Papers by Bekir Ayhan
Uluslararası Yönetim Akademisi Dergisi, 2019
1980 sonrası dönemde küreselleşmenin meydana getirdiği değişim süreçlerine, kent yönetimleri de d... more 1980 sonrası dönemde küreselleşmenin meydana getirdiği değişim süreçlerine, kent yönetimleri de dahil olmuştur. Kent yönetimlerinin süreçlere dahil olması, katı ulusal sınırların ve hiyerarşinin ortadan kalkmasıyla gerçekleşmeye başlamıştır. Merkezi yönetimlerin çeşitli yetki ve otoritelerinin yerel düzeyle paylaşılmasıyla kent yönetimleri yeniden şekillenmiştir. Ayrıca küreselleşmenin dolaylı etkilerinin yansıdığı yönetişim, genel olarak yönetim alanında hakim duruma gelmiştir. Yönetişimin kent yönetimlerinde de etkin hale gelmeye başlamasıyla katılımın ve yerel demokrasinin arttığı kent yönetimleri, “küresel için yerelde birliktelik” mottosu ile hareket etmeye başlayan yönetim modeli haline gelmiştir. Küreselleşmenin etkisiyle uluslararası göç hareketlerinin hızlanması sonucu kentlerde birçok etnik unsur bir arada yaşamaya başlamıştır. Yerleşik yabancı olarak tanımlanan yabancı ülke vatandaşları, kentlere adapte olabilmek ve kent yönetimlerinde yer alabilmek adına çeşitli yapılanmalar içerisinde yer almaya başlamıştır. Avrupa Birliği’ndeki yabancı vatandaşların kentlerdeki yönetim alanına dahil olabilmesi, “Yabancıların Yerel Düzeyde Kamusal Hayata Katılımına İlişkin Sözleşme” çerçevesinde oluşturulan danışma kurulu niteliğindeki meclislerle gerçekleştirilmektedir. Türkiye’nin sözleşmeye taraf olmaması sonucu, Türkiye’de ilk ve tek örneğini oluşturan, yerleşik yabancıların katılımıyla oluşturulmuş, danışma kurulu niteliğindeki Alanya Yabancılar Meclisi; temellerini gönüllülük esasına dayandırmaktadır. Çalışmamızda yerleşik yabancıların yerel düzeyde kamusal yaşama katılımlarının kent yönetimlerindeki etkilerinin ortaya konulması amaçlanmaktadır. Çalışma kapsamında teorik ve genel bilgilendirmeler literatür üzerinden tarama yapılarak, çalışmanın uygulama kısmı ise mülakat yöntemiyle alan çalışması gerçekleştirilerek oluşturulmuştur.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Kent Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar ve Etkin Belediyecilik Uygulamaları, 2018
1980 sonrası dönemde küreselleşmenin meydana getirdiği değişim süreçlerine, kent yönetimleri de d... more 1980 sonrası dönemde küreselleşmenin meydana getirdiği değişim süreçlerine, kent yönetimleri de dahil olmuştur. Kent yönetimlerinin süreçlere dahil olması, katı ulusal sınırların ve hiyerarşinin ortadan kalkmasıyla gerçekleşmeye başlamıştır. Merkezi yönetimlerin çeşitli yetki ve otoritelerinin yerel düzeyle paylaşılmasıyla kent yönetimleri yeniden şekillenmiştir. Ayrıca küreselleşmenin dolaylı etkilerinin yansıdığı yönetişim, genel olarak yönetim alanında hakim duruma gelmiştir. Yönetişimin kent yönetimlerinde de etkin hale gelmeye başlamasıyla katılımın ve yerel demokrasinin arttığı kent yönetimleri, “küresel için yerelde birliktelik” mottosu ile hareket etmeye başlayan yönetim modeli haline gelmiştir.
Küreselleşmenin etkisiyle uluslararası göç hareketlerinin hızlanması sonucu kentlerde birçok etnik unsur bir arada yaşamaya başlamıştır. Yerleşik yabancı olarak tanımlanan yabancı ülke vatandaşları, kentlere adapte olabilmek ve kent yönetimlerinde yer alabilmek adına çeşitli yapılanmalar içerisinde yer almaya başlamıştır. AB’deki yabancı vatandaşların kentlerdeki yönetim alanına dahil olabilmesi, “Yabancıların Yerel Düzeyde Kamusal Hayata Katılımına İlişkin Sözleşme” çerçevesinde oluşturulan danışma kurulu niteliğindeki meclislerle gerçekleştirilmektedir. Türkiye'nin sözleşmeye taraf olmaması sonucu, Türkiye’de ilk ve tek örneğini oluşturan, yerleşik yabancıların katılımıyla oluşturulmuş, danışma kurulu niteliğindeki Alanya Yabancılar Meclisi; temellerini gönüllülük esasına dayandırmaktadır. Çalışmamızda yerleşik yabancıların yerel düzeyde kamusal yaşama katılımlarının kent yönetimlerindeki etkilerinin ortaya konulması amaçlanmaktadır. Çalışma kapsamında teorik ve genel bilgilendirmeler literatür üzerinden tarama yapılarak, çalışmanın uygulama kısmı ise mülakat yöntemiyle alan çalışması gerçekleştirilerek oluşturulmuştur.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Thesis Chapters by Bekir Ayhan
Kurulan yeni dünya düzeninin temel taşı olan milliyetçilik yayılma döneminde
zorlu süreç ve engel... more Kurulan yeni dünya düzeninin temel taşı olan milliyetçilik yayılma döneminde
zorlu süreç ve engellemelerden geçmiştir. 1789 Fransız İhtilali ile birlikte milliyetçilik
akımının etkisiyle yüzyıllardır egemen olan birey ve/veya aile merkezli imparatorluklar
engellemelere rağmen yerini millet esasına dayanan ulus devletlere bırakmıştır. Osmanlı
İmparatorluğu da bu süreçte milliyetçilikten etkilenmemek için çeşitli önlemler almış
fakat başarılı olamamıştır. Neticede tarih sahnesindeki yerini başta Türkiye Cumhuriyeti
olmak üzere üç kıtada birçok devlete bırakmıştır.
Devlet bütünlüğünün ve birliğinin sağlanabilmesi için sivil toplum kavramı da
Osmanlı İmparatorluğu’nda engellenmiştir. Osmanlı’nın son dönemlerinde ilan edilen
II. Meşrutiyet ile birlikte oluşan özgürlükçü ortamda kurulmaya başlanan sivil toplum
kuruluşlarında her ideoloji kendi görüşüyle temsil edilmeye başlanmıştır. Türk
milliyetçiliği de bu dönemde her ideoloji gibi kurumsallaşma sürecine girmiştir. Türk
Ocağı’nın temeli 190 Askeri Tıbbiye öğrencisinin mektubu ile atılmıştır. Bu çağrıya
sessiz kalmayan Türk milliyetçisi aydınlar Türk Ocağı altında birleşmişlerdir.
Türk Ocağı, Türk milliyetçiliği fikrinin yayılması ve korunmasında 1912
yılından günümüze -bazı kesintilerle de olsa- varlığını sürdürmüştür. I. Dünya Savaşı
sonrasında İstanbul’un işgaliyle, 1931 yılında Atatürk tarafından ve son olarak da 1980
darbesi sonrasında kapatılmıştır. Yaşadığı kesintilere karşın Türk milliyetçiliği
ülküsünün savunucusu olan Türk Ocakları varlığını sürdürdüğü her dönemde gerek
milliyetçilik anlayışı ile gerekse de olaylara Türk milliyetçisi bir pencereden
yorumlamıştır.
Çalışmanın amacı Türk Ocakları’nın milliyetçiliğin kurumsallaşması sürecindeki
çalışmaları ele alınarak bu süreçte rolünü ve konumunu belirlemektir. Çalışmanın ana
konusu olan Türk Ocakları’nın gelişimi önce kronolojik olarak ve ardından da
milliyetçilik görüş esasıyla incelenmiştir. Bu çalışmada Türk milletinin temel unsur ve
kurumlarına zarar verilmemesi ve Türk millet ve devletinin yüceltilmesi gerekildiği
vurgulanmıştır. Bu çalışmadaki bulgularda ise Türk Ocakları’nın sivil toplumun
kurumsallaşma sürecinde Türk milliyetçiliğinin, devlet politikası olmasını eleştirerek
geçici bir gündem olamayacağı ve Türk milliyetçiliğinin devletin ve milletin kalıcı
gündemi ve bakış açısı olması için çabaladığı sonucuna ulaşılmıştır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Uploads
Papers by Bekir Ayhan
Küreselleşmenin etkisiyle uluslararası göç hareketlerinin hızlanması sonucu kentlerde birçok etnik unsur bir arada yaşamaya başlamıştır. Yerleşik yabancı olarak tanımlanan yabancı ülke vatandaşları, kentlere adapte olabilmek ve kent yönetimlerinde yer alabilmek adına çeşitli yapılanmalar içerisinde yer almaya başlamıştır. AB’deki yabancı vatandaşların kentlerdeki yönetim alanına dahil olabilmesi, “Yabancıların Yerel Düzeyde Kamusal Hayata Katılımına İlişkin Sözleşme” çerçevesinde oluşturulan danışma kurulu niteliğindeki meclislerle gerçekleştirilmektedir. Türkiye'nin sözleşmeye taraf olmaması sonucu, Türkiye’de ilk ve tek örneğini oluşturan, yerleşik yabancıların katılımıyla oluşturulmuş, danışma kurulu niteliğindeki Alanya Yabancılar Meclisi; temellerini gönüllülük esasına dayandırmaktadır. Çalışmamızda yerleşik yabancıların yerel düzeyde kamusal yaşama katılımlarının kent yönetimlerindeki etkilerinin ortaya konulması amaçlanmaktadır. Çalışma kapsamında teorik ve genel bilgilendirmeler literatür üzerinden tarama yapılarak, çalışmanın uygulama kısmı ise mülakat yöntemiyle alan çalışması gerçekleştirilerek oluşturulmuştur.
Thesis Chapters by Bekir Ayhan
zorlu süreç ve engellemelerden geçmiştir. 1789 Fransız İhtilali ile birlikte milliyetçilik
akımının etkisiyle yüzyıllardır egemen olan birey ve/veya aile merkezli imparatorluklar
engellemelere rağmen yerini millet esasına dayanan ulus devletlere bırakmıştır. Osmanlı
İmparatorluğu da bu süreçte milliyetçilikten etkilenmemek için çeşitli önlemler almış
fakat başarılı olamamıştır. Neticede tarih sahnesindeki yerini başta Türkiye Cumhuriyeti
olmak üzere üç kıtada birçok devlete bırakmıştır.
Devlet bütünlüğünün ve birliğinin sağlanabilmesi için sivil toplum kavramı da
Osmanlı İmparatorluğu’nda engellenmiştir. Osmanlı’nın son dönemlerinde ilan edilen
II. Meşrutiyet ile birlikte oluşan özgürlükçü ortamda kurulmaya başlanan sivil toplum
kuruluşlarında her ideoloji kendi görüşüyle temsil edilmeye başlanmıştır. Türk
milliyetçiliği de bu dönemde her ideoloji gibi kurumsallaşma sürecine girmiştir. Türk
Ocağı’nın temeli 190 Askeri Tıbbiye öğrencisinin mektubu ile atılmıştır. Bu çağrıya
sessiz kalmayan Türk milliyetçisi aydınlar Türk Ocağı altında birleşmişlerdir.
Türk Ocağı, Türk milliyetçiliği fikrinin yayılması ve korunmasında 1912
yılından günümüze -bazı kesintilerle de olsa- varlığını sürdürmüştür. I. Dünya Savaşı
sonrasında İstanbul’un işgaliyle, 1931 yılında Atatürk tarafından ve son olarak da 1980
darbesi sonrasında kapatılmıştır. Yaşadığı kesintilere karşın Türk milliyetçiliği
ülküsünün savunucusu olan Türk Ocakları varlığını sürdürdüğü her dönemde gerek
milliyetçilik anlayışı ile gerekse de olaylara Türk milliyetçisi bir pencereden
yorumlamıştır.
Çalışmanın amacı Türk Ocakları’nın milliyetçiliğin kurumsallaşması sürecindeki
çalışmaları ele alınarak bu süreçte rolünü ve konumunu belirlemektir. Çalışmanın ana
konusu olan Türk Ocakları’nın gelişimi önce kronolojik olarak ve ardından da
milliyetçilik görüş esasıyla incelenmiştir. Bu çalışmada Türk milletinin temel unsur ve
kurumlarına zarar verilmemesi ve Türk millet ve devletinin yüceltilmesi gerekildiği
vurgulanmıştır. Bu çalışmadaki bulgularda ise Türk Ocakları’nın sivil toplumun
kurumsallaşma sürecinde Türk milliyetçiliğinin, devlet politikası olmasını eleştirerek
geçici bir gündem olamayacağı ve Türk milliyetçiliğinin devletin ve milletin kalıcı
gündemi ve bakış açısı olması için çabaladığı sonucuna ulaşılmıştır.
Küreselleşmenin etkisiyle uluslararası göç hareketlerinin hızlanması sonucu kentlerde birçok etnik unsur bir arada yaşamaya başlamıştır. Yerleşik yabancı olarak tanımlanan yabancı ülke vatandaşları, kentlere adapte olabilmek ve kent yönetimlerinde yer alabilmek adına çeşitli yapılanmalar içerisinde yer almaya başlamıştır. AB’deki yabancı vatandaşların kentlerdeki yönetim alanına dahil olabilmesi, “Yabancıların Yerel Düzeyde Kamusal Hayata Katılımına İlişkin Sözleşme” çerçevesinde oluşturulan danışma kurulu niteliğindeki meclislerle gerçekleştirilmektedir. Türkiye'nin sözleşmeye taraf olmaması sonucu, Türkiye’de ilk ve tek örneğini oluşturan, yerleşik yabancıların katılımıyla oluşturulmuş, danışma kurulu niteliğindeki Alanya Yabancılar Meclisi; temellerini gönüllülük esasına dayandırmaktadır. Çalışmamızda yerleşik yabancıların yerel düzeyde kamusal yaşama katılımlarının kent yönetimlerindeki etkilerinin ortaya konulması amaçlanmaktadır. Çalışma kapsamında teorik ve genel bilgilendirmeler literatür üzerinden tarama yapılarak, çalışmanın uygulama kısmı ise mülakat yöntemiyle alan çalışması gerçekleştirilerek oluşturulmuştur.
zorlu süreç ve engellemelerden geçmiştir. 1789 Fransız İhtilali ile birlikte milliyetçilik
akımının etkisiyle yüzyıllardır egemen olan birey ve/veya aile merkezli imparatorluklar
engellemelere rağmen yerini millet esasına dayanan ulus devletlere bırakmıştır. Osmanlı
İmparatorluğu da bu süreçte milliyetçilikten etkilenmemek için çeşitli önlemler almış
fakat başarılı olamamıştır. Neticede tarih sahnesindeki yerini başta Türkiye Cumhuriyeti
olmak üzere üç kıtada birçok devlete bırakmıştır.
Devlet bütünlüğünün ve birliğinin sağlanabilmesi için sivil toplum kavramı da
Osmanlı İmparatorluğu’nda engellenmiştir. Osmanlı’nın son dönemlerinde ilan edilen
II. Meşrutiyet ile birlikte oluşan özgürlükçü ortamda kurulmaya başlanan sivil toplum
kuruluşlarında her ideoloji kendi görüşüyle temsil edilmeye başlanmıştır. Türk
milliyetçiliği de bu dönemde her ideoloji gibi kurumsallaşma sürecine girmiştir. Türk
Ocağı’nın temeli 190 Askeri Tıbbiye öğrencisinin mektubu ile atılmıştır. Bu çağrıya
sessiz kalmayan Türk milliyetçisi aydınlar Türk Ocağı altında birleşmişlerdir.
Türk Ocağı, Türk milliyetçiliği fikrinin yayılması ve korunmasında 1912
yılından günümüze -bazı kesintilerle de olsa- varlığını sürdürmüştür. I. Dünya Savaşı
sonrasında İstanbul’un işgaliyle, 1931 yılında Atatürk tarafından ve son olarak da 1980
darbesi sonrasında kapatılmıştır. Yaşadığı kesintilere karşın Türk milliyetçiliği
ülküsünün savunucusu olan Türk Ocakları varlığını sürdürdüğü her dönemde gerek
milliyetçilik anlayışı ile gerekse de olaylara Türk milliyetçisi bir pencereden
yorumlamıştır.
Çalışmanın amacı Türk Ocakları’nın milliyetçiliğin kurumsallaşması sürecindeki
çalışmaları ele alınarak bu süreçte rolünü ve konumunu belirlemektir. Çalışmanın ana
konusu olan Türk Ocakları’nın gelişimi önce kronolojik olarak ve ardından da
milliyetçilik görüş esasıyla incelenmiştir. Bu çalışmada Türk milletinin temel unsur ve
kurumlarına zarar verilmemesi ve Türk millet ve devletinin yüceltilmesi gerekildiği
vurgulanmıştır. Bu çalışmadaki bulgularda ise Türk Ocakları’nın sivil toplumun
kurumsallaşma sürecinde Türk milliyetçiliğinin, devlet politikası olmasını eleştirerek
geçici bir gündem olamayacağı ve Türk milliyetçiliğinin devletin ve milletin kalıcı
gündemi ve bakış açısı olması için çabaladığı sonucuna ulaşılmıştır.