Nakşibendilik
Makale serilerinden |
Nakşibendilik (Farsça: نقشبندیه Nakşbendiyye), 14. yüzyılda Orta Asya'da Buhara çevresinde gelişen ve adını kurucusu sufi alim Bahâeddin Nakşibend'den alan tasavvuf tarikatı.
Nakşibendilik, Afrika ve Arap Yarımadası dışındaki İslam coğrafyasına yayılmış ve zamanla oluşan alt kollarıyla günümüze kadar önemini korumuştur. Tarikatın temeli, Bahaeddin Nakşibend’in de mensup olduğu ve Yusuf el-Hemedânî tarafından kurulan ve sonrasında halifesi Abdulhalik Gücdevani tarafından sistemleştirilen Hâcegân tarikatına dayanır.[1] Nakşibendilik tarikatı ise kökenini soy olarak Ali ve altıncı imam Cafer-i Sadık'a dayandırmaktadır. Fakat tarikatın kurucusu olarak adı geçen Bahaddin Nakşibend'in Ali'yle dolayısıyla peygamber Muhammed ile herhangi bir soy bağı yoktur.[2] "Nakış yapan" anlamına gelen Nakşibend, Nakşibendi mürşidlerinin, kalbi dünyadan ahirete bağladığı düşünüldüğü için bu adı almıştır.
Kuruluşu
Orta Asya'da özellikle de Horasan ve Maveraünnehir bölgelerinde tasavvufun kök salması ilk olarak Yusuf Hemedanî tarafından kurulan Hâcegân tarikatı yoluyla olmuştur. O daha çok Merv ve Herat bölgesinde bulunmuş, zamanla namı giderek bu bölgeler dışında yayılmıştır. Hatta Merv'deki tekkesi "Horasan'ın Kâbesi" ismiyle ünlenmiştir. Hemedani, Buhara bölgesinde de bulunmuş burada dört halife tayin etmiştir. Bu halifelerinden Ahmed Yesevi daha sonra Yesevilik olarak anılan tarikatı kurmuştur. Diğer bir halifesi Abdülhalik Gucdüvânî ise tarikatın esaslarını belirlemiş ve bu öğretileri Buhara çevresinde yaymaya başlamıştır. Abdülhalik Gucdüvânî, ardında dört halife bırakmış, Hacegan tarikatı özellikle halifelerinden Arif Rivgerî tarafından yayılmaya devam etmiştir. Rîvgerî’den sonra Hâcegân silsilesi, sırayla Hâce Mahmud İncirfağnevî, Hâce Ali Râmîtenî, Hâce Muhammed Baba Semmâsî ve Emîr Külâl ile devam etmiştir. İki yüzyıl boyunca Hâcegân tarikatı bu "hace"ler aracılığıyla Orta Asya'da yayılmıştır. Bu silsiledeki son iki hâce, Bahaddin Nakşibend'i yetiştiren sufilerdir.
Abdülhalik Gucdüvânî'den iki yaklaşık iki yüzyıl sonra ise Bahaddin Nakşibend bu öğretilerde değişiklik yaparak öğrenci yetiştirmeye başlamış, öğretileri bu öğrenciler yoluyla Orta Asya dışına yayılmıştır.
Râbıta ve teveccüh
- Râbıta: Arapça "rabt" kökünden türemiş, sözlükte 'birleştirmek, bitiştirmek, iliştirmek ve bağlamak' anlamlarına gelmektedir.[3] Tasavvufta mürid'in, kendisini mürşidi ile yüz yüze gelmiş varsayıp ondan feyiz aldığını (ondan metafizik anlamda güç aldığını ya da nûrlandığını) zihninde canlandırması demektir.
- Hatme: İslam peygamberi Muhammed'e salavat getirilerek, cemaat ile toplu halde yapılan bir halka zikridir.
- Vird: Dil damağa yapıştırılarak belirli (ders olarak verilen) sayıda dil damaktan ayrılmadan kalben Allah denilerek nefsin durulmasını (terbiyesini) amaçlayan günlük ibadet.
- Teveccüh: Teveccüh, yönelmek demektir. Bir tasavvuf terimidir.
- Allah için yapılan her şey ibadettir.[4]
Galeri
-
Abdülhâlik Gucdüvânî'nin türbesi
-
Muhammed Derviş Semerkandi
-
Süleyman Hilmi Tunahan (Süleymaniye silsilesi).
Kaynakça
- ^ "NAKŞİBENDİYYE". TDV İslâm Ansiklopedisi. 3 Nisan 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Aralık 2023.
- ^ "BAHÂEDDİN NAKŞİBEND". TDV İslâm Ansiklopedisi. 6 Haziran 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Aralık 2023.
- ^ Râbita'tul Kurra: Kuran Hafızları Cemiyeti-Birliği
- ^ "Sufism in Central Asia" (PDF). 4 Kasım 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 10 Şubat 2009.
Dış bağlantılar
- Seyyid Muhammed Şerif Buhari (KS)29 Aralık 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- Şeyh Nazım resmi web sitesi2 Ağustos 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
Konuyla ilgili yayınlar
- Şecere-i Nakşibendiye-i Halidi Palevi (Palevi-Nakşibendi)
- İki Ğavs’ı Enam, Seyid Ali Es-Sebti, Seyyid Ahmed El Kurdi, Mehmet İhsan Hattatzade
- Tasavvuf Yolunda Manevi Cihad, Muhammed İhsan Oğuz, Oğuz Yayınları