Nothing Special   »   [go: up one dir, main page]

Academia.eduAcademia.edu

Pierre Bourdieu'dan Eril Tahakküm Türkçe'ye çevirildi!

Pierre Bourdieu’dan Eril Tahakküm Türkçe’ye çevirildi!1 Naz Hıdır Toplumsal eşitsizlik sistemlerinin kültürel pratiklere nasıl işlediğiyle ilgilenen Fransız sosyal bilimci Pierre Bourdieu’nun (1930- 2002), Kabil Berberîleri’nde kadın-erkek ilişkilerini incelediği önemli çalışması Eril Tahakküm (2014) (La Domination Masculine, 1998) Türkçe’ye yakın zamanda çevrildi. Eril Tahakküm, doyurucu bir etnografik saha araştırması olmasının yanı sıra, bir tahakküm biçimi üzerine araştırma yapıldığında mutlaka ele alınması gereken temel sorunsalları sağlam bir çerçeve içinde sunan nitelikte bir çalışma olmasıyla, kendisinden sonra gelen teorik çalışmalara zengin bir zemin hazırlıyor. Bourdieu, Eril Tahakküm (2014) çalışmasını bir ‘deney’ olarak tanımlıyor. Bu deneyde ‘hem egzotik hem aşina, hem yabancı hem tanıdık’ özgün bir tarihsel toplum olarak değerlendirdiği Kabil Berberîleri’ni inceliyor. Onların nesnel yapıları ve bilişsel biçimlerinin etnografik çözümlemesini yapmaya çalışıyor. Bu çözümlemeyi ise, erkek merkezli bilinçdışı kategorilerin nesnelleştirilmesini harekete geçirmeye yetkin bir sosyo- analiz aracı olarak kullanıyor (Bourdieu, 2014: 17). Kitap, her gün deneyimlediğimiz ve artık hepimizin diline yerleşen ‘eril tahakkümün’ kavranması için temel bir kaynak. Kitabın en önemli noktası, cinsiyeti bir “habitus” olarak ele alıp, bu bağlamda bir tahakküm analizi sunuyor olması. Bourdieu, eril tahakkümü iktidara itaat etmenin örneklerinden biri olarak değerlendiriyor. Bu özelliğiyle eril tahakkümü, “paradoksal itaat”in en iyi örneği olarak görüyor. Bourdieu çalışmasında temel olarak, kendi kavramlarından olan “sembolik şiddet”in kadınlar üzerinden nasıl işlediğini inceliyor. Eril tahakkümün varlığından, kadınların rızasına dayalı bir “maduniyet habitus”u olarak bahsediyor. Bourdieu, habitusu bir düzenler sistemi olarak tanımlıyor. “Habitus olarak cinsiyet”, eril tahakkümün farkına varmak ve onunla mücadelenin yollarını geliştirmek açısından oldukça önemli bir yaklaşım ortaya koyuyor. Sancar’ın (2009: 189) ifade ettiği gibi, “habitus olarak toplumsal cinsiyet üzerine tartışmak feminist düşünceye yeni açılımlar sağlıyor”. Aynı zamanda Bourdieu “eril tahakküm”e karşı çıkma stratejilerimize dahi sirayet eden bir tahakküm biçimini fark etmemizi sağlamaya çalışıyor. Bourdieu, tahakkümü analiz ederken, eril ve dişil karşıtlıkların inşası ve sürdürülebilirliği için gerekli olan üretim ve yeniden üretim koşullarının nasıl sağlandığını yorumluyor. Bu noktada evliliğe ve kadınlar üzerinden şekillenen miras ilişkilerine değiniyor. Buradan hareketle “sembolik mallar ekonomisi”nde (2014: 59) kadının ‘nesne’ konumunda oluşunun özellikle altını çiziyor. Bu analizi, sorunun hayatımızın her alanına nüfuz etmiş olduğunu gözler önüne seriyor. Bourdieu sembolik şiddeti, ‘kurbanlarınca bile hissedilmeyen, yumuşak şiddet’ (2014: 1112) şeklinde ele alıyor ve bunun, daima eril tahakkümün dayatılış ve katlanılış tarzlarında görüldüğünü öne sürüyor. Örneğin Bourdieu, erkeklerin kadınlar üzerinde ‘masum, minicik bilinçdışı yorumlarının’ da, sembolik şiddet olarak kadınları kurbanlaştırabildiğinden bahsediyor. Buna benzer pek çok somut örnekle detaylı olarak tartışılan sembolik şiddet, kitabın en önemli tespitlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Bourdieu, “bedenlerin cinsiyetlendirilmesi”nin nasıl inşa edildiğini ve tahakkümün bu cinsiyetli bedenlere nasıl yerleştirildiğini de değerlendiriyor. Bu bakımdan kitap, sembolik şiddete maruz kalan kadınların konumunu çok boyutlu bir tartışma ile ele alıyor. Her yerde çok farklı şekillerde maruz kaldığımız “sembolik şiddet”in farkına varılamayacak kadar ‘incelikli’ bir şekilde nasıl inşa edildiğini vurguluyor. Bourdieu kitapta ayrıca, Virginia Woolf’un Deniz Feneri (1989) romanına sıklıkta atıf yapıyor ve Kabil deneyimi sayesinde Woolf’un ortaya koyduğu eril bakışa dair analizi yakalayabildiğinden söz ediyor (2014: 17). Her ne kadar feminist hareket sayesinde gerçekleşen değişimleri kabul etse de, kadınların tahakkümün neresinde durduklarını görmezden gelmemeleri gerektiği noktasında feminist hareketi uyarıyor Bourdieu. Bu yorumu ise, bilinçdışımızda inşa edilen eril tahakkümün ve onun en gelişmiş aracı olan sembolik şiddetin çok boyutluluğunun farkına varılmasını sağlamak adına yapıyor. Bu noktada, kitabın ve dolayısıyla Bourdieu’nun da feministler tarafından eleştirildiğini eklemek gerekiyor. Kadınların, itaat etmeye rıza göstermeleri sayesinde tahakkümün kendisini inşa ettiği Bu yazıyı alıntılamak için: Naz Hıdır, (2015). “ Pierre Bourdieu’dan Eril Tahakküm Türkçe’ye çevrildi!” 142, 23. 1 KaosGL Dergi, Sayı: yönündeki argümanı ve eril tahakkümle mücadeledeki kazanımları görmezden gelmesi feministler tarafından eleştirilen (Türk, 2008: 13) noktalardan bazıları olarak öne çıkıyor. Üç bölümden oluşan kitapta Bourdieu, gey ve lezbiyen hareketi üzerine de bazı soruları ek olarak ayrı bir kısımda tartışıyor. Hareketin sembolik şiddete radikal bir başkaldırıyı hedeflediğine değiniyor. Eril Tahakküm (2014), heteroseksist toplumsal düzeni anlamanın en temel kaynaklarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Bourdieu’nun “habitus, pratik ve saha üçlüsüne dayanan tahakküm analizi, erkeklik deneyiminin nasıl kurulduğunu ve işlediğini göstermesi açısından da öğretici” (Türk, 2008)2 bir analiz sunuyor. Dahası, Berberi kabilelerindeki cinsiyet ilişkileri ile Türkiye’de deneyimlediğimiz eril tahakkümün benzerlik ve ayrımlarının izini sürme imkânı da sağlıyor. Ayrıca, eril tahakküm üzerine düşünebilmemize imkân sağlayan örnekler üzerinden anlatım, kitabı ilgi çekici bir hale getiriyor. ‘Homofobiye, heteroseksizme, transfobiye, şiddete, partiyarkaya… ses çıkar’ derken, içimize işleyen ve bizi itaat eden kurbanlar haline getiren ‘düşmanı’ tanımanın gerekliliği ve zorunluluğu nedeniyle kadın, LGBTİ ve queer hareketi3 ile ilgilenen ya da politika üretmeye çalışanların okuması, düşünmesi ve tartışması gereken bir kitap. Kaynaklar Bourdieu, P. (2014). Eril Tahakküm (Çev. Bediz Yılmaz), İstanbul: Bağlam Yayıncılık. Sancar, S. (2009). Erkeklik: İmkânsız İktidar, Ailede, Piyasada ve Sokakta Erkekler, İstanbul: Metis Yayınları. Türk, B. (2008). “Eril Tahakkümü Yeniden Düşünmek: Erkeklik Çalışmaları İçin Bir İmkân Olarak Pierre Bourdieu”, Toplum ve Bilim, 112, 119- 147. Woolf, V. (1989). Deniz Feneri (Çev. Naciye Akseki Öncül), İstanbul: Can Yayınları. “Eril Tahakkümü Yeniden Düşünmek: Erkeklik Çalışmaları İçin Bir İmkân Olarak Pierre Bourdieu” makalesinde Bahadır Türk (2008), Eril Tahakküm’ün sadece feminist çalışmalar için değil, erkeklik çalışmaları için de oldukça önemli sorular soran bir çalışma olduğunu ortaya koyar. 2 3 Benim için bu mücadeleler birbirinden bağımsız olmasa da, ayrı ayrı ifade etme gerekliliği hissediyorum.