Dünya Politikasında Kriz ve Değişim
MODERNLEŞME TEORİSİ BAĞLAMINDA İRAN DEVRİMİ
Ahmet ÇIRAKOĞLU
Yrd. Doç. Dr. Hüdayi SAYIN
(Ġstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi, Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi)
Özet
Genel anlamıyla devrim, devlet iktidarının kuvvet yoluyla el değiĢtirmesi
olarak kabul edilir. Ġtici güç görevi gören basit bir olaydan yola çıkarak Ģiddetin
daha geniĢ ölçüde siyasallaĢtırılması, halk yığınlarının gücünün siyasal hedeflerle birleĢmesi ve böylece toplumun dönüĢtürücü gücüyle iktidarın el değiĢtirmesi devrim olarak tanımlanır. XVI. yy.‟dan baĢlayarak günümüze kadar devam
eden süreçte Batı toplumunu sürekli bölen büyük çalkantılar tarihi devrim incelemelerinin temelini teĢkil eder. Halen, devrim çalıĢmaları Batı toplumlarına
özgü dönüĢümleri açıklamak için kullanılır ve BatıdıĢı toplumsal dönüĢümler
devrim incelemelerinin içerisine çoğunlukla alınmaz. Ġran Devrimi, araç olarak
güç kullanma yerine pasif direniĢi esas alıp, farklı kesimlerin meydana getirdiği
toplumsal uzlaĢıyla baĢarıya ulaĢması yönüyle Batıdaki örneklerinden ayrılırken, Çin ve Meksika devrimleri ile birlikte siyasal iktidarı değiĢtiren toplumsal
dönüĢümlerin Batı‟ya özgü olduğu yönündeki tabular da yıkılmıĢtır.
Toplumsal dönüĢümler üzerinde dıĢ güçlerin etkisine vurgu yapan revizyonist tarihçilerin aksine David Parker gibi bir grup devrim araĢtırmacısı, “geleneksel iktidar sahiplerinin konumlarını büyük güçler olarak sürdürmeleri için
gerekli reformları yapacak çözümlere ve araçlara neden sahip olamadıkları”
sorusu çerçevesinde devrim ve modernleĢme iliĢkisini de içine alan yapısal değiĢimlere yoğunlaĢmıĢlardır. Devrimler, bazı toplumlar açısından bir “modernleĢme patlaması” mıdır? Bu soru, geleneksel toplumsal kurumların devrimci
karaktere büründüğü Ġran Devrimi özelinde önemlidir. Ġran Devrimi ile ortaya
çıkan dönüĢüm, insanlık tarihini Batı ile sınırlayan “Biz”in eylemlerinin dıĢında
mıdır? Ġran Devrimi, kapitalizmin eĢitsiz yayılımına tepki olarak mı, modernleĢmenin “örselediği” ve siyasal sistem dıĢına ittiği kitlelerin baĢkaldırısı olarak
mı ortaya çıktı?
Bu bildiri çerçevesinde, yukarıdaki sorulara Samuel Phillips Huntington‟un ModernleĢme Teorisi çerçevesinde yanıtlar aranmaya çalıĢılacaktır. Huntington teorisini, hızlı sosyal değiĢim ve modernleĢmenin meydana getirdiği
sorunlar, siyasete katılım arzusunda olan yeni siyasal grupların ortaya çıkması
ve siyasi mobilizasyon sorunu, siyasal bütünleĢmenin sınırlanması sebebiyle
393
Uluslararası IX.Uludağ Uluslararası İlişkiler Kongresi
yaĢanan siyasi katılım patlaması ve sistem açısından adeta bir koruma duvarı
olan siyasal kurumsallaĢmanın eksikliği durumunda rejimin iflası üzerinde temellendirmiĢtir. Bildiride, Ġran Devrimi ModernleĢme Teorisi bağlamında iĢlenecek ve Ġran modernleĢmesinin “örselediği” geleneksel toplumsal katmanların
siyasal iktidarı nasıl ele geçirdiği değerlendirilecektir. Bu çerçevede, ModernleĢme Teorisi ve Huntington özelinde teoriye getirilen farklı bakıĢ açılarını tartıĢılacak, Ġran modernleĢmesinin ana hatları ve reformlar incelenerek, aynı bağlamın sebep olduğu devrimsel süreç analiz edilecektir.
Anahtar kelimeler: ModernleĢme Teorisi, Ġran Devrimi, sosyal değiĢim,
siyasal katılım, geleneksel toplum.
IRANIAN REVOLUTION IN THE CONTEXT OF MODERNIZATION
THEORY
Abstract
Generally speaking, the revolution is regarded as the change of state
power by force. Revolution is defined as a broader politicization of initial violence, a combination of the power of popular masses with political goals, and
thus the transformation of power by the transformative force of the society.
From the 16th century to the present day, the history of the great turbulent continually dividing Western society is the basis of the revolutionary studies. At
present, revolutionary studies are used to explain transformations specific to the
Western societies, and social transformations outside the West are not often
taken into revolutionary studies. The Iranian Revolution distinguishes itself
from its Western counterparts in that it uses passive resistance instead of power
as a tool and succeeds in social consensus brought about by different social
groups. The social transformations of the Chinese and Mexican revolutions
destroyed the taboos that such social changes of political power were specific to
the West.
While revisionist historians have emphasized the influence of external
forces on social transformations, a group of revolution researchers such as David Parker changed that notion. These researchers have concentrated on structural changes, including the relation between revolution and modernization, on the
question "why they can not have the means and the solutions to make the reforms necessary for the traditional power holders to maintain their positions as
great powers." Are revolutions "a burst of modernization" within some societies? This question is important in the Iranian Revolution, where traditional
394
Dünya Politikasında Kriz ve Değişim
social institutions are characterized by the revolutionary character. The question
is that wether the transformation that emerges with the Iranian Revolution is
outside the actions of "We", which limits human history to the West? Did the
Iranian Revolution emerge as a reaction to the unequal expansion of capitalism,
or did it arise as the rebellion of the masses that the modernization "shrank" and
pushed out of the political system?
In the context of this paper, the above questions will be sought in the context of Samuel Phillips Huntington's Theory of Modernization. Huntington's
theory is built upon the following, rapid social changes and problems brought
about by modernization, the emergence of new political groups in political participation and the problem of political mobilization, political involvement
explosion due to the limitation of political integration, the lack of political institutionalization as a cause of the failiure of the system. In the declaration, the
Iranian Revolution will be dealt with in the context of the Theory of Modernization and how the traditional social strata of Iranian modernization “shrank” the
political power. In this framework, the different aspects of the theory of Modernization and Huntington will be discussed, the main lines of Iranian modernization and reforms will be stated and the revolutionary process caused by the same context will be analyzed.
Key words: Modernization Theory, Iranian Revolution, social changes,
political participation, traditional society.
GiriĢ
Yakın zamana kadar geliĢmiĢ/modern toplumlara özgü bir kavram olarak
algılanan devrim, oryantalist kalıplara hapsedilen az geliĢmiĢ veya geliĢmemiĢ
BatıdıĢı toplumlar için tasavvur edilemeyen bir olguydu. ÇağdaĢlaĢmanın ve
modernleĢmenin bir basamağı olarak görülen Batı tarzı büyük devrimlerin aksine, dinin ve maneviyatın devrimci karaktere büründüğü, kendine özgü ve benzersiz bir toplumsal hareketi ihtiva eden Ġran Devrimi, Batı‟nın modernlik/Batı
tarzı geliĢmiĢlik dayatmasına karĢı ortaya çıkan radikal bir baĢkaldırıdır. Ġran
Devrimi hem devrimlerin kaçınılmaz yanı olan sınıfsallığı aĢan örgütsüz tavrı,
hem de kadim Ġslam geleneğini temele alan maneviyatıyla Batılı veya BatıdıĢı
devrimlerden tamamen ayrıĢır.
Modern devlet - geleneksel toplum ikilemi Ġran‟ın yakın tarihinin gerçeği
olarak değerlendirildiğinde, Ġran‟daki toplumsal hareketin geleneksel - modern
çatıĢması üzerinden tespiti zaruri hal almaktadır. ġah Muhammed Rıza Pehlevi
tarafından uygulamaya konulan modernleĢme hamleleriyle Batı modernleĢme-
395
Uluslararası IX.Uludağ Uluslararası İlişkiler Kongresi
sinin Ortadoğu‟daki sembolü haline gelen Ġran‟da, halkın modernleĢme karĢısındaki hoĢnutsuzluğunu anlamlandırabilmek için ülkenin din temelli geleneksel
toplum yapısını ve siyasi kültürünü iyi analiz etmemiz gerekmektedir. Ġran‟ın
tarihsel arka planında varolan geleneksel toplum - çağdaĢ rejim ikilemi ve halka
rağmen, halk için uygulanan tepeden inmeci modernleĢme hamleleri, meydana
gelen sosyal patlamanın ana dinamiğini oluĢturmaktadır. YaĢanan bu hızlı modernleĢme giriĢimlerinin toplumsal karĢıtlık ve kurumsal dengesizliği kaçınılmaz kılması, ülkeyi topyekün bir kitlesel değiĢim ve dönüĢümün girdabının
içine sürüklemiĢtir. Geleneksel toplumsal tabanın modernleĢmeye odaklanan
sistemle aynı hızda geliĢim gösteremeyerek sisteme entegre olamaması ve farklı
görüĢlerin siyasete katılımının sınırlanması bir toplumsal patlamayı da beraberinde getirmiĢtir. Bu açıdan bakıldığında Ġran‟da yaĢanan kitlesel devrimin sebebi, ġah döneminde yaĢanan aĢırı kalkınma ve hızlı modernleĢmenin meydana
getirdiği toplumsal, siyasi ve kurumsal aksaklıklardır. Ġran Devrimi‟ni ModernleĢme Teorisi bağlamında okuma zorunluluğu, modernleĢme saplantılı diktatöryal rejimin, din temelli geleneksel toplum karĢısında kendini yok etmesinin
anlaĢılması bakımından da önem arz etmektedir.
Ġran Devrimi‟nin ModernleĢme Teorisi bağlamında incelenmesi ve devrimin bu teorinin savları ile iliĢkilendirilmesi, dönemin hâkim gücü olan
ABD‟nin Batı haricindeki toplumlara karĢı uyguladığı küresel politikalardan
kaynaklanmaktadır. Soğuk SavaĢ döneminde Sovyet tehdidine karĢı az geliĢmiĢ
olarak nitelendirilen BatıdıĢı toplumların liberal blokta yer almalarına fırsat
veren ABD merkezli sömürgesizleĢtirme politikası, geleneksel toplumların Batı
tarzı bir modernleĢme sayesinde modern dünyayla entegrasyon sürecine girmelerine de imkan tanımıĢtır. Bu durum ABD‟nin Ortadoğu‟daki en güvenilir müttefiki olan Ġran‟ı Doğu‟nun yıldızı ve aynı zamanda BatıdıĢı modernleĢmenin
sembolü haline getirmiĢtir. Ġran‟da toplumsal gerçekliğe aykırı olarak yaĢanan
hızlı geliĢimin ortaya çıkardığı hoĢnutsuzluk, muhalif grupların iktidar alternatifi olarak ortaya çıkmasına sebep olmuĢ, rejimin modern Ġran‟ı meydana getirebilmek adına uyguladığı reformlar ve iktidarını koruma çabaları sırasında yaĢanan belli kırılma noktaları ise siyasetle iliĢkisi olmayan toplumsal grupların
politize olmasının yolunu açarak, kitlesel bir devrimin vücut bulmasına imkân
sağlamıĢtır.
ModernleĢme Teorisi ve Huntington‟un YaklaĢımı
Aydınlanma Dönemi ile birlikte belirginleĢen ilerlemeci yaklaĢımlar, toplumların daima ileriye doğru hareket ettiği kaatindedir. Bu yönüyle geliĢme
düĢüncesinin temelinde, ilerlemeci tarih algısı vardır. BatıdıĢı toplumların deği-
396
Dünya Politikasında Kriz ve Değişim
Ģim süreçlerini yönlendirmek amacıyla II. Dünya SavaĢı sonrasında gündeme
gelen geliĢim kavramı, BatıdıĢı toplumların da geliĢim sürecine katılabileceği
varsayımından hareket ederek bu katılımı yönlendirme amacındaydı. BatıdıĢı
toplumların değiĢim süreçleri de bu tarihlerde özellikle Amerikan bilim adamları tarafından tartıĢma konusu yapılmıĢtır. II. Dünya SavaĢı sonrasında ötekileĢtirme ve mutlak üstünlüğe dayalı klasik Batı sömürge siyasetinin yerini Amerika merkezli sömürgesizleĢtirme ve bütünleĢme siyasetinin almasıyla birlikte
modernliğin tüm dünya ülkeleri tarafından benimsenmesine imkân sağlanması,
BatıdıĢı toplumların da modern Batı‟yı takiple ve modernliğin sembolü olan
Amerika önderliğinde modernleĢebileceği algısını ortaya çıkarmıĢtır. ModernleĢmenin dört farklı boyutu olarak; demokratik kurumların geliĢimini içeren
siyasal modernleĢme, sekülerleĢme ve ulusalcı ideolojiye bağlılığın üretildiği
kültürel modernleme, endüstrileĢmeden farklı bir ekonomik büyüme ile özdeĢleĢen ekonomik modernleĢme ve okuryazarlık, ĢehirleĢme, geleneksel otoritenin
zayıflaması olgularını barındıran toplumsal modernlemeden bahsedebiliriz.
ModernleĢme kavramı bu haliyle, BatıdıĢı toplumların BatılılaĢma yönünde
yaĢadıkları bir toplumsal, ekonomik ve kültürel değiĢme sürecini kapsar.1
ModernleĢme kavramının kökenlerini XIX. yy.‟a kadar dayandırabiliriz.2
ModernleĢme kuramcıları modernleĢmeyi, tüm toplumların gelenekselden moderne aĢamalı geçiĢi olarak kavramsallaĢtırmakta ve bu geçiĢin dıĢ yatırımların
devreye girmesi, Batılı kurumların, değerlerin, davranıĢların benimsenmesi ve
parlamenter demokrasinin uygulanmasıyla gerçekleĢeceğini varsaymaktadırlar.3
II. Dünya SavaĢı sonrasında ABD, BatıdıĢı toplumların Batı ile bütünleĢme
politikasını desteklemiĢ ve böylece Soğuk SavaĢ öncesinde varolan siyasi ve
kültürel ayrımcılığın yerini ekonomik bütünleĢme almıĢtı. SavaĢ sonrasında
zayıflayan Avrupalı devletlerin sömürgelerinden vazgeçmesiyle birlikte Batı
karĢısındaki üstünlüğünü pekiĢtirmekte olan Amerika‟nın sömürgesizlesizleĢtirme siyaseti sonrasında geliĢim potansiyeli bulunan yeni ulus devletlerin ortaya çıkması, BatıdıĢı modernleĢme sorunsalını da beraberinde getirmiĢtir. AzgeliĢmiĢ ülkelerin kalkınması ve modernleĢmesi sorununun uluslararası siyasetin
gündemini meĢgul etmesi sürecinde, gerek Batılı siyasetçi ve kuramcılar, gerekse azgeliĢmiĢ toplumların siyasi iradesini elinde bulunduran kadrolar ve aydınlar, geliĢmemiĢlik sorununun çözümü olarak ekonomik kalkınma projelerinin
1
2
3
Fahrettin Altun, ModernleĢme Kuramı: EleĢtirel Bir GiriĢ, (3. baskı), (Ġstanbul: Küre Yayınları, 2011), 3,12,67.
Ġsmail CoĢkun, “ModernleĢme Kuramı Üzerine”, Ġstanbul Üniversitesi Sosyoloji Dergisi, 3/1,
(1989), 289.
Gordon Marshall, Sosyoloji Sözlüğü, Osman Akınbay ve Derya Kömürcü (Çev.), (Ankara:
Bilim ve Sanat Yayınları, 1999), 261.
397
Uluslararası IX.Uludağ Uluslararası İlişkiler Kongresi
uygulanmasını önermiĢlerdir. Klasik oryantalist bakıĢ açısıyla değerlendirildiğinde, geliĢmiĢliğin sembolü olan Batı ilericiliği karĢısında diğer toplumlar
doğal olarak geri kalmıĢtır ve azgeliĢmiĢ toplumlar için hedef Batı geliĢmiĢliğine ulaĢmak olmalıdır. BatıdıĢı modernleĢme sorunsalından yola çıkarak geliĢtirilen ModernleĢme Kuramı, ABD‟nin komünizm tehlikesi karĢısında azgeliĢmiĢ
toplumların baĢıboĢ bırakılmayarak liberal blok tarafından yönetilmesi kaygısıyla ortaya koyduğu kalkınma modelleri ve modernleĢme projelerinin bir sonucudur. ABD önderliğindeki modernleĢme hamleleri ve ABD çıkarlarını destekleyen toplumsal değiĢim modelleri, BatıdıĢı toplumlara azgeliĢmiĢliğin çaresi
olarak sunulmuĢtur.4
Kendini geliĢimin, kalkınmanın ve modernizasyonun öncülü olarak gören
Batı perspektifinden bakıldığında, geleneksel toplumların moderniteye ulaĢma
sürecinde geçirdikleri dört aĢamadan ilki; siyasi partiler, parlamentolar, oy hakkı ve katılımcı karar alma mekanizmaları gibi demokratik süreçleri destekleyen
siyasal modernleĢme, ikincisi; sekülerleĢme ve milliyetçi ideolojilere bağlılığı
bünyesinde barındıran kültürel modernleĢme, üçüncüsü; sanayileĢmeden farklı
olmakla birlikte derin ekonomik değiĢimlerle bağlantılı olan sanayileĢme, iĢbölümünün artıĢı, yönetim tekniklerinin kullanılması, teknolojinin geliĢimi ve
ticari tesislerin büyümesiniyle meydana gelen ekonomik modernleĢme, dördüncüsü; okuma yazma oranının artıĢı, ĢehirleĢme süreci ve geleneksel otoritenin
zayıflamasıyla birlikte artan sosyal ve yapısal farklılaĢmayı içeren toplumsal
modernleĢmedir.5 ModernleĢmenin evrensel bir süreç olduğunu savunan ve
yüksek okuma yazma oranı, baĢarılı kentleĢme, kitlesel katılım ve duygudaĢlığın varlığıyla temsil edildiğini söyleyen Daniel Lerner‟e göre modernleĢmenin
baĢlıca nitelikleri ise; ekonomide kendine yetecek bir büyümenin sağlanabilmesi, siyasete kamusal katılım oranının artması ve farklı siyasal alternatiflerin
ortaya çıkması, çağdaĢ ve akla uygun standartların yaygınlaĢtırılması, toplumsal
hareketliliğin artması, hareketsiz toplumların toplumsal yapı içerisinde aktif
hale getirilmesidir.6
ModernleĢmeyi ekonomik bir süreç olarak gören kalkınma kuramcıları,
temel olarak ekonomik büyüme ile kalkınmayı birbiriyle özdeĢleĢtirmiĢlerdir.
AzgeliĢmiĢlik sorununun aĢılması konusunda ekonomik büyümeyi merkeze alan
düĢünürler, aynı Ģekilde Batılı geliĢmeyi de endüstrileĢme süreci ile özdeĢleĢtirmiĢlerdir. Bu kavramsallaĢtırma sonucunda geliĢmiĢlik düzeyi, sermaye biri4
5
6
Fahrettin Altun, “ModernleĢme Kuramı ve GeliĢme Sorunu”, Divan: Disiplinlerarası
ÇalıĢmalar Dergisi, 1/8, (2000): 128-138.
Nicholas Abercrombre, Stephen Hill ve Briyan S. Turner, The Penguin Dictionary of Sociology, (Suffolk: Penguin Books, 1984), 138.
Altun, ModernleĢme Kuramı: EleĢtirel Bir GiriĢ, 85,92.
398
Dünya Politikasında Kriz ve Değişim
kimine bağlı olan endüstrileĢme oranıyla ölçülmeye baĢlanmıĢtır. Klasik modernleĢme kuramcılarının ekonomik büyümeyle kalkınmayı özdeĢleĢtiren görüĢlerinin aksine Samuel P. Huntington, siyasal geliĢmiĢlik ve istikrarın ardından
ekonomik geliĢmiĢlik yaĢanacağını öne sürmüĢ ve ekonomik kökenli olan ModernleĢme Kuramı‟na politik bir nitelik kazanmıĢtır. Huntington‟a göre ModernleĢme Teorisi‟nin bileĢenleri Ģunlardır:7
a. ModernleĢme devrimci bir süreçtir. Geleneksel toplumdan modern
topluma geçiĢ, bütünsel ve radikal bir değiĢimi de beraberinde getirmiĢtir.
b. ModernleĢme karmaĢık bir süreçtir. Ġçerisinde endüstrileĢme, kentleĢme, toplumsal hareketlilik, farklılaĢma, sekülerleĢme, kitle iletiĢiminin yaygınlaĢması, okuma yazma oranının artması ve eğitim kalitesinin yükselmesi, siyasal katılımın artması gibi bir dizi olguyu barındırır.
c. ModernleĢme sistematik bir süreçtir. ModernleĢmenin unsurları birbiriyle bağlantılıdır ve bu unsurlar birbirini etkiler.
d. ModernleĢme kültürel bir süreçtir. Avrupa‟dan tüm dünyaya yayılan
modernliğin yanında, BatıdıĢı dünya da her zaman yerli kalkınma arayıĢları içerisinde olmuĢtur.
e. ModernleĢme uzun vadeli bir süreçtir. ModernleĢme devrimci olmasının yanında, bĢr o kadar da evrimci bir süreçtir. Dolayısıyla modernleĢmenin bünyesinde barındırdığı değiĢimin bütünselliği zamanla kendini ortaya koyabilir.
f. ModernleĢme tedrici bir sürçtir. Bütün toplumlar gelenekselden modern aĢamaya doğru, aynı aĢamaları içeren kademeli bir seyir izlemektedir.
g. ModernleĢme homojenleĢtirici bir süreçtir. Modern toplumlar temel
benzerlikler taĢırrlar. Ortak yönelim ise karĢılıklı bağımlılık ve nihai
bütünleĢme yönündedir.
h. ModernleĢme geri dönülemez bir süreçtir. ModernleĢme oranı toplumlar arasında farklılıklar gösterse de, değiĢimin yönü bütün toplumlarda
aynıdır.
ı. ModernleĢme ilerlemeci bir süreçtir. Bütün toplumlarda kaçınılmaz
bir süreç olan modernleĢme, aynı zamanda arzu edilen bir süreçtir.
7
Samuel P. Huntington, “The Change to Change: Modernization, Development and Politics”,
Comparative Politics, 3/3, (1971): 288-290.
399
Uluslararası IX.Uludağ Uluslararası İlişkiler Kongresi
Toplumsal Hareketlilikten Kitlesel Devrimine
Toplumların yaĢadığı uluslarüstü modernleĢme sürecinden yola çıkan
modernleĢme kuramcıları devrimi teknolojik ve ekonomik değiĢim üzerinden
açıklar. Modernizasyon Teorisi, öncesinde ekonomik veya politik kaygıları
olmayan grupların, modernleĢmenin getirdiği değiĢim ve geliĢimle birlikte ekonomik geliĢim ve politik katılım taleplerinin yükseldiğini ve bu durumun da
kitlelerin harekete geçme potansiyelini arttırdığını öne sürer. Devrim ise kitlelerin bu taleplerinin karĢılanamaması sonucunda gerçekleĢir.8 Eisenstadt‟a göre,
az geliĢmiĢ ülkelerde modernleĢmeye geçiĢ ve değiĢim süreçleri dengesiz biçimde gerçekleĢir ve bunu aĢmanın yolu çeĢitli mekanizmaların, örgütlerin ve
aracı kurumların geliĢimine imkân vermekten geçer. Dengesizlik sorununu giderecek ve toplumsal dayanıĢmayı sağlayacak olan Ģartlar bunlardır. Tüm sosyal
alanlarda değiĢimi gerekli kılan modernleĢme, kültürel karĢı koyma amacıyla
gerçekleĢtirilen protesto hareketlerine ve çeĢitli gruplar arasında çatıĢma ve
ayrılıklara sebep olabilir. Bu Ģekilde değiĢimi ve protesto hareketlerini bünyesinde barındıran modernleĢme, toplumsal kargaĢa ortamını da beraberinde getirir. ModernleĢme sürecine karĢı yaĢanan bu direncin bir sebebi de geleneksel
toplumların merkezle tam bir bütünleĢememesidir. Ġran‟ın tarihsel arka planında
varolan geleneksel toplum yapısının yeni düzenin dıĢına itilmesi ve sistemle
bütünleĢememesi, ġah modernleĢmesinin tabana yayılmasını imkânsız hale
getirmiĢtir. ModernleĢme sürecinde dinin araçsallığı üzerinde duran Robert N.
Bellah, toplumların geliĢmesini toplumsal alanların modernleĢmesine bağlar ve
modernleĢme için kültürde yer alan geleneksel unsurların tamamen ortadan
kaldırılmasına gerek olmadığını, hatta modernleĢme sürecinde bu unsurlardan
faydalanılabileceğini savunur. Geleneksel toplumlarda yaĢanan modernleĢme
sürecinin halk gözünde meĢruiyet kazanamamasının sebebi, modernleĢebilmek
uğruna geleneksel yapıların tahrip edilmesi ve geleneksel kültürün modernleĢtirici elitler tarafından yok sayılmasıdır. Dolayısıyla ġah‟ın gelenek ve din unsurlarını modernleĢme süreci içerisinde tutmaması, Ġran modernleĢmesinin meĢruluğunu yitirmesine sebep olmuĢ ve reformların toplum nezdinde kabul görmesini engellemiĢtir.9
Huntington‟a göre modernleĢme bilinçli toplumu meydana getirir. Siyasal
modernleĢme ise, siyasal bilinçliliğin yeni toplumsal gruplara yayılmasını ve bu
grupların siyasete seferber edilmesini içerir. Fakat hızlı ve dengesiz yaĢanan
modernleĢme, devrimsel süreci kaçınılmaz kılar ve modernleĢmenin toplumu
8
9
James DeFronzo, Devrimci Hareketler ve Devrimlerin Karakteri, Serra Bozbulut (Çev.),
(Ankara: Sitare Yayınları, 2011), 44.
Altun, ModernleĢme Kuramı: EleĢtirel Bir GiriĢ, 109-115.
400
Dünya Politikasında Kriz ve Değişim
bilinçlendirmesiyle baĢlayan sürecin sonunda siyasal katılım patlaması yaĢanır,
bunun ardından da devrim meydana gelir. Devrimin modern toplumlarda meydana geleceği varsayımından yola çıkarak modernleĢmeden devrime uzanan
süreci; “Sosyo-ekonomik temele dayalı modernleĢme sosyal hareketliliği, toplumsal dönüĢümün ortaya çıkardığı yönetimsel memnuniyetsizlik siyasete katılım talebini, siyasi taleplere karĢı rejimin gösterdiği direnç siyasal Ģiddeti, siyasal Ģiddetle yönetime katılım arzusunun sınırlanması devrimsel süreci baĢlatır”
Ģeklinde özetleyebiliriz. Bu manada devrim, siyasal katılım patlamasının aĢırı
bir örneğini oluĢturur ve bu patlama olmadan devrim gerçekleĢmez. Devrimin
meydana gelmesi, siyasal katılım patlamasının yaĢanmasına bağlıdır. Bununla
birlikte tam anlamıyla devrim, yeni bir siyasi düzenin uygulamaya konması ve
kurumsallaĢtırılması olarak tanımlayabileceğimiz ikinci bir safhayı da içerir.
BaĢarılı bir devrim, hızlı bir siyasi seferberlik ve kurumların hızlı bir Ģekilde
ulusallaĢmasının bileĢimiyle doğru orantılıdır.10
Herhangi bir kitlesel baĢkaldırıyı devrime dönüĢtüren koĢullar hakkında
genelleme yapmak mümkün değildir, bunun için kendine özgü yapısı olan her
toplumsal olayın devrimsel süreç bağlamında derinlemesine analiz edilmesi
gerekmektedir.11 Ġran Devrimi‟ni analiz ederken modernleĢmeden devrime uzanan aĢamada, toplumsal hareketliliğin devrimsel sürece dönüĢtüğü kırılma noktasını tespit etmek sürecin anlamlandırılabilmesi adına önemlidir. 1950‟li yıllarda devlet yönetiminde söz sahibi olan ulusalcıların iktidarla yaĢadıkları çekiĢmeden sonra sistemden dıĢlanmasıyla baĢlayan ve 1963‟teki Ak Devrim‟i de
içine alarak 1975‟e kadar devam eden dönemde yaĢananları devrimsel sürecin
altyapısını oluĢturan toplumsal hareketler olarak değerlendirebiliriz. Fakat
1975‟te DiriliĢ Partisi (Hizb-e Rastakhiz)‟nin kurularak iktidarın ideolojisi dıĢında siyaset yapmanın tamamıyla kısıtlandığı tek partili siyasal yapı ve rejimin
iflasını getirecek derecede büyük bir ekonomik krizin baĢ gösterdiği 1977 yılından yaĢanan kopuĢtan sonra, Huntington‟un değindiği Ģekilde geri dönülemez
bir devrimsel sürece girildiğini söylemek yerinde olacaktır.
Devrimsel Süreçte YaĢanan Kırılma Noktaları
Ġran‟da yaĢanan toplumsal hareketlilik ve devrimsel süreçte siyaseten
önemli kırılma noktaları yaĢanmıĢtır. Bunları kronolojik olarak kabaca üç aĢa10
11
Samuel P. Huntington, Political Order in Changing Societies, (third edition), (New Haven and
London: Yale University Press, 1969), 266.
David Parker, “GiriĢ: Devrime ĠliĢkin YaklaĢımlar”, Batı‟da Devrimler ve Devrimci Gelenek
1560-1991, David Parker (ed.), Kemal Ġnal (Çev.), (Ankara: Dost Kitabevi Yayınları, 2003),
21-22.
401
Uluslararası IX.Uludağ Uluslararası İlişkiler Kongresi
mada sıralamak gerekirse ilk olarak; II. Dünya SavaĢı sonrası oluĢan konjonktürün etkisiyle Ġran‟da güçlenen sosyalist hareketler, 1951 yılında ġah karĢıtı Ulusal Cephe lideri Dr. Muhammed Musaddık‟ın baĢbakan seçilmesiyle birlikte
devlet yönetiminde söz sahibi konuma geldi. Fakat ġah Muhammed Rıza Pehlevi‟nin ABD ile olan yakın iliĢkileri ve Soğuk SavaĢ döneminde ABD‟nin liberalizmi bölgede hâkim kılma çabaları, kısa sürede sosyalist-komünist bloğun
sistemden dıĢlanmasıyla sonuçlandı. Dr. Musaddık‟ın 1953‟te ABD ve Ġngiltere
tarafından tertiplenen Ajax Operasyonu‟yla devrilmesi ve ülkeden kaçan ġah‟ın
tekrar iktidara getirilmesiyle ulusalcılara karĢı müthiĢ bir baskı dönemi baĢladı.
Ġkinci olarak; Ulusalcılara uygulanan bu baskı döneminde tarihsel olarak görece
özerliğe sahip olan dini kesim, ġah tarafından komünist tehlikeye karĢı bir nevi
koruma duvarı olarak görülmekte ve siyasetle ilgili olmadığından dolayı bu
kesime kısmen serbestlik tanınmaktaydı. Ancak 1963‟te ġah modernleĢmesinin
sembolü olarak nitelendirilen Ak Devrim‟in, toplumun ekserisini oluĢturan muhafazakâr kesim tarafından kabul görmemesi ve reformlara muhalefet edenlerin
bastırılması, ulusalcılardan sonra ikinci bir muhalif cephe olan dini kesimin
siyasi arenaya dâhil olmasına ve hatta diğer muhalif kesimlerin de ġah karĢıtı
ittifaka giriĢeceği bütüncül bir muhalefet sürecinin baĢlamasına sebep oldu.
Üçüncü olarak ise; ġah‟ın, yükselen muhalif hareketlere karĢı 1975 yılında DiriliĢ Partisi‟ni kurarak tek partili sisteme geçmesi ve bu parti dıĢında siyaset yapılmasına müsaade etmemesi, toplumsal hareketliliğin devrimsel karaktere bürünmesi açısından dönüm noktası oldu. Özellikle 1960‟lı yıllardan itibaren yaĢanan aĢırı ekonomik büyümenin ardından, 1977 yılındaki ekonomik kriz ise
devrimin meydana gelmesini destekleyen son aĢama oldu. Bu Ģekilde siyasi
kısıtlamalarla süreç, Huntington‟un sözünü ettiği siyasal katılım patlamasının
gerçekleĢmesine ve ardından yaĢanan ekonomik buhran devrimin vücuda gelmesine sebep oldu.
Birinci aĢama: Pehlevi Hanedanlığı‟nın kurucusu Rıza ġah döneminin karakteristik özelliği, din adamlarının etkinliğini azaltmak amacıyla yapılan laik
çalıĢmalar, kapsamlı ekonomik reformlar ve milliyetçiliğe dayalı politikalardı.
II. Dünya savaĢı öncesi 1941‟de Ġran‟ın Ġngiltere ve Rusya tarafından eĢ zamanlı
iĢgali sonucunda, ġah tahttan indirilerek yerine oğlu Muhammed Rıza ġah getirildi. Oğul ġah babasının karizmasına sahip olmasa da ABD‟nin desteği ve teĢvikleriyle önemli yapısal değiĢiklikleri hayata geçirdi.12 Muhammed Rıza ġah
iktidara geldikten sonra rejime karĢı birtakım muhalif hareketler baĢ gösterdi,
fakat ġah bu baĢkaldırıları bertaraf ederek ABD‟nin de desteğiyle dıĢlayıcı ve
baskıcı tarzda merkezi bir yönetim kurmayı baĢardı. Hızlı ekonomik kalkınma12
Michael D. Richards, Dünya Tarihinde Devrimler, Gül Çağalı Güven (Çev.), (2. baskı), (Ġstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2014), 106.
402
Dünya Politikasında Kriz ve Değişim
nın ortaya çıkardığı dengesizlikler ve iktidara karĢı geliĢen tehditlere karĢı baskıcı uygulamalarını geniĢleten devlet yapısı, ġah rejimini devrilmeye açık hale
getirdi. ġah ilk yıllarında demokratik kurumsallaĢma ve siyasi katılım adına
bazı uygulamaları hayata geçirmesine rağmen, ılımlı görünen bu ortam fazla
sürmedi ve özellikle Dr. Musaddık döneminde monarĢi yanlıları ile liberal milliyetçiler arasında çatıĢmalar yaĢandı. Yönetim düzeyinde yaĢanan bu çatıĢmaların zemini ise, devlet aygıtlarının denetimi, iktidarın kullanacağı gücün boyutları, petrolün kurumsallaĢması, ekonomik eĢitsizlik ve toprak reformu, sivil
özgürlükler, demokratik haklar ve seçim yasası gibi konulardı. Dr. Musaadık
liderliğindeki Milli Cephe‟nin baskılarına dayanamayarak yurt dıĢına kaçan
ġah13, kısa zaman sonra CIA ve MI6 tarafından tertiplenen yeni bir darbeyle
tekrar iktidara geldi. Liberal milliyetçiler ve onlara en büyük desteği veren çarĢı
esnafı, yaĢanan iktidar mücadelesini kaybetmelerinin yanında siyaseten de sistemden saf dıĢı edildiler. Bu tehlikeli giriĢimden sonra muhalifler üzerindeki
denetimini arttırmak isteyen ġah, 1957‟de gizli polis örgütü SAVAK‟ı kurdu.14
ġah döneminde yaĢanan toplumsal hareketlerin ilk kırılma noktası, siyaseten
iktidarın en büyük rakibi olarak görülen bu kesimin ve destekçilerinin baskı
altına alınması oldu.
Ġkinci aĢama: Ulusalcılara karĢı kazanılan bu rekabet sonrasında siyasi
olarak ülkeyi rayına soktuğunu düĢünen ġah, tasarladığı modernleĢme hamlelerini uygulamaya koymak için artık ortamın müsait olduğu kanaatinde olmasına
rağmen, devlet kaynaklarının potansiyelini düĢünmeden ve gerekli toplumsal
Ģartların oluĢmasını beklemeden ani ve köklü bir modernleĢme hareketi baĢlattı.
Bu modernleĢme hareketleri seküler eğitim sistemi, sanayileĢme ve modern bir
ordu temelinde Ģekilleniyordu.15 1963 yılında ilk olarak 6 maddeyle uygulamaya konulan ve ġah modernleĢmesinin sembolü olarak nitelendirilen Ak Devrim
reformları; toprak reformu, otlakların ve mezraların millileĢtirilmesi, devlet
fabrikalarındaki hisselerin halka arzı, iĢçilerin kendi çalıĢtıkları fabrikalarının
kârlarına ortak edilmesi, kadın ve erkeklere eĢit oy hakkı tanıyan seçim kanununun düzenlenmesi, okuma-yazma oranının artması amacıyla bilim ordusunun
kurulmasını içermekteydi.16 Sonrasında bu altı maddeye; sağlık ordusu, bayın13
14
15
16
Kaan Dilek, Ġran‟ın Orta Asya Politikaları, Murat Yılmaz (ed.), Ankara, Hoca Ahmet Yesevi
Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Yayını, Yayın no: 07, Eylül 2011, 18.
Misagh Parsa, Devlet, Ġdeoloji ve Devrim: Ġran, Nikaragua ve Filipinler Devrimlerinin
KarĢılaĢtırmalı Analizi, Alper Birdal, Nahide Özkan ve Derya Göçer (Çev.), (Ġstanbul:
ĠletiĢim Yayınları, 2004), 52-55.
Ömer Faruk Görçün, 1979 Ġran Ġslâm Devrimi Sonrası Türk-Ġran ĠliĢkileri, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi), Edirne, 2006, 44.
Mosaud Kamali, Revolutionary Ġran: Civil Society and State in the Modernization Process,
(Aldershot: Ashgate Publishing, 1998), 144.
403
Uluslararası IX.Uludağ Uluslararası İlişkiler Kongresi
dırlık ve refah ordusu, insaf evlerinin kurulması Ģeklinde üç madde daha eklenerek, reformlar dokuz maddeden müteĢekkil olarak tamamlanmıĢ oldu. Din
adamlarının politikaya müdahil olması ve ġah‟a muhalefeti, bu reform hareketlerinin tasarlandığı 1960‟lı yıllara kadar dayandırılabilir. Humeyni‟nin Ak Devrim‟e muhalefeti özellikle Ġslâmın ve din adamlarının konumu, kadınlara eĢit oy
hakkı ve toprak reformu noktalarında yoğunlaĢmaktaydı. Rejim ile din adamları
arasındaki ittifakın kırılma noktası ise, bu tarihlerde ġah‟ın devrilmesi için çağrıda bulunan tek dini ve siyasi lider olan Humeyni‟nin hapse atılması oldu. Sonrasında ġah‟ın merkezileĢen iktidar yapısına ve güçlenen ekonomiye güvenerek
din adamlarını sistemden soyutlaması, din kurumunun kaynaklarını kısıtlayarak
din adamlarını hükümetin ekonomik yardımlarına muhtaç hale getirmesi rejime
olan muhalefeti daha da arttırdı. Devlet ile din arasındaki tarihsel ittifakı zayıflatan bu uygulamalar din adamlarının toplumsal ve siyasi meselelerde politize
olmasının yolunu açtı.17 Tarihsel olarak güçlü bir geleneksel altyapıya sahip
olan Ġran‟da dini kesimin siyasete müdahil olması, nüfuz olarak kısmen konjonktürel olarak değerlendirebileceğimiz ulusalcı/sosyalist hareketten çok daha
önemliydi.
Üçüncü aĢama: 1975 öncesinde Ġran‟da biri devlet ve diğeri de resmi muhalefet olarak nitelendirilebilecek olan iki partili bir siyasal sistem mevcuttu.
Muhammed Rıza ġah 1975‟de mevcut partileri kapatarak rejimin geleceği için
sakıncalı olarak gördüğü bu sistemin yerine, sınıfsız ve çatıĢmasız bir Ġran toplumunu meydana getirmek amacıyla DiriliĢ Partisi‟ni kurdurdu.18 Böylelikle
ġah siyasal yaĢamın tek parti gözetimine gireceğini, seçimlerde partiye oy vermek ve üye olmanın bütün tüm yurttaĢların görevi olduğunu, partiye üye olmayanların ise gizli komünist olarak suçlanacağını ilan ediyordu. DiriliĢ Patisi‟nin
kuruluĢu siyasi alanla sınırlı kalmadı ve toplumsal yapıyı da etkiledi. Parti geleneksel pazar üzerindeki devlet denetimini yoğunlaĢtırdı, tarihsel geçmiĢi olan
özerk locaların gücünü kırmak amacıyla devlet locaları kuruldu ve esnaf da
kurulan bu localara üye olmaya zorlandı. Bunun yanında ġah 1975 yılındaki
ekonomik krizin sorumlusu olarak gördüğü pazar esnafına yönelik denetimlerini
yoğunlaĢtırdı, ağır vergiler uyguladı ve bununla da yetinmeyerek pazar esnafının geleneksel müttefiki olan ulemaya saldırdı. Ulemanın muhalefetini arttırmasına karĢılık olarak ise Kum‟da bulunan Feyziye BaĢmedresesi kapatıldı. ġah‟ın
monarĢiyi güçlendirmek amacıyla kurduğu DiriliĢ Partisi, rejimin zayıflamasına
sebep olmasının yanında kitlesel hoĢnutsuzluğu arttırarak toplumsal seferberliği
hızlandırdı. ġah‟ın, isteklerini siyasi ortama aktarmakta çaresiz olan sessiz muhalifleri partiye üye olmaya ve parti lehine propaganda yapmaya zorlaması,
17
18
Parsa, Devlet, Ġdeoloji ve Devrim, 194-197.
Serpil ÜĢür, Din, Siyaset ve Kadın: Ġran Devrimi, (Ġstanbul: Alan Yayıncılık, 1991), 125-126.
404
Dünya Politikasında Kriz ve Değişim
pazarı ve dini kesimi düĢman olarak ilan etmesi geleneksel yapıyla modern
rejim arasındaki bağı tamamen kopararak rejimin çöküĢünü hızlandırdı.19 Siyasi
sorunların toplumsal ve ekonomik yaĢama sirayet etmesiyle baĢgösteren bu
tehlikenin zirve noktası, dünya piyasasında petrol fiyatlarındaki düĢüĢüyle baĢlayan ve petrole dayalı olan Ġran ekonomisinin durgunlaĢmasına sebep olan
ekonomik krizdir.20 1977-1979 yılları arasında yaĢanan bu ekonomik daralma,
Ġran‟da yaĢanan toplumsal hareketlenmenin kitlesel devrime dönüĢmesinde en
kritik aĢama olmuĢtur. YaĢanan bu ekonomik kriz rejimin muhalefete uzun yıllardan beri uyguladığı baskısının azalması, 1978‟de DiriliĢ Partisi‟nin kapatılması ve bazı siyasi suçluların serbest bırakılmasının ardından gelen çözülmenin
de yolunu açmıĢtır.21
Genel olarak bakıldığında toplumsal olaylar, toplumda özellikle belli kesim üzerinde sosyal ve siyasi baskıların birikmesi ve iktidara karĢı oluĢan hoĢnutsuzluğun sonucunda yaĢanan toplumsal patlamalarla meydana gelir. Bunun
yanında araĢtırmacıların birçoğu, toplumsal olayların kaynağını, toplumsal tabanda varolan sorunların yöneticiler tarafından önemsenmemesi ve çözüme
kavuĢturulmaması olarak görmüĢlerdir. Böyle bir ortamda yönetenlerden istediklerini alamayan veya geliĢmeler konusunda tatmin olmayan toplumlar, buna
karĢı olan tepkilerini gösteri yürüyüĢleri, protesto, miting gibi çeĢitli toplumsal
eylemlerle ifade etme yoluna gitmiĢlerdir.22 Ġran‟da yaĢanan tarihsel süreç bağlamında ele alırsak, modernleĢme ile birlikte geliĢen kurumsallıktan yoksun
tepeden inmeci kalkınma hamleleri ve siyasi yapılanma giriĢimleri belli bir süreçten sonra zaaflarını ortaya koymuĢ, ekonomik tatminsizlik ve siyasi katılımın
sınırlanması sonucu olağan olarak değerlendirilebilecek toplumsal hareketler
kolektif eyleme, tanınan kısmî serbestlik sonrasında kolektif eylemlerin yönünü
belirlemesi de Huntington‟un iĢaret ettiği toplumsal katılım patlamasına ve kitlesel devrime sebep olmuĢtur.
Sonuç
Tarihsel manada güçlü bir geleneksel altyapıya sahip olan Ġran, Pehlevi
Hanedanlığı‟nın kurulmasıyla birlikte eĢine az rastlanır bir geliĢim göstererek
BatıdıĢı modernleĢmenin sembolü haline geldi. Gelenekselden moderne doğru
19
20
21
22
Ervand Abrahamian, Modern Ġran Tarihi, Dilek ġendil (Çev.), (2. baskı), (Ġstanbul: Türkiye ĠĢ
Bankası Kültür Yayınları, 2011), 196-201.
Richards, Dünya Tarihinde Devrimler, 110.
Parsa, Devlet, Ġdeoloji ve Devrim, 388.
Murat Gözübenli ve Ġsmail ġahin, “Toplumsal Olaylarda ġiddet DavranıĢına Teorik YaklaĢımlar: Gezi Parkı Örneği”, Güvenlik ve Toplum Dergisi, 1/1, (2016): 3-8.
405
Uluslararası IX.Uludağ Uluslararası İlişkiler Kongresi
yaĢanan bu kapsamlı değiĢim ve dönüĢüm sürecinde gerek yenilikleri benimsememekte direnen toplumsal tabanın iktidarda oluĢturduğu baskı, gerekse iktidarın reformları hayata geçirme konusundaki otoriter dayatmaları toplum ile rejim
arasında uzun vadeli çatıĢmayı kaçınılmaz kıldı. Ġran‟ın geliĢmiĢ ülkelerle boy
ölçüĢecek seviyeye ulaĢabilmesi için geleneksel yapıyı sekülere doğru dönüĢtürme ve modern ulus devleti inĢa etme amacında olan ġah Muhammed Rıza
Pehlevi‟nin uyguladığı iktisadi, kültürel, sosyal ve siyasal gerçekliğe aykırı
uygulamalar, toplumsal tabanı oluĢturan kitlenin sistemle bütünleĢmesine müsaade etmedi ve toplum tarafından benimsenmeyen modernleĢmenin yönetici
elitlerle sınırlı kalmasına sebep oldu.
Huntington ModernleĢme Teorisi‟ne getirdiği yaklaĢımında, sürecin iyi
yönetilememesi halinde bütün toplumlar tarafından arzu edilebilir bir durum
olan modernleĢmenin toplumsal devrime sebep olabileceğini belirtmektedir.
Ġran‟ın modernleĢme sürecinde siyasal istikrar, bürokratik geliĢim, ekonomik
büyüme ve eğitim seviyesinin artması kaçınılmaz olarak toplumsal bilinçlenmeyi de beraberinde getirmiĢtir. ModernleĢmeyle birlikte yaĢam standartlarının
yükselmesi insanların beklentilerini arttırmıĢ ve yeni toplumsal gruplar yönetime katılım talebinde bulunmuĢtur. Fakat siyasal istikrarın ardından gelen hızlı
ekonomik büyümenin, toplumsal tatminsizliği ve yönetimsel istekleri arka planda bırakacağını düĢünen ġah, siyasete katılım arzusunda olan grupları baskı
altına alarak toplumsal hareketliliğin artmasına ve siyasal katılım patlamasının
ardından gelen devrimsel sürecin baĢlamasına sebep oldu.
ModernleĢme sürecinde ġah yönetimi, siyasal istikrarın korunması ve
ağır sanayileĢmeye dayalı ekonomik kalkınmanın sürdürülmesi hedefinin dıĢında toplumsal ve siyasi taleplere karĢılık veremedi. Dönemsel olarak yapılan
politik hamlelerin birbiriyle iliĢkilendirilebilecek olan olumsuz etkileri kartopu
Ģeklinde birikerek rejimin iflasını getirdi. Toplumsal hareketliliğin kitlesel devrime dönüĢme süreci, ulusal manada dönemsel konjonktürün gereği ve içerideki
siyasi istikrarın tesisi için ülkedeki Rus destekli ulusalcı yapılanmanın ABD‟nin
yardımıyla saf dıĢı edildiği siyasi izolasyonla baĢlayarak, toplumun ekserisini
oluĢturan geleneksel tabana hükmeden dini kesimin politize olmasına sebebiyet
verecek reform hamlelerinin hayata geçirilmesiyle devam etti. Ġran‟a altın çağını
yaĢatan ġah, buna karĢılık baskıcı politikalarını da zirveye çıkardı ve tek partili
sisteme geçerek muhalif grupların siyaset yapmasını tamamen yasakladı. Siyasete katılımı engellenen ve sürekli baskı altında tutulan ġah karĢıtı grupların tek
amaç uğrunda birleĢmesi, devrimin hemen öncesinde yaĢanan ekonomik krizin
de etkisiyle siyasal katılım patlamasına ve ardından da toplumsal devrime sebep
oldu.
406
Dünya Politikasında Kriz ve Değişim
Kaynakça
Abercrombre, Nicholas, Hill, Stephen ve Turner, Briyan S. The Penguin Dictionary of Sociology. Suffolk: Penguin Books, 1984.
Abrahamian, Ervand. Modern Ġran Tarihi, Dilek ġendil (Çev.), (2. baskı), Ġstanbul: Türkiye
ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, 2011.
Altun, Fahrettin. ModernleĢme Kuramı: EleĢtirel Bir GiriĢ, (3. baskı), Ġstanbul: Küre Yayınları, 2011.
Altun, Fahrettin. “ModernleĢme Kuramı ve GeliĢme Sorunu”, Divan: Disiplinlerarası
ÇalıĢmalar Dergisi, 1/8, (2000): 123-186.
CoĢkun, Ġsmail. “ModernleĢme Kuramı Üzerine”, Ġstanbul Üniversitesi Sosyoloji Dergisi,
3/1, (1989): 289-290.
DeFronzo, James. Devrimci Hareketler ve Devrimlerin Karakteri, Serra Bozbulut (Çev.),
Ankara: Sitare Yayınları, 2011.
Dilek, Kaan. Ġran‟ın Orta Asya Politikaları, Murat Yılmaz (ed.), Ankara: Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Yayını, Yayın no: 07, Eylül 2011.
Görçün, Ömer Faruk. 1979 Ġran Ġslâm Devrimi Sonrası Türk-Ġran ĠliĢkileri, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi), Edirne, 2006.
Gözübenli, Murat ve ġahin, Ġsmail. “Toplumsal Olaylarda ġiddet DavranıĢına Teorik YaklaĢımlar: Gezi Parkı Örneği”, Güvenlik ve Toplum Dergisi, 1/1, (2016), 1-32.
Huntington, Samuel P. “The Change to Change: Modernization, Development and Politics”,
Comparative Politics, 3/3, (1971): 283-322.
Huntington, Samuel P. Political Order in Changing Societies, (third edition), New Haven
and London: Yale University Press, 1969.
Kamali, Mosaud. Revolutionary Ġran: Civil Society and State in the Modernization Process,
Aldershot: Ashgate Publishing, 1998.
Marshall, Gordon. Sosyoloji Sözlüğü, Osman Akınbay ve Derya Kömürcü (Çev.), Ankara:
Bilim ve Sanat Yayınları, 1999.
Parker, David. “GiriĢ: Devrime ĠliĢkin YaklaĢımlar”, Batı‟da Devrimler ve Devrimci Gelenek 1560-1991, David Parker (ed.), 13-30, Kemal Ġnal (Çev.), Ankara: Dost Kitabevi
Yayınları, 2003.
Parsa, Misagh. Devlet, Ġdeoloji ve Devrim: Ġran, Nikaragua ve Filipinler Devrimlerinin
KarĢılaĢtırmalı Analizi, Alper Birdal, Nahide Özkan ve Derya Göçer (Çev.), Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları, 2004.
Richards, Michael D. Dünya Tarihinde Devrimler, (2. baskı), Gül Çağalı Güven (Çev.),
Ġstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2014.
ÜĢür, Serpil. Din, Siyaset ve Kadın: Ġran Devrimi, Ġstanbul: Alan Yayıncılık, 1991.
407