Işletme

Ey “Medine”m!
Ey Şehrim!
Neredesin? Tarihin tozlu, paslı, isli sayfaları arasında mısın? Yoksa bir daha yaşanmayacak olup, sadece rüya ve hülyalarımızda mısın? Medeniyet ağacımızın tohumu olmayacak mısın? Yaşadığımız dünyada son bir kez daha filiz verip, insanlığı gölgenin altına almayacak mısın? Yesrib iken kadim adın İslam’ın Peygamberince neden “Medine” dendi sana… Hikmeti neydi? Kâbe’yi bağrında barındıran kentlerin anası “Mekke” iken; İslam Peygamberinin sana hicreti ne anlama gelmekteydi? Ahkâm ayetleri neden senin ikliminde indi? Neden sana bu ümmet “Medine-i Münevvere” diye hitap eder oldu?

İnsan ihtiyaçları olan bir varlıktır. Temel ihtiyaçlarının yanında eğitim ihtiyacı da her geçen gün önemini arttırmaktadır. Bilgi çağında eğitim hizmetleri önemli bir sektör olarak ön sıralara yerleşmiştir. Eğitim hizmetlerinin ekonomik faaliyetler içerisindeki payı gittikçe büyümektedir. Türkiye’de özellikle 1980’den sonra özel sektörün ekonomideki gücü ve ağırlığı artmaya başlamıştır. Hizmet sektöründeki dünyada hızlı değişim ve gelişimden ülkemiz de etkilenmektedir. Eğitim hizmetleri de bundan olumlu olarak etkilenmiştir. Eğitim hizmetlerinin yaygınlaşması kalite konusunu da gündeme getirmiştir. Hizmet kalitesi ondan yararlananlar için hizmetin devamlılığı açısından önemlidir. Alınan hizmetin kalitesini belirleyen ölçütlerden biri ise memnuniyettir. Eğitim hizmetlerinden duyulan memnuniyet, hizmeti veren ve alan tüm tarafları olumlu etkileyecektir.
Bu araştırma sonucunda, özel öğretim kurumlarında çocukları eğitim gören öğrenci velilerinin memnuniyetlerinin hangi hizmet alanlarında, ne oranda gerçekleştiğinin tespit edilerek, kurumların hizmet kalitesini ölçmede katkıda bulunabilecek ölçek geliştirme, öneride bulunma ve sonuçların bilimsel yöntemlerle tarafların bilgisine sunulması amaçlanmıştır.

Günümüz dünyası, rekabetin öne çıktığı bir yüzyılı yaşamaktadır. İster devlet ister özel olsun eğitim kurumları da dünyadaki rekabet ortamından etkilenmektedir. Rekabetçi bir dünyada örgütler, varlıklarını sürdürebilmek için iş görenlerinin her türlü ihtiyaç, beklenti ve gereksinimlerini göz önüne almak durumunda kalmaktadırlar.
Her örgütün veya kurumun ortaya çıkmasına, kuruluşuna neden olan değer ve amaçları vardır. Örgütler benimsedikleri değer ve amaçlarına göre istihdam yoluna gitmektedirler. İstihdamın sağlanması ve örgütün varlığını sürdürmesinin yollarından biri de hiç şüphesiz örgüte bağlılığı yüksek iş görenlerin kazandırılmasıdır. Personel-örgüt uyumunda örgütün değer ve amaçlarını benimsemiş, bu uğurda her türlü fedakârlığı yapmaya istekli olan ve örgüte bağlılığı yüksek elemanlara duyulan ihtiyaç da gün geçtikçe artmaktadır.
Bu araştırmada Türkiye Maarif Vakfı bünyesinde Kosova’da Priştine ve Prizren şehirlerinde iki yıldır faaliyette bulunan iki okulda görev yapan öğretmenlerin farklı değişkenlere göre örgütsel bağlılık düzenleri ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Today’s world outshines as the century of competition. Educational institutions, either public or private, are also affected by the competitive setting in the world. Being so, organizations have to consider all the needs, expectations and demands of their employees in order to withstand in a competitive world.
In order to arise, each organization and institution has values and objectives that leads to its establishment. Because of that, organizations hire people based on their values and objectives. One of the means of ensuring employment and maintaining the existence of the organization is definitely hiring those who are really devoted to the organization. The demand for staff-organization harmony among members who are loyal and ready to make all kinds of sacrifices to the organization is increasing constantly.
In this study, the organizational commitment layers of teachers, working in two schools that have been operating for two years in Prishtina and Prizren under umbrella of Turkey Maarif Foundation, is attempted to be showed according to different variables.

Bu çalışmada da demokratik siyasal kültür üzerinden yerel yönetimlerin ne gibi etkileri olduğu,
demokrasi kavramıyla siyasal kültür arasındaki ilişki, egemenliğin halka ait olduğu, yönetim şekli olan
demokrasinin gelişmesinde yerel yönetimlerin önemi, bir toplumda yaşam biçimi olan kültürü meydana
getiren faktörler, demokratik siyasal özgürlük bağlamında demokratik sistemlerin işleyiş şekli, sorgulayıcı ve
çözümleyici olan demokrasinin eğitimle insan hak ve özgürlüklerine sağladığı katkılar, demokrasinin
gelişmesinde rol oynayan alt kültürlerden biri olan katılımcı kültür, demokratikliğin sağlanması yolunda
bireylerin katılımının önemi, demokrasinin bütün dünyada kabul görmesi için demokrasinin siyasi, ekonomik
ve hukuksal getirileri, yerel halkın katılımı sonucunda yerel demokraside meydana gelen değişiklikler ve
demokratik siyasal kültürün gelişebilmesi için yerel yönetimlerin sağladığı katkılar, vb. konular analiz
edilmiştir.

Türk kamu yönetimi alanında kavramsal, yeni bir anlayış yaratan, stratejik plan, performans göstergeleri, stratejik amaç, stratejik hedef ve yönetişim ifadeleri, stratejik yönetimin unsurları olarak karşımıza çıkmaktadır. Küreselleşme, başta ekonomi olmak üzere, yaşamın her alanında etkisini şiddetle göstermektedir. Bir yandan insanın siyasal, hukuksal ve sosyal alanda paydaş olarak önemi, diğer yandan üretkenliği yüksek, nitelikli ve iyi eğitilmiş işgücü olarak insanın kalkınma sürecindeki rolü, daha mükemmele ulaşma arzusu, toplumsal kuvvetlerin de etkisiyle değişimi hızlandırmaktadır. „‟Değişim‟‟ yeniliklerin toplam bileşenine, etki ve sonuçlarına bağlıdır. Her yenilik bir yayılma döngüsünden geçer. Zamanlamaya ilişkin soruların yanıtlarını değişiklik, ya da yeniliğin yayılma eğrisindeki yeri belirleyecektir. Stratejik yönetim ve planlamaya zorlayan dünya üzerindeki büyük eğilimler, özel sektör işletmelerinin yanında kamu yönetimlerini ve dolayısıyla yerel kamu yönetimlerinden biri olan belediyeleri de yakından etkilemektedir.

Küreselleşme ile birlikte bilim ve teknolojide alanında ortaya çıkan gelişmeler, işletmeler açısından
olduğu kadar örgüt çalışanları açısından da önemli olmaktadır. Bu husus hükümet politikalarını yakından
ilgilendirmektedir. Çağdaş yönetim yaklaşımları da işletmelerde insan unsurunu önemli bir sermaye olarak
görmektedir. Özellikle de entelektüel sermaye olarak insan unsuru; dil, din ırk, ideoloji, kültür, etnik köken,
bayan, erkek ve engel durumuna bakmaksızın, zorluklarının yanında farklılıkların yönetilmesi gerekliliğini de
önemli hale getirmektedir