa Müzesi'ne yapılan
bir saldın sonucu çalınmış, yapılan takipler sonucu 30 Ey
lül 2002'de İstanbul'da bulunmuş ve Manisa Müzesi'ne
iade edilmiştir.
111. Marsyas Heykeli
136
112. Marsyas Heykeli (İskitli Erkek Figürü)
113. Marsyas Heykeli (Detay)
137
IVIERIVIER KADİM BAŞİ
zmir İli, Selçuk ilçesi, Efes ören yerinde 1964 yılı kazılannda ortaya
çıkarılan mermer bir heykele ait kadın başının 1965 yılında kazı
deposunda olmadığı, dönemin kazı başkanı Profesör Dr. Fritz
Eichler tarafından anlaşılmıştır. Eser tüm aramalara rağ
men bulunamamıştır. Eser çalınmadan önce, incelenmiş
ve yayını yapılmıştır.
Efes kazı ekibinden, taş eseder uzmanı Dr. M a ria Aurenhammer, bu başın İsviçre'de Basel Eski
Eserler Müzesi'nde olduğunu belirlemiş ve Efes
Müzesi'ne gerekli bilgileri vermiştir.'
Halen Efes kazısı başkanı ve daha önce
Avusturya
Arkeoloji Enstitüsü Başkanı
olan
Profesör Fritz Krinzinger, İsviçre, Basel Eski
Eserier M ü z e s i M ü d ü r ü ile gerekli görüşmeleri
yapmış ve 1997 tarihinde söz konusu baş. Viya
na Kültür Müşavirimize teslim edilmiştir.
Halen bu heykel başı, Efes M ü z e s i M ü d ü r i ü ğü'nde korunmaktadır.
Tanrıça Başmın Özellikleri
İnce grenli beyaz mermerden yapılmış. Klâsik çağ özellikle
rini taşıyan bu ideal kadm başının sağ kulak çevresinde, çene ve
burun üzerinde kmk ve eksikler vardır (Resim: 114). 21 cm. y ü k
sekliğindeki başın genişliği 15 cm. ve derinliği 19 cm.'dir. Ortadan
aynimış olan saç, yanlarda geniş dalgalar halinde arkaya uzanmak
ta ve gevşek bir topuz şeklinde toplanmaktadır.
Saçın bir bölümünün baş ortasından yukarıya doğru t o p l a n
ması ve saçın alt kısımda dikey çizgiler şeklinde işlenmesi bazı t a n nça başlannı, özellikle Nike heykellerini akla getirmektedir. Alın üçgen,
114. Mermer Kadm Başı
gözler derin olarak işlenmiştir. Gözbebekleri belirtilmemiştir. Burun düzdür.
Dudak kıvnk, ağız kapalı, çene yuvariaktir. Baş, boyun altindan kınimıştır. Başın dış
yüzeyinde yer yer bozulmalar ve ufak zedelenmeler vardır.
Erken Roma İmparatoriuk çağma ait, normal boydan küçük bir heykele ait bu
baş, M Ö 5. yüzyıla tarihlenen Klâsik çağ heykeltıraşlığının bir repliği olarak, büyük
' E. Berger, "Die Hauptwerl<e des Basler
Antikenmuseums Zwischen 460 und 430
V. Chr.", Antike Kunst, 1968: 73-77.
2 R. Fleischer, "Grabungen in Ephesos von
1960-1969" Jaliresiteflen des Österre
ichischen Archäologischen
Institutes,
s. 431-446.
138
olasılıkla MS 1. yüzyılda yapılmış olmalıdır.^
KURŞUN IVIÜHÜR
Merkezi ABD'de bulunan Classical Numismatic Group tarafmdan 2-3 Aralık
1997 tarihinde New York'ta düzenlenen müzayedede İznik kökenli bir kurşun m ü h
rün satışa sunulacağı, Amorium Kazı Başkanı Dr. Chris Lightfoot'tan öğrenilmiş ve
durum Dışişleri Bakanlığı kanalıyla New York Başkonsolosluğumuza bildirilmiştir.
Söz konusu eserin müzayededen çekilmesi için Başkonsolosluğumuzca gerekli
girişimler yapılmış, fakat olumlu bir sonuç alınamamıştır. Ancak, New York'ta faali
yet gösteren Kiska İnşaat Şirketi sorumlusu Erdem Arkan eseri müzayededen satın
almış ve ülkemize hibe etmiştir. M ü h ü r 26 Aralık 1997'de ülkemize getirilmiştir.
Söz konusu mühür Bizans dönemine ait olup, 28 x 4 mm. ölçüsünde ve 15.2 gr.
ağıriiğındadır. M ü h ü r üzerinde Meryem, kucağında çocuk İsa ile biriikte cepheden
gösterilmiştir (Resim: 115). Meryem'in başı haleli ve üzerinde maphorion vardır. Ba
şının sağ ve sol yanındaki boşluklarda Meryem'in monogramı yer almaktadır. Eserin
arka yüzünde ise altı satır Yunanca yazıt bulunmaktadır (Resim: 116). Söz konusu
eser Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde bulunmaktadır.
116. Kurşun Mühür
(Arka Yüz)
139
IVIAIMŞ DENİZİ BATIĞIIMDAKİ ESERLER
H7. Roma Kadm Başı
118. Roma Tanrıça Başı
140
The Independent adlı İngiliz gazetesinin 16 M a
yıs 1995 tarihli sayısında yer alan bir haberden, bir
grup amatör dalgıcın M a n ş Denizi yatağmda 1894
yılında batan Castor adlı gemiden Roma dönemine
',
m-
'.V
ait bir grup eser çıkardığı öğrenilmişrir.
Hollanda'nın
Leiden
şehrindeki Ryks Museum
yetkilileri eserierin, dönemin Hollanda'nın İzmir Konso
losu ve antika toplayıcısı Alfred Van Lennep tarafından
İzmir, Sultanhisar (Nysa) çevresinden satın alındıktan
sonra Hollanda'ya götürülürken gemiyle biriikte batriğını ifade etmiş ve eserierin Hollanda'ya verilmesini İ n g i
liz makamlanndan istemişlerdir.
Kültür Bakanlığı'nca, Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla
Londra
ve Lahey Büyükelçiliklerimizden
söz konusu
eserierie ilgili bilgi, belge ve fotoğrafiann sağlanması is
tenmiş, aynca İçişleri Bakanlığı, Interpol Daire Başkanlığı'ndan da bilgi talep edilmiştir.
Eserierin fotoğraftan, Anadolu Medeniyetleri M ü z e
si uzmanlan ve Nysa kazısı başkanı Profesör Vedat İdil
WmpG'k
tarafından incelenmiş ve iki ayn rapor hazırianmıştır.
Eserierin geri alınabilmesi için söz konusu raporiar İ n g i
liz makamlanna ilerilmiştir.
Londra Büyükelçiliğimiz yetkililerinin gerekli d o k ü manlan, söz konusu eserieri elinde bulunduran, İngiliz
Sahil Muhafaza Teşkilatı'na bağlı Receiver o f Wreck sorumlulanna ilettiği ve yapılan ikili görüşmeler sonucu,
karşı tarafın eserierin Anadolu'ya ait olduğunu kabul e t
tiğini; eserierie ilgili kimyasal temizleme, depolama, m ü
zede sergileme, uzman kuruluşlara yaptınlan değer ince
lemesi gibi harcamalann ve buna ilâve olarak eseri çıka
ranlara verilecek olan ikramiyenin Deniz Kanunu'na g ö
re tarafımızdan ödenmesi gerektiği Dışişleri Bakanlı
1#
ğı'nca bildirilmiştir.
Söz
konusu
meblağ
Londra
Büyükelçiliğimize
transfer edilmiş, eserierimiz 26 Mayıs 1998 tarihinde
anılan Büyükelçiliğimizce teslim alınmış ve 15 T e m
muz 1998 tarihinde Büyükelçiliğimizde bir tören d ü
zenlenmiştir.
M a n ş Denizi'ndeki batiktan çıkarılan yedi adet arke
olojik eser, 9 Mayıs 1999 tarihinde ülkemize getirilmiş ve şu
anda Anadolu Medeniyetieri Müzesi'nde sergilenmektedir.
119. Batı Anadolu Kökenli Stel
141
Eserlerin Özellikleri
Castor ad1ı batıkta bulunan eserler iki baş ve beş adet yazıttan oluşmak
tadır. Bu grup içinde yer alan mermer kadın başı bir heykele ait olup b o
yun kısmından kmlmıştır (Resim: 117). Saçları ortadan ayrık dalgalar
halinde arkada toplanmıştır, göz bebekleri işlenmiş, burnu kmk,
ağzı hafifçe açıktır. Başın portre özellikleri taşıması bakımın
dan bir İmparatoriçe başı, belki de imparator Hadrianus'un
kansı Sabina olması olasılığı üzerinde durulabilir. IVIS 2.
yüzyıla tarihlenmektedir.
ikinci heykel başı, boyundan kınktırve ince greni mermerden yapılmıştır (Resim: 118). Bukleli saç
lı, saçın ortasında IVlısır heykellerini anımsatan
'
bir atribü vardır. Belki bir tannça heykeli ola
bilir. Y ü z ve göz bebekleri işlenmiş, burun
kınk ve çene yuvarlaktır. IVİS 2. yüzyıl so
nuna Flaviuslar devrine ya da IVIS 3. y ü z
yıl başına ait olabilir.
Bu grupta yer alan yazıtlar, Anado
lu özellikleri göstermektedir. Bunlardan
dikdörtgen bir mezar steli, etrafı akroterlerie çevrilmiş üçgen bir alınlıkla taçlandı-
120. Tamamlanmamış Stel
nlmıştır (Resim: 119). Ön yüzünde beş satır Yunanca yazıt bulunmaktadır. Bu yazıt
tan "Kyreneli Ptolemaios ailesinden lason oğlu Armmas"a ait olduğu anlaşılmakta
dır. Kuzey Afrika'dan Batı Anadolu'ya gelen Armmas'a ait b u stelin Smyrna'da y a
pılmış olması büyük bir olasıkıtır.
121. Dikdörtgen
Mezar Steli
142
Bir başl<a stel üzerinde altı satır Yunanca yazıt vardır. Bu stel liazırlanmış, ancal<
henüz ham blol<tan l<esilmemiş durumdadır. Bu üçgen alınlı1<tal<i ilginç yazıttan, bu
stelin gladyatör Klados için l<arısı Tyhprice tarafından, onun cesaretinin anısına yaptmldığı anlaşılmaktadır (Resim: 120). Klados adı Smyma yazıtlarında geçmektedir.
Bu nedenle bu stel, Batı Anadolu kökenli olmalıdır.
Bir diğer dikdörtgen mezar steli üzerinde sekiz satır Yunanca yazıt vardır (Re
sim: 121). Lukios lulius l\/laximus adlı Romalının henüz hayatta iken bu yazıtı k e n
disi, kansı, çocukları ve torunları için yaptırdığı anlaşılmaktadır. B ü y ü k bir olasılıkla
stel Smyrna'da yapılmış olmalıdır.
Bir diğer dikdörtgen şeklindeki stelde ise dört satır Yunanca yazıt b u l u n m a k t a
dır (Resim: 122). Yazıtta Thyateira'dan (Akhisar) Statios oğlu Maskos ile Mashion'un
çok yaşamalan dileği yer alır. Thyateira Lidya'da bir antik kenttir. Bu nedenle Batı
Anadolu kökenlidir. Bu grup içinde bir de tam okunamayan yazıtlı kınk bir mezar
steli bulunmaktadır (Resim: 123).
143
İVİENİL KOLEKSİYOMU'MÜAKİ ZEUGİVIA
MOZAİĞİNE AİT PARÇALAR
1993 yılında Gaziantep ili, Nizip ilçesi, Belkıs köyünde yer alan Zeugma ören ye
rinin aşağı kısımlarında, Birecik Barajı gölü sularının basması üzerine kurtarma ka
zısı yapılmıştır. Kazı sırasında aşağı şehirde bir Roma villasının mozaik döşemeli t e
rasının ortasında yer alan panonun alt kısmında iki adet giyimli figürün dizden y u kansınm ve soldaki figürün üst kısmında yer alan yazının yansının sökülmek sure
tiyle çıkanimış olduğu görülmüştür. Pano, orta boşluğu ile birlikte Gaziantep M ü z e si'ne taşınmış ve teşhire konmuştur.
Söz konusu parçalann bulunabilmesi amacıyla Bakanlığımızca araştırmalar baş
latılmıştır. 1994 yılı Ekim ayında Gaziantep Müzesi'nde bir çalışma yapmak üzere ül124. Zeugma Mozaiği (Metioklios Partlıenope)
144
kemize gelen, Kanada, Toronto'daki Pontifical Institute o f Medieval Studies'den
Sheila Campbell, müzede bulunan mozaik panoyu incelemiş ve eksik olan iki parçan m A B Ü ' n i n Houston kentinde, Rice Üniversitesi Menil Koleksiyonu'nda b u l u n d u ğ u
nu belirlemiş ve durum, Gaziantep Müzesi tarafmdan Bakanlığımıza bildirilmiştir.
Amerika Birieşik Devlerieri'nde ülkemizi temsil eden avukarianmızdan konu ile
ilgili bir araştırma yapmaları istenmiş, avukatlarımızca yapılan inceleme sonucunda,
iki parça mozaiğin otuz yıl önce kaçak bir kazı sonucu çıkanidıktan sonra, Ameri
ka'ya kaçırıldığı tespit edilmiş ve adı geçen müzede bulunduğ u anlaşılmıştır.
Rice Üniversitesi ile yapılan yazışmalar sonucunda, anılan üniversite yetkilileri
nin, parçaların. Zeugma mozaiğine ait olduğunun ispatlanması halinde iade edile
ceğini ifade etmeleri üzerine, aynı kanıyı taşıyan tüm Türk ve yabancı uzmanların
raporiarı ve konuya ilişkin yayınlar Houston Başkonsolosluğumuz aracılığıyla ilgili
müzeye iletilmiştir.
Söz konusu eser, bir Roma villasının mozaik döşemeli terasına aittir. İri beyaz taş
lı zemine tek sıra siyah taşlaria çizgi desenli, geometrik motifler işlenmiştir. Eser iç içe
bordürierin çevrelediği alanda, orta kısımda daha küçük taşlaria saç örgüsü bordur ile
smırianmıştır. Mozaik, kareye benzer figüriü bir panodan oluşmaktadır.
Panoda elbiseleri ayaklanna kadar inen iki figür yer almaktadır (Resim: 124). E l
biseler kalın kumaştan yapılmış, dalgalı kıvrımlaria gösterilmiştir. Üzerine düşen ışık,
panoya canlılık kazandırmıştır. Mozaik üzerindeki figürierin başlannm hizasında Metiokhos ve Parthenope sözcükleri yazmaktadır. Metiokhos ve Parthenope antik Ro
ma mitolojisinde bir aşk hikâyesinin kahramanıdıriar ve onlaria ilgili bilgilere MS 2.
yüzyıla ait papirüslerde rastiamak mümkündür.
Menil Müzesi Küratörü Dr. Bertrand Davezac, incelemelerde bulunmak üzere
1997 Eylül ayı içerisinde ülkemize gelmiş, Ankara ve Gaziantep'te incelemelerde b u
lunmuş, yetkililerie görüşmüştür. Davezac kendi koleksiyonlannda bulunan iki m o
zaik figürünün ülkemizden kaçırılmış olduğunun hiç şüpheye yer bırakmayacak ka
dar açık olduğunu, iki parçanın, halen Gaziantep Müzesi'nde bulunan mozaik
figü
rün geri kalan parçası ile birieştirilmesinin sanata olan saygılarının bir gereği o l d u
ğ u n u belirtmiş; k o n u n u n değeriendirilmesi ve prensip mutabakatinm kesinleştirilme
si için tekrar Türkiye'yi ziyaret edeceğini bildirmiştir.
Menil Müzesi M ü d ü r ü Paul Winkler ile M ü z e Küratörü Dr. Bertrand Davezac,
7-8 Aralık 1998 tarihlerinde ülkemize gelerek bir kez daha yetkilerie görüşmüşlerdir.
Ülkemizde yaptikları görüşme ve incelemelerin sonucunda; söz konusu mozaikleri
iade etmeye hazır olduklarını Houston Başkonsolosluğumuza bildirmişlerdir. Menil
M ü z e s i yetkililerinin eserierimizin iadesi ile ilgili karan Bakanlığımızca memnuniyet
le karşılanmış ve söz konusu iki parça mozaik, Bakanlığımız görevlisi tarafindan tes
lim alınarak, 19 Haziran 2000 tarihinde ülkemize getirilmiş ve Gaziantep Müzesi'ne
teslim edilmiştir.
OKLAHOIVIA GÜlVIRtJĞİJ'MÜE
ELE GEÇİRİLEM ESERLER: 1
1997 yılının Ekim ayında Güney California'da bir antika galerisine götürülmek
O
125a. Urartu Bronz Bilezik
istenen yüz otuz üç parça kültür varlığına Oklahoma City'de, ABD Gümrük Servisi
görevlilerince el konmuştur. Ülkemizden kaçırılan eserlerle ilgili gerekli girişimler ya
pılmış ve 1 Haziran 1998 tarihinde emniyet kuvvetlerince Adana'da gerçekleştirilen
bir operasyon ile aralannda İncirlik Üssü'nde görevli bir binbaşının da b u l u n d u ğ u ,
kaçakçılık şebekesi yakalanmıştır.
Güney California'da bir galeri sahibinin, söz konusu eserlerin alıcısı sıfatıyla yar
gılanmasından sonra, ABD Dışişleri Bakanlığı'nda 1 Mart 2000 tarihinde düzenlenen
bir törenle Hitit, Urartu, Yunan, Roma, Bizans gibi çeşitli uygarlıklara ait yüz otuz
üç parça eser, dönemin Kültür Bakam'na teslim edilmiştir. 10 Mart 2000 yılında T o p kapı Müzesi uzmanı refakatinde ülkemize getirilen eserler, b u g ü n İstanbul Arkeolo
j i Müzeleri'nde bulunmaktadır.
Bu eserler arasında taş balta (Geç Neolitik), kalıp, bileği taşı (Kalkolitik), zıpkın
ucu (İlk Tunç Çağı), ağırlıklar, düğmeler ve bir mühür yer almaktadır. Bronz ejder
başlı bilezikler, döküm tekniğiyle yapılmış fibula ve koşum parçaları. D o ğ u Anadolu
Urartu kökenli olarak M Ö 9. yüzyıla tarihlenmiştir (Resim: 125a-b).
125b. Bronz Fibula
126. Helenistik Dönem
Pişmiş Toprak Mask
146
Pişmiş topral<taTi yapılmış çocuk yüzlü bir mask Helenistik çağa ait olabilir (Re
sim: 126). Yakalanan kültür varlıklarının yirmi ikisi cam koku şişeleridir. Bunlar par
füm, merhem veya ilaç koymak için kullanılan şişelerdir. IVlezar armağanı olarak da
kullanılmışlardır. Açık yeşil, mavi, geçirgen cam hamurlu şişeler serbest üfleme tek
niğiyle yapılmış, ağız kenarı kesildikten sonra kıvnlmıştır. Boyun altında alet izleri
vardır. Şişeler tüp gövdeli, uzun armudi, konik veya küre biçimli olup iki tanesi k o n
kav, biri ise dûz d i p l i d i r ' ' ^ (Resim: 127a - b ) . Bu yapıtların Roma İmparatorluk ça
ğında Anadolu'da imal edilmiş benzerlerine birçok müzemizde rastlanmaktadır.
Bu gruptaki insan ve aslan yüzü kabartmalı pişmiş toprak aplikler, kuş heykelci
ği ve bronz Hermes heykelciği, Roma İmparatorluk çağma tarihlenmektedir (Resim:
128-129). Ayrıca, bronz dirhemler, midye kabuğu biçimli bir ağırlık, bronz haç sar
kaçlar ve Bizans çağma tarihlenen, yaprak formlu, tutamak üzerinde balık bezeme
si olan bronz bir kandil bu grupta yer almaktadır.
128. Bronz Hermes Heykelciği
127a. Cam Roma Şişesi
129. Kuş Pandantif
127b. Tüp Biçimli Cam
llnquentarium
' A. Özet, Dipten Gelen Panitı,
Sualtı Arkeoloji Müzesi Cam
1998.
2 B. Gürler, Tire Müzesi
2000.
Cam
Bodrum
Eserleri,
Eserleri,
147
OKLAHOIVIA GUIVIRUGU'MÜE
ELE GEÇİRİLEM ESERLER: 11
Yüz otuz üç parça tarihi eserin ABD
makamlarınca iade edilmesinden sonra
Washington Büyükelçiliğimizle temasa geçen ABD Gümrük İdaresi yetkilileri, önceki
esederie bağlantılı başka eserlerin de ele geçirilmiş olduğunu bildirmiştir.
Söz konusu eseder, Houston Başkonsolosluğumuz tarafından teslim alınmış ve
Dışişleri Bakanlığı kuryesi ile ülkemize getirilmiştir. 2 Mayıs 2001 tarihinde Anıdar ve
Müzeler Genel M ü d ü r l ü ğ ü uzmanlannca Dışişleri Bakanlığı ndan teslim alınmıştır.
Eseder b u g ü n Anadolu Medeniyederi Müzesi'nde bulunmaktadır. Anadolu Medeniyederi Müzesi uzmanlannca hazırlanan rapora göre, bronz panter başı, pişmiş t o p
rak boğa başı ve kurşun kartal figürü Roma çağına tarihlenmiştir (Resim: 130a-b).
İki adet pişmiş toprak Pers adisi başı ise M Ö 5.-4. yüzyıllara aittir (Resim: 131a-b).
130a. Pişmiş Topral< Hayvan Başı
130b. Kurşun Kartal Figürü
148
131a. Pişmiş Toprak Pers Atlısı Başı
131b. Pişmiş Toprak Pers Atlısı Başı
HEATHROW HAVAALAMTMÜA
ELE GEÇİRİLEİM ESERLER
Londra, Heathrow Havaalanında 7 Mart 1996 tarihinde, İstanbul'da Tekin T i caret'in sahibi Abdülkerim Tekin tarafından gönderilen eski eserierin Londra B ü y ü k şehir Polisi tarafından ele geçirildiği ve anılan şahsın eserieri geri almak için, İngiliz
avukatlar tuttuğu Londra Büyükelçiliğimiz tarafından bildirilerek, Türk H ü k ü m e t i ' n i n de İngiltere'de tutacağı avukariar aracılığıyla gerekli girişimlerde bulunabilece
ği belirtilmiştir.
İçişleri Bakanlığı tarafından sağlanan fotoğraflar üzerinde Anadolu Medeniyet
leri M ü z e s i uzmanlan tarafından yapılan ön incelemede ele geçirilen eserierin ço
ğ u n l u ğ u n u n Anadolu kökenli olduğu tespit edilmiştir.
132b. Hellenistik Dönem Sikkesi
2863 sayılı yasaya muhalefet suçundan yurtiçinde sabıkası olduğu tespit edilen Ab
dülkerim Tekin hakkında Bakırköy İkinci Sulh Ceza Mahkemesi'nce gıyabî tevkif m ü
zekkeresi çıkanimış ve Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nca da söz konusu eserierin İ n
giltere'den iadesi talebinde bulunulduğu Adalet Bakanlığı tarafından bildirilmiştir.
1996 yılında Bakanlığımız onayı gereği Londra Büyükelçiliğimizce Türk hükümeti
ni temsilen bir avukat tutularak mahkemeye resmî başvuruda bulunulmuş ve Anadolu
132a. Muhtelif Dönemlere Ait Sikkeler
149
Medeniyetleri Müzesi M ü d ü d ü ğ ü ' n d e n D o ğ u Mermerci ve M. Tevfik
Göktürk, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdüriüğü'nden 1. Günay Paksoy
uzman olarak eserieri yerinde incelemişler ve 15 Ağustos 1996 tarihin
de yapılan duruşmaya katılmışlardır. Daha sonra dava Sulh Mahkemesi'nde görüşülmek üzere ileri bir tarihe atılmıştır.
';
Londra'da görevlendirilen uzmanlanmız tarafından yapılan ince
lemede; sanık Abdülkerim Tekin'in, Tekin Ticaret'in antedi kâğıdına
yazıp imzaladığı üç bin altı y ü z otuz dört adet eserin ülkemizden der
lenen eserierden olduğu tespit edilmiştir.
Bu eserier arasında bulunan bir grup sikke Anadolu'da darp edil
miştir. Bunlar Troas bölgesi (on dört adet), Lampsakos, Pitane, Kyme,
Miletos gibi Bati Anadolu kenderine aittir. Ayrıca Rodos sikkeleri ile Patara ve Termessos sikkeleri de vardır. Bunun dışında Yunan ve Roma çağlanna tarihlenen Hamaksitus, Bergama, Astra, Anazarbus, Apameia, Tarsus, Side, Bizya, Silendos gibi Anadolu
şehir baskısı olanlar da vardır. Öte yandan Miletos, Kolophon gibi şehir darphanelerin
de basılmış Büyük İskender drahmileri de bu grup içinde yer almaktadır. Aynca Bizans
İmparatoru 1. Anastasius döneminde Konstantinopolis, Nikomedia, Antiokheia gibi üç
Anadolu şehrinde basılan altin sikke örnekleri de bu grupda yer almaktadır (Resim: 132
a-b-c).
Eserier arasında Geç Roma - Bizans mühür baskılı, Kilikya kökenli, pişmiş t o p
rak bullalar, Anadolu lokal üslubunda yapılmış, Alanya Müzesi'nde çok yakın bir
benzeri bulunan Roma dönemine ait bronz Herakles heykeli, (Resim: 133) D o ğ u
Anadolu kökenli, Urartu dönemine ait, küre biçimli kahverengi akik boncuklar, M Ö
8. yüzyıldan kalma bronz ve g ü m ü ş bilezikler, (Resim: 134) bronz kandil ve pişmiş
toprak tann figürü. Geç Frig dönemine ait omphaJosIu phialeler, Bizans dönemine
ait kenan yazılı tepsi, g ü m ü ş ve bronz. Roma dönemine ait kaşlı yüzükler, taş balta
koleksiyonu ve taş ağırşaklar. Roma dönemine ait g ü m ü ş k u ş figürieri ve kurşun
136. İslamî Dönem Sikkeleri
amphoriskos,
müzelerimizde benzerieri bulunan Roma dönemine ait altın küpeler
ile cam kaplar, (Resim: 135) örneği müzelerimizde bulunan bronz Hitit İmparatoriuk
çağma ait bir mühür, Roma dönemine ait bronz çocuk figürü ve Bizans çağına ait
röliker. Roma ve Urartu dönemlerine ait bronz ve kemik tıp aletleri, iğneler, taş b o n
cuklar. Roma ve Bizans dönemlerine ait çeşitli dirhemler, Bizans döneminden kalma
bronz anahtar ve rölikerier, Osmanlı, Süleymaniye işi şamdan ayağı ve şamdan par
çalan, Osmanlı dönemine ait bronz anahtar ve terzi yüksükleri ve bronz IVlevlevî nekkâresinin b u l u n d u ğ u müze uzman raporu ile belirienmiştir.
Bu grupta yer alan Selçuklu sikkeleri ise sayıca çok ve önemlidir. İki bin yüz kırk
adet İslamî g ü m ü ş sikkeden oluşan define değişik dönemlerden günümüze kalmış
tır. Bunlann İlhanlı h ü k ü m d a n Ebu Said Bahadır Han dönemi (683-690 H./ 12841291 M.); Aragon Han dönemi Anadolu baskılı g ü m ü ş sikkeleri (683-690 H./12841291 M.); Satı Bek Han dönemi (738-741 H./1337-1340 M.); IV. Rükneddin Kılıçarslan dönemi (655-663 H. /1257-1264 M.); 111. Gıyaseddin Keyhüsrev dönemi (663-
151
681 H. / 1264-1282 M.) Konya Erzincan baskılı sikkeleri ve Kadı Burhaneddin A h med
dönemi
(728-801
H./
1380-1398
M.)
sikkeleri
olduklan
belirlenmiştir
(Resim: 136).
Söz konusu bu definenin Anadolu kökenli olduğuna ilişkin bilgiler, uzman G ü nay Paksoy tarafından ilgili mercilere bildirilmiştir. Aynca bu grup içinde yer alan bir
Selçuklu Dönemi sürahisi ilginç örneklerden birini teşkil etmektedir (Resim: 137).
Londra'da ülkemizi temsil eden Harper Odell firması avukatı Reza Hussein'in
karşı tarafın avukatı ile yaptığı görüşmelerde, A. Kerim Tekin'in esederi ülkemize i a
de edeceğini, ancak ileride Türkiye'de kendisi hakkında bu konu ile ilgili dava açıl
mayacağı teminatının verilmesini istediği Dışişleri Bakanlığı tarafından bildirilmiştir.
Ülkemizde 2863 sayılı kanuna muhalefet suçundan birçok kez h ü k ü m giymiş
olan bu şahsa böyle bir teminat verilmeyeceği, şahsın esederi iade etmeyi kabul e t
memesi durumunda davaya devam edileceği Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla Londra
Büyükelçiliğimize iletilmiştir.
A. Kerim Tekin eserlerin tümünü ülkemize iade etmeyi kabul etmiş ve Anadolu
kökenli eseder Haziran 2000'de ülkemize getirilmiş ve Anadolu Medeniyederi M ü zesi'ne teslim edilerek koruma altına alınmıştır.
152
BREİVIEİM'ÜE E L E GEÇİRİLEM ESERLER
Alman Federal Cumhuriyeti mal<amlarmca Bremen'de dört adet seramik eşya ile
bir adet altm taç ele geçirilmiştir. Ülkemizden kaçmidığmın ispatlanması d u r u m u n
da eserlerin iade edileceği bildirilmiştir. Anadolu Medeniyetleri Müzesi M ü d ü r l ü ğ ü
uzmanlarınca yapılan incelemede bu eserlerin Anadolu kökenli olduğu tespit edilmiş
ve iadeleri talep edilmiştir.
Kaçırılan eserlerin Alman makamlarından geri alınabilmesi için bunlann tartış
masız şekilde Anadolu kökenli olduklarına ve bu tarihî eserlerin yurtdışına çıkarıla
bilmesi için 2863 sayılı kanun uyannca söz konusu şahıslara herhangi bir izin veril
mediğine ilişkin istenen bilgi Alman makamlarına gönderilmiştir.
Eserler Hannover Başkonsolosluğumuza iade edilmiş ve Dışişleri Bakanlığı'nın
Merkez Binası Kurye Şubesince 24 Nisan 2001 tarihinde, Anadolu Medeniyetleri
Müzesi uzmanlarına teslim edilmiştir.
Söz konusu eserler; bir adet taç, bir adet lagynos (pişmiş toprak kap), bir adet
kâse ve bir adet unguentarium (koku şişesi) parçasından oluşmaktadır. İnce bir şerit
üzerine tutturulmuş üçlü yaprak gruplarıyla süslenmiş, yapraklan basit çizgilerle detaylandınlmış altın taç İÖ 1. yüzyıla tarihlenmektedir (Resim: 138). Taçlann ilk ör-
153
nekleri önceleri zeytin, meşe, mersin ağacının dal ve yapraklanndan, daha sonra da
metalden yapılmıştır. Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ndeki 13508 envanter numara
lı taç ile benzerlik göstermektedir.' Pişmiş toprak lagynos, deve tüyü rengi hamurlu, dışa çekik ağız kenarlı, silindirik boyunlu, yayvan basık gövdeli, düz kaidelidir
(Resim: 139). Tek kulpludur. Gövde üzerine boya ile kuş m o t i f i yapılmıştır. Pişmiş
toprak Roma çağı kâsesi [terra sigillata), deve tüyü rengi hamurlu, kırmızı astar b o yalıdır.2 Yuvarlak ağız kenarlı ve gövdelidir. Küçük düz diplidir.
Pişmiş toprak Roma çağı unguentarium, kiremit rengi hamurlu, kırmızı astar b o
yalıdır. Dışa çekik ağız kenarlı, silindirik boyunlu, oval gövdeli olup, gövdesinde k ı nk ve eksikler vardır. Kaidesi kınk ve enine yivlidir. Bir unguentariuma ait oval b i
çimli gövde parçası, deve tüyü rengi hamuriu, kırmızı astar boyalıdır (Resim: 140139. Lagynos
141). Bu eserier Akdağ kurtarma kazısında rastlanan unguentariumlarla benzeriik
göstermektedir.^
Bu kültür variıklan batı ve güney Anadolu'da sık rasrianan malzemelerden olup
kaçak kazılar sonucu soyulan mezariardan ele geçirilmiş olmalıdır.
140. Unguentarium, Terra Sigillata Kâse
141. Unguentarium
' 1. Bingöl, Antik Takılar Anadolu
Medeniyetleri Müzesi, 1999: 33 - 54.
2 J. W. Hayes, Roman Pottery. A
Catalogue of Roman Fine Wares, 1975.
3 F. Küçül<çoban, "2000 Yılı Akdağ
Kurtarma Kazısı" 12. Müze Çalışmaları
ve Kurtarma Kazıları Sempozyumu,
2002: 251.
154
IVIERİVIER KABARTMA LEVHA
1998'de Almanya İnterpolü'nün Osman ve İmdat Günay adlı iki Türk vatandaşmda bir kültür varlığı ele geçirdiğini bildirmesi üzerine, eserin fotoğrafları temin
edilmiş ve Anadolu Medeniyetleri Müzesi uzmanlarıyla, Profesör Cevdet Bayburtluoğlu ve Profesör Hasan Malay'a gerekli incelemeler yaptmlmıştır.
Bu kurum ve kişilerin verdikleri raporlara göre. Yunanca yazıtlı ve Roma İ m p a
ratorluk dönemine ait olan eserin Batı Anadolu kökenli olduğu anlaşılmış ve yaka
lanan kişiler hakkında Mersin Birinci Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılmıştır. Uz
man raporları mahkemeye sunulmuş ve eserin ülkemize iadesi için hazırlanan istina
be evrakı Köln Başkonsolosluğumuza iletilmiştir.
Köln Başkonsolosluğumuza teslim edilen eser, 2001 tarihinde ülkemize getiril
miş ve istanbul Arkeoloji Müzeleri M ü d ü r l ü ğ ü ' n d e koruma altına alınmıştır (Resim:
142).
Çift frizli, yazıtlı olan bu tabulanm yüksekliği 95 cm., genişliği 155 cm., kalın
lığı 15 cm.'dir. Alt ve üst sahneyi ayıran silme ve üst kenar silmesi üzerinde Yunanca
yazıt bulunmaktadır.
142. Mermer Kabartma Levha
155
1. Yazıt iki satırdan oluşmaktadır:
ANTQNIAAPTEMEI2;iATPEINHANTONI£^XAPITONIANAPIIAIfllKAITEKNOEKAI0PEnTOIZMNEIAEXAPIN
ANTONIIXAPlTONArA0H^YXHnAEl(DlAOIZXAIPEINnAPOAEITAIEAEMAAIE...
2. Yazıtın transkripsiyonu şöyledir: 'AvTCûvîa 'Apxe|ietç i^aıpeıvrı 'AvTCOVi^cp
XapLTCOVi dvSpi^ L8iq> Kai
TEKVOIÇ
Kail Qpenxoiq ı ı v e ı a ç x a p ı v .
' A v T O V t ç XapLTCov, dYc6rı\|/iJXTi, Ttctcn cpîÂ.otç x a t p e ı v , Ttapoöeîtmç 5 E
liâX\o
[la].
3. Yazıtın çevirisi şöyledir: Hekim Antonia Artemeis (bu mezan) kocası Antonios
Chariton ve çocuklan ve evladıklannm anısı için (yaptırdı). İyi kalpli
Antonios
Chariton'dan tüm dosdara ve özellikle gelip geçene selam!
Yazıtın ilk satmndan, bu mezar taşının Artemeis adlı bir kadın hekim tarafından
kocası Antonis (=Antonios) Chariton, çocuklan ve evlâriıklan için yaptınldığı anlaşıl
maktadır. İkinci satır ise ölü Antonis Chariton'un konuşmasına aynlmışrir.
Kabartmanın üst bölümünde, tüm aile toplu olarak yer almaktadır. Solda, bir
postament üzerinde daha önce ölmüş ailenin iki kızı, ellerinde leylek veya turna türü
bir kuşu tutar şekilde betimlenmiştir. Yanlannda, henüz yaşayan, bir elinde çelenk
tutan, saçlan örgülü kızlan ile merkezde kan koca yan yana berimlenmişrir. Anneleri
ile kızlar khiton ve himation
giymiştir. Baba figürünün üzerinde ise tunika ve
khlamys bulunmaktadır. Sol elinde bir rulo tutmaktadır. Gür saçlan, hemen hemen
kaşlanna kadar inmektedir. Yanında, başında takke bulunan, himationa sannmış o ğ
lu yer alır. Onun yanında, gene daha önce ölmüş, yuvariak kaide üzerinde duran er
kek çocuk, elinde bir lotus çiçeği tutmaktadır. Kabartmanın sonunda bir at ve atın
dizginlerinden tutan seyis yer almaktadır.
Yazırii silmenin alrindaki friz kuşağı, üst frize göre farklı boyuttadır. İki baştaki
erkek çocuklar arasında on iki adet genç kız, ikili gruplar oluşturacak şekilde sıralanmışrir. Bu tabula üzerindeki kadın ve erkek betimlemeleri, giysileri, saç tuvaletieri ve
işçilik özellikleri g ö z önünde tutularak, MS 3. yüzyıla, Severus'lar dönemine t a r i h lenmektedir. Eserin büyük
bir olasılıkla
Pisidia
bölgesinden, belki
de Denizli
(Laodikeia) civanndan kaçmldığı düşünülmektedir. Eserdeki özensiz işçilik, b u n u n
yerel bir eser olduğunu göstermektedir.
Artemeis adındaki bir hekim kadından söz edilmesi, yazıti, tip tarihi açısından
' Ü. Serdaroğlu, Eskiçağda Tıp, 1996: 13.
2 L. Robert, Les Stèles Funéraires de
Byzance Gréco-Romaine, 1964: 175178.
^ T. Drew-Bear, C. Thomas, M. Yildizturan,
Phrygian Votive Steles, 1999: 393.
0. Massor, "Pape-Benseleriana IXMadame Artemis" Zeitschrift für
Papyrologie und Epigraphik, 1986:
128-130.
4 A. Cameron, "OPEnTOS and Related
Terms in the Inscription of Asia Minor",
Anatolian Studies, 1939: 27.
5 L. Robert, Laodicée du Lycos, Le
Nymphée, 1969: 352-353.
156
önemli kılmaktadır.' Çünkü antik dünyada hekimlik mesleğini icra eden kadınlardan
söz eden yazıt sayısı oldukça azdır.2 Ü ç özelliği, yazıtin Anadolu kökenli olduğuna
işaret etmektedir: Birincisi Artemeis, büyük bir olasılıkla Artemis'in adından türetilen
theophorik bir kadın adıdır ve Anadolu'ya özgüdür.^ İkincisi evlatiık anlamına gelen
threptos sözcüğü, Poma İmparatoriuk devrinde Anadolu'da pek yaygın olan, köle
sarin alma yerine evlat edinme uygulamasını yansıtmaktadır.^ Üçüncüsü yazıtin
sonunda yer alan "gelip geçene selam" anlamındaki mezar formülüne özellikle
Frigya'daki Laodikeia (Denizli) ve civannda bulunan yazıtiarda rastianmaktadır.5
Roma İmparatoriuk dönemine ait olan bu mezar yazıti, b u l u n d u ğ u yerin sosyo-kültürel özelliklerini yansıtması bakımından önemlidir.
PİŞIVlİŞ TOPRAK HEYKELCİK
Kar)sruhe Başkonsolosluğumuza ve Bakanlığımıza, yurtdışına kaçmlmış esederle ilgili olarak yapılan bir ihbar sonucu, ihbarda adı geçen şahıs tarafından,
pişmiş topraktan yapılmış bir Aphrodite Heykelciği, anılan B a ş k o n
solosluğumuza teslim edilmiştir. Daha sonra heykelcik, 10 İVİayıs
2001 tarihinde ülkemize getirilmiş ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri
M ü d ü d ü ğ ü ' n d e korumu altına alınmıştır.
Aphrodite Heykelciği'nin yüksekliği 37 cm., kaide genişliği 14
cm.'dir (Resim: 143). Sağ eliyle drapesini yukanda tutmaktadır. İki
yanında ellerinde meyve tabaklan tutan Eros'lar bulunmaktadır.
Kırmızı hamudu, krem bej astarlıdır. Sol el kmk ve noksandır.
Eserin MS 89 yılma ait olması muhtemeldir.
Adak, mezar hediyesi gibi çeşitli amaçlar için kullanılan piş
miş toprak heykelcikler, Anadolu'da ve Akdeniz ülkelerinde çok
sevilmiş ve yaygın olarak kullanılmıştır. En güzel örneklerini
Anadolu'da başta Myrina olmak üzere, birçok antik kentimizde
görmek mümkündür.
143. Pişmiş Toprak Heykelcik
157
İZMİR MÜZE MUÜURLUGU
BAHÇESİMÜEN ÇALllMAM KADİN HEYKELİ
zmir M ü z e M ü d ü r l ü ğ ü bahçesinde 565 envanter numarası ile açık teş
hirde sergilenen Roma ü ö n e m i ' n e ait kadm heykeli, 28 Şubat 1994 t a r i h i n
de çalmmıştır. Eserin yurtiçi ve yurtdışmda aranması için gerekli duyurular
yapılmış, fotoğraflı envanter bilgileri gönderilerek b u n u n , Interpol ve "The
Art Loss Register" adlı uluslararası çalıntı sanat eserleri bültenlerinde y a y m anması sağlanmıştır. Heykel, İsviçre Interpolü'nce Zürih'te ele geçirilmiş,
Bakanlığımızın girişimleri sonucu eserin iadesi konusurida o l u m l u s o n u ç
alınmıştır.
İzmir Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmekte olan mermerden kadın
heykeli, 84 cm. yüksekliğinde, 100 kg. ağırlığmdadır (Resim: 144).
Baş kısmı omuz hizasına kadar kırıktır. Kıvnmlı ve plili bir khiton
giymiştir, onun üzerinde dizlerine kadar uzanan bir himation
vardır, sağ kol dirsekten bükülü vaziyette, g ö ğ ü s üzerinde ve
/
himationun
altındadır. Sol el ise h a f i f bükük vaziyette kalça
hizasmdadır. V ü c u t ağırlığını sol bacak taşımaktadır. Sol ayak tarak
\
kısmından kınk, sağ ayağı ise uç kısmı h a f i f yukarıya kalkık biçimde
betimlenmiş, mermerden yapılmış bir kadm heykelidir. Roma döne-
t i mine tarihlenmektedir. Magnesia veya Efes ören yerinden 1927
,
î
^ J
158
tarihinde müzeye getirilmiştir.
144. İzmir Müze Müdürlüğü Bahçesinden
Çalınan Kadm Heykeli
ERDEK AÇIK HAVA MÜZESİ'IMDEN
ÇALIIVJAIN TORSO
Balıkesir i l i , Erdek ilçesi, Açık Hava İVİüzesi'nde bulunan mermer Torso,
1983-1989 tarihleri arasında kaybolmuş ve yasadışı yollarla yurtdışına
çıkarılmıştır (Resim: 145).
1992 yılı içinde İngiliz Sotheby's müzayede firmasınca düzenlenen bir
açık artırmanın zamanında Bakanlığımıza ulaşmayan katalogunun ilgili say
fa fotokopisinden eserin Erdek Açık Hava Müzesi'nden çalman torso olduğu
tespit edilmiş, ancak satışı durdurmak için zamanın geçmesi nedeniyle gerekli
girişimlerde bulunulamamıştır. Daha sonra Dışişleri Bakanlığı kanalıyla anılan
esere ilişkin envanter bilgileri çerçevesinde eserin ülkemize iadesi istenmiş, a n
cak olumlu yanıt alınamamıştır.
İngiliz Sotheby's müzayede evinin 14 Aralık 1993'te New York'ta ger
çekleştireceği müzayedede söz konusu torsoyu satışa sunacağı öğrenilmiş
tir. Adı geçen torsonun envanter kayıtlarının bulunması sebebiyle Bakan
lığımız, Amerika'daki Herrick Feinstein Avukatlık Eirması'nı yetkili kılarak,
heykelin satışı durdurulmuştur. FBI ile temas sağlanarak, esere ilişkin
fotoğraflı envanter bilgilerinin yanı sıra. Profesör Machteld Mellink'in
American
Journal
of Archaeology'de
1977 yılında konu
hakkında
yayınlanan ve torsonun Anadolu kökenli olduğunu bildiren makalesi
gönderilerek, heykelin iadesi girişimlerine başlanmıştır. Bakanlığımızın
yakın takibi ve ikili görüşmelerdeki ısrarii talebi sonucunda, söz konusu
eser Kasım 1995 tarihinde ülkemize iade edilmiştir ve İstanbul Arkeoloji
Müzeleri M ü d ü r i ü ğ ü ' n d e korunmaktadır.
Anılan eser; 64 cm. boyunda, 29 cm. genişliğinde mermer bir t o r sodur. V ü c u t duruş ve işleniş tarzı olarak, arkaik kouros özelliklerini y a n
sıtmaktadır. Ön kısmı oldukça aşınmıştır, arka kısmı çok muntazamdır. Sırt
çizgisi bellidir, yan taraflan düzelrilmiştir. Kyzikos'ta bulunarak, müzeye
getirilmiştir.' M Ö 6. yüzyıla tarihlenmektedir.
145. Erdek Açık Elava Müzesi'nden
Çalınan Torso
' J. M. Mellink, "Arctiaealogy in Asia
Minor" AJA, 1977: 313.
159
TUTLİMGEM'DE
ELE GEÇİRİLEM ESERLER
146. Altın Dladem
29 Eylül 1998 tarihinde, Tudingen polisince bir vatandaşımızın arabasında Yunan-Bizans dönemine ait eserier ele geçirilmiştir. Konuyla ilgili olarak Denizli Ağır
Ceza Mahkemesi'nde dava açılmış ve eserierin iadesi için Alman makamlanndan a d
lî yardım talep edilmiştir.
Söz konusu tarihî eserier adlî yardım talebimiz çerçevesinde; Dışişleri Bakanlığı
Hukuk Dairesi'nin girişimiyle, Beriin Büyükelçiliğimizce teslim alınmış ve Denizli
İkinci Ağır Ceza Mahkemesi'ne iletilmek üzere Büyükelçiliğimizce diplomatik kargo
olarak ülkemize getirilmiştir. Şu an eserier, mahkeme sonuçlanıncaya kadar Anado
lu Medeniyetieri Müzesi'nde koruma altina alınmıştir. Bu eserier arasında, uzun oval
şekilli, altın bir diadem yer almaktadır (Resim: 146). Ortasında kabartma olarak y a -
147a. Rodos Sikkeleri
147b. Rodos Sikkeleri
161
Islamî
Döneni Eserleri
BURSA OSIVIAMLI EVİ MÜZESİ'NDEİM
ÇALllMAM ŞAMDAMLAR
Londra Sotheby's müzayede firması tarafından 24 ISlisan 1991 g ü n ü düzenlenen
Islamic and Indian Art konulu açık artırmada, 989 ve 990 katalog numarası ile satışa
çıkarılan onaltıncı yüzyıl Osmanlı dönemine ait tombak şamdanların 22 Haziran
1989 tarihinde Bursa IVluradiye Osmanlı Evi Müzesi'nden çalman iki adet şamdan o l
duğu tespit edilmiştir.
Londra Büyükelçiliğimize, söz konusu şamdanlara ait envanter bilgileri ve fotoğ
raflar gönderilerek ülkemize iadesi konusunda gerekli girişimler başlatılmıştır. Dışişleri
Bakanlığı ve Dış Temsilciliklerimiz aracılığıyla yapılan ikili görüşmeler sonucu eserier
1991 yılında ülkemize iade edilmiş ve Bursa IVlüzesi'nde koruma altına alınmıştır.
Bursa Muradiye Osmanlı Evi baş odasında 484 envanter numarası ile sergilenen
bakır şamdanın kaidesi çan şeklindedir. Boynu silindirikrir, ağız kısmı b o ğ u m l u olup
dışa doğru taşkındır. Altın yaldızları dökülmüştür.
Adı geçen müzenin baş odasında 3041 envanter numarası ile sergilenen bakır
tombaklı şamdanın çan şeklindeki kaidesi üzerinde
bilezikler vardır. Boyun kısmı yivli ve bileziki olup ağzı düz kenariidır. Her iki şamdan da Os
manlı dönemine aittir ve 16. yüzyıla tarihlenmektedir
(Resim: 148).
148. Bursa Osmanlı Evi Müzesi'nden Çalınan
Şamdanlar
162
KONYA EŞREFOĞLU CAİVIİİ KAPISININ
ÇALİNAN SİJSLEİVIE PANOLARI
Konya ili, Beyşehir ilçesi, İçerişehir mahallesinde bulunan Eşrefoğlu Camii, 1297
yılmda Emir Süleyman oğlu. Emir Eşref tarafından yaptırılmıştır.
Ahşap camilerin en büyük ve orijinali olan yapı, mukarnas başlıklı kırk sekiz ağaç
direk üzerine mihraba dikey, yedi neflidir. Geniş ve yüksek orta nefi, aynca mihrap
önü kubbesi, karlık işi gören açık orta bölümle, hem içten hem dıştan kuvvetle belir
tilmiştir. Eşrefoğullan'nm konik kümbeti, doğu cephesinden camiye bitişiktir. D o ğ u
köşesindeki, esas portalin solunda sebil, sağında minare vardır.
Caminin taş ve ağaç işlemeleri, kalem işleri, mozaik çini süslemeleri, Selçuklu
sanatının son ve en olgun üslubu içinde ahenkli bir bütün meydana getirmiştir. Bu
açılardan firuze, lacivert ve mor renkli mozaik çinilerle bezemeli mihrabı ve kıvnk
dallar, rumîler, geometrik süslemeler ve çeşitli yazılarla tezyin edilmiş minberi
caminin ihtişamına uygundur.
Ana giriş portelinde yer alan çift kanatiı ahşap kapı da, bu süslemelerie paralel
lik gösterir. Üstte Zümer Suresi'nin işlendiği iki pano, altta ise geometrik ve bitkisel
bezemenin oluşturduğu iki pano mevcuttur (Resim: 149a-b).
149a. Ahşap Süsleme Pano
163
Cami l<apısmm süsleme panoları 1996 yılında çalınmıştır. Bakanlığımızca çalın
tı ihbannın alınması üzerine, konunun araştıniması Konya M ü z e s i M ü d ü d ü ğ ü ' n d e n
istenmiştir. Konya Müzesi M ü d ü d ü ğ ü ' n c e gönderilen fotoğraf ve raporun incelen
mesinden
söz konusu kapıya ait üzerinde Zümer Suresi'nin yazılı olduğu iki
panonun çalındığı anlaşılmıştır. Bakanlığımızca söz konusu panolann yurtiçinde ve
yurtdışında arattmlması sağlanmıştır. Aynca Vakıflar Genel M ü d ü d ü ğ ü ' n d e n çalın
ma olayı ile ilgili tüm bilgi ve belgeler talep edilmiştir. Bu panolann fotoğraflannın
ilgili kurumlarda bulunmaması üzerine Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sanat
Tarihi B ö l ü m ü arşivinden temin edilmiştir.
Kopenhag Büyükelçiliğimizce söz konusu panonun David's Sämling Müzesi'nde
olduğu tespit edilmiş ve müze yetkilileri, yapılan ikili görüşmelerde çalınan esederin
prensipte envantederine geçirilmediğini belirterek iade etmeyi kabul etmişlerdir. Söz
konusu panolar, 6 Temmuz 1999 tarihinde Kopenhag Büyükelçiliğimizce teslim alın
mış olup 8 Temmuz
1999 tarihinde ülkemize getirilerek, Anadolu
Müzesi'nde koruma altına alınmıştır.
Medeniyederi
DİVRİĞİ D I D CAİVIİİ'NE AİT
AHŞAP PAMELLER
Anadolu'daki Selçuklu devri eserieri içinde önemli bir yeri olan, UNESCO tarafın
dan Dünya Kültür Mirası listesine alınan Sivas Divriği Ulu Camii'nin hünkâr mahfeli
korkuluk panellerinden beş adedi Vakıflar Genel Müdüriüğü'nce İstanbul Yenikapı
Mevlevihanesi'nde
koruma altna alınmıştı. Ancak Mevlevihane'de
7 Mayıs 1997
tarihinde çıkan yangında, panellerin de yanmış olduklan düşünülmüş ise de 27 Mart
1998 tarihinde New York'ta düzenlenen Üçüncü Uluslararası Asya Sanat Fuan'nda
Anadolu kökenli eserierin satışa çıkanlacağı öğrenilmiş ve eserier arasında bulunan bir
ahşap panelin Divriği Ulu Camii'ne ait olduğu tespit edilmiştir. Konu Dışişleri Bakan
lığı aracılığıyla New York Başkonsolosluğumuza iletilmiş, eserin satışı durdurulmuş, ü l
kemize ait olduğu ve iadesini talep edeceğimiz ısraria vurgulanmıştır.
Konunun müzakerelerie
çözümlenemeyeceği; çözümlenebilmesi
için
hukukî
girişimlerde bulunulması gerektiğinin Başkonsolosluğumuzca bildirilmesi üzerine
Amerika Birieşik Devlerieri'nde ülkemizi temsil eden avukatlarımıza yetki verilmiştir.
Bu
çerçevede avukariık firmamızdan ve Başkonsolosluğumuzdan yetkililer fuan
ziyaret etmiş ve eserimizin Londra'da Islamî eserier satıcılığı yapan Oliver Uoare'un
standmda sergilendiğini, ancak daha sonra satıştan çekildiğini ve fuardaki yerinin
boş kaldığını tespit etmişlerdir.
Avukatlanmızca, konu hukukî boyutta araştırılırken, Bakanlığımızca da panelle
ilgili olarak; eserin ülkemizden kaçmldığma ve Divriği Ulu Camii'ne ait olduğuna
delil olabilecek tüm belgeler avukarianmıza iletilmiştir. Avukatiarımız tarafından
Oliver Hoare şirketine bir mektup gönderilmiş, mektubun bir örneği ise şirketin
Londra temsilciliğine iletilmiştir. Şirket sahibinin Londra'daki avukatindan alınan 1
Nisan 1998 tarihli cevabî mektupta, panelin ABD sınırian içinde olmadığının ifade
edilmesi üzerine, bu kez, Londra'da olabileceği düşüncesiyle avukatianmız ingiliz
Polis Teşkilati Scotiand Yard ile irtibata geçmişlerdir. Scotiand Yard dedektiflerinden
Richart Ellis Londra'da konu ile ilgili araştirmalanna başlamıştir.
Bu bilgiler ışığında EBl yetkilileri Oliver Hoare ile görüşmüş, görüşmede adı
geçenin paneli satmamasına ve EBl'a teslim edilmek üzere New York'a göndermesine
işaret edilmiştir. EBl ve ABD savcılık bürosunun araştirmalan sonucunda panelin ser
gilenmek ve satilmak üzere New York'a getirildiği, Türkiye Cumhuriyeti'nin Oliver
Hoare ve Asya Sanat Fuarı organizatörierine mülkiyet hakkı konusunda yaptiğı ihbar
sonrasında isviçre'ye gönderildiği, FBI tarafından saptanmıştir. Bunun üzerine ABD
savcılığı; cezaî soruşturmanın yanında Amerika'nın da taraf olduğu UNESCO Sözleşmesi'nin ilgili hükümlerini uygulayarak, paneli geri almaya çalışacağını ifade etmiş
tir. Bu ifade üzerine eseri geri almak için dava açılmamış, görüşmelerin ve cezai
soruşturmanın sonucunun beklenmesine karar verilmiştir.
150a. Sivas Divriği Ulu Camii'ne Ait Ahşap
Panel
Belgelere göre New York'a Asya Sanat Fuan için söz konusu ahşap panel ile bir
likte dört panelin daha getirildiği ve yine bidikte geri gönderildiği anlaşılmıştır. Bu
dört panelin de Divriği Ulu Camii'ne ait olduğu ve Vakıflar Genel M ü d ü d ü ğ ü ' n ü n
envanter listesinde yer aldığı saptanmıştır.
T ü m bu araştırmalar çerçevesinde Asya Sanat Fuan'nda satışa çıkan yetmiş iki
envanter numaralı panel ABD'ye getirilmiş ve FBl'a teslim edilmiştir. Oliver Hoare,
kendisine gönderdiğimiz tüm belgeleri ve çevirileri incelemesi sonucunda, panelle i l
gili her tür talepten vazgeçtiğini ve ABD Savcılığı cezai soruşturması biter bitmez
panelin teslim edileceğini ifade etmiştir. Diğer yandan dört panelin Londra'da o l
duğu Scodand Yard dedektifi tarafından tespit edilmiştir. Panellerin Türkiye Cum
huriyeti envanterinde b u l u n d u ğ u n u n ve Divriği Ulu Camii'ne ait o l d u ğ u n u n b e l -
166
gelenmesi üzerine dedektif Richard Ellis, Oliver Hoare'un bu dört paneli de iade
etmeyi kabul ettiğini ve panelleri Scoriand Yard'a teslim etriğini bildirmiştir.
Divriği Ulu Camii'ne ait olan ve Oliver Uoare isimli antika satıcısmm elinde b u l u
nan ahşap panellerin ülkemize iadesi ile ilgih çabalarımız dava açılmasına gerek k a l
madan başarıyla sonuçlanmıştir. Bunda, gerek Amerikan gerekse İngiliz otoritelerinin
lehimize yaklaşımı ve dış temsilciliklerimiz tarafından kurulan olumlu diyaloglar ve
avukatiarımızm başarılı çalışmalan büyük rol oynamıştir.
New York'ta bulunan bir adet panel Amerikalı yetkililer tarafından 27 Nisan
1999 g ü n ü düzenlenen törenle dönemin Kültür Bakanı Istemihan Talay ve Diyanet
İşleri Başkanı IVlehmet Nuri Yılmaz'a sunulmuş, 29 Nisan 1999 g ü n ü Elmalı Sikkeleri
ile biriikte ülkemize getirilmiştir. Londra'da bulunan dört adet panel ise Kültür
Bakanlığı Müsteşarı ve Vakıflar Genel M ü d ü r i ü ğ ü yetkilisi tarafından teslim alınarak
M a n ş Denizi'nde bulunan Castor Batiğı'ndan çıkan yedi parça Roma dönemine ait
eserie biriikte 9 IVlayıs 1999 g ü n ü ülkemize getirilmiştir.
Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası 1228-29 yıllannda IVIengüçeklerden Ahmet Şah
ve kansı Turan Melik tarafından yaptinlmıştir.' Ahşap panellerin ait olduğu hünkâr
' Vakıflar Genel Müdürlüğü, Divriği Ulu
mahfeli ise caminin doğu netinin güney duvarı ile birieştiği bölümdedir.2
2 Y. önge, "Divriği Ulu Camii'nin Hünkâr
Camii ve Darüşşifası,
1978.
Matıfeli" Önasya, 1969:49.
167
1 50c. Ahşap Panel
Mahfelin korkuluğunu süsleyen ahşap panolar ceviz ağacından yapılmıştır
(Resim: 150a-b). Üçüncü Asya Fuan'nda satışa çıkacakken satışı durdurulan ve
ABD'den iadesi sağlanan yetmiş iki envanter numaralı panel, 54x54 cm. ölçülerinde
kare çerçeve içerisinde daire formludur (Resim: 150c). Dış bordürde daireler içerisine
yan yana mühr-i Süleyman motifleri işlenmiştir. İçte, ajur (delikleme) tekniği ile bir
hilalden çıkan bir palmet ve rumî motiflerin oluşturduğu kompozisyon yer alır. B i t
kisel motiflerin (yapraklann) üzerinde oyma tekniği ile damarlar ve daha küçük b i t
kisel motifler işlenmiştir. Panelin yüzeyi orijinalde yeşil-kırmızı renk boyalı olduğu
3 Z. C. Özsayıner, "Divriği Ulu Camii
Hünkâr Mahfeli Ahşap Korkuluklan",
Antik Dekor, 1999: 84-88.
H. Denizli, Sivas Tarihi ve Anıtları
Sivas Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası,
1978: 234.
168
kalan izlerden anlaşılmaktadır. Merkezdeki palmetin yüzeyinde daireler içerisinde
yazılar vardır.
ABD ve İngiltere'den iade edilen panellerde görülen palmet ve yaprak motifleri
Milattan önceki bin yıllık devrede Orta Asya Türk sanatı çevrelerinde ortaya çıkmış
ve M i l a t t a n sonraki dönemlerde özellikle İslamî çev
relerde giderek yaygmlık kazanmıştır.^ Bu ö z g ü n panel
lerin iade edilmesi ABD
basınında
"Sultanlann
Dua
Paneli ABD tarafından Türkiye'ye iade edildi" başlığıyla
yayınlanmıştır.
Divriği
Ulu
Camii'nden
çalman
minber
Selçuklu sanatının üstün esederindendir
kapılan
(Resim: 150d).
Selçuklu sanatının Anadolu'da uyguladığı bezeme örnek
leri esas alınarak yapılmıştır. Ahşap işçiliği çok ustadır,
üzerinde birçok hadis ve ayet bulunmaktadır.* Minber
kündekâri teknikle (ince marangozluk sanatı) yapılmış,
üzeri oyma ve kabartmayla bezenmiştir. Beş ve on iki
köşeli yıldız biçimi levhacıklaria kaplanmıştır.
Minber
şerefesi ise dört sütuncuk üzerinde yükselen on iki d i l i m
li ahşap bir kulakla son bulmaktadır.
Minberin mihraba bakan yüzünde yaptıran kişinin adı
geçmektedir. Yüce Tann'nm h o ş n u d u ğ u n u kazanmak için,
halifenin yardımcısı Hüsamü'd-dünyâ veid-dîn Ahmet Şah
bin Süleyman
Şah buyurdu, denmektedir. Tarih Hicri
638'dir (M 1240-41). Aynca minberin üzerinde hattarin is
mi de Kâtip Mehmed olarak geçmektedir.
Sivas ili, Divriği ilçesinde bulunan, Anadolu'daki Sel
çuklu devri eseri olan 1228 tarihinde inşa edilmiş, Divriği
Ulu Camii'ne ait ahşap minber kitabesi ve giriş kapısının
21 Haziran 2002 Cuma gecesi çalındığı haberi alınmış,
söz konusu ahşap eserierin. Jandarma Genel Komutanlığı
ve Emniyet Genel M ü d ü r i ü ğ ü ' n e bağlı ekiplerce aranması
ve suçlulann tespiti için İnterpol ile imzalanan bir yazı
İçişleri Bakanlığı'na gönderilmiştir.
Vakıflar Genel M ü d ü r i ü ğ ü ' n c e söz konusu eserierin
yurtiçinde arattmlması ve yurtdışına çıkanlma olasılığına
karşı gerekli tedbirierin alınması amacıyla ilgili kurumlara
gerekli duyurulann 25 Haziran 2002 tarihinde yapıldığı
öğrenilmiştir. Divriği Ulu Camii ahşap minber kitabesi ve
giriş kapısı 21 Haziran 2002 tarihinde çalınmış, yapılan
araştirmalar sonucu ahşap pano İstanbul'da
13 Ekim
2002'de bulunarak Sivas'a getirilmiş ve yerine monte
edilmiştir.
150d. Sivas Divriği Ulu Camii Ahşap Minber Kapısı
TOPKAPI SARAYİ IVIİJZESİ'NÜEN
ÇALIMAl\l KUR'AM-1 KERİM
istanbul, Topkapı Sarayı Müzesi'nde, el yazması ve padişah portrelerinin ser
gilendiği salondan 2 Kasım 1999 g ü n ü teşhirdeki bir Kur'an-ı Kerim'in çalındığı tes
pit edilmiştir. Topkapı Sarayı Müzesi'nden çalman el yazması, 34x25 cm. dış ebadın
da, Hicri 484, Miladi 1092 yılına ait Osman El Hüseyin El Varak El-Gaznevi tarafın
dan Farsça yazılmış olan, 239 kanattan oluşan Kelam-ı Kadim isimli altın işlemelidir
(Resim: 151).
Eserimiz yurtiçi ve yurtdışında aranmakta iken 27 Mart 2000 tarihinde Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Ercan Hava Limam'nda düzenlenen bir operasyon sonucu
ele geçirilmiş, 2
Haziran
2000
Müzesi'ndeki yerine konmuştur.
Detay
170
tarihinde
ülkemize
getirilmiş
Topkapı
Sarayı
151. Topkapı Sarayı Müzesi'nden Çalınan Kur'an-ı Kerim
171
ABD BALTllVIORE E1SE1MTH0WER
KÜTÜPHANESİ'İNDEN İADESİ
SAĞLANAN KLIR'AN-1 KERİlVI
Kütüphaneler Genel M ü d ü r l ü ğ ü ' n e bağh Nuruosmaniye Yazma Eserler K ü t ü p
hanesi fihristine 1755-1756 yıllarmda iki cilt olarak 26 envanter numaralı eser,
Kur'an-ı Kerim'in kayıp olan birinci cildinin ABD Baltimore'da bulunan John H o p
kins Üniversitesi'ne bağlı IVlilton S. Eisenhower Kütüphanesi'nde olduğu Washing
ton Büyükelçiliğimizce tespit edilmiş ve konu Dışişleri Bakanlığı'nca 9 İNisan 1997
tarihinde Kültür Bakanlığı'na bildirilmiştir.
Konuyla ilgili olarak Kütüphaneler Genel M ü d ü r l ü ğ ü ' n c e yapılan araştırmada; 9.
yüzyıla tarihlenen, Arapça, ceylan derisi üzerine Kufi hatla, altın yaldızla yazılmış, on
beş satirli. Bakara Suresi'nden Kehf Suresi'nin sonuna kadar olan bölümü içeren
Kur'an-ı Kerim'in 26 envanter numarasına kayıtlı olan birinci cildinin kayıp o l
duğuna dair 22 Aralık 1950 tarihinde düzenlenen bir tutanağın Nuruosmaniye Yaz
ma Eserler Kütüphanesi'nde mevcut olduğu saptanmıştır (Resim: 152a-b-c).
152a. Nuruosmaniye
Kütüphanesi, Kur'an-ı Kerim
172
Llzmanlann
raporuna
göre; Nuruosmaniye
Kütüphanesi'nin
üevr-i
Hamidî
Kataloğu'nda 26 ve 27 numarayla kayıdı Kur'an ciltleri aynı eserin iki cildi olarak bir
arada vasıflandmlmıştır:
26: Mushaf-ı Şerif (Min Sureri'l-Bakara İla Sureti'1-Kehf)
27: Musbaf-ı Şerif (Min Sureri'l Kehf ila Ahiri'l Kur'anil Azim)
Bu eserierden 26 envanter numaralı olanı kütüphane kayıtlanna göre 1950 tari
hinden önce "kadimen zayi" (önceden kayıp) olarak görülmektedir. Söz konusu
Kur'an-ı Kerim'in 27 envanter numarasına kayıtlı ikinci cildinin ise altmış iki yaprağı
çalınmış olup konuya ilişkin araştırmaya Kültür Bakanlığı'nca başlatılmıştı.
Washington Büyükelçiliğimiz Müsteşan'nın Eisenhower Kütüphanesi yetkilileri
ne söz konusu 26 envanter numaralı Kur'an-ı Kerim'in her iki cildinin Nuruosmani
ye Kütüphanesi'nde kaydının b u l u n d u ğ u , halen Eisenhower Kütüphanesi'ndeki cil
din sahibinin de Türkiye olduğu ifade edilmiş ve kitabın nasıl, ne şekilde, hangi t a
rihte kendilerine ulaştığı sorulmuştur.
Eisenhower Kütüphanesi özel koleksiyonlar sorumlusu, söz konusu el yazması
Kur'an-ı Kerim'in daha önce Baltimore'lu zengin işadamı ve Princeton Üniversitesi
mütevelli heyeti eski üyelerinden Robert Garrett'e ait "Garrett Koleksiyonu "nun bir
parçasını teşkil ettiğini belirterek, adı geçenin bu koleksiyonunu 1930'lu yıllarda
Princeton IJniversitesi'ne bağışladığını söylemiştir. Yine aynı şahıs, 1942 yılında o ğ
lu Garrett'in aracılığı ile biri söz konusu Kur'an-ı Kerim olmak üzere iki adet eserin
satışının John Hopkins Üniversitesi'ne bağış yapıldığını, o tarihten beri kitabın Eisen
hower Kütüphanesi'nde kayıtiı g ö r ü n d ü ğ ü n ü , söz konusu kitabın "Garrett Koleksiyonu"na nasıl dahil olduğuna ve ilk ne zaman ve nereden satin alındığına ilişkin
olarak kütüphane kayıtiannda herhangi bir bilginin bulunmadığını Dışişleri Bakanlığı'na bildirmiştir.
Emniyet Genel M ü d ü r i ü ğ ü , Interpol Daire Başkanlığı'nca irtibata geçilen ABD
Interpol'ünce yapılan tahkikat sonucunda kitabın Eisenhower Kütüphanesi'nde
b u l u n d u ğ u teyit edilmiş ve iadesi için diplomatik girişimlerde bulunulmasının gerek
tiği
Dışişleri Bakanlığı'na
bildirilmiştir. Washington Büyükelçiliğimiz
Müsteşan,
Kur'an-ı Kerim'in ülkemize iadesine yönehk temaslar çerçevesinde 1 Şubat 1999'da
EBl Çalınmış Sanat Eserieri Birimi yetkilileri ile bir görüşme yapmış, muhataplanna
k o n u n u n evveliyati ve ne aşamada olduğu hakkında bilgi vermiştir. Büyükelçiliğimiz
Müsteşan eserimizin iadesi konusunda FBI tarafından sağlanabilecek destek ve yardımlan memnuniyetie karşılayacağımızı ifade etmiştir. Ancak polise ve adlî yollara
başvurmadan önce eseri elinde bulunduran ve saygın bir eğitim kurumu olan Johns
Hopkins Üniversitesi nezdinde bir girişimde bulunulmasının uygun olacağı düşünül
müş, üniversite ile dostane bir çözüme ulaşma ümidiyle, gerekli görüşmelere başlanmıştir. Kültür Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı'nm çabalan ile Johns Hopkins Üniver
sitesi Rektöriüğü'nün duyarii yaklaşımı sonucu, söz konusu Kur'an-ı Kerim'in ü l
kemize iadesi konusunda uzlaşmaya vanimıştir. Kur'an-ı Kerim, 28 Şubat 2000
tarihinde dönemin Kültür Bakanı Istemihan Talay ile Anıtiar ve Müzeler Genel
M ü d ü r ü Dr. Alpay Pasinli'nin hazır b u l u n d u ğ u törende Washington Büyükelçiliğimiz
yetkililerine teslim edilmiş ve Kültür Bakanı tarafından ülkemize getirilmiştir.
152b. Kur'an-ı Kerim
175
176
177
BİRGİ AYDİMOĞLU IVIEHİVIET BEY CAİVIİİ
IVlİIMBERİ
izmir İÜ, Ödemiş iiçesi, Birgi Aydmoğlu İVİelımet Bey Camii'nin ijzerinde bitlcisel
süslemeler ve dua yazıtı bulunan minber kapısının 15 IVlayıs 1993 tarihinde çalındı
ğı tespit edilmiştir. Çalman kapı, kündekâri tekniğiyle yapılmış olup, yekpare levha
dan girift rumî desenlidir.
Yurtiçinde ve yurtdışında aranan minber kapısı, Londra'da bir operasyon sonu
cu bulunmuş ve 9 Kasım 1995 tarihinde Londra Büyükelçiliğimizde, Anıtlar ve IVlüzeler Genel IVlüdürü'nün de hazır b u l u n d u ğ u bir törenle teslim alınmıştır. 11 Kasım
1995 tarihinde tekrar yerine konmak üzere ülkemize getirilmiştir.
Camilerin en önemli kısımlanndan olan minber, kapı (taç, aynalık, kapı kanatlan, yan söveler), gövde (korkuluk, merdiven, yan aynalık şerefe altı) ve şerefe (sahan
lık, külah, âlem)den meydana gelir.'
Camiyi, H.707/1V1.1307 yılında Birgi'yi zapteden IVlehmet Bey yaptırmıştır. M e h
met Bey adaletli, cesaretli, ilme, ulemaya hürmetkar bir hükümdar olup H.734/
M . 1333 yılında vefat etmiştir. Birgi Ulu Camii minberi, büyük boy ve şaheser m i n
berlerdendir. Caminin inşa tarihinden (U.712/M.1312) on yıl sonra, U.722/M.1322
yılında yapılmıştır. Bunun başlıca sebebi, malzeme ve para yokluğundan ziyade sa
natkâr bulunamamasıdır.2
Minberi yapan usta, Muzafferü'd-üin bin Abdül Vahid bin Süleyman el-Uranî'dir.^
Ceviz ağacından, kündekâri (çatma - geçme) tekniği ile inşa edilmiş olan minberin
uzunluğu 4.50 m., külah tepesine kadar boyu 7 m., eni ise 1.15 m. olup çalman kapı
kanatlan da 0.43m. x 1.56 m.'dir (Resim: 153). Minberde, çeşitli ahşap oyma teknikle
rinin uygulandığı görülmektedir.^ Kapı çerçevesi üzerindeki alınlık yekparedir. Şerefe
kısmı, üçgen ahşap panolann bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş, ana hatlanyla p i
ramidal, dokuz kenarii bir külahla örtülüdür. Aynalıklar ve şerefe altındaki geometrik
ömekli kompozisyonlarda, üç, beş, sekiz ve on sivri kollu yıldızlar, altıgenler, sekizgen
ler ve baklava şekilli dörtgenler seçilmektedir. Bu geometrik yüzeylerden her birinin içi,
kıvnm dal örnekleriyle doldurulmuştur. Aynalık üzerindeki düzgün
sekizgenlerden
üçünde, üzerieri bitkisel örneklerie bezenmiş kabaralar vardır.^
' A. H. Bayat, "Birgi Ulu Camii Minberi"
Vakıflar Dergisi, 1991: 133-134.
2 M. Z. Oral, Anadolu'da Sanat Değeri
Olan Abşap Minberler, Kitabeleri ve
Tarihçeleri" Vakıflar Dergisi, 1962: 6062
Minber, bütün ahşap tekniklerini ihtiva etmesi, külahının orijinalitesi, desen zen
ginliği, günümüze kadar sağlam gelmesi ince ve temiz işçiliği ile Selçuklu geleneğini
devam ettiren Beylikler döneminin en önemli ahşap eserieri arasındadır.^
Minberin çeşitli kesimlerinde, çoğu dinsel içerikli çok sayıda Arapça kitabe var
3 A. H. Bayat, a.g.e. 1991: 134.
dır. Minberin kitabelerini ilk olarak İ. H. Uzunçarşılı, daha sonra R. M. Riefstahi, U.
'^R. H. Ünal, BJrsj 2001: 72.
A. H. Bayat, a.g.e. 1991: 135.
Akın, M . Zeki Oral yayınlamıştır.''
5 R. H. Ünal, a.g.e. 2001: 72.
6 A. H. Bayat, a.g.e. 1991: 137.
R. H. Ünal, a.g.e. 2001: 76.
178
1 53. İzmir Birgi Aydmoğlu
Mehmet Bey Camii Minberi
Cumhuriyet Dönemi Eseri
ATATÜRK'ÜN
GÜIVIÜŞ SİGARA TABAKASI
New York'ta Sotheby's müzayede şirketi tarafmdan 19-27 Şubat 1998 tarihle
rinde York D ü k ü ve Düşesi'nin eşyaları için düzenlenen bir müzayedede, satışa su
nulan eserler arasında Atatürk'ün İngiltere Kralı V l l l . Edward'a hediye ettiği g ü m ü ş
sigara tabakasının da b u l u n d u ğ u öğrenilmiştir. Söz konusu tabaka Başkonsoloslu
ğ u m u z adına müzayedeye katılan K İ S K A İnşaat Şirketi New York Temsilciliği'nden
bir görevli tarafından bedeli Kültür Bakanhğı'nca ödenmek üzere satın alınmış ve D ı
şişleri Bakanlığı kuryesi ile ülkemize getirilmiştir.
Eser, dikdörtgen formlu, menteşeli, iki parçalı, kapaklı madeni bir sigara tabakasıdır (Resim: 154a). Kapağın üst yüzünde birbirine geçmeli rezerve tekniği ile yapıl
mış geometrik motifler yer almaktadır. İç yüzeyinin sol üst köşesinde ise yukarıya
doğru kazıma tekniği ile K. Atatürk ve 4 Eylül 1936 tarihi yazılıdır (Resim: 154b).
Alt parçanın tabanında ise üst kapaktaki geometrik m o t i f i n tek bir formu yer almak
tadır. Kapağın orta kısmında ve alt kısmın sol köşesinde plastik çıkıntı halinde açma
tutamakları bulunmaktadır. Boyutlan, kapalı uzunluk 8.3 cm., kapalı genişlik 7.2 cm.
ve kapalı yükseklik 1 cm.'dir.
Sigara tabakası 26 Mart 1998 g ü n ü Dışişleri Bakanlığı'ndan teslim alınmış, bir
süre Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Müzeleri M ü d ü r l ü ğ ü ' n d e korunduktan sonra
Anıtkabir Müzesi'ne teslim edilmiştir.
154a. Atatürk'e Ait
Sigara Tabakası
180
154b. Atatürk'e Ait Sigara Tabakası:
3. ÜLKEIVIİZE HİBE EDİLEN E S E R L E R
Arkeolojik Eserler
BRONZ VAZO
istanbul'da doğup büyümüş olan Antonio Perini adlı bir İtalyan
vatandaşı, kendisine ait bir bronz vazoyu benzer örneklerinin k o r u n
duğu İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi M ü d ü r l ü ğ ü ' n d e
sergilenmek
üzere ülkemize hibe etmiştir. Eser, 1991 yılında ülkemize getiril
miş, Topkapı Sarayı Müzesi'nde koruma altına alınmıştır.
Vazo döküm tekniğiyle yapılmış olup iki k u l p
ludur (Resim: 155a). Form olarak Kuzey Afrika
ripindedir.
Eserin gövde çapı: 53 cm., yüksekliği:
35 cm., ağız çapı: 8 cm., alt kaide çapı: 10 cm.'dir.
İnce bir boyun, geniş bir kann kısmı ve yine
boyun
inceliğinde kaide kısmı
bulunmaktadır.
Kann kısmından yassı ve geniş bir şekilde çıkan
,
kulplar vazonun ağız kısmının hemen altında i n celerek boyunla
birieştirilmiştir. Kulp
üzerinde
rumî ve palmet gibi süslemeler vardır. Gövdesi
tamamen Kuzey Afrika ahşap süsleme sanatına
göre işlenmiştir. Oval madalyonlar içerisinde rumi
ve palmet
süslemeleri
görülmektedir. Boyun ve
kaide üzerinde geometrik ve bitkisel
desenlerden
oluşan bordürier yer almaktadır. Gövdenin üst kıs
mında
kufi yazı taklidi süslemeler vardır
(Resim:
155b).
Bu vazo tipinin 14. yüzyılın başlannda Kuzey A f //
rika'da
çıktiğı düşünülmektedir. Bunlann ilk görülen
tip
leri seramik eserierdir. Söz konusu eser, metal ve döküm o l
d u ğ u n d a n 18. yüzyıl sonlanna tarihlenebilmektedir.
1 55b. Bronz Vazo (Detay)
184
1. AIMTİOKHOS'A AİT BAŞ PARÇASİ
7 Haziran i 991 tarilıinde dönemin Nemrud Dağı proje
başl<anı olan Profesör Sencer Şahin, Almanya'da Profe
sör Friedrich Kari Dörner'e bir konferansı sırasında
dinleyicilerden birinin bir kabartma
parçasını
verdiğini, Dörner'in de b u eseri kendisine ilet
tiğini Bakanlığımıza bildirmiştir. Kimliği b e
lirlenemeyen b u şahıs, Nemrud Dağı'nı z i
yareti sırasında kabartma parçasını yerde
bulmuş ve çantasına koyarak yurtdışına ç ı
karmıştır. Parça, Nemrud Dağı batı terasında
selamlaşma sahnelerinden Antiokhos - Herakles kabartma stelinde b u g ü n kırık d u
rumda bulunan Antiokhos'un baş kıs
mına aittir (Resim: 156a).
Münster
Arkeoloji
IVlüzesi'nde
düzenlenen Nemrud Dağı Jeofizik
Araştırmalan sergisinde
iade edil
mek üzere emaneten bulunan eser.
Profesör
ünster
Ağustos
Sencer
Şahin
tarafından
Başkonsolosluğumuza
4
1991 tarihinde teslim edil
miştir. 26 Aralık 1991 tarihinde ülke
mize getirilen eser, Ankara
Anadolu
IVledeniyetleri Müzesi'nde koruma a l
tına alınmıştır.
Adıyaman i l i Kahta ilçesinin k u
zeydoğusundaki Ankar D a ğ l a n ' n m ara
156a. Antiokhos'a Ait Baş Parçası
sında uzanan ve denizden 2206 m. yüksek
te bulunan Nemrud Dağı'nın doruğunda 1. A n tiokhos Epiphanes'in ( M Ö
yüzyıl) tümülüsü ve hierotheseionu
bulunmaktadır.
Yığma taşlarla yapılmış olan tümülüs, doğuda, batıda ve kuzeyde sert kayaya o y u l
muş teras biçiminde üç avlu ortasında yer almaktadır. Doğudaki avlu mimarlık ve
heykeltıraşlık anıtlannın en önemli topluluğunu oluşturmaktadır. Avlu, Antiokhos'un
Persli ve Makedonyalı atalarını betimleyen orthostatlarla çevrilidir' (Resim: 156b).
Bu avlunun doğusunda yer alan ve şu anda dört-beş basamaklı yan piramit şek
lindeki kumtaşı sunak bölümü ve yine avlunun batısında yer alan ve dev heykellerin
' E. Akurgal, A/)af/o/u Uygarlıkları, 1995:
482-483.
186
altında sağda ve soldaki kumtaşı merdivenler Nemrud Dağı'nda ilk araştırma yapan
Theresa Goell tarafından sonradan restore edildiği için in situ durumlan hakkında
kesin bilgimiz yoktur. Halen Nemrud araştırmalannda çalışan Dr. Migeul-John Versy-
156b. Nemrud Dağı
lus tarafından Goell'in günlükleri ve alan üzerinde yapılan incelemeler sonucunda T.
Goell'in stellerin dizilişi üzerine yaptığı yorumlann, bazı stellerin eksik olduğu i z
lenimini verdiği tespit edilmiştir. İncelemeler halen devam etmektedir.
Profesör Kari üörner tarafından yapılan araştırmalarda, orthostatlar üzerindeki
kabartmalardan, Antiokhos'un hem baba (Persli), hem de ana (Seleukos-Makedon-
187
156c. Nemrud Dağı
ya],) tarafından soy ağacı saptanmıştır. D o ğ u avludaki dev heykeller iyi korunmuş
durumdadırlar ve arkalannda bulunan yazıtlar halen okunabilmektedir, ancak Geç
Hellenistik dönerinin en güzel örneklerini yansıtan heykel başlannm hepsi teras
üzerinde yer almaktadır. Kommagene'nin her tannsı syncrerism (eşleşme) ilkelerini
izleyerek diğer tannlaria eşleştirilmiştir, iskender zamanından başlayarak Makedonyalılann, Perslerin ve diğer halklann tannlannı Helen tannlan ile eşleştirmeye çalış
mışlardır. Yazıdara göre büyük heykeller soldan sağa; Apollon-Mithra, Tykhe, Zeus
Oromasdes, Antiokhos, Herakles-Artagenes olup iki yanda birer kartal ve arslan hey-
2 E Akurgal a g.e 1995: 484.
188
y^'' a'mal^ta ve taunlar Pers tiarası taşımaktadıriar.2
Batı terastaki iıeykeiier de doğudakiler gibi, aynı şekilde, sıralanmışlardır (Resim:
156c). Herakles, Zeus, Tykhe ve Apollon'un başları burada daha iyi korunmuştur.
Farklı topografik yapıdan dolayı, atalarının yazıtlannı ve kabartmalarını taşıyan o r t hostatlar farklı biçimde dizilmişler, kralın Persli atalannm kabartmalannı taşıyan
kumtaşı levhalar, batı terasın güney sınırına, Makedonyalı atalan ise anıtsal heykel
lerin karşısına yerleştirilmişlerdir. Batı avluda Antiokhos'un taunlarla el sıkışma sah
neleri -Antiokhos ile A p o l l o n - M i t r a ; Antiokhos ile Zeus Oromasdes; Antiokhos ile
Herakles-Artagenes- diğerine göre daha iyi korunmuş durumdadır. Bu terastaki as
lan kabartmasının üzerinde astronomik simgeler bulunmaktadır. Aslanın göğsü üze
rinde yer alan hilal biçimli ay ile yıldızlann (Jüpiter, Merkür, Mars) bir araya geldiği y ı
la işaret ettiği bunun da Antiokhos'un tahta geçmesi ile aynı yıl olduğu bilinmektedir.3
Bakanlığımızca iadesi sağlanan parça, Antiokhos-Uerakles el sıkışma sahnesinde
yer alan Antiokhos'un başlığının ve y ü z ü n ü n bir kısmının tasviridir. Önde aslan tasvirii bir bant arkaya doğru devam etmekte ve onun üzerinde bitkisel motiflerie s ü s
lü taç banti yer almaktadır. Taç b a n t i n m üstündeki başlık kısmında olduğu d ü ş ü n ü
len aslan tasvirinin yalnızca ayaklan görünmektedir. Başlığın altinda alnı, yanağın
üst kısmı ve g ö z ü burun kısmına kadar mevcut olup kabartmaya yapıştinlabilecek
durumdadır.''
D ü n y a Anıtiar Fonu'ndan bilimsel konservasyon danışmanı Dr. A. Elena Charola
Nemrud'da yaptiğı inceleme sonucunda; kireçtaşı ve kumtaşı olmak üzere N e m rud'da iki çeşit taş b u l u n d u ğ u n u , kireçtaşından yapılmış dev heykellerin de kumtaşı
orthostatiann da açık hava koşullan nedeniyle yıpranmaya devam ettiğini, özellikle
kumtaşı olanlara acil bir çözüm getirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Yine Dünya Anıt
lar Fonu tarafından görevlendirilen Makedonya, "St. Cyril and Methodius" Deprem
ve Sismoloji Üniversitesi'nden Dr. Predrag Gavriloviç, Nemrud'daki heykeller üzerin
de yaptiğı araştirmada, Nemrud'da o dönemde büyük olasılıkla bir deprem olduğunu
belirterek. D o ğ u Terası'ndaki heykel parçalannm birbirine geçmesi için b a ğ l a n tilannm
olduğunu, bu yüzden bunlann ç o ğ u n l u ğ u n u n
ayakta olduğunu. Bati
Terası'ndakilerin ise üst üste k o n d u ğ u n d a birbirini tutacak bağlantilannın olmadığı
nı, dolayısıyla büyük bir ç o ğ u n l u ğ u n u n yıkıldığını tespit etmiştir.
E. Akurgal, a.g.c. 1995: 484-485.
S. Şahin ve J. Wagner, "Das Grabmal
von König Antiochos 1. Von Kommagene
auf dem Nemrud Dağ" Antike Welt
1989: 56.
189
i Sİ ami Dönem Eserleri
ÜLKEIVIİZE İADE EDİLEN
GEÇ OSMANLİ DÖNEMİ ETNOGRAEİK
ESER KOLEKSİYONU
1935-1938 yılları arasında İzmir'de ABD
Konsolosu
olarak görev yapmış olan Charles William Lewis Jr., ülke
mizde b u l u n d u ğ u yıllarda derlediği Osmanlı Dönemine
ait çeşitli örtü, giysi ve takılardan oluşan koleksiyonu
nu Amerika'ya dönerken beraberinde götürmüştür.
Ölümünden sonra kızı Nancy Lewis Brown'a i n t i
kal eden söz konusu koleksiyon, daha iyi korunmalan gerektiği inancıyla ülkemize bağışlanmıştır.
Washington'dan, 22 Ocak 1992 g ü n ü Circa
1492
adlı sergide görevli Kültür Bakanlığımız
temsilcisi Mehmet Taşlıalan tarafından Anka
ra'ya getirilmiş olan eserler, Ankara E t n o g
rafya Müzesi M ü d ü r l ü ğ ü ' n e teslim edilmişi,-
tir. Bu koleksiyonda yer alan eserler, 18. ve
19. yüzyıllara ait yerli elişi, kaftan,
cepken, pelerin, camedan, ceket, yelek, üstlük,
salta, üçetek entari, şalvar, potur, tozluk, kuşak, gibi giysiler ve
157. Osmanlı Giysi Kolel<siyonu
(Llçetel< Elbise)
kemer, bilezik, tepelik, muskalık ve sürmedan kapağı gibi süs eşyalan ile döşemelik
örtü, yastık
gibi doksan üç parçadan oluşmaktadır.
ESERLERİN ÖZELLİKLERİ
Osmanlı İmparatorluğu'nun son zamanlanna ait kadın ve erkek giysilerinden
oluşan bu koleksiyon, dönemin giyim özelliklerini yansıtmaktadır. Bunlarla ilgili pek
çok bilgi çeşitli kaynaklardan ve minyatürlerden elde edilebilmektedir. Bu yayınlarda
görüldüğü gibi, şalvar üstüne giyilen üçetek entari, 19. yüzyılın başlanndan itibaren
beğeni ile kullanılmıştır.' O çağda erkek giysileri ise genellikle kaftan, cepken, şalvar,
potur v.s. den oluşurdu.
' Çağlar Boyu Anadolu'da Kadın,
257.
190
1993:
KADIN K I Y A F E T L E R İ
Bu koleksiyonda on dört adet üçetek bulunmaktadır.
Koleksiyonun en göz alıcı kıyafeti, Kütahya çevresine ait bir
gelin kıyafetidir (Resim: 157). "Süpürgeli-pullu" olarak adlan
dırılan bu kıyafet, koyu pembe ipek kumaştandır. Üzeri san sim
işlidir. Uç kısımlan dilimli süslemelidir. Kol kenarlan ve etek
leri simli harçlıdır. Yaka kenannda ilik ve düğmeleri vardır.
Diğer örnekler ise siklamen, mor, pembe, eflatun, krem,
mavi renklerde, sevai ve brokar kumaştan yapılmıştır.
Sim işli, bitkisel m o t i f l i , şal desenli olup kenarlan,
etekleri ve kol ağızlan dilimlidir (Resim: 158-159).
Bunlann
bazılarının
yakalan
dik,
kolları
yırtmaçlıdır. Astarlan düz dokuma ya da saten
kumaştan yapılmıştır. Kol ağızlannm iç kısım
lan değişik renk ve desendedir ve bazılan sim
işlidir. Yaka kenannda ilik ve düğmeleri b u l u
nan örnekler de bulunmaktadır.
Bu koleksiyonda yer alan tek elbise, Av
rupa tarzının kopyası olarak imal edilmiştir.
Bunlann ilk örneklerinin İspanya'da yapıldığı,
daha sonra Fransa'ya geçtiği, oradan da Anadolu'ya
ulaştiğı
58. Osmanlı Giysi Koleksiyonu
(Üçetek Elbise)
bilinmektedir. Kirii san renkli satenden etek uçlan nervüriü ve dantelden yapılmış, kahverengi ve beyaz astariıdır. Bu grupta bulunan bir yelek ise, arka içi
mavi kumaştan, diğer iç kısımlan bitkisel motifli
kırmızı kumaştan, dış kısmı ise siyah kadife
üzerine sim işli olarak yapılmıştır.
Elbise üzerine giyilen palto, pelerin g i
bi üstlük olarak kullanılan giysiler üç adet
tir. Biri bordo renkli ipek kadifeden yapılmıştir. Beden
59. Osmanlı Giysi
Koleksiyonu (Üçetek Elbise)
bezden parçalara aynimış olup parçalar arasında simli
şeritler bulunmaktadır. Bedenin ön kenarian ve kollan n tüm yüzeyi sim klaptanla kaytan işi işlemelidir.
B ü t ü n kenariara sim dokuma şerit ve sim örgülü
harç geçirilmiştir. İçi sütiü kahve zeminli, kır
mızı mavi, beyaz renkli bitkisel motifli kumaş
astariidır. Diğer iki adet Rumeli işi üstiük
ise lacivert çuha üzerine sim klaptanla
kaytan işi iri çiçek desenlidir (Resim:
160 a-b). T ü m kenariar sim harçlı ve
saç örgüsü bordüriüdür. İçi renkli,
yollu, bitkisel desenli astariidır. M o
tifler arasında pullar bulunmaktadır.
191
Bu gruptaki tek ceket, kadife üzerine kol uçlan ön ve etek etrafı ile cep ağızlan
san sarma tekniği ile sim işlemeli olup, işlemeler bitkisel motiflidir. Astan krem renk
li satendir. Çift ceplidir.
Kadın giysileri içinde yer alan dört adet şalvar ipekten yapılmıştır. Bunlar çin
gene pembesi, hardal ve mor renkte olup üzederinde san simli bitkisel modfler, kay
tan işi çarkıfelek motifleri ile nar çiçeği motifleri yer almaktadır.
Bunlara ilaveten alti adet kuşak vardır. Bunlardan biri pembe ve mavi renkte iki
ayn parçadan oluşmuş, üzeri g ü m ü ş simli bitkisel m o t i f l i , iki kenan simli-pullu
saçaklı biçimlidir. İkincisi, bir y ü zü pembe, bir y ü zü mavi ipekli kumaştan, üzeri san
simli karanfil işli ve sim saçaklıdır. Başka bir şal ise, iki uzun değişik renkli parçadan
oluşan inceli kalmlı çubuklar şeklinde dokunmuş olup dar kenarian saçaklıdır. Bu
kuşaklar içinde yer alan üçgen şal ise bir y ü z ü mor, bir y üzü koyu pembe sim, b i t
kisel desenli sevai kumaştandır. Yine inceli, kalınlı, çubuklu ipekli kumaştan yapılmıştir. İki kenannda uçlan renkli püsküllü saçaklan bulunan kuşak ile mor kadifeden
üzeri klaptan ve kaytan işi bitkisel m o t i f bulunan, sim saçaklı bir kuşak da bu kolek
siyon içinde yer almaktadır.
İki kemerden biri, sim işlemeli kumaştan yapılmıştir. Tokalan yuvariak formlu
bafondandır. Üzerinde ayrıca kafes örgülü süslemesi, ortasında madalyonu vardır.
Tokalan birieştiren kısım yuvariak ve yüksekçe olup ortasında kırmızı taşı b u l u n m a k
tadır. İkinci kemer ise krem renkli kumaş üzerine kiremit kırmızısı iplikle kanaviçe işi
stilize bitkisel m o t i f işlemelidir; düğmeleri bordo renklidir.
ERKEK K I Y A F E T L E R İ
Bu grup içinde yer alan tek kaftan, ipek kumaştan yapılmış, san zemin üzerine
beyaz kartuşlar içinde renkli çiçek motifleri bulunan bir örnektir. İç kenarian sikla
men astariidır. İlik ve düğmelidir. Yine tek örnek olan ve Osmanlı İmparatoriuğu
döneminde daha çok gemiciler ve tersane çalışanlan tarafindan giyilen ve salta
olarak adlandmlan kısa cepken mor ipek kadifeden yapılmıştir.2 Saltanın bedeni
eteğe doğru, kollar ise aşağı doğru genişlemektedir. B ü t ü n kenariara sim klaptanla
bitkisel m o t i f işlenmiş olup içi bej renkli çizgili kumaş astariidır.
O dönemde camedan olarak adlandmlan kısa ve kolsuz, ön tarafı çapraz kavuşan
bir yelek, erkek giysileri arasında sevilen bir giysidir.^ Mor kadife kumaş üzerine sim
klaptanla kaytan işi yapılmıştir. Ayrıca kol ve beden kenarianna sim dokuma harç ve
sim örgülü harç geçirilmiştir. Ön kenariar on üç adet klaptan sanlarak yapılmış, üzer
leri mercan boncuklu düğmelerie süslenmiştir. İçi kırmızı ve krem yollu bitkisel
m o t i f l i pamuklu kumaşla astarianmıştir.
Bu
koleksiyonda
yer
alan
çocuk
giysilerinden biri
de
sünnet
pelerinidir
(Resim: 161). Bu pelerin, içi saten dışı çuha krem renkli üzeri alti dilim simli bitkisel
m o t i f işlidir. Tek erkek şalvan mavi çuhadan yapılmıştir. Siyah klaptanla yapılan kay
tan işlemeler cep kenariannda, paçalar ve önde sıvama olarak yapılmıştir. Şalvar
paçalara doğru daralmakta olup paçalar tozluk görünümündedir. Bel kısmında u ç
kur şeridi, bordo renkli ipekli kumaştan yapılmıştir. Şalvann astan krem renklidir.
Paçalarda her iki taraf kopçalıdır.
193
/
-
T
I
Yine tek örnek
olan
potur, mavi
çuhadan yapılmıştır. V ü c u d u n belden
aşağı kısmına giyilen potur, kırma ve
162. Osmanlı Giysi
Koleksiyonu (Cepken ve
Ayakkabı)
buruşuk
anlamındaki
pot
isminden
gelmektedir. Arka tarafı kırmalı, bacağa gelen yederi
dardır.4 Her iki yanda ve paça kenadannda, siyah klaptanla kaytan işi bitkisel m o t i f
ler işlenmiştir.
Bu grupta bir de tozluk bulunmaktadır. Tozluk, dizden ayak bileğine kadar inen
çuha veya kadifeden yapılmış giysidir. Mavi renkli çuha üzerine siyah klaptanla kay
tan işi yapılmış olan tozluğun içi kahverengi keçe astarlı, arka kenadan kopçalıdır.
Osmanlı toplumunda kadın ve erkeklerin üstlük olarak giydikleri cepken bu
koleksiyonda oldukça çok sayıda olup yirmi bir adettir. Bunlar, kadife, ipek kadife,
çuha, saten, ipek saten, ipek ve canfes kumaştan yapılmışrir. Bu cepkenler san sim
işli olup bitkisel m o t i f l i ve şal desenli veya çarkıfelek motifli, sim veya renkli klap
tanla kaytan işlidir. Bordo, siklamen, koyu mavi, mor, lacivert, pembe, san, yeşil, gül
kurusu, san ve beyaz kendinden dokuma çiçek motifli, somon, yavruağzı, çingene
pembesi, taba ve siyah renklerdedir. Kollar uzun ve geniş kesimlidir. Kol ve beden
kenarian dilimli olup sim örgülü, harçlı olanlan vardır. Astarian pamuklu, saten veya
bordo muare, çizgili veya desenli kumaştandır. Çocuk cepkenleri de kadife ve çuha
kumaşlardan yapılmış olup sim harçlıdır.
Bu grupta bulunan bir çift ayakkabının arkası ve burnu açıktir, krem rengi d o
kuma üzerine san sim iplikle sarma işi bitkisel motifle işlenmiştir (Resim: 162).
Üzerierinde küçük birer tiyonk vardır. Orijinal işli malzeme kullanılarak yeniden ya
pılmıştır. Ahşaptan yapılan iki adet nalın ise sedef kakmalı olup üzerinde geometrik
ve bitkisel motifler bulunur. Üzerinde bandı yoktur. Diğer bir nalın ise yine ahşap
üzerine g ü m ü ş tel kakma stilize bitkisel motiflidir. Burun ve topuk kenariannda şe
rit şeklinde plakalar vardır. Tasması bordo renkli kadife üzerine beyaz boncukla b i t
kisel m o t i f işlemelidir.
R. E. Koçu, a.g.e. 1969: 193-194.
194
sus
EŞYALARİ
Bu koleksiyonun ilginç bir grubunu da gümüşten yapılmış bilezik, tepelik, muskalık gibi süs eşyalan oluşturmaktadır (Resim: 163a). Bilezikler, üzeri çiçek motifli,
tokalı, kabaralı, damgalı, rozet şeklinde süslemeleri olan etnografik malzemeler
arasında yer almaktadır. Bunlardan birinde siyah taşın üzerinde Siyamlı kadın m o t i
fi vardır.
Tek bir örnek olan tepelik, kadınlann feslerinin ya da doğrudan saçlarının üze
rine taktıklan etrafına ve alına gelecek yerlerinde g ü m ü ş ve altın paralar veya deği
şik süslemeler bulunan başlıktır. Tepelik telkari işlemeli, bitkisel m o t i f l i , yuvarlak
formlu olup tam ortasında yeşil bir taş ile kenarında yirmi iki adet zincir, uçlarında
üçer adet penes bulunmaktadır (Resim: 163b).
163b. Tepelik
IVluskalık olarak adlandırılan ve kişinin inançsal korunma amaçlı olarak taktığı,
içinde dua veya ayetler bulunan muhafazalık ise bir adettir. Gümüştendir. Üçgen
şeklinde olup üzerinde kabartma vazodan çıkan çiçek desenleri vardır. Üzerinde üç
sıra zincir bulunmaktadır, ayrıca kolye kısmında iki sıra zincir vardır.
Sürmedan, içine göz sürmesinin k o n d u ğ u küçük bir kaptır. Koleksiyonda b u l u
nan sürmedan kapağı gümüş, ucu iğne şeklinde, tepesi ajur morifli olup ortasındaki
delikten bir halka geçmektedir.
196
ÜÖŞEİVİELİK E Ş Y A L A R
Osmanlı İmparatorluğu'nda kullanılan döşemelik kumaşlar, bürümcük, canfes,
abani, çatma, damasko, ipek kadife, sof, şal, diba gibi çeşitli kumaş örneklerinden
oluşmaktadır.5
O çağda bir kumaşın dokuma ve süslemesinden o kumaşın nereye ait olduğu a n
laşılırdı. Desen olarak daha çok bitkisel sarmaşık, kavak veya çiçekler; lale, karanfil,
sümbül, gül gibi örneklerin yanı sıra tavus tüyü, stilize ejder, çintemani (üç benekli
b u l u t motifi), güneş, köşeli yıldız, rumî, hatayı gibi desenlere de yer verilirdi. Renk
olarak en çok kırmızı, aynca mavi, yeşil, mor, siyah, beyaz, bej, san ve bunlann çeşit
li tonlan çok kullanılırdı.
Döşemelik kumaşlar en çok sedir örtüleri, yastık yüzleri, döşek, yorgan y ü z ü ,
perdeler ve bohçalar için kullanılırdı. Bu koleksiyonda bulunan örnekler yatak örtüsü,
masa örtüsü, yastık kılıfı ve kırlent kılıflar v.b. şeklindedir. Bu örtüler şal kumaş ile
ipek kadife kumaştan yapılmıştır. Bunlann şal desenli ya da sarma sim teknikli b i t
kisel süslemeler bulunan çeşitleri vardır. M o t i f l i olanlar, karanfil, sümbül, gül gibi
çeşitli çiçekler kullanılarak bezenmiştir.
197
Bu koleksiyonda bulunan örtülerden biri, kiremit rengi kumaş üzerine beyaz,
san, siyah, mavi ipek ipliklerle suzunî kasnak tekniğiyle işlenmiştir. B ü t ü n yüzey
üzerinde dal ve çiçek motifleri kullanılmıştır (Resim: 164). Örtü, yuvadak ve kenarlan dilimlidir. Ortasındaki bir sepet içinden çiçekler çıkmaktadır. Masa örtüsü olarak
kullanıldığı tahmin edilmektedir.
Diğer iki örtü, dikdörtgen ve üçgen biçiminde olup bordo ve mor kadife üzeri
ne sarma sim teknikli bitkisel bezemeler içermektedir.
İki adet yatak örtüsü ise şal kumaştan dokunmuştur. Kırmızı, bordo açık mavi,
açık yeşil, krem, pembe, koyu mavi, yeşil, siyah, san, lacivert renklerden oluşmuş, şal
desenli ve bitkisel motiflidir. Bunlara ilaveten mor kadife ipek üzerine san sim iplik,
kırma tel ve pul ile sarma işi asma yapraklı ve üzüm desenleri işlenmiş yastık yüzü,
mavi kumaştan yapılmıştır. Aynca üzerinde yeşil, bordo, san, krem renkli iç içe yuvar
lak daireler işli kırlent yüzü ile çeşitli örtüler de bulunmaktadır.
GElVliCi FEMERİ
20. yüzyılın başında İstanbul'dan satın alman bir gemici fenerini, 1992 yılın
da Rachel A. Cecka adlı bir kişi, ülkemize vermeyi teklif etmiş ve eseri New
York'taki avukatlık firmamıza teslim etmiştir (Resim: 165).
Ülkemize getirilen gemici feneri, 29 Eylül 1994 tarihinde Topkapı Sara
yı M ü z e s i M ü d ü r l ü ğ ü ' n e teslim edilmiştir. Form olarak dörtgen olup g ö v
denin kaide ve üst kısmı kademeli bir şekilde daralarak devam etmek
tedir. Üst tarafında yaprak şeklinde süslemeler yer almaktadır. Alt
ve üst dar bölümündeki delikli yüzey süslemesizdir. Fenerin dört
tarafındaki camlar mavi, yeşil ve kırmızı renklerdedir. Eserin
yüksekliği 45 cm. genişliği ise 25 cm.'dir.
165. Gemici Feneri
YAYIMDA YER ALAM ESERLER
1. Harpyler Anıtı
2. Nereidler Anıtı
3. Mausolos ve Kansı
Artemisia
4. Mausoleum
Kabartmalan
5. Tannça Demeter
Heykeli
6. Ephesos Artemision
7. Troya Hazinesinden Bir
Örnek
8. Troya Hazinesi
9. Bergama Sunağı
10. Bergama Athena
Kutsal Alanı Giriş Kapısı
11. Trysa Anıtı Kabartmalı
Frizleri
12. Priene Athena
Tapınağı
13. Milet Güney Agora
Giriş Kapısı
14. Didyma Apollon
Tapmağı
1 5. Sardes Artemis
Tapınağı
200
16. Boğazköy Sfenksi
17. Boğazköy Sfenksi
18. Bergama Sunağı
19. Bergama Sunağı
(Görünüm)
20. İhtiyar Balıkçı Heykeli
21. Sarkaçlı Büyük Diadem
22. Çift Kulplu Altm Sos
Kabı
23. Dar Boyunlu Altın
Küçük Şişe
24. Antropomorfik Bronz
Vazo
25. Altın Alın Bandı
26. Sepet Şeklinde
Pandantifli Altın Küpe
27. Altın Saç Buklesi
Halkası
28. Altın Küpe
29. Çift Spiralli Altın Tork
30. IVlinik Altın Boncuk
ve Pandantiflerden
Oluşan Kolye
•
1
31. Altın Bilezik
32. IVlantar şeklinde
objeler
33. Altın Kadeh
34. Herakles Heykeli
(Üst Kısmı)
35. Herakles Heykeli
(Üst Kısmı)
36. Herakles Heykeli
(Üst Kısmı)
37. Herakles Heykeli
(Alt Kısmı)
38. Kumluca Eserleri
(Yazıtlı Lamba)
39. Kumluca Eserleri
(Kandil)
40. Kumluca Eserleri
(Tepsi)
201
41. Kumluca Eserleri
(Başlıklı Sütun)
42. Kumluca Eserieri
(Censer)
43. Kumluca Eserleri
(Kitap Kabı)
44. Gümüş Pers Phialesi
45. Buzağı Başlı Altın
Küpe
fi-
46a.Cam Koku Şişesi
46b. Cam Bardak
47. Bronz Demeter Başı
48. Altın Gümüş Bronz
Sikke Örnekleri
49. lidya Yazıtı
•A%$'
'lir
50. Seyyid Mahmut
Hayranî Türbesi'ne Ait
Sanduka
51. Selçuklu Bronz Sfenks
Figürini
52. Cizre Ulu Camii Kapı
Tokmağı
53. Nuruosmaniye
Kütüphanesi'nden Çalman
Kur'an Yaprağı
54. Konya Beyhekim
Camii Mihrabı
Kİ
55. Hacı İbrahim Veli
Türbesi Sandukası
56. Bronz Dionysos Heykeli
59b. Gümüş Kepçe
60a. Aslan Başlı Cam
Bilezik
202
57. Bronz Dionysos Heykeli
60b. Meşe Palamudu
Sarkaçlı Altın-Cam Kolye
j g jjşg]^ Güre'de
(İkiztepe) Ele Geçirilen
Eserler
59a. Toptepe
Tümülüsü'nde Bulunmuş
Kouros Kulplu Oinochoe
50c. Zincir Sarkaçlı AltınCam Kolye
61. Hippokampos Biçimli
Broş
62a. Kayık Biçimli Küpe
62b. Plaka Şekilli Elbise Süsü
62c. Saç Süsü
63a. Altın Sarkaç
63b. Altından Oturan Koç
Sarkacı
64a. Volütlü Altın Broş
64b. Elektron Fibula
64c. Altın Saç İğnesi
65. Pers Dönemi İkiztepe
Eserleri
66a. Pers Dönemi İkiztepe
Eserleri
66 b. Gümüş Üzerine Altın
Kaplamalı Phiale (Detay)
67a. Kabartma Başlı
Gümüş Phiale
67b. Kabartma Başlı
Gümüş Phiale
68a. Aslan ve Bes Kulplu
Oinochoe
68b. Makara Kulplu
Gümüş Oinochoe
69. Gümüş Alabastron
70. Buhurdanlık
71. Yatay Kulplu
Buhurdanlık
72a. Kaşlı Altın Yüzük
72b. Kaşlı Altın Yüzük
72c. Kaşlı Altın Yüzük
73. Aslanlı Altm Yüzük
74. Harta Tümülüsü'nden
Fresk
75a. Aktepe Tümülüsü
Mezar Odası
75b. Aktepe Tümülüsü
Fresk
203
81b. Kayık Şeklinde Küpe
Kalıbı
204
81c. Boncuk Kalıbı
82. Aphrodisias Eros
Heykelciği
83. Aphrodisias Tondo
84a. Eros Figürlü Plaster
Başlığı
92b. Herakles Lâhdi'ne Ait
Parça
9J. Ilcraklcs Lâlidi
94. Girlandlı Lahit
95. Girlandlı Lahit
96a. Temizlik Ritüeli
Metni (Ön Yüz)
96b. Temizlik Ritüeli
Metni (Arka Yüz)
97a. Doğum Ritüeli
Metni (Ön Yüz)
97b. Doğum Ritüeli
Metni (Arka Yüz)
98a.Tannça İştar'a Ait
Kült Metni (Ön Yüz)
98b. Tannça İştar'a Ait
Kült Metni (Arka Yüz)
99. Hatti Kralına Ait Bilgi
Metni
100. Antlaşma Metni
101. Fırtına Tannsına Ait
Dinî Tören Metni
102. Yönerge Metni
103. Yönerge Metni
104. Tutanak Metni
105. Bir Ritüele Ait Metin
106. Elmalı Sikkelerinden
Bir Grup
107a. Attika Dekadrahmi
(Ön Yüz Miğferli Athena)
107b. Attika Dekadrahmi
(Arka Yüz Cepheden
Baykuş)
108a. Lykia Stater (Ön Yüz
İki Yunus Balığı)
108b. Triskeles
109a. Rodos (Ön Yüz
Stater İncir Yaprağı)
109b. Rodos
(Arka Yüz: İki Bölümlü
Derin Çukur)
110. Ephesos Drahmi
(Ön Yüz An - Arka Yüz
4'lü Zımba)
205
112. Marsyas Heykeli
(İskitli Erkek Figürü)
113. Marsyas Heykeli
(Detay)
114. Mermer Kadm Başı
115. Kurşun Mühür (Ön
Yüz)
116. Kurşun Mühür (Arka
Yüz)
117. Roma Kadın Başı
118. Roma Tannça Başı
119. Batı Anadolu
Kökenli Stel
120. Tamamlanmamış
Stel
121. Dikdörtgen Mezar
Stell
122. Batı Anadolu
Kökenli Stel
123. Kırık Stel
124. Zeugma Mozaiği
(Metiokhos Parthenope)
125a. Urartu Bronz
Bilezik
11. Marsyas Heykeli
n
125b. Bronz Fibula
126. Helenistik Dönem
Pişmiş Toprak Mask
127a. Cam Roma Şişesi
127b. Tüp Biçimli Cam
Unquentarium
128. Bronz Hermes
Heykelciği
129. Kuş Heykelciği
130a. Pişmiş Toprak
Hayvan Başı
130b. Kurşun Kartal
Figürü
131a. Pişmiş Toprak Pers
Atlısı Başı
131b. Pişmiş Toprak Pers
Atlısı Başı
206
132a. Çeşitli Dönemlere
Ait Sikkeler
135. Roma Dönemi Kase
ve Şişeler
136. İslamî Dönem
Sikkeleri
137. Selçuklu Dönemi
Sürahi
138. Altın Diadem
139. Lagynos
140. Dnguentarium, terra
sigillata kase
141. Unguentarium
142. Mermer Kabartma
Levha
143. Pişmiş Toprak
Heykelcik
144. İzmir Müze
Müdüriüğü Bahçesinden
Çalınan Kadın Heykeli
145. Erdek Açık Hava
Müzesinden Çalman
Torso
146. Altın Diadem
147a. Rodos Sikkeleri
147b. Rodos Sikkeleri
147c. Bizans Sikkeleri
148. Bursa Osmanlı Evi
Müzesi'nden Çalman
Şamdanlar
149a. Konya Eşrefoğlu
Camii Kapısı'nın Çalınan
Süsleme Panosu
149b. Ahşap Süsleme Pano
1 50a. Sivas Divriği Ulu
Camii'ne Ait Ahşap Panel
1 50b. Ahşap Panel
207
150c. Ahşap Panel
150d. Sivas Divriği Ulu
Camii Ahşap IVlinber
Kapısı
151. Topkapı Sarayı
Müzesi'nden Çalınan
Kur'an-ı Kerim
1 52a. Nuruosmaniye
Kütüphanesi, Kur'an-ı
Kerim
152c. Kur'an-ı Kerim
153. İzmir Birgi
Aydınoğlu IVlehmet Bey
Camii Minberi
154a. Atatürk'e Ait Sigara
Tabakası
154b. Atatürk'e Ait Sigara
Tabakası
155a. Bronz Vazo
155b. Bronz Vazo (Detay)
156a. Antiokhos'a Ait Baş
Parçası
156b. Nemrut Dağı
156c. Nemrut Dağı
157. Osmanlı Giysi
Koleksiyonu (Üçetek
Elbise)
158. Osmanlı Giysi
Koleksiyonu (Üçetek
Elbise)
159. Osmanlı Giysi
Koleksiyonu (Üçetek
Elbise)
160a. Osmanlı Giysi
Koleksiyonu (Pelerin)
160b. Osmanlı Giysi
Koleksiyonu (Pelerin)
161. Osmanlı Giysi
Koleksiyonu (Pelerin ve
Cepken)
162. Osmanlı Giysi
Koleksiyonu (Cepken ve
Ayakkabı)
163a. Gümüş Süs Eşyaları
163b. Tepelik
164. Masa Örtüsü
165. Gemici Feneri
208
152b. Kur'an-ı Kerim
KAYNAKÇA
Karaduman, H., "Eski Eser Kaçakçılığı", 1988 Yılı Anadolu
GİRİŞ
Akurgal, E., Anadolu Uygarlıkları.
Akurgal, E., Griechische
Net Turistik Yayınlan, İstanbul, 1988.
und Römische
Kunst in der Türkei. Hirmer
Albayrak, M., Osmanli-Alman
Yapımı.
Tarihi. Tübitak Popüler Bilim Dizisi, Ankara, 1997.
Mansel, A. M., "Halil Edhem ve Sard Eserieri", Halil Edhcm Hatıra
Verlag, Münih 1987.
Demiryolunun
Ankara, 1988.
Konferanslarv.b-58,
Lloyd, S., Türkiye'nin
Medeniyetleri
İlişkilerinin
Gelişimi ve Bağdat
1948.
Mumcu, A., "Eski Eserler Hukuku ve Türkiye", Ankara Hukuk
1995.
Ashmole, B.,"Demeter of Knidos", JHS 71:13-28, 1951.
Bammer, A., Das Heiligtum der Artemis von Ephesos. Graz, 1984.
Kitabı,
Dergisi,
Fakültesi
1969.
Su, K., Osman Hamdi Bey'e Kadar Türk Müzesi,
1965.
Bommelaer, J. F., "Le monument des Néréides et l'analyse architecturale",
BCH
ULUSLARARASİ ANTLAŞMALAR
110:249-271, 1986.
Cezar, M., Sanatta Batıya Açılış
ve Osman Hamdi. İş Bankası Kültür
Princeton University press,
Kültür
Malları.
Akzambak, M., Lozan'dan Günümüze
Taraf Olduğumuz
Tüm
Sözleşmeler, cilt 1, TBMM Basımevi, Ankara, 1998.
New Jersey, 1978.
Couge, P. ve Demargne P., Fouilles de Xanthos 3: Le monument des
Nereides, L'architecture.
Türkiye Ansiklopedik
Avrupa Topluluğu
Taraf Olduğumuz
Tüm
cilt IV, TBMM Basımevi, Ankara, 1998.
Pelin Ofset ve Matbaacılık, Ankara, 1984.
Sözlüğü.
Eski Eserler ve Müzelerle
cilt I, İstanbul, 1983.
Fıratlı, N., "Antika Kaçakçılığında Yeni Gelişmeler ve Önleme Çareleri",
İlgili Mevzuat. Genç Ofset, Ankara, 1996.
Karakaş, T. Taşınır ve Taşınmaz
Kültür ve Tabiat Varlıkları
Mevzuatı.
Tüze Yayıncılık, Ankara, 1997.
13:2-10, 1967.
Gerçek, F., Türk Müzeciliği.
Akzambak, M., Lozan'dan Günümüze
Sözleşmeler,
Paris, 1969.
Ebcioğlu, i., "Türkiye'den Batı Ülkelerine Götürülen Arkeolojik Eserier",
T.T.O.K. Belleteni
Hukuk Açısından
Turhan Kitabevi, Ankara, 1999.
Yayınlan, Sanat Dizisi 8, İstanbul, 1983.
Childs, A. P. W., The City- Reliefs ofLycia.
Akipek, S., Ulusal ve Uluslararası
TC. Kültür Bakanlığı Yayınlan, Ankara, 1999.
Haselberger, L., " Bericht über die Arbeit am Jüngeren Apollontempel von
Özel, S., Uluslararası
Alanda Kültür Varlıklarının
Korunması.
Alkım
Yayınlan, İstanbul, 1998.
Didyma," Ist. Mitt. 33:90-123, 1983.
Luttreil, A., The Maussolleion
at Halikarnassos.
eilt 2:143-214, Aarhus
University, 1986.
Kahler, H., Der Grosse Fries von Pergamon. Mann Gebr., Berlin, 1948.
BOĞAZKÖY SFENKSİ
Bittel, K., "Boğazköy,
Die Kleinfunde der Grabungen"
1906-1912.
VVVDOG 60, Leipzig 1937 (Yeni basım 1967).
209
Bossen, H. Th., Altanatolkn.
İ S V İ Ç R E ' D E ELE G E Ç İ R İ L E N ESERLER
Berlin, 1942.
Darga, M., Hitit Sanatı, Akbank Kültür ve Sanat Yayınları, Anadolu Sanat
Yayınlan, İstanbul, 1992.
Arslan, M., Roman Coins. Kültür Bakanlığı, İstanbul, 1992.
Arslan, M. ve C. Lightfoot, Greek Coins' Hoards in Turkey. UDAŞ, Ankara
Puchstein, 0.," Boghaskoi, Die Bauwerke." WVDOG 19, Leipzig, 1912.
1999.
Bingöl, 1., Anllk
BERGAMA S U N A Ğ I
Müzes'ı. Kültür
Takılar, Anadolu Medeniyetleri
Bakanlığı, Ankara, 1999.
Akurgal, E., Anadolu Uygarlıkları.
Net Turistik Yayınlar A.Ş., İstanbul,
1990.
Lightfoot, C, "Roman Glass Flask in Gaziantep Museum", Anatolian
Sfurf/w XXXV: 123-129, Ankara, 1985.
Bayburtluoğlu, C, Arkeoloji.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara, 1982.
Sear, D. R., Byzantine Coins and Their Values. Londra, 1987.
Dörner K.F. ve E. Dörner, Von Perganıon Zum Nemrud Dağ. Verlag Philip
/on Zabern, Mainz am Rhein, 1989.
Chronik der Ausgrabungen
L İ Ü Y A YAZITI
Von Pergamon, Ardey Verlag Dortmund,1963.
Der Pergamon Altar, Entdect, Beschrieben
und Gezeichnet
Epigr. Anat. 20:112-116, 1992.
Von Carl Humann. Arder Verlag, Dortmund, 1959.
Nolle, J., " Epigraphische und Numismatische Notizen", Epigr.
Radt, W., Pergamon. Yapı Kredi Yayınlan, Istanbul, 2002.
Radt, W., Pergamon
Geschichte
und Bauten einer antiken
Malay, H., "Three Notes on Christian Inscriptions from Asia Minor",
Anat.
10:101-110, 1987.
Metropole.
Darmstadt, 1999.
S E Y Y İ D M A H M U T H A Y R A N İ T Ü R B E S İ N E A İ T SANDUKA
Richter, G. Yunan Sanatı Cem Yayınevi, İstanbul, 1984.
Konyalı, İ. H., Nasrettin Hoca'nm Şehri Akşehir
Vanderberg, P., Das Versunkene Hellas, Die Wiederentdeckung
Des
Tarihi Turistik
Kılavuz.
Numune Matbaası, İstanbul, 1945.
Antiken Griechenland. Münih, 1984.
S E L Ç U K L U BRONZ SFENKS F İ G Ü R İ N İ
TROYA E S E R L E R İ
Siebler, M., Troia-Homer-Schliemann,
Diyarbekirli, N., "Diyarbakır Müzesindeki Tunç Sfenks", Türk Kültürü VI,
Mythos und Wahrheit. Philip von
Zabern, Mainz am Rhein, 1990.
Ankara, 1968.
Erginsoy, Ü., İslam Maden Sanatının
The Russian Federation Puskhin State Museum of Fine Arts, The
Treasure
Gelişmesi.
İstanbul, 1978.
Yetkin, Ş., " Bir Tunç Sfenks", Türk Kültürü 11, Ankara, 1964.
of Troy. Moskova, 1996.
Troya Kazı Başkanlığı, Troia Reliberi. Ege yayınlan, Istanbul, 1999.
C İ Z R E ULU C A M İ İ K A P İ T O K M A Ğ I
Train Traum und Wirklichkeit, Konrad Theiss Verlag GmbH, Stuttgart,
önder, M., "Selçuklu Ejderi", T.T.O.K. Belleteni
8:287, 1966.
2001.
Troya Efsane ile Gerçek Arası Bir Kente Yolculuk, Yapı Kredi Yayınlan,
İstanbul, 2002.
KONYA B E Y H E K İ M C A M İ İ M İ H R A B I
Konyalı, İ.H., Abideleri
ve Kitabeleri
ile Konya Tarihi. Konya, 1964.
Önder, M., Mevtana Şehri Konya. Yeni Kitap Basımevi, 1962.
KUMLUCA E S E R L E R İ (Sion Eserleri)
Yetkin, Ş., Anadolu'da
Boyd, S., The Sion Treasure, Status Report. Dumbarton Oaks,
Türk Çini Sanatının
Gelişmesi. İstanbul Üniver
sitesi Edebiyat Fakültesi Yayınlan No: 1631, İstanbul, 1972.
Washington D.C.
Handbook of Byzantine Collection. Dumbarton Oaks, Washington
D.C,
1967.
Konyalı, I.H., Nasreddin Hocanın
Firatli, N., "Un trésor trouve à Kumluca, En Lycie" içinde Akten des VII.
Internationalen
Eylül 1965.
210
H A C İ İ B R A H İ M V E L İ T Ü R B E S İ SANDUKASI
Kongresses für Christliche Archaeologie,
Triers,
İstanbul.
Şehri Akşehir
Tarihi Turistik
Kılavuz.
LİÜYA HAZİNESİ
Steiner, M. A., Bondi, S. F. ve Ö. Acar, "Ritorna il 'Resoro de Creso' ",
Akbıyıkoğlu, K., "Güre Basmacı Tümülüsü Kurtarma Kazısı" Arkeoloji
ve
Akbıyıkoğlu, K., "Güre Velisin Tepe Tümülüsü Kurtarma Kazısı",
Kurtarma Kazıları Semineri, s. 53-63, Ankara, 1993.
Semineri, s. 1-23, Ankara, 1991.
Civilizations
Monuments and Museums,
of Culture General Directorate of
Ankara, 1992.
Vermeule, C, Greek Imperial Art in Greece and Asia Minor. Dell Knapp
and Ruins of Turkey. Ankara, 1978.
Boardman, J., "Pyramidal Stamp Seals in the Persian Empire", Iran 8,
1970.
Press, Haward, 1968.
Von Bothmer, D., "A Greek and Roman Treasury", The
Metropolitan
Museum of Art Bulletin 42, New York, 1984.
Boardman, J., Greek Gems and Finger Rings: Early Bronze Age to Late
Classical. Londra, 1970.
Bingöl, 1., Antik
s.
391-397, Ankara, 1976.
Toker, A., Metal Vessels. Ministry
Akbıyıkoğlu, K., "Güre Basmacı Tümülüsü Kurtarma Kazısı", /. Müze
Akurgal, E., Ancient
2(120):60-89,1995.
Tezcan, B., " Ikiztepe kazısı ", VIII Türk Tarih Kongresi Raporlun,
Sanat 64/65:2-8, 1994.
Kurtarma Kazılan
Archeo
Takılar, Anadolu
Von Bothmer, D., "Les Trésors de l'Orfèvrerie de la Grèce Orientale au
Metropolitan Museum de New York", Académie
Medeniyetleri
Müzesi. Kültür
Bakanlığı, Ankara, 1999.
Belles Lettres,Comptes
Sardis X111, Roma, 1925.
Greenevvalt, Jr. C, "Two Lydian Graves at Sardis", Classical
Antiquity
5:134-135, 1972.
Exploration
to Roman Times : Results
of Sardis 1958-1975.
Haward
University press, Cambridge, 1983.
Eugene
Plot, Monuments et Memories 61:45-53, 1977.
Von Bothmer, D., "A Curator's Choice" içinde T. Moving (der.) Chase, the
Capture Collecting at the Metropolitan.
Hanfmann, G. IVI. A., Sardis from prehistoric
et
Rendus, Avril Juin: 194-207, 1981.
Von Bothmer, D., "An Etruscan Bronze in New York", Foundation
Curtis, C. D., Jewelry and GoldWork 1910-1914.
of the Archaeological
des Inscriptions
Metropolitan
Museum of
Art, New York, 1975.
Von Bothmer, D., "A Gold Libation Bowl", Metropolitan
Museum of Art
Bulletin 21:154-166, 1962.
Kaylan, M., "Lidya Definesini Kim Çaldı?", Arkeoloji
ve Sanat 42/45:2-
13, 1989.
Von Bothmer, D., Ancient Art from New York Pnvate
Collections. New
York, 1961.
lVleriçboyu,Y. A., Antik
Çağda Anadolu
Takıları.
Akbank Kültür ve Sanat
Kitaplan, İstanbul, 2001.
APHROÜİSİAS ESERLERİ
Mertens, J. R., Greece and Rome. The Metropolitan Museum of Art, New
York, 1987.
Dillon, S., "Figured Plaster Capitals from Aphrodisias", AJA 101/4:731769, 1997.
Özet, M. A., "The Tomb of A Noble Woman from the Hekatomnid
Period", Halikarnasian
Studies II s.88-96, 1994 .
Özgen, 1 ve J. Öztürk, Heritage Recovered/The
Erim, K., Aphrodisias.
Net Turisrik Yayınlar A.Ş., Istanbul, 2002.
Geniere, J. ve K. Erim, Aphrodisias
Lydian Treasure. Istanbul,
1996.
de Carie. Edirions Recherche sur les
Civilisations, Paris, 1987.
Richter, G., Yunan Sanatı. Cem Yayınevi, İstanbul, 1984.
Özkan, T., " Lydia'da ele geçen bir Greko-Pers Buluntu Gurubu " içinde
Erol Atalay Memorial. H. Malay (der.) Ege Üniversitesi Edebiyat
BRONZ VAZO
Fakültesi Yayınları, Arkeoloji Dergisi Özel Sayı 1:131-135, İzmir,
Erdemgil, S., Ephesus, Ruins and Museum.
1991.
Ramage, A., "Gold Refining in the Time of The Lydian Kings at Sardis",
The Proceedings of the Xth International
Archaeology,
Congress of Classical
Ankara-Izmir 23-30/lX/1973:729-735, TTK Basımevi,
Schmidt, E. F., Persopolls I : Structures,
İstanbul, 1999.
Ephesus Museum,
DO-GÜ Yayınlan, İstanbul 1997.
Von Bothmer, D., "A Bronze Oinochoe in New York", Studies in Classical
Art and Archaeology,
Ankara, 1978.
Reliefs, Inscriptions.
The
Net Turisrik Yayınlan A.Ş.,
A Tribute to P. H. von Blanckenhagen,
Neiv
York, s. 63-67,1979.
University of Chicago Oriental Institute Publicarions, LXVlll, Chicago,
1953.
211
PERGE-HERAKLES L A H D İ
MERMER KADIN B A Ş İ
Antalya Museum. Turkish Republic Ministry of Culture. Ankara, 1998.
Berger, E., "Die Hauptwerke des Easier Antikenmuseums Zwischen 460
Antalya Müzesi Rehberi. Antalya Turizm, Eski Eserler ve Müzeleri
und 430 V. Chr", Antike Kunst 11: 73-77, Basel, 1968.
Fleischer, R., "Grabungen in Ephesos von 1960-1969", Jahresheften des
Sevenler Derneği, Antalya, 1931.
dsterreichischen
Akurgal, E., Hatti ve Hitit Uygarlıklan.
Mektuplaşmaları.
Band .1:431-446,
İstanbul, 1995.
Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü Yayınlan,
M E N İ L K O L E K S İ Y O N U N D A K İ ZEUGMA M O Z A İ Ğ İ
Ergeç, R., "1993-1994 Belkis-Zeugma Kurtarma Kazılan " IV. Müze
İstanbul, 1997.
Kazıları Semineri, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü,
Darga, M., Hitit Sanalı. Akbank Kültür ve Sanat Kitaplan, istanbul, 1992.
Kurtarma
Klinger, J., "Hititoloji", Die Hethiter und Ihr Reich- Hititler ve Hitit
s. 357-359, Ankara, 1996.
imparatorluğu
Institutes,
Viyana.
BOĞAZKÖY TABLETLERİ
Alp, S., Hititlerin
Arehaeologischcn
1000 Tanrılı Halk. (Almanca-Türkçe, Sergi
Wagner, J., Seleukeia am Euphrat-
Zeugma. Wiesbaden, 1976.
Kataloğu):394-395, Bonn, 2002.
Özgüç, T , "Excavations at the Hittite Site Masat Höyük, Palace, Archives,
ELE G E Ç İ R İ L E N ESERLER (1)
Mycenaean Pottery", AJA 84:305-309,1980.
Seeher, J., "Unutulmuş Bir Kültür Yeniden Canlanıyor" , Die Hethiter und
Ihr Reich- Hititler ve Hitit İmparatorluğu
1000 Tanrılı
Halk.
(Almanca-Türkçe, Sergi Kataloğu,):390, Bonn, 2002.
ve Hitit imparatorluğu
Gürier, B., Tire Müzesi
Cam Eserleri. Kültür Bakanlığı, Anıtlar ve Müzeler
Genel Müdüriüğü Yayınlan, Ankara, 2000.
Özet, A., Dipten Gelen Parıltı Bodrum Sualtı Arkeoloji
Wilhelm, G. "Hitit İmparatoriuğu'nun Dilleri", Die Hethiter und Ihr
Reich-Hititler
OKLAHOMA G Ü M R Ü Ğ Ü N D E
1000 Tanrılı Halk. (Almanca-
Müzesi Cam
Eserleri. Kültür Bakanlığı, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdüriüğü
Yayınlan, Ankara, 1998.
Türkçe, Sergi Katalogu):404-405, Bonn, 2002.
BREMEN'DE ELE G E Ç İ R İ L E N ESERLER
ELMALI S İ K K E L E R İ
Christopher, H., Sikkelerin
Bingöl 1., Antik Takılar, Anadolu Medeniyetleri
Işığında Eskiçağ Tarihi. Homer Kitabevi ,
İstanbul, 1998.
Kültür Bakanlığı
Yayınlan, Ankara, 1999.
Hayes, J. W., Roman Pottery. A Catalogue of Roman Fine Wares. Londra,
Morkholm D., "The Classification of Lycian Coins Before Alexander the
Great", JNG 14:65-76,1964.
Oğuz, T , Antik Nümizmatik
1975.
Küçükçoban, F., "2000 Yılı Akdağ Kurtarma Kazısı", XII. Müze
ve Anadolu Arkaik
ve Klasik
Çağları,
Arkeoloji ve Sanat Yayınlan, İstanbul, 1992.
MARSYAS H E Y K E L İ
Akurgal, E., Griechische
Müzesi.
Çalışmaları
ve Kurtarma
Kazıları Sempozyumu, s.251-262,
Ankara, 2002.
MERMER KABARTMA LEVHA
und Römische
Kunst in der Türkei. Hirmer
Veriag, Münih, 1987.
Erhat, A., Mitoloji Sözlüğü. Remzi Kitapevi, İstanbul, 1989.
Cameron, A., "ePELITOE and Related Terms in the Inscriptions of Asia
Minor" Anatolian
Studies 27, 1939.
Drew- Bear T, Thomas C. ve M. Yildizturan, Phrygian
Votive Steles, The
Museum of Anatolian Civilizations. Ministry of Culture, General
Directorate of Monuments and Museums. Ankara, 1999.
Masson, 0., "Pape-Benseleriana IX-Madame Artemis", Zeitschrift
Papyrologie
und Epigraphik
66:120-130, 1986.
Robert, L., Laodicee du Lycos, Le Nymphee. Quebec-Paris, 1969.
212
fur
Robert, L., Les Stèles Funéraires
Serdaroglu, Ü., Eskiçağda
de Byzance Gréeo-Romaine.
Paris, 1964.
Tıp. Eski Çağ. Bilimleri Enstitüsü Yayınları,
İstanbul, 1996.
TOPKAPI S A R A Y İ ' N D A BULUNAN BRONZ VAZO
Cırca ¡492 -Art in the Age of Exploration.
Narional Gallery of Art, Sergi
Katalogu, Washington D.C., 1991.
Earthly
ERDEK A Ç I K H A V A İVitJZESİ'NÜEN ÇALIMAİM TORSO
Beauty Heavenly Art, Art of Islam. Sergi Katalogu, Amsterdam,
2000.
Mellink, M. J., "Arcbaeology in Asia Minoré, AJA 3: 313, 1977.
A N T İ O K H O S 'A A İ T B A Ş P A R Ç A S İ
D İ V R İ Ğ İ ULU CA1VIİİ1^JE A İ T A H Ş A P PANELLER
Akurgal, E., Anadolu Uygarlıkları.
Denizli, H., Sivas Tarihi ve Anıtlan
Şahin S. ve J. Wagner, "Das Grabmal von König Antiochos I.Von
Darüşşifası.
Sivas, Divriği Ulu Camii ve
Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınlan, Ankara, 1978.
İzmir, 1995.
Kommagene auf dem Nemrud Dağ", Antike Welt 20/1:56, 1989.
Önge, Y, "Divriği Ulu Camii'nin Hünkar Mahfeli", Önasya 5:49, 1969.
Özsayıner, Z. C., "Divriği Ulu Camii Hünkar Mabfeli, Ahşap Korkuluklan",
Antik Dekor Dergisi 51:84-88, 1999.
G E Ç O S M A N L İ D Ö N E M İ E T N O G R A E İ K ESER
KOLEKSİYONU
Çağlarboyu Anadolu'da
KOIMYA E Ş R E F O Ğ L U CAİVİİİ SÜSLEİVİE PANOLARI
İstanbul, 1993.
Aslanapa, 0., Türk Sanatı. Remzi Kitabevi, İstanbul, 1989.
Koçu, R. E., Türk Giyim ve Kuşam Sözlüğü.
Akok, M., "Konya Beyşehrinde Eşrefoğlu Camii ve Türbesi", Türk
Etnografya
ve Etnografya
Sümerbank Kültür Yayınlan,
Ankara, 1969.
Dergisi XV:5-34, 1976, Ankara.
Tezcan, H., Osmanlı İmparatoriuğu'nda Ev Tekstilinin Tarihçesi, Art Dekor
Akyurt, Y. "Beyşehir Kitabeleri ve Eşrefoğlu Camii ve Türbesi", Türk
Arkeologya
Kadın. Sergi Katalogu. Kültür Bakanlığı Yayınlan.
Tarih,
Dergisi 1V:91-129, İstanbul, 1940.
Dergisi, 8:49, 1993.
Tezcan, H., "Çuha, Gezi, Kadife, Türk Kumaş Sanatı" Arredamento
Dekorasyon Dergisi, 8:102-104, 1989.
İ Z M İ R B İ R G İ A Y D I N O Ğ L U M E H M E T BEY C A M İ İ M İ N B E R İ
Bayat, A. H., "Birgi Ulu Camii Minberi 712/1322", Vakıflar
Dergisi
XXI1:133-150, 1991.
Oral, M. Z., "Anadolu'da San'at Değeri Olan Ahşap Minberier, Kitabeler ve
Tarihçeleri" Vakıflar Dergisi V:60-62, 1962.
Ünal, R. H., Birgi, Kültür Bakanlığı Yayınlan, Ankara, 2001.
213
U
Harpyler Aniti-Antalya-Kinik-Ksanthos
^
B
Nereidler Aniti-Antalya-Kinik-Ksantlios
Anadolu'nun çeşitli ören yerierinde yapılan kaçak kazılar sonucu yurtdışına
B
Mausolos ve Kansí Artemisia-Muğla-Bodrum-Halikarnassos
E l Mausoleum Kabartmaları-Muğla-Bodrum-Halikarnassos
B
D
Tanrıça Demeter Heykeli-Muğla-Datça-Knidos
Troya Hazinesi-Çanakkale -Hisarlık-Troya
B
Bergama Zeus Sunağı-İzmir-Bergama
B
EQ
Kurşun Mühür- İznik kökenli- Bizans Dönemi
EB
Manş Denizi Bariğındaki Eserier
kaçınlan eserier, Hellenisrik, Roma, Bizans Dönemlerine aitrir.
Castor adlı batıkta bulunan ve ülkemize iadesi sağlanan eserier Bari
Bl Lidya Yazıtı-Manisa-Saraycık-Saittai
Anadolu kökenli olup. Roma Dönemine aitrir.
m
Eplıesos Artemision-İzmir-Selçuk-Ephesos
D
İsviçre'de Ele Geçirilen Eserier:
Seyyid Mahmut Hayranı Türbesine Ait Tabut-Konya-Akşehir
Selçuklu Bronz Sfenks Figürini-Mardin-Derik
Bl
EB
EB
Zeugma Mozaiği-Gaziantep-Zeugma
Oklahoma'da Ele Geçirilen Eserier 1-11
Cizre Ulu Camii Kapı Tokmağı-Cizre
Ülkemize iadesi sağlanan 1. ve II. grup eserier Hirit, Urartu, Yunan, Roma
Nuru Osmaniye Kütüphanesi'nden Çalınan Kuran Yapraklan-İstanbul
ve Bizans Dönemlerine tarihlendirilmektedir.
Bergama Athena Kutsal Alanı-İzmir-Bergama
B3
Konya Beyhekim Camii Mihrabı-Konya
EO
Trysa Anıtı Kabartmalı Frizleri -Antalya-Gölbaşı-Trysa
Bi
Hacı İbrahim Veli Türbesi Sandukası-Akşehir
Ülkemize iadesi sağlanan eserier Hirit, Frig, Urartu, Roma, Bizans, Selçuklu
Heatrow Havaalanında Ele Geçirilen Eserier:
İD Priene Athena Tapınağı Aydın-Söke-Priene
BO
Lidya Hazinesi-Uşak
ve Osmanlı Dönemlerine aittir.
IB Milet Güney Agora Giriş Kapısı Aydm-Söke-Milet
^
Aphrodisias Eserieri-Aydın-Aphrodisias
EB
IB Didyma Apollon Tapınağı-Aydın-Söke-Didyma
IQ
Sardes Artemis Tapmağı-Manisa-Sardes
EB
Bronz Vazo
Bl Herakles Lâhdi-Antalya-Perge
Bremen'de Ele Geçirilen Eserier:
Ülkemize iadesi sağlanan eserier Bari ve Güney Anadolu'da sık rastlanan
malzemelerden olup Roma Dönemine aittir.
IB Boğazköy Sfenksi Çorum-Boğazköy
EB
Giriandlı Lâhit-Antalya-Perge
EB
IB İhtiyar Balıkçı Heykeli-Aydın-Karacasu-Aphrodisias
EB
Boğazköy Tabletleri-Çorum-Boğazköy
düşünülüyor.
Mermer Kabartma Levha-Pisidia ya da Denizli Laodikeia çıkriğı
İB Herakles Heykeli-Antalya-Perge
EB
Elmalı Sikkeleri-Antalya-Elmalı
EB
Pişmiş Toprak Heykelcik-İzmir-Aliağa-Myrina
IB Kumluca Eserieri-Antalya-Finike-Korydalla
EB
Marsyas Heykeli-Manisa-Sangöl
EB
İzmir Müze Müdüriüğü Bahçesinden Çalınan Kadın Heykeli:
IB Bronz Heykel-Burdur-Gölhisar-Bubon
EB
Mermer Kadın Başı-izmir-Ephesos
Eser Roma Dönemine tarihlendirilmekte olup Magnesia ya da Efes ören
yerinden gelmiş olabileceği düşünülmektedir.
EB
Erdek Açık Hava Müzesi'nden Çalınan Torso-Balıkesir-Kyzikos
EB
Turiingen'de Ele Geçirilen Eserier:
Anadolu'nun çeşirii yerierinde görülen eser ve sikkelerden oluşmaktadır.
EB
Bursa Osmanlı Evi'nden Çalınan Şamdanlar
EB
Konya Beyşehir Eşrefoğlu Camii'nden Çalman Kapı Süsleme Panolan-
Konya-Beyşehir
^
Divriği Ulu Camii'nden Çalman Ahşap Paneller-Sivas-Divriği
Bl Topkapı Sarayı Müzesi'nden Çalınan Kuran-ı Kerim-İstanbul
@
Nuru Osmaniye Kütüphanesi'nden Çalman Kuran-ı Kerim-
İstanbul
B]
İzmir Birgi Aydınoğlu Mehmet Bey-İzmir-Ödemiş
B]
Atatürk'ün Gümüş Sigara Tabakası
^
Bronz Vazo (Afrika'dan geldiği düşünülmektedir.)
^
1. Anriokhos'a Ait Baş Parçası-Adıyaman-Nemrut
El
Geç Osmanlı Dönemi Etnografik Eser Koleksiyonu
Geç Osmanlı Dönemine ait olup Anadolu'da ağıriıklı olarak Ege Bölgesi
özelliklerini göstermektedir.
Bl
Gemici Feneri
Not: 20-37-38-40-41-42-43-44-45-47-54-55-57-58 numaralı eserler haritada belirtilmemiştir.
214
215
Ii
ISBN 975-17-3057-0
9 '78975r 7305721