Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2016
Abstract:
Divan of Saîd Paşa from Diyarbakır is a printed divan that is printed in 1288 (1871) –... more Abstract: Divan of Saîd Paşa from Diyarbakır is a printed divan that is printed in 1288 (1871) – when the poet was alive- in Diyarbakır City Printing House and has 56 sheets not reorganized. Printed divan that will be studied is the copy registered in Turkic Studies Institute in Number: 1957/255. His other divan that he wrote ten years later than this by his manuscript is in Fatih Millet Library in Ali Emiri Bookcase in number AEmnz210. This manuscript divan is 27 sheets. Divan of Saîd Paşa comprises of 1387 couplets. Saîd Paşa termed his manuscript divan as “Dîvânçe-yi Eş‘âr” because of its volume. Though after this divançe he increased the volume of thzel, e work by writing poems like gazal, muhammes, müseddes, mu‘aşşer, tercî‘-i bend. Thus he changed his divançe as divan. The divan has been studied by Kenan Erdoğan in Manisa, 2004. In this study, we will criticize the faults of reading that might derive from wandering, ignoring rhythm etc. and faults of dictation that might derive from typewriter and pressing stage that have been seen in the publication of Saîd Paşa’s Divan by comparing manuscript and printed copies of it. Our aim is contributing to reveal a more steady publication for the next editions and publications of the Divan. Key Words: Saîd Paşa from Diyarbakır, dîvân, publication, criticism.
Al Farabi Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 2018
Daha yirmi beş yıl öncesine kadar hakkında şöyle böyle bilgilere sâhip olduğumuz " şerh "kavramı ... more Daha yirmi beş yıl öncesine kadar hakkında şöyle böyle bilgilere sâhip olduğumuz " şerh "kavramı ve onun etrâfında gelişen gelenek hakkında son yıllarda bir hayli mâlumât edinmiş vaziyetteyiz. 12-13 Nisan 2007'de İstanbul Üniversitesi'nde düzenlenen Prof. Dr. Abdülkadir Karahan Anısına I. Uluslararası Klâsik Türk Edebiyatı Sempozyumu'nda " Dağılmış İncileri Toplamak: Şerh Tasnifi Denemesi " başlığı altında sunduğumuz tebliğ ardından sahada yeni yayınlar, yüksek lisans, doktora ve doçentlik takdim tezi tarzında akademik çalışmalar yapıldı veya yaptırıldı. Biz bu tebliğ çerçevesinde, esâsında " bir metni daha iyi anlama gayreti " olarak görebileceğimiz, bir nev'i tefsir olan şerhler hakkında, örneklerle derleyici bilgiler vermek niyetindeyiz. Böylece, hem yapmış ve yaptırmış olduğumuz çalışmalara şöyle bir temas etmiş olacağız, hem de yaklaşık 10 yıldır önemli sayıda yayının yapıldığı bu alandaki mevcut inceleme konularına da işaret etmiş olacağız. Sadece, yapmış olduğumuz tasnife ve eklemelere bile bakıldığında, bu alandaki daha pek çok eser ve konunun ehlini beklediğini söylememiz mümkündür. Belli bir birikime ulaşmadan, bu alanda çalışmanın ne kadar zor olduğu da ayrıca erbâbına malumdur.
ABSTRACT In the past few years, we have gained a great deal about the notion of "şerh" and the tradition that has developed around it. Following the study we published under the heading "Dağılmış İncileri Toplamak: Şerh Tasnifi Denemesi", scholarly works were conducted or made in the style of presenting new publications, masters, doctorate and associate professorship in 1 st International Symposium on Classical Turkish Literature Organized on 12-13 April 2007 in Istanbul University. We intend to give compiler information on examples of şerh which are a kind of tafsir which we can see as a "better understanding of a text" in this essay. Thus, we will have made contact with the work we have done and, we will also point to the existing review areas in this area where a significant number of publications have been made for about 10 years. It is possible to say that many works and subjects of this area are waiting for competent person when we look at the classification we have done and even the additions. We also know how difficult to work in this area without reaching a certain accumulation.
Prof. Dr. Abdülkadir Karahan Anısına I. Uluslararası Klâsik Türk Edebiyatı Sempozyumu (12-13 April), 2007
Klâsik Türk Edebiyatının hâlâ çözüm bekleyen meselelerinden birisi de şerh meselesidir. Ali Nihad... more Klâsik Türk Edebiyatının hâlâ çözüm bekleyen meselelerinden birisi de şerh meselesidir. Ali Nihad Tarlan’la modern mânâda ilk kez tarifinin yapıldığını veya ilgilenildiğini söyleyebileceğimiz şerh, malum olduğu üzere Arapça bir kelimedir. En açık tarifini “Bir metnin daha iyi anlaşılsın diye, o metni başkalarından daha iyi anladığı kanaatinde olan kişiler tarafından açıklanması.”1 şeklinde verebileceğimiz şerhe dâir hâlen çözülmesi gereken pek çok müşkül bulunduğu bilinmektedir. Biz bu tebliğ çerçevesinde edebiyatımızda pek çok örneğini gördüğümüz şerhle ilgili eserlerin ana hatlarıyla tasnifini yapmayı deneyeceğiz, şerhe dâir bazı güçlüklere ayrıca işaret etmeye çalışacağız.
Eski Türk Edebiyatı Çalışmaları VII
Mecmûa: Osmanlı Edebiyatının Kırkambarı
Turkuaz Yayınları, İ... more Eski Türk Edebiyatı Çalışmaları VII Mecmûa: Osmanlı Edebiyatının Kırkambarı
Birinci Uluslararası Geçmişten Günümüze Selçuk Sempozyumu, 4-6 Eylül 1997, Selçuk-
İZMİR. (I. Ulu... more Birinci Uluslararası Geçmişten Günümüze Selçuk Sempozyumu, 4-6 Eylül 1997, Selçuk- İZMİR. (I. Uluslararası Geçmişten Günümüze Selçuk Sempozyumu Bildirileri, Selçuk Belediyesi Yayınları, Selçuk 1997, s. 3-17.)
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Anma ve Armağan Kitaplar Dizisi, 2013
Yazıldığı dönemden günümüze kadar kültür ve edebiyat dünyasının hemen her alanında etkisini hisse... more Yazıldığı dönemden günümüze kadar kültür ve edebiyat dünyasının hemen her alanında etkisini hissettiren Mesnevî-yi Ma'nevî'nin çeşitli hacimlerde manzûm/mensûr elli civarında şerhi bulunmaktadır. Mesnevî'nin metni gibi bu şerh eserleri de edebî metinler olmanın ötesinde dinî ilimler, felsefe, filoloji, halkiyat gibi geniş alanların bilgi ve anlam çerçevesine sahiptirler. Bu külliyâtın en son örnekleri arasında Abdülbâkî Gölpınarlı'nın kaleme aldığı altı ciltlik Mesnevî Tercümesi ve Şerhi adlı eseri de yer almaktadır. Bu yazıda Gölpınarlı Şerhi muhteva, şerh yöntemi ve diğer Mesnevî şârihlerine bakışı gibi hususlar çerçevesinde değerlendirilmeye çalışılmıştır. [201] 1. Muhteva Tasavvuf ve Mevlevîlik araştırmaları konusunda son asrın önde gelen şahsiyetleri arasında yer alan Abdülbâkî Gölpınarlı (1900-1982), altı cilt hâlinde tertip ettiği Mesnevî Tercümesi ve Şerhi adlı eseri ile Mesnevî'nin tam şerhine muvaffak olan sınırlı sayıda müelliften biridir. Gölpınarlı'nın bu eseri, Ahmed Avnî Konuk'un Mesnevî-i Şerîf Şerhi 1 ve Tâhirü'l-Mevlevî'nin Mesnevî Şerhi 2 ile beraber ülkemizde te'lif edilen en son tam şerhlerdendir. Eser bir 'Sunuş' yazısıyla başlar. Bu kısım tüm şerhin kılavuzu niteliğindedir. Gölpınarlı öncelikle Mevlânâ'nın ifadesiyle Birlik Dükkânı olarak adlandırdığı Mesnevî'nin muhtevasına yönelik bilgilere yer verir, mesnevînin bir nazım şekli olarak Doğu edebiyatlarında kullanıldığını, Mevlânâ'nın ise bu nazım şekli ile telif ettiği esere başka bir başlık koymayı lüzumsuz gördüğünü ve nazım şeklinin artık [202] müstakil bir eser adı olduğunu belirtir. Ardından Mevlânâ'nın tavsîfine başlayan yazar onu bir tasavvuf mümessili değil melâmet eri şeklinde tasavvur edip kendisinden önceki birikimden yararlandığını ama taklitte kalmayıp devrinin tüm özeliklerini Mesnevî'ye yansıttığını ifade eder. Sunuş kısmında vurgulanan önemli bir nokta da Mesnevî ciltlerinin telif süreci/süresi ile yedinci cilt meselesidir. Gölpınarlı yedinci cildin varlığını kesin bir dille tekzip eder: " Mevlânâ'ya atıf ve isnâd edilen cildin, inananlara göre yedinci cildin tamâmiyle uydurma olduğunu da burada anlatmak zorundayız. 2696 beyitten meydana gelen bu cilde VI. ciltten de tam 1010 beyit aynen alınıp katılmıştır. Başlıklar Mesnevî başlıklarından, fakat bozularak çalınmadır. Metinde yani çalınmayıp uydurulan beyitlerde insicâm olmadığı gibi telaffuz hataları da pek çoktur. Talîm ve telkînler, inançlar, Mevlânâ'nın inançlarına aykırıdır. " (s. XII) Gölpınarlı, Ankaravî gibi bir şârihin yedinci cilde eklenen beyitleri fark edip kenârına zâid ibâresi koymasına rağmen şerh etmesine şaşırdığını ifade eder.
Manzum sözlükler Klâsik Türk Edebiyatının üzerinde henüz yeterli çalışma yapılmamış alanlarından ... more Manzum sözlükler Klâsik Türk Edebiyatının üzerinde henüz yeterli çalışma yapılmamış alanlarından biridir. Manzum sözlükler bugünkü ilköğretim seviyesine denk gelen çocukların Türkçe kelimelerin Arapça ve Farsça karşılıklarını öğrenebilmeleri için kaleme alınmış eserlerdir. Bunlardan beklenen faydalar arasında çocukların aruz bilgisini pekiştirmeleri de bulunmaktadır. Klâsik Türk Edebiyatı alanında tespit edebildiğimiz kadarıyla 30 civarında manzum sözlük bulunmaktadır. Günümüze kadar yapılan çalışmalara baktığımızda manzum sözlük şerhlerinin göz ardı edildiğini görmekteyiz. Halbuki Türk edebiyatında manzum sözlük şerhleri ayrıca ilgilenilmesi gereken bir alandır. Bizim bu tebliğ çerçevesinde amacımız bir manzum sözlük şerhi olan Hediyyetü’l-İhvân hakkında bilgi vermektir. Hediyyetü’l-İhvân manzum sözlüklerimizden Sübha-i Sıbyân’ın şerhidir. Tükçe-Arapça manzum sözlüklerimizden Sübha-i Sıbyân özellikle 19.yy.da sıbyân mekteplerinde ders kitabı olarak okutulmuştur. Sübha-i Sıbyân şerhi olan Hediyyetü’l-İhvân Mehmed Necib tarafından yazılmış ve 1840-1903 yılları arasında 6 kez basılmıştır. Eserde yazar geleneksel şerhlerde olduğu gibi önce metni vermekte, ardından metinle ilgili gramer bilgilerini sıralamakta ve bu konu ile alâkalı söyleyebileceği başka türlü ne varsa onları eklemektedir.
Divan of Saîd Paşa from Diyarbakır is a printed divan that is printed in 1288 (1871) – when the ... more Divan of Saîd Paşa from Diyarbakır is a printed divan that is printed in 1288 (1871) – when the poet was alive- in Diyarbakır City Printing House and has 56 sheets not reorganized. Printed divan that will be studied is the copy registered in Turkic Studies Institute in Number: 1957/255. His other divan that he wrote ten years later than this by his manuscript is in Fatih Millet Library in Ali Emiri Bookcase in number AEmnz210. This manuscript divan is 27 sheets. Divan of Saîd Paşa comprises of 1387 couplets. Saîd Paşa termed his manuscript divan as “Dîvânçe-yi Eş‘âr” because of its volume. Though after this divançe he increased the volume of thzel, e work by writing poems like gazal, muhammes, müseddes, mu‘aşşer, tercî‘-i bend. Thus he changed his divançe as divan. The divan has been studied by Kenan Erdoğan in Manisa, 2004. In this study, we will criticize the faults of reading that might derive from wandering, ignoring rhythm etc. and faults of dictation that might derive from typewriter and pressing stage that have been seen in the publication of Saîd Paşa’s Divan by comparing manuscript and printed copies of it. Our aim is contributing to reveal a more steady publication for the next editions and publications of the Divan.
Türk Edebiyatının en geniş ve garip bir şekilde en çok göz ardı edilen alanlarından olan nesrin v... more Türk Edebiyatının en geniş ve garip bir şekilde en çok göz ardı edilen alanlarından olan nesrin veya düzyazının bizce önemli meselelerinin başında, tasnifi gelmektedir. Bunun için şu tür soruları sormamız gerekir zannındayız: Nesir nasıl tasnif edilmeli, yani, nasıl sınıflandırılmalı, sınıflandırılabilir mi veya sınıflandırılamaz mı? Bilindiği üzere tasnif, bilimsel bir tasarruf olmakla, aynı zamanda ilgili alanda çalışan kişilerin haberdar olmadığı veya olamadığı konu başlıklarını ve hattâ eserleri de bildirmek bakımından ayrıca önem taşır. Bu tür bir tasniften sonra neşirlerin yapılması, yani metinlerin ilmî usûllerle ortaya çıkartılması, muhtemelen daha sağlıklı bir şekilde olacaktır. Bu meselesi henüz halledilmemiş olan nesir sahasının önemli bir başka müşkili ise genellikle, metinlerde kullanılan dilden veya üslûptan hareketle karşımıza çıkan isimlendirme kargaşasıdır. Hemen hemen elli yıldır çoğu kaynakta veya araştırmacının eserinde ısrarlı bir şekilde bahsi geçtiği için özellikle şu sorular sorulabilir: Acaba nesir veya nesir tarzı, gerçekten bu tür kaynaklarda verildiği gibi 'sâde', 'orta', 'süslü' diye adlandırılabilir mi; şâyet bu sınıflandırma doğruysa bahsi geçen tarzlar nasıl olabilir, nasıldır ya da nasıl belirlenebilir; böyle bir tasnif doğru mudur, yanlış mıdır ve belki de daha değişik sorular bâbından bu konu üzerinde konuşulmalı mı, konuşulmamalı mı? Son dönemde 'sâde' ve 'süslü' olmak üzere ikili tasnifler de görülmekle beraber, ders kitaplarında, Eski Türk Edebiyatı el kitaplarında genellikle sâde, orta ve süslü olmak üzere üçlü tasnif baskın gelmektedir. Bunun, yani böyle bir tasnif ve/veya isimlendirmenin, nereden geldiğini, kaynaklandığını takip etmek, ilk ne zaman ve kim/kimler tarafından kullandığını bulmak istediğimizde, sanırız, önce tezkirelere bakmamız gerekecektir. Acaba tezkirelerde gördüğümüz, görmediğimiz, atladığımız başlıklandırmalar veya böylesine bir tasnif var mı; Latîfî, Sehî, Âşık Çelebi, Safâyî, Sâlim vb. gibi önemli tezkirecilerin eserlerinde böyle bir sınıflandırma yapılmış mıdır diye bakmak * Prof. Dr.; Erciyes Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. * Bu yazı, 4-9 Mayıs 2009 tarihlerinde Kayseri'de 'Prof. Dr. Abdülkerim Abdülkadiroğlu Hatırasına' düzenlenen IV. Klâsik Türk Edebiyatı Sempozyumu'nda sunulan tebliğin gözden geçirilmiş ve genişletilmiş hâlidir. Düzenleme yapılırken konuşma üslûbuna olabildiğince dokunulmamaya çalışılmıştır.
Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2016
Abstract:
Divan of Saîd Paşa from Diyarbakır is a printed divan that is printed in 1288 (1871) –... more Abstract: Divan of Saîd Paşa from Diyarbakır is a printed divan that is printed in 1288 (1871) – when the poet was alive- in Diyarbakır City Printing House and has 56 sheets not reorganized. Printed divan that will be studied is the copy registered in Turkic Studies Institute in Number: 1957/255. His other divan that he wrote ten years later than this by his manuscript is in Fatih Millet Library in Ali Emiri Bookcase in number AEmnz210. This manuscript divan is 27 sheets. Divan of Saîd Paşa comprises of 1387 couplets. Saîd Paşa termed his manuscript divan as “Dîvânçe-yi Eş‘âr” because of its volume. Though after this divançe he increased the volume of thzel, e work by writing poems like gazal, muhammes, müseddes, mu‘aşşer, tercî‘-i bend. Thus he changed his divançe as divan. The divan has been studied by Kenan Erdoğan in Manisa, 2004. In this study, we will criticize the faults of reading that might derive from wandering, ignoring rhythm etc. and faults of dictation that might derive from typewriter and pressing stage that have been seen in the publication of Saîd Paşa’s Divan by comparing manuscript and printed copies of it. Our aim is contributing to reveal a more steady publication for the next editions and publications of the Divan. Key Words: Saîd Paşa from Diyarbakır, dîvân, publication, criticism.
Al Farabi Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 2018
Daha yirmi beş yıl öncesine kadar hakkında şöyle böyle bilgilere sâhip olduğumuz " şerh "kavramı ... more Daha yirmi beş yıl öncesine kadar hakkında şöyle böyle bilgilere sâhip olduğumuz " şerh "kavramı ve onun etrâfında gelişen gelenek hakkında son yıllarda bir hayli mâlumât edinmiş vaziyetteyiz. 12-13 Nisan 2007'de İstanbul Üniversitesi'nde düzenlenen Prof. Dr. Abdülkadir Karahan Anısına I. Uluslararası Klâsik Türk Edebiyatı Sempozyumu'nda " Dağılmış İncileri Toplamak: Şerh Tasnifi Denemesi " başlığı altında sunduğumuz tebliğ ardından sahada yeni yayınlar, yüksek lisans, doktora ve doçentlik takdim tezi tarzında akademik çalışmalar yapıldı veya yaptırıldı. Biz bu tebliğ çerçevesinde, esâsında " bir metni daha iyi anlama gayreti " olarak görebileceğimiz, bir nev'i tefsir olan şerhler hakkında, örneklerle derleyici bilgiler vermek niyetindeyiz. Böylece, hem yapmış ve yaptırmış olduğumuz çalışmalara şöyle bir temas etmiş olacağız, hem de yaklaşık 10 yıldır önemli sayıda yayının yapıldığı bu alandaki mevcut inceleme konularına da işaret etmiş olacağız. Sadece, yapmış olduğumuz tasnife ve eklemelere bile bakıldığında, bu alandaki daha pek çok eser ve konunun ehlini beklediğini söylememiz mümkündür. Belli bir birikime ulaşmadan, bu alanda çalışmanın ne kadar zor olduğu da ayrıca erbâbına malumdur.
ABSTRACT In the past few years, we have gained a great deal about the notion of "şerh" and the tradition that has developed around it. Following the study we published under the heading "Dağılmış İncileri Toplamak: Şerh Tasnifi Denemesi", scholarly works were conducted or made in the style of presenting new publications, masters, doctorate and associate professorship in 1 st International Symposium on Classical Turkish Literature Organized on 12-13 April 2007 in Istanbul University. We intend to give compiler information on examples of şerh which are a kind of tafsir which we can see as a "better understanding of a text" in this essay. Thus, we will have made contact with the work we have done and, we will also point to the existing review areas in this area where a significant number of publications have been made for about 10 years. It is possible to say that many works and subjects of this area are waiting for competent person when we look at the classification we have done and even the additions. We also know how difficult to work in this area without reaching a certain accumulation.
Prof. Dr. Abdülkadir Karahan Anısına I. Uluslararası Klâsik Türk Edebiyatı Sempozyumu (12-13 April), 2007
Klâsik Türk Edebiyatının hâlâ çözüm bekleyen meselelerinden birisi de şerh meselesidir. Ali Nihad... more Klâsik Türk Edebiyatının hâlâ çözüm bekleyen meselelerinden birisi de şerh meselesidir. Ali Nihad Tarlan’la modern mânâda ilk kez tarifinin yapıldığını veya ilgilenildiğini söyleyebileceğimiz şerh, malum olduğu üzere Arapça bir kelimedir. En açık tarifini “Bir metnin daha iyi anlaşılsın diye, o metni başkalarından daha iyi anladığı kanaatinde olan kişiler tarafından açıklanması.”1 şeklinde verebileceğimiz şerhe dâir hâlen çözülmesi gereken pek çok müşkül bulunduğu bilinmektedir. Biz bu tebliğ çerçevesinde edebiyatımızda pek çok örneğini gördüğümüz şerhle ilgili eserlerin ana hatlarıyla tasnifini yapmayı deneyeceğiz, şerhe dâir bazı güçlüklere ayrıca işaret etmeye çalışacağız.
Eski Türk Edebiyatı Çalışmaları VII
Mecmûa: Osmanlı Edebiyatının Kırkambarı
Turkuaz Yayınları, İ... more Eski Türk Edebiyatı Çalışmaları VII Mecmûa: Osmanlı Edebiyatının Kırkambarı
Birinci Uluslararası Geçmişten Günümüze Selçuk Sempozyumu, 4-6 Eylül 1997, Selçuk-
İZMİR. (I. Ulu... more Birinci Uluslararası Geçmişten Günümüze Selçuk Sempozyumu, 4-6 Eylül 1997, Selçuk- İZMİR. (I. Uluslararası Geçmişten Günümüze Selçuk Sempozyumu Bildirileri, Selçuk Belediyesi Yayınları, Selçuk 1997, s. 3-17.)
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Anma ve Armağan Kitaplar Dizisi, 2013
Yazıldığı dönemden günümüze kadar kültür ve edebiyat dünyasının hemen her alanında etkisini hisse... more Yazıldığı dönemden günümüze kadar kültür ve edebiyat dünyasının hemen her alanında etkisini hissettiren Mesnevî-yi Ma'nevî'nin çeşitli hacimlerde manzûm/mensûr elli civarında şerhi bulunmaktadır. Mesnevî'nin metni gibi bu şerh eserleri de edebî metinler olmanın ötesinde dinî ilimler, felsefe, filoloji, halkiyat gibi geniş alanların bilgi ve anlam çerçevesine sahiptirler. Bu külliyâtın en son örnekleri arasında Abdülbâkî Gölpınarlı'nın kaleme aldığı altı ciltlik Mesnevî Tercümesi ve Şerhi adlı eseri de yer almaktadır. Bu yazıda Gölpınarlı Şerhi muhteva, şerh yöntemi ve diğer Mesnevî şârihlerine bakışı gibi hususlar çerçevesinde değerlendirilmeye çalışılmıştır. [201] 1. Muhteva Tasavvuf ve Mevlevîlik araştırmaları konusunda son asrın önde gelen şahsiyetleri arasında yer alan Abdülbâkî Gölpınarlı (1900-1982), altı cilt hâlinde tertip ettiği Mesnevî Tercümesi ve Şerhi adlı eseri ile Mesnevî'nin tam şerhine muvaffak olan sınırlı sayıda müelliften biridir. Gölpınarlı'nın bu eseri, Ahmed Avnî Konuk'un Mesnevî-i Şerîf Şerhi 1 ve Tâhirü'l-Mevlevî'nin Mesnevî Şerhi 2 ile beraber ülkemizde te'lif edilen en son tam şerhlerdendir. Eser bir 'Sunuş' yazısıyla başlar. Bu kısım tüm şerhin kılavuzu niteliğindedir. Gölpınarlı öncelikle Mevlânâ'nın ifadesiyle Birlik Dükkânı olarak adlandırdığı Mesnevî'nin muhtevasına yönelik bilgilere yer verir, mesnevînin bir nazım şekli olarak Doğu edebiyatlarında kullanıldığını, Mevlânâ'nın ise bu nazım şekli ile telif ettiği esere başka bir başlık koymayı lüzumsuz gördüğünü ve nazım şeklinin artık [202] müstakil bir eser adı olduğunu belirtir. Ardından Mevlânâ'nın tavsîfine başlayan yazar onu bir tasavvuf mümessili değil melâmet eri şeklinde tasavvur edip kendisinden önceki birikimden yararlandığını ama taklitte kalmayıp devrinin tüm özeliklerini Mesnevî'ye yansıttığını ifade eder. Sunuş kısmında vurgulanan önemli bir nokta da Mesnevî ciltlerinin telif süreci/süresi ile yedinci cilt meselesidir. Gölpınarlı yedinci cildin varlığını kesin bir dille tekzip eder: " Mevlânâ'ya atıf ve isnâd edilen cildin, inananlara göre yedinci cildin tamâmiyle uydurma olduğunu da burada anlatmak zorundayız. 2696 beyitten meydana gelen bu cilde VI. ciltten de tam 1010 beyit aynen alınıp katılmıştır. Başlıklar Mesnevî başlıklarından, fakat bozularak çalınmadır. Metinde yani çalınmayıp uydurulan beyitlerde insicâm olmadığı gibi telaffuz hataları da pek çoktur. Talîm ve telkînler, inançlar, Mevlânâ'nın inançlarına aykırıdır. " (s. XII) Gölpınarlı, Ankaravî gibi bir şârihin yedinci cilde eklenen beyitleri fark edip kenârına zâid ibâresi koymasına rağmen şerh etmesine şaşırdığını ifade eder.
Manzum sözlükler Klâsik Türk Edebiyatının üzerinde henüz yeterli çalışma yapılmamış alanlarından ... more Manzum sözlükler Klâsik Türk Edebiyatının üzerinde henüz yeterli çalışma yapılmamış alanlarından biridir. Manzum sözlükler bugünkü ilköğretim seviyesine denk gelen çocukların Türkçe kelimelerin Arapça ve Farsça karşılıklarını öğrenebilmeleri için kaleme alınmış eserlerdir. Bunlardan beklenen faydalar arasında çocukların aruz bilgisini pekiştirmeleri de bulunmaktadır. Klâsik Türk Edebiyatı alanında tespit edebildiğimiz kadarıyla 30 civarında manzum sözlük bulunmaktadır. Günümüze kadar yapılan çalışmalara baktığımızda manzum sözlük şerhlerinin göz ardı edildiğini görmekteyiz. Halbuki Türk edebiyatında manzum sözlük şerhleri ayrıca ilgilenilmesi gereken bir alandır. Bizim bu tebliğ çerçevesinde amacımız bir manzum sözlük şerhi olan Hediyyetü’l-İhvân hakkında bilgi vermektir. Hediyyetü’l-İhvân manzum sözlüklerimizden Sübha-i Sıbyân’ın şerhidir. Tükçe-Arapça manzum sözlüklerimizden Sübha-i Sıbyân özellikle 19.yy.da sıbyân mekteplerinde ders kitabı olarak okutulmuştur. Sübha-i Sıbyân şerhi olan Hediyyetü’l-İhvân Mehmed Necib tarafından yazılmış ve 1840-1903 yılları arasında 6 kez basılmıştır. Eserde yazar geleneksel şerhlerde olduğu gibi önce metni vermekte, ardından metinle ilgili gramer bilgilerini sıralamakta ve bu konu ile alâkalı söyleyebileceği başka türlü ne varsa onları eklemektedir.
Divan of Saîd Paşa from Diyarbakır is a printed divan that is printed in 1288 (1871) – when the ... more Divan of Saîd Paşa from Diyarbakır is a printed divan that is printed in 1288 (1871) – when the poet was alive- in Diyarbakır City Printing House and has 56 sheets not reorganized. Printed divan that will be studied is the copy registered in Turkic Studies Institute in Number: 1957/255. His other divan that he wrote ten years later than this by his manuscript is in Fatih Millet Library in Ali Emiri Bookcase in number AEmnz210. This manuscript divan is 27 sheets. Divan of Saîd Paşa comprises of 1387 couplets. Saîd Paşa termed his manuscript divan as “Dîvânçe-yi Eş‘âr” because of its volume. Though after this divançe he increased the volume of thzel, e work by writing poems like gazal, muhammes, müseddes, mu‘aşşer, tercî‘-i bend. Thus he changed his divançe as divan. The divan has been studied by Kenan Erdoğan in Manisa, 2004. In this study, we will criticize the faults of reading that might derive from wandering, ignoring rhythm etc. and faults of dictation that might derive from typewriter and pressing stage that have been seen in the publication of Saîd Paşa’s Divan by comparing manuscript and printed copies of it. Our aim is contributing to reveal a more steady publication for the next editions and publications of the Divan.
Türk Edebiyatının en geniş ve garip bir şekilde en çok göz ardı edilen alanlarından olan nesrin v... more Türk Edebiyatının en geniş ve garip bir şekilde en çok göz ardı edilen alanlarından olan nesrin veya düzyazının bizce önemli meselelerinin başında, tasnifi gelmektedir. Bunun için şu tür soruları sormamız gerekir zannındayız: Nesir nasıl tasnif edilmeli, yani, nasıl sınıflandırılmalı, sınıflandırılabilir mi veya sınıflandırılamaz mı? Bilindiği üzere tasnif, bilimsel bir tasarruf olmakla, aynı zamanda ilgili alanda çalışan kişilerin haberdar olmadığı veya olamadığı konu başlıklarını ve hattâ eserleri de bildirmek bakımından ayrıca önem taşır. Bu tür bir tasniften sonra neşirlerin yapılması, yani metinlerin ilmî usûllerle ortaya çıkartılması, muhtemelen daha sağlıklı bir şekilde olacaktır. Bu meselesi henüz halledilmemiş olan nesir sahasının önemli bir başka müşkili ise genellikle, metinlerde kullanılan dilden veya üslûptan hareketle karşımıza çıkan isimlendirme kargaşasıdır. Hemen hemen elli yıldır çoğu kaynakta veya araştırmacının eserinde ısrarlı bir şekilde bahsi geçtiği için özellikle şu sorular sorulabilir: Acaba nesir veya nesir tarzı, gerçekten bu tür kaynaklarda verildiği gibi 'sâde', 'orta', 'süslü' diye adlandırılabilir mi; şâyet bu sınıflandırma doğruysa bahsi geçen tarzlar nasıl olabilir, nasıldır ya da nasıl belirlenebilir; böyle bir tasnif doğru mudur, yanlış mıdır ve belki de daha değişik sorular bâbından bu konu üzerinde konuşulmalı mı, konuşulmamalı mı? Son dönemde 'sâde' ve 'süslü' olmak üzere ikili tasnifler de görülmekle beraber, ders kitaplarında, Eski Türk Edebiyatı el kitaplarında genellikle sâde, orta ve süslü olmak üzere üçlü tasnif baskın gelmektedir. Bunun, yani böyle bir tasnif ve/veya isimlendirmenin, nereden geldiğini, kaynaklandığını takip etmek, ilk ne zaman ve kim/kimler tarafından kullandığını bulmak istediğimizde, sanırız, önce tezkirelere bakmamız gerekecektir. Acaba tezkirelerde gördüğümüz, görmediğimiz, atladığımız başlıklandırmalar veya böylesine bir tasnif var mı; Latîfî, Sehî, Âşık Çelebi, Safâyî, Sâlim vb. gibi önemli tezkirecilerin eserlerinde böyle bir sınıflandırma yapılmış mıdır diye bakmak * Prof. Dr.; Erciyes Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. * Bu yazı, 4-9 Mayıs 2009 tarihlerinde Kayseri'de 'Prof. Dr. Abdülkerim Abdülkadiroğlu Hatırasına' düzenlenen IV. Klâsik Türk Edebiyatı Sempozyumu'nda sunulan tebliğin gözden geçirilmiş ve genişletilmiş hâlidir. Düzenleme yapılırken konuşma üslûbuna olabildiğince dokunulmamaya çalışılmıştır.
Mîrzâ-zâdeler âilesi, 17. yy.ın ilk yarısında doğduğu tahmin edilen Mîrzâ Mehmed Efendi(o... more Mîrzâ-zâdeler âilesi, 17. yy.ın ilk yarısında doğduğu tahmin edilen Mîrzâ Mehmed Efendi(öl.1682) ile başlayıp 19.yy’ın başlarına kadar takip edebildiğimiz, İstan- bul’un ve bu bâbtan olmak üzere Üsküdar’ın hatırlı isimlerini de içerisinde bulun- duran Türk kökenli büyük bir sülâledir. Bu âileden olan Ahmed Neylî Efendi ve Mîrzâ-zâde Şeyh Mehmed Efendi başta olmak üzere pek çok kişi, müderrislik, ka- dılık, özellikle İstanbul kadılığı, Anadolu ve Rumeli Kazaskerliği, Şeyhülislamlık ve hatta nakibüleşra ık görevlerini de defalarca icrâ etmişlerdir. Bu tebliğ çerçeve- sinde, 18. yy. İstanbul’unun önemli âilelerinden Es’ad-zâdeler, Hammâmî-zâdeler ve Feyzullah-zâdeler gibi bazı âilelerle de sıkı akrabâlık bağları kurmuş olan bu sülâle ve bazı fertleriyle ile ilgili genel bilgiler verilmeye çalışılacaktır.
Uploads
Papers by Atabey KILIÇ
Divan of Saîd Paşa from Diyarbakır is a printed divan that is printed in 1288 (1871) – when the poet was alive- in Diyarbakır City Printing House and has 56 sheets not reorganized. Printed divan that will be studied is the copy registered in Turkic Studies Institute in Number: 1957/255. His other divan that he wrote ten years later than this by his manuscript is in Fatih Millet Library in Ali Emiri Bookcase in number AEmnz210. This manuscript divan is 27 sheets. Divan of Saîd Paşa comprises of 1387 couplets. Saîd Paşa termed his manuscript divan as “Dîvânçe-yi Eş‘âr” because of its volume. Though after this divançe he increased the volume of thzel, e work by writing poems like gazal, muhammes, müseddes, mu‘aşşer, tercî‘-i bend. Thus he changed his divançe as divan. The divan has been studied by Kenan Erdoğan in Manisa, 2004.
In this study, we will criticize the faults of reading that might derive from wandering, ignoring rhythm etc. and faults of dictation that might derive from typewriter and pressing stage that have been seen in the publication of Saîd Paşa’s Divan by comparing manuscript and printed copies of it. Our aim is contributing to reveal a more steady publication for the next editions and publications of the Divan.
Key Words: Saîd Paşa from Diyarbakır, dîvân, publication, criticism.
ABSTRACT In the past few years, we have gained a great deal about the notion of "şerh" and the tradition that has developed around it. Following the study we published under the heading "Dağılmış İncileri Toplamak: Şerh Tasnifi Denemesi", scholarly works were conducted or made in the style of presenting new publications, masters, doctorate and associate professorship in 1 st International Symposium on Classical Turkish Literature Organized on 12-13 April 2007 in Istanbul University. We intend to give compiler information on examples of şerh which are a kind of tafsir which we can see as a "better understanding of a text" in this essay. Thus, we will have made contact with the work we have done and, we will also point to the existing review areas in this area where a significant number of publications have been made for about 10 years. It is possible to say that many works and subjects of this area are waiting for competent person when we look at the classification we have done and even the additions. We also know how difficult to work in this area without reaching a certain accumulation.
Mecmûa: Osmanlı Edebiyatının Kırkambarı
Turkuaz Yayınları, İstanbul 2012, 75-96.
İZMİR. (I. Uluslararası Geçmişten Günümüze Selçuk Sempozyumu Bildirileri, Selçuk
Belediyesi Yayınları, Selçuk 1997, s. 3-17.)
In this study, we will criticize the faults of reading that might derive from wandering, ignoring rhythm etc. and faults of dictation that might derive from typewriter and pressing stage that have been seen in the publication of Saîd Paşa’s Divan by comparing manuscript and printed copies of it. Our aim is contributing to reveal a more steady publication for the next editions and publications of the Divan.
Divan of Saîd Paşa from Diyarbakır is a printed divan that is printed in 1288 (1871) – when the poet was alive- in Diyarbakır City Printing House and has 56 sheets not reorganized. Printed divan that will be studied is the copy registered in Turkic Studies Institute in Number: 1957/255. His other divan that he wrote ten years later than this by his manuscript is in Fatih Millet Library in Ali Emiri Bookcase in number AEmnz210. This manuscript divan is 27 sheets. Divan of Saîd Paşa comprises of 1387 couplets. Saîd Paşa termed his manuscript divan as “Dîvânçe-yi Eş‘âr” because of its volume. Though after this divançe he increased the volume of thzel, e work by writing poems like gazal, muhammes, müseddes, mu‘aşşer, tercî‘-i bend. Thus he changed his divançe as divan. The divan has been studied by Kenan Erdoğan in Manisa, 2004.
In this study, we will criticize the faults of reading that might derive from wandering, ignoring rhythm etc. and faults of dictation that might derive from typewriter and pressing stage that have been seen in the publication of Saîd Paşa’s Divan by comparing manuscript and printed copies of it. Our aim is contributing to reveal a more steady publication for the next editions and publications of the Divan.
Key Words: Saîd Paşa from Diyarbakır, dîvân, publication, criticism.
ABSTRACT In the past few years, we have gained a great deal about the notion of "şerh" and the tradition that has developed around it. Following the study we published under the heading "Dağılmış İncileri Toplamak: Şerh Tasnifi Denemesi", scholarly works were conducted or made in the style of presenting new publications, masters, doctorate and associate professorship in 1 st International Symposium on Classical Turkish Literature Organized on 12-13 April 2007 in Istanbul University. We intend to give compiler information on examples of şerh which are a kind of tafsir which we can see as a "better understanding of a text" in this essay. Thus, we will have made contact with the work we have done and, we will also point to the existing review areas in this area where a significant number of publications have been made for about 10 years. It is possible to say that many works and subjects of this area are waiting for competent person when we look at the classification we have done and even the additions. We also know how difficult to work in this area without reaching a certain accumulation.
Mecmûa: Osmanlı Edebiyatının Kırkambarı
Turkuaz Yayınları, İstanbul 2012, 75-96.
İZMİR. (I. Uluslararası Geçmişten Günümüze Selçuk Sempozyumu Bildirileri, Selçuk
Belediyesi Yayınları, Selçuk 1997, s. 3-17.)
In this study, we will criticize the faults of reading that might derive from wandering, ignoring rhythm etc. and faults of dictation that might derive from typewriter and pressing stage that have been seen in the publication of Saîd Paşa’s Divan by comparing manuscript and printed copies of it. Our aim is contributing to reveal a more steady publication for the next editions and publications of the Divan.