Nothing Special   »   [go: up one dir, main page]

Academia.eduAcademia.edu
Dünya Politikasında Kriz ve Değişim MODERNLEŞME TEORİSİ BAĞLAMINDA İRAN DEVRİMİ Ahmet ÇIRAKOĞLU Yrd. Doç. Dr. Hüdayi SAYIN (Ġstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi, Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi) Özet Genel anlamıyla devrim, devlet iktidarının kuvvet yoluyla el değiĢtirmesi olarak kabul edilir. Ġtici güç görevi gören basit bir olaydan yola çıkarak Ģiddetin daha geniĢ ölçüde siyasallaĢtırılması, halk yığınlarının gücünün siyasal hedeflerle birleĢmesi ve böylece toplumun dönüĢtürücü gücüyle iktidarın el değiĢtirmesi devrim olarak tanımlanır. XVI. yy.‟dan baĢlayarak günümüze kadar devam eden süreçte Batı toplumunu sürekli bölen büyük çalkantılar tarihi devrim incelemelerinin temelini teĢkil eder. Halen, devrim çalıĢmaları Batı toplumlarına özgü dönüĢümleri açıklamak için kullanılır ve BatıdıĢı toplumsal dönüĢümler devrim incelemelerinin içerisine çoğunlukla alınmaz. Ġran Devrimi, araç olarak güç kullanma yerine pasif direniĢi esas alıp, farklı kesimlerin meydana getirdiği toplumsal uzlaĢıyla baĢarıya ulaĢması yönüyle Batıdaki örneklerinden ayrılırken, Çin ve Meksika devrimleri ile birlikte siyasal iktidarı değiĢtiren toplumsal dönüĢümlerin Batı‟ya özgü olduğu yönündeki tabular da yıkılmıĢtır. Toplumsal dönüĢümler üzerinde dıĢ güçlerin etkisine vurgu yapan revizyonist tarihçilerin aksine David Parker gibi bir grup devrim araĢtırmacısı, “geleneksel iktidar sahiplerinin konumlarını büyük güçler olarak sürdürmeleri için gerekli reformları yapacak çözümlere ve araçlara neden sahip olamadıkları” sorusu çerçevesinde devrim ve modernleĢme iliĢkisini de içine alan yapısal değiĢimlere yoğunlaĢmıĢlardır. Devrimler, bazı toplumlar açısından bir “modernleĢme patlaması” mıdır? Bu soru, geleneksel toplumsal kurumların devrimci karaktere büründüğü Ġran Devrimi özelinde önemlidir. Ġran Devrimi ile ortaya çıkan dönüĢüm, insanlık tarihini Batı ile sınırlayan “Biz”in eylemlerinin dıĢında mıdır? Ġran Devrimi, kapitalizmin eĢitsiz yayılımına tepki olarak mı, modernleĢmenin “örselediği” ve siyasal sistem dıĢına ittiği kitlelerin baĢkaldırısı olarak mı ortaya çıktı? Bu bildiri çerçevesinde, yukarıdaki sorulara Samuel Phillips Huntington‟un ModernleĢme Teorisi çerçevesinde yanıtlar aranmaya çalıĢılacaktır. Huntington teorisini, hızlı sosyal değiĢim ve modernleĢmenin meydana getirdiği sorunlar, siyasete katılım arzusunda olan yeni siyasal grupların ortaya çıkması ve siyasi mobilizasyon sorunu, siyasal bütünleĢmenin sınırlanması sebebiyle 393 Uluslararası IX.Uludağ Uluslararası İlişkiler Kongresi yaĢanan siyasi katılım patlaması ve sistem açısından adeta bir koruma duvarı olan siyasal kurumsallaĢmanın eksikliği durumunda rejimin iflası üzerinde temellendirmiĢtir. Bildiride, Ġran Devrimi ModernleĢme Teorisi bağlamında iĢlenecek ve Ġran modernleĢmesinin “örselediği” geleneksel toplumsal katmanların siyasal iktidarı nasıl ele geçirdiği değerlendirilecektir. Bu çerçevede, ModernleĢme Teorisi ve Huntington özelinde teoriye getirilen farklı bakıĢ açılarını tartıĢılacak, Ġran modernleĢmesinin ana hatları ve reformlar incelenerek, aynı bağlamın sebep olduğu devrimsel süreç analiz edilecektir. Anahtar kelimeler: ModernleĢme Teorisi, Ġran Devrimi, sosyal değiĢim, siyasal katılım, geleneksel toplum. IRANIAN REVOLUTION IN THE CONTEXT OF MODERNIZATION THEORY Abstract Generally speaking, the revolution is regarded as the change of state power by force. Revolution is defined as a broader politicization of initial violence, a combination of the power of popular masses with political goals, and thus the transformation of power by the transformative force of the society. From the 16th century to the present day, the history of the great turbulent continually dividing Western society is the basis of the revolutionary studies. At present, revolutionary studies are used to explain transformations specific to the Western societies, and social transformations outside the West are not often taken into revolutionary studies. The Iranian Revolution distinguishes itself from its Western counterparts in that it uses passive resistance instead of power as a tool and succeeds in social consensus brought about by different social groups. The social transformations of the Chinese and Mexican revolutions destroyed the taboos that such social changes of political power were specific to the West. While revisionist historians have emphasized the influence of external forces on social transformations, a group of revolution researchers such as David Parker changed that notion. These researchers have concentrated on structural changes, including the relation between revolution and modernization, on the question "why they can not have the means and the solutions to make the reforms necessary for the traditional power holders to maintain their positions as great powers." Are revolutions "a burst of modernization" within some societies? This question is important in the Iranian Revolution, where traditional 394 Dünya Politikasında Kriz ve Değişim social institutions are characterized by the revolutionary character. The question is that wether the transformation that emerges with the Iranian Revolution is outside the actions of "We", which limits human history to the West? Did the Iranian Revolution emerge as a reaction to the unequal expansion of capitalism, or did it arise as the rebellion of the masses that the modernization "shrank" and pushed out of the political system? In the context of this paper, the above questions will be sought in the context of Samuel Phillips Huntington's Theory of Modernization. Huntington's theory is built upon the following, rapid social changes and problems brought about by modernization, the emergence of new political groups in political participation and the problem of political mobilization, political involvement explosion due to the limitation of political integration, the lack of political institutionalization as a cause of the failiure of the system. In the declaration, the Iranian Revolution will be dealt with in the context of the Theory of Modernization and how the traditional social strata of Iranian modernization “shrank” the political power. In this framework, the different aspects of the theory of Modernization and Huntington will be discussed, the main lines of Iranian modernization and reforms will be stated and the revolutionary process caused by the same context will be analyzed. Key words: Modernization Theory, Iranian Revolution, social changes, political participation, traditional society. GiriĢ Yakın zamana kadar geliĢmiĢ/modern toplumlara özgü bir kavram olarak algılanan devrim, oryantalist kalıplara hapsedilen az geliĢmiĢ veya geliĢmemiĢ BatıdıĢı toplumlar için tasavvur edilemeyen bir olguydu. ÇağdaĢlaĢmanın ve modernleĢmenin bir basamağı olarak görülen Batı tarzı büyük devrimlerin aksine, dinin ve maneviyatın devrimci karaktere büründüğü, kendine özgü ve benzersiz bir toplumsal hareketi ihtiva eden Ġran Devrimi, Batı‟nın modernlik/Batı tarzı geliĢmiĢlik dayatmasına karĢı ortaya çıkan radikal bir baĢkaldırıdır. Ġran Devrimi hem devrimlerin kaçınılmaz yanı olan sınıfsallığı aĢan örgütsüz tavrı, hem de kadim Ġslam geleneğini temele alan maneviyatıyla Batılı veya BatıdıĢı devrimlerden tamamen ayrıĢır. Modern devlet - geleneksel toplum ikilemi Ġran‟ın yakın tarihinin gerçeği olarak değerlendirildiğinde, Ġran‟daki toplumsal hareketin geleneksel - modern çatıĢması üzerinden tespiti zaruri hal almaktadır. ġah Muhammed Rıza Pehlevi tarafından uygulamaya konulan modernleĢme hamleleriyle Batı modernleĢme- 395 Uluslararası IX.Uludağ Uluslararası İlişkiler Kongresi sinin Ortadoğu‟daki sembolü haline gelen Ġran‟da, halkın modernleĢme karĢısındaki hoĢnutsuzluğunu anlamlandırabilmek için ülkenin din temelli geleneksel toplum yapısını ve siyasi kültürünü iyi analiz etmemiz gerekmektedir. Ġran‟ın tarihsel arka planında varolan geleneksel toplum - çağdaĢ rejim ikilemi ve halka rağmen, halk için uygulanan tepeden inmeci modernleĢme hamleleri, meydana gelen sosyal patlamanın ana dinamiğini oluĢturmaktadır. YaĢanan bu hızlı modernleĢme giriĢimlerinin toplumsal karĢıtlık ve kurumsal dengesizliği kaçınılmaz kılması, ülkeyi topyekün bir kitlesel değiĢim ve dönüĢümün girdabının içine sürüklemiĢtir. Geleneksel toplumsal tabanın modernleĢmeye odaklanan sistemle aynı hızda geliĢim gösteremeyerek sisteme entegre olamaması ve farklı görüĢlerin siyasete katılımının sınırlanması bir toplumsal patlamayı da beraberinde getirmiĢtir. Bu açıdan bakıldığında Ġran‟da yaĢanan kitlesel devrimin sebebi, ġah döneminde yaĢanan aĢırı kalkınma ve hızlı modernleĢmenin meydana getirdiği toplumsal, siyasi ve kurumsal aksaklıklardır. Ġran Devrimi‟ni ModernleĢme Teorisi bağlamında okuma zorunluluğu, modernleĢme saplantılı diktatöryal rejimin, din temelli geleneksel toplum karĢısında kendini yok etmesinin anlaĢılması bakımından da önem arz etmektedir. Ġran Devrimi‟nin ModernleĢme Teorisi bağlamında incelenmesi ve devrimin bu teorinin savları ile iliĢkilendirilmesi, dönemin hâkim gücü olan ABD‟nin Batı haricindeki toplumlara karĢı uyguladığı küresel politikalardan kaynaklanmaktadır. Soğuk SavaĢ döneminde Sovyet tehdidine karĢı az geliĢmiĢ olarak nitelendirilen BatıdıĢı toplumların liberal blokta yer almalarına fırsat veren ABD merkezli sömürgesizleĢtirme politikası, geleneksel toplumların Batı tarzı bir modernleĢme sayesinde modern dünyayla entegrasyon sürecine girmelerine de imkan tanımıĢtır. Bu durum ABD‟nin Ortadoğu‟daki en güvenilir müttefiki olan Ġran‟ı Doğu‟nun yıldızı ve aynı zamanda BatıdıĢı modernleĢmenin sembolü haline getirmiĢtir. Ġran‟da toplumsal gerçekliğe aykırı olarak yaĢanan hızlı geliĢimin ortaya çıkardığı hoĢnutsuzluk, muhalif grupların iktidar alternatifi olarak ortaya çıkmasına sebep olmuĢ, rejimin modern Ġran‟ı meydana getirebilmek adına uyguladığı reformlar ve iktidarını koruma çabaları sırasında yaĢanan belli kırılma noktaları ise siyasetle iliĢkisi olmayan toplumsal grupların politize olmasının yolunu açarak, kitlesel bir devrimin vücut bulmasına imkân sağlamıĢtır. ModernleĢme Teorisi ve Huntington‟un YaklaĢımı Aydınlanma Dönemi ile birlikte belirginleĢen ilerlemeci yaklaĢımlar, toplumların daima ileriye doğru hareket ettiği kaatindedir. Bu yönüyle geliĢme düĢüncesinin temelinde, ilerlemeci tarih algısı vardır. BatıdıĢı toplumların deği- 396 Dünya Politikasında Kriz ve Değişim Ģim süreçlerini yönlendirmek amacıyla II. Dünya SavaĢı sonrasında gündeme gelen geliĢim kavramı, BatıdıĢı toplumların da geliĢim sürecine katılabileceği varsayımından hareket ederek bu katılımı yönlendirme amacındaydı. BatıdıĢı toplumların değiĢim süreçleri de bu tarihlerde özellikle Amerikan bilim adamları tarafından tartıĢma konusu yapılmıĢtır. II. Dünya SavaĢı sonrasında ötekileĢtirme ve mutlak üstünlüğe dayalı klasik Batı sömürge siyasetinin yerini Amerika merkezli sömürgesizleĢtirme ve bütünleĢme siyasetinin almasıyla birlikte modernliğin tüm dünya ülkeleri tarafından benimsenmesine imkân sağlanması, BatıdıĢı toplumların da modern Batı‟yı takiple ve modernliğin sembolü olan Amerika önderliğinde modernleĢebileceği algısını ortaya çıkarmıĢtır. ModernleĢmenin dört farklı boyutu olarak; demokratik kurumların geliĢimini içeren siyasal modernleĢme, sekülerleĢme ve ulusalcı ideolojiye bağlılığın üretildiği kültürel modernleme, endüstrileĢmeden farklı bir ekonomik büyüme ile özdeĢleĢen ekonomik modernleĢme ve okuryazarlık, ĢehirleĢme, geleneksel otoritenin zayıflaması olgularını barındıran toplumsal modernlemeden bahsedebiliriz. ModernleĢme kavramı bu haliyle, BatıdıĢı toplumların BatılılaĢma yönünde yaĢadıkları bir toplumsal, ekonomik ve kültürel değiĢme sürecini kapsar.1 ModernleĢme kavramının kökenlerini XIX. yy.‟a kadar dayandırabiliriz.2 ModernleĢme kuramcıları modernleĢmeyi, tüm toplumların gelenekselden moderne aĢamalı geçiĢi olarak kavramsallaĢtırmakta ve bu geçiĢin dıĢ yatırımların devreye girmesi, Batılı kurumların, değerlerin, davranıĢların benimsenmesi ve parlamenter demokrasinin uygulanmasıyla gerçekleĢeceğini varsaymaktadırlar.3 II. Dünya SavaĢı sonrasında ABD, BatıdıĢı toplumların Batı ile bütünleĢme politikasını desteklemiĢ ve böylece Soğuk SavaĢ öncesinde varolan siyasi ve kültürel ayrımcılığın yerini ekonomik bütünleĢme almıĢtı. SavaĢ sonrasında zayıflayan Avrupalı devletlerin sömürgelerinden vazgeçmesiyle birlikte Batı karĢısındaki üstünlüğünü pekiĢtirmekte olan Amerika‟nın sömürgesizlesizleĢtirme siyaseti sonrasında geliĢim potansiyeli bulunan yeni ulus devletlerin ortaya çıkması, BatıdıĢı modernleĢme sorunsalını da beraberinde getirmiĢtir. AzgeliĢmiĢ ülkelerin kalkınması ve modernleĢmesi sorununun uluslararası siyasetin gündemini meĢgul etmesi sürecinde, gerek Batılı siyasetçi ve kuramcılar, gerekse azgeliĢmiĢ toplumların siyasi iradesini elinde bulunduran kadrolar ve aydınlar, geliĢmemiĢlik sorununun çözümü olarak ekonomik kalkınma projelerinin 1 2 3 Fahrettin Altun, ModernleĢme Kuramı: EleĢtirel Bir GiriĢ, (3. baskı), (Ġstanbul: Küre Yayınları, 2011), 3,12,67. Ġsmail CoĢkun, “ModernleĢme Kuramı Üzerine”, Ġstanbul Üniversitesi Sosyoloji Dergisi, 3/1, (1989), 289. Gordon Marshall, Sosyoloji Sözlüğü, Osman Akınbay ve Derya Kömürcü (Çev.), (Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları, 1999), 261. 397 Uluslararası IX.Uludağ Uluslararası İlişkiler Kongresi uygulanmasını önermiĢlerdir. Klasik oryantalist bakıĢ açısıyla değerlendirildiğinde, geliĢmiĢliğin sembolü olan Batı ilericiliği karĢısında diğer toplumlar doğal olarak geri kalmıĢtır ve azgeliĢmiĢ toplumlar için hedef Batı geliĢmiĢliğine ulaĢmak olmalıdır. BatıdıĢı modernleĢme sorunsalından yola çıkarak geliĢtirilen ModernleĢme Kuramı, ABD‟nin komünizm tehlikesi karĢısında azgeliĢmiĢ toplumların baĢıboĢ bırakılmayarak liberal blok tarafından yönetilmesi kaygısıyla ortaya koyduğu kalkınma modelleri ve modernleĢme projelerinin bir sonucudur. ABD önderliğindeki modernleĢme hamleleri ve ABD çıkarlarını destekleyen toplumsal değiĢim modelleri, BatıdıĢı toplumlara azgeliĢmiĢliğin çaresi olarak sunulmuĢtur.4 Kendini geliĢimin, kalkınmanın ve modernizasyonun öncülü olarak gören Batı perspektifinden bakıldığında, geleneksel toplumların moderniteye ulaĢma sürecinde geçirdikleri dört aĢamadan ilki; siyasi partiler, parlamentolar, oy hakkı ve katılımcı karar alma mekanizmaları gibi demokratik süreçleri destekleyen siyasal modernleĢme, ikincisi; sekülerleĢme ve milliyetçi ideolojilere bağlılığı bünyesinde barındıran kültürel modernleĢme, üçüncüsü; sanayileĢmeden farklı olmakla birlikte derin ekonomik değiĢimlerle bağlantılı olan sanayileĢme, iĢbölümünün artıĢı, yönetim tekniklerinin kullanılması, teknolojinin geliĢimi ve ticari tesislerin büyümesiniyle meydana gelen ekonomik modernleĢme, dördüncüsü; okuma yazma oranının artıĢı, ĢehirleĢme süreci ve geleneksel otoritenin zayıflamasıyla birlikte artan sosyal ve yapısal farklılaĢmayı içeren toplumsal modernleĢmedir.5 ModernleĢmenin evrensel bir süreç olduğunu savunan ve yüksek okuma yazma oranı, baĢarılı kentleĢme, kitlesel katılım ve duygudaĢlığın varlığıyla temsil edildiğini söyleyen Daniel Lerner‟e göre modernleĢmenin baĢlıca nitelikleri ise; ekonomide kendine yetecek bir büyümenin sağlanabilmesi, siyasete kamusal katılım oranının artması ve farklı siyasal alternatiflerin ortaya çıkması, çağdaĢ ve akla uygun standartların yaygınlaĢtırılması, toplumsal hareketliliğin artması, hareketsiz toplumların toplumsal yapı içerisinde aktif hale getirilmesidir.6 ModernleĢmeyi ekonomik bir süreç olarak gören kalkınma kuramcıları, temel olarak ekonomik büyüme ile kalkınmayı birbiriyle özdeĢleĢtirmiĢlerdir. AzgeliĢmiĢlik sorununun aĢılması konusunda ekonomik büyümeyi merkeze alan düĢünürler, aynı Ģekilde Batılı geliĢmeyi de endüstrileĢme süreci ile özdeĢleĢtirmiĢlerdir. Bu kavramsallaĢtırma sonucunda geliĢmiĢlik düzeyi, sermaye biri4 5 6 Fahrettin Altun, “ModernleĢme Kuramı ve GeliĢme Sorunu”, Divan: Disiplinlerarası ÇalıĢmalar Dergisi, 1/8, (2000): 128-138. Nicholas Abercrombre, Stephen Hill ve Briyan S. Turner, The Penguin Dictionary of Sociology, (Suffolk: Penguin Books, 1984), 138. Altun, ModernleĢme Kuramı: EleĢtirel Bir GiriĢ, 85,92. 398 Dünya Politikasında Kriz ve Değişim kimine bağlı olan endüstrileĢme oranıyla ölçülmeye baĢlanmıĢtır. Klasik modernleĢme kuramcılarının ekonomik büyümeyle kalkınmayı özdeĢleĢtiren görüĢlerinin aksine Samuel P. Huntington, siyasal geliĢmiĢlik ve istikrarın ardından ekonomik geliĢmiĢlik yaĢanacağını öne sürmüĢ ve ekonomik kökenli olan ModernleĢme Kuramı‟na politik bir nitelik kazanmıĢtır. Huntington‟a göre ModernleĢme Teorisi‟nin bileĢenleri Ģunlardır:7 a. ModernleĢme devrimci bir süreçtir. Geleneksel toplumdan modern topluma geçiĢ, bütünsel ve radikal bir değiĢimi de beraberinde getirmiĢtir. b. ModernleĢme karmaĢık bir süreçtir. Ġçerisinde endüstrileĢme, kentleĢme, toplumsal hareketlilik, farklılaĢma, sekülerleĢme, kitle iletiĢiminin yaygınlaĢması, okuma yazma oranının artması ve eğitim kalitesinin yükselmesi, siyasal katılımın artması gibi bir dizi olguyu barındırır. c. ModernleĢme sistematik bir süreçtir. ModernleĢmenin unsurları birbiriyle bağlantılıdır ve bu unsurlar birbirini etkiler. d. ModernleĢme kültürel bir süreçtir. Avrupa‟dan tüm dünyaya yayılan modernliğin yanında, BatıdıĢı dünya da her zaman yerli kalkınma arayıĢları içerisinde olmuĢtur. e. ModernleĢme uzun vadeli bir süreçtir. ModernleĢme devrimci olmasının yanında, bĢr o kadar da evrimci bir süreçtir. Dolayısıyla modernleĢmenin bünyesinde barındırdığı değiĢimin bütünselliği zamanla kendini ortaya koyabilir. f. ModernleĢme tedrici bir sürçtir. Bütün toplumlar gelenekselden modern aĢamaya doğru, aynı aĢamaları içeren kademeli bir seyir izlemektedir. g. ModernleĢme homojenleĢtirici bir süreçtir. Modern toplumlar temel benzerlikler taĢırrlar. Ortak yönelim ise karĢılıklı bağımlılık ve nihai bütünleĢme yönündedir. h. ModernleĢme geri dönülemez bir süreçtir. ModernleĢme oranı toplumlar arasında farklılıklar gösterse de, değiĢimin yönü bütün toplumlarda aynıdır. ı. ModernleĢme ilerlemeci bir süreçtir. Bütün toplumlarda kaçınılmaz bir süreç olan modernleĢme, aynı zamanda arzu edilen bir süreçtir. 7 Samuel P. Huntington, “The Change to Change: Modernization, Development and Politics”, Comparative Politics, 3/3, (1971): 288-290. 399 Uluslararası IX.Uludağ Uluslararası İlişkiler Kongresi Toplumsal Hareketlilikten Kitlesel Devrimine Toplumların yaĢadığı uluslarüstü modernleĢme sürecinden yola çıkan modernleĢme kuramcıları devrimi teknolojik ve ekonomik değiĢim üzerinden açıklar. Modernizasyon Teorisi, öncesinde ekonomik veya politik kaygıları olmayan grupların, modernleĢmenin getirdiği değiĢim ve geliĢimle birlikte ekonomik geliĢim ve politik katılım taleplerinin yükseldiğini ve bu durumun da kitlelerin harekete geçme potansiyelini arttırdığını öne sürer. Devrim ise kitlelerin bu taleplerinin karĢılanamaması sonucunda gerçekleĢir.8 Eisenstadt‟a göre, az geliĢmiĢ ülkelerde modernleĢmeye geçiĢ ve değiĢim süreçleri dengesiz biçimde gerçekleĢir ve bunu aĢmanın yolu çeĢitli mekanizmaların, örgütlerin ve aracı kurumların geliĢimine imkân vermekten geçer. Dengesizlik sorununu giderecek ve toplumsal dayanıĢmayı sağlayacak olan Ģartlar bunlardır. Tüm sosyal alanlarda değiĢimi gerekli kılan modernleĢme, kültürel karĢı koyma amacıyla gerçekleĢtirilen protesto hareketlerine ve çeĢitli gruplar arasında çatıĢma ve ayrılıklara sebep olabilir. Bu Ģekilde değiĢimi ve protesto hareketlerini bünyesinde barındıran modernleĢme, toplumsal kargaĢa ortamını da beraberinde getirir. ModernleĢme sürecine karĢı yaĢanan bu direncin bir sebebi de geleneksel toplumların merkezle tam bir bütünleĢememesidir. Ġran‟ın tarihsel arka planında varolan geleneksel toplum yapısının yeni düzenin dıĢına itilmesi ve sistemle bütünleĢememesi, ġah modernleĢmesinin tabana yayılmasını imkânsız hale getirmiĢtir. ModernleĢme sürecinde dinin araçsallığı üzerinde duran Robert N. Bellah, toplumların geliĢmesini toplumsal alanların modernleĢmesine bağlar ve modernleĢme için kültürde yer alan geleneksel unsurların tamamen ortadan kaldırılmasına gerek olmadığını, hatta modernleĢme sürecinde bu unsurlardan faydalanılabileceğini savunur. Geleneksel toplumlarda yaĢanan modernleĢme sürecinin halk gözünde meĢruiyet kazanamamasının sebebi, modernleĢebilmek uğruna geleneksel yapıların tahrip edilmesi ve geleneksel kültürün modernleĢtirici elitler tarafından yok sayılmasıdır. Dolayısıyla ġah‟ın gelenek ve din unsurlarını modernleĢme süreci içerisinde tutmaması, Ġran modernleĢmesinin meĢruluğunu yitirmesine sebep olmuĢ ve reformların toplum nezdinde kabul görmesini engellemiĢtir.9 Huntington‟a göre modernleĢme bilinçli toplumu meydana getirir. Siyasal modernleĢme ise, siyasal bilinçliliğin yeni toplumsal gruplara yayılmasını ve bu grupların siyasete seferber edilmesini içerir. Fakat hızlı ve dengesiz yaĢanan modernleĢme, devrimsel süreci kaçınılmaz kılar ve modernleĢmenin toplumu 8 9 James DeFronzo, Devrimci Hareketler ve Devrimlerin Karakteri, Serra Bozbulut (Çev.), (Ankara: Sitare Yayınları, 2011), 44. Altun, ModernleĢme Kuramı: EleĢtirel Bir GiriĢ, 109-115. 400 Dünya Politikasında Kriz ve Değişim bilinçlendirmesiyle baĢlayan sürecin sonunda siyasal katılım patlaması yaĢanır, bunun ardından da devrim meydana gelir. Devrimin modern toplumlarda meydana geleceği varsayımından yola çıkarak modernleĢmeden devrime uzanan süreci; “Sosyo-ekonomik temele dayalı modernleĢme sosyal hareketliliği, toplumsal dönüĢümün ortaya çıkardığı yönetimsel memnuniyetsizlik siyasete katılım talebini, siyasi taleplere karĢı rejimin gösterdiği direnç siyasal Ģiddeti, siyasal Ģiddetle yönetime katılım arzusunun sınırlanması devrimsel süreci baĢlatır” Ģeklinde özetleyebiliriz. Bu manada devrim, siyasal katılım patlamasının aĢırı bir örneğini oluĢturur ve bu patlama olmadan devrim gerçekleĢmez. Devrimin meydana gelmesi, siyasal katılım patlamasının yaĢanmasına bağlıdır. Bununla birlikte tam anlamıyla devrim, yeni bir siyasi düzenin uygulamaya konması ve kurumsallaĢtırılması olarak tanımlayabileceğimiz ikinci bir safhayı da içerir. BaĢarılı bir devrim, hızlı bir siyasi seferberlik ve kurumların hızlı bir Ģekilde ulusallaĢmasının bileĢimiyle doğru orantılıdır.10 Herhangi bir kitlesel baĢkaldırıyı devrime dönüĢtüren koĢullar hakkında genelleme yapmak mümkün değildir, bunun için kendine özgü yapısı olan her toplumsal olayın devrimsel süreç bağlamında derinlemesine analiz edilmesi gerekmektedir.11 Ġran Devrimi‟ni analiz ederken modernleĢmeden devrime uzanan aĢamada, toplumsal hareketliliğin devrimsel sürece dönüĢtüğü kırılma noktasını tespit etmek sürecin anlamlandırılabilmesi adına önemlidir. 1950‟li yıllarda devlet yönetiminde söz sahibi olan ulusalcıların iktidarla yaĢadıkları çekiĢmeden sonra sistemden dıĢlanmasıyla baĢlayan ve 1963‟teki Ak Devrim‟i de içine alarak 1975‟e kadar devam eden dönemde yaĢananları devrimsel sürecin altyapısını oluĢturan toplumsal hareketler olarak değerlendirebiliriz. Fakat 1975‟te DiriliĢ Partisi (Hizb-e Rastakhiz)‟nin kurularak iktidarın ideolojisi dıĢında siyaset yapmanın tamamıyla kısıtlandığı tek partili siyasal yapı ve rejimin iflasını getirecek derecede büyük bir ekonomik krizin baĢ gösterdiği 1977 yılından yaĢanan kopuĢtan sonra, Huntington‟un değindiği Ģekilde geri dönülemez bir devrimsel sürece girildiğini söylemek yerinde olacaktır. Devrimsel Süreçte YaĢanan Kırılma Noktaları Ġran‟da yaĢanan toplumsal hareketlilik ve devrimsel süreçte siyaseten önemli kırılma noktaları yaĢanmıĢtır. Bunları kronolojik olarak kabaca üç aĢa10 11 Samuel P. Huntington, Political Order in Changing Societies, (third edition), (New Haven and London: Yale University Press, 1969), 266. David Parker, “GiriĢ: Devrime ĠliĢkin YaklaĢımlar”, Batı‟da Devrimler ve Devrimci Gelenek 1560-1991, David Parker (ed.), Kemal Ġnal (Çev.), (Ankara: Dost Kitabevi Yayınları, 2003), 21-22. 401 Uluslararası IX.Uludağ Uluslararası İlişkiler Kongresi mada sıralamak gerekirse ilk olarak; II. Dünya SavaĢı sonrası oluĢan konjonktürün etkisiyle Ġran‟da güçlenen sosyalist hareketler, 1951 yılında ġah karĢıtı Ulusal Cephe lideri Dr. Muhammed Musaddık‟ın baĢbakan seçilmesiyle birlikte devlet yönetiminde söz sahibi konuma geldi. Fakat ġah Muhammed Rıza Pehlevi‟nin ABD ile olan yakın iliĢkileri ve Soğuk SavaĢ döneminde ABD‟nin liberalizmi bölgede hâkim kılma çabaları, kısa sürede sosyalist-komünist bloğun sistemden dıĢlanmasıyla sonuçlandı. Dr. Musaddık‟ın 1953‟te ABD ve Ġngiltere tarafından tertiplenen Ajax Operasyonu‟yla devrilmesi ve ülkeden kaçan ġah‟ın tekrar iktidara getirilmesiyle ulusalcılara karĢı müthiĢ bir baskı dönemi baĢladı. Ġkinci olarak; Ulusalcılara uygulanan bu baskı döneminde tarihsel olarak görece özerliğe sahip olan dini kesim, ġah tarafından komünist tehlikeye karĢı bir nevi koruma duvarı olarak görülmekte ve siyasetle ilgili olmadığından dolayı bu kesime kısmen serbestlik tanınmaktaydı. Ancak 1963‟te ġah modernleĢmesinin sembolü olarak nitelendirilen Ak Devrim‟in, toplumun ekserisini oluĢturan muhafazakâr kesim tarafından kabul görmemesi ve reformlara muhalefet edenlerin bastırılması, ulusalcılardan sonra ikinci bir muhalif cephe olan dini kesimin siyasi arenaya dâhil olmasına ve hatta diğer muhalif kesimlerin de ġah karĢıtı ittifaka giriĢeceği bütüncül bir muhalefet sürecinin baĢlamasına sebep oldu. Üçüncü olarak ise; ġah‟ın, yükselen muhalif hareketlere karĢı 1975 yılında DiriliĢ Partisi‟ni kurarak tek partili sisteme geçmesi ve bu parti dıĢında siyaset yapılmasına müsaade etmemesi, toplumsal hareketliliğin devrimsel karaktere bürünmesi açısından dönüm noktası oldu. Özellikle 1960‟lı yıllardan itibaren yaĢanan aĢırı ekonomik büyümenin ardından, 1977 yılındaki ekonomik kriz ise devrimin meydana gelmesini destekleyen son aĢama oldu. Bu Ģekilde siyasi kısıtlamalarla süreç, Huntington‟un sözünü ettiği siyasal katılım patlamasının gerçekleĢmesine ve ardından yaĢanan ekonomik buhran devrimin vücuda gelmesine sebep oldu. Birinci aĢama: Pehlevi Hanedanlığı‟nın kurucusu Rıza ġah döneminin karakteristik özelliği, din adamlarının etkinliğini azaltmak amacıyla yapılan laik çalıĢmalar, kapsamlı ekonomik reformlar ve milliyetçiliğe dayalı politikalardı. II. Dünya savaĢı öncesi 1941‟de Ġran‟ın Ġngiltere ve Rusya tarafından eĢ zamanlı iĢgali sonucunda, ġah tahttan indirilerek yerine oğlu Muhammed Rıza ġah getirildi. Oğul ġah babasının karizmasına sahip olmasa da ABD‟nin desteği ve teĢvikleriyle önemli yapısal değiĢiklikleri hayata geçirdi.12 Muhammed Rıza ġah iktidara geldikten sonra rejime karĢı birtakım muhalif hareketler baĢ gösterdi, fakat ġah bu baĢkaldırıları bertaraf ederek ABD‟nin de desteğiyle dıĢlayıcı ve baskıcı tarzda merkezi bir yönetim kurmayı baĢardı. Hızlı ekonomik kalkınma12 Michael D. Richards, Dünya Tarihinde Devrimler, Gül Çağalı Güven (Çev.), (2. baskı), (Ġstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2014), 106. 402 Dünya Politikasında Kriz ve Değişim nın ortaya çıkardığı dengesizlikler ve iktidara karĢı geliĢen tehditlere karĢı baskıcı uygulamalarını geniĢleten devlet yapısı, ġah rejimini devrilmeye açık hale getirdi. ġah ilk yıllarında demokratik kurumsallaĢma ve siyasi katılım adına bazı uygulamaları hayata geçirmesine rağmen, ılımlı görünen bu ortam fazla sürmedi ve özellikle Dr. Musaddık döneminde monarĢi yanlıları ile liberal milliyetçiler arasında çatıĢmalar yaĢandı. Yönetim düzeyinde yaĢanan bu çatıĢmaların zemini ise, devlet aygıtlarının denetimi, iktidarın kullanacağı gücün boyutları, petrolün kurumsallaĢması, ekonomik eĢitsizlik ve toprak reformu, sivil özgürlükler, demokratik haklar ve seçim yasası gibi konulardı. Dr. Musaadık liderliğindeki Milli Cephe‟nin baskılarına dayanamayarak yurt dıĢına kaçan ġah13, kısa zaman sonra CIA ve MI6 tarafından tertiplenen yeni bir darbeyle tekrar iktidara geldi. Liberal milliyetçiler ve onlara en büyük desteği veren çarĢı esnafı, yaĢanan iktidar mücadelesini kaybetmelerinin yanında siyaseten de sistemden saf dıĢı edildiler. Bu tehlikeli giriĢimden sonra muhalifler üzerindeki denetimini arttırmak isteyen ġah, 1957‟de gizli polis örgütü SAVAK‟ı kurdu.14 ġah döneminde yaĢanan toplumsal hareketlerin ilk kırılma noktası, siyaseten iktidarın en büyük rakibi olarak görülen bu kesimin ve destekçilerinin baskı altına alınması oldu. Ġkinci aĢama: Ulusalcılara karĢı kazanılan bu rekabet sonrasında siyasi olarak ülkeyi rayına soktuğunu düĢünen ġah, tasarladığı modernleĢme hamlelerini uygulamaya koymak için artık ortamın müsait olduğu kanaatinde olmasına rağmen, devlet kaynaklarının potansiyelini düĢünmeden ve gerekli toplumsal Ģartların oluĢmasını beklemeden ani ve köklü bir modernleĢme hareketi baĢlattı. Bu modernleĢme hareketleri seküler eğitim sistemi, sanayileĢme ve modern bir ordu temelinde Ģekilleniyordu.15 1963 yılında ilk olarak 6 maddeyle uygulamaya konulan ve ġah modernleĢmesinin sembolü olarak nitelendirilen Ak Devrim reformları; toprak reformu, otlakların ve mezraların millileĢtirilmesi, devlet fabrikalarındaki hisselerin halka arzı, iĢçilerin kendi çalıĢtıkları fabrikalarının kârlarına ortak edilmesi, kadın ve erkeklere eĢit oy hakkı tanıyan seçim kanununun düzenlenmesi, okuma-yazma oranının artması amacıyla bilim ordusunun kurulmasını içermekteydi.16 Sonrasında bu altı maddeye; sağlık ordusu, bayın13 14 15 16 Kaan Dilek, Ġran‟ın Orta Asya Politikaları, Murat Yılmaz (ed.), Ankara, Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Yayını, Yayın no: 07, Eylül 2011, 18. Misagh Parsa, Devlet, Ġdeoloji ve Devrim: Ġran, Nikaragua ve Filipinler Devrimlerinin KarĢılaĢtırmalı Analizi, Alper Birdal, Nahide Özkan ve Derya Göçer (Çev.), (Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları, 2004), 52-55. Ömer Faruk Görçün, 1979 Ġran Ġslâm Devrimi Sonrası Türk-Ġran ĠliĢkileri, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi), Edirne, 2006, 44. Mosaud Kamali, Revolutionary Ġran: Civil Society and State in the Modernization Process, (Aldershot: Ashgate Publishing, 1998), 144. 403 Uluslararası IX.Uludağ Uluslararası İlişkiler Kongresi dırlık ve refah ordusu, insaf evlerinin kurulması Ģeklinde üç madde daha eklenerek, reformlar dokuz maddeden müteĢekkil olarak tamamlanmıĢ oldu. Din adamlarının politikaya müdahil olması ve ġah‟a muhalefeti, bu reform hareketlerinin tasarlandığı 1960‟lı yıllara kadar dayandırılabilir. Humeyni‟nin Ak Devrim‟e muhalefeti özellikle Ġslâmın ve din adamlarının konumu, kadınlara eĢit oy hakkı ve toprak reformu noktalarında yoğunlaĢmaktaydı. Rejim ile din adamları arasındaki ittifakın kırılma noktası ise, bu tarihlerde ġah‟ın devrilmesi için çağrıda bulunan tek dini ve siyasi lider olan Humeyni‟nin hapse atılması oldu. Sonrasında ġah‟ın merkezileĢen iktidar yapısına ve güçlenen ekonomiye güvenerek din adamlarını sistemden soyutlaması, din kurumunun kaynaklarını kısıtlayarak din adamlarını hükümetin ekonomik yardımlarına muhtaç hale getirmesi rejime olan muhalefeti daha da arttırdı. Devlet ile din arasındaki tarihsel ittifakı zayıflatan bu uygulamalar din adamlarının toplumsal ve siyasi meselelerde politize olmasının yolunu açtı.17 Tarihsel olarak güçlü bir geleneksel altyapıya sahip olan Ġran‟da dini kesimin siyasete müdahil olması, nüfuz olarak kısmen konjonktürel olarak değerlendirebileceğimiz ulusalcı/sosyalist hareketten çok daha önemliydi. Üçüncü aĢama: 1975 öncesinde Ġran‟da biri devlet ve diğeri de resmi muhalefet olarak nitelendirilebilecek olan iki partili bir siyasal sistem mevcuttu. Muhammed Rıza ġah 1975‟de mevcut partileri kapatarak rejimin geleceği için sakıncalı olarak gördüğü bu sistemin yerine, sınıfsız ve çatıĢmasız bir Ġran toplumunu meydana getirmek amacıyla DiriliĢ Partisi‟ni kurdurdu.18 Böylelikle ġah siyasal yaĢamın tek parti gözetimine gireceğini, seçimlerde partiye oy vermek ve üye olmanın bütün tüm yurttaĢların görevi olduğunu, partiye üye olmayanların ise gizli komünist olarak suçlanacağını ilan ediyordu. DiriliĢ Patisi‟nin kuruluĢu siyasi alanla sınırlı kalmadı ve toplumsal yapıyı da etkiledi. Parti geleneksel pazar üzerindeki devlet denetimini yoğunlaĢtırdı, tarihsel geçmiĢi olan özerk locaların gücünü kırmak amacıyla devlet locaları kuruldu ve esnaf da kurulan bu localara üye olmaya zorlandı. Bunun yanında ġah 1975 yılındaki ekonomik krizin sorumlusu olarak gördüğü pazar esnafına yönelik denetimlerini yoğunlaĢtırdı, ağır vergiler uyguladı ve bununla da yetinmeyerek pazar esnafının geleneksel müttefiki olan ulemaya saldırdı. Ulemanın muhalefetini arttırmasına karĢılık olarak ise Kum‟da bulunan Feyziye BaĢmedresesi kapatıldı. ġah‟ın monarĢiyi güçlendirmek amacıyla kurduğu DiriliĢ Partisi, rejimin zayıflamasına sebep olmasının yanında kitlesel hoĢnutsuzluğu arttırarak toplumsal seferberliği hızlandırdı. ġah‟ın, isteklerini siyasi ortama aktarmakta çaresiz olan sessiz muhalifleri partiye üye olmaya ve parti lehine propaganda yapmaya zorlaması, 17 18 Parsa, Devlet, Ġdeoloji ve Devrim, 194-197. Serpil ÜĢür, Din, Siyaset ve Kadın: Ġran Devrimi, (Ġstanbul: Alan Yayıncılık, 1991), 125-126. 404 Dünya Politikasında Kriz ve Değişim pazarı ve dini kesimi düĢman olarak ilan etmesi geleneksel yapıyla modern rejim arasındaki bağı tamamen kopararak rejimin çöküĢünü hızlandırdı.19 Siyasi sorunların toplumsal ve ekonomik yaĢama sirayet etmesiyle baĢgösteren bu tehlikenin zirve noktası, dünya piyasasında petrol fiyatlarındaki düĢüĢüyle baĢlayan ve petrole dayalı olan Ġran ekonomisinin durgunlaĢmasına sebep olan ekonomik krizdir.20 1977-1979 yılları arasında yaĢanan bu ekonomik daralma, Ġran‟da yaĢanan toplumsal hareketlenmenin kitlesel devrime dönüĢmesinde en kritik aĢama olmuĢtur. YaĢanan bu ekonomik kriz rejimin muhalefete uzun yıllardan beri uyguladığı baskısının azalması, 1978‟de DiriliĢ Partisi‟nin kapatılması ve bazı siyasi suçluların serbest bırakılmasının ardından gelen çözülmenin de yolunu açmıĢtır.21 Genel olarak bakıldığında toplumsal olaylar, toplumda özellikle belli kesim üzerinde sosyal ve siyasi baskıların birikmesi ve iktidara karĢı oluĢan hoĢnutsuzluğun sonucunda yaĢanan toplumsal patlamalarla meydana gelir. Bunun yanında araĢtırmacıların birçoğu, toplumsal olayların kaynağını, toplumsal tabanda varolan sorunların yöneticiler tarafından önemsenmemesi ve çözüme kavuĢturulmaması olarak görmüĢlerdir. Böyle bir ortamda yönetenlerden istediklerini alamayan veya geliĢmeler konusunda tatmin olmayan toplumlar, buna karĢı olan tepkilerini gösteri yürüyüĢleri, protesto, miting gibi çeĢitli toplumsal eylemlerle ifade etme yoluna gitmiĢlerdir.22 Ġran‟da yaĢanan tarihsel süreç bağlamında ele alırsak, modernleĢme ile birlikte geliĢen kurumsallıktan yoksun tepeden inmeci kalkınma hamleleri ve siyasi yapılanma giriĢimleri belli bir süreçten sonra zaaflarını ortaya koymuĢ, ekonomik tatminsizlik ve siyasi katılımın sınırlanması sonucu olağan olarak değerlendirilebilecek toplumsal hareketler kolektif eyleme, tanınan kısmî serbestlik sonrasında kolektif eylemlerin yönünü belirlemesi de Huntington‟un iĢaret ettiği toplumsal katılım patlamasına ve kitlesel devrime sebep olmuĢtur. Sonuç Tarihsel manada güçlü bir geleneksel altyapıya sahip olan Ġran, Pehlevi Hanedanlığı‟nın kurulmasıyla birlikte eĢine az rastlanır bir geliĢim göstererek BatıdıĢı modernleĢmenin sembolü haline geldi. Gelenekselden moderne doğru 19 20 21 22 Ervand Abrahamian, Modern Ġran Tarihi, Dilek ġendil (Çev.), (2. baskı), (Ġstanbul: Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, 2011), 196-201. Richards, Dünya Tarihinde Devrimler, 110. Parsa, Devlet, Ġdeoloji ve Devrim, 388. Murat Gözübenli ve Ġsmail ġahin, “Toplumsal Olaylarda ġiddet DavranıĢına Teorik YaklaĢımlar: Gezi Parkı Örneği”, Güvenlik ve Toplum Dergisi, 1/1, (2016): 3-8. 405 Uluslararası IX.Uludağ Uluslararası İlişkiler Kongresi yaĢanan bu kapsamlı değiĢim ve dönüĢüm sürecinde gerek yenilikleri benimsememekte direnen toplumsal tabanın iktidarda oluĢturduğu baskı, gerekse iktidarın reformları hayata geçirme konusundaki otoriter dayatmaları toplum ile rejim arasında uzun vadeli çatıĢmayı kaçınılmaz kıldı. Ġran‟ın geliĢmiĢ ülkelerle boy ölçüĢecek seviyeye ulaĢabilmesi için geleneksel yapıyı sekülere doğru dönüĢtürme ve modern ulus devleti inĢa etme amacında olan ġah Muhammed Rıza Pehlevi‟nin uyguladığı iktisadi, kültürel, sosyal ve siyasal gerçekliğe aykırı uygulamalar, toplumsal tabanı oluĢturan kitlenin sistemle bütünleĢmesine müsaade etmedi ve toplum tarafından benimsenmeyen modernleĢmenin yönetici elitlerle sınırlı kalmasına sebep oldu. Huntington ModernleĢme Teorisi‟ne getirdiği yaklaĢımında, sürecin iyi yönetilememesi halinde bütün toplumlar tarafından arzu edilebilir bir durum olan modernleĢmenin toplumsal devrime sebep olabileceğini belirtmektedir. Ġran‟ın modernleĢme sürecinde siyasal istikrar, bürokratik geliĢim, ekonomik büyüme ve eğitim seviyesinin artması kaçınılmaz olarak toplumsal bilinçlenmeyi de beraberinde getirmiĢtir. ModernleĢmeyle birlikte yaĢam standartlarının yükselmesi insanların beklentilerini arttırmıĢ ve yeni toplumsal gruplar yönetime katılım talebinde bulunmuĢtur. Fakat siyasal istikrarın ardından gelen hızlı ekonomik büyümenin, toplumsal tatminsizliği ve yönetimsel istekleri arka planda bırakacağını düĢünen ġah, siyasete katılım arzusunda olan grupları baskı altına alarak toplumsal hareketliliğin artmasına ve siyasal katılım patlamasının ardından gelen devrimsel sürecin baĢlamasına sebep oldu. ModernleĢme sürecinde ġah yönetimi, siyasal istikrarın korunması ve ağır sanayileĢmeye dayalı ekonomik kalkınmanın sürdürülmesi hedefinin dıĢında toplumsal ve siyasi taleplere karĢılık veremedi. Dönemsel olarak yapılan politik hamlelerin birbiriyle iliĢkilendirilebilecek olan olumsuz etkileri kartopu Ģeklinde birikerek rejimin iflasını getirdi. Toplumsal hareketliliğin kitlesel devrime dönüĢme süreci, ulusal manada dönemsel konjonktürün gereği ve içerideki siyasi istikrarın tesisi için ülkedeki Rus destekli ulusalcı yapılanmanın ABD‟nin yardımıyla saf dıĢı edildiği siyasi izolasyonla baĢlayarak, toplumun ekserisini oluĢturan geleneksel tabana hükmeden dini kesimin politize olmasına sebebiyet verecek reform hamlelerinin hayata geçirilmesiyle devam etti. Ġran‟a altın çağını yaĢatan ġah, buna karĢılık baskıcı politikalarını da zirveye çıkardı ve tek partili sisteme geçerek muhalif grupların siyaset yapmasını tamamen yasakladı. Siyasete katılımı engellenen ve sürekli baskı altında tutulan ġah karĢıtı grupların tek amaç uğrunda birleĢmesi, devrimin hemen öncesinde yaĢanan ekonomik krizin de etkisiyle siyasal katılım patlamasına ve ardından da toplumsal devrime sebep oldu. 406 Dünya Politikasında Kriz ve Değişim Kaynakça Abercrombre, Nicholas, Hill, Stephen ve Turner, Briyan S. The Penguin Dictionary of Sociology. Suffolk: Penguin Books, 1984. Abrahamian, Ervand. Modern Ġran Tarihi, Dilek ġendil (Çev.), (2. baskı), Ġstanbul: Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, 2011. Altun, Fahrettin. ModernleĢme Kuramı: EleĢtirel Bir GiriĢ, (3. baskı), Ġstanbul: Küre Yayınları, 2011. Altun, Fahrettin. “ModernleĢme Kuramı ve GeliĢme Sorunu”, Divan: Disiplinlerarası ÇalıĢmalar Dergisi, 1/8, (2000): 123-186. CoĢkun, Ġsmail. “ModernleĢme Kuramı Üzerine”, Ġstanbul Üniversitesi Sosyoloji Dergisi, 3/1, (1989): 289-290. DeFronzo, James. Devrimci Hareketler ve Devrimlerin Karakteri, Serra Bozbulut (Çev.), Ankara: Sitare Yayınları, 2011. Dilek, Kaan. Ġran‟ın Orta Asya Politikaları, Murat Yılmaz (ed.), Ankara: Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Yayını, Yayın no: 07, Eylül 2011. Görçün, Ömer Faruk. 1979 Ġran Ġslâm Devrimi Sonrası Türk-Ġran ĠliĢkileri, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi), Edirne, 2006. Gözübenli, Murat ve ġahin, Ġsmail. “Toplumsal Olaylarda ġiddet DavranıĢına Teorik YaklaĢımlar: Gezi Parkı Örneği”, Güvenlik ve Toplum Dergisi, 1/1, (2016), 1-32. Huntington, Samuel P. “The Change to Change: Modernization, Development and Politics”, Comparative Politics, 3/3, (1971): 283-322. Huntington, Samuel P. Political Order in Changing Societies, (third edition), New Haven and London: Yale University Press, 1969. Kamali, Mosaud. Revolutionary Ġran: Civil Society and State in the Modernization Process, Aldershot: Ashgate Publishing, 1998. Marshall, Gordon. Sosyoloji Sözlüğü, Osman Akınbay ve Derya Kömürcü (Çev.), Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları, 1999. Parker, David. “GiriĢ: Devrime ĠliĢkin YaklaĢımlar”, Batı‟da Devrimler ve Devrimci Gelenek 1560-1991, David Parker (ed.), 13-30, Kemal Ġnal (Çev.), Ankara: Dost Kitabevi Yayınları, 2003. Parsa, Misagh. Devlet, Ġdeoloji ve Devrim: Ġran, Nikaragua ve Filipinler Devrimlerinin KarĢılaĢtırmalı Analizi, Alper Birdal, Nahide Özkan ve Derya Göçer (Çev.), Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları, 2004. Richards, Michael D. Dünya Tarihinde Devrimler, (2. baskı), Gül Çağalı Güven (Çev.), Ġstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2014. ÜĢür, Serpil. Din, Siyaset ve Kadın: Ġran Devrimi, Ġstanbul: Alan Yayıncılık, 1991. 407