Nothing Special   »   [go: up one dir, main page]

Academia.eduAcademia.edu
YITIK mm f T.C. KÜLTÜR BAKANLIĞI Anıtlar ve Müzeleı^âenJI Müdürlüğü ' ' . • • Y I T I K miRAS'ın • Dönüş • ÖYKÜSÜ Değişik yollarla yurtdışına çıkarılan, iadesi sağlanan ve halen yurtdışında b u l u n u p iadesi çalışmaları sürdürülen kültür varlıklarımız T.C. KÜLTÜR BAKANLİĞİ ANITLAR VE MÜZELER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ISBN 975-17-3057-0 T.C. Kültür Bakanlığı Yayınlan: 2908 e-posta: anitlarinuzeler@kultur.gov.tr www.kultur.gov.tr Proje Danışmanı M. Aykut ÖZET Genel Yayın Yönetmeni Ümit Yaşar G Ö Z Ü M Proje Koordinatörleri Mehmet YILMAZ, Münevver EMİNOĞLb Aynur ÖZET, Gül PULHAN Redaksiyon Pınar AYDEMİR, Dr. Haydar D Ö N M E Z Yayın Hazırlık Cenap İŞİK, Nurhan TURAN, Meral ÖZDEMİR, İlknur SUBAŞİ, Melek ÇANGA, Esra AKÇA, Yasemin KÖSEKUL, Nihar ERGÜRER, Aslıhan TEKEREK Harita Filiz METİNCAN Hatice ÇERMİK Katkıda Bulunanlar Nilüfer ERTAN, Bekir GÜNEL, Hüseyin ŞEN Yararlanılan Arşivler Yayında yer alan resimler için, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü ve bağlı müzelerinin arşivleri ile değişik yayınlardan yararlanılmıştır. Dizgi Can DEMİRSOY, Zühal DEMİRCİ Tasarım Yeşim BALABAN Renk Aynmı Mavi Baskı Şefik Matbaası tarafından ® Bu yayın, 20 Eylül 2002 tarihinde imzalanan protokol çerçevesinde Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü için Ocak 2003'te 2000 adet basılmıştır. Bu eserin tüm haklan saklıdır. Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün yazılı izni olmadan hiçbir parçası elektronik, mekanik, fotokopi vb. araçlarla veya diğer kayıledlcl cihazlarla kopyalanamaz, aktarılamaz ve çoğattılamaz. YİTİK mİRAS^m • • D ö n ü ş ÖYKÜSÜ Değişik yollarla yurtdışına çıkarılan, iadesi sağlanan ve halen yurtdışında b u l u n u p iadesi çalışmaları sürdürülen kültür varlıklarımız T. c. KÜLTÜR BAKANLIĞI Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü SUNUŞ Birçok aşamasını uygarlığı topraklarında barındırmış, dolu dolu yaşamış Anadolu topraklarında her çağda insanların binlerce yıllık tarihinin insanlık kazılarla ortaya çıkan kültür ilgisini çekmiş ue Anadolu her zaman bu ilginin odağı 1950'li yıllardan 1987 yıllarında kaçırılan eserlerle koruma kanunlarıyla kültür varlıklarını Anadolu'da doldurmuşlardır. itibaren büyük bir hız kazanan eski eser kaçakçılığı; çıkartılan varlıkları, olmuştur. Bu bağlamda Avrupa'daki ülkeler pe Amerika Birleşik Devletleri müzelerini bulunan ve illegal yollarla yurtdışına her 1973, 1983 ve engellenmeye çalışılmıştır. Ancak ülkelerin bu eşsiz eserlere sahip olma arzusu ve bu konudaki sınırsız para harcama olanakları kaçakçılığı organize hale getirmiş ve dolayısıyla bu talan 1980 yılından başlamak girişen Bakanlığımız Anıtlar ile sistemli bir üzere kültür varlığı kaçakçılığı ve Müzeler Genel Müdürlüğü durdurulamamıştır. mücadeleye bu tarihten itibaren yurtdışına kaçırılan eserlerin tekrar yurda dönüşlerini sağlamış, çalınan pek çok kültür varlığı ait olduk­ ları topraklara kavuşmuştur. Karun hazineleri olarak adlandırılan altın ve gümüş buluntu topluluğu nesi olarak bilinen ünlü sikke grubu, yurda dönüşü yurtdışında en çok ses getiren önemli grupları amacıyla ikili görüşmeler İzmir ve gerek yurtiçinde eserlerimizin yurdumuza kazılarla ili Bergama ilçesi Pergamon örenyerinde 1868-1878 yılları arasında Müzesi'nde Bir sanat şaheseri olan Bergama Sunağı ile 1871-1890 yılları arasında tahrip edilen Troya'dan sürdürülmektedir. sonucu iadesi sürdürülmektedir. yapılan kaçak kazılar sonucunda bulunan mimarî öğeler halen Berlin'deki Bergama korunmaktadır. gerekse oluşturmuşlardır. kadar aidiyeti ve nerede olduğu belirlenmiş Bugüne Ayrıca sağlanan ile Elmalı hazi­ kaçırılan Antalya Kumluca yöresinde yurtdışına kaçırılan Kumluca eserlerin de Türkiye'ye 1960'lı yılların definesinin iadesi başında yapılan Türkiye'ye verilmesi kaçak için çabalar kaçak kazılar konusunda da görüşmelere devam edilmektedir. Yurdumuza iadesi sağlanan müzelerimizde çağdaş müzecilik kültür varlıkları, anlayışına ortaya çıkarıldıkları uygun olarak teşhir serüvenleri ve yurda dönüş hikâyeleri ayrıntılı olarak ziyaretçilerin Türkiye varlıklarımızın Cumhuriyeti topraklarında yurdumuza dönmesi bulunarak her Türk vatandaşı bölgelerde bulunan edilmekte olup bilgisine yurtdışına kaçırılmış yurtdışı sunulmaktadır. olan kültür gibi bizleri de ziyadesi ile memnun etmektedir. İade çalışmaları sürdürülen eserler ile ilgili tüm imkanlarımızı olmasın. Hangi döneme ve medeniyete ait olursa olsun bugün bizim olan bu mirası yabancı ülkelerde bırakmaya asla gönlümüz 8 razı olmaz. sağlayacağımızdan kültür hiç kuşku varlıklarımızın ait oldukları bu topraklara dönmesini seferber ederek Bunu sağlamanın bizim en önemli vatandaşlıli görevlerimizden biri olduğunu unut­ madan, bütün ilgili kişiler ve kurumlar el ele verip eserlerimizin ülkemize getirilmesi için ne gerekiyorsa yapmalıyız. Bu yayının hazırlanmasında emeği geçen Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğümüzün değerli yönetici ve uzmanları ile yayının baskısını üstlenerek devlet-özel sektör işbirliğinin bir örneğini sergileyen Yapı Kredi Kültür Sanat ve Yayıncılık'ın değerli yöneticilerine güzel teşekkür 9 ON İnsanlığın s Z o var oluşundan bu yana birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Anadolu, tarifsiz zenginlikte tarihî eserleri barındırmaktadır. ne kadar fazla ise, üzerimize düşen sorumluluğu bilinciyle hareket etmek Böyle bir coğrafyada yaşamanın ayrıcalığı yerine getirmenin de o denli zor olduğunun durumundayız. tümü açık hava müzesi niteliğinde olan ve hemen Iiemen her yerinde Topraklarının kültür varlığına rastlanan ülkemiz, bunun doğal sonucu olarak eski eser kaçakçılığı konusun­ da en fazla zarar gören ülkelerden biri haline gelmiştir. Değişen yaşam şartları, hızlı giderek artan bir şekilde tahribi, endüstrileşme me, nüfus artışı, doğal kaynakların gelişmeler, bilinçli veya bilinçsiz ellerin gerçekleştirdiği yağmalanması, geçmişten günümüze tahribat ile kültür kentleş­ ve teknik varlıklarımızın kalan kültürel değerlerin korunmasını zorunlu kılmak­ tadır. Ülkemizdeki tini, bakımını, korunması gerekli taşınır ve taşınmaz korunmasını, değerlendirilmesini önlemek amacıyla Kültür Bakanlığı sürdürmektedir. Bakanlık, çok kuruluşla işbirliği kültür ve tabiat varlıklarının ve tanıtımım sağlamak, imkânlar çerçevesinde çok yönlü bu görevi yerine getirirken, ayrıca tespi­ kaçakçılığını çalışmalarını başta emniyet güçleri olmak üzere pek yapmaktadır. Yasadışı yollarla yurtdışına kaçırılmış eserlerimizin geri alınabilmesi platformlarda yoğun bir mücadele sürdürülmekte, için uluslararası hukuksal yollarla, ikili görüşmelerle ve anlaşma yoluyla pek çok eserimizin iadesine yönelik çalışmalar devam etmektedir. Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Bakanlığı bu görevi yerine getirirken. ve İçişleri Bakanlığı Interpol Daire Başkanlığı koordineli olarak Dışişleri ve Gümrük Müsteşarlığı ile çalışmaktadır. Bu çerçevede, dava ve ikili görüşmeler yoluyla ve Interpol aracılığıyla bugüne kadar ülkemize toplam 14.692 adet eser iade edilmiştir. Bunların 10.343 adedini Tabletleri, 1.679 adedini ise Elmalı Sikkeleri oluşturmaktadır. İade edilen 3.971 adedi 1997 tarihinden sonra ülkemize kazandırılmıştır. Bunların Boğazköy eserlerimizin, içinde ABD'den iade­ si sağlanan Elmalı Sikkeleri, Lidya Hazinesi, Divriği Ulu Camii'ne ait ahşap panel. Zeugma ören yerinden kaçırılan mozaik, Nuruosmaniye Kütüphanesi'nden sayılabilir. İngiltere'den Heathrow Havaalanı'nda çalınan Kur'an-ı Manş Denizi'ndeki bir batıktan çıkarılan Roma Dönemi Kerim eserlerinin, ele geçirilen eserlerin; Danimarka'dan Konya BeyşeJtir Eşrefoğlu Camii kapısı panellerinin ve İngiltere'de bulunan bronz heykelin iadesi sağlanmıştır. ikili girişimler sonucunda ülkemize iade edilen yurtdışındaki eserlerimize sahip Dava ve çıkmamız uluslararası platformda etkisini göstermiş ve son yıllarda Almanya, İtalya, Amerika ile İngiltere gümrüğünde 10 yakalanan Anadolu kökenli eserlerimiz ülkemize iade edilmiştir. Bugüne kadar ülkemizden kaçırılan eserlerden İznik kökenli Bizans Dönemi'ne kurşun mühür, Perge Herakles Lâhdi'ni tamamlayan iki parça, Osmanlı giysi koleksiyonu, bronz vazo gibi kültür varlıkları, çeşitli Türk veya yabancı kişi ve kuruluşlar veya satın alınarak ülkemize geri koleksiyonlarından Kültür Bakanlığı'nca halen yurtdışında için uğraş verilmektedir. Bunların tarafından, kazandırılmışlardır. bulunan ve ülkemizden delillerle veya bilimsel raporlarla kanıtlanmış çıkarıldıkları yasadışı yollarla pek çok eserin geri kazanılması içinde; halen Almanya'da bulunan Boğazköy Bergama Zeus Sunağı, Aphrodisias ait bir Sfenksi, İhtiyar Balıkçı Heykeli, Konya Beyhekim Camii Mihrabı, bir bölümü Almanya'da bir bölümü Rusya Hacı İbrahim Veli Türbesi Sandukası, Federasyonu'nda olan Troya Eserleri, ABD'de bulunan Herakles Heykeli'nin üst yansı, Kumluca Eserleri, Danimarka'da bulunan Selçuklu Bronz Sfenks Figürini, Seyyid Mahmut Hayranı Türbesi'ne ait sanduka, Cizre Ulu Camii kapı tokmağı, İsviçre'de Lidya Eserleri, İtalya'da Lidya Yazıtı gibi eserler için Dışişleri Bakanlığı makamları nezdinde görüşmeler Bunların sürdürülmektedir. dışında, iadesi sağlanamayacak elinde bulunduğu Bakanlığımızca mümkün eserlerin ise hangi müze veya satılmasında Anıtlar koleksiyönerin takip edilmekte, hangi eserimizin kimin elinde olduğu ölçüde bilinmesine çalışılmaktadır. yurtdışında aracılığıyla ilgili ülke caydırıcı rol Bu da Anadolu kökenli olduğunun eserlerin oynamaktadır. ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün ilgili yönetici ve uzmanlarınca hazırlanan bu yayınla, dava ve ikili görüşmeler yoluyla ülkemize iadesi sağlanan eserlerimiz ve halen yurtdışında bulunan, iade çalışmaları Bu yayın, kültür varlıklarının şına kaçırılanların na kaçırılmış kürlerimle bu yayının eserlerimizin tanıtılması kendi topraklarında iade edilmesi görüşünden kültür varlıklarımızla ki gerçekleştirdiğimiz sürdürülen kalması ve yasadışı yollarla hareketle hazırlanmıştır. Çeşitli yollarla hazırlanmasında emeği geçen çalışma arkadaşlarımı yurtdı­ yurtdışı­ ilgili derli toplu bir yayın olma özelliği taşımasıyla bir il­ teşek­ kutluyorum. Ayrıca, sürekli işbirliğinin güzel örneğini sergileyerek bu yayının pı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık A.Ş. ve Vedat Nedim Tör Müzesi'nin teşekkür amaçlanmıştır. baskısını üstlenen değerli Ya­ yöneticilerine ediyorum. "İnsanlığın ortak mirası kültür varlıklarının gerçekleştirmek yeri, ait oldukları topraklardır" için sizleri her platformda kamuoyu oluşturmaya sözünü davet ediyoruz. Dr. Alpay Anıtlar PASİNLİ ve Müzeler Genel Müdürü 11 Giriş KÜLTÜR VARLIĞI KAÇAKÇİLİĞİ Kültür varlığı kaçakçılığı, ülkelerin ekonomik koşullarına, eğitim düzeyine ve kültürel bakış açısına bağlı olarak, yasadışı yollarla gerçekleştirilmektedir. Kültürel miras açısından zengin, ekonomik ve eğitim düzeyi açısından ise daiıa az gelişmiş olan Türkiye, Mısır, Yunanistan, İtalya ve bazı Güney Amerika ülkelerinde kültür var­ lıklarının tarihsel süreç içinde öneminin ve değerinin anlaşılmasmdan sonra kültür variığı kaçakçılığı bir kazanç kaynağı haline gelmiştir. Ülkelerin gelişmişlik düzeylerine oranla kültürel ve ekonomik açıdan yetersiz ve bilinçsiz kesimler içerisindeki bazı grup veya kişiler, kültür varlığı kaçakçılığını bir iş haline getirmişlerdir. Yaptıkları tahribat, tarihsel açıdan çok büyüktür. Kültür variıklarımızm y o ğ u n olduğu köy ve kasabalarda yaşayanlar, yurtiçinde ve yurtdışında bel­ li merkezlerdeki kültür varlığı tacirleri tarafından kullanılmaktadır. Öyle ki, kültür variıklarımız el değiştirerek koleksiyonculara, özel müzelere, hatta kendi müzelerimi­ ze kadar gelebilmektedir. Bu kültür variıkları yurtdışına çıkarıldıkları zaman, bazı ül­ kelerin gümrüklerinde düzenlenen belgeler bir çeşit köken belgesi işlevini g ö r d ü ğ ü n ­ den yurtdışında dolaşımları kolaylaşmaktadır. Ülkelerin kültürel bakış açısına bağlı olarak; kültür varlıklarının sanatsal değeri­ nin bilincinde olan, övünülecek metanın para değil, sanat olduğuna inanan ve R ö ­ nesans üönemi'ndeki ifadesiyle "sanat kalıcı, yaşam geçici" ilkesine inananlar y u r t i ­ çinde ve yurtdışında tarihî veya çağdaş sanat eseri toplamaktadırlar. Bu t u t k u , kül­ türel birikim ve bakış açısının eksikliği nedeniyle çoğu zaman yanlışlara yol açmak­ ta, kültür varlıklarını doğal ortamlarından koparmakta ve koleksiyonların bir parçası haline getirmektedir. KÜLTÜR VARLIĞI KAÇAKÇILIĞININ TARİHÇESİ Kültür varlığı kaçakçılığının Hititler döneminden beri yapılmakta olduğunu b i l i ­ yoruz. Hititler, Asuriular ve İranlılar savaşlarda yendikleri milletlerin eserierini bir zafer nişanesi olarak götürmüşlerdir.' Ülkemizdeki Lidya döneminden kalma tümülüsE. Akurgal, Anadolu Uygarlıkları, 1988: 268. 12 , , , , , , , , , yapılan kazılarda, mezar odasının tumulusun merkezinde değil, her tümülüste farklı yerlerde bulunduğu görülmektedir. Bunun, hem o çağdaki mezar soyguncu­ luğunu engellemek, hem de ölülerinin rahatsız edilmesini önlemek amacıyla yapıldı­ ğı bilinmektedir. Tarihin en insafsız kültür varlığı soygunculuğunu Romalılar yapmış, M Ö 1. y ü z ­ yılın ilk yansında diktatör Sulla ve onun arkasından birçok Roma İmparatoru, Ana­ dolu ve Yunan yarımadalanndan yüzlerce değerli eseri Roma'ya götürmüşlerdir.^ Akdeniz ve Ege kıyılarında bulunan antik yeri eşm el erdeki mimarî elemanlann birçoğu, Bizans imparatorlan tarafından İstanbul'a getirilmiş ve çeşitli binalarda dev­ şirme malzeme olarak kullanılmıştır. D o ğ u Roma İmparatorluğu'nun başkenti İstan­ bul'da İmparator Jüstinyen döneminde inşa edilmiş olan Ayasofya'nm sütunlan. Ba­ tı Anadolu'daki ören yerlerinden biri olan Efes'ten getirtilmiştir.^ Osmanlı Dönemi Eski eser kaçakçılığının önlenmesi çalışmaları Osmanlı İmparatorluğu döne­ minden beri devam etmektedir. Ancak Osmanlı'nın ekonomik ve teknolojik açıdan Batı'ya bağımlılığı, ülkenin kalkınması için yabancılara devamlı davetkâr durumda bulunması, kültür varlıklarının korunmasına ilişkin bilinçsizlik, doğru yaklaşımları bir ölçüde engellemiştir. Örneğin yabancı demiryolu inşaat şirketleri, Osmanlı İmparatorluğu'na teknolojiyi ve ulaşım kolaylığını getirirken, bir yandan da eski eser t a h r i ­ batını ve kaçakçılığını artırmışlardır. 1856 yılında bir İngiliz şirketi tarafından ger­ çekleştirilen İzmir-Aydın demiryolu inşaatının eski eser tahribatına neden olduğu, İ z ­ mir Demiryolu M ü d ü r ü Delarke'nin Sadaret'e gönderdiği bir dilekçede belirtilmekte­ dir. Delarke, dilekçesinde Efes'te, Ayasuluk civarında, demiryolu inşaatı sırasında üzerinde yazılar bulunan işlenmiş bir mermer blok bulduklannı, kale duvarını kes­ mek zorunda kaldıklannı ve daha birçok şey bulacaklanna emin olduklarını beyan ederek, kendi gözetiminde bir müze kurulmasını talep etmiş ve bu talep 1863 tarih­ li padişah emriyle uygun bulunmuştur.^ Anadolu'yu Bağdat'a bağlayan demiryolu yapımına ilişkin anlaşmalar da kültür varlıklannın tahrip edilmesine sebep olmuştur. Haydarpaşa-İzmit demiryolu hattının Ankara'ya kadar uzatılmasına ilişkin 4 Ekim 1889 tarihli anlaşmanın^ yirmi ikinci maddesinde ve Ankara'dan Kayseri'ye, Eskişehir'den Kütahya'ya ve Af^onkarahisar'dan Konya'ya ulaşacak olan demiryolu hattının inşasıyla ilgili olarak 5 Mart 1903 tarihinde imzalanan anlaşmada yer alan imtiyaza göre, demiryollarını inşa edecek şirketler, çalışmalar sırasında herhangi bir izin almadan arkeolojik kazı yapabilecek­ tir. Bu madde, yabancı şirketleri demiıyollarının yapımı sırasında bilinçli veya bilinç­ siz olarak höyük ve ören yerlerine yöneltmiştir. Denetimsiz yapılan bu kazılarda kaç eserin çıkarıldığı bile bilinememektedir.^ Avrupa'da eski eserlere ilginin Rönesans çağında başlamasına karşın, ilk müze fikrinin gelişmesi 18. yüzyıl ortalanna rastlar. İtalya'da Pompeii ve Herkulaneum'un kazılması, arkeoloji ilminin gelişmesine neden olmuştur. VVinkelmann'm bu eserler üzerinde yaptığı çalışmalar Batılı aydınları etkilemiş ve b u n u n sonucunda eski eser elde etme arzusu körüklenmiştir.^ 2 E. Akurgal, a.g.e. 1988: 268. ^ M. Cezar, Sanatta Batı'ya Açılış ve Osman Hamdi, 1971: 216. '•R. Kocabaş, "Müzecilik Hareketi ve İlk Müze Okulunun Açılışı", Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, 1969: 21,74,75. H. Karaduman, a.g.e. s. 11-12. H. Karaduman, a.g.e. s. 12. ^ M. Albayrak, Osmanlı-Alman ilişkilerinin Gelişimi ve Bağdat Demiryolunun Yapımı, 1995: 14. ^ H . Karaduman, "Eski Eser Kaçakçılığı" 1988 Yılı Anadolu Müzesi Konferansları. 1999: 5,12. M. Cezar, a.g.e. 1971: 216. 13 1. HarpyIer A?nıtı Atina Al<ropoiü'ndel<i üniü PartVıenon Tapınağı ve çevresi 1687 yılında, burada Osmanlılara ait bir cephanelil< olduğu gerekçesiyle, Venedikli Amiral Marozoni tara­ fından tahrip edilmiştir. IVIÖ 5. yüzyılda yapılmış Parthenon Tapmağı'nm ünlü metop levhalan ile çeşitli mimari parçalan, 1799-1802 yıllannda Büyükelçi Lord Elgin tarafından Londra'ya götürülmüş ve ingiliz hükümetine satılmıştır. Bu eserier daha sonra British Museum'a verilmiştir.^ İngiliz hükümetinin eski eseriere yönelik ilgisi, Osmanlı başkentindeki büyükel­ çilerin tarihî eserierie yakından ilgilenmelerine yol açmıştır. Bir İngiliz büyükelçisi İ s ­ tanbul'da ele geçirilmiş bazı mimarî parçalaria mermer bir lahit kapağını Türkiye d ı ­ şına çıkarmak için izin istemiş ve bu izni almıştır. Osmanlı İmparatorluğu'ndaki eski eserier 19. yüzyılda İngiltere, Fransa, Almanya ve Avusturya'daki müzelere çeşitli yollarla gönderilmiştir. Yakın ü o ğ u ' d a k i ilk arke­ olojik araştırmalar Mısır'da başlatılmıştır. Napoleon Bonaparte'm 1798'de Mısır'ı is­ tilâ etmesinden sonra yanındaki bilim adamlan eski eserieri araştırmaya başlamışlar­ dır. Bu arada pek çok hiyeroglif yazıtlı taş, papirüs, heykel ve lahit toplanarak Fran­ sa'ya gönderilmiştir. Ancak İngiliz Amirali Nelson, Fransızlan yenince, bu eserier 1801 yılında İngilizlere verilmiştir. Bunlar, b u g ü n British Museum'dadır.^ Osmanlı İmparatoriuğu sınıriarı içinde İrak'ta Ninova, İMimrut ve Babil kent­ lerinde yapılan kazılarda bulunan eserierin pek çoğu Batı ülkelerindeki müzelere t a ­ şınmıştır. Asur kazılarında bulunan eserierin bir kısmı Almanlara verilmiştir. Gemiye yüklenen bu eserier. Birinci Dünya Savaşı sırasında İtilâf üevletleri'nin gemiye el koymalan ve içindeki eserieri Lizbon Limam'na boşalttırmaları sonucunda el değiştir­ miştir. Portekizliler eseriere el koymuşlar ve geri vermeye yanaşmamışlardır. Nipur şehrinin bulunduğ u yerde, Niffer H ö y ü ğ ü ' n d e Amerikalılar tarafından 1888-1900 yıllarında yapılan kazılarda bulunmuş binlerce tablet, Pennsylvania Üniversite M ü z e si'ne gönderilmiştir. 1898'de Babil kazılarında bulunan sırii tuğlalar, Beriin M ü z e F. Gerçek, Turk Müzeciliği, 9 M. Cezar, fl.g.e. 1971: 232. 14 1999. ^..^^ götürülerek, orada birieştirilmiş ve ünlü "İştar Kapısı" yeniden yapılmıştır. ı ^ - ; ^ f ' J J M ^ Bu kazılar dışında Suriye, Lübnan, Filistin ve Ürdün'de yapılan kazılarda b u l u ­ nan eserler de aynı akıbete uğramıştır. Kudüs kazısında bulunan eserler, İngilizler Bağdat'a girince, Londra'ya gönderilmiştir. Ürdün'de Mşatta kazısında bulunan sa­ rayın önemli bölümleri. Alman İmparatoru 11. Wilhelm'in 11. Abdülhamid'e başvurma­ sı ve gerekli izni alması sonucunda Berlin'e taşınmıştır.'^ Osmanlılar, kültür varlıklarını korumaya yönelik tedbirleri zaman içinde almıştır. 9 Ağustos 1858 tarihli Ceza Kanunnamesi'nin 133. maddesi ile kutsal ve anıtsal ya­ pılara yönelik tecavüzler cezalandınlmıştır. 26 Nisan 1863 tarihli bir emirnameden, kazı ruhsatının belirli şartlara bağlandığı, bulunacak âsâr-ı atîkadan ikili olanlardan ancak bir adedinin götürülebildiği ve müzenin eser yönünden zenginleştirilmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bu ilk yasal düzenlemelerden önce, fıkıh kitaplarında eski eserden ancak "maliki ve sahibi belli olmayan" taşınabilir eşyalar dolayısıyla bahsedilmiştir." Likya bölgesinin önemli antik kentlerinden Ksanthos'ta (Kınık) ilk araştırmalar 1838 yılında İngiliz Araştırmacı Charies Fellows tarafından yapılmıştır. 1838-1840 yıllarında yapılan kazılarda ele geçirilen eserier, bu arada HarpyIer Anıtı'nın kabart­ maları ile çeşitli mimari parçalar, British Museum'a götürülmüştür. Ksanthos'taki ka­ zılar, 1881-82 ve 1892 yıllarında 0. Benndorf başkanlığında bir heyet tarafından sürdürülmüştür. Ksanthos Nereidler Anıtı'na ait kabartma ve heykeller de British IVluseum'a taşınmıştır (Resim: 1-2). 15 1846 yılında İngiltere'nin Türkiye Büyükelçisi Lord Straford Canning'in Padişah Abdülmecid'den aldığı izinle, antik Halikarnassos'ta (Bodrum) 1506 yılında St. Jean Şövalyeleri tarafından yaptırılan kalenin duvarlarında bulunan Mausoleum frizleri sökülerek İngiltere'ye götürülmüştür. Dünyanın Yedi Harikası'ndan biri olan Mauso­ leum bir Pers satrapı olan Kral Mausolos'un mezar anıtıdır. M Ö 4. yüzyılda inşa edi­ len anıtın kabartmalı frizleri devrin ünlü heykeltıraşları Skopas, Leokhares, Bryaksis ve Timotheus tarafından yapılmıştır. İngiltere'ye götürülen eserler arasında Kral M a usolos ve karısı Artemisia'ya ait heykeller de bulunmaktadır (Resim: 3). İngiliz araştırmacı Sir Charles Newton, 1856-57 yılında Mausoleum kalıntılannda ilk kazılan başlatmıştır. Bu kazılar sonucunda bulduğu eserleri gemilere yükleyerek İ n ­ giltere'ye, Londra'daki British Museum'a götürmüştür. Bu buluntular arasında ünlü ka­ bartmalarla, anıtın en üstünde duran qucidrigae (dört atlı araba) ve at heykeli parça­ lan ile bazı aslan heykelleri bulunmaktadır (Resim: 4). Aynı yıl C. T. Newton, Datça Yanmadası'nın batı ucunda bulunan Karia bölgesi antik kentlerinden Knidos'taki kazılan başlatır. Newton 1856-59 yıllannda sürdürdüğü kazılarda ele geçirilen çeşitli b u l u n 3. Mausolos ve karısı Artemisia 4. Mausoleum Kabartmaları 16 tulan, oturur biçimdeki Tannça Demeter Heykeli'ni de Londra'ya British Museum'a g ö - türmüştür (Resim: 5). Knidosyakınlannda bir anrt mezar olan Aslanlı Mezar da bu ara­ da kazılmış ve buluntular götürülmüştür. 1866'da İngiliz mühendis T. Wood, Ayasuluk'ta kazılara başlamış ve tepenin aşağısında uzanan ovada Efes Artemis Tapmağı'nı bulmuştur (Resim: 6). T. W o od'dan sonra D. G. Hogarth da Artemis Tapmağı kazılannda çalışmıştır. İngilizler b u luntulann bir kısmını İngiltere'ye götürmüşlerdir. British Museum'da Artemis Tapınağı'ndan büyük mimarî parçalar bulunmaktadır. Osman Hamdi Bey'in müdürlüğü zamanında Efes'te hem İngilizler hem de Avusturyalılar çalışmıştır. 1884 tarihli Âsâr1 Atîka Nizamnamesi'nin yayınlanmasından sonra da kazının başında bulunan kişi­ ler, bazı önemli eserieri ülkelerine gizlice götürmeye çalışmışlardır. M ü z e M ü d ü r ü Halil Ethem Bey, kazı çalışmalannı gözden geçirmek üzere Efes'e geldiğinde, d u r u ­ mun farkına varmış, ancak eserierin Avusturya'ya naklini önleyememiştir. 11. A b d ü l hamid, Avusturya İmparatoru'na hoş görünmek amacıyla, kazıdan çıkan tüm eserie­ ri Avusturyalılara hediye etmiştir. Ancak Meşrutiyet'in ilanından sonra Avusturyalıla5. Tanrıça Demeler Heykeli ra kazı izni verilmemiş, bazı eserierin iadesi istenmiş, Halil Ethem Bey'in girişimleri sayesinde altı yedi heykel ülkemize yeniden kazandınimıştır. Osmanlı İmparatoriuğu'nun son zamanlarında yasal düzenlemelerin yeterii o l ­ maması, keyfi yönetimler ve kamuoyunun ilgisizliği sonucu kültür variıklanmız b i ­ linçsizce yağmalanmıştır. Bu yağmaya karşı ilk yasal düzenleme 13 Şubat 1869 t a ­ rihinde uygulamaya konmuştur. Bu nizamname ile izinsiz eski eser araştırması yapı­ lamayacağı, izinli araştırmalarda eserierin başka ülkelere götürülemeyeceği, bir kişi­ nin mülkü içerisinde ortaya çıkan eski eserierin kendisinin malı olacağı gibi h ü k ü m ­ ler bulunmaktadır. 5. Ephesos Artemision 17 7. Troia Hazinesinden Bir Örne1< 8. Troia Hazinesi Bu dönemİTi en çok bilinen kaçakçılık olayını, Troia'da 1870 yılında kazılara baş­ layan H. Schliemann gerçekleştirmiştir. Homeros'un İlyada'smda adı geçen Troia kentini bulmak isteyen Schliemann, 1873 yılında Priamos hazinesi olarak yanlış a d ­ landırdığı eserleri eşi Sophia'nm yardımıyla yurtdışına kaçırmıştır'^ (Resim: 7-8). 1877-1878'de, İzmir i l i , Bergama ilçesinde Bergama ören yerinde Alman mühendis Cari Humann, başkanlığında yapılan kazılarda, Bergama Zeus Sunağı'na ait kabartmalar bulmuş ve İstanbul'daki Alman Büyükelçisi'ne çektiği telgraf ve yaz­ dığı mektuplarda padişahın ikna edilmesini istemiştir. Bu eserler sandıklara konularak önce Dikili'ye götürülmüş, oradan da gemiye yüklenmiştir. Zeus Sunağı'na ait bu parçalar Berlin Devlet Müzesi'ne konmuştur. Müzede onarılarak ayağa kaldırılan, İkinci Dünya Savaşı sırasında Rusya'ya götürülen ve savaş sonrasında Almanya'ya i a ­ de edilen bu görkemli sunak, müzenin "Pergamon IVlüzesi" olarak adlandırılmasına neden olmuştur (Resim: 9). Aynı müzede Bergama Athena Kutsal Alanı Giriş Kapısı restore edilerek sergilemeye konmuştur (Resim: 10). 1874 tarihli Âsâr-ı Atîka Nizamnamesi, Maarif Nazırı Ahmet Cevdet Paşa ve M ü ze M ü d ü r ü Dr. Dethier zamanında çıkarılmıştır. Bu nizamnamenin üçüncü maddesi'2 s. Lloyd, Türkiye'nin 18 Tarilü, 1997: 55. Tie göre, keşfedilmemiş olan eski eserler her nerede bulunursa bulunsun, devlete a i t - tir. Fakat izinli olarak araştırma yapanların bulacaklan eski eserlerin 1/3'ü devlete, 1/3'ü bulana, 1/3'ü de arazi sahibine ait olacaktır. Eski eserleri bulan, bunları kendi 9. Bergama Sunağı 10. Bergama Athena Kutsal Alanı Giriş Kapısı arazisinde bulmuş ise 2/3'ü kendisine, 1/3'ü devlete ait olacaktır. T ü z ü ğ ü n otuz ikinci maddesi, yabancıların hisselerine düşen eserlerin 1/3'ünü ülke dışına çıkarabilme hakkını da hükme bağlıyordu. Osman Hamdi Bey'in 1885 yılında Maarif Nezareti'ne yazdığı bir yazıda; Bağdat ve Musul vilayetlerinde 1842 tarihinden beri yapılan kazılarda kültür variıklarının yağma edildiği, Hilfe dolaylarında Burculbirs, Cümcümah, üeylem ve Ebuhabbo'da İngilizlerin yaptığı kazılara ilişkin kayıt defterierinin incelenmesinden, 5.536 eserin ortaya çıkarıldığı, ancak bunun 623 parçasının M ü z e - i "Hümayun'a kaldığı, bunların da önemsiz eserier olduğundan teşhire değer görülmediği, Londra'ya götürülen eser­ lerin ise çok önemli olduğunun anlaşıldığı belirtilmektedir. Çandarii K ö y ü ' n ü n güney kıyısında, Aliağa yakınında, Myrina'da S. Reinach ve Pottier tarafından 1881 yılında yapılan kazılar sırasında ele geçirilen pişmiş toprak figürinlerin büyük bir kısmı İstanbul'a getirilmiş, bir kısmı da Fransızlara verilmiştir. Edremit Körfezi kıyısındaki Behramkale'de Assos Harabeleri'nde 1881-1884 yıl­ larında F. H. Bacon ve J. T. Clarke başkanlığında Amerikalılar tarafından bulunan eserier ve Athena Tapmağı kabartmaları Amerika'ya götürülmüştür. Van çevresindeki bazı eski eserierin ve çivi yazılı anıtların gezginlerin ilgisini çek­ mesi sonucunda 1898-99 yıllarında Van Toprakkale'de Lehmann-Haupt yönetimin- ' ^ K. Su, Osman Hamdi Bey'e Kadar Türk Müzesi, 1965: 21. H. Karacluman, a.g.e. s. 10-11. 19 ^ . „ , , ^. , . 11. Trysa Anıtı Kabartmalı Frizleri de kazılar yapılmıştır. 1879-1880'de İnailizlerin yaptıöı kazılarda bulunan eserlerin J ^ 3 J t- j birçoğu British Museum'a götürülmüştür. Antalya Körfezi'nin batısında Likya bölgesinde Trysa'da (Gölbaşı) 1881 ve 1882 yıllarında yapılan kazılarda Viyana Üniversitesi profesörlerinden Benndorfla birlikte Mimar Niemann çalışmıştır. Trysa kazısında Pers döneminden kalma bir mezar anıtı ortaya çıkarılmıştır. Gölbaşı-Trysa anıtına ait kabartmalı panolar ile birlikte çeşitli pişmiş toprak vazolar, mermer heykeller ve tunç eserler 11. Abdülhamid'in izni ile Avusturyalılara verilmiş, eserlerin bir kısmı da İstanbul'a getirilmiştir (Resim: 11). 1884 yılında kabul edilen Âsâr-ı Atîka Nizamnamesi ile devlet yasal olarak kül­ tür varlıklarının tamamını sahiplenmiş, kültür varlıklarının yurtdışına çıkaniması ya­ saklanmıştır. Osman Hamdi Bey zamanında hazırlanıp yürürlüğe konan bu n i z a m ­ name ile eski eserlerin korunması için yasal dayanak oluşturulmuştur. Osman H a m ­ di Bey'in etkin müze müdürlüğü ile, katıldığı kazılar sonucu müzeye eser kazandınlması ve yabancıların yağmalarına engel olunması, döneminin önemli kazanımları arasında yer almaktadır. Bunu 23 Nisan 1906 tarihli Âsâr-ı Atîka Nizamnamesi takip ' 4 H. Karaduman agc 20 1999- 10-11 ^^"^'^ nizamname İle İslam eserleri de devlet malı sayılmıştır.'4 Bergama-Aydın demiryolu üzerinde ve Aydm'm 37 l<m. batısmda bulunan M e n ­ deres Magnesia'smda 1892 yılında Almanlar tarafından kazı yapılmıştır. Kazıyı C. Humann yönetmiştir. Magnesia kazısında bulunmuş tapınak frizlerinin İstanbul'a götürülmesine karşılık bazı Hellenistik çağ heykelleri ve başka buluntular Almanlara verilmiştir. Aydın ili, Söke ilçesinde, Güllübahçe'deki Priene ören yerinde ilk kazıyı 1868 y ı ­ lında yine C. Humann yapmıştır. Daha sonra 1895-1899 yıllannda T. Wiegand'ın başkanlığında yapılan kazılar sonucunda kentin tüm önemli yapılan ortaya çıkanlmıştır (Resim: 12). Buluntuların bir kısmı Osmanlı hükümetinin izni ile Almanlara ve­ rilmiş, büyük bir kısmı ise İstanbul Müzesi'ne getirilmiştir. Aydın ili. Söke ilçesi, Balat köyündeki antik Miletos kentinde kazılara ilk defa Berlin Müzesi müdürlerinden Schoene tarafından başlanmış ve bunu 1896'da T. VViegand'ın yaptığı kazı izlemiştir. Miletos kazılannda ele geçirilen bazı eserier, Sultan 11. Abdülhamid'in emriyle Almanlara hediye edilmiştir. Bu kazılar sırasında bulunan MS 2. yüzyıla ait anıtsal Güney Agora Kapısı b u g ü n Beriin Pergamon Müzesi'nde sergilenen en önemli eserier arasında yer almaktadır (Resim: 13). 12. Priene Athena Tapınağı 13. Milet Güney Agora Giriş Kapısı 21 1895- Çorum ili, Boğazkale ilçesinde, Boğazköy'de yapılan kazılarda, Mitit kraliyet ar­ 1896 yıllarında Fransız Hascoulier yönetiminde ilk kazılar yapılmıştır. Hascoulier'in şivine ait onbin dörtyüz civarında tablet ve iki sfenks bulunmuş ve bulunan eserler kazısı sonucunda bazı eserler İstanbul'a, pek çok mimarî parça da Louvre Müzesi'ne İmparatorluk Müzesi olan M ü z e - i H û m a y u n ' a (İstanbul Arkeoloji Müzeleri) g ö n d e ­ götürülmüştür, üidyma Apollon Tapmağı kazısı 1904'te tekrar başlamış ve 1913 y ı ­ rilmiştir. Almanlarla varılan anlaşma gereğince tabletler ve iki sfenkse ait parçalar, lma kadar T. VViegand başkanlığında aralıklarla devam etmiştir. Apollon Tapmağı'nın 1915 ve 1917 yıllannda, temizleme, onanm ve yayın çalışmalarının yapılması için 1924-25 yılı kazılarında bulunan mimarî parçalann bir kısmı da Bakanlar Kurulu ka­ otuz üç sandık içinde, iki parti halinde, Berlin'e gönderilmiştir. Onarımlan tamamla­ ran ile Berlin Müzesi'ne verilmiştir (Resim: 14). nan üçbin civarında tablet ile bir sfenks ve bu sfenkse ait kanat parçalan 1924-1942 Aydın ili, Söke iiçesi, Yenihisar köyündeki üidyma Apoiion Tapınağı'nda Yine o yıllarda Didyma'dan Miletos'a uzanan kutsal yolun iki tarafına sıralanmış yıllarında iade edilmiştir. 1987 yılında ise geriye kalan yaklaşık yedibin dörtyüz t a b ­ olan antik çağa ait oturan giyimli kadın ve erkek fıeykelleri (Brankhidler) ile bir as­ letin iadesi sağlanmış ve Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde koruma altına lan heykeli British Museum'a götürülmüştür. alınmıştır. 15. Sardes Artemis Tapınağı Miletos antik kentinin 15 km. kuzeydoğusunda Myus'ta (Avşarkale) İ1k kazı, A l ­ man Araştırmacı Theodor Wiegand tarafından yapılmış, burada bulunan mimarî par­ çalar ile araba yanşlarını gösteren arkaik kabartmalar Berlin'e götürülmüştür. 1900 yılında Frigya Krallığı'nın başkenti Gordion'da Amerikalı bilim adamlan (G. A. Körte kardeşler) kazı yapmışlar ve ele geçirilen eserlerin çoğu İstanbul'a getirilmiş, bir kısmı da kazıyı yapanlara verilmiştir. Gaziantep ili, Nizip ilçesi yakmlannda, Geç Hitit çağının önemli merkezlerinden olan Zincirli'de 1879 yılından itibaren yapılan araştırmalan İngiliz Charles Wilson ve Stevenson, Alman C. Humann, von Luschan ve Otto Puchstein birlikte yürütmüşler­ dir. Zincirli kazıları 1901-1902 yıllarında von Luschan tarafından yapılmıştır. B u l u ­ nan eserlerin bir kısmı İstanbul Eski Şark Eserleri Müzesi'ne, diğerleri ise yurtdışına götürülmüştür. Gaziantep ili, İslahiye ilçesinde Geç Hitit şehirlerinden Sakçagözü'nde bulunan şehir kapısına ait büyük orthostat levhaları Almanlar tarafından Berlin'deki Perga24 mon IVluseum'a götürülmüştür. "Maraş stelleri" olarak bilmen Geç Hitit çağma ait kabartmalı taş eserler de yine aynı müzeye taşınmıştır. Cumhuriyet Dönemi Atatürk, Kurtuluş Savaşından sonra, Türk t o p l u m u n u ulus yapma ve onu çağ­ daş ülkelerin seviyesine çıkarma çabası içine girmiş ve kültür politikasını da buna g ö ­ re belirlemiştir. Cumhuriyet döneminde kültür varlığı kaçakçılığı büyük ölçüde e n ­ gellenmiştir. Bu dönemde kaçmlan eserler daha çok küçük boyutludur. Osmanlı İ m paratorluğu'nun son döneminde çıkanlan 1906 tarihli Âsâr-ı Atîka Nizamnamesi, bazı değişiklikler yapılarak 1973 yılma kadar uygulanmıştır. 1973 yılmda 1710 sayı­ lı Eski Eserler Kanunu yürürlüğe girmiş, daha sonra 1983 yılında 1710 sayılı kanun iptal edilerek, yerine 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklannı Koruma Kanunu u y g u ­ lamaya konmuştur. 1987 yılında da bu kanunun bazı maddeleri 3386 sayılı kanun ile değiştirilmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında, Manisa, Salihli yakınlarında, Sard Mustafa K ö y ü ' n d e ki Sardes ören yerinde ilk kez 1853'te Bintepeler tümülüslerinde Prusyalı Spiegelholt başkanlığında kazı yapan Amerikalılar, kazı yerinde bulunan önemli eserieri elli altı sandığa yerieştirerek İzmir'e nakletmişler, oradan da 1922 yılında Amerika'ya götür­ müşlerdir. 1924 yılında Sard'da kazı yapma talebinde bulunan Amerikalılara, Sard eserieri geri verilmedikçe, bundan böyle Türkiye dahilinde hiçbir Amerikalı'ya kazı i z ­ ni verilmeyeceği bildirilerek, kararii bir tavır sergilenmiştir. Bunun sonucunda elli üç sandık eser ve otuz Lidya altını ile yüz yirmi sikkenin 1924 yılında iadesi s a ğ l a n m ı ş ­ tır'^ (Resim: 15). Cumhuriyet döneminde küçük eseriere yönelik kültür variiğı kaçakçılığı devam ederken Lidya eserieri ve Elmalı sikkelerinin ülkemize iadesi sağlanmış ve böylece ka­ çakçılığı önlemek için yürütülen çalışmalann güzel örneklerinden biri ortaya k o n ­ muştur. Bu eserierin ülkemize iadesi sağlanarak, ülkemizin kültür variıklanna sahip çıktığı ve ülkelerin kökeni belirsiz kültür variıklarını koleksiyonlarına almamalan ge­ rektiği uluslararası platformlarda açıkça anlatılmıştır. Ayrıca bazı ülkelerdeki müzeler bu uygulamayı başlatmış ve nereden geldiği belli olmayan eserieri satın almayı b ı ­ rakmışlardır. B u n u n yanı sıra bazı ülke gümrüklerinde ele geçirilen Anadolu kökenli eserier ülkemize bildirilmiş ve yapılan girişimler sonucu iadeleri sağlanmıştır. KÜLTÜR VARLIĞI KAÇAKÇILIĞININ NEDENLERİ Yurtiçinde Ülkemiz topraklannda daha önce yaşamış medeniyetlere ait olan kültür variıklarmın gelecek nesillere aktaniması ve çıkarıldıklan veya bulunduklan ortamda kültür bütünlüğü içerisinde korunması bilinci, ülkemizde henüz tam olarak yaygınlaşma­ mıştır. Kültür variıklannm tarihsel, sanatsal ve bilimsel açıdan değerii olmalan, k o r u ­ ma altında olmamaları, cezai yaptınmların yetersiz olması, yasaya aykırılığına karşın ticaretini cazip hale getirmektedir. Kültür variıklarınm ülkemize ait olduğu ve k o r u n - ^ A. M. Mansel, "Halil Edlıem ve Sard Eserleri", Halil Edlıem Hatıra Kitabı, 1948: 1-12. H. Karaduman, a.g.e. s. 16-17. 25 ması gerektiği bilincine sahip olmayan bireyler, ülkemizin ekonomik koşullarına b a ğ ­ lı olarak kısa yoldan para kazanmaya yönelmektedirler. Eğitim kurumlarında, sanat tarihi derslerinde kültür varlığı kavramına ve k o r u n ­ masına yönelik bilgilere yer verilmesi, kitle iletişim araçlannın etkili kullanılması, rad­ yo/televizyon kanallannda ve yazılı basında bilgi verici ve eğitici programlar ile m a ­ kaleler yayınlanması, kültür varlığı kavramına ve korunmasına katkı sağlayacaktır. Kültür Bakanlığı'nın genel bütçe içindeki yerinin çok az olması nedeniyle Ba­ kanlığımız ve bağlı birimler donanıma, onanma ilişkin harcamalarda ve eski eser sa­ tın alımlannda kaynak sıkıntısı çekmektedir. Yurtiçinde yasadışı yollarla elde edilen kültür variıklanna yüksek fiyat veren kültür varlığı tacirleri yurtdışında kültür varlığı pazarlannın oluşturulmasına ve kültür varlıklarının yüksek fiyatlarla alıcı bulmasına neden olmakta, bu girişim, vatandaşlann müzelere eser getirmelerini engellemekte ve kültür variıklannm yurtdışına kaçmlmasına yol açmaktadır. Bakanlığımıza bağlı müze ve ören yerlerinde koruma, güvenlik görevlisi ve bek­ çi sayısı yetersizdir. Koruması yetersiz müzelerde, ören yerleri ve arkeolojik alanlarda yapılan hırsızlık ve tahribatlar gün geçtikçe artmaktadır. Ancak eksik kadrolar Bakan­ lığımızca sürekli talep edilmesine rağmen, Maliye Bakanlığı'ndan sağlanamamakta­ dır. Aynca arkeolog, prehistoryen, etnolog, filolog, antropolog, sanat tarihçisi, yazıtbilimci, sümerolog, hititolog, nümizmat, paleontolog ve benzeri meslek gruplanndan olan ihtisas elemanlanna acilen ihtiyaç duyulmaktadır. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklannı Koruma Kanunu 1983 yılından beri uy­ gulanmaktadır. Ancak gerek cezai yaptınmlar gerekse ikramiyeler g ü n ü m ü z koşulla­ rında yetersiz kalmaktadır. Kültür varlığı bilincini geliştirmek ve kaçakçılığı caydırabilmek amacıyla yeniden düzenleme çalışmalan yapılmaktadır. Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne ait olan cami, mescit, türbe ve külliyeler­ de hırsızlık olaylannın, son yıllarda artması nedeniyle Bakanlığımız, Diyanet İşleri B a ş kanlığı'nın cami, mescit, türbe ve külliyelerinde bulunan teberrukat eşyalanndan 2863 sayılı kanun kapsamına girenlerin fotoğraf ve envanter bilgilerinin çıkanlması, kendi bünyesinde kaçakçılık ve istihbarat bürosunun kurulması ve söz konusu eşyalan sergi­ leyecek müze teşkilatının oluşturulması konusunda Vakıflar Genel M ü d ü r i ü ğ ü ile i r t i ­ bat halindedir. Yapılan çalışmalar sonucunda da Vakıflar Genel M ü d ü r i ü ğ ü ' n ü n kendi bünyesinde kaçakçılık ile ilgili bir birim kurularak 2002 yılında faaliyete geçirilmiştir. Yurtdışında B u g ü n Avrupa ülkelerinde ve ABD'de çok sayıda Anadolu kökenli kültür variiğı bulunmaktadır. Kültür variiğı kaçakçılığını teşvik eden ve cazip kılan yurtdışından gelen taleplerdir. Bulunduklan ortamda kültür bütünlüğü içerisinde tarihsel ve b i ­ limsel olarak betimlenebilen kültür variıklannm tek başına herhangi bir müzede ve­ ya koleksiyonda bulunduklan zaman tarihsel süreç içinde değeriendirilmeleri o l d u k ­ ça güçtür. Avrupalıların kendi medeniyetlerini arama ve öğrenme isteği, kültürel m i ­ ras açısından zengin Akdeniz ülkelerindeki kültür variıklannm Avrupa'ya ve ABD'ye taşınmasına neden olmuş ve götürdükleri kültür variıklarıyla müzelerini eğitim mer- kezi haline getirmişlerdir. Vergi sisteminin katı olduğu ABD gibi ülkelerde sanat eser­ leri ve tarihî eserlerin müzelere bağışlanması yolu ile sağlanan vergi indirimleri, eser için kaçakçılara ödenen miktardan çok daha fazla olmaktadır. Böylece elde ettiği eseri müzelere hibe eden kişi, vergi indiriminden büyük çıkar sağlamaktadır. Yurtdı­ şındaki bu vergi muafiyeti tarihî eser kaçakçılığına pazar yaratmakta, bunu destek­ lemektedir. Özel kurumlar da kültürel miras açısından zengin ülkeler de gizli talep­ lerini sürdürmeye devam etmektedir. Yurtdışına kaçmlan kültür variıklannm kendi ülkelerine iadesi konusundaki ulus­ lararası düzenlemeleri kültürel miras açısından zengin bazı ülkeler imzalamış, bazı pazar ülkeleri ise imzalamamıştır. Ancak mevcut anlaşmaların da bu sorunun çözü­ münde fazla bir yaptırım gücü bulunmamaktadır. KÜLTÜR VARLIĞI KAÇAKÇILIĞININ ÖNLENMESİ AA/l ACIYLA YAPİLAN ÇALİŞMALAR Yurtiçinde Kültür variiğı kaçakçılığını önlemek için Bakanlığımız ve ilgili kuruluşlar arasın­ da çok yönlü çalışmalar yürütülmektedir. Yurtiçinde çalman eserierin fotoğraflı envanter bilgileri. Bakanlığımıza bağlı tüm müze müdüriüklerine, özel müzelere, koleksiyoneriere, eski eser ticareti yapanlara ve müzayede evlerine gönderilmekte, yurtdışına çıkışlarının önlenmesi amacıyla fotoğ­ raflı envanter bilgileri. Gümrük Müsteşariığı, Denizcilik Müsteşariığı, İçişleri Bakan­ lığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı'na gönderilerek tüm gümrük kapılarımız uyanlmaktadır. Kaçakçılığı yapanlann yakalanması amacıyla valilikler, müzelerimiz, İçişleri Ba­ kanlığı, Emniyet Genel M ü d ü r i ü ğ ü , Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Teşkilati ekipleri ile koordinasyon sağlanmaktadır. 2863 sayılı kanun kapsamında Bakanlığımıza bağlı tüm müze ve ören yerierindeki kültür variıklannm fotoğraflı envanter bilgileri çıkarılmaktadır. Bu işlem, ülke­ mizde gerçekleştirilen bilimsel kazı ve araştirmalar sonucu bulunan eseriere ve h a l ­ kımız tarafından edinilen ve müzelerimize kazandınlan variıklara da sürekli uygulan­ maktadır. 2863 sayılı kanun çerçevesinde koleksiyonerierde ve özel müzelerde bulunan eserlerin fotoğraflı envanterieri ilgili müze müdüriükleri kontrolünde koleksiyonerier ve özel müze müdüriüklerince yapılmakta ve her yıl Bakanlığımızca denetienmektedir. Kaçakçılık olaylannın ülkemizin sosyo-ekonomik yapısına olan olumsuz etkileri­ nin, tarihî eser kaçakçılığı ile ayn bir boyut kazandığı, maddî değerierie ölçülemeye­ cek kayıplara yol açtiğı bilinen bir gerçektir. Bu nedenle, gerek doğrudan mücadele içerisindeki resmî birimlerin gerekse yazılı-görsel medyanın ve eğitimcilerin eski eser kaçakçılığı konusunda gerekli hassasi­ yeti göstermeleri gerekmektedir. ülkemizde bu konuda işbirliğine giden bakanlık ve birimler şunlardır: BAŞBAKANLİK Gümrük Müsteşarlığı, Gümrükler Genel M ü d ü r l ü ğ ü , Gümrük Muhafaza Genel M ü d ü r l ü ğ ü , Denizcilik Müsteşarlığı, Vakıflar Genel M ü d ü r l ü ğ ü , Diyanet İşleri B a ş ­ kanlığı, Maden Tetkik ve Arama Genel M ü d ü r l ü ğ ü . ADALET B A K A N L İ Ğ İ Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel M ü d ü r l ü ğ ü . KÜLTÜR BAKANLİĞİ Anıtlar ve Müzeler Genel M ü d ü r l ü ğ ü , M ü z e Müdürlükleri, Dış İlişkiler ve AT Koordinasyon Genel M ü d ü r l ü ğ ü , Güzel Sanatlar Genel M ü d ü r l ü ğ ü , Kütüphaneler Genel M ü d ü r l ü ğ ü . DIŞİŞLERİ BAKANLİĞİ Yurtdışı Tanıtma ve Kültür İşleri Genel M ü d ü r l ü ğ ü . İÇİŞLERİ BAKANLİĞİ Emniyet Genel M ü d ü r l ü ğ ü , Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire B a ş ­ kanlığı, İnterpol Daire Başkanlığı, Asayiş Daire Başkanlığı, Jandarma Genel K o m u ­ tanlığı, Kaçakçılık İstihbarat Harekât Bilgi İşlem (KİHBİ) Daire Başkanlığı, Sahil G ü ­ venlik Komutanlığı. Eğitim Eaaliyetleri Anıtlar ve Müzeler Genel M ü d ü r l ü ğ ü uzmanlan. Bakanlığımız ile işbirliği içinde çalışan kurumlann kendi bünyelerindeki eğitim çalışmalan kapsamında "Kültür Var­ lığı Kaçakçılığının Önlenmesi ve M e v z u a t ı " konulu seminerier vermektedirier. Bakanlığımız bünyesindeki müze müdüriüklerince il güvenlik mensuplanna, ören yerierinde ve yakın çerçevesinde oturan vatandaşlanmıza, illerdeki ilk ve orta dereceli okul öğrencilerine kültür variıklannm tanıtılması, korunması, kaçakçılığın önlenmesi konusunda seminer ve konferanslar verilmekte, müze ve ören yerierini t a ­ nıtıcı rehberii geziler düzenlenmektedir. IVlüzayedeler Yurtiçi ve yurtdışı müzayedeler takip edilmekte ve değişik kaynaklardan elde edi­ len kataloglar incelenerek, ülkemizden çalındığı belirienen kültür variıklan ile ilgili gerekli girişimler yapılmaktadır. Yurtdışında Ülkemizden yasadışı yollaria yurtdışına kaçmlan Anadolu kökenli kültür variık­ lannm iadesi amacıyla herhangi bir müze veya ören yerinden çalınanlara ilişkin f o ­ toğraflı envanter bilgileri Dışişleri Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı İnterpol Dairesi kanalıyla yurtdışı temsilciliklerimize iletilmektedir. Söz konusu kültür variıklan; müze, koleksiyoner ve müzayede evlerinde araştırılmakta, çalıntı olan herhangi bir kültür varlığının tespiti halinde, İnterpol kanalıyla iadesi sağlanmaktadır. Eğer kültür varlığı, kaçak kazılarla bulunup kanunsuz yollarla yurtdışına çıkarılmışsa, 1970 tarihli UNESCO Sözleşmesi veya ikili anlaşmalar ile iadesi sağlan­ maya çalışılmaktadır. Avrupa Arkeolojik Mirasın Korunması Sözleşmesi ülkemizce 1999 yılında onaylanmıştır. Ancak diğer ülkeler henüz onaylamadığı için uygulan­ maya başlanmamıştır. Kültür variıklarınm kanunsuz yollaria yurtdışına çıkanldığı belgelerie ispat­ landığında iadesi talep edilmekte, isteğin kabul edilmemesi halinde ise yurtdışında bulunan avukatlık firmalan aracılığıyla dava yoluna gidilmektedir. KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARllMIN KORUNMASIYLA İLGİLİ MEVZUAT 1983 yılında yürüriüğe giren 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Variıklannı Koruma Kanunu'nun bazı maddeleri, 1987 yılında 3386 sayılı kanun ile değiştirilmiştir. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Variıklannı Koruma Kanunu'nun amacı (madde 1): Korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat variıklan ile ilgili tanımlan beliriemek, yapılacak işlem ve faaliyetleri düzenlemek, bu konuda gerekli ilke ve u y g u ­ lama karariannı alacak teşkilatın kuruluş ve görevlerini tespit etmektir. Bu kanunun yirmi üçüncü maddesine göre korunması gerekli taşınır kültür ve tabiat variıklan şunlardır: "Jeolojik, tarih öncesi ve tarihî deviriere ait, jeoloji, antropoloji, prehistorya, ar­ keoloji, sanat tarihi açılanndan belge değeri taşıyan ve ait olduklan dönemin sosyal, kültürel, teknik ve ilmî özellikleri ile seviyesini yansıtan her türiü kültür ve tabiat var­ iıklan; her çeşit hayvan ve bitki fosilleri, insan iskeletleri, çakmak taşlan (sleks), v o l ­ kan camlan (obsidyen), kemik veya madenî her türiü âletler, çini, seramik, benzeri kap ve kaçaklar, heykeller, figürinler, tabletler, kesici, koruyucu ve vurucu silâhlar, putlar (ikon), cam eşyalar, süs eşyalan (hulliyat), yüzük taşlan, küpeler, iğneler, askı­ lar, mühürier, bilezik ve benzerieri, maskeler, taçlar (diadem), deri, bez, papirüs, par­ şömen veya maden üzerine yazılı veya tasvirii belgeler, tartı araçları, sikkeler, d a m ­ galı veya yazılı levhalar, yazma veya tezhipli kitaplar, minyatürier, sanat değeri taşı­ yan gravür, yağlı boya veya sulu boya tablolar, muhallefat (relique), nişanlar, madal­ yalar, çini, toprak, cam, ağaç, kumaş ve benzeri taşınır eşyalar ve bunların parçalan. Ualkm sosyal hayatını yansıtan, insan yapısı araç ve gereçler dahil, bilim, din ve mihaniki sanatlaria ilgili etnografik nitelikteki kültür variıklan, Osmanlı padişahlanndan Abdülmecit, Abdülaziz, V. Murat, 11. Abdülhamit, V. Mehmet Reşat ve Vahdettin'e ait ve aynı çağdaki sikkeler, bu kanuna göre tescile tâbi olmaksızın yurtiçinde alınıp satılabilirier". Bu madde kapsamına girmeyen sikkeler bu kanunun genel hükümlerine tâbidir. Bu kanunun beşinci maddesi; "Devlete, kamu kurum ve kuruluşlanna ait taşınmaz- 1ar ile özel hukuk hükümlerine tâbi gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde bulunan taşınmazlarda varlığı bilinen veya ileride meydana çıkacak olan korunması gerekli t a ­ şınır ve taşınmaz kültür ve tabiat variıklan devlet malı niteliğindedir" ve yirmi dördüncü maddesi; "Devlet malı niteliği taşıyan korunması gerekli taşınır kültür ve tabiat variıklannm Devlet elinde ve müzelerde bulundurulması ve bunların korunup değerlendirilmeleri Devlet'e aittir. Bu gibi varlıklardan gerçek ve tüzel kişilerin elle­ rinde bulunanlar, değeri ödenerek Bakanlık tarafından satın alınabilir" hükümleri ile ülkemizdeki taşınır ve taşınmaz kültür variıklannm devlete ait oldukları, bunlardan özel ve tüzel kişilerin ellerinde bulunanlann da devletin kontrolü altında b u l u n d u ­ ğu vurgulanmıştır. Aynca kanunun dördüncü maddesine göre; "Bakanlıkça daha önce tespiti yapı­ lan veya mevcudiyeti bilinen taşınmaz kültür ve tabiat variıklannm dışında; taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklannı bulanlar, malik olduklan ve kullandıklan ara­ zinin içinde kültür ve tabiat varlığını bilenler veya yeni haberdar olan malik ve z i l ­ yetler bunu en hızlı haberleşme aracı ile köylerde muhtar veya güvenlik makamlanndan birine, ilçe ve illerde en yakın müze müdürlüğüne, kültür müdürlüğüne, g ü ­ venlik makamlanna ve mülkî idare amirlerinden herhangi birine bildirmeye mecbur­ durlar." Müze, Özel Müze ve Koleksiyonculuk 2863 sayılı kanunun yirmi altıncı maddesine göre; "Bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşlan, gerçek ve tüzel kişilerle vakıflar. Kültür Bakanlığı'ndan izin almak şartıy­ la, kendi hizmet konulannm veya amaçlannm gerçekleştirilmesi için her çeşit kültür varlığından oluşan koleksiyonlar meydana getirebilir ve müzeler kurabilirler. Ancak, gerçek ve tüzel kişilerle vakıflar tarafından kurulacak müzelerin faaliyet konulan ve alanlan, yapılacak başvuruda beyan olunan istekleri değerlendirerek. Kültür Bakanlığı'nca verilecek izin belgesinde belirlenir". Bu kanuna bağlı olarak çıkanlan 15 Mart 1984 tarih ve 18342 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren "Korunma­ sı Gerekli Taşınır Kültür ve Tabiat Variıklan Koleksiyonculuğu ve Denetimi Hakkında Yönetmelik" çerçevesinde koleksiyonculuk yapmak isteyenlere müze müdürlüklerin­ ce belge verilmektedir. Koleksiyonerier bağlı olduklan müze müdürlüklerince yılda bir defa denetlenmektedir. Yine aynı kanuna bağlı olarak çıkanlan ve 22 Ocak 1984 tarih ve 18289 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanarak yürüdüğe giren "Özel Müzeler ve Denetimleri H a k k ı n ­ da Yönetmelik" gereğince bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşlan, gerçek ve tüzel kişilerie vakıflar. Kültür Bakanlığı'ndan izin almak şartıyla kendi hizmet konulannm veya amaçlannm gerçekleştirilmesi için yönetmelikte belirtilen şartlar çerçevesinde her çeşit kültür ve tabiat variiğından oluşan müzeler kurabilirier. Define Kazılan 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Variıklannı Koruma Kanunu'nun ellinci maddesi ile Medeni Kanun'un 772. ve 773. maddeleri uyannca hazırianan, 27 Ocak 1984 tarih ve 18294 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren "Define Arama Yönet­ meliği" hükümlerine göre, define aramak isteyenlere Kültür Bakanlığı'nca define ara­ ma ruhsatnamesi verilebilir. Bakanlığımıza yapılan başvurular, ilgili müze müdürlük­ lerimizce incelenmekte, kültür ve tabiat varlığı olarak belirtilen yerler ile tespit ve tescil edilen sit alanları ve mezarlıklar içinde olmayan, define kazısı yapılmasında sa­ kınca bulunmayan yerlere yönetmelikte belirtilen şartlar çerçevesinde izin verilmek­ te, sonuç raporlan Genel Müdürlüğümüzce değerlendirilmektedir. Kültür Varlığı Ticareti 2863 sayılı kanunun yirmi beşinci maddesi, "Dördüncü maddeye göre Kültür Bakanlığı'na bildirilen taşınır kültür ve tabiat varlıklan ile yirmi üçüncü maddede belirti­ len korunması gerekli taşınır kültür ve tabiat varlıklan. Kültür Bakanlığı tarafından b i ­ limsel esaslara göre tasnif ve tescile tabi tutulurlar" ve "Tasnif ve tescil dışı bırakılan ve müzelere alınması gerekli görülmeyenler, sahiplerine bir belge ile iade olunuriar. Belge ile iade olunan kültür variıklan üzerinde, sahipleri her türiü tasarrufta bulunabilirler". Bu kapsamda yirmi yedinci maddeye göre "Yirmi beşinci madde gereğince tasnif ve tescil dışı bırakılan ve devlet müzelerine alınması gerekli görülmeyen korunması gerek­ li taşınır kültür variıklannm ticareti Kültür Bakanlığı'nın izni ile yapılır" hükmü ve bu kanuna bağlı olarak çıkanlan 11 Ocak 1984 tarih ve 18278 sayılı Resmî Gazete'de ya­ yınlanarak yürüriüğe giren "Taşınır Kültür ve Tabiat Variiğı Ticareti ve Bu Ticarete Ait İşyerieri ile Depolann Denetimi Hakkında Yönetmelik" hükümlerine göre Bakanlığımı­ za yapılan başvurular, ilgili müze müdüriüklerimizce incelenmekte, kanun kapsamına girmeyen eserierin alım satimı için uygun görülen başvurulara eski eser ticaret ruhsati verilmektedir. Ticaret ruhsati sahipleri, ilgili müze müdüriükleri tarafından her zaman denetienebilmektedirier. Yurtiçinde Alım Satım 2863 sayılı kanunun yirmi üçüncü maddesinde belirienen ve yine aynı kanunun 3386 sayılı kanunla değişik yirmi dördüncü maddesine dayalı olarak çıkanlan, 3 M a ­ yıs 1988 tarih ve 19803 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanarak yürüriüğe giren " E t n o g rafik Nitelikteki Taşınır Kültür Variıklan Hakkında Yönetmelik"in üçüncü maddesine göre " M ü z e koleksiyonlannı tamamlayıcı nitelikte olmayan ve belge değeri taşıma­ yan etnografik nitelikteki kültür variıklan ile Osmanlı padişahlarından Abdülmecit, Abdülaziz, V. Murat, 11. Abdülhamit, V. Mehmet Reşat ve Vahdettin'e ait ve aynı çağ­ daki sikkelerin alımı, satimı ve devri serbest olup ayrıca tescile tabi değildirier." Bu eserier yurtiçinde alınıp satilabilirier, ancak yurtdışına çıkanlamazlar. Mevzuat Değişiklikleri 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Variıklarını Koruma Kanunu ve buna bağlı olarak ç ı ­ kanlan yönetmeliklerin g ü n ü m ü z koşullarına uyarianması amacıyla bazı değişiklikler yapılmaktadır. 2863 sayılı kanuna bağlı olarak çıkanlan ve 15 Mart 1984 tarih 18342 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürüriüğe giren Kültür ve Tabiat Variıklan Ko­ leksiyonculuğu ve Denetimi Hakkında Yönetmelik'in on dördüncü maddesinde de- ğişiklik yapılmasına ve koleksiyonculuk belgesinin iptaline dair ek madde ilave edil­ mesine yönelik olarak hazırlanan "Korunması Gerekli Taşınır Kültür ve Tabiat Variık­ lan Koleksiyonculuğu ve Denetimi Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik" 18 Mayıs 1998 tarihli ve 23346 sayılı Resmî Gazete'de yayımlana­ rak yürürlüğe girmiştir. 29 Nisan 1999 tarih ve 23680 sayılı Resmî Gazete'de yayım­ lanan bir yönetmelikle söz konusu yönetmeliğin on dördüncü maddesi yeniden de­ ğiştirilmiş ve ek madde birin (a) bendi yürürlükten kaldınimıştır. Yurtdışına Çıkarma Yasağı 2863 sayılı kanunun beşinci ve yirmi dördüncü maddeleri gereği devlet malı n i ­ teliği taşıyan, devlet elinde ve müzelerde bulundurulması ve korunup değerlendiril­ mesi devlete ait olan kültür ve tabiat varlıklarımız, aynı kanunun otuz ikinci m a d ­ desine göre yurtdışına çıkanlamazlar. Ancak, aynı maddeye göre kültürel tanıtım amacıyla "millî çıkarlanmız dikkate alınarak, bunlann her türlü hasar, zarar, tehdit veya tecavüz ihtimaline karşı, gideceği ülke makamlanndan teminat almak ve sigor­ talanmak şartı ile yurtdışında geçici olarak sergilendikten sonra geri getirilebilirler." Yurtdışına Çıkarılamayacak Etnografik Mitelikteki Kültür Varlıkları "Etnografik Nitelikteki Taşınır Kültür Variıklan Hakkında Yönetmelik"in dördüncü maddesine göre "Jeolojik, tarih öncesi ve tarihî deviriere ait olup; jeoloji, antropoloji, prehistorya, arkeoloji, sanat tarihi açılanndan belge değeri taşıyan ve ait olduklan dö­ nemin sosyal, kültürel, teknik ve ilmî özellikleri ile seviyesini yansıtan her türiü kültür ve tabiat variıklan ile Osmanlı İmparatoriuğu dönemi sonuna kadar olan Türk milleri­ nin gelenek ve göreneklerini, dinî inançlannm sembolize eden, nadir olan, müze k o leksiyonlannı tamamlayıcı nitelikte bulunan, belge değeri taşıyan etnografik nitelikte­ ki kültür variıklan ile Millî Mücadele'ye, Türkiye Cumhuriyeti tarihine ve Atatürk'e ait korunması gerekli taşınır kültür variıklan, yurtdışına çıkanlamaz." Yurtdışına Çıkarılacak Etnografik Nitelikteki Kültür Varlıkları "Etnografik Nitelikteki Taşınır Kültür Variıklan Hakkında Yönetmelik"in beşinci maddesine göre, "dördüncü madde kapsamı dışında kalan etnografik nitelikteki t a ­ şınır kültür variıklan yurtdışına çıkanlabilir. Yurtdışına çıkanlmak istenenlerin k o n t ­ rolü Kültür Bakanlığı'na bağlı müzelerce yapılır." ULUSLARARASİ İŞBİRLİĞİ Kültür Bakanlığımız, kültürel ve doğal variıklann uluslararası alanda korunması, bilimsel ve teknik açıdan değeriendirilmesi, ülkemizden mevzuarimıza aykın olarak yurtdışına kaçmlan eserierimizin iadeleri ile ilgili alman ulusal tedbiriere ek olarak, İnterpol, Avrupa Konseyi ve UNESCO gibi uluslararası kurumlar ile işbiriiği içinde ça­ lışmaktadır. Uluslararası Kriminal Polis Örgütü (INTERPOL) B u g ü n 179 üyesi olan, İnterpol'ün temelleri; uluslararası özellik taşıyan suç ve suçlularla daha etkin, daha süratli ve sürekli bir şekilde mücadele edebilmek, ülkeler arasında ortak bir polisiye işbirliği mekanizması oluşturmak amacıyla ilk kez, 1914 yılında Monaco'da on dört ülkenin polis ve yargıçlarının katılımlarıyla düzenlenen " 1 . Uluslararası Kriminal Polis Kongresi" ile atılmıştır. 1923 yılında Viyana'da "Uluslararası Polis Komisyonu"nun teşkil edilmesiyle resmî statü kazanarak kurulmuş, 1946 yılında merkezi Paris'e alınmıştır. 1956 yılın­ da İnterpol adını almış, 1989 yılında da merkezi Lyon'a taşınmıştır. Ülkemiz İnterpol'e, Ulu Önder Atatürk'ün imzasını taşıyan 8 Ocak 1930 tarih ve 8761 sayılı kararname ile üye olmuştur. Avrupa Konseyi (AK) Avrupa Kıtası'nın en eski ve en demokratik ülkelerini bir araya getiren hükümetlerarası bir örgüt olup 1949 yılında kurulmuştur. Merkezi Strasburg'dadır. Ülkemizin de kurucu üye olarak içinde bulunduğ u AK'nin; insan hakları, hukuk alanında işbiriiği, ekonomik ve sosyal konular, eğitim, kültür, spor, gençlik, sağlık ve çevre alanlannda çok yönlü faaliyetieri bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan ulusalcılık akımları sonucu, 1945 yılın­ da elli bir kurucu üye ile oluşturulan "Birieşmiş Milletier" örgütü içinde UNESCO, özellikle çatişma nedeniyle zarar gören kültürel variıklann onarılması ve gelecekte doğal yollaria veya insan eliyle gerçekleşebilecek tahribat ve yıkımdan korunması ana fikri ile kurulmuştur. Merkezi Paris'te olan UNESCO, savaş sonrası dönemde eğitim, bilim ve kültür aracılığı ile uluslararası işbiriiğini ilerietmek yoluyla banş ve güvenliğe katkı sağla­ mak amacıyla tesis edilmiştir. Ülkemiz 1980 yılı itibariyle UNESCO'nun faal üyesidir. UNESCO ÇERÇEVESİNDE TÜRKİYE'NİN ÜYE OLDUĞU KURULUŞLAR Uluslararası Müzeler Konseyi (ICOM) UNESCO'nun teşebbüsü ile 1947 yılında Paris'te kurulmuş olan ICOM'a Türkiye 1970 yılında üye olmuştur. ICOM T ü z ü ğ ü çerçevesinde "Türkiye Millî Komitesi Y ö ­ netmeliği", 11 Aralık 1970 tarih ve 13691 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak y ü ­ rüriüğe girmiştir. Amacı; Türkiye müzelerini, müzecilik mesleğini uluslararası seviyeye yükseltmek, müzeleri ve müzecilik mesleğini korumak ve geliştirmek, bilgilerin yayılmasına y ö n e ­ lik işbiriiğini sağlamaktır. Kültürel Varlıkların Korunması ve Restorasyonu Çalışmaları Uluslararası Merkezi (ICCROM) Koruma ve restorasyon alanmda UNESCO'ya bağlı bir kuruluş olup 1959 yılında Roma'da kurulmuştur. Türkiye'nin 1969 yılında üye olduğu kuruluşun merkezi Roma'dadır. Amacı; kültürel variıklann korunması ve restorasyonu alanlannda üye ü l ­ kelere gerekli bilimsel ve teknik destek sağlamak, düzenlediği kurslarla uygulama çalışmalanna yönelik yerel işgücü oluşturmak ve standartlan yükseltmektir. Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS) LINESCO'nun bir kolu olarak 1965 yılında Paris'te kurulan kuruluşa Türkiye, 1974 yılında üye olmuştur. Merkezi Paris'te bulunan ICOMOS T ü z ü ğ ü ' n ü n ilgili b ü ­ kümlerine uygun "Türkiye Millî Komitesi Yönetmeliği", 18 Mayıs 1974 tarih ve 14890 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Amacı; Türkiye'deki anıtlann ve sitlerin incelenmesini özendirmek, korunmasını ve değerlendirilmesini sağlamak, b u eserlere diğer ülkelerin ilgisini yönlendirmek ve bilgilerin yayılmasına yönelik uluslararası işbirliğini teşvik etmektir. KÜLTÜREL VE DOĞAL VARLİKLARİN KORUNMASİ ALANİNDA TARAE OLDUĞUMUZ ULUSLARARASİ SÖZLEŞMELER Avrupa Konseyi Bünyesinde 1. Avrupa Kültür Antlaşması Amacı; Avrupa kültürünün korunması, geliştirilmesi, uygarlık, tarih ve dillerinin bilimsel incelemelere açılmasıdır. Paris : 19 Aralık 1954 Türkiye : 17 Haziran 1957 2. Avrupa Mimarî Mirasının Korunması Sözleşmesi Amacı; kentsel ve kırsal çevreleri geliştirme çabalanna yönelik bölgelerin ekono­ mik, sosyal ve kültürel açıdan kalkmmalan sırasında mimari mirasın korunması ve b u korumanın yaygmlaştirılması ile gelecek nesillere kültürel kaynaklar sistemi devret­ mektir. Granada : 3 Ekim 1985 Türkiye : 20 Nisan 1989 3. Avrupa Arkeolojik Mirasın Korunması Sözleşmesi (Gözden Geçirilmiş, No: 143) Amacı; tarihî ve bilimsel çalışmalara konu olan taşınır ve taşınmaz arkeolojik mirasın korunması ve değeriendirilmesidir. Valetta : 17 Ocak 1992 Türkiye : 30 Mayıs 2000 UNESCO Bünyesinde 1. Silahlı Bir Çatişma Halinde Kültür Mallannm Korunmasına Dair Sözleşme (Tatbikatina Ait Tüzük ve Protokol.) Amacı; 1809 ve 1907 tarihli La Haye Sözleşmeleri ile 1935 tarihli Washington Pakti'nda tespit edilen prensipler çerçevesinde, dünya kültürüne ait eserieri olabilecek her türiü saldmlardan korumaktir. La Haye : 14 Mayıs 1954 Türkiye : 10 Nisan 1965 2. Kültür Varlıklarının Kanunsuz İthal, İhraç ve Mülkiyet Transferinin Önlenme­ si ve Yasaklanması İçin Alınacak Tedbirlerle İlgili Sözleşme Amacı; devletlerin sahip olduğu kültürel variıklann hırsızlık, kaçak kazı, yasadı­ şı ithal, ihraç ve mülkiyet transferinin önlenmesi için uluslararası saygı, manevi so­ rumluluk ve bilinçlenmeyi geliştirmektir. Paris : 17 Kasım 1970 Türkiye : 16 Ocak 1980 3. Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme Amacı; kültürel ve doğal variıklan geleneksel, sosyal ve ekonomik şartlann de­ ğişmesi sonucu bozulma ve her türlü tahribe ilişkin tehditlerden korumaktır. Paris : 16 Kasım 1972 Türkiye : 20 Nisan 1982 YURTDİŞİNA KAÇIRILAN TÜRKİYE KAYNAKLİ ESERLERİN İADESİ KONUSUNDA TARAF OLDUĞUMUZ ULUSLARARASİ SÖZLEŞMELER Avrupa Konseyi (Avrupa Arkeolojik Mirasın Korunması Sözleşmesi) "Arkeolojik Mirasın Korunması Avrupa Sözleşmesi (No: 66)", ilk kez 6 Mayıs 1969 g ü n ü imzaya açılmış ve yirmi iki ülke tarafından imzalanmıştır. Ülkemiz, "kaçmlan kültürel variıklann kaynak ülkeye iadesini sağlayan" bir h ü ­ küm içermesi nedeniyle, anılan sözleşmeye taraf olmamıştır. Daha sonra, genel istek doğrultusunda Malta'da 1992 yılında yeniden imzaya açılan şekli (Gözden Geçiril­ miş, No: 1.43), ülkemiz tarafından 5 Ağustos 1999 tarihinde kabul edilmiş, 8 A ğ u s t o s l 9 9 9 g ü n ve 23780 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak, 30 Mayıs 2000 t a r i h i n ­ de yürürlüğe girmiştir. Sözleşme kapsamında iadesini talep ettiğimiz herhangi bir eserimiz bulunmamaktadır. UNESCO (Kültür Varlıklarının Kanunsuz İthal, İhraç ve Mülkiyet Transferinin Önlenmesi ve Yasaklanması İçin Alınacak Tedbirlerle İlgili Sözleşme) UNESCO Genel Konferansı'nm 12 Ekim-14 Kasım 1970 tarihlerinde Paris'te ger­ çekleştiği XVI. dönem toplantısında; "Kültür Variıklannm Kanunsuz İthal, İhraç ve Mülkiyet Transferinin Önlenmesi ve Yasaklanması İçin Alınacak Tedbirierie İlgili S ö z ­ leşme", 14 Kasım 1970 g ü n ü kabul edilmiş, ülkemiz tarafından da 6 Ocak 1980 t a ­ rih ve 16861 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürüriüğe geçirilmiştir. Anılan sözleşme kapsamında alman karariann, üye devletiere yaptınm gücü b u ­ lunmamasına rağmen, "Kültürel Variıklann Ülkelerine İadesi veya Kanunsuz Alıkoy­ ma Durumunda Geri Verilmesini Teşvik Etme Hükümetierarası Komite" t o p l a n t i l a n na Bakanlığımızca katılmarak, halen Beriin Müzesi'nden iadesi sağlanamayan B o ­ ğazköy Sfenksi'ne ilişkin görüşlerimiz savunulmakta, komite ve üye devletierin dik­ katleri çekilmeye ve eserierin kaynak ülkeye iadeleri teşvik edilmeye çalışılmaktadır. ÜLKEMİZİN TARAE OLMADİĞİ UNESCO BÜNYESİNDE HAZİRLANAN UNIDROİT SÖZLEŞMESİ 1970 UNESCO Sözleşmesi'nin pratikte uygulanışını kolaylaştırmak ve tamamla­ mak amacıyla merkezi Roma'da bulunan ve Uluslararası Özel Hukukun Birleştirilme­ si Enstitüsü (UNİÜROİT) tarafından hazırlanan "Çalınmış ve Kanunsuz Şekilde İhraç Edilmiş Kültürel Varlıkların Geri Verilmesi"ne ilişkin sözleşme taslağının üye ülkele­ rin de görüşleri alınarak düzenlenmesi çalışmalan ile ilgili uluslararası konferanslara ülkemiz 1991-1995 yıllannda katılmıştır. Sözleşme, çalınmış ve kanunsuz ihraç edil­ miş kültürel varlıkların geriye kazandırılmasında devletlerin özel kanunlarının tanın­ masına ve uygulanmasına yöneliktir. Ülkemiz ve üye ülkeler tarafından değiştirilmesi önerilen maddeler, 7-24 Haziran 1995 tarihlerinde Roma'da yapılan son diplomatik konferansta görüşülmüş ve sözleş­ me kabul edilmiştir. Ancak sözleşmede ülkemiz açısından sakıncalı maddeler b u l u n ­ maktadır. 1 Temmuz 1998 tarihinde yürürlüğe giren sözleşme, ülkemiz tarafından onaylanmamıştır. Pek çok pazar ülke de U N I D R O İ T sözleşmesi'ni imzalamamıştır. KÜLTÜR VARLIKLARININ KORUNMASİ VE AİT OLDUĞU ÜLKELERE İADESİ KONUSUNDA TÜRKİYE'NİN YAPTİĞİ İKİLİ ANLAŞMALAR Özbekistan: 13 Nisan 1998 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ile Özbe­ kistan Cumhuriyeti hükümeti arasında Taşkent'te "Kültürel Varlıkların Kaçakçılığının Önlenmesi ve İadesinin Sağlanması Konusunda Karşılıklı Yardım Anlaşması" imza­ lanmıştır. Söz konusu anlaşma, 22 Temmuz 1998 tarih ve 23410 sayılı Resmî Gaze­ te'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Makedonya: Dönemin Kültür Bakanı'nın 4-8 Haziran 1998 tarihlerinde Make­ donya'ya yaptığı resmî ziyaret sırasında, eski eser kaçakçılığı hususunda işbirliğine yönelik bir anlaşma yapılması konusunda mutabakata varılmıştır. Bu nedenle, taslak anlaşma metni hazırlanarak ilgili makama gönderilmiştir. Bulgaristan: Ülkemizden yasadışı yollarla yurtdışına kaçırılan kültürel ve doğal varlıklanmızm alıcı ülkelere ulaştınlmalannda ilk duraklardan biri konumunda olan Bulgaristan ile 4 Aralık 1997 tarihinde "Kültür, Eğitim ve Bilim Alanında İşbiriiği A n ­ laşması" imzalanmıştır. Bu anlaşmanın on dokuzuncu maddesinde taşınabilir miras için taraflar kültürel mirasın yasadışı ithal ve ihracının önlenmesinde, yasal mülkiyet haklarının yeniden tesisinde ve ait olduğu ülkeye iadesinde işbirliği yapacakları b e ­ lirtilmiştir. Türkmenistan: Türkmenistan Devlet Başkanı'nın 1996 Kasım ayında ülkemizi ziyareti sırasında, Türkmenistan tarafınca tarafımıza sunulan, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ile Türkmenistan hükümeti arasında "Yasadışı Yollarla Dolaşan Kültürel Eserlerin Yakalanması ve İade Edilmesi Konulannda Gümrük İşbirliği Anlaşması", 12 Kasım 1998 tarihinde Aşkabat'ta iki ülke Kültür Bakanları tarafından imzalanmıştır. 1. DAVA VE G Ö R Ü Ş M E L E R Y O L U Y L A İADESİ İSTENEN E S E R L E R İ M İ Z Arkeolojik Eserler BOĞAZKÖY SFEMKSİ Çorum'un Boğazkale ilçesinde, Hititlerin başkenti Boğazköy'de (Hattuşa) Alman­ ya ile Osmanlı İmparatorluğu tarafından ortak yürütülen kazılara, 1906-1907 ve 1911 ve 1912 yıllannda Alman bilim kurumlan adına Hugo VVinckler ve İmparatorluk M ü ­ zesi (Müze-i Hümayun) mensubu Theodor Makridi katılmıştır. Birinci Dünya Savaşı n e ­ deniyle kazıya ara verilmiş, savaşın bitiminden uzun bir zaman sonra 1932-1939 yıl­ lannda Alman arkeolog Profesör Kurt Bittel'in gözetiminde kazılara tekrar başlanmış­ tır. Ancak, bu çalışmalar da İkinci Dünya Savaşı'nm araya girmesiyle durdurulmuş, da­ ha sonra kazılar Dr. Peter Neve başkanlığında devam etmiş ve 1993 yılından itibaren de kazının başkanlığını Dr. Jürgen Seeher üstlenmiştir. Yapılan kazılarda H i t i t kraliyet arşivine ait on bin dört y ü z civannda tablet ve iki sfenks bulunmuş ve bulunan eserier İmparatoriuk Müzesi olan M ü z e - i H ü m a y u n ' a (bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzeleri) gönderilmiştir. Almanlaria vanlan anlaşma gereğince tabletler ve iki sfenkse ait parçalar, 1915 ve 1917 tarihlerinde, temizleme, onanm ve yayın çalışmalannın yapılması için iki parti halinde otuz üç sandık içinde Beriin'e gönderilmiştir. Onanmlan tamamlanan üç bin civannda tablet ile bir sfenks ve bu sfenkse ait kanat parçalan 1924-1942 yıllannda iade edilmiştir. 1979 yılında ise geriye kalan yaklaşık yedi bin dört y ü z tabletin iadesi için girişimlere başlanmış ve 1987 yılında bu tabletlerin iadesi sağlanarak, Ankara Anadolu Medeniyetleri M ü zesi'nde koruma altına alınmıştır. Arşivlerimizde eserierin yalnızca konservasyon amacıyla gönderildiğini gösteren onlarca resmî belge olmasına rağmen, iade edilmeyen ve halen Beriin Devlet Müzeleri'nde bulunan diğer Boğazköy sfenksinin iadesi için 1938 yılma kadar görüşmelere devam edilmiştir. Ancak ikinci Dünya Savaşı'nm başlaması ve savaş sonrasında ise Ber­ lin Pergamon Museum'un D o ğ u Almanya'da kalması üzerine ilişkiler kesilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin 1973 yılında D o ğ u Almanya'yı resmî olarak tanımasın­ dan sonra sfenksin iadesi ile ilgili görüşmelere 1974 yılında yeniden başlanmıştır. 24 Temmuz 1987 tarihinde sfenksin iadesi amacıyla UNESCO'ya başvurulmuştur. 13 Ekim 1987 tarihinde Beriin'de sfenksin iadesi için yapılan görüşmelerde, belgeler i n ­ celendikten sonra görüşmelerin başlaması karaılaştınimış, anlaşma bir nota teatisi ile belgelenmiştir. 28-29 Mart 1990 tarihlerinde ülkemize gelen Demokratik Alman Cumhuriyeti heyeti ile görüşmeler yapılmış ve sfenksin iadesine ilişkin teklifi ülkele­ rine götürmeleri ve üç ay içerisinde cevap vermeleri istenmiştir. Ancak iki A l m a n ­ ya'nın 4 Ekim 1990 tarihinde birieşmesiyle askıya alınan k o n u n u n yeniden g ü n d e ­ me gelmesi amacıyla, 1991 yılında Federal Almanya Cumhuıiyeti'ne bir nota veril­ miştir. Almanya Dışişleri yetkililerinin dosyalannı henüz tamamlayamamış olmalan ve verilen sürenin fazlasıyla aşılması nedeniyle konunun UNESCO Kültürel Mallann l a ­ desi Komitesi'ne bildirilmesi uygun görülmüştür. Beriin'de 7 Şubat 1994 tarihinde 38 belgelerin karşılıklı incelenmesi için yapılan toplantıda, Alman tarafı sfenksin mülki­ yetinin Türkiye'ye ait olduğunu çürütecek herhangi bir belge gösterememiştir. 16-19 Eylül 1996 tarihlerinde Paris'te yapılan IX. UNESCO toplantısında, sfenk­ sin ülkemize iadesi için Almanya ile ikili görüşmeler yapılması gündeme getirilmiş ve Alman hükümeti temsilcisi de sorunun ikili görüşmelerie halledilmesinin daha u y ­ gun olduğunu belirtmiştir. Bu amaçla, yetkili ve konunun uzmanı bir Alman heyeti 1996-1997 yıllannda ülkemize davet edilmiştir. Ancak davetimize bir cevap almamamıştir. UNESCO Kültürel Mallann İadesi Komitesi'nin 1999 Ocak ayında yapılan toplantismda Almanya ile bilgi ve belge değişi­ mine devam edilmesi konusunda tavsiye karan çıkaniması s a ğ lanmıştir. Dışişleri Bakanlığı tarafından söz konusu tavsiye k a ranna istinaden, bilgi ve belge alışverişi yapılması için A l m a n ­ ya Dışişleri Bakanlığı'na 8 Eylül 2000 tarihli bir nota verilmiş­ tir. UNESCO Kültürel Mallann İadesi Komitesi'nin 2001 yılı M a r t ayında yapılan toplantismda konu tekrar gündeme gel­ miş ve ikili toplantilann devamı şeklinde bir tavsiye karan daha çıkanimıştir. Sfenks'İTi Özellikleri Mısır Krallığı'mn Önasya dünyası üzerindeki politik ve kültürel hegemonyası, M Ö 15. yüzyılın sonuna doğru yok olmuş ve H i t i t Krallığı, 11. Tuthaliya çağından i t i b a ­ ren, Önasya'da etkin bir devlet haline gelmiştir (Büyük H i t i t Krallığı M Ö 1470/1460-1190). Hititierin Önasya kavimlerini askerî, politik ve kültürel yönden etkileyişi, M Ö 1190 yılına. B ü y ü k H i t i t Krallığı'mn yıkılışına kadar devam etmiştir. Bu dönem Orta Anadolu Hitit şehirieri, Boğazköy-Hattuşa, Alisar, Alacahöyük ve Masat Höyük'te yapılan kazılarda zengin buluntular ele geçirilmiştir. Hititierin başkenti Hattuşa ve önemli bir kült yerieşmesi olan Alacahöyük'ün şehir kapılanndaki bekçiler apotropeik aslan ve sfenksler, Hitit sanatinda önemli yeri olan hayvan betimlerinin en iyi ör­ nekleridir. Bu Hitit kapılannm dış yüzlerinde, kapı pervazlannı oluşturan m o n o l i t taşlar üzerinde y o n ­ tulmuş aslan ve sfenksler, protom şeklinde (bede­ nin ön kısmı) heykel olarak üç boyutiu işlenmiştir (Resim 16-17). Hattuşa, Yerkapı sfenkslerinin b e ­ deni, kapı geçidi yüzünde kabartma olarak veril­ miştir. Bunlar kapı mimariığımn b ü t ü n l ü ğ ü n ü t a ­ mamlayan öğelerdir.' Hitit başl<entinin en güney noktasında bulunan Yerkapı sfenksleri, kapı aslanlannda bulunan yontu özelliklerini en özgün biçimde yansıtmaktadır. Kapı geçitlerini koruyan sfenkslerden biri Berlin'de, biri de İstanbul Arkeoloji Müzeleri'ne bağlı Eski Şark Eserleri Müzesi'nde sergilenmektedir. Profesör Muhibbe Darga, son yıllarda Peter Neve'nin yaptığı restorasyon ve d ü ­ zenlemelerle sur bedenleri arasında yer alan sfenksli kapının savunma işleminin ya­ nı sıra arkasındaki kutsal yapı kompleksleriyle, kültte de bir rolünün olduğu düşüncesini öne sürmüştür. Sfenkslerin işlenişinde ve detaylarda kapı aslanlanndan A. M. Darga, Hitit Sanatı, 1992: 78-113 40 ^^^^^^ Özellikler bulunmaktadır. Sanatçının sfenksleri yontarken bütün ağırlığı sfenks- 1erin başlarında yoğunlaştırdığı görülmektedir. Gövdeler dışarıya taşkın, fazla detay­ lı olmayan, küt bacaklı beş parmaklı aslan pençesi şeklinde ayaklan kapı aslanlanna koşut biçimde yontulmuşlardır. Kuyruklan yukan dikilmiş, uçlan spiral şeklinde sona ermektedir. Sfenkslerin gövdeleri üzerinde birkaç birimden oluşan kanatlar paralel ve eğik u y u m l u çizgilerle tasvir edilmişlerdir.2 Birinci sfenks ile birlikte iade edilen kanat parçalan bizdeki sfenkse ait parçalar­ dır. Çünkü Berlin'deki sfenkste bizdeki parçalara uyacak eksiklik bulunmamaktadır. Ancak b u parçalar kanadın t ü m ü n ü oluşturmadığı gibi elimizde bu kanadı t a m a m ­ layacak parçalar bulunmamaktadır. Aynca Berlin'e götürülen sfenksin yansının f o ­ tografían Kurt Bittel, Helmuth Bossert ve Otto Puchstein'm yaymlannda^ görülmek­ tedir. Sfenks parçalannm hepsinin kazıdan çıkmadığı, Yerkapı'da yerinden sökülmüş olduğu açıktır. İstanbul'da bulunan kanat parçalannm üzerinde bir yazıt bulunmaktadır. Bu ya­ zıtta H i t i t hiyeroglif yazısıyla bir prens adının o k u n d u ğ u ; "Prens/Kral o ğ l u " n u n ay­ nı zamanda ÜUB.SAR=Yazıcı unvanıyla da işaretlendiği Profesör Muhibbe üarga t a ­ rafından belirtilmektedir. Ancak bu yazıtın orijinal mi yoksa graffiti mi olduğu k o ­ nusu kesinlik kazanmamıştır.'^ Sfenksler kadın başlı olarak tasvir edilmektedir. Kareye yakın yüz biçimi, dolgun yanaklı kartal b u r u n l u olarak betimlenmiştir. Gözler başka bir maddeden kakma ola­ rak yapılmış, h a f i f kabank kaşlan olup, basık bir alın üzerinde saçlar ortadan ayrıl­ mıştır. Saçlann devamı çok iri gösterilmiş, kulağın arkasından başlayıp g ö ğ ü s üze­ rinde spiral şekilde biten hator modeli saç mevcuttur. Saçlann üzerinde bir çift boy­ nuzlu başlık bulunmaktadır. Küçük çenenin üzerinde, kapalı, ince dudaklann uçlan yukan kalkık işlenerek, arkaik gülümsemenin ortaya çıktığı ve sfenkslere özgü esrar­ lı karakterin betimlenmiş olduğu yine Profesör Darga tarafından belirtilmektedir.^ 2 A. M . Darga, .a.g.c. 1 9 9 2 : 119-120. 3 0. Puclıstein, D/e Bauwerke, 1912: 7-12. H. Bossert, Altanatolien, K. Bittel, Die Boğazköy 1942:44-64. Kleinfunde, 1967: 5-14. 4 A . M. Darga, a.g.e. 1992: 120. H. Bossert, a.g.e. 1942: Lev. 155. 5 A. M. Darga, a.g.e. 1 9 9 2 : 120. 41 BERGAİVIA SUTsIAĞI izmir ili, Bergama ilçesinde, antik Pergamon kentinde bulunan sunak, Pergamon Kralı 11. Eumenes (MÖ 197-159) zamanında inşa edilmiştir. B u g ü n yalnız birkaç ba­ samağına ait kısım ve temel izleri yerinde kalan sunak, Bergama Krallığı'nın Galat­ lara karşı kazandığı başarının simgesi olarak dikilmiştir.' Tanrılarla Gigantların sava­ şını gösteren frizlerdeki esas gruba bakarak sunağın, Athena ve Zeus'a adandığı söy­ lenebilir. Pergamon'un ana tannçası ile bütün tanrıların başı olan babası, karanlığın güçlerine karşı ön saflarda duran savaşçılardır. Sunağın yapılışı Athena kutsal alanının yenilenmesi ile yakından ilgili olmalıdır. Hatta sunak, belki de, 11. Eumenes'in zafer kazandıran kent tanrıçasına s u n d u ğ u esas adaktı. Sunak, Arkaik dönemden beri bilinen bir kurban sunağı şeklindedir. Ancak boyutları o kadar büyütülmüştür ki, artık bir tapmakla bağlantısı anlaşılamayacak kadar kendi ağırlığı olan bir yapı olmuştu.^ ' C. Bayburtluoğlu, Arkeoloji, 1982: 182. 2 W. Radt, Pergamon, 2002: 168. ^ E. Akurgal, Anadolu 1988: 340. 42 Uygarlıkları, Sunak, " ü ç katlı bir podyum üzerinde yükselir. Ortasındaki mermer sunak masa­ sını üç bir yanından at nalı şeklinde İon düzenindeki bir stoa çevreler. Mermer sunak masasının bulunduğu üstü açık dikdörtgen platforma, batı yönünden yirmi basamak­ la çıkılıyordu. Yapı böylece aşağıdan yukarıya dört kademe halinde yükseliyordu. (Resim: 18a-b). Pergamon Sunağı, mimarlık ve heykel sanatlannın en iyi şekilde kaynaşmış o l ­ duğu bir anıttır. "Kabartmalar ikinci planda kalmayıp yapının kendisi kadar ö n e m ­ lidir. 120 m. uzunluğunda ve 2.30 m. yüksekliğinde olan friz üzerinde yüksek ka­ bartma halinde Taunlarla Gigantlann savaşı tasvir edilmiştir."^ "Gövdelerin biçimlendirilmesinde, devinimlerin verilmesinde, bakışlann d u y g u ­ luluğunda ve konu düzeninde gerçekçiliğin doruğuna ulaşılmıştır."^ "Yapımında birçok usta çalıştığı halde eser, tek bir elden çıkmışçasına birlik gösterir."^ "... Mermer sunak masasının yer aldığı platformun üç tarafını çeviren duvarlar boyunca, Herakles'in oğlu Telephos'un d o ğ d u ğ u andan Pergamon'u kurduğu güne kadar olan efsanevî yaşamı anlatılmıştır."'' 43 " S u n a ğ ı n mimarî parçalan ile tüm kabartmalan, 1871 yılmda Alman mühendis Cari Humann tarafından yapılan araştırma sırasında, Yukan Agora'dan Heroon'a uzanan alanda Bizans kent duvan içinde bulunmuştur".^ Pergamon ören yerînde. Carî Humann tarafından yapılan kaçak kazılar sonucu bulunan eserîerîn yasadışı yollarîa Berîin'e nasıl taşındığı Cari H u m a n n ' m kazı g ü n ­ lüğünde ve diğer yayınlarda anlatılmaktadır.^ 1878 yılında kazı izni verildikten sonra, Bergama'da yapılan kazılann ilk üç y ı hnda çıkanlan eserierin, devlete ait olan üçte biriik kısmı takdir edilen meblağ kar­ şılığında Almanlara verilmiştir. Bu kazılann dördüncü ve beşinci yıllannda çıkanlan eserierin bir kısmının Almanya ile yapılmış olan anlaşma uyannca, daha önce çıkanlıp Almanya'ya taşınmış olan eserierin devamı olduklan için, bir kısmının da padişah izin verdiği için Almanlara bırakıldığı görülmektedir. 1990'lı yıllarda Bergama'da, Bergama S u n a ğ ı ' n m geri getirilmesi için bir kampanya başlatılmış ve kampanya Ba­ kanlığımızca da desteklenmiştir. Pergamon kazısını yapan Cari Humann, 1888 yılında, Suriye'nin kuzeyindeki bir arkeolojik kazıya katılmış, 1891 'den 1894'e kadar Türkiye'de Magnesia adlı diğer bir Hellenisrîk kentteki kazılan yapmıştır. Son yıllannı Priene'deki kalmtılan g ü n ışığına çıkarmakla geçirmiş ve 12 Nisan 1896'da İzmir'de ölmüştür. Ünlü, Alman sanat tarihçisi Philipp Vanderberg'in Cari H u m a n n ' m Chronik Der Ausgrabungen Von Pergamon (Bergama Kazı Güncesi) adlı yayınından esinlenerek yazdığı eserinden, Pergamon antik kentinin keşif hikâyesini özetleyerek şöyle akta­ rabiliriz:"^ "Cari Humann'm ağabeyi Franz Humann, Padişah Abdülaziz'den, 1864'te, Ege Bölgesi'nde dört önemli karayoluyla bir demiryolu hattinm inşa ruhsatinı almıştir. İnşaat Mühendisi Cari Humann, önce ağabeyi Eranz'a yardım etmek için Türki­ ye'ye gelmiştir. Carî Humann Bergama'yı ilk kez 1865'te görmüş ve Bergama'daki bir tepe ilk bakışta dikkatini çekmiştir. 1871'de yol inşaatina başladıktan kısa süre sonra, Humann Bergama'ya taşınmış ve vakit buldukça kale tepesine çıkıp topladığı antik taş parçalannı evine götürmüştür. O sırada Türkiye'ye bir ziyarette bulunan Berîin Kraliyet İnşaat Akademisi Doçenti ve İçişlerî Bakanlığı Müsteşan Erîedrîch Adler'e keş­ finden bahsetmiş, ancak Adler Bergama'ya gidecek vakti olmadığı için, H u m a n n ' m anlattıklannı not edip bunlan Berîin'de yetkili kişilere ileteceğine söz vermiştir. H u m a n n bir süre sonra bir telgraf almıştır. Telgrafta Almanya'dan önemli şahsi­ yetlerden oluşan bir grubun İstanbul'a geleceği haber verilmektedir. Grup daha son­ ra Bergama'ya gelip H u m a n n ' ı görecek ve notunda bahsettiği kale tepesini teftiş ^ E. Akurgal, a.g.e. 1988: 340. ^ Der Pergamon Altar, Entdeckt Beschrieben und Gezeichnet Von Carl Humann, 1959. Chronik der Ausgrabungen Von Pergamon, Dortmund, 1963. F. K. ve E. Dorner, Von Pergamon Zum Nemrud Dağ, 1989. F. Vanderbeg, Das Versunkene Hellas, Die Wiederentdeckung Des Antiken Griechenland 1984: 168-210. ' 0 P. Vanderbeg, a.g.e. 168-210. 44 edecektir. İstanbul'a gelenler arasında Profesör Ernst Curtius da vardır. Curtius, Ber­ lin Müzesi'nin müdürü ve o yıllarda Almanya'nın en önemli arkeologudur. Ernst Curtius, yanında birkaç kişiyle 1871 yılı Eylül ayı sonunda İzmir'e gelir. Humann misafirieri karşılayarak Bergama'ya götürür ve tepeye çıkanr. Profesör Cur­ tius burada çok değerii kalmtilann yattiğını hemen anlar. "Buradaki paha biçilmez bir hazine. Bu kalmtilar Avrupa'daki müzeleri ihya eder. Bergama'nın b u kadar zen­ gin hazineierie dolu olduğunu tahmin etmezdim" diyerek düşüncelerini saklayamaz. Humarın, Curtius'u Bizans duvanna götürür. Profesör Curtius, duvardaki mermer taşlann tepedeki diğer kalmtılann hepsinden daha eski oiduğunu anlar ve antik taşlann daha sonraki bir çağda bu duvan örmekte kullanılmış olabileceğini söyler. Berlin Müzesi'nin Heykel Bölümü'ne yeni atanan müdür Humann'a Bergama kale tepesindeki duvan yıkıp mermer plakalan ortaya çıkarmak için ne kadar zaman ve para gerektiğini sorar ve resmî bir kazı fermanı çıkarmasını ister. Berlin Müzesi Heykel B ö l ü m ü ' n ü n yeni m ü d ü r ü n ü n adı Alexander Conze'dir. Conze, arkeolog ola­ rak kazılar yapmış tecrübeli birisidir. M ü z e n i n depolannda envanter çalışması yapar­ ken, bazı rölyefli mermer plakalar gözüne çarpmıştır. Mermerlerin nereden geldiğini sorduğunda, birkaç sene önce Anadolu'daki bir inşaat mühendisi tarafından g ö n d e ­ rildiğini öğrenmiştir. Humann, tam yedi yıl (1871'den itibaren) Berlin Müzesi'ne sandıklarla eser y o l ­ lamış ve bunu, İstanbul'daki makamlardan izin almadan, gizlice yapmıştır. Berlin'de­ ki Kültür Bakanlığı, Alman Veliahtı'na, Babıâli'den kazı izni alınması için başvurmuş ve Humann'in çıkardığı bütçe Berlin'de onaylanmıştır. Berlin M ü z e s i Heykel B ö l ü m ü M ü d ü r ü Conze bu arada Bergama'dan gelen röl­ yefli mermer plakalann ne olduğunu anlamıştır. Romalı yazar Lucius Ampelius, Dün­ ya Harikaları Üzerine [De Miraculis Mundi] adlı eserinde Bergama'daki bir " d ü n ­ ya harikası"ndan bahsetmektedir. Münihli Arkeolog Heinrich Brunn, Ampelius'un k i ­ tabını incelemiş ve 1872'de yazdığı bir makalede bu kitaba değinmiştir. Ampelius k i ­ tabında: "Bergama'da büyük mermer bir sunak var. Kırk ayak yüksekliğindedir. M ü t 18b. Bergama SunaQi (Detay) hiş heykeller içerir. Bunlar Devler Savaşı'nı gösterir." demektedir. 45 19. Bergama Sunağı (Gorunum. Berlin Müzesi'nden Alexander Conze, Cari Humann'a 1 Temmuz 1878 tarihli mektubunda, Bergama'da kazılacak şeyin bu "sunak" olduğunu, rölyenerin bir "Dev­ ler Savaşı"nı betimlediğini açıklamaktadır." Osmanlı IVlaarif Nazırı IVlünif Paşa, 6 Ağustos 1878 tarihinde Alman İmparatorl u ğ u ' n u n yeni İzmir Konsolosu Tettenborn adına Bergama'da kazı izni çıkarmış ve kazı için bir yıllık süre tanınmıştır. Kazıyı yapan kişinin Osmanlı Asâr-ı Atîka Nizamnamesi'ne uyması şart koşulmuştur. Osmanlı Müzeler M ü d ü r l ü ğ ü veya yerel m a k a m ­ lar kazıya nezaret etmek üzere bir memur atayacak, b u memurun maaşı kazı sahibi tarafından ödenecektir. Ortaya çıkanlan eski eserler hiç zarara uğratılmaksızm defte­ re kaydedilecek, defter ayda bir Müzeler M ü d ü r l ü ğ ü ' n e sunulacaktır. Eserlerin üçte biri kazı yapana, üçte biri arazi sahibine, üçte biri devlete olmak üzere taksim edile­ ne kadar güvenli bir yerde muhafaza edilecektir. Arazi de kamu malı olduğu için eserlerin üçte ikisi devlete gidecektir. Alman K ü l ­ tür Bakanı, Şansölye Bismarck'a kontratı gösterince, Bismarck İstanbul'daki elçisine talimat vererek Osmanlılarla yeniden masaya oturulmasını ve eserlerin yansının A l ­ manya'ya kazandınimasını istemiştir. Humann 5 Eylül 1878'de Dikili'ye giden g e m i ­ ye binmiş, İzmir'den gerekli araç gereci getirmiş ve 9 Eylül 1878'de dünya harikası sunağı bulmak için kazıya başlamıştır. On iki Eylül akşamı tepedeki duvardan on bir adet rölyefli mermer plaka sökül­ müştür. Humann bunlann üzerindeki rölyeflerde "Devler Savaşr'nm anlatıldığını a n ­ " 46 P. Vanderberg, a.g.e. 1984: 168-210. lar. Artık Zeus Sunağı'nı bulduğuna dair hiçbir kuşkusu bulunmamaktadır. Bu, arke- OİOJİ dünyasındaki en önemii keşiflerden biridir. Humann bir yandan başansını lıaykırmak ister, öte yandan kazıya nezaret eden Ali Rıza Bey'e ve Osmanlı makamlanna en ufak bir ipucu vermemek için susmak durumunda kalır. 12 Eylül 1878'de Conze'ye yazdığı mektupta; "Bunlann hepsini Berlin'e nasıl taşıyacağız? Ali Rıza'ya da­ ha böyle bir yığın kınk dökük taş çıkaracağımızı, Berlin'in çok uzak olduğunu, eğer işimizin devam etmesini istiyorsak, Berlin'e mutlaka bir şeyler göndermemiz gerek­ tiğini söyledim ve yapılacak en akıllıca işin şimdiden Berlin'e ilk parçalan göndermek olduğunu anlattım. O da bunu çok doğru buldu. Zaten sadece kâğıt üzerinde var olan Âsâr-ı Atîka Nizamnamesi'nden haberi bile yok. İrade'nin beşinci bendi, b u l u n tulann yerel makam tarafından saptanacak bir yerde muhafaza edilmesi gerektiğini söylüyor. Bu da ancak İzmir olabilir. Şimdi size şöyle bir teklifim var: Bu işin k o k u ­ su çıkmadan rölyefleri tepeden aşağı indirteyim, ahşap burada çok pahalı da olsa, sağlam sandıklara koyayım ve Dikili'ye taşıtayım. Orada kimse sandıklan İzmir istikametli bir gemiye yükletmemi engellemez. İzmir'deki Diran Efendi'yi hemen yoklayıp beni İzmir Limanı'na kontrolsüz sokmalannı sağlanm. Sonra da sandıklan izmir'de Hollanda veya İngiliz bandıralı bir şilebe yükleyip Rotterdam'a veya başka bir lima­ na yollanm. Eğer güçlük yaratilırsa gemim İzmir yerine Syra'ya gider, oradaki Alman Konsolos Klöbe y ü k ü nakleder. Böylece sonradan hiç kimse sandıklann yerini bula­ maz. Biz de bunlann size alti yıl önce ve geçen sene gönderdiğim rölyeflerden o l ­ d u ğ u n u söyleriz. Ama mutiaka Prens Reusch'tan rica ediniz ki İzmir Valisi Hamdi Paşa'ya şahsî bir mektup yollayıp bana yardımcı olmasını istesin."'2 Humann, Beriin Müzesi'ne yazdığı bu mektupta yeni masraflan için de ek para talep etmektedir. H u m a n n mektubuna Beriin'den uzun süre cevap bekler. Anlaşılan, rölyefleri apar topar bir gece yansı yurtdışına kaçırma önerisi, Beriin IVlüzesi'nden Alexander Conze'yi şaşırtmıştir. Conze belki de hiçbir şey yapmayıp H u m a n n ' ı n tek başına harekete geçmesini beklemekte, suça ortak olmak istememektedir. Humann, İzmir Valisi Hamdi Paşa'yla ustaca pazariık ederek onu, buluntulan ikiye bir A l m a n ­ ya lehine paylaştirmaya ikna eder. Valinin memurianndan biri olan Diran Efendi ve paylaşmayı yürütecek Osmanlı Bankası'nm Alman müdürü tarafsız gözlemci olarak bölüşmeye nezaret edecektir. Kazı devam ederken, Humann İzmir Valisi'yle kalan ü ç ­ te biriik payı da almak üzere pazariiğı sürdürür. Humann bu iş için Babıâli'ye yirmi bin IVlark teklif eder. Bu ise bin altin lira demektir. Paha biçilmez bu hazine, Beriin'de diplomatik trafiği artirmıştir. 1879 yılı başında Alman savaş gemisi "Comet" Dikili açıklannda demiriemiştir. Dört top ve altmış dört mürettebata sahip olan donanma gemisi antik y ü k ü götürmeye gelmiştir, ama yük tahminlerden de ağırdır. Dünya ha­ rikasının parçalanm içeren ilk on sandığı nakletmek için "Comet" gemisi Dikili-İzmir arasındaki altmış deniz millik yolu dört kere gidip gelmiştir. Sandıklar izmir'de Avus­ turya Lloyd'una ait bir buharii gemiye yüklenip Trieste'ye taşınmış, 1879 yılı Şubat ayında ilk rölyefler Beriin'e varmıştir. Bu arada sadrazam hâlâ devlete kalacak olan üçte biriik paydan feragat etmeye yanaşmamaktadır. Alexander Conze, İstanbul'a ge­ lir ve yeni Alman Büyükelçisi Kont Matzfeld'i araya sokar, ancak saraydan kesin bir 12P.Vanderberg, (j.o.e. 1984: 168-210. yanıt gelmemektedir. 47 Car] Humann'in, Alman sefirinin ve Conze'nin bütün çabalanna karşın, kazı i z ­ ni bir yıl daha uzatıimaz. Humann altı Ağustos'ta kazıyı durdurur. Bu arada rölyef­ ler "Comet" gemisi aracılığıyla İzmir'e, oradan da dolambaçlı yollardan Berlin'e t a ­ şınmaktadır. Humann bütün bunlan büyük gizlilik içinde yapar, özellikle gazeteler­ de bir satırlık haberin bile çıkmasını önlemeye çalışır. Derken kazı izni dört ay uza­ tılır ve artık olayı gizlemeye gerek kalmaz, Berlin'de yayınlanan "l\lationalzeitung"da bir yazı Almanlan coşkuya boğar. Öteki gazeteler de yazarlar ve bütün dünya bir anda Bergama'yı konuşmaya b a ş l a r " ( R e s i m : 19). Philipp Vanderberg'in Cari Humann'in kazı günlüğünden yararlanarak anlattığı gibi, yıllar boyunca sunağın en önemli parçalan Berlin'e gizlice yollanmıştır. Bergama Sunağı taşınmaz bir kültür varlığıdır. Bu abidevî eser, o zaman yürür­ lükte bulunan 1874 tarihli Asâr-ı Atîka Nizamnamesi'nin hükümlerine aykm olarak, haber verilmeksizin parçalara aynimış ve yasadışı yollarla kaçınimıştır. Almanlar, bir dünya harikası keşfettiklerini anlamalanna karşın, bu gerçeği herkesten gizlemiş, Os­ manlı Devleti'nin ekonomik sıkıntısından istifade etmiş ve Osmanlı üzerindeki n ü f u ­ zunu kullanmıştır. Berlin IVlüzesi'ne yıllar boyu sandıklarla gönderilen Bergama Sunağı'na ait eser­ ler üzerinde çalışmalar yapılmış ve bu görkemli eseri sergilemek amacıyla yeni bir müze binası inşa edilmiştir. Bu yeni müze, sunağın ait olduğu kente atfen "Pergam o n Museum" olarak adlandınimıştır. 1888 yılında sunağın planının çıkaniması, parçalann ait olduklan yerlerin bulunmasını ve sunağın ayağa kaldmlması çalışmalannm hızlanmasını sağlamıştır. Böylece Zeus Sunağı dünyaca ünlü konumuna ka­ vuşmuştur. 1902-1908'de eski Pergamon Museum sergisinde ünlü kabartmalar k u l ­ lanılmıştı ve frizler yapının dört tarafında yer almaktaydı.'"t^ İkinci Dünya Savaşı sırasında Berlin işgal edilince, Leningrad'a götürülen sunak, beş y ü z kutu arkeolojik eserle birlikte 1955-57 yıllannda Berlin'e iade edilmiştir. Ber­ gama Zeus S u n a ğ ı ' n m restorasyon çalışmalannın tekrar başlaması ve yeni bir g ö r ü ş ­ le ele alınması bu tarihten sonraya aittir. Bu kez sunak cephesi merdivenli podyum, sütunlu galeri olarak bir duvann önüne, mekânın her tarafından görülecek şekilde yerleştirilmiştir. Bu yapıya ait bazı parçalar yerine konmayarak çeşitli frizler salonda sergilenmiştir. Aynca, sunağın b u g ü n k ü restorasyonu sırasında bazı araştınlarak, aslına daha uygun bir şekilde yapılması yöntemi seçilmiştir. detaylann APHROÜİSİAS İHTİYAR BALİKÇİ HEYKELİ Aydın ili, Karacasu ilçesi, Geyre Köyü yakmlanndaki, antik Aphrodisias kentinde Profesör Kenan Erim başkanlığında sürdürülen kazılar sırasında 1989 yılında Tiberius Portikosu'ndaki havuzda mermer bir baş bulunmuştur. Bu başın, 1904 yılında Fransız Arkeolog Paul Gaudin tarafından yürütülen izinli kazılar sırasında bulunup gizlice yurtdışına kaçmlan ve daha sonra Berlin Pergamon Museum'a satılan gövdeye ait olabileceği düşüncesiyle, bizzat Profesör Kenan Erim t a ­ rafından araştırma yapmaya başlanmış, ancak Profesör Erim'in anî ölümü ile konunun yakın takipçisi Profesör Jale İnan olmuştur. Yapılan girişimler sonucu heykelin tüm kopya kalıbı Berlin'den getirilmiş ve gövdenin başa tam olarak oturduğu görülmüştür. Bu gerçeğin ortaya çıkmasından sonra, sorun Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla A l ­ man Federal Dışişleri Bakanlığı'na iletilmiştir. Bu başvurudan bir sonuç alınamama­ sı üzerine yetkili ve k o n u n u n uzmanı bir Alman heyet, 1996 yılında ülkemize davet edilmiştir. 19 Şubat 1997 tarihinde Dışişleri Bakanlığı'nda gerçekleştirilen toplantı­ da Almanya'da bulunan eserlerimize ilişkin davetimizin Dışişleri Bakanlığı'nca tek- ..r rarlanmasına karar verilmiştir. Konu ile ilgili olarak. Dışişleri Bakanlığımız kanalıyla yetkili bir Alman heyeti ülkemize yeniden davet edilmiş, bu çerçevede 1997 yılında alınan yazıda Almanya'da bulunan eserlerimizin iadeleri amacıyla yapılan ikili t o p ­ lantılarda hukukî zemin içerisinde anlaşmaya vanlmasmm zor olduğu, konunun si­ yasî boyutlannın da göz önüne alınması gerektiği. Alman tarafının anılan t o p l a n tılann sürekli yapılmasına karşı olduklan öğrenilmiş ve davetimizi kabul etmeye ya­ naşmadıktan bildirilmiştir. Söz konusu eserin iadesi hususu, Almanya'da bulunan eserlerimizin iadesi m ü ­ zakerelerinde gündeme getirilmektedir. 1989 yılında Tiberius Portikosu'nda bulunan baş, 24 cm. yüksekliğinde, 17 cm. genişliğinde, 22 cm. derinliğindedir. İnce kristalli beyaz mermerden yapılmış, doğal büyüklükte, sakallı bir ihtiyar başıdır. Başın sakal­ sız ve saçsız yerleri cilâlanmıştır. Yüz hatlan tüm detaylan ile işlenmiştir. Ağız h a f i f ­ çe açık ve üst dişler gözükmektedir. Gözler içe doğru çökük, kaşlar öne doğru çık­ mıştır. Sol gözde h a f i f şaşılık vardır. Göz bebekleri oyularak belirlenmiştir. Alında iki kınşık çizgi vardır. Bıyık çene kısmında sakalla birleşir, seyrek bir sakal vardır. Başın ön kısmındaki saçlar dökülmüştür. Saçlar yanlardan ve tepeden enseye doğru karma­ şık olarak uzamaktadır. Sol kulağın üst kısmı, burnun sol tarafı kmktır. Sağ alın ve sol g ö z ü n üzerinde aşınmalar vardır. Hissiz, sarkmış, bozulmuş kaba bir vücuda sa­ hiptir. Boyun ve vücut damarlannm işlenişi görünmektedir. Detaylar çok özenli ça­ lışılmıştır. Bu tarz heykellerin orijinallerine Hellenistik dönemde rastlanmaktadır. Söz konusu heykel, Hellenistik dönemde yapılan orijinal bir heykelin Roma çağı repliği­ dir (Resim: 20). Baş ile gövdenin alçı kopyasının birleştirilmiş şekli, 27 A ğ u s t o s l 9 9 1 tarihinde Aphrodisias çalışma heyetince, Aphrodisias M ü z e M ü d ü r l ü ğ ü ' n e teslim edilmiştir. 20. ihtiyar Balıkçı Heykeli 49 TROYA ESERLERİ Çanakkale ili, Tevfikiye köyü yakmlanndaki b u g ü n k ü adı Hisarlık olan antik Troya kenti, yalnızca efsanelere konu olmasından dolayı değil, Anadolu'da ilk kazı yapılan yerlerden biri olması ve doğu-batı, kuzey-güney arasındaki rolünden dolayı da önemli bir kültür mirasıdır. İki kıta arasında ticaret yolu üzerinde yer alan bu yer­ leşme, tarihte birçok doğal afet ve savaşla karşılaşmıştır. Kent, tarih boyunca dokuz kez yıkılıp yeniden kurulmuştur. Troya kentindeki ilk kazılar, 1870-1890 yıllarında Heinrich Schilemann, 1893- 1894 yıllarında Wilhelm Dörpfeld, 1932-1938'de Cincinatti Üniversitesi adına C. William Biegen tarafından gerçekleştirilmiştir. 1988 yılından sonra ise buradaki kazı çalışmaları Tübingen Üniversitesi adına Profesör Manfred Korfmann'm başkanlığın­ da uluslararası bir ekiple yürütülmektedir. İlyada'da anlatılanlardan yola çıkarak, Homeros'un Troya'sını bulma girişimi Heinrich Schliemann tarafından başlatılmıştır. 50 1871 yılında Schliemann Hisarlık'taki höyükte çalışmaya başladı. Homeros'un l l yada'da sözünü ettiği kentin h ö y ü ğ ü n alt tabakalannda olduğunu sanıyordu. Bu ne­ denle üst katlardaki çalışmalanm yürütürken çok özenli davranmadı. 1873'te bazı sur parçalan ile karşılaştı. Surlann arasında altın eşyalara rastladı. B u l d u ğ u hazine­ nin Kral Priamos'a ait olduğunu düşündü ve Homeros'un Troya'sını bulduğuna inandı. Hazineyi Türkiye dışına kaçırmak için kansmdan yardım istedi. Şubat 1874'te Hisarlık'ta yeniden çalışmalara başlamak isteyen Schliemann'a Osmanlı makamlannca çalışma izni verilmedi ve kazılarda bulduğu eserleri kanuna aykın olarak Türkiye dışına kaçırdığı için hakkında dava açıldı. Bunun üzerine çalışmalanm Yunanistan'da sürdürdü. 1878'de İthake'de giriştiği kazı çalışmalanndan bir sonuç alamaması üze­ rine, Schliemann Hisarlık'ta yeniden çalışmaya başladı. 1882-1883'te üçüncü, 1888'deki ölümüne kadar dördüncü kazısını yaptı.' Heinrich Schliemann 1871-1890 tarihlerinde on yedi grup eser bulmuş ve bu eserleri yasadışı yollarla yurtdışına kaçırmıştır. Bu hazinelerden en çarpıcı olanı " H a ­ zine A" buluntusudur. Efsanevî hazine, altın ve g ü m ü ş yaklaşık 8.833 parçaydı. M. Siebler, Troia-Homer-Scblicmann, Mythos und Wahrheit, 1990: 95-160. 51 23. Dar Boyunlu Altın Küçük Şişe Söz konusu hazine buluntulannda yer alan eserlerden bazılan şunlardır: Sarkaçlı büyük diadem (Resim: 21), çift kulplu altın sos kabı (Resim: 22), dar b o ­ y u n l u altm küçük şişe (Resim: 23), antropomorfik bronz vazo (Resim: 24), altın alın 24. Antropomorfik Bronz Vazo bandı (Resim: 25), sepet şeklinde altından pandantifli küpe (Resim: 26), altm saç buklesi halkalan (Resim: 27), altın küpeler (Resim: 28), çift spiralli altın burma ger­ danlık (tork) (Resim: 29), minik altm boncuk ve pandantiflerden oluşan kolye ve benzerleri (Resim: 30), altından bilezik (Resim: 31), mantar şeklinde objeler (Resim: 32), altından kadeh (Resim: 33).2 Schliemann'ın amaçlannı gerçekleştirmedeki inatçılığı, insanlara ve arkeolojik buluntulara karşı olan t u t u m u , onun birçok yönden suçlanmasına neden olmuştur. B u g ü n ü n gözüyle bakıldığında, bu eleştirilerin haklı nedenlere dayandığı söylenebi­ lir, çünkü o bulduğu eserleri yasal olmayan yollardan yurtdışına kaçıran bir arkeolo­ j i k eser araştırmacı siydi ve hep öyle anıldı.^ 1945 yılma kadar Berlin'de sergilenen eserler hakkında İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra herhangi bir bilgi alınamamıştır. Bulunan eserler, g ü n ü m ü z d e çoğunluğu Rus­ ya Federasyonu ve Almanya başta olmak üzere dünyanın değişik ülkelerine dağılmış­ 2 Pusktıin IMuseum ve Leonarda Arte, The Treasure of Troy, 1996. tır. Günümüzde, büyük bölümü Rusya Federasyonu'nda olduğu belirlenen eserlerin 3 Troia Kazı Başkanlığı, Troia 1999. ülkemize iadesi amacıyla y o ğ u n girişimler sürdürülmektedir. 52 Rehberi, A L M A N Y A ' D A K İ TROYA E S E R L E R İ Dışişleri Bakanlığı kanalıyla temin edilen 1991 tarihli Troya katalogunun ince­ lenmesinden, dört yüz seksen civannda eserin Almanya'da olduğu belirlenmiş ve Başkonsolosluğumuzca Almanya'da bulunan eserlerimizin listesi verilerek, iadeleri hususunda tedbirlerin alınması için gerekli girişimler yapılmış, fakat cevap alınama­ mıştır. Almanya'da bulunan Troya eserlerinin ülkemize iadesi ile ilgili girişimler devam etmektedir. RUSYA F E D E R A S Y O N U ' N D A K İ TROYA E S E R L E R İ İkinci Dünya Savaşı sırasında kaybolduğu sanılan Troya eserlerinin büyük b ö l ü ­ m ü n ü n Moskova'daki Pushkin ve St. Petersburg'daki Hermitage Müzesi'nde saklan­ dıktan 1990 yılı sonlannda öğrenilmiş ve derhal resmî girişimlerde bulunulmuştur. 1990 yılı sonlannda Almanya ile SSCB arasında imzalanan "Dostluk, İyi K o m ş u ­ luk ve İşbirliği Anlaşması"nın on altıncı maddesi kapsamında "Yasal Takipçi" sıfatıy­ la taraf olduğumuz bildirilmiş, 28 Mayıs 1991'de ön girişimlerde bulunulmuş ve Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı'na bir nota verilmiştir. Rusya Federasyonu'nun 20 Mayıs 1992 g ü n ü aldığı karar çerçevesinde, Troya eserlerinin farklı durumu hukuksal anlamda vurgulanarak bir kez daha iadeleri talep edilmiş, 20 Aralık 1992'de Rusya Federasyonu Müsteşan'na tekrar nota verilmiştir. 12 Şubat 1993'te Dresden'de Rus-Alman Komisyonu'nun yaptığı toplantıda (10-11 Aralık 1993), Troya eserierinin Almanya'ya iadesini öngören bir protokol imzalandığı öğrenilmiş, anılan görüşmelere Türkiye Cumhuriyeti'nin de katılması amacıyla bir nota verilmiştir. 1993 yılında yetkili bir Rus heyeti ülkemize davet edilmiş, 15 Mart 1993'te B a ş ­ bakanımızın Moskova ziyaretieri sırasında görüşmelere ilişkin protokolün onuncu maddesi kapsamında Rusya Federasyonu heyetine yönelik davetimiz tekrarianmıştır. 25. Altın Alın Bandı 27. Altın Saç Buklesi Halkalan 28. Altın Küpeler 1 9 9 4 yılmda Rusya Federasyonu'nun Troya eserlerinin geleceği konusunda UNESCO kapsamında alınacak karara göre hareket edeceği öğrenilmiş ve UNESCO nezdinde girişimde bulunulması istenmiştir. 31 Ağustos 1994-5 Eylül 1994 tarihle­ rinde Rusya Federasyonu yetkililerinin ülkemizi ziyareti sırasında k o n u n u n uluslara­ rası platformda değerlendirileceği tarafımıza bildirilmiştir. Ardından 1-4 Kasım 1994 tarihlerinde heyetimiz Moskova'ya davet edilmiş ve sergi öncesinde Pushkin M ü z e si'ndeki Troya eserleri gösterilmiştir. Troya eserleri 1996 yılında Pushkin Müzesi'nde sergilenmeye başlanmış, T.C. h ü ­ kümeti hiçbir temsilcisini göndermeyerek sergiyi protesto etmiştir. Ardından, Rusya Federasyonu Devlet Duması'nın (Parlamento), 5 Şubat 1997 tarihinde İkinci Dünya Savaşı sırasında SSCB'ye getirilen ve halen Rusya Federasyonu topraklannda b u l u ­ nan kültür hazinelerini kendi mallan olarak kabul ettiği öğrenilmiştir. Ancak, Devlet Duması'nın bu karannm Federasyon Konseyi'nce 5 M a r t 1997 t a ­ rihinde onaylandığı, Devlet Başkanı Boris Yeltsin'in de söz konusu yasayı uluslarara­ sı hukuk normlan hesaba alınmadan tek taraflı çıkarlara yönelik olarak hazırlanma­ sı sebebiyle "veto" ettiği. Dışişleri Bakanlığı tarafından öğrenilmiştir. Dışişleri Bakan­ lığı kanalıyla Troya eserlerinin sahibinin Türkiye olduğu bir kez daha vurgulanmış ve yasa tasansma ilişkin gelişmeler hakkında bilgi verilmesi istenmiştir. 26-30 Mayıs 1997 tarihlerinde gerçekleştirilen 19. Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu sırasında, Troya Standı'nda toplanan imzalann Dışişleri Bakanlığımız kanalıyla Rusya Federasyonu Kültür Bakanlığı'na iletilmesi istenmiştir. 1997 yılında, İkinci Dünya Savaşı sırasında edinilen eserlerden tamamen farklı konumda olan Troya eserlerinin hukuksal, bilimsel ve ahlaksal açıdan Troya'ya iade­ lerinin gerekliliği vurgulanmış, aynca Rusya Federasyonu'nun Avrupa Konseyi'ne üye olmak için başvuruda b u l u n d u ğ u göz önüne alınarak, Avrupa Konseyi Daimi T e m ­ silciliğimizle irtibata geçilerek, üye devletleri ikna edici lobiler oluşturulması ve Rus- 54 ya Federasyonu'nun, ancak elindeki eserleri ait olduğu ülkeye iade etmesi koşuluy­ la, konsey üyeliğine kabul edilmesi gerektiği görüşünün diğer ülkelere anlatılması Dışişleri Bakanlığı'ndan istenmiştir. 1997 yılmda dönemin Rusya Federasyonu Devlet Başkanı tarafından veto edilen yasa, Rusya Federasyonu Devlet Duması'nm oturumunda tekrar kabul edilmiş. Fede­ rasyon Konseyi'nin 16 Nisan 1997 tarihli toplantısında tasannm Mayıs ayında tekrar oylanmasına karar verilmiştir. Federasyon Konseyi'nin 14 Mayıs 1997 tarihli oturumunda, İkinci Dünya Sava­ şı sonucunda SSCB'ye getirilen ve halen Rusya Federasyonu topraklarında bulunan kültür hazinelerine ilişkin yasa tasansmın Başkan Yeltsin'in vetosu aşılarak kabul edildiği, ancak Yeltsin'in uluslararası hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle yasanın i p ­ tali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurduğu Dışişleri Bakanlığı tarafından öğrenilmiş, gelişmeler hakkında bilgi verilmesi istenmiştir. Rusya Federasyonu Anayasa Mahkemesi'nin söz konusu yasanın bazı maddele­ rini 10 Ağustos 1999 tarihli karan ile Anayasa'ya aykın bulduğu ve bazı maddelerin­ deki hükümlerin Anayasa'ya u y g u n l u ğ u n u n kontrol edilmesine karar verdiği kararda. İkinci Dünya Savaşı'na Almanya'nın safında katılan ülkelerin vatandaştan ile k u r u m lannın ve Almanya safında yer almayan ülkelerin söz konusu kültür varlıklannm i a ­ desini talep edebilecekleri hususlanna yer verildiği bildirilmiştir. 30. Minik Altın Boncuk ve Pandantiflerden Oluşan Kolye 56 Ayrıca Alman ve Rus politikacıların, İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra çalman sanat eserlerinin karşılıklı iadesi konusunda mutabakat sağladıklan y i ­ ne Dışişleri Bakanlığı'ndan öğrenilmiştir. Rusya'da bulunan eserlerin iadesini sağlayacak bir uzlaşma politikasının Rusya Federasyonu ile birlikte belirlenmesi gerektiğine ilişkin bir not, 28 Mart 2001 t a r i Vıinde Bakanlık M a k a m ı ' n a gönderilmiştir. 2001 yılında İtar-Tass ajansının bir haberinde, Rusya Federasyonu Başbakanı Kasyanov'un, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Sovyetler Biriiği'ne getirilmiş kültürel variıklarm geri verilmesine ilişkin yasanın işleyişinin geliştirilmesi amacıyla imzaladı­ ğı bir karara göre. Devlet Kültür Variıklannm İadesi Komisyonu'nun lağvedildiği, b u ­ nun yerine Rusya Federasyonu Kültür Bakanı başkanlığında kurumlararası bir k o n ­ sey kurulacağı ve ilgili makamların 2002 yılı sonuna kadar kültür variıklannm ait o l duklan önceki devleriere ilişkin listeler hazıriamalannı istediği. Dışişleri Bakanlığı t a ­ rafından bildirilmiştir. Rusya Federasyonu'nda bu tür gelişmeler olurken, Troas Bölgesi 1996 yılında sorumlu bakanlıklann onayı ile "Tarihî Millî Park" ilan edilmiş ve "UINESCO Dünya Kültür Mirası Listesi"ne alınması sağlanmış, aynca Troya eserierinin geniş kapsamlı sergilenebileceği bir müzenin Troya'da kurulmasına karar verilmiştir. 17 Mart 2001 tarihinde Almanya'nın Stuttgart Kenti'nde Çanakkale ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri ile diğer on iki müzeden derienen eserierin bulunduğ u "Troia D ü ş ve Gerçek" isimli serginin açılışı yapılmıştir. Sergide Türkiye'den eserierin yanı s ı ­ ra Belçika, Bulgaristan, Fransa, İngiltere, Gürcistan, İtalya, Yugoslavya, Avusturya, İ s ­ viçre, İspanya, Vatikan, Çin Halk Cumhuriyeti ve Almanya'dan da eserier bulunmak­ tadır. Eserier 17 M a r t - 17 Haziran 2 0 0 r d e Stuttgart'ta, 14 Temmuz - 14 Ekim 2001 tarihlerinde Braunschweig'da, 15 Kasım 2001 - 1 Nisan 2002 tarihleri arasın­ da Bonn'da sergilenmiştir. Serginin bir bölümü "Troya, Efsane ile Gerçek Arası Bir 57 >İERAKLES HEYKELİ 1980 yılında Perge ören yerinden bilimsel kazılar sonucu alt yansı çıkanlan ve halen Antalya Müzesi'nde sergilenmekte olan Herakles Heykeli'nin üst yansının Amerika'da, Boston Museum o f Fine Arts ve Shelby White-Leon Levy adlı koleksiyonerlerin mülkiyetinde olduğu Glories of the Past adlı katalogda yayınlanması üzeri­ ne öğrenilmiştir (Resim: 34). 1990 yılında Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla, avukatlanmız tarafından gerekli giri­ şimlerde bulunulması istenmiştir. Heykelin alt bölümü üzerinden alınan mulaj, Perge'de bilimsel kazılar yapan Profesör Haluk Abbasoğlu ve Profesör Jale İnan'ın raporlan ve diğer belgeler 1991 yılında New York Başkonsolosluğumuza gönderilmiştir. Alçı kopya ile yapılan ilk denemede, eserin oturtulduğu sunî destek nedeniyle M ü z e ve Levy-White çifti önce parçalann birbirine ait olmadığını öne sürmüşler, a n ­ cak heykelin üst bölümü ile alt bölümü üzerinden yeniden alınan alçı mulajlar. Profesör Jale İnan'm da yardımlarıyla 1992 yılında karşılaştmlmış ve parçalann b i r ­ birine ait olduğu ispat edilmiştir (Resim: 35). M ü z e ve Levy-White ile karşılıklı her iki tarafın haklannı sorunun çözümüne kadar saklı tutan durum muhafazası anlaş- masına gidilmiştir. Bu arada, 30 Haziran 1993 yıhnda her türlü olasılık göz önüne alı­ narak, eserin iadesinin dava yoluyla sağlanması için onay alınmıştır. Ülkemizi temsil eden avukatlık firması; müze ve Levy-White çiftinin eseri iade etme aşamasına gel­ diğini, ancak kabul edilemez öneriler ileri sürdüklerini, dava yoluna gitmek için h a ­ zırlık yaptıklan sırada karşı tarafın eseri iade etmeyi d ü ş ü n d ü ğ ü n ü söylediğini bildir­ miştir. Ancak avukatlık firmamızın, Levy-White çifti ve avukatları ile yaptıklan bir toplantıda, eseri iade edebileceklerini, buna karşın Türkiye Cumhuriyeti'nin koleksiyonlannda bulunan diğer eserlerle ilgili herhangi bir talepte bulunmayacağı husu­ sunda garanti istediklerini belirtmişlerdir. Levy-White çiftine ait eserlerin bulunduğu Glories of the Past kataloğundaki eserler ve Boston IVluseum of Fine Arts'ta bulunan bazı eserlerin avukatlanmız tara­ fından çektirilmiş fotoğraflan ilgili müzelerimizce incelenmiştir. Ç o ğ u n l u ğ u n u n Ana­ dolu kökenli olduğu tespit edilen Levy-White çiftinin koleksiyonundaki eserler ara­ sında aynca Burdur-Boubon ören yerinden bronz bir heykelin daha b u l u n d u ğ u tes­ pit edilmiştir. Levy-White çiftine, diğer Anadolu kökenli eserlerle ilgili herhangi bir garanti ve­ rilemeyeceği Bakanlığımızca belirtilmiştir. M ü z e ve Levy-White'tan heykelin üst y a ­ nsını koşulsuz iade etmeleri istenmiş, aksi takdirde bu eserle ilgili dava açılacağı 1996 yılında avukatlık firmamızca bildirilmiştir. Heykelin Türkiye Cumhuriyeti'ne k o ­ şulsuz iade edilmesi teklifimizi müzenin, bazı şartlann yerine getirilmesi koşuluyla, kabul edebileceği avukatlanmız yoluyla bildirilmiştir. Bunun üzerine şartlara açıklık getirilmesi amacıyla 1997 yılında avukatlanmıza karşı tarafın avukatlan ile görüşül­ mesi gereken hususlar bildirilmiştir. M ü z e , eserin bütün olarak (üst ve alt yansının biri eştiril erek) ve diğer Anadolu kökenli eserierie biriikte kısa dönemli sergilenmesini gündeme getirmiş, Türkiye Cumhuriyeti'nden eserin serbest piyasa değerini ödemesi durumunda iade edilebile­ ceğini belirtmiştir. Ayrıca heykelin alt ve üst yansının birieştirilerek bir çeşit sahiplik ve Türkiye'nin iade talebini geri çekmesi taraftan olduklan avukatlık firmasından ö ğ ­ renilmiştir (Resim: 36). Ancak basında ve kamuoyunda, heykelin ülkemize iadesiyle ilgili yasal sürenin dolması konusunda endişeler sık sık gündeme getirilmektedir. Konu ile ilgili avukatlanmızla yapılan telefon görüşmesi sonucunda 1994 yılında yapılan ve her iki tara­ fın haklannı koruyan durum muhafazası anlaşmasının halen geçerii olduğu, ancak b u n u n bir garantisi olmadığı ve Amerika Birieşik Devletieri yasalanna göre çok uzun bir süredir dondurulmuş olduğundan anlaşmanın bozulabileceği bildirilmiştir. 2000 yılında konu ile ilgili olarak Dışişleri Bakanlığımız aracılığıyla yeniden g i ­ rişimde bulunulmuş olup gerekirse dava yoluna gidilmesi düşünülmektedir. HEYKELİN ÖZELLİKLERİ Antalya Müzesi'nde 4.7.81 envanter numarası ile sergilenmekte olan Herakles Heykeli'nin alt yansı, 1 Eylül-8 Ekim 1980 tarihlerinde Profesör Jale İnan başkanlı­ ğında Perge'de yapılan kazılar sırasında kentin Güney Hamamı'nda, V l l ISloJu m e k â - nın kuzeyindeki duvann nişi önünde on bir parça halinde bulunmuştur. Parçalar b i ribirine eklenerek, heykelin alt yansı bütünlenmiştir. Heykelin M Ö 4. yüzyılm ünlü heykeltıraşlanndan Lysippos'un Herakles Farnese'sine dayanan bir kopya olduğu an­ laşılmıştır. Sağ taşıyıcı ayak kaide üzerine tüm tabanı ile temas etmiş, sol ayağın t a ­ banının altına ise sandal köselesi görünümünde bir dolgu ilave edilmiştir. Kaidenin ön cephesinde Klaudios Peison tarafından ithaf edildiğini belirten 'Klaudios Peison Anetheken' yazıtı bulunmaktadır. Herakles sağ kolunu dirsekten bükük olarak geri çekmiş olup elinin tersi ile kalçasına dayanmaktadır. Heykelin sol tarafında boğa ba­ şı, Herakles sopası ve üzerine atılmış aslan postundan oluşan bir destek mevcuttur. Şimdi mevcut olmayan sol kolu ile Herakles bu desteğe dayanmaktadır. Elinin pos­ tun üzerine dayandığına işaret eden iki puntelli kalmıştır. Aslanın ağzının yalnız y u ­ karı kısmı kalmış, gözler iyice kısılmış, dişler meydandadır. Yelesi iri bukleler halinde gösterilmiştir. Figür sol baldmnm yanında kuvvetli bir destekle boğa başına bağlıdır. Boğanın sağ boynuzu şimdi kınk olmakla beraber, ucuyla baldınn sol tarafına b i t i ­ şiktir. Bu kuvvetli desteğin üzerinde boğanın kulağı gösterilmiştir. Herakles sopasıyla, sol bacak arasına uzanan aslanın postu yukanda sol uyluğa bitişik olarak işlen­ miştir. Aşağıda ise pençe bir taraftan diz altında bacağa, diğer taraftan postun He­ rakles sopasına bitişik olarak işlenen bölümüne bitişmektedir. Boğanın ağzı aşağıda kısmen kaideye gömülmüştür. Burun delikleri ve onun üzerindeki kmşıklıklar orna­ mental işlenmiştir. Herakles sopası, alttan iki boynuzun arasına oturmaktadır. F i g ü ­ rün kaslan tüm detaylanyla Barok üslupta şekillendirilmiş olup özellikle bacaklarda ornamental olarak işlenmiştirUResim: 37). Profesör Jale 1nan tarafından o dönemdeki kazılarda heykelin üst yansının b u ­ lunmadığı, ancak işçiler tarafından gece kaçak kazı yapılmış olabileceği belirtilmiş­ tir. Profesör Haluk Abbasoğlu ise, Herakles Farnese heykelinin üst yansının 1980 y ı ­ lında yapılan kazılarda aynı yerde bulunmuş olması gerektiğini, Klaudios Peison t a ­ rafından bağışlanan heykellerin yalnızca Perge'de hamamın bu mekânında b u l u n duklannı, bu yapıda belirtilen tarihler dışında hiçbir kazı yapılmadığını, bunun an­ cak yasal olmayan yolla b u l u n u p yurtdışına kaçınlmış olabileceğini belirtmiştir.^ Herakles Heykeli'nin Amerika, Boston Museum of Fine Arts'taki üst yarısı Perge heykel okulunun tüm görkemli işçilik çalışmalannı aksettirmektedir. Bu heykel, üst gövde parçası ve baş öne ve sol omuza eğik durumda işlenmiş­ tir. Baş kıvırcık bukleli saçlı, güçlü enselidir. Figürün sakallan gür ve kıvırcık y a p ı m lıdır. Sakal üzerinde matkap izleri açıkça belli olmaktadır. Göz bebekleri işlenmemiş olan heykelin burnu kınk değildir. Hafif açık ağızlı ve bıyıklıdır. Herakles sol kol altındaki sopasına dayandığı için gövde s kıvrımlıdır. Gövde ada­ leleri belirgin işlenmiştir. Dirsek üstünden kınlan kol altinda aslan postu ve sopası bulunmaktadır. Postun üzerindeki işlemeler belirtilmiştir. Bu eser üzerinde Geç Kla­ sik ve Helenistik çağın Barok ifadesi, ü z g ü n patetik ifade kendini göstermektedir. Halen Amerika Birieşik Devletleri Boston Museum o f Fine Arts ve Shelby WhiteLeon Levy isimli koleksiyonerierin mülkiyetinde olan Herakles Heykeli'nin üst yansının ülkemize getirilerek Antalya Müzesi'nde korunmakta olan alt yansıyla birieştirilip tamamlanması gerekmektedir. Böylece Perge Güney Hamamı'na ait olan yapıt bir bütün olarak ait olduğu topraklara kavuşmuş olacaktir. KUIVILUCA (SlOM) ESERLERİ Antalya ili, Finike ilçesi yakınlanndaki antik adı Corydalla olan Kumluca'da 1963 yılında kaçak kazılar yapılmıştır. Yapılan incelemelerde burasının MS 6. yüzyıla t a r i h lenen bir Bizans kilisesi kalıntısı olduğu anlaşılmış, bazı g ü m ü ş ve bronz eserler ile küçük eser parçaları ele geçirilmiştir. Söz konusu eserler Antalya Müzesi'nde koruma altına alınmıştır. 1967 yılında üumbarton Oaks Müzesi tarafından yayınlanan kata­ logun on sekizinci sayfasında Church Treasure başlığı altında verilmiş 63-70 sıra numaralı eserlerin Antalya yakınından gelme dinî bir define olduğu ve yarısının üumbarton Oaks'ta bulunduğu belirtilmektedir. Antalya, Kumluca, Corydalla antik kentinden gelme eserler ile ilgili bilgiler ve fotoğraflann bu katalogda yayınlanması üzerine, üumbarton Oaks Müzesi ile eserlerin iadesi konusunda temasa geçilmiştir. Ancak müze, eserlerin 1963 yılı sonlarında İsviçre'deki bir koleksiyonerden iyi n i ­ yet çerçevesinde satın alındığını belirterek iade konusuna olumsuz yaklaşmıştır. B u ­ na karşılık olarak, Bizans konusunda çalışan üumbarton Oaks Müzesi'nin ülkemizde yaptığı çalışmalara kısıtlama getirilmiştir. üumbarton Oaks M ü z e s i M ü d ü r ü Giles Constable ülkemize gelerek dönemin Kültür Bakanı ile yaptığı görüşmelerde Antalya Müzesi'nde bulunan parçalann ABÜ'ye götürülerek onarımlannm yapılmasını ve eserlerin y ü z yıl süreyle müzede teşhir edilmesini önermiş ancak bu önerisi kabul edilmemiştir. Görüşmeler 1984 yılma kadar sürmüş, 1984 yılmda üumbarton Oaks Müzesi M ü d ü r ü Constable ülkemize tekrar gelerek dönemin Kültür Bakanı ile görüşmeler yapmıştır. Yapılan görüşmelerde üumbarton Oaks Müzesi'nde bulunan Kumluca kökenli eserlerin mülkiyetinin ülkemize devredilmesi, her iki ülkede bulunan eserle­ rin onanmlan ve yayın işinin ortak bir kurul tarafından ele alınması konulannda a n ­ laşmaya vanimıştır. Ancak Constable tarafından Büyükelçiliğimize verilen mektupta, yapılan anlaşmalara aykm olarak, sağlam eserlerin iadesi ve ortak kurulun oluşturul­ ması beklenmeden, ülkemizde bulunan parçaların derhal üumbarton Oaks M ü z e si'ne teslim edilmesi istenmiştir. 1987 yılında M ü z e M ü d ü r ü Dr. Robert W. Thompson, görüşmelere yeniden baş­ lanması konusunda bir mektup yazmıştır. 1989 yılında Amerika Birleşik üevletleri'nde dönemin Eski Eserler ve Müzeler Genel M ü d ü r ü ve Büyükelçilik M ü s teşanmız, ü u m b a r t o n Oaks Müzesi M ü d ü r ü ve Susan Boyd ile görüşme yapmış ve görüşmelere yeniden başlamasını istemişlerdir. M ü z e yetkilileri konuyu Harvard Ü n i ­ versitesi yetkilileriyle görüşeceklerini belirtmişlerdir. üumbarton Oaks Müzesi 1984 yılından beri yapılan yazışmalardan haberdar o l ­ madığını bildirerek yazışma örneklerini istemiştir. Bunun üzerine, yazışma ekleri gönderilerek M ü z e yetkilileri ile görüşme yoluna gidilmesi, üışişleri Bakanlığı'ndan istenmiştir. Ülkemizde 1991 yılında oluşturulan bilim heyeti, üumbarton Oaks M ü zesi'ni ziyaret ederek Kumluca eserlerini incelemiştir. Görüşmeler sırasında ü u m b a r ­ ton Oaks M ü z e s i ' n i n , eserlerin ülkemizden çalınarak kanunsuz yollarla götürüldüğü- nü, kabul ettiği ve eserlerin t ü m ü n ü n onarımma ve yaymlanmasma olumlu yaklaş­ tığı halde, yapılan anlaşmalara uymayıp eserlerin iadesine olumsuz baktığı g ö z l e n ­ miştir. IVlüzede üç vitrin içinde büyük on sekiz parça eserin sergilendiği tespit edil­ miş, ayrıca müze sorumlulannca depodaki iki parçanın onanmının sona erdiği öğre­ nilmiştir. 1991-1996 yıllarında Dışişleri Bakanlığı ve ilgili avukatlık firmamız aracılı­ ğıyla girişimlerimiz devam etmiştir. 2000 yılında Kültür Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ile Dumbarton Oaks Müzesi ve Harvard Müzesi yetkilileri arasında, Kumluca eserieri hakkında karşılıklı b i l ­ gi alışverişi, koleksiyonun incelenmesi, restorasyon ve mülkiyet durumunun belirienmesi ile ilgili müzakerelerin yeniden başlatılması Dışişleri Bakanlığı'ndan istenmiştir. Dumbarton Oaks M ü z e s i ile Harvard Üniversitesi yetkilileri söz konusu eserierin restorasyonu, sergilenmesi ve akademik amaçlaria tetkiki konularında ülkemizle işbiriiği yapmaya hazır olduklarını ve ilgili kuruluşlanmızın temsilcileriyle Dumbarton Oaks Müzesi'nde görüşmekten memnuniyet duyacaklarını belirtmişlerdir. ESERLERİİN Ö Z E L L İ K L E R İ M ü z e yetkilisi Susan A. Boyd'un raporunda; Türkiye'nin güneybatısındaki K u m ­ luca kasabasında köylüler tarafından bir kilisede MS 6. yüzyıla ait gümüş, dinî eşya­ lardan oluşan bir define bulunduğu, eserierin sadece altar malzemeleri değil, kadeh­ ler, lambalar, buhurdanlık, mimarî elemanlara ait g ü m ü ş kaplamalar, küçük sütunlar, sütun kaidelerî, başlıklar, g ü m ü ş levhalardan oluştuğu, bunlann bir zamanlar Hagia Sophia'da olduğunu bildiğimiz türden ünik mabet eşyalannm bulunan örneklerî o l ­ duğu, bu hazinenin yarısının Antalya Müzesi'nde olduğu ve bazı objelerîn İsviçre ve İngiltere'deki özel koleksiyonlara dağıldığı, definenin tek bir atölyede çeşirîi teknik­ lerin ve stillerin bir arada kullanılması ve Bizans kilisesine ait çok sayıda dinî eşyalar 43. Kumluca Eserleri (Kitap Kabı) olması ile objelerdeki yazıtların zenginliği açısından oldukça önemli olduğu, diğer bir önemli noktanın da eserlerin birçoğunda 1. Jüstinyen döneminde Konstantinopolis'te yapıldıklanm gösteren damgalar olduğu, eserler üzerinde bulunan ithaf ya­ zıttan ve monogramlardan eserlerin büyük bir kısmının bir hayırsever olan Piskopos Eutykhianos tarafından Sion Kilisesi'ne hediye edildiğinin anlaşıldığı ve güney Likya dağlanndaki bir manastır için olağanüstü bir hediye olduğu, kilisenin MS 6. yüzyıl­ da kurulduğundan Vita Nicolai Sionitae tarafından bahsedildiği, müzedeki eserierin özetle dinî objeler: iki çift kitap kabı, altıgen buhurdanlık, amfora, sürahi, altı kade­ he ait parça, yedi adet çokgen şamdan, dört adet kafes şeklinde işlemeli lamba, (bunlann çoğu Piskopos Eutykhianos tarafından hediye edilmiş) mimarî elemanlara ait kaplamalar: Sütun, sütun başlığı ve kaideleri, düz ve yazıtlı varaklar, (bunlann üzerindeki yazıtlarda Paregoros ve Theodore adlı iki piskopostan bahsedilmektedir) diğer objelerin ise dinî olmayan kaplar, ezilmiş parçalar, pense ve altın bir piskopos asası olduğu belirtilmiştir' (Resim: 38-39-40). Antalya M ü z e s i uzmanlannca hazırianan raporda müzede sergilenen ve MS 6. yüzyıla tarihlendirilen b u kilise malzemelerinin, iki kupa, iki tepsi, üzeri altın kak­ malı kabartmalı zincirie asılı buhurdan, haç şeklinde iki kandillik, üzeri yazırii iki yuvariak kandillik, üzeri yazıtlı altın kakmalı iki tepsi, bir yuvariak kap, kupa şek­ linde yazıtlı bir kap parçası, üzeri yazıtlı bir buhurdanlık ağzı ve ne olduğu belir­ lenemeyen çeşitli g ü m ü ş parçalardan oluştuğu, aynca depoda da çeşitli b ü y ü k l ü k ­ te ne olduğu belli olmayan parçalann mevcut olduğu belirtilmiştir. Halen Antalya M ü z e s i ' n d e korunan eserierie Dumbarton Oaks M ü z e s i ' n d e bulunan ve İstanbul'da 1. Jüstinyen döneminde yapılan eserier aynı grubu oluşturmaktadır (Resim: 41-4243). Bu nedenle D u m b a r t o n Oaks M ü z e s i ' n d e bulunan eserierin ait olduğu yer olan ülkemize iadesi gerekmektedir. ' s. Boyd, The Sion Treasure, Status Report. Objelerin üzerinde l<ontrol damgalan ve patriğin isminin (Eutychianus) yanı sıra "Holy Sion" (Kutsal Sion) yazısının bulunduğunu, bunun eserlerin belli bir kilisede 565 ve 575 yıllan arasında yapıldığına işaret ettiğini belirtmektedir. İSVİÇRE ZÜRİTH HAVAALAMVİMÜA E L E GEÇİRİLEN KÜLTÜR VARLIKLARI 1998 yılında Türkiye'den İsviçre'ye gönderilen bir kutu içinde bazı kültür varlık­ ları ele geçirilmiştir. Konu, Dışişleri Bakanlığı tarafından Bakanlığımıza bildirilmiştir. Söz konusu eserlerin fotoğrafları temin edilerek Ankara Anadolu Medeniyetleri M ü ­ zesi M ü d ü r l ü ğ ü uzmanlarına incelettirilmiştir. Bu eserlerin birçoğunun Anadolu k ö ­ kenli ve orijinal olduğunun belirlenmesi üzerine, konu Adalet Bakanlığı'na intikal e t ­ miş ve fıazırlanan istinabe evrakı 2000 yılında İsviçre polisine ve Adalet Bakanlığı'na iletilmiştir. Sorumlular hakkında ülkemizde kamu davası açılmıştır. Bakanlığımız, kültür varlıklanmızm ülkemize geri dönmesini ikili görüşmeler y o ­ luyla sağlamaya çalışmaktadır. İsviçre makamlarınca söz konusu eserlerin, "sadece delil olarak kullanılmak üzere", Türkiye'ye iadesine karar verildiği, ancak Türkiye'de­ ki hukuki sürecin bitiminde "Ceza İşlerinde Karşılıklı Adli Yardım Avrupa Sözleşmesi"nin altıncı maddesi uyarınca söz konusu eserlerin İsviçre'ye geri gönderilmesinin gerekebileceği, eğer yetkili Türk mahkemesi eserlerin müsadere edilmesine karar v e ­ recek olursa durumun yeniden değerlendirileceği belirtilmiştir. Zürih Havaalam'nda ele geçirilen kültür varlıklannm ç o ğ u n l u ğ u n u altın, g ü m ü ş ve bronz sikkeler, süs eşyaları, heykel başı, cam kaplar ve pişmiş topraktan yapılmış eserler oluşturmaktadır. Ankara Anadolu Medeniyetleri M ü z e s i M ü d ü r l ü ğ ü uzmanlarının verdikleri rapo­ ra göre, büyük bir kısmı Anadolu kökenli ve orijinal olan b u eserler Anadolu ören yerlerinde yapılmış kaçak kazılarda ele geçirilmiş olmalıdır. Bu grup içinde yer alan g ü m ü ş bir phiale, Friglere özgü, omphaloslu bronz kâselerin ve cam kaplann b e n ­ zeri olarak yapılmış olup çiçek taç yapraklı, etrafı şerit dudaklıdır (Resim: 66 67 Bu grupta yer alan buzağı başlı altın bir küpenin de mezar armağanı olduğunu ve Anadolu'da Hellenistik çağda imal edildiğini benzerlerine bakarak söylemek ola­ sıdır' (Resim: 45). Grupta cam eserler de bulunmaktadır. Yılan başlı bronz bilezikler Roma döne­ mine ait olup benzerlerine müzelerimizde rastlanmaktadır. Eserler arasında kalıba üfleme yapılmış, üzerinde amphora ve kantharos gibi bazı kapların kabartma ola­ rak betimlendiği bir koku şişesi de yer almaktadır^ (Resim: 46a). Bu şişe IVIS 1. y ü z ­ yıla tarihlenmektedir. Bir cam bardak üzerinde ise gene kalıba üfleme olarak yapıl­ mış, sarmaşık, asma ve ü z ü m ile başak motifleri bulunmaktadır (Resim: 46b). Bu eser Geç Roma çağma tarihlenebilir. Bu grupta yer alan bronz üemeter başının Anadolu'da benzerlerine rastlanan bir Roma eseri olduğu uzman raporunda belirtilmiştir (Resim: 47). B ü y ü k grubu oluşturan sikkeler Hellenistik, Roma, Bizans^ altın, g ü m ü ş ve bronz; olarak ayrılmış, büyük bir kısmının orijinal, bazılannm da sahte olması olasılığı b e ­ lirtilmiştir (Resim: 48). Altın Bizans sikkeleri ile g ü m ü ş Hellenistik^ ve Roma sikkele­ rinin ve bronz sikkelerin Anadolu buluntusu olduğuna inanılmaktadır.^ Fakat, o r i j i ­ nal ya da sahte olduktan ancak eserlerin iadesinden sonra yapılacak müze çalışmalan sırasında kesinlik kazanacaktır. 48. Altın, Gümüş, Bronz Sikke Örnekleri ' 1. Bingöl, Anadolu Medeniyetleri Müzesi Antik Takılar, 1999: 63-66. 2 C. Lightfoot, "A Roman Glass Flask in Gaziantep Museum", Anatolian Studies, 1985. D. R. Sear, Byzantine Coins and Their Values, 1987. 4 M. Arslan ve C. Lightfoot, Greek Hoards in Turkey, 1999. ^ M. Arslan, Roman Coins, 1992. 68 Coins' CEMEVRE'ÜE TAİNİS ANTIQUITIES EİRİVIASTIMDA BULUMAl\l LİÜYA ESERLERİ New York'ta 16-22 Ekim 1998 tarihinde düzenlenen Uluslararası Sanat ve A n t i ­ ka Tüccarlan Show'unda on üç parça Lidya eserinin satışa çıkanlacağı öğrenilmiş ve satış durdurulmuştur. Bu eserlerin 1993 yılında New York Metropolitan Müzesi'nden geri alman Lidya eserlerine çok benzediği bilinmektedir. Bu konuda Bakanlığımız tarafından yapılan araştırmada, eserlerin önce merkezi Paris'te bulunan Galeri Blondeel-üeroyan tarafından satışa sunulduğu ve galerinin internetteki ilan sayfasında "Lidya kaynaklı ve Kroisos dönemi takılan" olarak tanı­ tıldığı bilinmektedir. Bu galeri eserleri daha sonra Cenevre'de "Tanis Antiquiries" a d ­ lı firmaya satmıştır. Bu eserierin Bakanlığımız uzmanlannın da katılacağı bir komisyon tarafından incelenmesi istenmiştir. Cenevre Havaalanı Serbest Bölgesi'nde 28 Mart 2001 t a r i ­ hinde bir uzmanlar toplantısı gerçekleştirilmişrir. Bu toplantıda Bakanlığımızı Uşak M ü z e M ü d ü r ü Kazım Akbıyıkoğlu, karşı tarafı Alman Arkeolog Dr. Barbara DepportLippitz temsil etmiştir. Bu grup içinde yer alan kayık biçimli küpelerin 1965 yılında Uşak ili Güre b e l ­ desindeki Toptepe Tümülüsü'nden çıkanlan küpelere çok benzediği ve bunların kalıplannm da Uşak Müzesi'nde bulunduğu bu toplantida ve daha sonra düzenlenen raporda belirtilmiştir. Ayrıca granule yapım teknikli iki saçaklı küpe ve ördek figürierinin de Uşak-Güre Tümülüs buluntulan ile benzedik taşıdığı ifade edilmiştir. Ülkemize iadesi sağlanan Karun Hazinesi'nin Amerika Birieşik Devletieri'ne kaçınlırken, önce İsviçre'ye oradan da Amerika'ya götürüldüğü belgelerie kanıtlanmıştir. Halen Cenevre'de bulunan ve satişı düşünülen eserierin de bu gruba ait o l d u ğ u ­ na inanılmaktadır. Bakanlığımız söz konusu eserierin Lidya kökenli olması nedeniy­ le iadesi için dava açma yoluna gidebilecektir. İTALYA İMTERPOLİJ'MLIM ELE GEÇİRDİĞİ LİDYA YAZITI italya İnterpolü'nce yetmiş dört adet eserin ele geçirildiği İçişleri Bakanlığı, İ n terpol Daire Başkanlığı tarafından 14 Kasım 1997 tariliinde bildirilmiş ve söz k o n u ­ su eserlerin Anadolu kökenli olup olmadıklarının saptanması istenmiştir. Yakalanan eserlere ait fotoğraflar Anadolu Medeniyetleri M ü z e s i uzmanlannca incelenmiş, hazırlanan raporda, bir adet yazıtlı mermer adak taşının kesinlikle Ana­ dolu kökenli olduğu, ancak diğer eserlerin genel özellikler taşımasından dolayı Ana­ dolu'ya ait olduklarının iddia edilmesinin m ü m k ü n olamayacağı belirtilmiştir. Daha sonra söz konusu yazıtın fotografían Akdeniz Üniversitesi Eski Çağ Dilleri ve Kültür­ leri Bölümü'nden Profesör Sencer Şahin'e gönderilmiş ve incelemesi istenmiştir. Profesör Sencer Şahin'in konuyla ilgili raporunda, yazıtın Anadolu kökenli o l d u ­ ğu, 1987 yılında Johannes Nolle' tarafından Epigraphica AnatoUca isimli dergide yayımlandığı, daha sonra Hasan Malay tarafından yine aynı dergide 1992 yılında y a ­ yımlandığı, Lidya'daki Apollon Aksyros kültü için bilimsel delil olarak gösterildiği ve bu t a n n n m kültünün sadece Batı Anadolu'da antik Saittai kenti civanndaki b u g ü n ­ kü Saraycık çevresinde olduğunun bilindiği ifade edilmiştir. İtalya İnterpolü'nce ele geçirilen yazıt bir kefaret yazıtıdır ve sadece Anado­ l u ' n u n Lidya bölgesine özgüdür (Resim: 49). Yazıtın başında verilen tarihleme (Sul­ la takvimi) sadece Lidya'da görülmektedir. Profesör Sencer Şahin'in raporunda yazıtın çevirisi; "300 yılında (MS 215/6 Y ı ­ lı), Ksandikos ayında, on ikinci günde, Tann'ya karşı işledikleri cürüm nedeniyle: M e lite ve Makedon, Eia'nın ağını ve başka şeylerini çaldılar; bu sebeple Tann tarafın­ dan cezalandmldılar. Anne ve babalan kendi selametleri için Apollon Aksyros'a da­ nıştılar ve adağı şükranla yerine getirdiler" şeklinde verilmektedir. J. Nolle, Epigraphica Anatolica, 1 9 8 7 : 101-110. H. Malay, Epigraphica 112 70 -116. Anatolica, 1 9 9 2 : ., is amı Dönem Eserleri KOPEMHAG ÜAVlü'S SÄMLING KOLEKSİYONU'NDA BULUNAN Ü Ç ESER Cizre Ulu Camii kapı tokmağı, Diyarbakır'dan çalınan bronz sfenks figürini ve Ak­ şehir, Seyyid IVlahmut Hayranı Türbesi'nden çalman sandukanın David's Sämling K o leksiyonu'na ait Louisiana Revy, Kunst Fra Islams Verden (1987) ve Islamic Art, The David Collection (Kopenhag 1990) adlı kataloglarda yayımlanmasından sonra eserle­ rin ülkemize iadesine yönelik ilk girişimler başlatılmıştır. Üç esere ait iade talepleri­ mizle ilgili olarak müze yetkilileri, Danimarka'nın pazar ekonomisi uygulayan bir ü l ­ ke olduğuna işaretle kültürel varlıklann iadesine ilişkin uluslararası sözleşmelere imza atmadıklannı ve David Sämling IVlüzesi'nin özel bir müze olduğunu belirtmişlerdir. Buna rağmen Dışişleri Bakanlığı'ndan 2 Eylül 1996 tarihinde Danimarka ile ü l ­ kemiz arasında 20-21 Haziran 1995 tarihlerinde kültür ve eğitim alanında imzalanan memoranduma dayanılarak, Kopenhag Büyükelçiliğimiz ile müze yetkilileri arasında bir görüşme yapılmasının Danimarka Dışişleri ve Kültür Bakanlıkları nezdinde s a ğ ­ lanması istenmiştir. Büyükelçiliğimizin, M ü z e M ü d ü r ü Dr. Kjeld V o n Eolsach ile 30 Ekim 1996 t a r i ­ hinde yaptığı toplantıda müze müdürü, koleksiyonlannda bulunan üç eserin Avrupa sanat piyasalanndan kendilerine intikal ettiğini bildirmiş ve eserlerin müzeye geliş şekilleri ile ilgili ayrıntılı bilgi verilebileceğini ve iade talebimizin üç eserle sınırlı t u ­ tulup tutulmayacağının belirtilmesini istemiştir. 17 Ocak 1997 tarihinde de söz k o ­ nusu üç eserin müzeye geliş şekillerine ilişkin yazılı başvuru yapılması gerektiği ve iade talepleri ile ilgili müzakerelerde b u aşamada üç eser üzerinde durulmasının d ü ­ şünüldüğü Dışişleri Bakanlığı'na bildirilmiştir. Kopenhag Büyükelçiliğimizce söz konusu eserierin ülkemize iadelerinin değer­ lendirilmesi amacıyla eserierie ilgili dosyaların hazırianarak konuyla ilgili uzmanların David's Sämling M ü z e s i yetkilileri ile görüşmeler yapmak üzere Danimarka'da görev­ lendirilmeleri istenmiştir. M ü z e yetkilileri ile ön görüşme yapmak üzere, eseriere ait dosyalar büyükelçili­ ğimize gönderilmiş ve büyükelçiliğimizce gerekli yazışmalann çevirisi yapılarak m ü ­ ze yetkililerine iletilmiştir. Ancak müze mütevelli heyeti, sergilenecek eserierin alı­ mında yasalara uygun davranmaya azamî özen gösterdiğini belirtmiştir. M ü z e y e t k i ­ lileri ülkemize ait eserierin satın alınma aşamasında iyi niyetli oldukları ve söz k o n u ­ su eserierden Cizre Ulu Camii kapı tokmağının 1973, Seyyid M a h m u t Hayranî T ü r besi'ne ait sandukanın 1976, Diyarbakır Müzesi'nden çalman bronz sfenks figürininin 1978 yılında müze envanterine kaydedildiğini, dolayısıyla eseriere uzun süredir sahip bulunduklannı belirtmişlerdir. 72 üavid's Sämling Müzesi'nde bulunan Anadolu kökenli eserlerin ülkemize iadesi ile ilgili toplantı yapılacağının Kopenhag Büyükelçiliğimizce bildirilmesi üzerine, toplantıya katılmak üzere 8-12 Ekim 2001 tarihlerinde Türk ve İslam Eserieri M ü z e ­ si M ü d ü r ü Dr. Nazan Ölçer ile Anıdar ve Müzeler Genel M ü d ü r i ü ğ ü arkeologu Nur­ han Turan görevlendirilmiştir. 11 Ekim 2001 tarihinde üavid's Samling'in avukatiık bürosunda yapılan t o p l a n ­ tıya Dr. Nazan Ölçer, Cemal Erbay, David's Sämling Yönetim Kurulu Başkanı Eric Hoffmeyer, Yönetim Kurulu üyesi ve kültür danışmanı Peder Mortensen ve avukat­ tan Hjejle, Gersted & Mogensen firmasından Aage Spang-Hanssen katilmışlardır. D i ­ yarbakır'dan çalınan Selçuklu bronz sfenks figürini, Cizre Ulu Camii kapı tokmağı, Seyyid M a h m u t Hayranı sandukası ve Nuruosmaniye Kütüphanesi'nde bulunan Kur'an-ı Kerim'e ait iki sayfa ile ilgili bilgiler ve yayınlardan oluşan dosyalar müze yetkililerine verilmiştir. Toplantida, iade girişiminde b u l u n d u ğ u m u z eserierin tarih sırasına göre yayım­ landıktan yerier, envanter bilgileri, iade taleplerimizi ile ilgili bilgileri içeren bir sunuş yapılarak eserierin ülkemize aidiyeti hakkında bilimsel veriler ortaya konmuştur. İ a ­ de talebinde b u l u n d u ğ u m u z eserierin dışında David's Sämling Koleksiyonu'na 1999 yılında giren, Akkoyunlu Uzun Hasan'a ithaf edilmiş bir metre yüksekliğindeki bir şamdan konusunda yetkililerin dikkati çekilmiştir. 1978 yılında Profesör Ülker Erginsoy'un makalesinde yayımlanan şamdan, A n ­ kara Hacı Bayram Veli Türbesi'ne aittir.' 1994 yılında Sotheby's'te satişa çıkanlan şamdan müzayededen çekilmiştir. Yapılan araştirmalarda Hacı Bayram Veli Türbesi'nde esere ait envanter bilgisi bulunamamış ve herhangi bir belgeye rastianmamıştir. Ancak zamanında vakıf eserieri üzerindeki yazının, eserin aidiyeti konusunda en somut belge sayılacağı belirienmiştir. İkili görüşmeler sonucunda eserin İngiliz yasalanna göre Hacı Bayram Veli Türbesi'ne kaydedildiğine ilişkin kanıt gerektiği belir­ tilmiştir. Söz konusu şamdan müzayededen çekilmiş ve Sotheby's firması tarafından sahibine iade edilmiştir. Yapılan girişimlere rağmen eserin sahibi olan şahıs, şamda­ nı ülkemize iade etmeyi kabul etmemiştir. Söz konusu şamdanın daha sonra David's Sämling tarafından satin alındığı anlaşılmıştir. Toplantida eserierin bize aidiyetinin bilgi ve belgelerie ispat edilmesinin yanı s ı ­ ra bir müze veya koleksiyonun kökeni bilinmeyen çalmti bir eseri almasının ulusla­ rarası ahlaka uygun olmadığı vurgulanmıştir. Aynca Türkiye ile Danimarka arasında imzalanan Kültür İşbiriiği İle İlgili Memorandum'dar\ söz edilmiş ve komite yetkili­ leri bundan haberdar olmadıklannı belirtmişlerdir. Komite Başkanı E. Hoffmeyer, Türk elçilerinin daima koleksiyona davet edildiğini, geçmişte yapılanlan şu ana uygulamanın pek makul olmayacağını, tabii ki uzlaşmaya varmak istediklerini, ancak geçmişten bugüne atianamayacağını, yirmi beş yıldır k o m i ­ te üyeliği yaptiğmı, çalıntı eser satın almak istemediklerini, eserierin alımı söz konusu olduğunda, daima bir tartişma olduğunu ve bazen eserieri almadan geri göndermeyi düşündüklerini, eserierin nasıl geldiğinin önemli olduğunu belirtmiştir. ^ ^ ı ,-, „ . ,, , ^ ' U. Ergınsoy, islam Maden Gelişıvesi, 1978. Sanatının 73 Kültür Bakanlığı Temsilcisi Dr. Ölçer bazı konulan ispat etmeye gerek bile olma­ dığını, her şeyin açık olduğunu, sonradan problem olacağını düşünerek İran k ö k e n ­ li eserleri müzesine satın almak istemediğini, b u n u n bir ahlak kaygısı olduğunu be­ lirtmiştir. Dışişleri Bakanlığımız temsilcisi ise iyi niyetli alıcının gelen eserin kökenini araştırması gerektiğine değinerek, koleksiyonun bu eserleri karmakanşık almadığını, belli bölgelerden gelen eserleri özellikle seçtiğini ifade etmiştir. Koleksiyon yetkililerinin bugüne kadar bu şekilde bilgilendirilmedikleri ve söz k o ­ nusu eserlerin ülkemize aidiyeti ile ilgili önemli belgelerin variiğı hususunda bir fikir­ leri olmadığı toplanti sonunda anlaşılmıştir. Toplanti sonucunda mütevelli heyeti üye­ leri David Koleksiyonu'nun iyi niyetli olduğunu, yeni malzemelerin, tarafımızdan g ü n ­ deme getirilen yeni iddialann araştinlacağını, bizi dinlediklerini ve s unduğ umu z belge­ lerin inceleneceğini belirtmişlerdir. Bakanlığımızca ikili görüşmelere devam edilecektir. SEYYİD A/lAHIVlUT HAYRANİ TÜRBESİ'NE AİT SANDUKA Konya ili, Akşehir ilçesinde bulunan ve Taşınmaz Kültür ve Tabiat Variıklannı Koruma Yüksek K u r u l u ' n u n 15 Kasım 1985 g ü n ve 1569 sayılı karan ile tescil edil­ miş bulunan Seyyid M a h m u t Hayranı Türbesi, Selçuklu dönemine aittir. Türbeye ait, Türk tahta işçiliğinin ve oyma sanatinm en güzel örneklerinden olan sanduka m e zariardan birinin Kopenhag'da David's Sämling Koleksiyonu'nda b u l u n d u ğ u öğrenil­ miştir. Şu anda yerinde sadece, tahta ile yapılmış, dört adet sanduka mezar b u l u n ­ maktadır. A n a d o l u - B a ğ d a t demiryollan Genel M ü d ü r ü H ü g n e n ' i n Konya'da oturan Alman konsolosunun teşviki ile memurianndan Efkaryan isimli bir şahsı kullanarak sandukalan çaldırttiğı ve Almanya'ya götürürken yakalandığı bilinmektedir. Ceviz ağacından yapılmış üç sanduka ve üçgen çatilı tabutiardan ikisi İstanbul Türk ve İ s ­ lam Eserieri Müzesi'ne verilmiş, ancak birisi bulunamamıştir.2 Türk ve İslam Eserieri Müzesi M ü d ü r ü Dr. Nazan Ölçer'in yaptiğı araştirmaya g ö ­ re, Konya Akşehir'de ölen Seyyid M a h m u t Hayranî'nin Türbesi'ndeki üç sanduka ve üç tabuttan birinin çalındığına ait belge, 29 Kanun-u evvel 326 (11 Ocak 1911) t a ­ rihini taşımakta ve tabutiardan birinin dört yıl evvel, yani 1907 yılında çalındığından bahsedilmektedir. Bununla ilgili yazı Konya Evkaf M ü d ü r ü Mehmed Reşad tarafın­ dan M ü z e - i H ü m â y û n Müdüriyeti'ne yazılmıştır. Sandukalar ve tabutiar, bu yazı üze­ rine önce Konya'da Evkaf Müdüriyeti'ne, daha sonra Çinili Köşk'e oradan da Türk ve İslam Eserieri Müzesi'ne getirilmiştir. Halen İstanbul Türk ve İslam Eserieri M ü z e si'nde koruma altinda bulunan sandukalardan birisi (191 envanter numaralı), Seyyid M a h m u t Hayranî'nin kardeşi Necmeddin Ahmed'in ceviz sandukasıdır. Sanduka'nm baş tarafındaki alt ve üst çerçevelerde birer satiriık, ayak tarafında da dört satiriık y a zı bulunmaktadır. Bu sandukanın üstünde tabut kısmı bulunmaktadır. Tabutun baş, 2 i. H. Konyalı, Nasrettin Hoea'nın Şehri Akşehir Tarihi Turistik Kılavuz, 3 i.i H. Konyalı, a.g.e. 1945. 74 1945. sağ, sol yanlannda sülüs yazılar mevcuttur, ayak tarafında sandukayı yapan sanatkâr Meccar Halilzade Rüstem'in imzası bulunmaktadır.^ Mükemmel bir işçilikle yapılmış olan (193 envanter numaralı) sanduka, Seyyid M a h m u t Hayranî'ye ait sandukadır. Sandukanın baş yüzünde, sağ yanında ve sol ya­ nında Selçuklu dönemi sülüsüyle yazılmış yazılar mevcuttur. Bu sandukanın tabut kısmı iyi korunmuş durumdadır. Sandukanın üzerinde yer alan tabutun bütün y ü z ­ lerinde yazılar mevcuttur.^ M ü z e n i n 194 envanter numaralı sandukası, yapılış tarzı ve malzemesi itibarıyla diğer sandukalarla benzer özelliktedir. Boyu 1.98 m., eni 69 cm., yüksekliği 76 cm. dir. Sandukanın baş tarafında, çiçekli kabartma zemin üzerine iki satır yazı, sağ ve sol yüzünde iki satır yazı bulunmaktadır. Ayak tarafında zengin işlemeli zemin üze­ rinde bir yazı vardır. Yazıya göre bu sanduka Seyyid M a h m u t Hayranî'nin oğlu Sey­ yid Ali'ye aittir, ancak ölüm tarihi bulunmamaktadır. Sandukanın üstündeki tabut kısmı yukanda bahsedildiği gibi bulunamamıştır^ (Resim: 50). Söz konusu tabutun David's Sämling koleksiyonunda olduğunu 1990 yılında yayınlanan katalogdan öğrenmiş bulunmaktayız. Katalogda sandukanın, Akşehir'de­ ki Seyyid M a h m u t Hayranı Türbesi'ne ait üç sandukadan biri olduğu, sandukalann 1900 yıllannda kaybolduğu, ikisi ve koleksiyonda bulunan 26/1976 envanter n u m a ­ ralı tabutun alt kısmının Birinci Dünya Savaşı sırasında ortaya çıktığı ve halen Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nde olduğu belirtilmiştir. Koleksiyondaki tabutun, Seyyid M a h m u t Hayranî'nin büyük oğlu Seyyid Ali İbn Muhammed'e ait olduğu ve Seyyid Ali'nin 1340 yıllannda öldüğü, stil olarak birbirine benzeyen üç sandukanın da bu dönemde yapılmış olabileceği ifade edilmiştir. Ahşap tabut üzerinde asma, lotusyapraklarıyla uyumlu bir dekorasyon arasında sülüs yazısıyla yazılmış dinî cümlelere yer verdiği ve cümlelerden birinin "Mezar cennetin bahçesidir" olduğu belirtilmiştir. SELÇUKLU BRONZ SFENKS EİGÜRİNİ Selçuklu emirleri yapılarını tabiatüstü kuvvetlere karşı korumak amacıyla, 0" bozkır kültüründen arta kalan bir alışkanlıkla sanatçılarına sihirli ve tıl­ sımlı olduklanna inandıkları figürler yaptırmışlardır. Bunlar arasında en çok görülen ve tabiatüstü bir yaratık olan kadın başlı sfenks, Türk­ ler arasında ilk devirlerden beri ressam ve heykeltıraşlarca işlenmiş, Pazırık gibi en eski Türk kurganlarından çıkan eserler arasında bu f i ­ gürün örnekleri görülmüştür. Aynca Saka ve Hunlardan sonra bozkır kültüründe gelişen Kırgız sanatında ve Göktürkler, Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklular gibi büyük Türk imparator­ luktan sanatında çok tanınan bir figür olmuştur. Selçuklu sana­ tında sanatkârlann bu figürleri seramik ve maden üzerine işledikleri bilinmektedir.' Diyarbakır Müzesi'nde 23 Aralık 1979 Pazar g ü n ü saat 08.30'da k i m l i ­ ği meçhul silahlı kişiler müzeye girerek bir soygun gerçekleştirmişlerdir. Ça­ lman birçok eser arasında, Mardin'in Zerik ilçesinde Tilbisim köyündeki bir Artuklu mezannda ele geçirilmiş ve Diyarbakır Müzesi'ne getirilerek 627 e n ­ vanter numarasıyla kaydedilmiş bronz sfenks figürini de bulunmaktadır (Re­ sim: 51). Artuklulara ait ve koruyucu özelliği olduğu düşünülen sfenksin yüksekliği yaklaşık 10-13 cm. uzunluğu 10 cm.'dir. Sfenks ay yüzlü, badem gözlü, ince kaşlı, yuvarlak dolgun yanaklı, ufak ağızlı olarak betimlenmiştir, ortadan aynk ve başının iki yanından sarkan uzun örgülü saçlara sahiptir. Ese­ rin başında neyi simgelediği bilinmeyen üç dilimli bir taç bulunmaktadır. Başka bir örneği olmayan ve Selçuklu sanatının karakteristik y ü z 5 1 . Selçuklu Bronz Sfenks Figürini hatlannı taşıyan bu eserin kanatlan iki yandan kulak hizasına kadar yükselerek ejder başı biçiminde, k u y r u ğ u "s" harfi gibi kıvnlarak ağzı açık bir ejder figürü ile sonuçlanır. Söz konusu eserin fonksiyonu bilinmemektedir. Profesör Nejat Diyarbekirli, duruşundan, karnında b u l u n a n bir santim çapındaki yuvarlak bir delikten bu sfenksin daha büyük başka bir eserin üstüne eklenmek üzere yapıldığını ve bir çadmn orta direğinin ucuna koruyucu olarak takıldığını düşünmektedir.2 Profesör Şerare Yetkin, eserin dekoratif amaçlı olarak bir çeşmede kullanılmış olabileceğini fakat mezarlıkta bulunmuş olması nedeniyle kap veya k u t u şeklinde bir buhurdanlığın kapağını süsleyen bir parça olabileceği şeklinde görüş belirtmektedir.^ Profesör Ülker Erginsoy sfenks-ejder kompozisyonunun güneş-ay veya aydınlıkkaranlık sembolü olarak kullanıldığını belirterek, eserin bir çadır tepeliği olabileceği görüşünü ileri sürmüştür.^ ' N. Diyarbekirli, Türk Kültürü, 1968. 2 N. Diyarbekirli, a.g.c. 1968. 3 Ş. Yetkin, Türk Kültürü, 1964. ^ Ü. Erginsoy, İslam Maden Gelişmesi, 1978. 76 Sanatının Bir çadır tepeliği olamayacak kadar küçük olan bu eserin Profesör Yetkin'in be­ lirttiği gibi buhurdanlık kapağı olarak yapıldığı düşünülmektedir. CİZRE ULU CAMİİ KAPİ TOKMAĞI Cizre Uiu Camii kapısmda mevcut bulunan iki adet kapı tokmağmdan birinin Aralık 1969'da çalınması üzerine, 20 Nisan 1974 tarihinde d i ­ ğer kapı tokmağı ve çalman tokmağa ait arslan başı Mar­ din Müzesi'ne teslim edilmiştir. Eserler güvenliğin yeterli olmaması yüzünden 26 Nisan 1976 tarihinde İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi M ü d ü r l ü ğ ü ' n e gönderilmiş ve envantere geçirilmiştir. Cizre ilçesinde, Artukoğullan devrine ait Ulu Camii'nin mihrabı karşısında, arabesk motifli, ma­ denî plaka ve dövme çivilerle kaplanmış ahşap ka­ pı kanatlan üzerinde yer alan kapı tokmaklan yaklaşık 24x28 cm. ebadmdadır (Resim: 52). Başlan sağa ve sola d ö ­ nük, ön ayaklarıyla biri diğerine bağlı iki ejder figürünü ihtiva etmektedir. Ejderierin belinde birer d ü ğ ü m ve kuyruklannda da birer doğan (veya kartal) başı b u ­ lunmaktadır. Her iki ejderin göğüsleri hizasında, kap­ lan başına benzeyen bir hayvan başı bulunmaktadır. E j derier kulaklı olup açık ağızlanyla kanatlannı ısırmaktadır. Asya kültürierinde yer alan ve kökeninin Orta Asya olduğu düşünülen ejder (dragon) m o t i f i . Uzak D o ğ u ' d a Çin, Yakın Doğu'da Sümer sanatına girmiş, Sasani, Hunlar ve Iskitlerde, Orta­ çağ Türk devlerierinde, çeşirii örnekleriyle, uzun ömür, şifa, saadet, b o l ­ luk, bereket, kötü ruhlardan ve düşmanlardan koruyucu bir inanç sembolü o l ­ muştur. On iki hayvanlı Türk takviminde de yer alan ejder motifleri, Türkle­ rin İslamiyet'i kabul etmelerinden sonra da özelliğini kaybetmemiş, doğal ve stilize edilmiş olarak taşa, çiniye, kumaşa, halıya ve başka malzemelere iş­ lenmiş ve süsleme m o t i f i olarak kullanılmıştir. Orta Asya Türk sanatindan Hint ve İran sanatina. Büyük Selçuklular yolu ile de Anadolu Selçuklu sanatina g i ­ 52. Cizre Ulu Camii Kapı Tokmağı ren ejder m o t i f i , Abbasî ve Bizans sanatında da görülmekte, dolayısıyla Türk sana­ tindan İslam ve Hıristiyan sanatina giren unsuriar arasında yer almaktadır.' Selçuklu Sultanı 1. Alaeddin Keykubad, Konya'yı, 1221 yılında geniş bir sur ile çevirmiş ve sur duvariannı aslan, kanatiı melek, fil, gergedan gibi fîgüriü eserierie süslemiştir. Kale kapılan üzerinde de çift başlı kartallar ve ejderier yer almıştir. Şehri kötü ruhlardan korumak ve şehir sakinlerine sağlık ve mutluluk aşılamak inancıyla yerieştirildiği düşünülen bu figürierin benzer örneklerine birçok yerde rastianmakta, kervansaraylar, dâr-üş-şifâ'lar ve türbeler üzerinde de görülmektedir.^ Cizre Ulu Camii kapı tokmaklanndaki ejder figürieri Selçuklu Artukoğlu devrin­ de Selçuklu sanat eserierinde, birer anlam taşıyan hayvan figürieri arasında sık k u l ­ lanılan örneklerdendir.3 1 IVl. Önder, "Selçuklu Ejderi", T.T.O.K. Belleteni, 1966: 2-4. 2 M. Önder, a.g.e. 1966. 3 M. Önder, a.g.e. 1966. NURUOSİVIANİYE KÜTÜPHAINESİ'MDEM ÇALIMAN KUR'AN YAPRAKLARI ÖZEL BİR KOLEKSİYONERE SATILMAK İSTENEN KUR'AN YAPRAĞI Amerika Birleşik Devletleri'nin Houston kentinde yaşayan bir tarihî eser koleksiyoneri olan Abolala Saudavar, Houston Başkonsolosluğumuza 6 Kasım 1990 t a r i h i n ­ de bir mektup göndermiş ve mektupta, kendisine Londralı bir aracı tarafından satın alması için teklif edilen Kur'an-ı Kerim sayfalannın İstanbul Nuruosmaniye K ü t ü p hanesi'nde bulunan el yazması bir Kur'an-ı Kerim'den yırtılarak çalınmış olduğunu ihbar etmiştir. Duyarlı bir koleksiyoner olan Abolala Soudavar tarafından temin edilen f o t o k o ­ piler, İstanbul Nuruosmaniye Kütüphanesi uzmanlarınca incelenmiştir. Yapılan ince­ leme sonucunda, bu yapıtın kütüphaneye (27 envanter numaralı) kayıtlı Kur'an-ı Kerim'e ait sayfalar olduğu saptanmıştır. Uzmanların raporuna göre, Nuruosmaniye Kütüphanesi'nin Devr-i Hamidi Kataloğu'nda (26 ve 27 numaralı) kayıtlı Kur'an ciltleri aynı eserin iki cildi olarak bir ara­ da vasıflandırılmıştır. 26: Mushaf-ı Şerif (IVlin Sureti'l-Bakara İla Sureti'1-Kehf) 27: IVlushaf-ı Şerif (Min Sureti'l Kehf ila Ahiri'I Kur'anil Azim) Her iki cilt ceylan derisi üzerine kûfî hatla Arapça yazılmış, tezhipli, sayfalan a l ­ tın çerçevelidir ve yatay olarak okunmaktadır. Bu eserlerden 26 envanter numaralı olanı kütüphane kayıtlanna göre 1950 t a ­ rihinden önce kayıp olarak görülmektedir. Bu Kur'an-ı Kerim'in Amerika Birieşik Devletleri Baltimore'da bulunan Eisenhower Kütüphanesi'nde olduğu Washington Büyükelçiliğimizce tespit edilmiş, yapılan görüşmeler sonucu 2000 yılında ülkemize iadesi sağlanmıştır. 27 envanter numaralı olan Kur'an-ı Kerim'in incelenmesi sonucunda toplam a l t ­ mış iki yaprağının eksik olduğu anlaşılmıştır. Yapılan araştırmalardan kayıp sayfalar­ dan bir tanesinin 1976'da Londra'da sergilendiği. Martin Lingse tarafından hazırianan ve Worid o f İslam Festival Trust tarafından yayınlanan, The Quranic Art of Cal­ ligraphy and Illumination adlı katalogda üç numarada yer aldığı tespit edilmiştir. İNGİLTERE'DE SOTHEBY'S'İN ELİNDE BULUNAN KUR'AN YAPRAKLARI 11 Ekim 1991 tarihinde Sotheby's tarafından Londra'da düzenlenecek olan b i r müzayedede söz konusu kitabın bir yaprağının satışa çıkacağı Süleymaniye K ü t ü p ­ hanesi M ü d ü r i ü ğ ü ' n e telefonla ihbar edilmiştir. İhbar, ceylan derisi Kur'anlar ü z e ­ rine yaptiğı araştirmalaria tanınan ve Kültür B a k a n l ı ğ ı ' n m izniyle söz konusu Kur'an üzerinde de incelemeler yapmış olan Fransız araştirmacı François Déroche tarafından yapılmıştır. 78 Kayıp olan Kur'an yapraklarından birinin satışa çıkacağı müzayedenin katalogu temin edilerek eser, katalog sayfasında tespit edilmiş ve Dışişleri Bakanlığı aracılığıy­ la satışı durdurulmuştur. Eserimize ait sayfaların bulunabilmesi amacıyla yurtiçinde ve yurtdışında gerekli duyurular yapılmış ve Interpol Bülteni'nde yayınlanması sağ­ lanmıştır. Londra Büyükelçiğilimizden alman bilgiye göre, Sotheby's yetkilileri söz konusu sayfanın Nuruosmaniye Kütüphanesi'nde bulunan bir Kur'an'm parçasını teşkil e t t i ­ ğini kabul etmişler, ancak bununla beraber konu açıklığa kavuşana kadar koleksiyonlannda muhafaza etmek istediklerini ifade etmişlerdir. DANİMARKA DAVID'S KOLEKSİYONU'NDA BULUNAN KUR'AN YAPRAKLARI Kopenhag Ulusal IVlüzesi'nin 1996 yılında gerçekleştirdiği İslam Sergisi'nin, Sul­ tan Shall and Great Mughal: The History and Culture of the Islamic World adlı katalogunun y ü z kırk birinci sayfasında David's Koleksiyonu'na ait olduğu belirienen iki Kur'an-ı Kerim yaprağının fotoğrafı yayınlanmıştır. Söz konusu yaprakların N u r u ­ osmaniye Kütüphanesi koleksiyonunda 27 numarayla kayıtlı Kur'an-ı Kerim'e ait o l ­ duğu saptanmıştır (Resim: 53). İki adet yaprağın iadesi konusu David's Koleksiyonu'ndaki eserierin iadesine ilişkin görüşmelerde gündeme getirilmektedir. NEW YORK METROPOLITAN MÜZESİ'NDE BULUNAN KUR'AN YAPRAKLARI Söz konusu Kur'an-ı Kerim'e ait iki yaprağın New York IVletropolitan Müzesi'nin İslam Eserieri B ö l ü m ü ' n d e sergilendiği 8 Şubat 1997 tarihinde New York Başkonso­ losluğumuzca tespit edilmiştir. Söz konusu Kur'an yapraklannm ülkemize iadesinin sağlanabilmesi için anılan müze yetkilileri ile ikili görüşmelerin başlatilması hususun­ daki görüşümüz Dışişleri Bakanlığı'na bildirilmiştir. İNGİLTEREDE OLİVER HOARE VE KHALİLİ KOLEKSİYONU'NDA BULUNAN KUR'AN YAPRAKLARI İçişleri Bakanlığı İnterpol Daire Başkanlığı tarafından Amerika Birieşik Devletieri İnterpolü aracılığı ile bir araştirma yapılmış, bu araştirma sonucunda, Metropolitan Müzesi'nde sergilenen yapraklann sahibi olan şahsın, bu yaprakları Londra'da İslamî eser saticilığı yapan Oliver Hoare isimli şahıstan satin aldığı ve adı geçen saticıda ay­ nı Kur'an'm yapraklarından daha pek çok adet olduğu tespit edilmiştir. New York'ta Metropolitan Müzesi ve Londra'da Oliver Uoare isimli şahısta b u l u ­ nan Kur'an yapraklarımızın iadesi için gerekli diplomatik girişimlerde bulunulması Dışişleri Bakanlığı'ndan "Ceza İşlerinde Adlî Yardımlaşma Avrupa Sözleşmesi" çerçe­ vesinde, bir istinabe talebinin hazırianması da Adalet Bakanlığı'ndan istenmiştir. 1999 yılında Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla Kültür Bakanlığı'na intikal eden b i l ­ gilerden; söz konusu Kur'an-ı Kerim'in beş yaprağının Londra'da bulunan Khalili Koleksiyonu'nda olduğu anlaşılmış ve yapraklardan biri koleksiyonun katalogunda tes- Sa 53. Nuruosmaniye Kütüphanesi'nden Çalman Kur'an Yaprağı pit edilmiştir. Söz ]<onusu l<ole]<siyonun satıibi David Nasser Khalili isimli şahsm Amerika Birleşik Devletleri'nin çeşitli kentlerinde açacağı sergi ile ilgili olarak, kolek­ siyon yetkililerinin Amerika'daki temsilciliklerimizle irtibata geçmiş olması dolayısıy­ la Dışişleri Bakanlığı'ndan söz konusu yaprakların iadesi için girişimde bulunulması istenmiştir. Halen görüşmeler sürmektedir. Kur'an yapraklanmızın bulunabilmesi amacıyla yapılan çalışmalara ilişkin geli­ nen son aşamada söz konusu yapraklann, bir adedinin 1991 yılında Londra'da Sot­ heby's Müzayede Evi tarafından satışa çıkanidığı tespit edilmiş ve satışı durdurul­ muştur. İki tanesinin Danimarka'da David's Koleksiyonu'nda olduğu saptanmıştır. Bu konu aynı müzede bulunan eserlerimizin iadesi konusu ile birlikte değerlendirilmek­ tedir. İki yaprak, New York Metropolitan Müzesi'nde sergilenmiştir. M ü z e yetkilileri­ nin sergiden sonra İsviçre'ye gönderildiğini ifade etmesi üzerine İsviçre makamlanna istinabe talebi dosyası sunulmuştur. İslamî eserier alıp satan Oliver Hoare isimli şahısta bulunan çok sayıda Kur'an yaprağının iadesi ile ilgili istinabe talebi dosyası İngiliz makamlanna sunulmuştur. İngiltere'de ikamet etmekte olan David Nasser Khalili isimli şahsa ait Khalili Ko­ leksiyonu'nda aynı Kur'an-ı Kerim'e ait beş yaprağın daha olduğu saptanmıştır. Ko­ leksiyon yetkilileri ile iade konusunda görüşmeler devam etmektedir. S o n u ç olarak, halen dünyanın çeşitli müze ve koleksiyonculanna dağılmış d u ­ rumda olan MS 9. yüzyıla ait son derece değerii Kur'an sayfalannm ülkemize iade­ sinin sağlanması ve eksik olan Kur'an-ı Kerim'in tamamlaması için gerekli girişimler sürdürülmekte olup bu çalışmalann devamı sağlanacaktır. KOMYA BEYHEKİlVI CAİVIİİ IVlİHRABl Konya ili, Selçuklu ilçesi, Beyhekim mahallesindeki 13. yüzyıla tarihlenen Beyhekim Camii'nin çini mozaikli mihrabı, 1907 yılında Dr. J. H. Loytved tarafından y a ­ sadışı yollarla yurtdışına götürülmüştür. 1900'lü yılların başında konsolos olarak Konya'ya atanan ve Selçuklu sanatını iyi bilen Alman bilgini Loytved'in Konia, Inschriften der Seldschukischen Bauen (Konya Selçuklu Eserlerinin Kitabeleri) adlı bir kitabı 1907 yılında Berlin'de basılmıştır. Loytved Konya'daki görevi sırasında Beyhekim Camii'nin çini mozaik mihrabı üzerine de incelemeler yapmış ve Konya'daki pek çok Selçuklu eserinin yanı sıra m i h ­ rabı da parçalar halinde sökerek yasadışı yollarla Berlin'e nakletmiştir. 3x2 m. b o y u t ­ larındaki eser, on yıl süren restorasyon çalışmalan sonunda Pergamon Museum'un İslam Eserleri B ö l ü m ü ' n d e sergilenmeye hazır hale getirilmiştir. Beyhekim mahallesi m u h t a n n m başkanlığında mahalle sakinleri 18 Mart 1991 tarihinde yazdıklan dilekçe ile eserlerinin ait oldukları yere iade edilmesi amacıyla Bakanlığımızdan istekte bulunmuşlardır. Konuya ilişkin bilgi ve belgelerin toplanma­ sından sonra 1991 yılında eserin ülkemize iadesi amacıyla Dışişleri Bakanlığı'ndan gerekli girişimlerin başlatılması istenmiştir. 23 Kasım 1991 tarihinde Dışişleri Bakan­ lığı kanalıyla Federal Almanya Dışişleri'ne muhtıra verildiği öğrenilmiş, sonucun b i l ­ dirilmesi istenmiştir. Bir sonuç alınamaması üzerine 1996 yılında Alman heyeti ülke­ mize davet edilmiş, ancak söz konusu davete bir cevap alınamamıştır. Dışişleri Bakanlığı kanalıyla yetkili bir Alman heyetinin ülkemize daveti yinelenmiş­ tir. Ancak Almanya'da bulunan eserlerimizin iadeleri amacıyla yapılan ikili görüşmeler­ de hukukî zeminde anlaşmaya vanlmasmm zor olduğu, konunun siyasî boyutlannın da göz önüne alınması gerektiği ve Alman tarafının anılan toplantılara süreklilik kazan­ dırmak istemedikleri, hukukî platformda kendilerini haklı gördükleri anlaşılmıştır. Alman tarafının Almanya'da bulunan eserierimizin iadesi ile ilgili konuya o l u m ­ lu bakmadığı, toplantı önerilerini kabul etmeye yanaşmadığı öğrenilmiştir. Konunun 1998 yılı sonbaharında yapılacak DNESCO Kültürel Variıklarm İadesi Komitesi'nin 10. D ö n e m Toplantisı'nda, Boğazköy Sfenksi'nin yanı sıra gündeme getirilmesi öne­ rilmiştir. Ancak Almanya, 1970 UNESCO sözleşmesini onaylamamış olması nedeniy­ le elindeki hiçbir eserimizi iade etmekle yükümlü olmadığını düşünmektedir. Ayrıca UNESCO'nun ülkeler üzerinde etkili bir yaptinm gücü bulunmamaktadır. Almanya'da bulunan kültürel variıklanmızm iadeleriyle ilgili olarak konunun h u ­ kuksal ve siyasal yönlerinin ele alınarak bir politika oluşturulması gerekmektedir. MİHRABIN ÖZELLİKLERİ Alâaddin Tepesi'nin batismdaki mahallede bulunan Beyhekim Camii, 13. yüzyıl Selçuklu dönemine aittir. Yapı üzerinde herhangi bir kitabe bulunmamakla biriikte, camiye adını veren Selçukluların ve Türklerin en büyük hekimlerinden birisi olan Beyhekim'in Hz. M e v l â n â ' n m sevdiği insanlardan biri ve onun vefatina kadar d o k - torluğunu yapmış olan Nahçıvanlı tabib Ekmelüddin olduğu söylenmektedir. M e v l â n â ' n m kendisine yazdığı mektuplan bulunmaktadır. Caminin cephesi kırmızımtırak iri ve kesme taşlarla yapılmıştır. Kapı söveleri ile kapının sağında ve solundaki pen­ cere çerçeveleri mermerdir. Caminin iç kapısı ile sağdaki türbe ve soldaki oda kapılannın yanlan bahann renklerini canlandıran Selçuklu çinileri ile süslü iken, b u g ü n çoğu dökülmüştür. Sağdaki ve soldaki duvarlann yukansında eskiden bu kısımlan ör­ ten kubbelerin dayanak noktalan olan kısımda Selçuklu çini ve tuğla işçiliğinin na­ dir örnekleri yer almaktadır. Caminin ahşap işlemeli pencere ve kapı kanatlanndan bir kısmı b u g ü n , Konya Müzesi'nde korunmaktadır. Odalardan birinde camiyi yaptı­ ranın mezan bulunmaktadır. Mabet gibi, türbenin ve sandukanın da hiçbir yerinde yapıldığı tarihi, yaptıranın adını ve ölüm yılını gösteren bir kitabe bulunamamıştır. Mabedin ön kısmında bulunan tonoz kubbe ve kısa minare zelzelede yıkılmış ve ü s ­ tü kara damla örtülmüştür. Asıl yapı tek kubbeli olup çinicilik ve tuğla işçiliğinin en güzel örneklerinden biri olan mihrap kısmı boş olarak durmaktadır.' Selçuklu Devri mihraplannm en güzel örneklerinden biri olan ve Pergamon M u seum'da sergilenen bu mihrabın dışında firuze zemin üzerine koyu mor renkte lotus ve palmerierden bir bordur, onun üstünde de mor renkte iki düz çini arasında aynı renkte çinilerden kesilmiş palmet dolgulu bir bordur bulunmaktadır (Resim: 54). B u n ­ dan sonra mor çinilerden, k u f i yazı ile Bakara Suresi'nden Ayet-ül Kürsî yazılmıştır. Çini mihrabın söveleri ve almlığındaki âyederin (Tövbe suresi, âyet 18, Bakara Suresi, âyet 255, Ankebut Suresi, âyet 45) ve mihrap nişinde de bir hadisin yazılı olduğu belirrilmektedir.2 Ancak mihrap restore edilirken bazı kelimelerin ve harflerin yanlış yere k o n m u ş olduğu bilinmektedir. Mihrabın köşe dolgulannda birer madalyondan çıkan, firuze zemin üzerine mor renkte, çinilerden kıvnk dallar ve palmederie gelişen bitkisel bir kompozisyon yerieştirilmiştir. Madalyonlann tam ortasında, firuze renkli, sekiz köşe­ li, birer yıldız şeklinde, iri kabartmalar bulunmaktadır. Mihrap nişinin içindeki m u karnaslann her biri küçük, geometrik şekillerin yan yana alçı içine kakılmasıyla çe­ şitli şekillerde doldurulmuştur. Mihrap nişinin iki tarafında köşe sütunlan vardır. Ka­ ide ve başlıklardaki geometrik yıldız geçmeleri, mozaik tekniğiyle yerieştirilmiş s ü tunlann üzeri firuze ve mor çinilerie dilimli bir şekilde kaplanmıştır. Mihrap nişinin içi çini üzerine firuze ve mor şeritlerden oluşan girift bir geometrik ağ örgüsü ile kaplanmıştır. Buna çok benzeyen geometrik bir geçme örgüsü Konya Aksaray Sultan Han'ın iç portalinde taş üstüne bulunmaktadır.^ ' i. H. Konyalı, Abideleri ne Kitabeleri Konya Tarihi, 1964: 333. 2 M. Önder, Mevlana Şehri Konya, 139. 54. Konya Beyhekim Camii Mihrabı ile 1962: 3 Ş. Yetkin, Anadolu'da Türk Çini Sanalının Gelişmesi, 1972: 105-106. 85 HACİ İBRAHİIVI VELİ TÜRBESİ SAMDUKASI Konya Akşehir ilçesi, Alanyurt (Maruf) köyü. M ü l h a k Hacı İbrahim Veli T ü r - besi'ne ait sandukalardan birinin Almanya'ya kaçmldığı vakıf mütevellisi Erkök A v cıoğlu'nun 3 Şubat 1995 tarihli dilekçesi ile bildirilmiştir. Sandukanın dönemin Alman Konsolosu tarafından 1905 yıllannda yurtdışına kaçmlarak Berlin'deki müzelerin birinde korunduğu İbrahim Hakkı Konyalı'nın Nasreddin Hoca'mn Şehri Akşehir adlı eserinde bahsedilmektedir. 1995 yılında Dışişleri Bakanlığı'ndan eserin hangi müzede olduğunun araştmlması istenmiş ve Berlin Başkonsolosluğumuzca Prusya Kültür Varlıklan Vakfı'nda y a ­ pılan araştırmada, sandukanın Berlin D o ğ u Asya ve İslam Sanatlan Müzesi'nde o l ­ duğu, 1906 yılında deniz yoluyla İstanbul'dan getirilen eserler arasında b u l u n d u ğ u , kimliği bilinmeyen bir şahıs tarafından müzeye hediye edildiği ve çeşitli aralıklarla eski D o ğ u Berlin'de sergilendiği anlaşılmıştır. Başbakanlık Devlet Arşivleri, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı'nca yapılan incele­ mede konu ile ilgili bir kayda rastlanmadığı bildirilmiştir. Berlin'deki sandukaya ait fotoğraflann. Hacı İbrahim Veli Türbesi'ne ait sandu­ ka olup olmadığı hususunda Akşehir Müzesi ve Vakıflar Genel M ü d ü r l ü ğ ü uzmanlannca yapılan incelemede Berlin'de bulunan sandukanın Akşehir, Hacı İbrahim Veli 55. Hacı İbrahim Veli Türbesi Sandukası 86 Türbesi'ne ait olduğu anlaşılmıştır. Bunun üzerine, 1996 -1997 yıllannda söz k o n u ­ su sandukanın ülkemize iadesi için gerekli girişimlerde bulunulması Dışişleri Bakan­ lığımızdan istenmiştir. Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla 1997 yılında sanduka hakkında Bonn Büyükelçili­ ğimizce 30 Temmuz 1996 tarihinde Federal Dışişleri Bakanlığı nezdinde girişim ya­ pılarak sandukanın iadesinin talep edildiği öğrenilmiştir. Hacı İbrahim Veli Türbesi, Alanyurt köyünde etrafı duvarla çevrili bir avlunun or­ tasında bulunmaktadır. D ü z g ü n kesme taşlardan yapılan türbenin üst örtüsü Türk üçgenleriyle geçişi sağlayan kubbe ile örtülüdür. Türbenin iç kısmının yüzeyi sıva ile kaplıdır. Doğuya açılan stalaktitli taç kapısının üstünde sülüsle yazılmış kitabesi b u ­ lunmaktadır. Kitabeye göre türbe Hicrî 771, Milâdî 1360 tarihinde vakfiyesinin t a n ­ ziminden beş.sene önce Hacı İbrahim'in emriyle yapılmıştır. Türbenin güney, kuzey ve batısında birer penceresi vardır. Çift kanatlı kapısı, ah­ şap işçiliğinin güzel bir örneğidir. Kapının sağ ve sol kanadında, 'Allah bütün kapı­ lan açar' yazılıdır. Türbede üç yatır bulunmaktadır. Bunlardan ağaç oymacılığı açısından bir sanat eseri olan Hacı İbrahim Veli'ye ait sanduka. Alman Konsolosu t a ­ rafından Savaş K ö y ü ' n d e n (Bremen) iki kişiye çaldırtılmıştır. Eserin dönemin Anadolu-Bağdat Demiryollan Genel M ü d ü r ü ' n ü n yardımlarıyla 1905 yılında Almanya'ya kaçmldığı bilinmektedir. Türbede halen kitabesiz ve sade ahşaptan yapılmış iki sanduka bulunmaktadır. Türbede mevcut bulunan sandukalann yapıya ait olmadığı, orijinalleri çalındıktan sonra bunlann türbeye konduğu b i ­ linmektedir' (Resim: 55). 2. DAVA V E GÖRÜŞMELER Y O L U Y L A İADESİ SAĞLAMAN ESERLERİMİZ Arkeo < Eser er BROMZ MEYKEL Amerika Birieşik D evi eti eri'n d e ülkemizi temsil eden avukatlanmızdan 27 Nisan 1998 tarihinde alman bir yazıda, İngiliz makamlannca bronz bir Dionysos Heykeli'nin ele geçirildiği ve bunun büyük bir olasılıkla ülkemizden kaçınlmış olduğu b e ­ lirtilmektedir. Yapılan araştırma sonucunda, söz konusu heykelin Antalya Elmalı'dan kaçınlan ve Amerika'dan dava yoluyla iadelerini sağladığımız Elmalı Sikkeleri'nin yurtdışına pazarlanması olayında adı geçen ve uyuşturucu kaçakçılığı suçundan d o ­ layı İngiltere'de t u t u k l u bulunan Edip Telli'nin kontrolünde bulunduğu İçişleri Ba­ kanlığı tarafından bildirilmiştir. Telli davasında görevli resmi memur İngiltere Yüksek Mahkemesi'nce İsviçre'de yakalanan heykeli almakla görevlendirilmiş, İsviçre makamlannm heykeli, çalındığı ülkeye iade edilmesi şartı ile, görevli şahsa teslim ettiği öğrenilmiştir. Edip Telli'nin bir yakınının İngiltere Metropolitan Polis Servisi tarafından alınan ifadesinde, 1993 yılında Türkiye'de satışa çıkanlan bu heykeli Edip Telli ve arkadaşlannm ortaklaşa satın aldığı öğrenilmiştir. Anadolu Medeniyetleri, Antalya, İzmir ve Efes M ü z e Müdüriüklerinin raporiannda söz konusu eserin büyük bir olasılıkla Anadolu kökenli olduğu ve kaçak kazıda bulunup, ülkemizden yurtdışına kaçmldığı görüşüne yer verilmiştir. İçişleri, Dışişleri ve Adalet Bakanlıklanmızdan heykelin iadesi için gerekli girişimlerde bulunulması is­ tenmiştir. İngiliz polisince hazırianan ifade tutanaklannda adı geçen ve ülkemizde çok sa­ yıda eski eser kaçakçılığına adlan kansan şahıslann suç dökümleri İçişleri Bakanlığı'ndan alınarak Londra Büyükelçiliğimize gönderilmiştir. Yine aynı şahıslann heyke­ li yurtdışına çıkarmalan ile ilgili olarak. Adalet Bakanlığımızca Kadıköy Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulmuş, gerekli yasal soruşturma başlatilmış ve eserin ülkemize iadesi ile ilgili olarak Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nın istinabe talebi 21 Ocak 2000 tarihinde ilgili ülke makamlanna gönderilmiştir. Sara Elizabeth Dayman isimli İngiliz vatandaşının söz konusu bronz heykel ü z e ­ rinde hak iddia ettiği, avukatından alman bilgiye göre S. E. Dayman'm heykelin t a ­ sarruf yetkisinin Nevzat Telliağaoğlu ile arasındaki borç ilişkisi çerçevesinde kendisi­ ne devredilmesi amacıyla mahkemeye başvurduğu ve Scotiand Yard Örgütlü Suçlar Sanat ve Antika Birimi yetkilisinin ise Dayman'm açtiğı davaya ülkemizin bir İngiliz avukat aracılığıyla katilmasmm yararii olacağı Londra Büyükelçiliğimiz tarafından bildirilmiştir. 90 Söz konusu heykelin ülkemize iadesi açısmdan oldukça önemli olan duruşmada, Büyükelçiliğimizce önerilen Lane and Partners avukatlık şirketinden Sophie Pyree'nin ülkemizi t e m ­ sil etmesi uygun görülmüş ve davada delil olarak ileri sürülecek bilgi ve belgeler gönderilmişrir. British Museum'da korunan söz konusu heykelin mülkiyet davası ile ilgili son duruşma 16 Ekim 2002 tarihinde yapılmış ve mahkeme taraflar arasında vanlan uzlaşma çerçevesinde heykelin ülkemize iade­ sine karar vermiştir. Londra Anadolu Medeniyetleri Büyükelçiliği'mizden, Müzesi Müdüriüğü'ne ulaşmasına kadar geçecik süre için Başak Sigorta tarafından nakliyat sigortası teminatı verilen heykel, 23 Kasım 2002 tarihinde Londra Büyükelçiliğimizden, tes­ lim alınarak aynı gün ülkemize getirilmiştir. Bronz heykel Anadolu Medeniyerieri Müzesi'nde koruma altına alınmıştır. HEYKELİM ÖZELLİKLERİ Söz konusu heykelin. Burdur ili, Gölhisar ilçesine bağlı İbecik köyünde bulunan antik Boubon kenrine ait heykelle­ re benzediği tespit edilmiştir. Söz konusu heykellerin bazılan n m yurtdışına kaçmldığı bilinmektedir. Heykelin ülkemize aidiyeti ile ilgili bilimsel rapor hazır­ lanması amacıyla Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nden Profesör Cevdet Bayburriuoğlu ve Profesör Coşkun Özgünel, Selçuk Llniversitesi'nden Profesör Ramazan Özgan, Akdeniz Üniversitesi'nden Profesör Fahri İşık ile İstanbul Llniversite­ si'nden Profesör Haluk Abbasoğlu'ndan oluşan bir komisyon k u ­ rulmuş ve yapılan inceleme sonucunda eserin büyük bir olasılık­ la Anadolu kökenli olabileceği sonucuna vanimıştır. Profesör Coşkun Özgünel'e göre ayakta, çıplak olarak b e t i m ­ lenmiş ve sağ kolu kınk olan erkek heykelinin başı üzerinde taşı­ dığı ü z ü m salkımlannı içeren saç bandı ile karakterize edilmesine Dionysos ikonografisinde rastiandığı, Tann'nın idealize edilmiş v ü ­ cudunun ağıriığmı sağ bacağın taşıdığı, sol bacağın geriye doğru * kilmiş ve ayağın tümüyle zemine basması bakımından eserin PolykL itos'un Diskophoros adlı eserine yakınlık gösterdiği, sağ bacak t a ­ şıyıcı olmakla biriikte vücut ağıriığmın bir kısmının sol bacağa aktaniması nedeniyle Polykleitos'un diğer bazı eserierindeki g i ­ bi güçlü olmadığı, v ü c u d u n sağ tarafa, dışa doğru itilmesinin de Polykleitos'un eserierinde güçlü bir biçimde hissedilmediği ve heykelin kontraposttaki daha yumuşak eğilim ve vücudun şekillendi rilişi bakımından daha erken Roma dönemindeki kopyası olan IVliletopolis Apollon'u ile kıyaslanabileceği belirtilmiştir (Resim: 56-57). Profesör Özgünel, bronz Dionysos Heykeli'ne cepheden bakıldı­ ğında, gırtlak çukurundan başlayarak hançer kemiğinin ucundaki ü ç genimsi alana kadar devam eden orta çizginin hafif bir kesintiye uğra­ dıktan sonra bu alanı geçip göbek çukuruna kadar devam ettiğini, g ö v ­ deyi üst bölümünde boylamasına ikiye bölen orta çizginin (aiba linea) Polykleitos'un eserlerindeki kadar keskin olmadığını, bu bakımdan Boubon Sebasteion'undan çıkarılmış Valerianus torsosu ile kıyaslanabileceği ve genel de­ tay özelliklerinin Boubon eserleriyle benzerlik gösterdiğini, stilistik açıdan MS 2. yüzyılın ikinci yarısına ait olan bronz Dionysos Heykelinin b u l u n t u yerinin güney, güneybatı Anadolu bölgelerinde, Boubon, Kibyra, Kremna gibi kentlerde ya da bu kentlerin territoriumhn içinde olabileceğini ifade etmektedir. Eserin fotoğraflannda heykel kaidesi gibi görünen dairesel platform üzerinde herhangi bir yazı görülmediği, şayet varsa Perge, Side, Boubon g i ­ bi Pamphylia, Pisidia ve Kibyratis bölgeleri buluntularına benzediği, MS 2. yüzyılın ikinci yansına tarihlenen ve Dionysos'a ait olan heykelin ölçüleri mevcut olmadığından nerede bulunmuş olabileceğini belirtmenin hayli g ü ç olduğu, ancak normal boyutlarda ise b u l u n t u yerlerinin Boubon, Kibyra, Kremna antik kentleri olabileceği Profesör Cevdet Bayburtluoğlu tara­ fından tespit edilmiştir. Profesör Haluk Abbasoğlu, heykelin fotoğrafından bazı detaylar saptanamadığı için, eserin genel havası itibarıyla Erken Hellenistik orijinaline dayanan bir eser olarak değerlendirilebileceğini. Erken Roma İmparatorluk Dönemi'ne tarihlenen heykellerle de benzerliklerin mevcut olduğunu, Anadolu'da Pamphylia, Pisidia, Lykia bölgelerinde, Boubon, Kremna ve Kibyra kentlerinde bu tip bronz heykellere rastlandığını belirt­ miştir. 57. Bronz Heykel Tanrı ü i o n y s o s ' u betimleyen bronz heykeldeki saç modelinin eklektik-klasik özellikler içerdiği, bu nedenle Geç Helenistik-Erken Roma Dönemi ürünü olabilece­ ği, aynı dönemlere ait benzer eserlerin Adana, İzmir, Bodrum ve Samsun müzelerin­ de olması nedeniyle Anadolu'dan gitmesi olasılığının büyük olduğu Profesör Fahri İşık tarafından belirtilmiştir. Profesör Ramazan Özgan ise fotoğraflardan anlaşıldığı kadarıyla normal insan boyutlannın altında olduğunu düşünerek, başındaki üzüm salkımlan motiflerinden dolayı Dionysos Heykeli'nin duruş biçimi ve yumuşak hatlardan oluşan gövdesinin IVIÖ 4. yüzyıl stilini anımsattığını, yüzdeki ifade şekli, yüz biçimi ile saç buklelerinin IVIÖ 5. yüzyıl, ciddi stil yontulannı anımsattığını, heykelin M Ö 5. ve 4. yüzyıl özel­ liklerini içererek yapılmış olmasının bronz heykelin pasticcio olarak değerlendirilme­ si gerektiğini ifade etmiştir. Gövde yapısına tezat görünen yüzdeki arkaik gülümse­ me ve hareketsiz yanaklar ve özellikle de şakaklardaki üst üste fakat düz olarak t a ­ ranmış olan saç tellerinin erken ciddi stil döneminin bir özelliği olduğunu belirtmiş­ tir. Profesör Özgan, Bursa Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmekte olan ve antik M i l e t o polis'te bulunmuş ve R. Stuperich' tarafından (Asla M i n ö r Studien 1, 1990. 111 v.d. lev.11) arkeoloji dünyasına tanıtılmış olan bronz heykelin Londra'daki heykel ile ge­ rek ölçü gerek stil-zamanlama, gerekse vücut yapısı, duruşu ve saç stili açılarından benzeriik gösterdiğini, M Ö 4. yüzyıl gövde stiliyle M Ö 5. yüzyıl özelliklerini içeren başın en iyi biçimde kombine edilerek birer "pasticcio" yapıti kazanılmış olduğunu, Miletopolis yontusunun başındaki ciddi stil dönemini anımsatan alın ve şakaklarda­ ki saç stilizasyonunun her iki yapıtın aynı atölyeden çıkmış olabileceğini gösterdiği­ ni belirtmiştir. LİÜYA HAZİMESİ Uşak ve çevresinde 1960-1965 ve 1968 yıllannda yapılan kaçak kazılar sonucu Lidya tümülüsleri soyulmuş, köylülerin yaptıklan b u yağma kazılan hem mezar odalannın, hem de bazı b u l u n t u l a n n tahribine neden olmuş, pek çok eser kaçakçılann eline geçmiştir. Bu eserler, İzmir'de 'Ali Baba' ismiyle tanınan Ali Bayırlar tarafından yurtdışına kaçmlmıştır. 1965-66 yıllannda Amerika'ya getirilen eserler J. Klejman tarafından M e t r o p o ­ litan Müzesi'ne satılmıştır. Uşak İkiztepe'de köylülerin kaçak kazılar yaptığı ihban üzerine Eski Eserler ve Müzeler Genel M ü d ü r l ü ğ ü Kazılar Şubesi M ü d ü r ü Burhan Tezcan ve Kazılar Şubesi arkeologu M . Aykut Özet, kaçak kazı yapılan yeri incele­ mişler ve ele geçirilen eserleri mahkemeden alarak Ankara'ya getirmişler ve bilimsel kazıyı başlatmışlardır.' Kaçak kazılar sonucunda bulunmuş eserler arasında, g ü m ü ş oinochoe (sürahi), phiale (tas), kyathos (kepçe), süzgeçli kap, bir buhurdan ile bronz bir kap ve tripot bulunmaktadır. Aynca yeşim taşı tabak, lüle taşı ve dolamit Piksis (küçük kutu) ile kapağı ve pişmiş toprak at ve savaşçı başlı aryballoslar ele geçiril­ miştir. Bütün bu buluntular M Ö 465-425 dönemine tarihlenmişrir (Resim: 58). 58. Uşak Güre'de (İkiztepe) Ele Geçirilen Eserler 94 1970 yılında Boston Globe gazetesi yazarlarından Robert Taylor ve Boston Müzesi yetkililerinden Profesör Emily Vermeule aracılığıyla Uşak ve çevresindeki tümülüslerden çalman iki yüz on dokuz parça ese­ rin 1966-67 ve 68 yıllarında Metropolitan Museum o f Art .^te^,^, tarafından satın alındığı öğrenilmiştir. Metropolitan Museum'un sekiz parçalık bir koleksiyonu sergiye çıkarması üzerine ABD'ye davet edilen müzecilerden biri olan Burhan Tezcan müzeden fotoğraf ve bilgi talebinde bulunmuştur. 1984 y ı ­ lında Metropolitan Museum o f Art tarafından yayınlanan A Greek and Roman Treasury adlı yayında yer alan eserierin Lidya kökenli olduğu, hatta İkiztepe'de bulunan eserlerie aynı analojiyi gösterdikleri saptanmıştır.^ B u n u n üzerine. Bakanlığımız, Metropolitan Muse­ u m o f Art'a yazılı başvuruda bulunmuş ve eserierin i a ­ desini talep etmiştir. Metropolitan Müzesi'nin olumsuz tavnnı sürdürmesi nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti adına resmen dava açılması yoluna gidilmiş ve 1987 yılında Ba­ kanlık davayı resmen başlatmıştir. 27 Ocak 1989 tarihinde taraflardan istenen görüş belge­ leri ve Profesör Machteld J. Mellink, Profesör C. H. Greenewalt, Profesör Güven Bakır, Burhan Tezcan ve Kâzım Akbıyıkoğlu'nun eserierin Anadolu'dan gittiğine dair raporian mahkemeye sunulmuş­ tur. 1990 yılında l\lew York Federal Mahkemesi'nin kararıyla M e t ­ ropolitan Museum o f Art depoları Bakanlığımızca seçilen bilim h e ­ yetine açılmış, Lidya eserieri uzmanlarımız tarafından incelenmiş ve h a zırianan rapor mahkemeye sunulmuştur. 1990 Temmuz ayında New York Federal Mahkemesi'nce "ara karar" almmıştir. Ara kararda Metropolitan Museum'un zaman aşımı iddiası reddedilmiş, dava konusu eserieri uzun yıllar depolannda saklı tutan 59a. Toptepe Tümülüsü'nde Bulunmuş Kouros Kulplu Oinoclıoe 59b. Gümüş Kepçe müzenin " i y i niyetii alıcı" sıfatıyla nitelendirilemeyeceği açıklanmıştır. 1993 yılı başlannda Metropolitan Museum o f Art yetkilileri dava konusu olan Lidya eserierini ülkemize iade etmeyi önermişlerdir. Yapılan görüşmeler sonucunda üç y ü z altmış üç parçadan oluşan Lidya Hazinesi, davadan vazgeçilmesi üzerine i a ­ de edilmiş ve Ekim 1993'te Ankara'ya getirilmiştir. 19 Kasım-14 Şubat 1996 t a r i h ­ lerinde Anadolu Medeniyetieri Müzesi'nde sergilenmiştir. 14 Şubat 1996 tarihinde Uşak'a nakledilen Karun Hazinesi 28 Haziran 1996 tarihinden bu yana Uşak M ü z e ­ si'nde sergilenmektedir. TOPTEPE TUMULUSU 1964-65 yıllarında bölgede ilk soyulan tümülüs, Toptepe (Haylaztepe) olmuştur. T ü m ü l ü s ü n mezar odasında g ü m ü ş bir oinochoe bulunmuştur. Bu oinochoe yonca ' B. Tezcan, "İkiztepe Kazısı" VIII. Türk Tarih Kongresi, 1975: 391-397. 2 D. von Bothmer, "A Greek and Roman Tresury" The Melropoiitan Museum of Art Bulletin 1984. ağızlı, üst kısmı dilimli oval gövdeli ve kaidelidir (Resim: 59a). Vazonun en büyük 95 özelliği, kulbunun çıplak bir kouros (genç erkek figürü) şeklinde yapılmış olmasıdır. Çıplak erkek figürü, iki yanındaki aslanlan kuyruklanndan tutmakta ve ayaklarıyla da her iki tarafta yatay kabartma olarak yapılmış koçlann üzerine basmaktadır. Kulpun altında geleneksel ve palmetli bir bezeme bulunmaktadır. Başka bir b u l u n t u bir kyathos'tuT (kepçe) (Resim: 59b). Yüksekliği 22.7 cm. olan bu kyathos'm sapı­ nın iki tarafında kanatlı hybrid ile sfenksler bulunur. Bu buluntular dışında g ü ­ müşten yapılmış iki phiale daha vardır, bunlar omphaloslu ve lotus bezemelidir. Toptepe buluntulan süs eşyalan açısından çok zengindir. Bir çift mavi cam bilezik özellikle göze çarpıcıdır (Resim: 60a). Bileziğin uçlanna takılı altın aslan başlan çiftli zincirle sağlamlaştmlmıştır. Bileziklerin çift olmasının bir Akhemenid ge­ leneği olduğu bilinmektedir.3 Toptepe b u l u n t u l a n arasında en gösterişli takı, şüphe­ siz, meşe palamutu sarkaçlı altın gerdanlıktır (Resim: 60b). Meşe palamutlan arasın­ daki boncuklar bitkisel bezemelidir ve yaprak uçlan birer güverse (granüle) ile t a ­ mamlanmıştır. Bu kolyede palamut pendantların kabuk kısımlan çapraz nokta beze­ meli, alt kısmı ise altın veya renkli cam boncukludur. Toptepe Tümülüsü'nde b u l u ­ nan başka bir çift kolye, üzeri yiv süslü yatay çubuklara takılı zincir ve uçlan renkli cam boncuklardan oluşmaktadır (Resim: 60c). 60b. Meşe Palamut Sarkaçlı Altın-Cam Kolye 60c. Zincir Sarkaçlı Altın-Cam Kolye 3 Y. A. Meriçboyu, Antik Çağda Anadolu Takılan 2001:106. 96 Kuşkusuz, Toptepe buluntuları içinde en görkemli olanı hippokampos biçimli bir broştur. Bu altından yapılmış, kanatlı denizatı biçimindeki broşun altına üç b ö ­ lümlü üçer adet zincir takılmış olup bu sarkaçların uçlarına dokuz adet bitkisel b e ­ zemeli boncuk geçirilmiştir (Resim: 61). Toptepe mezarında başka buluntular da ele geçirilmiştir. Bunlar arasında kayık biçimli ikişer çift altın küpe de bulunur'^ (Resim: 62a). Üstü çengel biçimli halkalı bu küpeler M Ö 6. yüzyıl yapımı olmalıdır. Yan yüzleri kabartma halka bezemeli bir çift altın elbise süsü ile çeşitli plaka şekilli elbise süsleri de ele geçirilmiştir (Resim: 62b). Ölünün g ö ğ ü s kısmına dağılmış olan b u pullar 0,8 cm. eninde kare plakalar şeklin­ dedir. Elbiseye dikilmek üzere kenarlannda küçük delikler bulunan, ön yüzleri k a ­ bartma bezemeli bu plakalann elli-altmış kadar olduğu bilinmektedir. Bir çift altın saç süsü de bu mezardan sağlanan buluntular arasındadır (Resim: 62c). 62a. Kayık Biçimli Küpe 62b. Plaka Şekilli Elbise Süsü 62c. Saç Süsü 61. Hippokampos Biçimli Broş Y. A Meriçboyu, n.g.c. 2001 İKİZTEPE TUA/IULUSLERİ İkiztepe, Uşak ilinin 20 km. batısmda antik adı Bageis (Bayis) olan Güre buca­ ğına bağlı bir mahalledir. Yan yana iki tepe halindeki tümülüs, Beylerhanı köyü ile İkiztepe mahallesi arasında yer alır. Birinci mezar odasında bir lahit ve antefiksli ka­ pak vardır. İkinci mezarda ise yan yana iki mermer kline bulunur. İkiztepe mezarlanndan biri iki kez kullanılmıştır. İkinci kullanımda ilk armağanlara dokunulmadığı bilinınektedir.5 Bu nedenle ilk g ö m ü n ü n Lidya döneminde olduğu, ikinci g ö m ü n ü n se Pers devrinde yapıldığını buluntulara dayanarak söylemek mümkündür. İkiztepe T ü m ü l ü s ü ' n ü n erken evreye ait olan buluntulan daha çok süs eşyalandır. Özellikle üç sarkaç önemli buluntular arasında yer alır. Sarkaçlardan biri altın külçe sarkaçtır (Resim: 63a). Altından bir montürle bağlantı yapılmıştır. Altın külçe bereket sem­ bolü olarak mezara bırakılmış olmalıdır. İkinci sarkaç bantlı akik taşından yapılmış, altın montürlüdür. Sardes'te b u l u n m u ş benzer bir yapıtın M Ö 6. yüzyılın ilk y a n ­ 63a. Altın Sarkaç sına belki de Kroisos devrine ait olabileceği belirtilmiştir.^ Üçüncü sarkaç ise altın halkalı, Sard taşından piramidal bir m ü h ü r olup üzerine karşılıklı iki grifón k a z ı n ­ mıştır. Bu erken evreye yerleştirilen koç biçimli g ü m ü ş ve altın sarkaçlar ise ayn bir gruba aittir. Bu sarkaçlann Lidya döneminde yapıldıkları bilinmekle beraber, Akhemenid döneminde de imal edildiğini gösterir kalıplar bulunmuştur.'' Oturan hay­ van biçimli sarkaçlann erkekler tarafından kullanıldığı ve koruyucu ya da güç sem­ bolü olduklan sanılmaktadır. Bu oturan koçlann boyunlanndaki b o n c u k l u kolye b u n l a n taşıyan kişilerin soylu olduklannı göstermektedir. Bu sarkaçlardan elektron olanı M Ö 7. yüzyılda, altından yapılmış olanı ise 6. yüzyılın ilk yansında yapılmış olmalıdır. (Resim: 63b). İkiztepe'de b u l u n d u ğ u öne sürülen bir altın broş da bu erken evreye yerleştiril­ 63b. Altından Oturan Koç Sarkacı mektedir (Resim: 64a). Uçlan volütlü yay m o t i f i n i n değişik şekilde düzenlenmesi ile oluşturulmuştur. Lidya dönemine ait olması gereken fíbula ve saç iğneleri de İkizte- 64a. Volutlij Altın Broş 98 64b. Elektron Fibula 64c. Altın Saç İğnesi pe'de bulunmuştur (Resim: 64b-c). Bu elel<tron, gümüş ve altmdan yapılmış mezar 65. Pers Dönemi İkiztepe Eserleri armağanları ilginç formlara sahiptir. Uşak İkiztepe mezannın ikinci kullanım evresi­ ne ait pek çok Pers devri eseri ele geçirilmiştir (Resim: 65). En göze çarpan yapıt, altın ve g ü m ü ş pbialedir. Bir Pers kralının canlandmldığı bu omphaloslu phiale Akhemenid eserleri grubuna girmekte ve M Ö 6. yüzyıla tarihlenmektedir (Resim: 66a-b). B u n u n dışında g ü m ü ş iki phiale gerçekten ilginç özelliklere sahiptir. Bu phialelerin dış yüzünde on sekiz adet kabartma sakallı ve bıyıklı baş bulunur. Başlar ara­ sındaki çizgisel bezeme kazıma tekniğiyle yapılmıştır. Bu omphaloslu kâselerin alt yansı dilimli yaprak bezemelidir (Resim: 67a-b). Aynı mezarda bulunmuş, düz ağız kenarlı bir gümüş oinochoe, özellikle, yatay yivli gövdesi ve kulpu ile göze çarpmaktadır. Kulpun üst kısmı ağız kenannı ısıran aslan başı, alt ucu ise Tann Bes olarak yapılmıştır (Resim: 68a). Grupta düz ağız ke­ narlı, kulp ucu stilize kartal başı betimlemeli bir oinochoe daha vardır. İkiztepe m e zannda b u l u n d u ğ u bilinen bir başka oifîoc/îoe yonca ağızlı ve makara kulpludur (Re­ 5 Y. A. Meriçboyu, a.g.e. 2001: 58. sim: 68b). Kulbun ağız kenanna bağlandığı yerde, vazonun içine doğru eğilmiş, yele­ 6 Y A. Meriçboyu, a.g.c. 2001; 58. leri belirgin bir hayvan başı bulunur. Kulbun alt ucunda ise bir aslan başı ve ön ayak­ larıyla üst gövde canlandınimış ve kabartma olarak aşağıya doğru yerieştirilmiştir. ^ Y. A. Meriçboyu, a.g.c. 2001: 61. i. Özgen ve J. Öztürk, Heritage Recopered/Tlie Lydiaıı Treasure. 1996: 212-213. 99 İkiztepe Tümülüsü'nde bulunduğu bilinen eserlerden biri de bir alabastrondur. Bu çok gösterişli g ü m ü ş alabastron kazı­ ma yöntemiyle bezenmiş beş frize aynlmıştır (Resim: 69). Bunlardan dört tanesi figürlüdür. En üstteki friz karşılıklı horozlan, ikinci friz aslan-boğa mücade­ lesini, üçüncü friz hoplitleri, en alt friz ise o t layan geyikleri göstermektedir. En alttaki friz bitkisel bezemeli olarak yapılmıştır. Bu alabastronun kulplan, kabartma ördek başı olarak işlenmiştir. İki adet kapaklı içki kabının da İkizte­ pe grubuna ait olduğuna inanılmaktadır. Bunlardan birincisi bronzdan yapılmış, k a ­ pağı kulba geçmeli bir kaptır. Gümüşten y a ­ pılmış ikinci küçük sürahi ise kapağındaki d i ­ key halka tutamakla ö z g ü n bir formdur. Bazı sosluk veya tabakçıklann da bu mezarda b u l u n d u ­ ğu sanılmaktadır. İkiztepe buluntulan arasında kyathos (kepçe) ve kaşıklann ayn bir yeri vardır. Bunlardan 21 cm. uzunluğunda buzağı başlı bir kepçenin benzerierine Bari Anadolu'da birçok yerde rasdanmıştır. Aynca kuğu başlı bir kaşık, zarif formu ile göze çarpar. 66a. Pers Dönemi İkiztepe Eserleri 66 b. Gümüş Üzerine Altm Kaplamalı Phiale (Detay) 101 67a-b. Kabartma Başlı Gümüş Phiale 68b. Makara Kulplu Gümüş Oinochoe 69. Gümüş Alabastron İkiztepe mezarında bulunmuş g ü m ü ş bir buhurdanlık (Resim: 70), yukanda s ö ­ zü edilen, ele geçirildikten sonra Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ne götürülmüş olan bir başka g ü m ü ş buhurdanlığa benzemektedir. Her iki eser de yapım tekniği ve form açısından birbirine çok yakındır. Metropolitan Museum tarafından iade edilen b u ­ hurdanlık, yatay dilimli, yüksek bir kaide üzerinde yer alan çanak tipi haznelidir. Ka­ pağın yatay şeritlerinde duman çıkması için ok biçimi delikler, tepesinde ise bir h o ­ roz bulunmaktadır. Buhurdanlığın ayak kısmındaki, zincir takılı, geçme yerlerinde ör­ dek başı vardır. 70. Buhurdanlık Aynı mezarda ele geçirilmiş bir başka buhurdanlık bronzdan yapılmıştır. Kaide­ siz, elle tutulmak üzere yapılmış bu buhurdanlığın yatay sapı ile kapak arasında ba­ şı geriye dönük bir buzağı figürini bulunmaktadır (Resim: 71). 71. Yatay Kulplu Buhurdanlık İkiztepe mezannda bazı yüzükler de ele geçirilmiştir. Bu scarabaeus biçimli y ü ­ züklerin üzerlerine mühür olarak kullanılmak üzere bazı motifler kazınmıştır. Bunlar sfenks, Pan, Herakles, atlet ve aslan figürleridir. Bunlardan birinde, Sard taşı üzerine kraliyet sfenksi kazınmış, kaşı altın bir çerçeve içine oturtulmuştur (Resim: 72a). 101 Bir başl<a yüzük üzerine aya]<ta, elinde kadeh ve çelenk tutan çıplak bir ariet ka­ zınmış, mühür kısmı bir çerçeve içine alınmıştır (Resim: 72b). Bir diğer yüzük üze­ rinde ise Herakles figürü yer çizgisi üzerine basmaktadır (Resim: 72c). B ü t ü n bu y ü ­ zük kaşlan M Ö 5. yüzyıl başlanna ait olmalıdır. Aynı özelliklere sahip bir sarkaç da altın montüriü kırmızı akik taşından olup alt yüzeyinde aslanla mücadele eden Herakles bir örgü bandı içine alınmıştır (Resim: 73). Bu buluntulann yanı sıra sadece altından yüzükler de bulunmuştur. Halkası as­ lan başlı ve oval kaşlı, kaşı üzerinde aslan olan bir yüzük ile kaşın üzerindeki asla­ nın önünde mühür sahibine ait işaret bulunan bir başka altın yüzük de diğerieri g i ­ bi M Ö 5. yüzyıl başında imal edilmiş olmalıdır. Yüzük kaşları üzerindeki betimleme­ ler mezann bir erkeğe ait olduğunu göstermiştir.^ Bu süs eşyalan arasında bilezikler de bulunmaktadır. Bir altın bilezik, birkaç par­ çadan oluşan içi dolgu halka yapımlıdırve dönemin özelliklerini yansıtmaktadır. M e ­ zar buluntuları arasında iki de g ü m ü ş bilezik bulunmuştur. Bunlar düz levhanın kıvnlmasıyla yapılmış uçları düz bitimlidir. Bu buluntular da yüzükler gibi M Ö 5. y ü z ­ yıla yerieşririlmişrir. İkiztepe buluntulanna ait olduğu ileri sürülen g ü m ü ş bir piksis kaşık ve bir ayna, belirienebilen son b u l u n t u l a n oluşturmaktadır. 72a. Kaşlı Altın Yüzük 133. 102 LİDYA BÖLGESİNDE SOYULAN DİĞER TÜMÜLÜSLER Manisa i l i Kırkağaç ilçesinde b u g ü n k ü Dönertaş'ta (Harta) isimli bir tümülüsün kaçak kazılar sonucu soyulduğu bilinmektedir. Lidya bölgesinin kuzey batısında yer alan bu bölgede Kaikos ( Bakırçay ) ve Lykos (Kumçayı) nehideri bulunmaktadır. Bu tümülüsün mezar odasına ait olan ve Metropolitan Museum tarafından i a ­ de edilen iki mermer sfenks bulunmaktadır. Sfenksler M Ö 5. yüzyılda bu mezar oda­ sı için özel olarak yapılmış olmalıdır. Harta Tümülüsü'ne ait duvar resimlerinden Metropolitan Museum tarafından i a ­ de edilen freskler arasında iki erkek figürü bulunmaktadır (Resim: 74). Biri sakallı, bıyıklı ve kırmızı elbiseli, diğeri sakalsız, genç, mavi elbiseli, kırmızı himationludur. Uşak Güre yöresinde soyulan tümülüslerden biri de Aktepe'dir. Aktepe mezar odasına ait kline başı, iki volütlü İyon başlığı ve kUne ayağına ait, iki yatmış buza­ ğı veya karaca figürleri de Metropolitan Museum'dan iade edilen eserler arasındadır. Aktepe Tümülüsü'ndeki mezar odasına ait olup kaçak kazılar sonucu soyularak yurtdışına kaçınimış ve diğer buluntularla birlikte Metropolitan Museum tarafından iade edilen duvar resimlerinden de bazı örnekler bulunmaktadır. Bunlardan künenin ayak ucunda yer alan kırmızı saçlı, mavi saç bandı ve küpesi olan, kırmızı bantlı, m a ­ vi elbiseli erkek figürü, çeşitli parçalann bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur. Bu figür bir elinde tuttuğu çiçeği koklamakta, diğer elinde ise uzun saplı bir zeytin d a - 104 İl tutmaktadır. Klinenin baş tarafında yer alan ve halen sadece baş kısmı bulunan f i ­ gür ise bir kadına aittir. Mavi saçlı, kırmızı meander motifli, saç bantlı bu figür de elindeki zeytin dalını öne doğru uzatmaktadır (Resim: 75a-b). Basmacı Tümülüsü Gediz Çayı'nın güneyinde yer almaktadır. 1968-69 yıllannda soyulmuştur. Soyguncular mezar odasında tahribata neden olmuşlardır. Burhan Tezcan'm kısa bir çalışma yaptığı tümülüs 1989'da Kazım Akbıyıkoğlu tarafından tekrar kazılmıştır^ (Resim: 76a-b). UŞAK-GÜRE'DEKİ TÜMÜLÜS BULUNTULARI Metropolitan Museum tarafından iade edilen ve hangi tümülüse ait oldu­ ğu tam belirlenemeyen, ancak bu yöre tümülüslerinden çıktığı bilinen bir grup eser daha bulunmaktadır. Bunlan da süs eşyalan ve gümüş kaplar ola­ rak ikiye ayırmak mümkündür. SÜS EŞYALARİ j \ Uşak-Güre tümülüslerinden birinde bulunmuş elektron bir gerdanlık, iade edilen grupta yer almaktadır. Bu gerdanlık küresel boncuklann arasın­ da badem boncukların asılı olduğu, aralarda dört adet granüle b o n c u ğ u n 76b. Basmacı Tümülüsü Kazı Buluntusu yerleştirildiği bir düzenlemeye sahiptir. M Ö 7.- 6. yüzyıllara tarihlenmiştir.'o Bu gruptan yine bir Lidya tümülüsünde bulunmuş yatay çubuklara asılı, b o n c u ­ ğu badem biçimli bir altın gerdanlık M Ö 7. yüzyılda yapılmış olmalıdır. Altın ve cam 76a. Gümüş Kapak boncuklardan yapılmış, kayın kozalağı biçimli, sarkaçlı bir diğer gerdanlık ise M Ö 5. yüzyılın ilk yarısına aittir. Bu koleksiyonda yer alan kuşkusuz en görkemli takı ise ka­ natlı, güneş biçimli disk gerdanlıktır (Resim: 77a). Altın zincirin kanat uçlarındaki halkalara takılı olduğu bu gerdanlığın ortası portakal renklidir. Kenarlan beyaz akik diskin etrafında kanatlar ve kuyruk bulunur. Bu bölümler akik, turkuvaz ve kahve­ rengi metamorfik bir taşla bezenmiştir. Süs eşyalan arasında yer alan bir bilezikte ise, altın zincir ucuna takılı akikten, güneşi çağnştıran disk, bileziğin ön y ü z ü n ü oluş­ turmakta ve bu m o t i f i n ne kadar gözde olduğunu göstermektedir (Resim: 77b). G ü ­ neş diskli bu süs eşyalannm benzerlerine Pers döneminde rastlamak olasıdır." Güre tümülüslerinden birinde ele geçirilmiş bir çift altın bileziğin iki ucu aslan protomlu, halkası ise omega biçimlidir (Resim: 78). Bilezik halkalannın iç boşluğu renkli cam hamuru ile doldurulmuş olmalıdır. Bilezik uçlanndaki aslanlann başlan geriye dönüktür; yüzlerinde saldırganca bir ifade yer almaktadır. Bu çift altın bilezik bir erkek bileziği olup M Ö 5. yüzyılın ilk yansına tarihlenmiştir.'^ Bu gruptan altın spiral formlu yirmi bir boncuktan oluşan gerdanlığın her bir plakası, üzerine s biçimli spiraller yerleştirilmiştir. Bu kolyenin kenar boncuklan gra­ nüle bezemelidir. Uşak Güre yöresine ait çeşirii tümülüslerde bazı akik skrabeler bulunmuştur. ^ K. Akbıyıkoğlu "Güre Basmacı Tümülüsü Kurtarma Kazısı", /. Müze Kurtarma Kazılan Semineri, 1990:123. 'O Y. A. Meriçboyu, a.g.e. 2001:53. " Bunlann mühür yüzeylerine boğa, aslan gibi hayvan figürieri kazınmıştır. Bir skrabe üzerine ise atın dizginlerinden tutan bir adam figürü işlenmiştir. Bu tümülüslerde a l - i. Özgen ve J. Öztürk, a.g.e. 1996: 175-176. ' 2 1. Özgen, ve J. Öztürk, n.g.c.1996:179. 105 106 78. Aslan Başlı Altın Bilezik tından çift mal<ara biçimli buluntular ele geçirilmiştir. Bunlann bir kısmı iki halka ile birbirine bağlı olup yan yüzlerinden biri rozetle süslenmiştir. Bazılannda ise bağla­ yıcı halka yoktur, bunlann küpe sarkacı ya da saç süsü olabileceği ileri sürülmüştür. Bunlar M Ö 7. yüzyıla tarihlenirler.'^ Bu tümülüslerde bulunmuş bazı disk biçimli a l ­ tın ve g ü m ü ş volütlü aplikler elbise süsü olarak kullanılmış olmalıdır. G Ü M Ü Ş VE BRONZ KAPLAR Bu gruptan yonca ağızlı 23.6 cm. yüksekliğinde bir bronz sürahi, kulbun altın­ daki rozet ve üstündeki stilize hayvan başıyla göze çarpmaktadır. Bir başka gümüş sürahi ise üst kısmı kabartma dilimli gövdesiyle ve palmet bezemeli eşsiz kulbuyla göze çarpmaktadır. Benzer özelliklere sahip gümüş palmetli sürahiler de ele geçiril­ miştir. Bu eserler arasında bazı kyathoslar da bulunmaktadır. Bunlardan biri sap ucundan lotus çıkan ve bitiminde karşılıklı iki aslan başı olan kepçedir, bir diğeri ise kepçe ucunda başlan ters dönmüş ön ayaklan ile birbirlerine t u t u n u r durumdaki as­ lanlı buluntudur. Bu tümülüslerde bazı tören kaplan da bulunmuştur (Resim 79a-b). Bunlar stili­ ze lotus çiçekleri arasında gözyaşı damlasını andıran kabartma loblann yer aldığı k â ­ selerdir. Bir kâsenin dibine monogram kazınmıştır. Aynca çeşitli alabastronlar da i a ­ de edilen eserler arasındadır. Bunlardan tıpası ile birlikte ele geçirilmiş, dış yüzü şe­ 79a-b. Gümüş Phiale rit kazıma bezemeli alabastron ve benzerleri olağanüstü güzel eserler arasında yer almaktadır. '3 i . Özgen, ve J. Öztürk, a.g.e. 1996: 204-205. 107 KALIPLAR Batı Anadolu'da ele geçirilen en erken kalıplar, b u g ü n Uşak Müzesi'ndedir. B u n ­ lar, Uşak-Güre çevresindeki tümülüslerde bulunmuştur. IVIÖ 5. yüzyıl başına tarihlenirier.i4 Bu kalıplar Anadolu Pers devri eserieridir. Kalıpla çalışılırken ince metal bir lev­ hanın kalıp üzerine yerieştirilmesi ve sonra levhanın çekiçlenerek kalıbın şeklini a l ­ ması sağlanırdı. Ön ve arka kısımlar ayn ayn biçimlendirilerek lehimle birieştirilirdi. Uşak çevresinden kaçınlıp daha sonra iade edilen eserier arasında bronzdan ya­ pılmış kadın biçimli bir kalıp bulunmaktadır (Resim: 80a). Aynca uzanmış koç biçim­ li kalıplar da b u l u n t u grubu arasında yer almaktadır (Resim: 80b). Bunlar, İkiztepe'de bulunmuş ve yurtdışına kaçmlmış alrin ve elektron eserierin yapımında kullanılmış olmalıdır. 80a. Ayakta Duran Kadın Biçimli Kalıp 80b. Uzanmış Koç Biçimli Kalıp 14 Y. A. Meriçboyu, a.g.c. 2001: 23. 108 Buluntular arasında bir grup bronzdan yapılmış ayakta kadın figürü vardır (Resim: 81a). Bunlar kollan iki yana yapışık, badem gözlü, arkaik gülüşlüdür. Üzerinde uzun bir tunik, bileklerinde bilezikler bulunur. Bu kalıplardan biri ise o t u ­ ran bir kadın figürinidir. Bu sıvama kalıplan dışında bazı bronz kakma kalıplar da vardır. Bunlar saplıdır, trapez biçimli dar yüzlerinde kabartma olarak yapılmış, ayakta bir kadın figürini yer almaktadır. Bu kadın figürlerinin elleri iki yana yapışık, uzun elbiselidir. Bu kalıplan n dışmda bir sapm ucuna yedeştirilmiş boncuk kalıplan, kavun, meşe palamutu, küresel ve çiçek biçimi verilmiş kakma kalıplan da ele geçirilmiştir. Aynca kayık şe­ killi , saplı bronzdan küpe yapımında kullanılan kalıplar ile kâselerin yapımında k u l ­ lanılan gözyaşı damlası biçimli kalıplar da bu grupta yer almaktadır (Resim: 81b-c). Uşak-Güre tümülüs b u l u n t u l a n toplu olarak ele alınacak olursa, Metropolitan Museum tarafından iade edilen yüz doksan iki adet altın g ü m ü ş süs eşyalan ve çe­ şitli mezar hediyeleri, M Ö 6. yüzyıl, Lidya ve M Ö 5.-4. yüzyıllar Pers devrine t a r i h lenmektedir.'5 81a. Kakma Kalıbı 81c. Boncuk Kalıbı Metin içinde belirtilen sayılardaki farklılıklar, eserlerin envanter numarasına göre tek ya da çift olarak sayılmasından kaynaklanmaktadır. Bazı çift eserler tek numaraya kaydedilmiştir. Örneğin aslan başlı altın bilezik Env. No. 1.108.96 UM, 103.53.93 AMM, 68.11.20 MET; ya da 6 altın pendant gibi 1.113.96 UM, 103.100.93 AMM, 68 11.96 MET. 109 APHROÜİSİAS ESERLERİ 1976 yılında Aphrodisias ören yeri müze deposundan çalman sekiz eserden a l ­ tısı Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunarak 1980 yılında ülkemize getirilmiştir. H a ­ len Aphrodisias Müzesi'nde bulunmaktadır. EROS HEYKELCİĞİ Dört köşe bir desteğe dayanmış çıplak çocuk Eros'un heykeli, ince grenli beyaz mermerden yapılmıştır (Resim: 82). Küçük kanatlan payandaya yapışmış, kann ve g ö ğ ü s adalelidir, kollar dirsekten arkaya bükülmüş ve bağlanmıştır. Bağlı ellerinden elbise parçası sarkmaktadır. Bacaklar diz üstünden itibaren kmk ve noksandır. Ağız ve burunda kmk vardır. 1970 yılında Aphrodisias kazılannda bulunan Eros heykelci­ ği, özenle işlenmiş Aphrodisias heykeltıraşlık okulu özelliklerine uygun, nitelikli bir eserdir. Roma İmparatorluk çağma aittir. Yükseklik: 46 cm. Genişlik: 17 cm. Derinlik: 19 cm. MERİVIER TONÜO BÜST Orta boy, kristalli beyaz mermerden yapılmış sakallı erkeğe ait b i r baştır (Re­ sim: 83). Boyundan itibaren kınktır. Kısa bukleli saç ve sakalı vardır. Ağız, gözler, b u r u n ve çenede aşınma mevcuttur. Başın üzerinden yuvarlak profilli b i r bant dolanmaktadır. 82. Aphrodisias Eros Heykelciği Bu baş. Yunanca Pythagoras yazısının bulunduğu tondo-büst parçası üzerine uymaktadır. Başı boyundan kınimış ve noksandır. Büst üzerin­ de khiton ve himation vardır. Himationun ucu sol omuzdan aşağı sarkmaktadır. Tondonun üst kısmı boyun hizasından i t i ­ baren kınktır. S a ğ alt köşede küçük bir kmk vardır. Tondonun arkası yuvarlak bir şekilde oyulmuştur. Muhtemelen matematikçi f i l o z o f olan Pythagoras'a ait b u tondo büst, Aphrodisias okulunun çok yönlü çalışmalanna bir örnektir. Eser, Geç Roma İmparatorluk çağına tarihlenmektedir. Yükseklik: 31 cm. Genişlik: 21 cm. Derinlik: 20 cm. 83. Aphrodisias Tondoya Ait Büst Parçası 84a. Eros Figürlü Plaster Başlığı PLASTER BAŞLİKLARİ AphTodisias antik kentinden çalınan ve aşağıda yer alan plaster başlıklan tetrapylona aittir. TetrapyIon, Geç Roma çağma MS 4. yüzyıla tarihienmektedir. EROS FİGÜRLÜ PLASTER BAŞLİĞİ 1 İnce grenli beyaz mermerden yapılmış plaster başlığıdır. 1965 yılı kazılannda b u ­ lunmuştur. Eser altı parçadan oluşmuştur. Acanthus yapraklan arasında, ortada bir Eros figürü bulunmaktadır (Resim: 84a). Figür sağ tarafa doğru yönelmiştir. İki k o ­ lu aşağı doğru uzanmaktadır. Sol bacak figürün altına doğru kıvnlmıştır. S a ğ bacak kalçadan dışa doğru uzatılmıştır. Başı abakusa tutturulmuştur. Sol elinin parmaklan arasında tutulan nesnenin meşe palamudu olduğu düşünülmektedir. 84b. Eros Figürlü Plaster Başlığı 1 11 85. Apollo Figürlü Plaster Başlığı V\gür yuvarlak yüzlü, uzun geniş burunlu, sivri çenelidir. Göz bebekleri matkap oyuktan ile belli edilmiştir. Bu başlığın ekhinusu yüksek, abaküsü dar ve ortası e ğ i m ­ li olup kenarlan da ACA/I/'/IUS yapraklan ile sınırlanmıştır. Acan^^/zMS yaprağının uçla- n üstte kıvnlarak küçük bir volüt oluşturmuştur. Yükseklik: 27 cm. Genişlik: 38 cm. Derinlik: 9 cm. EROS FİGÜRLÜ PLASTER BAŞLİĞİ 11 Orta boy, kristalli beyaz mermerden yapılmış plaster başlığıdır (Resim: 84b). 1955 yılı kazılannda bulunmuştur. Merkezde yer alan Eros figürü bir numaralı baş­ lıktaki figürden belirgin olarak küçüktür. Figürün başının tam üstünde yer alan üç küçük yaprak, abaküsü süslemektedir. Aynca şerit üzerinde dalga motifleri de yer a l ­ maktadır.' Eros figürü yuvarlak yüzlü, sivri çenelidir. Saçlan gür ve kıvırcıktır. Yapraklardaki matkap izleri belirgindir. Yükseklik: 25 cm. Genişlik: 38 cm. Derinlik: 7 cm. APOLLO FİGÜRLÜ PLASTER BAŞLİĞİ İnce grenli beyaz mermerden yapılmıştır. 1965 yılında bulunmuştur. En altta G. Richter, Yunan Sanatı, ]984. , , i , . , , , bulunan iyon kymationu üzennde yer alan kaide üzenndekı çıplak Apollo tasvm, 112 başlığın ortasında ayakta durmaktadır (Resim: 85). Bu figürün baş kısmı acanthus yapraklan ile çevrilidir. Tripod ve kithara atribüsü sayesinde bunun Tann Apollo'ya ait bir figür olduğu anlaşılmaktadır. Figürün ağıriiğı sağ bacak üzerine verilmiştir. Sağ ayak kayıptir. Figürün sol eli, tripodun üzerine yerieştirilen kitharanm üzerinde durmaktadır. Bu kithara Apollo'nun sağ omzu üzerinden geçen ve göğsün etrafinda dolanan bir kayış tarafından tutulmaktadır. Tripodun ayaklanna dolanmış biçimde bir yılan bulunmaktadır.^ Yükseklik: 29 cm. Genişlik: 43 cm. Derinlik: 9.5 cm. APHROÜİTE FİGÜRLÜ PLASTER BAŞLİĞİ Plaster başlığı, orta boy kristalli beyaz mermerden yapılmıştir. 1965 yılı kazı­ lannda bulunmuştur. Merkezde acanr/ıus yapraklan arasında ayakta Aphrodite fi­ gürü yer almaktadır (Resim: 86). İki taç yaprağı figürün başını çevrelemektedir. V ü c u d u n ağıriiğı sağ ayak üzerindedir ve sol bacak diz üzerine hafifçe kıvnlmıştir. F i g ü r ü n y ü z ü oval olup saç ortadan aynimış, alında üçgen şeklinde biçimlendiril­ miştir. Başı h a f i f sola dönüktür. Sol eliyle tuttuğu kıvnmlı kıyafeti hydrianın bir kısmını kapatmaktadır. Burada yer alan Aphrodite figürü, Praksiteles'in ( M Ö 4. yüzyıl) ünlü Knidos A p h rodite'sinin kopyalanndan alınmadır. Antik çağda çok ünlü olan ve Roma çağında birçok kopyalan yapılmış olan Aphrodite heykelleri Aphrodisias'm simgesidir.^ Bu başlık diğer örneklere nazaran daha zarif ve kıvnmlar daha gösterişlidir. Akanthus yapraklannın ucu üst köşelerde volüt yapmış ve daha belirginleştirilmiş­ tir. Matkap işlemesinin daha farklı olması bu parçaya daha zarif bir g ö r ü n ü m k a zandırmıştir. En alt sırada İyon kymationu vardır. Bu eserin abaküsü yüksek ve iki faskiahdır.^ Yükseklik: 30 cm. Genişlik: 42.5 cm. Derinlik: 9.5 cm. APHROÜİSİAS FRİZ BLOĞU Bu friz bloğu, Aphrodisias ören yerinde, 1984 yılı kazı sezonunda bulunmuştur (Resim: 87). Tiberius portikosuna ait friz b l o ğ u n u n New York'taki Fortune Fine Arts Galerisi'nde satışa çıkanidığı, Aphrodisias kazısı başkanı Profesör R. R. R. Smith t a ­ rafından 11 Mart 1993 tarihinde bildirilmiştir.^ : Eser beyaz mermerden yapılmış, ince grenlidir. Üst yüzeyi silmelidir. Girlandların arasında genç bir erkek maskı yer almaktadır. Girlandlar, meyve, yaprak ve çiçeklerle bezenmiştir. Saçlar dalgalı olarak işlenmiş olup yanlardan aşağı doğru bukleler ha­ linde sarkmaktadır. Bantla tutturulmuş olan saçlar, yanlardan bandın üzerine taran­ mıştır. Saçlann altında iki taraftan girlandlara ait kurdeleler sarkmaktadır. Y ü z h a t lan dolgun olarak tasvir edilmiştir. Göz bebekleri matkapla oyularak muhtemelen dolgu malzemesiyle kaplanmıştır. G ü n ü m ü z d e göz bebeklerinin olduğu kısım b o ş ­ tur. Eser MS 1. yüzyılla tarihlenmektedir.^ Yükseklik: 49 cm. Genişlik: 40 cm. Derinlik: 16 cm. Eserin ülkemize iadesi amacıyla, Amerika'da ülkemizi temsil eden Herrick Feinstein avukatlık firması tarafından gerekli girişimler yapılmış ve konu FBl'a iletilmiştir. 5 A. S. Tulay, Aphrodisias, 1988: 18-19. ^ K. Erim ve J. Geniere, Aphrodisias Carie, 1987: 135-154. de Konuyla ilgili olarak FBI tarafından soruşturma başlatılmış ve ülkemizin haklannın korunması amacıyla eser FBI tarafından koruma altına alınmıştır. Başlatılan soruş­ turma kapsamında friz b l o ğ u n u n ülkemize ait olduğunu gösteren tüm bilgi ve b e l ­ gelerin Amerika Birieşik Devlerieri'ne iletilmesi sonucu eserin ülkemizden kaçınidığı kanıtianmıştir. Söz konusu, friz bloğu 14 Ağustos 1994 tarihinde ülkemize getiril­ miş. Aydın Aphrodisias Müzesi'ne teslim edilmiştir. 87. Aphrodisias Friz Bloğu 1 14 A/İELEAGER BAŞİ Aydın ili, Karacasu ilçesi, Aphrodisias ören yeri kazı evi bahçe­ sinden 14 Nisan 1993 tarihinde kabartma bir pano üzerinde yer alan 80-134 kazı envanter numarah insan figürüne ait başın çalın­ dığı tespit edilmiştir. Eserin yurtiçinde ve yurtdışında aranabilmesi amacıyla gerekli duyurular yapılmış, eser Interpol Bülteni'nde yaymlattinlmıştir. Eserie ilgili aramalar sürerken 1994 yılında Aphrodisias kazı baş­ kanı Profesör R. R. R. Smith tarafından eserin New York'ta Selim Dere adlı bir Türk'ün sahibi olduğu Fortuna Fine Arts Galerisi'nde sergilendiği bildirilmiştir. Bunun üzerine Anıtiar ve Müzeler Genel M ü d ü r i ü ğ ü ' n ü n talimatları doğrultusunda FBI tarafından esere el k o n m u ş ve 24 Ocak 1995 tarihinde ülkemize geri getirilmiştir. M i t o l o j i k bir av sahnesinin canlandmldığı kabartma pano üzerindeki Meleager başı MS 1. yüzyılın ilk yansına tarihlendiril- mektedir.' (Resim: 88a) Eser 1980 kazı sezonunda Sebasteion Tapmağı'nda b u l u n m u ş ve kabartma üzerindeki yerine oturtulmuştur.2 Kabartma pano meander kaidelidir. Parçalar halinde bulunan eser restore edilmiştir. Pano üzerinde çıplak genç bir atiı avcı figü­ rü yer almaktadır. Bu figür sol eliyle kılıcını, sağ eliyle ati yulanndan 88a. Aphrodisias Meleager Başı tutmuştur. Figür omzunda pelerini ile kompozisyonun sağında yer almaktadır. Pa­ nonun sol tarafinda atin bir ayağının altina gelecek şekilde iki adet köpek figürü var­ dır. 20-22 cm. yüksekliğinde, 14 cm. genişliğinde ve 14-15 cm. derinliğindedir. M e ­ leager başında, saçlar bukleler şeklinde alna kıvnmlar halinde düşer, Julius Cladius devri özellikleri taşımaktadır (Resim: 88-b). Başta bir bant vardır, göz bebekleri iş­ lenmemiştir. Burun kmk, çene yuvariaktir. 88b. Aphrodisias Meleager Başı A. Erhat, Mitoloji Sözlüğü, 1989. Meleagros, "Kalydon Avı" diye anılan bir serüvenin kahramanıdır. K. Erim ve J. Geneire, Aphrodisias de Caric, Paris, 1987. Sebasteion, Aphrodisias'da bir İmparatoriuk kült yapısıdır. 115 EFES IVIUZESI'MDEKİ BROMZ VAZO (OİİMOCHOE) 1974 yılında Efes Müzesi deposunda yapılan kontrolde tunç bir vazonun çalındı­ ğı tespit edilmiştir (Resim: 89). Eserin bir süre Metropolitan Museum of Art'ta teşhir edildiği ve daha sonra Cenevre'de avukat Roger Budin'e teslim edildiği öğrenilmiştir. Yaklaşık olarak M Ö 470 yıllarına tarihlenen eser iyi korunmuştur. Yüksekliği 31.5 cm. olan eser, dairesel profilli kaideye, elips gövdeye ve uzun bir boyna sahiptir. Y o n ­ ca ağızlı olan vazonun ağız kenarında İyon kymationu (yumurta dizisi) vardır. Kulp ağız kenanndan başlayıp omuza kadar uzanır. Kulpun ağızla bitiştiği yerde elinde birer disk olan sfenks, kulpun alt kısmında ise uyuyan bir Eros figürü vardır' (Resim: 90). Eser, Efes Arkeoloji Müzesi'nde korunmaktadır. D. Von Bothmer, Classical Art am Archaeology, 1979: 63-67. HERAKLES LÂHTİ'IMİM BULUMU Ş VE TAİVIAIVILAMIŞ ÖYKÜSÜ Herakles Lâhti, Perge'de kaçak kazılar sonucu ortaya çıkanlarak parçalar halinde kaçırılmıştır. Söz konusu lâhte ait olan ve yurtdışına kaçırılmak üzere İstanbul'a g ö ­ türülen yedi adet lahit parçasına emniyet güçleri tarafından el konmuş ve bunlar da­ ha sonra İstanbul Arkeoloji Müzeleri'ne teslim edilmiştir. Yapılan soruşturma sonunda, lahit parçalannm Antalya ili, Aksu bucağı yakınında­ ki Perge harabelerinin doğu nekropolünde kaçak kazı yapılmak suretiyle çıkanldığı ö ğ ­ renilmiştir. Söz konusu parçalar 1980 yılında Antalya Müzesi'ne teslim edilmiştir. Kaçak kazı alanında Antalya M ü z e s i tarafından yapılan kurtarma kazısında Herakles Lâhti'nin kapak ve taban kısmı ele geçirilmiştir. Yakalanan parçalaria, kurtar­ ma kazısında çıkarılan lahit parçaları birieştirildiğinde, iki dar yanda ve bir uzun y ü z ­ de eksikler olduğu görülmüştür. Yan yüze ait olan bir parçanın Amerika Birieşik üevletieri'nde Paul Getty M ü z e ­ si'ne ait bir dergide yayınlanması ve Profesör Jale İnan tarafından adı geçen m ü z e ­ de yapılan incelemeler sonucu, eserin Anadolu'ya ait olduğu belirienmiş, gerekli g i ­ rişimlerden sonra, parça 1980 yılında Paul Getty Müzesi'nden geri alınmış ve A n t a l ­ ya Müzesi'ndeki lahit parçalan ile birieştirilerek yerine konmuştur. 117 Herakles Lâhti'ne ait diğer parçaların 1984 yılında ortaya çıkışı şöyle olmuştur: Almanya'nın üüsseldorf kentinde bulunan Henkel KGAA Şirketi bünyesindeki Has Schwarzkopf firması, koleksiyonu için, italyan bir satıcıdan Roma kökenli iki mermer kabartma satın almıştır. Bu satın alma işlemi, Hamburg'da, tanınmış müzelerden b i ­ risinde, yed-i emin olarak görev yapan Profesör Horn Bostel'in gözetimi altında y a ­ pılmıştır. Adı geçen şahıs, 1997 yılında Türkiye'ye gelmiş ve Antalya Müzesi'ni ziyaret e t ­ miştir. Antalya Müzesi'nde Perge'deki nekropolden çıkanimış bir dizi lâhrin sergilen­ diğini ve en önemli eserierden birinin rölyefindeki bazı parçalann eksik olduğunu görmüştür. Aynı uzmanın verdiği bilgiye dayanılarak Schwarzkopf firması tarafından satın alman rölyeflerin fotoğraftan incelendiğinde, bu parçalann Antalya M ü z e s i ' n de sergilenen lâhte ait olduğu tespit etmiştir. Schwarzkopf firması, lahit parçalannm Türkiye'ye ait olduğunun kanıtlan­ masına yönelik çalışmalan için, Türkiye'den bir uzman görevlendirilmesi ge­ rektiğini 26 Ocak 1998 tarihli yazısıyla Bakanlığımıza bildirmiştir. Kültür Ba­ kanlığı uzmanlannın Hamburg'da yaptiğı inceleme sonucunda Perge Lâhti'ne ait olduğu teyit edilen iki parça, Henkel firması tarafından ülkemize i a ­ de edilmiş ve 6 Mart 1998 tarihinde İstanbul'a getirilmiştir. Bir süre İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde korunan lahit parçalan, 28 Mayıs 1998 tarihinde Antalya Müzesi'ne teslim edilmiş ve lâhitle birieştirilmiştir. Lâhtin Özellikleri Herakles Lâhti Antalya Müzesi'nin lâhitier salonunda sergi­ lenmekte ve üzerindeki kabartma bezemelerde Herakles'in on i ki görevi sahneler halinde anlatilmaktadır. Lâhtin dördüncü sahnesi ile figürierden üçünün başlan hâlâ eksiktir. Herakles, Zeus ve Alkmene'nin oğludur. Zeus'un kansı Hera, kocasının ihanetine kızar ve bu birieşmeden dünyaya gelen oğlu Herakles'ten nefret eder. Bu kızgınlıkla Herakles'e cinnet getirterek, kansmı ve çocuklannı öldürtür. He­ rakles kendine geldiğinde, bu günahlardan annmak ister, üanıştiğı kuzeni Eurystheus, Herakles'e birbirinden zor on iki görev buyurur. Lahit semerdam kapaklıdır. Tepe ve köşe akroterieri palmet şeklindedir. Kapağın üstü yassı kiremitierie süslü­ dür. Kiremitierin uzantilan aslan başlı çörtenlerie son bulur. Lâhtin teknesi üzerinde yüksek kabartma figürier, lâhtin dört köşesinde ise birer adet burmalı sütun yer alır. Birinci dar yanda, tam ortada öteki dünyayı sem­ bolize eden iki kanath bir kapı yer alır. Bu, lâhtin ka­ pısıdır. Kapı üzerinde yunuslar betimlenmiştir. Kapının her iki tarafında yas tutan iki figljr mezara bekçilik etmektedir. Solda, g i ­ yimli, elinde istiridye kabuğu şeklinde bir kap ve yapraklı bir dal tutan bir kadın ayakta durmaktadır. Sağda, yan çıplak bir erkek yer alır (Resim: 91). Birinci uzun yanda Herakles'in görevleri başlar. Herakles ilk sahneden itibaren fizyolojik değişimler gösterir ve yaşlanma süreci sırasıyla izlenebilir. Soldan sağa doğru: Nemea aslanının öldürmesi canlandınlmıştır. Herakles, derisine ok işlemeyen b u hayvanı elleriyle boğarak öldürür. Derisini yüzerek kendisine zırh yapar. Herakles bundan sonra daima bir aslan postuyla görülür. Herakles'in Hydra adlı çok başlı yılanı ve Arkadia'nın Erymanthos korkunç yaban Dağı'nda domuzunu yaşayan öldürüşüyle ilgili sahne eksiktir. Uzmanlara göre, burada Artemis'e ait altın boynuzlu, tunç ayaklı, dişi ge­ yiğin yakalanıp canlı olarak Kral Eurystheus'a götürülüşünü anlatan bir sahne daha olması gereklidir. Paul Getty IVlüzesi'nce iade edilen parçada ise Stymphalos Gölü'nde yaşayan ve insan etiyle beslenen, gagalan, pençeleri ve kanatlan tunçtan olan Ares'in kuşlannm öldürülmesi anlatılmaktadır (Resim: 92a). İkinci dar yanda Hesperid'lerin bahçesinden altın elmalann çalınması ve Kral Augias'm ahırian t e ­ mizlemesi sahnesine yer verilmiştir. Herakles, Alpheos Nehri'nin yatağını ahıriara yönlendirerek temizler. Bu sahnede Nehir Tannsı sembolik olarak gösterilmiştir. İkinci uzun yanda Girit Kralı IVlinos'a ait kudurmuş boğanın. Kral Eurystheus'a götürülüşü, Trakya Kralı Diomedes'in insan etiyle beslenen atlannı götürüşü ve Amazonlar Kraliçesi Hippolyte'nin öldürülüşü anlatılmaktadır.' Burada yer alan sahnelerden b i ­ ri de, üç başlı köpek Kerberos'un Herakles tarafından yakalanıp krala getirilişidir. Perge Nekropolü'nün görkemli lâhitlerinden olan Herakles Lâhti, Roma İmparatoriuk çağı yapımı olup IVIS 2.-3. yüzyıllara tarihlenmektedir (Resim: 92b-93). 92b. Herakles Lâhti'rıe Ait Parça P. Grimai, Mitoloji Sözlüğü, Yunan ve Roma, 1997: 251-283. 119 GİRLAMDLI LAHİT 94. Girlandlı Lahit 1986-1987 yıllarında ülkemizden kaçırılan Girlandlı Lâhtin, (Resim: 94) 1987 y ı ­ lında New York'ta Nevzat Telli tarafından koleksiyoner Damon Mezzaccappa adlı şahsa satıldığı ve onun da bu lâhti, teşhir edilmek üzere Brooklyn M ü z e s i ' n e ödünç verdiği gazeteci Özgen Acar'ın 16 Temmuz 1990 tarihli mektubu ile Anıdar ve M ü ­ zeler Genel M ü d ü r i ü ğ ü n e bildirilmişrir. Lahit ile ilgili olarak Profesör Fahri İşık, Dr. Nuşin Asgari ve Kayhan Dördük tarafından hazırianan bilimsel raporiar Dışişleri Bakanlığı'na gönderilmiştir. Brooklyn İVİüzesi'ndeki lahit, Antalya Müzesi'ndeki A. 16 envanter numaralı Perge Lâhti ile aynı özellikleri taşıdığından, anılan lâhte ilişkin fotoğraflar, 1 Kasım 1990 tarihinde New York Başkonsolosluğumuza ivedi olarak gönderilmiştir. Söz konusu müzenin mütevelli heyeti eserin kökenine ilişkin yeterii kanıt bulunmaması nedeniy­ le konuyu askıya aldığını bildirmiştir. Amerika Birieşik Devletieri'ndeki avukatianmızca Giriandlı Lahit ve diğer bazı eserierin ülkemize iadesi Damon Mezzaccappa'm elinde bulunan Giriandlı Lâhtin The American-Turkish Society Inc.'a bağışlanması, Brooklyn Müzesi'nde iki yıl sergi­ lenmesi koşuluyla sağlanmıştir. 31 Aralık 1991'de mülkiyeti American-Turkish Society'e geçen lahit, 18 Nisan 1994 g ü n ü ülkemize getirilerek Antalya Müzesi'nde sergilenmeye başlanmıştir. Söz konusu eser, tipik giriandlı lahit örneklerindendir. Bu tip lâhitiere Pamphylia tipi lâhitier de denir. Perge atölyesinin özgün bir üretimi olduğu bilinmektedir. 122 Lâhtin üzerinde semerdam şeklinde kapak vardır (Resim: 95). Tekne üzerinde, köşelerinde Mikeler, uzun yanlarında podyum üzerinde duran Eros'lar vardır. Aynca, lâhtin teknesini çepeçevre giriand dolanmaktadır. Köşelerdeki Nikeler, sfenksler üze­ rinde durur. Giriandlar taenialaria (şerit) süslenmiştir. Dar yüzlerde birer Medusa ba­ şı, uzun yüzlerde, giriandlar arasında, ortada IVledusa başı, her iki yanında masklar yer almaktadır. Dekoratif amaçlı giriandlar arasındaki bu öğeler, mezarı korumak için yapılmıştır. Kapak çatıya benzetilmiş, kiremit aynntıları bile işlenmiştir. Yassı kiremit­ lerin uçlan bitki ve mask formlu çörtenler ile son bulmaktadır. Tepe ve köşe akroterleri palmet şeklindedir. Her iki alınlıkta kalkan yer almaktadır. Tekne kaidesinde ant- hemion (lotus-palmet) ve inci dizisi, üzerinde meander m o t i f i bulunmaktadır. Lâhtin teknesinin uzunluğu 220 cm., genişliği 100 cm., yüksekliği 90 cm.'dir. Lâhtin kapağının uzunluğu 201 cm., genişliği 90 cm., yüksekliği 42 cm.'dir. Perge Giriandlı Lâhti Roma İmparatoriuk çağına, MS 2. yüzyıla tarihlenmektedir. 123 BOĞAZKÖY TABLETLERİ Hititlerle ilgili ilk bilgiler Tevrat'tan alınmıştır. 1887 yılında Mısır'da Teli el Amarna kazılannda bulunan tabletler, Hititlere duyulan ilgiyi artırmış ve bu ülkenin yeri araştınimaya başlanmıştır. Fransız Mimar Charles Texier, Anadolu gezileri sıra­ sında B o ğ a z k ö y ' ü keşfetmiştir.' 1893-94 yıllannda Fransız Kültür Bakanlığı adına Ernest Chantre Çorum'da, Alacahöyük-Boğazköy ve Kayseri, Kültepe'de ilk çalışmalan başlatmış, bu çalışmalar sırasında Kültepe'de bulunmuş bazı tabletleri satın a l mıştır.2 Boğazköy'de ise Büyük Saray yakınında bazı tabletler bulmuştur. Bu çivi ya­ zılı tabletlerin Akad dilinde yazılmış olanlan o zaman okunabiliyordu. Ancak aynı durum Boğazköy metinleri için geçerii değildi. Boğazköy'de ilk kazılar, M ü z e - i H ü m â y û n adına Theodor Makridi Bey ve Alman Arkeoloji Enstitüsü adına Hugo VVinckler tarafından 1905 yılında başlatılmıştır. A l man-Osmanlı ortak kazılan şeklinde sürdürülen bu kazılarda ilk yıl otuz beş tablet bulunmuş, 1906 yılı kazılannda ise " B ü y ü k Kale" olarak bilinen Yüksek Kale'de çivi ,^.-1,1. ,ır,.?.<-!-tr •MK^-v-iMi'ıı 96a. Temizlik Ritüeli IVletni (Ön Yüz) C. Texier, Küçük Asya Coğrafyası, Tarihi ve Arkeolojisi, 2002. E. Chantre, Mission en Cappadoce, 1894. 124 'l-*ı»rt*f aw 96b. Temizlik Ritüeli Metni (Arka Yüz) yazılı tabletlerden oluşan büyük bir arşiv ortaya çıkanlmıştır.^ Boğazköy kazılarına 1907,1911 ve 1912 yıllannda devam edilmiştir. Bu yıllarda yaklaşık on bin dört yüz civarında Hitit tableti bulunarak İstanbul IVlüzesi'ne gönderilmiştir. Bunlann bir kıs­ mı tam, bir kısmı da kınk durumda ele geçirilmiştir. Bazılan yangın nedeniyle pişmiş ise de bir kısmının pişirilerek konservasyonlarının yapılmasına gerek duyulmuştur. A l ­ manlarla yapılan anlaşma gereği tabletler ve iki sfenks, 1915-1917 tarihinde iki par­ ti halinde otuz üç sandık içinde temizleme, onarım ve yayın çalışmalan yapmak için, iade edilmek koşuluyla, Berlin'e gönderilmiştir. Konservasyonlan bitirilen üç bin civannda tablet Kültür Bakanlığı Eski Eserier ve Müzeler Genel M ü d ü r i ü ğ ü ' n ü n girişimleri sonucunda 1924-1943 yıllannda dokuz parti halinde İstanbul'a gönderilmiştir. Birinci Dünya Savaşı öncesi yapılan kazılarda bulunan on binden çok tablet assyriologlar tarafından incelemeye alınmıştır. Dönemin önde gelen çivi yazısı araş­ tırmacısı Rahip Jean Vincent Scheil, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde yaptığı çalışma­ lar sırasında Boğazköy'de Chantre tarafından bulunmuş tabletlerin çivi yazısı ile ya­ zılmış olduğunu ve Hiritçe olabileceğini belirtmiştir. Bir çek bilgini olan B. Hrozny, Hitiriçeyi çözmeyi başarmıştır.^ 97b. Doğum Ritüeli Metni (Arka Yüz) %>tr^-^'Sr^> ^ es-' 97a. Doğum Ritüeli Metni (Ön Yüz) ^ H. Winckler, "Vorläufige Nacliricliten über die Ausgrabungen in Bogazköi" MDOG, 1907. 4 B. Hrozny, "Die Losung der Hethitiscben Problems", MDOG, 1915: 17-50. 125 98b. Tanrıça İştar'a Ait Kült Metni (Arka Yüz) 126 Hint-Avrupa dil ailesine ait olan Hititçenin okunması, Hitit tarih ve kültürünün anlaşılmasına yol açmıştır. Boğazköy'den önceki ilk Hitit merkezi Neşa'nm (Kaniş) arşivlerinde keşfedilen ve yayın çalışmaları süren on yedi binden fazla Asurca çivi y a ­ zılı tablet, Hatti ve Hititlerin birlikte yaşadıklannı göstermiştir. Hititçede hece işaretlerinin yanı sıra kelimelerin yerine geçen işaretler de b u l u n ­ maktadır. Bunlann her dilde değişik şekilde okunmalanna karşın anlamları değişmemektedir. Çivi yazısı en geç M Ö 16. yüzyılda Eski H i t i t dönemi başlangıcından i t i b a ­ ren, Babil etkisindeki Kuzey Suriye yoluyla Orta Anadolu'ya geçmiştir. Eski Hititli k â ­ tipler bile Akadça yazariardı. Bu dilde daha çok arazi bağış belgeleri ve tarihî olay­ ları anlatan metinler kaleme alınırdı. Bu çağda Akadça diplomasi dili olduğu için, resmî yazışmalarda bu dil kullanılırdı. Tapmaklann bazılarında ortaya çıkanlan çivi yazılı tabletler arasında edebî metinler de bulunmaktadır. Hurrice ve Hititçe olarak iki dilde yazıya dökülmüş bu metinler mitolojik bir söylence ya da hayvan masallanndah oluşmaktadır. Bu öyküler, pazar yerinde hikâyeler anlatan bir kişinin a ğ z ı n ­ dan anlatılmaktadır. 127 100. Antlaşma Metni 101. Fırtma Tannsı'na Ait Dinî Tören Metni .• .. 128 —~-xr—• o çağda konuşulan diller arasında Hititçeden başka Kuzey Anadolu'da Palaca, Güney ve Batı Anadolu'da Luvice, Güney D o ğ u Anadolu'da Hurrice vardı ve aynca daha eski Anadolu dili olan Hattice de konuşuluyordu. Bunlann çivi yazılı tabletle­ re kaydedilmiş örnekleri bulunmaktadır. Tabletler üzerinde yer alan mühür baskılan, tabletleri yazdıran kişilerin, adlannı hem çivi yazısı hem de hiyeroglif olarak iki ayrı dille yazdırdıklannı belgelemektedir. Boğazköy kazılanna Birinci Dünya Savaşı nedeniyle ara verilmiş, savaşın b i t i m i n ­ den uzun bir süre sonra Almanlar tarafından Kurt Bittel başkanlığında 1932-39 yıllannda çalışmalara yeniden başlanmıştır. İkinci Dünya Savaşı'nm başlama.sıyla kazı­ ya yine ara verilmiş, 1952 yıllında Kurt Bittel başkanlığında kazılara tekrar başlan­ mıştır. İkinci Dünya Savaşı'nm sonunda Almanya'nın D o ğ u ve Batı olarak ikiye b ö ­ lünmesi sonucunda tabletler D o ğ u Berlin'deki Kraliyet Müzeleri'nde korunmaya de­ vam etmiş ve Kültür Bakanlığımız iadeleri için girişimlerini sürdürmüştür. 1978 ve 1979 yıllannda Kültür Bakanlığı temsilcisi olan Müsteşar Yardımcısı Murat Katoğlu ve Genel M ü d ü r Vekili Aykut Özet'in tabletleri geri alma çabalannı takiben. Bakan­ lığımızın çeşitli girişimleri sonucunda, 1987 yılında yedi bin beş yüz civannda t a b ­ 102. Yönerge Metni let ülkemize iade edilmiştir. Tableder İstanbul Arkeoloji Müzeleri Sümerologu Veysel Donbaz tarafından Türkiye'ye getirilmiştir. Boğazköy tablederinin dünya tarihinde çok büyük bir önemi vardır. Bu yazılı kaynaklann okunmasıyla bir ulusun tarihi, yaşamı, dini ve kültürü anlaşılmıştır. Üze­ rine kamışla yazılan, çeşidi şekillerdeki pişmiş ya da pişmemiş toprak levhalara t a b ­ let denmektedir. Boğazköy'de yapılan kazılarda bugüne kadar otuz-otuz beş bin c i ­ vannda tablet ele geçirilmiştir. Bu, tablet sayısı bakımından, dünyanın en önemli k o ­ leksiyonudur. B u g ü n bu tabletlerin, yirmi bin beş yüz adedi Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde, on bin dört y ü z yirmi adedi İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde, beş yüz doksan dokuz adedi ise Çorum Müzesi'nde korunmaktadır. 129 1^ ^ 104. Tutanal< Metni 103. Yönerge Metni H i t i t Devlet Arşivi'ne ait kayıtlan içeren tabletler, Hitit İmparatorluk devrine ait­ tir (MÖ. 1650-1200) ve konulan çok çeşitlidir. Bunlar, devletlerarası andaşmalan, k a ­ nun kodekslerini, kral yıllıklannı, tıp ve astronomi ile ilgili belgeleri, mektuplan, i l a ­ hileri, dualan, mahkeme karadannı, ayinleri, destanlan, iki dilli yazıt ve sözlükleri, Akadcadan çevrilmiş çeşidi edebî tüderi, fallan, büyüleri, reçeteleri kapsamaktadır. Ülkemize iade edilen tablederde; yeraltı ile bağlantılı olarak cinayete, kidiliğe ve y a ­ lan yere yemine karşı yapılan temizlik ritüeli (Resim: 96a-b); d o ğ u m ritüeli (Resim: 97a-b); Kizzuwatna ülkesinde, Tannça İştar'a ilişkin kült organizasyonu (Resim: 98a-b); Hatti kralına, sınır beyleri Haşduili, Tarupişni ve Marduk-Lama'nm raporu (Resim: 99); yemin tannlannm ve lanet f o r m u n u n yer aldığı bir antlaşma metni (Re­ sim: 100); efsanevî Nerik şehri Fırrina Tanrısı için yapılan bir dinî tören anlatılmak­ ta ve yazı şöyle devam etmektedir: "Merik şehri Fırtına Tannsı kızdı ve çukurun içi­ 105. Bir Ritiiele Ait Metin ne girdi. Maraşşanta (Kızılırmak) Nehri eskiden akardı...., fakat şimdi Fırtına Tannsı onun y ö n ü n ü değiştirdi" (Resim: 101); yönerge metni (Resim: 102); rahipler ve tapı­ nak hızmetiılen için yönergeler (Resim: 103); yer ve kişi isimlerinin de yer aldığı, eşyalann sayımına dair tutanak (Resim: 104); KÂ.GAL HUR.SAG ile Hulaniya ve Appala şehirlerinin yer aldığı bir rituel (Resim: 105) bulunmaktadır. Dünya kültür mirasında önemli bir yere sahip olan Boğazköy'de bulunmuş H i t i t çivi yazılı tabletierinin UNESCO tarafından 2001 y ı ­ lında "Dünya Belleği" kaydına alınması, ülkemizin kültür variıklannm tanıtimı ve belgelenmesi açısından çok önemli bir adımdır. 130 "YÜZYILIM ÜEFİMESİ" ELİVIALI SİKKELERİ 18 Nisan 1984 tarihinde Antalya, Elmalı ilçesi, Baymdır köyünde kaçak kazılar sonucunda yaklaşık bin dokuz y ü z adet g ü m ü ş sikkeyi kapsayan büyük bir define bulunmuştur. Bu kaçak kazının ihbar edilmesi sonucunda, kazıyı yapanlar ve pazar­ layanlar malî polis tarafından takibe alınmışlar ve tutuklanarak çeşidi cezalara çarptınlmışlardır. Ancak yurtdışına kaçan Fuat Üzülmez, Edip Telliağaoğlu ve Nevzat Telliağaoğlu hakkında gıyabî tutuklama karan bulunmasına karşın, definenin yurtdışı­ na kaçmlması engellenememişrir. İlk olarak, 10 Mart 1988 yılında Los Angeles'ta antik sikke müzayedecisi Numis­ matic Fine Arts adlı şirketin çıkardığı katalogda on adet Elmalı sikkesi yayımlanmıştir. Katalogda b u sikkeler "Güney Anadolu'da 1984 yılında b u l u n m u ş " cümlesiyle t a nıtilmıştır. B u n u n üzerine, Türk hükümeti açık artirmaya müdahale ederek, sikkele­ rin satişını durdurmuştur. Söz konusu on adet sikkenin ülkemizden kaçınldığmm avukatlanmız aracılığı ile firma sahibine bildirilmesi üzerine, sikkeler herhangi bir bedel ödenmeksizin ve dava yoluna gidilmeksizin ülkemize iade edilmiştir. Aynı yıl 26 Mayıs 1988 tarihinde İsviçre, Zürih'te üç adet Elmalı sikkesi Bank Leu adlı müzayede firmasınca satişa çıkanimıştir. Mayıs 1991 tarihinde Zürih'te bir başka müzayede firması olan Tkalec üç adet sikkeyi açık artirmaya çıkarmıştir. Los Angeles'ta gerçekleştirilen girişimler Zürih'te tekrarianarak sikkelerin iadesi sağlanmıştir. Türk hükümetinin avukatian aracılığı ile yapılan müdahale sonucu sikkeler herhangi bir bedel ödenmeksizin ve dava yoluna gidilmeksizin iade edilmiş, 1993 ve 1996 yıllannda birer adet Elmalı sikkesinin daha bu sikkelere sahip iyi niyetii kişiler taraflndan ülkemize hibe edilmesinden sonra toplam on sekiz adet Elmalı sikkesi ge­ ri alınmıştir. Elmalı sikkelerinin büyük bir bölümünün Amerikalı işadamı koleksiyoncu Wiliam Koch'ta olduğu saptanarak yaklaşık bin sekiz yüz sikkenin, Koch'un da içinde o l d u ­ ğu OKS Partners Şirketi'nce satin alındığı belirienmiştir. Adı geçen koleksiyoncudan sikkelerin iadesi talep edilmiş, ancak olumlu sonuç alınamaması üzerine, 1989 yılın­ da ABD Massachusetts Eyalet Mahkemesi'nde dava açılmıştir. Bu davayı ABD'de " L i d ya Eserieri" davasını da takip eden Herrick Feinstein Avukatiık Firması'nm takip e t ­ mesi karariaştinlmış ve bu hususta New York Başkonsolosluğumuz yetkili kılınmıştir. Uzun süren hukukî mücadeleden sonra nihayet her iki tarafin avukatian anlaş­ ma yoluna vararak davayı bitirmişlerdir. 4 Ocak 1999 tarihinde dönemin Kültür Bakam'nın imzaladığı bir anlaşma ile Türk hükümetine verilen toplam bin alti y ü z alt­ mış bir adet sikke 29 Nisan 1999 tarihinde ülkemize getirilmiştir. Böylece "Yüzyılın Definesi" olarak adlandırılan bu defineye ait bin alti y ü z yetmiş dokuz sikke ait o l ­ d u ğ u topraklara kavuşmuştur. Ancak Elmalı sikkeleri grubundan y ü z elli-iki yüz ka­ dar sikkenin nerede olduğu halen bilinmemektedir. ELMALI SİKKELERİNİN ÖZELLİKLERİ VE TARİHÇESİ Bu definedeki sikkelerin bijyük bir kısmı ticari amaçla yapılmamış olup sikke b i ­ limi açısından çok önemlidir. Bu nedenle sikke uzmanlan tarafından "Yüzyılın D e f i ­ nesi" olarak nitelendirilmiştir. Şu anda Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde k o r u n ­ makta olan bin altı y ü z yetmiş dokuz sikkenin bin üç y ü z kırk sekiz adedi Anadolu, iki yüz seksen yedi adedi Orta ve Kuzey Yunanistan, kırk dört adedi ise Ege Adalan'ndaki yerleşim merkezlerinde basılmış örnekleri içermektedir. Defineye ait bir veya birkaç adet sikkesi olan merkezler hariç tutulursa, genel aynm şu şekilde söylenebi­ lir: Anadolu basımı sikkeler, Likya bölgesine ait olanlar dokuz yüz altmış iki adettir. Ephesos'a ait olanlar on iki, Kamirus'a (Rodos) iki yüz seksen üç, Samos'a ait olan­ lar kırk bir adettir. Yunanistan sikkelerinin Atina'da basılanlan yüz altmış beş, Bisaltai'de elli dokuz, Akanthus'da otuz bir, Abdera'da on beş, Thasoz'da sekiz, Ege Ada­ ları ve Paros'ta kırk dört adettir (Resim: 106). M Ö 5. yüzyılda Perslerin Yunanistan'ı istila etmelerinden sonra Atina Şehir Devleri'nin önderiiğinde Akdeniz çevresi şehirierinden oluşan bir biriik kurulmuştu. Attika-Delos Deniz Birliği adını taşıyan bu biriiğin bir merkezi ve bütçesi vardı. Her 107a. Attika Dekadrahmi (Ön Yüz Miğferli Athena) 107b. AHika Dekadrahmi (Arka Yüz Cepheden Baykuş) ülke kendi basriğı g ü m ü ş sikkeden gücü oranında katkıda bulunuyordu. Elmah sikkelerine yüzyılın definesi denmesinin en önemli nedeni, define içinde anı paralannın bulunmasıdır. Yunanlılar Persleri yendikleri için b i r anı parası çıkar­ mışlardı. Normal olarak o zamanın para birimi bir drahmi ve en değerii sikke dört drahmi iken, anma nedeniyle on drahmilik (dekadrahmi) para çıkanimışri (Resim: 107a-b). Dekadrahmiler çok az sayıda basılmıştır. 1984 yılma kadar dünyada sadece on üç tanesinin variiğı bilinmekteydi. Elmalı definesinde ise bunlardan on dört tane bulunmaktaydı. M Ö 5. yüzyılın ilk yansına ait tarihî ve siyasî bilgiler oldukça azdır. Elmalı defi­ nesi bu döneme ait sikkeleri içerdiğinden kalıp baskılarının, ağıriık sistemlerinin y e ­ ni kral ve sülale adlannm önemi büyüktür. Bu sikkelerde öncelikle incelenmesi gere­ ken konu ağıriık ayariandır. Likya sikkeleri üzerinde çalışan sikke uzmanlanndan Six, Likya bölgesinde birkaç farklı ağıriık ayannın kullanıldığını beliriemişrir.' Daha son­ ra Markholm yeni bir teori geliştirmiştir.^ Bu teoriye göre, farklı coğrafî bölgelerde farklı ayariar kullanılıyordu. Örneğin D o ğ u Likya'da, 10 gramın hemen altinda bir ağıriık. Bati Likya'da ise 8 gram civannda bir ağıriık kullanılıyordu. Aynca 11 gram ağıriiğında birkaç sikke de Pers standardına göre basılmışti. Elmalı definesindeki ör­ nekler ise durumun biraz daha farklı ve yeni açıklamalar gerektirecek şekilde o l d u ­ ğ u n u göstermektedir. Elmalı definesinde Erken Likya dönemine ait birkaç sikke bulunmaktadır. Erken Likya sikkelerinde, ön yüzde, genellikle domuz protomu, arka yüzde, içinde çizgiler ' J.P. Six. Rcpiie Niimismaliquc, olan quadratum incusum (derin kare çukur) mevcuttur. Daha önce bulunmuş baş­ 2 D. Markholm, "The Classification of ka definelerde yer alan örneklerin daha erken tarihli olduğu, Elmalı definesindeki ya- Lykian Coins Before Alexander the Great" JG/V 1964:65-76. 1886-87. 133 108a. Likya Stater (Ön Yüz İki Yunus Balığı) ban domuzu betimlemeii üç sil<l<enin ise dalıa geç tarihli olduğu anlaşılmıştır. Bu da 108b. Triskeles ki armalar genelde her iki yüzü hayvan betimli olup çoğunlukla yazısızdır. Yaban d o ­ bu sikkelerin serinin en geç tipleri olduğunu göstermektedir. Daha sonra gelen seride­ muzlan ve kanatlı ariar ön yüzdeki en popüler motiflerdir. Arka yüzde çeşitli hayvan­ lar veya başlan yahut protomlan yer alır. Asyut ve Noe tarafından yayınlanan define­ ler bu dönemin tipik örneklerindendir.^ Ön yüzü iki yaban domuzu ve arka yüzü tris­ keles ripli olanlar bu serinin en erken örnekleri olup Asyut ve IMoe definesinde aynı ka­ 109a. Rodos (Ön Yüz Stater İncir Yaprağı) lıp yapımlı olanlan ve benzerieri bulunmaktadır (Resim: 108a-b). Bu tipler, Elmalı de­ 109b. Arka Yüz: İki Bölümlü Derin Çukur finesinin gömülme tarihine kadar devam etmiş olup çok iyi resmedilmiştir. 134 Likya sikkelerine genel olarak bakıldığında, değişik tipte yazılı ve yazısız sülale 110. Ephesos Drahmi (Ön Yüz An - Arka Yüz 4'lü zımba) sikkelerinin mevcudun yaklaşık yüzde kırkını, az sayıda tipi içeren, fakat birbideriyle kalıp bağı olan sikkelerin ise geriye kalan yüzde altmışını oluşturduğu görülür. Bunlann çoğu önceden bilinen veya birkaç örneği tanınan sikkelerdir. İki ana seri uzun bir sikke bağı oluşturur. Diğer seriler ise birbirleriyle çok az bağlantılıdır. Tek bir ön y ü z kalıbı birkaç kez yenilenerek arka yüz kalıbı ile biriikte kullanılmıştır.^ Elmalı definesinde sikke bağı en kuvvetli olan grup Rodos (Kamirus) sikkeleridir (Resim: 109a-b). Bu sikkelerin yaklaşık yüzde ellisi birbideri ile ön yüz veya arka y ü z kalıbı açısından bağlantılıdır, diğer yüzde ellisi ise tamamen aynı ön ve arka yüz ka­ lıbından basılmıştır. Buradan çıkan sonuç ise Kamirus sikkelerinin dolaşıma girme­ den defineye dahil edilmiş olduktandır. Efes drahmisi de bu grupta yer alan ilginç eserlerdendir (Resim: 110). S o n u ç olarak, Elmalı definesi içinde değişik merkezlere ait farklı örnekler yer a l ­ maktadır. Ç o ğ u n l u ğ u ise, birkaç büyük merkeze ait, çok sayıda ve birbideriyle bağı olan sikkelerden oluşmaktadır. Buradan, sikkelerin kondüsyon ve kalıp bağlantılan göz önüne alınarak, uzun bir zaman dilimi içinde biriktirilmediği, ticari bir amaç ve­ ya banka amaçlı olarak toplanmadığı anlaşılmaktadır. Çünkü sikkeler doğrudan d o ğ ­ ruya darphaneden geliyorsa, çok çeşidi kalıp (darp) örnekleri beklemek imkansızdır. Definede bulunan Orta ve Kuzey Yunanistan, Trakya, Ege Adalan ve Kuzeybatı Anadolu (Likya) sikkeleri çağdaşrir. Aynı zamanda, bu sikkeler her şehri belli bir oran­ da temsil eder şekilde bir araya getirilerek gömülmüş gibi gözükmektedir. 3 M. Preis ve N. Waggoner, Archaic Coinage the Asyut Hoard, 1975. Greefe 4 Ön ve arka yüz kalıplanndan biri deği­ şince öteki her zaman değiştirilmemekte ve aynı kalan arka yüz kalıbı ile bağlantı kurulabilmektedir. 135 IVIARSYAS HEYKELİ Manisa iii, Sarıgöl ilçesi, Bağlıca köyünde 1987 yılın­ da yapılan kaçak bir kazı sonucu Marsyas Heykeli'nin b u ­ lunduğu ve yasadışı yollarla yurtdışına çıkanidığı tespit edilmiştir (Resim: 111). Abdurrahman Çetin adlı şahıs tarafından bulunan ve Ali Kolaşin adlı şahsa satılan heykelle ilgili olarak, olaya Yusuf Aykanat, Mehmet Şakir Canıtez ve Ertuğrul A t a soy'un adlannm kanştığı tespit edilmiş ve sanıklar hakkın­ da Sangöl Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılmıştır. Bakanlığımızca yapılan araştırmalar sonucunda, A B Ü ' d e Atlantis Antika Galerisinde bulunduğu ve sahiple­ rinin Jonathan Rosen ile Robert Hecht olduğu anlaşılan eserin, ülkemizden kaçırıldığının ispatlanması halinde hey­ kelin iade edilebileceği açıklanmıştır. Bunun üzerine sa­ nıklar hakkında Sangöl Ceza Mahkemesi'nin verdiği karar­ lara ilişkin dava dosyası ABD'deki avukatlanmıza gönderil­ miştir. Jonathan Rosen eseri New York'taki "The Ameri­ can-Turkish Society" adlı vakfa bağışlamayı kabul etmiş ve iki yıl süreyle anılan vakıfta sergilenen Marsyas Heykeli 14 Ağustos 1994 g ü n ü ülkemize iade edilmiştir. Marsyas, bütün Anadolu çobanlannm atasıdır. Kavalı olağanüstü bir yetenekle çaldığı söylenir. Apollon ile yap­ tıktan müzik yanşmasını kazanmıştır. Ancak, Apollon, Marsyas'ı bileklerinden bir ağaca astmp derisini canlı can­ lı yüzdürmüştür. Heykel Marsyas'ı bu ceza sahnesinde göstermektedir. Eser, Marsyas'ı dikdörtgen şeklinde silmeli ve dört ayaklı bir kaide üzerinde bir ağaç dalma ellerinden asılmış sakallı ve çıplak olarak betimler (Resim: 113). Yerde, diz çökmüş vaziyette elinde bıçağını bilemekte olan bir İskit erkek figürü vardır (Resim: 112). Kaidenin üzerine iki b o rulu bir kaval, ağaç dallanndan birine bir hayvan postu asılmıştır. Arkada yivli ve silmeli, başlıklı paye b u l u n m a k ­ tadır. Eser, üç parça halinde kmk olup parçalar birleştiril­ miştir. MS 2. yüzyılın ikinci yansına tarihlendirilmiş olan heykelin yüksekliği 1.20 cm., genişliği ise 38 cm.'dir. Mars­ yas Heykeli 2002 Eyül ayında Manisa Müzesi'ne yapılan bir saldın sonucu çalınmış, yapılan takipler sonucu 30 Ey­ lül 2002'de İstanbul'da bulunmuş ve Manisa Müzesi'ne iade edilmiştir. 111. Marsyas Heykeli 136 112. Marsyas Heykeli (İskitli Erkek Figürü) 113. Marsyas Heykeli (Detay) 137 IVIERIVIER KADİM BAŞİ zmir İli, Selçuk ilçesi, Efes ören yerinde 1964 yılı kazılannda ortaya çıkarılan mermer bir heykele ait kadın başının 1965 yılında kazı deposunda olmadığı, dönemin kazı başkanı Profesör Dr. Fritz Eichler tarafından anlaşılmıştır. Eser tüm aramalara rağ­ men bulunamamıştır. Eser çalınmadan önce, incelenmiş ve yayını yapılmıştır. Efes kazı ekibinden, taş eseder uzmanı Dr. M a ria Aurenhammer, bu başın İsviçre'de Basel Eski Eserler Müzesi'nde olduğunu belirlemiş ve Efes Müzesi'ne gerekli bilgileri vermiştir.' Halen Efes kazısı başkanı ve daha önce Avusturya Arkeoloji Enstitüsü Başkanı olan Profesör Fritz Krinzinger, İsviçre, Basel Eski Eserier M ü z e s i M ü d ü r ü ile gerekli görüşmeleri yapmış ve 1997 tarihinde söz konusu baş. Viya­ na Kültür Müşavirimize teslim edilmiştir. Halen bu heykel başı, Efes M ü z e s i M ü d ü r i ü ğü'nde korunmaktadır. Tanrıça Başmın Özellikleri İnce grenli beyaz mermerden yapılmış. Klâsik çağ özellikle­ rini taşıyan bu ideal kadm başının sağ kulak çevresinde, çene ve burun üzerinde kmk ve eksikler vardır (Resim: 114). 21 cm. y ü k ­ sekliğindeki başın genişliği 15 cm. ve derinliği 19 cm.'dir. Ortadan aynimış olan saç, yanlarda geniş dalgalar halinde arkaya uzanmak­ ta ve gevşek bir topuz şeklinde toplanmaktadır. Saçın bir bölümünün baş ortasından yukarıya doğru t o p l a n ­ ması ve saçın alt kısımda dikey çizgiler şeklinde işlenmesi bazı t a n nça başlannı, özellikle Nike heykellerini akla getirmektedir. Alın üçgen, 114. Mermer Kadm Başı gözler derin olarak işlenmiştir. Gözbebekleri belirtilmemiştir. Burun düzdür. Dudak kıvnk, ağız kapalı, çene yuvariaktir. Baş, boyun altindan kınimıştır. Başın dış yüzeyinde yer yer bozulmalar ve ufak zedelenmeler vardır. Erken Roma İmparatoriuk çağma ait, normal boydan küçük bir heykele ait bu baş, M Ö 5. yüzyıla tarihlenen Klâsik çağ heykeltıraşlığının bir repliği olarak, büyük ' E. Berger, "Die Hauptwerl<e des Basler Antikenmuseums Zwischen 460 und 430 V. Chr.", Antike Kunst, 1968: 73-77. 2 R. Fleischer, "Grabungen in Ephesos von 1960-1969" Jaliresiteflen des Österre­ ichischen Archäologischen Institutes, s. 431-446. 138 olasılıkla MS 1. yüzyılda yapılmış olmalıdır.^ KURŞUN IVIÜHÜR Merkezi ABD'de bulunan Classical Numismatic Group tarafmdan 2-3 Aralık 1997 tarihinde New York'ta düzenlenen müzayedede İznik kökenli bir kurşun m ü h ­ rün satışa sunulacağı, Amorium Kazı Başkanı Dr. Chris Lightfoot'tan öğrenilmiş ve durum Dışişleri Bakanlığı kanalıyla New York Başkonsolosluğumuza bildirilmiştir. Söz konusu eserin müzayededen çekilmesi için Başkonsolosluğumuzca gerekli girişimler yapılmış, fakat olumlu bir sonuç alınamamıştır. Ancak, New York'ta faali­ yet gösteren Kiska İnşaat Şirketi sorumlusu Erdem Arkan eseri müzayededen satın almış ve ülkemize hibe etmiştir. M ü h ü r 26 Aralık 1997'de ülkemize getirilmiştir. Söz konusu mühür Bizans dönemine ait olup, 28 x 4 mm. ölçüsünde ve 15.2 gr. ağıriiğındadır. M ü h ü r üzerinde Meryem, kucağında çocuk İsa ile biriikte cepheden gösterilmiştir (Resim: 115). Meryem'in başı haleli ve üzerinde maphorion vardır. Ba­ şının sağ ve sol yanındaki boşluklarda Meryem'in monogramı yer almaktadır. Eserin arka yüzünde ise altı satır Yunanca yazıt bulunmaktadır (Resim: 116). Söz konusu eser Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde bulunmaktadır. 116. Kurşun Mühür (Arka Yüz) 139 IVIAIMŞ DENİZİ BATIĞIIMDAKİ ESERLER H7. Roma Kadm Başı 118. Roma Tanrıça Başı 140 The Independent adlı İngiliz gazetesinin 16 M a ­ yıs 1995 tarihli sayısında yer alan bir haberden, bir grup amatör dalgıcın M a n ş Denizi yatağmda 1894 yılında batan Castor adlı gemiden Roma dönemine ', m- '.V ait bir grup eser çıkardığı öğrenilmişrir. Hollanda'nın Leiden şehrindeki Ryks Museum yetkilileri eserierin, dönemin Hollanda'nın İzmir Konso­ losu ve antika toplayıcısı Alfred Van Lennep tarafından İzmir, Sultanhisar (Nysa) çevresinden satın alındıktan sonra Hollanda'ya götürülürken gemiyle biriikte batriğını ifade etmiş ve eserierin Hollanda'ya verilmesini İ n g i ­ liz makamlanndan istemişlerdir. Kültür Bakanlığı'nca, Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla Londra ve Lahey Büyükelçiliklerimizden söz konusu eserierie ilgili bilgi, belge ve fotoğrafiann sağlanması is­ tenmiş, aynca İçişleri Bakanlığı, Interpol Daire Başkanlığı'ndan da bilgi talep edilmiştir. Eserierin fotoğraftan, Anadolu Medeniyetleri M ü z e ­ si uzmanlan ve Nysa kazısı başkanı Profesör Vedat İdil WmpG'k tarafından incelenmiş ve iki ayn rapor hazırianmıştır. Eserierin geri alınabilmesi için söz konusu raporiar İ n g i ­ liz makamlanna ilerilmiştir. Londra Büyükelçiliğimiz yetkililerinin gerekli d o k ü manlan, söz konusu eserieri elinde bulunduran, İngiliz Sahil Muhafaza Teşkilatı'na bağlı Receiver o f Wreck sorumlulanna ilettiği ve yapılan ikili görüşmeler sonucu, karşı tarafın eserierin Anadolu'ya ait olduğunu kabul e t ­ tiğini; eserierie ilgili kimyasal temizleme, depolama, m ü ­ zede sergileme, uzman kuruluşlara yaptınlan değer ince­ lemesi gibi harcamalann ve buna ilâve olarak eseri çıka­ ranlara verilecek olan ikramiyenin Deniz Kanunu'na g ö ­ re tarafımızdan ödenmesi gerektiği Dışişleri Bakanlı­ 1# ğı'nca bildirilmiştir. Söz konusu meblağ Londra Büyükelçiliğimize transfer edilmiş, eserierimiz 26 Mayıs 1998 tarihinde anılan Büyükelçiliğimizce teslim alınmış ve 15 T e m ­ muz 1998 tarihinde Büyükelçiliğimizde bir tören d ü ­ zenlenmiştir. M a n ş Denizi'ndeki batiktan çıkarılan yedi adet arke­ olojik eser, 9 Mayıs 1999 tarihinde ülkemize getirilmiş ve şu anda Anadolu Medeniyetieri Müzesi'nde sergilenmektedir. 119. Batı Anadolu Kökenli Stel 141 Eserlerin Özellikleri Castor ad1ı batıkta bulunan eserler iki baş ve beş adet yazıttan oluşmak­ tadır. Bu grup içinde yer alan mermer kadın başı bir heykele ait olup b o ­ yun kısmından kmlmıştır (Resim: 117). Saçları ortadan ayrık dalgalar halinde arkada toplanmıştır, göz bebekleri işlenmiş, burnu kmk, ağzı hafifçe açıktır. Başın portre özellikleri taşıması bakımın­ dan bir İmparatoriçe başı, belki de imparator Hadrianus'un kansı Sabina olması olasılığı üzerinde durulabilir. IVIS 2. yüzyıla tarihlenmektedir. ikinci heykel başı, boyundan kınktırve ince greni mermerden yapılmıştır (Resim: 118). Bukleli saç­ lı, saçın ortasında IVlısır heykellerini anımsatan ' bir atribü vardır. Belki bir tannça heykeli ola­ bilir. Y ü z ve göz bebekleri işlenmiş, burun kınk ve çene yuvarlaktır. IVİS 2. yüzyıl so­ nuna Flaviuslar devrine ya da IVIS 3. y ü z ­ yıl başına ait olabilir. Bu grupta yer alan yazıtlar, Anado­ lu özellikleri göstermektedir. Bunlardan dikdörtgen bir mezar steli, etrafı akroterlerie çevrilmiş üçgen bir alınlıkla taçlandı- 120. Tamamlanmamış Stel nlmıştır (Resim: 119). Ön yüzünde beş satır Yunanca yazıt bulunmaktadır. Bu yazıt­ tan "Kyreneli Ptolemaios ailesinden lason oğlu Armmas"a ait olduğu anlaşılmakta­ dır. Kuzey Afrika'dan Batı Anadolu'ya gelen Armmas'a ait b u stelin Smyrna'da y a ­ pılmış olması büyük bir olasıkıtır. 121. Dikdörtgen Mezar Steli 142 Bir başl<a stel üzerinde altı satır Yunanca yazıt vardır. Bu stel liazırlanmış, ancal< henüz ham blol<tan l<esilmemiş durumdadır. Bu üçgen alınlı1<tal<i ilginç yazıttan, bu stelin gladyatör Klados için l<arısı Tyhprice tarafından, onun cesaretinin anısına yaptmldığı anlaşılmaktadır (Resim: 120). Klados adı Smyma yazıtlarında geçmektedir. Bu nedenle bu stel, Batı Anadolu kökenli olmalıdır. Bir diğer dikdörtgen mezar steli üzerinde sekiz satır Yunanca yazıt vardır (Re­ sim: 121). Lukios lulius l\/laximus adlı Romalının henüz hayatta iken bu yazıtı k e n ­ disi, kansı, çocukları ve torunları için yaptırdığı anlaşılmaktadır. B ü y ü k bir olasılıkla stel Smyrna'da yapılmış olmalıdır. Bir diğer dikdörtgen şeklindeki stelde ise dört satır Yunanca yazıt b u l u n m a k t a ­ dır (Resim: 122). Yazıtta Thyateira'dan (Akhisar) Statios oğlu Maskos ile Mashion'un çok yaşamalan dileği yer alır. Thyateira Lidya'da bir antik kenttir. Bu nedenle Batı Anadolu kökenlidir. Bu grup içinde bir de tam okunamayan yazıtlı kınk bir mezar steli bulunmaktadır (Resim: 123). 143 İVİENİL KOLEKSİYOMU'MÜAKİ ZEUGİVIA MOZAİĞİNE AİT PARÇALAR 1993 yılında Gaziantep ili, Nizip ilçesi, Belkıs köyünde yer alan Zeugma ören ye­ rinin aşağı kısımlarında, Birecik Barajı gölü sularının basması üzerine kurtarma ka­ zısı yapılmıştır. Kazı sırasında aşağı şehirde bir Roma villasının mozaik döşemeli t e ­ rasının ortasında yer alan panonun alt kısmında iki adet giyimli figürün dizden y u kansınm ve soldaki figürün üst kısmında yer alan yazının yansının sökülmek sure­ tiyle çıkanimış olduğu görülmüştür. Pano, orta boşluğu ile birlikte Gaziantep M ü z e si'ne taşınmış ve teşhire konmuştur. Söz konusu parçalann bulunabilmesi amacıyla Bakanlığımızca araştırmalar baş­ latılmıştır. 1994 yılı Ekim ayında Gaziantep Müzesi'nde bir çalışma yapmak üzere ül124. Zeugma Mozaiği (Metioklios Partlıenope) 144 kemize gelen, Kanada, Toronto'daki Pontifical Institute o f Medieval Studies'den Sheila Campbell, müzede bulunan mozaik panoyu incelemiş ve eksik olan iki parçan m A B Ü ' n i n Houston kentinde, Rice Üniversitesi Menil Koleksiyonu'nda b u l u n d u ğ u ­ nu belirlemiş ve durum, Gaziantep Müzesi tarafmdan Bakanlığımıza bildirilmiştir. Amerika Birieşik Devlerieri'nde ülkemizi temsil eden avukarianmızdan konu ile ilgili bir araştırma yapmaları istenmiş, avukatlarımızca yapılan inceleme sonucunda, iki parça mozaiğin otuz yıl önce kaçak bir kazı sonucu çıkanidıktan sonra, Ameri­ ka'ya kaçırıldığı tespit edilmiş ve adı geçen müzede bulunduğ u anlaşılmıştır. Rice Üniversitesi ile yapılan yazışmalar sonucunda, anılan üniversite yetkilileri­ nin, parçaların. Zeugma mozaiğine ait olduğunun ispatlanması halinde iade edile­ ceğini ifade etmeleri üzerine, aynı kanıyı taşıyan tüm Türk ve yabancı uzmanların raporiarı ve konuya ilişkin yayınlar Houston Başkonsolosluğumuz aracılığıyla ilgili müzeye iletilmiştir. Söz konusu eser, bir Roma villasının mozaik döşemeli terasına aittir. İri beyaz taş­ lı zemine tek sıra siyah taşlaria çizgi desenli, geometrik motifler işlenmiştir. Eser iç içe bordürierin çevrelediği alanda, orta kısımda daha küçük taşlaria saç örgüsü bordur ile smırianmıştır. Mozaik, kareye benzer figüriü bir panodan oluşmaktadır. Panoda elbiseleri ayaklanna kadar inen iki figür yer almaktadır (Resim: 124). E l ­ biseler kalın kumaştan yapılmış, dalgalı kıvrımlaria gösterilmiştir. Üzerine düşen ışık, panoya canlılık kazandırmıştır. Mozaik üzerindeki figürierin başlannm hizasında Metiokhos ve Parthenope sözcükleri yazmaktadır. Metiokhos ve Parthenope antik Ro­ ma mitolojisinde bir aşk hikâyesinin kahramanıdıriar ve onlaria ilgili bilgilere MS 2. yüzyıla ait papirüslerde rastiamak mümkündür. Menil Müzesi Küratörü Dr. Bertrand Davezac, incelemelerde bulunmak üzere 1997 Eylül ayı içerisinde ülkemize gelmiş, Ankara ve Gaziantep'te incelemelerde b u ­ lunmuş, yetkililerie görüşmüştür. Davezac kendi koleksiyonlannda bulunan iki m o ­ zaik figürünün ülkemizden kaçırılmış olduğunun hiç şüpheye yer bırakmayacak ka­ dar açık olduğunu, iki parçanın, halen Gaziantep Müzesi'nde bulunan mozaik figü­ rün geri kalan parçası ile birieştirilmesinin sanata olan saygılarının bir gereği o l d u ­ ğ u n u belirtmiş; k o n u n u n değeriendirilmesi ve prensip mutabakatinm kesinleştirilme­ si için tekrar Türkiye'yi ziyaret edeceğini bildirmiştir. Menil Müzesi M ü d ü r ü Paul Winkler ile M ü z e Küratörü Dr. Bertrand Davezac, 7-8 Aralık 1998 tarihlerinde ülkemize gelerek bir kez daha yetkilerie görüşmüşlerdir. Ülkemizde yaptikları görüşme ve incelemelerin sonucunda; söz konusu mozaikleri iade etmeye hazır olduklarını Houston Başkonsolosluğumuza bildirmişlerdir. Menil M ü z e s i yetkililerinin eserierimizin iadesi ile ilgili karan Bakanlığımızca memnuniyet­ le karşılanmış ve söz konusu iki parça mozaik, Bakanlığımız görevlisi tarafindan tes­ lim alınarak, 19 Haziran 2000 tarihinde ülkemize getirilmiş ve Gaziantep Müzesi'ne teslim edilmiştir. OKLAHOIVIA GÜlVIRtJĞİJ'MÜE ELE GEÇİRİLEM ESERLER: 1 1997 yılının Ekim ayında Güney California'da bir antika galerisine götürülmek O 125a. Urartu Bronz Bilezik istenen yüz otuz üç parça kültür varlığına Oklahoma City'de, ABD Gümrük Servisi görevlilerince el konmuştur. Ülkemizden kaçırılan eserlerle ilgili gerekli girişimler ya­ pılmış ve 1 Haziran 1998 tarihinde emniyet kuvvetlerince Adana'da gerçekleştirilen bir operasyon ile aralannda İncirlik Üssü'nde görevli bir binbaşının da b u l u n d u ğ u , kaçakçılık şebekesi yakalanmıştır. Güney California'da bir galeri sahibinin, söz konusu eserlerin alıcısı sıfatıyla yar­ gılanmasından sonra, ABD Dışişleri Bakanlığı'nda 1 Mart 2000 tarihinde düzenlenen bir törenle Hitit, Urartu, Yunan, Roma, Bizans gibi çeşitli uygarlıklara ait yüz otuz üç parça eser, dönemin Kültür Bakam'na teslim edilmiştir. 10 Mart 2000 yılında T o p kapı Müzesi uzmanı refakatinde ülkemize getirilen eserler, b u g ü n İstanbul Arkeolo­ j i Müzeleri'nde bulunmaktadır. Bu eserler arasında taş balta (Geç Neolitik), kalıp, bileği taşı (Kalkolitik), zıpkın ucu (İlk Tunç Çağı), ağırlıklar, düğmeler ve bir mühür yer almaktadır. Bronz ejder başlı bilezikler, döküm tekniğiyle yapılmış fibula ve koşum parçaları. D o ğ u Anadolu Urartu kökenli olarak M Ö 9. yüzyıla tarihlenmiştir (Resim: 125a-b). 125b. Bronz Fibula 126. Helenistik Dönem Pişmiş Toprak Mask 146 Pişmiş topral<taTi yapılmış çocuk yüzlü bir mask Helenistik çağa ait olabilir (Re­ sim: 126). Yakalanan kültür varlıklarının yirmi ikisi cam koku şişeleridir. Bunlar par­ füm, merhem veya ilaç koymak için kullanılan şişelerdir. IVlezar armağanı olarak da kullanılmışlardır. Açık yeşil, mavi, geçirgen cam hamurlu şişeler serbest üfleme tek­ niğiyle yapılmış, ağız kenarı kesildikten sonra kıvnlmıştır. Boyun altında alet izleri vardır. Şişeler tüp gövdeli, uzun armudi, konik veya küre biçimli olup iki tanesi k o n ­ kav, biri ise dûz d i p l i d i r ' ' ^ (Resim: 127a - b ) . Bu yapıtların Roma İmparatorluk ça­ ğında Anadolu'da imal edilmiş benzerlerine birçok müzemizde rastlanmaktadır. Bu gruptaki insan ve aslan yüzü kabartmalı pişmiş toprak aplikler, kuş heykelci­ ği ve bronz Hermes heykelciği, Roma İmparatorluk çağma tarihlenmektedir (Resim: 128-129). Ayrıca, bronz dirhemler, midye kabuğu biçimli bir ağırlık, bronz haç sar­ kaçlar ve Bizans çağma tarihlenen, yaprak formlu, tutamak üzerinde balık bezeme­ si olan bronz bir kandil bu grupta yer almaktadır. 128. Bronz Hermes Heykelciği 127a. Cam Roma Şişesi 129. Kuş Pandantif 127b. Tüp Biçimli Cam llnquentarium ' A. Özet, Dipten Gelen Panitı, Sualtı Arkeoloji Müzesi Cam 1998. 2 B. Gürler, Tire Müzesi 2000. Cam Bodrum Eserleri, Eserleri, 147 OKLAHOIVIA GUIVIRUGU'MÜE ELE GEÇİRİLEM ESERLER: 11 Yüz otuz üç parça tarihi eserin ABD makamlarınca iade edilmesinden sonra Washington Büyükelçiliğimizle temasa geçen ABD Gümrük İdaresi yetkilileri, önceki esederie bağlantılı başka eserlerin de ele geçirilmiş olduğunu bildirmiştir. Söz konusu eseder, Houston Başkonsolosluğumuz tarafından teslim alınmış ve Dışişleri Bakanlığı kuryesi ile ülkemize getirilmiştir. 2 Mayıs 2001 tarihinde Anıdar ve Müzeler Genel M ü d ü r l ü ğ ü uzmanlannca Dışişleri Bakanlığı ndan teslim alınmıştır. Eseder b u g ü n Anadolu Medeniyederi Müzesi'nde bulunmaktadır. Anadolu Medeniyederi Müzesi uzmanlannca hazırlanan rapora göre, bronz panter başı, pişmiş t o p ­ rak boğa başı ve kurşun kartal figürü Roma çağına tarihlenmiştir (Resim: 130a-b). İki adet pişmiş toprak Pers adisi başı ise M Ö 5.-4. yüzyıllara aittir (Resim: 131a-b). 130a. Pişmiş Topral< Hayvan Başı 130b. Kurşun Kartal Figürü 148 131a. Pişmiş Toprak Pers Atlısı Başı 131b. Pişmiş Toprak Pers Atlısı Başı HEATHROW HAVAALAMTMÜA ELE GEÇİRİLEİM ESERLER Londra, Heathrow Havaalanında 7 Mart 1996 tarihinde, İstanbul'da Tekin T i caret'in sahibi Abdülkerim Tekin tarafından gönderilen eski eserierin Londra B ü y ü k şehir Polisi tarafından ele geçirildiği ve anılan şahsın eserieri geri almak için, İngiliz avukatlar tuttuğu Londra Büyükelçiliğimiz tarafından bildirilerek, Türk H ü k ü m e t i ' n i n de İngiltere'de tutacağı avukariar aracılığıyla gerekli girişimlerde bulunabilece­ ği belirtilmiştir. İçişleri Bakanlığı tarafından sağlanan fotoğraflar üzerinde Anadolu Medeniyet­ leri M ü z e s i uzmanlan tarafından yapılan ön incelemede ele geçirilen eserierin ço­ ğ u n l u ğ u n u n Anadolu kökenli olduğu tespit edilmiştir. 132b. Hellenistik Dönem Sikkesi 2863 sayılı yasaya muhalefet suçundan yurtiçinde sabıkası olduğu tespit edilen Ab­ dülkerim Tekin hakkında Bakırköy İkinci Sulh Ceza Mahkemesi'nce gıyabî tevkif m ü ­ zekkeresi çıkanimış ve Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nca da söz konusu eserierin İ n ­ giltere'den iadesi talebinde bulunulduğu Adalet Bakanlığı tarafından bildirilmiştir. 1996 yılında Bakanlığımız onayı gereği Londra Büyükelçiliğimizce Türk hükümeti­ ni temsilen bir avukat tutularak mahkemeye resmî başvuruda bulunulmuş ve Anadolu 132a. Muhtelif Dönemlere Ait Sikkeler 149 Medeniyetleri Müzesi M ü d ü d ü ğ ü ' n d e n D o ğ u Mermerci ve M. Tevfik Göktürk, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdüriüğü'nden 1. Günay Paksoy uzman olarak eserieri yerinde incelemişler ve 15 Ağustos 1996 tarihin­ de yapılan duruşmaya katılmışlardır. Daha sonra dava Sulh Mahkemesi'nde görüşülmek üzere ileri bir tarihe atılmıştır. '; Londra'da görevlendirilen uzmanlanmız tarafından yapılan ince­ lemede; sanık Abdülkerim Tekin'in, Tekin Ticaret'in antedi kâğıdına yazıp imzaladığı üç bin altı y ü z otuz dört adet eserin ülkemizden der­ lenen eserierden olduğu tespit edilmiştir. Bu eserier arasında bulunan bir grup sikke Anadolu'da darp edil­ miştir. Bunlar Troas bölgesi (on dört adet), Lampsakos, Pitane, Kyme, Miletos gibi Bati Anadolu kenderine aittir. Ayrıca Rodos sikkeleri ile Patara ve Termessos sikkeleri de vardır. Bunun dışında Yunan ve Roma çağlanna tarihlenen Hamaksitus, Bergama, Astra, Anazarbus, Apameia, Tarsus, Side, Bizya, Silendos gibi Anadolu şehir baskısı olanlar da vardır. Öte yandan Miletos, Kolophon gibi şehir darphanelerin­ de basılmış Büyük İskender drahmileri de bu grup içinde yer almaktadır. Aynca Bizans İmparatoru 1. Anastasius döneminde Konstantinopolis, Nikomedia, Antiokheia gibi üç Anadolu şehrinde basılan altin sikke örnekleri de bu grupda yer almaktadır (Resim: 132 a-b-c). Eserier arasında Geç Roma - Bizans mühür baskılı, Kilikya kökenli, pişmiş t o p ­ rak bullalar, Anadolu lokal üslubunda yapılmış, Alanya Müzesi'nde çok yakın bir benzeri bulunan Roma dönemine ait bronz Herakles heykeli, (Resim: 133) D o ğ u Anadolu kökenli, Urartu dönemine ait, küre biçimli kahverengi akik boncuklar, M Ö 8. yüzyıldan kalma bronz ve g ü m ü ş bilezikler, (Resim: 134) bronz kandil ve pişmiş toprak tann figürü. Geç Frig dönemine ait omphaJosIu phialeler, Bizans dönemine ait kenan yazılı tepsi, g ü m ü ş ve bronz. Roma dönemine ait kaşlı yüzükler, taş balta koleksiyonu ve taş ağırşaklar. Roma dönemine ait g ü m ü ş k u ş figürieri ve kurşun 136. İslamî Dönem Sikkeleri amphoriskos, müzelerimizde benzerieri bulunan Roma dönemine ait altın küpeler ile cam kaplar, (Resim: 135) örneği müzelerimizde bulunan bronz Hitit İmparatoriuk çağma ait bir mühür, Roma dönemine ait bronz çocuk figürü ve Bizans çağına ait röliker. Roma ve Urartu dönemlerine ait bronz ve kemik tıp aletleri, iğneler, taş b o n ­ cuklar. Roma ve Bizans dönemlerine ait çeşitli dirhemler, Bizans döneminden kalma bronz anahtar ve rölikerier, Osmanlı, Süleymaniye işi şamdan ayağı ve şamdan par­ çalan, Osmanlı dönemine ait bronz anahtar ve terzi yüksükleri ve bronz IVlevlevî nekkâresinin b u l u n d u ğ u müze uzman raporu ile belirienmiştir. Bu grupta yer alan Selçuklu sikkeleri ise sayıca çok ve önemlidir. İki bin yüz kırk adet İslamî g ü m ü ş sikkeden oluşan define değişik dönemlerden günümüze kalmış­ tır. Bunlann İlhanlı h ü k ü m d a n Ebu Said Bahadır Han dönemi (683-690 H./ 12841291 M.); Aragon Han dönemi Anadolu baskılı g ü m ü ş sikkeleri (683-690 H./12841291 M.); Satı Bek Han dönemi (738-741 H./1337-1340 M.); IV. Rükneddin Kılıçarslan dönemi (655-663 H. /1257-1264 M.); 111. Gıyaseddin Keyhüsrev dönemi (663- 151 681 H. / 1264-1282 M.) Konya Erzincan baskılı sikkeleri ve Kadı Burhaneddin A h med dönemi (728-801 H./ 1380-1398 M.) sikkeleri olduklan belirlenmiştir (Resim: 136). Söz konusu bu definenin Anadolu kökenli olduğuna ilişkin bilgiler, uzman G ü nay Paksoy tarafından ilgili mercilere bildirilmiştir. Aynca bu grup içinde yer alan bir Selçuklu Dönemi sürahisi ilginç örneklerden birini teşkil etmektedir (Resim: 137). Londra'da ülkemizi temsil eden Harper Odell firması avukatı Reza Hussein'in karşı tarafın avukatı ile yaptığı görüşmelerde, A. Kerim Tekin'in esederi ülkemize i a ­ de edeceğini, ancak ileride Türkiye'de kendisi hakkında bu konu ile ilgili dava açıl­ mayacağı teminatının verilmesini istediği Dışişleri Bakanlığı tarafından bildirilmiştir. Ülkemizde 2863 sayılı kanuna muhalefet suçundan birçok kez h ü k ü m giymiş olan bu şahsa böyle bir teminat verilmeyeceği, şahsın esederi iade etmeyi kabul e t ­ memesi durumunda davaya devam edileceği Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla Londra Büyükelçiliğimize iletilmiştir. A. Kerim Tekin eserlerin tümünü ülkemize iade etmeyi kabul etmiş ve Anadolu kökenli eseder Haziran 2000'de ülkemize getirilmiş ve Anadolu Medeniyederi M ü zesi'ne teslim edilerek koruma altına alınmıştır. 152 BREİVIEİM'ÜE E L E GEÇİRİLEM ESERLER Alman Federal Cumhuriyeti mal<amlarmca Bremen'de dört adet seramik eşya ile bir adet altm taç ele geçirilmiştir. Ülkemizden kaçmidığmın ispatlanması d u r u m u n ­ da eserlerin iade edileceği bildirilmiştir. Anadolu Medeniyetleri Müzesi M ü d ü r l ü ğ ü uzmanlarınca yapılan incelemede bu eserlerin Anadolu kökenli olduğu tespit edilmiş ve iadeleri talep edilmiştir. Kaçırılan eserlerin Alman makamlarından geri alınabilmesi için bunlann tartış­ masız şekilde Anadolu kökenli olduklarına ve bu tarihî eserlerin yurtdışına çıkarıla­ bilmesi için 2863 sayılı kanun uyannca söz konusu şahıslara herhangi bir izin veril­ mediğine ilişkin istenen bilgi Alman makamlarına gönderilmiştir. Eserler Hannover Başkonsolosluğumuza iade edilmiş ve Dışişleri Bakanlığı'nın Merkez Binası Kurye Şubesince 24 Nisan 2001 tarihinde, Anadolu Medeniyetleri Müzesi uzmanlarına teslim edilmiştir. Söz konusu eserler; bir adet taç, bir adet lagynos (pişmiş toprak kap), bir adet kâse ve bir adet unguentarium (koku şişesi) parçasından oluşmaktadır. İnce bir şerit üzerine tutturulmuş üçlü yaprak gruplarıyla süslenmiş, yapraklan basit çizgilerle detaylandınlmış altın taç İÖ 1. yüzyıla tarihlenmektedir (Resim: 138). Taçlann ilk ör- 153 nekleri önceleri zeytin, meşe, mersin ağacının dal ve yapraklanndan, daha sonra da metalden yapılmıştır. Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ndeki 13508 envanter numara­ lı taç ile benzerlik göstermektedir.' Pişmiş toprak lagynos, deve tüyü rengi hamurlu, dışa çekik ağız kenarlı, silindirik boyunlu, yayvan basık gövdeli, düz kaidelidir (Resim: 139). Tek kulpludur. Gövde üzerine boya ile kuş m o t i f i yapılmıştır. Pişmiş toprak Roma çağı kâsesi [terra sigillata), deve tüyü rengi hamurlu, kırmızı astar b o yalıdır.2 Yuvarlak ağız kenarlı ve gövdelidir. Küçük düz diplidir. Pişmiş toprak Roma çağı unguentarium, kiremit rengi hamurlu, kırmızı astar b o ­ yalıdır. Dışa çekik ağız kenarlı, silindirik boyunlu, oval gövdeli olup, gövdesinde k ı nk ve eksikler vardır. Kaidesi kınk ve enine yivlidir. Bir unguentariuma ait oval b i ­ çimli gövde parçası, deve tüyü rengi hamuriu, kırmızı astar boyalıdır (Resim: 140139. Lagynos 141). Bu eserier Akdağ kurtarma kazısında rastlanan unguentariumlarla benzeriik göstermektedir.^ Bu kültür variıklan batı ve güney Anadolu'da sık rasrianan malzemelerden olup kaçak kazılar sonucu soyulan mezariardan ele geçirilmiş olmalıdır. 140. Unguentarium, Terra Sigillata Kâse 141. Unguentarium ' 1. Bingöl, Antik Takılar Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 1999: 33 - 54. 2 J. W. Hayes, Roman Pottery. A Catalogue of Roman Fine Wares, 1975. 3 F. Küçül<çoban, "2000 Yılı Akdağ Kurtarma Kazısı" 12. Müze Çalışmaları ve Kurtarma Kazıları Sempozyumu, 2002: 251. 154 IVIERİVIER KABARTMA LEVHA 1998'de Almanya İnterpolü'nün Osman ve İmdat Günay adlı iki Türk vatandaşmda bir kültür varlığı ele geçirdiğini bildirmesi üzerine, eserin fotoğrafları temin edilmiş ve Anadolu Medeniyetleri Müzesi uzmanlarıyla, Profesör Cevdet Bayburtluoğlu ve Profesör Hasan Malay'a gerekli incelemeler yaptmlmıştır. Bu kurum ve kişilerin verdikleri raporlara göre. Yunanca yazıtlı ve Roma İ m p a ­ ratorluk dönemine ait olan eserin Batı Anadolu kökenli olduğu anlaşılmış ve yaka­ lanan kişiler hakkında Mersin Birinci Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılmıştır. Uz­ man raporları mahkemeye sunulmuş ve eserin ülkemize iadesi için hazırlanan istina­ be evrakı Köln Başkonsolosluğumuza iletilmiştir. Köln Başkonsolosluğumuza teslim edilen eser, 2001 tarihinde ülkemize getiril­ miş ve istanbul Arkeoloji Müzeleri M ü d ü r l ü ğ ü ' n d e koruma altına alınmıştır (Resim: 142). Çift frizli, yazıtlı olan bu tabulanm yüksekliği 95 cm., genişliği 155 cm., kalın­ lığı 15 cm.'dir. Alt ve üst sahneyi ayıran silme ve üst kenar silmesi üzerinde Yunanca yazıt bulunmaktadır. 142. Mermer Kabartma Levha 155 1. Yazıt iki satırdan oluşmaktadır: ANTQNIAAPTEMEI2;iATPEINHANTONI£^XAPITONIANAPIIAIfllKAITEKNOEKAI0PEnTOIZMNEIAEXAPIN ANTONIIXAPlTONArA0H^YXHnAEl(DlAOIZXAIPEINnAPOAEITAIEAEMAAIE... 2. Yazıtın transkripsiyonu şöyledir: 'AvTCûvîa 'Apxe|ietç i^aıpeıvrı 'AvTCOVi^cp XapLTCOVi dvSpi^ L8iq> Kai TEKVOIÇ Kail Qpenxoiq ı ı v e ı a ç x a p ı v . ' A v T O V t ç XapLTCov, dYc6rı\|/iJXTi, Ttctcn cpîÂ.otç x a t p e ı v , Ttapoöeîtmç 5 E liâX\o [la]. 3. Yazıtın çevirisi şöyledir: Hekim Antonia Artemeis (bu mezan) kocası Antonios Chariton ve çocuklan ve evladıklannm anısı için (yaptırdı). İyi kalpli Antonios Chariton'dan tüm dosdara ve özellikle gelip geçene selam! Yazıtın ilk satmndan, bu mezar taşının Artemeis adlı bir kadın hekim tarafından kocası Antonis (=Antonios) Chariton, çocuklan ve evlâriıklan için yaptınldığı anlaşıl­ maktadır. İkinci satır ise ölü Antonis Chariton'un konuşmasına aynlmışrir. Kabartmanın üst bölümünde, tüm aile toplu olarak yer almaktadır. Solda, bir postament üzerinde daha önce ölmüş ailenin iki kızı, ellerinde leylek veya turna türü bir kuşu tutar şekilde betimlenmiştir. Yanlannda, henüz yaşayan, bir elinde çelenk tutan, saçlan örgülü kızlan ile merkezde kan koca yan yana berimlenmişrir. Anneleri ile kızlar khiton ve himation giymiştir. Baba figürünün üzerinde ise tunika ve khlamys bulunmaktadır. Sol elinde bir rulo tutmaktadır. Gür saçlan, hemen hemen kaşlanna kadar inmektedir. Yanında, başında takke bulunan, himationa sannmış o ğ ­ lu yer alır. Onun yanında, gene daha önce ölmüş, yuvariak kaide üzerinde duran er­ kek çocuk, elinde bir lotus çiçeği tutmaktadır. Kabartmanın sonunda bir at ve atın dizginlerinden tutan seyis yer almaktadır. Yazırii silmenin alrindaki friz kuşağı, üst frize göre farklı boyuttadır. İki baştaki erkek çocuklar arasında on iki adet genç kız, ikili gruplar oluşturacak şekilde sıralanmışrir. Bu tabula üzerindeki kadın ve erkek betimlemeleri, giysileri, saç tuvaletieri ve işçilik özellikleri g ö z önünde tutularak, MS 3. yüzyıla, Severus'lar dönemine t a r i h lenmektedir. Eserin büyük bir olasılıkla Pisidia bölgesinden, belki de Denizli (Laodikeia) civanndan kaçmldığı düşünülmektedir. Eserdeki özensiz işçilik, b u n u n yerel bir eser olduğunu göstermektedir. Artemeis adındaki bir hekim kadından söz edilmesi, yazıti, tip tarihi açısından ' Ü. Serdaroğlu, Eskiçağda Tıp, 1996: 13. 2 L. Robert, Les Stèles Funéraires de Byzance Gréco-Romaine, 1964: 175178. ^ T. Drew-Bear, C. Thomas, M. Yildizturan, Phrygian Votive Steles, 1999: 393. 0. Massor, "Pape-Benseleriana IXMadame Artemis" Zeitschrift für Papyrologie und Epigraphik, 1986: 128-130. 4 A. Cameron, "OPEnTOS and Related Terms in the Inscription of Asia Minor", Anatolian Studies, 1939: 27. 5 L. Robert, Laodicée du Lycos, Le Nymphée, 1969: 352-353. 156 önemli kılmaktadır.' Çünkü antik dünyada hekimlik mesleğini icra eden kadınlardan söz eden yazıt sayısı oldukça azdır.2 Ü ç özelliği, yazıtin Anadolu kökenli olduğuna işaret etmektedir: Birincisi Artemeis, büyük bir olasılıkla Artemis'in adından türetilen theophorik bir kadın adıdır ve Anadolu'ya özgüdür.^ İkincisi evlatiık anlamına gelen threptos sözcüğü, Poma İmparatoriuk devrinde Anadolu'da pek yaygın olan, köle sarin alma yerine evlat edinme uygulamasını yansıtmaktadır.^ Üçüncüsü yazıtin sonunda yer alan "gelip geçene selam" anlamındaki mezar formülüne özellikle Frigya'daki Laodikeia (Denizli) ve civannda bulunan yazıtiarda rastianmaktadır.5 Roma İmparatoriuk dönemine ait olan bu mezar yazıti, b u l u n d u ğ u yerin sosyo-kültürel özelliklerini yansıtması bakımından önemlidir. PİŞIVlİŞ TOPRAK HEYKELCİK Kar)sruhe Başkonsolosluğumuza ve Bakanlığımıza, yurtdışına kaçmlmış esederle ilgili olarak yapılan bir ihbar sonucu, ihbarda adı geçen şahıs tarafından, pişmiş topraktan yapılmış bir Aphrodite Heykelciği, anılan B a ş k o n ­ solosluğumuza teslim edilmiştir. Daha sonra heykelcik, 10 İVİayıs 2001 tarihinde ülkemize getirilmiş ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri M ü d ü d ü ğ ü ' n d e korumu altına alınmıştır. Aphrodite Heykelciği'nin yüksekliği 37 cm., kaide genişliği 14 cm.'dir (Resim: 143). Sağ eliyle drapesini yukanda tutmaktadır. İki yanında ellerinde meyve tabaklan tutan Eros'lar bulunmaktadır. Kırmızı hamudu, krem bej astarlıdır. Sol el kmk ve noksandır. Eserin MS 89 yılma ait olması muhtemeldir. Adak, mezar hediyesi gibi çeşitli amaçlar için kullanılan piş­ miş toprak heykelcikler, Anadolu'da ve Akdeniz ülkelerinde çok sevilmiş ve yaygın olarak kullanılmıştır. En güzel örneklerini Anadolu'da başta Myrina olmak üzere, birçok antik kentimizde görmek mümkündür. 143. Pişmiş Toprak Heykelcik 157 İZMİR MÜZE MUÜURLUGU BAHÇESİMÜEN ÇALllMAM KADİN HEYKELİ zmir M ü z e M ü d ü r l ü ğ ü bahçesinde 565 envanter numarası ile açık teş­ hirde sergilenen Roma ü ö n e m i ' n e ait kadm heykeli, 28 Şubat 1994 t a r i h i n ­ de çalmmıştır. Eserin yurtiçi ve yurtdışmda aranması için gerekli duyurular yapılmış, fotoğraflı envanter bilgileri gönderilerek b u n u n , Interpol ve "The Art Loss Register" adlı uluslararası çalıntı sanat eserleri bültenlerinde y a y m anması sağlanmıştır. Heykel, İsviçre Interpolü'nce Zürih'te ele geçirilmiş, Bakanlığımızın girişimleri sonucu eserin iadesi konusurida o l u m l u s o n u ç alınmıştır. İzmir Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmekte olan mermerden kadın heykeli, 84 cm. yüksekliğinde, 100 kg. ağırlığmdadır (Resim: 144). Baş kısmı omuz hizasına kadar kırıktır. Kıvnmlı ve plili bir khiton giymiştir, onun üzerinde dizlerine kadar uzanan bir himation vardır, sağ kol dirsekten bükülü vaziyette, g ö ğ ü s üzerinde ve / himationun altındadır. Sol el ise h a f i f bükük vaziyette kalça hizasmdadır. V ü c u t ağırlığını sol bacak taşımaktadır. Sol ayak tarak \ kısmından kınk, sağ ayağı ise uç kısmı h a f i f yukarıya kalkık biçimde betimlenmiş, mermerden yapılmış bir kadm heykelidir. Roma döne- t i mine tarihlenmektedir. Magnesia veya Efes ören yerinden 1927 , î ^ J 158 tarihinde müzeye getirilmiştir. 144. İzmir Müze Müdürlüğü Bahçesinden Çalınan Kadm Heykeli ERDEK AÇIK HAVA MÜZESİ'IMDEN ÇALIIVJAIN TORSO Balıkesir i l i , Erdek ilçesi, Açık Hava İVİüzesi'nde bulunan mermer Torso, 1983-1989 tarihleri arasında kaybolmuş ve yasadışı yollarla yurtdışına çıkarılmıştır (Resim: 145). 1992 yılı içinde İngiliz Sotheby's müzayede firmasınca düzenlenen bir açık artırmanın zamanında Bakanlığımıza ulaşmayan katalogunun ilgili say­ fa fotokopisinden eserin Erdek Açık Hava Müzesi'nden çalman torso olduğu tespit edilmiş, ancak satışı durdurmak için zamanın geçmesi nedeniyle gerekli girişimlerde bulunulamamıştır. Daha sonra Dışişleri Bakanlığı kanalıyla anılan esere ilişkin envanter bilgileri çerçevesinde eserin ülkemize iadesi istenmiş, a n ­ cak olumlu yanıt alınamamıştır. İngiliz Sotheby's müzayede evinin 14 Aralık 1993'te New York'ta ger­ çekleştireceği müzayedede söz konusu torsoyu satışa sunacağı öğrenilmiş­ tir. Adı geçen torsonun envanter kayıtlarının bulunması sebebiyle Bakan­ lığımız, Amerika'daki Herrick Feinstein Avukatlık Eirması'nı yetkili kılarak, heykelin satışı durdurulmuştur. FBI ile temas sağlanarak, esere ilişkin fotoğraflı envanter bilgilerinin yanı sıra. Profesör Machteld Mellink'in American Journal of Archaeology'de 1977 yılında konu hakkında yayınlanan ve torsonun Anadolu kökenli olduğunu bildiren makalesi gönderilerek, heykelin iadesi girişimlerine başlanmıştır. Bakanlığımızın yakın takibi ve ikili görüşmelerdeki ısrarii talebi sonucunda, söz konusu eser Kasım 1995 tarihinde ülkemize iade edilmiştir ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri M ü d ü r i ü ğ ü ' n d e korunmaktadır. Anılan eser; 64 cm. boyunda, 29 cm. genişliğinde mermer bir t o r sodur. V ü c u t duruş ve işleniş tarzı olarak, arkaik kouros özelliklerini y a n ­ sıtmaktadır. Ön kısmı oldukça aşınmıştır, arka kısmı çok muntazamdır. Sırt çizgisi bellidir, yan taraflan düzelrilmiştir. Kyzikos'ta bulunarak, müzeye getirilmiştir.' M Ö 6. yüzyıla tarihlenmektedir. 145. Erdek Açık Elava Müzesi'nden Çalınan Torso ' J. M. Mellink, "Arctiaealogy in Asia Minor" AJA, 1977: 313. 159 TUTLİMGEM'DE ELE GEÇİRİLEM ESERLER 146. Altın Dladem 29 Eylül 1998 tarihinde, Tudingen polisince bir vatandaşımızın arabasında Yunan-Bizans dönemine ait eserier ele geçirilmiştir. Konuyla ilgili olarak Denizli Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılmış ve eserierin iadesi için Alman makamlanndan a d ­ lî yardım talep edilmiştir. Söz konusu tarihî eserier adlî yardım talebimiz çerçevesinde; Dışişleri Bakanlığı Hukuk Dairesi'nin girişimiyle, Beriin Büyükelçiliğimizce teslim alınmış ve Denizli İkinci Ağır Ceza Mahkemesi'ne iletilmek üzere Büyükelçiliğimizce diplomatik kargo olarak ülkemize getirilmiştir. Şu an eserier, mahkeme sonuçlanıncaya kadar Anado­ lu Medeniyetieri Müzesi'nde koruma altina alınmıştir. Bu eserier arasında, uzun oval şekilli, altın bir diadem yer almaktadır (Resim: 146). Ortasında kabartma olarak y a - 147a. Rodos Sikkeleri 147b. Rodos Sikkeleri 161 Islamî Döneni Eserleri BURSA OSIVIAMLI EVİ MÜZESİ'NDEİM ÇALllMAM ŞAMDAMLAR Londra Sotheby's müzayede firması tarafından 24 ISlisan 1991 g ü n ü düzenlenen Islamic and Indian Art konulu açık artırmada, 989 ve 990 katalog numarası ile satışa çıkarılan onaltıncı yüzyıl Osmanlı dönemine ait tombak şamdanların 22 Haziran 1989 tarihinde Bursa IVluradiye Osmanlı Evi Müzesi'nden çalman iki adet şamdan o l ­ duğu tespit edilmiştir. Londra Büyükelçiliğimize, söz konusu şamdanlara ait envanter bilgileri ve fotoğ­ raflar gönderilerek ülkemize iadesi konusunda gerekli girişimler başlatılmıştır. Dışişleri Bakanlığı ve Dış Temsilciliklerimiz aracılığıyla yapılan ikili görüşmeler sonucu eserier 1991 yılında ülkemize iade edilmiş ve Bursa IVlüzesi'nde koruma altına alınmıştır. Bursa Muradiye Osmanlı Evi baş odasında 484 envanter numarası ile sergilenen bakır şamdanın kaidesi çan şeklindedir. Boynu silindirikrir, ağız kısmı b o ğ u m l u olup dışa doğru taşkındır. Altın yaldızları dökülmüştür. Adı geçen müzenin baş odasında 3041 envanter numarası ile sergilenen bakır tombaklı şamdanın çan şeklindeki kaidesi üzerinde bilezikler vardır. Boyun kısmı yivli ve bileziki olup ağzı düz kenariidır. Her iki şamdan da Os­ manlı dönemine aittir ve 16. yüzyıla tarihlenmektedir (Resim: 148). 148. Bursa Osmanlı Evi Müzesi'nden Çalınan Şamdanlar 162 KONYA EŞREFOĞLU CAİVIİİ KAPISININ ÇALİNAN SİJSLEİVIE PANOLARI Konya ili, Beyşehir ilçesi, İçerişehir mahallesinde bulunan Eşrefoğlu Camii, 1297 yılmda Emir Süleyman oğlu. Emir Eşref tarafından yaptırılmıştır. Ahşap camilerin en büyük ve orijinali olan yapı, mukarnas başlıklı kırk sekiz ağaç direk üzerine mihraba dikey, yedi neflidir. Geniş ve yüksek orta nefi, aynca mihrap önü kubbesi, karlık işi gören açık orta bölümle, hem içten hem dıştan kuvvetle belir­ tilmiştir. Eşrefoğullan'nm konik kümbeti, doğu cephesinden camiye bitişiktir. D o ğ u köşesindeki, esas portalin solunda sebil, sağında minare vardır. Caminin taş ve ağaç işlemeleri, kalem işleri, mozaik çini süslemeleri, Selçuklu sanatının son ve en olgun üslubu içinde ahenkli bir bütün meydana getirmiştir. Bu açılardan firuze, lacivert ve mor renkli mozaik çinilerle bezemeli mihrabı ve kıvnk dallar, rumîler, geometrik süslemeler ve çeşitli yazılarla tezyin edilmiş minberi caminin ihtişamına uygundur. Ana giriş portelinde yer alan çift kanatiı ahşap kapı da, bu süslemelerie paralel­ lik gösterir. Üstte Zümer Suresi'nin işlendiği iki pano, altta ise geometrik ve bitkisel bezemenin oluşturduğu iki pano mevcuttur (Resim: 149a-b). 149a. Ahşap Süsleme Pano 163 Cami l<apısmm süsleme panoları 1996 yılında çalınmıştır. Bakanlığımızca çalın­ tı ihbannın alınması üzerine, konunun araştıniması Konya M ü z e s i M ü d ü d ü ğ ü ' n d e n istenmiştir. Konya Müzesi M ü d ü d ü ğ ü ' n c e gönderilen fotoğraf ve raporun incelen­ mesinden söz konusu kapıya ait üzerinde Zümer Suresi'nin yazılı olduğu iki panonun çalındığı anlaşılmıştır. Bakanlığımızca söz konusu panolann yurtiçinde ve yurtdışında arattmlması sağlanmıştır. Aynca Vakıflar Genel M ü d ü d ü ğ ü ' n d e n çalın­ ma olayı ile ilgili tüm bilgi ve belgeler talep edilmiştir. Bu panolann fotoğraflannın ilgili kurumlarda bulunmaması üzerine Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi B ö l ü m ü arşivinden temin edilmiştir. Kopenhag Büyükelçiliğimizce söz konusu panonun David's Sämling Müzesi'nde olduğu tespit edilmiş ve müze yetkilileri, yapılan ikili görüşmelerde çalınan esederin prensipte envantederine geçirilmediğini belirterek iade etmeyi kabul etmişlerdir. Söz konusu panolar, 6 Temmuz 1999 tarihinde Kopenhag Büyükelçiliğimizce teslim alın­ mış olup 8 Temmuz 1999 tarihinde ülkemize getirilerek, Anadolu Müzesi'nde koruma altına alınmıştır. Medeniyederi DİVRİĞİ D I D CAİVIİİ'NE AİT AHŞAP PAMELLER Anadolu'daki Selçuklu devri eserieri içinde önemli bir yeri olan, UNESCO tarafın­ dan Dünya Kültür Mirası listesine alınan Sivas Divriği Ulu Camii'nin hünkâr mahfeli korkuluk panellerinden beş adedi Vakıflar Genel Müdüriüğü'nce İstanbul Yenikapı Mevlevihanesi'nde koruma altna alınmıştı. Ancak Mevlevihane'de 7 Mayıs 1997 tarihinde çıkan yangında, panellerin de yanmış olduklan düşünülmüş ise de 27 Mart 1998 tarihinde New York'ta düzenlenen Üçüncü Uluslararası Asya Sanat Fuan'nda Anadolu kökenli eserierin satışa çıkanlacağı öğrenilmiş ve eserier arasında bulunan bir ahşap panelin Divriği Ulu Camii'ne ait olduğu tespit edilmiştir. Konu Dışişleri Bakan­ lığı aracılığıyla New York Başkonsolosluğumuza iletilmiş, eserin satışı durdurulmuş, ü l ­ kemize ait olduğu ve iadesini talep edeceğimiz ısraria vurgulanmıştır. Konunun müzakerelerie çözümlenemeyeceği; çözümlenebilmesi için hukukî girişimlerde bulunulması gerektiğinin Başkonsolosluğumuzca bildirilmesi üzerine Amerika Birieşik Devlerieri'nde ülkemizi temsil eden avukatlarımıza yetki verilmiştir. Bu çerçevede avukariık firmamızdan ve Başkonsolosluğumuzdan yetkililer fuan ziyaret etmiş ve eserimizin Londra'da Islamî eserier satıcılığı yapan Oliver Uoare'un standmda sergilendiğini, ancak daha sonra satıştan çekildiğini ve fuardaki yerinin boş kaldığını tespit etmişlerdir. Avukatlanmızca, konu hukukî boyutta araştırılırken, Bakanlığımızca da panelle ilgili olarak; eserin ülkemizden kaçmldığma ve Divriği Ulu Camii'ne ait olduğuna delil olabilecek tüm belgeler avukarianmıza iletilmiştir. Avukatiarımız tarafından Oliver Hoare şirketine bir mektup gönderilmiş, mektubun bir örneği ise şirketin Londra temsilciliğine iletilmiştir. Şirket sahibinin Londra'daki avukatindan alınan 1 Nisan 1998 tarihli cevabî mektupta, panelin ABD sınırian içinde olmadığının ifade edilmesi üzerine, bu kez, Londra'da olabileceği düşüncesiyle avukatianmız ingiliz Polis Teşkilati Scotiand Yard ile irtibata geçmişlerdir. Scotiand Yard dedektiflerinden Richart Ellis Londra'da konu ile ilgili araştirmalanna başlamıştir. Bu bilgiler ışığında EBl yetkilileri Oliver Hoare ile görüşmüş, görüşmede adı geçenin paneli satmamasına ve EBl'a teslim edilmek üzere New York'a göndermesine işaret edilmiştir. EBl ve ABD savcılık bürosunun araştirmalan sonucunda panelin ser­ gilenmek ve satilmak üzere New York'a getirildiği, Türkiye Cumhuriyeti'nin Oliver Hoare ve Asya Sanat Fuarı organizatörierine mülkiyet hakkı konusunda yaptiğı ihbar sonrasında isviçre'ye gönderildiği, FBI tarafından saptanmıştir. Bunun üzerine ABD savcılığı; cezaî soruşturmanın yanında Amerika'nın da taraf olduğu UNESCO Sözleşmesi'nin ilgili hükümlerini uygulayarak, paneli geri almaya çalışacağını ifade etmiş­ tir. Bu ifade üzerine eseri geri almak için dava açılmamış, görüşmelerin ve cezai soruşturmanın sonucunun beklenmesine karar verilmiştir. 150a. Sivas Divriği Ulu Camii'ne Ait Ahşap Panel Belgelere göre New York'a Asya Sanat Fuan için söz konusu ahşap panel ile bir­ likte dört panelin daha getirildiği ve yine bidikte geri gönderildiği anlaşılmıştır. Bu dört panelin de Divriği Ulu Camii'ne ait olduğu ve Vakıflar Genel M ü d ü d ü ğ ü ' n ü n envanter listesinde yer aldığı saptanmıştır. T ü m bu araştırmalar çerçevesinde Asya Sanat Fuan'nda satışa çıkan yetmiş iki envanter numaralı panel ABD'ye getirilmiş ve FBl'a teslim edilmiştir. Oliver Hoare, kendisine gönderdiğimiz tüm belgeleri ve çevirileri incelemesi sonucunda, panelle i l ­ gili her tür talepten vazgeçtiğini ve ABD Savcılığı cezai soruşturması biter bitmez panelin teslim edileceğini ifade etmiştir. Diğer yandan dört panelin Londra'da o l ­ duğu Scodand Yard dedektifi tarafından tespit edilmiştir. Panellerin Türkiye Cum­ huriyeti envanterinde b u l u n d u ğ u n u n ve Divriği Ulu Camii'ne ait o l d u ğ u n u n b e l - 166 gelenmesi üzerine dedektif Richard Ellis, Oliver Hoare'un bu dört paneli de iade etmeyi kabul ettiğini ve panelleri Scoriand Yard'a teslim etriğini bildirmiştir. Divriği Ulu Camii'ne ait olan ve Oliver Uoare isimli antika satıcısmm elinde b u l u ­ nan ahşap panellerin ülkemize iadesi ile ilgih çabalarımız dava açılmasına gerek k a l ­ madan başarıyla sonuçlanmıştir. Bunda, gerek Amerikan gerekse İngiliz otoritelerinin lehimize yaklaşımı ve dış temsilciliklerimiz tarafından kurulan olumlu diyaloglar ve avukatiarımızm başarılı çalışmalan büyük rol oynamıştir. New York'ta bulunan bir adet panel Amerikalı yetkililer tarafından 27 Nisan 1999 g ü n ü düzenlenen törenle dönemin Kültür Bakanı Istemihan Talay ve Diyanet İşleri Başkanı IVlehmet Nuri Yılmaz'a sunulmuş, 29 Nisan 1999 g ü n ü Elmalı Sikkeleri ile biriikte ülkemize getirilmiştir. Londra'da bulunan dört adet panel ise Kültür Bakanlığı Müsteşarı ve Vakıflar Genel M ü d ü r i ü ğ ü yetkilisi tarafından teslim alınarak M a n ş Denizi'nde bulunan Castor Batiğı'ndan çıkan yedi parça Roma dönemine ait eserie biriikte 9 IVlayıs 1999 g ü n ü ülkemize getirilmiştir. Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası 1228-29 yıllannda IVIengüçeklerden Ahmet Şah ve kansı Turan Melik tarafından yaptinlmıştir.' Ahşap panellerin ait olduğu hünkâr ' Vakıflar Genel Müdürlüğü, Divriği Ulu mahfeli ise caminin doğu netinin güney duvarı ile birieştiği bölümdedir.2 2 Y. önge, "Divriği Ulu Camii'nin Hünkâr Camii ve Darüşşifası, 1978. Matıfeli" Önasya, 1969:49. 167 1 50c. Ahşap Panel Mahfelin korkuluğunu süsleyen ahşap panolar ceviz ağacından yapılmıştır (Resim: 150a-b). Üçüncü Asya Fuan'nda satışa çıkacakken satışı durdurulan ve ABD'den iadesi sağlanan yetmiş iki envanter numaralı panel, 54x54 cm. ölçülerinde kare çerçeve içerisinde daire formludur (Resim: 150c). Dış bordürde daireler içerisine yan yana mühr-i Süleyman motifleri işlenmiştir. İçte, ajur (delikleme) tekniği ile bir hilalden çıkan bir palmet ve rumî motiflerin oluşturduğu kompozisyon yer alır. B i t ­ kisel motiflerin (yapraklann) üzerinde oyma tekniği ile damarlar ve daha küçük b i t ­ kisel motifler işlenmiştir. Panelin yüzeyi orijinalde yeşil-kırmızı renk boyalı olduğu 3 Z. C. Özsayıner, "Divriği Ulu Camii Hünkâr Mahfeli Ahşap Korkuluklan", Antik Dekor, 1999: 84-88. H. Denizli, Sivas Tarihi ve Anıtları Sivas Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, 1978: 234. 168 kalan izlerden anlaşılmaktadır. Merkezdeki palmetin yüzeyinde daireler içerisinde yazılar vardır. ABD ve İngiltere'den iade edilen panellerde görülen palmet ve yaprak motifleri Milattan önceki bin yıllık devrede Orta Asya Türk sanatı çevrelerinde ortaya çıkmış ve M i l a t t a n sonraki dönemlerde özellikle İslamî çev­ relerde giderek yaygmlık kazanmıştır.^ Bu ö z g ü n panel­ lerin iade edilmesi ABD basınında "Sultanlann Dua Paneli ABD tarafından Türkiye'ye iade edildi" başlığıyla yayınlanmıştır. Divriği Ulu Camii'nden çalman minber Selçuklu sanatının üstün esederindendir kapılan (Resim: 150d). Selçuklu sanatının Anadolu'da uyguladığı bezeme örnek­ leri esas alınarak yapılmıştır. Ahşap işçiliği çok ustadır, üzerinde birçok hadis ve ayet bulunmaktadır.* Minber kündekâri teknikle (ince marangozluk sanatı) yapılmış, üzeri oyma ve kabartmayla bezenmiştir. Beş ve on iki köşeli yıldız biçimi levhacıklaria kaplanmıştır. Minber şerefesi ise dört sütuncuk üzerinde yükselen on iki d i l i m ­ li ahşap bir kulakla son bulmaktadır. Minberin mihraba bakan yüzünde yaptıran kişinin adı geçmektedir. Yüce Tann'nm h o ş n u d u ğ u n u kazanmak için, halifenin yardımcısı Hüsamü'd-dünyâ veid-dîn Ahmet Şah bin Süleyman Şah buyurdu, denmektedir. Tarih Hicri 638'dir (M 1240-41). Aynca minberin üzerinde hattarin is­ mi de Kâtip Mehmed olarak geçmektedir. Sivas ili, Divriği ilçesinde bulunan, Anadolu'daki Sel­ çuklu devri eseri olan 1228 tarihinde inşa edilmiş, Divriği Ulu Camii'ne ait ahşap minber kitabesi ve giriş kapısının 21 Haziran 2002 Cuma gecesi çalındığı haberi alınmış, söz konusu ahşap eserierin. Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel M ü d ü r i ü ğ ü ' n e bağlı ekiplerce aranması ve suçlulann tespiti için İnterpol ile imzalanan bir yazı İçişleri Bakanlığı'na gönderilmiştir. Vakıflar Genel M ü d ü r i ü ğ ü ' n c e söz konusu eserierin yurtiçinde arattmlması ve yurtdışına çıkanlma olasılığına karşı gerekli tedbirierin alınması amacıyla ilgili kurumlara gerekli duyurulann 25 Haziran 2002 tarihinde yapıldığı öğrenilmiştir. Divriği Ulu Camii ahşap minber kitabesi ve giriş kapısı 21 Haziran 2002 tarihinde çalınmış, yapılan araştirmalar sonucu ahşap pano İstanbul'da 13 Ekim 2002'de bulunarak Sivas'a getirilmiş ve yerine monte edilmiştir. 150d. Sivas Divriği Ulu Camii Ahşap Minber Kapısı TOPKAPI SARAYİ IVIİJZESİ'NÜEN ÇALIMAl\l KUR'AM-1 KERİM istanbul, Topkapı Sarayı Müzesi'nde, el yazması ve padişah portrelerinin ser­ gilendiği salondan 2 Kasım 1999 g ü n ü teşhirdeki bir Kur'an-ı Kerim'in çalındığı tes­ pit edilmiştir. Topkapı Sarayı Müzesi'nden çalman el yazması, 34x25 cm. dış ebadın­ da, Hicri 484, Miladi 1092 yılına ait Osman El Hüseyin El Varak El-Gaznevi tarafın­ dan Farsça yazılmış olan, 239 kanattan oluşan Kelam-ı Kadim isimli altın işlemelidir (Resim: 151). Eserimiz yurtiçi ve yurtdışında aranmakta iken 27 Mart 2000 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Ercan Hava Limam'nda düzenlenen bir operasyon sonucu ele geçirilmiş, 2 Haziran 2000 Müzesi'ndeki yerine konmuştur. Detay 170 tarihinde ülkemize getirilmiş Topkapı Sarayı 151. Topkapı Sarayı Müzesi'nden Çalınan Kur'an-ı Kerim 171 ABD BALTllVIORE E1SE1MTH0WER KÜTÜPHANESİ'İNDEN İADESİ SAĞLANAN KLIR'AN-1 KERİlVI Kütüphaneler Genel M ü d ü r l ü ğ ü ' n e bağh Nuruosmaniye Yazma Eserler K ü t ü p ­ hanesi fihristine 1755-1756 yıllarmda iki cilt olarak 26 envanter numaralı eser, Kur'an-ı Kerim'in kayıp olan birinci cildinin ABD Baltimore'da bulunan John H o p ­ kins Üniversitesi'ne bağlı IVlilton S. Eisenhower Kütüphanesi'nde olduğu Washing­ ton Büyükelçiliğimizce tespit edilmiş ve konu Dışişleri Bakanlığı'nca 9 İNisan 1997 tarihinde Kültür Bakanlığı'na bildirilmiştir. Konuyla ilgili olarak Kütüphaneler Genel M ü d ü r l ü ğ ü ' n c e yapılan araştırmada; 9. yüzyıla tarihlenen, Arapça, ceylan derisi üzerine Kufi hatla, altın yaldızla yazılmış, on beş satirli. Bakara Suresi'nden Kehf Suresi'nin sonuna kadar olan bölümü içeren Kur'an-ı Kerim'in 26 envanter numarasına kayıtlı olan birinci cildinin kayıp o l ­ duğuna dair 22 Aralık 1950 tarihinde düzenlenen bir tutanağın Nuruosmaniye Yaz­ ma Eserler Kütüphanesi'nde mevcut olduğu saptanmıştır (Resim: 152a-b-c). 152a. Nuruosmaniye Kütüphanesi, Kur'an-ı Kerim 172 Llzmanlann raporuna göre; Nuruosmaniye Kütüphanesi'nin üevr-i Hamidî Kataloğu'nda 26 ve 27 numarayla kayıdı Kur'an ciltleri aynı eserin iki cildi olarak bir arada vasıflandmlmıştır: 26: Mushaf-ı Şerif (Min Sureri'l-Bakara İla Sureti'1-Kehf) 27: Musbaf-ı Şerif (Min Sureri'l Kehf ila Ahiri'l Kur'anil Azim) Bu eserierden 26 envanter numaralı olanı kütüphane kayıtlanna göre 1950 tari­ hinden önce "kadimen zayi" (önceden kayıp) olarak görülmektedir. Söz konusu Kur'an-ı Kerim'in 27 envanter numarasına kayıtlı ikinci cildinin ise altmış iki yaprağı çalınmış olup konuya ilişkin araştırmaya Kültür Bakanlığı'nca başlatılmıştı. Washington Büyükelçiliğimiz Müsteşan'nın Eisenhower Kütüphanesi yetkilileri­ ne söz konusu 26 envanter numaralı Kur'an-ı Kerim'in her iki cildinin Nuruosmani­ ye Kütüphanesi'nde kaydının b u l u n d u ğ u , halen Eisenhower Kütüphanesi'ndeki cil­ din sahibinin de Türkiye olduğu ifade edilmiş ve kitabın nasıl, ne şekilde, hangi t a ­ rihte kendilerine ulaştığı sorulmuştur. Eisenhower Kütüphanesi özel koleksiyonlar sorumlusu, söz konusu el yazması Kur'an-ı Kerim'in daha önce Baltimore'lu zengin işadamı ve Princeton Üniversitesi mütevelli heyeti eski üyelerinden Robert Garrett'e ait "Garrett Koleksiyonu "nun bir parçasını teşkil ettiğini belirterek, adı geçenin bu koleksiyonunu 1930'lu yıllarda Princeton IJniversitesi'ne bağışladığını söylemiştir. Yine aynı şahıs, 1942 yılında o ğ ­ lu Garrett'in aracılığı ile biri söz konusu Kur'an-ı Kerim olmak üzere iki adet eserin satışının John Hopkins Üniversitesi'ne bağış yapıldığını, o tarihten beri kitabın Eisen­ hower Kütüphanesi'nde kayıtiı g ö r ü n d ü ğ ü n ü , söz konusu kitabın "Garrett Koleksiyonu"na nasıl dahil olduğuna ve ilk ne zaman ve nereden satin alındığına ilişkin olarak kütüphane kayıtiannda herhangi bir bilginin bulunmadığını Dışişleri Bakanlığı'na bildirmiştir. Emniyet Genel M ü d ü r i ü ğ ü , Interpol Daire Başkanlığı'nca irtibata geçilen ABD Interpol'ünce yapılan tahkikat sonucunda kitabın Eisenhower Kütüphanesi'nde b u l u n d u ğ u teyit edilmiş ve iadesi için diplomatik girişimlerde bulunulmasının gerek­ tiği Dışişleri Bakanlığı'na bildirilmiştir. Washington Büyükelçiliğimiz Müsteşan, Kur'an-ı Kerim'in ülkemize iadesine yönehk temaslar çerçevesinde 1 Şubat 1999'da EBl Çalınmış Sanat Eserieri Birimi yetkilileri ile bir görüşme yapmış, muhataplanna k o n u n u n evveliyati ve ne aşamada olduğu hakkında bilgi vermiştir. Büyükelçiliğimiz Müsteşan eserimizin iadesi konusunda FBI tarafından sağlanabilecek destek ve yardımlan memnuniyetie karşılayacağımızı ifade etmiştir. Ancak polise ve adlî yollara başvurmadan önce eseri elinde bulunduran ve saygın bir eğitim kurumu olan Johns Hopkins Üniversitesi nezdinde bir girişimde bulunulmasının uygun olacağı düşünül­ müş, üniversite ile dostane bir çözüme ulaşma ümidiyle, gerekli görüşmelere başlanmıştir. Kültür Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı'nm çabalan ile Johns Hopkins Üniver­ sitesi Rektöriüğü'nün duyarii yaklaşımı sonucu, söz konusu Kur'an-ı Kerim'in ü l ­ kemize iadesi konusunda uzlaşmaya vanimıştir. Kur'an-ı Kerim, 28 Şubat 2000 tarihinde dönemin Kültür Bakanı Istemihan Talay ile Anıtiar ve Müzeler Genel M ü d ü r ü Dr. Alpay Pasinli'nin hazır b u l u n d u ğ u törende Washington Büyükelçiliğimiz yetkililerine teslim edilmiş ve Kültür Bakanı tarafından ülkemize getirilmiştir. 152b. Kur'an-ı Kerim 175 176 177 BİRGİ AYDİMOĞLU IVIEHİVIET BEY CAİVIİİ IVlİIMBERİ izmir İÜ, Ödemiş iiçesi, Birgi Aydmoğlu İVİelımet Bey Camii'nin ijzerinde bitlcisel süslemeler ve dua yazıtı bulunan minber kapısının 15 IVlayıs 1993 tarihinde çalındı­ ğı tespit edilmiştir. Çalman kapı, kündekâri tekniğiyle yapılmış olup, yekpare levha­ dan girift rumî desenlidir. Yurtiçinde ve yurtdışında aranan minber kapısı, Londra'da bir operasyon sonu­ cu bulunmuş ve 9 Kasım 1995 tarihinde Londra Büyükelçiliğimizde, Anıtlar ve IVlüzeler Genel IVlüdürü'nün de hazır b u l u n d u ğ u bir törenle teslim alınmıştır. 11 Kasım 1995 tarihinde tekrar yerine konmak üzere ülkemize getirilmiştir. Camilerin en önemli kısımlanndan olan minber, kapı (taç, aynalık, kapı kanatlan, yan söveler), gövde (korkuluk, merdiven, yan aynalık şerefe altı) ve şerefe (sahan­ lık, külah, âlem)den meydana gelir.' Camiyi, H.707/1V1.1307 yılında Birgi'yi zapteden IVlehmet Bey yaptırmıştır. M e h ­ met Bey adaletli, cesaretli, ilme, ulemaya hürmetkar bir hükümdar olup H.734/ M . 1333 yılında vefat etmiştir. Birgi Ulu Camii minberi, büyük boy ve şaheser m i n ­ berlerdendir. Caminin inşa tarihinden (U.712/M.1312) on yıl sonra, U.722/M.1322 yılında yapılmıştır. Bunun başlıca sebebi, malzeme ve para yokluğundan ziyade sa­ natkâr bulunamamasıdır.2 Minberi yapan usta, Muzafferü'd-üin bin Abdül Vahid bin Süleyman el-Uranî'dir.^ Ceviz ağacından, kündekâri (çatma - geçme) tekniği ile inşa edilmiş olan minberin uzunluğu 4.50 m., külah tepesine kadar boyu 7 m., eni ise 1.15 m. olup çalman kapı kanatlan da 0.43m. x 1.56 m.'dir (Resim: 153). Minberde, çeşitli ahşap oyma teknikle­ rinin uygulandığı görülmektedir.^ Kapı çerçevesi üzerindeki alınlık yekparedir. Şerefe kısmı, üçgen ahşap panolann bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş, ana hatlanyla p i ­ ramidal, dokuz kenarii bir külahla örtülüdür. Aynalıklar ve şerefe altındaki geometrik ömekli kompozisyonlarda, üç, beş, sekiz ve on sivri kollu yıldızlar, altıgenler, sekizgen­ ler ve baklava şekilli dörtgenler seçilmektedir. Bu geometrik yüzeylerden her birinin içi, kıvnm dal örnekleriyle doldurulmuştur. Aynalık üzerindeki düzgün sekizgenlerden üçünde, üzerieri bitkisel örneklerie bezenmiş kabaralar vardır.^ ' A. H. Bayat, "Birgi Ulu Camii Minberi" Vakıflar Dergisi, 1991: 133-134. 2 M. Z. Oral, Anadolu'da Sanat Değeri Olan Abşap Minberler, Kitabeleri ve Tarihçeleri" Vakıflar Dergisi, 1962: 6062 Minber, bütün ahşap tekniklerini ihtiva etmesi, külahının orijinalitesi, desen zen­ ginliği, günümüze kadar sağlam gelmesi ince ve temiz işçiliği ile Selçuklu geleneğini devam ettiren Beylikler döneminin en önemli ahşap eserieri arasındadır.^ Minberin çeşitli kesimlerinde, çoğu dinsel içerikli çok sayıda Arapça kitabe var­ 3 A. H. Bayat, a.g.e. 1991: 134. dır. Minberin kitabelerini ilk olarak İ. H. Uzunçarşılı, daha sonra R. M. Riefstahi, U. '^R. H. Ünal, BJrsj 2001: 72. A. H. Bayat, a.g.e. 1991: 135. Akın, M . Zeki Oral yayınlamıştır.'' 5 R. H. Ünal, a.g.e. 2001: 72. 6 A. H. Bayat, a.g.e. 1991: 137. R. H. Ünal, a.g.e. 2001: 76. 178 1 53. İzmir Birgi Aydmoğlu Mehmet Bey Camii Minberi Cumhuriyet Dönemi Eseri ATATÜRK'ÜN GÜIVIÜŞ SİGARA TABAKASI New York'ta Sotheby's müzayede şirketi tarafmdan 19-27 Şubat 1998 tarihle­ rinde York D ü k ü ve Düşesi'nin eşyaları için düzenlenen bir müzayedede, satışa su­ nulan eserler arasında Atatürk'ün İngiltere Kralı V l l l . Edward'a hediye ettiği g ü m ü ş sigara tabakasının da b u l u n d u ğ u öğrenilmiştir. Söz konusu tabaka Başkonsoloslu­ ğ u m u z adına müzayedeye katılan K İ S K A İnşaat Şirketi New York Temsilciliği'nden bir görevli tarafından bedeli Kültür Bakanhğı'nca ödenmek üzere satın alınmış ve D ı ­ şişleri Bakanlığı kuryesi ile ülkemize getirilmiştir. Eser, dikdörtgen formlu, menteşeli, iki parçalı, kapaklı madeni bir sigara tabakasıdır (Resim: 154a). Kapağın üst yüzünde birbirine geçmeli rezerve tekniği ile yapıl­ mış geometrik motifler yer almaktadır. İç yüzeyinin sol üst köşesinde ise yukarıya doğru kazıma tekniği ile K. Atatürk ve 4 Eylül 1936 tarihi yazılıdır (Resim: 154b). Alt parçanın tabanında ise üst kapaktaki geometrik m o t i f i n tek bir formu yer almak­ tadır. Kapağın orta kısmında ve alt kısmın sol köşesinde plastik çıkıntı halinde açma tutamakları bulunmaktadır. Boyutlan, kapalı uzunluk 8.3 cm., kapalı genişlik 7.2 cm. ve kapalı yükseklik 1 cm.'dir. Sigara tabakası 26 Mart 1998 g ü n ü Dışişleri Bakanlığı'ndan teslim alınmış, bir süre Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Müzeleri M ü d ü r l ü ğ ü ' n d e korunduktan sonra Anıtkabir Müzesi'ne teslim edilmiştir. 154a. Atatürk'e Ait Sigara Tabakası 180 154b. Atatürk'e Ait Sigara Tabakası: 3. ÜLKEIVIİZE HİBE EDİLEN E S E R L E R Arkeolojik Eserler BRONZ VAZO istanbul'da doğup büyümüş olan Antonio Perini adlı bir İtalyan vatandaşı, kendisine ait bir bronz vazoyu benzer örneklerinin k o r u n ­ duğu İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi M ü d ü r l ü ğ ü ' n d e sergilenmek üzere ülkemize hibe etmiştir. Eser, 1991 yılında ülkemize getiril­ miş, Topkapı Sarayı Müzesi'nde koruma altına alınmıştır. Vazo döküm tekniğiyle yapılmış olup iki k u l p ­ ludur (Resim: 155a). Form olarak Kuzey Afrika ripindedir. Eserin gövde çapı: 53 cm., yüksekliği: 35 cm., ağız çapı: 8 cm., alt kaide çapı: 10 cm.'dir. İnce bir boyun, geniş bir kann kısmı ve yine boyun inceliğinde kaide kısmı bulunmaktadır. Kann kısmından yassı ve geniş bir şekilde çıkan , kulplar vazonun ağız kısmının hemen altında i n celerek boyunla birieştirilmiştir. Kulp üzerinde rumî ve palmet gibi süslemeler vardır. Gövdesi tamamen Kuzey Afrika ahşap süsleme sanatına göre işlenmiştir. Oval madalyonlar içerisinde rumi ve palmet süslemeleri görülmektedir. Boyun ve kaide üzerinde geometrik ve bitkisel desenlerden oluşan bordürier yer almaktadır. Gövdenin üst kıs­ mında kufi yazı taklidi süslemeler vardır (Resim: 155b). Bu vazo tipinin 14. yüzyılın başlannda Kuzey A f // rika'da çıktiğı düşünülmektedir. Bunlann ilk görülen tip­ leri seramik eserierdir. Söz konusu eser, metal ve döküm o l ­ d u ğ u n d a n 18. yüzyıl sonlanna tarihlenebilmektedir. 1 55b. Bronz Vazo (Detay) 184 1. AIMTİOKHOS'A AİT BAŞ PARÇASİ 7 Haziran i 991 tarilıinde dönemin Nemrud Dağı proje başl<anı olan Profesör Sencer Şahin, Almanya'da Profe­ sör Friedrich Kari Dörner'e bir konferansı sırasında dinleyicilerden birinin bir kabartma parçasını verdiğini, Dörner'in de b u eseri kendisine ilet­ tiğini Bakanlığımıza bildirmiştir. Kimliği b e ­ lirlenemeyen b u şahıs, Nemrud Dağı'nı z i ­ yareti sırasında kabartma parçasını yerde bulmuş ve çantasına koyarak yurtdışına ç ı ­ karmıştır. Parça, Nemrud Dağı batı terasında selamlaşma sahnelerinden Antiokhos - Herakles kabartma stelinde b u g ü n kırık d u ­ rumda bulunan Antiokhos'un baş kıs­ mına aittir (Resim: 156a). Münster Arkeoloji IVlüzesi'nde düzenlenen Nemrud Dağı Jeofizik Araştırmalan sergisinde iade edil­ mek üzere emaneten bulunan eser. Profesör ünster Ağustos Sencer Şahin tarafından Başkonsolosluğumuza 4 1991 tarihinde teslim edil­ miştir. 26 Aralık 1991 tarihinde ülke­ mize getirilen eser, Ankara Anadolu IVledeniyetleri Müzesi'nde koruma a l ­ tına alınmıştır. Adıyaman i l i Kahta ilçesinin k u ­ zeydoğusundaki Ankar D a ğ l a n ' n m ara­ 156a. Antiokhos'a Ait Baş Parçası sında uzanan ve denizden 2206 m. yüksek­ te bulunan Nemrud Dağı'nın doruğunda 1. A n tiokhos Epiphanes'in ( M Ö yüzyıl) tümülüsü ve hierotheseionu bulunmaktadır. Yığma taşlarla yapılmış olan tümülüs, doğuda, batıda ve kuzeyde sert kayaya o y u l ­ muş teras biçiminde üç avlu ortasında yer almaktadır. Doğudaki avlu mimarlık ve heykeltıraşlık anıtlannın en önemli topluluğunu oluşturmaktadır. Avlu, Antiokhos'un Persli ve Makedonyalı atalarını betimleyen orthostatlarla çevrilidir' (Resim: 156b). Bu avlunun doğusunda yer alan ve şu anda dört-beş basamaklı yan piramit şek­ lindeki kumtaşı sunak bölümü ve yine avlunun batısında yer alan ve dev heykellerin ' E. Akurgal, A/)af/o/u Uygarlıkları, 1995: 482-483. 186 altında sağda ve soldaki kumtaşı merdivenler Nemrud Dağı'nda ilk araştırma yapan Theresa Goell tarafından sonradan restore edildiği için in situ durumlan hakkında kesin bilgimiz yoktur. Halen Nemrud araştırmalannda çalışan Dr. Migeul-John Versy- 156b. Nemrud Dağı lus tarafından Goell'in günlükleri ve alan üzerinde yapılan incelemeler sonucunda T. Goell'in stellerin dizilişi üzerine yaptığı yorumlann, bazı stellerin eksik olduğu i z ­ lenimini verdiği tespit edilmiştir. İncelemeler halen devam etmektedir. Profesör Kari üörner tarafından yapılan araştırmalarda, orthostatlar üzerindeki kabartmalardan, Antiokhos'un hem baba (Persli), hem de ana (Seleukos-Makedon- 187 156c. Nemrud Dağı ya],) tarafından soy ağacı saptanmıştır. D o ğ u avludaki dev heykeller iyi korunmuş durumdadırlar ve arkalannda bulunan yazıtlar halen okunabilmektedir, ancak Geç Hellenistik dönerinin en güzel örneklerini yansıtan heykel başlannm hepsi teras üzerinde yer almaktadır. Kommagene'nin her tannsı syncrerism (eşleşme) ilkelerini izleyerek diğer tannlaria eşleştirilmiştir, iskender zamanından başlayarak Makedonyalılann, Perslerin ve diğer halklann tannlannı Helen tannlan ile eşleştirmeye çalış­ mışlardır. Yazıdara göre büyük heykeller soldan sağa; Apollon-Mithra, Tykhe, Zeus Oromasdes, Antiokhos, Herakles-Artagenes olup iki yanda birer kartal ve arslan hey- 2 E Akurgal a g.e 1995: 484. 188 y^'' a'mal^ta ve taunlar Pers tiarası taşımaktadıriar.2 Batı terastaki iıeykeiier de doğudakiler gibi, aynı şekilde, sıralanmışlardır (Resim: 156c). Herakles, Zeus, Tykhe ve Apollon'un başları burada daha iyi korunmuştur. Farklı topografik yapıdan dolayı, atalarının yazıtlannı ve kabartmalarını taşıyan o r t hostatlar farklı biçimde dizilmişler, kralın Persli atalannm kabartmalannı taşıyan kumtaşı levhalar, batı terasın güney sınırına, Makedonyalı atalan ise anıtsal heykel­ lerin karşısına yerleştirilmişlerdir. Batı avluda Antiokhos'un taunlarla el sıkışma sah­ neleri -Antiokhos ile A p o l l o n - M i t r a ; Antiokhos ile Zeus Oromasdes; Antiokhos ile Herakles-Artagenes- diğerine göre daha iyi korunmuş durumdadır. Bu terastaki as­ lan kabartmasının üzerinde astronomik simgeler bulunmaktadır. Aslanın göğsü üze­ rinde yer alan hilal biçimli ay ile yıldızlann (Jüpiter, Merkür, Mars) bir araya geldiği y ı ­ la işaret ettiği bunun da Antiokhos'un tahta geçmesi ile aynı yıl olduğu bilinmektedir.3 Bakanlığımızca iadesi sağlanan parça, Antiokhos-Uerakles el sıkışma sahnesinde yer alan Antiokhos'un başlığının ve y ü z ü n ü n bir kısmının tasviridir. Önde aslan tasvirii bir bant arkaya doğru devam etmekte ve onun üzerinde bitkisel motiflerie s ü s ­ lü taç banti yer almaktadır. Taç b a n t i n m üstündeki başlık kısmında olduğu d ü ş ü n ü ­ len aslan tasvirinin yalnızca ayaklan görünmektedir. Başlığın altinda alnı, yanağın üst kısmı ve g ö z ü burun kısmına kadar mevcut olup kabartmaya yapıştinlabilecek durumdadır.'' D ü n y a Anıtiar Fonu'ndan bilimsel konservasyon danışmanı Dr. A. Elena Charola Nemrud'da yaptiğı inceleme sonucunda; kireçtaşı ve kumtaşı olmak üzere N e m rud'da iki çeşit taş b u l u n d u ğ u n u , kireçtaşından yapılmış dev heykellerin de kumtaşı orthostatiann da açık hava koşullan nedeniyle yıpranmaya devam ettiğini, özellikle kumtaşı olanlara acil bir çözüm getirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Yine Dünya Anıt­ lar Fonu tarafından görevlendirilen Makedonya, "St. Cyril and Methodius" Deprem ve Sismoloji Üniversitesi'nden Dr. Predrag Gavriloviç, Nemrud'daki heykeller üzerin­ de yaptiğı araştirmada, Nemrud'da o dönemde büyük olasılıkla bir deprem olduğunu belirterek. D o ğ u Terası'ndaki heykel parçalannm birbirine geçmesi için b a ğ l a n tilannm olduğunu, bu yüzden bunlann ç o ğ u n l u ğ u n u n ayakta olduğunu. Bati Terası'ndakilerin ise üst üste k o n d u ğ u n d a birbirini tutacak bağlantilannın olmadığı­ nı, dolayısıyla büyük bir ç o ğ u n l u ğ u n u n yıkıldığını tespit etmiştir. E. Akurgal, a.g.c. 1995: 484-485. S. Şahin ve J. Wagner, "Das Grabmal von König Antiochos 1. Von Kommagene auf dem Nemrud Dağ" Antike Welt 1989: 56. 189 i Sİ ami Dönem Eserleri ÜLKEIVIİZE İADE EDİLEN GEÇ OSMANLİ DÖNEMİ ETNOGRAEİK ESER KOLEKSİYONU 1935-1938 yılları arasında İzmir'de ABD Konsolosu olarak görev yapmış olan Charles William Lewis Jr., ülke­ mizde b u l u n d u ğ u yıllarda derlediği Osmanlı Dönemine ait çeşitli örtü, giysi ve takılardan oluşan koleksiyonu­ nu Amerika'ya dönerken beraberinde götürmüştür. Ölümünden sonra kızı Nancy Lewis Brown'a i n t i ­ kal eden söz konusu koleksiyon, daha iyi korunmalan gerektiği inancıyla ülkemize bağışlanmıştır. Washington'dan, 22 Ocak 1992 g ü n ü Circa 1492 adlı sergide görevli Kültür Bakanlığımız temsilcisi Mehmet Taşlıalan tarafından Anka­ ra'ya getirilmiş olan eserler, Ankara E t n o g ­ rafya Müzesi M ü d ü r l ü ğ ü ' n e teslim edilmişi,- tir. Bu koleksiyonda yer alan eserler, 18. ve 19. yüzyıllara ait yerli elişi, kaftan, cepken, pelerin, camedan, ceket, yelek, üstlük, salta, üçetek entari, şalvar, potur, tozluk, kuşak, gibi giysiler ve 157. Osmanlı Giysi Kolel<siyonu (Llçetel< Elbise) kemer, bilezik, tepelik, muskalık ve sürmedan kapağı gibi süs eşyalan ile döşemelik örtü, yastık gibi doksan üç parçadan oluşmaktadır. ESERLERİN ÖZELLİKLERİ Osmanlı İmparatorluğu'nun son zamanlanna ait kadın ve erkek giysilerinden oluşan bu koleksiyon, dönemin giyim özelliklerini yansıtmaktadır. Bunlarla ilgili pek çok bilgi çeşitli kaynaklardan ve minyatürlerden elde edilebilmektedir. Bu yayınlarda görüldüğü gibi, şalvar üstüne giyilen üçetek entari, 19. yüzyılın başlanndan itibaren beğeni ile kullanılmıştır.' O çağda erkek giysileri ise genellikle kaftan, cepken, şalvar, potur v.s. den oluşurdu. ' Çağlar Boyu Anadolu'da Kadın, 257. 190 1993: KADIN K I Y A F E T L E R İ Bu koleksiyonda on dört adet üçetek bulunmaktadır. Koleksiyonun en göz alıcı kıyafeti, Kütahya çevresine ait bir gelin kıyafetidir (Resim: 157). "Süpürgeli-pullu" olarak adlan­ dırılan bu kıyafet, koyu pembe ipek kumaştandır. Üzeri san sim işlidir. Uç kısımlan dilimli süslemelidir. Kol kenarlan ve etek­ leri simli harçlıdır. Yaka kenannda ilik ve düğmeleri vardır. Diğer örnekler ise siklamen, mor, pembe, eflatun, krem, mavi renklerde, sevai ve brokar kumaştan yapılmıştır. Sim işli, bitkisel m o t i f l i , şal desenli olup kenarlan, etekleri ve kol ağızlan dilimlidir (Resim: 158-159). Bunlann bazılarının yakalan dik, kolları yırtmaçlıdır. Astarlan düz dokuma ya da saten kumaştan yapılmıştır. Kol ağızlannm iç kısım­ lan değişik renk ve desendedir ve bazılan sim işlidir. Yaka kenannda ilik ve düğmeleri b u l u ­ nan örnekler de bulunmaktadır. Bu koleksiyonda yer alan tek elbise, Av­ rupa tarzının kopyası olarak imal edilmiştir. Bunlann ilk örneklerinin İspanya'da yapıldığı, daha sonra Fransa'ya geçtiği, oradan da Anadolu'ya ulaştiğı 58. Osmanlı Giysi Koleksiyonu (Üçetek Elbise) bilinmektedir. Kirii san renkli satenden etek uçlan nervüriü ve dantelden yapılmış, kahverengi ve beyaz astariıdır. Bu grupta bulunan bir yelek ise, arka içi mavi kumaştan, diğer iç kısımlan bitkisel motifli kırmızı kumaştan, dış kısmı ise siyah kadife üzerine sim işli olarak yapılmıştır. Elbise üzerine giyilen palto, pelerin g i ­ bi üstlük olarak kullanılan giysiler üç adet­ tir. Biri bordo renkli ipek kadifeden yapılmıştir. Beden 59. Osmanlı Giysi Koleksiyonu (Üçetek Elbise) bezden parçalara aynimış olup parçalar arasında simli şeritler bulunmaktadır. Bedenin ön kenarian ve kollan n tüm yüzeyi sim klaptanla kaytan işi işlemelidir. B ü t ü n kenariara sim dokuma şerit ve sim örgülü harç geçirilmiştir. İçi sütiü kahve zeminli, kır­ mızı mavi, beyaz renkli bitkisel motifli kumaş astariidır. Diğer iki adet Rumeli işi üstiük ise lacivert çuha üzerine sim klaptanla kaytan işi iri çiçek desenlidir (Resim: 160 a-b). T ü m kenariar sim harçlı ve saç örgüsü bordüriüdür. İçi renkli, yollu, bitkisel desenli astariidır. M o ­ tifler arasında pullar bulunmaktadır. 191 Bu gruptaki tek ceket, kadife üzerine kol uçlan ön ve etek etrafı ile cep ağızlan san sarma tekniği ile sim işlemeli olup, işlemeler bitkisel motiflidir. Astan krem renk­ li satendir. Çift ceplidir. Kadın giysileri içinde yer alan dört adet şalvar ipekten yapılmıştır. Bunlar çin­ gene pembesi, hardal ve mor renkte olup üzederinde san simli bitkisel modfler, kay­ tan işi çarkıfelek motifleri ile nar çiçeği motifleri yer almaktadır. Bunlara ilaveten alti adet kuşak vardır. Bunlardan biri pembe ve mavi renkte iki ayn parçadan oluşmuş, üzeri g ü m ü ş simli bitkisel m o t i f l i , iki kenan simli-pullu saçaklı biçimlidir. İkincisi, bir y ü zü pembe, bir y ü zü mavi ipekli kumaştan, üzeri san simli karanfil işli ve sim saçaklıdır. Başka bir şal ise, iki uzun değişik renkli parçadan oluşan inceli kalmlı çubuklar şeklinde dokunmuş olup dar kenarian saçaklıdır. Bu kuşaklar içinde yer alan üçgen şal ise bir y ü z ü mor, bir y üzü koyu pembe sim, b i t ­ kisel desenli sevai kumaştandır. Yine inceli, kalınlı, çubuklu ipekli kumaştan yapılmıştir. İki kenannda uçlan renkli püsküllü saçaklan bulunan kuşak ile mor kadifeden üzeri klaptan ve kaytan işi bitkisel m o t i f bulunan, sim saçaklı bir kuşak da bu kolek­ siyon içinde yer almaktadır. İki kemerden biri, sim işlemeli kumaştan yapılmıştir. Tokalan yuvariak formlu bafondandır. Üzerinde ayrıca kafes örgülü süslemesi, ortasında madalyonu vardır. Tokalan birieştiren kısım yuvariak ve yüksekçe olup ortasında kırmızı taşı b u l u n m a k ­ tadır. İkinci kemer ise krem renkli kumaş üzerine kiremit kırmızısı iplikle kanaviçe işi stilize bitkisel m o t i f işlemelidir; düğmeleri bordo renklidir. ERKEK K I Y A F E T L E R İ Bu grup içinde yer alan tek kaftan, ipek kumaştan yapılmış, san zemin üzerine beyaz kartuşlar içinde renkli çiçek motifleri bulunan bir örnektir. İç kenarian sikla­ men astariidır. İlik ve düğmelidir. Yine tek örnek olan ve Osmanlı İmparatoriuğu döneminde daha çok gemiciler ve tersane çalışanlan tarafindan giyilen ve salta olarak adlandmlan kısa cepken mor ipek kadifeden yapılmıştir.2 Saltanın bedeni eteğe doğru, kollar ise aşağı doğru genişlemektedir. B ü t ü n kenariara sim klaptanla bitkisel m o t i f işlenmiş olup içi bej renkli çizgili kumaş astariidır. O dönemde camedan olarak adlandmlan kısa ve kolsuz, ön tarafı çapraz kavuşan bir yelek, erkek giysileri arasında sevilen bir giysidir.^ Mor kadife kumaş üzerine sim klaptanla kaytan işi yapılmıştir. Ayrıca kol ve beden kenarianna sim dokuma harç ve sim örgülü harç geçirilmiştir. Ön kenariar on üç adet klaptan sanlarak yapılmış, üzer­ leri mercan boncuklu düğmelerie süslenmiştir. İçi kırmızı ve krem yollu bitkisel m o t i f l i pamuklu kumaşla astarianmıştir. Bu koleksiyonda yer alan çocuk giysilerinden biri de sünnet pelerinidir (Resim: 161). Bu pelerin, içi saten dışı çuha krem renkli üzeri alti dilim simli bitkisel m o t i f işlidir. Tek erkek şalvan mavi çuhadan yapılmıştir. Siyah klaptanla yapılan kay­ tan işlemeler cep kenariannda, paçalar ve önde sıvama olarak yapılmıştir. Şalvar paçalara doğru daralmakta olup paçalar tozluk görünümündedir. Bel kısmında u ç ­ kur şeridi, bordo renkli ipekli kumaştan yapılmıştir. Şalvann astan krem renklidir. Paçalarda her iki taraf kopçalıdır. 193 / - T I Yine tek örnek olan potur, mavi çuhadan yapılmıştır. V ü c u d u n belden aşağı kısmına giyilen potur, kırma ve 162. Osmanlı Giysi Koleksiyonu (Cepken ve Ayakkabı) buruşuk anlamındaki pot isminden gelmektedir. Arka tarafı kırmalı, bacağa gelen yederi dardır.4 Her iki yanda ve paça kenadannda, siyah klaptanla kaytan işi bitkisel m o t i f ­ ler işlenmiştir. Bu grupta bir de tozluk bulunmaktadır. Tozluk, dizden ayak bileğine kadar inen çuha veya kadifeden yapılmış giysidir. Mavi renkli çuha üzerine siyah klaptanla kay­ tan işi yapılmış olan tozluğun içi kahverengi keçe astarlı, arka kenadan kopçalıdır. Osmanlı toplumunda kadın ve erkeklerin üstlük olarak giydikleri cepken bu koleksiyonda oldukça çok sayıda olup yirmi bir adettir. Bunlar, kadife, ipek kadife, çuha, saten, ipek saten, ipek ve canfes kumaştan yapılmışrir. Bu cepkenler san sim işli olup bitkisel m o t i f l i ve şal desenli veya çarkıfelek motifli, sim veya renkli klap­ tanla kaytan işlidir. Bordo, siklamen, koyu mavi, mor, lacivert, pembe, san, yeşil, gül kurusu, san ve beyaz kendinden dokuma çiçek motifli, somon, yavruağzı, çingene pembesi, taba ve siyah renklerdedir. Kollar uzun ve geniş kesimlidir. Kol ve beden kenarian dilimli olup sim örgülü, harçlı olanlan vardır. Astarian pamuklu, saten veya bordo muare, çizgili veya desenli kumaştandır. Çocuk cepkenleri de kadife ve çuha kumaşlardan yapılmış olup sim harçlıdır. Bu grupta bulunan bir çift ayakkabının arkası ve burnu açıktir, krem rengi d o ­ kuma üzerine san sim iplikle sarma işi bitkisel motifle işlenmiştir (Resim: 162). Üzerierinde küçük birer tiyonk vardır. Orijinal işli malzeme kullanılarak yeniden ya­ pılmıştır. Ahşaptan yapılan iki adet nalın ise sedef kakmalı olup üzerinde geometrik ve bitkisel motifler bulunur. Üzerinde bandı yoktur. Diğer bir nalın ise yine ahşap üzerine g ü m ü ş tel kakma stilize bitkisel motiflidir. Burun ve topuk kenariannda şe­ rit şeklinde plakalar vardır. Tasması bordo renkli kadife üzerine beyaz boncukla b i t ­ kisel m o t i f işlemelidir. R. E. Koçu, a.g.e. 1969: 193-194. 194 sus EŞYALARİ Bu koleksiyonun ilginç bir grubunu da gümüşten yapılmış bilezik, tepelik, muskalık gibi süs eşyalan oluşturmaktadır (Resim: 163a). Bilezikler, üzeri çiçek motifli, tokalı, kabaralı, damgalı, rozet şeklinde süslemeleri olan etnografik malzemeler arasında yer almaktadır. Bunlardan birinde siyah taşın üzerinde Siyamlı kadın m o t i ­ fi vardır. Tek bir örnek olan tepelik, kadınlann feslerinin ya da doğrudan saçlarının üze­ rine taktıklan etrafına ve alına gelecek yerlerinde g ü m ü ş ve altın paralar veya deği­ şik süslemeler bulunan başlıktır. Tepelik telkari işlemeli, bitkisel m o t i f l i , yuvarlak formlu olup tam ortasında yeşil bir taş ile kenarında yirmi iki adet zincir, uçlarında üçer adet penes bulunmaktadır (Resim: 163b). 163b. Tepelik IVluskalık olarak adlandırılan ve kişinin inançsal korunma amaçlı olarak taktığı, içinde dua veya ayetler bulunan muhafazalık ise bir adettir. Gümüştendir. Üçgen şeklinde olup üzerinde kabartma vazodan çıkan çiçek desenleri vardır. Üzerinde üç sıra zincir bulunmaktadır, ayrıca kolye kısmında iki sıra zincir vardır. Sürmedan, içine göz sürmesinin k o n d u ğ u küçük bir kaptır. Koleksiyonda b u l u ­ nan sürmedan kapağı gümüş, ucu iğne şeklinde, tepesi ajur morifli olup ortasındaki delikten bir halka geçmektedir. 196 ÜÖŞEİVİELİK E Ş Y A L A R Osmanlı İmparatorluğu'nda kullanılan döşemelik kumaşlar, bürümcük, canfes, abani, çatma, damasko, ipek kadife, sof, şal, diba gibi çeşitli kumaş örneklerinden oluşmaktadır.5 O çağda bir kumaşın dokuma ve süslemesinden o kumaşın nereye ait olduğu a n ­ laşılırdı. Desen olarak daha çok bitkisel sarmaşık, kavak veya çiçekler; lale, karanfil, sümbül, gül gibi örneklerin yanı sıra tavus tüyü, stilize ejder, çintemani (üç benekli b u l u t motifi), güneş, köşeli yıldız, rumî, hatayı gibi desenlere de yer verilirdi. Renk olarak en çok kırmızı, aynca mavi, yeşil, mor, siyah, beyaz, bej, san ve bunlann çeşit­ li tonlan çok kullanılırdı. Döşemelik kumaşlar en çok sedir örtüleri, yastık yüzleri, döşek, yorgan y ü z ü , perdeler ve bohçalar için kullanılırdı. Bu koleksiyonda bulunan örnekler yatak örtüsü, masa örtüsü, yastık kılıfı ve kırlent kılıflar v.b. şeklindedir. Bu örtüler şal kumaş ile ipek kadife kumaştan yapılmıştır. Bunlann şal desenli ya da sarma sim teknikli b i t ­ kisel süslemeler bulunan çeşitleri vardır. M o t i f l i olanlar, karanfil, sümbül, gül gibi çeşitli çiçekler kullanılarak bezenmiştir. 197 Bu koleksiyonda bulunan örtülerden biri, kiremit rengi kumaş üzerine beyaz, san, siyah, mavi ipek ipliklerle suzunî kasnak tekniğiyle işlenmiştir. B ü t ü n yüzey üzerinde dal ve çiçek motifleri kullanılmıştır (Resim: 164). Örtü, yuvadak ve kenarlan dilimlidir. Ortasındaki bir sepet içinden çiçekler çıkmaktadır. Masa örtüsü olarak kullanıldığı tahmin edilmektedir. Diğer iki örtü, dikdörtgen ve üçgen biçiminde olup bordo ve mor kadife üzeri­ ne sarma sim teknikli bitkisel bezemeler içermektedir. İki adet yatak örtüsü ise şal kumaştan dokunmuştur. Kırmızı, bordo açık mavi, açık yeşil, krem, pembe, koyu mavi, yeşil, siyah, san, lacivert renklerden oluşmuş, şal desenli ve bitkisel motiflidir. Bunlara ilaveten mor kadife ipek üzerine san sim iplik, kırma tel ve pul ile sarma işi asma yapraklı ve üzüm desenleri işlenmiş yastık yüzü, mavi kumaştan yapılmıştır. Aynca üzerinde yeşil, bordo, san, krem renkli iç içe yuvar­ lak daireler işli kırlent yüzü ile çeşitli örtüler de bulunmaktadır. GElVliCi FEMERİ 20. yüzyılın başında İstanbul'dan satın alman bir gemici fenerini, 1992 yılın da Rachel A. Cecka adlı bir kişi, ülkemize vermeyi teklif etmiş ve eseri New York'taki avukatlık firmamıza teslim etmiştir (Resim: 165). Ülkemize getirilen gemici feneri, 29 Eylül 1994 tarihinde Topkapı Sara­ yı M ü z e s i M ü d ü r l ü ğ ü ' n e teslim edilmiştir. Form olarak dörtgen olup g ö v ­ denin kaide ve üst kısmı kademeli bir şekilde daralarak devam etmek­ tedir. Üst tarafında yaprak şeklinde süslemeler yer almaktadır. Alt ve üst dar bölümündeki delikli yüzey süslemesizdir. Fenerin dört tarafındaki camlar mavi, yeşil ve kırmızı renklerdedir. Eserin yüksekliği 45 cm. genişliği ise 25 cm.'dir. 165. Gemici Feneri YAYIMDA YER ALAM ESERLER 1. Harpyler Anıtı 2. Nereidler Anıtı 3. Mausolos ve Kansı Artemisia 4. Mausoleum Kabartmalan 5. Tannça Demeter Heykeli 6. Ephesos Artemision 7. Troya Hazinesinden Bir Örnek 8. Troya Hazinesi 9. Bergama Sunağı 10. Bergama Athena Kutsal Alanı Giriş Kapısı 11. Trysa Anıtı Kabartmalı Frizleri 12. Priene Athena Tapınağı 13. Milet Güney Agora Giriş Kapısı 14. Didyma Apollon Tapmağı 1 5. Sardes Artemis Tapınağı 200 16. Boğazköy Sfenksi 17. Boğazköy Sfenksi 18. Bergama Sunağı 19. Bergama Sunağı (Görünüm) 20. İhtiyar Balıkçı Heykeli 21. Sarkaçlı Büyük Diadem 22. Çift Kulplu Altm Sos Kabı 23. Dar Boyunlu Altın Küçük Şişe 24. Antropomorfik Bronz Vazo 25. Altın Alın Bandı 26. Sepet Şeklinde Pandantifli Altın Küpe 27. Altın Saç Buklesi Halkası 28. Altın Küpe 29. Çift Spiralli Altın Tork 30. IVlinik Altın Boncuk ve Pandantiflerden Oluşan Kolye • 1 31. Altın Bilezik 32. IVlantar şeklinde objeler 33. Altın Kadeh 34. Herakles Heykeli (Üst Kısmı) 35. Herakles Heykeli (Üst Kısmı) 36. Herakles Heykeli (Üst Kısmı) 37. Herakles Heykeli (Alt Kısmı) 38. Kumluca Eserleri (Yazıtlı Lamba) 39. Kumluca Eserleri (Kandil) 40. Kumluca Eserleri (Tepsi) 201 41. Kumluca Eserleri (Başlıklı Sütun) 42. Kumluca Eserieri (Censer) 43. Kumluca Eserleri (Kitap Kabı) 44. Gümüş Pers Phialesi 45. Buzağı Başlı Altın Küpe fi- 46a.Cam Koku Şişesi 46b. Cam Bardak 47. Bronz Demeter Başı 48. Altın Gümüş Bronz Sikke Örnekleri 49. lidya Yazıtı •A%$' 'lir 50. Seyyid Mahmut Hayranî Türbesi'ne Ait Sanduka 51. Selçuklu Bronz Sfenks Figürini 52. Cizre Ulu Camii Kapı Tokmağı 53. Nuruosmaniye Kütüphanesi'nden Çalman Kur'an Yaprağı 54. Konya Beyhekim Camii Mihrabı Kİ 55. Hacı İbrahim Veli Türbesi Sandukası 56. Bronz Dionysos Heykeli 59b. Gümüş Kepçe 60a. Aslan Başlı Cam Bilezik 202 57. Bronz Dionysos Heykeli 60b. Meşe Palamudu Sarkaçlı Altın-Cam Kolye j g jjşg]^ Güre'de (İkiztepe) Ele Geçirilen Eserler 59a. Toptepe Tümülüsü'nde Bulunmuş Kouros Kulplu Oinochoe 50c. Zincir Sarkaçlı AltınCam Kolye 61. Hippokampos Biçimli Broş 62a. Kayık Biçimli Küpe 62b. Plaka Şekilli Elbise Süsü 62c. Saç Süsü 63a. Altın Sarkaç 63b. Altından Oturan Koç Sarkacı 64a. Volütlü Altın Broş 64b. Elektron Fibula 64c. Altın Saç İğnesi 65. Pers Dönemi İkiztepe Eserleri 66a. Pers Dönemi İkiztepe Eserleri 66 b. Gümüş Üzerine Altın Kaplamalı Phiale (Detay) 67a. Kabartma Başlı Gümüş Phiale 67b. Kabartma Başlı Gümüş Phiale 68a. Aslan ve Bes Kulplu Oinochoe 68b. Makara Kulplu Gümüş Oinochoe 69. Gümüş Alabastron 70. Buhurdanlık 71. Yatay Kulplu Buhurdanlık 72a. Kaşlı Altın Yüzük 72b. Kaşlı Altın Yüzük 72c. Kaşlı Altın Yüzük 73. Aslanlı Altm Yüzük 74. Harta Tümülüsü'nden Fresk 75a. Aktepe Tümülüsü Mezar Odası 75b. Aktepe Tümülüsü Fresk 203 81b. Kayık Şeklinde Küpe Kalıbı 204 81c. Boncuk Kalıbı 82. Aphrodisias Eros Heykelciği 83. Aphrodisias Tondo 84a. Eros Figürlü Plaster Başlığı 92b. Herakles Lâhdi'ne Ait Parça 9J. Ilcraklcs Lâlidi 94. Girlandlı Lahit 95. Girlandlı Lahit 96a. Temizlik Ritüeli Metni (Ön Yüz) 96b. Temizlik Ritüeli Metni (Arka Yüz) 97a. Doğum Ritüeli Metni (Ön Yüz) 97b. Doğum Ritüeli Metni (Arka Yüz) 98a.Tannça İştar'a Ait Kült Metni (Ön Yüz) 98b. Tannça İştar'a Ait Kült Metni (Arka Yüz) 99. Hatti Kralına Ait Bilgi Metni 100. Antlaşma Metni 101. Fırtına Tannsına Ait Dinî Tören Metni 102. Yönerge Metni 103. Yönerge Metni 104. Tutanak Metni 105. Bir Ritüele Ait Metin 106. Elmalı Sikkelerinden Bir Grup 107a. Attika Dekadrahmi (Ön Yüz Miğferli Athena) 107b. Attika Dekadrahmi (Arka Yüz Cepheden Baykuş) 108a. Lykia Stater (Ön Yüz İki Yunus Balığı) 108b. Triskeles 109a. Rodos (Ön Yüz Stater İncir Yaprağı) 109b. Rodos (Arka Yüz: İki Bölümlü Derin Çukur) 110. Ephesos Drahmi (Ön Yüz An - Arka Yüz 4'lü Zımba) 205 112. Marsyas Heykeli (İskitli Erkek Figürü) 113. Marsyas Heykeli (Detay) 114. Mermer Kadm Başı 115. Kurşun Mühür (Ön Yüz) 116. Kurşun Mühür (Arka Yüz) 117. Roma Kadın Başı 118. Roma Tannça Başı 119. Batı Anadolu Kökenli Stel 120. Tamamlanmamış Stel 121. Dikdörtgen Mezar Stell 122. Batı Anadolu Kökenli Stel 123. Kırık Stel 124. Zeugma Mozaiği (Metiokhos Parthenope) 125a. Urartu Bronz Bilezik 11. Marsyas Heykeli n 125b. Bronz Fibula 126. Helenistik Dönem Pişmiş Toprak Mask 127a. Cam Roma Şişesi 127b. Tüp Biçimli Cam Unquentarium 128. Bronz Hermes Heykelciği 129. Kuş Heykelciği 130a. Pişmiş Toprak Hayvan Başı 130b. Kurşun Kartal Figürü 131a. Pişmiş Toprak Pers Atlısı Başı 131b. Pişmiş Toprak Pers Atlısı Başı 206 132a. Çeşitli Dönemlere Ait Sikkeler 135. Roma Dönemi Kase ve Şişeler 136. İslamî Dönem Sikkeleri 137. Selçuklu Dönemi Sürahi 138. Altın Diadem 139. Lagynos 140. Dnguentarium, terra sigillata kase 141. Unguentarium 142. Mermer Kabartma Levha 143. Pişmiş Toprak Heykelcik 144. İzmir Müze Müdüriüğü Bahçesinden Çalınan Kadın Heykeli 145. Erdek Açık Hava Müzesinden Çalman Torso 146. Altın Diadem 147a. Rodos Sikkeleri 147b. Rodos Sikkeleri 147c. Bizans Sikkeleri 148. Bursa Osmanlı Evi Müzesi'nden Çalman Şamdanlar 149a. Konya Eşrefoğlu Camii Kapısı'nın Çalınan Süsleme Panosu 149b. Ahşap Süsleme Pano 1 50a. Sivas Divriği Ulu Camii'ne Ait Ahşap Panel 1 50b. Ahşap Panel 207 150c. Ahşap Panel 150d. Sivas Divriği Ulu Camii Ahşap IVlinber Kapısı 151. Topkapı Sarayı Müzesi'nden Çalınan Kur'an-ı Kerim 1 52a. Nuruosmaniye Kütüphanesi, Kur'an-ı Kerim 152c. Kur'an-ı Kerim 153. İzmir Birgi Aydınoğlu IVlehmet Bey Camii Minberi 154a. Atatürk'e Ait Sigara Tabakası 154b. Atatürk'e Ait Sigara Tabakası 155a. Bronz Vazo 155b. Bronz Vazo (Detay) 156a. Antiokhos'a Ait Baş Parçası 156b. Nemrut Dağı 156c. Nemrut Dağı 157. Osmanlı Giysi Koleksiyonu (Üçetek Elbise) 158. Osmanlı Giysi Koleksiyonu (Üçetek Elbise) 159. Osmanlı Giysi Koleksiyonu (Üçetek Elbise) 160a. Osmanlı Giysi Koleksiyonu (Pelerin) 160b. Osmanlı Giysi Koleksiyonu (Pelerin) 161. Osmanlı Giysi Koleksiyonu (Pelerin ve Cepken) 162. Osmanlı Giysi Koleksiyonu (Cepken ve Ayakkabı) 163a. Gümüş Süs Eşyaları 163b. Tepelik 164. Masa Örtüsü 165. Gemici Feneri 208 152b. Kur'an-ı Kerim KAYNAKÇA Karaduman, H., "Eski Eser Kaçakçılığı", 1988 Yılı Anadolu GİRİŞ Akurgal, E., Anadolu Uygarlıkları. Akurgal, E., Griechische Net Turistik Yayınlan, İstanbul, 1988. und Römische Kunst in der Türkei. Hirmer Albayrak, M., Osmanli-Alman Yapımı. Tarihi. Tübitak Popüler Bilim Dizisi, Ankara, 1997. Mansel, A. M., "Halil Edhem ve Sard Eserieri", Halil Edhcm Hatıra Verlag, Münih 1987. Demiryolunun Ankara, 1988. Konferanslarv.b-58, Lloyd, S., Türkiye'nin Medeniyetleri İlişkilerinin Gelişimi ve Bağdat 1948. Mumcu, A., "Eski Eserler Hukuku ve Türkiye", Ankara Hukuk 1995. Ashmole, B.,"Demeter of Knidos", JHS 71:13-28, 1951. Bammer, A., Das Heiligtum der Artemis von Ephesos. Graz, 1984. Kitabı, Dergisi, Fakültesi 1969. Su, K., Osman Hamdi Bey'e Kadar Türk Müzesi, 1965. Bommelaer, J. F., "Le monument des Néréides et l'analyse architecturale", BCH ULUSLARARASİ ANTLAŞMALAR 110:249-271, 1986. Cezar, M., Sanatta Batıya Açılış ve Osman Hamdi. İş Bankası Kültür Princeton University press, Kültür Malları. Akzambak, M., Lozan'dan Günümüze Taraf Olduğumuz Tüm Sözleşmeler, cilt 1, TBMM Basımevi, Ankara, 1998. New Jersey, 1978. Couge, P. ve Demargne P., Fouilles de Xanthos 3: Le monument des Nereides, L'architecture. Türkiye Ansiklopedik Avrupa Topluluğu Taraf Olduğumuz Tüm cilt IV, TBMM Basımevi, Ankara, 1998. Pelin Ofset ve Matbaacılık, Ankara, 1984. Sözlüğü. Eski Eserler ve Müzelerle cilt I, İstanbul, 1983. Fıratlı, N., "Antika Kaçakçılığında Yeni Gelişmeler ve Önleme Çareleri", İlgili Mevzuat. Genç Ofset, Ankara, 1996. Karakaş, T. Taşınır ve Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Mevzuatı. Tüze Yayıncılık, Ankara, 1997. 13:2-10, 1967. Gerçek, F., Türk Müzeciliği. Akzambak, M., Lozan'dan Günümüze Sözleşmeler, Paris, 1969. Ebcioğlu, i., "Türkiye'den Batı Ülkelerine Götürülen Arkeolojik Eserier", T.T.O.K. Belleteni Hukuk Açısından Turhan Kitabevi, Ankara, 1999. Yayınlan, Sanat Dizisi 8, İstanbul, 1983. Childs, A. P. W., The City- Reliefs ofLycia. Akipek, S., Ulusal ve Uluslararası TC. Kültür Bakanlığı Yayınlan, Ankara, 1999. Haselberger, L., " Bericht über die Arbeit am Jüngeren Apollontempel von Özel, S., Uluslararası Alanda Kültür Varlıklarının Korunması. Alkım Yayınlan, İstanbul, 1998. Didyma," Ist. Mitt. 33:90-123, 1983. Luttreil, A., The Maussolleion at Halikarnassos. eilt 2:143-214, Aarhus University, 1986. Kahler, H., Der Grosse Fries von Pergamon. Mann Gebr., Berlin, 1948. BOĞAZKÖY SFENKSİ Bittel, K., "Boğazköy, Die Kleinfunde der Grabungen" 1906-1912. VVVDOG 60, Leipzig 1937 (Yeni basım 1967). 209 Bossen, H. Th., Altanatolkn. İ S V İ Ç R E ' D E ELE G E Ç İ R İ L E N ESERLER Berlin, 1942. Darga, M., Hitit Sanatı, Akbank Kültür ve Sanat Yayınları, Anadolu Sanat Yayınlan, İstanbul, 1992. Arslan, M., Roman Coins. Kültür Bakanlığı, İstanbul, 1992. Arslan, M. ve C. Lightfoot, Greek Coins' Hoards in Turkey. UDAŞ, Ankara Puchstein, 0.," Boghaskoi, Die Bauwerke." WVDOG 19, Leipzig, 1912. 1999. Bingöl, 1., Anllk BERGAMA S U N A Ğ I Müzes'ı. Kültür Takılar, Anadolu Medeniyetleri Bakanlığı, Ankara, 1999. Akurgal, E., Anadolu Uygarlıkları. Net Turistik Yayınlar A.Ş., İstanbul, 1990. Lightfoot, C, "Roman Glass Flask in Gaziantep Museum", Anatolian Sfurf/w XXXV: 123-129, Ankara, 1985. Bayburtluoğlu, C, Arkeoloji. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara, 1982. Sear, D. R., Byzantine Coins and Their Values. Londra, 1987. Dörner K.F. ve E. Dörner, Von Perganıon Zum Nemrud Dağ. Verlag Philip /on Zabern, Mainz am Rhein, 1989. Chronik der Ausgrabungen L İ Ü Y A YAZITI Von Pergamon, Ardey Verlag Dortmund,1963. Der Pergamon Altar, Entdect, Beschrieben und Gezeichnet Epigr. Anat. 20:112-116, 1992. Von Carl Humann. Arder Verlag, Dortmund, 1959. Nolle, J., " Epigraphische und Numismatische Notizen", Epigr. Radt, W., Pergamon. Yapı Kredi Yayınlan, Istanbul, 2002. Radt, W., Pergamon Geschichte und Bauten einer antiken Malay, H., "Three Notes on Christian Inscriptions from Asia Minor", Anat. 10:101-110, 1987. Metropole. Darmstadt, 1999. S E Y Y İ D M A H M U T H A Y R A N İ T Ü R B E S İ N E A İ T SANDUKA Richter, G. Yunan Sanatı Cem Yayınevi, İstanbul, 1984. Konyalı, İ. H., Nasrettin Hoca'nm Şehri Akşehir Vanderberg, P., Das Versunkene Hellas, Die Wiederentdeckung Des Tarihi Turistik Kılavuz. Numune Matbaası, İstanbul, 1945. Antiken Griechenland. Münih, 1984. S E L Ç U K L U BRONZ SFENKS F İ G Ü R İ N İ TROYA E S E R L E R İ Siebler, M., Troia-Homer-Schliemann, Diyarbekirli, N., "Diyarbakır Müzesindeki Tunç Sfenks", Türk Kültürü VI, Mythos und Wahrheit. Philip von Zabern, Mainz am Rhein, 1990. Ankara, 1968. Erginsoy, Ü., İslam Maden Sanatının The Russian Federation Puskhin State Museum of Fine Arts, The Treasure Gelişmesi. İstanbul, 1978. Yetkin, Ş., " Bir Tunç Sfenks", Türk Kültürü 11, Ankara, 1964. of Troy. Moskova, 1996. Troya Kazı Başkanlığı, Troia Reliberi. Ege yayınlan, Istanbul, 1999. C İ Z R E ULU C A M İ İ K A P İ T O K M A Ğ I Train Traum und Wirklichkeit, Konrad Theiss Verlag GmbH, Stuttgart, önder, M., "Selçuklu Ejderi", T.T.O.K. Belleteni 8:287, 1966. 2001. Troya Efsane ile Gerçek Arası Bir Kente Yolculuk, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 2002. KONYA B E Y H E K İ M C A M İ İ M İ H R A B I Konyalı, İ.H., Abideleri ve Kitabeleri ile Konya Tarihi. Konya, 1964. Önder, M., Mevtana Şehri Konya. Yeni Kitap Basımevi, 1962. KUMLUCA E S E R L E R İ (Sion Eserleri) Yetkin, Ş., Anadolu'da Boyd, S., The Sion Treasure, Status Report. Dumbarton Oaks, Türk Çini Sanatının Gelişmesi. İstanbul Üniver­ sitesi Edebiyat Fakültesi Yayınlan No: 1631, İstanbul, 1972. Washington D.C. Handbook of Byzantine Collection. Dumbarton Oaks, Washington D.C, 1967. Konyalı, I.H., Nasreddin Hocanın Firatli, N., "Un trésor trouve à Kumluca, En Lycie" içinde Akten des VII. Internationalen Eylül 1965. 210 H A C İ İ B R A H İ M V E L İ T Ü R B E S İ SANDUKASI Kongresses für Christliche Archaeologie, Triers, İstanbul. Şehri Akşehir Tarihi Turistik Kılavuz. LİÜYA HAZİNESİ Steiner, M. A., Bondi, S. F. ve Ö. Acar, "Ritorna il 'Resoro de Creso' ", Akbıyıkoğlu, K., "Güre Basmacı Tümülüsü Kurtarma Kazısı" Arkeoloji ve Akbıyıkoğlu, K., "Güre Velisin Tepe Tümülüsü Kurtarma Kazısı", Kurtarma Kazıları Semineri, s. 53-63, Ankara, 1993. Semineri, s. 1-23, Ankara, 1991. Civilizations Monuments and Museums, of Culture General Directorate of Ankara, 1992. Vermeule, C, Greek Imperial Art in Greece and Asia Minor. Dell Knapp and Ruins of Turkey. Ankara, 1978. Boardman, J., "Pyramidal Stamp Seals in the Persian Empire", Iran 8, 1970. Press, Haward, 1968. Von Bothmer, D., "A Greek and Roman Treasury", The Metropolitan Museum of Art Bulletin 42, New York, 1984. Boardman, J., Greek Gems and Finger Rings: Early Bronze Age to Late Classical. Londra, 1970. Bingöl, 1., Antik s. 391-397, Ankara, 1976. Toker, A., Metal Vessels. Ministry Akbıyıkoğlu, K., "Güre Basmacı Tümülüsü Kurtarma Kazısı", /. Müze Akurgal, E., Ancient 2(120):60-89,1995. Tezcan, B., " Ikiztepe kazısı ", VIII Türk Tarih Kongresi Raporlun, Sanat 64/65:2-8, 1994. Kurtarma Kazılan Archeo Takılar, Anadolu Von Bothmer, D., "Les Trésors de l'Orfèvrerie de la Grèce Orientale au Metropolitan Museum de New York", Académie Medeniyetleri Müzesi. Kültür Bakanlığı, Ankara, 1999. Belles Lettres,Comptes Sardis X111, Roma, 1925. Greenevvalt, Jr. C, "Two Lydian Graves at Sardis", Classical Antiquity 5:134-135, 1972. Exploration to Roman Times : Results of Sardis 1958-1975. Haward University press, Cambridge, 1983. Eugene Plot, Monuments et Memories 61:45-53, 1977. Von Bothmer, D., "A Curator's Choice" içinde T. Moving (der.) Chase, the Capture Collecting at the Metropolitan. Hanfmann, G. IVI. A., Sardis from prehistoric et Rendus, Avril Juin: 194-207, 1981. Von Bothmer, D., "An Etruscan Bronze in New York", Foundation Curtis, C. D., Jewelry and GoldWork 1910-1914. of the Archaeological des Inscriptions Metropolitan Museum of Art, New York, 1975. Von Bothmer, D., "A Gold Libation Bowl", Metropolitan Museum of Art Bulletin 21:154-166, 1962. Kaylan, M., "Lidya Definesini Kim Çaldı?", Arkeoloji ve Sanat 42/45:2- 13, 1989. Von Bothmer, D., Ancient Art from New York Pnvate Collections. New York, 1961. lVleriçboyu,Y. A., Antik Çağda Anadolu Takıları. Akbank Kültür ve Sanat Kitaplan, İstanbul, 2001. APHROÜİSİAS ESERLERİ Mertens, J. R., Greece and Rome. The Metropolitan Museum of Art, New York, 1987. Dillon, S., "Figured Plaster Capitals from Aphrodisias", AJA 101/4:731769, 1997. Özet, M. A., "The Tomb of A Noble Woman from the Hekatomnid Period", Halikarnasian Studies II s.88-96, 1994 . Özgen, 1 ve J. Öztürk, Heritage Recovered/The Erim, K., Aphrodisias. Net Turisrik Yayınlar A.Ş., Istanbul, 2002. Geniere, J. ve K. Erim, Aphrodisias Lydian Treasure. Istanbul, 1996. de Carie. Edirions Recherche sur les Civilisations, Paris, 1987. Richter, G., Yunan Sanatı. Cem Yayınevi, İstanbul, 1984. Özkan, T., " Lydia'da ele geçen bir Greko-Pers Buluntu Gurubu " içinde Erol Atalay Memorial. H. Malay (der.) Ege Üniversitesi Edebiyat BRONZ VAZO Fakültesi Yayınları, Arkeoloji Dergisi Özel Sayı 1:131-135, İzmir, Erdemgil, S., Ephesus, Ruins and Museum. 1991. Ramage, A., "Gold Refining in the Time of The Lydian Kings at Sardis", The Proceedings of the Xth International Archaeology, Congress of Classical Ankara-Izmir 23-30/lX/1973:729-735, TTK Basımevi, Schmidt, E. F., Persopolls I : Structures, İstanbul, 1999. Ephesus Museum, DO-GÜ Yayınlan, İstanbul 1997. Von Bothmer, D., "A Bronze Oinochoe in New York", Studies in Classical Art and Archaeology, Ankara, 1978. Reliefs, Inscriptions. The Net Turisrik Yayınlan A.Ş., A Tribute to P. H. von Blanckenhagen, Neiv York, s. 63-67,1979. University of Chicago Oriental Institute Publicarions, LXVlll, Chicago, 1953. 211 PERGE-HERAKLES L A H D İ MERMER KADIN B A Ş İ Antalya Museum. Turkish Republic Ministry of Culture. Ankara, 1998. Berger, E., "Die Hauptwerke des Easier Antikenmuseums Zwischen 460 Antalya Müzesi Rehberi. Antalya Turizm, Eski Eserler ve Müzeleri und 430 V. Chr", Antike Kunst 11: 73-77, Basel, 1968. Fleischer, R., "Grabungen in Ephesos von 1960-1969", Jahresheften des Sevenler Derneği, Antalya, 1931. dsterreichischen Akurgal, E., Hatti ve Hitit Uygarlıklan. Mektuplaşmaları. Band .1:431-446, İstanbul, 1995. Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü Yayınlan, M E N İ L K O L E K S İ Y O N U N D A K İ ZEUGMA M O Z A İ Ğ İ Ergeç, R., "1993-1994 Belkis-Zeugma Kurtarma Kazılan " IV. Müze İstanbul, 1997. Kazıları Semineri, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Darga, M., Hitit Sanalı. Akbank Kültür ve Sanat Kitaplan, istanbul, 1992. Kurtarma Klinger, J., "Hititoloji", Die Hethiter und Ihr Reich- Hititler ve Hitit s. 357-359, Ankara, 1996. imparatorluğu Institutes, Viyana. BOĞAZKÖY TABLETLERİ Alp, S., Hititlerin Arehaeologischcn 1000 Tanrılı Halk. (Almanca-Türkçe, Sergi Wagner, J., Seleukeia am Euphrat- Zeugma. Wiesbaden, 1976. Kataloğu):394-395, Bonn, 2002. Özgüç, T , "Excavations at the Hittite Site Masat Höyük, Palace, Archives, ELE G E Ç İ R İ L E N ESERLER (1) Mycenaean Pottery", AJA 84:305-309,1980. Seeher, J., "Unutulmuş Bir Kültür Yeniden Canlanıyor" , Die Hethiter und Ihr Reich- Hititler ve Hitit İmparatorluğu 1000 Tanrılı Halk. (Almanca-Türkçe, Sergi Kataloğu,):390, Bonn, 2002. ve Hitit imparatorluğu Gürier, B., Tire Müzesi Cam Eserleri. Kültür Bakanlığı, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdüriüğü Yayınlan, Ankara, 2000. Özet, A., Dipten Gelen Parıltı Bodrum Sualtı Arkeoloji Wilhelm, G. "Hitit İmparatoriuğu'nun Dilleri", Die Hethiter und Ihr Reich-Hititler OKLAHOMA G Ü M R Ü Ğ Ü N D E 1000 Tanrılı Halk. (Almanca- Müzesi Cam Eserleri. Kültür Bakanlığı, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdüriüğü Yayınlan, Ankara, 1998. Türkçe, Sergi Katalogu):404-405, Bonn, 2002. BREMEN'DE ELE G E Ç İ R İ L E N ESERLER ELMALI S İ K K E L E R İ Christopher, H., Sikkelerin Bingöl 1., Antik Takılar, Anadolu Medeniyetleri Işığında Eskiçağ Tarihi. Homer Kitabevi , İstanbul, 1998. Kültür Bakanlığı Yayınlan, Ankara, 1999. Hayes, J. W., Roman Pottery. A Catalogue of Roman Fine Wares. Londra, Morkholm D., "The Classification of Lycian Coins Before Alexander the Great", JNG 14:65-76,1964. Oğuz, T , Antik Nümizmatik 1975. Küçükçoban, F., "2000 Yılı Akdağ Kurtarma Kazısı", XII. Müze ve Anadolu Arkaik ve Klasik Çağları, Arkeoloji ve Sanat Yayınlan, İstanbul, 1992. MARSYAS H E Y K E L İ Akurgal, E., Griechische Müzesi. Çalışmaları ve Kurtarma Kazıları Sempozyumu, s.251-262, Ankara, 2002. MERMER KABARTMA LEVHA und Römische Kunst in der Türkei. Hirmer Veriag, Münih, 1987. Erhat, A., Mitoloji Sözlüğü. Remzi Kitapevi, İstanbul, 1989. Cameron, A., "ePELITOE and Related Terms in the Inscriptions of Asia Minor" Anatolian Studies 27, 1939. Drew- Bear T, Thomas C. ve M. Yildizturan, Phrygian Votive Steles, The Museum of Anatolian Civilizations. Ministry of Culture, General Directorate of Monuments and Museums. Ankara, 1999. Masson, 0., "Pape-Benseleriana IX-Madame Artemis", Zeitschrift Papyrologie und Epigraphik 66:120-130, 1986. Robert, L., Laodicee du Lycos, Le Nymphee. Quebec-Paris, 1969. 212 fur Robert, L., Les Stèles Funéraires Serdaroglu, Ü., Eskiçağda de Byzance Gréeo-Romaine. Paris, 1964. Tıp. Eski Çağ. Bilimleri Enstitüsü Yayınları, İstanbul, 1996. TOPKAPI S A R A Y İ ' N D A BULUNAN BRONZ VAZO Cırca ¡492 -Art in the Age of Exploration. Narional Gallery of Art, Sergi Katalogu, Washington D.C., 1991. Earthly ERDEK A Ç I K H A V A İVitJZESİ'NÜEN ÇALIMAİM TORSO Beauty Heavenly Art, Art of Islam. Sergi Katalogu, Amsterdam, 2000. Mellink, M. J., "Arcbaeology in Asia Minoré, AJA 3: 313, 1977. A N T İ O K H O S 'A A İ T B A Ş P A R Ç A S İ D İ V R İ Ğ İ ULU CA1VIİİ1^JE A İ T A H Ş A P PANELLER Akurgal, E., Anadolu Uygarlıkları. Denizli, H., Sivas Tarihi ve Anıtlan Şahin S. ve J. Wagner, "Das Grabmal von König Antiochos I.Von Darüşşifası. Sivas, Divriği Ulu Camii ve Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınlan, Ankara, 1978. İzmir, 1995. Kommagene auf dem Nemrud Dağ", Antike Welt 20/1:56, 1989. Önge, Y, "Divriği Ulu Camii'nin Hünkar Mahfeli", Önasya 5:49, 1969. Özsayıner, Z. C., "Divriği Ulu Camii Hünkar Mabfeli, Ahşap Korkuluklan", Antik Dekor Dergisi 51:84-88, 1999. G E Ç O S M A N L İ D Ö N E M İ E T N O G R A E İ K ESER KOLEKSİYONU Çağlarboyu Anadolu'da KOIMYA E Ş R E F O Ğ L U CAİVİİİ SÜSLEİVİE PANOLARI İstanbul, 1993. Aslanapa, 0., Türk Sanatı. Remzi Kitabevi, İstanbul, 1989. Koçu, R. E., Türk Giyim ve Kuşam Sözlüğü. Akok, M., "Konya Beyşehrinde Eşrefoğlu Camii ve Türbesi", Türk Etnografya ve Etnografya Sümerbank Kültür Yayınlan, Ankara, 1969. Dergisi XV:5-34, 1976, Ankara. Tezcan, H., Osmanlı İmparatoriuğu'nda Ev Tekstilinin Tarihçesi, Art Dekor Akyurt, Y. "Beyşehir Kitabeleri ve Eşrefoğlu Camii ve Türbesi", Türk Arkeologya Kadın. Sergi Katalogu. Kültür Bakanlığı Yayınlan. Tarih, Dergisi 1V:91-129, İstanbul, 1940. Dergisi, 8:49, 1993. Tezcan, H., "Çuha, Gezi, Kadife, Türk Kumaş Sanatı" Arredamento Dekorasyon Dergisi, 8:102-104, 1989. İ Z M İ R B İ R G İ A Y D I N O Ğ L U M E H M E T BEY C A M İ İ M İ N B E R İ Bayat, A. H., "Birgi Ulu Camii Minberi 712/1322", Vakıflar Dergisi XXI1:133-150, 1991. Oral, M. Z., "Anadolu'da San'at Değeri Olan Ahşap Minberier, Kitabeler ve Tarihçeleri" Vakıflar Dergisi V:60-62, 1962. Ünal, R. H., Birgi, Kültür Bakanlığı Yayınlan, Ankara, 2001. 213 U Harpyler Aniti-Antalya-Kinik-Ksanthos ^ B Nereidler Aniti-Antalya-Kinik-Ksantlios Anadolu'nun çeşitli ören yerierinde yapılan kaçak kazılar sonucu yurtdışına B Mausolos ve Kansí Artemisia-Muğla-Bodrum-Halikarnassos E l Mausoleum Kabartmaları-Muğla-Bodrum-Halikarnassos B D Tanrıça Demeter Heykeli-Muğla-Datça-Knidos Troya Hazinesi-Çanakkale -Hisarlık-Troya B Bergama Zeus Sunağı-İzmir-Bergama B EQ Kurşun Mühür- İznik kökenli- Bizans Dönemi EB Manş Denizi Bariğındaki Eserier kaçınlan eserier, Hellenisrik, Roma, Bizans Dönemlerine aitrir. Castor adlı batıkta bulunan ve ülkemize iadesi sağlanan eserier Bari Bl Lidya Yazıtı-Manisa-Saraycık-Saittai Anadolu kökenli olup. Roma Dönemine aitrir. m Eplıesos Artemision-İzmir-Selçuk-Ephesos D İsviçre'de Ele Geçirilen Eserier: Seyyid Mahmut Hayranı Türbesine Ait Tabut-Konya-Akşehir Selçuklu Bronz Sfenks Figürini-Mardin-Derik Bl EB EB Zeugma Mozaiği-Gaziantep-Zeugma Oklahoma'da Ele Geçirilen Eserier 1-11 Cizre Ulu Camii Kapı Tokmağı-Cizre Ülkemize iadesi sağlanan 1. ve II. grup eserier Hirit, Urartu, Yunan, Roma Nuru Osmaniye Kütüphanesi'nden Çalınan Kuran Yapraklan-İstanbul ve Bizans Dönemlerine tarihlendirilmektedir. Bergama Athena Kutsal Alanı-İzmir-Bergama B3 Konya Beyhekim Camii Mihrabı-Konya EO Trysa Anıtı Kabartmalı Frizleri -Antalya-Gölbaşı-Trysa Bi Hacı İbrahim Veli Türbesi Sandukası-Akşehir Ülkemize iadesi sağlanan eserier Hirit, Frig, Urartu, Roma, Bizans, Selçuklu Heatrow Havaalanında Ele Geçirilen Eserier: İD Priene Athena Tapınağı Aydın-Söke-Priene BO Lidya Hazinesi-Uşak ve Osmanlı Dönemlerine aittir. IB Milet Güney Agora Giriş Kapısı Aydm-Söke-Milet ^ Aphrodisias Eserieri-Aydın-Aphrodisias EB IB Didyma Apollon Tapınağı-Aydın-Söke-Didyma IQ Sardes Artemis Tapmağı-Manisa-Sardes EB Bronz Vazo Bl Herakles Lâhdi-Antalya-Perge Bremen'de Ele Geçirilen Eserier: Ülkemize iadesi sağlanan eserier Bari ve Güney Anadolu'da sık rastlanan malzemelerden olup Roma Dönemine aittir. IB Boğazköy Sfenksi Çorum-Boğazköy EB Giriandlı Lâhit-Antalya-Perge EB IB İhtiyar Balıkçı Heykeli-Aydın-Karacasu-Aphrodisias EB Boğazköy Tabletleri-Çorum-Boğazköy düşünülüyor. Mermer Kabartma Levha-Pisidia ya da Denizli Laodikeia çıkriğı İB Herakles Heykeli-Antalya-Perge EB Elmalı Sikkeleri-Antalya-Elmalı EB Pişmiş Toprak Heykelcik-İzmir-Aliağa-Myrina IB Kumluca Eserieri-Antalya-Finike-Korydalla EB Marsyas Heykeli-Manisa-Sangöl EB İzmir Müze Müdüriüğü Bahçesinden Çalınan Kadın Heykeli: IB Bronz Heykel-Burdur-Gölhisar-Bubon EB Mermer Kadın Başı-izmir-Ephesos Eser Roma Dönemine tarihlendirilmekte olup Magnesia ya da Efes ören yerinden gelmiş olabileceği düşünülmektedir. EB Erdek Açık Hava Müzesi'nden Çalınan Torso-Balıkesir-Kyzikos EB Turiingen'de Ele Geçirilen Eserier: Anadolu'nun çeşirii yerierinde görülen eser ve sikkelerden oluşmaktadır. EB Bursa Osmanlı Evi'nden Çalınan Şamdanlar EB Konya Beyşehir Eşrefoğlu Camii'nden Çalman Kapı Süsleme Panolan- Konya-Beyşehir ^ Divriği Ulu Camii'nden Çalman Ahşap Paneller-Sivas-Divriği Bl Topkapı Sarayı Müzesi'nden Çalınan Kuran-ı Kerim-İstanbul @ Nuru Osmaniye Kütüphanesi'nden Çalman Kuran-ı Kerim- İstanbul B] İzmir Birgi Aydınoğlu Mehmet Bey-İzmir-Ödemiş B] Atatürk'ün Gümüş Sigara Tabakası ^ Bronz Vazo (Afrika'dan geldiği düşünülmektedir.) ^ 1. Anriokhos'a Ait Baş Parçası-Adıyaman-Nemrut El Geç Osmanlı Dönemi Etnografik Eser Koleksiyonu Geç Osmanlı Dönemine ait olup Anadolu'da ağıriıklı olarak Ege Bölgesi özelliklerini göstermektedir. Bl Gemici Feneri Not: 20-37-38-40-41-42-43-44-45-47-54-55-57-58 numaralı eserler haritada belirtilmemiştir. 214 215 Ii ISBN 975-17-3057-0 9 '78975r 7305721