Book Chapters by Firdevs Bulut
Eurocentrism at the Margins: Encounters, Critics and Going Beyond, 2016
Eurocentrism remains a prevailing feature of Western-dominated social scientific perspectives, te... more Eurocentrism remains a prevailing feature of Western-dominated social scientific perspectives, tending to ignore alternative views originating outside the West and thus maintaining a form of scholarly hegemony. As such, there is an urgent need to reconsider Eurocentrism in social science, to ask whether it constitutes an obstacle to understanding social problems and whether it is possible to go beyond Eurocentrism in the construction of reliable, more universal knowledge. At the same time, certain questions persist, particularly with regard to the extent to which recent revisionist challenges have really contributed to the surmounting of Eurocentric domination, and whether the constant repetition of the concept serves to reinforce it. This book engages with the central problems of Eurocentrism in the social sciences, bringing together the work of scholars from around the world to offer a critique of this perspective from both European and non-European positions, thus shedding light on the binaries that often come into being in debates in this field. Thematically organised and addressing a range of questions, including Eurocentrism in historical studies, in the understanding of religion and civilisation and in the study of international relations, as well as in the institutionalisation and professionalisation of research and discourses on modernisation in the Middle East, Eurocentrism at the Margins will appeal to scholars with interests in knowledge production and circulation, and Eurocentrism and post-colonialism in the social sciences.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Translations by Firdevs Bulut
Elinizdeki bu eser Doğu ve Batı’nın değişen paradigmaları bağlamında Avrupa’nın temel soru ve sor... more Elinizdeki bu eser Doğu ve Batı’nın değişen paradigmaları bağlamında Avrupa’nın temel soru ve sorunlarına eğilmektedir. Kitabın içindeki makalelerin sosyologlar, antropologlar, felsefeciler ve tarihçilerden oluşan yazarları; Avrupa’nın Batı ile eş tutulması geleneğinin artık sorgulanması gerektiğini farklı bakış açılarından ele almaktadırlar. Bu kitap, dört tematik bölümden oluşmaktadır ve ilgilendiği temel konular Batı sonrası bir dünya, Avrupa’daki Doğu algıları ve tarihteki karşılaşmalar, Avrupa ve Asya arasında bir dünya ve Batı ve Doğu’da ötekiliktir.
Bu kitap, Avrupalılık kavramının yeni ifade ediliş biçimlerini son dönemin ‘medeniyetler çatışması’ ideolojik kavramlarına meydan okur bir biçimde inceleyerek, analizlerini Avrupa ve Asya’nın hem tarihte hem de çağdaş perspektiflerde birbirlerine nasıl karşılıklı bir şekilde bağlı olduklarına dikkat çeken en son ilmi çalışmalar üzerinden yapmaktadır. Kitapta son gelişmelerin ve değişen jeopolitik bağlamın bir sonucu olarak hem Avrupa hem de Asya’nın birçok ortak noktası olduğuna ve çatışmalardan değil, kozmopolit bağlantılardan bahsetmenin artık daha mümkün olduğuna dikkat çekilmektedir.
Bu kitap sosyoloji, Avrupa siyaseti, tarihi ve kültürel teorisi alanında çalışan öğrenciler ve araştırmacılar için çok değerli bir kaynaktır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Ortaçağlarda Hz. Muhammed’in doğumu, kadınlar da dâhil olmak üzere tüm Müslümanların günlük dini ... more Ortaçağlarda Hz. Muhammed’in doğumu, kadınlar da dâhil olmak üzere tüm Müslümanların günlük dini yaşamlarını ve uygulamalarını ifade eden ve hayata geçiren popüler kıssa ve törenler ile kutlanmaktaydı. Bu eser Mevlid geleneğini kökenlerinden başlayarak bugüne kadar uzanan süreç içinde incelemekte ve sıradan bir İslami uygulamanın modernite tarafından nasıl dönüştürüldüğü hakkında yeni bir bakış açısı getirmektedir.
Eser, ortaçağda kadınların günlük hayatta karşılaştıkları kısıtlamalara odaklanmaktan ziyade, dini yaşamlarının nasıl olduğuna dair bir pencere açmakta ve ortaçağ popüler İslam anlayışının, şer’i kuralların dışına çıkmış bir sapmalar bütünü olmadığını, aksine anlaşılır ve anlamlı olduğunu göstermektedir. Hem tarihi analiz hem de metin çözümlemesi bakımından oldukça özlü olan bu çalışma, ibadet pratiklerini anlamamıza büyük bir katkı sağlamasının yanında Mevlit geleneğini önemseyen herkes için önemli bir kaynak özelliği taşımaktadır.
In the medieval period, the birth of the Prophet Muhammad (the mawlid) was celebrated in popular narratives and ceremonies that expressed the religious agendas and aspirations of ordinary Muslims, including women. Mawlid celebrations expressed the hope for salvation through the relationship of love and mutuality with the Prophet, rather than exclusively through obedience to Islamic Law.
The Birth of the Prophet Muhammad: Devotional piety in Sunni Islam examines the mawlid from its origins to the present day and provides a new insight into how an aspect of everyday Islamic piety has been transformed by modernity. The book demonstrates that medieval popular Islam was coherent and meaningful, not just a set of deviations from scholarly norms. It gives a window into the religious lives of medieval Muslim women, rather than focusing on the limitations that were placed on them. Elite scholars attempted to co-opt and discipline these forms of piety, but were not able to control or suppress them, and popular narratives about the Prophet’s birth remained a powerful counter-canon for centuries. In the twentieth century, social and economic change transformed the ways in which Muslims imagined the Prophet Muhammad, and the celebration of his birthday was marginalized by political forces. Combining textual and historical analysis, this book is an important contribution to our understanding of contemporary Muslim devotional practices and will be of great interest to graduate students and researchers of Islam,religious studies, and medieval studies.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Papers by Firdevs Bulut
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Robert Bellah, Religion in Human Evolution: From Paleolithic to the Axial Age (2011) (İnsan Evrim... more Robert Bellah, Religion in Human Evolution: From Paleolithic to the Axial Age (2011) (İnsan Evriminde Din:
Paleolitikten Eksen Çağına)** adlı eserinde insanlık tarihi boyunca din olgusunun toplumlarda nasıl geliştiğine dair
farklı bir bakış açısı sunuyor. Bu eserinde dinlerin, toplumların çocukluktan yetişkinliğe geliştirdiği “oyunların” bir
bileşimi ile ortaya çıkan ritüellerden müteşekkil olduğunu ve toplumsal–edebî anlatılar ile şekillenerek sürekli
evrildiğini ifade ediyor. Karl Jaspers’dan esinlenerek teorisini Axial Age (Eksen Çağı) dönemlendirmesi üzerine
kuran Bellah, dinlerin ortaya çıkışı ve evrim teorisini benzer bir perspektiften inceleyerek farklı bir din ve medeniyet
algısı inşa ediyor. Bu teorizasyonda 4 eksen medeniyetini ele alan Bellah, her birinde ortaya çıkan farklı dinlerin
ortak noktalarının “oyun, ritüel ve anlatılar” olduğunu tespit ediyor. Bellah; oyunları ritüellerin, anlatıları da dinin
öncülü olarak sunuyor ve bu dört kavrama bütünlüklü bir bakış açısı getiriyor. Ben de bu çalışmada Bellah’nın
bu eserde farklı medeniyetlerde tecrübe edilen dinleri kitabın özellikle 2. bölümünde (Religion and Evolution)
kuramsallaştırılan “oyun, ritüel ve anlatı” kavramları üzerinden nasıl ortaklaştırdığını ve bu çizgide gelişen tarihsel
medeniyet algısını anlatmaya gayret edeceğim. Bunu yaparken öncelikle Bellah’nın “evrim” kavramını kullanırken
kast ettiğinin ne olduğunu açıklayacağım. Çalışmanın odak noktasını eksen çağı toplumları oluşturacaktır; bu
çerçevede hedefim Paleolitik çağdan eksen çağına kadar olan sürece kısaca değinmek ve eksen çağı medeniyetleri
üzerinde ayrıca durarak bu toplumlarda ortaya çıkan din algısının toplumsal oyun, ritüel ve anlatılar ile nasıl iç içe
olduğunu ve geliştiğini açıklamaktır. Nihaî amacım ise Bellah’nın bu değerlendirmelerinden yola çıkarak dinlerin;
toplumların gelişimi ve bir medeniyet inşa etmelerinde en merkezî unsur olduğunu ifade etmektir.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bilgi Analiz by Firdevs Bulut
Bu analizde, son 20 yıl içerisinde yaşanan toplumsal ve siyasal değişiklikler neticesinde küresel... more Bu analizde, son 20 yıl içerisinde yaşanan toplumsal ve siyasal değişiklikler neticesinde küreselleşme sürecinin getirdiği etkilerle birlikte sivil toplum kuruluşlarındaki uluslararasılaşma süreçleri kaleme alınıyor. Gayrisafi millî hasılası son 20 yıl içinde 3 kat, ticari hacmi ise 4 kat artan Türkiye’de, sivil toplum kuruluşlarının da bu devinimden etkilendiğini ifade ediliyor. Bununla birlikte, Türkiye’deki belirli STK’ların özellikle 2000’li yıllarda maddi olanakların, olgunlaşan ticari ve siyasi bağların da etkisi ile kurumsallaşarak uluslararası bir yapıya büründüğü iddia edilen analizde; uluslararasılaşma sürecinde TEMA, AKUT, İ.H.H., Kızılay, Hüdai Vakfı ve Uluslararası Gençlik Forumu gibi kuruluşları incelenmiştir. Bu bağlamda kuruluşların uluslararası faaliyetleri, kurulan bağlantılar, partnerlik ilişkileri ve sivil toplum kuruluşlarının uluslararası faaliyet hacminin artmasını sağlayan etmenler tarihsel çerçevesiyle kaleme alınmıştır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Book Reviews by Firdevs Bulut
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
IV. TLCK-V. Cilt (Felsefe, Egitim, Iletisim) by Firdevs Bulut
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Policy Note by Firdevs Bulut
İLKE Politika Notu 9, 2019
Bu politika notu bir kavram olarak kültürel diplomasinin uluslararası ilişkiler ve kültür pol... more Bu politika notu bir kavram olarak kültürel diplomasinin uluslararası ilişkiler ve kültür politikaları alanlarındaki
dönüşüm sürecini işleyecektir. “Kültürün” diplomasi ile kurmakta olduğu ilişki açıklanacak, daha sonra da uluslararası
ilişkilerde bir araç olarak kültürel diplomasi ele alınacaktır. Bu tür kavramsallaştırmalar, bölgeden bölgeye
değişmekte, kültürel diplomasiyi yürüten ülke ve yürüttüğü ülkelere bağlı olarak farklılıklar göstermektedir. Bu
noktada ise kültürel diplomaside teori ve pratikler arasında boşluklar ortaya çıkmaktadır. Bu boşluklar ve problemlerden
yola çıkılarak kültürel diplomasi pratiğini uzun yıllardır devam ettiren ve kurumsallaşmasını tamamlamış
kültürel kurumların yürüttüğü diplomasi incelenecektir. Son olarak Türkiye’de kültürel diplomasinin mevcut
durumu ve bugünkü aktörlerin etkinliği ele alınacaktır. 1990 sonrası bu alanda gelişen pratikler incelenecek ve
kültürel diplomasinin geleceğine dair çözüm önerilerinde bulunulacaktır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Uploads
Book Chapters by Firdevs Bulut
Translations by Firdevs Bulut
Bu kitap, Avrupalılık kavramının yeni ifade ediliş biçimlerini son dönemin ‘medeniyetler çatışması’ ideolojik kavramlarına meydan okur bir biçimde inceleyerek, analizlerini Avrupa ve Asya’nın hem tarihte hem de çağdaş perspektiflerde birbirlerine nasıl karşılıklı bir şekilde bağlı olduklarına dikkat çeken en son ilmi çalışmalar üzerinden yapmaktadır. Kitapta son gelişmelerin ve değişen jeopolitik bağlamın bir sonucu olarak hem Avrupa hem de Asya’nın birçok ortak noktası olduğuna ve çatışmalardan değil, kozmopolit bağlantılardan bahsetmenin artık daha mümkün olduğuna dikkat çekilmektedir.
Bu kitap sosyoloji, Avrupa siyaseti, tarihi ve kültürel teorisi alanında çalışan öğrenciler ve araştırmacılar için çok değerli bir kaynaktır.
Eser, ortaçağda kadınların günlük hayatta karşılaştıkları kısıtlamalara odaklanmaktan ziyade, dini yaşamlarının nasıl olduğuna dair bir pencere açmakta ve ortaçağ popüler İslam anlayışının, şer’i kuralların dışına çıkmış bir sapmalar bütünü olmadığını, aksine anlaşılır ve anlamlı olduğunu göstermektedir. Hem tarihi analiz hem de metin çözümlemesi bakımından oldukça özlü olan bu çalışma, ibadet pratiklerini anlamamıza büyük bir katkı sağlamasının yanında Mevlit geleneğini önemseyen herkes için önemli bir kaynak özelliği taşımaktadır.
In the medieval period, the birth of the Prophet Muhammad (the mawlid) was celebrated in popular narratives and ceremonies that expressed the religious agendas and aspirations of ordinary Muslims, including women. Mawlid celebrations expressed the hope for salvation through the relationship of love and mutuality with the Prophet, rather than exclusively through obedience to Islamic Law.
The Birth of the Prophet Muhammad: Devotional piety in Sunni Islam examines the mawlid from its origins to the present day and provides a new insight into how an aspect of everyday Islamic piety has been transformed by modernity. The book demonstrates that medieval popular Islam was coherent and meaningful, not just a set of deviations from scholarly norms. It gives a window into the religious lives of medieval Muslim women, rather than focusing on the limitations that were placed on them. Elite scholars attempted to co-opt and discipline these forms of piety, but were not able to control or suppress them, and popular narratives about the Prophet’s birth remained a powerful counter-canon for centuries. In the twentieth century, social and economic change transformed the ways in which Muslims imagined the Prophet Muhammad, and the celebration of his birthday was marginalized by political forces. Combining textual and historical analysis, this book is an important contribution to our understanding of contemporary Muslim devotional practices and will be of great interest to graduate students and researchers of Islam,religious studies, and medieval studies.
Papers by Firdevs Bulut
Paleolitikten Eksen Çağına)** adlı eserinde insanlık tarihi boyunca din olgusunun toplumlarda nasıl geliştiğine dair
farklı bir bakış açısı sunuyor. Bu eserinde dinlerin, toplumların çocukluktan yetişkinliğe geliştirdiği “oyunların” bir
bileşimi ile ortaya çıkan ritüellerden müteşekkil olduğunu ve toplumsal–edebî anlatılar ile şekillenerek sürekli
evrildiğini ifade ediyor. Karl Jaspers’dan esinlenerek teorisini Axial Age (Eksen Çağı) dönemlendirmesi üzerine
kuran Bellah, dinlerin ortaya çıkışı ve evrim teorisini benzer bir perspektiften inceleyerek farklı bir din ve medeniyet
algısı inşa ediyor. Bu teorizasyonda 4 eksen medeniyetini ele alan Bellah, her birinde ortaya çıkan farklı dinlerin
ortak noktalarının “oyun, ritüel ve anlatılar” olduğunu tespit ediyor. Bellah; oyunları ritüellerin, anlatıları da dinin
öncülü olarak sunuyor ve bu dört kavrama bütünlüklü bir bakış açısı getiriyor. Ben de bu çalışmada Bellah’nın
bu eserde farklı medeniyetlerde tecrübe edilen dinleri kitabın özellikle 2. bölümünde (Religion and Evolution)
kuramsallaştırılan “oyun, ritüel ve anlatı” kavramları üzerinden nasıl ortaklaştırdığını ve bu çizgide gelişen tarihsel
medeniyet algısını anlatmaya gayret edeceğim. Bunu yaparken öncelikle Bellah’nın “evrim” kavramını kullanırken
kast ettiğinin ne olduğunu açıklayacağım. Çalışmanın odak noktasını eksen çağı toplumları oluşturacaktır; bu
çerçevede hedefim Paleolitik çağdan eksen çağına kadar olan sürece kısaca değinmek ve eksen çağı medeniyetleri
üzerinde ayrıca durarak bu toplumlarda ortaya çıkan din algısının toplumsal oyun, ritüel ve anlatılar ile nasıl iç içe
olduğunu ve geliştiğini açıklamaktır. Nihaî amacım ise Bellah’nın bu değerlendirmelerinden yola çıkarak dinlerin;
toplumların gelişimi ve bir medeniyet inşa etmelerinde en merkezî unsur olduğunu ifade etmektir.
Bilgi Analiz by Firdevs Bulut
Book Reviews by Firdevs Bulut
IV. TLCK-V. Cilt (Felsefe, Egitim, Iletisim) by Firdevs Bulut
Policy Note by Firdevs Bulut
dönüşüm sürecini işleyecektir. “Kültürün” diplomasi ile kurmakta olduğu ilişki açıklanacak, daha sonra da uluslararası
ilişkilerde bir araç olarak kültürel diplomasi ele alınacaktır. Bu tür kavramsallaştırmalar, bölgeden bölgeye
değişmekte, kültürel diplomasiyi yürüten ülke ve yürüttüğü ülkelere bağlı olarak farklılıklar göstermektedir. Bu
noktada ise kültürel diplomaside teori ve pratikler arasında boşluklar ortaya çıkmaktadır. Bu boşluklar ve problemlerden
yola çıkılarak kültürel diplomasi pratiğini uzun yıllardır devam ettiren ve kurumsallaşmasını tamamlamış
kültürel kurumların yürüttüğü diplomasi incelenecektir. Son olarak Türkiye’de kültürel diplomasinin mevcut
durumu ve bugünkü aktörlerin etkinliği ele alınacaktır. 1990 sonrası bu alanda gelişen pratikler incelenecek ve
kültürel diplomasinin geleceğine dair çözüm önerilerinde bulunulacaktır.
Bu kitap, Avrupalılık kavramının yeni ifade ediliş biçimlerini son dönemin ‘medeniyetler çatışması’ ideolojik kavramlarına meydan okur bir biçimde inceleyerek, analizlerini Avrupa ve Asya’nın hem tarihte hem de çağdaş perspektiflerde birbirlerine nasıl karşılıklı bir şekilde bağlı olduklarına dikkat çeken en son ilmi çalışmalar üzerinden yapmaktadır. Kitapta son gelişmelerin ve değişen jeopolitik bağlamın bir sonucu olarak hem Avrupa hem de Asya’nın birçok ortak noktası olduğuna ve çatışmalardan değil, kozmopolit bağlantılardan bahsetmenin artık daha mümkün olduğuna dikkat çekilmektedir.
Bu kitap sosyoloji, Avrupa siyaseti, tarihi ve kültürel teorisi alanında çalışan öğrenciler ve araştırmacılar için çok değerli bir kaynaktır.
Eser, ortaçağda kadınların günlük hayatta karşılaştıkları kısıtlamalara odaklanmaktan ziyade, dini yaşamlarının nasıl olduğuna dair bir pencere açmakta ve ortaçağ popüler İslam anlayışının, şer’i kuralların dışına çıkmış bir sapmalar bütünü olmadığını, aksine anlaşılır ve anlamlı olduğunu göstermektedir. Hem tarihi analiz hem de metin çözümlemesi bakımından oldukça özlü olan bu çalışma, ibadet pratiklerini anlamamıza büyük bir katkı sağlamasının yanında Mevlit geleneğini önemseyen herkes için önemli bir kaynak özelliği taşımaktadır.
In the medieval period, the birth of the Prophet Muhammad (the mawlid) was celebrated in popular narratives and ceremonies that expressed the religious agendas and aspirations of ordinary Muslims, including women. Mawlid celebrations expressed the hope for salvation through the relationship of love and mutuality with the Prophet, rather than exclusively through obedience to Islamic Law.
The Birth of the Prophet Muhammad: Devotional piety in Sunni Islam examines the mawlid from its origins to the present day and provides a new insight into how an aspect of everyday Islamic piety has been transformed by modernity. The book demonstrates that medieval popular Islam was coherent and meaningful, not just a set of deviations from scholarly norms. It gives a window into the religious lives of medieval Muslim women, rather than focusing on the limitations that were placed on them. Elite scholars attempted to co-opt and discipline these forms of piety, but were not able to control or suppress them, and popular narratives about the Prophet’s birth remained a powerful counter-canon for centuries. In the twentieth century, social and economic change transformed the ways in which Muslims imagined the Prophet Muhammad, and the celebration of his birthday was marginalized by political forces. Combining textual and historical analysis, this book is an important contribution to our understanding of contemporary Muslim devotional practices and will be of great interest to graduate students and researchers of Islam,religious studies, and medieval studies.
Paleolitikten Eksen Çağına)** adlı eserinde insanlık tarihi boyunca din olgusunun toplumlarda nasıl geliştiğine dair
farklı bir bakış açısı sunuyor. Bu eserinde dinlerin, toplumların çocukluktan yetişkinliğe geliştirdiği “oyunların” bir
bileşimi ile ortaya çıkan ritüellerden müteşekkil olduğunu ve toplumsal–edebî anlatılar ile şekillenerek sürekli
evrildiğini ifade ediyor. Karl Jaspers’dan esinlenerek teorisini Axial Age (Eksen Çağı) dönemlendirmesi üzerine
kuran Bellah, dinlerin ortaya çıkışı ve evrim teorisini benzer bir perspektiften inceleyerek farklı bir din ve medeniyet
algısı inşa ediyor. Bu teorizasyonda 4 eksen medeniyetini ele alan Bellah, her birinde ortaya çıkan farklı dinlerin
ortak noktalarının “oyun, ritüel ve anlatılar” olduğunu tespit ediyor. Bellah; oyunları ritüellerin, anlatıları da dinin
öncülü olarak sunuyor ve bu dört kavrama bütünlüklü bir bakış açısı getiriyor. Ben de bu çalışmada Bellah’nın
bu eserde farklı medeniyetlerde tecrübe edilen dinleri kitabın özellikle 2. bölümünde (Religion and Evolution)
kuramsallaştırılan “oyun, ritüel ve anlatı” kavramları üzerinden nasıl ortaklaştırdığını ve bu çizgide gelişen tarihsel
medeniyet algısını anlatmaya gayret edeceğim. Bunu yaparken öncelikle Bellah’nın “evrim” kavramını kullanırken
kast ettiğinin ne olduğunu açıklayacağım. Çalışmanın odak noktasını eksen çağı toplumları oluşturacaktır; bu
çerçevede hedefim Paleolitik çağdan eksen çağına kadar olan sürece kısaca değinmek ve eksen çağı medeniyetleri
üzerinde ayrıca durarak bu toplumlarda ortaya çıkan din algısının toplumsal oyun, ritüel ve anlatılar ile nasıl iç içe
olduğunu ve geliştiğini açıklamaktır. Nihaî amacım ise Bellah’nın bu değerlendirmelerinden yola çıkarak dinlerin;
toplumların gelişimi ve bir medeniyet inşa etmelerinde en merkezî unsur olduğunu ifade etmektir.
dönüşüm sürecini işleyecektir. “Kültürün” diplomasi ile kurmakta olduğu ilişki açıklanacak, daha sonra da uluslararası
ilişkilerde bir araç olarak kültürel diplomasi ele alınacaktır. Bu tür kavramsallaştırmalar, bölgeden bölgeye
değişmekte, kültürel diplomasiyi yürüten ülke ve yürüttüğü ülkelere bağlı olarak farklılıklar göstermektedir. Bu
noktada ise kültürel diplomaside teori ve pratikler arasında boşluklar ortaya çıkmaktadır. Bu boşluklar ve problemlerden
yola çıkılarak kültürel diplomasi pratiğini uzun yıllardır devam ettiren ve kurumsallaşmasını tamamlamış
kültürel kurumların yürüttüğü diplomasi incelenecektir. Son olarak Türkiye’de kültürel diplomasinin mevcut
durumu ve bugünkü aktörlerin etkinliği ele alınacaktır. 1990 sonrası bu alanda gelişen pratikler incelenecek ve
kültürel diplomasinin geleceğine dair çözüm önerilerinde bulunulacaktır.