Seda Kula
Architectural Historian
MSc and PhD, Istanbul Technical University
BSc in Architecture, Istanbul Technical University
BSc in Computer Engineering, Boğaziçi University
MSc and PhD, Istanbul Technical University
BSc in Architecture, Istanbul Technical University
BSc in Computer Engineering, Boğaziçi University
less
InterestsView All (16)
Uploads
Interviews by Seda Kula
In this episode, we discuss the history of Beyoğlu's Emek Cinema from its construction in 1884 to its 2013 destruction, which sparked major opposition among Turkish intellectuals, writers, researchers, members of the film industry, and lovers of cinema and of Beyoğlu, many of whom fought to keep this piece of Istanbul's cultural and architectural heritage. Through a wide-ranging discussion with architects and historians, this episode shows how the history of one building can speak to trajectories of urban development, violence, and transformation in Istanbul from Ottoman times until today.
Papers by Seda Kula
The aim of this study, is to first elucidate how an institutional Fine Arts Administration with Turkish-Ottoman elements was established in the Ottoman Empire. Then the focus is on early period of the Architecture Department of the Sanayi-i Nefise Mektebi, a duration delimited by 1928 when the institution would be renamed Güzel Sanatlar Akademisi. Finally the paper attempts, owing to a heavy scrutiny of archival documents, to introduce the identities of the architect graduates of this period ,as well as their works and careers.
Osmanlı Hassa Mimarlar Ocağı'nın yetersizleşmesi sonucunda, ondokuzuncu yüzyıl başından itibaren, sistemli bir eğitimle yetkin mimarlar yetiştirmek amacına yönelik, neredeyse bir yüzyıl süren çabalar, Osman Hamdi Bey'in tekrarlı ve ayrıntılı dilekçelerine cevaben Sanayi-i Nefise Mektebi'nin kuruluşuna karar verildiğini bildiren 1 Ocak 1882 tarihli irade-i seniyye ile sonuca ulaşmıştır. Osman Hamdi Bey, Ecole des Beaux Arts'taki mimarlık eğitimi ve Paris'teki mimarlık işleri sonrası İstanbul'a dönmüş Alexandre Vallaury'yi de ekibine katarak, Mekteb-î Sanayi-î Nefise-î Şâhâne, yani bugünkü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nin resim, heykel, fenn-i mimari, hakkaklık ve tezyinat bölümleri için ilk yönetmelik ve müfredatının oluşturulması, okul binası yapımı ve donatımı ile okul idari ve akademik kadrosunun oluşturulması işlerini tamamlar. 3 Mart 1883'te törenle açılışı yapılan okula öğrenci kabul edilerek Türk mimarlık eğitimi ve meslek pratiğinde yeni bir sayfa açılır.
Temelleri bu şekilde atılan Sanayi-i Nefise Mektebi fenn-i mimari şubesinin yirminci yüzyıl başı itibarı ile öğrenci sayısının büyük ölçüde arttığı, köken ve milliyet olarak öğrenci profilinin çeşitlendiği, kadronun yeni hocalarla zenginleştiği, mezunlarının serbest mimar veya devlet kurumlarında görevli olarak başarılı işlere imza attıkları, okulun kuruluşundaki motivasyon ve hedeflerin azımsanmayacak ölçüde gerçekleştiği ve Sanayi-i Nefise Mektebi'nin ve mimarlık şubesinin kurumsallaştığı bir olgudur.
Bu çalışmanın amacı, kuruluş amaç ve motivasyonundan başlayarak, Osmanlı Devleti'nde Türk-Osmanlı unsurları ağırlıklı kurumsal bir Güzel Sanatlar İdaresi oluşturulmasını ve bu bağlamda Sanayi-i Nefise Mektebi mimarlık şubesinin kuruluş sürecini ve 1928'de kurumun Güzel Sanatlar Akademisi adını aldığı Namık İsmail Bey yönetimi dönemiyle sınırlandırdığımız erken dönemini, büyük ölçüde arşiv belgeleri ve birincil kaynaklara dayanarak ortaya koymak ve okulun bu dönemde yetiştirdiği, mezun ettiği mimarların kimliklerini ve yaptıkları işleri tanıtmaktır.
ABSTRACT In the 19th century, especially after the Tanzimat, gradually steered the Ottoman society’s demand for traditional entertainments and leisure places towards theater. The Ottoman capital’s theaters, emerging primarily in the Pera region, where foreigners lived, and especially with opera performances, penetrated in the second half of the century into Suriçi area, where the Muslim population was densely populated, with primarily oral theater performances. In this process, while the main opera theater in Pera was the Naum, the major theater establishment of Suriçi stood out as Gedikpaşa Theater. The gradual positioning of shabby stages of intramural Direklerarası quarter as an alternative to Pera theatres was a development parallel to the willpower of not settling for merely theatres in predominantly non-Muslim Pera, but of extending the scope of this facility to address the whole of the Ottoman society and easing access to this means of communication. Consequently the establishment of Gedikpaşa Theatre in the vicinity of intramural Direklerarası shabby stages and its endowment with a ten-year privilege of stage performance in Turkish language would channel the traditional entertainment practices of Suriçi area to a new medium. This new spectacle practice along with its spaces that people participated voluntarily and with their individual preferences attended, thus formed a facilitating means of confronting the Ottoman society with some significant components of modernity. Gedikpaşa Theater offered a new and effective communication opportunity to both the government and the society in Ottoman modernization. In this respect, it is aimed to examine the concepts of modernity presented to the public with theatrical activity at Gedikpaşa Theater in Suriçi, which is predominantly Muslim, and the events that develop depending on these presentations because it helps us to examine, to some extent, the consequences of the Ottoman government and society’s confrontation with the modernization process. The concepts of modernity that Ottoman modernity faced through theater appear in the form of creating a common cultural language, developing the idea of individual rights and citizenship, making propaganda, revealing secular concepts, and giving women new and more comprehensive roles in social and cultural life. Although the Gedikpaşa Theatre was destroyed in 1884, it introduced the modern and especially Turkish oral theater course in Suriçi to the Muslim Ottoman society and fulfilled its mission to create a demand for theater and Suriçi region has increased its vitality in terms of theater, Şehzadebaşı region near Gedikpaşa region has gained a new vitality. In any case, Gedikpaşa Theater, played a remarkable role in the modernization of Suriçi’s civil life and formed an important basis for the government’s approach to theater activities and spectacles, for these reasons Ottoman modernity was examined through the events and performances in this theater. This research was carried out via an extensive scanning of the existent literature on Ottoman theaters and Gedikpaşa Theater, as well as historical maps and archive documents.
In this episode, we discuss the history of Beyoğlu's Emek Cinema from its construction in 1884 to its 2013 destruction, which sparked major opposition among Turkish intellectuals, writers, researchers, members of the film industry, and lovers of cinema and of Beyoğlu, many of whom fought to keep this piece of Istanbul's cultural and architectural heritage. Through a wide-ranging discussion with architects and historians, this episode shows how the history of one building can speak to trajectories of urban development, violence, and transformation in Istanbul from Ottoman times until today.
The aim of this study, is to first elucidate how an institutional Fine Arts Administration with Turkish-Ottoman elements was established in the Ottoman Empire. Then the focus is on early period of the Architecture Department of the Sanayi-i Nefise Mektebi, a duration delimited by 1928 when the institution would be renamed Güzel Sanatlar Akademisi. Finally the paper attempts, owing to a heavy scrutiny of archival documents, to introduce the identities of the architect graduates of this period ,as well as their works and careers.
Osmanlı Hassa Mimarlar Ocağı'nın yetersizleşmesi sonucunda, ondokuzuncu yüzyıl başından itibaren, sistemli bir eğitimle yetkin mimarlar yetiştirmek amacına yönelik, neredeyse bir yüzyıl süren çabalar, Osman Hamdi Bey'in tekrarlı ve ayrıntılı dilekçelerine cevaben Sanayi-i Nefise Mektebi'nin kuruluşuna karar verildiğini bildiren 1 Ocak 1882 tarihli irade-i seniyye ile sonuca ulaşmıştır. Osman Hamdi Bey, Ecole des Beaux Arts'taki mimarlık eğitimi ve Paris'teki mimarlık işleri sonrası İstanbul'a dönmüş Alexandre Vallaury'yi de ekibine katarak, Mekteb-î Sanayi-î Nefise-î Şâhâne, yani bugünkü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nin resim, heykel, fenn-i mimari, hakkaklık ve tezyinat bölümleri için ilk yönetmelik ve müfredatının oluşturulması, okul binası yapımı ve donatımı ile okul idari ve akademik kadrosunun oluşturulması işlerini tamamlar. 3 Mart 1883'te törenle açılışı yapılan okula öğrenci kabul edilerek Türk mimarlık eğitimi ve meslek pratiğinde yeni bir sayfa açılır.
Temelleri bu şekilde atılan Sanayi-i Nefise Mektebi fenn-i mimari şubesinin yirminci yüzyıl başı itibarı ile öğrenci sayısının büyük ölçüde arttığı, köken ve milliyet olarak öğrenci profilinin çeşitlendiği, kadronun yeni hocalarla zenginleştiği, mezunlarının serbest mimar veya devlet kurumlarında görevli olarak başarılı işlere imza attıkları, okulun kuruluşundaki motivasyon ve hedeflerin azımsanmayacak ölçüde gerçekleştiği ve Sanayi-i Nefise Mektebi'nin ve mimarlık şubesinin kurumsallaştığı bir olgudur.
Bu çalışmanın amacı, kuruluş amaç ve motivasyonundan başlayarak, Osmanlı Devleti'nde Türk-Osmanlı unsurları ağırlıklı kurumsal bir Güzel Sanatlar İdaresi oluşturulmasını ve bu bağlamda Sanayi-i Nefise Mektebi mimarlık şubesinin kuruluş sürecini ve 1928'de kurumun Güzel Sanatlar Akademisi adını aldığı Namık İsmail Bey yönetimi dönemiyle sınırlandırdığımız erken dönemini, büyük ölçüde arşiv belgeleri ve birincil kaynaklara dayanarak ortaya koymak ve okulun bu dönemde yetiştirdiği, mezun ettiği mimarların kimliklerini ve yaptıkları işleri tanıtmaktır.
ABSTRACT In the 19th century, especially after the Tanzimat, gradually steered the Ottoman society’s demand for traditional entertainments and leisure places towards theater. The Ottoman capital’s theaters, emerging primarily in the Pera region, where foreigners lived, and especially with opera performances, penetrated in the second half of the century into Suriçi area, where the Muslim population was densely populated, with primarily oral theater performances. In this process, while the main opera theater in Pera was the Naum, the major theater establishment of Suriçi stood out as Gedikpaşa Theater. The gradual positioning of shabby stages of intramural Direklerarası quarter as an alternative to Pera theatres was a development parallel to the willpower of not settling for merely theatres in predominantly non-Muslim Pera, but of extending the scope of this facility to address the whole of the Ottoman society and easing access to this means of communication. Consequently the establishment of Gedikpaşa Theatre in the vicinity of intramural Direklerarası shabby stages and its endowment with a ten-year privilege of stage performance in Turkish language would channel the traditional entertainment practices of Suriçi area to a new medium. This new spectacle practice along with its spaces that people participated voluntarily and with their individual preferences attended, thus formed a facilitating means of confronting the Ottoman society with some significant components of modernity. Gedikpaşa Theater offered a new and effective communication opportunity to both the government and the society in Ottoman modernization. In this respect, it is aimed to examine the concepts of modernity presented to the public with theatrical activity at Gedikpaşa Theater in Suriçi, which is predominantly Muslim, and the events that develop depending on these presentations because it helps us to examine, to some extent, the consequences of the Ottoman government and society’s confrontation with the modernization process. The concepts of modernity that Ottoman modernity faced through theater appear in the form of creating a common cultural language, developing the idea of individual rights and citizenship, making propaganda, revealing secular concepts, and giving women new and more comprehensive roles in social and cultural life. Although the Gedikpaşa Theatre was destroyed in 1884, it introduced the modern and especially Turkish oral theater course in Suriçi to the Muslim Ottoman society and fulfilled its mission to create a demand for theater and Suriçi region has increased its vitality in terms of theater, Şehzadebaşı region near Gedikpaşa region has gained a new vitality. In any case, Gedikpaşa Theater, played a remarkable role in the modernization of Suriçi’s civil life and formed an important basis for the government’s approach to theater activities and spectacles, for these reasons Ottoman modernity was examined through the events and performances in this theater. This research was carried out via an extensive scanning of the existent literature on Ottoman theaters and Gedikpaşa Theater, as well as historical maps and archive documents.
Benim bilgim ve onayım dışında ve yayıncı tarafından 117.sayfaya yerleştirilen Eminönü gümrük binası resmi ile 100.sayfaya yerleştirilen genç adam gravürü yanlıştır, dikkate alınmamalıdır. Genel yayın yönetmenlerinin yazarın onayı olmadığını söylemesine ve uyarılarına rağmen böyle tasarruflarda bulunmaları emeğe saygısızlıktır ve büyük yanlıştır; tekrarlanmamasını umuyorum./ The young man gravure on page 100 and the Eminönü customs building photo on page 117 are altogether wrong and these have unfortunately been placed in my article by the publisher in spite of my rejection and warnings ; this is an act of disrespect for scholarly work and a very wrongful attitude, which I hope will not be repeated.
İzmir’de tanışan İtalyan göçmeni Francesco Vallauri ve Rum Elena Moro Papadopulo’nun üçüncü çocukları olarak 1850’de İstanbul’da dünyaya gelen Osmanlı tebası levanten Alexander Vallauri, veya 1897’de Fransız tabiyetine geçtikten sonra kullandığı ismiyle Alexandre Vallaury , geç 19.yüzyıl - erken 20.yüzyıl Osmanlı mimarlığının gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. İsmini bu metin boyunca kendisinin nihai tercihine göre kullanmayı benimsediğimiz Alexandre Vallaury, 1881-1910 arasında kesintisiz devam eden profesyonel yaşamı boyunca özellikle İstanbul’da çok sayıda prestijli yapının müellifi olduğu gibi 1882’de eğitime başlayan ve Osmanlı Devleti’ndeki ilk mimarlık eğitimi veren kurum olan Sanayi-i Nefise Mektebi mimarlık bölümünün de kurucusu, ilk ve uzun süre tek mimari atölye yürütücüsü fenni mimari öğretmeni olarak çok sayıda mimar yetiştirmiştir. 1909’a dek İstanbul’da yaşayan Vallaury, 1909-1910 yıllarında peyderpey projelerini tamamlayarak ailesiyle ülkeyi terketmiş, Fransa’nın Grasse şehrine yerleşmiş ve 1921’deki vefatına dek burada yaşamıştır, mezarı Grasse’tadır.
Eldeki bilgiler ve arşiv kayıtlarına göre Vallaury yaşamı boyunca elliye yakın mimari projeyi tasarlamış ve gerçekleştirmiştir . Vallaury ismi popüler kültür içinde çok fazla bilinmese de, mimarın İstanbul’daki Arkeoloji Müzesi, Pera Palas Oteli, Osmanlı Bankası-Tütün rejisi genel merkez binası (bugünkü SALT Galata ve T.C.Merkez Bankası İstanbul şubesi) , Cercle d’Orient binası (bugünkü Grand Pera Alışveriş merkezi), Düyun-u Umumiye merkez binası (bugünkü İstanbul Erkek Lisesi), ve Haydarpaşa Tıp Okulu (günümüzde Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıp Fakültesi) başta olmak üzere müellifi olduğu İstanbul’daki birçok yapı kentlilerce günümüzde de en az ilk yapıldığı zamanki yoğunlukla kullanılmakta ve iyi tanınmaktadır. Vallaury, kariyeri boyunca en çok İstanbul’da çalıştıysa da, İzmir, Konya, Selanik gibi diğer Osmanlı kentlerinde de oldukça büyük ölçekli projelere imza atmış; rıhtım, demiryolu, liman gibi birçok altyapı projesinde söz sahibi olmuş; 1894 İstanbul depremi sonrasında restorasyonlarda önemli rol oynamıştır. Öte yandan, Vallaury’nin 30 yıla yakın süre boyunca Sanayi-i Nefise Mektebi’nde yetiştirdiği ve olasılıkla projelerinde de çalıştırdığı çok sayıda mimar adayı ve mimar, 1880’lerin sonundan itibaren ve Cumhuriyet’in erken dönemi boyunca, ülkenin bellibaşlı mimar varlığını oluşturmuştur. Dolayısıyla Vallaury kaçınılmaz şekilde 19.yüzyıl sonu-20.yüzyıl başı Osmanlı-Türk mimarlık atmosferine ve envanterine belirleyici ölçüde katkı yapmış bir meslek adamı ve eğitimcidir. Buna rağmen Vallaury’nin, mimarlık tarihi çevreleri dışında bugüne dek yeterince tanınmadığı, mimar ve eğitimci kariyerinin dönem şartlarıyla bütünleşikliğinin fazla irdelenmediği, Osmanlı kentlerinin modernleşmesine katkılarının çok üstünde durulmadığı ve uyguladığı ve öğrettiği mimari tasarım prensiplerinin fazla irdelenmediği bir olgudur. Ailevi kökenleri ve yaşamı hakkında çok sayıda yanlış bilgi bulunduğu gibi, çok sayıda önemli yapıdaki müellifliği de bilinmemektedir.
Post 1908 period when the world’s cinema industry flourished was also the golden age of cinema in Ottoman empire. With the censorship ended, electricity network founded and numerous film company agencies established, especially Istanbul witnessed the inauguration of many large and lavish cinema halls , followed by modernizing cities in the provinces; hence a popular architectural program was introduced to the agenda of Ottoman urbanization, that would continue well into the Republican era.
Opposed to opera, musical performances and theatre , film spectacles became a growing recreational industry in spite of the chaotic political atmosphere. Being a low-cost recreational and socializing medium enjoyed by muslim and/or non-muslim population alike, the glory of cinema continued in the war years as well. The contraction of vivid urban entertainment and social life in Ottoman capital during dark war years; sprang back to a considerable liveliness owing to the cinema.
This paper aims to revisit the cinema halls of the late Ottoman capital and cities and their impact on the urban social life as a tool offering resilience to a modernising multicultural society confronting the fall of an empire and rising of a new regime.
An analysis of entertainment, spectacle and recreation activities and spaces of late Ottoman and early Turkish cities, discussing their evolution, and significance for the urban life as well as their interaction with society’s modernization processes, through contributions of numerous authors portraying diverse urban environments.
TABLE OF CONTENTS:
Foreword – Nazan Maksudyan
Introduction – Seda Kula
Part 1. New Understandings of Landscapes and Spaces of Recreation
Chapter 1: The Making of Gülhane Park: From Royal Gardens to Public Spaces in Late Ottoman Istanbul – Nilay Karaca
Chapter 2: ‘So, I’ve Become the Chief Birdman!’: Visions of a Public Zoological Garden in Istanbul and Ebüzziya’s Field Trip – Semra Horuz
Chapter 3: The Aesthetic of Prosperity: A Study of the Landscape Paintings of the Military Painter Halil Paşa (1857–1939) – Ekin Akalın
Chapter 4: Becoming In-between: The Experience of Modernity in Kuşdili – Bora Yasin Özkuş
Urban Reflections
I. The Transformation of Recreation Areas in the City of Adana: From Formal Parks to Casual Spaces – F. Duygu Saban
II. The People’s Garden of Mersin: From Entertainment to Ceremonial Space – Tülin Selvi Ünlü
Part 2. Entertainment, Diversity, and Diversion
Chapter 5: Direklerarası as the Stage of Entertainment and Sociability in Late Ottoman Istanbul – Fatma Tunç Yaşar
Chapter 6: A Leisurely Stroll in Allied-Occupied Istanbul: Urban Encounters between Muslims, Non-Muslims, and Occupation Forces (1918–1923) – Ceren Abi
Chapter 7: The City, the Sea, and the Subaltern: The Urban Subcultures of 167 Galata and Piraeus, 1880–1930 – Erik Blackthorne-O’Barr
Urban Reflections
III. Spatial and Cultural Dimensions of Entertainment in a Modernizing Ottoman City: The Hotels of Nineteenth-Century Bursa – Figen Kıvılcım Çorakbaş
IV. Class, Resilience, and Entertainment in Beirut (1915–2021): A Short Commentary – Ümit Fırat Açıkgöz
Part 3. Spectacle Venues in the Cityscape
Chapter 8: Leading Panorama-Diorama Initiatives in the Ottoman Empire – Fatma Ürekli
Chapter 9: The Transformation of Entertainment Activities and Theatres in Late Ottoman Izmir – Cenk Berkant
Chapter 10: The Role of the Bourgeoisie in the Cultural Transformation of the City: The Case of Süreyya Paşa in Istanbul – Neslişah Leman Başaran Lotz
Chapter 11: Film Spectacles and Cinema Halls in Late Ottoman Cities – Seda Kula
Urban Reflections
V. Leisure, Entertainment, and Spectacle in Late Ottoman Salonica – Sotirios Dimitriadis
VI. Spectacle in Trabzon During the Late Ottoman and Early Republican Period: Kostaki Theatre and Pilosyan Cinema – Ömer İskender Tuluk
Epilogue: Built, Unbuilt, and Demolished: A Requiem for Leisure – Nilay Karaca
Ondokuzuncu yüzyıl sonu Osmanlı mimarlığının önemli bir figürü olan mimar Alexandre Vallaury (1850-1921), günümüze dek sınırlı sayıda bilimsel araştırmaya konu olmuştur. Halen kullanımda olan çok sayıda prestijli yapının mimarı olan Vallaury, Osmanlı Devleti'nin son yıllarında, özellikle başkent İstanbul'da, azımsanmayacak nitelik ve nicelikte mimari üretim yapmıştır. Ülkenin formel anlamda ilk mimarlık ve sanat okulu olan Sanayi-i Nefise Mektebi'nin kurucu eğitimci kadrosunda yer alarak uzun yıllar burada mimarlık eğitimi veren mimar, bu çok yönlü kariyerinin yanısıra aile kökeni ve uluslararası ilişkileriyle de araştırmaya değer ilginç bir karakterdir. Vallaury'nin aktif mesleki kariyerini sürdürdüğü iki Meşrutiyet arası yaklaşık otuz yıl, Türk mimarlığında ve özellikle başkent İstanbul'da..