VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
T. C. Sakarya Üniversitesi
Eğitim Bilimleri Enstitüsü
VI. Ulusal Lisansüstü
Eğitim Sempozyumu
Bildiriler Kitabı II
Eğitim Bilimleri ve Öğretmenlik Alan Eğitimi
Sakarya
1
2
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Sakarya Üniversitesi Yayınları No: 95
Sakarya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Yayınları No: 6
ISBN: 978-605-4735-23-5
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu Bildiriler Kitapçığı
Yayına Hazırlayanlar: İsmail GÜLEÇ, Özcan Erkan AKGÜN, Mustafa BAYRAKÇI
Kapak tasarım: Emrehan GÜLTEKİN, Fatih DURMUŞ
Sayfa tasarım: Ebru ALBAYRAK, Murat TOPAL
Baskı: Sakarya Üniversitesi Basımevi, Esentepe SAKARYA
© 2013, Sakarya
Bu kitabın her türlü basım-yayın hakkı Sakarya Üniversitesine aittir. Yazılardan yazarları sorumludur.
İletişim:
Sakarya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Hendek Kampüsü E Blok K2 Hendek SAKARYA
Tel: 0 (264) 614 2554 Belgegeçer: 0 (264) 295 7492
E-posta: egitim@sakarya.edu.tr
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Sunuş
Son yıllarda ülkemizde ve dünyada yapılan sempozyum sayılarında gözle görülür bir artış
oldu. Neredeyse sene içinde sempozyum veya kongrenin olmadığı gün kalmadı. İstediğimiz
mevsimde, istediğimiz yerde sempozyum bulabilir hale geldik. Sempozyum sayısı arttıkça,
ters orantılı olarak kaliteli bildiri sayısı da azalmaya başladı. Sadece katılımcıların
bulunduğu oturumlar yapılmaya başlandı. Hatta oturumcular arasında bile sunumunu
yaptıktan sonra kendisinden sonrakileri dinlemeye tenezzül etmeyenleri bile görüyoruz.
Hepimiz adına üzüntü verici bir durum olduğunu ifade etmeliyim.
Bir bilim insanı olarak utanmakla birlikte, söylemeden geçemeyeceğim bir diğer husus, sempozyumların bazı akademisyenler için ek gelir kapısı olmaya başlamasıdır. Sempozyumlar,
artık düzenleyenlerin para kazandığı, katılanların ise turistik seyahat yaptıkları etkinlik
olmaya başladı. Bütün bunları gören ve içi sızlayan birisi olarak sempozyum düzenleme
konusunda başlangıçta tereddüt ettik. Acaba biz de beğenmediğimiz ve eleştirdiğimiz sempozyumlara mı benzeyeceğiz, diye endişe ettik. Çok şükür, korktuğumuz başımıza gelmedi.
Ulusal Lisansüstü Sempozyumunun altıncısını 10-11 Mayıs 2013 tarihlerinde düzenledik.
Beşincisi 2012 yılında Gazi Üniversitesinin ev sahipliğinde gerçekleşmişti. Kapanış oturumunda bir kaç üniversite, bir sonraki sempozyuma ev sahipliğini yapmak istediklerini belirttiler. Kapanış oturumuna katılanlar Sakarya Üniversitesinde yapılmasını kararlaştırdılar. O
gün bu kararı verenleri mahçup etmemek için ben ve mesai arkadaşlarım sempozyumun
başarılı bir şekilde gerçekleşmesi için elimizden gelen gayreti gösterdik.
Sempozyumumuza 43 farklı üniversiteden 146 başvuru oldu. Toplam 30 oturumda 14 farklı
alandan 162 yazar tarafından hazırlanan 119 bildiri sunuldu. Hararetli tartışmaların
yaşandığı oturumlara şahit olduk. Sempozyum düzenleme heyeti olarak bu duruma sevindik.
Ülkemizde ve dünyada, sempozyum kitaplarının hazırlanma ve yayınlama süreleri ortalama
bir yıldır. Genellikle yapıldıktan sonraki sene yayınlanır ve bildirileri yayınlanan sempozyum sayısı ise hızla azalmaktadır. Sempozyumlarda sunulan bildiriler ya cdlere
kaydedilip dağıtılmakta, ya da internet üzerinde yayınlanmaktadır. Bu uygulamanın hem
olumlu hem de olumsuz tarafları var. Olumlu tarafı bildirilerin ilim dünyasına çabucak
sunulmasıdır. Maliyeti olmadığı için gönderilen her bildiri yayınlanmakta, bu da bildiri
metinlerinde düzey düşüklüğüne yol açmaktadır. Kanaatimizce bu da olumsuz yönüdür.
Sempozyum düzenmelek altından kolayca kalkılacak bir iş değil ve biz de gördüğümüz
destekler olmasaydı altından kalkamazdık. Bu konuda en büyük desteği rektörümüz Prof.
Dr. Muzaffer Elmas’tan gördük. Kendilerine müteşekkirim. Rektör yardımcımız Prof. Dr. M.
3
4
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Ali Yalçın’ın o gün misafirlerimizle ilgilenmesi ve bizi yalnız bırakmaması bizi daha dirençli
bir hale getirdi. Teşekkür ederim.
Sempozyum esnasında hem bildiriyle, hem de oturum başkanlığıyla bizlere destek veren çok
değerli mesai arkadaşlarıma da burada teşekkür etmem gerekiyor. Sempozyumun aksamadan yürümesi için akşamlara kadar bizlere yardım eden çok değerli öğrencilerimizi burada
anmazsak büyük eksiklik olurdu. Onlara da teşekkür ederim.
Sempozyumda sunulan 119 bildiriden lisansüstü eğitimle doğrudan ilgili olmayan 45 bildiri
bu kitapta yer alıyor. Yer almayan bildirilerin bir kısmı yayınlanmaya değer bulunmadı, bir
kısmı zamanında gelmedi. Bazı katılımcılar da bildirilerini çok değerli buldukları için bir
dergide yayınlamak istediler. Biz de anlayışla karşıladık.
Bildiri kitabının hazırlanmasında emeği geçen Yard. Doç. Dr. Özcan Akgün, Yard. Doç. Dr.
Mustafa Bayrakçı, Araş. Gör. Ebru Albayrak ve Arş. Gör. Murat Topal’a ayrı bir fasıl açmam
gerekiyor. Sıcak yaz günlerinde, tatillerinden feragat ederek bu kitabın bir an önce yayınlanması için çalıştılar. Kendilerine can ü gönülden teşekkür ediyorum.
Temennimiz, yayınladığımız bu bildiri kitabının lisansüstü eğitimde karşılaştığımız sorunları tespitte ve çözümünde faydalı olmasıdır.
Doç. Dr. İsmail GÜLEÇ
Eylül 2013, Serdivan
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Bilim Kurulu/Advisory Board
Prof. Dr. Ali BALCI
Prof. Dr. Ayhan AYDIN
Prof. Dr. Buket AKKOYUNLU
Prof. Dr. Coşkun BAYRAK
Prof. Dr. Emin KARİP
Prof. Dr. Engin YILMAZ
Prof. Dr. Erdal ZORBA
Prof. Dr. Erhan BİRGİLİ
Prof. Dr. Ersin ALTINTAŞ
Prof. Dr. Esergül BALCI
Prof. Dr. Ferhan ODABAŞI
Prof. Dr. Gülsün Atanur BASKAN
Prof. Dr. Halil EKŞİ
Prof. Dr. Harun TAŞKIN
Prof. Dr. Hayati AKYOL
Prof. Dr. İnayet AYDIN
Prof. Dr. Kemal İNAT
Prof. Dr. Mehmet ŞİŞMAN
Prof. Dr. Musa YILDIZ
Prof. Dr. Necla KURUL
Prof. Dr. Nezahat GÜÇLÜ
Prof. Dr. Nuray SENEMOĞLU
Prof. Dr. Rahmi KARAKUŞ
Prof. Dr. Ramazan ABACI
Prof. Dr. Recep KAYMAKCAN
Prof. Dr. Ruhi SARPKAYA
Prof. Dr. Servet ÖZDEMİR
Prof. Dr. Şener BÜYÜKÖZTÜRK
Prof. Dr. Temel ÇALIK
Prof. Dr. Vehbi ÇELİK
Doç. Dr. Ahmet ESKİCUMALI
Doç. Dr. Ahmet ŞİMŞEK
Doç. Dr. Aziz KILINÇ
Doç. Dr. Çetin SEMERCİ
Doç. Dr. Erkan YAMAN
Doç. Dr. Ertuğrul GELEN
Doç. Dr. Esat ÇETİN
Doç. Dr. H. Basri GÜNDÜZ
Doç. Dr. H. İbrahim SAĞLAM
Doç. Dr. Havva YAMAN
Doç. Dr. Kamile DEMİR
Doç. Dr. Kürşat YILMAZ
(Ankara Üniversitesi)
(Eskişehir Osmangazi Üniversitesi)
(Hacettepe Üniversitesi)
(Anadolu Üniversitesi)
(Milli Eğitim Bakanlığı)
(Sakarya Üniversitesi)
(Gazi Üniversitesi)
(Orhangazi Üniversitesi)
(Sakarya Üniversitesi)
(Dokuz Eylül Üniversitesi)
(Anadolu Üniversitesi)
(Hacettepe Üniversitesi)
(Marmara Üniversitesi)
(Sakarya Üniversitesi)
(Gazi Üniversitesi)
(Ankara Üniversitesi)
(Sakarya Üniversitesi)
(Osmangazi Üniversitesi)
(Gazi Üniversitesi)
(Ankara Üniversitesi)
(Gazi Üniversitesi)
(Hacettepe Üniversitesi)
(Sakarya Üniversitesi)
(İstanbul Ticaret Üniversitesi)
(Sakarya Üniversitesi)
(Adnan Menderes Üniversitesi)
(Gazi Üniversitesi)
(Gazi Üniversitesi)
(Gazi Üniversitesi)
(Mevlana Üniversitesi)
(Sakarya Üniversitesi)
(Sakarya Üniversitesi)
(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi)
(Bartın Üniversitesi)
(Sakarya Üniversitesi)
(Sakarya Üniversitesi)
(Sakarya Üniversitesi)
(Yıldız Teknik Üniversitesi)
(Sakarya Üniversitesi)
(Sakarya Üniversitesi)
(Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi)
(Dumlupınar Üniversitesi)
5
6
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Bilim Kurulu/Advisory Board - devamı
Doç. Dr. Levent ERASLAN
Doç. Dr. Melek MASAL
Doç. Dr. Metin YAMAN
Doç. Dr. Murat DEMİRBAŞ
Doç. Dr. Murat İSKENDER
Doç. Dr. Mustafa KOÇ
Doç. Dr. Mustafa YILMAZLAR
Doç. Dr. Oğuzhan YONCALIK
Doç. Dr. Oktay AKBAŞ
Doç. Dr. Osman TİTREK
Doç. Dr. Ömer Faruk TUTKUN
Doç. Dr. Sadegül AKBABA ALTUN
Doç. Dr. Şenol BEŞOLUK
(Kırıkkale Üniversitesi)
(Sakarya Üniversitesi)
(Gazi Üniversitesi)
(Kırıkkale Üniversitesi)
(Sakarya Üniversitesi)
(Sakarya Üniversitesi)
(Sakarya Üniversitesi)
(Kırıkkale Üniversitesi)
(Kırıkkale Üniversitesi)
(Sakarya Üniversitesi)
(Sakarya Üniversitesi)
(Başkent Üniversitesi)
(Sakarya Üniversitesi)
Düzenleme Kurulu
Sempozyum Fahri Başkanı
Rektör: Prof. Dr. Muzaffer ELMAS
Sempozyum Başkanı
Enstitü Müdürü: Doç. Dr. İsmail GÜLEÇ
Düzenleme Kurulu Başkanı
Yrd. Doç. Dr. Mustafa BAYRAKCI
Düzenleme Kurulu Üyeleri
Doç. Dr. Ahmet AKIN
Doç. Dr. İsmail ÖNDER
Yrd. Doç. Dr. Özcan Erkan AKGÜN
Yrd. Doç. Dr. Mehmet Barış HORZUM
Yrd. Doç. Dr. Aysun ÖZTUNA KAPLAN
Yrd. Doç. Dr. Sevgi COŞKUN KESKİN
Yrd. Doç. Dr. Ergun ÖZTÜRK
Arş. Gör. Murat TOPAL
Arş. Gör. Gözde SEZEN
Arş. Gör. Ebru ALBAYRAK
Uzm. Emrehan GÜLTEKİN
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Sempozyum Açılış Konuşması
Çok değerli misafirlerimiz, kıymetli bilim insanları ve eğitim dünyasının genç araştırmacıları,
Sözlerime başlamadan önce sizleri saygı ile selamlıyor, muhabbetlerimi sunuyorum. VI. Lisansüstü
Eğitim Sempozyumuna ev sahipliği yapmaktan duyduğumuz onuru sizlerle paylaşıyor ve bizimle
birlikte olduğunuz için hepinize teşekkür ediyorum.
Bugün başlayıp yarın öğleden sonra tamamlanacak olan sempozyumumuzda 43 farklı üniversiteden
162 bilim insanı 30 oturumda 119 bildiri ile yer alıyor. Sempozyumun başarılı geçmesini ve hepimiz
için bereketli olmasını temenni ediyorum.
Bu açılış konuşmasını fırsat bilerek enstitüler olarak karşılaştığımız sorunlardan kısaca bahsetmek
istiyorum.
Son birkaç yılda Yüksek Öğretim Kurulu enstitüleri doğrudan ilgilendiren konularda bir takım kararlar aldı. Bu kararların bazıları bizleri olumsuz yönde etkiledi. Bunlardan biri öğrencinin kendi isteği
dışında kaydının silinmesinin imkansız hale gelmesini sağlayan bir yasanın çıkmış olmasıdır. 25.02
2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 2547 sayılı kanunun 173. Maddesine
eklenen geçici 58. Madde ile üniversitelerden atılma kaldırılmış, daha önceden çeşitli nedenlerle üniversite eğitiminden uzaklaşmış ve uzaklaştırılmış olan öğrenciler için af çıkarılarak yeniden öğrenci
olma hakkı tanınmıştır. Yasanın çıkmasından bu yana geçen iki senelik süre ve uygulama yasada bir
takım değişiklikler yapılması gerektiğini düşündürttü. Kaydını yaptırmayan ve derslerde başarılı
olmayan öğrencilerin dosyalarının arşive kaldırılması, herhangi bir af kanunu çıkarmaksızın, sadece
dilekçe vermesi halinde yeniden öğrenciliğe başlaması sorunları ortadan kaldıracak gibi görünmektedir.
İkinci sorun harçların kaldırılmasıdır. Lisansüstü eğitim zorunlu bir eğitim olmadığı gibi yapan kimseye de mezun olduktan sonra kimi ayrıcalıklar sağlamakta, kişiler maddi menfaatler elde etmektedir.
Lisansüstü harçları ödeyemeyen ve mağdur olan kimse olmadığı gibi öğrenciler arasında böyle bir
beklenti de bulunmamaktaydı. Harçların olmaması ve atılmanın kalkması öğrencilerin ilk başta menfaatine uygulamalar olduğu düşünülürken zaman içinde tam tersi bir netice hasıl ettiğini ve eğitimin
kalitesini ciddi manada tehdit ettiğini görüyoruz.
Üçüncü sorun bir öğrencinin aynı anda birden fazla programa kaydını yaptırabilmesidir. Bu hem
programlarda dersleri olumsuz etkilemekte, hem de üçüncü şahısların lisansüstü eğitim almasına
engel olmaktadır. İkinci programa kayıt yüksek bir harç bedeli ödenerek yapılmalı, böylece daha çok
kimsenin lisansüstü eğitim almasının yolu açılmalıdır.
Sizlerle paylaşmak istediğim son husus bütünleme sınavlarının getirilmiş olmasıdır. Lisansüstü eğitimde böyle bir sınavın hiç bir faydası ve etkinliği olmamakta, dönem içinde yapılan faaliyetlerle değerlendirilen öğrencilerin performansının bir sınavla tekrar değerlendirilmesi pek mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla lisansüstü eğitim bütünleme ile ilgili genelge dışında tutulmalıdır.
Sözlerime son vermeden önce sempozyumumuzun bir bilim ziyafetine dönüşmesi düşünce ve temennisiyle sizleri tekrar selamlıyor, saygılarımı sunuyorum.
Doç. Dr. İsmail GÜLEÇ
7
8
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
İçindekiler/Contents
Sunuş................................................................................................................................................................ 3
Bilim Kurulu ................................................................................................................................................... 5
Sempozyum Açılış Konuşması ..................................................................................................................... 7
İçindekiler........................................................................................................................................................ 8
Çocuğa Yönelik Cinsel İstismar Tutum Ölçeği Türkçe Formu’nun Geçerlik ve Güvenirliği,
Ahmet AKIN, Serap AŞUT, vd ................................................................................................................... 11
Deontik Adalet Ölçeği Türkçe Formu: Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması,
Ahmet AKIN, Hakan SARIÇAM, vd......................................................................................................... 15
Dikkat Kontrol Ölçeği Türkçe Formu: Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması,
Ahmet AKIN, Çınar KAYA, vd .................................................................................................................. 19
MEB Ortaöğretim Kurumlarındaki Öğrencilerin Akran Zorbalığına Maruz Kalma Düzeyleri ve
Özgüven Arasındaki İlişki,
Azize KANADIKIRIK KILIÇ, Ayşe KILIÇ, vd ....................................................................................... 23
Öğretmenliğe Yönelik Tutum İle Duygusal Zekâ Arasındaki İlişki,
Osman TİTREK, Demet Zafer GÜNEŞ vd ............................................................................................... 30
MEB Yönetici Atama Yönetmeliğinde Kullanilmasi Gereken Temel Ölçütler Konusunda Yönetici ve
Öğretmen Görüşleri,
Oktay Alişan CİHAN, vd............................................................................................................................. 39
Romantik Kıskançlık Nedenleri Ölçeği Türkçe Formu: Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması,
Ahmet AKIN, Mehmet Şirin AKÇA, vd ................................................................................................... 45
Okul Öncesi Öğretmenlerinin Eğitici Drama Çalışmalarına Yönelik Yeterliliklerinin Belirlenmesi,
Nermin Ceylan ÇUHA ................................................................................................................................. 51
İlkokul Yöneticilerinin Dönüşümcü Liderlik ve Girişimcilik Becerileri Arasındaki İlişki (Bağcılar ve
Bakırköy İlçeleri Örneği),
Muhammed ÇELİK, Osman TİTREK ........................................................................................................ 62
Okul Yöneticilerinin Liderlik Uygulamaları ile Geliştirme Çalışmalarını Uygulama Düzeyleri,
Ayşe ÇETİNER .............................................................................................................................................. 68
Öğretmen Adaylarının Özbilinç Düzeyi ile Özsaygı ve Karar Verme Stilleri Arasındaki İlişki,
Osman TİTREK, Hasan KONAK, Ayfer TİTREK ..................................................................................
Öğretmen Adaylarının Uygulamalı (Doğa Merkezli) Biyoloji Derslerinde Verimlilikleri,
Rıdvan KETE, Yasemin HOROSAN ..........................................................................................................
Öğretmenlerin Değerler Eğitimi Üzerine Görüşleri (Nitel Bir Çalışma),
Soner DOĞAN, Celal Teyyar UĞURLU, Metin ÇETİNKAYA ............................................................
3+1 Eğitim Modelinin Öğrenci Üzerindeki Etkililiği,
Osman TİTREK, Nurgül KOCAMAN vd .................................................................................................
76
85
91
98
Sakarya İlinde Görev Yapan Öğretmenlerin Gözüyle ‚Öğretmenlik Mesleğinin Statüsü ve Saygınlığı‛,
Murat KARAMAN vd .................................................................................................................................. 104
Türkiye ve Avrupa’da E-İçerme ve Uygulamaları Genel Profili,
Mustafa BAYRAKCI vd ............................................................................................................................... 111
Üniversitelerde İdari Personelin İş Doyumlarına İlişkin
Algıları (Gazi Üniversitesi Örneği),
Zekai ÖZTÜRK, Zeynep BAYKOCA ........................................................................................................ 120
Yaşam Boyu Öğrenmede Öğretmenler,
Hande POYRAZ ........................................................................................................................................... 128
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Yatılı İlköğretim Bölge Okulu Öğrencilerinin Yatılı İlköğretim Bölge Okullarının İşleyişine İlişkin
Görüşleri,
Melike ÇETİNKAYA, Yücel GELİŞLİ ....................................................................................................... 133
Yöneticilerin Karar Verme Becerilerinin Öğretmen Görüşlerine Göre Değerlendirilmesi (Nitel Bir
Araştırma),
Soner DOĞAN, Celal Teyyar UĞURLU, Deniz AY ............................................................................... 139
Algılanan Üstbilişsel Öğrenme Envanteri -Fen Kısa Formu: Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması,
Serhat ARSLAN, Yücel GELİŞLİ ............................................................................................................... 145
Kavram Karikatürlerinin Bilgiyi Sorgulatarak, Öğrenmeyi Derinleştirmesine Etkisi: 7.Sınıf ‚Işık‛ Ünitesi Örneği,
Emine ERASLAN, Sibel KAYA, Doğan GÜLLÜ..................................................................................... 150
Kırsal Kesimdeki Öğrencilerinin Gezici Kütüphane Kullanımı Hakkındaki Görüşleri),
Gökhan GÜNEŞ vd....................................................................................................................................... 156
Algılanan Öz-Düzenleme Ölçeği: Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması,
Serhat ARSLAN, Yücel GELİŞLİ ............................................................................................................... 163
12–14 Yaş Grubu Voleybol Okulu Öğrencilerinde Çabuk Kuvvet Antrenmanının Bazı Motorik Özellikler Üzerindeki Etkisi,
Gökhan YILDIRIM ...................................................................................................................................... 168
Farklı Bölümlerde Okuyan Beden Eğitimi Spor Yüksekokulu Öğrencilerinin Eleştirel Düşünme ve
Problem Çözme Becerilerinin Karşılaştırılması,
Ayşe TARHAN, Hakan KOLAYİŞ ............................................................................................................. 174
Tüm Beden Titreşim Uygulamalarının Eklem Hareket Genişliği ve Sıçrama Performansına Olan Akut
Etkisi,
Esra ATIŞ, Ertuğrul GELEN, Suat YILDIZ ............................................................................................... 181
İlkokuldaki Öğrenci Velilerinin Birleştirilmiş Sınıf Uygulamaları Hakkındaki Görüşleri (Hendek
Örneği),
Mehmet KILIÇ, İbrahim YILMAZ ............................................................................................................. 187
Sınıf Öğretmenlerinin Teknolojik Pedagojik Alan Bilgilerinin İncelenmesi,
Özcan E. AKGÜN, Muhammet KARADENİZ ........................................................................................ 192
Bağlam Temelli Yaklaşım Hakkında Fen ve Teknoloji Görüşleri ve Uygulayabilme Düzeyleri,
Fatma Gül TOPUZ vd ................................................................................................................................... 200
Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Alanlarını Seçme Nedenlerinin Belirlenmesi,
Fatime BALKAN KIYICI, Alper ÇORAPLIGİL ...................................................................................... 207
Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Buharlaşma Kavramına Yönelik Kavram Yanılgılarının Tespit
Edilmesi,
Serbay DURMAZ, Abdullah AYDIN ........................................................................................................ 212
Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Düşünme Stillerinin Çeşitli
Değişkenler Açısından İncelenmesi,
Sevda ÜSTÜNDAĞ, Şenol BEŞOLUK...................................................................................................... 217
Fen ile İlgili Proje Çalışmalarına Öğrencilerin Katılma Eğilimlerinin İncelenmesi,
Fatime BALKAN KIYICI, Adnan DAMAR vd ........................................................................................ 223
İlköğretim 7. Sınıf Öğrencilerinin Öğrenme Stili ile Fen ve Teknoloji Dersi Başarısı Arasındaki İlişki,
Öznur ERBEY, Abdullah AYDIN ............................................................................................................... 229
Ortaokul Öğrencilerinin Zihinlerindeki İdeal Fen ve Teknoloji Öğretmeni Modelleri,
Fatime BALKAN KIYICI, Zeynep AYDOĞDU vd ................................................................................. 233
Üniversite Destekli Bilsemler,
Belma KARANLIK, Mustafa YAVUZ ....................................................................................................... 240
Yeni Biyoloji Ders Programları Hakkında Öğretmenlerinin Tutumları (İzmir Örneği),
Rıdvan KETE, Yasemin HORASAN vd .................................................................................................... 246
Gerçekçi Matematik Eğitiminin İlköğretim 7. Sınıf Öğrencilerinin Olasılık ve İstatistik Ünitesi
Öğretiminde Öğrenci Başarısına Etkisi,
Enver ERSOY, Zeynep DEMİRTAŞ .......................................................................................................... 252
9
10
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü (BÖTE) Öğrencilerinin Mesleki Karar Verme
İncelenmesi,
Özcan E. AKGÜN, Ozan KARACA ........................................................................................................... 257
Bir Bilim ve Sanat Merkezindeki Bilişim Teknolojileri Dersini Alan Öğrencilerin Bu Dersle İlgili
Beklentileri ve Memnuniyet Düzeyleri,
Özcan E. AKGÜN, Cem BURBUT ............................................................................................................. 263
Eğitim Fakültesi Öğrencilerinin E-Öğrenme Araçlarını Kullanma Algıları,
Mehmet DEMİR, Mehmet B. HORZUM, Özcan E. AKGÜN ................................................................ 268
İlkokul ve Ortaokul Öğrencilerinin Bilgisayar Kullanımına Yönelik Öz-Yeterlik İnançları,
Özcan E. AKGÜN, Filiz SAĞLAM ............................................................................................................ 276
Çeşitli Değişkenler Açısından 4.- 8. Sınıf Öğrencilerin Bilgisayar Oyunu Bağımlılıklarının İncelenmesi,
Özcan E. AKGÜN, Ahmet ELÇİÇEK vd ................................................................................................... 284
Öğretmenlerin Fatih Projesi Teknolojilerine Öz-Yeterlik İnançları,
Özcan E. AKGÜN, Bayram Ümit KOCAOĞLU ...................................................................................... 292
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Çocuğa Yönelik Cinsel İstismar Tutum Ölçeği Türkçe
Formu’nun Geçerlik ve Güvenirliği
Ahmet AKIN*
Serap AŞUT**
Hacer GÜLER***
İbrahim DEMİRCİ**
Onur DEMİR***
Zekiye Şeyma AKBAŞ***
Baki KAYMAZ***
Özet
Bu araştırmanın amacı Çocuğa Yönelik Cinsel İstismar Tutum Ölçeği’ni Türkçeye uyarlamak ve ölçeğin geçerlik
ve güvenirlik analizlerini yapmaktır. Araştırma 320 öğretmen üzerinde yürütülmüştür. Yapı geçerliği için uygulanan doğrulayıcı faktör analizi sonucunda ölçeğin orijinal formundaki gibi dört boyutlu (değer, kaygı, yükümlülük, güven) ve 8 maddeden oluşan modelin iyi uyum verdiği bulunmuştur (x²=23.91, sd=14, RMSEA=.047,
NFI=.98, IFI=.99, CFI=.99, GFI=.98 ve SRMR=.023). Ölçeğin iç tutarlılık güvenirlik katsayıları dört alt boyut için sırasıyla .88, .75, .87, .58 olarak bulunmuştur. Bu sonuçlara göre Çocuğa Yönelik Cinsel İstismar Tutum Ölçeği'nin
Türkçe formunun geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğu söylenebilir. Bununla birlikte ölçeğin test-tekrar test
güvenirliği ile uyum geçerliğini inceleyecek araştırmalara ihtiyaç duyulmaktadır.
Anahtar Sözcükler: Çocuk Cinsel İstismarı, geçerlik, güvenirlik
The Turkish Version of the Attentional Control Scale:
The Validity and Reliability Study
Abstract
The aim of this study is to examine validity and reliability of the Turkish version of the Attitudes towards Reporting Child Sexual Abuse Scale. The sample of this study consisted of 320 Teachers. The results of confirmatory factor analysis indicated that the 8 items and four factor model was well fit (x²= 23.91, sd= 14, RMSEA= .047, NFI= .98,
IFI= .99, CFI= .99, GFI= .98, and SRMR= .023). The internal consistency reliability coefficients of the four subscales
were .88, .75, .87, and .58, respectively. Overall findings demonstrated that this scale had adequate validity and reliability scores. Nevertheless, further studies that will investigate the test-retest reliability and concurrent validity
properties of the Attitudes Towards Reporting Child Sexual Abuse Scale are important for its measurement force.
Keywords: Child sexual abuse, validity, reliability
1.Giriş*
Birleşmiş Milletler Çocuk haklarına dair Sözleşme’nin 1. maddesi uyarınca; Daha erken yaşta reşit
olma durumu hariç, 18 yaşına kadar her insan çocuktur. Bir erişkin tara-fından çocuğa yöneltilen
toplumsal kurallara ve uzman kişilere göre uygunsuz ve hasar verici olarak nitelendirilen, çocuğun
sağlığını, fiziksel ve psiko-sosyal gelişimini olumsuz
etkileyen bütün eylemler çocuk ihmal ve istismarı
olarak tanımlanmaktadır. (Taner ve Gökler, 2004).
* Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü,
aakin@sakarya.edu.tr
** Uzm. Psikolojik Danışman, MEB
*** Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Programı Y.L.
öğrencisi, Sakarya Üniversitesi
*
Cinsel istismar ise bir erişkinin cinsel ihtiyacını
karşılamak için çocukları araç olarak kullanmasıdır.
Cinsel istismar; genital bölgeye dokunma, teşhircilik, pornografi, ırza geçmek gibi bütün davranışları
kapsamaktadır (Polat, 2000). İki çocuk arasında yaş
farkı 4 ve üstü olduğunda, küçük çocuğun zorlama
ya da ikna edilme yoluyla cinsel haz amacı ile
olumsuz davranışlara maruz bırakılması da cinsel
istismar olarak kabul edilmektedir. Çocuk cinsel
istismarı ile ilgili çeşitli kanunsal düzenlemeler
yapılmaktadır.
İstismarın bildirilmesi konusunda yasal sorumluluk
sahibi olan kişiler aileler ve öğretmenlerdir. Gün
içerisinde çocukların davranışlarını gözlemleme ve
onlardaki sorunları tespit etme noktasında öğretmenlerin sorumlulukları oldukça büyüktür. Çocuğa
yönelik cinsel istismar yasasının zorunluluğuna
inanmalarına rağmen, öğretmenler işleyişin çocuk
11
12
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
istismarına müdahale konusundaki yeterliliği konusunda şüphe duymaktadırlar. Öğretmenler şüpheli
çocuk istismarı durumlarının bildirmeyi planlamalarına rağmen, bildirimlerin çocuğa daha çok zarar
vereceğine inandıkları için durumun bildirilmesinden kaçınmaktadırlar (Beck, Ogloff ve Corbishley,
1994). Levin (1983) tarafından yapılan bir diğer
araştırmanın sonuçlarına göre ise, öğretmenler
fiziksel ihmal ve istismarın tespit ve müdahalesinde
duygusal ihmal ve istismara kıyasla kendilerini
daha bilgili bulmaktadırlar.
Öğretmenlerin ihmal ve istismar durumlarını belirlemede öğretmenin deneyimi, okulun büyüklüğü ve
cinsiyet gibi değişkenler etkin rol oynamaktadır
(Walsh, Farrel, Schweizer ve Bridgstock, 2005;
Kenny, 2001). Kenny (2001) tarafından yapılan araştırma sonuçlarına göre kadın ve erkek öğretmenler
arasında cinsel istismarı bildirme konusunda anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. Çalışmaya
katılan öğretmenlerin % 48 i bildirimler konusunda
sorumlu tutulmamaları gerektiğini düşünürken; %
40’ı istismar durumunu bildirdiklerinde idarecilerin
onları desteklemeyeceğini düşünmektedirler.
216 öğretmenin katıldığı çalışma kapsamında çocuğa yönelik cinsel istismarın belirtilmemesinin nedenleri sorulduğunda öğretmenlerin %80’i kanıt
yetersizliği, % 40’ı çocukların daha çok zarar göreceğini, %25’i ise çocuğu korumaya yönelik servislere olan güvensizliklerini neden olarak belirtmişlerdir. Ayrıca, öğretmenlerin % 20’si cinsel istismarın
tanımıyla ilgili net bilgilere sahip olmadıkları ifade
edilmiştir (Beck, Ogloff ve Corbishley). Benzer olarak Abraham, Casey ve Daro (1992) yürüttükleri
çalışma sonucunda da, çocuğun ihmal ve istismar
durumlarının bildirilmesi konusunda öğretmenleri
caydıran faktörlerin; bu durumların tespit ve müdahalesi konusunda yeterli bilgiye sahip olmamaları, asılsız iddiaların ve bildirimlerin sonuçlarından
endişe duyulması olduğu ortaya çıkmıştır. Okul
personeli tarafından bilinen çocuk ihmal ve istismarının yalnızca %30’u resmi olarak bildirilmiştir
(Abrahams ve diğerleri, 1992).
Yapılan araştırmalar öğretmenlerin çoğunun ihmal
ve istismar durumlarıyla karşılaştıklarını; ancak
böyle bir durumda sorunu fark edebilme ve müdahalede bulunma konusunda yeterli bilgiye sahip
olmadıklarını göstermektedir (Abrahams, Casey ve
Daro, 1992; Hazzard, 1984).
Ülkemizde çocuklara yönelik cinsel istismarın sıklığı ve dağılımı ile ilgili geniş araştırmalar yapılmamıştır. Bu durumun nedenleri ise, tanının konulmaması, durumun inkâr edilmesi ve durumun
bildirilmemesidir (Bahar, Savaş, ve Bahar, 2009).
Öğretmenlerin çocuk cinsel istismarına dair tutumlarının incelenmesinin, çocuk istismar ve ihlaline
ilişkin duyarlılığı artıracağı düşünülmektedir (Kepenekçi ve Nayır, 2012).
Çocuğa yönelik cinsel istismar istenmeyen dokunmadan şiddet içeren tacize kadar geniş bir dizi
spektrumda dağılan davranışları kapsamaktadır.
Yapılan araştırmalara göre dünya genelinde kız
çocuklarının %12’si, erkek çocuklarının %5’i bu tür
davranışlara maruz kalmaktadır. Bu nedenle öğretmenlerin bu tür olaylara yönelik tutumları büyük
önem arz etmektedir. Bu araştırmanın amacı Choo,
Walsh, Chinna ve Tey (2013) tarafından revize edilen Çocuğa Yönelik Cinsel İstismar Tutum Ölçeğini
Türkçeye uyarlamak ve ölçeğin geçerlik ve güvenirlik analizlerini yapmaktır.
2.Yöntem
2.1 Çalışma Grubu
Araştırma İstanbul’un çeşitli ilkokul, ortaokul ve
liselerinde görev yapan 320 öğretmen üzerinde
yürütülmüştür.
2.2 İşlem
Öncelikle ölçeğin İngilizce formu ölçek iyi düzeyde
İngilizce bilen 3 öğretim üyesi tarafından önce
Türkçeye çevrilmiş, daha sonra ise Türkçe formlar
tekrar İngilizceye çevrilerek iki formun tutarlılığı dil
ve gramer açısından incelenmiş ve denemelik Türkçe form elde edilmiştir. Daha sonra Türkçe form
psikolojik danışmanlık ve rehberlik ve ölçme değerlendirme anabilim dallarında görev yapan 4 öğretim
üyesi tarafından tartışılmış ve son düzenlemeler
yapılarak ölçek uygulamaya hazır hale getirilmiştir.
Araştırmada ölçeğin geçerlik çalışması olarak yapı
geçerliği kapsamında doğrulayıcı faktör analizi
uygulanmıştır. Ölçeğin güvenirliği için iç-tutarlılık
güvenirlik katsayıları incelenmiştir. Analizler
LISREL 8.54 ve SPSS 13.0 ile yapılmıştır.
2.3 Veri Toplama Araçları
Çocuğa Yönelik Cinsel İstismar Tutum Ölçeği (Choo,
Walsh, Chinna ve Tey, 2013): Ölçek öğretmenlerin
çocukların cinsel istismarına karşı tutum düzeylerini belirlemeye yönelik geliştirilen ve öğretmenlerin
kendisi hakkında bilgi vermesi esasına dayalı olan
bir ölçme aracıdır. Ölçek 8 maddeden ve dört alt
boyuttan oluşmaktadır. Ölçek; Değer (2 madde),
Kaygı (2 madde), Yükümlülük (2 madde), Güven (2
madde) boyutlarından oluşmaktadır. 5’li Likert (1
Kesinlikle katılmıyorum – 5 Kesinlikle katılıyorum)
ile puanlanan ölçekten alınabilecek en yüksek puan
40, en düşük 8’dir. Ölçeğin iç tutarlılık güvenirlik
katsayıları dört alt boyut için sırasıyla .68, .61, .81 ve
.58 olarak bulunmuştur.
3. Bulgular
3.1 Güvenirlik
Cronbach alfa iç tutarlılık güvenirlik katsayıları
değer alt boyutu için .88, kaygı alt boyutu için .75,
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
yükümlülük alt boyutu için.87, güven alt boyutu
için .58 olarak bulunmuştur.
3.2 Geçerlik
Ölçeğin dört boyutlu orijinal yapısının elde edilen
verilerle ne derece uyumlu olduğunu belirlemek
için doğrulayıcı faktör analizi uygulanmıştır. Doğrulayıcı faktör analizi sonucunda dört boyutlu modelin iyi
uyum verdiği görülmüştür (X²= 23.91, sd= 14, RMSEA=
.047, NFI= .98, IFI= .99, CFI= .99, GFI= .98, SRMR=
.023). Ölçeğin faktör yüklerine ve alt boyutların
birbiriyle olan ilişkilerine ilişkin bulgular Şekil 1’de
verilmiştir.
Şekil 1. ÇYCİTÖ’nün Path Diagramı ve Faktör Yükleri
M1
M4
.85
.91
Yükümlülü
k
.71
M2
.76
M3
.79
Kaygı
.95
.67
M5
M6
.88
Değer
-.61
-.55
.90
-.65
M7
M8
.1.04
.21
4. Tartışma
Bu araştırmanın amacı Çocuğa Yönelik Cinsel İstismar Tutum Ölçeği’nin (ÇYCİTÖ) Türkçeye uyarlanması ve Türkçe formun geçerlik ve güvenirliğinin incelenmesidir. Ölçeğin yapı geçerliği için ölçeğin orijinal formunda bulunan dört faktörlü yapısının doğrulanması amacıyla DFA uygulanmıştır.
Doğrulayıcı faktör analizinde sınanan modelin
uyum yeterliğini belirlemek için pek çok uyum
indeksi kullanılmaktadır. RMSEA için 0.08 kabul
edilebilir uyum değeri ve 0.05 mükemmel uyum
değeri olarak kabul edilmektedir (Brown ve Cudeck, 1993). GFI, CFI, IFI ve NFI indeksleri için
kabul edilebilir uyum değeri 0.90 ve mükemmel
uyum değeri 0.95 olarak kabul edilmektedir (Bentler, 1980; Bentler ve Bonett, 1980). X²/sd değerinin
ise 2-3 arasının kabul edilebilir, 0-2 arasının ise iyi
uyum değeri olarak kabul edilmektedir (Schermelleh-Engel ve Moosbrugger, 2003). Doğrulayıcı faktör analizi sonuçlarına göre, uyum indekslerinin
kabul edilebilir ve iyi uyum değerleri dikkate alındığında Çocuğa Yönelik Cinsel İstismar Tutum
Ölçeği’nin dört boyutlu yapısının iyi uyum verdiği
görülmüştür.
Güven
Ölçeğin güvenirliği Cronbach alfa iç tutarlık yöntemiyle incelenmiştir. Bu katsayıların .70 ve üzerinde
olması genel olarak ölçeğin bir göstergesi olarak
kabul edilmektedir (Özgüven, 1994). Araştırma
bulgularımıza göre ölçeğin güvenirliğinin güven alt
boyutu dışında yeterli olduğu söylenebilir. Ölçeğin
zaman içindeki kararlılığını ölçmek için test tekrartest çalışmasının yapılaması ölçeğin güvenirlik
özelliklerinin anlaşılmasına katkı sağlayabilir. Ayrıca ölçeğin uyum geçerliği için çeşitli çalışmalara
ihtiyaç duyulmaktadır. Ölçeğin farklı araştırmalarda ve örneklemler üzerinde kullanılması, ölçeğin
ölçme gücüne katkılar sağlayabilir.
6. Sonuç
Bu sonuçlara göre Çocuğa Yönelik Cinsel İstismar
Öğretmen Tutum Ölçeği'nin Türkçe formunun
geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğu söylenebilir. Ölçek hem alt boyutlara göre hem de toplam
bir çocuğa yönelik cinsel istismarı bildirmeye yönelik tutum puanı vermektedir. Yükselen puanlar
yüksek düzeyde pozitif tutumları göstermektedir.
Ülkemizde bu ölçek ve benzer ölçeklerle yapılacak
araştırmalar öğretmenleri cinsel istismar konusundaki tutumlarını anlamamıza yardımcı olabilir.
13
14
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Daha sonra bu alandaki eksiklikler yanlış inanışlar
Kaynakça
tespit edilerek eğitim programları düzenlenebilir.
Abrahams, N., Casey, K. ve Daro, D. (1992). Teachers’ knowledge, attitudes, and beliefs about child abuse and its prevention.
Child Abuse and Neglect, 16(2), 229-238.
Bahar, G., Savaş, H., ve Bahar, A. (2009). Çocuk istismarı ve ihmali: Bir gözden geçirme. Fırat Sağlık Merkezleri Dergisi, 12.
Beck, K. A., Ogloff, J. R. P. ve Corbishley, A. (1994). Knowledge, compliance, and attitudes of teachers towards mandatory child
abuse reporting in British Columbia. Canadian Journal of Education, 19(1), 15-29.
Bentler, P. M. (1980). Multivariate analysis with latent variables: Causal modeling. Annual Review of Psychology, 31, 419-456.
Bentler, P. M., ve Bonet, D. G. (1980). Significance tests and goodness of fit in the analysis of covariance structures. Psychological
Bulletin, 88, 588-606.
Brown, M., ve Cudeck, R. (1993). Alternative ways of assessing model fit. In: K. A. Bollen ve J. S. Long (Eds.), Testing structural
equation models (s. 136-162). Beverly Hills, CA: Sage.
Choo, W. Y., Walsh, K., Chinna, K. ve Tey, N. P. (2013). Teacher Reporting Attitudes Scale (TRAS): Confirmatory and Exploratory Factor Analyses With a Malaysian Sample. Journal of Interpersonal Violence 28(2) 231–253.
Hazzard, A. (1984). Training teachers to identify and intervene with abused children. Journal of Clinical Child Psychology, 13(3),
288-293.
Kenny, M. (2001). Child abuse reporting: Teachers’ perceived deterrents. Child Abuse and Neglect, 25(1), 81-92.
Kepenekçi- Karaman, Y. ve Nayır, F. (2012). Çocukalrın ana babaları tarafından istismar ve ihlaline ilişkin sınıf öğretmenlerinin
görüşleri. International Journal of Scial Science, 5(7), 427-455.
Levin, P.G. (1983). Teachers’ perceptions attitudes, and reporting of child abuse and neglect. Child Wellfare, 62(1), 14-20.
Özgüven, E. (1994). Psikolojik testler. Ankara: Yeni Doğuş Matbaası.
Polat, O. (2000). Çocukta cinsel istismar. Adli Tıp Dergisi Yayınları, 207-231.
Taner, Y. ve Gökler, B. (2004). Çocuk istismarı ve ihmali: psikiyatrik yönleri. Hacettepe Tıp Dergisi, 35, 82-86.
Schermelleh-Engel, K. ve Moosbrugger, H., (2003). Evaluating the fit of structural equation models: Tests of significance and
descriptive goodness-of-fit measures. Methods of Psychological Research Online, 8(2), 23-74.
Walsh, K., Bridgstock, R., Rassafani, M., Farrel, A. ve Schwietzer, R. (2008). Case, teacher and school characteristics influencing
teachers’ detection and reporting of child physical abuse and neglect: Results from an Australian survey. Child Abuse
and Neglect, 32(10), 983-993.
Walsh, K., Rassafani, M., Mathews, B., Farrel, A. ve Butler, D. (2010). Teachers’ attitudes toward reporting child sexual abuse:
problems with existing research leading to new scale development. Journal of Child Sexual Abuse, 19, 310-336.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Deontik Adalet Ölçeği Türkçe Formu: Geçerlik ve Güvenirlik
Çalışması
Ahmet AKIN*
Hakan SARIÇAM**
Emel GEDİKSİZ****
Çınar KAYA***
Canan AKDENİZ****
****
Handan TOPRAK
Banu YILDIZ****
Özet
Bu araştırmanın amacı Deontik Adalet Ölçeği’nin (Beugre, 2012) Türkçe formunun geçerlik ve güvenirliğinin incelemesidir. Araştırma 366 üniversite öğrencisi üzerinde yürütülmüştür. Ölçek için yapılan doğrulayıcı faktör analizinde 18 maddenin üç boyutta toplandığı modelin iyi uyum verdiği görülmüştür (X²= 185.52, sd= 130, p= .00101,
RMSEA= .039, CFI= .94, IFI= .95, GFI= .93, AGFI= .71, SRMR= .051). İç tutarlılık güvenirlik katsayıları ölçeğin bütünü için .87; üç alt boyut için de sırasıyla .75, .77 ve .85 olarak bulunmuştur. Ölçeğin düzeltilmiş madde toplam korelasyon katsayıları korelasyonları .32 ile .62 arasında sıralanmaktadır. Bulgular Deontik Adalet Ölçeği Türkçe
formunun geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğunu göstermektedir.
Anahtar Sözcükler: Deontik adalet, geçerlik, güvenirlik, doğrulayıcı faktör analizi.
The Turkish Version of the Deontic Justice Scale: The Validity
and Reliability Study
Abstract
The aim of the present study is to examine the validity and reliability of the Turkish version of the Deontic Justice
Scale (Beugre, 2012). Participants were 366 university students. The results of confirmatory factor analysis indicated that 18 items loaded on three factors and the goodness of fit index values of the model were x²= 185.52, sd= 130,
p= .00101, RMSEA= .039, CFI= .94, IFI= .95, GFI= .93, AGFI= .71, SRMR= .051. The alpha internal consistency coefficients were found .87 for overall scale and .75, .77, .85 for three subscales respectively. The corrected item-total
correlations ranged from .32 and .62. Overall findings demonstrated that Turkish version of the Deontic Justice
Scale is a valid and reliable instrument.
Keywords: Deontic justice, validity, reliability, confirmatory factor analysis.
Giriş*
Her insanda "doğru ya da yanlış", "iyi ya da kötü",
"yapılması hoş karşılanabilen ya da hiçbir şekilde
kabul edilemeyen" davranışların neler olduğuna
ilişkin yargılar bulunmaktadır. Bu yargılar; bireyin
kendi davranış ve eylemlerini de belirleyen, neleri
yapıp, neleri yapmaması gerektiği konusundaki,
bireye özgü inançlar ve değerler sisteminden kaynaklanmaktadır. Bireye özgü inanç ve değerler
* Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü,
aakin@sakarya.edu.tr
** Öğr. Gör., Dumlupınar Üniversitesi, Eğitim Fakültesi,
hakansaricam@gmail.com
*** Arş. Gör., Sakarya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü, cinarkaya@sakarya.edu.tr
**** Y.L. öğrencisi, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik
Programı, Sakarya Üniversitesi
sistemi ahlakın temel bileşenlerini oluşturmaktadır
(Güngör, 2012). Kohlberg’e göre ahlak, hakhaksızlık, doğru-yanlış, iyi-kötü konularında bilinçli
yargılama ve karar vermeyi ve bu karar doğrultusunda davranışta bulunmayı kapsayan bilişsel bir
yapıdır. Moore ahlakın kaynağının sezgi, Aristoteles
akıl, Epikür ve Bentham duygu (Çilingir, 2003),
Kılıç (2003) Tanrı, Rousseau toplum ve doğa (Turan,
1997) olduğunu savunmuş ve evrensel ahlakı mümkün müdür? sorusu ile uğraşmışlardır (Çilingir,
2003). Immanuel Kant ise rasyonel ve evrensel bir
ahlâk ortaya koymayı hedeflemiş, dine dayalı olmayan ve akıl üzerine temellenmiş bir ahlâk anlayışı
ortaya koymuştur (Atayman, 2005; Kuçuradi, 2006).
Kant, ahlâklılığın kaynağının, ne doğa ve toplum
düzeni, ne Tanrı iradesi, ne mutluluk arzusu ve ne
de ahlâk duygusu olabileceğini kabul etmiştir (Özlem, 2010). Eğer bu tarz temellendirmeler yapılırsa
ahlâkın evrensel, genel-geçer bir yapıya kavuşturulması mümkün değildir (Rawls, 2005). Kant'a göre
15
16
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
evrensel bir ahlâk, akılda bulan sınanmamış genel
geçer ahlâk ilkeleri üzerine inşa edilebilir (Turan,
1997). Bu durum ise ham sınanmamış genel geçer
olan bu ahlak ilkelerinin, ahlâkî davranışın ölçütü
olarak kabul edilmesi anlamına gelir. Ahlâki yükümlülük olarak ifade edilen ve ‚ödev ahlâkı‛ adı
verilen bu yapı Kant etiğinin temelini oluşturur
(Rawls, 2005). Kant'a göre, ödev ahlakı yani sorumluluk sayesinde "iyi" ye ulaşmak mümkündür, saygı
duygusunun ahlak duygusu olmayı hak eden tek
duygu olduğunu savunur (Kuçuradi, 2006). Çünkü
ödev etiğinin (deontik ethic) oluşmasında saygı
duygusunun büyük bir etkiye sahiptir (Bozkurt,
2010). Saygı, insana saygıdır. Kant sorumluluk,
saygı, dürüstlük, özgürlük gibi etik değerler ile
insan ancak etik insan olabileceğini savunmaktadır
(Kant, 2002). Bu etik değerler birbiriyle ilişkilidir ve
birbirinin tamamlayıcısıdır. Başkalarıyla sürekli
ilişkide olan insanlar bir arada huzurlu ve adalet
içinde yaşaması için başkalarının haklarına saygı
duyarak üzerine düşen ahlaki sorumlulukları yerine
getirmelidir (Güngör, 2012). Bu adalet anlayışı literatürde ‚deontik adalet‛ olarak geçmektedir (Cropanzano, Goldman, ve Folger, 2003). Folger (1998)
tarafından ortaya atılan deontik adaletin yapısında
adil-dürüst olmaya ya da olmamaya verilen tepkiler
yer almaktadır. Bu tepkilerin temelini ise kişinin
kendisine ve başkalarına dikkat etmesi oluşturmaktadır. Başka bir deyişle deontik adalette bir davranışın ahlaki normlara uygun olup olmadığı kişinin
sadece kendine göre şekillenmez aynı zamanda
başkaları da önemlidir (Folger, 2001). Folger, Cropanzano ve Goldman (2005) yapmış olduğu bir
çalışmasında, iş yerinde çalışanların görev ve sorumluluklarını yerine getirip getirmediğini değerlendirmede organizasyonel adaletin yani deontik
adaletin önemine dikkat çekmiştir. Fakat deontik
adalet düzeyini değerlendirecek ölçme araçlarının
yetersizliği bu kavramla ilgili yapılacak çalışmalara
engel oluşturmuştur. Bu yüzden Beugre (2012)
deontik adaletin seviyesini belirleyecek bir ölçme
aracı geliştirmiştir. Bu çalışmanın amacı Deontik
Adalet Ölçeği’ni Türkçeye uyarlamak ve güvenirlik
ve geçerlik özelliklerini incelemektir.
Yöntem
Çalışma grubu
Araştırma 366 üniversite öğrencisi üzerinde yürütülmüştür.
İşlem
İlk aşamada ölçeğin İngilizce formu iyi düzeyde
İngilizce bilen 3 öğretim üyesi tarafından Türkçeye
çevirisi yapılmış, daha sonra Türkçe formlar tekrar
İngilizceye çevrilerek iki formun dil ve gramer açısından tutarlılığı incelenmiş ve düzenlemeler sonucunda denemelik Türkçe form elde edilmiştir. Son
aşamada Türkçe form Psikolojik Danışma Rehberlik
ve Ölçme Değerlendirme Anabilim Dallarında görev yapan 4 öğretim üyesi tarafından tartışılmış ve
son düzenlemeler yapılarak ölçek uygulamaya hazır
hale getirilmiştir. Ölçeğin yapı geçerliği için doğrulayıcı faktör analizi (DFA) uygulanmıştır. Ölçeğin
güvenirliği ise iç tutarlılık analizi yöntemiyle incelenmiştir. Madde analizi için ise düzeltilmiş maddetoplam korelasyonları hesaplanmıştır. Madde analizi, geçerlik ve güvenirlik analizleri LISREL 8.88 ve
SPSS 20.0 programları kullanılarak gerçekleştirilmiştir.
Veri Toplama Araçları
Beugre (2012) tarafından bireylerin deontik adalet
anlayışı düzeylerini ölçmeye yönelik geliştirilen
Deontik Adalet Ölçeği (Deontic Justice Scale) üç
boyutlu bir ölçektir; 18 maddeden oluşmaktadır ve
ölçekte ters puanlanan madde bulunmamaktadır.
Ahlaki zorunluluk alt boyutunda 8 madde, ahlaki
sorumluluk alt boyutunda 6 madde, Ahlaki zorbalık
alt boyutunda ise 4 madde bulunmaktadır. Yükselen puanlar yüksek deontik adalet anlayışı düzeyini
göstermektedir. Bireylerin maddelerde belirtilen
davranış veya durumun sıklığı ile ilgili 5’li Likert
derecelendirmeyle ‚(1) Hiç Katılmıyorum (2) Katılmıyorum (3) Kararsızım (4) Katılıyorum ve (5)
Tamamen Katılıyorum‛ yanıtlarını işaretlemeleri
beklenmektedir. Ölçek için hesaplanan Cronbach
alfa iç tutarlılık güvenirlik katsayıları orijinal çalışmada ölçeğin bütünü için .93; alt boyular için .89, .89
ve .85 olarak bulunmuştur (Beugre, 2012). Orijinal
ölçeğin geçerlik çalışmasında ise ahlaki sorumluluk
faktörünün özdeğerinin 3.65 olduğu ve varyansın%
20,3 açıkladığı; ahlaki zorunluluk faktörünün özdeğerinin 3.49 olduğu ve varyansın % 19.4 açıkladığı;
ahlaki zorbalık faktörünün özdeğerinin 3.03 olduğu
ve varyansın % 16.8 açıkladığı; ve üç faktörün birlikte toplam varyansın% 56.5’ini açıkladığı bulunmuştur (Beugre, 2012).
Bulgular
Madde analizi
Deontik Adalet Ölçeği Türkçe formu için hesaplanan düzeltilmiş madde toplam korelasyon katsayıları korelasyonları .32 ile .62 arasında değişmektedir.
Yapı geçerliği
Ölçeğin üç boyutlu yapısının elde edilen verilerle ne
derece uyumlu olduğunu belirlemek için Doğrulayıcı Faktör Analizi (DFA) uygulanmıştır. DFA
sonucunda üç boyutlu modelin yeterli uyum verdiği görülmüştür (X²= 185.52, sd= 130, RMSEA= .039,
CFI= .94, IFI= .95, GFI= .93, AGFI= .71, and SRMR=
.051). Doğrulayıcı faktör analizi sonuçlarını içeren
Path diyagramı Şekil 1. de verilmiştir.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Şekil 1. Deontik Adalet Ölçeği Türkçe Formu Path Diyagramı ve Faktör Yükleri
M1
M2
.17
.43
M3
M4
.16
.56
.46
M5
.79
M6
Ahlaki
Zorunluluk
.60
.40
.44
M7
M8
.44
M9
M10
M11
.37
Ahlaki
Sorumluluk
.44
.44
.44
.44
.59
M12
.44
M13
M14
.44
Ahlaki
Zorbalık
M15
.44
M16
M17
.44
.44
M18
Güvenirlik
Deontik Adalet Ölçeği’nin iç tutarlılık güvenirlik
katsayıları ölçeğin bütünü için .87; üç alt boyut için
de sırasıyla .75, .77 ve .85 olarak bulunmuştur.
Tartışma
Bu araştırmanın amacı Deontik Adalet Ölçeği’nin
Türkçeye uyarlanması ve Türkçe formun geçerlik ve
güvenirlik düzeylerinin incelenmesidir. Ölçeğin
yapı geçerliği için ölçeğin orijinal formunda bulunan tek faktörlü yapının doğrulanması amacıyla
DFA uygulanmıştır. RMSEA değeri için 0.08 kabul
edilebilir uyum ve 0.05 mükemmel uyum olarak
yorumlanmaktadır (Brown ve Cudeck, 1993). GFI ve
AGFI indeksleri için ise uyum değeri 0.90 kabul
edilebilir ve 0.95 ise mükemmel uyum değeri olarak
yorumlanmaktadır (Bentler, 1980; Bentler ve Bonett,
1980). X²/sd oranı ise 2 ile 3 arasında olduğunda
kabul edilebilir, 0 ile 2 arasında ise iyi uyum değeri
olarak yorumlanmaktadır (Schermelleh-Engel ve
Moosbrugger, 2003). Doğrulayıcı faktör analizi
sonuçlarına göre, uyum indekslerinin (X²= 185.52,
sd= 130, p= .00101, RMSEA= .039, CFI= .94, IFI= .95,
GFI= .93, AGFI= .71, and SRMR= .051) kabul edilebilir ve alan yazındaki değerleri dikkate alındığında
Deontik Adalet Ölçeği’nin üç boyutlu yapısının iyi
uyum verdiği görülmüştür.
Ölçeğin güvenirliği Cronbach alfa iç tutarlık yöntemiyle incelenmiştir. Bu katsayılarının 1’e yakın
olması olması genel olarak ölçeğin güvenirliğinin
bir göstergesi olarak kabul edilmektedir (Tezbaşaran, 1996). Araştırma bulgularımıza göre ölçeğin
güvenirliğinin yeterli düzeyde olduğu söylenebilir.
Sonuç
Deontik Adalet Ölçeği, toplam bir deontik adalet
düzeyi puanı ve alt boyutlara göre puanlar veren 18
maddelik üç boyutlu bir ölçme aracıdır. Puanlar
genel deontik adalet anlayışı düzeyi olarak; ayrıca
ilgili alt boyutlara göre yorumlanabilmektedir.
Araştırma sonuçlarına göre ölçeğin Türkçe formunun yeterli ölçüde geçerli ve güvenilir bir ölçme
aracı olduğu söylenebilir. Ancak ölçeğin zaman
içindeki güvenirliğini ölçmek için test tekrar-test
çalışmasının yapılması ölçeğin güvenirlik özelliklerinin anlaşılmasına katkı sağlayabilir. Ölçekten elde
edilen verilerin benzer yapıları ölçen başka araçlarla
karşılaştıran uyum geçerliği çalışmaları ve farklı
ölçütlere göre ölçeğin verilerini karşılaştıran ölçüt
geçerliği çalışmaları da faydalı olacaktır. Ölçek için
Türkiye’de farklı yetişkin örneklemlerinde yürütülecek güvenirlik ve geçerlik çalışmaları da faydalı
olacaktır.
17
18
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Kaynakça
Atayman, V. (2005). Aklın Sınırları –Kant Felsefesine Giriş. İstanbul :Donkişot Yayınları.
Bentler, P. M. (1980). Multivariate analysis with latent variables: Causal modeling. Annual Review of Psychology, 31, 419-456.
Bentler, P. M., ve Bonet, D. G. (1980). Significance tests and goodness of fit in the analysis of covariance structures. Psychological
Bulletin, 88, 588-606.
Beugre, C. D. (2012). Development and Validation of a Deontic Justice Scale. Journal of Applied Social Psychology, 42(9), 2163–
2190.
Bozkurt, N. (2010). Kant. İstanbul: Say Yayınları.
Brown, M., ve Cudeck, R. (1993). Alternative ways of assessing model fit. In: K. A. Bollen ve J. S. Long (Eds.), Testing structural
equation models (s. 136-162). Beverly Hills, CA: Sage.
Çilingir, L. (2009). Ahlak Felsefesine Giriş. Ankara: Elis Yayınları.
Cropanzano, R., Goldman, B., ve Folger, R. (2003). Deontic justice: The role of moral principles in workplace fairness. Journal of
Organizational Behavior, 24, 1019–1024.
Folger, R. (2001). Fairness as deonance. In S. Gilliland, D. D. Steiner, ve D. Skarlicki (Eds.), Theoretical and cultural perspectives
on organizational justice (pp. 3–33). Greenwich, CT: Information Age.
Folger, R., ve Cropanzano, R. (2001). Fairness theory: Justice as accountability. In J. Greenberg ve R. Cropanzano (Eds.), Advances in organizational justice (pp. 1–55). Stanford, CA: Stanford University Press.
Folger, R., Cropanzano, R., ve Goldman, B. (2005). What is the relationship between justice and morality? In J. Greenberg ve J.
A. Colquitt (Eds.), Handbook of organizational justice (pp. 215–245). Mahwah, NJ: Lawrence Erlbaum.
Güngör E. (2012). Ahlak Psikolojisi ve Sosyal Ahlak. İstanbul: Ötüken Yayınları.
Kant, I.(2002). Pratik Aklın Eleştirisi. ( Çev . İ . Kuçuradi , Ü . Gökberk, F. Akatlı). Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları.
Kılıç, R. (2009). Ahlâkın Dînî Temeli. Ankara: TDV Yayınları.
Kuçuradi, I. (2006). Kant’s Ethics: Is It A Deontological Ethics?, Immanuel Kant içinde, Ankara: Vadi Yayınları.
Özlem, D. (2010). Etik -Ahlâk Felsefesi. İstanbul: Say Yayınları.
Rawls, J. (2005). Kant Ahlak Felsefesinin İzlekleri, Cogito, 41-42, 241-275.
Schermelleh-Engel, K., ve Moosbrugger, H., (2003). Evaluating the fit of structural equation models: Tests of significance and
descriptive goodness-of-fit measures. Methods of Psychological Research Online, 8(2), 23-74.
Tezbaşaran. A. A. (1996). Likert tipi ölçek geliştirme kılavuzu. Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları.
Turan, H. (1997). Ahlak Felsefesinde Özgeci ve Çileci Yaklaşımlar, J.J. Rousseau ve I.Kant, Felsefe Dünyası, 23, 232-237.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Dikkat Kontrol Ölçeği Türkçe Formu: Geçerlik ve Güvenirlik
Çalışması
Ahmet AKIN*
Çınar KAYA**
Recep UYSAL***
***
Nihan ÇİTEMEL
Elif ÖZDEMİR*****
Mehmet ÇARDAK****
Mahir GÜLŞEN*****
Özet
Bu araştırmanın amacı Dikkat Kontrol Ölçeği’nin (DKÖ; Fajkowska ve Derryberry, 2010) Türkçe formunun geçerlik ve güvenirliğinin incelemesidir. Araştırma 349 üniversite öğrencisi üzerinde yürütülmüştür. Doğrulayıcı faktör
analizinde 20 maddenin tek boyutta toplandığı modelin iyi uyum verdiği görülmüştür (X²= 426.76, sd= 164, X²/sd=
2.60, RMSEA= .062, IFI= .81, CFI= .80, GFI= .91, AGFI= .88, SRMR= .067). Dikkat Kontrol Ölçeği’nin iç tutarlılık güvenirlik katsayısı .78 olarak bulunmuştur. Ölçeğin düzeltilmiş madde toplam korelasyon katsayıları .28 ile .45 arasında sıralanmaktadır. Bulgular DKÖ Türkçe formunun geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğunu göstermektedir.
Anahtar Sözcükler: Dikkat Kontrol, geçerlik, güvenirlik, doğrulayıcı faktör analizi.
The Turkish Version of the Attentional Control Scale:
The Validity and Reliability Study
Abstract
The aim of the present study is to examine the validity and reliability of the Turkish version of the Attentional
Control Scale (ACS; Fajkowska ve Derryberry, 2010). Participants were 349 university students. The results of confirmatory factor analysis indicated that 20 item loaded one factor; and the goodness of fit index values of the model were X²= 426.76, sd= 164, X²/sd= 2.60, RMSEA= .062, IFI= .81, CFI= .80, GFI= .91, AGFI= .88, SRMR= .067. The alpha internal consistency coefficient for the scale was found as .78. The corrected item-total correlations ranged
from .28 to .45. Overall findings demonstrated that this scale may be used as a valid and reliable instrument in order to assess qualities of the individuals regarding attentional control.
Keywords: Attentional control, validity, reliability, confirmatory factor analysis.
*
Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü, aakin@sakarya.edu.tr
Arş. Gör., Sakarya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü, cinarkaya@sakarya.edu.tr
*** Dr. Öğrencisi, Psikolojik Danışma ve Rehberlik Programı, Sakarya Üniversitesi
**** Yrd. Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü, mcardak@sakarya.edu.tr
*****Y.L. Öğrencisi, Psikolojik Danışma ve Rehberlik Programı, Sakarya Üniversitesi
**
19
20
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Giriş
Son yıllarda yapılan araştırmalar, dikkat sisteminin
tek bir sistem olmadığını göstermektedir (ör., Miller
ve Cohen, 2001; Corbetta ve Shulman, 2002). Posner
ve arkadaşları, (Posner ve Petersen, 1990; Posner ve
Rothbart, 1998) görece daha tepkisel olan posterior
dikkat ve uyanıklık sistemleri ile birlikte işlev gören
ve korteks boyunca otomatik yolları düzenleyen bir
anterior dikkat sistemini betimlemişlerdir. Söz konusu anterior sistem (sol hemisfer, anterior singulat
korteks, limbik ve frontal motivasyon sistemleri ile
ilişkilidir) görece istemli olan dikkat işlevlerini
(baskın tepki eğilimlerini ve kavramsal bağlantıları
inhibe etmek gibi) gerçekleştiren bir yönetici sistem
olarak görülmektedir. Dikkat uyaranlara veya çevresel olaylara yönlendirildiğinde posterior sistem
(sağ hemisfer ve parietal lob ile bağlantılı) genellikle
refleksif ve görece otomatik bir şekilde tepki verirken; anterior sistem görece daha istemli ve esnek
dikkat kontrol süreçlerinden sorumludur (Derryberry, 2002).
Dikkat kontrol mekanizmalarıyla ilgili çoğu araştırmada daha çok posterior dikkat sistemini ilgilendiren işlemler üzerinde durulmuştur ancak bireylerin genel uyum süreçlerinin belirleyicilerini inceleyen birçok araştırma sonucu bu iki sistem arasındaki uyumun da oldukça önemli olduğunu vurgulamaktadır (Fajkowska ve Eysenck, 2008). Bu nedenle,
bireylerin bilişsel, duygusal, motivasyonel süreçleri
ve davranışları üzerinde bu iki sistemin etkilerini
incelemek (eğitim ve psikoloji gibi) davranış bilimleri alanlarında ele alınan birçok sürecin incelenmesinde de hayati önem taşımaktadır (Fox, 2008).
Derryberry ve Reed (2001) istemli yürütücü işlevler
ile ilgili dikkat becerilerindeki bireysel farklılıkları
değerlendirmek için bir kendini değerlendirme
aracı geliştirmiştir. Dikkat Kontrol Ölçeği (Attentional Control Scale) adını verdikleri bu 20 maddelik
araç, algısal dikkatini odaklama, görevler arasında
dikkat geçişi yapma ve düşünceyi esnek bir şekilde
kontrol etme yeteneğini ölçmek için geliştirilmiştir.
Bu ölçek: Genellikle dikkat süreçleri ve frontal lob
ile ilişkili yürütücü mekanizmaların posterior korteksin görece daha reaktif ağları düzenlediği; bu
mekanizmaların istemli öz-kontrolün bilinçli doğasının önemli bir görünümü olduğu (Derryberry ve
Tucker, 2006); bireylerin tepkisellikleriyle ile baş
etmek için etkin bir kontrol gayreti içinde oldukları
(Rothbart ve diğerleri, 1994; Derryberry ve Reed,
2008) gibi varsayımlar üzerinde temellendirilmiştir
(Fajkowska ve Derryberry, 2010). Dikkat Kontrol
Ölçeği, bireylerin istemli dikkat kontrol düzeylerini
yukarıdaki kuramsal çerçeve içerisinde ölçmeye
yönelik olarak Derryberry ve Reed (2001) tarafından
geliştirilmiştir. Bu çalışmanın amacı DKÖ’yü Türk-
çeye uyarlamak ve güvenirlik ve geçerlik özelliklerini incelemektir.
Yöntem
Çalışma grubu
Araştırma 349 üniversite öğrencisi üzerinde yürütülmüştür.
İşlem
İlk aşamada ölçeğin İngilizce formu iyi düzeyde
İngilizce bilen 3 öğretim üyesi tarafından Türkçeye
çevirisi yapılmış, daha sonra Türkçe formlar tekrar
İngilizceye çevrilerek iki formun dil ve gramer açısından tutarlılığı incelenmiş ve düzenlemeler sonucunda denemelik Türkçe form elde edilmiştir. Son
aşamada Türkçe form Psikolojik Danışma Rehberlik
ve Ölçme Değerlendirme Anabilim Dallarında görev yapan 4 öğretim üyesi tarafından tartışılmış ve
son düzenlemeler yapılarak ölçek uygulamaya hazır
hale getirilmiştir. Ölçeğin yapı geçerliği için doğrulayıcı faktör analizi (DFA) uygulanmıştır. Ölçeğin
güvenirliği iç tutarlılık analizi yöntemiyle incelenmiştir. Madde analizi için düzeltilmiş maddetoplam korelasyonları hesaplanmıştır. Analizler
LISREL 8.88 ve SPSS 20.0 programları kullanılarak
gerçekleştirilmiştir.
Veri Toplama Araçları
Derryberry ve Reed (2001) tarafından bireylerin
istemli dikkat kontrol düzeylerini ölçmeye yönelik
geliştirilen Dikkat Kontrol Ölçeği (Attentional Control Scale) tek boyutlu bir ölçektir; 20 maddeden
oluşmaktadır ve ölçekte ters puanlanan madde
bulunmamaktadır. Yükselen puanlar yüksek dikkat
kontrolü düzeyini göstermektedir. Bireylerin maddelerde belirtilen davranış veya durumun sıklığı ile
ilgili dörtlü derecelendirmeyle (1 = Hemen hemen
hiç, 2 = Bazen, 3 = Sık sık, 4 = Her zaman ) yanıtlarını işaretlemeleri beklenmektedir. DKÖ için hesaplanan Cronbach alfa iç tutarlılık güvenirlik katsayıları
orijinal çalışmada .88; bir ay arayla yürütülen testtekrar test çalışmasında korelasyon katsayısı .61
olarak bulunmuştur; yapı geçerliği çalışmasında tek
faktörlü yapının toplam varyansın %83’ünü açıkladığı bulunmuştur (Fajkowska ve Derryberry, 2010).
Bulgular
Madde Analizi
Dikkat Kontrol Ölçeği’nin madde ayırt ediciliği için
madde-toplam korelasyonları hesaplanmıştır. Yapılan analiz sonucunda ölçeğin düzeltilmiş madde
toplam korelasyonlarının .28 ile .45 arasında sıralandığı görülmüştür.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Tablo 1. Dikkat Kontrol Ölçeği’nin düzeltilmiş madde-toplam korelasyon katsayıları
Madde
rjx
Madde
rjx
1.
.34
11.
.35
2.
.36
12.
.31
3.
.41
13.
.38
4.
.39
14.
.28
5.
.33
15.
.34
6.
.36
16.
.28
7.
.40
17.
.40
8.
.31
18.
.28
9.
.41
19.
.45
10.
.42
20.
.30
Yapı geçerliği
Ölçeğin tek boyutlu yapısının elde edilen verilerle
ne derece uyumlu olduğunu belirlemek için Doğrulayıcı Faktör Analizi (DFA) uygulanmıştır. DFA
sonucunda tek boyutlu modelin yeterli uyum verdiği görülmüştür (X²= 426.76, sd= 164, X²/sd= 2.60,
RMSEA= .062, IFI= .81, CFI= .80, GFI= .91, AGFI= .88,
SRMR= .067). Doğrulayıcı faktör analizi sonuçlarını
içeren Path diyagramı Şekil 1. de verilmiştir.
Şekil 1. Dikkat Kontrol Ölçeği Türkçe Formu Path Diyagramı ve Faktör Yükleri
Güvenirlik
DKÖ için hesaplanan Cronbach alfa iç tutarlılık
güvenirlik katsayısı .78 olarak bulunmuştur.
Tartışma
Bu araştırmanın amacı Dikkat Kontrol Ölçeği’nin
Türkçeye uyarlanması ve Türkçe formun geçerlik ve
güvenirlik düzeylerinin incelenmesidir. Ölçeğin
yapı geçerliği için ölçeğin orijinal formunda bulunan tek faktörlü yapının doğrulanması amacıyla
DFA uygulanmıştır. RMSEA değeri için .08 kabul
edilebilir uyum ve .05 mükemmel uyum olarak
yorumlanmaktadır (Brown ve Cudeck, 1993). GFI ve
AGFI indeksleri için ise uyum değeri .90 kabul edilebilir ve .95 ise mükemmel uyum değeri olarak
yorumlanmaktadır (Bentler, 1980; Bentler ve Bonett,
1980). X²/sd oranı ise 2 ile 3 arasında olduğunda
21
22
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
kabul edilebilir, 0 ile 2 arasında ise iyi uyum değeri
olarak yorumlanmaktadır (Schermelleh-Engel ve
Moosbrugger, 2003). Doğrulayıcı faktör analizi
sonuçlarına göre, uyum indekslerinin kabul edilebilir ve alan yazındaki değerleri dikkate alındığında
Dikkat Kontrol Ölçeği’nin tek boyutlu yapısının iyi
uyum verdiği görülmüştür.
Ölçeğin güvenirliği Cronbach alfa iç tutarlık yöntemiyle incelenmiştir. Bu katsayıların 1’e yakın olması
genel olarak ölçeğin güvenirliğinin bir göstergesi
olarak kabul edilmektedir (Tezbaşaran, 1996). Araştırma bulgularına göre ölçeğin güvenirliğinin yeterli
düzeyde olduğu söylenebilir.
Sonuç
Araştırma sonuçlarına göre DKÖ’nün Türkçe formunun yeterli ölçüde geçerli ve güvenilir bir ölçme
aracı olduğu söylenebilir. Ancak ölçeğin zaman
içindeki kararlılığını ölçmek için test tekrar-test
çalışmasının yapılması ölçeğin güvenirlik özelliklerinin anlaşılmasına katkı sağlayabilir. Ölçekten elde
edilen verilerin benzer yapıları ölçen başka araçlarla
karşılaştıran uyum geçerliği çalışmaları ve farklı
ölçütlere göre ölçeğin verilerini karşılaştıran ölçüt
geçerliği çalışmaları da faydalı olacaktır. Ölçek için
Türkiye’de farklı yetişkin örneklemlerinde yürütülecek güvenirlik ve geçerlik çalışmaları da faydalı
olacaktır.
Kaynakça
Bentler, P. M. (1980). Multivariate analysis with latent variables: Causal modeling. Annual Review of Psychology, 31, 419-456.
Bentler, P. M., ve Bonet, D. G. (1980). Significance tests and goodness of fit in the analysis of covariance structures. Psychological
Bulletin, 88, 588-606.
Brown, M., ve Cudeck, R. (1993). Alternative ways of assessing model fit. In: K. A. Bollen ve J. S. Long (Eds.), Testing structural
equation models (s. 136-162). Beverly Hills, CA: Sage.
Corbetta, M., ve Shulman, G. L. (2002). Control of goal-directed and stimulus-driven attention in the brain. Nature Reviews Neuroscience, 3, 201-215.
Derryberry, D., ve Reed, M. (2001). Attentional control, trait anxiety, and the regulation of irrelevant response information.
Yayımlanmamış taslak.
Derryberry, D., ve Reed, M. (2002). Anxiety-related attentional biases and their regulation by attentional control. Journal of
Abnormal Psychology, 111, 225–236.
Derryberry, D., ve Reed, M. (2008). Motivational and attentionalcomponents of personality. A. J. Elliot (Ed.), Handbook of approach and avoidance motivation (pp. 461-474) içinde. New York: Psychology Press.
Derryberry, D., ve Tucker, D. M. (2006). Motivation, self-regulation, and self-organization. In D. Cicchetti ve D. J. Cohen (Ed.),
Developmental Psychopathology: Developmental neuroscience Developmental Psychopathology: Developmental neuroscience
(2nd edition) (Vol.2, pp. 502-532) içinde. Hoboken: John Wiley & Sons.
Fajkowska, M. ve Derryberry, D. (2010) . Psychometric properties of Attentional Control Scale: The preliminary study on a
Polish sample. Polish Psychological Bulletin, 41(1), 1-7.
Fajkowska, M., ve Eysenck, M.W. (2008). Personality and cognitive performance. Polish Psychological Bulletin, 39, 178-191.
Fox, E. (2008). Emotion Science: Cognitive and neuroscientific approaches to understanding human emotions. Basingstoke, Hampshire,
UK: Palgrave Macmillian.
Miller, E. K., ve Cohen, J. D. (2001). An integrative theory of prefrontal cortex function. Annual Review of Neuroscience, 24, 167202.
Posner, M. I., ve Rothbart, M. K. (1998). Attention, self-regulation and consciousness. Philosophical Transactions of the Royal Society
of London B, 353, 1915-1927.
Rothbart, M. K., Derryberry, D., ve Posner, M. I. (1994). A psychobiological approach to the development of temperament. J. E.
Bates ve T. D. Wachs (Ed.), Temperament: Individual differences at the interface of biology and behavior, (pp. 83-116) içinde.
Washington: American Psychological Association.
Schermelleh-Engel, K., ve Moosbrugger, H., (2003). Evaluating the fit of structural equation models: Tests of significance and
descriptive goodness-of-fit measures. Methods of Psychological Research Online, 8(2), 23-74.
Tezbaşaran. A. A. (1996). Likert tipi ölçek geliştirme kılavuzu. Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
MEB Ortaöğretim Kurumlarındaki Öğrencilerin Akran
Zorbalığına Maruz Kalma Düzeyleri ve Özgüven Arasındaki
İlişki
Azize KANADIKIRIK KILIÇ*
Ayşe KILIÇ**
Özet
Bu araştırmanın amacı eğitim kurumlarında öğrencilerin akran zorbalığına maruz kalma düzeylerinin özgüven
arasındaki ilişki ortaya koymaktır. Bu çalışmada akran zorbalığına maruz kalma düzeyleri ve özgüven arasındaki
ilişki, öğrencilerin görüşlerine dayalı olarak araştırılmıştır. Araştırmanın amacı dâhilinde evren Sakarya ili ortaöğretim okullarından 5 okuldan rasgele örneklem seçilmiş toplam 333 tane anket formu uygulanmıştır. Çalışma betimsel tarama yöntemi kullanılarak gerçekleşmiştir. Araştırma için gereken veriler, araştırmacılar tarafından gelitirilen ölçek aracılığı ile elde edilecektir. Araştırmada 9, 10 ve 11. sınıf öğrencilerinin zorbalığa uğrama ve zorbalık
yapma düzeylerini ön test, son test ve izleme ölçümlerini belirlemek amacıyla Pişkin ve Ayas (2007) tarafından
geliştirilen ‚Akran Zorbalığı Belirleme Ölçeği- Ergen Formu‛ kullanılmıştır.
Bu ölçekler akranlarına ‚zorbalık yapan‛ ve ‚zorbalığa uğrayan (kurban)‛ öğrencileri belirlemek amacıyla toplam 53 madde ve altı faktörden oluşmaktadır. ölçekteki maddelerin faktörlere göre dağılımı şu şekildedir; 1-15.
maddeler fiziksel, 16-22. maddeler sözel, 23-28. maddeler izolasyon, 29-33. maddeler söylenti yayma, 34-43. maddeler eşyalara zarar verme ile ilgili olarak zorba ve kurbanı, 44-53. maddeler ise cinsel zorba ve kurbanı oluşturmaktadır. Ölçeğin zorba ve kurban boyutlarından alına bilecek en düşük puan 53 en yüksek puan 265 dir. Puanlar
arttıkça zorba ve kurban olma durumu artar. Akran zorbalığı belirleme ölçeği ergen formu tıpkı çocuk formunda
olduğu gibi biri ‚zorba ölçeği‛ diğeri ‚kurban ölçeği‛ olarak adlandırılan ve aynı maddelerin farklı biçimde sorulmasından oluşan paralel iki ölçekten oluşmaktadır. Öğrencilerin zorba ölçeğinde yer alan söz ve eylemleri ne
sıklıkla yaptıklarını, kurban ölçeğinde ise bu söz ve eylemlere ne sıklıkla uğradıklarını işaretlemeleri beklenmektedir. Akran zorbalığı ve özgüven arasındaki ilişkiyi belirlemek için Akın A. tarafından 2007 geliştirilen ölçek 33
maddeden, 5 faktörden oluşmaktadır. Bu nedenle 5 dereceli Likert tipi hazırlanan bu ölçekten alınabilecek en
yüksek puan 165, en düşük puan ise 33’dür. Olumsuz madde bulunmayan ölçekten alınan yüksek puan, yüksek
düzeyde öz-güveni göstermektedir. Ölçeğin geçerlik ve güvenirliğini incelenmiştir. Araştırma Sakarya’nın çeşitli
liselerinde öğrenim gören 111 lise öğrencisi üzerinde yürütülmüştür. Araştırmada geçerlik çalışmaları olarak yapı
ve uyum geçerlikleri, güvenirlik çalışmaları olarak ise iç tutarlılık ve test-tekrar test güvenirlikleri ve madde analizi yapılmıştır. Yapılan faktör analizi sonucunda toplam varyansın % 43,6’sını açıklayan ve iç öz-güven ile dış özgüven şeklinde iki faktör altında toplanan 33 madde elde edilmiştir. Ölçeğin faktör yükleri. 31 ile. 75 arasında sıralanmaktadır. Elde edilen veriler istatistiksel analiz yöntemleri kullanılarak analiz edilmiş. Araştırma sonuçlarına
dayalı olarak akran zorbalığına maruz kalan öğrencilerin mağdur olarak özgüven ilişkisinin olumsuz etkisinin
azaltılması ve özgüvenlerinin korunma kriterlerinin belirlenmesine yönelik önerilerde bulunulacaktır.
Anahtar Kelimeler: akran zorbalığı, özgüven, saygı, mağdur, zorba, kurban.
Relation Of Exposure To Bullying And Self-Confidence For
MEB High School Students
Abstract
The aim of this research is to illustrate the link between self-confidence and peer bullying. In this work, link
between self-confidence and peer bullying was formed from outlooks of those who have experienced peer bullying. 333 students were randomly chosen from total field under survey Sakarya high schools and taken as subjects
of research in accordance to main aim of the research. The research was done by using descriptive scanning method. Data necessary for research will be obtained through the scale which is developed by researchers. The research utilizes the ‚Peer Bullying Detection Scale- Teenager Form‛ that was developed by Pişkin and Ayas (2007) to
determine the levels of bulling and being bullied through preliminary test, final test and observation measurement.
This scales, which is used for identifying ‚bullying‛ and ‚bullied (victim)‛ students, consist of 53 articles and 6
factors in total. 1-15. articles refer to physical, 16-22. articles refer to verbal, 23-28. articles refer to alternative, 29-33.
articles refer to ill rumoring, 34-43. articles refer to damaging personal property, and 44-53. articles refer to sexual
bullying and victim. The scale of determining bully and victim magnitude ranges from 53 to 265 with 53 being the
lowest possible and 265 being the highest possible score. Magnitude of bullying and being victim increases as the
score rises. Peer bullying scale includes 2 parallel lines which are named as ‚bully scale‛ and ‚victim scale‛ and
23
24
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
each are created by same articles asked in different manners. Subject students are expected to fill in the questionary with information about how often they experience offensive actions in victim scale, and how often they
commit offensive actions in bully scale. Scale that was developed by Akın A. in 2007 consists of 33 articles and 5
factors. Scale’s validity and credibility is had been tested. Research was conducted on 111 high school students
that were selected from various high schools in Sakarya. Structure and compatibility validity tests for general validity of research was conducted as well as coherency and re-test consistency tests conducted for credibility of research. Factor analysis results have proved to explain %43.6 of total variance and created 33 articles that are listed
under 2 factors, introverted self-confidence, and extroverted self-confidence. Scale’s factor weights are listed
between 31 and 75. Obtained data were analyzed by statistical analysis methods. Advices will be made to decrease
negative effects of bullying and protect victims self-confidence in accordance to the research results.
Keywords: Peer bullying, self-confidence, victim, bully, victims.
1.Giriş*
Akran zorbalığı ile ilgili ilk çalışmaların İsveçli
araştırmacı Heinemann’ın okul bahçesinde öğrencilerin davranışlarını gözlemlemesiyle başlamış,
1970’li yıllarda Dan Olweus tarafından tanımlanmıştır. Olweus (1999), okul zorbalığı; bir ya da daha
fazla öğrencinin bir başka öğrenciye sürekli olarak
olumsuz eylemlerde bulunmasıdır. Bir eylemin
zorbalık olarak tanımlanabilmesi için; kasıtlı olarak
zarar verme amacı güden saldırgan davranışlar
olması, süreklilik özelliği taşıması ve zorba ve kurban arasında güç dengesinin olmaması gerekir
(Yaman, Eroğlu & Peker, 2011: 17). Eğitim-öğretim
etkinliklerini olumsuz yönde etkileyen bu olgunun
çocuklar üzerindeki psikolojik ve sosyolojik etkileri
sadece okul yılları ile sınırlı kalmayıp, yasamın
sonraki dönemlerinde de devam etmektedir
(Olweus 1993; Oliver, Hoover ve Hazler 1994). Bu
etki sadece zorbalığa maruz kalan kurbanların değil, aynı zamanda zorbalığa tanık olanların ve zorbaca davranışları alışkanlık haline getiren çocukların da gelişimini olumsuz biçimde etkilemektedir
(Pişkin 2002).
Akranları ya da arkadaşları tarafından fiziksel,
sözel, cinsel ya da duygusal zorbalığa maruz kalan
çocukların hem kısa, hem de uzun dönemde bu tür
yaşantıdan/yaşantılardan olumsuz biçimde etkilendiğine ilişkin araştırma bulguları giderek artmaktadır (Neary ve Joseph, 1994). Hemen hemen tüm
kültürlerde yapılan çalışmalarda erkeklerin kızlardan daha fazla şiddete başvurdukları gözlenmektedir. Genel olarak bakıldığında, erkeklerin daha fazla
fiziksel saldırganlık, kızların ise daha fazla sözel
saldırganlık sergileme eğiliminde oldukları ancak,
sözel saldırganlık konusundaki cinsiyet farklarının
fiziksel saldırganlığa kıyasla daha az olduğu ve
ilgili bulguların çelişki içerdiği kabul edilmektedir
(Aktaş ve Güvenç, 2006, s.236). Zorbalık yaşayan
Adapazarı A. İmam Hatip Lisesi, Türk Dili ve Edb. Öğrt.,
azizekanadikirik@hotmail.com
**Adapazarı Kız Meslek Lisesi, Giyim Öğrt., aysekilic54@hotmail.com
*
bireylerle ilişkili olduğu düşünülen bir diğer özellik
özsaygıdır. Bireyin psikolojik işlevlerinin merkezinde yer alan özsaygı, kişiliğin bütünleşmesinde,
davranışın motive edilmesinde ve ruh sağlığının
oluşumunda önemli bir faktördür ve ruh sağlığı ile
ilişkisi farklı şekillerde olmaktadır (Kaner, 2000;
Satılmış ve Seber, 1989). Özsaygının kökenleri çocukluğa dayanır. Ergenlikte örgütlenir ve ergenlikten sonra artık bireyin yaşamının pek çok alanını
etkileyecek olan bu özellik, büyük oranda kararlılık
ve kalıcılık kazanır. Ancak özsaygıdan söz edebilmek için öncelikle bireylerde benlik kavramının
gelişmesi gerekmektedir. Oluşan bu benlik kavramına ilişkin bireyin geliştirmiş olduğu tutum, aynı
zamanda onun özsaygı düzeyinin de belirleyicisi
olur (Suner, 2000).
Özsaygı ise, insan davranışlarını belirleyen önemli
bir kişilik değişkenidir ve bireyin benlik imgesi ile
ideal benliği arasındaki farkı değerlendirmesidir.
Bir diğer ifade ile bireyin kendisini nasıl algıladığı
ile olmak istediği benliği arasındaki fark, o bireyin
özsaygı düzeyini oluşturur. Bu süreçte, bireyin bu
farkı nasıl değerlendirdiği ve bu farkın onun duygusal dünyasını nasıl etkilediği önemlidir. Bireyin
belli bir alana ilişkin özsaygı düzeyinin düşük olması, onun bütüncül özsaygı düzeyini çok fazla
etkilemeyebilir. Çünkü her bireyin sahip olduğu
yüzlerce hatta binlerce özelliği ve bunlarla ilişkili
olarak farklı özsaygı türleri vardır. Bireyin bazı
yönlerden başarısız olması ve o alana ilişkin özsaygının düşük olması, o durumla sıkça karşılaşmadığı
sürece, genel özsaygıyı olumsuz etkilemeyecektir.
Ancak, bu durum ya da olaylardan kaçınmak
mümkün değilse, sık sık olumsuz yaşantılara maruz
kalınıyorsa, bu özel özsaygı alanındaki düşüklük,
genel özsaygı düzeyinin de olumsuz etkilenmesine
ve düşmesine neden olabilir (Pişkin, 1996, 1999,
2000). Bugüne kadar yapılan araştırmalarda, zorbaların düşük özsaygıya sahip olup olmadıkları konusunda güçlü ayrılıklar vardır (Slee ve Rigby, 1992).
Bazı araştırmacılara göre zorbalar ya ortalama, ya
da ortalamanın üzerinde özsaygı ve güven duygusuna sahiptir (Glew ve ark. 2000). Tersine diğer bazı
çalışmalar, zorbaların ilkokul sonrası dönemlerde,
zorba olmayan çocuklara göre, anlamlı derecede
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
düşük özsaygıya sahip olduklarını göstermektedir
(O’Moore ve Kirkham, 2001).
Zorbaların diğer çocuklardan daha düşük özgüvene
sahip olmadıkları düşünülmektedir. Zorbalar, acı
vermekte çok beceriklidirler fakat zorba olarak
bilinmek istemezler. Çoğu zorbalık olayları, ilkokuldan daha çok ortaokulda yaşanmaktadır. Zorbalar büyüdüklerinde de zorbalık eğilimi göstermektedir (Xin, 2001) Zorbalık ve özsaygı arasındaki
ilişkiye yönelik birbirine zıt bulgular bulunmakla
birlikte, kurbanlık ve özsaygı arasında ters yönde
ilişki bulunduğuna ilişkin bulgular oldukça tutarlı
ve güçlüdür (Perry ve ark., 1988; Olweus, 1991;
Powers, Smith ve Binney, 1992; Slee ve Rigby, 1992).
Bir diğer deyişle, bir bireyin özsaygısı düşükse,
kurban olma olasılığı artmakta ya da birey zorbalığa
maruz kaldıkça özsaygısı düşmektedir.
Son 30 yıldır yapılan araştırmalar zorbalığın, çocukların sağlıklı gelişimine yönelik önemli bir tehdit
olduğunu ve okullarda ciddi boyutlara ulaştığını
Bu bölümde, araştırmanın modeli, evren örneklem,
verilerin toplanması ve verilerin analizine ilişkin
bilgilere yer verilmiştir.
madde ve altı faktörden oluşan bir ölçektir. Alt
başlıklar; fiziksel, sözel, izolasyon, söylenti çıkartma
ve eşyalara zarar verme şeklindedir. Akran Zorbalığı Belirleme Ölçeği çocuk formu, biri ‚zorba‛ diğeri
‚kurban‛ olarak adlandırılan ve aynı maddelerin
farklı biçimde sorulmasından oluşan paralel iki
ölçekten oluşmaktadır. Ölçeğin faktörleri ‚hemen
hemen her gün‛ seçeneği 5 puan, ‚haftada en az bir
defa‛ seçeneği 4 puan, ‚ayda bir defa‛ seçeneği 3
puan, ‚dönem boyunca bir defa‛ seçeneği 2 puan ve
‚hiçbir zaman‛ seçeneği 1 puan olarak değerlendirilmektedir.
Akran zorbalığı ve özgüven arasındaki ilişkiyi belirlemek için Akın A. tarafından 2007 geliştirilen ölçek
33 maddeden, 5 faktörden oluşmaktadır. Bu faktörler 1) Hiç bir zaman (2) Nadiren (3) Sık sık (4) Genellikle ve (5) Her zaman anlamına gelmektedir.
Ölçeklerin geçerlik ve güvenirliğini incelenmiştir.
Araştırma Sakarya’nın çeşitli liselerinde öğrenim
gören 111 lise öğrencisi üzerinde yürütülmüştür.
Ölçeği cevaplayan Öğrencilerin kişisel özelliklerine
uygun olan bölümlere (X) işareti ile işaretlemeleri
istenmiştir. Anketler öğretmenler tarafından yapılmış yaklaşık 40 dakika sürmüştür. Sorulara verilen
cevap puanları toplanarak, ölçeğin toplam puanı
elde edilmiştir.
2.1 Araştırmanın Modeli
2.4 Verilerin Analizi
Sakarya ili MEB’e bağlı ortaöğretim öğrencilerine
anketler aracılığıyla ulaşılıp, öğrencilerin akran
zorbalığına maruz kalma düzeylerinin özgüven
arasındaki ilişki ortaya koymaktır. Bu alanda bulunan paydaşların mevcut literatürde bulunan kriterler hakkındaki öneri, görüş ve bakış açılarının da
ortaya çıkarılması amaçlanmaktadır. Çalışma betimsel tarama yöntemi kullanılarak gerçekleştirilecektir.
Araştırmada elde edilen veriler, sınıflama türü veriler olduğundan verilerin çözümlenmesinde yüzde
ve frekans tabloları kullanılmıştır. Verilerin analizinde ortalama, Varyans, oran gibi ölçümler kullanıyorsa test parametriktir. İki farklı grup arasında
karşılaştırma yapmamız gerektiğinde t testini kullandık. Eğer grup sayısı ikiden fazla ise< Bu durumda varyans analizini kullanacağız. Analiz sonucuna göre ölçek alt boyutlarının madde toplamlarının homojenliği p>.05’ten büyük olduğundan dağılımın normal olduğu sonucuna varılmıştır. Bu nedenle verilerin analizinde parametrik testler kullanılmıştır. Verilerin analizinde; frekans tabloları,
açıklayıcı istatistikler, iki değişken arasındaki ilişkinin analizi için korelasyon analizi, iki grup ortalamasının farkı için t-testi ve ikiden fazla grubun
ortalamasının farkı için ANOVA kullanılmıştır.
İstatistiksel karşılaştırmalarda. 05’ten küçük p (anlamlılık) değerleri (p<0.05) istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. Uygulanan ölçek sonuçlarında istatistiksel değerlendirmeler yapılıp çözümlenerek, yorumlama yoluna gidilmiştir.
ortaya koymaktadır.
2.Yöntem
2.2 Evren ve Örneklem
Araştırma Sakarya ili, ortaöğretim öğrencileri araştırmanın evrenini oluşturmuştur. 5 okulda random
yoluyla seçilen öğrencilere 2-4 Mayıs 2013 tarihleri
arasında hazırlanan anket formları uygulanmıştır.
Zaman ve maliyet nedeniyle denekler, basit tesadüfü örneklem yöntemi ile seçilmiştir ve 333 öğrenci
örneklemini oluşturmuştur.
2.3 Veri Toplama Araçları
Araştırmada 9, 10 ve 11. sınıf öğrencilerinin zorbalığa uğrama ve zorbalık yapma düzeylerini ön test,
son test ve izleme ölçümlerini belirlemek amacıyla
Pişkin ve Ayas (2007) tarafından geliştirilen ‚Akran
Zorbalığı Belirleme Ölçeği- Ergen Formu‛ kullanılmıştır.
Araştırma veri toplama aracı
olarak akran zorbalığını belirleme ölçeği; akranlarına ‚zorbalık yapan‛ ve ‚zorbalığa uğrayan‛ öğrencileri belirlemek amacıyla kullanılan, toplam 53
3.Bulgular ve Yorumlar
Bu bölümde, araştırmada ele alınan amaçlar doğrultusunda ortaöğretim 9-10-11 kademe öğrencilerinin,
Akran Zorbalığı Değerlendirme Anketi ve Özgüven
Anketi ile toplanan bulgulara yer verilmektedir.
25
26
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Tablo 1: Araştırmaya Katılan Okullara Göre Zorbalık Davranış Eğilimi ve özgüven ölçeğini cevaplayan kişilerin okullara
göre dağılım
Araştırmaya katılan okullar
Adapazarı Kız Meslek Lisesi
Adapazarı İmam Hatip Lisesi
Yunus Emre çok Programlı Lise
Adapazarı Teknik Eğitim
Ali Dilmen Lisesi
sınıflar
9-10
11
9-11
9-10
10-11
N
20
15
15
7
15
Toplam: 111 kişi
72
N
_
_
10
15
14
39
Toplam 111 kişiye zorbalık, kurban ve özgüven ölçeği olarak toplam 333 tane anket uygulanmıştır. Sınıflara göre
öğrenci dağılımı ise;
Tablo:2 Öğrencilerin Sınıflara göre Frekans, Yüzdelik, Aritmetik Ortalama ve Standart sapma dağılımları
Sınıflar
F
%
SS
x
9 sınıf
10 sınıf
40
42
36,0
37,8
211,6250
188,8810
29,72842
31,95134
11 sınıf
29
26,1
172,1724
34,40522
Toplam
111
100,0
192,7117
35,24289
Araştırmanın örnekleminde 9. Sınıf (%36) öğrencileri ( x =211.6250) 40 kişi 10. Sınıf (%37,8) ( x
=188.8810) öğrenciler 42 kişi ve 11.sınıf (%26,1) ( x
=1721724) öğrencileri ise 111 kişidir. Sınıflara göre
öğrenci sayılarının oranları birbirine oldukça yakın
olduğu görülmektedir.
Yapılan analiz sonuçlarına göre Independent Samples Test analiz sonuçlarına göre cinsiyet göre yapılan zorbalık ölçeği düzeyleri arasında F=4.154 anlamlı fark ise p = 0,044 çıkmıştır. farkın istatistiksel
olarak anlamlı olduğu, p<0.05 için H0= hipotezi
reddedilir. Yani cinsiyete göre zorbalık düzeyleri
farklılaşmaktadır.
Sınıf düzeylerine göre kurban ölçeği arasında yapılan anova analizine göre sınıf değişkeniyle aralarında 9-10-11 sınıflarda anlamlı fark görülmüştür. Bu
fark p=0.000 çıkmıştır ve p<0.05 istatistiksel olarak
anlamlı kabul edilmiştir. Öğrencilerin sınıflarına
göre zorbalığa uğrama durumu arasında ilişki bulunmuştur. En fazla zorbalığa uğrayan 9 sınıfta
okuyan öğrencilerdir. En az 11. Sınıflardır.
Tablo 3: Özgüven ölçeğinde ise cinsiyete göre toplam iç güven ile dış güvenin öğrenci sayısı, aritmetik ortalamaları ve standart sapmaları
Cinsiyet
Top dış güven
Kız
Erkek
Top iç güven
43
68
Kız
Erkek
x
N
43
68
Toplam dış güvende kızlar 43 kişi olup ( x =61,4186
) erkekler ise 68 kişi ( x =11,2276) Toplam iç güvende ise kızlar 43 kişi ( x =65,3488) erkekler ise 68 kişi
( x =9,3398) çıkmıştır.
Özgüven ölçeğinde toplam iç güven ile dış güven
arasında yapılan bağımsız değişken T testinde arasında anlamlı ilişki bulunamamıştır. İç güven
p=0.712 dış güven p=0.257 (p>.05) olduğu için
61,4186
64,2794
65,3488
67,8382
SS
11,2276
10,0593
9,3398
9,5286
H0=kabul dür. İç güven ile dış güven arasında anlamlı fark yoktur.
Toplam özgüven kız ve erkek
öğrenci arasında F=,621 P=0.431çıkmıştır. Yani cinsiyete göre özgüvenler farklılaşmamaktadır. Toplam iç güvenle dış güven arasında yapılan korelasyon analizinde r= 0.721 Yani pozitif yönlü %98 arasında anlamlı ilişki olduğu görülmüştür.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Zorbalık Yapan, yapılan toplamları ile özgüven
toplamı arasındaki Pearson korelasyon ilişkisine
bakıldığında zorba toplam ve güven arasında r
=0.198 pozitif yönde düşük ilişki çıkmıştır. Zorbalık
arttıkça özgüvenleri de artmaktadır. Toplam kurban
ile toplam özgüven arasındaki ilişkiye bakıldığında
r =0.34 pozitif yönde çok düşük ilişki olduğu ortaya
çıkmıştır.
4. Sonuç ve Öneriler
Araştırmamızda, erkek öğrencilerin kızlara oranla
daha fazla zorbaca davranışlar gösterdiği ve daha
fazla zorbaca davranışlara maruz kaldığı tespit
edilmiştir. Bu nedenle, özellikle de erkek öğrenciler
okul ve akran zorbalığı konusunda bilgilendirilmelidir. Ortaöğretim öğrencilerine rehberlik derslerinde zorbalıkla başa çıkma stratejileri ve zorbaca davranışlara maruz kaldığında bu sorunu yardım alarak çözebileceği anlatılabilir. Ortaöğretim öğrencilerin ergenlik yaşadıkları bu dönemde dikkatle takip
edilmelidir. Çünkü bu dönem, doğrudan ve dolaylı
zorbalığın en sık görüldüğü dönemdir. Çocuğun
ergenlik döneminde yalnız bırakılmaması, bu sürecin aile ve öğretmen desteğiyle sorunsuz bir şekilde
atlatılması sağlanabilir. Aile içinde şiddete tanık
olmanın öğrencilerin fiziksel zorbalık oranlarını
anlamlı ölçüde etkilediği sonucuna ulaşılmıştır.
Çocukların sosyalleşmeye teşvik edilmesinde fiziksel güç kullanmak yanlış bir model oluşturur. Ebeveynlerin evde birbirine şiddet uyguladığını gören
ya da kendisine şiddet uygulanan çocuk bu davranışı örnek alacak ve kendisi de akranlarına ve kardeşlerine uygulayacaktır.
Okullarımızda akran zorbalığı önemli bir sorundur.
Bu sorunla ilgili Türkiye’de yapılmış araştırma
sayısı çok azdır ve büyük illerle sınırlı kalmıştır.
Daha geniş çaplı ve tüm ülkeyi yansıtacak çok merkezli araştırmaların yapılması akran zorbalığının
çözümlenmesi için faydalı olabilir.
Bu araştırmada kullanılan bilgi toplama formu ile
ortaöğretimdeki öğrencilerin akran zorbalığı ve
özgüven arasındaki ilişkiye dair yapılan araştırmada elde edilen sonuçlar aşağıda verilmiştir.
Araştırmaya katılan öğrencilerin yarısından çoğu
okullarında fiziksel ve cinsel zorbalığa maruz kaldıklarını belirtmişlerdir.
Öğrencilerin fiziksel zorbalığa maruz kalma düzeyleri sınıf düzeyine göre farklılık göstermiştir. Buna
göre küçük sınıftaki öğrenciler büyük sınıflara göre
daha sık fiziksel ve cinsel zorbalığa maruz kalmışlardır.
Söz konusu farklılıklar zorbalık yapan öğrencilerin
cinsiyetlerine göre farklılık göstermiştir. Erkek öğrenciler zorbalık davranışını daha çok sergilemişlerdir.
Fiziksel zorbalığın en sık görüldüğü yer sınıf olurken, öğrencilerin büyük çoğunluğu bu eylemlere
maruz kaldıklarında durumu hiç kimseyle paylaşmamaktadırlar.
Zorbalık yapan öğrencilerin özgüvenleri, zorbalık
yapılanlara göre yüksektir. Cinsiyete göre yapılan
özgüven anketini sonucunda erkeklerin özgüvenleri
daha yüksektir.
Zorbalık yapılan öğrencilerin özgüvenleri düşüktür.
Akranlar arasında zorbaca davranış sergilenmesinde aileye ve öğretmenlere bazı görevler düşmektedir. Bunlar iki başlık halinde aşağıda sıralanmıştır;
4.1Aileye Öneriler
Aileler çocuklarının diğer arkadaşlarının yanında
popüler olması yönündeki arzularını, çocuklarına
yansıtmaktan kaçınmalıdır.
Ailelerin çocuklarına daha çok zaman ayırması,
zorbalık davranışlarına karşı dikkatli, özenli olması
önerilebilir.
Ailelerin belli zaman dilimleri içerisinde çocuklarını
üzen veya kızdıran arkadaşları olup olmadığını ve
bu durumun nasıl olduğunu sorması çocuklarının
zorbalığa kurban veya zorba olarak katılmasını
önlemede faydalı olacaktır.
Çocuğu zorbalığa karışan ailenin öncelikle çocuğunu dikkatle dinlemesi, çocuğuna nasıl yardım edebileceği üzerinde düşünmesi, okul ile iş birliği yapması ve olanak varsa okul dışı uzmanlardan da
destek alarak çözüm üretmede işbirliği yaklaşımları
kullanması önerilmektedir.
Zorba ve kurban olan öğrencilerin ailelerin çocukları ile empati kurması ve durumu tartışmak yerine
çocukların duygularını ve hissettiklerini anlamaya
çalışması önerilmektedir.
Zorbalığın nerede meydana geldiğini, nasıl oluştuğunu öğrenmek ailelerin yapması gerekenler arasında yer almaktadır.
Son olarak aile başka ebeveynlerle ve öğretmenlerle
konuşarak ortak çözüm yolları belirlemeye çalışması yararlı olabilir. Ancak aile çocuğunu buna zorlamamalı çocuğunun hazır olduğundan emin olduğunda bu çözüme başvurmalıdır. Unutmamalıdır ki
aileler okuldan gittiğinde çocuklar kendisini korumasız, zayıf, yetersiz olarak hissedebilmektedirler.
4.2 Öğretmenlere öneriler
Okullarda zorbalık eğilimleri yüksek olan öğrencilere çeşitli eğitim programları uygulana bilir. Bu eğitim programlarının içeriği, Problem çözme, çatışma
çözme, arabuluculuk, stresle baş etme, öfke kontrolü, davranış kontrolü, kendi kendini denetim stratejileri, sosyal beceri eğitimi, empati beceri kazanımı,
duyguları tanımlama ve doğru iletişim biçimlerini
kazandırma ile ilgili konuları içeren farklı eğitim
programları uygulanabilir.
Okullarımızda yaşanan zorbalık olaylarında büyük
bir artış göze çarpmaktadır. Akran grupları, öğretmenler, veliler arasında zorbalık kavramı nasıl ta-
27
28
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
nımlanmaktadır; bu konularda nitel araştırmaların
yapılması önerilebilir.
Okullarda kurban olarak belirlenmiş öğrencilere
yönelik psikolojik destek sağlayacak grup çalışmaları düzenlenebilir. Bu grup çalışmalarını içeriğinde
benlik saygısı, kaygı, korku, özgüven, depresyon
vb. gibi psikolojik faktörler yer alabilir.
Zorbalığı önleyebilmek için okulda çalışan tüm
personelin ve öğrencilerin zorbalığın ne olduğunu
bilmesi
gerekmektedir.
Öğretim yılı başında hazırlanan okul rehberlik ve
psikolojik danışma planlarında içerisine zorbalığı
tanıtıcı ve önleyici etkinlikler eklenerek öğrencilerin
ve öğretmenlerin zorbalık hakkında farkındalık
kazanmalarına, zorbalığın hoş karşılanmadığı yönünde bakış açısı kazanmalarına yardımcı olacaktır.
Okul temelli zorbalık önleme programlarının etkili
olabilmesi için zorba ve kurban öğrencilerin gelişimsel profillerinin çıkarılması ve çevre ile olan
ilişkilerinin bilinmesi gerekmektedir.
Okul çalışanlarının katıldığı toplantılarda zorbalığı
önlemede kullanılacak yöntemlerle ilgili kararlar
alınmalı ve belirgin kurallar ortaya konmalıdır. Bu
kurallar öğrencilere, ebeveynlere, eğitimcilere ve
okul personeline ulaştırılarak kuralları anlamaları
sağlanmalıdır.
Zorbalığı önleyici çalışmalarda okulun bulunduğu
bölgenin kültürel özelliği dikkate alınmalıdır.
Okullarda zorbalığın yaygınlığı ve riskli grupları,
sınıfları belirleyebilmek için çeşitli tanıma tekniklerinden (test, anket vb.) yararlanabilinir.
Zorbalığın var olduğu bilinen okullarda öğretmenler, öğrencilerin arkadaşlık ilişkilerini tanımalı ve
akran danışmanlığı gibi zorbalığı azaltıcı faaliyetlerde bulunmalıdırlar.
Öğretmenler öğrencilerin zorbalık hakkında konuşmalarını cesaretlendirilmeleri ve başlarına gelen
olayları anlattıkları takdirde herhangi bir sorunla
karşılaşmayacakları yönünde öğrencilere güven
kazandırmalıdırlar.
Zorba öğrenciler öfkelerini dışa vurarak saldırganlaşabilmektedir. Öğrencilere öfkelerini kontrol etmeye yönelik teknikler öğretilmesi zorbalığı azaltmada etkili olacaktır.
Çocuklarının zorbaca davranışlar sergilediğini öğrenen aileler, çocuklarını cezalandırmaya başvurabileceklerdir. Bunu iyi bir problem çözme becerisi
olmadığı yönünde eğitimcilerin aileye bilgi vererek
farkındalık kazandırılması gerekmektedir.
Yaş olarak daha büyük öğrenciler, kendilerinden
daha küçük öğrencilere destek olma yönünde cesaretlendirilmelidirler.
Akran zorbalığı, toplumsal yaşantının sürdürüldüğü her ortamda önemli bir sorundur ve bu sorunla
ebeveynlerin tek başlarına baş etmeleri oldukça
zordur. Bu nedenle aile okul ve çocuk üçgeni dikkate alınmalı, öğretmenlerin ve ebeveynlerin çocuklarının psiko-sosyal gelişimi ve eğitiminde birbirleri
ile iletişim halinde bulunmaları önerilmektedir.
Kaynakça
A. Joseph, S. (1994). Peer Victimisation And İts Relationship To Self Concept And Depresyon Among Schoolgirls. Personality
andIndividual Differences, 16, 183-186.
Aktaş, V.-Güvenç, G.B. (2006). Kız ve Erkek Ergenlerde Saldırgan Olumlu Sosyal
Davranışlar İle Yaş, İlişkisel Bağlam ve Kişiler-Arası Duyarlılık Arasındaki İlişkiler, Hacettepe Üni. Edebiyat Fak. Der. Cilt:23
Sayı:2, 233-264.
Ayas, T ve Pişkin, M. (2007). Akran Zorbalığı Belirleme Ölçeği Ergen Formunun Geliştirilmesi. IX. Ulusal Psikolojik Danışma ve
Rehberlik Kongresi17-19 Ekim 2007 İzmir.
Glew, G., Rivara, F. and Feudtner, C. (2000). Bullying: Children hurting children. Pediatrics in Review, 21, 183-190.
Pişkin, M. (2005). Okulda Akran Zorbalığı. Ankara Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü Özel Eğitim Rehberlik ve Psikolojik
Danışma Hizmetleri Bölümü ‚Okullarda Şiddet‛ Paneli. Ankara: 12 Ocak 2005.
Pişkin, M.(2002) Okul Zorbalığı: Tanımı, Türleri, ilişkili Olduğu Faktörler Ve Alınabilecek
Önlemler’’ Kuram Ve Uygulamada Eğitim Bilimleri Dergisi.
Pişkin, M. (1999). Özsaygıyı geliştirme eğitimi. İlköğretimde rehberlik. (Editör: Y. Kuzgun). Ankara: Nobel Dağıtım.
Pişkin, M. (1996). Türk ve İngiliz lise öğrencilerinin benlik saygısı yönünden karşılaştırılması. III. Ulusal Psikolojik Danışma ve
Rehberlik Kongresi. Çukurova Üniversitesi, Adana.
Perry, D, Kusel, S. (1988). Victims of Peer agression. Developmental Psychology.
24,807-814).
Rigby, K.Slee, P.T. (1992).Bullying Among Australian School Children: Reported
Satılmış, G. ve Seber, G. (1989). Yetiştirme Yurdunda Yaşayan Ergenlerde Benlik Saygısı. Psikoloji Dergisi, 7(23), 68-73.
Suner, E. (2000). Farklı liselerdeki ergenlerin benlik saygısı, akademik başarı ve sürekli kaygı düzeyi arasındaki ilişki. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. 9 Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir.
Hoover,J.,Oliver,R,. Hazler, R. (1992) Bullying: perceptions of adolescent Victims in
the Midwestern. School Psychology International. 13, 516.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Olweus, D.(1993)’’ Bullying At School: What We Know and What We Can Do‛, Oxford, Blackwell.
Neary, A. Joseph, S. (1994). Peer Victimisation And İts Relationship To Self Concept And Depression Among Schoolgirls. Personality andIndividual Differences, 16, 183-186.
Ma, Xin. Stewin, L. (2001). Bullying in School: Nature, effects and Remedies. Research Papers in Education. 16(3), 247-270.
O’Moore, M. and Kirkham, C. (2001). Self-esteem and its relationship to bullying behaviour. Aggressive Behavior, 27(4), 269283.
Olweus, D. (1999). Sweden. In P. K. Smith, Y. Morita, J. Junger-Tas, D. Olweus, R. Catalano & P. Slee (Eds), The nature of school
bullying: A cross national perspective (pp. 7-27). London and New York: Routledge.
Yaman, E. Eroğlu, Y. & Peker, A. (2011). Okul zorbalığı ve siber zorbalık, Kaknüs yayınları, İstanbul.
29
30
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Öğretmenliğe Yönelik Tutum İle Duygusal Zekâ Arasındaki
İlişki
Osman TİTREK*
Demet ZAFER GÜNEŞ**
Dinçer ÖLÇÜM****
Gözde SEZEN***
Özet
Duygusal zekâ, bireyin kendi duygularının farkında olması ve yönetmesi ve diğerlerini amaçlar doğrultusunda etkilemesidir. Tutum, bir bireye atfedilen ve onun bir psikolojik obje ile ilgili düşünce, duygu ve davranışlarını düzenli biçimde oluşturan bir eğilimdir. Öğretmen adaylarının, kendi duygularının farkında olması, yönetmesi ve
karşısındaki kişilerin duygularını tanımasının öğretmenlik mesleğine karşı olumlu tutum gösterilmeleri açısından
gerekli bir özellik olarak da düşünülebilir.
Bu araştırmanın amacı, Sakarya Üniversitesi’nde pedagojik formasyon eğitimi alan öğretmen adaylarının öğretmenliğe yönelik tutumu ile duygusal zeka düzeyleri arasında anlamlı bir fark olup olmadığını belirlemektir. Bu
amaçla, ‚öğretmenliğe yönelik tutum ve duygusal zekâ ölçeği‛ 2010-2011 eğitim öğretim yılında (1241 kız ve 410
erkek, toplam 1651 öğretmen adayı) bu adaylardan 310 kadın ve 117 erkekten oluşan araştırmanın örneklemine
ilişkisel tarama ile uygulanmıştır. Veriler SPSS 18.00 programına girilmiş ve analiz edilmiştir. Verilerin analizinde
Mann Whitney U testi, Kruskal Wallis H testi ve korelasyon kullanılmıştır. Araştırma sonucunda, öğretmenliğe
yönelik tutumun sevgi ve değer alt boyutunda cinsiyete göre anlamlı fark bulunmuş ve bu farklılıkların her
ikisinde de bayan adayların lehine olduğu görülmüştür. Yine öğretmenliğe yönelik tutum ve değer alt boyutunda
bölüm değişkenine göre anlamlı farklılık bulunmuş ve bu farklılıkların her ikisinin de sözel bölümündeki öğrencilerin lehine olduğu görülmüştür. Ayrıca öğretmenliğe yönelik tutum ile duygusal zekâ arasında pozitif yönlü ve
yüksek düzeyde anlamlı, düşük bir ilişki olduğu gözlenmiştir.
Anahtar kelimeler: tutum, öğretmenlik mesleği, duygusal zekâ
The Relationship Between Attitute Towards Teaching
Profession and Emotional Intelligence
Abstract
Emotional Intelligence is to be aware of and direct one’s own feelings and emotions; and to impress others in accordance with purposes. Attitude is a tendency which is attributed to an individual and which forms that individual’s thoughts, feelings, and behaviors about a psychological object on a regular basis. That pre-service teachers are aware
of and manage their own emotions; and they know others’ emotions can be thought as a necessary feature in
terms of having positive attitude towards teaching profession. The aim of this study is to define whether there is a
significant difference between attitude of students who get pedagogic formation and emotional intelligence level
at Sakarya University. For this aim, ‘’Attitude towards teaching profession and Emotional Intelligence’’ scales
were applied to the students getting pedagogic formation in 2010-2011 academic year with relational screening
model. The universe of the research consists of 1241 female and 410 male, totally 1651 pre-service teachers getting
pedagogic formation at Sakarya University. 310 female and 117 male pre-service teachers are the sample of the research.The data were inserted to SPSS 18.00 program and analyzed. In data analysis, Mann Whitney U test, Kruskal Wallis test and correlation analyze were used. At the end of the research, significant differences were found in
the affection and value sub-dimensions of attitude towards teaching profession scale in terms of gender variable.
It was seen that both these differences were in favor of female students. Again, significant differences were found
in the attitude towards teaching profession scale and value sub-dimension in terms of department variable. It was
seen that both these differences were in favor of the students in verbal department. Besides, it was observed that
* Doç.Dr.,
Sakarya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü Eğitim Yönetimi ve Denetimi ABD
Sakarya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü Eğitim Yönetimi ve Denetimi ABD
*** Arş.Gör., Sakarya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü Eğitim Yönetimi ve Denetimi ABD
****Okul Müdürü, Sakarya Karasu Adatepe Orta Okulu
** Arş.Gör.,
otitrek@sakarya.edu.tr
dzafer@sakarya.edu.tr
gsezen@sakarya.edu.tr
dincerolcum@yandex.com
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
there was a positive high-level significant low relation between the attitude towards teaching profession and emotional intelligence.
Key words: attitude, teaching profession, emotional intelligence
Giriş
İnsan özellikleri bedensel, zihinsel ve duygusal
yönlerden oluşmaktadır. Duyuşsal alan eğitimi,
önemi oranında üzerinde durulmayan alan olmuştur. Okullarda yaşanan ve sıkça eleştirilere maruz
kalan, bilişsel ağırlıklı özellikler aracılığıyla liseye,
üniversiteye ve hatta öğretmenlik mesleğine aday
seçme anlayışı, günümüzde eğitimde bilişsel (zihinsel) becerilerin hala ne denli etkin olduğu göstermektedir. Aslında, üzerinde sık durulmayan duyuşsal alan eğitiminin, insan olmayı öğretmesinin yanında diğer alanların gelişiminde de etkileyici güç
rolünü oynamaktadır (Akar Kayserili & Gündoğdu,
2010). Akbaş’a (2006) göre, nitelikli insan gücünün
yetiştirilmesinde en büyük sorumluluk öğretmenlere düşmektedir.
Duygusal Zekâ
Duygusal zekâ kavramı bireyin yaşamdaki başarısını büyük ölçüde belirleyen bir beceriler bütünü
olarak ele alınmaktadır. Bireyin kendisini iyi hissetmesi, başkalarıyla ilişkileri, yaşamdan keyif alıp
almadığı, yaşamın niteliğinden memnun olup olmadığı, yaşamda başarıyı belirleyen faktörler olarak
ön plana çıkmaktadır (Doğan, 2005:114). Duygusal
zekâ psikolog Salovey ve Mayer tarafından kullanılmıştır. Salovey ve Mayer (1990) duygusal zekâyı
"kendisinin ve başkalarının hislerini gözleyip düzenleyebilmek; hisleri, düşünce ve eyleme kılavuzluk edecek şekilde kullanabilmek" olarak tanımlamışlardır (Akt: Yeşilyaprak, 2001:140).
Reuven Bar-On (1995:5) duygusal zekâyı ‚Bireyin
çevresel baskı ve taleplerle başa çıkmasında ona
başarı kazandırma yeteneğini etkileyen bilişsel
olmayan beceriler, yetenekler ve yetkinlikler sıralaması‛ olarak tanımlamaktadır (Akt: Edizler,
2010:2974). Goleman ise Salovey ve Mayer’in çalışmalarından elde edilen bilgileri sistematik bir şekilde toparlayarak duygusal zekânın en çok kabul
gören tanımını yapmıştır. Goleman’a (1998) göre
duygusal zekâ ‚kendimizin ve başkalarının duygularını tanımayı ve değerlendirmeyi öğrenmeyi,
duygulara ilişkin bilgileri ve duyguların enerjisini
günlük yaşama ve işe etkin bir biçimde yansıtarak,
onlara uygun tepkiler vermeyi‛ sağlar (Akt: Titrek,
2011:72).
Bireyin sahip olduğu duygusal zekâ düzeyinin
göstergeleri Duygusal Zekâ Yeterlikleridir (Somuncuoğlu, 2005:275). Goleman (1998) duygusal zekâ
kuramının boyutlarını iki temel yeterlik altında beş
boyutta toplamıştır. Bunlar kısaca aşağıdaki gibi
tanımlanmıştır (Akt: Titrek, 2011:90-123):
1.Kişisel Yeterlikler;
a.Özbilinç: ‚Kişinin kendi iç halini, tercihlerini, kaynaklarını ve sezgilerini bilebilmeleridir.‛ Alt yeterlikleri; duygusal olarak farkında olma, doğru görüşlere sahip olma, kendine güven.
b.Duyguları Yönetme: ‚Kendi iç halini, dürtülerini ve
kaynaklarını düzenleyerek yönetmedir.‛ Alt yeterlikleri; kendini kontrol etme (özdenetim), güvenilirlik, vicdanlı olma, uyumluluk, yenilikçilik.
c.Güdüleme: ‚Duygusal sistemimizi aracı olarak
kullanarak bir işi başlamak ve bitirmektir.‛ Alt
yeterlikleri; Başarının sürmesi, Bağlılık, İnisiyatif,
İyimserlik
2.Sosyal Yeterlikler;
d. Empati: ‚Başkalarının hislerini, ihtiyaçlarını ve
endişelerini anlamak, kendini başkasının yerine
koyabilmektir. ‚Alt yeterlikleri; diğerlerini anlama,
diğerlerini geliştirme, hizmet uyumu, değişim yaratabilme gücü, politik olarak farkında olma
e. Sosyal Beceriler: ‚Başkalarının istenen tepkilerini
uyandırmakta usta olmaktır.‛ Alt yeterlikleri; Etki
gücü, Yapıcı bağlar kurma, İletişim, İşbirliği ve
birbirini destekleme, çatışma yönetimi, ekip yetileri,
liderlik, değişim katalizörlü olma.
Bireyin kendini tanıması, kontrol etmesi ve motive
etmesi, engellemeler karşısında direnebilmesi, diğer
kişilere anlayışla yaklaşabilmesi, onların en derin
duygularını sezinleyebilmesi, etkin ilişkiler kurup
sürdürebilmesi özellikleri öğrenilebilir psikolojik ve
sosyal yeterliklerdir ve duygusal zekâ adı verilen bu
yeterlikler sayesinde birey yaşamdaki başarısını ve
doyumunu en üst düzeye çıkarabilir (Acar, 2001:
32).
Öğretmenliğe Yönelik Tutum
Her meslekte olduğu gibi öğretmenlik mesleğinin
de kendine özgü bazı değer, norm ve davranışları
vardır. Bu özellikler, geleceğin toplumunu inşa
etme rolünü üstlenen öğretmenlerin, öğretmenlik
eğitimi sırasındaki diğer özellikleri yanında duyuşsal bazı özellikleri arasındaki ilişkilerin belirlenmesinin önemini ortaya koymaktadır. Bilindiği gibi
öğretmenlik bilgi, beceri gibi bilişsel alan yeterlilikleri gerektirmesinin yanı sıra tutum ve davranış gibi
duyuşsal alan yeterlikleri gerektiren bir meslektir.
Öğretmenliğe yeni adım atacak adayların da meslekle ilgili değer ve tutum kazanmaları en az bilgi
kadar gereklidir. Çünkü araştırmalar bize öğrencinin, öğretmenin tutum ve davranışlarından etkilendiğini göstermektedir (Önen,2012:310).
Tutum, bir bireye atfedilen ve onun bir psikolojik
obje ile ilgili düşünce, duygu ve davranışlarını düzenli biçimde oluşturan bir eğilimdir (Akt. Üstüner,
2006). Baron and Byrne’ye (1979) göre, bireyin sahip
olduğu tutum onun eğitim, meslek seçimi ve yaşam
tarzı gibi önemli konularda verdiği kararları etkile-
31
32
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
mektedir (Gürbüz ve Kışoğlu, 2007). Aiken’e (2000)
göre belirli bir nesne, durum, kurum ya da kişi için
olumlu veya olumsuz tepki verilmesini sağlayan
öğrenilmiş yatkınlıklardır. Bu tanımlara göre kişinin
yaşantıları, düşündükleri ve sahip olduğu koşullar
etkileşimde olduğu varlıklara, durumlara, olaylara,
kavramlara ve toplumsal yaşam rolleri olan mesleklere yönelik tutumlarının oluşturulmasını sağlamaktadır. Ajzen ve Fishbein’e (1977) göre, tutumlar
insanların davranışlarını tahmin etmede önemli
faktörlerden birisi olduğundan, mesleğe yönelik
sahip olunan tutumun yönü pozitif olduğunda
bireylerin mesleklerinde ortaya koyacağı performans ve gösterdikleri başarı yüksek seviyede olabilirken, tersi durumlarda da başarısızlıkları söz konusu olabilmektedir (Akt. Eraslan ve Çakıcı, 2011).
Öğretmen adaylarının mesleklerine yönelik olumlu
tutum geliştirdikleri takdirde, öğretmen olduklarında görevlerini eksiksiz yerine getireceklerini,
araştırmacı ve yaratıcı düşünceyi geliştireceklerini,
öğrencileri daha kolay motive edecekleri ve sözel ve
sözel olmayan mesajlarını uyum içinde öğrencilere
aktaracaklarını, zamanı etkili kullanacaklar ve yeniliklere açık olacaklardır (Çeliköz ve Çetin, 2004). Bu
bağlamda Çetin’e (2006) göre, öğretmenliğe yönelik
tutumun alt boyutları aşağıdaki gibidir: 1. Sevgi,
2. Değer, 3. Uyum
Öğretmenliğe Yönelik Tutum & Duygusal Zekâ
İlişkisi
Öğretmen adaylarının mesleklerine yönelik olumlu
tutum geliştirdikleri takdirde, öğretmen olduklarında görevlerini eksiksiz yerine getireceklerini,
öğrencileri daha kolay motive edecekleri ve sözel ve
sözel olmayan mesajlarını uyum içinde öğrencilere
aktaracakları vb. (Çeliköz ve Çetin, 2004) öne sürülmektedir. Ayrıca bilişsel, duyuşsal ve psikomotor alanda mesleğe uygun davranış değişikliği
meydana getirmeleri beklenmektedir. Ancak öğretmenlik mesleğinde başarı gösterebilmek için yalnızca bilişsel alanda gelişim yeterli olmamakta, bu
mesleği sevgi ve istekle yapmak da büyük önem
taşımaktadır (Doğan ve Çoban, 2009). Buna göre,
öğretmenlik mesleğine yönelik olumlu tutum, öğretmen adaylarının mesleğe atıldıklarında gösterdikleri davranış ile tutarlılık göstermesi, öğretmen
ile ilişkili tüm unsurları da olumlu yönde etkileyecektir (Baykara Pehlivan, 2008).
Yüksek duygusal zekâya sahip öğretmenler sınıf
yönetiminde hiç kuskusuz daha başarılı olma, yetiştirdikleri öğrenciler ise kendi duygularını bilen,
tanıyan, duygularını yöneten, başkalarının duygularının farkında olan ve başkaları ile ilişkilerini
kontrol edebilen bireyler olarak yetişme (Akt.Kılıç
Özmen, 2012) olasılığına sahiptirler. Araştırma
konusu ile ilgili alan yazın tarandığında duygusal
zekâ ve öğretmenliğe yönelik tutum kavramlarının
farklı değişkenlerle çalışıldığı görülmüştür. Örneğin; Üzel ve Hangül (2012) ile Çiğdem ve Memiş
(2011) duygusal zekâ ile akademik başarı; Titrek
(2004) duygusal zekâ ile akademik performans
arasında; Çarıkçı, Kanten ve Kanten (2010) ise duygusal zekâ ile akademisyenlerin kişilik özellikleri
arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğu sonucuna
ulaşılmıştır. Yazıcı Çelebi ve Çelebi (2009) ile Doğan
ve Çoban (2009) ise eğitim fakültesi öğrencileri ile
yaptığı çalışmada öğretmenliğe yönelik tutum ile
kaygı düzeyi arasında negatif yönlü düşük düzeyde
anlamlı bir ilişki olduğu sonucuna ulaşmıştır. Şenel
ve arkadaşları (2004) öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarının destekleyici, duyarlı,
kararlı, dengeli olma gibi kişilik özellikleri ile anlamlı bir ilişkisi olduğunu bulmuş ve öğretmenlik
programlarına öğrenci seçiminde puan türü ve
miktarının yanında kişilik özelliklerinin de dikkate
alınmasını önermiştir. Şahin ve Zade (2009) ise,
Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi
öğrencileri ile yaptığı çalışmada öğrencilerin yaşam
doyumları ve Korkmaz ve Usta (2010) öğretmen
adaylarının problem çözme becerileri ile öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları ile Ergin, Kaynak,
Pınarcık ve Arslan (2013) ise okul öncesi öğretmen
adaylarının duygusal zekâlarıyla yaşam doyumları
ve Güler (2006) ve Yerli (2009) ise duygusal zekâ
düzeyi ile problem çözme becerisi arasında arasındaki ilişkiyi inceledikleri çalışmalarında bu değişkenler arasında pozitif yönlü anlamlı ilişki olduğu
sonucuna ulaşmışlardır. pozitif yönlü bir korelasyon saptanmıştır. Konuyla ilgili alan yazın bulguları
değerlendirildiğinde öğretmenliğe yönelik tutum ve
duygusal zekâ kavramlarının; aralarında da anlamlı
bir ilişki olabileceği düşünülmektedir. Bu nedenle
araştırma pedagojik formasyon eğitimi alan öğretmen adaylarının öğretmenliğe yönelik tutumları ile
duygusal zeka düzeyleri arasındaki ilişkinin incelemeyi amaçlamıştır.
Türkiye gibi gelişmekte olan toplumların ileri seviyedeki toplumların düzeyine ulaşabilmelerindeki
en önemli etkenlerden biri de iyi yetişmiş, nitelikli
insan kaynağıdır. Bu açıdan Türkiye’de öğretmen
yetiştirilmesinin önemi yadsınamaz bir gerçektir
(Üstün, Erkan ve Akman, 2004). Bu bağlamda değerlendirildiğinde, 2010 yılında YÖK genel kurulunun aldığı karar göre, öğretmen yetiştirmede tezsiz
yüksek lisans programları kaldırılarak yerine tekrar
pedagojik formasyon eğitimi getirilmiştir. Bu kararlara göre, eğitim fakültesinden mezun olan öğrenciler ile fen-edebiyat fakültesi mezunu olup pedagojik
formasyonu başarı ile tamamlayan öğrenciler, Milli
Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanan ‘Milli Eğitim Bakanlığı’na Bağlı Eğitim Kurumlarına Öğretmen Olarak Atanacakların Atamalarına Esas Olan
Alanlar İle Mezun Oldukları Yüksek Öğretim Programları ve Aylık Karşılığı Okutacakları Derslere İliş-
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
kin Esaslar’ı sağladıkları takdirde öğretmenlik için
başvuruda bulunabilmektedirler. Ancak bu düzenlemeler fen-edebiyat fakültesi çıkışlı pedagojik formasyon eğitimini tamamlamış öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları hakkında kesin
bir bilgi vermemektedir (Eraslan ve Çakıcı, 2011).
Bu sebeple bu araştırmada, pedagojik formasyon
eğitine devam eden 3., 4. sınıf öğrencileri ve mezun
öğrencilerinin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları ve duygusal zeka düzeyleri cinsiyet, sınıf,
fakülte ve bölüm değişkenleri açısından belirlenmeye çalışılmıştır.
Yöntem
Bu araştırma, pedagojik formasyon eğitine devam
eden 3., 4. sınıf öğrencileri ve mezun öğrencilerinin
öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları ve duygusal zeka düzeyleri cinsiyet, sınıf, fakülte ve bölüm
değişkenleri açısından farklılık olup olmadığını
belirlemek amacıyla tarama modelinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmada, tarama modellerinden ilişkisel tarama modeli tercih edilmiştir.
Evren ve Örneklem
Araştırmanın evreni 2010-2011 eğitim öğretim yılında Sakarya Üniversitesinde pedagojik formasyon
eğitimi alan 1241 kız ve 410 erkek, toplamda 1651
öğrencidir. Araştırmanın örneklemi 310’u kadın ve
117’si erkek toplamda 427 öğretmen adayıdır. Bu
adayların 56’sı üçüncü sınıf öğrencisi, 220’si dördüncü sınıf öğrencisi ve 151’i mezun öğrencidir.
Veri Toplama Aracı
Araştırmada 2 (iki) ölçek kullanılmıştır. İlk olarak,
Çetin (2006) tarafından geliştirilen ‚Öğretmenlik
Mesleği Tutum Ölçeği‛ kullanılmıştır. Beşli likert
tipi olan ölçekte 15’i olumsuz 20’si olumlu 35 madde bulunmaktadır. Ölçek, olumlu cümleler ‚kuvvetle katılırım‛ seçeneğinden ‚asla katılmam‛ seçeneğine doğru ‚5, 4, 3, 2, 1‛ şeklinde puanlanırken,
olumsuz cümleler de bunun tam tersi bir yol izlenerek ‚kuvvetle katılırım‛ seçeneğinden ‚asla katılmam‛ seçeneğine doğru ‚1, 2, 3, 4, 5‛ şeklinde puanlanmaktadır. Ölçekten alınabilecek en düşük
puan 35, en yüksek puan 175 olup, 92–119 puan
aralığının üstü olumlu, altı olumsuz, 92-119 aralığı
ise nötr tutum olarak değerlendirilmektedir. Sevgi,
değer ve uyum olmak üzere üç boyuttan oluşan
ölçek hem toplam puan hem de üç alt boyut için
ayrı puan vermektedir. Cronbach Alfa güvenirlik
katsayısı ölçeğin toplamı için .95, sevgi boyutu için
.95, değer boyutu için .81, uyum boyutu için .76’dır.
Ölçeğin geçerliği ise, Aşkar ve Erden (1968) tarafından geliştirilen ölçek kullanılarak test edilmiş ve
elde edilen korelasyon katsayıları, toplam için r=.85,
sevgi boyutu için r=.97, değer boyutu için r=.57 ve
uyum boyutu için r=.74 olarak bulunmuştur.
Anketin üçüncü bölümünde, Titrek’in (2004) ‚Eğitim Fakültesi Öğretim Üyelerinin Duygusal Zekâ
Yeterliklerini İş Yaşamında Kullanma ve Akademik
Başarı Düzeylerine İlişkin Karşılaştırma‛ konulu
doktora çalışmasında yer alan ve kendisinin geliştirmiş olduğu ‚Öğrencilerin Duygusal Zekâ Yeterliliklerini Kullanma Sıklığı Ölçeği‛ kullanılmıştır.
Ölçekte toplamda 72 madde ve dört alt boyut yer
almaktadır. Ölçek ‚Hiç (1), Çok Nadir (2), Ara sıra
(3), Çok sık (4) ve Her zaman (5)‛ şeklinde likert tipi
beşli dereceleme türünde hazırlanmıştır. Ölçekte yer
alan her bir alt boyut ayrı ölçekler olarak geliştirilmiştir. Özbilinç 12 maddeden oluşmaktadır ve
Cronbach Alfa güvenirlik katsayısı .76; duyguları
yönetme alt ölçeği 15 maddeden oluşmaktadır ve
Cronbach Alfa güvenirlik katsayısı .80; duyguları
güdüleme alt ölçeği 14 maddeden oluşmaktadır ve
Cronbach Alfa güvenirlik katsayısı .73; empati alt
ölçeği 12 maddeden oluşmaktadır ve Cronbach Alfa
güvenirlik katsayısı .76 ve sosyal beceriler alt ölçeği
19 maddeden oluşmaktadır ve Cronbach Alfa güvenirlik katsayısı .88’dir.
Veri Analizi
Araştırmada elde edilen veriler SPSS 18.0 programı
kullanılarak analiz edilmiş ve değerlendirilmiştir.
Evrenin çoğunluğunun kız olmasından kaynaklanan sebeple verilerin normal dağılım göstermemelerinden dolayı, öğretmenliğe yönelik tutum ve alt
boyutları ile duygusal zekâ ve alt boyutlarının cinsiyet değişkeni açısından incelenmesinde Mann
Whitney U testi kullanılmıştır. Yine aynı sebeple,
öğretmenliğe yönelik tutum ve alt boyutları ile
duygusal zekâ ve alt boyutlarının sınıf, fakülte ve
bölüm değişkenlerine göre incelenirken Kruskal
Wallis H testi kullanılmıştır. Ayrıca öğretmenliğe
yönelik tutum ve duygusal zekâ arasındaki ilişki
Pearson Korelasyon Katsayısı hesaplanarak incelenmiştir.
Bulgular
Araştırmaya katılan ve pedagojik formasyon eğitimine devam 408 3., 4. sınıf öğrencilerine ve mezun
öğrencilere ilişkin sayısal veriler Tablo 1’de gösterilmiştir. Araştırmaya 56 üçüncü sınıf öğrencisi, 220
dördüncü sınıf öğrencisi ve 151 mezun öğrenci
katılmıştır. Araştırmaya katılanların 117’si erkek,
310’u kadındır. Ayrıca okul türüne göre, 314’ü Fenedebiyat Fakültesi ( 73,5 %), 19’u Güzel Sanatlar
Fakültesi (4,4 %), 9’u Sağlık Yüksekokulu (2,1 %),
30’u İlahiyat Fakültesi (7,0 % ), 39’u Konservatuvar
(9,1 %) ve 16’sı da Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu (3,7 % ) öğrencisi yada mezunu olduğu görülmektedir. Yine katılımcıların 42’si sayısal alan (9,9
%), 309’u sözel alan (72,5 %) ve 75’i de yeteneğe
dayalı bölümler (17,6 % ) de eğitim aldığı görülmektedir.
Tablo 1. Öğretmenliğe Yönelik Tutum Ve Alt Boyutlarının Cinsiyet Değişkenine Göre Mann-Whitney U Testi Sonuçları
33
34
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Öğretmenliğe Yönelik
Tutum
Sevgi Alt Boyutu
Değer Alt Boyutu
Uyum Alt Boyutu
Cinsiyet
N
Erkek
117
Sıra Ortalaması
211,84
Sıra Toplamı
24785,00
Kadın
214,82
66593,00
Erkek
310
112
183,51
20553,50
Kadın
301
215,74
64937,50
Erkek
117
188,21
22020,00
Kadın
310
223,74
69358,00
Erkek
112
190,73
21361,50
Kadın
301
213,05
64129,50
U
p
17882,000
,824
14225,500
,015*
15117,000
15033,500
,008*
,090
*p< .05
Tablo 1’de U testi sonuçları incelendiğinde, cinsiyet
değişkeni açısından öğretmenliğe yönelik tutumun
geneli ile uyum alt boyutunda anlamlı bir fark bulunamamıştır (U=17882,000; 15033,500, p>.05). Fakat
sevgi alt boyutu cinsiyet değişkeni açısından incelendiğinde anlamlı bir fark olduğu görülmektedir
(U=14225,500; p<.05). Sıra ortalamaları dikkate alındığında kadınların sevgi alt boyutuna yönelik daha
olumlu duygular taşıdığı görülmektedir. Benzer bir
şekilde, değer alt boyutunda da cinsiyet değişkeni
açısından anlamlı bir farklılık bulunmuştur
(U=15117,000; p<.05). Sıra ortalamaları dikkate alındığında yine kadınların değer alt boyutuna yönelik
daha olumlu duygular taşıdığı görülmektedir.
Cinsiyet değişkeni açısından U testi sonuçları incelendiğinde, duygusal zekânın geneli ile özbilinç,
duyguları yönetme, duyguları yönetme, duyguları
güdüleme, empati ve sosyal beceriler alt boyutlarında anlamlı bir fark bulunamamıştır (U=17943,500;
17951,000;
17829,500;
17243,500;
17243,500;
16474,500; 17868,500, p>.05). Sınıf değişkeni açısından H testi sonuçları incelendiğinde, öğretmenliğe
yönelik tutumun geneli ile sevgi, değer, uyum alt
boyutlarında anlamlı bir fark bulunamamıştır (χ²(2)=
,173; 1,557; 1,887; 1,474, p>.05). Yine H testi sonuçları incelendiğinde, fakülte değişkeni açısından öğretmenliğe yönelik tutumun geneli ile sevgi, değer,
uyum alt boyutlarında anlamlı bir fark bulunamamıştır (χ²(5)= 5,546; 1,191; 3,968; 1,096, p>.05).
Tablo 2. Öğretmenliğe Yönelik Tutum ve Alt Boyutlarının Bölüm Değişkenine Göre Kruskal-Wallis H Testi Sonuçları
Anlamlı
Bölüm
N
Sıra Ortalaması
sd
χ²
p
Fark
Öğretmenliğe
Yönelik Tutum
Sevgi Alt Boyutu
Değer Alt Boyutu
Uyum Alt Boyutu
Sayısal
42
167,82
Sözel
309
218,80
Yeteneğe Dayalı
75
217,23
Sayısal
41
183,78
Sözel
299
207,92
Yeteneğe Dayalı
72
213,55
Sayısal
42
168,65
Sözel
309
220,40
Yeteneğe Dayalı
75
210,17
Sayısal
39
195,46
Sözel
298
205,13
Yeteneğe Dayalı
75
217,70
2
6,433
,040*
2
1,788
,409
2
6,673
,036*
2
1,048
,592
1-2
1-2
*p< .05
Tablo 2’de yer alan H testi sonuçları incelendiğinde,
bölüm değişkeni açısından sevgi ve uyum alt boyutlarında anlamlı bir fark bulunamamıştır (χ²(2)= 1,788;
1,048, p>.05). Yine Tablo 3’te yer alan H testi sonuçlarına göre, öğretmenliğe yönelik tutum bölüm
değişkeni açısından incelendiğinde anlamlı bir fark
olduğu görülmektedir (χ²(2)= 6,433; p<.05). Farkın
kaynağını bulmaya yönelik yapılan Mann Whitney
U testi sonucunda, sayısal ve sözel bölümlerin öğretmenliğe yönelik tutumları arasında anlamlı bir
farklılık bulunduğu görülmüştür. Grupların sıra
ortalamalarına bakıldığında, sözel bölümdeki öğrencilerin öğretmenliğe yönelik tutumlarının daha
olumlu olduğu görülmüştür. Ayrıca değer alt boyutu fakülte değişkeni açısından incelendiğinde anlamlı bir fark olduğu görülmektedir (χ²(2)= 6,673;
p<.05). Farkın kaynağını bulmaya yönelik yapılan
Mann Whitney U testi sonucunda, sayısal ve sözel
bölümlerin öğretmenliğe yönelik tutumları arasında
anlamlı bir farklılık bulunduğu görülmüştür. Grupların sıra ortalamalarına bakıldığında, yine sözel
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
bölümdeki öğrencilerin değer alt boyutuna yönelik
tutumlarının daha olumlu olduğu görülmüştür.
H testi sonuçları incelendiğinde, sınıf değişkeni
açısından duygusal zekânın geneli ile özbilinç, duyguları yönetme, duyguları güdüleme, empati ve
sosyal beceriler alt boyutlarında anlamlı bir fark
bulunamamıştır (χ²(2)= 1,640; ,485; 2,414; 4,032; 2,852;
,707; p>.05). Yine fakülte değişkeni açısından duygusal zekânın geneli ile özbilinç, duyguları yönet-
r
p
N
r
Sevgi Alt Boyutu p
N
r
Değer Alt Boyutu p
N
r
Uyum Alt Boyutu p
N
*p< .05 ; ** p< .01
Öğretmenliğe
Yönelik Tutum
me, duyguları güdüleme, empati ve sosyal beceriler
alt boyutlarında anlamlı bir fark bulunamamıştır
(χ²(2)= 2,045; 5,829; 9,976; 2,262; 5,651; ,417; p>.05).
Benzer şekilde, bölüm değişkeni açısından da duygusal zekânın geneli ile özbilinç, duyguları yönetme, duyguları güdüleme, empati ve sosyal beceriler
alt boyutlarında anlamlı bir fark bulunamamıştır
(χ²(2)= ,970; ,233; ,237; ,794; ,538; ,573; p>.05).
Tablo 3. Duygusal Zekâ İle Öğretmenliğe Yönelik Tutum
Duyguları
Duygusal Zekâ
Özbilinç
Duyguları Güdüleme
Yönetme
**
*
**
,194
,122
,185
,172**
,000
,011
,000
,000
429
429
429
429
,265**
,193**
,239**
,212**
,000
,000
,000
,000
429
429
429
429
,266**
,222**
,228**
,160**
,000
,000
,000
,001
429
429
429
429
,181**
,160**
,138**
,141**
,000
,001
,005
,004
429
429
429
429
Tablo 3 incelendiğinde, öğretmenliğe yönelik tutum
geneli ile duygusal zekâ geneli (r=,194; p<.01); öğretmenliğe yönelik tutum ile duyguları yönetme alt
boyutu (r=,185; p<.01); öğretmenliğe yönelik tutum
ile duyguları güdüleme alt boyutu (r=,172; p<.01);
öğretmenliğe yönelik tutum ve empati alt boyutu
(r=,168; p<.01) ve öğretmenliğe yönelik tutum ile
sosyal beceriler alt boyutu (r=,159; p<.01) arasında
pozitif yönlü yüksek düzeyde anlamlı, düşük bir
ilişki olduğu görülmüştür. Ayrıca öğretmenliğe
yönelik tutum ve özbilinç alt boyutu arasında pozitif yönlü anlamlı düşük bir ilişki olduğu görülmüştür (r=,122; p<.05). Ayrıca sevgi alt boyutu ile duygusal zeka geneli (r=,265; p<.01), sevgi alt boyutu ile
özbilinç alt boyutu (r=,193; p<.01), sevgi alt boyutu
ile duyguları yönetme alt boyutu (r=,239; p<.01),
sevgi alt boyutu ile duyguları güdüleme alt boyutu
(r=,212; p<.01), sevgi alt boyutu ile empati alt boyutu
(r=,203; p<.01), sevgi alt boyutu ile sosyal beceriler
alt boyutu (r=,146; p<.01) arasında pozitif yönlü
yüksek düzeyde anlamlı düşük bir ilişki olduğu
görülmüştür.
Değer alt boyutu ile duygusal zeka (r=,266; p<.01),
değer alt boyutu ile özbilinç alt boyutu (r=,222;
p<.01), değer alt boyutu ile duyguları yönetme alt
boyutu (r=,228; p<.01), değer alt boyutu ile duyguları güdüleme alt boyutu (r=,160; p<.01), değer alt
boyutu ile empati alt boyutu (r=,234; p<.01), değer
alt boyutu ile sosyal beceriler alt boyutu (r=,254;
p<.01) arasında pozitif yönlü yüksek düzeyde anlamlı düşük bir ilişki mevcuttur. Yine Tablo 3’e
Empati
Sosyal Beceriler
,168**
,159**
,001
429
,246**
,000
429
,254**
,000
429
,177**
,000
429
,000
429
,203**
,000
429
,234**
,000
429
,125*
,010
429
göre, uyum alt boyutu ile duygusal zeka geneli
(r=,181; p<.01), uyum alt boyutu ile özbilinç alt boyutu (r=,160; p<.01), uyum alt boyutu ile duyguları
yönetme alt boyutu (r=,138; p<.01), uyum alt boyutu
ile duyguları güdüleme alt boyutu (r=,141; p<.01) ve
uyum alt boyutu ile sosyal beceriler alt boyutu
(r=,177; p<.01) arasında pozitif yönlü yüksek düzeyde anlamlı düşük bir ilişki mevcuttur. Ayrıca uyum
alt boyutu ile empati alt boyutu arasında pozitif
yönlü anlamlı düşük bir ilişki olduğu mevcuttur
(r=,125; p<.05).
Sonuç ve Öneriler
Araştırma sonucunda pedagojik formasyon eğitimi
alan öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine
yönelik tutum ölçeğinden aldıkları puanlar cinsiyet
değişkenine göre değerlendirildiğinde erkek ve
kadın öğretmen adayları arasında sevgi ve değer
boyutlarında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık
olduğu saptanmıştır. Her iki boyutta da bu farkın
kadın öğretmen adayları lehine olduğu görülmektedir. Buna göre kadın öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğini daha çok sevdikleri ve daha fazla
değer verdikleri söylenebilir. Uyum boyutunda ise
kadın ve erkek öğretmen adaylarının görüşleri
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktur.
Ancak ölçeğin uyum boyutundan alınan puanlar
değerlendirildiğinde kadın öğretmen adaylarının
aldıkları puanların erkek öğretmenlerin puanlarından daha fazla olduğu görülmektedir. Bu durumda
kadın öğretmen adaylarının uyum konusunda erkek öğretmen adaylarına oranla kısmen daha başa-
35
36
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
rılı olduğu söylenebilir. Ancak genel olarak tutum
ölçeğinden alınan puanlar karşılaştırıldığında ise
kadın ve erkek öğretmen adayları arasında öğretmenlik mesleğine tutumlar arasında anlamlı bir fark
yoktur.
Konuyla ilgili alan yazın incelendiğinde farklı sonuçlara ulaşıldığı görülmektedir. Sandıkçı ve Öncü
(2013) beden eğitimi öğretmenleri ile Arslan (2013)
ise Türkçe öğretmenleri ile yaptığı öğretmenlik
mesleğine yönelik tutum çalışmalarında cinsiyete
göre kadın ve erkek öğretmenler arasında anlamlı
bir fark olmadığı sonucuna ulaşmışlardır. Baykara
Pehlivan (2008), Yüksel (2004), Gürbüz ve Kışoğlu(2007), Terzi ve Tezci (2007), Çakır, Kan ve Sümbül (2006) çalışmalarında kadınların öğretmenliğe
yönelik tutumlarının erkeklere oranla daha olumlu
olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Bu durum, bazı
sosyal ve psikolojik nedenlerden dolayı, bayanların
öğretmenlik mesleğine daha yatkın olmaları ile
açıklanabilir. Yapılan çeşitli araştırmalar da bu
yorumu destekler niteliktedir. Coultas ve Lewin
(2002), dört farklı ülkedeki öğretmen adaylarının
profillerini çıkarmayı amaçlayan çalışmalarında,
Malawi’de öğretmenlik mesleğini tercih eden bayanların %42 oranında olduğunu, Trinidad ve Tobago’da bu mesleği seçen adayların %70’inin bayan
olduğunu ve Ghana’da mesleği tercih eden bayanların oranının %38 arttığını ifade etmişlerdir (Akt:
Gürbüz ve Kışoğlu, 2007: 80-81).
Öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutum ölçeğinden aldığı puanlar değerlendirildiğinde 3. Sınıf, 4. Sınıf ve mezun durumundaki öğrencilerin puanlarının birbirine çok yakın olduğu ve
aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı görülmektedir. Bu durumda formasyon eğitimi
alan öğretmen adaylarının öğrenimlerine devam
ediyor olması ya da mezun durumda olmaları öğretmenlik mesleğine olan tutumlarında bir farklılaşmaya yol açmadığı söylenebilir. Araştırmanın
sonuçları Baykara Pehlivan (2008), Eraslan ve Çakıcı
(2011), Tekerek ve Polat (2011) ve Açışlı ve Kolomuç’un (2012) çalışmaları ile de benzerlik göstermektedir.
Öğretmenliğe yönelik tutum puanlarının fakülte
değişkenine göre farklılaşıp farklılaşmadığı değerlendirildiğinde ise istatistiksel olarak anlamlı bir
fark olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Anlamlı bir
fark olmamasına rağmen alınan puanlar incelendiğinde en düşük puanın hemşirelik bölümü öğrencilerinde daha sonra ise ilahiyat fakültesi öğrencilerinde olduğu görülmektedir. Diğer bölüm öğrencilerinin (Fen Edebiyat, Güzel Sanatlar, Konservatuar,
BESYO) ise puanlarının birbirine yakın olduğu
görülmektedir. İlahiyat fakültesi ve hemşirelik bölümü öğrencilerinin öğretmenlik mesleğine yönelik
tutumlarının düşük seviyede olması lisansları süresince aldıkları eğitimin farklılığından ve bu süre
boyunca öğrencilerin öğretmenliğe yönelik herhangi bir beklenti ya da tutum geliştirmemelerinden
kaynaklanıyor olabilir. Konuyla ilgili yapılan çalışmalar incelendiğinde, Gürbüz ve Kışoğlu (2007),
Fen Edebiyat ve Eğitim Fakültesi öğrencileriyle
yaptığı çalışmada da bu iki fakülte öğrencilerinin
öğretmenliğe yönelik tutumları arasında anlamlı bir
fark olmadığı sonucuna ulaşırken, Eraslan ve Çakıcı
(2011) fen edebiyat fakültesi öğrencileri ile yaptığı
çalışmada Türk Dili ve Edebiyatı öğrencilerinin/mezunlarının Kimya ve Matematik öğrencilerinden/mezunlarından; Tarih ve Fizik bölümü öğrencilerinin/mezunlarının ise Kimya öğrencilerinden/mezunlarından düşük tutuma sahip olduğu
sonucuna ulaşmıştır.
Konuyla ilgili alan yazında yapılan incelemelerde
öğretmenliğe yönelik tutum; sınıf fakülte, bölüm
gibi değişkenlere göre farklılaşıp farklılaşmadığı
değerlendirilmiş ancak öğrencilerin üniversitelerine
kayıtta kullanılan puan türüne göre yapılmış bir
değerlendirmeye rastlanılmamıştır. Bu konuda
yaptığımız çalışmada öğretmen adaylarının sayısal,
sözel veya yeteneğe dayalı bölümlerin öğretmenlik
mesleğine yönelik tutumları değerlendirildiğinde
tutum puanları arasında anlamlı bir fark olduğu
sonucuna ulaşılmıştır. Değerlendirme sonucunda
sayısal bölüm öğrencilerinin genel tutum puanlarının sözel ve yeteneğe dayalı bölüm öğrencilerinin
puanlarından düşük; sözel ve yeteneğe dayalı bölüm öğrencilerinin tutum puanlarının ise birbirine
yakın olduğu görülmüştür. Öğretmenliğe yönelik
tutum ölçeğinin; sevgi, değer ve uyum alt boyutları
değerlendirildiğinde ise sevgi ve uyum alt boyutlarında sayısal, sözel ve yeteneğe dayalı bölüm öğrencileri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark
olmadığı gözlenirken; değer alt boyutunda sözel
bölüm öğrencilerinin puanlarının sayısal bölüm
öğrencilerinden yüksek olduğu görülmektedir. Bu
durum sayısal bölüm öğrencilerinin mesleğe daha
az değer verdiği ya da öğretmenlik mesleğinin değerini düşük algıladığı şeklinde yorumlanabilir.
Öğretmen adaylarının duygusal zekâ ölçeğinden
aldığı puanlar analiz edildiğinde kadın ve erkek
öğretmen adayları arasında anlamlı bir fark olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu alanda yapılan çalışmalar incelendiğinde farklı sonuçlara ulaşıldığı görülmüştür. Kılıç Özmen (2012), Gürbüz ve Yüksel
(2008) çalışmalarında duygusal zekâ yönünden
kadın ve erkekler arasında fark bulurken Certel,
Çatıkkaş ve Yalçınkaya (2011), Acar (2002), Babaoğlan’ın (2010) çalışmalarında kadın ve erkeklerin
duygusal zekâ puanları arasında anlamlı bir fark
saptanmamıştır. Öğretmen adaylarının duygusal
zekâ ölçeği ve alt boyutlarından aldığı puan ortalamaları değerlendirildiğinde sınıf, bölüm ve fakülte
değişkenlerine göre anlamlı bir farklılaşma olmadığı
görülmüştür. Buna göre öğretmen adaylarının bu-
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
lunduğu sınıf, devam ettiği fakülte ya da devam
ettiği bölümün, sözel, sayısal ya da yetenek alanlarında olması duygusal zekâ düzeylerinde bir farklılaşmaya neden olmadığı söylenebilir. Yapılan alan
yazın taramasında sınıf ve fakülte değişkenlerine
göre öğretmen adaylarının duygusal zeka düzeylerinde farklı sonuçlara ulaşıldığı görülmektedir.
Gürşen Otacıoğlu’nun (2009) müzik öğretmenliği
öğrencileri ile yaptığı çalışmada sınıf değişkenine
göre duygusal zekâ düzeyinde anlamlı bir fark
olmadığı sonucuna ulaşırken; Özyalçın Oskay,
Erdem ve Yılmaz (2008) Kimya öğretmen adayları
ile yaptığı çalışmada 4. Sınıfların 5. Sınıflardan yüksek duygusal zekâ düzeyine sahip olduğu sonucuna
ulaşmıştır. Benzer şekilde Arlı, Altunay ve Yalçınkaya’nın (2011) Ege Üniversitesi Orta Öğretim Alan
Öğretmenliği Tezsiz Yüksek Lisans Programlarında
2008–2009 yılında kayıtlı olan öğretmen adayları ile
yaptığı çalışmada Fen Fakültesi öğrencilerinin Edebiyat Fakültesi öğrencilerine göre daha yüksek,
Güzel Sanatlar Tezsiz Yüksek lisans öğrencilerinin
de Fen Bilimleri Tezsiz Yüksek Lisans öğrencilerinden daha yüksek duygusal zekâ düzeyine sahip
oldukları sonucuna ulaşmıştır.
Öğretmenliğe yönelik tutum ile duygusal zekâ
arasındaki ilişki incelendiğinde aralarında pozitif
yönlü, yüksek düzeyde anlamlı, düşük bir ilişki
olduğu görülmüştür. Buna göre öğretmen adaylarının duygusal zekâ düzeylerinin, öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarını etkilediği söylenebilir.
Öğretmenliğe yönelik tutum ölçeğinin sevgi, değer
ve uyum alt boyutları ile duygusal zekâ arasında da
yüksek düzeyde anlamlı, düşük seviyede bir ilişki
olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Analiz sonuçlarına
göre en düşük ilişki uyum ve duygusal zekâ arasında iken, sevgi ve değer boyutları ile duygusal zekâ
arasındaki ilişki daha yüksek ve birbirine yakın
düzeydedir. Bu durumda öğretmen adaylarının
öğretmenlik mesleğine duydukları sevgi ve bu
mesleğe verdikleri değerin duygusal zekâlarından
etkilendiği söylenebilir. Goleman’a (1998) göre,
duygusal zekâ düzeyi, IQ’nun tersine daha sonraki
yaşlarda bile, eğitimle ve yaşam boyu deneyimlerden de ders alınarak geliştirilebilmekte ve güçlendirilebilmektedir (Arlı ve Ark.,2011:3).Bu nedenle
öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarının geliştirilmesi için onların duygusal
zekalarının da geliştirilmesine yönelik çalışmalar
yapılması uygun olacaktır.
Kaynakça
Acar, F, T. (2001). Duygusal zekâ yeteneklerinin göreve yönelik ve insana yönelik liderlik davranışları ile ilişkisi; banka şube müdürleri
üzerine bir alan araştırması. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul
Acar, F. (2002). Duygusal zekâ ve liderlik. Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 12: 53-68.
Açışlı, S. ve Kolomuç, A. (2012).Sınıf öğretmeni adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarının incelenmesi. Eğitim ve
Öğretim Araştırmaları Dergisi, 1 (2): 266-271.
Akar Kayserili, T., ve Gündoğdu, K. (2010). Okul öncesi ve öğretmen adaylarının mesleğe ilişkin tutumları ile duygusal zekaları
arasındaki ilişki. Milli Eğitim (187), 104-121.
Arlı, D., Altunay E. veYalçınkaya M. (2011). Öğretmen adaylarında duygusal zekâ, problem çözme ve akademik başarı ilişkisi.
Akademik Bakış Dergisi, 25:1-23.
Arslan, A. (2013). Türkçe öğretmenleri ile öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarına ilişkin karşılaştırmalı bir çalışma. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 36: 71-79.
Babaoğlan, E. (2010). Okul yöneticilerinde duygusal zekâ. Ahi Evran Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi. 11(1), 119-136.
Baykara Pehlivan, K. (2008). Sınıf öğretmeni adaylarının sosyo-kültürel özellikleri ve öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları
üzerine bir çalışma. Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi , 4 (2), 151-168.
Certel, Z., Çatıkkaş, F. ve Yalçınkaya M. (2011). Beden eğitimi öğretmen adaylarının duygusal zekâ ile eleştirel düşünme eğilimlerinin incelenmesi. Selçuk Üniversitesi Beden Eğitimi Ve Spor Bilim Dergisi, 13 (1): 74–81
Çakır Ö., Kan A.ve Sünbül Ö. (2006). Öğretmenlik meslek bilgisi ve tezsiz yüksek lisans programlarının tutum ve özyeterlik
açısından değerlendirilmesi. Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2, (1): 36-47.
Çarıkçı, İ. , Kanten, S. ve Kanten, P. (2010). Kişilik, duygusal zekâ ve örgütsel vatandaşlık davranışları arasındaki ilişkileri belirlemeye yönelik bir araştırma. Süleyman Demirel
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 11: 41-65.
Çeliköz, N., ve Çetin, F. (2004). Anadolu Öğretmen Lisesi Öğrencilerinin Öğretmenlik Mesleğine Yönelik Tutumlarını Etkileyen
Etmenler. Milli Eğitim Dergisi (162), 160-167.
Çetin, Ş. (2006). Öğretmenlik Mesleği Tutum Ölçeğinin geliştirilmesi (geçerlik ve güvenirlik Çalışması). Gazi Üniversitesi
Endüstriyel Sanatlar Eğitim Fakültesi Dergisi (18), 28-37.
Çiğdem G. ve Memiş, A. (2011). Sınıf öğretmenliği adaylarının öğrenme stilleri ve öğretmenlik mesleğine yönelik tutumlarının
çeşitli değişkenler açısından incelenmesi. Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 3 (40): 57-77.
Doğan, S. (2005). Çalışan İlişkileri Yönetimi. İstanbul: Kare Yayınları.
37
38
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Doğan, T., ve Çoban, A. E. (2009). Eğitim fakültesi öğrencilerinin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları ile kaygı düzeyleri
arasındaki ilişkinin incelenmesi. Eğitim ve Bilim , 34 (153), 157-168.
Edizler, G. (2010). İnsan kaynakları yönetiminde ‘duygusal zekâ’ ölçüm ve modelleri. Journal of Yasar University 18(5), 29702984.
Eraslan, L. ve Çakıcı, D. (2011). Pedagojik formasyon programı öğrencilerinin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları. Kastamonu Eğitim Dergisi 19 (2): 427-438
Ergin, B., Kaynak, B., Pınarcık, Ö. ve Arslan, E. (2013). Okul öncesi öğretmen adaylarının duygusal zekâları ve yaşam doyumları
arasındaki ilişkinin incelenmesi. Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi, 2 (2): 35-42.
Güler, A. (2006). İlköğretim okullarında görev yapan öğretmenlerin duygusal zekâ düzeyleri ile problem çözme becerileri arasındaki
ilişkinin incelenmesi. Yeditepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
Gürbüz, F. ve Yüksel, M. (2008). Çalışma ortamında duygusal zekâ: iş performansı, iş tatmini, örgütsel vatandaşlık davranışı ve
bazı demografik özelliklerle ilişkisi. Doğuş Üniversitesi Dergisi. 9 (2), 174-190
Gürbüz, H., ve Kışoğlu, M. (2007). Tezsiz yüksek lisans programına devam eden Fen-Edebiyat ve Eğitim Fakültesi
öğrencilerinin öğretmenlik mesleğine yönelik tutumları (Atatürk Üniversitesi Örneği). Erzincan Eğitim Fakültesi Dergisi ,
9 (2), 71-83.
Gürşen Otacıoğlu, S. (2009) Müzik öğretmeni adaylarının duygusal zekâ ile akademik ve çalgı başarı düzeyleri arasındaki ilişki.
Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 19 (1): 85-96.
Kılıç Özmen, Z. (2012). İlköğretim öğretmenlerinin duygusal zekâ düzeyleri. İSZÜ Sosyal Bilimler Dergisi , 1 (1), 175-193.
Korkmaz, Ö. ve Usta, E. (2010). Öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine karşı tutumları ile algıladıkları etkileşim-izlenme
kaygıları ve problem çözme becerileri arasındaki ilişki. Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, 3, 1-22.
Önen, A. S. (2012). Öğretmen adaylarının kişilik özellikleri ve duygusal zeka düzeylerinin stresle başa çıkmalarına etkileri.
Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi , 42, 310-320.
Özyalçın Oskay, Ö., Erdem, E ve Yılmaz, A. (2008). Kimya öğretmen adaylarının öğretmenlik uygulamaları ve duygusal zekâları üzerine bir çalışma. Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Dergisi, 17, 228-242.
Sandıkçı, M. ve Öncü, E. (2013). Beden eğitimi ile diğer alanlardaki öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine ilişkin yeterlik
algıları ve tutumlarının belirlenmesi ve karşılaştırılması.Pamukkale Journal of Sport Science. 4 (1),135-151.
Somuncuoğlu, D. (2005). Duygusal zekâ yeterliliklerinin kuramsal çerçevesi ve eğitimdeki rolü. Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi
Dergisi. 11, 269-293
Şahin, F.S. , Zade, B.M. ve Direk, H. (2009). Öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine yönelik tutum ve yaşam doyum düzeyleri. 18.
Ulusal Eğitim Bilimleri Kurultayı’nda sunulan bildiri. Ege Üniversitesi Eğitim Fakültesi, İzmir, Turkey. 1-3 Ekim.
Şenel, H. G., Demir, İ., Sertelin, Ç., Kılıçaslan, A., ve Köksal, A. (2004). Öğretmenlik mesleğine yönelik tutum ve kişilik özellikleri arasındaki ilişki. Eğitim Araştırmaları, 15, 99-109.
Tekerek, M. ve Polat, S. (2011). Öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğine ilişkin tutumları. 5th International Computer & Instructional Technologies Symposium’da sunulan bildiri Fırat Üniversitesi Elazığ, 22-24 Eylül.
Terzi, A.R ve Tezci E. (2007). Necatibey Eğitim Fakültesi öğrencilerinin öğretmenlik mesleğine ilişkin tutumları. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 52 : 593-614.
Titrek, O. (2004). Eğitim Fakültesi öğretim üyelerinin duygusal zekâ (EQ)yeterliklerini işyaşamında kullanma ve akademik başarı düzeylerine ilişkin karşılaştırmalı bir araştırma. Ankara: Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2004.
Titrek, O. (2011). IQ’dan EQ’ya: Duyguları zekice yönetme, Pegem Akademi, Ankara
Üstün, E., Erkan, S., ve Akman, B. (2004). Türkiye'de Okul Öncesi Öğretmenliği öğrencilerinin öğretmenlik mesleğine yönelik
tutumlarının incelenmesi. Manas Sosyal Bilimler Dergisi, 5 (10), 10-12.
Üstüner, M. (2006). Öğretmenlik mesleğine yönelik tutum ölçeğinin geçerlik ve güvenirlik çalışması. Kuram ve Uygulamada
Eğitim Yönetimi , 45, 109-127.
Üzel, D. , Hangül T. (2012). Duygusal zekâ ve akademik başarı arasındaki ilişki. ‚10. Ulusal Fen ve Matematik Eğitimi Kongresi‛nde
sunulan bildiri. Niğde Üniversitesi Niğde, Turkey. 27-30 Haziran.
Yazıcı Çelebi, G. ve Çelebi, B. (2009). KPSS’ye hazırlanan öğretmen adaylarının duygusal zekâ düzeyleri ile sürekli kaygı düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi. 18. Ulusal Eğitim Bilimleri Kurultayı’nda sunulan bildiri. Ege Üniversitesi Eğitim Fakültesi, İzmir, Turkey. 1-3 Ekim.
Yerli, S. (2009). İlk ve orta öğretim okullarındaki yöneticilerin duygusal zekâ ve problem çözme becerileri arasındaki ilişki. Maltepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
Yeşilyaprak, B. (2001). Duygusal zekâ ve eğitim açısından doğurguları. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi. 25, 139-146.
Yüksel S. (2004). Tezsiz yüksek lisans programının öğrencilerin öğretmenlik mesleğine ilişkin tutumlarına etkisi. Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi XVII (2) : 355-379.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
MEB Yönetici Atama Yönetmeliğinde Kullanılması Gereken
Temel Ölçütler Konusunda Yönetici ve Öğretmen Görüşleri
Oktay Alişan Cihan
Erkan Özbek**
Murat Kolçak ****
Demet Özenir ***
Özet
Eğitim kurumlarında yönetici atamada kullanılan kriterler, kurum içi adalet ve liyakatin sağlanmasında son derece önemlidir. Bu çalışmada yönetici atamada kullanılması gereken kriterler yönetici ve öğretmen görüşlerine
dayalı olarak araştırılmıştır. Araştırma aracılığıyla ayrıca, alanda bulunan paydaşların mevcut yönetmelikte
bulunan kriterler hakkındaki görüşlerinin ve bakış açılarının da ortaya çıkarılması amaçlanmaktadır. Çalışma betimsel tarama yöntemi kullanılarak gerçekleştirilecektir. Araştırma için gereken veriler, araştırmacılar tarafından
geliştirilen ölçek aracılığı ile elde edilecektir. Araştırmanın evrenini Sakarya ilinde görev yapan yönetici ve öğretmenler oluşturmaktadır. Elde edilen veriler istatistiksel analiz yöntemleri kullanılarak analiz edilecektir. Araştırma sonuçlarına dayalı olarak yönetici atamada adalet ve liyakat ölçütlerine uygun atama kriterleri belirlenmesine
yönelik önerilerde bulunulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Atama Yönetmeliği, kriter, liyakat, adalet, yönetici, öğretmen.
Administrator and Teacher Views’ About Essential Criteria
Needed Using in Regulation of the Ministry of National Education Administrator Assignment
Abstract
The criterias that are being used in appointment of administrators educational institutions are extremely important in order to maintain justice and merit within institution. In this study, the criterios that should be used for
appointment of administrators, have been examined via the feedbacks from administrators and teachers. It is also
aimed to reveal the perspectives of the stakeholder’s about the current regulation. The study will be carried out by
using descriptive scanning method. The datas which are needed for the research will be obtained from a scale that
has been developed by the researchers. The administrators and teachers in the province of Sakarya from the universe of this research . The datas which have been obtained will be analyzed using the methods of statistical analysis. Based on the results of research the appointment of administrators of justice and merit criteria, proposals will
be presented for the determination of the appropriate criteria for the assingment.
Keywords: Regulation of the assignment, criterion, merit, justice, administrator, teacher.
Müdür Yardımcısı, Cengiz Topel Ortaokulu, Sakarya, Adapazarı 54000, oktaycihan@mynet.com
** Müdür, Soğuksu İlkokulu, Sakarya, Hendek 54300, erkaneren71@gmail.com
*** Sınıf Öğretmeni, Cengiz Topel İlkokulu, Sakarya, Adapazarı 54000, demetozenir@hotmail.com
**** Sınıf Öğretmeni, Teketaban İlkokulu, Sakarya, Karapürçek 54430, muratkolcak01@gmail.com
39
40
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
1. GİRİŞ
salıoğlu’nun 1973 yılında yaptığı ‚Ortaöğretimin
Türk Millî Eğitim Sistemi içinde önemli bir yeri
Yeniden Düzenlenmesi Konusunda Okul Yöneticil-
olduğu herkesçe kabul edilen okul yöneticiliğine
erinin Görüşleri‛ konulu bir araştırmada, yöneticilik
atanacakların seçilmesi, yetiştirilmesi ve atanma-
seminerinde bulunan okul yöneticilerinin tamamı,
larına ilişkin uygulana gelen yöntemler zamanla
en az beş yılda bir hizmet içi eğitimden geçirilmel-
geçerliliğini kaybetmektedir. Usta-çırak modeliyle,
erini gerekli görmüşlerdir. Kursla yetiştirme, daha
politik baskı ve tercihlerin sonucu eğitim ku-
düşük nitelikli sonuçlar verebileceğinden, bu boyut,
rumlarına yönetici seçme ve atama modelinin, sis-
lisansüstü
temi yıprattığı gibi değişik söylentilere de yol açtığı
kalacaktır. Gelişmiş ülkelerde, okul yöneticiliği için
görülmekteydi. 1998 yılından bu yana, eğitim ku-
lisansüstü düzeyde öğrenim aranmaktadır (Akt.
rumlarına yönetici seçme uygulamalarında sınav
Başar, 2000).
sistemi ile farklı bir yol izlenmeye başlanmıştır.
Gelişmiş ülkelerde, aday seçimi için kurulmuş
Sınav sisteminin, bütün eğitim çalışanlarınca doğru
değerlendirme merkezleri vardır. Buralarda, evrak
ve isabetli bir yöntem olduğu kabul edilmektedir.
sepeti, lidersiz grup çalışmaları, sorun çözme gibi
Sınav sistemi, her ne kadar kabul gören bir yöntem
yöntemler uygulanarak, gözlem ve ölçümler sonucu
olsa da, uygulamada bazı sorunlar ve aksamalar
değerlendirmeler yapılır. Ölçümler liderlik, karar
karşımıza çıkabilmektedir. Bu amaçla eğitim ku-
verme, örgütleme, planlama, iletişim, gelişim isteği,
rumlarına yönetici seçme, yetiştirme ve atama sü-
hoşgörü vb. boyutlarda olur. Her yöntem ve tekniğe
recinde daha çok sıkıntı yaşanacağı kaçınılmazdır.
ilişkin
Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), okul ve kurum
birleştirilerek karar verilir. Araştırmalar, bu yönte-
yöneticiliği
min
konusunda
büyük
gelişmeler
öğrenim
ölçüm
ve
gelecekteki
seçeneği
karşısında
değerlendirme
başarıyı
zayıf
sonuçları
kestirebildiğini
göstermektedir. 1939 yılından beri 16 kez toplanan
göstermiştir (Başar, 2000).
Türk Millî Eğitim Şûralarından 1981’de toplanan
Ülkemizde gün geçtikçe eğitimin ve eğitim yöneti-
10’uncusunda; ‚meslekte aslolan öğretmenliktir‛
cilerinin niteliği ön plâna çıkmaktadır. Örgüt olarak
görüşünün ağır bastığı, uzmanlık gerektiren alan-
okulu belirlenmiş amaçlarına ve toplumun beklen-
larda personel yetiştirilemediği, belirli bir süre
tilerine ulaştıracak kadronun başında yer alacak
öğretmenlik deneyimi üzerine yönetim, denetim
olan okul yöneticilerinin istekli ve yetenekli olan-
personelinin özel olarak yetiştirilmesinin hizmetin
ların arasından seçimi, hizmet öncesi eğitim ver-
gereği olarak kaçınılmaz olduğu belirtilmiştir.
ilmesi, değerlendirme ölçütlerine özen gösterilmesi
1999’da toplanan 16’ncı Millî Eğitim Şûrası’nda ise
önem kazanmaktadır. Bu amaçla 30 Kasım 1998
‚Milli Eğitim Akademisi‛ nin işlerlik kazanması için
tarihinde 2494 sayılı Tebliğler Dergisinde yayımlan-
gerekli yasal düzenlemelerden
an ‚Millî Eğitim Bakanlığına (MEB) Bağlı Eğitim
(MEB., 1999) söz
ko-
Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değiştir-
nusundaki son gelişmeler iki boyutludur: Birincisi,
melerine İlişkin Yönetmelik‛ yürürlüğe girmiştir.
okul yöneticilerini seçme ve atama yetkilerinin
30 Nisan 1999 tarih ve 23681 sayılı Resmî Gazete’de
giderek
kademelerine
yayımlanarak yürürlüğe giren ‚MEB Yönetici Ata-
göçerilmesi; ikincisi, okul yöneticisi ile birlikte
ma, Değerlendirme, Görevde Yükselme ve Yer
çalışacak olanların da yöneticilerin seçilme sürecine
Değiştirme Yönetmeliği‛ de Türk eğitim tarihinde
katılmalarına olanak veren modellerin geliştirilme-
eğitim
sidir (Açıkalın, 1998).
alanında yetiştirilmesini öngören ilk yönetmelik
Göreve, onu en iyi yapabilecek olan kişilerin atan-
olarak yerini alacaktır (Kayıkçı, 2001).
abilmesi amacıyla, 657 sayılı Devlet Memurları
Eğitim sisteminde son yıllarda, eğitim yönetiminin
Kanunu yeterlik sistemini getirmiş ve bunu temel
bir bilim olarak algılanması, yöneticinin örgütsel
ilkeler arasına almıştır (md.3/c). Yeterlik (liyakat)
amaçların gerçekleştirilmesini sağlayan bir eğitim
ilkesi, eğitim yönetimi kadrolarına gerekli nitelik ve
lideri olarak kabul edilmesi, bu alanın uzmanlık
yeteneklere sahip en yeterli kimselerin alınmasını
gerektirdiğinin
gerektirir (Tortop, 1994). Gelişen, değişken bir dü-
meslek hâline getirilmesi, yönetici adaylarının ob-
nya ve toplumdaki görevler için hizmet öncesi
jektif
eğitimin
lisansüstü ve hizmet içi eğitimle yetiştirilmesi, özlük
edilmiştir.
Okul
yöneticilerinin
hiyerarşinin
yeterli
daha
alt
olamayacağı
seçilmesi
açıktır.
Bur-
yöneticilerinin
ölçülerde
hizmet
bilinmesi,
seçilmesi,
öncesi
yönetim
eğitim yöneticiliğinin
eğitim
yöneticisinin
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
haklarının yaptıkları iş için eğitim düzeyine göre
cak özellikler, kariyer, atama sürecinde aranan
düzenlenmesi, yetki ve sorumluluk dengesinin
ölçütler, atama ve sonrasında yaşanan sıkıntılar,
sağlanması günden güne önem kazanmaktadır
uygulamalar ile ilgili görüşleri tespit etmektir.
(Taymaz, 2003).
Araştırmanın genel problemi ise, Millî Eğitim Ba-
Eğitim kurumlarına yönetici atamada maalesef
kanlığına bağlı eğitim kurumları yöneticiliklerine
2004 yılından itibaren sürekli olarak yönetici atama
(okul müdürlüğü, müdür başyardımcılığı, müdür
yönetmelikleri değiştirilmekte ya da sendikalar
yardımcılığı) atanacakların, atama değerlendirme
tarafından mahkemelere verilmektedir. En son 28
ölçütlerine ilişkin görüşlerin değerlendirilmesidir.
Şubat 2013’te yayınlanan yönetici atama yönet-
Kısacası yönetici seçme ve atamaya ilişkin uygu-
meliği yayınlandıktan bir hafta sonra sendikaların
lanan maddeler ve öneriler konusunda yönetici ve
ve öğretmelerin tepkisini alarak bakanlık tarafından
öğretmen görüşlerini değerlendirmek oluşturmak-
geri çekilmiştir.
tır. Bu amaçla aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır.
30 Kasım 1938 tarihli yönetmelik çerçevesinde ilk
Yöneticilerin sınavla seçilmesine yönelik kıdem ve
defa kurum yöneticiliği ile ilgili sınav yapılmış oldu.
yaşlarına göre öğretmen görüşleri farklılaşmakta
Sınavı başarı ile geçenler hizmet içi eğitim kurs-
mıdır?
larına alınmış, başarı ile bitirenler yönetici olarak
Yöneticilerin sınavla seçilmesinin temel gerekçesine
atanmıştır. Bu sınav ve hizmet içi eğitim kurslarını
yönelik
başarılı olarak bitiren öğretmenler, mevcut okul
göre farklılaşmakta mıdır?
müdürlüğü
MEB
Eğitim kurumlarının yönetici atamalarının değer-
yönetici atamada hizmet içi eğitimin getirdiği fi-
lendirilme ölçütlerine ilişkin olarak öğretmen ve
nansal sıkıntılardan dolayı yeni arayışlara girmiştir
yönetici görüşleri nelerdir?
ve yönetici atamada meydana gelen sıkıntılar da
YÖNTEM
kadrolarını
doldurmamıştır.
artık başlamış bulunuyordu. MEB eğitim kurumları
yöneticilerinin atama ve yer değiştirme yönetmeliği
11 Ocak 2004 tarih ve 25343 sayılı resmi gazetede
yürürlüğe girmiştir. Yeni yönetmelikle seçme sınavı,
eğitim kurumları müdür yardımcılığına atanabil-
öğretmen
görüşleri
sendika
üyeliğine
Bu bölümde araştırmanın modeli, çalışma grubu,
verilerin toplanması ve verilerin analizine ilişkin
görüşlere yer verilmiştir.
Araştırmanın Modeli
mek için düzenlenmiştir. Okul müdürlüğü için ise
Sakarya ili Adapazarı, Serdivan, Erenler, Hendek
okul tiplerinin yönetim kademesinde belli, bir süre
ve Karapürçek İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri’ne
yöneticilik
mülakat
bağlı ilkokul, ortaokul ve liselerde görev yapan
getirilmiştir. Böylece hizmet içi eğitimden vaz-
öğretmenlerin MEB yönetici atama yönetmeliğinde
geçilmiştir.
kullanılması gereken temel ölçütleri belirlemeyi
yapmış
olma
şartı
ve
11 Ocak 2004 tarihindeki yönetici atama yönetmeliğinden sonra Mart 2006- Ağustos 2009-Şubat
amaçlayan
bu
çalışmada,
tarama
modeli
kullanılmıştır.
2013- Mayıs 2013 tarihlerinde dört farklı yönetmelik
Evren ve Örneklem
daha hazırlanmış ve hazırlanan her yönetmelikte
Araştırma Sakarya ili Serdivan, Erenler, Hendek ve
yönetici
tartışmadan
Karapürçek ilçeleri ile sınırlı tutulmuş olup, ilkokul,
sürdürdüğünü göstermektedir. Özellikle 28 Şubat
ortaokul ve lise öğretmenleri araştırmanın evrenini
2013 tarihli yönetmelik yürürlüğe girdikten bir hafta
oluşturmaktadır. Yansızlık kuralına göre, öğretmen-
sonra öğretmen ve sendikalardan gelen yoğun
lere 1 Nisan 2013 – 01 Mayıs 2013 tarihleri arasında
şikâyet üzerine geri çekilmiştir.
hazırlanan anket formları uygulanmıştır. Zaman ve
28 Şubat 2013 tarihi ‚ MEB Eğitim Kurumları
maliyet nedeniyle denekler, basit tesadüfü örneklem
Yöneticilerinin atama ve yer değiştirme yönet-
yöntemi ile seçilmiştir ve 257 öğretmen araştırma
meliğinin‛ yayınlanmasını müteakiben bir hafta
örneklemini oluşturmaktadır.
sonra öğretmen ve sendikaların yoğun tepkisi sonu-
Veri Toplama Araçları
cu geri çekilmiştir.
Araştırmada veri toplama aracı olarak ‚Yönetici
Bu çalışmanın esas amacı; bundan sonraki okul ve
Kişisel Bilgiler‛, ‚ve ‚Değerlendirme Ölçütlerine
kurum yönetici atamasında dikkat edilmesi gereken
İlişkin Görüşler Ölçeği‛ kullanılmıştır. Uygulanan
ilkeler, sınav yapılaması, mülakat, adaylarda arana-
form 2 bölüm ve 33 sorudan oluşmaktadır. İlk
seçme,
atamaya
ilişkin
41
42
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
bölümde öğretmenlerin kişisel bilgileri ile ilgili 6
için korelasyon analizi, iki grup ortalamasının farkı
soru; ikinci bölümde ise değerlendirme ölçütlerine
için t testi ve ikiden fazla grubun ortalamasının
ilişkin 27 soru vardır.
farkı
Verilerin Analizi
karşılaştırmalarda. 05’ten küçük p (anlamlılık)
Verilerin analizinde varyans analizi yapılmıştır.
değerleri (p<0.05) istatiksel olarak anlamlı kabul
Varyans analizi sonucuna göre ölçek alt boyut-
edilmiştir. Uygulanan ölçek sonuçlarında istatiksel
larının madde toplamlarının homejenliği p>.05’ten
değerlendirmeler yapılıp çözümlenerek, yorumlama
büyük olduğundan dağılımın normal olduğu sonu-
yoluna gidilmiştir.
cuna varılmıştır. Bu nedenle verilerin analizinde
BULGULAR VE YORUMLAR
parametrik testler kullanılmıştır.
Yöneticilerin sınavla seçilmesine yönelik kıdem ve
Verilerin analizinde; frekans tabloları, açıklayıcı
yaşlarına göre öğretmen görüşleri farklılaşmakta
istatistikler, iki değişken arasındaki ilişkinin analizi
mıdır?
için
ANOVA
kullanılmıştır.
İstatiksel
Tablo 1. Yöneticilerin sınavla seçilmesine yönelik kıdem ve yaşlarına göre öğretmen görüşleri frekans analizi.
a. R Squared = ,115 (Adjusted R Squared = ,048)
lerdeki öğretmenlerin Yöneticilerin sınavla seçilmeKıdem * Yaş satırındaki değerlerden kıdem ve
sine yönelik görüşleri arasındaki fark istatistiksel
yaşın. Yöneticilerin sınavla seçilmesi üzerindeki
olarak anlamlı değildir. Ankete katılanların %83,3
ortak etkisinin (p = 0,672, p > 0,05) istatistiksel
Yöneticilerin sınavla seçilmesine yönelik görüş
olarak anlamlı olmadığı görülmektedir. Bu bulgular
bildirmiştir.
ışığında farklı yaş gruplarındaki ve farklı kıdemTablo 2. Sendika üyeliği değişkenliğine göre, yöneticilerin sınavla seçilmesinin temel gerekçesine yönelik öğretmen görüşlerine ilişkin varyans analizi sonuçları.
Tablo’2 de sendika üyeliği değişkenine göre,
yöneticilerin sınavla seçilmesinin temel gerekçesine
yönelik öğretmen görüşleri incelendiğinde anlamlı
olarak farklılaşma bulunamamıştır ( F2-217)= 1,334
;p= ,265). Sendika üyeliği öğretmenlerin yöneticil-
erin sınavla seçilmesinin temel gerekçesine yönelik
görüşlerini etkilemediği söylenebilir Bu bulgular
ışığında sendikalı ve sendikasız öğretmenlerin
Yöneticilerin sınavla seçilmesine yönelik görüşleri
arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildir.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Tablo 3. Eğitim kurumlarının yönetici atamalarının değerlendirilme ölçütlerine ilişkin olarak öğretmen ve yönetici görüşleri.
kayırmalardan uzak durmaları tercih edilmektedir.
Tablo 3’deki öğretmen algılarına göre, tüm davranışlarda hesaplanan aritmetik ortalama değerleri;
( =2,19 ) ile ( = 4,40 ) arasında değişmektedir ve
genel aritmetik ortalama
( x=3,64) ‘ dür. Öğretmen ve yöneticilerin değerlendirmeleri ağırlıklı
ortalamaları bakımından sıralandığında 23. madde
( = 4,40 ) ortalama ve ‚Kesinlikle Katılıyorum‛
cevabı ile ilk sırada, 27. madde ( =2,19) ortalama ve
‚Kesinlikle Katılmıyorum‛ cevabı ile son sırada yer
almaktadır. Bu sonuçlara göre öğretmen ve yöneticiler yüksek düzeyde eğitim kurumlarına yönetici
olarak atanacak olan adayların sınavla seçilmesini
ve mevzuatı doğru algılama ve yorumlama becerisine sahip olmalarını istiyorlar.
Sınavın yanında ek değerlendirme kriterleri de yer
4. SONUÇ VE ÖNERİLER
alanında lisans veya lisans üstü eğitim almış öğret-
•
menlik deneyimi olan kişilerin başvurması tercih
Okul yöneticilerinin, başvuran adaylar
arasından adil ve nesnel bir uygulamayı sağlayan
sınav
sistemiyle
seçilmeleri,
dolayısıyla
siyasi
almalıdır. Okul yöneticiliklerine atanacak olanların
sınavla seçilmeleri ilk koşul olmasına rağmen,
bunun yanında yönetim bilgi ve becerisi ile meslekî
deneyimin de dikkat alınması gerekmektedir.
•
Bunun yanında yöneticiler mevzuatı doğru
anlama ve uygulama becerisine sahip olmalıdır.
Müdür yardımcılığı, okul müdürlüğüne geçişler için
iyi bir deneyim süreci olmalıdır. Okul müdürlüğü
görevine
yükselecek
kişi,
kazandığı
deneyimi
kullanabileceği ortamlar için hazırlanmalıdır.
•
Okul yöneticiliklerine, eğitim yönetimi
edilmektedir.
43
44
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
•
Siyasi çıkarlar doğrultusunda pek de
•
Okul yöneticilikleri için yapılacak seçim
nesnel olduğuna inanılmayan mülakat, yöneticiler
kesinlikle sınavla yapılmalıdır.
ve
•
öğretmenlerce
kabul
edilebilir
olarak
Sınav;
hem
yazılı,
görülmektedir.
şeklinde uygulanmalıdır.
•
•
Okul müdürlüğüne en az ortalama 3 yıl
hem
timi ve mevzuat ağırlıklı olmalıdır.
yardımcılığı) yapmış olma deneyiminin aranması
•
yeterli görülmektedir.
insan
Okul
yöneticiliklerine
(müdür
mülakat
Yazılı sınav; genel yetenek, eğitim yöne-
süreli yöneticilik (müdür başyardımcılığı / müdür
•
de
Yöneticilerde bulunması gereken liderlik,
ilişkileri,
iyi
bir
bilgisayar
kullanıcısı,
psikolojisinin test edilmesi ve sonuçlarının da
başyardımcılığı / müdür yardımcılığı) atanmak için
yönetici
yapılacak olan sınava başvuru yapan adaylarda en
alınması gereklidir.
az ortalama 5 yıl süreli öğretmenlik yapmış olma
•
deneyiminin aranması yeterli bulunmaktadır.
sınavla seçilmeleri ilk koşul olmasına rağmen,
•
bunun yanında yönetim bilgi ve becerisi ile meslekî
Okul yöneticiliğinde ‚Meslekte asıl olan
atama
değerlendirmelerinde
dikkate
Okul yöneticiliklerine atanacak olanların
öğretmenliktir‛ görüşü benimsendiğinden, yöneti-
deneyim de dikkate alınmalıdır.
ciliğe başvuran adaylarda kesinlikle öğretmenlik
•
deneyimi aranmalıdır.
eğitim yönetimi alanı dışında doktora ve tezli
•
yüksek lisans yapmış olma derecesi, değerlendirme
Eğitim yönetimi alanında lisans veya lisans
üstü eğitim almış adaylar, okul yöneticilikleri için
Okul yöneticiliğine atanacak adaylarda,
ölçütü olarak dikkate alınmamalıdır.
yapılan seçimlerde öncelikli olarak tercih edilmelidir.
Kaynakça
Açıkalın, A. (1998). Okul yöneticiliği. Ankara: Öncü Basımevi.
Başar, H. (2000). Eğitim denetçisi. Ankara: Pegem A Yayıncılık.
Kayıkçı, K. (2001). Yönetici yetiştirme sorunu. Millî Eğitim Dergisi, 150.
MEB. (1981). MEB.Öneriler, konuşmalar, kararlar. X. millî eğitim şûrası. İstanbul: Millî Eğitim Basımevi.
MEB. (1998, 11 30). Millî eğitim bakanlığı eğitim kurumları yöneticilerinin atama ve yer değiştirmelerine ilişkin
yönetmelik. Millî Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisi, (2494).
MEB. (1999). Raporlar, görüşmeler, kararlar. XVI. millî eğitim şûrası. Ankara: MEB Basımevi.
Taymaz, H. (2003). Okul yönetimi. Ankara: Pegem A Yayıncılık.
Tortop, N. (1999). Personel Yönetimi. Ankara: Yargı Yayınları.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Romantik Kıskançlık Nedenleri Ölçeği Türkçe Formu:
Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması
Ahmet AKIN*
Mehmet Şirin AKÇA**
Filiz Mine ERGUVAN***
Rukiye ÖZBEK***
****
***
***
Bilal GÖYMEN
Hilal OCAKÇI
Filiz ŞAHİN
Özet
Bu araştırmanın amacı Mattingly, Whitson ve Mattingly (2012) tarafından geliştirilen Romantik Kıskançlık Nedenleri Ölçeği’ni Türkçeye uyarlamak ve ölçeğin geçerlik ve güvenirlik analizlerini yapmaktır. Araştırma 227 öğretmen üzerinde yürütülmüştür. Yapı geçerliği için uygulanan doğrulayıcı faktör analizi sonucunda ölçeğin orijinal
formundaki gibi beş boyutlu (test etme-güçlendirme, intikam, güç/kontrol, güvenlik ve öz-saygı) ve 22 maddeden
oluşan modelin uyum verdiği bulunmuştur (x²= 301.65, sd= 186, RMSEA= .052, CFI= .93, IFI= .93, NNFI= .91,
SRMR= .066). Ölçeğin iç tutarlılık güvenirlik katsayıları beş alt boyut için sırasıyla .77, .75, .62, .65, .63 olarak bulunmuştur. Ölçeğin düzeltilmiş madde toplam korelasyonları .21 ile .64 arasında sıralanmaktadır.
Anahtar Sözcükler: Romantik kıskançlık nedenleri, geçerlik, güvenirlik, doğrulayıcı faktör analizi
Turkish Version of the Motives for Inducing Romantic
Jealousy Scale: A study of Validity and Reliability
Abstract
The aim of this study is to adapt the Motives for Inducing Romantic Jealousy Scale (MIRJS; Mattingly, Whitson,
and Mattingly, 2012) to Turkish and to examine its psychometric properties. The study was conducted on 227
teachers. Results of confirmatory factor analyses demonstrated that this scale yielded five factors (testing/strengthening, revenge, power/control, security and self-esteem), as the original form and that the model was
well fit (x²= 301.65, df= 186, RMSEA= .052, CFI= .93, IFI= .93, NNFI= .91, and SRMR= .066). Internal consistency reliability coefficients were .77, .75, .62, .65 and .63 for five subscales, respectively. The corrected item-total correlations of MIRJS ranged from .21 to .64. Overall results demonstrated that this scale can be used as a valid and reliable instrument.
Keywords: Motives for inducing romantic jealousy, validity, reliability, confirmatory factor analysis
*
Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Sakarya, aakin@sakarya.edu.tr
Sakarya Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Sakarya, mhmt_47@hotmail.com
***
Y.L. Öğrencisi, Psikolojik Danışma ve Rehberlik Programı, Sakarya Üniversitesi
****
Psikolojik Danışman, MEB
**
45
46
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
1. Giriş
Kıskançlık, uzun süredir psikoloji araştırmalarına
konu olan bir kişilik değişkeni olarak ele alınmaktadır. Romantik kıskançlık kavramı, özellikle 1980’li
yıllardan itibaren psikoloji araştırmalarında sıklıkla
ele alınmaya başlayan psikolojik değişkenlerden
birisi olmuştur (Guerrero ve Eloy, 1992). Türkiye’de
de son dönemlerde kıskançlığı ele alan, kıskançlığın
bireysel, ilişkisel ve durumsal değişkenlerle ilişkisini inceleyen araştırmalar yapılmaya başlanmıştır
(Alpay, 2009; Demirtaş 2004; Demirtaş ve Dönmez
2006; Güngör, 2009; İnce 2009; Karakurt, 2001; Öner
2001).
Kıskançlığın tanımlarına baktığımızda ilişkisel,
durumsal ve bireysel açıdan yaklaşıldığını görmekteyiz: Freud kıskançlığın ‚kaçınılmaz‛, dolayısıyla
da evrensel olduğunu ileri sürmektedir. Kimsenin
kıskançlıktan kurtulamayacağını, çünkü kıskançlığın köklerinin herkesin geçirdiği acı verici çocukluk
yaşantılarında gizli olduğunu belirtmekte ve yetişkinlikte yaşanan kıskançlıkları çocukluk dönemi
travmalarının yeniden canlanması olarak değerlendirmektedir (Pines, 1992). Margaret Mead (1977),
kıskançlığın kökünde tümüyle kendine saygıyı
tehdit eden bir tehlikeye verilen tepkinin yattığını
öne sürmektedir (Akt: Demirtaş, 2004).
Harry Stack Sullivan (1953) kıskançlıkla ilgili açıklamalarına kıskançlıkla haset arasındaki ayrımla
başlamış ve ‚başkasına ait olan bir şeye göz koymak‛ olarak tanımladığı haset altında yetersizlik
duygularının yattığına işaret etmiştir. Bu duyguyu
yaşayan bireylerin, dikkate alınmadıklarını ve diğerlerinin bekledikleri gibi biri olamadıklarını hissettiklerini; bu duygunun üstesinden gelebilmek
için de, toplumda iyi bir konuma sahip olabilmek
için gerekli olduğuna inandıkları ve diğerlerinde
var olan her şeye sahip olmak istediklerini ileri
sürmüştür (Mathes, 1992).
Transaksiyonel Yaklaşım’a göre kıskançlık yalnızca
romantik kıskançlıktan ibaret değildir. Bunun yanında, iş, aile ve arkadaşlık ilişkilerinde de kıskançlık yaşanmaktadır. Romantik kıskançlık, diğer kıskançlık türlerine kıyasla daha güçlü, daha stres
verici, daha karmaşık ve belirgindir (Demirtaş,
2004). Bilişsel model ise kıskançlığı belirli olmayan
bilişsel bir hata (non-specific cognitive error) olarak
görür. Bu modele göre kıskançlık algılamakla (perception) başlar, yorumlamayla (interpretation) devam eder ve davranışlara yansıyan veya yansımayan hislere (feelings) dönüşür (Hill ve Davis, 2000).
White (1981) kıskançlığı; bireyin partneriyle, gerçek
ya da hayal edilen bir rakip arasındaki gerçek ya da
potansiyel bir ilişki nedeniyle algılanan, ilişkinin
varlığına dair bir tehditle karşılaştığındaki karmaşık
duygu, düşünce ve davranışlar olarak tanımlamaktadır. Bu tehdit, bireyin benlik saygısına ya da iliş-
kinin geleceğine ve kalitesine olan tehdit algısı olarak düşünülmektedir.
Araştırmacılar romantik kıskançlığın nasıl oluştuğunu anlamak için niçin olduğunu açıklamışlardır.
White (1980) katılımcıların cevaplarına dayanarak
yaptığı nitel içerik analizine göre romantik kıskançlık nedenlerini 5 temel nedende tanımlamıştır: artan
ödüller (belirli bir ödülden bahsedilmektedir), öz
saygıyı destekleme (onaylama için gerekli), ilişkinin
test edilmesi (ilişkinin yakınlık veya test gücünü
arttırmak), intikam arama (partneri kıskançlık yaptığı için kıskançlığı başlatma) ve cezalandırma
(partneri cezalandırma arzusu) (Mattingly, 2012).
Freud ise kıskançlığın kaynaklarının şöyle özetlenebileceğini belirtmektedir (Pines, 1998): 1) Aşık olduğumuz birini kaybetme düşüncesinin verdiği üzüntü, 2) İstediğimiz her şeye sahip olamayacağımız
gerçeğine ilişkin acı farkındalık, 3) Başarılı rakiplere
duyulan haset duyguları ve 4) Kaybımızdan kendimizi sorumlu tutmamıza neden olan özeleştiri. Dahası romantik kıskançlığı başlatan davranışlar bir
bireyin ilişkisel hedeflerinden etkilenmiş olabilir.
Yani, bireylerin kıskanç olma eğilimi olması bir
partnerden belirli yararlar elde etme ve partneri
koruma ile ilgili olabilir (Sheets ve diğerleri, 1997).
Geçmiş araştırmalar birkaç bireysel farklılık ve
ilişkisel değişkenlerin romantik kıskançlık tetikleyicileriyle ilişkili olduğunu belirtirler. İlk olarak romantik kıskançlık tetikleme oranlarında cinsiyet
farklılıkları görülür. White (1980) kadınların erkeklerden daha sıklıkla kıskançlık başlattığını, ancak
son araştırmalar artık böyle bir şeyin olamayabileceğini belirtmektedirler (Fleischmann ve diğerleri,
2005). Ayrıca romantik ilişkide bir bireyin romantik
kıskançlık başlatma davranışları bağlığının derecesi
ile ilgilidir. Romantik ilişkilerinde partnerlerinden
daha fazla ilgili olan kadınlar romantik ilişkilerinde
partnerlerinden daha az ya da eşit ilgili olanlara
göre muhtemelen daha fazla romantik kıskançlık
tetikleyicilerini belirtirler (White, 1980). Sheets ve
arkadaşları (1997) iki cinsiyet için kıskançlık başlatma kalıplarında farklılık olmadığını belirtir. Fleischamnn ve arkadaşları (2005) ilişkisel ödülleri ve
ilişkisel intikamı romantik kıskançlık tetikleyicilerinin temel iki taşı olduğunu, romantik kıskançlığı
başlatmanın, ilişkinin olumlu ve olumsuz sonuçlarıyla ilişkili olduğunu belirtir.
Araştırmalar romantik kıskançlık ile kaygılı bağlanmanın ilişkili olduğunu belirtir (Guerrero 1998;
İnce, 2009; Leak ve diğerleri, 1998; Sharpsteen ve
Kirkpatrick 1997). Özellikle kaygılı bağlanma düzeyi yüksek olan bireylerin kaygılı bağlanma düzeyi
düşük olan bireylere oranla yaşamlarında kıskançlık, endişe ve şüphe daha çoktur. Bu ilişki saplantılı
bağlanma stili olan bireyler için daha güçlüdür
(yüksek kaygılı bağlanma ve düşük kaçınmacı bağlanma). Son zamanlardaki araştırmalar kaygılı ve
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
kaçınmacı bağlanmanın her ikisinin bireylerin romantik kıskançlık başlatma eğilimlerini yordadığını
belirtir (Whitson ve Mattingly 2010).
Rusbult (1980) ile Le ve Agnew (2003) kıskançlık ve
kıskançlık başlatmanın, bireylerin ilişkilerinin kalitesini değerlendirilmesi ile ilişkili olduğunu; Bevan
(2008) ile Rydell ve arkadaşları (2004) romantik
kıskançlığın artmasıyla fazla bağlılığın ilişkili olduğunu; Andersen ve arkadaşları (1995) ile Bevan
(2008) ilişkide memnuniyet azlığının artan kıskançlıkla ilişkili olduğunu; Dainton ve Gross (2008)
romantik kıskançlığı başlatma ile artan memnuniyet
düzeyinin ilişkili olduğunu belirtirler.
Bireylerin aşka ilişkin tutum ve inançları (Lee, 1973)
bireylerin romantik kıskançlık başlatma eğilimleri
ve romantik kıskançlık nedenleri ile ilişkilidir. Tutkulu aşk ve özverili aşk, bireylerin mevcut olan
romantik ilişkilerindeki bağlılık, memnuniyet ve
yatırımlar ile pozitif; ve algılanan alternatiflerin
kalitesi ile negatif ilişkilidir (Hendrick ve diğerleri,
1988; Morrow ve diğerleri, 1995). Ayrıca, takıntılı
aşk memnuniyet ile pozitif ilişkili; bağlılık, yatırımlar ve alternatiflerin kalitesi ile ilişkisizdir (Morrow
ve diğerleri, 1995). Oyun oynama tarzı aşk ile bağlılık, memnuniyet ve yatırımlar arasında negatif bir
ilişki; oyun oynama tarzı aşk ile alternatifler arasında pozitif ilişki vardır (Hendrick ve diğerleri, 1988;
Morrow ve diğerleri, 1995).
Aşk stillerinin ilişki kalitesiyle ilişkili (Morrow ve
diğerleri, 1995), ilişki kalitesinin romantik kıskançlıkla ilişkili (Rydell ve diğerleri, 2004) ve aşk stillerinin romantik kıskançlık ile ilişkili (Kanemasa ve
diğerleri, 2004) olduğunu göz önünde bulundurursak eğer aşk stilleri, ilişki kalitesi ve romantik kıskançlık birlikte ele alındığında; bireylerin aşka ilişkin tutumlarının romantik kıskançlık başlatma
eğilimleri ve nedenleri ile ilişkili olduğunu bekleyebiliriz (Mattingly ve diğerleri, 2012).
Romantik Kıskançlık Nedenleri Ölçeği (RKNÖ): (Mattingly, Whitson ve Mattingly, 2012). Bu ölçek bireylerin romantik ilişkilerinde kıskançlık faktörlerini
değerlendiren ve bireyin ilişkisinde kendisi partneri
ve ilişkisi hakkında bilgi vermesine dayanan bir
ölçme aracıdır. RKNÖ (1) Hiç katılmıyorum (2)
Neredeyse hiç katılmıyorum (3) Katılmıyorum (4)
Kararsızım (5) Katılıyorum (6) Kesinlikle katılıyorum ve (7) Çok fazla katılmıyorum şeklinde 7’li
Likert tipi bir derecelendirmeye sahiptir. 22 maddelik bir ölçme aracı olan RKNÖ için yapılan doğrulayıcı faktör analizinde, romantik kıskançlık nedenleri
yapısını oluşturan 5 alt boyutun varlığı doğrulanmıştır: test etme-güçlendirme, intikam, güç/kontrol,
güvenlik ve öz-saygı. Bu alt ölçeklere ait maddelerin
faktör yükleri, test etme/güçlendirme için .79-.50,
intikam için .84-.70, güç/kontrol için .78-.48, güven-
lik için .87-.76 ve özsaygı için .83-.61 arasında değişmektedir. Alt ölçeklere ait iç tutarlılık güvenirlik
katsayıları test etme/güçlendirme için .90, intikam
için .88, güç/kontrol için .84, güvenlik için .94 ve
özsaygı için .86 olarak bulunmuştur. Uyum geçerliği çalışmasında ise RKNÖ’nün beş alt boyutunun
hepsi de Romantik Kıskançlık Başlatma Ölçeği
(Romantic Jealousy-Induction Scale; Mattingly ve
diğerleri, 2012) ile pozitif ilişkili (test etme/güçlendirme ile r= .46, intikam ile r= .56,
güç/kontrol ile r= .68, güvenlik ile r= .27 ve özsaygı
ile r= .43) bulunmuştur. Bu araştırmanın amacı
Mattingly, Whitson ve Mattingly (2012) tarafından
geliştirilen Romantik Kıskançlık Nedenleri Ölçeği’ni
Türkçeye uyarlamak ve ölçeğin geçerlik ve güvenirliğini incelemektir.
2. Yöntem
2.1. Araştırma Grubu
Bu araştırma İstanbul ve Sakarya illerinde görev
yapan 227 ortaokul ve lise öğretmeni üzerinde yürütülmüştür.
2.2. İşlem
Romantik Kıskançlık Nedenleri Ölçeği’nin uyarlama çalışması için ölçeği geliştiren Brent A. Mattingly ile e-mail yoluyla iletişim kurulmuş ve ölçeğin uyarlanabileceğine ilişkin gerekli izin alınmıştır.
İlk aşamada ölçeğin İngilizce formu ölçek iyi düzeyde İngilizce bilen 8 öğretim üyesi tarafından
önce Türkçeye çevrilmiş, daha sonra ise Türkçe
formlar tekrar İngilizceye çevrilerek iki formun
tutarlılığı dil ve gramer açısından incelenmiş ve
denemelik Türkçe form elde edilmiştir. Daha sonra
Türkçe form psikolojik danışmanlık ve rehberlik ve
ölçme değerlendirme anabilim dallarında görev
yapan 3 öğretim üyesi tarafından tartışılmış ve son
düzenlemeler yapılarak ölçek uygulamaya hazır
hale getirilmiştir. Bu araştırmada RKNÖ’nin yapı
geçerliği için doğrulayıcı faktör analizi (DFA) yapılmıştır. Ölçeğin güvenirliği için iç-tutarlılık ve
düzeltilmiş madde-toplam korelasyonları incelenmiştir. RKNÖ’nin geçerlik ve güvenirlik analizleri
için LISREL 8.54 ve SPSS 13.0 programları kullanılmıştır.
3. Bulgular
3.1. Madde Analizi
Romantik Kıskançlık Nedenleri Ölçeği’nin düzeltilmiş madde-toplam korelasyonlarının .21 ile .64
arasında sıralandığı görülmüştür. Bulgular Tablo
1’te gösterilmiştir.
47
48
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Tablo 1: Romantik Kıskançlık Nedenleri Ölçeği Düzeltilmiş Madde Toplam Korelasyon Katsayıları
Madde
Madde
Faktör
R
Faktör
R
No
No
Test Etme / Güçlendirme
İntikam
1
.43
10
.30
2
.62
3
.62
11
.21
17
.28
5
.50
21
.57
8
.39
22
.54
9
.48
18
.32
12
.53
19
.64
13
.62
20
.47
14
.57
4
.45
15
.35
6
.33
16
.56
7
.58
3.2. Yapı Geçerliği
Doğrulayıcı faktör analizi. Romantik Kıskançlık Nedenleri Ölçeği’nin yapı geçerliği için ölçeğin orijinal
formunda bulunan faktörlerin doğrulanması amacıyla DFA uygulanmıştır. Yapılan DFA’da elde
modelin uyum indeksleri incelenmiş ve uyum indeksi değerleri: x²= 301.65, sd= 186, RMSEA= .052,
CFI= .93, IFI= .93, NNFI= .91, and SRMR= .066 olarak
bulunmuştur. Bu uyum indeksi değerleri modelin
iyi uyum verdiğini göstermektedir. Modele ilişkin
faktör yükleri Şekil 1’de gösterilmiştir.
3.3. Güvenirlik
Ölçeğin iç tutarlılık güvenirlik katsayıları beş alt
boyut için sırasıyla test etme/güçlendirme için .77,
intikam için .75, güç/kontrol için .62, güvenlik için
.65 ve öz saygı için .63 olarak bulunmuştur.
4. Tartışma ve Sonuç
Bu araştırmanın amacı Romantik Kıskançlık Nedenleri Ölçeği’ni Türkçeye uyarlamak ve ölçeğin geçerlik ve güvenirlik analizlerini yapmaktır. Ölçeğin
yapı geçerliğini incelemek amacıyla uygulanan DFA
için uyum indeksi sınırları göz önüne alındığında
modelin iyi düzeyde uyum verdiği ve ölçeğin orijinal faktör yapısının Türkçe versiyonunun faktör
yapısıyla uyuştuğu görülmektedir. Ölçeğin iç tutarlılık katsayıları istenen düzeyde olmamakla birlikte
bu ölçme aracının tanı koyma amacıyla kullanılma-
Güç/Kontrol
Güvenlik
Özsaygı
yacağı dikkate alındığında kabul edilebilir düzeyde
olduğu söylenebilir. Madde-toplam korelasyonunun yorumlanmasında .30 ve daha yüksek olan
maddelerin, bireyleri ölçülen özellik bakımından iyi
derecede ayırt ettiği (Büyüköztürk, 2004) göz önüne
alındığında, madde-toplam korelasyonlarının yeterli olduğu görülmektedir. Geçerlik ve güvenirlik
çalışmalarından elde edilen bulgular Romantik
Kıskançlık Ölçeği Türkçe formunun geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğunu göstermektedir.
Ölçeğin geçerlik ve güvenirlik çalışmalarından elde
edilen bulgular çerçevesinde bazı önerilerde bulunulabilir. Öncelikle ölçeğin uyum geçerliğini belirlemek amacıyla, romantik kıskançlık nedenleri
yapısıyla ilişkili olabilecek geçerlik ve güvenirliği
kanıtlanmış çeşitli romantik ilişki ölçekleri ile Romantik Kıskançlık Nedenleri Ölçeği arasındaki
ilişkiler incelenebilir. Ölçeğin test-tekrar test güvenirliği ile dilsel eşdeğerliğini inceleyecek araştırmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca ölçeğin geçerlik
ve güvenirlik çalışmalarının yürütüldüğü araştırma
grubu MEB’de çalışan öğretmenlerden oluşmaktadır. Dolayısıyla ölçeğin geçerlik ve güvenirliği için
üniversite öğrencileri gibi farklı örneklemler üzerinde yapılacak çalışmalar da son derece önemlidir.
Son olarak bu ölçeğin kullanılacağı araştırmaların
yapılması ölçme gücüne önemli katkılar sağlayacaktır.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Şekil 1. Romantik Kıskançlık Nedenleri Ölçeği’ne İlişkin Path Diagramı ve Faktör Yükleri
M1
.54
.54
.63
M2
M3
Test etme /
Güçlendirme
.63
M5
.52
.43
M8
.40
M9
M4
.63
M6
.22
.89
M7
M 18
.72
M 20
M 13
M 14
.41
.52
Güvenlik
.66
.56
.70
.74
.32
M 16
.61
M 10
.48
M 11
.34
.60
M 21
.15
.26
M 15
M 17
.40
Özsaygı
.41
.85
M 19
M 12
.74
.49
İntikam
.89
Güç/Kontrol
.37
.26
M 22
5. Kaynakça
Agnew, C. R. ve Le, B. (2003). Commitment and its theorized determinants: A meta-analysis of the investment model. Personal
Relationships, 10, 37–57.
Alpay, A. (2009). Yakın ilişkilerde bağışlama: Bağışlamanın; Bağlanma, benlik saygısı, empati ve kıskançlık değişkenleri yönünden incelenmesi. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Andersen, P. A., Eloy, S. V., Guerrero, L. K. ve Spitzberg, B. H. (1995). Romantic jealousy and relational satisfaction: A look at
the impact of jealousy experience and expression. Communication Reports, 8, 77–85.
Bevan, J. L. (2008). Experiencing and communicating romantic jealousy: Questioning the investment model. Southern Communication Journal, 73, 42–67.
Büyüköztürk, Ş. (2004). Veri analizi el kitabı. Ankara: Pegem A Yayıncılık.
Dainton, M. ve Gross, J. (2008). The Use of negative behaviors to maintain relationships. Communication Research Reports, 25,
179–191.
Demirtaş, H. A., (2004). Yakın ilişkilerde kıskançlık (bireysel, ilişkisel ve durumsal değişkenler). Yayımlanmamış doktora tezi. Ankara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Demirtaş, H. A., Dönmez, A. (2006). Yakın ilişkilerde kıskançlık: Bireysel, ilişkisel ve durumsal değişkenler. Türk Psikiyatri
Dergisi, 17(3), 181-191.
Fleischmann, A. A., Spitzberg, B. H., Andersen, P. A. ve Roesch, S. C. (2005). Tickling the monster: Jealousy induction in relationships. Journal of Social and Personal Relationships, 22, 49–73.
49
50
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Guerrero, L. K. ve Eloy, S. V., (1992). Relationship Satisfaction and jealousy across marital types. Commun Rep, 5, 23-41.
Guerrero, L. K. (1998). Attachment style differences in the experience and expression of romantic jealousy. Personal Relationships,
5, 273–291.
Hendrick, S. S., Hendrick, C. ve Adler, N. L. (1988). Romantic relationship: Love, satisfaction, and staying together. Journal of
Personality and Social Psychology, 54, 980–988.
Hill, R. ve Davis, P. (2000). Platonic jealousy: A conceptualization and review of the literature on non-romantic pathological
jealousy. British Journal of Medical Psychology, 73(4), 505-518.
Houser, A., G. (2009). Evli bireylerin sahip oldukları iletişim çatışması türü, romantik kıskançlık ve duygusal zeka düzeylerinin evlilik
doyumları üzerine etkisi. Yayımlanmamış doktora tezi. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
İnce, M. (2009). Erken dönem çocukluk deneyimlerinin hangi yönleri romantik kıskançlığı öngörür? Ebeveyn davranışı, kardeş kıskançlığı
ve yetişkin bağlanma stillerinin yetişkin romantik kıskançlığına etkileri üzerine bir araştırma. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Kanemasa, Y., Taniguchi, J., Daibo, I., ve Ishimori, M. (2004). Love styles and romantic love experiences in Japan. Social Behavior
and Personality, 32, 265–282.
Karakurt, G. (2001). The impact of adult attachment styles on romantic jealousy. Unpublished Master Thesis, M.E.T.U. Ankara.
Leak, G. K., Gardner, L. E. ve Parsons, C. J. (1998). Jealousy and romantic attachment: a replication and extension. Representative
Research in Social Psychology, 22, 21–27.
Lee, J. A. (1973). The colors of love: An exploration of the ways of loving. Ontario: New Press.
Mathes, E. W. (1992). Jealousy: The psychological data. Lanham: University Press of America.
Mattingly, B. A., Whitson, D., ve Mattingly, M, J, B. (2012). Development of the romantic jealousy-induction scale and the motives for inducing romantic jealousy scale. Curr Psychol, 31, 263–281.
Morrow, G. D., Clark, E. M. ve Brock, K. F. (1995). Individual and partner love styles: implications for the quality of romantic
involvements. Journal of Social and Personal Relationships, 12, 363–387.
Öner, B. (2001). Factors predicting future time orientation for romantic relationships, with the opposite sex. Journal of Psychology,
135(4), 430-439.
Pines, A. M. (1992). Romantic jealousy: Five perspectives and an integrative approach. Psychotherapy, 29, 675-683.
Pines, A. M. (1998). Romantic jealousy: Causes, symptoms, cures. NY: Routledge.
Rusbult, C. E. (1980). Commitment and satisfaction in romantic associations: A test of the investment model. Journal of Experimental Social Psychology, 16, 172–186.
Rydell, R. J., McConnell, A. R. ve Bringle, R. B. (2004). Jealousy and commitment: Perceived Threat and the effect of relationship
alternatives. Personal Relationships, 11, 451–468.
Sharpsteen, D. J. ve Kirkpatrick, L. A. (1997). Romantic jealousy and adult romantic attachment. Journal of Personality and Social
Psychology, 72, 627–640.
Sheets, V. L., Fredendall, L. L. ve Claypool, H. M. (1997). Jealousy evocation, partner reassurance, and relationship stability: An
exploration of the potential benefits of jealousy. Evolution and Human Behavior, 18, 387–402.
Sullivan, H. S. (1953). The interpersonal theory psychiatry. NY: Norton.
White, G. L. (1980). Inducing jealousy: A power perspective. Personality and Social Psychology Bulletin, 6, 222–227.
White, G. L. (1981). Some correlates of romantic jealousy. Journal of Personality, 49, 22-33.
Whitson, D. ve Mattingly, B. A. (2010). Waking the green-eyed monster: attachment styles and jealousy induction in romantic
relationships. Psi Chi Journal of Undergraduate Research, 15, 24–29.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Okul Öncesi Öğretmenlerinin Eğitici Drama Çalışmalarına
Yönelik Yeterliliklerinin Belirlenmesi
Nermin CEYLAN ÇUHA*
Özet
Sistemli bir eğitimin bir aşaması olan okulöncesi eğitimle kazandırılacak eğitici drama çalışmaları ile çocuklar yeni
ve farklı öğrenme yolları keşfederler. Drama çalışmaları ile çocuk çevresi ile etkileşime girer, yaparak yaşayarak
öğrenir. Eğitici drama çocuklar için bir öğrenme yolu olduğundan okulöncesi eğitim kurumlarında öğretmen tarafından eğitim amacıyla kullanılır. Dolayısıyla, bu eğitimi verecek olan okulöncesi öğretmenlerinin de okulöncesi
çağlarda bulunan öğrencilere eğitici drama uygulamalarını en iyi şekilde verecek nitelikte olması gerekmektedir.
Yapılacak olan bu araştırmada okulöncesi öğretmenlerinin eğitici drama çalışmalarındaki beceri ve davranışları,
öğretmenlerin ifadeleri ve gözlemlenen drama uygulamalarına dayalı olarak tespit edilmeye çalışılacaktır. Bu
amaçla İstanbul ili ve Maltepe ilçesindeki M.E. B’ e bağlı, devlet ve özel okulöncesi eğitim veren okullarda görev
yapan öğretmenler araştırmanın evrenini oluşturacaktır. İstanbul ili ve Maltepe ilçesindeki M.E. B ‘ e bağlı devlet
ve özel okulöncesi eğitim veren toplam 20 okulöncesi eğitim veren okullarda görev yapan öğretmenler araştırmanın örneklemini oluşturacaktır. Araştırmada veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından oluşturulan ‘’ Öğretmenlerin Eğitici Drama Çalışmalarına Yönelik Yeterliklerini Belirleme Anketi ‘’ kullanılacaktır.
Araştırma; okulöncesi öğretmenlerinin eğitici darama çalışmalarına yönelik yeterliklerinin belirlenmek amacı ile
planlanmıştır.
Anahtar sözcükler: Okul öncesi, öğretmen, eğitici drama.
Drama Educational Adequancy Determination on The Activities Of Pre -School Teachers
Abstract
Pre-school education is a phase of training will gain a systematic educational drama workshops and children discover new and different ways of learning. Drama with the work environment interacts with children, learn by doing. Educational drama teacher for children in preschool education by way of learning that is used for educational
purposes. Hence, it will provide training to students in the preschool teachers in the preschool ages, to give the
best quality educational applications must be drama. Educational drama, which will be held in this research studies the skills and behaviors of preschool teachers, teachers will be examined on the basis of expressions and practices observed in the drama.
For this purpose, Maltepe district of Istanbul, and the Ministry of Education, state, and private preschool teachers
working in schools that constitute the universe. Maltepe district of Istanbul, and that the Ministry of Education on
the state and private preschool teachers working in schools providing a total sample of 20 pre-school education
will create. The data collection tool was created by the researcher proficiency Reporting Survey'','' will be used on
the Activities of Teachers Educational Drama.
The research work of preschool teachers for educational Drama was designed to determine proficiency.
Key words: Pre-school, teacher, educational drama.
51
52
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Giriş*
Okul öncesi dönem, insan yaşamının temelini oluşturur. Bu dönemde çocuğun sağlığı ve beslenmesi
kadar aile ortamının ona gösterdiği sevgi ve şefkat
son derece önemlidir. Bunun yanı sıra insanın gelişimini tüm yönleri ile destekleyebilecek sosyal ve
fiziksel yönden uygun bir ortam okul öncesi dönem
için gereklidir (Oktay 2004). Okul öncesi eğitim; 0–
72 ay grubundaki çocukların gelişim düzeylerine ve
bireysel özelliklerine uygun, zengin ve uyarıcı çevre
olanakları sağlayan; onların bedensel, zihinsel,
duygusal ve sosyal yönlerden gelişimlerini destekleyen; toplumun kültürel değerleri doğrultusunda
en iyi biçimde yönlendiren ve onları ilköğretime
hazırlayan; temel eğitim bütünlüğü içinde yer alan
eğitimdir.
‚Ülkemizde okul öncesi eğitim Milli Eğitim Temel
Kanunu ile tanımlanmıştır. Buna göre okul öncesi
eğitim: Mecburi öğrenim çağına gelmemiş çocukların eğitimini ihtiva eden bu yaş
grubundaki çocukların beden, zihin ve duygu gelişmesini ve iyi alışkanlıklar kazanmasını sağlamak,
onları ilköğretime hazırlamak, şartları elverişsiz
çevrelerden ve ailelerden gelen çocuklar için ortak,
sistemli ve elverişli bir yetişme ortamı sağlamak,
kabiliyetlerinin gelişmesine yardım etmek amaçlarına yönelik, ilköğretim bütünlüğü içinde yer alan
bir eğitim devresidir.
Okul öncesi eğitim, çocuğun ve dolayısıyla bireyin
eğitiminin başlangıç dönemidir. Çocuk bu dönemde
içinde yaşadığı ortamı algılamaya, öğrenmeye,
tanımaya başlarken bir yandan da kişiliğini oluşturur. Bu dönem çocuğu dokunarak, görerek, yaşayarak öğrendiğinden ve soyut kavramları algılayamadığından, çocuğun öğrenebilmesi için konuyu yaşamasına olanak sağlananır. Dolayısıyla oyun yoluyla verilen bilgiler, onun öğrenebileceği en iyi
bilgilerdir (Batak 1997). Böylesine önem taşıyan
okulöncesi dönem de verilen eğitim de elbette aynı
oranda önem taşımaktadır. Okulöncesi eğitim, insan
gelişiminin en hızlı ve en duyarlı dönemini oluşturur. Yaşamın ilk yıllarında alınan eğitimin ve geçirilen deneyimlerin, ileri yaşlardaki öğrenme yeteneği
ve gelecekteki başarı üzerinde de önemli etkileri
vardır.
Çocuklar için oyun en doğal öğrenme yoludur. Bu
dönemde oynanan oyun ile çocuk yaratma, deneyim kazanma, iletişim kurma ve toplumdaki rolünü
öğrenir. Çocuk oyunları desteklendiği zaman bir
sanat şekli, sosyalleşme etkinliği ve öğrenme biçimi
olan dramaya dönüşür. Drama çalışmaları çocuklara farklı düşünceler kazanma ve kendini geliştirme
YL Öğrencisi, Sakarya Üniversitesi, Eğitim Yönetimi ve
Denetimi Programı, nerser84@hotmail.com
*
olanağı sunar. Bu tekniğin daha iyi anlaşılması için
dramanın içeriği, eğitici dramanın yapısı, eğitici
drama uygulama aşamaları gibi konulara değinmek
gerekir.
Drama, yaşamdaki gerçek anların, uzmanlar tarafından bir grup çalışması içinde oyunsu süreçlerle
kendiliğinden oyunlarında ortaya çıkan, katılımcıların sanatsal duyarlılığını, kendisi, başka insanlar ve
dünya hakkındaki bilincini artıran ve hayal gücünü
geliştiren bir öğrenme aracıdır (Pinciotti, 1993, s.1).
Drama oyunun gücünü eğitimde kullanan bir alandır. Erken çocukluk döneminden itibaren yetişkinliği de içine alan bütün yaşam dönemlerinde oyuna
eğilimleri vardır (Fleming, 1994, s.37). Dramanın
oyunsu özelliği, yaratıcı edimlere ve yaratıcılık
süreçlerine uygunluğu dikkati çekmekte ve dramanın eğitimde kullanımı söz konusu olmaktadır (San,
1995, s.93–94).
Eğitimde drama insanın kendisini başkalarının
yerine koyarak çok yönlü gelişmesi, bireyin eğitim
ve öğretimde aktif rol alması olarak tanımlanmıştır.
Aynı eğitici drama, kendini ifade edebilme, yaratıcı
olma, yaşamı çok yönlü algılama, araştırma istek ve
duygusunu geliştirmesi, eğitim ve öğretimin buyurgan, kısırlaştırıcı ve angarya haline dönüşmesine
karşın bireyin eğitim ve öğrenme isteğini arttırıcı
eğitim yöntemidir (Güneysu, 1999, s.46).
Eğitici drama olarak da adlandırılabilen pedagojik
drama, daha çok İngiltere' de, Peter Slade, Brain
Way, Dorothy Heatcote ve Gavin Bolton tarafından
geliştirilen ve genel olarak çocuğun hemen her
konudaki eğitimi için uygulanan bir eğitim tekniğidir. Başka bir deyişle ‚Eğitici drama; mümkün olduğunca esnek olmakla birlikte temel kuralları
önceden ve dışarıdan belirlenmiş, bir grupta yaşanan, yetişkin bir lider (örneğin bir öğretmen) tarafından bir grup oyunu gibi algılanabilen etkinlikler
bütünüdür (Önder, 2002, s.28–32).
Eğitici drama;
· Özgüven duygusunun gelişmesini,
· Bireyin bilişsel, dil, motor ve sosyal açıdan gelişmesini,
· Kendisini başkasının yerine koyarak (empati) çok
yönlü düşünebilmesini,
· İşbirliği, dayanışma ve paylaşma duygusunun
gelişmesini,
· Kendini ifade edebilmeyi,
· Öğrenilen şeylerin kalıcılığını,
· Bireyin değişik yaşantıları tanımasını,
· Eğitim ve öğretimde aktif rol almayı,
· Rahatlamayı (oyun ve değişiklik ihtiyacını gidermeyi),
· Sorumluluk duygusunun gelişmesini,
· Bireyin farklı görüş açılarına sahip olmasını, eleştirmeyi, tartışmayı öğrenmesini sağlar (Aral ve
diğerleri, 2003, s.43).
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Dramanın eğitimde önemli bir öğrenme yöntemi
olarak kullanılması çocukların bilincini uyandırmakta, gerçeğe hayal yolu ile bakmalarını ve davranışlarının arkasını incelemesini sağlamaktır. Böylece
drama ile çocuklara daha fazla bilgi vermek değil,
bildiklerini kullanma becerisi kazandırılır. Dramada
çocuk sürekli aktiftir. Drama öğrenen merkezli
çağdaş bir yöntemdir (Aral ve diğerleri, 2000, s.65).
Eğitici drama sayesinde çocuk gerçek hayatta yapamadıklarını oyun olarak algıladığı bu etkinlik
içinde gerçekleştirebilir. Çocuğun değişik roller
aldığı çeşitli kimliklere büründüğü drama sıkıntılarını, tedirginliklerini, korkularını ve özlemlerini
yansıttığı bir anlatım biçimidir (Oğuzkan, 1986,
s.159).
Araştırmanın Amacı
Araştırma; okulöncesi öğretmenlerinin eğitici darama çalışmalarına yönelik yeterliklerinin belirlenmek
amacı ile planlanmıştır.
Önemi
Eğitici drama uygulamalarının okul öncesi dönem
çocukları üzerindeki etkileri çeşitli araştırmalara
konu olmuştur. Eğitici drama çalışmaları ile çocuklar yeni ve farklı öğrenme yolları keşfeder, çevresi
ile etkileşime girer, yaparak yaşayarak öğrenir.
Eğitici drama çocuklar için doğal bir öğrenme yoludur. Okulöncesi öğretmenlerinin eğitici drama uygulamalarını en iyi şekilde gerçekleştirebilmeleri
için bu konuda donanımlı olmaları gerekmektedir.
Bu nedenle öncelikle öğretmenlerin eğitici drama
uygulamalarına yönelik bilgi ve yeterlik düzeylerinin tespit edilmesi önemli bir ihtiyaçtır.
Problem
Okul öncesi öğretmenlerinin eğitici drama çalışmalarına yönelik yeterlilikleri ne düzeydedir? Bu genel
amaç doğrultusunda aşağıdaki sorulara cevap
aranmıştır.
Alt Problemler
1.Okul öncesi öğretmenlerinin eğitici drama etkinliklerinde,
a) Eğitici drama yöntemine yönelik kişilik özelliklerine,
b) Eğitici drama etkinliklerine yönelik genel bilgi
düzeylerine,
c) Eğitici drama etkinlikleri ve öğrenme durumlarına,
d) Eğitici drama etkinliklerinin değerlendirilmesine,
e) Eğitici drama uygulamalarında karşılaşılan sorunlara,
ilişkin yeterlilik düzeyleri nedir?
2. Okul öncesi öğretmenlerinin eğitici dramaya
yönelik yeterlilikleri,
a) cinsiyete,
b) eğitim durumu
c) mesleki hizmet süresi
d) yaşa,
e) drama eğitimi alma durumuna,
f) çalışılan yaş grubuna,
g) mezun olunan bölüme göre farklılaşmakta mıdır?
1. Yöntem
1.1. Araştırmanın Modeli:
Bu araştırma, M.E. B ‘ e bağlı devlet ve özel okulöncesi eğitim kurumlarında görev yapan okul öncesi
öğretmenlerinin eğitici drama ile ilgili yeterlilikleri
ve görüşleri belirlemeye çalıştığından, tarama niteliğinde bir çalışmadır. Tarama modelleri, geçmişte
ya da halen var olan bir durumu var olduğu şekliyle
betimlemeyi amaçlayan araştırma yaklaşımlarıdır.
Araştırmaya konu olan birey ya da nesne kendi
koşulları içinde ve olduğu gibi tanımlanmaya çalışılır. Onları herhangi bir şekilde değiştirme ve etkileme çabası gösterilmez. Önemli olan araştırmaya
konu olan birey ya da nesneyi en uygun biçimde
belirleyebilmektir(Karasar, 2005,s:77).
1.2. Araştırmanın Evreni ve Örneklemi:
İstanbul ili ve Maltepe ilçesindeki M.E. B’ e bağlı,
devlet ve özel okul öncesi eğitim veren okullarda
görev yapan öğretmenler araştırmanın evrenini
oluşturacaktır. İstanbul ili ve Maltepe ilçesindeki
M.E. B ‘ e bağlı devlet ve özel okulöncesi eğitim
veren toplam 20 okul öncesi eğitim veren okullarda
görev yapan 61 öğretmen araştırmanın örneklemini
oluşturacaktır.
1.3. Veri Toplama Aracı:
Araştırmada veri toplama aracı olarak, ‘’Kişisel Bilgi
Formu’’ ve ‚Okul öncesi Öğretmenlerin Eğitici
Drama Erkinliklerine İlişkin Yeterliklerini Belirleme
Anketi’’ kullanılmıştır.
‚Sınıf Öğretmenlerin Eğitici Drama Erkinliklerine
İlişkin Yeterliklerini Belirleme Anketi’’ Yıldırım
tarafından 2008 yılında geliştirilmiş olup, bilgi ve
uygulama olmak üzere iki boyutu bulunmaktadır.
Bu çalışmada araştırmacı tarafından söz konusu
anketin sadece bilgi boyutu alınarak okulöncesi
öğretmenlerine uygulanmıştır. Anket, drama eğitimi alma ve eğitim programlarında drama etkinliğini
kullanma durumlarına yönelik 46 adet kapalı uçlu
sorudan oluşmuştur. Veri toplama aracı ile verilerin
çözümlenmesine geçilmeden önce veri toplama
araçları tek tek incelenmiş, gerektiği biçimde doldurulup doldurulmadığına bakılmıştır. Gerektiği biçimde doldurulmamış olanlar ‚geçersiz‛ sayılarak
değerlendirmeye alınmamıştır. Geçerli olan veri
toplama araçlarındaki veriler bilgisayar ortamına
aktarılmıştır.
53
54
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Ölçme aracındaki veriler ‚SPSS for Windows 17,0 ‚
paket programına aktarılarak amaçlara uygun biçimde çözümlenmiştir.
1.4. Varsayımlar:
Araştırmada kullanılacak olan ‘’Okul öncesi Öğretmenlerin Eğitici Drama Erkinliklerine İlişkin
Yeterliklerini Belirleme Anketi’’ öğretmenlerin eğitici drama etkinliklerine karşı yeterliliklerini ölçmede yeterli olacağı varsayılmaktadır.
1- İstanbul ili Maltepe resmi ve özel okul öncesi
eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlerle,
2- Okul öncesinde eğitici drama çalışmalarına ilişkin
öğretmen yeterliliklerini ölçmek amacıyla hazırlanmış, 46 sorudan oluşan ‘’Okulöncesi Öğretmenlerin
Eğitici Drama Erkinliklerine İlişkin Yeterliklerini
Belirleme Anketi’’ nin kullanılmasıyla sınırlandırılmıştır.
1.6. Geçerlilik ve Güvenirlik:
Yıldırım (2008) anketin Cronbach Alfa güvenirlik
katsayısını ,64 olarak bulmuştur. Bu araştırmada
anketin güvenirlik katsayısı
,91 olarak hesaplanmıştır.
1.5. Kapsam ve Sınırlılıklar:
Bu araştırma;
Reliability
Scale: ALL VARIABLES
Cases
Vlid
Excluded(a)
Total
Case Proccessing Summary
.N
61
0
61
%
100,0
,0
100,0
a Listwise deletion based on all variables in the procedure.
Reliability Statistics
N of Items
Cronnbach’s
Alpha
,912
46
1.7. Verilerin Analizi ve Değerlendirilmesi:
Araştırma bulgularının yorumlanmasında, İstanbul
ili ve Maltepe ilçesindeki M.E. B’ e bağlı, devlet ve
özel okulöncesi eğitim veren okullarda görev yapan
öğretmenlerin katılımı sağlanmış ve ‘’Okulöncesi
Öğretmenlerin Eğitici Drama Erkinliklerine İlişkin
Yeterliklerini Belirleme Anketi’’ aracılığıyla toplanan veriler SPSS 17 programı kullanılmıştır.
Öğretmenlerin mezun oldukları bölüm ve yaş bağımsız değişkenlerinin üç ya da daha fazla kategoriden oluşması, ölçeklerden elde edilen ortalama
puanların sürekli bağımlı değişken özelliği göstermesi ve her bir kategoride yer alan grubun homojen
varyansa sahip olması nedeniyle ‚Tek Yönlü ANOVA Testi‛ uygun görülmüştür. Her bir kategoride
Toplam
Eğitim durumu
Toplam
2. Bulgular
2.1. Araştırmaya Katılanların Kişisel Bilgilerine
İlişkin Bulgular
Bu bölümde, araştırmaya katılan okul öncesi öğretmenlerinin kişisel bilgilerine ait bulgular tablolar
haline getirilerek değerlendirilmiştir.
Tablo 1. Çalışma Grubunun Özellikleri
f
Özellikler
Cinsiyet
yer alan grupların birbirinden farklı olup olmadığına bakılmış. Öte yandan öğretmenlerin eğitim durumu, hizmet süresi, drama eğitimi alma durumu
ve çalıştığı yaş grubu bağımsız değişkenleri iki
kategoriden oluştuğundan dolayı Bağımsız Örneklemler İçin ‚t-testi‛ yöntemine başvurulmuştur.
Kız
Erkek
Ön lisans
Lisans
Lisansüstü
Diğer
60
1
61
16
33
2
10
61
%
98,4
1,6
100,0
26,2
54,1
3,3
16,4
100,0
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Mesleki hizmet süresi
1–10 yıl
11–20 yıl
20 yıl ve üzeri
Toplam
Yaş
20–29
30–39
40–49
50 ve üstü
Toplam
Çalışılan Yaş grubu
3–4 yaş(24–48 ay)
5–6 yaş(49–72 ay)
Toplam
Drama eğitimi alma durumu
Toplam
Mezun olunan okul
Evet
Hayır
Kız meslek lisesi
Çocuk gelişimi ve eğitimi
Okul öncesi öğretmenliği
2 yıllık meslek yüksek okulu
Açık öğretim fak.okul öncesi öğr.
Toplam
2.2. Amaçlara İlişkin Elde Edilen Bulgular
53
7
1
61
39
26
86,9
11,5
1,6
100,0
63,9
36,1
61
11
49
61
38
22
61
9
10
12
8
1
61
100,0
18,0
80,3
100,0
62,3
36,1
100,0
14,8
16,4
24,4
13,1
1,6
100,0
frekans dağılımı, yüzdeleri ve aritmetik ortalamaları
Tablo 2'de görülmektedir
Araştırma kapsamına giren öğretmenlerin eğitici
drama çalışmalarına ilişkin kişilik özelliklerinin
f
%
f
%
f
%
f
X
27 44,3
İnsanlarla iletişim kurmada kendimi yeterli
bulurum.
25 41,0 31 50,8
3
4,9
1 1,6
1
1,6
4,27
Başkalarının duygularını anlamada empati
kurarım.
29 47,5
3 4.9
4 1,6
1
1,6
4,34
24 39,3
Eleştirilere açık biriyim.
17
27 44,3
29
47,5
27,9 28
45,9
Müzik yeteneğine sahip biriyim.
14 23,0
25
Değişmeye açık, gelişmeye elverişli
yapıya sahibim.
18 29,5
34 55,7
Lider bir yapıya sahibim.
9
31,1
31
Estetik becerilere sahibim.
22
36,1 29
Hoşgörülü biriyim.
22
36,1 30
Başkalarının duygularını anlamada
koşulsuz kabul ederim.
13 21,3
19
3
41,0
50,8
4,9
3 4,9
%
Türkçeyi doğru ve düzgün kullanırım.
Yapıcı ve yaratıcı düşünürüm.
26 42,6 3 4,9
kaKesinlikle
tılmıyorum
%
Katılmıyorum
f
Fikrim yok
Katılıyorum
katıKesinlikle
lıyorum
drama
Eğitici
yöntemine
yönelik
Kişilik özellikleri
Tablo 2. Eğitici Drama Yöntemine Yönelik Kişilik Özellikleri
4 6,6
2
3,3
1
8 13,1
14 23,0
6 9,8
2
3,3
3,70
3 4,9
1
1,6
4,06
5
8,2
1 1,6
4,16
7 11,5
4
6,6
6 9,8
1
47,5
7
11,5
1 1,6
2
49,2
4
6,6
3
2
31,1
1,6
4,19
3
4.9
4,9 19 31,1
7
1,6
3,3
3,3
11,5
3,85
4,00
4,11
4,09
3,19
55
56
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
f
Eğitici drama etkinlikleri, çocukların tartışan,
olayları yaşayan ve yaratan kişi olarak
çevrelerinde olup bitenleri daha iyi anlamalarını
sağlar.
Okul öncesi eğitim kurumlarında eğitici
dramaya mutlaka yer verilmelidir.
Eğitici drama uygulayan öğretmenin,
tekniğin gerektirdiği davranışlara sahip
olması gerekmektedir.
Okul öncesinde eğitici drama etkinlikleri
çocuklarda yaratıcılığı desteklemek amacıyla
planlanmalıdır.
%
f
%
f
%
Kesinlikle
katılmıyorum
Katılmıyorum
Fikrim yok
Katılıyorum
Kesinlikle
katılıyorum
Öğretmenin
eğitici dramaya
yönelik
genel bilgi
düzeyi
Tablo 3. Öğretmenlerin Eğitici Dramaya Yönelik Genel Bilgi Düzeyi
f
%
f
%
Xort
1
1,6 4,36
30 49,2
26 42,6 3
4,9
1 1,6
35 57,4
22 36,1 3
4,9
-
1 1,6 4,47
33 54,1 24 39,3
2
3,3
1 1,6
33 52,5
6
9,8
-
16,4
5 8,2 3 4,9 3,70
21 34,4
Eğitici dramada kullanılan yöntem ve teknikleri
biliyorum.
11 18,0 32 52,5 10
Eğitici drama etkinliklerini biliyorum.
14
1 1,6 4,42
2
3,3
4,32
23,0 31 50,8 10 16,4
5
8,2 3 4,9
3,83
19,7
5
8,2 3 4,9
3,72
Eğitici dramanın uygulama aşamalarını biliyorum.
2
Günlük planımda eğitici drama etkinliklerini nasıl
hazırlayacağımı biliyorum.
13
21,3
27 44,3 10 16,4
8 13,1 3 4,9
3,63
Eğitici drama etkinliklerini hazırlama ilkelerini
biliyorum.
13
21,3
27 44,3 12 19,7
6 9,8 3 4,9
3,67
Eğitici drama ortamının nasıl hazırlanacağını
biliyorum.
11
18,0
32 52,5 12 19,7
3 4,9 3, 4,9
3,77
Çocukların kişilik özelliklerine göre etkinlikleri
hazırlamayı biliyorum.
Eğitici dramada araç-gereçlerin önemini
14 23,0
31 50,8 10 16,4
37 60,7 4
6,6
5 8,2 1 1,6
3,95
17 27,9
32 52,5 8 13,1
3 4,9 1 1,6
4,00
13 21,3
29 47,5 13 21,3
5 8,2 1 1,6
3,78
15 24,6
35 57,4 4 6,6
biliyorum.
Eğitici dramada araç-gereç hazırlama ilkelerini
biliyorum.
Sınıf içinde farklı eğitim ortamları düzenlemeyi
biliyorum.
Müze, park vb. ortamlarda eğitici drama
etkinlikleri tasarlayabilirim.
Levene
Testi (.sig)
12 19,7
33 54,1
9 14,8
5 8,2 2 3,3
6 9,8 1 1,6
3,98
3,80
Tablo 4. Eğitim Durumuna Göre Varyans Analizi
sd
Sum of squares
Mean
(kareler toplamı)
square
(kareler ortalaması)
F
Sig(p)
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
b2 between groups
within grous
total
b3 between groups
within grous
total
b4 between groups
within grous
total
,000
b5 between groups
within grous
total
,202
b6 between groups
within grous
total
,346
,001
,000
3
57
60
3
57
60
3
57
60
650,945
2261,907
2912,852
1278,393
6211,377
7489,770
278,851
1210,953
1489,803
216,982
39,683
5,468
,002
426,131
108,972
3,910
92,950
21,245
4,375
3
57
60
55,403
1126,007
1181,410
18,468
19,755
,935
3
57
60
7,496
1064,865
1072,361
2,499
18,682
,134
,013
,008
,430
,940
b2: Eğitici drama yöntemine yönelik kişilik özellikleri
b3: Öğretmenin eğitici dramaya yönelik genel bilgi düzeyi
b4: Eğitici drama etkinlikleri ve öğrenme durumlaına ilişkin yeterlilikler
b5: Drama etkinliklerinin değerlendirilmesine yönelik yeterlilikler
b6: Eğitici drama uygulamalarında karşılaşılan sorunlar
p< ,05 *
*p< ,05 olduğundan anlamlı fark vardır.
Tablo 5. Mezuniyet Durumuna Göre Varyans Analizi
Levene
sd
Sum of squares
Mean square
Testi (.sig)
(kareler toplamı) (kareler ortalaması)
1,214
5
989,179
197,836
55
1923,673
34,976
60
2912,852
b2 between groups
within groups
total
F
Sig(p)
5,656
,000
b3 between groups
within groups
total
,997
5
55
60
2445,880
5043,890
7489,770
489,176
91,707
5,334
,000
b4 between groups
within groups
total
,334
5
55
60
730,038
759,765
1489,803
146,008
13,814
10,570
,000
b5 between groups
within groups
total
1,815
5
55
60
258,252
923,158
1181,410
51,650
16,785
3,077
,016
15,848
18,057
,878
,502
b6 between groups
1,555
5
79,238
within groups
55
993,122
total
60
1072,361
b2: Eğitici drama yöntemine yönelik kişilik özellikleri
b3: Öğretmenin eğitici dramaya yönelik genel bilgi düzeyi
b4: Eğitici drama etkinlikleri ve öğrenme durumlaına ilişkin yeterlilikler
b5: Drama etkinliklerinin değerlendirilmesine yönelik yeterlilikler
b6: Eğitici drama uygulamalarında karşılaşılan sorunlar
p< ,05 *
*p< ,05 olduğundan anlamlı fark vardır.
Tablo 6. Cinsiyete Göre t-testi
b2 between groups
within groups
total
Levene
Testi (.sig)
.
Cins.
Kadın
N
60
Xort
39,9833
Ss
7,02174
t
p
,280
,780
57
58
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Erkek
b3 between
ups
within groups
total
gro-
38,0000
.
Kadın
60
63,4000
Erkek
1
60,0000
Kadın
60
32,2833
Erkek
1
31,0000
Kadın
60
15,2333
Erkek
1
7,0000
Kadın
60
19,2500
Erkek
1
14,0000
11,25844
,300
,766
b4 between
groups
within groups
total
.
b5 between groups
within groups
total
.
b6 between groups
within groups
total
1
.
.
5,02229
,253
,801
.
4,34670
1,879
,065
.
.
4,20905
1,237
,221
.
b2: Eğitici drama yöntemine yönelik kişilik özellikleri
b3: Öğretmenin eğitici dramaya yönelik genel bilgi düzeyi
b4: Eğitici drama etkinlikleri ve öğrenme durumlaına ilişkin yeterlilikler
b5: Drama etkinliklerinin değerlendirilmesine yönelik yeterlilikler
b6: Eğitici drama uygulamalarında karşılaşılan sorunlar
p>,05*
*p>,05 olduğundan anlamlı fark yok.
3. Tartışma
İlköğretim kademesinde görev yapan öğretmenlerin
drama yöntemine ilişkin yeterlilikleri değerlendirilmesine yönelik nitel türde araştırmalar yapılabilir. Eğitici dramanın yapıldığı ortamın özellikleri
belirlenmeli ve fiziksel ortam ona göre düzenlenmelidir. Eğitici drama çalışmalarının yapılmasını engelleyen sorunlar üzerinde odaklanılıp bu konu
hakkında ayrı bir çalışma yapılabilir. Drama yönteminden beklenen yararın sağlanması için, drama
liderinin; yapıcı, yaratıcı ve drama ile ilgili gerekli
bilgi ve becerilere sahip olması gerekmektedir. Okul
öncesi eğitim alanına öğretmen yetiştiren bölümlerdeki drama ders saatleri artırılabilir. Eğitim veren
kurumlarda daha çok uygulamalara ağırlık verilebilir. Drama etkinliğini uygularken öğretmenlerin
yetersiz oldukları konulardaki eksiklikleri gidermeleri için, dramayı yaygınlaştırma çabası içinde olan
kurumlarla işbirliği yapılarak öğretmenlerin, uzmanların katıldığı toplantılar, uygulamalı çalışmalar
yapılabilir.
4. Sonuçlar
4.1. Amaçlara ilişkin elde edilen bulgular ve yorumlar
4.1.1. Birinci Alt Amaca İlişkin Bulgu ve Yorumlar
4.1.1.2. Araştırmaya Katılanların Kişisel Bilgilerine
İlişkin Bulgular
Öğretmenlerin %98,4’ünü kadın, %1,6’ sı erkek
öğretmenlerden
oluşmaktadır.
Öğretmenlerin
%26,2’ si ön lisans, %54,1’ ini lisans, %3,3’ ü lisansüstü, ‘16,4’ünü diğer kesim oluşturmaktadır. Öğretmenlerin %86,92u 1–10 yıl, %11,5’i 11–20 yıl,
1,6’sı 20 ve yukarı hizmet sürelerine sahiptir. Öğretmenlerin %63,9’u 20–29 yaş, %36,1’i 30–39 yaş
aralığına sahipken 40–49 yaş ve 50 ve üstü yaş grubuna rastlanmamıştır. Öğretmenlerin %18’i 34yaş(24–48 ay) grubuyla, %36,1’i 5–6 yaş(49–72 ay)
grubuyla çalışmaktadır. Öğretmenlerin %62,3’ü
eğitici drama eğitimi alırken, %36,1’ i drama eğitimi
almamıştır. Öğretmenlerin %14,8’i kız meslek lisesi,
%16,4’ü çocuk gelişimi ve eğitimi bölümü, %34,4’ü
okul öncesi öğretmenliği bölümü, %19,2’si 2 yıllık
meslek yüksek okulu, %13,1’i açık öğr.fak.okul
öncesi bölümü, %13,1’i diğer bölüm mezunudur.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
4.1.1.3. Öğretmenlerin Eğitici Dramaya Yönelik
Genel Bilgi Düzeyi
4.1.2.2. Genel Bilgi Düzeyine Göre Varyans Analizi Sonuçları
‚Türkçeyi doğru ve düzgün kullanırım.‛ özelliği
hakkında bilgiye sahip olma yeterliliğine’’, öğretmenlerin %44,3’ü kesinlikle katılıyorum,%42,6’sı
katılıyorum seçeneğini işaretlemişlerdir. ‚Türkçeyi
doğru ve düzgün kullanırım ‚ kişilik özelliği hakkında bilgiye sahip olma yeterlilik alanıyla ilgili
elde edilen verilerin aritmetik ortalaması %4,19'dur.
Bu ortalamaya göre, öğretmenlerin, ‚Türkçeyi
doğru ve düzgün kullanırım.‛ kişilik özelliği hakkında bilgiye sahip olma alanında kendilerini yeterli
olarak algıladıkları söylenebilir. Öğretmenlerin
almış oldukları mesleki eğitimin ve kitap, dergi,
gazete vb. gibi yayınları okumalarının, Türkçeyi
doğru ve düzgün kullanmayı bilmelerinde etkili
olduğu söylenebilir.
Tablo 2 incelendiğinde öğretmenlerin vermiş oldukları cevaplara göre tabloda verilen kişilik özellikleri
hakkında bilgiye sahip olma alanında kendilerini
yeterli olarak algıladıkları söylenebilir. Bunda, "
Yapıcı, Yaratıcı ve Eleştirel Düşünme" alanında
öğretmenlerin öğretmenlik mesleğine ilişkin almış
oldukları eğitim bu sonucun çıkmasında etkili olmuş olabilir. "Yaratıcılık" kişilik özelliği alanında
öğretmenler eğitim-öğretim sürecinde sıklıkla yaratıcılığı kullandıkları için, öğretmenlerin bu kişilik
özellikleri gelişmiş olabilir.
‚Öğretmenin eğitici dramaya yönelik genel bilgi
düzeyinin‛ p değeri ,013 olduğundan, öğretmenin
eğitici dramaya yönelik genel bilgi düzeyinin eğitim
durumuna göre farklılaştığı görülmektedir.
4.1.1.4.Eğitici Drama Uygulamalarında Karşılaşılan Sorunlar
Öğretmenlerin okullarında yaratıcı drama yöntemini uygularken karşılaştıkları sorunların neler olduğu belirlenmiştir. Veri toplama aracında kullanılan
beşli derecelendirme ölçeğine uygun olarak, öğretmenlerin yüzde %21,3’ü drama yöntemini bilmediğini, %34,4’ü eğitici drama çalışmalarını uygulayabileceğim alan yok , %31,1’i eğitici drama çalışmalarında araç-gereç sıkıntısı yaşıyorum seçeneğini
işaretlemişlerdir. Bu bulgulara göre, öğretmenlerin
drama yöntemini uygulamada karşılaştıkları en
önemli sorunun‛ eğitici drama çalışmalarını uygulayabileceğim alan yok‛ olduğu anlaşılmaktadır.
Bunda okulların fiziki alanlarının yetersiz oluşu,
ayrı bir oyun alanlarının olmayışı gibi faktörlerin
etkili olduğu söylenebilir.
4.1.2. İkinci Alt Amaca İlişkin Bulgu ve Yorumlar
4.1.2.1. Eğitim Durumuna Göre Varyans Analizi
Sonuçları
‚Eğitici drama yöntemine yönelik kişilik özelliklerinin‛ p değeri ,002 olduğundan, Eğitici drama yöntemine yönelik kişilik özelliklerinin eğitim durumuna göre farklılaştığı görülmektedir.
4.1.2.3. Öğrenme Durumlarına Göre Varyans Analizi Sonuçları
Öğretmenlerin ‚Eğitici drama etkinlikleri ve öğrenme durumlarına‛ ilişkin yeterliliklerinin p değeri
,008 olduğundan, eğitici drama etkinlikleri ve öğrenme durumlarına ilişkin yeterliliklerinin eğitim
durumuna göre farklılaştığı görülmektedir.
4.1.2.4. Eğitici Drama Etkinliklerinin Değerlendirilmesine Yönelik Varyans Analizi Sonuçları
Öğretmenlerin ‚Eğitici drama etkinliklerinin değerlendirilmesine ‚ yönelik yeterliliklerin p değeri ,430
olduğundan Eğitici drama etkinliklerinin değerlendirilmesine yönelik yeterliliklerin eğitim durumuna
göre farklılaşmadığı görülmektedir.
‚Eğitici drama yöntemine yönelik kişilik özelliklerinin‛, Eğitici dramaya yönelik genel bilgi düzeyinin,
Eğitici drama etkinlikleri ve öğrenme durumlarına
ilişkin yeterliliklerin, p değeri ,000 olduğundan, bu
özellikler ile mezun olduğu bölümün farklılaştığı
görülmektedir. ‚Eğitici drama uygulamalarında
karşılaşılan sorunlar‛ a yönelik p değeri ,940 olduğundan ‚Eğitici drama uygulamalarında karşılaşılan sorunlar‛ ın eğitim durumuna göre farklılaşmadığı görülmektedir. Yapılan One-way Anova sonuçlarına göre, öğretmenlerin;
Eğitici drama yöntemine yönelik kişilik özelliklerinin,
Eğitici dramaya yönelik genel bilgi düzeyinin,
Eğitici drama etkinlikleri ve öğrenme durumlarına
ilişkin yeterliliklerin,
Drama etkinliklerinin değerlendirilmesine yönelik
yeterliliklerin,
Eğitici drama uygulamalarında karşılaşılan sorunlarının mesleki hizmet süresi ile yaşlara göre farklılaşmadığı görülmektedir.
Tablo 6’ya göre Yapılan t-testi sonucuna göre erkek
sayısının 1 olmasından dolayı,
Eğitici drama yöntemine yönelik kişilik özelliklerinin,
Eğitici dramaya yönelik genel bilgi düzeyinin,
Eğitici drama etkinlikleri ve öğrenme durumlarına
ilişkin yeterliliklerin,
Drama etkinliklerinin değerlendirilmesine yönelik
yeterliliklerin, cinsiyete göre farklılaşmadığı görülmüştür. Eğitici drama etkinlikleri ve öğrenme durumlarına ilişkin yeterlilikleri ile Drama etkinliklerinin değerlendirilmesine yönelik yeterlilikleri eğitim alma durumuna göre farklılaşmadığı görülmektedir. Eğitici dramaya yönelik genel bilgi düzeyi ile
59
60
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Eğitici drama etkinlikleri ve öğrenme durumlarına
ilişkin yeterlilikleri çalışma saatlerine göre farklılaşmaktadır.
Kaynakça
Önder, A. (2003). Okul öncesi çocukları için eğitici drama uygulamaları. Morpa kültür yayınları, 280 s., İstanbul.
Özer, D. (1996). Anaokulları için gelişimsel eğitim programı. Ya-pa Yayınları, 58 s.İstanbul.
Dalbudak, Z. (2006). Anaokulu Öğretmenlerinin Drama Etkinliklerini Kullanmaları üzerine bir araştırma. Yüksek lisans tezi. Ankara
Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü.
Yildirim ,İ.N. (2008). İlköğretim birinci kademe Sınıf Öğretmenlerinin Yaratıcı Drama Yöntemine İlişkin Yeterlilik ve Uygulama Düzeylerinin Belirlenmesi. Yüksek lisans tezi. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Özbey, S. (2006). Okul Öncesi Eğitim Kurumlarında Görev Yapan Öğretmenlerin Fen Etkinliklerine İlişkin Yeterliliklerinin Belirlenmesi.
Yüksek lisans tezi. Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü.
Büyüköztürk,Ş. (2007). Sosyal Bilimler İçin Veri Analizi El Kitabı, 2012, Pegem Akademi.
Güler,M. (2006). Okul öncesi Öğretmenlerinin Müzik Etkinliklerini Gerçekleştirme Durumlarına İlişkin Yeterliliklerinin Belirlenmesi.
Yüksek lisans tezi. Eskişehir.
Ayvaci, Hakan Şevki; Devecioğlu, Yasemin; Yiğit, Nevzat. (2002). Okulöncesi Öğretmenlerinin Fen ve Doğa Etkinliklerindeki Yeterliliklerinin Belirlenmesi. V. Ulusal Fen Bilimleri ve Matematik Eğitimi Kongresi.(Bildiriler),Eylül, Ankara,1–5.
Çimen, Serap. ( 2001). Analoji (Benzetişim) İle oyunlaştırma. Dramaya Çok Yönlü Bakış. 90, 93,95., Şubat.Türkiye 2. Drama Liderleri Buluşması ve Ulusal Drama Semineri–2000.
San, İ. (2002). Yaratıcı drama-eğitsel boyutları. Yaratıcı Drama 1985–1995, Adıgüzel H.Ö. (Ed.). Naturel yayıncılık, s. 81–90,
Ankara.
Uysal, N. (1996). Anaokuluna giden 5–6 yaş grubu çocuklarda yaratıcı drama çalışmalarının sosyal gelişim alanına olan
etkisinin incelenmesi. Yüksek lisans tezi (basılmamış). Ankara Üniversitesi, 115 s.Ankara.
62
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
İlkokul Yöneticilerinin Dönüşümcü Liderlik ve Girişimcilik
Becerileri Arasındaki İlişki
(Bağcılar ve Bakırköy İlçeleri Örneği)
Muhammed ÇELİK*
Osman TİTREK**
Özet
Bu araştırma, öğretmen algılarına göre ilkokul yöneticilerinin dönüşümcü liderlik ve girişimcilik becerileri arasındaki ilişkiyi ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu kapsamda araştırmanın evreni olarak İstanbul İli Bağcılar ve Bakırköy İlçeleri seçilmiştir. Araştırmanın örneklemini ise bu ilçelerdeki özel ve devlet okullarında görev yapan basit
tesadüfi örnekleme yöntemi ile yansızlık kuralına dayalı olarak seçilen 625 öğretmen oluşturmaktadır. İlişkisel tarama modeli ile gerçekleştirilen araştırmada kullanılan ‚Girişimcilik Ölçeği‛ Ağca’nın (2004) yaptığı çalışmadan
okul yöneticilerine uyarlaması yapıldıktan sonra alınmıştır. Dönüşümcü liderlik için ise Brestrich (1999) tarafından hazırlanan ‚Dönüşümcü Liderlik Ölçeği‛ kullanılmıştır. Veriler SPSS paket programı ile analiz edilmiş ve analizde, t-test, varyans analizi ve korelasyon teknikleri kullanılmıştır.
Araştırma sonucuna göre öğretmenlerin okul yöneticilerini hem dönüşümcü lider hem de girişimci olarak algıladıkları söylenebilir. Aynı zamanda dönüşümcü liderlik ile girişimcilik arasında pozitif yönlü orta düzeyde anlamlı bir ilişki olduğu ifade edilebilir.
Anahtar Kelimeler: Dönüşümcü liderlik, girişimcilik, okul yöneticisi, ilkokul.
Abstract
This research aims to suggest the relationship between primary school principals’ transformational leadership and
entrepreneurship skills according to teachers’ perceptions. Therefore, Bağcılar and Bakırköy Districts of İstanbul
Province are chosen as the population of the research, and 625 teachers worked for private and state schools in
Bağcılar and Bakırköy as the sample are chosen with simple random sampling by being based on the principal of
neutrality for the research. This research is carried out with relational screening model. ‚Entrepreneurship Scale‛
is taken from the study which is carried out by Ağca (2004) after its adaptation is done according to school principals. ‚Transformational Leadership Scale‛ prepared by Brestrich (1999) for is used for the study in order to determine school principal’s transformational leadership levels, too. In the analysis of the data, t-test, variance analysis
and correlation techniques are applied, and for these SPSS package program is used.
According to the research conclusion, it can be said that teachers perceive their school principals as both a transformational leader and an entrepreneur. In the meantime, it can be stated that there is a positive aspect, mediumlevel, meaningful relationship between transformational leadership and entrepreneurship.
Key Words: Transformational leadership, entrepreneurship, school principal, primary school.
Giriş*
Çağımızın en önemli gerçeği değişimdir. Her şey
süratle değişmekte, örgütler de bu süratli değişime
ayak uydurma mücadelesini vermektedirler; fakat
bu değişime uyum sağlamak zordur ve planlı bir
çalışmayı gerektirir (Tunçer, 2011: 58). Bu hızlı değişim, hiç kuşkusuz eğitim sistemi ve kurumlarını da
Öğretmen Zeynep Bedia Kılıçlıoğlu Ortaokulu, İstanbul,
Bağcılar 34200;wizard_teacher@hotmail.com
** Doç.Dr. Sakarya Üniversitesi, Sakarya, Hendek 54300;
otitrek@gmail.com
*
etkiler hale gelmeye başlamıştır. Bu değişim süreci
ile önem kazanmaya başlayan bir kavram olarak
dönüşümcü liderlik stili görüşü pek çok uzmanın
çalışmasında (Bass 1985; Conger ve Kanungo, 1987,
1988; House, 1977; Podsakoff, McKenzie, Moorman
ve Fetter 1990; Tichy ve Devanna, 1986; Trice ve
Beyer, 1986; Yukl, 1989) yer almıştır (Lowe ve Galen, 1996; Dursun, 2009: 20).
Dönüşümcü liderlik; etkin olarak değişimi yürürlüğe koymak, bu değişime kılavuzluk edecek ileri
görüşlülüğü yaratmak, değişim için duyulan ihtiyacı tanımlamada lidere olanak tanıyacak yeteneklerin
bir kümesidir. Dönüşümcü liderlikte örgütün iç
çevresinin denetim ve eş güdümüne dayalı bir liderlik anlayışından çok, öğrenmeyi kolaylaştırıcı ve
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
yenilikçi bir liderliğe ihtiyaç duyulmaktadır (Keçecioğlu, 2003: 34; Çelik, 2007: 141). Dönüşümcü liderliğin temelinde değişim, yenilik ve girişimcilik vardır (Şen ve Yaşlıoğlu, 2010: 97).
Girişimcilik; ortaçağda kullanılan ‚entreprendere‛
kelimesinin kökünden gelir. Anlamı iş yapandır. Bu
kavram zaman içinde gelişerek, özellikle 20. yüzyılda daha çok risk alma, yenilikleri yakalama, fırsatları değerlendirme ve tüm bunların hayata geçirilme
süreci olarak adlandırılmaya başlanmıştır (Varol ve
Güler, 2005: 9).
Schumpter’a (1934) göre girişimci yenilik peşinde
koşan ve yenilikler getirebilen kimsedir. Girişimci,
var olan kaynakları harmanlayarak yeni bileşimlere
gidebilen, yeni bileşimler oluşturabilen kişidir
(Eyuboğlu, 2003: 11).
Girişimcinin fırsatları yakalayarak risk alma, yenilik
yapma, başarıya ihtiyaç duyma, kendine güvenme,
değişimin farkına varma ve başlatma özelliği ile
dönüşümcü liderin formal ile birlikte informal iletişime önem vermesi, ortak bir vizyon etrafında toplanmış personelini yüksek güdüleme, hedefe ulaşma da farklı seçenekleri açık hale getirme, günün
gereklerine uygun, geleceği okuyabilen değişim ve
dönüşümden yana olması girişimcilik ile dönüşümcü liderlik arasında bir ilişki olabileceğini akla getirmektedir.
Nitekim dönüşümcü liderlik ve girişimcilik becerileri arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmaların çoğunun ortak yönü dönüşümcü liderlik ve girişimcilik becerileri arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki
olduğudur (Ling, Şimşek, Lubatkin ve Veigo, 2008;
Politis ve Politis, 2009; Raposo ve Paço, 2011; Yitshaki, 2012; Philips, 2012; Kang, 2013).
Araştırmanın genel problemi; dönüşümcü liderlik
ve girişimcilik becerileri arasında bir ilişki var mıdır? Bu amaçla aşağıdaki sorulara yanıt aranmaya
çalışılmıştır:
1.Öğretmenlerin, okul yöneticilerini girişimcilik
boyutları açısından algıları ne düzeydedir?
2.Öğretmenlerin, okul yöneticilerini dönüşümcü
liderlik boyutları açısından algıları ne düzeydedir?
3.Öğretmen algılarına göre okul yöneticilerinin
dönüşümcü liderlik özellikleri ile girişimcilik becerileri arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?
Yöntem
Bu bölümde, araştırmanın modeli, çalışma grubu,
verilerin toplanması ve verilerin analizine ilişkin
bilgilere yer verilmiştir.
Araştırmanın Modeli
İstanbul İli Bağcılar ve Bakırköy İlçe Milli Eğitim
Müdürlükleri’ne bağlı ilkokullarda görev yapan
öğretmenlerin algılarına ilkokul yöneticilerinin
dönüşümcü liderlik ve girişimcilik becerileri arasın-
daki ilişkiyi belirlemeyi amaçlayan bu çalışmada,
ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır.
Evren ve Örneklem
Araştırma İstanbul İli Bağcılar ve Bakırköy İlçeleri
ile sınırlı tutulmuş olup, sınıf öğretmenleri araştırmanın evrenini oluşturmuştur. Yansızlık kuralına
göre, öğretmenlere 15 Ekim 2012 – 15 Şubat 2013
tarihleri arasında hazırlanan anket formları uygulanmıştır. Zaman ve maliyet nedeniyle denekler,
basit tesadüfü örneklem yöntemi ile seçilmiştir ve
625 öğretmen araştırma örneklemini oluşturmuştur.
Veri Toplama Araçları
Uygulanan form, üç bölüm ve toplam 54 sorudan
oluşmaktadır. İlk bölümde öğretmenlerin demografik özellikleri ile ilgili 4 soru; ikinci bölümde okul
yöneticilerinin girişimcilik özellikleri ile ilgili 27
soru, üçüncü bölümde ise okul yöneticilerinin dönüşümcü liderlik özelliklerini belirlemeye yönelik
23 soru vardır.
‚Girişimcilik Ölçeği‛ Ağca (2004) tarafından hazırlanmıştır; ancak söz konusu ölçek, bu çalışmaya
okul yöneticilerine uyarlaması yapıldıktan sonra
alınmıştır. Dönüşümcü liderlik için ise Brestrich
(1999) tarafından hazırlanan ‚Dönüşümcü Liderlik
Ölçeği‛ kullanılmıştır. Girişimcilik ve Dönüşümcü
Liderlik ölçekleri için faktörlerin yorumlanmasında
seçenekler için aşağıda verilen sınırlar kabul edilmiştir: Ölçekler değerlendirilirken seçeneklere 1 ile
4 arası puan verilmiştir ve puanlara verilen değer
arttıkça öğretmen algılarına göre okul yöneticilerinin girişimcilik ve dönüşümcü liderlik özelliklerinin
varlık durumunun arttığı düşünülmüştür. Girişimcilik ve Dönüşümcü Liderlik ölçekleri için faktörlerin yorumlanmasında seçenekler için aşağıda verilen sınırlar kabul edilmiştir: Tamamen Katılıyorum:
(4.00 – 3.26); Katılıyorum: (3.25 – 2.51); Katılmıyorum: (2.50 – 1.76); Hiç Katılmıyorum: (1.75 – 1.00).
Verilerin Analizi
Veriler SPSS 18.0 paket programı ile analiz edilmiş
ve analizde; t-test, varyans analizi ve korelasyon
teknikleri kullanılmıştır.
Bu araştırmada, girişimcilik becerileri ölçeğinin
güvenirliği α=0.61 olarak bulunmuştur. Girişimciliğin alt boyutlarından başarı gereksiniminin Cronbach's Alpha değeri α=0.55; belirsizliğe tolerans alt
boyutunun Cronbach's Alpha değeri α=0.82; kendine güven alt boyutunun Cronbach's Alpha değeri
α=0.58; yenilik alt boyutunun Cronbach's Alpha
değeri α=0.53; risk alma alt boyutunun Cronbach's
Alpha değeri α=0.62 ve kontrol odağı alt boyutunun
Cronbach's Alpha değeri α=0.58 bulunmuştur. Bu
veriler girişimcilik becerileri ölçeğinin bu araştırmada güvenilir olduğunu göstermektedir.
63
64
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Bu araştırmada, dönüşümcü liderlik ölçeğinin güvenirliği α=0.92 olarak bulunmuştur. Dönüşümcü
liderlik ölçeğinin boyutlarından vizyon ve ilham
sağlamanın Cronbach's Alpha değeri α=0.91; davranış modelleri oluşturma alt boyutunun Cronbach's
Alpha değeri α=0.92; grup amaçları için kendini
adama alt boyutunun Cronbach's Alpha değeri
α=0.91; bireysel destek sağlama alt boyutunun
Cronbach's Alpha değeri α=0.92; entelektüel istek
uyandırma alt boyutunun Cronbach's Alpha değeri
α=0.92 ve yüksek performans beklentisini gündemde tutma alt boyutunun Cronbach's Alpha değeri
α=0.94 bulunmuştur. Bu veriler dönüşümcü liderlik
ölçeğinin bu araştırmada güvenilir olduğunu göstermektedir.
Bulgular
Araştırmanın bu bölümünde öğretmen algılarına
göre okul yöneticilerinin girişimcilik becerileri ve
dönüşümcü liderliklerini betimleme ölçeklerine
verdikleri yanıtlar doğrultusunda istatiksel analizler
uygulanmıştır. Bulguların sonuçlarına göre, yorum
ve değerlendirmelerde bulunulmuştur. Tablo 1’de
öğretmenlerin okul yöneticilerini girişimcilik becerilerinin boyutlarına ilişkin algıları verilmiştir.
Tablo 1. Öğretmenlerin Okul Yöneticilerini Girişimcilik Becerileri Boyutlarına İlişkin Algıları
Girişimcilik Becerileri Boyutları
Başarı Gereksinimi
Belirsizliğe Tolerans
Kendine Güven
Yenilik
Risk Alma Eğilimi
İçsel Kontrol Hissi
Tablo 1’de gösterilen girişimcilik becerilerinin 6
boyutu ile ilgili 27 davranış öğretmenlere sorulmuş
ve öğretmenler bu davranışlara ilişkin değerlendirme yapmışlardır. Öğretmenlerin algılarına göre,
tüm davranışlarda hesaplanan aritmetik ortalama
değerleri; ( x =2,21) ile ( x =2,84) arasında değişmektedir ve genel aritmetik ortalama ( x =2,61)’dir.
x
2.74
2.21
2.70
2.76
2.44
2.84
SS
0.860
0.796
0.837
0.958
0.777
0.781
Bu sonuçlara göre öğretmenler okul yöneticilerini
girişimcilik becerilerine sahip olarak algıladıkları
söylenebilir.
Tablo 2’de öğretmenlerin okul yöneticilerini dönüşümcü liderlik boyutlarına ilişkin algıları verilmiştir.
Tablo 2. Öğretmenlerin Okul Yöneticilerini Dönüşümcü Liderlik Boyutlarına İlişkin Algıları
Dönüşümcü Liderlik Boyutları
Vizyon ve İlham Sağlam
Davranış Modelleri Oluşturma
Grup Amaçları İçin Kendini Adama
Bireysel Destek Sağlama
Entelektüel İstek Uyandırma
Yüksek Performans Beklentisini Gündemde Tutma
Tablo 2’de gösterilen dönüşümcü liderliğin 6 boyutu ile ilgili 23 davranış öğretmenlere sorulmuş ve
öğretmenler bu davranışlara ilişkin değerlendirme
yapmışlardır. Öğretmenlerin algılarına göre, tüm
davranışlarda hesaplanan aritmetik ortalama değerleri; ( x =2,71) ile ( x =2,91) arasında değişmektedir
ve genel aritmetik ortalama ( x =2,78)’dir. Bu sonuçlara göre öğretmenler okul yöneticilerini dönüşümcü lider olarak algıladıkları söylenebilir.
Tablo 3’te öğretmen algılarına göre okul yöneticilerinin dönüşümcü liderlikleri ile girişimcilik becerileri arasındaki ilişki verilmiştir.
x
2.83
2.75
2.77
2.73
2.71
2.91
SS
0.835
0.857
0.840
0.967
0.815
0.828
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
65
Tablo 3. Öğretmen Algılarına Göre Okul Yöneticilerinin Dönüşümcü Liderlikleri İle Girişimcilik Becerileri Arasındaki İlişki
Başarı
Gereksimi
Belirsizliğe
Tolerans
Kendine
Güven
Yenilik
Risk Alma
Eğilimi
İçsel
Kontrol
Hissi
Vizyon ve
İlham
Sağlama
Davranış
Modelleri
Oluşturma
Grup
Amaçları İçin
Kendini
Adama
Bireysel
Destek
Sağlama
Entelektüel
İstek
Uyandırma
Başarı Gereksinimi
1
Belirsizliğe
Tolerans
-,385(**)
1
Kendine
Güven
,558(**)
-,348(**)
1
,604(**)
-,364(**)
,618(**)
1
,419(**)
-,229(**)
,334(**)
,432(**)
1
,572(**)
-,343(**)
,467(**)
,545(**)
,449(**)
1
,728(**)
-,486(**)
,584(**)
,649(**)
,484(**)
,588(**)
1
,685(**)
-,435(**)
,550(**)
,601(**)
,436(**)
,570(**)
,875(**)
1
,738(**)
-,464(**)
,581(**)
,647(**)
,424(**)
,611(**)
,884(**)
,852(**)
1
,649(**)
-,440(**)
,499(**)
,523(**)
,398(**)
,529(**)
,781(**)
,747(**)
,808(**)
1
,644(**)
-,423(**)
,523(**)
,541(**)
,390(**)
,539(**)
,779(**)
,775(**)
,815(**)
,806(**)
1
,577(**)
-,427(**)
,432(**)
,441(**)
,364(**)
,526(**)
,696(**)
,633(**)
,716(**)
,676(**)
,684(**)
Yenilik
Risk Alma
Eğilimi
İçsel
Kontrol
Hissi
Vizyon ve
İlham
Sağlama
Davranış
Modelleri
Oluşturma
Grup
Amaçla. için
Ken. Ada.
Bireysel
Destek
Sağlama
Entelektüel
İstek
Uyandırma
Yüksek
Perf. Bek.
Gün. Tut.
Yüksek Performans
Beklentisini Gündemde Tutma
1
66
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Tablo 3 incelendiğinde dönüşümcü liderliğin 6
boyutu ile ilgili 23 davranış; girişimcilik becerilerinin 6 boyutu ile ilgili 27 davranış öğretmenlere
sorulmuş; dönüşümcü liderlik ve girişimcilik becerileri arasındaki ilişkiyi ortaya koymak amaçlanmıştır. Öğretmenlerin algılarına göre, tüm davranışlarda hesaplanan korelasyon değerleri; (r= -0,486;
p<0,01 ) ile (r= 0,884; p<0,01) arasında değişmektedir
ve tüm boyutlarda ortalama korelasyon değeri
(r=0,520; p<0,01)’dir. Bu sonuçlara göre öğretmen
algılarına göre okul yöneticilerinin dönüşümcü
liderlikleri ile girişimcilik becerileri arasında orta
düzeyde pozitif yönlü anlamlı ilişki olduğu söylenebilir.
Tartışma ve Öneriler
Öğretmen algılarına göre ilkokul yöneticilerinin
dönüşümcü liderlik ve girişimcilik becerileri arasındaki ilişkiyi ortaya koymak amacıyla gerçekleştirilen bu araştırmada şu sonuçlara ulaşılmıştır:
Öğretmen algılarına göre okul yöneticilerinin ne
düzeyde girişimcilik becerilerine sahip olduğuna
dair bulgular incelendiğinde öğretmenlerin çoğunluğunun olumlu yönde görüş bildirdiği söylenebilir.
Buna göre öğretmenlerin okul yöneticilerini girişimci olarak algıladıkları ifade edilebilir.
Öğretmen algılarına göre okul yöneticilerinin girişimcilik becerilerinin boyutlarına yönelik değerlendirmeleri sıralandığında ‚kontrol odağı‛ ilk sırada;
‚yenilik‛ ikinci sırada, ‚başarı gereksinimi‛ üçüncü
sırada, ‚kendine güven‛ dördüncü sırada, ‚risk
alma‛ beşinci sırada, ‚belirsizliğe tolerans‛ın ise son
sırada yer aldığı görülmüştür. Bu sonuç, okul yöneticilerinin herhangi bir girişim yaparken daha kontrollü davrandıkları ve belirsiz durumlardan sakınmaya özen gösterdikleri şeklinde yorumlanabilir.
Öğretmen algılarına göre okul yöneticilerinin ne
düzeyde dönüşümcü liderlik özelliklerine sahip
olduğuna dair bulgular incelendiğinde öğretmenlerin büyük çoğunluğunun olumlu yönde görüş bildirdiği görülmüştür. Buna göre öğretmenlerin okul
yöneticilerini dönüşümcü lider olarak algıladıkları
ifade edilebilir. Bu sonuç diğer araştırma bulgularıyla desteklenmektedir (Karip, 1998; Çelik, 1998;
Eraslan, 2003; Klinginsmith, 2007; Bilir, 2007; Çetiner, 2008; Dursun, 2009; Kurt, 2009; Sönmez, 2010;
Toksöz, 2010; Uzer, 2010). Ancak araştırma bulgularımızla paralellik göstermeyen sonuçlar da çıkmıştır. Güneş ve Buluç’un (2012) araştırma bulgularına
göre okul müdürleri dönüşümcü liderlik davranışlarını yeterince sergilememektedirler.
Öğretmen algılarına göre okul yöneticilerinin dönüşümcü liderlik ve girişimcilik becerileri düzeyleri
arasında orta düzeyde pozitif anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür. Buna göre dönüşümcü liderlik
özelliğine sahip okul yöneticilerinin girişimcilik
becerilerine de sahip oldukları söylenebilir. Bu sonuç, hepsi eğitim alanında olmasa da farklı alanlarda yapılan diğer araştırma bulgularıyla desteklenmektedir (Ling, Şimşek, Lubatkin ve Veigo, 2008;
Politis ve Politis, 2009; Raposo ve Paço, 2011; Yitshaki, 2012; Philips, 2012; Kang, 2013).
Sonuç olarak, öğretmenlerin okul yöneticilerini hem
dönüşümcü lider hem de girişimci olarak algıladıkları ifade edilebilir, ayrıca dönüşümcü liderlik ile
girişimcilik arasında orta düzeyde pozitif yönde
anlamlı bir ilişki olduğu söylenebilir.
Bu çalışmanın sonuçları ışığında araştırmacılara şu
önerilerde bulunulabilir:
Bu araştırmanın verileri, yalnızca İstanbul
İli Bağcılar ve Bakırköy İlçeleri’ndeki ilkokullardan toplanmıştır. Araştırma evreni
daha da genişletilerek Türkiye’deki ilkokul, ortaokul ve liseler için de genellemelerde bulunulabilir. Böylece Türkiye’deki
tüm okulların genel bir profili çıkarılabilir.
Ayrıca çalışmanın evreni, öğretmenlerin
algıları ile sınırlı tutulmuştur, okul yöneticilerinin de kendilerini nasıl algıladıkları
yeni yapılacak araştırmalara dâhil edilebilir.
Dönüşümcü liderlik ve girişimcilik becerileri üzerine daha fazla çalışma yapılabilir,
yeni ölçekler geliştirilebilir, dönüşümcü liderliğin ve girişimciliğin farklı kavramlarla
ilişkileri irdelenebilir.
Kaynakça
Ağca, V. (2004). İç Girişimcilik Yapısı ve Firma Performansına Etkileri: Denizli Tekstil Sektöründeki Firmalarda Bir Araştırma.
Yayımlanmamış doktora tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: Afyon.
Bilir, M. E. (2007). Öğretmen Algılarına Göre İlköğretim Okul Yöneticilerinin Dönüşümcü Liderlik Özellikleriyle Öğretmenlerin İş Doyumu İlişkisinin İncelenmesi. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: Konya.
Brestrich, E. T. (1999). Yönetim Düşüncesinin Evriminde Liderliğin Gelişimi ve Dönüşümcü Liderlik ve Bir Uygulama Örneği.
Yayınlanmış doktora tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: Ankara.
Çelik, V. (1998). Eğitimde Dönüşümcü Liderlik. Eğitim Yönetimi, 4 (16), 423 – 442.
Çelik, V. (2007). Eğitimsel Liderlik. Ankara: PegemA Yayıncılık.
Çetiner, A. (2008). İlköğretim Okulu Müdürlerinin Dönüşümcü Liderlik Davranışlarını Gösterme Düzeylerine İlişkin Öğretmen Görüşleri
(Burdur İli Örneği). Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: Isparta.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Dursun, Y. (2009). Öğretmenlerin Tükenmişlik Düzeyleri ile Yöneticileri İçin Algıladıkları Dönüşümcü ve Etkileşimci Liderlik Stilleri
Arasındaki İlişki (Karabük İli Örneği). Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü:
Ankara.
Eraslan, L. (2003). İlköğretim Okulu Müdürlerinin Dönüşümcü Liderlik Özellikleri (Kırıkkale İli Örneği) Yayınlanmamış yüksek lisans
tezi, Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: Kırıkkale.
Eyuboğlu, D. (2003). Girişimciliğin Geliştirilmesi. Ankara: Milli Prodüktivite Merkezi Yayınları No:668.
Güneş, A. M. ve Buluç, B. (2012). İlköğretim Okullarında Dönüşümcü Liderlik ile Örgütsel Adalet Arasındaki İlişki. Türk Eğitim
Bilimleri Dergisi, 10 (3), 411 – 437.
Kang, J. K. (2013). CEOs’ Transformational Leadership and Managers’ Innovative Behavior: The Investigation of Intervening Effects in an
Entrepreneurial Context. Unpublished doctoral dissertation. The George Washington University.
Karip, E. (1998). Dönüşümcü Liderlik. Eğitim Yönetimi, 4 (16), 443 – 465.
Keçecioğlu, T. (2003). Değişim Yolunda İyi Bir Öğrenci ve İyi Bir Öğretmen: Liderlik ve Liderler. İstanbul: Okumuş Adam Yayıncılık
ve Eğitim Hizmetleri.
Klinginsmith, E. N. (2007). The Relative Impact of Principal Managerial, Instructional, and Transformational Leadership on Student
Achievement in Missouri Middle Level Schools. Unpublished doctoral dissertation, University of Missouri: Columbia.
Kurt, T. (2009). Okul Müdürlerinin Dönüşümcü ve İşlemci Liderlik Stilleri ile Öğretmenlerin Kolektif Yeterliği ve Öz Yeterliği Arasındaki
İlişkilerin İncelenmesi. Yayımlanmamış doktora tezi, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü: Ankara.
Ling Y., Şimşek Z., Lubatkin M. ve Veiga J. (2008). Transformational Leadership’s Role in Promoting Corporate Entrepreneurship: Examining The Ceo-Ttmt Interface. Academy of Management Journal, 51 (3), 557 – 576.
Philips, J. M. (2012). The Entrepreneurial Esquire: Entrepreneurial Climate as a Mediator Between Transformational Leadership and
Performance in Law Firms. Unpublished doctoral dissertation. The George Washington University.
Politis, J. ve Politis, D. (5 – 6 November 2009). The Relationship of Mainstream Leadership Styles to Entrepreneurial Orientation.
Proceedings of the European Conference on Management, Leadership & Governance. Hellenic American University &
ATExcelixi, Athens, Greece.
Raposo, M. ve Paco, A. (2011). Entrepreneurship Education: Relationship Between Education and Entrepreneurial Activity.
Psicothema, 23(3), 453 – 457.
Sönmez, S. (2010). Örgütlerde Duygusal Zekanın Dönüşümsel Liderlik Üzerindeki Etkisi. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: Zonguldak.
Şen, Y. ve Yaşlıoğlu, M. M. (2010). Dönüşümcü Liderliğin Yeniliği Destekleyici Örgüt İklimi Üzerindeki Etkisini Belirlemeye
Yönelik Bir Araştırma. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme İktisadı Enstitüsü Dergisi, 21 (66), 97 – 117.
Toksöz, S. (2010). 21. Yüzyılın Liderlik Anlayışı Olarak Okul Yöneticilerinin Dönüşümcü Liderlik Özelliklerinin Öğretmenlerin Algılarına Göre Değerlendirilmesi. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: İstanbul.
Tunçer, P. (2011). Örgütsel Değişim ve Liderlik. Sayıştay Dergisi, 80, 57 – 83.
Uzer, M. (2010). İlköğretim Okul Yöneticilerinin Dönüşümcü Liderlik Özelliklerine Sahip Olma Düzeyleri (Silivri İlçesi Örneği). Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: İstanbul.
Varol, A. ve Güler, M. E. (2005). Girişimcilik. İstanbul: Ya-pa Yayınları.
Yitshaki, R. (2012). How Do Entrepreneurs' Emotional Intelligence and Transformational Leadership Orientation Impact New
Ventures' Growth? Journal of Small Business and Entrepreneurship, 25 (3), 357 -374.
67
68
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Okul Yöneticilerinin Liderlik Uygulamaları ile Okul
Geliştirme Çalışmalarını Uygulama Düzeyleri
Ayşe ÇETİNER
Özet
Bir okulun gelişmesinde en önemli görev okul yöneticisine aittir. Okul yöneticisi liderlik vasfına sahip olmalı ve
ortak hedefler doğrultusunda bireylerin davranışlarını yönlendirebilmelidir. Okulun tek amacı eğitim vermek değil, farklı değerler arasında dengeyi kurabilmek ve öğretmenler ile birlikte okul kültürü oluşturmak olmalıdır.
Grup kimliği bireylerin gelişmesini ve topluma uyum sağlamalarına katkıda bulunur. Okul kültürü oluşturmanın
en etkin yolu çeşitli faaliyetler düzenleyerek üyelerin bağlılık duygusunu ortaya çıkarmaktır. Bu kültür zamanla
tüm personelin ve öğrencilerin davranışlarını şekillendiren, okul dışı yaşantılarında da etkin, görünmez bir güç
haline gelir. Bu doğrultuda okul yöneticilerinin liderlik uygulamaları ile okul geliştirme çalışmalarını uygulama
düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelemek için İstanbul İli Esenyurt İlçesi İlkokulu ve Ortaokulu öğretmenlerine anket
uygulanmıştır. 350 öğretmen üzerinde sonuca ulaşılmaya çalışılmıştır.
Anahtar kelimeler; liderlik, okul yöneticisi, okul geliştirme
School Administrators’ Levels of Application of School
Improvement and Leadership Practices
Abstract
The most important duty for a school to develop is belong to school manager. School manager should have leadership qualities and should lead behaviors of individuals for the purposes of common goals. School’s aim is not
just education but to be able to strike a balance between different values and to create school culture with teachers.
Group identity helps individuals to develop and to harmonize with society. The most effective way of creating
school culture is to expose faithfulness of members by organizing activities. After a while, this culture will become
an invisible power which shapes behaviors of all the employees and students and it will be effective in their out of
school life. According to this, survey applied the teachers of primary and secondary school at Esenyurt, Istanbul
practiced to examine the relationship between leadership practices of school managers and the level of practices
on developing school studies. They tried to reach conclusion by 350 teachers.
Key words; leadership, school manager, school development
1. Giriş
Yöneticilik ve liderlik özelliklerine sahip olmak,
bilgi ve becerilerin eldeki kaynaklarla birlikte en
verimli şekilde kullanılması ile doğru orantılıdır.
Fakat yapılan araştırmalar yöneticilik ve liderlik
kavramlarının yöneticiler tarafından tam anlamıyla
anlaşılamadığını göstermektedir. Bu aşamada liderlik ve yöneticilik kavramları yöneticilere ve yönetici
adaylarına yol göstermesi açısından aşağıda irdelenmiştir.
Geçmişten günümüze liderlik kavramı üzerine
birçok tanımlama yapılmıştır. Bunların bir kısmı
liderliği süreç ve özellik kapsamında ele almıştır.
Süreç adı altında liderlik; herhangi bir baskı ve
zorlama içermeden, ortak hedefe ulaşmak için,
kişilerin faaliyetlerinin koordine edilmesi ve yönetilmesidir.
Liderlik, başarının elde edilmesi için okul yöneticisinin sahip olması gereken en önemli özelliktir ve
doğrudan liderin yaptıkları ile alakalıdır. Lider,
diğer kişilerin davranış ve tutumlarını yönlendirebilen, aynı zamanda gruba bizzat dahil olan kişidir.
Özetle, lider çevresindeki gruba dahil kişilerin üzerinde etki sahibi olarak kişilerin davranışlarını belirli amaçlar doğrultusunda etkileyebilen kişidir. Bu
düşünceden yola çıkıldığında liderlik, insanları
ortak hedefler etrafında toplayabilme ve aynı zamanda bu hedefler doğrultusunda bireyleri harekete geçirebilme kabiliyeti olarak değerlendirilebilir.
Yönetici, ona bağlı olan kişileri araç olarak görüp
kurumun hedeflerine ulaşmak için çalışan kişidir(Bakan ve Bulut, 2004: 153).
Okul yalnızca bir öğretim kurumu olarak değerlendirilmemesi gereken, farklı değerleri içinde barındı-
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
ran bir örgüttür. Okulun asli görevlerinden biri ise
kişileri topluma kazandırmak amacıyla farklı ekonomik, politik ve sosyal değerlerin çatıştığı noktada
dengeyi sağlamaktır. Bu dengeyi sağlayabilmesi için
bireylere farklı değerleri ve koşulları açıklamalıdır.
Bu noktada gerek bizzat gerekse öğretmenler aracılığıyla dengelerin kurulmasını ve bireylere gerekli
açıklamaların yapılmasını sağlamakla görevli olan
kişi okul yöneticisidir. Okul yöneticisi, kültürel bir
liderdir ve farklı değerler arasında bağlayıcı olmalı
ve dengeyi sağlamalıdır (Bursalıoğlu, 1987:87).
Aynı amaçlar için okuldaki herkesin çabalamasını
sağlayan ve ortaya çıkan bütün eylemlerin arkasında yatan asıl güç okul kültürüdür (Prosser,1999:1).
Okul kültürü, kişiler için önemli olanı ve bu noktada bireylerin tutumlarının ne yönde olması gerektiğini belirler (Turner ve Crang,1996:1). Okul kültürünü oluşturan bir diğer unsur ise grup kimliğidir.
Her bir okulun grup kimliği birbirinden farklıdır bu
sebeple gruplar birbirinden ayrıdır. Grup kimliği
zaman kavramıyla yıkılmaz ve grupta bulunan her
birey etkisi altındadır. Bu soyut durum okula yaklaşıldıkça, okul yöneticisi, öğretmenler ve öğrenciler
arasında bulunan iletişimin ışığında görülür. Geçmişten günümüze kadar hava, iklim veya ethos
adıyla da adlandırılmış bu duygulara okul kültürü
adı verilir (İpek,1999:411-422). Bazı çalışmalarda bu
kültür okuldan ziyade sınıfa yönelik olarak ele
alınmıştır. Buna karşın bazı çalışmalarda okul kültürü görünmeyen fakat güçlü etki sahibi olan değerler bazında ele alınmamış, bireyler arasındaki iletişim, karar alma aşaması ve ödüle dayalı destek
sistemlerinin önemi öne çıkarılmıştır.
Okul yöneticisinin ve dolayısıyla öğretmenlerin asıl
hedefi kendilerini de dahil ederek bireyleri davranış
açısından farklı kılmak ve onlara kültür yönünden
kazanımlar sağlamaktır. Okul kültürü özerktir.
Okulların faaliyetleri aynı da olsa birbirine benzememesi sebebi de budur. Okul kültürünü oluşturmak okul yöneticisinin en önemli görevleri arasında
yer alır. Bu kültür yönetici veya diğer personeller
tarafından dışarıdan getirilip adapte de edilebilir,
okul bünyesinde de geliştirilebilir. Bu oluşum sürecinde değerler ve inançlar, okuldaki bireylerin davranış ve söylemlerine sosyal anlam yükler ve zaman
geçtikçe bireylerin davranışlarına yön verir
(İpek,1999). Dolayısıyla okul kültürü, içinde barındırdığı her bireyin yalnız okul içerisinde değil, aynı
zamanda okul dışı yaşantısındaki hayat tarzı anlamına da gelir. Bireyin hayata olan bakış açısında
etkiler (Balcı,1993:183). Okul içerisinde paylaşılan
ortak değerlerin geliştirilmesi bu noktada önem arz
etmektedir. Okul yöneticilerinin tutum ve değerleri
okuldaki diğer bireylerin davranışlarını, olaylara
karşı bakış açılarını etkilemektedir (Leithwood,
1999: 679-706).
Okul yöneticisinin liderlik özellikleri, okul kültürü
oluşturmada ve bu kültürü öğretmenleri de kapsama alanına alıp gerekirse onlar aracılığıyla diğer
bireylere ulaştırmada önemli rol oynamaktadır.
Öğretmenlerin okul kültürünü benimseyip buna
uyum sağlayabilmesi okul yöneticisinin liderlik
özelliğine bağlıdır. Kültür oluşturmadaki başarı
doğrudan okulun başarısını etkiler. Liderliğin temeli sağlam bir kültür oluşturmakta yatar. Okul kültürü ne kadar sağlamsa okuldaki bireylerin sahiplenme duygusu ve kurum için iyi şeyler yapmaya çabalama isteği o kadar güçlü olur. Bu sayede herkes
kendisini okul ile özdeşleştirir ve soyut bir kavram
olan okul kültürü işlevsel bir boyut kazanır.
Okul yöneticisi kültürel bir lider olarak okuldaki
diğer üyelerin okula bağlılık duygusu beslemelerini,
değerler ve normlar çerçevesinde birleşmelerini,
başarıyı hedefleyip bu amaçla isteyerek çalışmalarını sağlar. Kültürel lider olmak demek okuldaki
üyelerin çalışma kapasitesini var olan koşullar altında mümkün olduğu kadar geliştirmek demektir.
Güçlü bir okul kültürü oluşturabilmek için okul
yöneticisinin önderlik yapabilmesi, bireyler arasında iletişimi kuvvetlendirip verimli bir okul kültürü
oluşturabiliyor olması gerekir. Yöneticinin rolü
yalnız okul içi faaliyetlerle sınırlı kalmaz aynı zamanda okul dışına da bu kültürün yansıtılması ve
tanıtılması gerekir. Böylelikle öğrencilerin okula
karşı sorumluluk ve bağlılık duygusu güç kazanır.
Yarışmalar, spor faaliyetleri gibi öğrencileri motive
eden çeşitli aktiviteler düzenlenmeli. Bu sayede
kültürel lider okul üyelerinin kurumu benimsemesini sağlar ve bireyler artık okulu bir zorunluluk
değil üyesi olduğu bir aile olarak görmeye başlar ve
bir bütünlük oluşur. Böylelikle kurumun ayakta
kalma süresi uzar (Başaran,1991:249).
Okul liderinin sağlıklı bir okul kültürü oluşturmasında tek başına deneyim sahibi olması yeterli değildir. Bununla beraber değerler çatışması yaşanmaması adına, yeterli düzeyde sosyo ekonomik ve
politik gelişmeler hakkında bilgi sahibi olmalı ve bu
sayede bazı öngörülerde bulunabilmelidir. Bazı
kamusal kurumlarda öğrenci müşteri gibi algılanmamakta ve yeterince önem arz etmemektedir.
Fakat öngörülen gelişmelere göre, önümüzdeki
yıllarda özel okullarda oransal bir artış görülecektir
ve bu durum okul kültürleri arasında bir yarış ortamı doğuracaktır. Bu nedenle kamu kurumları da
kendilerini bu kültürel kazanım savaşının içinde
bulacaklardır. Yapılan bir araştırma özel okullarda
oluşturulan okul kültürünün kamusal okullarda
oluşturulana oranla daha olumlu olduğu yönündedir (Çelik a.g.e). Bu durumu da göz önünde bulundurarak, özellikle kamu kurumlarında çalışan okul
yöneticilerinin okullarının kültürünün oluşmasına
ve gelişmesine önem vermeleri gerekir.
69
70
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Genellikle bir okuldan bahsedildiğinde üzerinde
durulan noktalar ders programları, okulun personeli ve mimari özellikleridir. Halbuki önemli olan
nokta bu görünen özellikleri değil aksine soyut
fakat ciddi bir güç sahibi olan okulun kültürü olmalıdır. Çünkü eğitim kurumlarının başlıca özelliği
hem kendi kültürünü üretmek hem de bu kültürü
nesilden nesile aktarmak olmalıdır. Okulun görevi
kültür oluşturmak ile sınırlı kalmaz, bu kültürü bir
sonraki kuşaklara da aktarabilmelidir (Çelik, a.g.e).
Yapılan bir araştırmada okul kültürünün oluşturulması ve güçlendirilmesi için yapılabilecek faaliyetler aşağıdaki gibi aktarılmıştır (Aytaç,2002:31)
1. Okul tarihine ait arşiv oluşturulmalı.
2. Okul kuruluş yıldönümleri, yemek, piknik gibi
resmi olmayan, öğrencileri motive edecek toplantılar düzenlenmeli.
3. Velilerin okula sahip çıkmalarını sağlamak amacıyla okul yöneticileri veya öğretmenlerin onları
ziyaret etmeleri gerekir.
4. Okulla has, insanlara aktarılabilecek bir hikaye
olmalı.
5. Okula ait bir amblem oluşturulmalı.
6. Öğrencilerin doğum günleri belirlenmeli ve gerekirse birlikte kutlanmalı.
7. Okul için özerk bir marş veya slogan bulunmalı.
Bunlara ek olarak mezunlar derneği de oluşturulmalı ve bu kapsamda çeşitli faaliyetler yürütülmelidir. Tüm bu maddeler okul içi iletişimi kuvvetlendirerek bireylerin bağlılık duygusu oluşturmalarını ve
okul başarısının artması için harekete geçmelerini
sağlar.
2. Yöntem
Bu bölümde çalışma kapsamında gerçekleştirilmiş
olan alan araştırmasının amacı ve yöntemi, evren ve
örneklemi, veri toplama aracı, verilerin analizi,
sınırlılıklar ve bulgular şeklinde sıralanan başlıklara
yer verilmiştir. Veri toplama aracındaki sorular yani
araştırmamızın değişkenleri ve araştırmanın amacı,
evren-örneklemi gibi bilgilerinin tanımlanması ile
araştırmanın kapsamı belirlenmiştir. Daha sonra ise
araştırmadan elde edilen bulgular yorumlanmıştır.
2.1. Araştırmanın Amacı
Bu çalışmanın amacı, okul yöneticilerinin liderlik
uygulamaları ile okul geliştirme çalışmalarını uygulama düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelemektir.
Araştırmanın örneklemini İstanbul İli Esenyurt
İlçesi İlkokulu ve ortaokulu öğretmenleri oluşturmaktadır.
Bu araştırmanın kapsamında okul yöneticilerinin
liderlik uygulamalarının öğretmenler tarafından
nasıl algılandığı önem arz etmektedir. Okul kültürünün oluşmasında ve okulun geliştirilmesinde rol
alan okul yöneticisi ve öğretmenlerin birbirlerinin
çalışmalarını gözlemlemesi önemlidir. Nitekim okul
yöneticisinin sergilediği liderlik yeterliliklerinin
öğretmeler tarafından yorumlanması ve değerlendirilmesi söz konusudur.
Okul yöneticisi, yönetici rolünü üstlenmekten çok
lider olmalı yani yol gösterici olmalı, okul kültürünü ve gelişimini oluşturan unsurlar arasında köprü
vazifesi görmeli ve birleştirici rol oynamalıdır. Bu
amaç doğrultusunda çalışan okul yöneticisi etrafında bulunan tüm öğeleri ve kendi sahip olduğu özellikleri araç olarak kullanır ve okulun gelişimimde
etkin rol oynayabilir.
Bu araştırmanın problem cümlesi ‚ilköğretim okullarındaki okul yöneticilerinin liderlik uygulamaları
ile okul geliştirme çalışmalarını uygulama düzeyleri
nasıldır?‛ olarak belirlenmiştir. Burada cevaplanmaya çalışılan soruya anketten elde edilen bulguların değerlendirilmesi ve hipotez testleri yardımıyla
cevap bulunmaya çalışılmıştır. Araştırmada bu
doğrultuda bir yöntem izlenilmiştir. Araştırmada
ana amaca bağlı olarak geliştirilmiş olan hipotezler
ise şu şekilde sıralanmaktadır:
H1: İlköğretim okullarındaki okul yöneticilerinin
liderlik uygulamaları ile okul geliştirme çalışmalarını uygulama düzeyleri cinsiyete göre farklılık
göstermektedir.
H2: İlköğretim okullarındaki okul yöneticilerinin
liderlik uygulamaları ile okul geliştirme çalışmalarını uygulama düzeyleri yaşa göre farklılık göstermektedir.
H3: İlköğretim okullarındaki okul yöneticilerinin
liderlik uygulamaları ile okul geliştirme çalışmalarını uygulama düzeyleri kıdeme göre farklılık göstermektedir.
H4: İlköğretim okullarındaki okul yöneticilerinin
liderlik uygulamaları ile okul geliştirme çalışmalarını uygulama düzeyleri okuldaki hizmet süresine
göre farklılık göstermektedir.
H5: İlköğretim okullarındaki okul yöneticilerinin
liderlik uygulamaları ile okul geliştirme çalışmalarını uygulama düzeyleri mezuniyete göre farklılık
göstermektedir.
H6: İlköğretim okullarındaki okul yöneticilerinin
liderlik uygulamaları ile okul geliştirme çalışmalarını uygulama düzeyleri göreve göre farklılık göstermektedir.
H7: İlköğretim okullarındaki okul yöneticilerinin
liderlik uygulamaları ile okul geliştirme çalışmalarını uygulama düzeyleri branşa göre farklılık göstermektedir.
2.2. Araştırmanın Evreni ve Örneklemi
Araştırmamızın evrenini İstanbul İli Esenyurt İlçesi
İlkokulu ve ortaokulu öğretmenleri okullarında
görev yapmakta olan öğretmenler ve okul yöneticileri oluşturmaktadır. Örneklem ise bu kişiler arasından seçilen 350 öğretmenden oluşmaktadır.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
2.3. Araştırma Verilerinin Toplanması
ma Düzeyleri Ölçeği‛ kullanılmıştır. Örneklem
grubundaki öğretmen ve okul yöneticilerinin bu
ölçeğe ilişkin maddeleri ‚1:Her zaman‛ ve ‚5:Hiçbir
zaman‛ olmak üzere 1’den 5’e puanlamalarına
yönelik olarak hazırlanmış beşli likert ölçekte 30
madde bulunmaktadır.
Ankette kullanılan ölçeğin, elde edilen veriler ile
geçerliği ve iç tutarlılığı analiz edilmiştir. Ölçeğin
verilen cevaplar doğrultusunda güvenilir sonuçlar
verip vermeyeceği bilinmelidir. Bunun için de güvenilirlik analizi yapılarak Cronbach’s Alfa değeri
hesaplanmıştır.
Güvenilirlik analizinin amacı verilerin rastlantısallığını ölçmektir. Ankete verilen cevaplar rastgele
dağılım gösteriyorsa anket sonuçlarının güvenilir
olduğuna karar verilir. Güvenilirlik analizi seçilen
örneğin güvenilirliğini, tesadüfiliğini ve tutarlılığını
test etmekte kullanılır. Sonucun güvenilir olup
olmadığına Cronbach’s Alpha (α) değerine göre
karar verilir(Kalaycı, 2009: 405).
Çalışma kapsamında hazırlanan ankette yer alan
sorular örneklem grubundaki ilköğretim okulu
öğretmenlerine ve müdürlerine yöneltilmiştir. Bu
sorular, yani çalışmadaki değişkenler şu başlıklar
altında toplanmıştır:
2.3.1. Kişisel Bilgilere İlişkin Sorular
Anketin bu bölümü, öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin cinsiyet, yaş, kıdem, okuldaki hizmet süresi,
mezuniyet, okuldaki görev ve branş durumu şeklinde sıralanan özelliklerine ilişkin veri toplanmasına yönelik kişisel bilgi sorularından oluşmaktadır.
2.3.2. İlköğretim Okullarındaki Okul Yöneticilerinin Liderlik Uygulamaları İle Okul Geliştirme
Çalışmalarını Uygulama Düzeyleri Ölçeği
Veri toplama araçlarından biri olarak ‚İlköğretim
Okullarındaki Okul Yöneticilerinin Liderlik Uygulamaları İle Okul Geliştirme Çalışmalarını Uygula-
α değeri, 0,00 ≤ α < 0,40
ise
Güvenilir değil
0,40 ≤ α < 0,60
ise
Düşük güvenilirlikte
0,60 ≤ α < 0,80
ise
Oldukça güvenilir
0,80 ≤ α ≤ 1,00
ise
Yüksek güvenilirdir.
Tablo 1. Güvenirlik Analizi Sonuçları
Ölçek
Cronbach's
Alpha
İlköğretim Okullarındaki Okul Yöneticilerinin Liderlik Uygulamaları İle
0,973
Okul Geliştirme Çalışmalarını Uygulama Düzeyleri Ölçeği
Tablo 1’de Cronbach’s alpha değerinin 0,973 olması,
ankette kullanılan ilköğretim okullarındaki okul
yöneticilerinin liderlik uygulamaları ile okul geliştirme çalışmalarını uygulama düzeyleri ölçeğinin
yüksek güvenilir kategorisinde olduğunu göstermektedir. Buna göre ölçekteki önermelere verilen
cevapların tutarlı olduğu ve bu verilerin kullanılabilir olduğu belirlenmiştir.
2.4. Verilerin Analizi
Alan araştırmasından toplanan verilerin değerlendirilmesi ve analizinde SPSS 20.0 istatistik paket programı kullanılmıştır. Anketteki tüm sorulara ve ölçekteki önermelere verilen cevaplara ait frekans ve
yüzde dağılımları hesaplanmış, bu dağılımlar tablo
ve grafiklerle gösterilmiştir. Ayrıca ortalama, standart sapma gibi tanımlayıcı istatistiklerden de yararlanılmıştır. Hipotez testleri bölümünde parametrik testlerden Bağımsız Grup T Testi ve parametrik
olmayan Kruskal Wallis ve Mann Whitney U testlerine yer verilmiştir. Ortalamaların karşılaştırılması-
Madde Sayısı
30
na ilişkin hipotez testlerinin tamamında hipotezler
şu şekilde kurulmaktadır (Kalaycı, 2009: 82):
H0: Ortalamalar incelenen değişkenin grupları arasında farklı değildir.
H1: Ortalamalar incelenen değişkenin grupları arasında farklıdır.
Testin karar aşamasında p değeri 0,05 anlamlılık
değerinden küçük ise H0 hipotezi reddedilir ve
ortalamaların incelenen değişkenin grupları arasında farklı olduğu şeklinde yorum yapılır, aksi takdirde yani p değeri 0,05 anlamlılık değerinden büyük ise H0 hipotezi reddedilemez ve ortalamaların
incelenen değişkenin grupları arasında farklı olmadığı şeklinde yorum yapılır (Ergün, 1995: 86).
2.5. Araştırmanın Sınırlılıkları
Araştırmamız, anketimize katılımı sağlanan ve 350
kişiden oluşan örneklem grubunun verdiği cevaplar
ile sınırlandırılmıştır. Örneklemdeki sınırlılık araştırma evreninin tamamının incelenmesinin olanaksızlığıdır. Katılımcıların doğru, samimi yanıtlar
verdiği varsayımı araştırmamızın bir diğer sınırlılı-
71
72
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
ğıdır. Ayrıca seçilen örneklem grubunun anakütleyi/evreni yeterince temsil ettiği ve örneklem üzerinden anakütleye genelleme yapılabileceği varsayılmıştır.
3. Bulgular
Bu bölümde anketteki sorulara verilen cevapların
frekans ve yüzde dağılımları tablo ve grafiklerle
gösterilmiş ve yorumlanmıştır. Bu cevapların analiz
edilmesi ve yapılan hipotez testleri sonucunda elde
edilen bulguların yorumlanması ile araştırmamızın
sonuçlarına ulaşılmıştır.
3.6.1. Örneklem Grubundaki Öğretmen ve Okul
Yöneticilerinin Kişisel Bilgilerine İlişkin Bulgular
Bu bölümde araştırmaya katılan öğretmen ve okul
yöneticilerinin cinsiyet, yaş, kıdem, okuldaki hizmet
süresi, mezuniyet, görev ve branş durumu şeklinde
sıralanan özelliklerine ilişkin durumları incelenmiştir.
Tablo 2. Demografik Özelliklere İlişkin Tanımlayıcı İstatistikler
Frekans
Erkek
168
Cinsiyet
Kadın
182
Toplam
350
21-30 yaş
191
31-40 yaş
124
Yaş
41-50 yaş
19
50 ve üstü yaş
16
Toplam
350
1-5 yıl
174
6-10 yıl
89
Kıdem
11-15 yıl
46
16 yıl ve üstü
41
Toplam
350
1-5 yıl
314
Okuldaki Hizmet Süresi
6-10 yıl
36
Toplam
350
Eğitim enstitüsü
18
Eğitim yüksekokulu
10
Eğitim fakültesi
271
Mezuniyet
Fen edebiyat fakültesi
17
Diğer
34
Toplam
350
Öğretmen
336
Görev
Müdür Yardımcısı
14
Toplam
350
Matematik öğretmeni
30
Türkçe öğretmeni
34
Fen bilgisi öğretmeni
14
Müzik öğretmeni
7
Sınıf öğretmeni
156
İngilizce öğretmeni
20
Teknoloji tasarım öğretmeni
2
Görsel sanatlar öğretmeni
5
Branş
Sosyal bilgiler öğretmeni
16
Bilişim teknolojileri öğretmenliği 1
Okul öncesi öğretmenliği
21
Din kültürü öğretmenliği
11
Beden eğitimi öğretmenliği
6
Rehber öğretmenliği
3
Zihinsel engelliler öğretmenliği 24
Toplam
350
Öğretmenlerin çoğunluğunun %52,0’ı kadın ve
geriye kalan %48,0’lık kısmında erkek olduğu belirlenmiştir.
Öğretmenlerin çoğunluğunun %54,6’sının
21-30 yaş arasında, %35,4’ünün 31-40 yaş arasında,
%5,4’ünün 41-50 yaş arasında olduğu ve geriye
Yüzde
48,0
52,0
100,0
56,6
35,4
5,4
4,6
100,0
49,7
25,4
13,1
11,7
100,0
89,7
10,3
100,0
5,1
2,9
77,4
4,9
9,7
100,0
96,0
4,0
100,0
8,6
9,7
4,0
2,0
44,6
5,7
,6
1,4
4,6
,3
6,0
3,1
1,7
,9
6,9
100,0
kalan %4,6’lık kısmında 50 yaş ve üstü olduğu belirlenmiştir.
Öğretmenlerin çoğunluğunun %49,7’sinin
1-5 yıl arasında, %25,4’ünün 6-10 yıl arasında,
%13,1’inin 11-15 yıl arasında ve geriye kalan
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
%11,7’lik kısmında 16 yıl ve üstü deneyime sahip
olduğu belirlenmiştir.
Öğretmenlerin çoğunluğunun %89,7’sinin
1-5 yıl arasında, %10,3’ünün 6-10 yıl arasında değişen deneyime sahip olduğu belirlenmiştir.
Örneklem grubunu oluşturan öğretmenlerin çoğunluğunun %77,4’ünün eğitim fakültesinden
mezun olduğu, %9,7’sinin diğer eğitim seçeneklerinden mezun olduğu, %5,1’inin fen edebiyat fakültelerinden mezun olduğu, %4,9’unun eğitim enstitüsünden mezun olduğu ve geriye kalan %2,9’luk
kısmında eğitim enstitüsünden mezun olduğu belirlenmiştir.
Örneklem grubunu oluşturan öğretmenlerin çoğunluğunun %96,0’ının öğretmen ve %4,0’ının
müdür yardımcısı olduğu belirlenmiştir.
Örneklem grubunu oluşturan öğretmenlerin çoğunluğunun %44,6’sının sınıf öğretmenliği,
%9,7’sinin Türkçe öğretmenliği, %8,6’sının Matematik öğretmenliği, %6,9’unun Zihinsel Engelliler
öğretmenliği, %6,0’ının okulöncesi öğretmenliği,
%5,7’sinin İngilizce öğretmenliği, %4,6’sının sosyal
bilgiler öğretmenliği, %4,0’ının fen bilgisi öğretmenliği ve %3,1’inin din kültürü öğretmenliği yaptığı,
%2,0’ının müzik öğretmenliği, %1,7’sinin beden
eğitimi öğretmenliği, %1,4’ünün görsel sanatlar
öğretmenliği, %0,9’unun rehber öğretmenliği,
%0,6’sının teknoloji tasarım öğretmenliği ve geriye
kalan %0,3’lük kısmında bilişim teknolojileri öğretmenliği görevinde olduğu belirlenmiştir.
3.6.2. Karşılaştırmalara İlişkin Bulgular
Cinsiyet, yaş, kıdem, okuldaki hizmet süresi, mezuniyet, görev, branş durumuna göre ilköğretim okullarındaki okul yöneticilerin liderlik uygulamaları ile
okul geliştirme çalışmalarını uygulama düzeylerine
ilişkin ölçeğe katılım düzeyleri arasındaki farklılık
durumunu belirlemek amacıyla bu bölümde analizler yapılmakta ve yorumlanmaktadır.
Tablo 3. Cinsiyete Göre İlköğretim Okullarındaki Okul Yöneticilerin Liderlik Uygulamaları İle Okul Geliştirme Çalışmalarını Uygulama Düzeylerine İlişkin Ölçeğe Katılım Düzeyleri Arasındaki Farklılık
N
Ortalama
Std. Sapma
t
p
Erkek
168
1,6321
,58209
Liderlik
-2,581
,010
Kadın
182
1,8021
,64470
İlköğretim okullarındaki okul yöneticilerin liderlik
uygulamaları ile okul geliştirme çalışmalarını uygu-
lama düzeylerine ilişkin ölçeğe katılım düzeyleri
cinsiyete göre farklılık göstermektedir (p=,010<0,05).
Tablo 4. Yaşa Göre İlköğretim Okullarındaki Okul Yöneticilerin Liderlik Uygulamaları İle Okul Geliştirme Çalışmalarını
Uygulama Düzeylerine İlişkin Ölçeğe Katılım Düzeyleri Arasındaki Farklılık
N
Ortalama Sıra
K-W
p
21-30 yaş
191
176,27
31-40 yaş
124
182,63
Liderlik
41-50 yaş
19
180,47
8,424
,038
50 ve üstü yaş
16
105,13
Toplam
350
İlköğretim okullarındaki okul yöneticilerin liderlik
uygulamaları ile okul geliştirme çalışmalarını uygu-
lama düzeylerine ilişkin ölçeğe katılım düzeyleri
yaşa göre farklılık göstermektedir (p=,038<0,05).
Tablo 5. Kıdeme Göre İlköğretim Okullarındaki Okul Yöneticilerin Liderlik Uygulamaları İle Okul Geliştirme Çalışmalarını Uygulama Düzeylerine İlişkin Ölçeğe Katılım Düzeyleri Arasındaki Farklılık
N
Ortalama Sıra
K-W
1,136
1-5 yıl
174
180,55
6-10 yıl
89
177,41
Liderlik
11-15 yıl
46
166,51
1,789
,617
16 yıl ve üstü
41
160,02
Toplam
350
İlköğretim okullarındaki okul yöneticilerin liderlik
uygulamaları ile okul geliştirme çalışmalarını uygulama düzeylerine ilişkin ölçeğe katılım düzeyleri
mesleki kıdeme göre farklılık göstermemektedir
(p=,617>0,05).
Tablo 6. Okuldaki Hizmet Süresine Göre İlköğretim Okullarındaki Okul Yöneticilerin Liderlik Uygulamaları İle Okul
Geliştirme Çalışmalarını Uygulama Düzeylerine İlişkin Ölçeğe Katılım Düzeyleri Arasındaki Farklılık
N
Ortalama Sıra
Toplam Sıra
MW-U
p
1-5 yıl
314
170,76
53619,00
Liderlik
6 yıl ve üstü
36
216,83
7806,00
-2,590
,010
Toplam
350
73
74
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
İlköğretim okullarındaki okul yöneticilerin liderlik
uygulamaları ile okul geliştirme çalışmalarını uygulama düzeylerine ilişkin ölçeğe katılım düzeyleri
hizmet süresine
(p=,010<0,05).
göre
farklılık
göstermektedir
Tablo 7. Mezuniyete Göre İlköğretim Okullarındaki Okul Yöneticilerin Liderlik Uygulamaları İle Okul Geliştirme Çalışmalarını Uygulama Düzeylerine İlişkin Ölçeğe Katılım Düzeyleri Arasındaki Farklılık
N Ortalama Sıra K-W
p
Eğitim enstitüsü
18 113,00
Eğitim yüksekokulu
10 214,20
Eğitim fakültesi
271 178,29
Liderlik
15,961 ,003
Fen edebiyat fakültesi
17 229,65
Diğer
34 147,88
Toplam
350
İlköğretim okullarındaki okul yöneticilerin liderlik
uygulamaları ile okul geliştirme çalışmalarını uygulama düzeylerine ilişkin ölçeğe katılım düzeyleri
mezuniyete
(p=,003<0,05).
göre
farklılık
göstermektedir
Tablo 8. Göreve Göre İlköğretim Okullarındaki Okul Yöneticilerin Liderlik Uygulamaları İle Okul Geliştirme Çalışmalarını Uygulama Düzeylerine İlişkin Ölçeğe Katılım Düzeyleri Arasındaki Farklılık
N
Ortalama Sıra Toplam Sıra M-W p
Öğretmen
336 178,31
59912,50
Liderlik
Müdür Yardımcısı
14
108,04
1512,50
-2,548 ,011
Toplam
350
İlköğretim okullarındaki okul yöneticilerin liderlik
uygulamaları ile okul geliştirme çalışmalarını uygu-
lama düzeylerine ilişkin ölçeğe katılım düzeyleri
göreve göre farklılık göstermektedir (p=,011<0,05).
Tablo 9. Branşa Göre İlköğretim Okullarındaki Okul Yöneticilerin Liderlik Uygulamaları İle Okul Geliştirme Çalışmalarını
Uygulama Düzeylerine İlişkin Ölçeğe Katılım Düzeyleri Arasındaki Farklılık
N
Ortalama
K-W p
Sıra
Matematik öğretmeni
30
160,45
Türkçe öğretmeni
34
216,00
Fen bilgisi öğretmeni
14
200,75
Müzik öğretmeni
7
157,21
Sınıf öğretmeni
156
194,68
İngilizce öğretmeni
20
201,65
Teknoloji tasarım öğretmeni
2
268,00
Görsel sanatlar öğretmeni
5
197,00
Liderlik
65,012 ,000
Sosyal bilgiler öğretmeni
16
104,91
Bilişim teknolojileri öğretmenliği
1
285,00
Okul öncesi öğretmenliği
21
114,74
Din kültürü öğretmenliği
11
194,32
Beden eğitimi öğretmenliği
6
157,50
Rehber öğretmenliği
3
185,67
Zihinsel engelliler öğretmenliği
24
59,15
Toplam
350
İlköğretim okullarındaki okul yöneticilerin liderlik
uygulamaları ile okul geliştirme çalışmalarını uygulama düzeylerine ilişkin ölçeğe katılım düzeyleri
branşa göre farklılık göstermektedir (p=,000<0,05).
Sonuç
Bu çalışmanın amacı, okul yöneticilerinin liderlik
uygulamaları ile okul geliştirme çalışmalarını uygulama düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelemektir. Bu
incelemeye ilişkin bulguları elde etmeden önce veri
toplama sürecinde üç deneme yapılmıştır. Bu üç
deneme İstanbul İli Esenyurt İlçesi İlkokulu ve Ortaokulu öğretmenlerine uygulanmıştır. 350 öğretmen üzerinde sonuca ulaşılmaya çalışılmıştır.
Elde edilen bulgular sonuç bölümünde
özet olarak aşağıda verilmektedir:
Katılanların çoğunluğu kadın, 21-30 yaş arasında, 15 yıl mesleki kıdeme sahip, 1-5 yıl arasında hizmette
bulunmuş, eğitim fakültesinden mezun olmuş,
öğretmenlik mesleğini icra eden ve sınıf öğretmeni
olan kişilerdir.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
İlköğretim okullarındaki okul yöneticilerin liderlik
uygulamaları ile okul geliştirme çalışmalarını uygulama düzeylerine ilişkin ölçeğe katılım düzeyleri
cinsiyete göre farklılık göstermektedir.
İlköğretim okullarındaki okul yöneticilerin liderlik
uygulamaları ile okul geliştirme çalışmalarını uygulama düzeylerine ilişkin ölçeğe katılım düzeyleri
yaşa göre farklılık göstermektedir.
İlköğretim okullarındaki okul yöneticilerin liderlik
uygulamaları ile okul geliştirme çalışmalarını uygulama düzeylerine ilişkin ölçeğe katılım düzeyleri
mesleki kıdeme göre farklılık göstermemektedir.
İlköğretim okullarındaki okul yöneticilerin liderlik
uygulamaları ile okul geliştirme çalışmalarını uygulama düzeylerine ilişkin ölçeğe katılım düzeyleri
hizmet süresine göre farklılık göstermektedir.
İlköğretim okullarındaki okul yöneticilerin liderlik
uygulamaları ile okul geliştirme çalışmalarını uygulama düzeylerine ilişkin ölçeğe katılım düzeyleri
mezuniyete göre farklılık göstermektedir.
İlköğretim okullarındaki okul yöneticilerin liderlik
uygulamaları ile okul geliştirme çalışmalarını uygulama düzeylerine ilişkin ölçeğe katılım düzeyleri
göreve göre farklılık göstermektedir.
İlköğretim okullarındaki okul yöneticilerin liderlik
uygulamaları ile okul geliştirme çalışmalarını uygulama düzeylerine ilişkin ölçeğe katılım düzeyleri
branşa göre farklılık göstermektedir.
Okul yöneticilerinin okulu geliştirebilmesi için liderlik özelliklerine sahip olması gerekmektedir.
Liderlik özelliği, kurum üyelerini yönlendirebilmek,
değerler arasında köprü kurabilmek için okul yöneticisinde bulunmalıdır. Bir okulun başarılı olabilmesi ve ortak hedefler koyarak, bu hedefler doğrultusunda hareket edebilmesi için kendi kültürüne
sahip olması gerekir. Okul kültürü, öğretmenler,
öğrenciler ve tüm diğer personeller arasında iletişimi kuvvetlendirir. Bu noktada okul kültürü oluşturacak, grup üyelerinin davranışlarını şekillendirip
başarı için çalışmalarını sağlayacak kişi okul yöneticisidir. Başarı, okul yöneticisinin insanları yönlendirebilme kabiliyetine bağlıdır. Okul kültürünü oluşturmak için ortak bir dil bulunmalı, faaliyetler düzenlenmelidir. Okul yöneticisi kendini de gruba
katarak okul kültürünü oluşturmak ve bunu yaymak için bazı aktiviteler geliştirmelidir. Veli ziyaretleri düzenlemek, okula ait bir şarkı oluşturmak,
sinema, piknik gibi resmi olmayan toplantılar ayarlamak gibi aktiviteler okul yöneticisi tarafından
başarıyla yürütülmelidir. Böylece okul üyeleri kurumu, bir aile olarak değerlendirir ve okulun ortak
başarı hedefleri oluşur. Çeşitli aktiviteler düzenleyip okul kültürünü oluşturacak, bunun tanıtımını
yapacak, tüm personel ve öğrenciler arasında güçlü
bir iletişim sağlayacak ve dolayısıyla okulu geliştirip başarıya götürecek kişi kuşkusuz okul yöneticisidir.
Okulun gelişimi ve başarısı için öneriler aşağıdadır:
Okul yöneticisi iyi eğitim almış, mesleğin gerektirdiği yetkinliklere ve liderlik özelliklerine sahip
olmalıdır.
Okul yöneticisinin okuldaki çalışanlarla iletişim
düzeyi kaliteli olmalıdır
Okul yöneticisi çalışanları motive edebilecek liderlik
özelliklerine sahip olmalıdır.
Okul yöneticisi çalışanların kararlara katılımını
sağlayacak liderlik davranışları sergilemelidir.
Okul yöneticisi davranışları ile çalışanlara örnek
olmalıdır.
Okul yöneticisi çalışanlar arasındaki çatışmaları
olumlu yönetebilecek liderlik özelliklerine sahip
olmalıdır.
Okul yöneticisi değişime açık olmalı, sürekli öğrenen bir okul ortamı oluşturabilecek nitelikleri taşımalıdır.
Okul yöneticisi okulun gelişimi için ortak kültürün
oluşturulması konusunda yeterli liderlik uygulamalarını gerçekleştirebilmelidir.
Kaynakça
Aytaç, T. ‚Eğitim ve Yönetimde Yeni Yaklaşımlar- Kurum İmajı‛, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi, 3 (31). 2002.
Balcı, A.‛Etkili Okul‛,Ankara: Erek Ofset Matbaa,1993.
Başaran, İ. Ethem. Örgütsel Davranış: insanın Üretim Gücü, Ankara: Kadıoğlu Matbaası, 1991.
Bursalıoğlu, Z. Okul Yönetiminde Yeni Yapı ve Davranış. Ankara: A.Ü. Eğitim Bilimleri Fak. Yayını, 1987.
Çelik, V. Okul Kültürü ve Yönetimi, Ankara: PegemAkademi Yayıncılık, 2009.
Ergün, M. Bilimsel Araştırmalarda Bilgisayarla İstatistik Uygulamaları (SPSS for WINDOWS). Ankara: Ocak Yayınları, 1995.
İpek, C. ‚Resmi Liseler İle Özel Liselerde Örgütsel Kültür ve Öğretmen- Öğrenci İlişkisi‛, Eğitim Yönetimi Dergisi,5(19),1999.411-422.
Bakan, İ, Bulut, Y. ‚Yöneticilerin Uyguladıkları Liderlik Yaklaşımlarına Yönelik Algılamaları: Likert’in Yönetim Sistemleri Yaklaşımı’na Dayalı Bir Alan Çalışması ‛, İ.Ü. Siyasal Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı.31, 2004, s.153.
Kalaycı,Ş. SPSS Uygulamalı Çok Değişkenli İstatistik Teknikler, 4. Baskı, Ankara: Asil Yayın Dağıtım, 2009.
Leithwood, K. and Jantzi, D. ‚The Relative Effects of Principal And Teacher Sources of Leadership on Student Engagement with
School‛, Educational Administration Quarterly, Vol.35, Suplemental, 1999 s. 679-706.
Prosser, J. ‚The Evoulation of School Culture Research‛, Jon PROSSER ed.)School Culture, London:Paul Chapman Publishing Company, 1999, s:1-15.
Turner, Jane ve Caroly CRANG ‚Explorig School Culture‛,1996, s.1.
Yavuz, M. ‚ Liderlik Uygulamaları Ölçeği’nin Türkçe’ye Uyarlama Çalışması ‚, Eğitim ve Bilim Dergisi, 35 (158).2010.
75
76
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Öğretmen Adaylarının Özbilinç Düzeyi ile Özsaygı ve Karar
Verme Stilleri Arasındaki İlişki
Osman TİTREK*
Hasan KONAK**
Ayfer TİTREK***
Özet
Öğretmen adaylarının kendini tanıma ile karar verme stilleri arasında ilişki düzeyini belirlemek bu araştırmanın
amacını oluşturmaktadır. Özellikle öğretmen olacak kişilerin kendini tanıması günümüzde önemli bir duygusal
yeterlik olarak ortaya çıkmaktadır. Kendisini tanıma düzeyi yüksek adayların karar verme stillerinin de diğer öğretmen adaylarından farklılaşıp farklılaşmadığı belirlenmeye çalışılacaktır. Bu araştırma, Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde evrenden basit tesadüfi örnekleme yöntemi ile seçilen 397 öğretmen adayına, Titrek (2004) tarafından geliştirilen Duygusal Zekâ Ölçeği’nin Özbilinç alt ölçeği ve Melborne Karar Verme Stilleri ölçekleri uygulanmıştır. Araştırma ilişkisel tarama modeli ile gerçekleştirilmiştir.
Araştırmadan elde edilen veriler, SPSS paket programı ile analiz edilmiştir. Verilerin analizinde frekans, yüzde
(%) ve aritmetik ortalama değerleri hesaplanmış, t-test ve anova analizleri ile ilişki düzeyini saptamak için de korelasyon analizi uygulanmıştır. Öğretmen adayları özbilinç düzeylerini çoğunlukla yüksek düzeyde algılarken,
özsaygı ve karar verme sitilleri düzeyini ise düşük düzeyle algıladıkları öne sürülebilir. Kadınların özbilinç
düzeyi erkeklerden yüksek, sözel puanla üniversiteye girenlerin sayısal puanla girenlerden yüksek olduğu belirlenmiştir. Ayrıca özbilinç ile özsaygı ve dikkatli karar verme arasında orta düzeyli ve negatif yönlü anlamlı ilişki
bulunurken; kaçıngan, erteleyici ve panik karar verme stilleri arasında pozitif yönlü anlamlı ve düşük düzeyli bir
ilişki olduğu saptanmıştır.
Anahtar Kelimeler: öğretmen adayı, özbilinç, özsaygı, karar verme stilleri.
Abstract
The aim of this research is determining the relations between the self-awareness of pre-service teachers and their
decision-making styles. Self-awareness of especially people who will be a teacher has been emerging as an important emotional competence nowadaysThis study was applied to 397 pre-service teachers chosen with simple
random sampling method from Sakarya University Faculty of Education. The self-awareness subscale of Emotional Intelligence Scale developed by Titrek (2004) and Melborne Decision-Making Styles Scale were applied to this
sample. The research was carried out with correlational model.
The data gathered from the research were analyzed with SPSS program, charted and interpreted. Frequencies,
percentage and arithmetic mean were calculated in the analysis. Besides, t-test and ANOVA analysis were used to
determine whether there was a significant difference and correlation analysis was used to determine the level of
relation. It can be argued that pre-service teachers perceive the level of self-awareness in a high level, while they
perceive the levels of self-esteem and decision-making styles in a low level. It was stated that female pre-service
teachers’ level of self-awareness was higher than the male pre-service teachers, and also the self-awareness level of
the participants entering university with verbal points was higher than the participants entering university with
mathematical points. Besides, a moderate negative significant correlation was found between self-awareness, selfesteem and carefully decision-making while a low-level positive significant relationship was determined between
avoidant, suspensive and panic decision-making styles.
Keywords: pre-service teacher, self-awareness, self-esteem, decision making styles
*Assoc.
Prof. Dr., Educational Administration and Supervision, Education Faculty, Sakarya University, 54300, Hendek, Sakarya,
Phone:+905353697231; Fax: +902646141034; E-mail: otitrek@sakarya.edu.tr
**Yüksek Lisans Öğrencisi, Yükseköğretim Tezli YL Programı, Sakarya Üniversitesi, hkonak@ sakarya.edu.tr
***Yüksek Lisans Öğrencisi, Yükseköğretim Tezli YL Programı, Sakarya Üniversitesi, atitrek@hotmail.com
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Giriş
Toplumsal yapının bir parçası olan işletmeler içeride ve dışarıda oluşturulan ilişki düzlemlerinde
hayatını devam ettirmektedir. İş hayatında duygusal zekânın önemi gün geçtikçe daha da artmaktadır. Kendini tanıyan, duygu ve düşüncelerinin farkında olan, güçlü ve geliştirilmesi gereken yönlerini
bilen bir kişi kendi duygu, düşünce ve davranışlarını yönetebilir ve kişiler arası olumlu ve yapıcı ilişkileri kurabilir.
Öğretmen, öğretim sürecini yürütme ile ilgili çeşitli
kararları alan ve uygulayan kişidir. Öğretme sürecine ilişkin kararları yönlendirecek olan öğretmene
önemli sorumluluklar düşmektedir. Bu sürecin
etkili olması öğretmenin niteliklerine bağlıdır. İyi
bir öğretmen, iyi bir öğretimi gerçekleştirebilen kişi
olmasının yanında; yeni gelişmeler ve buluşlar,
özellikle demokratik düşünceler, insan haklarındaki
gelişmeler, eğitimden beklentilerin artmasına yol
açmış ve geleneksel eğitime baskı yaparak eğitimi
bireyin yararına değişmeye zorlamıştır (Yeşilyaprak, 2002:285). Bu değişimi okullarda gerçekleştirmekle sorumlu öğretmenler, öğretim hizmetlerinin
yanı sıra öğrencilerin, bireysel farklılıklarına öncelik
vererek, kendini tanıyan ve geliştirebilen bireyler
olarak yetiştirmeleri de beklenmektedir (Can, 2002:
133). Bu süreçleri etkili bir biçimde gerçekleştirebilmesi için öğretmenlerin kendini tanıması, özünü
bilmesi gerektiği öne sürülebilir. Bunun için öğretmenlerin yetiştirilmesi süreçlerinde, duygusal zekâ
(EQ) yeterliklerinin ve özellikle de özbilinç yeterliklerinin geliştirilmesi gerektiği öne sürülebilir. Çünkü başta empati yeterliği olmak üzere, özbilinç
duygusal zekanın temelidir (Titrek, 2007:81).
Duygusal zekâ temelde iki boyut üzerinde vurgulanmaktadır ( Goleman, 1995): Bunlar kişisel yeterlikler (özbilinç, duygu yönetimi ve duyguları harekete geçirme) ve sosyal yeterliklerdir (sosyal farkındalık ve ilişki yönetimi). Kişisel farkındalık bünyesinde duygusal farkındalığı (karar vermede duyguların etkisini anlayabilme), kişisel değerlendirmeyi
(kişisel zayıflıkları ve üstünlükleri bilme ve kabul
etme) ve kendine güveni (öz saygı ve yetenekler)
içermektedir. Bir diğer önemli boyut ise sosyal ilişkileri yönetebilme, çatışma yönetiminde etkin olabilme, takım çalışmasını yönetebilme‛ gibi önemli
yetenekleri içermektedir (Parthasarathy, 2009; 32,).
Genel anlamda kendi duygularının farkında olma
ve doğru anlama (özbilinç), başkalarının duygularının farkında olma ve doğru anlama, bu algılamalar
sonucu ortaya çıkan bilgileri hayata (özel hayat, iş
hayatı) değer katacak biçimde kullanabilme yeteneğidir (Thompson, 2009: 118).
Özbilinç: Kişinin kendi iç halini, tercihlerini, kaynaklarını ve sezgilerini bilebilmelerini kapsayan bir
duygusal yeterliktir (Goleman, 1998:38). Kişinin iç
dünyasında olup bitenin sürekli farkında olması
anlamını ifade etmektedir. Özbilinç, duyguların
yoğunluğuyla dağılabilecek abartılı bir tepki vermeye ya da algılananı abartmaya açık bir dikkat hali
değildir. Tam tersine, fırtınalı duygular içinde bile
kendine yönelik olabilmeyi sürdüren tarafsız bir
haldir (Goleman, 1995:66). Bireyin yaşamı boyunca
diğer kişiler, fırsatlar ve olaylara nasıl karşılık vermesi gerektiğini anlayabilmesi için öncelikle kendi
duygularının farkında olması gerekmekte ve bu
anlamda özbilinç duygusal zekâ yetenekleri içinde
en önemlisi olarak ortaya çıkmaktadır (Marshall,
2001; Akt: Doğan ve Demiral, 2007:214). Duygusal
zekânın alanlarından birisi olan öz bilinç sayesinde
kendi duygularından emin ve farkında olan birey,
çevresindeki insanları daha iyi anlayacaktır (Deniz
ve Yılmaz, 2004).
Karar Verme
Karar verme, bireyin bir amaca ulaşmak için yapılabilecek mevcut eylem koşullarından en uygun olanını seçmesidir. Karar verme farklı durumlar arasından seçim yapmayı sağlayan bilişsel ve davranışsal çabaların tümünü içermektedir (Kuzgun,1992).
Kuzgun’a (2000) göre karar verme davranışının
ortaya çıkabilmesi için üç koşulun bulunması gerekmektedir:
1. Karar verme ihtiyacını ortaya çıkaran bir güçlülüğün varlığı ve bu güçlüğün birey tarafından hissedilmesi,
2. Güçlüğü giderecek birden fazla seçeneğin bulunması,
3. Bireyin seçeneklerden birine yönelme özgürlüğüne sahip olması.
Seçeneklerin birey açısından istenirlik derecesi,
kararın yönünü belirleyen en önemli faktördür.
Steer ve Porter (1975), bir seçeneğin birey tarafından
istenebilirlik derecesinin tercihte önemli rolü olduğu görüşündedirler. Vrom (1969) ise seçme işlemini,
seçenekler arasında istenilir yönleri en fazla ve
istenmeyen yönleri en az ve erişme olasılığı en yüksek olana yönelme olarak tanımlamaktadır. Yani
insanlar, seçenekler arasında, en yüksek olumlu ve
en düşük olumsuz değere sahip ve gerçekleşme
olasılığı en güçlü olan seçeneğe yönelirler (Akt.
Kuzgun, 2000).
Karar verme stili bu karar verme sürecin önemli bir
diğer belirleyicisidir. Karar verme stili; bir karar
alma durumunda bir kişinin yaklaşım, tepki ve
eylemlerde bulunduğu duruma denir (Phillips ve
diğerleri, 1984). Bireyler karar verme sürecinde
farklı stiller kullanmaktadırlar. Deniz’e göre (2004)
bireyler karar verme sürecinde; dikkatli, kaçıngan,
erteleyici ve panik karar verme stillerini kullanır.
Dikkatli karar verme stilini uygulayan bireyler,
karar vermeden önce özenle ilgili bilgiyi arar ve
alternatifleri dikkatlice değerlendirdikten sonra
77
78
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
seçim yapar. Kaçıngan karar verme stilini uygulayan bireyler; karar vermekten kaçınır, kararları
başkalarına bırakma eğilimindedir. Böylece sorumluluğu bir başkasına devrederek karar vermekten
kurtulmaya çalışır. Erteleyici karar verme stilini
uygulayan bireyler; kararı sürekli erteleme, geciktirme ve sürüncemede bırakmaya çalışır. Kararı
geçerli bir neden olmaksızın sürekli ertelemeye
çalışır. Panik karar verme stilini uygulayan bireyler,
bir karar durumuyla karşı karşıya kaldıklarında
kendilerini zaman baskısı altında hissederler. Bunun sonucu olarak, düşüncesiz davranışlar sergileyip acele çözümlere ulaşma eğilimindedirler.
Melbourne Karar Verme Ölçeği iki kısma ayrılmaktadır. I. kısım: Karar vermede özsaygıyı (kendine
güven) belirlemeyi amaçlamaktadır. Altı maddeden oluşmakta ve üç maddesi düz, üç maddesi ters
yönde puanlanmaktadır. Puanlama maddelere
verilen ‚Doğru‛ yanıtı 2 puan, ‚Bazen Doğru‛ yanıtı 1 puan, ‚Doğru Değil‛ yanıtı 0 puan şeklinde
yapılmaktadır. Ölçekten alınabilecek maksimum
puan 12’dir. Yüksek puanlar karar vermede özsaygının yüksek olduğunun göstergesidir. II. Kısım ise
22 maddeden oluşmakta ve karar verme stillerini
ölçmektedir. Dört alt faktörü bulunmaktadır (Deniz
2004).
1. Dikkatli Karar Verme Stili: Bireyin karar vermeden önce özenle gerekli bilgiyi araması ve alternatifleri dikkatlice değerlendirdikten sonra seçim yapma
durumudur.
2. Kaçıngan Karar Verme Stili: Bireyin karar vermekten kaçınması, kararları başkalarına bırakma
eğiliminde olması ve böylece sorumluluğu bir başkasına devrederek karar vermekten kurtulmaya
çalışma durumudur.
3. Erteleyici Karar Verme Stili: Bireyin kararı geçerli
bir neden olmaksızın sürekli erteleme, geciktirme
ve sürüncemede bırakma durumudur.
4. Panik Karar Verme Stili: Bireyin bir karar durumu
ile karşı karşıya kaldığında, kendini zaman baskısı
altında hissederek aceleci davranışlar sergileyip
çabuk çözümlere ulaşma çabası durumudur.
Bazı karar kuramcıları, karar verme stilleri konusunda kararsızlık olgusunu ayrı bir alan olarak ele
alıp incelemekte ve kararsızlığın kaçınılması gereken bir durum olduğunu belirtmektedirler. Kararsızlık stilini benimseyen bireyler de karar veren
ancak verdikleri karardan hoşnut olmayan, yani
kararından rahatsızlık duyan bireyler olarak tanımlanmaktadır. Karar verme stillerine ilişkin araştırmalar dikkate alındığında etkili karar vermede en
uygun stilin mantıklı karar verme stili olduğu görülmektedir (Bacanlı, 2000).
Özbilinç & Karar Verme İlişkisi
Bu nitelikli insan gücünün yetiştirilmesinde en
büyük sorumluluk öğretmenlere düşmektedir. Yük-
sek duygusal zekâya sahip öğretmenler sınıf yönetiminde hiç kuskusuz daha başarılı olacaklar, yetiştirdikleri öğrenciler ise kendi duygularını bilen,
tanıyan, duygularını yöneten, başkalarının duygularının farkında olan ve başkaları ile ilişkilerini
kontrol edebilen bireyler olarak yetişeceklerdir
(Akbaş, 2006).
Sınıf, toplumun küçük bir kopyasıdır. Okulun temel
görevlerinden biri, öğrenciyi hayata hazırlamaktır.
Öğrenci, sınıfta arkadaşlarıyla ve öğretmeniyle
etkileşimde bulunurken, yaşadığı farklı sorunları
örnek aldığı öğretmenin rehberliğinde çözmeyi
öğrenmektedir. Böylece hayat problemlerini nasıl
çözeceğinin de alt yapısını oluşturmaktadır. İnsan,
görerek öğrenen, örnek alan ve bildiğini taklit eden
bir varlıktır. Öğrencilerin taklit edecek doğru örneklere ihtiyacı vardır. Duygusal zekâya sahip bir öğretmen modeli, öğrencinin sınıf içindeki istenmeyen
davranışlarıyla uygun bir şekilde başa çıkarak öğrencinin gerekli becerileri kazanmasına rehberlik
edecektir.
Özbilinç, son zamanlarda Türkiye’de özellikle duygusal zekânın bir boyutu olarak sınıf yönetiminde
kullanılma düzeyi (Toytok, 2005; Akbaş,2006) ve
sınıf rehber öğretmen görüşüne göre psikolojik
danışmanların duygusal zeka düzeyinin (Semiz
Köroğlu, 2006) yanı sıra; akademik performans
(Titrek,2004), etik muhakeme (Önen, 2008); girişimcilik ve örgütsel destek (Polat ve Aktop, 2010);
işdoyumu (Balcı, Yılmaz, Odacı, ve Kalkan, 2003)
iletişim (Gürşimşek, Ekinci Vural ve Selçioğlı Demirsöz, 2008; Çetinkaya ve Alparaslan, 2011) araştırıldığı görülmesine rağmen; tek başına da negatif
değerlendirilme korkusu ve performans (Özgüngör,
2006) gibi çeşitli değişkenlerle araştırıldığı görülmektedir.
Karar verme sürecinin etkinliği karar veren kişiye
bağlıdır. Çünkü karar verme sürecinde bireylerin
izlediği yöntem ve kişilik özelliği önemlidir (Shiloh
ve diğerleri, 2001). Günümüzde öğretmen adaylarının sahip olması gereken önemli özelliklerden birisi
olan özbilinç düzeyi ile karar verme stilleri arasındaki ilişkileri arasındaki araştırmaların ortak yönü
özbilinç düzeyi ile karar verme stilleri arasında
pozitif ve anlamlı bir ilişki olduğunu iddia edilmesidir (Deniz, 2004; Eraslan, 2012; Candangil ve
Ceyhan, 2006; Uzunoğlu, Şahin ve Fişekçioğlu, 2009;
Izgar ve Yılmaz, 2007). Bu nedenle bu iddiaların
araştırılması önemli bir araştırma konusu olabileceği öne sürülebilir.
Araştırmanın Problemi
Bu araştırmanın problemi, öğretmen adaylarının
görüşleri özbilinç düzeyi ile karar vermede özsaygı
ve karar verme stilleri arasında bazı değişkenlere
göre anlamlı olarak değişmekte olup olmadığı ve
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
ilişki olup olmadığının belirlenmesidir. Bu kapsamda aşağıdaki sorulara yanıt aranacaktır.
1. Öğretmen adaylarının özbilinç, özsaygı ve karar
verme stillerinin düzeyi nedir?
2. Öğretmen adaylarının özbilinç düzeyi ile karar
verme yeterlikleri;
a) cinsiyet,
b) yaş,
c) mezun olunan lise,
d) eğitim görülen bölüm,
e) öğretim türü,
f) yaşamının çoğunluğunu
geçirdiği bölge
değişkenlerine göre farklılaşmakta mıdır?
3. Öğretmen adaylarının öz-saygı düzeyi;
a) cinsiyet,
b) yaş,
c) mezun olunan lise,
d) eğitim görülen bölüm,
e) öğretim türü,
f) yaşamının çoğunluğunu
geçirdiği bölge
değişkenlerine göre farklılaşmakta mıdır?
4. Öğretmen adaylarının karar verme stilleri;
a) cinsiyet,
b) yaş,
c) mezun olunan lise,
d) eğitim görülen bölüm,
e) öğretim türü,
f) yaşamının çoğunluğunu
geçirdiği bölge
değişkenlerine göre farklılaşmakta mıdır?
5. Öğretmen adaylarının özbilinç düzeyi, öz- saygı
ile karar verme stilleri arasındaki ilişki düzeyi nedir?
Yöntem
Bu araştırmada öğretmen adaylarının özbilinç yeterliği, karar vermede özsaygı ile karar verme stilleri
arasındaki ilişki olup olmadığının belirlenmesi
amaçlandığından ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır.
Katılımcılar: Araştırmaya Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi lisans programlarında öğrenim gören
246’sı kadın, 151’i erkek olmak üzere toplam 397
öğretmen adayı katılmıştır. 111’i I öğretim, 231’i II
nci öğretim ve 55’ide Karma-Uzaktan Eğitim programında öğrenim görmektedirler. 183’ü 16-20 yaş
aralığında iken, 214’ü ise 21 ve üzeri yaş grubunda
bulunmaktadır.
Veri Elde Etme ve Analizi: Veriler Titrek (2004) tarafından geliştirilen ‚İşyaşamında Duygusal Zekâ
Yeterliklerini Belirleme Ölçeği‛nin bir boyutu olan
Özbilinç Alt Ölçeği ve Engin Deniz (2004) tarafından
Türkçeye uyarlanan ‚Melborne Karar Verme Ölçeği‛
kullanılarak Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakülte-
si’nde 2012-2013 eğitim-öğretim yılında elde edilmiştir. Araştırmada veriler SPS 15.00 programı ile
analiz edilmiştir.
Özbilinç (Kendi Duygularının Farkında Olma) alt ölçeğinin ön deneme formunda 13 madde yer almıştır.
Çizelge 5’deki analiz sonuçlarına göre ölçeğin, düşük faktör yüklü maddesi (Doğru olduğunu bildiklerimi ve inandıklarımı her ortamda dile getiririm)
çıkarıldıktan sonra tek faktörlü olarak kullanılabileceği görülmüştür. Kalan 12 maddenin faktör yük
değerlerinin tamamının. 30’un üzerinde olduğu ve
tek faktörün toplam varyansın % 52,136’sını açıkladığı görülmüştür. Özbilinç alt ölçeğinin güvenirliği
için hesaplanan alpha iç tutarlık katsayısı.76’dır.
Buna göre ölçeğin iç tutarlığa sahip olduğu kabul
edilmiştir. Madde-toplam korelasyonları da maddelerin ayırt edici güçlerinin olduğunu göstermektedir. Alt %27 ve üst %27 karşılaştırması sonucundaki t-testi değerlerine bakıldığında da iki grubun
madde ortalama puanları arasındaki farklar anlamlı
bulunmuştur (=.01). Bu değerler de maddelerin
yeterli güvenirlik düzeyine sahip olduklarını göstermektedir.
MKVÖ-I (karar vermede öz-saygıyı ölçüyor), toplam 6 madde. 1., 3., 5. maddeler ölçeğin üzerinde
olduğu gibi; 2., 4., ve 6. maddeler tersi puanlanacaktır. Doğru: 2 puan, Bazen doğru: 1 puan ve Doğru
değil: 0 puan olarak değerlendirilmiştir. MKVÖ-II
Alt Boyutları (karar verme stilleri): Dikkatli: 2, 4,
6, 8, 12, 16. Maddeler; Kaçıngan: 3, 9, 11, 14, 17, 19.
Maddeler; Erteleyici: 5, 7, 10, 18, 21. Maddeler ve
Panik: 1, 13, 15, 20, 22. Maddelerden oluşmaktadır.
Doğru: 2 puan, Bazen doğru: 1 puan ve Doğru değil:
0 puandan oluşmaktadır. MKVÖ-II’de tersi puanlama
yoktur.
MKVÖ I-II’nin güvenilirliği testin tekrarı ve iç tutarlık yöntemleriyle ayrı ayrı hesaplanmıştır. Bu amaçla 2002-2003 öğretim yılında S.Ü. Teknik Eğitim
Fakültesi Bilgisayar Sistemleri Öğretmenliği ve
Otomotiv Öğretmenliği bölümlerinden seçilen 56
öğrenciye üç hafta arayla iki kez uygulama yapılmıştır. Testin tekrarı yöntemi: MKVÖ I-II 56 üniversite öğrencisine üç hafta ara ile iki kez uygulanmıştır. Testin tekrarı yöntemi ile alt ölçeklerden elde
edilen güvenilirlik katsayıları r =.68 ile r =.87 arasında değişmektedir.
79
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Bulgular
Alt Problem 1: Öğretmen Adaylarının Özbilinç, Özsaygı ve Karar verme Stillerinin Düzeyi
Tablo 1: Öğretmen Adaylarının Özbilinç, Özsaygı ve Karar verme Stillerinin Düzeyi
N
̅
SS
Özbilinç
Özsaygı
Dikkatli
Kaçıngan
Erteleyici
Panik
365
391
382
377
383
390
47,96/12
=3,99
15,0716/6=
2.51
8,6702/6
= 1,45
14,0743/6
=2.34
11,1932/5
=2.23
10,4795/5
=2.09
6,108
2,36318
2,39336
2,71810
2,40402
2,26595
Tablo 1’e göre, öğretmen adaylarının (̅= 3,99) kendilerini oldukça tanıdıkları ancak karar verirken
kendilerini yeterince rahat hissetmedikleri ( ̅=2.51)
görülmektedir. Karar verme stillerine göre ise, dik-
katli (̅
1,45)olmadıkları, kaçıngan (̅=2.34), erteleyici (̅=2.23) sayılabilecekleri ve panik ( ̅=2.09)
karar alma eğiliminde olmadıkları anlaşılmaktadır.
Alt Problem 2: Özbilinç Boyutuna İlişkin Bulgular
Tablo 2: Özbilinç Ölçeğine İlişkin t-Testi Analiz Sonuçları
Değişken
Cinsiyet
Erkek
N
136
̅
46.74
SS
6.450
Kadın
229
48.68
5.789
p<0.05
Tablo 2 incelendiğinde, katılımcıların özbilinç boyutuna ilişkin görüşleri cinsiyet değişkenine göre
anlamlı bir farklılık göstermektedir *t(363)= 2.974;
Sd
363
t
2.974
P
.003*
p<0.05+. Aritmetik ortalamalar incelendiğinde kadın
katılımcıların özbilince ilişkin görüşlerinin (̅=48.68),
erkek katılımcılara göre (̅=46.74) daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
Görülen
Tablo 3: Özbilinç Ölçeğine İlişkin Eğitim Görülen Bölüm Değişkenine Göre Anova Analizi Sonuçları
Gruplar
N
SS
Χ
1.OÖE
25
51.20
4.752
2. SBE
82
48.11
6.839
3.FBE
29
46.17
5.272
144
47.69
5.318
4.PDR
5.BÖTE-Karma
52
47.73
7.346
6.TRE
21
50.05
5.162
7.SNE
12
45.00
7.224
Eğitim
Bölüm
80
ANOVA
Varyansın
Kaynağı
Gruplar arası
Grup içi
Toplam
Kareler
Toplamı
567.028
13012.271
13579.299
sd
6
358
364
Kareler
Ortalaması
94.505
36.347
F
p
Anlamlı
Fark
2.600
.018*
1,63,4,5,7
p<0.05
Tablo 3 incelendiğinde, öğretmen adaylarının bölüm değişkenine göre görüşleri arasında anlamlı
fark vardır *F(6-358) = 2.600; p<0.05+. Bölüm değişkenine göre hangi bölümlerde öğrenim gören öğretmen adayları arasında fark olduğunu belirlemek
amacıyla yapılan Tukey-b testi sonuçlarına göre,
Sözel puanla gelen öğrencilerin (OÖE ( Χ = 51,20) ile
TRE ( Χ = 50.05) görüşleri, sayısal puanla gelen
(SNE ( Χ = 45.00), FBE ( Χ = 46.17), PDR ( Χ = 47.69)
ve BÖTE ( Χ = 47.69) öğretmen adaylarından daha
yüksektir.
Ayrıca özbilinç ölçeğine ilişkin katılımcıların görüşleri arasında yaş aralığı [t(360) =.488; p>.05] ‚mezun
olunan lise‛ değişkeni [F(3-360) = 1.325; p>0.05] ve
Alt Problem 4: Karar Verme Stillerine İlişkin Bulgular
‚öğretim türü‛ değişkenlerine göre anlamlı bir fark
olmadığı görülmektedir *F(2-362) = 2.455; p>0.05].
Alt Problem 3: Öz-Saygı Boyutuna İlişkin Bulgular
Karar verme yeterliliklerine ilişkin katılımcıların
görüşleri arasında ‚cinsiyet‛ *t(391)= .648; p>0.05];
‚yaş aralığı‛ *t(385)= .306; p>0.05+; ‚mezun olunan
lise‛ *F(3-386) = 2.386; p>0.05+; ‚eğitim görülen bölüm‛
[F(6-384) = 1.264; p>0.05+; ‚öğretim türü‛ değişkenlerine göre anlamlı bir fark olmadığı görülmektedir *F(2388) = 2.943; p>0.05].
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Boyut
DİKKATLİ
KAÇINMA
ERTELEYİCİ
PANIK
Tablo 4: Karar Verme Stillerine İlişkin Cinsiyete Değişkenine Göre t-Testi Sonuçları
Cinsiyet
N
SS
Sd
t
̅
Erkek
143
9.2517
2.06836
Kadın
239
8.3222
2.76667
Erkek
141
13.5319
2.66874
Kadın
236
14.3983
Erkek
143
10.8881
2.43538
Kadın
240
11.3750
2.37160
Erkek
146
10.6712
2.11761
Kadın
244
10.3648
2.34699
p<.05
Tablo 4 incelendiğinde, katılımcıların ‚karar vermede dikkatli‛ boyutuna ilişkin görüşleri cinsiyet
değişkenine göre anlamlı bir farklılık göstermektedir [t(237.036)= -3.478; P<0.05]. Aritmetik ortalamalar
incelendiğinde erkek katılımcıların ‚dikkatli‛ boyutuna ilişkin görüşlerinin (̅=9.2517), kadın katılımcılara göre (̅=8.3222) daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Benzer bir şekilde katılımcıların ‚karar vermede kaçınma‛ boyutuna ilişkin görüşleri cinsiyet
değişkenine göre anlamlı bir farklılık göstermektedir [t(375)= 3.027; p<0.05]. Aritmetik ortalamalar
incelendiğinde kadın katılımcıların ‚kaçınma‛ boyutuna ilişkin görüşlerinin (̅=14.3983), erkek katılımcılara göre ( ̅=13.5319) daha yüksek olduğu
belirlenmiştir.
Katılımcıların ‚karar vermede erteleyici‛ boyutuna
ilişkin görüşleri cinsiyet değişkenine göre anlamlı
bir farklılık göstermemektedir [t(381)= 1.924; p>0.05].
Yine katılımcıların ‚karar vermede panik‛ boyutuna ilişkin görüşleri cinsiyet değişkenine göre anlamlı bir farklılık göstermemektedir [t(388)= -1.294;
p>0.05]. Ayrıca katılımcıların ‚yaş aralığı‛ değişkenine göre karar verme stillerinin boyutları olan özsaygı [t(358)= -.936; p>0.05]; dikkatli boyutuna ilişkin
[t(377)= .676; p>0.05]; kaçınma [t(377)= -.1.218; p>0.05];
erteleyici [t(377)= .120; p>0.05] ve panik [t(377)= -.1.506;
p>0.05] boyutlarında anlamlı fark saptanamamıştır.
Öğretmen adaylarının eğitim görülen bölüm değişkenine göre Erteleyici Boyutuna İlişkin görüşleri
arasında anlamlı fark vardır *F(6-376) = 3.061; p<0.05].
Erteleyici Boyutuna İlişkin görüşlerinin öğrenim
gördüğü bölüme göre öğretmen adayları arasında
anlamlı fark olduğunu belirlemek amacıyla yapılan
p
237.036
-3.478
.001*
375
3.027
.003*
381
1.924
.055
388
-1.294
.197
2.70111
Tukey-b testi sonuçlarına göre, OÖE ( Χ =12.34),
PDR ( Χ =11.44), (FBE ( Χ =11.23), SNE ( Χ =11.14),
BÖTE ( Χ =10.55) görüşleri, TRE ( Χ =9.90)öğretmen
adaylarından daha yüksektir. Ancak Eğitim Görülen Bölüm değişkenine göre karar vermede öz-saygı
[F(6-356) = 1.213; p>0.05]; karar vermede dikkatli [F(6375) = 1.286; p>0.05]; kaçınma [F(6-370) = 1.977; p>0.05]
ve panik boyutuna ilişkin katılımcıların görüşleri
arasında anlamlı bir fark olmadığı görülmektedir
[F(6-383) = .887; p>0.05].
Katılımcıların öğretim türüne göre kaçıngan boyutuna ilişkin görüşleri bakımından anlamlı bir fark
olduğu görülmektedir *F(2-374) = 3.820; p<0.05]. Öğretim türü değişkenine göre hangi gruplar arasında
farkların olduğunu belirlemek amacıyla yapılan
Scheffe testi sonuçlarına göre, I.öğretim ( Χ = 14.19)
ile II. öğretim ( Χ = 14.24) gruplarında öğretim görenlerin görüşleri, uzaktan eğitim ve karma eğitim (
Χ = 13.11) gruplarında öğretim görenlerin görüşlerinden farklıdır. Ancak karar verme stillerine göre
karar vermede öz-saygı boyutuna ilişkin, katılımcıların görüşleri arasında ‚öğretim türü‛ değişkenine
göre [F(2-360) = 2.688; p>0.05]; karar vermede dikkatli
[F(2-379) = 1.625; p>0.05]; erteleyici [F(2-380) = 2.632;
p>0.05]; panik boyutuna ilişkin, katılımcıların görüşleri arasında anlamlı bir fark olmadığı görülmektedir [F(2-387) = 1.898; p>0.05]. Ayrıca ‚mezun olunan
lise türü‛ değişkenine göre karar vermede öz-saygı
boyutuna ilişkin katılımcıların görüşleri arasında
[F(3-358) = .239; p>0.05]; dikkatli [F(3-377) = 2.200; p>0.05];
kaçıngan [F(3-372) = 2.373; p>0.05]; erteleyici [F(3-378) =
.769; p>0.05]; panik boyutlarına ilişkin [F(3-385) = .309;
p>0.05] ilişkin katılımcıların görüşleri arasında
anlamlı bir fark olmadığı görülmektedir.
81
82
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Alt Problem 5: Özbilinç, Öz-saygı ile Karar Verme Stilleri Arasındaki İlişki Düzeyi
Tablo 5: Özbilinç, Özsaygı ve Karar Verme Stilleri Arasındaki İlişki Düzeyi
Boyutlar
Özsaygı
Dikkatli
Kaçıngan
Erteleyici
Panik
Özbilinç
Özsaygı
Dikkatli
Kaçıngan
Erteleyici
Panik
r
1
p
.
N
r
391
,353(**)
1
p
,000
.
N
r
376
382
-,504(**)
-,250(**)
1
p
,000
,000
.
N
372
368
377
r
-,409(**)
-,140(**)
,586(**)
1
p
,000
,007
,000
.
N
377
375
370
383
r
-,471(**)
-,072
,543(**)
,615(**)
1
p
,000
,162
,000
,000
.
N
r
p
N
384
-,408(**)
,000
360
380
-,403(**)
,000
355
377
,222(**)
,000
351
382
,152(**)
,004
335
390
,178(**)
,001
362
Özbilinç
1
.
365
** Korelasyon 0.01 düzeyinde anlamlıdır (2-yönlü).
Tablo 5’te görüldüğü gibi karar vermede özbilinç ile
dikkatli karar verme arasında 0.01 düzeyinde karar
vermede öz-bilinç ile erteleyici (r=.152**, p=.00),
panik (r=.178**, p=.00) ve kaçıngan (r=.222**, p=.00)
karar verme arasında 0.01 düzeyinde pozitif yönlü
düşük düzeyli anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Ayrıca özbilinç düzeyi ile karar vermede dikkatli olma
(r=-.403**, p=.00) arasında ve özbilinç ile özsaygı
(r=-.408**, p=.00) arasında ise negatif yönlü orta
düzeyli anlamlı bir ilişki bulunmuştur.
Sonuç
Araştırmada öğretmen adaylarının kendilerini oldukça tanıdıkları (özbilinçli), ancak karar verirken
kendilerini yeterince rahat hissetmedikleri sonucuna varılmaktadır. Karar verme stillerine göre ise,
dikkatli olmadıkları, kaçıngan, erteleyici sayılabilecekleri ve panik karar alma eğiliminde olmadıkları
sonucuna varılabilir. Bu nedenle öğretmen adayları
için karar alma davranışının önemli bir davranış
olarak algılanmadığı, karar almadan kaçındıkları ve
ertelediklerine göre, bazı kararları yaşamda başkalarına aldırdıkları sonucuna varılabilir.
Araştırmada öğretmen adayı öğrencilerinin duygusal zekânın özbilinç (kendini tanıma), karar vermede öz-saygı ile karar verme stilleri arasındaki ilişki
incelenmiştir. Araştırmadan elde edilen bulgular
incelendiğinde, kadın öğretmen adaylarının özbilinç
düzeylerinin erkek öğretmen adaylarından daha
yüksek olduğu belirlenmiştir. Bu bulgu Titrek
(2004) ile örtüşmektedir. Ayrıca eğitim görülen
bölüm değişkenine göre, sözel puanla üniversiteye
giren öğretmen adaylarının özbilinç düzeyi, sayısal
puanla üniversiteye giren öğretmen adaylarından
daha yüksek olduğu sonucuna varılabilir.
Araştırmanın diğer bir bulgusunda, karar vermede
öz-saygı ile bağımsız değişkenlere göre öğretmen
adaylarının görüşleri arasında anlamlı fark bulunmazken; cinsiyete göre dikkatli karar verme ve
karar vermede kaçınma boyutlarında fark olduğu
görülmektedir. Erkeklerin kadın öğretmen adaylarına göre karar vermede daha dikkatli; karar vermede kadınların ise erkeklere göre daha kaçıngan
oldukları anlaşılmaktadır. Özbilinç ile özsaygı arasında ilişki bulunamazken; özbilinç düzeyi ile dikkatli karar verme arasında negatif yönlü orta düzeyli anlamlı bir ilişki, kaçıngan, erteleyici ve panik
karar verme stilleri arasında pozitif yönlü ve düşük
düzeyli anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Özbilinç
düzeyi yüksek öğretmen adaylarının karar vermede
dikkatli davranmadıkları ancak, karar vermede
erteleyici, panik ve kaçıngan karar verme stillerini
kullandıkları anlaşılmaktadır.
Benzer sonuçlar,
Mann ve diğerlerinin (1998) yapmış olduğu araştırmada da görülmektedir. Erteleyici, panik ve kaçıngan stile sahip bireyler karar verme yeteneklerine
güvenmemektedirler. Bunun sonucu olarak, karar
verme uğraşından vazgeçerler, cesaretsiz davranırlar ve kararları diğer insanlara bırakma eğiliminde
oldukları anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak, Deniz (2004) yaptığı araştırmada da
karar vermede öz-saygı, karar verme stilleri ve
problem çözme becerileri arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Bireylerin problem çözme becerileri ve
karar verme stilleri ayrı ayrı bazı araştırmalara konu
olmuştur (Taylan 1990; Şahin, Şahin ve Heppner,
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
1993; Eldeleklioğlu, 1996; Ersever, 1996). Ancak
bireyin kendini tanıması (özbilinç ve öz saygı),
karar verme stilleri ile problem çözme becerileri
arasındaki ilişkilerin incelendiği araştırmaların
yetersiz olduğu görülmektedir. Dolayısıyla bu araştırmalar farklı örneklem grupları üzerinde de gerçekleştirilmelidir. Elde edilen bulguların, öğretmen
adaylarına kendilerini tanıya dönül hizmetlerin
üniversitelerde de verilmesi, kendi duygusal yeterliklerini geliştirebilecekleri olanakların sağlanması
açısından önemli görülmektedir. Öğrenci psikolojik
danışma servisine başvuran öğrencilerden bazıları
kendisini tanıma yeterliğine sahip olmadığından,
hayatı ile ilgili hususlarda etkili karar verme becerilerine sahip olmadıkları ve hayatta karşılaştıkları
problemlerinin üstesinden gelemeyebilirler. Bireylerin problem çözmedeki yaklaşımları, onların karar
verme stilleri ile ilişkilendirilebilir. Danışan, dikkatli
ve mantıklı karar verme stillerini sergileyemiyorsa,
insan ilişkilerini duygusal yönden zekice sürdürme
ve yaşayacağı problemleri çözme konusunda kaçıngan yaklaşım sergileyeceği öne sürülebilir. Dolayısıyla öğrencilere etkili karar verme becerilerinin
kazandırılması, hem gelecekte iyi bir öğretmen
olabilmeleri, hem duygusal yönden sağlıklı bir birey
olabilmeleri, hem problemlerine çözüm arama ve
üstesinden gelme konusunda yardımcı olacaktır.
Bu niteliklere sahip öğretmen adayları, öğretmen
olduklarında da duygusal yönden sağlıklı bir toplum oluşturabilir. Karar alma becerisi hususunda
sorunları olduğundan, öğretmen adaylarının karar
verme konusunda çeşitli seminer ve konferanslar
yoluyla eğitilmeleri önerilebilir. Sayısal puanla alan
programlardaki öğretmen adaylarının özbilinç düzeyini yükseltmek için, programlarında kendilerini
ve potansiyellerini tanımaya yönelik eğitimler almalarını sağlayacak faaliyetlere katılmaları sağlanmalıdır.
Kaynakça
Akbaş, E. (2006). İstanbul ili Fatih ilçesi ilköğretim okulu öğretmenlerinin duygusal zekâ düzeylerinin belirlenmesi. Yayınlanmamış
yüksek lisans tezi, Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Balcı, S., Yılmaz, M., Odacı, H. ve Kalkan, M. (2003) . Yönetici adaylarının duygusal zekâ ve iş doyumu düzeylerinin bazı değişkenler açısından incelenmesi, VII. Ulusal Psikolojik Danışma ve Rehberlik Kongresi, 9-11 Temmuz, Malatya, İnönü Üniversitesi, 44-45.
Candangil,S. ve Ceyhan,A.(2006). Denetim odakları farklı lise öğrencilerinin bazı kişisel özelliklerine göre karar vermede öz-saygı ve stres
düzeyleri. Sosyal Bilimler Dergisi 2006/2
Can, G. (2002). Psikolojik danışma ve rehberlik. Ankara: PegemA Yayıncılık.
Çetinkaya, Ö. ve Alparslan, A. M. (2011). Duygusal zekânın iletişim becerileri üzerine etkisi: Üniversite öğrencileri üzerinde bir
araştırma. Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 16 (1), .363-377.
Deniz, E. M. ve Yılmaz, E. (2004). Üniversite öğrencilerinin duygusal zekâ yetenekleri ve yaşam doyumları arasındaki ilişki, XIII. Ulusal
Eğitim Bilimleri Kurultayı, 6-9 Temmuz 2004, İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Malatya.
Deniz, M. E. (2004).Üniversite öğrencilerinin karar vermede öz-saygı, karar verme stilleri ve problem çözme becerileri arasındaki ilişkinin incelenmesi üzerine bir araştırma. Eğitim Araştırmaları Dergisi, 4 (15), 23-35.
Doğan, S. ve Demiral, Ö. (2007). Kurumların başarısında duygusal zekânın rolü ve önemi. Yönetim ve Ekonomi.14(1):209-230.
Eldeleklioğlu, J. (1996). Karar stratejileri ile ana baba tutumları arasındaki ilişki. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara:
G.Ü.Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Eraslan, M. (2012). Üniversite satranç sporcularının yaratıcılık ve karar verme becerilerinin bazı değişkenler göre incelenmesi. Niğde
Üniversitesi Beden Eğitimi Ve Spor Bilimleri Dergisi Cilt 6, Sayı 2, 2012
Ersever, H.Ö. (1996). Karar verme becerileri kazandırma programının ve etkileşim grubu deneyiminin üniversite öğrencilerinin
karar verme stilleri üzerindeki etkileri. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara: A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Goleman, D.P. (1995), Emotional Intelligence: Why It Can Matter More Than IQ for Character, Health and Lifelong Achievement,
New York: Bantam Books.
Gürşimşek, I., Ekinci Vural, D. ve Selçioğlu Demirsöz, E. (2008). Öğretmen adaylarını duygusal zekâları ile iletişim becerileri arasındaki ilişki. Mehmet Akif Ersoy Eğitim Fakültesi Dergisi.
Izgar, H., Yılmaz, E. (2007). PİO ve YİBO’NDA Görev Yapan Okul Yöneticilerinin Karar Vermede Özsaygı Ve Karar Verme Stilleri
Arasındaki İlişki. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 01/2007
Mann, L., P. Burnett., M. Radford ve S. Ford (1997). The Melbourne Decision Making Questionnaire: An instrument for measuring patterns for coping with decisional conflict. Journal of Behavioral Decision Making. 10, 1-19.
Önen, Ö. (2008). Öğretmen adaylarının duygusal zekâ düzeyleri ve etik muhakeme (MAKÜ Eğitim Fakültesi örneği). Mehmet Akif
Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Emstitüsü, Burdur.
83
84
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Parthasaraythy, R., (2009). ‚Emotional Intelligence and the Quality Manager Beauty and the Beast?‛, The Journal For Quality &
Participation January.
Semiz Köroğlu, G. (2006). Sınıf rehber öğretmenlerinin algılarına göre psikolojik danışmanların duygusal zekâ düzeyleri (Kırıkkale İli
Örneği). Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, A.Ü. Eğitim Bilimleri Enstitüsü.
Şahin, N., N.H., Şahin ve P.P. Heppner. (1993). Psychometric properties of the Problem Solving Inventory in a group of Turkish
university students. Cognitive Therapy and Research. 17(4), 379-396.
Taylan, S. (1990). Heppner’in problem çözme envanterinin uyarlama, güvenirlik ve geçerlik çalışmaları. Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Ankara: A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Thompson, H. L., (2009). Emotional Intelligence, Stress, and Catastrophic Leadership Failure, Handbook for Developing Emotional
and Social Intelligence Best Practices, Case Studies,and Strategies, Pifeiffer Editor: James M. Kouzes, United States of
America.
Titrek, O. (2004). Eğitim Fakültesi öğretim üyelerinin duygusal zekâ düzeyleri ile akademik başarı düzeyleri üzerine karşılaştırmalı bir
araştırma. Yayınlanmamış Doktora Tezi, A.Ü.Eğitim Bilimleri Enstitüsü.
Titrek, O. (2007). IQ’dan EQ’ya: Duyguları zekice yönetme. I. Baskı, Ankara: PegemA Yayıncılık.
Toytok, E.H. (2005) Adapazarı ilköğretim Okullarındaki Öğretmenlerin Sınıf Yönetiminde Duygusal Zekâ Yeterliklerini Kullanma
Düzeyleri, Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adapazarı.
Uzunoğlu, Ö., Şahin, M. ve Fişekçioğlu, İ. (2009). Türk Futbol Hakemlerinin Karar Verme Stillerinin Klasmanlarına Ve Bazı Değişkenlere Göre İncelenmesi. Selçuk Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Bilim Dergisi, 2009, 11 (1), 32–36.
Yeşilyaprak, B. (2002). Gelişim ve öğrenme psikolojisi. Ankara: Baran Ofset.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Öğretmen Adaylarının Uygulamalı (Doğa Merkezli) Biyoloji
Derslerinde Verimlilikleri
Rıdvan KETE*
Yasemin HOROSAN**
Özet
Bilim ve teknolojik gelişmelere uygun olarak biyoloji ders programları güncellenmiştir. Yeni program doğrultusunda ders içerikleri öğrenci araştırma merkezli oluşturulmuştur. Araştırmalarda deneysel, uygulamalı, araştırma
odaklı doğa deneyimi ön plana çıkmaktadır. Bunun için öğretmen adaylarının eğitimi önemlidir.
Bu araştırmada, biyoloji öğretmen adaylarına doğada araştırma odaklı ders işlemenin bilginin yapılandırılmasındaki yeri üzerinde durulmuştur. Araştırmada genel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın evrenini Buca
Eğitim Fakültesi Sınıf öğretmenliği Ana Bilim Dalı öğrencileri oluşturmaktadır. Örneklem olarak 2. sınıfta öğrenim görmekte olan 120 öğrenci oluşturmuştur. Araştırmanın veri toplama aracı olarak; 25 maddelik çoktan seçmeli gözlem-inceleme testi kullanılmıştır. Uygulamalı yapılan dersin, uygulamaya katılmayan öğretmen adaylarıyla
birlikte yapılan değerlendirmelerinden elde edilen verilerin analizleri yapılmıştır. Elde edilen sonuçların öğretmen adaylarının alan öğretimindeki önemi ortaya konulmaktadır.
Doğa merkezli eğitim, öğretmen adaylarında, biyoloji derslerinde bilginin yapılandırılmasında önemi, kazanılan
davranışların daha kalıcılığı, insanlarda çevre koruma ve doğa severliliği bilinci, insan yaşamında doğa ve diğer
canlıların yerinin önemi ortaya konulmaktadır.
Anahtar kelimeler: Biyoloji öğretimi, doğa, araştırma odaklı, öğretmen adayları.
Teacher Candidates’ Efficiencies in Applied (Nature Centered)
Biology Lessons
Abstract
In accordance with scientific and technological developments in the biology curriculum was revised. Student research-based program developed in line with the new course content. Experimental studies on this subject, handson, research-oriented nature experience come to the fore. This is important for the training of teachers. In this research, biology teacher candidates focused on the nature, the location in the configuration of the information processing research-oriented courses. General screening model was used in the study. The study population consisted
of students Buca Faculty of Education Department of a primary school teacher. In sample 2 consisted of 120 students who are studying in the classroom. Research as a means of data collection in the 25-item multiple-choice test
was used for the observation and investigation. To do this, the course is practical, with student teachers participating in the application analyzes the data obtained from the assessments. Laid down the significance of the results
obtained from the teachers. Nature-based education, teacher candidates, the importance of structuring knowledge
in biology lessons, achievement persistence behaviors in humans severliliği awareness of environmental protection and nature, human life, regardless of the place of nature and other living things have been revealed.
Key words: teaching biology, nature, research-based, teacherc candides.
*Yrd.
**
Doç. Dr., DEÜ. Buca Eğitim Fakültesi Biyoloji Öğretmenliği Buca/İzmir. e mail: ridvan.kete@deu.edu.tr
Öğretmen, MEB.İzmir Anadolu Lisesi Öğretmeni Karabağlar/İzmir. e-mail: yaseminhorasan@hotmail.com
85
86
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
1.Giriş
Ülkemizde, bilim ve teknolojideki gelişmelere paralel olarak Milli Eğitim Bakanlığınca yeni düzenlenen
biyoloji öğretim programları öğrenci merkezli öğretimin yanında sosyal ve kişisel yönden öğrenci
gelişimlerini göz önüne aldığı görülmektedir. Biyoloji ders içeriğinin araştırma alanı oldukça geniş,
yaşam boyu devam eden kendi yapısı ve çevresine
ait uygulamalı bir eğitim modelidir. Biyolojide araştırma merkezli öğretimde araştırma, öğrencilerde
gözlem ve problem çözme becerilerinin kazandırılmasının yanında bağımsız düşünmeyi geliştirmesini
teşvik edici olduğu bir gerçektir.
Bu konuda yapılan araştırmalar incelendiğinde;
Huan (2004), araştırma odaklı öğretim stratejisinin
öğrencilere deneysel uygulamalara yönelik daha
zengin yaşantıların kazandırılması amacı güttüğünü
söylemektedir. Araştırma odaklı öğretim stratejisinin uygulanması sırasında yer alan işlemler şunlardır: (1) Öğrencilere araştıracakları problemin sunulması, (2) öğrencilerin probleme ilişkin hipotezler
ve geçici çözümler düşünmeleri, (3) bu hipotezlerle
ilgili veri toplanması, (4) toplanan verilerin değerlendirilmesi ve (5) sonuca ulaşma (Açıkgöz, 2003).
Araştırma odaklı öğretimde öğretmen kolaylaştırıcı,
araştırmacı ve tasarımcıdır. Öğretmen konu alanı ve
formasyon yönünden uzman, deneyimli, yetenekli,
bilgi sahibi olmalıdır. Caine ve Caine (1991) ‘a göre
insanların eğitim sonunda, robotların yapamadıklarını yapmak, karmaşık zeka gerektiren işlerin üstesinden gelmek, karar vermek, sorun çözmek ve
etkili düşünmek olduğunu belirtmektedir. Yapılan
araştırmalarda doğa deneyimine dayalı çevre eğitimi uygulamalarının çeşitli açılardan etkili olduğu
ortaya konulmakta ve doğada kazanılan eğitici
deneyimlerle çocukların çevre algıları arasında sıkı
bir ilişki kurulduğu belirtilmektedir (Kals ve ark.,
1999). Başka bir araştırmada Brody ve Hall (2002),
informal çevre eğitimi şeklinde düzenlenen park
gezisine katılanlarda, doğa hakkındaki bilgi dağarcıklarının genişlediğini ve canlı-cansız varlıklar
arasındaki duygusal bağların güçlendiğini gözlemlemiştir. Özdemir (2010), yaptığı araştırmada uygulamaya katılan öğrencilerin çevre algılarının ‚çevresel farkındalık‛ ve ‚çevresel risk algısı’’ faktörleri
açısından anlamlı artış göstermesi doğa deneyimine
dayalı çevre eğitimi etkinliklerinin öğrencilerin
yakın çevreleri hakkındaki algılarını artırdıklarını
göstermektedir. Ayrıca çevre eğitiminin doğada,
arazi çalışmalarıyla gerçekleştirildiğinde edinilen
bilgilerin davranışa dönüşmesini kolaylaştırdığını,
daha kalıcı olduğunu, çevreye karşı olumlu tutumlar ve değerler kazanmayı sağladığını ortaya koyan
araştırmalar mevcuttur (Erten, 2004; Farmer et al.,
2007; Ozaner, 2004).
Bu araştırmalarda görüldüğü gibi, araştırma odaklı
öğretimde öğretmen kolaylaştırıcı, araştırmacı ve
tasarımcıdır. Öğretmen konu alanı ve formasyon
yönünden uzman, deneyimli, yetenekli, bilgi sahibi
olmalıdır. Doğa deneyimine dayalı çevre eğitimi
uygulamalarıyla çocukların çevre algıları arasında
sıkı bir ilişki kurulduğu belirtilmektedir. Çevre
eğitiminin doğada, arazi çalışmalarıyla gerçekleştirildiğinde edinilen bilgilerin davranışa dönüşmesini
kolaylaştırdığını, daha kalıcı olduğunu, çevreye
karşı olumlu tutumlar ve değerler kazanmayı sağladığını ortaya koyan araştırmalar mevcuttur. Araştırmalarda olduğu gibi öğrencilerde araştırma merkezli olarak doğada uygulamalı işlenen derslerin
öğrencilerde bilgiyi yapılandırmadaki önemi açıkça
görülmektedir.
Öğrencilere rehberlik edecek olan öğretmenlerin ve
öğretmen adaylarının kendi alanlarındaki geliştirilmesi ve eğitimi oldukça önemlidir (Atav ve ark.,
2010; Saka, 2010). Bu bağlamda biyoloji öğretmen
adaylarının alan öğretiminde doğada uygulamalı
yapılan derslere ait etkinlikleri ön plana çıkmaktadır.
1.1.Amaç
Bu araştırmada Eğitim Fakültelerinde Sınıf öğretmenliği eğitiminde doğadaki uygulamalı (Doğa
merkezli) biyoloji derslerinde kavramların yapılandırılması ile ilgili etkinliklerin sağlanmasıdır. Bu
bağlamda, Eğitim Fakültelerinde öğretmen adaylarının doğada uygulamalı (Doğa merkezli) biyoloji
derslerinde verimlilikleri problemin adını oluşturmaktadır.
2.Yöntem
2.1.Evren ve Örneklem:
Araştırmada genel tarama modeli kullanılmıştır.
Araştırmanın evrenini Buca Eğitim Fakültesi Sınıf
Öğretmenliği Ana Bilim Dalı öğrencileri, örneklemi
ise 2. sınıfta öğrenim görmekte olan 120 öğrenci
oluşturmaktadır.
2.2.Veri Toplama Aracı:
Araştırmanın veri toplama aracı olarak; 25 maddelik
çoktan seçmeli gözlem-inceleme testi kullanılmıştır.
Ölçek, Ornitoloji, Herpetoloji, Fauna, Flora Çevre
Eğitimi derslerine giren alan uzmanı öğretim elemanları ile kuş cennetinde sunum ve gözlemlerle,
yardımcı olan Kuş Cenneti yetkilileri ve Doğa derneği görevlileri ile birlikte hazırlanmıştır. Ölçek
soruları konu alanı ile ilgili kavram ve gözlem sonuçlarını kapsayacak nitelikte ilgili derslere ait
kazanımları ölçecek şekilde düzenlenmiştir.
Doğa merkezli eğitimde 60 öğrenci ile birlikte İzmir
Kuş cennetine gidilmiştir. Buradaki ilgili alan uzmanı elemanlar tarafından, önce sinevizyon gösterisi yapılarak bilgi verilmiş ve sonra salondaki ilgili
resimler üzerinde açıklamalar yapılmıştır. Son olarak birlikte kuş cenneti dolaşılarak açıklamalarda
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
ortaya konulan kuşlar ve arazi hakkındaki bilgiler
doğada görsel ve açıklamalı olarak tekrarlanmıştır.
Öğrenci ve uzmanların karşılıklı soru-cevapları ile
kazanımlar tekrarlanmıştır. Böylece bilginin yapılandırılması sağlanmıştır. Doğa merkezli eğitimin
sonunda ölçek uygulanarak elde edilen veriler değerlendirilmiştir. Gözlem-inceleme testi kuş cennetine gidemeyen 60 öğretmen adayı ile gidebilen 60
öğretmen adayına doğa merkezli eğitimin sonunda
(ertesi gün) uygulanmış ve. elde edilen verilerin
analizleri yapılmıştır.
2.3,Veri Analizi:
Doğa merkezli öğretimde elde edilen kazanımları
ölçmeye yarayacak olan ve uzman kontrolünden
geçen çoktan seçmeli test sorularından elde edilen
verilerin analizi yapılmıştır. Doğa merkezli öğretime katılan ve katılmayan 2 grubun her sorudaki
frekans ve yüzdeleri ayrı ayrı hesaplanarak, yüzdelere ait tablolar çizilmiş ve bu iki grubun karşılaştırılması yapılmıştır.
3.Bulgular
Öğretmen adaylarının Doğa merkezli Biyoloji derslerinde verimliliklerini ortaya koymak için hazırlanan 25 adet çoktan seçmeli test soruları, içeriklerine
göre gruplandırılmış ve bu sorulara göre; 4 alt grup
oluşturulmuştur.
1.Kavram soruları: 4, 5, 6, 7, 8, 9.
2.Bölgenin yapı özelliklerini kapsayan sorular: 1, 2,
11, 13, 16, 18, 19, 20.
3.Koruma alanlarına ait sorular: 10, 12, 14.
4.Çevre duyarlılığına ait sorular:3, 15, 17, 21, 22, 23,
24, 25.
1.Alt grupta yer alan kavram sorularının değerlendirilmesinde tablo 1’de görüldüğü gibi, ölçekte yer
alan bilgi içerikli kavram sorularının tamamında
derste belirtilen açıklamaların yanında doğada
görsel olarak işlenen kavramların daha kalıcı yapılandırıldığı görülmektedir.
Bölgenin kuş cenneti olmasını sağlayan yapı özelliklerini ortaya koyan sorulara ait oranlar tablo 2’de
görülmektedir. Tabloda görüldüğü gibi; Ölçek sorularında elde edilen verilerin yüzde oranları büyük
bir farkla doğa merkezli öğretim yönünde farklılık
oluşturmaktadır.
3.Alt gruba ait koruma alanlarının sorunlarını oluşturan 3 farklı soruda frekans ve yüzdeler tablo 3’de
görülmektedir. Buna göre, 10. (%45-68), 14. (%3588), 12. (%20-73) oranları ortaya çıkmıştır.
Tablo 1 Kavram Sorular
Sorular
4.Tuzlu sularda yaşayan ve flamingolara pembe renklerini veren canlı aşağıdakilerden hangisidir? (Artemia salina)
5.Dünyada yaşayan kuşlar içerisinde boyuna oranla en uzun bacaklara sahip kuş
türü aşağıdakilerden hangisidir? (Himantopus himantopus - 6.İzmir kuş cennetinde Akdeniz iklim kuşağına ait olmadığı halde bataklıkları kurutmak için
ekilen ağaç türü aşağıdakilerden hangisidir? (Eucalyptus camaludensis okaliptus)
7-İzmir kuş cennetinde kaç çeşit pelikan vardır?(2)
8-Ülkemizde Ege ve Akdeniz kıyı şeridinde dağılan, ismini İzmir’ den alan kuş
türü aşağıdakilerden hangisidir? (Halcyon smyrnensis-izmir yalıçapkını
9-Türkiye’de en sık görüldüğü alan Gediz Deltası olan bir kartal türü hangisidir?(Hieraeetus fasciatus -tavşancıl)
Klasik
t
%
DoğaMerk
%
36-60
29-48
50-83
54-90
47-78
4-6
60-100
54-90
53-88
60-100
19-31
52-86
t
87
88
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Tablo2:Bölgenin Yapı Özelliğine Ait Doğru Soruların Frekans ve Yüzdeleri
Sorular
Klasik
%
1-İzmir kuş cennetinde aşağıdaki ekosistem tiplerinden hangisi bulunmamaktadır?
(Çayır)
2-Aşağıdaki bitki türlerinden hangisi birçok kuşun üreme, gizlenme ve beslenme gibi
hayatsal faaliyetlerine önemli derecede katkı sağlamaktadır? (Phragmytes australis kamış)
11-Gediz deltasının pek çok canlı türü için beslenme, konaklama ve üreme alanı olmasının en önemli sebebi nedir? (Tatlı ve tuzlu su habitatlarını bir arada bulundurması)
13-Aşağıdakilerden hangisi Gediz Deltasında yer alan tatlı su habitatlarında yaygın
olan bitki türlerinden değildir? (Quercus ithaburensis -Meşe palamudu)
16-Aşağıdakilerden hangisi deltaların biyolojik özelliklerinden değildir? (Yaban avcılığı)
18-I-Adacıklar, tuzcul bitkiler ve deniz kabukları ile kaplı
II-Yırtıcı hayvanların ulaşamayacağı kadar derin
III-İnsanların yüzemeyeceği kadar sığ ve bulanık
Yukarıdakilerden hangisi Gediz Deltasının Kuş Cenneti olmasının nedenlerindendir?
(I, II, III)
19-I-Toprak bütünüyle kumlu, kuru ve sert
II-Taban deniz kabuklarıyla kaplı III-Bitkiler aynı tür ve kısa
Deltanın kuş yuvalarının olduğu bölgeye kadar ki yapısı yukarıdakilerden hangilerini
kapsamaktadır? (I, II, III)
20-Deltayı kuşlar ve diğer canlılar için vazgeçilmez yapan doğal özellikler aşağıdakilerden hangileridir
1-Bölgedeki besin zenginliği 2-Deniz tuzlusu ve nehir azmakları 3-Yüzey akımları 4Koruma alanı olması (1,2,3,4)
Sorular
t
DoğaMerk.
%
4–6
47- 78
33-55
45-75
45-75
59-98
26-43
46-76
48-80
60-100
24-40
33-55
13-21
39-65
23-38
54-90
Tablo3. Koruma Alanlarının Sorunlarına Ait Doğru Soruların Frekans ve Yüzdeleri
Klasik
t Doğa
%
t
%
10-Aşağıdakilerden hangisi İzmir Kuş Cennetinin önemli sorunlarından değildir? (Kuş
cennetinin insanlar tarafından tanınmaması)
12-Aşağıdakilerden hangisi İzmir Kuş Cennetinin bulunduğu Gediz Deltasında doğal
ekosistemleri tehdit eden unsurlardan değildir? (Ağaç kesimi)
14-Aşağıdakilerden hangisi Gediz Deltasında bulunan habitat tiplerinden değildir?
(Ormanlık)
Çevre duyarlılığına ait ölçek sorularından oluşan 4.
Alt grupla ilgili verilere ait frekans ve yüzdeler
tablo 4 de görülmektedir. Doğa merkezli etkinlikler
sonunda başarı yüzdesi daha yüksektir.Özellikle
23.soruda ekosistemde besin zinciri örneği (%33-70)
19–48
41- 68
12-20
44-73
21-35
52-86
t
Merk.
ve 24. Göçmen kuşların kış populasyonlarında
azalma nedenleri (%25-68) sorularda büyük bir fark
oluşmaktadır. 3.soruda Kuş cennetinin öğrenimdeki
kazanımları (%80-90) 2 grupta da yüksektir.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Tablo 4. Çevre Duyarlılığına ait Soruların Doğru Frekans ve Yüzdeleri
Sorular
15-İzmir Kuş Cenneti araştırma gözlemi sosyal olarak aşağıdakilerden hangi kazanımı
sağlar? (Çevre duyarlılığı)
17-Gediz Deltasındaki sazlıkların ekosistemdeki önemi nedir? (Yuva kurma)
21-Kurutulmaması gereken sulak alanlar aşağıdakilerden hangilerini sağlar?
I.Yaşatır II.Üretir III.Temizler
IV.Korur V.Suyu depolar VI.Sinek yapar (I, II, III,
IV, V, VI)
22-Anisoptera (yusufçuk) deltada niçin önemlidir? (Sivrisinek larvaları ile beslenerek
ekolojik denge)
23-Ekolojik yönden kasım ayında tuz sineklerinin artışı en çok neyi aktive ediyor?
(Örümcek sayısı artışı)
24-I-Havanın soğuması II-Besinleri bitmesi
III-Yuvalarından ürkütülünce IV-Korunaklı yuva yokluğu
Göçmen kuşların kış populasyonundaki azalmanın nedeni yukarıdakilerden hangileridir? (I, II, III, IV)
25-Deltalardaki ördeklerin en önemli göç nedeni hangisidir? (Besin azlığı)
3.İzmir Kuş cennetinin öğretim yönünden kazanımları aşağıdakilerden hangisi değildir.
4. Sonuç ve Tartışma
Bulguların ortaya koyduğu sonuçlar incelendiğinde;
1. alt gruptaki 8. soruda İzmir için simge olmuş bir
kuş türünün araştırma bölgesine özgü olması ve
derslerde de vurguların yapılması dolayısıyla hatırlanması daha kolay olmaktadır. Bunun için her 2
grupta da doğru yüzdeleri yüksek ve birbirine yakındır. Buna karşılık diğer sorulardaki yüzdeler
doğa merkezli öğrenim gören öğretmen adayları
yönünde büyük farklılık oluşturmaktadır. Doğa
merkezli öğretimde öğretmen adayları biyolojik
kavramları, anlatılan sunumlar ile doğada gördükleri arasında bağlantı kurarak anlamlandırmaya
çalışmışlardır. Derslerde biyoloji konularında öğrenme stratejilerinden biri olan anlamlandırma
stratejilerinin diğer öğrenme stratejilerine göre daha
yüksek olduğu görülmektedir. Mevcut araştırmanın
sonucu Kete ve Sucuoğlu (2011)’nun yapmış olduğu
öğretmen adayları ile ilgili öğrenme stratejilerine ait
araştırma sonuçları ile benzerlik göstermektedir.
2.alt grubu oluşturan bölgenin yapı özelliklerini
ortaya koyan ekosistem ile ilgili sorularda, doğa
merkezli öğretime katılan öğrencilerde görsellik ve
uygulama alanlarındaki inceleme ve gözlemler
kazanımları arttırdığı gibi bilginin daha iyi yapılandırıldığını göstermektedir.
3.alt grup olan kuş cennetinin koruma alanı sorularına ait bulguların değerlendirilmesinde görüldüğü
gibi doğada incelenerek yapılan biyoloji derslerinde
Klasik
t
%
Doğa
t
%
42–70
54- 90
23-38
24-40
29-48
41-68
45-75
56-93
20-33
42-70
15-25
41-68
36-60
40-66
48-80
55-90
Merk.
öğrenmenin kavramın yapılandırılarak kalıcı bilgiye
dönüşmesindeki önemi kendini göstermektedir.
4. alt grup olan doğada çevre duyarlılığına ait sorulardaki doğa merkezli öğretimin sonuçları çok daha
kolay hatırlanıldığını ortaya çıkarmaktadır. Bu
bağlamda doğa merkezli derslerin öğrencilerdeki
bilgiyi yapılandırmadaki önemi açıkça görülmektedir. Erten (2004) ve Ozaner (2007), çalışmalarında
çevre eğitiminin doğada gerçekleştirildiğinde edinilen bilgilerin davranışa dönüşmesini kolaylaştırdığını belirterek bu araştırma ile paralellik oluşturmaktadır. Bu doğa merkezli öğretimin kazanımları
ile ilgili 3. Soruda olduğu gibi 2 grup da yüksek
olmasına karşılık gözleme katılan öğretmen adaylarında daha yüksek olduğu görülmektedir.
Mevcut araştırmanın çıkarımları:
Doğa merkezli eğitim uygulamaları,
1.Biyoloji derslerinde bilginin yapılandırılmasında
önemli bir öğretim yöntemidir
2.Kazanılan davranışların daha kalıcıdır.
3.İnsanlarda çevre koruma ve doğa bilinci kazandırılmaktadır.
4.İnsan yaşamında doğa ve diğer canlıların yerinin
önemi ortaya konulmaktadır. Ancak bu sonuçların
elde edilebilmesi için öğretmenlerin de bu etkinliklere istekli ve hazır olmaları gerekmektedir. Buna
göre öğretmen eğitimi ön plana çıkmaktadır. Atav
ve ark. (2010) ve Saka (2010) araştırmalarında biyoloji öğretmen adaylarının alan öğretiminde doğada
yapılan etkinliklerin önemini ortaya koyarak bu
çalışma ile uyumluluk göstermektedir.
89
90
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Kaynakça
Açıkgöz, K. Ü. (2003). Aktif öğrenme (Beşinci Baskı) İzmir: Eğitim Dünyası Yayınları.
Atav, E., Altunoğlu, B. D. (2010), Pre-Service Teachers Views Abouth Their Copetencies in
Biology Applications, , Journal of Turkish Science Education Vol:7, Iss:1, 37-46.
Brody, M. and Hall, R. (2002). Park visitor’s understandings, values and beliefs
related to their experience at Midway Geyser Basin, Yellewstone
Science Education, Vol. 24, No.11, 1119-1141.
National Park, USA. International Journal of
Caine, R. N. ve Caine, G. (1991). Making connections: Teaching and the human brain. USA
Erten, S. (2004). Çevre Eğitimi ve Çevre Bilinci Nedir, Çevre Eğitimi Nasıl Olmalıdır?, Çevre ve İnsan Dergisi, Çevre ve Orman
Bakanlığı Yayın Organı. Sayı 65/66. 2006/25 Ankara 12.
Farmer, J., Knapp, D. & Benton, M.G. (2007). An elementary school environmental education
field trip: long-term effects on ecological and environmental knowledge and
nal of Environmental Education. Reports&Research, 38(3), 33-42.
attitude development. The Jour-
Huan, S. (2004). Objectives and Methods of Research-Oriented Environmental Education.
Chinese Education and Society, 37(4), 57-63.
Kals, E., Schumacher, D. & Montada, L. (1999) Emotional affinity toward nature as
amotivational basis to protect nature. Environment & Behavior, 31(2), 178–202.
Kete, R., ve Sucuoğlu, H. (2011). Biyoloji ve Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Kullandığı
Öğrenme Stratejileri (DEÜ Örneği), İlköğretim Online 10(1), 230-243. Online: http://ilköğretim-online.org.tr
Ozaner, F. S. (2004). Türkiye’de okul dışı çevre eğitimi ne durumda ve neler yapılmalı?
V.Ulusal Ekoloji ve Çevre Kongresi, 5-8 Ekim 2004 Taksim International Abant
Palace, Abant İzzet Baysal Üniversitesi & Biyologlar Derneği, Abant- Bolu. Bildiri
Kitabı (Doğa ve Çevre), 67-98, Biyologlar Derneği, İzmir.
Ozdemir, O. (2010). Doğa Deneyimine Dayalı Çevre Eğitiminin İlköğretim Öğrencilerinin
Çevrelerine Yönelik Algı ve Davranışlarına Etkisi, Pamukkale Universitesi Eğitim Fakultesi Dergisi, Sayı 27,
2010, ss. 125-138
Saka, A. Z. (2010), İmplementation of Cooperative learning and Guided Discussion Methods
in Science Teaching to Improve Professional Skills of Student Teachers, Journal of Turkish Science Education
Vol:7, Iss:2, 30-51.
Sucuoğlu, H. (2006), Biyoloji Derslerinde Kullanılan Öğrenme Stratejilerinin Geliştirilmesi;
Çağdaş Eğitim Dergisi, 327, s.36-41.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Öğretmenlerin Değerler Eğitimi Üzerine Görüşleri
(Nitel Bir Çalışma)
Soner DOĞAN*
Celal Teyyar UĞURLU**
Metin ÇETİNKAYA***
Özet
Bu çalışma, öğretmenlerin değerler eğitimi kapsamında bulunan değerleri, öğrencilere hangi düzeyde kazandırabildiklerinin değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır. Çalışma nitel araştırma yöntemlerinden olgubilim desenine
uygun olarak yürütülmüştür. Veri toplamak amacıyla ilgili literatür taranmış araştırmada kullanılmak üzere dokuz açık uçlu soru hazırlanmıştır. Sorular çalışma grubunda bulunan 15 öğretmene yöneltilmiştir. Yarı yapılandırılmış görüşme formu aracılığıyla yazılı olarak toplanan veriler betimsel ve içerik analizi yöntemiyle irdelenmiştir.
Araştırmacılar tarafında elde edilen verilerin içeriği irdelenmiş elde edilen sonuçların ‚evet, kısmen, hayır‛ olmak
üzere üç kategoride ele alınmasının uygun olduğu görülmüştür. 15 sınıf öğretmenine ait her bir soruya verilen
yanıtlar tek tek okunmuş içeriğe göre soruya ilişkin yanıt niteliği taşıyan ifadeler belirlenen katagorilere kodlanmış yazı ve anlam açısından ayrılık gösteren yanıtların frekansları alınarak bu frekansların o yanıtlayıcı sayısı içerisindeki yüzdesi hesaplanmıştır. Elde edilen bulgulara göre öğretmenler, değerler eğitimi kapsamında bulunan
değerlerden saygı, sevgi, sorumluluk, yardımlaşma değerlerini kazandırabildiklerini; barış, hoşgörü, tutumluluk,
dürüstlük ve ahlak değerlerini yeterli düzeyde kazandıramadıklarını, merhamet değerini ise kazandıramadıklarını belirtmişlerdir.
Anahtar kelimeler: değerler eğitimi, örgütsel değerler, öğretmenler
Teachers’ opinion on Values Education (A Qualitative Study)
Abstract
This study is held under the purpose of evaluating in what level can the tutor make pupil acquire the values in the
moral approach. The study is undertaken according to the conceptional searching method. The related literature
has been scanned in purpose of collecting data and 9 classic type questions have been prepared in order to be
used. The questions have been addressed to the 15 teachers of this study’s group. The feedback collected from the
questionnaire form has been evaluated by using the figurative and context analyzing method. The data gained
from the researchers have been evaluated and it has seen it is better to categorize the result under the title of ‚yes,
partly, no‛. The each answers given by the 15 teachers have been read carefully, the expressions in the answers
that contain the expected features have been integrated in to the mentioned categories and the frequencies of answer that are not related in the means of text or meaning have been determined and the percentages of these answers have been calculated. According to the input gained from the results, teachers have expressed that they
could make the students acquisition the values of respect, love, responsibility and helping perfectly; the values of
peace, tolerance, frugality, honesty and morality hardly and the value of mercy hardly ever.
Key words: moral approach, organized values, teachers
*
Yrd. Doç. Dr., Cumhuriyet Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, snr312@gmail.com
Yrd. Doç. Dr., Cumhuriyet Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, cugurlu@yahoo.com
***
Yüksek Lisans Öğrencisi , MEB, riyaziyeci001@hotmail.com
**
91
92
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
1.Giriş
Değerler kavramı, son birkaç yılın en gözde kavramlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Çağımızda değerlerin bu kadar vurgulanıyor olduğuna bakarak bunların ne kadar önemsendiğini, bu
konuda artık ne kadar ileri bir noktada bulunduğumuzu düşünmemiz acele ve yüzeysel verilmiş bir
hüküm olur. Günümüzde değerlere bu denli vurgu
yapılması aslında değerlere verilen değerin artması
değil, değerlere duyulan ihtiyacın artması olarak
yorumlanabilir (Arslan ve Yaşar, 2007). Değerler
statik değil dinamik olgulardır. Feodalizmden Kapitalizme geçiş, din reformları ve modern çağdaki
politik devrimler gibi, uzun mücadele yılları süresince birçok alanda değişim yaşanmıştır. Değişim
olgusu sosyal, siyasal ve ekonomik yapıları derinden etkilemekte, dolayısıyla teknoloji, ekonomik ve
siyasal hayat, toplumsal yaşam biçimleri ve bireysel
yaşam kültürleri değişime uğramakta ve buna paralel olarak, bireysel ve toplumsal değerler de değişime uğramaktadır. Değerlerin değişime uğraması
değer yargılarının da değişmesine neden olur. Değişim sadece kişisel ve toplumsal değerlerde yaşanmaz, örgütsel değerlerde de bir değişim süreci yaşanır (Vurgun ve Öztop, 2011).Değerler öznelliği
ifade ettiği ve uygulamalarda yansız olunması gerektiği düşüncelerinden hareketle ihmal edilmiştir.
Ancak son yıllarda, pozitivist paradigmaya yönelik
eleştirilerin artması ile birlikte bu konuda da değişmeler olmaktadır (Yılmaz, 2007).
Toplumda değerlere bakış kişiden kişiye farklılık
göstermektedir (Güngör, 1993). Bu bağlamda değer
kavramı belli bir sonuç ya da duruma ilişkin olarak
başka bir sonuç ya da durumun tercih edilmesine
neden olan spesifik bir inanç (Binali, Aşkun ve Yozgat, 2007); sosyal denetim mekanizmalarından en
önemlisi olan değerler, toplumsal bütünlüğün ayrılmaz unsurları (Güven, 1999); bir sosyal grubun
veya toplumun kendi varlık, birlik, işleyiş ve devamını sağlamak ve sürdürmek için üyelerinin çoğunluğu tarafından doğru ve gerekli oldukları kabul
edilen; onların ortak duygu, düşünce, amaç ve menfaatini yansıtan genelleştirilmiş temel ahlaki ilke
veya inançlar (Kızılçelik ve Erjem, 1992); davranışlarımızı şekillendiren, bir konu hakkındaki kararlarımızı etkileyen, çeşitli inanç ve eylemlere ilişkin
değerlendirmelerimize yön veren, dolayısıyla kişisel
bütünlüğümüzü ve kimliğimizi oluşturan ilke,
inanç, fikir ve yaşam standartları (Yılmaz ve Merter,
2012) olarak tanımlanabilir
Değerler bireyin dünyayı algılamasını kendine has
bir yaşam felsefesi geliştirmesini hayatının gelecek
dönemlerine ilişkin hedeflerini, toplumsal arası
ilişkilerini etkilemektedir. (Silah, 1998). Günümüzde
her alanda meydana gelen gelişim ve değişim karşısında toplumdaki örgütler bu gelişim ve değişim
surecinde başarılı olabilmek ve varlıklarını sürdü-
rebilmek için yeni arayışlar içerisinde bulunmaktadırlar. Örgüt çalışanları da örgütün başarısı ve toplum içerisindeki varlıklarını sürdürebilmek için yeni
arayışlar içerisindedir. Örgüt çalışanları sadece
birey olarak değil, grup olarak da varlıklarını sürdürme eğiliminde olup bölünme, dağılma ve yok
olma gibi tehlikelere karşı koyacak önlemleri alır ve
ayrıca çevresel fırsatları da değerlendirmek suretiyle büyüme ve gelişim uğrunda çaba harcarlar
(Nartgün, 2006). Kurumları ayakta tutan en önemli
faktörlerin başında gelen değerler kurum içerisinde
yaygınlaştırılmalı ve kurum kültürünün bir parçası
haline getirilmelidir. Bunu sağlamanın tek yolu ise
değerleri eğitim aracılığıyla örgütün bir parçası
haline getirmekten geçmektedir.
Değerler eğitiminin ilk verildiği yer ailedir. Çocuğun içerisinde bulunduğu toplumun değerlerinin
benimsenmesinde ailenin önemli bir etkisi vardır.
Değerler eğitiminde, bireyin içerisinde yaşadığı
toplumun rolü de son derece önemlidir (Kızılçelik
ve Erjem, 1992). Toplumu şekillendiren en önemli
unsurlar ise okullardır. Okullardaki değerler eğitiminin amaçlarından biri, öğrencilerde sağlıklı, tutarlı ve dengeli bir kişilik oluşturmaktır. Diğer bir
amacı ise ‚her öğrenciyi hem ilgi ve yetenekleri
doğrultusunda yetiştirerek hayata ve üst öğrenime
hazırlamak, hem de ‚iyi insan‛, ‚iyi vatandaş‛
olmalarını sağlamak için gerekli bilgi, beceri, tutum,
davranış ve alışkanlıklar kazandırıp, onları kendi
ahlak anlayışına uygun olarak yetiştirmektir. Bu
birinci amaç, yani, ‚öğrencilerde sağlıklı, tutarlı ve
dengeli bir kişilik oluşturmak‛, esasen eğitimin en
temel amacıdır. Zira o olmadan, belirlenmiş diğer
amaçlara ulaşılsa bile çok fazla bir anlam ifade etmez (Aydın, 2010).
Değerler eğitiminin okullar da sürdürülebilmesi
öğretmenler aracılığıyla mümkün olmaktadır. Bu
nedenle değerler eğitiminin merkezinde yer alan
öğretmenlerin değerler eğitimi hakkındaki düşünceleri önemlidir. Bu kapsamda araştırmanın amacı
öğretmenlerin değerler eğitimi kapsamında bulunan değerleri, öğrencilere hangi düzeyde kazandırabildiklerini nitel araştırma yöntemiyle belirlemektir.
2.Yöntem
Çalışma nitel araştırma yöntemlerinden olgu bilim
desenine uygun olarak yürütülmüştür. Olgu bilim
deseninde varlığı bilinen ancak hakkında derinlemesine bilgi sahibi olunmayan konular hakkında
derinlemesine bilgi edinmek amaçlanmaktadır.
Araştırma türü nitel olmasından dolayı evren ve
örneklem belirleme yoluna gidilmemiş Sönmez ve
Alacapınar (2011) Sivas İli Şarkışla İlçesinde görev
yapan 15 öğretmen çalışma grubu olarak belirlenmiştir. İlgili literatür taranarak araştırmada kullanılmak üzere 9 tane açık uçlu soru belirlenmiştir.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Sönmez ve Alacapınar (2011) nitel çalışmalarda
toplanan veriler ve katılımcılar o anla ilgili olduğundan genellemeye gidilmez dolayısıyla ölçme
araçlarının geçerliliği ve güvenirliği söz konusu
olamaz. Bu nedenle araştırmada kullanılacak olan
soruların geçerlik ve güvenirlik çalışmaları yapılmamıştır.
Araştırmada veriler yarı yapılandırılmış görüşme
formu aracılığıyla yazılı olarak toplanmıştır. Konu
ile ilgili katılımcılara dokuz adet açık uçlu soru
yöneltilmiştir. Elde edilen cevaplar betimsel analiz
ve içerik analizi yöntemleri ile irdelenmiş ve sonuçlar tablo haline getirilmiştir. Araştırmacılar tarafında elde edilen verilerin içeriği irdelenmiş elde edilen sonuçların ‚evet, kısmen, hayır‛ olmak üzere üç
kategoride ele alınmasının uygun olduğu görülmüştür. 15 sınıf öğretmenine ait her bir soruya verilen
yanıtlar tek tek okunmuş içeriğe göre soruya ilişkin
yanıt niteliği taşıyan ifadeler belirlenen katagorilere
kodlanmış yazı ve anlam açısından ayrılık gösteren
yanıtların frekansları alınarak bu frekansların o
yanıtlayıcı sayısı içerisindeki yüzdesi hesaplanmıştır. Ayrıca oluşturulan tablolarda, betimsel analiz
kapsamında, katılımcıların vermiş olduğu cevaplar
değerlendirilerek ‚evet, kısmen, hayır‛ kategorileri
içerisinde verilmiştir. Tekrardan kaçınmak amacıyla
benzer içerikli cevaplara tablo içerisinde bir defa yer
verilmiştir.Katılımcılar bir ile on beş sayıları arasında numaralandırılmıştır.(K:1,K:2,<)
3. Bulgular ve Yorumlar
Bu bölümde öğretmenlere sorulan açık uçlu sorulardan elde edilen verilerin betimsel ve içerik analizi
yöntemleri ile irdelenerek oluşturulan tablolar ve
tablolara ilişkin açıklamalar yer almaktadır.
Tablo 1. Öğretmenlerin Görüşlerine Göre Değerler Eğitimi Kapsamında Bulunan Saygı Değerinin Öğrencilere Kazandırılıp
Kazandırılamadığına İlişkin Oranların Dağılımı
SAYGI DEĞERİ
F
N
EVET
Hayat bilgisi programında bu değerler kişisel nitelikler başlığı altında yer alıyor. Konular ve 8
53
kazanımlar kişisel niteliklerle ilişkilendiriliyor.(K:6)
Onlarla diyalog kurarken gerekli gereksiz konuşmalarını dahi dinleyip görüşlerine saygı duyuyorum.(K:13)
KISMEN
Öğrenciler arası rekabet bazen saygısız davranışlara sebep olabiliyor.(K:4)
7
47
Kısmen.Öğrencilerin kültürel değerlerden uzak olması(K:8)
Ailesinden destek gördüğümüz öğrencilere kazanım sağlamakta zorlanmaz iken destek görmediğimiz öğrencilere karşı başarısız oluyorum.(K:11)
Kısmen. Öğrencilere empati yapmalarını sağlayarak saygılı davranmanın önemi işleniyor.
HAYIR
TOPLAM
0
15
Tablo:1 de öğretmenlerin ‚saygı‛ değerine ilişkin
betimsel ve içerik analizi sonuçları görülmektedir.
Saygı değerinin öğrencilere kazandırılıp kazandırılmadığı %53 oranında evet (N:8); % 47 oranında
0
100
kısmen (N:7) şeklinde görüş bildirerek değerlendirmişlerdir. Evet ve kısmen görüşlerinin toplamı
%100 olduğundan dolayı saygı değerinin yeterince
kazandırılabildiği söylenebilir.
Tablo 2. Öğretmenlerin Görüşlerine Göre Değerler Eğitimi Kapsamında Bulunan Sevgi Değerinin Öğrencilere Kazandırılıp
Kazandırılamadığına İlişkin Oranların Dağılımı
SEVGİ DEĞERİ
F
N
EVET
Evet. Dini ve milli bayramlar konusunda üzerinde çok duruyoruz.(K:6)
9
60
Evet. İnsanın zorunlu ihtiyaçlarından birininde sevgi olduğunu pekiştirerek verdik.(K:14)
Evet. Onlara sevgiyle yaklaşarak yaparak yaşayarak öğrenmeyle kazandırıyorum.(K:13)
KISMEN
Sevgi her öğrenci için farklı durumlar ifade ediyor. Bunu her öğrenci için yakalayabilmek önemli.
Her zaman başarılı olamıyoruz.(K:15)
Öğrencilerime sevgi gösterisinde bulunarak sevginin önemini kavramalarını sağlıyorum(K:1)
5
33
HAYIR
Aslında hayır. Günümüz çekirdek aile modelinde çocuk sevgi kavramını fazlasıyla yaşayarak ve
doyarak okula geliyor. K:2)
1
7
15
100
TOPLAM
Tablo 2’de öğretmenlerin ‚sevgi‛ değerine ilişkin
betimsel ve içerik analizi sonuçları görülmektedir.
Sevgi değerinin öğrencilere kazandırılıp kazandırılmadığı %60 oranında evet(N:9); %33 oranında
kısmen (N:5);%7 oranında hayır (N:1) şeklinde görüş bildirerek değerlendirmişlerdir. Evet ve kısmen
görüşlerinin toplamı %93 olduğundan dolayı sevgi
değerinin yeterince kazandırılabildiği söylenebilir.
93
94
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Tablo 3. Öğretmenlerin Görüşlerine Göre Değerler Eğitimi Kapsamında Bulunan Sorumluluk Değerinin Öğrencilere Kazandırılıp Kazandırılamadığına İlişkin Oranların Dağılımı
SORUMLULUK DEĞERİ
F
N
EVET
Evet. Yaptığı görevlerin karşısında öğrencilerin ödüllendirilmesi ve cezalandırılması sorumluluk 8
53
duygularının artmasını sağlamaktadır.(K:12)
Sorumluluk kazanmalarında aileleri ile işbirliği yapıyorum.(K:6)
KISMEN
Kısmen. Bazı öğrenciler aile ve çevre etkisiyle sorumluluk bilincine sahip olmuyor.(K:9)
3
20
HAYIR
Sorumluluk değerini yeterince veremiyoruz. Sorumluluk sahibi olabilmesi için aile desteği ve
ailede örnek kardeş olması şarttır.(K:5)
Hayır. Öğrenciler sorumluk almak istemiyor. Ödev yaptırmakta bile zorlanıyorum. İşin kolayına
kaçmaya çalışıyorlar.(K:15)
4
27
15
100
TOPLAM
Tablo 3’de öğretmenlerin ‚sorumluluk‛ değerine
ilişkin betimsel ve içerik analizi sonuçları görülmektedir. Sorumluluk değerinin öğrencilere kazandırılıp kazandırılmadığı %53 oranında evet(N:8); %20
oranında kısmen (N:3); % 27 oranında hayır (N:4)
şeklinde görüş bildirerek değerlendirmişlerdir.
Evet,ve kısmen görüşlerinin toplamı %73 olduğundan dolayı sorumluluk değerinin yeterince kazandırılabildiği söylenebilir.
Tablo 4. Öğretmenlerin Görüşlerine Göre Değerler Eğitimi Kapsamında Bulunan Barış Değerinin Öğrencilere Kazandırılıp
Kazandırılamadığına İlişkin Oranların Dağılımı
BARIŞ DEĞERİ
F
N
EVET
Evet.Barış değeri öğrencinin kendi sosyal hayatında arkadaş ilişkileri içinde kendi kendine çöze- 5
33
bildiği bir durumdur.(K:9)
Evet. İlk olarak sınıf ortamı içerisinde birbirlerini oldukları gibi kabul etmelerini pekiştirmeye
çalışıyorum.(K:3)
KISMEN
Kısmen. Atatürkçülük konusunda Atatürk’ün barışa verdiği önem olarak kazandırılıyor.(K:2)
8
53
Kısmen. Biraz soyut kalıyor.(K:5)
HAYIR
Bu değerin kazandırılması için derste münazara tartışma ortamının sağlanarak görüş alış verişi
yaptırılıyor.(K:7)
Hayır kazandıramıyorum. Öğrenciler arası aşırı rekabet onların barış kavramını uygulayamamalarına neden oluyor.(K:4)
TOPLAM
Tablo 4’de öğretmenlerin ‚barış‛ değerine ilişkin
betimsel ve içerik analizi sonuçları görülmektedir.
Barış değerinin öğrencilere kazandırılıp kazandırılmadığı %33 oranında evet(N:5); %53 oranında kısmen (N:8); % 13 oranında hayır (N:2) şeklinde görüş
2
13
15
100
bildirerek değerlendirmişlerdir. Evet ve kısmen
görüşlerinin toplamı %86 olmasına rağmen kısmen
görüşünün öne çıkmış olmasından dolayı öğretmenlerin barış değerini kazandırabildiği ancak yeterli
olmadığı söylenebilir.
Tablo 5. Öğretmenlerin Görüşlerine Göre Değerler Eğitimi Kapsamında Bulunan Hoşgörü Değerinin Öğrencilere Kazandırılıp Kazandırılamadığına İlişkin Oranların Dağılımı
HOŞGÖRÜ DEĞERİ
F
N
EVET
Konuyla ilgili kısa filmler izlettiriliyor,ailelere mektup yazılıyor.(K:7)
5
33
KISMEN
Kısmen. Her insan farklıdır ve değerlidir kazanımı ile benimsetilmeye çalışılıyor.(K:14)
7
47
3
20
15
100
Kısmen. Öğrenciler arası rekabet birbirlerine karşı hoşgörüsüzlüğe neden oluyor.(K:4)
HAYIR
Kısmen. Sınıf içinde birbirini dinleme ve söz hakkı alma konusunda zamanla bu davranışı kazanabiliyorlar.(K:9)
Hayır. İşlerine gelen konulara göre hoşgörüyü değerlendirdikleri için bu kavramın ucu açık kalıyor.(K:13)
TOPLAM
Tablo 5’de öğretmenlerin ‚hoşgörü‛ değerine ilişkin
betimsel ve içerik analizi sonuçları görülmektedir.
Hoşgörü değerinin öğrencilere kazandırılıp kazandırılmadığı %33 oranında evet(N:5); %47 oranında
kısmen (N:7); % 20 oranında hayır (N:2) şeklinde
görüş bildirerek değerlendirmişlerdir. Evet ve kısmen görüşlerinin toplamı %80 olmasına rağmen
kısmen görüşünün öne çıkmış olmasından dolayı
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
öğretmenlerin hoşgörü değerini kazandırabildiği
ancak yeterli olmadığı söylenebilir.
Tablo 6. Öğretmenlerin Görüşlerine Göre Değerler Eğitimi Kapsamında Bulunan Yardımlaşma Değerinin Öğrencilere
Kazandırılıp Kazandırılamadığına İlişkin Oranların Dağılımı
YARDIMLAŞMA DEĞERİ
F
N
EVET
Evet kulüp ve grup çalışmalarında yardımlaşmaya yer veriyorum.(K:2)
10 67
Evet yardımlaşmanın paylaşmayı öğrenere kazanılacağını düşünüyorum.(K:3)
KISMEN
HAYIR
TOPLAM
Evet. Değişik yardımlaşma kampanyalarına katılarak öğrencilerin bu duyarlılığı kazanmasını
sağlamaya çalışıyorum.
Ödevler yada etkinlikler konusunda gruplar oluşturarak yardımlaşmayı sağlamaya çalışıyorum.(K:15)
Toplumda sosyalleşme azaldıkça yardımlaşmada azalmaktadır.(K:8)
Tablo 6’da öğretmenlerin ‚yardımlaşma‛ değerine
ilişkin betimsel ve içerik analizi sonuçları görülmektedir. Yardımlaşma değerinin öğrencilere kazandırılıp kazandırılmadığı %67 oranında evet(N:10); %26
4
26
1
15
7
100
oranında kısmen (N:7); % 7 oranında (N:2) hayır
şeklinde görüş bildirerek değerlendirmişlerdir. Evet
ve kısmen görüşlerinin toplamı %93 olduğundan
dolayı yardımlaşma değerinin yeterince kazandırılabildiği söylenebilir.
Tablo 7. Öğretmenlerin Görüşlerine Göre Değerler Eğitimi Kapsamında Bulunan Tutumluluk Değerinin Öğrencilere Kazandırılıp Kazandırılamadığına İlişkin Oranların Dağılımı
TUTUMLULUK DEĞERİ
F
N
EVET
Evet. Hayat Bilgisi dersinde tutumluluk haftasında kazandırıyoruz.(K:2)
4
27
Bu bilincin yerleşmesinde aileyle işbirliği yaparım.(K:6)
KISMEN
HAYIR
TOPLAM
Kısmen. Modern toplum dünya düzeni insanlara tutumlu olma yerine savurgan olmayı dikte
ettiriyor. Bu durum okulda bu işi zorlaştırıyor.(K:9)
Öğrencilerin çevresel ve ailesel alışkanlıkları bu değeri ilgilendiren davranışlara çok daha etkili.(K:12)
Öğrenciler hem kendi eşyalarına hem okul eşyalarına karşı çok duyarsız ve umursamazlar.(K:15)
Tablo 7’de öğretmenlerin ‚tutumluluk‛ değerine
ilişkin betimsel ve içerik analizi sonuçları görülmektedir. tutumluluk değerinin öğrencilere kazandırılıp
kazandırılmadığı %27 oranında evet (N:4); %47
oranında kısmen (N:7); % 27 oranında hayır (N:4)
7
47
4
15
27
100
şeklinde görüş bildirerek değerlendirmişlerdir. Evet
ve kısmen görüşlerinin toplamı %74 olmasına rağmen kısmen görüşünün öne çıkmış olmasından
dolayı öğretmenlerin tutumluluk değerini kazandırabildiği ancak yeterli olmadığı söylenebilir.
Tablo 8. Öğretmenlerin Görüşlerine Göre Değerler Eğitimi Kapsamında Bulunan Dürüstlük Değerinin Öğrencilere Kazandırılıp Kazandırılamadığına İlişkin Oranların Dağılımı
DÜRÜSTLÜK DEĞERİ
F
N
EVET
Evet. Bir takım nasihatlerde bulunarak.(K:13)
5
33
KISMEN
Öğrenciler ara sıra ödev yapma konusunda yalan söyleyebiliyorlar(K:4)
9
60
HAYIR
TOPLAM
Ailede öğrendiği kadar dürüst bunun dışında kazandıramıyoruz.(K:10)
1
15
7
100
Tablo 8’de öğretmenlerin ‚dürüstlük‛ değerine
ilişkin betimsel ve içerik analizi sonuçları görülmektedir. dürüstlük değerinin öğrencilere kazandırılıp
kazandırılmadığı %33 oranında evet (N:5); %60
oranında kısmen (N:9); % 7 oranında hayır (N:1)
şeklinde görüş bildirerek değerlendirmişlerdir. Evet
ve kısmen görüşlerinin toplamı %93 olmasına rağmen kısmen görüşünün öne çıkmış olmasından
dolayı öğretmenlerin dürüstlük değerini kazandırabildiği ancak yeterli olmadığı söylenebilir.
Tablo 9. Öğretmenlerin Görüşlerine Göre Değerler Eğitimi Kapsamında Bulunan Merhamet Değerinin Öğrencilere Kazandırılıp Kazandırılamadığına İlişkin Oranların Dağılımı
MERHAMET DEĞERİ
N
F
EVET
Derslerimde onların bazı uç davranışlarına sabır ve sonsuz merhamet gösteriyorum.(K:13)
4
27
KISMEN
Kısmen.(K:11)
5
33
6
40
15
100
Kısmen. Türkçe ve Hayat Bilgisi derslerinde yer veriyorum.
HAYIR
TOPLAM
Hayır.Empati kurmakta zorlandıkları için merhamet konusunda da yetersizler.(K:15)
Öğrencilerimiz merhamet değerine sahip değil.(K:10)
Hayır.(K:3)
95
96
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Tablo 9’de öğretmenlerin ‚merhamet‛ değerine
ilişkin betimsel ve içerik analizi sonuçları görülmektedir. Merhamet değerinin öğrencilere kazandırılıp
kazandırılmadığı %27 oranında evet(N:4); %33
4.Sonuç Tartışma ve Öneriler
Araştırmada öğretmen görüşlerine göre evet ve
kısmen görüşlerinin toplamı %100 olduğundan
dolayı saygı değerinin yeterince kazandırılabildiği;
evet ve kısmen görüşlerinin toplamı %93 olduğundan dolayı sevgi değerinin yeterince kazandırılabildiği; evet ve kısmen görüşlerinin toplamı %73 olduğundan dolayı sorumluluk değerinin yeterince
kazandırılabildiği; evet ve kısmen görüşlerinin
toplamı %86 olmasına rağmen kısmen görüşünün
öne çıkmış olmasından dolayı öğretmenlerin barış
değerini kazandırabildiği ancak yeterli olmadığı;
evet ve kısmen görüşlerinin toplamı %80 olmasına
rağmen kısmen görüşünün öne çıkmış olmasından
dolayı öğretmenlerin hoşgörü değerini kazandırabildiği ancak yeterli olmadığı; evet ve kısmen görüşlerinin toplamı %93 olduğundan dolayı yardımlaşma değerinin yeterince kazandırılabildiği; evet ve
kısmen görüşlerinin toplamı %74 olmasına rağmen
kısmen görüşünün öne çıkmış olmasından dolayı
öğretmenlerin tutumluluk değerini kazandırabildiği
ancak yeterli olmadığı, evet ve kısmen görüşlerinin
toplamı %93 olmasına rağmen kısmen görüşünün
öne çıkmış olmasından dolayı öğretmenlerin dürüstlük değerini kazandırabildiği ancak yeterli olmadığı; katılımcıların çoğunun hayır görüşüşünde
birleşmesinden dolayı öğretmenlerin merhamet
değerini yeterince kazandıramadığı; evet ve kısmen
görüşlerinin toplamı %80 olmasına rağmen kısmen
görüşünün öne çıkmış olmasından dolayı öğretmenlerin ahlak değerini kazandırabildiği ancak yeterli
olmadığı söylenebilir. Katılımcılar genel olarak
değerler eğitiminin kazanılmasında ailenin önemli
bir faktör olduğunu aile de verilmiş olan değerler
eğitiminin okulda da verilmesiyle değerlerin daha
çabuk kazanıldığını belirtmiştir. Ayrıca çocuklarıyla
ilgilenen ailelerin çocuklarında bu değerlerin kazanılmasının daha kolay olduğunu belirtmişlerdir.
İlgili literatür tarandığında yapılan araştırmalarda
Fidan’ın (2009) değer öğretiminde belirleyici unsurun aile olduğunu belirtmesi bu araştırma sonuçlarıyla örtüşmektedir. Ancak değerlerin kazandırılması noktasında ailenin yeterli olmadığını Akbaş
(2004) okulda verilen değerlerin aile ve çevrede
yeterince pekiştirilmediği, okul ve aile arasında
işbirliği olması gerektiği söylemi ile vurgulamıştır.
oranında kısmen (N:5); %40 oranında hayır (N:6)
şeklinde görüş bildirerek değerlendirmişlerdir.
Katılımcıların çoğunun hayır görüşüşünde birleşmesinden dolayı öğretmenlerin merhamet değerini
yeterince kazandıramadığına ulaşılmıştır.
Yiğittir ve Öcal’ın (2010) 6.sınıf öğrencilerinin değer
yönelimleri konulu araştırmalarının bulgularına
göre sevgi saygı hoşgörü gibi değerler öğrencilerin
%10 dan fazlasının tercihi olurken, ahlaklı olma,
tutumluluk ve merhamet değerleri öğrencilerin %
10 dan azının tercihi olmuştur. Özellikle merhamet
değerinin frekansının oldukça düşük olduğu görülmekte bu da araştırmamızın sonucuyla büyük bir
tutarlılık göstermektedir. Doğan ve Gülüşen (2011)
İlköğretim Türkçe dersi ders kitaplarında en fazla
işlenen değer ulusal değerlerdir. Bir ülkenin kendi
geleceğini koruması için ulusal kimliğini koruması
gerekir. Ülkenin kalkınmasına yararlı olacak ulusal
değerler hiç şüphesiz ki önemlidir, fakat insanı
insan yapan farklı değerlere de kitaplarda yer verilmesi önem arz etmektedir. Bu da tutumluluk,
merhamet hoşgörü gibi değerlerin kitaplarda yeterince verilmediğini değerlerin kazanılmasında
olumsuz etki de bulunduğunu göstermektedir.
Akbaş (2008) e göre ahlak eğitiminde bireyin ahlaki
muhakeme yapması veya değerleri üzerine düşünmesi yerine toplumsal hayatın devamı için elzem
olan saygı, sorumluluk, güvenilirlik, adil olma gibi
temel ahlaki davranışların doğrudan yada dolaylı
olarak öğretilmesi ve alışkanlıklar kazandırılması
zorunlu görülmektedir. Yaptığımız çalışmada öğretmenler saygı ve sorumluluk değerlerini yeterince
verdiklerini ancak ahlak değerini yeterince veremediklerini belirtmişlerdir. Saygı sorumluluk gibi
değerlerin öğrencilere kazandırılmış olması ahlak
değerini kazandırmak için yeterli değildir.
Araştırma kapsamında aşağıdaki önerilerde bulunulabilir:
1- Değerler eğitimiyle ilgili literatürde kullanılan
yeni yöntem ve teknikler, öğretmenlere hizmet içi
eğitim yoluyla mutlaka uygulamalı olarak gösterilmelidir.
2- Pilot uygulaması yapılan ve değerler eğitimi
içerisinde bulunan; okul çapında her ay bir değerin
işlenmesi uygulamasına diğer bölgelerde de bir an
önce geçilmesi faydalı olacaktır.
3-Merhamet değerini kazandırmak için ihtiyaç sahiplerine yönelik kermes etkinlikleri düzenlemek,
Kızılay ve yaşlılar evi ziyaretleri faydalı olacaktır.
4-Ailelerle sürekli işbirliği halinde olunmalı okulda
işlenen değer evde, aile içerisinde de işlenmelidir.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Kaynakça
Arslan, Z.Ş. ve Yaşar, F.T. (2007). Yükselen Değer Kavramı Üzerine Eleştirel Bir Yaklaşım. Değerler Eğitimi Merkezi Dergisi, 1 (1),
8-11.
Akbaş, O. (2004). Türk Milli Eğitim Sisteminin Duyuşsal Amaçlarının İlköğretim II. Kademedeki Gerçekleşme Derecesinin Değerlendirilmesi.(Yayımlanmamış Doktora Tezi). Gazi Üniversitesi/ Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Akbaş, O. (2008). Değer Eğitimi Akımlarına Genel Bir Bakış. Değerler Eğitimi, 6(16), 22-33.
Avcı E. (2007). Toplumsal Değerler ve Gençlik (1. Baskı). Ankara: Siyasal
Aydın, M. (2003). Gençliğin Değer Algısı: Konya Örneği, Değerler Eğitimi, 1 (3), 121-144.
Binali, D., Aşkun, O.B. ve Yozgat, U. (2007).Türkiye’de Yönetsel Değerler ve Yönetici Profili Üzerine Bir Araştırma. İstanbul: Beta
Yayıncılık.
Doğan, B., ve Gülüşen, A. (2011). Türkçe Ders Kitaplarındaki (6–8) Metinlerin Değerler Bakımından İncelenmesi. Kilis 7 Aralık
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 75-102.
Fidan, N. K. (2009). Öğretmen Adaylarının Değer Öğretimine İlişkin Görüşleri. Kuramsal Eğitimbilim Dergisi, 2(20), 1-18.
Güngör, E. (1993). Değerler Psikolojisi. Amsterdam: Hollanda Türk Akademisyenler Birliği Vakfı.
Güven, S. (1999). Toplum Bilim. Bursa: Ezgi Yayıncılık.
Kızılçelik S. ve Erjem Y. (1992), Açıklamalı Sosyoloji Terimler Sözlüğü (2. Baskı). Konya: Günay Yayıncılık.
Silah, M. (1998). Sosyal Psikoloji, Davranış Bilimleri. Ankara: Seçkin Yayıncılık.
Sönmez, V. ve Alacapınar, G. F. (2011). Örneklendirilmiş Bilimsel Araştırma Yöntemleri. Ankara: Anı Yayıncılık.
Nartgün, Ş.S. (2006). Öğretim Elemanlarının Örgütsel Değerlere İlişkin Görüşleri (Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Örneği). Journal of Values Education-Turkey, 4 (12), 129-148.
Vurgun, L. ve Öztop, S. (2011). Yönetim ve Örgüt Kültüründe Değerlerin Önemi. Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi Dergisi, 16 (3), 217-230.
Yılmaz, K. (2007). İlköğretim Okulu Yönetici ve Öğretmenlerinin Değerlere Göre Yönetim ile İlgili Görüşleri. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 52, 639-664.
Yılmaz, M. ve Merter, F. (2012). Sınıf Öğretmenliği Adaylarının Küreselleşme Çerçevesinde Değerler Eğitimine İlişkin Görüşleri.
International Journal of Social Science 5 ( 3), 299-314.
Yiğittir, S. ve Öcal, A. (2011). İlköğretim 6.Sınıf Öğrencilerinin Değer Yönelimleri. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi 24, 408-416.
97
98
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
3+1 Eğitim Modelinin Öğrenci Üzerindeki Etkililiği
Osman TİTREK*
Nurgül KOCAMAN**
G. Özlem ATEŞOĞLU***
Mine GÖKTEKİN****
Özet
Bu araştırmanın amacı, Türkiye’de ilk kez Sakarya Üniversitesi Meslek Yüksekokullarının tüm programlarında
uygulanmaya başlanan 3+1 Eğitim Modeli’nin öğrenci görüşlerine göre etkililik düzeyinin belirlenmesidir. Model,
öğrencilerin üç dönem boyunca okullarında eğitime devam ederken, bir dönemi de alanlarıyla ilgili bir kuruluşta
uygulamalı ders olarak görmelerini kapsamaktadır. Betimsel tarama yöntemi ile gerçekleştirilmiş niceliksel bir
araştırma olan bu çalışmada veriler, ölçek uygulama ve kaynak tarama ile toplanmıştır. Veriler toplandıktan sonra
tablolar oluşturulmuş, istatistikî yöntemlerle sonuçlar değerlendirilmiştir. Bulguların yorumlanmasıyla elde edilen sonuçlarda, 3+1 Eğitim Modeli kapsamında mesleki uygulamalarını tamamlayan önlisans öğrencilerinin modeli nitelikli olarak algıladıkları, okullarında yeterli teorik eğitimi alan öğrencilerin, gittikleri sektörlerde uygulamalı eğitim almaları ve iş hayatını yerinde görerek alanlarının gerektirdiği pratik beceriyi edindikleri söylenebilir.
Aynı zamanda uygulama sonunda öğrenci özyeterliliğini ölçen sorularda, sonuçların yüksek oranlı olarak pozitif
yönde kazanıldığını belirtebiliriz.
Anahtar Kelimeler: 3+1 Modeli, yüksekokul, öğrenci, etkililik, mesleki uygulama.
Effectiveness of 3 +1 Training Model on Students
Abstract
The purpose of this study is to determine the level of effectiveness of 3+1 Education Model with respect to student
views introduced in all the programs for the first time at Sakarya University, Vocational High Schools in Turkey.
Model consists of one period of practical study in an organization related to their field of study while students
keep on having education for three period at schools. Data were collected by means of a scale and literature review in this quantitative study conducted with the descriptive method. Following the data collection, tables were
formed and findings were evaluated by means of statistical methods. The results obtained with the interpretation
of the findings revealed that 3 +1 vocational High School model of training was perceived as qualified by the students who completed the professional practice and the students who had sufficient theoretical education at their
schools are said to have necessary practical skills required in their fields of study after having hands -on training
and experiencing the real business sector. Meanwhile, at the end of the application, questions measuring student self-efficacy revealed high positive results.
Key Words: 3+1 Model, Vocational High School, Student, Effectiveness, Vocational Practice
* Doç. Dr. , Sakarya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitim Yönetimi ve Denetimi Bilim Dalı Öğretim Üyesi, otitrek@sakarya.edu.tr
** Öğr. Gör., Sakarya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitim Yönetimi ve Denetimi Bilim Dalı Tezsiz Yüksek Lisans
Programı Öğrencisi, nkocaman@sakarya.edu.tr
*** Sakarya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitim Yönetimi ve Denetimi Bilim Dalı Tezsiz Yüksek Lisans Programı
Öğrencisi, atesoglu.ozlem@gmail.com
**** Sakarya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitim Yönetimi ve Denetimi Bilim Dalı Tezsiz Yüksek Lisans Programı
Öğrencisi, goktekinmine@hotmail.com
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Giriş
Geleceğimizin teminatı olan gençlerimize gerekli
bilgi, beceri, davranış ve birlikte iş görme alışkanlığı
kazandırmak suretiyle hayata hazırlanmasında ve iş
dünyasının ihtiyaç duyduğu nitelikli insan gücünün
yetiştirilmesinde profesyonel organizasyon olan
Mesleki Eğitimin önemi oldukça büyüktür. Bu eğitimin özellikle sanayi ile eşgüdümlü olarak planlanması ve uygulanması eğitimin kalitesini ve verimini artıracaktır.
Üniversite-Sanayi İşbirliği; üniversitelerin mevcut
imkânları ile sanayinin mevcut imkânları birleştirilerek bilimsel, teknolojik ve ekonomik yönden güçlenmeleri için yaptıkları; yani üniversitedeki mevcut
bilgi potansiyeli, yetişmiş insan gücü ile sanayinin
mevcut deneyimi ve finansal gücünün bir sistem
dâhilinde birleştirilerek; yapılan bilimsel, teknolojik
ve ekonomik faaliyetler bütünüdür (Küçükçirkin,
1990: 5). Bu işbirliği neticesinde daha kaliteli ve
verimli bir mesleki eğitim verilebileceği ön görülmektedir.
Sevim ve Karamete (2003: 4), Üniversite-sanayi
işbirliğinin öğrenci bağlamında yararlarını şöyle
açıklamaktadırlar: Teorik bilgileri ile uygulama
becerisini bütünleştirir. İş bulma olanağı sağlar.
Bireyin özgüveni artar. Sorumluluk duygusu gelişir,
çalışma alışkanlıkları olumlu yönde gelişir. Mesleki
ve teknik becerilerinin gerçek iş ortamında gerçekleşmesini ve oluşumunu temin eder. İşbirliği içinde
ekip ruhu ve takım anlayışı ile hareket edebilme
kültürünün oluşmasını sağlar. Eğitim programlarının, sanayinin gereksinimleri doğrultusunda yenilenmesini teşvik eder. Sanayi kurumlarına ait olanaklar okulun laboratuarları gibi olur. Böylece okulun teknik donanımı güçlenmiş olur. İstihdam sektöründeki sürekli değişim ve gelişmeler eğitim
programlarının güncelleşmesini sağlar.
İşbirliğine dayalı eğitim modeli; öğrenciyi belirli
eğitim hedefleri (genel+mesleki) yönünde yetiştirmek üzere, programla ilgili grupların (okul, öğrenci,
veli, işletme vb.) karşılıklı işbirliğine dayalı olarak
düzenlenmiş bir eğitim programıdır. (Gürol, 1997:
33).
Sanayi sektöründeki teknolojik gelişmeler, kas gücü
yerine beyin gücünün önemini ortaya çıkarmaktadır, dolayısıyla ezbere dayalı sistemin yerine öğrenen, bilgiyi yorumlayan, kullanan ve yeni teknolojiler üreten insana ihtiyaç daha da ön plana çıkmaktadır (Sarıbıyık, 2013: 39). Mesleki eğitim, sadece kas
gücüne dayalı bir alan olarak görülmekten çıkmaktadır.
Orta ve uzun vadede kaliteli işgücünün de temellerini oluşturan sanayi ve hizmet sektörünün olmazsa
olmazları olan meslek yüksekokulu mezunu nitelikli elemanlar 3+1 Eğitim Sistemi ile eğitim süreci
devam ederken iş dünyasını yakından tanıma fırsatı
da bulmuş oluyorlar (Üniversite Sanayi İşbirliğinde
köklü adım, 2013: 4). Bu durumda da öğrenci ileride
sahip olacağı mesleğe ait hem uygulamalı hem
kuramsal bilgi ve beceriyi kazanmış olmaktadır.
Sakarya Üniversitesi Meslek Yüksekokulları Müdürleri ile birlikte yapılan uzun çalışmalar sonucunda, Meslek Yüksekokullarındaki öğrencilerimizin istihdamına yönelik olarak yetişmelerini sağlamak amacıyla geliştirilen 3+1 Eğitim Modeli, 44
farklı programın ders içeriklerinde yapılan düzenleme ile eğitim öğretimin 3 döneminin okulda ders,
1 döneminin işletmelerde uygulamalı olarak alınmasını öngörmektedir. Sakarya Üniversitesi Senatosu’nda alınan karar ile 2011-2012 eğitim öğretim
yılında uygulamaya geçilmiştir. Bu çerçevede işbirliği protokolleri imzalanmıştır (Sarıbıyık, 2013: 3940).
Sakarya Üniversitesi Meslek Yüksekokulları Koordinatörlüğü *MEYOK] (2012), Mesleki Uygulamalar
Yönetim
Sistemi
WEB
sayfasında
(www.muys.sakarya.edu.tr ) 3+1 Eğitim Modeli’nin
protokol detayları ve uygulanmasına yönelik bağlantılara yer verilmiştir. Sarıbıyık (2013: 40), mezun
olmadan önce iş ortamında bulunan öğrenci açısından 3+1 Eğitim Modelinin öğrenciye yararlarını şu
şekilde belirtmektedir:
Özgüveni artacak, sorumluluk duygusu ve çalışma
alışkanlıkları gelişecektir. Bilgileri uygulama ile
bütünleştirerek uygulama becerisine sahip olacaktır.
Sorumluluk artacak, takım çalışması yapabilme
yeteneğini kazanacaktır. Günün teknolojisini görerek yetiştiği için iş bulma imkânı kolaylaşacaktır.
Gelecek ile ilgili hedeflerini şekillendirecek ve kariyer planlaması yapacaktır. İş dünyasının gerçekleri
ile tanışacak ve uyum süreci hızlanacaktır. Kendi
parasını kazanmanın hazzını tadacaktır. Kendini
tanıyacak ve yeteneklerinin farkına varacaktır. İş
hayatının tüm şartlarını daha erken öğrenecektir.
İşletmelerde karşılaşılan sorunlara çözüm aramaya
başlayacaktır. Takım çalışmalarında bulunan öğrenci kişisel gelişimini tamamlayabilecektir. Aynı alanda mezun olanlar arasında rekabet avantajı elde
etmiş olacaktır. Özgeçmişinde 4 aylık bir iş deneyiminin yanı sıra, yeni iş başvurularında referans
olacak iş dünyasının seçkin insanlarıyla tanışmış,
sosyal ağlar kurmuş olacaktır.
Araştırmanın Amacı
Bu araştırmanın temel amacı, Türkiye’de ilk kez
Sakarya Üniversitesi Meslek Yüksekokullarının tüm
programlarında uygulanmaya başlanan 3+1 Eğitim
Modeli’nin öğrenci görüşlerine göre etkililik düzeyinin belirlenmesidir. Bu amaç doğrultusunda aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır.
1) Önlisans öğrencilerinin görüşlerine göre 3+1
Eğitim Modeli’nin etkililik düzeyi nedir?
2) Öğrenci görüşlerine göre 3+1 Eğitim Modeli etkililik düzeyi;
99
100
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
a. cinsiyet
b. Meslek Yüksekokulu
c. Program
d.
Öğretim türü
e. Firmanın bulunduğu il f. İkamet değişkenlerine göre değişmekte midir?
lama dersinin 2012-2013 Eğitim Öğretim Yılı Güz
Yarıyılında verildiği göz önünde tutulduğunda,
araştırmanın evreninin 1700 öğrenci oluşturmaktadır. Yansızlık kuralına göre evrenden basit tesadüfî
örnekleme yöntemi ile seçilen 350 öğrenci araştırmanın örneklemini oluşturmaktadır.
Araştırmanın Yöntemi
Sakarya Üniversitesi Meslek Yüksekokullarında
öğrenimlerini sürdüren önlisans öğrencilerinin
görüşlerine göre 3+1 Eğitim Modeli’nin etkililiğini
belirlemeyi amaçlayan bu çalışma, betimsel tarama
yöntemi ile gerçekleştirilmiş niceliksel bir araştırmadır.
Yapı Geçerliliği ve Güvenirliği
Veriler ölçek uygulama ve kaynak tarama ile toplanmıştır. Veri toplama aracı olarak 5’li likert ölçeğinde anket kullanılmıştır. Anket kişilere elden
ulaştırılmış ve anketin cevaplanmasıyla ilgili gerekli
açıklamalar yapılmıştır. Ölçeklerin güvenilirliğini
tespit etmek için, literatürde en fazla kullanılan
Cronbach Alpha tekniği kullanılmıştır. Uygulanan
ankete ait güvenirlik testi sonuçları Tablo 1’ de
verilmiştir.
Evren ve Örneklem
Araştırmanın evrenini, Sakarya Üniversitesi Meslek
Yüksekokullarında öğrenimlerini sürdüren ve mesleki uygulamalarını tamamlayan önlisans öğrencileri oluşturmaktadır. Sakarya Meslek Yüksekokullarında 3+1 Eğitim Modeli kapsamında mesleki uygu-
Tablo 10. Sakarya Meslek Yüksekokulları Öğrencileri 3+1 Eğitim Modeli Etkililik Düzeyi Anketi Güvenirlik Oranı
3+1 ve MEYOK
Öğr. Elemanı (3-6)
İşyeri
(6-11 )
Özyeterlilik (12-19)
Toplam (1-19)
Sorular: (1-3)
Cronbach Alpha
N
0,734
3
0,769
3
Analiz sonucuna göre, ilk faktörünün değeri 0,734,
ikinci faktörünün değeri 0,769, üçüncü faktörünün
değeri 0,785, dördüncü faktörün değeri ise 0.888
olarak bulunmuştur. Ölçek maddelerinin tümü için
bu değer 0,794 olarak hesaplanmıştır. Araştırmalarda kullanılabilecek ölçme araçları için güvenirlik
düzeyinin ,70 olduğu (Tezbaşaran, 1996) olduğu
dikkate alındığında, ölçeğin tüm alt boyutlarına
ilişkin güvenirlik düzeyinin yeterli olduğu söylenebilir. Tablo 1’den görüldüğü gibi, tüm güvenirlik
alpha değerleri genel kabul edilebilir seviyede olduğundan sonuç da güvenilirlik düzeyinde kabul
edilmektedir.
Toplanan verilere doğrulayıcı faktör analizi yapılmıştır. Doğrulayıcı faktör analizi yapılmadan önce,
verilerin faktör analizine uygunluğunu belirlemek
amacıyla Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) ve Bartlett
testi yapılmıştır. KMO değeri ‚0.872‛ ve Bartlett’s
Test of Sphericity değeri 1084.329 olarak bulunmuştur KMO değeri, 1’e yakın bir değer olması ile çalışma grubunun sayısının yeterli olduğu kanısına
varılmıştır. KMO değerinin 1’e yakın olması ve
Bartlett Boyutsallık testinin 0.000 değeri ile istatistiksel olarak anlamlı bulunması, modele doğrulayıcı
faktör analizi yapılabileceğinin bir göstergesi olarak
kabul edilmiştir.
Sakarya Üniversitesi Meslek Yüksekokulları koordinatörlüğü *MEYOK+ tarafından daha önce gelişti
0,785
5
0,888
8
0,794
19
rilen Öğretim Elemanı, Öğrenci ve İşveren Memnuniyeti anketlerine dayalı olarak araştırmacılar tarafından ‚3+1 Eğitim Modeli Etkililik Anketi‛ geliştirilmiştir. Kullanılan anket 2 bölüm ve 2. Bölüm ise
4 boyuttan oluşmaktadır. Birinci Bölüm’de öğrencilerin demografik bilgileri sorulmaktadır. İkinci
Bölüm’de ise 3+1 Eğitim modelinin öğrenci üzerindeki etkililiğine yönelik olarak öğrenci görüşleri
doğrultusunda araştırılacak 4 boyut bulunmaktadır.
Bunlar; 1. Boyut: 3+1 Sistemi ve MEYOK (1.-3. Sorular); 2. Boyut: Öğretim Elemanı ile ilgili sorular (4.-6.
Sorular); 3. Boyut: İşyeri ile ilgili sorular (7.-11. Sorular); 4. Boyut: Öğrenci özyeterliliği ile ilgili sorular
(12.-19. Sorular)
Ölçeğin faktör yapısı incelendiğinde özdeğeri 1’i
aşan 4 faktör elde edilmiştir. Elde edilen 4 faktör
toplu olarak varyansın %61.90’ını açıklamaktadır.
Faktörlerde özdeğerler ve açıkladıkları varyans
yüzdesi sırasıyla; faktör 1’de 4,515 ve %23,765, faktör 2’de 2,983 ve %15,700, faktör 3’de 2,155 ve
%11,343 ve faktör 4’de ise 2,107 ve %11,089 şeklinde
yer almaktadır. Faktör yükü değeri 0.30’un altında
olan madde bulunmamaktadır ve faktör yükünün
0,515-0,863 arasında değiştiği gözlenmiştir. Yapılan
faktör analizleri sonucunda anketin bu dört boyutu
için açımlayıcı varyansın %61,9 ‘unu açıklamaktadır. Buna göre, ölçeğin ölçme amacına kavramsal
yönden uygun maddelerden oluştuğunu söyleyebiliriz.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Bulgular ve Yorumlar
Araştırmanın bu bölümünde, 3+1 Eğitim Modeli
betimleme ölçeklerine öğrencilerin verdikleri yanıtlar doğrultusunda istatistiksel analizler uygulanmıştır.
2012 yılında Sakarya Üniversitesi Meslek Yüksekokulları Koordinatörlüğü tarafından oluşturulan ve
araştırmacılar tarafından geliştirilen toplam 19
maddelik ölçek; ‚kesinlikle katılmıyorum‛, ‚katılmıyorum‛, ‚kararsızım‛, ‚katılıyorum‛ ve ‚kesinlikle katılıyorum‛ şeklinde belirtilen 5’li dereceleme
ölçeğinde düzenlenmiştir. Çalışma grubunu oluşturan öğrencilerden 134 (%38,3)’ü bayan, 216
(%61,7)’sı erkektir. Çalışma grubundaki öğrencilerden 231 kişi (%66) Sakarya ilinde ikamet etmekte
olup, 285 kişi (%81,4) Sakarya ili içerisinde mesleki
uygulamasını tamamlamışlardır. 115 kişi ise Sakarya dışı illerde ikamet etmekte iken, 63 kişi de aynı
şekilde Sakarya ili dışında mesleki uygulamasını
tamamlamışlardır. Mesleki uygulama kapsamında
firma tercihinin Sakarya ilinde yoğunlaşması, eğitim-öğretim süreci içinde Yüksekokulun bulunduğu
ilin tercih edilmesi olarak düşünülebilir. Ölçek,
Sakarya Meslek Yüksekokullarında 3+1 Eğitim Modeli kapsamında mesleki uygulama dersinin 20122013 Eğitim Öğretim Yılı Güz Yarıyılında verildiği
göz önünde tutulduğunda, 12 adet yüksekokulda
uygulanmıştır.
Anket maddelerine verilen cevaplar incelendiğinde,
katılımcılar tarafından anket sorularının olumlu
şekilde cevaplandığı tespit edilmiştir. Ölçeğin güvenilirlik analizleri faktör analizi sonucu elde edilen
faktör yapısı dikkate alınarak yapılmış ve iç tutarlılık ve madde toplam puan korelasyonları incelenmiştir. Buna göre önlisans öğrencilerinin görüşlerine göre 3+1 modelinin etkililiğine yönelik olarak 9,
10 ve 11 dışındaki maddelere verdikleri cevaplar
arasında anlamlı pozitif bir ilişki olduğu söylenebilir. Ölçeğin toplamda ve ‚3+1 Sistemi/ MEYOK‛,
‚Sorumlu Öğretim Elemanı‛, ve ‚öğrenci özyeterliliği‛ ile ilgili sorular alt boyutlarında homojenliğin
yeterli olduğunu ancak ‚işyeri ile ilgili sorular‛ alt
boyutunun homojen bir yapı oluşturmadığını söyleyebiliriz. Aşağıda Tablo 2’de çalışılan firmanın
bulunduğu il ile ikamet edilen yer arasındaki korelasyon değerleri verilmiştir.
Tablo 2. Çalışılan Firmanın Bulunduğu il ile İkamet Arasındaki Korelasyon Düzeyi
Firma il
İkamet
1
Pearson Correlation
Firma il
İkamet
,657**
,000
Sig. (2-tailed)
N
348
345
Pearson Correlation
,657**
1
Sig. (2-tailed)
,000
N
345
346
**. Correlation is significant at the 0.01 level (2-tailed).
Tablo 2’de görüldüğü üzere öğrencilerin mesleki
uygulama dersi kapsamında çalıştıkları firmanın
bulunduğu il ile İkamet yerleri arasında pozitif bir
korelasyon (0,657) bulunmaktadır ve bu korelasyoModel
Tablo 3. Çalışılan Firmanın Bulunduğu İl ile İkamet Arasındaki ANOVA Düzeyi
Kareler Toplamı
sd
Kareler Ortalaması
F
Regression
1
nun istatistiksel açıdan anlamlı olarak ifade edilmektedir (Pearson’s r = 0,657, p <,01). Aşağıdaki
Tablo 3’de çalışılan firmanın bulunduğu il ile ikamet edilen yere göre Anova sonuçları verilmiştir.
Residual
Toplam
a. Firma il b. İkamet
22,219
1
22,219
29,276
343
,085
51,496
344
Tablo 3’e göre model istatistiksel açıdan anlamlıdır
(F = 260,320; p = 0,000). Aşağıda Tablo 4’de çalışılan
260,320
P
,000b
firmanın bulunduğu il ile ikamet edilen yer arasındaki puanlara ait regresyon sonuçları verilmiştir.
101
102
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Model
1
Tablo 4. Çalışılan Firmanın Bulunduğu il ile İkamet Arasındaki Regrasyon Düzeyi
Unstandardized Coefficients
Standardized Coefficients T
R
R Square
B
Std. Error Beta
,657a
,431
,465
,047
9,850
İkamet
,540
,033
Tablo 4’de görüldüğü üzere öğrencilerin mesleki
uygulama dersi kapsamında çalıştıkları firmanın
bulunduğu il ile İkamet yerleri arasında istatistiksel
açıdan anlamlı pozitif (0,540) bir ilişki bulunmaktadır (R: 0.657, R: 0.43, f: 260.320, t = 16,13; p =0,000).
Çalışılan yer ile ikamet arasında pozitif doğrusal bir
ilişki vardır. Öğrencilerin mesleki uygulama dersi
kapsamında çalıştıkları firmanın bulunduğu il açısından %43’ü ikamet değişkeni ile açıklanabilir.
1. ve 2. öğretim öğrencilerinin birinci boyut 3+1
Eğitim Sistemi ve MEYOK, ikinci boyut sorumlu
Öğretim Elemanı, üçüncü boyut işyeri ile ilgili ve
dördüncü boyut öğrenci özyeterliliğine ilişkin sorulardaki toplam puanların farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemek amacıyla bağımsız örneklem t-testi
yürütülmüştür. Yapılan analiz sonucuna göre, öğretim türüne göre faktör bazında öğrenci puanlarının
ortalamaları arasında anlamlı farka bakıldığında,
anlamlılık düzeyinin hiçbir boyutta farklılaşmadığı
görülmüştür (p> .05).
,657
16,134
Sig.
,000
,000
Programlara göre birinci boyut 3+1 Eğitim Sistemi
ve MEYOK, ikinci boyut sorumlu Öğretim Elemanı,
üçüncü boyut işyeri ile ilgili ve 4. boyut öğrenci
özyeterliliğine ilişkin sorulardaki toplam puanların
farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemek amacıyla
bağımsız örneklem t-testi uygulanmıştır. Yapılan
analiz sonucunda istatistiksel olarak sadece işyeri
boyutunda anlamlı fark bulunmakta (F: 6,090
p˂o.o5 ) ve teknik programlarda eğitim gören bireylerin puan ortalamalarının ( x =22,31; ss=2,53 )
sosyal programlarda eğitim gören bireylerin puan
ortalamalarından ( x =21,62; ss=3,11) daha yüksek
olduğu görülmüştür.
Cinsiyete göre birinci boyut 3+1 Eğitim Sistemi ve
MEYOK, ikinci boyut sorumlu Öğretim Elemanı,
üçüncü boyut işyeri ile ilgili ve 4. boyut öğrenci
özyeterliliğine ilişkin sorulardaki toplam puanların
farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemek amacıyla
uygulanan bağımsız örneklem t-testi sonuçları Tablo 5’te verilmiştir.
Tablo 5. Cinsiyete Göre Öğrenci Puanlarının Ortalamaları
Faktör
Toplamı
Grubu N
x
Ss
F
T
sd
Sig.
,807
4,003
342
,000
3,935
267,462
,000
2,738
344
,006
2,709
270,327
,007
3,024
343
,003
3,010
273,481
,003
2,865
338
,004
2,859
271,458
,005
3+1 Eğitim Sistemi 134
ve MEYOK
210
12,4254
2,25574
11,4714
2,08931
133
13,2857
1,86503
213
12,7371
1,77944
132
22,4924
2,86462
213
21,5446
2,80736
Öğrenci Özyeterli- 130
liği
210
35,7692
4,03769
34,4857
3,99908
Öğretim Elemanı
İşyeri
Yapılan araştırma sonucunda, cinsiyete göre tüm
boyutlarda puan ortalamalarının değiştiği ve anlamlı farkın oluştuğu görülmüştür (p < .05). Tüm
boyutlarda kız öğrencilerin toplam puan ortalaması
erkek öğrencilerin toplam puan ortalamasından
daha yüksek çıkmıştır.
Yapılan tek faktörlü Anova sonucunda, öğrenci
görüşlerine göre ikamet edilen yerin 3+1 modeli
etkililiğine
etkisi
olduğu
görülmüştür
(F(3,336)=3,099,
F(3,338)=2,652,
F(3,337)=7,988,
F(3,332)=3,768; p< .05). Bu farklılığın hangi gruplar
arasında olduğunu tespit etmek için Posthoc analizi
uygulanmış ve gruplar birbirleriyle karşılaştırılmıştır.
İkamet edilen illere göre ankette yer alan 4. boyut
öğrenci etkililiğine ilişkin Posthoc/Games-Howell
Testi Sonucunda:
,302
,091
,093
3+1 Eğitim Sistemi ve MEYOK faktör grubunda
Sakarya’da ikamet edenler (x=12,1101) ile diğer iller
(11,0811) arasında Sakarya ilindekiler lehine
Öğretim Elemanı faktör grubunda Sakarya’da ikamet edenler(X=12,9782) ile Ank.,Bursa ve İzmit illeri
toplamında ikamet edenler (X=13,9048) arasında
Sakarya ilindekiler aleyhine ayrıca, diğer illerde
ikamet edenlerle (x=12,5429) Ank.,Bursa ve İzmit
illeri toplamında ikamet edenler (X=13,9048) diğer
illerin aleyhine
Öğrenci özyeterliliği faktör grubunda İstanbul ilinde ikamet (x=36,00) edenlerle diğer illerde ikamet
edenler (x=33,2432) arasında İstanbul ili lehine anlamlı farklılıklar görülmüştür.
Firmanın bulunduğu ile göre ankette yer alan 4.
boyut öğrenci özyeterliliğine ilişkin sorulardaki
puan ortalamalarının farklılaşıp farklılaşmadığını
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
sorgulamak için tek yönlü varyans analizi (anova)
yürütülmüştür. Firmanın Bulunduğu İle Göre Öğrenci Puanlarının Ortalamaları Anova Analizi sonucunda anlamlı bir fark bulunmamıştır (p> .05)
Meslek Yüksekokulları ile 3 boyutun (Öğretim Elemanı *4.-6. Sorular+, işyeri *7.-11. Sorular+ ile öğrenci
özyeterliliği *12.-19. Sorular+) değişkenlerine ait
ortalamalar arasında anlamlı bir farklılaşma olup
olmadığını belirlemek amacıyla Kruskal Wallis Testi
uygulanmıştır. Test sonuçlarına göre, öğrenci özyeterliliği ortalamaları ile Meslek Yüksekokulları
ortalamaları arasında anlamlı bir fark bulunmamaktadır *Öğrenci özyeterliliği X2 (9)= 13,571; p=,138;
p>,05]. Öğretim Elemanı ve İşyeri boyutlarının
Meslek Yüksekokulları istatistiksel açısından anlamlı bir farklılaşma olduğu görülmektedir *Öğretim
Elemanı X2 (9)=27,170; p=,001; p<,05: işyeri X2 (9)=
26,265; p= ,002 ; p<,05].
Grupların tablodaki sıra ortalamalarına dikkate
alındığında, Öğretim Elemanı ve işyeri değerlendirmesinde Akyazı MYO öğrencilerinin tutum değerlerinin diğer yüksekokullara göre daha yüksek
olduğu ifade edilebilir.
Tartışma ve Sonuç
Sakarya Üniversitesi’ne bağlı Meslek Yüksekokulları, programlarını günümüz şartlarına uyarlayarak
sanayi, sağlık, hizmet, turizm, gıda ve tarım sektörlerine nitelikli işgücü kazandırmak amacıyla Türkiye’de ilk defa uygulanan 3+1 Eğitim Modelini geliştirmiştir (Sakarya Üniversitesi, 2013). Bu yönüyle
uygulanan eğitim modeli Türkiye şartlarında da bir
örnek teşkil etmektedir.
Araştırmada, dört başlık altında oluşturulan likert
anket verileri sonuçlarına göre öğrenciler 3+1 sistemi ve MEYOK, sorumlu Öğretim Elemanları, işyeri
ve öğrenci özyeterliliklerini değerlendirmişlerdir.
Araştırma bulguları sonuçlarına göre;
Eğitim modeli ile ilgili olarak Meslek Yüksekokulu
öğrencilerinin koordinatörlük tarafından yeteri
kadar aydınlatılmış oldukları,
Sorumlu Öğretim elemanlarınca, süreç içinde öğrenci-işyeri bağı ve değerlendirmelerinin yapıldığı,
işyerinin mesleki eğitim boyunca tutumlarının ve
Kaynakça
değerlendirmelerinin genel olarak ileriye dönük
olumlu etki bıraktığı ve
Tüm bunların sonucu olarak ise modelin öğrenci
özyeterliliğini olumlu yönde etkilediğine ulaşılabilmektedir.
Araştırma bulgularına dayalı olarak; eğitimlerine
devam eden ve Mesleki Uygulama dersini tamamlamış öğrencilerin görüşlerine göre, Sakarya Üniversitesi Meslek Yüksekokullarının tüm programlarında uygulanmakta olan 3+1 Eğitim Modeli’nin
nitelikli bir model olarak görüldüğünü söyleyebiliriz. Ayrıca kendilerine yüksek oranda fayda sağladığı görüşlerinde birleşmişlerdir.
Sonuç olarak; Eğitim Modeline göre, eğitim öğretim
süreci içerisinde 16 hafta ve tam zamanlı olarak 3
döneminin okulda ders, 1 dönemin işletmelerde
uygulamalı olarak yapılması ile öğrenciler iş ve
meslek hayatına mezuniyetleri öncesinde adım
atmaktadır. Ayrıca, eğitimleri süresince kazandıkları bilgi ve deneyimlerini, sektör bazında uygulamalı
eğitimle pekiştirme imkânı bulmaktadırlar.
Bir ülkenin bilim ve teknoloji üretme becerisi o
ülkenin geleceği için çok önemlidir. Üniversitede
üretilen bilginin sanayiye aktarımı ve sanayiden de
üretime ve dolayısı ile topluma yansıması ülkenin
gelişmesini artıracaktır. Diğer taraftan ülkemizin
kalkınması tüm kaynaklarımızın etkin bir şekilde
kullanılması ve paylaşılmasına bağlıdır. Üniversite
ve sanayideki imkânlar ortak kullanılarak önemli
bir katma değer yaratılacaktır. Uluslararası platformlarda rekabet edebilmek için bilgi, insan ve
sermaye kaynaklarının üretim sürecine etkin bir
şekilde girmesi sağlanabilecektir. Bütün bunlar
üniversite-sanayi işbirliğinin etkinleştirilmesinin
önemini ortaya koymaktadır (İstanbul Sanayi Odası,
1999: 123).
Model tüm olumlu yanlarına rağmen, Türkiye’de
sadece Sakarya Üniversitesi Meslek Yüksekokullarının tüm programlarında uygulanabilmesi sebebiyle farklı Meslek Yüksekokulları tüm programları ile
karşılaştırma yapılamamaktadır. 3+1 Eğitim Modeli’nin diğer Yükseköğretim kurumlarında da uygulanması durumunda ölçekler geliştirilerek karşılaştırmalı araştırmalar yapılabilir.
İstanbul Sanayi Odası. (1999). Etkin bir Üniversite-Sanayi İşbirliği nasıl olmalıdır? (1999, Temmuz). Odakule, 04.03.1999 Açık Oturum
Notları. İstanbul: İstanbul Sanayi Odası İnsan Kaynakları Geliştirme Şubesi Yayınları, No:2.
Gürol, M. (1997). Okul sanayi işbirliği. Ankara: Pegem.
Küçükçirkin, M. (1990). Üniversite-Sanayi İşbirliği: Ülke sanayii ve ekonomisi açısından önemi. Ankara: TOBB Yayınları.
Üniversite Sanayi İşbirliğinde köklü adım: 3+1 Eğitim Modeli. (2013, Ocak-Şubat). Sakarya Ekonomi Dergisi, 4-8.
Sakarya Üniversitesi MEYOK Koordinatörlüğü. (2012). Mesleki Uygulamalar Yönetim Sistemi. Web: http:// www.muys.sakarya.edu.tr
adresinden 01/05/2013 tarihinde edinilmiştir.
Sakarya Üniversitesi. (2013). 3+1 Eğitim Modeli Öğrenci Broşürü. Sakarya: Yazar.
Sarıbıyık, M. (2013). 3 +1 Education Model for Cultivate Skilled Labor in Vocational High School. Academic Platform Journal of Engineering
and Science, 1(1), 39-41.
Sevim, Ş. ve Karamete, F. (2003, Haziran). Meslek Yüksekokullarında Üniversite-Sanayi İşbirliği, yöresel kalkınmaya etkisi ve yerel
bazda uygulama örneği. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 8, Kütahya. 1-18.
Tezbaşaran, A. (1996). Likert Tipi Ölçek Geliştirme Klavuzu. Ankara: Psikologlar Derneği Yayınları.
103
104
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Sakarya İlinde Görev Yapan Öğretmenlerin Gözüyle
“Öğretmenlik Mesleğinin Statüsü ve Saygınlığı”
Murat KARAMAN*
Utku BULUŞ****
Alper ACAR**
Osman KILIÇ***
Ömer ERDOĞAN*****
Özet
Ülkemizde son yıllarda önemli eğitim reformları gerçekleştirilmiştir. Son on yıllık sürede, müfredatta değişikliğe
gidilmiş, kademeler arası geçişler yeniden düzenlenmiş ve eğitim teşkilatı yeniden yapılandırılmıştır. Son olarak
da 12 yıl zorunlu eğitim uygulaması başlatılmıştır. Bütün bu değişiklikler sonucunda özellikle son yıllarda öğretmenlik mesleği daha çok tartışılır hale gelmiştir. Çünkü eğitimin kalitesini belirleyen en önemli ve en dinamik unsurun öğretmenler olduğu çeşitli araştırmalarda ortaya konulmuştur.
Son yıllarda gerçekleşen düzenlemeler neticesinde mesleğin statüsü ve saygınlığı gündemde daha çok yer almıştır. Öğretmenlik mesleği ile ilgili gerek yurt içinde gerekse yurt dışında birçok çalışmalar gerçekleştirilmiştir.
Yapılan tüm bu çalışmalar paralelinde öğretmenlerin kendi mesleklerine olan düşünceleri belirlenecektir. Bu
amacı gerçekleştirmek için, Sakarya ilinde farklı okul türlerinde görev yapan ve farklı mesleki deneyime sahip 20
öğretmen ile görüşmeler yapılmıştır. Bu görüşmelerde öğretmenlere aşağıda verilen sorular yöneltilerek, öğretmenlik mesleğinin statüsü ve saygınlığı konusunda görüş ve beklentileri belirlenmeye çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Meslek, statü, saygınlık, öğretmenlik mesleği, öğretmenlik mesleğinin saygınlığı
‘Status and Prestige of The Teaching Profession’ From The
Perspective of Teachers Working in Sakarya
Abstract
In our country, in recent years, important educational reforms have been carried out. During the last ten-year period, the curriculum has been changed, transitions between the ranks in the teaching profession have been reorganized, educational organizations have been restructured. Lastly, 12-year compulsory education implementation
has been started. As a result of all these changes, especially in recent years, teaching profession has become more
questionable. Because it has been put forth in various studies that teachers are the most important and the most
dynamic factor in determining the quality of education.
As a result of the arragentments made in recent years, the status and prestige of the profession has taken part in
more on the agenda. Many studies related to the teaching profession both nationally and abroad have been carried
out. In line with all of these studies carried out , teachers' thoughts related to their own profession will be determined. To accomplish this goal, interviews have been conducted with 20 teachers working in different types of
schools and having different professional experience in the city of Sakarya in Turkey. In those interviews, by posing the following questions to the teachers, it was aimed to find out their opinions and expectations on the status
and the prestige of the teaching profession.
Key Words: Profession, status, prestige, teaching profession, prestige of the teaching profession
Öğretmen, Akyazı Ali Altıparmak İlkokulu
Öğretmen, Ferizli Bakırlı İlkokulu
*** Öğretmen, Hendek Yenimahalle Ortaokulu
**** Öğretmen, Akyazı Atatürk İlkokulu
***** Öğretmen, Yücel Ballık Ortaokulu
*
**
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Giriş
Meslek, belli bir eğitim ile kazanılan sistemli bilgi ve
becerilere dayalı, insanlara yararlı mal üretmek,
hizmet vermek ve karşılığında para kazanmak için
yapılan, kuralları belirlenmiş iş olarak tanımlanmaktadır (TDK, 2012). Başka bir tanıma göre, meslek, sosyal, ekonomik, bilimsel, teknolojik boyutları
olan; bireysel ve toplumsal yaşam için zorunlu bir iş
bölümü sonucu ortaya çıkan uğraş olgusudur (Ünal
ve Ada, 1999, 23). Özdemir ve Yalın’ın (1999, 13)
Tan’dan aktardığına göre toplumsal sistemli düşünüş ayrılıklarına göre meslek ve işlevlerinin önem
bakımından ayrıldıklarını belirtmektedir. Meslek,
bireylerin yaşamlarını kazanabilmeleri için belirli
bir eğitim görerek edindiği bilgi ve becerilere dayalı
olarak sürdürdüğü etkinlikler bütünü olarak görülmektedir (Gömleksiz, 2004, 152). Özel uzmanlık
bilgi ve becerisini içeren uzun ve yoğun bir çalışma
ve belirli özel formasyonu gerektiren ileri düzeyde
ve statüde profesyonel meslekler ortaya çıkmıştır.
Bu mesleklerden birisi de öğretmenliktir (Ünal ve
Ada, 1999, 24).
Öğretmenlik mesleği insanlık tarihinin en eski mesleklerinden birisidir. En ilkel toplumlarda bile bazı
insanlar sosyal, kültürel yaşamın sürüp gitmesini
sağlayan bilgi, beceri, tutum ve değerleri genç kuşaklara aktarmayı kendine iş edinmişlerdir (Şanal
ve Güçlü, 2005). Bir diğer görüşe göre ise, öğretmenlik yaklaşık 150 yıldan beri meslek olma mücadelesi
vermektedir. Bu mücadele sonunda öğretmenliğin
kendine özgü bir meslek olduğu, bir meslekte bulunması gereken her türlü özelliklere sahip olduğu
konusunda görüş birliğine varılmıştır (Ünal ve Ada,
1999, 24). Öğretmenlik, birçok ülkede 19. yüzyıldan
itibaren bir meslek olarak nitelenmeye başlanmıştır.
Bunun en temel sebebi, genel olarak, zorunlu eğitimin yaygınlaşması ve buna bağlı olarak öğretmen
ihtiyacının ortaya çıkmasıdır. Türkiye’de de öğretmenlik çok erken dönemlerden itibaren bir meslek
olarak ele alınmaya başlanmıştır.
Eğitimciler 20. yüzyıl boyunca, öğretmenliğin oldukça yüksek beceri ve bilgi gerektiren bir iş olduğunu ve dolayısıyla hukuk ve tıp gibi diğer mesleklerle aynı statüyü hak ettiğini iddia etmişlerdir. Ne
var ki, öğretmenliğin profesyonelleşmesi ya da
modern anlamda meslekleşmesi sürecinde, hem bir
kafa karışıklığı hem de bir çekişme vardır (Ingersoll
ve Merrill, 2011). Bu karışıklık ve çekişmenin temel
nedeni, gerek meslek gerekse de bir şeyin meslek
haline getirilmesi (profesyonelleşme) kavramları
üzerinde uzlaşı olmaması ile dönem dönem öğretmenlere ihtiyacın artmasıdır. Türkiye’de de öğretmenliğin nasıl bir meslek olduğuna ilişkin yoğun
tartışmalar yapılmış ve ihtiyaç dönemlerinde öğretmenliğe yönelik bir eğitim almamış kişilerin
öğretmen yapılması, öğretmenliği meslekleştirme
çalışmalarını zora sokmuştur (Akyüz, 2006b).
Mesleğin özü farklı şekillerde tanımlanmıştır. Yüksek eğitim, meslektaşların kendi işlerine karşı tutumları ve iş koşullarına bağlı olarak tanımlar geliştirilmiştir. Bu farkı tanımlarken meslekleşme için
farklı yollar önermektedir. Örneğin, daha çok eğitim
imkânları, kamu hizmetine adanmışlık ve yüksek
standartlarının geliştirilmesi ile iş koşullarının iyileştirilmesi bunlardandır (Ingersoll ve Merrill, 2011).
Meslek ve meslekleşme tanımları yukarıda işaret
edildiği üzere farklılaşmaktadır. Bununla birlikte,
sosyoloji literatüründe meslek analizi için ‚profesyonel model‛ adı altında profesyoneller ile profesyonel olmayanları birbirinden ayırmaya yardımcı
bir yaklaşım yer almaktadır. Bir meslek olarak öğretmenliği anlamamıza yardımcı olabilecek bu modele göre, profesyoneller şu ayırıcı vasıflara sahiptirler: ciddi eğitim ve lisans/sertifika şartları, olumlu
iş koşulları, aktif bir meslek örgütü ya da birliği,
işyerinde önemli oranda otorite ve yüksek prestij
(Ingersoll ve Merrill, 2011). Bu çerçeveden bakıldığında, öğretmenliğin profesyonelliğin vasıflarını
önemli ölçüde taşıdığı görülmektedir. Bununla
birlikte, okul türüne ve muhitine göre profesyonelleşme düzeylerinde farklılıklar olabilmektedir.
20. yüzyılın ikinci yarısında, öğretmenlik mesleğinin tanımlanması ve yeniden yapılandırılması konusunda çeşitli resmi ve sivil talepler dillendirilmiş
ve bunların sonucunda da öğretmenliğin profesyonelliğini artırmaya dönük çeşitli reform çalışmaları
yapılmıştır. UNESCO ve ILO (Uluslararası Çalışma
Örgütü) gibi uluslararası kurumlar öğretmenliğin
statüsünü önemli bir çalışma alanı olarak belirlemiş
ve bu konuda izleme çalışmaları yapmıştır (UNESCO, 1998; ILO-UNESCO, 2007). Değişik ülkelerde
de değişik rapor ve akademik çalışmalar, öğretmen
kalitesi ve öğretmenliğin profesyonelleştirilmesi
konusuna eğilmişlerdir. Değişik sosyal ve ekonomik
konular (çocuk suçluluğu, çocuk hamileler, ahlaki
yozlaşma, ekonomik rekabet vb.) eğitimle ilişkilendirilmiş ve bunların sonucunda da eğitiminin iyileştirilmesi çerçevesinde özellikle öğretmenlerin niteliğinin artırılmasının gerekliliği ön plana çıkmıştır
(Ingersoll,2012).
Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan itibaren öğretmenlere önemli bir rol biçmiştir. Hem yeni Cumhuriyetin ideolojisinin aktarılması hem de modern
toplumun inşası için öğretmenler önemli bir değişim aktörü olarak görülmüştür. Cumhuriyetin kurulduğu yıllardan öğretmen yetiştirme yetkisinin
üniversitelere devredildiği 1982 yılına kadar tercih
edilen öğretmen yetiştirme uygulamalarına bakıldığında öğretmenliğe mesleki bir kimlik kazandırma,
sürekli var olan öğretmen ihtiyacını nitelikli öğretmenlerle giderme adına önemli adımlar atılmış,
ancak sürekli artan öğretmen ihtiyacını karşılayacak
sayıda öğretmen yetiştirilememiştir. Cumhuriyetin
ilk yıllarında özellikle ilkokul düzeyinde varlığını
105
106
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
hissettiren öğretmen açığı, ilkokulların giderek
yaygınlaştırılmasıyla,1950’li
yıllarda
ortaokul,
1970’li yıllarda da lise düzeyinde varlığını hissettirmeye başlamıştır. Normal uygulamalarla kapatılamayan öğretmen açığını gidermek için de öğretmenlik mesleğinin statüsünü zedeleyecek bir takım
yama uygulamalara gidilmiştir (Akyüz, 1997). Eğitim tarihimizde hiçbir zaman öğretmen ihtiyaç
planlaması yapılmamıştır (Akyüz, 2006b). Her ne
kadar öğretmen eğitimiyle ve niteliğiyle ilgili olarak önemli iyileşmeler (ör. hizmet öncesi eğitim
sürelerinin uzatılması) yaşansa da, kimlerin hangi
şartlarda öğretmen olabileceğine ilişkin standartlar
oluşturulmaması ve öğretmen atamalarındaki çelişkili uygulamalar, öğretmenlerin mesleki statüsünü
olumsuz etkilemiştir (Özoğlu, 2010). Ayrıca, Öğretmenlik mesleği statüsü çok yüksek değil ancak
saygın bir meslek olarak görülmektedir. Buna rağmen devlet memurları içerisinde önemli bir saygınlığa sahip mesleklerin başında gelmektedir (Helvacı,
2007, 321).
Meslekler içerisinde belli bir saygınlığa sahip olmasına rağmen, yıllardır izlenen yanlış politikalar
yüzünden Türkiye’de öğretmenlik kapısı daima
değişik meslek gruplarındaki insanlara açık olmuş,
öğretmenlik kolay elde edilebilen bir meslek konumuna getirilmiştir. Bu uygulamalar kuşkusuz,
öğretmenlik mesleğinin statü ve saygınlığını azaltmış, öğretmenliği herkesin yapabileceği bir meslek
olarak algılanmasına neden olmuştur (Çelikten,
Şanal ve Yeni,2005).
Şimşek’e (2007,
19) göre öğretmenlik toplumun
saygın meslekleri arasında sayılmaktadır. Formal
anlamda eğitim sürecinin öğrencilere kazandırılmasında rollerinde bazı değişiklikler olsa da önemlerinden hiçbir şey kaybetmemişlerdir.
Öğretmenlik Mesleğinin Statüsü-Saygınlığı:
Statü; bireyin toplum içinde işgal ettiği yer anlamını
taşır ( Ataünal, 2000:100). Başka bir anlatım biçimiyle statü, fert, kurum veya mesleğin, içinde bulunduğu sosyal konuma atfedilen değerdir (Akyüz,
2001:201).
Öğretmenlik mesleğinin toplumsal statüsü, hem
ülkemizde hem de uluslararası düzeyde öğretmen
niteliği bağlamında tartışılan en önemli konulardan
birisidir (Barber ve Mourshed, 2007; DarlingHammond ve Rothman, 2011; OECD, 2011). Nitekim bir mesleğin toplumsal statüsü ve saygınlığı ile
o mesleğe mensup kişilerin niteliği arasında güçlü
bir ilişki bulunmaktadır. Statünün yüksek olduğu
mesleklere daha çok kişi yönelmekte ve bunlar
arasından en başarılılar seçilmektedir. Ayrıca, statüsü yüksek meslekleri icra eden kişiler genellikle
daha yüksek motivasyona sahiptirler ve mesleğe
yönelik kaygıları azdır. Aşağıda, Türkiye’de öğretmenlik mesleğinin statüsü tartışılacaktır.
Mesleki statü denildiğinde, ilk akla gelen ölçüt
genelde mesleğin ekonomik getirisidir. Dünyanın
hemen her yerinde, mesleğin ekonomik getirisi,
meslek için önemli bir saygınlık unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır. Yani, yüksek gelirli mesleklerin
saygınlığı da genelde yüksek olmaktadır. Doktorluk, avukatlık, hâkimlik vb. gibi yüksek gelirli meslekler, ülkemizde ve diğer birçok ülkede saygınlık
kazanmış meslek türleridir. Türkiye’de, öğretmenlik
düzenli geliri olan memurluk olarak algılandığından, toplumun belirli kesimleri tarafından tercih
edilen bir meslektir. Her ne kadar öğretmenlerin
gelir düzeyi, lisans düzeyinde eğitim gerektiren
diğer mesleklere göre nispeten düşük olsa da, öğretmenliğin toplumsal statüsü hâlâ yüksektir. Mesleğin saygınlığını belirleyen en önemli ölçütlerden
bir diğeri, mesleğin topluma sunduğu hizmetin
toplumsal değeri ve önemidir. Yani, toplumda
önemli görülen vazife yerine getiren mesleklerin
daha saygın oldukları bilinmektedir. Öğretmenliğin
statüsü toplumun eğitime verdiği önemle yakından
ilişkilidir. Eğitim, neredeyse tüm dünya ülkelerinde,
toplumsal ve ekonomik refahı elde etmenin en
önemli aracı olarak görülmekte ve dolayısıyla küresel olarak her iki düzeyde de eğitime büyük önem
atfedilmektedir. Ne var ki, eğitim genelde istihdamla ilişkili olarak değerlendirilmekte ve istihdam
imkanları daha fazla olan programlar toplumda
daha fazla saygın karşılanmaktadır.
Türkiye’de öğretmenlik mesleğinin, genellikle orta
gelir düzeyine ait ailelerin çocukları tarafından
tercih edildiği bilinmektedir. 2007 yılında eğitim
fakültelerindeki öğrenciler üzerinde yapılan kapsamlı bir anket araştırmasında, ankete katılan 18.226
öğrencinin %78,7’sinin annesinin; %53,4’ünün ise
babasının eğitim düzeyinin ortaokulu geçmediği
ortaya çıkmıştır. Aynı çalışmada,
öğrencilerin
%82,4’ünün annesinin ev hanımı; %30,6’sının babasının ise emekli olduğu tespit edilmiştir. Yine, öğrencilerin % 60’ı şehir merkezinden, geri kalan
%40’ının ise kırsaldan geldiği bulunmuştur (Aksu
vd., 2010).
Mesleğin saygınlığını belirleyen bir diğer ölçüt ise
mesleğe giriş için gerekli olan eğitimin süresidir.
Daha uzun süreli eğitim gerektiren mesleklerin
toplumsal saygınlığı daha yüksek olabilmektedir.
Son zamanlarda, birçok meslek grubu için yükseköğretim diplomasının şart haline gelmesiyle birlikte, artık bu kriter önemini nispeten yitirmiştir. Öğretmenliğin saygınlığının, aynı eğitim düzeyi gerektiren diğer bazı meslek gruplarına göre daha az
olması bunu teyit etmektedir. Yine, bu tespiti sınamak için Türkiye’de öğretmenlik programlarının
süreleri ile ilgili düzenlemelere bakmak uygun
olacaktır.
Mesleğin statüsünü etkileyen bir diğer faktör de
öğretmenlerin çalışma koşulları ile ilgilidir. Çalışma
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
koşullarından kasıt, sadece çalışma yükü değildir.
Hatta bu konuda öğretmenliğin rahat bir meslek
olduğu yönünde birçok ülkede yaygın bir kanaat
vardır. Çalışma koşulları ile ilgili esas konu, öğretmenliğin ne derece uzmanlık mesleği olduğu, mesleği icra etmede (sınıfta) öğretmenlere tanınan
özerklik, öğretmene (uygulama ve tercihlerinde)
duyulan güven ve saygı ve öğretmeni desteklemeye
yönelik kurulan profesyonel destek mekanizmalarıdır (Ingersoll, 2012).
Türkiye’de öğretmelerin mesleki özerkliğinin olduğundan bahsetmek güçtür. Çünkü öğretmenin neyi
ve nasıl öğreteceği, hangi kitapları kullanacağı büyük ölçüte MEB tarafından belirlenmektedir. Öğretmenlere hem hizmet öncesi hem de hizmet içi
eğitim yoluyla ‚program geliştirme‛ dersleri veya
seminerleri verilmekte, ancak kendi programlarını
geliştirmelerine ve derslerini kendi geliştirdikleri
programlar doğrultusunda yürütmelerine imkân
sağlanmamaktadır. Daha ziyade dersler paket programlar halinde öğretmenin kullanımına sunulmaktadır. Bu yaklaşım öğretmenliği bir uzmanlık mesleği ve özerkliği olan bir meslek olmaktan uzaklaştırıp, uygulayıcı teknisyene indirgemektedir (Gür,
2006).
Medyanın meslek ile veya mesleğin topluma sunduğu hizmet ile alakalı yayınlarının da mesleğin
saygınlığı üzerinde etkili olduğu söylenebilir
(OECD, 2005). Ayrıca politika belirleyiciler ile üst
düzey uygulayıcıların öğretmenlerin saygınlığı,
statüsü ve niteliği ile ilgili olumsuz beyanları, toplumsal statünün öğretmenler aleyhine bozulmasına
neden olmaktadır. Öyle ki; bu beyanlardan sonra
öğretmenlere yönelik şiddet eylemlerinin artması ve
öğrencilerin, velilerin ve okulla iletişim içersinde
olan bireylerin şiddete bu beyanlar üzerinden haklı
gerekçe üretmeye çalıştıkları da bilinmektedir.
Mesleki statü ile mesleki standartların gelişmişliği
arasında da güçlü bir ilişki vardır. Yani, bir meslek
belirli standartlara bağlı olarak mensuplarını alıyor
veya dışlıyorsa ve yine belirli standartlara bağlı
olarak mensuplarının çalışma düzenini sağlıyorsa, o
mesleğin daha saygın olması beklenir. 1739 sayılı
Temel Eğitim Kanunu’na bakıldığında, öğretmenlik
‚özel bir ihtisas mesleği‛ olarak tanımlanmıştır. Her
ne kadar kanunda öğretmenlik bir uzmanlık mesleği olarak tanımlansa da yasama ve yürütme erki
mensuplarının söylemleriyle öğretmenliğe gerçekte
bir uzmanlık mesleği olarak bakmaktan uzak oldukları ifade edilebilir. Ülkemizde, öğretmenlerin farklı
dönemlerde farklı şekillerde yetiştirilmesi, öğretmen yetiştirme noktasında geçmişte belirli bir standardın ve istikrarın olmadığına işaret etmektedir
(Özoğlu, 2010). İhtiyaç duyulan öğretmen kadrolarının ülkemizde planlı ve nitelikli bir şekilde karşılanamamış olması, alan bilgisine ve/veya öğretmenlik meslek bilgisi şartlarını taşımayan üniversite
mezunlarının öğretmen olarak atanmasıyla sonuçlanmıştır (Celep, 2005).
Günümüzde öğretmenlerin istihdamı KPSS’ye göre
gerçekleştirilmektedir. Atamaların sınavla yapılmasının ciddi bir toplumsal meşruiyeti vardır. Ancak
atamalarda belirli bir standart asgari puan aranmaması, öğretmenliğin niteliğine ilişkin bir asgari
standardın olmadığını göstermektedir. Kimi alanlardaki öğretim adayları çok yüksek KPSS puanlarıyla atanamazken, kimi ihtiyaç bulunan alanlarda
ise öğretmen adayları çok düşük KPSS puanlarıyla
atanabilmektedir. Burada ifade edilmek istenen
husus, ataması yapılan öğretmenlerden belli bir
asgari düzeye ulaşmalarının beklenmesi gerektiğidir. Ayrıca, bazı branşlarda 90 KPSS puanıyla atama
yapılmazken, bazı branşlarda 13 KPSS puanıyla
atama yapılması, farklı branşlardaki öğretmen
adaylarının tepkisine neden olmaktadır. Ayrıca, fenedebiyat fakültesi mezunlarına yönelik pedagojik
formasyon programına ilişkin kararların sıklıkla
değişmesi, yine öğretmenlik mesleğine ilişkin bir
asgari standardın tanımlanmadığını ortaya koymaktadır (Özoğlu, 2011).
Öğretmenlik mesleğinin statüsü ile ilgili bir diğer
ölçüt ise kültürel saygınlıktır. Eğitimde uluslararası
düzeyde başarı yakalayan, Finlandiya ve Güney
Kore gibi ülkelerde öğretmenliğin saygın bir meslek
olarak algılanmasında kültürel faktörlerin büyük
rolü olduğu vurgulanmaktadır (Barber ve Mourshed, 2007). Güney Kore’de ‚öğretmenin gölgesine bile basmayınız‛ şeklinde ifade edilen atasözü
öğretmenlere karşı sergilenen kültürel saygının
derin kökenlerini ifade etmektedir (DarlingHammond, 2010, s. 173). Türkiye’de de öğretmenliğin ‚kutsal bir meslek‛ olduğu hemen herkes tarafından kabul edilmektedir. Yani, öğretmenlere karşı
kültürel saygı hep var olmuştur. Ancak, son zamanlarda öğretmenlerde kendilerine yönelik saygının
azaldığını yönünde bir kanaat oluşmuştur. Gerek
öğretmenlere yönelik şiddetin artması gerekse de
toplum ve hükümet yetkilileri tarafından iş yüklerinin ve buna mukabil aldıkları ücretlerin sorgulanması da bu durumu teyit eden niteliktedir.
3. Öğretmenlerin Gözünden Mesleğin Statüsü ve
Sayginliği:
Bir meslek mensubunun mesleği ve kendisi hakkındaki düşünceleri o kişinin davranışlarını şekillendirmekte ve mesleği icra etme başarısını etkileyebilmektedir (Akyüz, 1997). Dolayısıyla, öğretmenliğin toplum nazarındaki statüsü kadar, öğretmenlerin kendilerini ne kadar saygın gördükleri ve toplumun kendilerine olan bakış açılarını nasıl değerlendirdikleri de mesleki statü ve mesleki tatmin
açısından önem taşımaktadır. Türkiye’de öğretmenlerin kendi meslekleri ve mesleğin statüsü ve saygınlığı hakkındaki görüşleri farklı çalışmalarla orta-
107
108
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
ya konulmuştur. Bu çalışmalardan bazıları şöyle
özetlenebilir. Öğretmenlik yapanların fırsat bulsalar
meslekten ayrılmayı düşündükleri ve gençlere öğretmen olmayı önermedikleri sonucu elde edilmiştir
(Okçabol ve Gök, 1998). Şişman ve Acat (2003)’ın
yaptığı araştırma sonuçlarına göre, öğretmen adayı
öğrencilerin, öğretmenliğin sosyal statüsünü yeterince benimsememiş oldukları ve uygulama yaptıkları okullardaki öğretmenlerin görüşleri tarafından
olumsuz yönde etkilenmiş olabilecekleri sonucuna
ulaşılmıştır. Bir diğer araştırmada ise öğretmen
adaylarının büyük bir çoğunluğu, mesleğe ilişkin
beklentilerine karşılık bulamadıklarını, mesleklerinin saygın görülmediğini ve gelecek kaygısı taşıdıklarını ifade etmişlerdir (Karamustafaoğlu ve Özmen,2004). Baloğlu, Karadağ, Çalışkan ve Korkmaz
(2006)’ın yaptığı araştırma sonucuna göre ise öğretmenlik mesleğin salt saygınlığını arttırmaya
yönelik çalışmalar, yine öğretmenlerin iş doyumlarının artmasını sağlayacak çalışmalarla desteklenmediği sürece yarar değil, aksine zarar getirecektir.
Bu nedenle,
ilgililerin öğretmenlik mesleğinin
saygınlığını arttırmaya yönelik çalışmaları MEB’in
sorumluluğunda olan iş doyumunu artırıcı etkenlerle (ücret, güvenlik, sosyal haklar<) desteklenip,
paralel olarak yürütülmelidir.
Bu çalışmada öğretmenlerin gözüyle mesleğin statüsü ve saygınlığını belirlemek amaçlanmıştır.
3.1. Yöntem
Bu araştırmada nitel araştırma teknikleri kullanılmıştır. Görüşmelerde birebir yapılandırılmış mülakat yöntemi kullanılmıştır ve mülakat yapılan kişiye
de verdiği cevaplara bağlı olarak konuyu aydınlatması ve genişletmesi için ilave sorular sorulmuştur.
Mülakatta kullanılan soruların hepsi açık uçlu sorular şeklinde hazırlanmıştır.
3.2. Evren ve Örneklem
Araştırmanın evrenini Sakarya ili okullarında görev
yapan öğretmenler oluşturmaktadır. Örneklemini
ise farklı okul türlerinde görev yapan 20 öğretmen
oluşturmaktadır.
3.3. Verilerin Toplanması Ve Analizi
Araştırmanın amacı doğrultusunda araştırmacılar
tarafından 5 soruluk görüşme formları hazırlanmış
olup, gönüllü öğretmenlere uygulanmıştır.
Verilerin çözümlenmesinde içerik analizi kullanılmıştır.
3.4. Bulgular
Görüşme sorularına verilen cevaplar aşağıda verilmiştir.
1.Öğretmenlerin mesleğin statüsü ve saygınlığı
hakkındaki görüşleri:
Öğretmenler mesleğin statüsünün, lisans mezuniyeti gerektiren diğer mesleklere nazaran düşük olduğunu belirtmişlerdir. Mesleğin saygınlığı konusunda ise toplumun gözünde hala saygın bir meslek
olarak göründüğünü, fakat son yıllarda mesleğin
saygınlığının önemli ölçüde azaldığını belirtmişlerdir.
2. Öğretmenlerin mesleğin statüsü ve saygınlığını
etkileyen en önemli unsurlar hakkındaki görüşleri:
Son yıllarda özellikle MEB tarafından öğretmenler
ile ilgili yapılan olumsuz açıklamalar mesleğin
saygınlığının azalmasına sebep olmuştur. Televizyon dizilerinde yer alan olumsuz öğretmen karakterleri mesleğin saygınlığının azalmasına sebep
olmuştur. Aday öğretmenlerin yeterli formasyona
ve tecrübeye sahip olmamasından dolayı mesleki
açıdan olumsuz tutumlar sergilemeleri olumsuz
yönde etki etmiştir. Öğretmen atamalarında her yıl
yaşanan sıkıntıların ve atanamayan öğretmen adaylarının durumları mesleğin saygınlığının azalmasına etken olmuştur. Son yıllarda ortaöğretim öğrencilerinin artan akademik başarısızlıklarına rağmen
MEB tarafından yapılan sınıf geçme düzenlemeleri
ve yeni çıkan serbest kıyafet yönetmeliği öğrenciler
ile öğretmenleri karşı karşıya getirmiş, bunun neticesinde öğrencilerin gözünde öğretmenlerin saygınlığını olumsuz yönde etkileyen bir durum olarak
ortaya çıkmıştır. Gelişen teknoloji neticesinde bilgiye ulaşma kolaylaşmış ve öğretmenin konumu ve
işlevi tartışılır hale gelmiştir. Bu durumda, mesleğin
statüsünü olumsuz olarak etkilemiştir. Öğretmenlerin kendilerini yeterince geliştirememeleri de mesleğin statüsü ve saygınlığına olumsuz olarak yansımıştır. Öğretmen maaşlarının düşük olması statü
ve saygınlığın azalmasına önemli oranda etki etmiştir. Yöneticilerin öğretmenlere yönelik olumsuz
tavırları saygınlığın azalmasına yol açmıştır. Geçmiş
yıllarda öğretmenliğin toplum nazarında ulaşılması
kolay bir meslek olarak görünmesi statü ve saygınlığın azalmasına sebep olmuştur. Öğretmen yetiştirmede kalite odaklı herhangi bir plan ve programın olmaması statü ve saygınlığın azalmasına sebep
olmuştur. Sürekli değişen öğretim yöntem ve programları, sınava endeksli bir başarı anlayışı ve dershanelerin okulların yerine geçmiş gibi görünmesi
statü ve saygınlığın azalmasında önemli bir etken
olmuştur.
3. Çalıştığınız kurumda statü ve saygınlığınızı etkileyen durumlar vardır mıdır? Varsa nelerdir?
Kurum yöneticilerinin öğretmene bakışı statü ve
saygınlığı etkiler. Amaç birlikte okulun genel başarı
seviyesinin yükseltilmesi ise eldeki imkanlar dahilinde öğretmene yardımcı olmak, istek ve ihtiyaçlara cevap vermek öğretmenin kuruma olan güvenini
arıttırır. Aksi davranışlar, hakaretler ve kendisinin
de öğretmen olduğunu unutan idareciler ise statü
ve saygınlığa zarar verir. Akademik başarısı düşük
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
olan öğrencilerin okul içinde öğretmenlere yönelik
olumsuz hal ve hareketleri saygınlığımızı etkilemektedir. Öğretmenlerin birbirleri ile ideolojik
çekişmeleri okulda olumsuz bir örgüt kültürü oluşturmakta, buda saygınlığımızın azalmasına sebep
olmaktadır. Yöneticilerin öğretmen-veli ve öğrenci
iletişimini sağlıklı olarak yürütememesinden dolayı
öğretmenlerin kendi aralarında veya veli ve öğrenci
ile olan ilişkilerinde yaşanan sıkıntılar saygınlığımızı azaltmaktadır.
4-Öğretmenlik mesleğinin statü ve saygınlığının
yükseltilmesi için karar alıcılardan beklentileriniz
var mıdır? Varsa nelerdir?
Öncelikle öğretmene karar alıcıların saygı duyup
değer vermesi gerekir. Medyanın sorumluluk bilinci
taşıması gerekir. Okul imkanlarının geliştirilmesi
(Sportif faaliyet alanları, teknolojik imkanlar).Eğitimin kişiye kazandırdıklarının topluma
anlatılmalı. Siyasi ve bürokratların toplumda öğretmeni değersiz gösteren söylem ve davranışlardan
kaçınmalılar. Hayat boyu öğrenme yoluyla öğretmenlik mesleğinin toplumun her kesimiyle temasının arttırılmalı. Ücret ve özlük haklarının geliştirilmeli. Öğretmen yetiştirme ve atamada etkin bir
planlama ve uygulamanın sağlanmalı. Günümüzde
yeni anlamlar kazanan eğitim anlayışına uygun
olarak öğretmenlik mesleğinin yeniden tanımlanarak statüsünün güncellenmesi gerektiğini ve bu
konuda yapılan çalışmaların hayata geçirilmeli.
Akademik bilgi ile birlikte öğretmen adayları üniversitede en az iki yıl uygulamalı stajlara katılmalı.
Öğretmenlerin birlikteliğini sağlamak için parçalanmış sendikalar tek çatı altında birleşmeli ve mesleğin statüsünü ve saygınlığını artırmak için çalışmalar yapılmalı. Performans değerlendirme sistemine geçilerek öğretmenleri motive edici ödül mekanizması oluşturulmalı. Öğretmenler gereksiz
evrak işlerinden uzak tutulmalı. Denetim sisteminin
performans değerlendirme ve rehberlik amaçlı
olarak yeniden düzenlenmeli.
5- Öğretmenlik mesleğinden; aynı özlük ve mali
haklarla başka bir meslek dalına geçmek ister misiniz?
Öğretmenler başka bir meslek dalına geçmek istemediklerini şu gerekçelerle belirtmektedirler.
Mesleğimi sadece iş olarak görmek başlı başına
statü ve saygınlığa zarar verir. Bütün bu olumsuzluklara rağmen başka meslek dalına geçmek istemem. Çünkü ben öğretirken kendimi geliştiren bir
kişiyim. Her şeye rağmen mesleğimi severek yapıyorum. Severek yaptığım bu meslekte mutluyum.
Başka bir meslek beni mutlu edemez. Öğretmenlik
mesleğini isteyerek ve severek seçtim. Başka meslek
düşünmüyorum.
4.Sonuç
Bu araştırma ile öğretmenlik mesleğinin statüsü ve
saygınlığı, öğretmenlerin kendi görüşlerine göre
incelenmiştir. Araştırma sonucuna göre öğretmenler, mesleklerinin yeterince saygın görülmediğini
ifade etmişlerdir. Özellikle son yıllarda (2011-2013)
öğretmenler mesleklerinin statüsü ve saygınlığının
daha da azaldığını belirtmişlerdir.
Ayrıca öğretmenler özeleştiride de bulunarak öğretmenlerin çağın eğitim anlayışını uygun olarak
kendilerini geliştirememelerini de mesleğin statüsü
ve saygınlığına olumsuz etki ettiğini belirtmişlerdir.
Öğretmenler mesleklerinde yaşadıkları birçok
olumsuzluklara rağmen, mesleklerini ve en önemlisi
öğrencilerini sevdiklerini özellikle belirtmişlerdir.
Başka bir mesleğe geçmek istemediklerini bunun
yanında öğretmenlerin eğitim sistemiyle yüksek
motivasyonlu bir şekilde bütünleştirilebilmesi için,
kendilerine anlamlı roller verilmesi ve karar alma
süreçlerinde söz sahibi olmak istediklerini belirtmişlerdir.
Öğretmenlerin en önemli beklentileri ise; eğitimde
yenilikçilik anlayışı çerçevesinde değişen eğitim
algısına paralel olarak öğretmenlerin rolünün tekrar
gözden geçirilmesi ve buna bağlı olarak mesleğin
geleceğe göre yeniden dizayn edilmesi, mesleğin
statüsü ve saygınlığına etki eden tüm faktörlerin
doğru planlama ve süreklilik arz eden çalışmalarla
yeniden düzenlenerek mesleğin hak ettiği yere
gelmesi sağlanmalıdır.
5. Kaynakça
Aksu,
Akyüz,
M. Demir, C. E. Daloglu, A. Yildirim, S. & Kiraz, E. (2010). Who are the future teachers in Turkey?
Characteristics of entering students teachers. International Journal of Educational Development, 30, 91---101.
Y.
(2006b). Türk eğitim temel sorunu: öğretmen yetiştirme, atama, sağlama ilke ve uygulamaları (1453---2004).
M. Hesapçıoğlu ve A. Durmuş (Ed.), Türkiye’de eğitim bilimleri: Bir bilanço denemesi içinde (ss. 429--443). Ankara: Nobel.
Ataünal, A. (2000) Öğretmenlik Mesleğine Giriş veya Nasıl Bir İnsan, Ankara: 20
Mayıs, Eğitim, Kültür, Dayanışma Vakfı Yayını:3
Baloğlu, N. Karadağ, E. Çalışkan, N. ve Korkmaz, T. (2006). İlköğretim Öğretmenlerinin Mesleki Benlik Saygısı ve İş Doyumları
Arasındaki İlişkinin Değerlendirilmesi. Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi (KEFAD). 7 (2),
345-358.
Barber,
M. & Mourshed, M. (2007).
McKinsey and Company.
How the world’s best---performing school systems come out on top. London:
109
110
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Celep.
C. (2005). Meslek Olarak Öğretmenlik.
Ankara: Anı Yayıncılık.
C. Celep
(Ed.),
Meslek Olarak Öğretmenlik
içinde
(23---49).
Çelikten, M., Şanal, M. ve Yeni, Y. (2005). Öğretmenlik Mesleği ve Özellikleri. Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 2 (19), 207-237.
Darling---Hammond, L. ve Rothman, R. (2011). Lessons learned from Finland, Ontario, and Singapore. L. Darling--Hammond and R. Rothman (Eds.), Teacher and leader effectiveness in high performing education systems
içinde (ss. 1---11). Washington: Alliance for Excellent Education ve Stanford: Stanford Center for Opportunity Policy in Education.
Eğitim---Bir---Sen (2012). Türkiye ve Dünyada Öğretmenlik.
Ankara: Eğitimciler Birliği Sendikası.
Gömleksiz, M. N. (2004). Öğretmenlik Mesleğinin Nitelikleri. Mehmet Taşpınar (Ed.), Eğitim Bilimine Giriş içinde (s. 152).
Elazığ: Üniversite Kitabevi.
Gür, B. (2006). Öğretmenlerin proletaryalaşması. Haber10,
http://www.haber10.com/makale/5531/
Helvacı, A. M. (2007). Öğretmenlik Mesleğinin Özellikleri. Nevin Saylan (Ed.), Eğitim
Bilimine Giriş içinde (s. 315-321). Ankara: Anı Yayıncılık.
ILO---UNESCO. (2007). Joint ILO/UNESCO Committee of Experts on the Application of the Recommendations concerning
Teaching Personnel. Geneva: International Labour Office.
Ingersoll,
R.M. and Merrill, E. (2011). The status of teaching as a profession.
Schools and Society: A Sociological Approach to Education,
(pp.
Press/Sage Publications.
Ingersoll,
R. (2012)
Beginning teacher induction:
http://www.kappanmagazine.org/content/93/8/47
In J. Ballantine and J. Spade (Eds.),
185---189)
4th Ed. CA:
Pine Forge
What the data tell us.
Phi Delta Kappan 93(8),
47---51.
Karamustafaoğlu, O. ve Özmen, H. (2004). Toplumumuzda ve Öğretmen Adayları Arasında Öğretmenlik Mesleğine Verilen
Değer Üzerine Bir Araştırma. Değer Eğitimi Dergisi. 2 (6), 35-49.
Kartal, S. (2009). Tezsiz Yüksek Lisans Programlarına Devam Eden Öğretmen Adaylarının Öğretmenlik Mesleğine Yönelik
Tutumları. Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi. 28, 223-239.
OECD (2005), Education at a Glance: OECD Indicators 2005, Paris.
Okçabol, R. ve Gök, F. (1998). Türkiye/de Öğretmen Yetiştirme Profili ve Öğretmen Yetiştirmede Yeni Arayışlar. VII. Ulusal
Eğitim Bilimleri Kongresi, 9-11 Eylül 1998, Konya. Selçuk Üniversitesi.
Özdemir, S. ve Yalın, H. İ. (1999). Öğretmenlik Mesleğine Giriş. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Özoğlu,
Özoğlu,
M. (2010).
Türkiye’de öğretmen yetiştirme sisteminin sorunları.
Araştırmaları Vakfı.
Ankara: Siyaset,
Ekonomi ve Toplum
M. (2011). Türkiye’nin öğretmen ‚yetiştirme‛ politikası. M. Orçhan (Ed.), 21.
Yüzyılda Türkiye’nin
eğitim ve bilim politikaları sempozyumu içinde (ss. 143---156). Ankara: Eğitimciler Birliği Sendikası.
Şanal, M. ve Güçlü, M. (2005). Yenileşme Dönemi Eğitimcilerinin Öğretmenlik Mesleğine Bakışları. Erciyes Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi. 18 (1), 137-154.
Şimşek, S. (2007). Eğitim ile İlgili Temel Kavramlar, Nevin Saylan (Ed.), Eğitim Bilimine Giriş içinde (s. 14-20). Ankara: Anı
Yayıncılık.
Şişman, M. ve Acat, B. M. (2003). Öğretmenlik Uygulaması Çalışmalarının Öğretmenlik Mesleğinin Algılanmasındaki Etkisi.
Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. 13 (1), 235-250.
Türk Dil Kurumu (TDK). (2012). Güncel Türkçe Sözlük. Ankara: Türk Dil Kurumu.
UNESCO. (1998). World education report: Teachers and teaching in a changing World.
al, Scientific and Cultural Organization.
Paris:
Ünal, S. ve Ada, S. (1999). Öğretmenlik Mesleğine Giriş. İstanbul: Marmara Üniversitesi Yayın.
United Nations Education-
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Türkiye ve Avrupa’da E-İçerme ve Uygulamaları Genel Profili
Mustafa BAYRAKÇI*
Deniz ÇAVDAR**
Didem ARSLANOĞLU***
Nazlı UÇAK****
Sueda ÖDEN*****
Özet
Hızla değişen ve gelişen teknoloji bilgiye ulaşmayı kolaylaştırmayı amaçlarken, toplumun bu hıza aynı oranda yetişememesi sonucunda bazı sorunlar ortaya çıkmaktadır. Toplumların, ulusal ve uluslararası alanda bilgiye ulaşma, iletişimi sağlama, ve teknolojiyi kullanma, istekleri ve imkanları açısından aralarında oluşan fark neticesinde
ortaya çıkan, ulusal ve uluslararası düzensizliği ortadan kaldırmak, uçurumu kapatmak için e-içerme (einclusion) uygulamaları başlatılmıştır. E-içerme tüm bireylere yönelik ve bilgi toplumu olma hedefine ulaşma
amacıyla gerçekleştirilen faaliyetlerdir. E-içermenin daha özel alt başlıkları, e-erişebilirlik (e-accesibility) ve eyeterlilik (e-competences) çalışmalarıdır. E-erişilebilirlik bilgi teknolojilerinin alt yapılarının geliştirilmesiyle ve
yaygınlaştırılmasıyla beraber, bu teknolojilerden bireylerin eşit şekilde yararlanabilmelerini amaçlar. E yeterlilik
bireylerin ve grupların bilgi iletişim teknolojilerini kullanmalarını sağlayacak bilgi ve becerilere sahip olmaları,
okuryazarlıkları arttırma çalışmalarıdır. Bu çalışmalar bireylerin eğitimleri, engel durumları, yaşlılıkları,
cinsiyetleri, bulundukları coğrafi bölge veya etnik kökenlerinden dolayı ortaya çıkan sorunları yok etmeye
çalışmaktadır. Bu araştırmada e-içermenin tanımına, kapsamına ve Türkiye ve Avrupa’daki uygulamalarına yer
verilmiştir. Yöntem olarak literatür tarama kullanılmıştır.
Anahtar Sözcükler: E-içerme, E-erişilebilirlik, E- yeterlilik
Public Profile of e-Inclusion and Applications in Turkey and
the European
Abstract
While rapidly changing and advancing technology aims to facilitate access to information, it poses some problems
as each society cannot reach such speed at the same rate. In order to close the gap and eliminate the national and
international irregularites that occur as a consequence of the difference in societies in terms of their desire and potentiality to reach national or international information, provide communication and make use of technology, implementation of e-inclusion has been initiated. E-learning refers to all actions for all individuals in order to reach
the target of turning into an information society. E-accesibility and e-competences are the two related subheadings of e-inclusion. Through the development and extension of the infrastructures of information technologies, e-accesibility aims to have all individuals benefit equally from those technologies. E-competence refers to the
actions to enhance digital literacy and provide knowledege and skills to individuals and groups in order to use information and communication technologies (ICT) effectively. All these actions are to eliminate the problems
emerging from individuals’ education, disability status, senescence, gender, geographic region or ethnic origin.
This study involves the definition of e-inclusion, its scope and implementation in Turkey and Europe. The research method in this study includes literature review.
Keywords: E-inclusion, E-accesibility, E-competence
__________________________
* Yrd.
Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, mbayrakci@sakarya.edu.tr
Yalova Üniversitesi, Yabancı Diller Yüksekokulu, deniz-kocaturk@hotmail.com
*** Öğretmen, Y.L Öğrencisi, Sakarya Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, didem_1903_87@hotmail.com
**** Öğretmen, Y.L Öğrencisi, Sakarya Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, n_satmaz@hotmail.com
*****Öğretmen, Y.L Öğrencisi, Sakarya Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, suedaoden@gmail.com
** Okutman,
111
112
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Giriş
İçinde bulunduğumuz ‘Enformasyon (Bilgi) Çağı’,
bilgi toplumunu oluşturan kendini sürekli yenileyen ve geliştiren, bilgiyi üreten ve etkin kullanabilen, değişen iş koşullarına uyum sağlayabilen bireyler oluşturmaktadır. Enformasyon: belli bir alanda,
belli bir toplumda bilgi ve haberlerin yayılmasına
olanak sağlayan araçların tümüne verilen addır.
Enformasyon çağı olarak adlandırılan bu dönemde
bilgisayar ve enformasyon cihazları çoğalmış, bilgiye erişim ve elde edilen bilginin işlenme hızında
büyük artış olmuştur. Dünya geneline yayılan teknoloji sayesinde ‘Bilgi Çağı’ bütün dünya ülkelerinde yaşayan milyonlarca insan için bir gerçeğe dönüşmüştür. Bilgi ve iletişim teknolojileri 20.yüzyılı
şekillendiren en etkili güçlerden biridir. Bu teknolojiler sayesinde insanların yaşama, öğrenme ve çalışma şekilleriyle sivil toplum ile devletin etkileşimi
etkilenmiştir. Bu nedenle, gerekli Bilgi İletişim teknolojileri altyapılarının oluşturulması ve insanların
ekonomik ve sosyal refahının sağlanması için bilgi
ve iletişim teknolojilerinin insanların yaşamında yer
alması son derece önem taşımaktadır.
E-içerme ya da sayısal içerme, toplumun tüm bireylerini kapsayan bir bilgi toplumu oluşturmak için
gerçekleştirilen bütün faaliyetleri tanımlamak için
kullanılmaktadır. Bireysel ve toplumsal yaşamı
kökünden değiştiren, ekonomik, sosyal, politik ve
kültürel sonuçlar doğuran bu bilgi çağı, bilgi ve
iletişim teknolojilerine (BİT) ve hizmetlerine erişmede eşitsizlik adını verdiğimiz sayısal uçurum da
denen dijital bölünme (digital divide) adında yeni
bir kavramı ortaya çıkarmıştır. Bu bölünmenin
mağdurları, bahsedilen teknolojilere erişmekte ve
kullanmakta güçlük çeken dolayısıyla bilgi toplumuna yeterince katılamayarak dışlanan ve risk
altında olan bireylerdir. Bu doğrultuda, e-içerme
politikaları ile bilgi toplumundan dışlanma riski
olan bu bireylerdeki sayısal uçurum riski, ‚Sayısal
Birleşme‛ ye çevrilmeye çalışılmaktadır. Eiçermenin alt başlıkları, e-erişebilirlik (e-accesibility)
ve e-yeterlilik(e-competences) çalışmalarıdır. Eerişebilirlik çalışmaları, bilgi teknolojileri altyapılarının yaygınlaştırılarak toplumun bütün kesimlerine
ulaştırılmasını ve bilgi teknolojileri tasarlanırken,
sayısal dışlanma riski yüksek olan insanların da göz
önünde bulundurularak, içerişsel sistemler oluşturulmasını kapsamaktadır ki bu da e-içerme için
gereken ön koşulu sağlamaktadır. Bundan sonra
yapılması gereken ‘beceri uçurumunu’ ortadan
kaldırmaktır. İşte bu da e-içermenin ikinci alt başlığı
olan e- yeterlilik kavramını doğuruyor. E-Yeterlilik
çalışmaları ile bireylerin ve grupların bilgi iletişim
teknolojilerini kullanmalarını sağlayacak bilgi ve
becerilerle donatılarak, sayısal okuryazarlıkları
arttırılmaya ve bu yeniliklerden etkin bir şekilde
faydalanmaları sağlanmaya çalışılmaktadır. Bütün
bu çalışmalarla eğitimsizlik, yaşlılık, cinsiyet faktörü, engellilik, etnik durum veya coğrafi faktörler
gibi nedenlerle ortaya çıkan, bilgi toplumundan
dışlanma riskleri ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır (Saz, 2011).
Bu çalışmada, e-içerme, digital bölünme ve ilgili
diğer kavramlar açıklanarak, Türkiye’de ve AB
ülkelerinde alınan kararlardan ve uygulamalardan
bahsedilmeye çalışılacaktır.
e-İçerme
e-İçerme, bilgi toplumu gelişmelerinden dışlanma
riski olan gruplara yönelik, kapsayıcı ve içerişsel bir
bilgi toplumu hedefine ulaşma amaçlı yapılan çalışmaları tanımlamak amacıyla kullanılmaktadır. Bu
konuyla ilgili özel politikaların genel adıdır. eİçerme, toplumdaki bütün grupların bilgi toplumuna etkili bir şekilde katılması için yapılan çalışmaları temsil eder (European Commission, 2007a).
Aynı zamanda BİT’ler sayesinde ortaya çıkan gelişmelerden toplumun her kesimindeki bireylerin
faydalanması hedefi de e-içermenin hedefleri arasında yer almaktadır (Meyer-Müller-Kubitschke,
2006; Aktaran, Saz, 2011).
e-İçerme, cinsiyet, ırk, yaş veya sınıf engellerini
aşmak için sayısal teknolojilerin kullanılmasını
tanımlamak amacıyla kullanılan çok yeni bir terimdir. Aynı zamanda e-içerme, dijital teknolojilere
erişim ve kullanımdaki sayısal uçurum tehlikesi
etrafındaki tartışmaları tanımlamak için de kullanılmaktadır. Bu bakımdan, e-içerme terimi, öğrenme güçlüğü çeken bireyler için, içerişsel öğrenme
uygulamaları sunmak amacıyla sayısal teknolojilerin kullanılması ile de alakalıdır. Dijital teknolojiler
ve insanlar arasındaki etkileşimin bu geniş tanımı,
e-içerme olarak tanımlanmaktadır (Futurelab, 2007;
Aktaran, Saz, 2011).
E-Erişilebilirlik
e-içermenin ön koşulunu oluşturan e-erişilebilirlik,
toplumun tüm kesimine internet ve bilgi teknolojileri mal ve hizmetlerin ulaştırılması ve bunun için
gerekli altyapılarının oluşturulmasını kapsar. Bunun için özellikle risk altındaki engellilere, yaşlılara,
kırsal bölgedekilere, ekonomik geliri düşük olanlara
ve bunun gibi tüm dezavantajlı bireylere ulaşılması
hedeflenmektedir.
E-Yeterlilik
Bilgi toplumunda çok hızlı değişimler yaşanmaktadır. Yeni teknoloji ve servisler, kullanıcıların kendi
beceri ve yeterliliklerini güncel hale getirmelerini
gerekli kılmaktadır. Motivasyon eksikliği veya olanaksızlıktan dolayı, kendi becerilerini güncellemeyenler, geride kalma riski altındadırlar. Toplumdaki
bireylerin ve grupların, bugünün baş döndürücü
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
teknolojik gelişmeleri karşısında doğru beceri, bilgi
ve özellikleri elde edebilmeleri için e-yeterliliklerini
(e-Competence) arttırmaları çok önemlidir. eyeterlilik, becerileri içeren yeni bir terimdir, içerişsel
bir bilgi toplumu bağlamında, eğitim ile ilgili bilgi
ve becerileri kapsamaktadır (Saz,2011).
Günlük hayatı ve iş hayatını kolaylaştıran yeni
teknolojik gelişmeler sürekli piyasaya çıkmaktadır,
eğer insanlar bu yenilikleri doğru bir şekilde kullanmazlarsa bilgi toplumunun gerisinde kalıp, dışlanma riskine sahiptirler. Bu aynı zamanda toplumun ekonomik rekabet gücüne de zarar verecektir
(European Commission, 2010c).
Sayısal Uçurum (Digital Uçurum)
BİT’lere erişimde meydana gelen eşitsizlik olarak
tanımlanan dijital uçurum, günümüzde sıkça tartışılan bir kavram haline gelmiştir. BİT’ler bir yandan
coğrafi sınırlar, zaman ve toplumsal sınırlılıklarla
mücadele etmede mühim katkılar sağlarken; diğer
yandan farklı ekonomiler veya sosyal, iktisadi ve
coğrafi kesimler arasında birtakım eşitsizlikler
meydana getirmektedir. BİT’lere ‚sahip olanlar‛ ile
‚olmayanlar‛ arası farklılık olarak betimlenen dijital
uçurum, uluslar ve bölgeler arasında coğrafi uçurum olarak ifade edilmektedir. Aynı zamanda, dijital uçurum beceri ve okur-yazarlık açısından ele
alındığında, özürlüler, göçmenler, yaşlılar, düşük
gelir grupları gibi toplumdan dışlanma potansiyeli
olan kesimleri içine alacak şekilde de analiz edilebilmektedir (Canbey-Özgüler, 2006).
Nitekim Thompson (2000) küresel sistem içerisinde
bilgi ve iletişimin asimetrik bir hareket gösterdiğini
ve bu nedenle iletişimin küresel ağına girme koşullarının da esaslı değişiklikler ve eşitsizlikler gösterdiğini belirtmektedir.
Sayısal uçurum, bilgi teknolojilerini yaşamlarını
kolaylaştırabilecek bir şekilde etkin kullanabilen
bireyler ve toplumsal kesimler ile erişim eksikliği
veya eğitim eksikliğinden kaynaklanan nedenlerle
bilgi teknolojilerinin getirilerinden faydalanamayan
kitleler arasındaki ayrımı ve bölünmeyi ifade eder.
Bilgiye hızlı ve etkin bir şeklide erişen ve bu bilgiyi
nasıl kullanacağını bilen bireyler, bu bilgileri kullanarak daha iyi olanaklara kavuşurken, bu konuda
dezavantajlı bireyler ise bilgi toplumunun nimetlerden faydalanamamanın mahrumiyetini yaşamaktadırlar (Alkan, 2003).
Sayısal Okuryazarlık
Bilgi okuryazarlığı artık, bireyler teknoloji ağırlıklı
bir dünyanın parçası oldukları için, sayısal okuryazarlığı dikkate almadan tanımlanamamaktadır. BİT
yeterliliği, bilgi ihtiyacını tanımlama ve bilgiye
erişme, yönetme, birleştirme, değerlendirme işlemlerinde, yeni bilgiler oluşturmada ve diğer insanlara
bu bilgileri iletmede sayısal teknolojileri, iletişim
araçlarını ve/veya bilgisayar ağlarını kullanma
yeteneğidir (ICT Okuryazarlığı Paneli, 2002).
Ab Ülkelerinde E-İçerme ve Uygulamalari
Avrupa ülkeleri, dünyada ekonomik gücünü arttırmak için toplumdaki tüm bireylerin iş gücü piyasasında üretken olmalarını sağlamanın bilgi iletişim
teknolojilerinin etkin ve verimli bir şekilde kullanılmasından geçtiğinin bilincindedirler. Bilgi toplumuna dönüşümde bu verimi yakalamak için özellikle dezavantajlı bireyleri içerici e-içerme faaliyetleri başlatmışlardır.
Dezavantajlı gruba dönük genel bir profil değerlendirecek olursak; Avrupa nüfusunun %40’lık bir
kesimi, hiç bir sayısal okuryazarlık becerisine sahip
olmadıkları için, sosyal dışlanma tehlikesi ile karşı
karşıya bulunmaktadırlar. Buna yetersiz sayısal
okuryazarlık seviyesinde olanlar da eklendiğinde,
yaklaşık olarak %50’lik bir kesim risk altındadır. Bu
da e-içerme politikalarının, bilgi toplumu ve marjinal gruplar için, ne kadar önemli olduğunu göstermektedir (E-Practice EU, 2007a).
2006’daki bir EUROSTAT araştırma verisine göre
AB-25 ülkelerinde %40’ın üzerinde insan hiç bilgisayar veya internet kullanmamıştır. Bu rakam bazı
ülkelerde %65’e kadar tırmanmaktadır. BİT ürünlerine ve hizmetlere erişmedeki yetersizlikler yeni bir
eşitsizliğe neden olmaktadır; ‚belirli sosyal grupların giderek bilgi toplumundan dışlanması‛ diye
özetlenebilir.
Avrupa nüfusu giderek yaşlandığı için, bilgi toplumundan ayrılmış olan gruplardan biri olan yaşlı
insanlar için BİT’lerin sunmuş olduğu sosyal ve
ekonomik faydaların giderek farkına varılmaktadır.
Bununla birlikte yaşlı insanların pek çoğu henüz, bu
faydaların ne olduğunu anlayabilmiş değildir ve 65
yaşın üzerindeki 4 kişiden üçünden fazla bir oran
henüz hiçbir bilgisayar becerisine sahip değillerdir
(E-Practice EU, 2007a).
Yaşlılar, BİT’lerin hayatlarını nasıl etkileyeceğinden
habersiz veya bu konuda yanlış bilgilere sahip olabilirler. Bütün bunlardan sonra BİT’lerin faydalarını
anlayan ve sayısal uçurumun kenarından dönen
yaşlı bireyler, bazı eğitim programlarının içeriklerinin kendilerine hitap etmemesi ve bazı sık kullanılan bilgisayar programlarının tasarımlarının kendilerine uygun olmaması sorunuyla karşı karşıya
kalırlar. Hükümetler ve kamu yetkilileri e-devleti
iyileştirmek ve e-hizmetleri arttırmak isterlerken,
yaşlı insanları göz önünde bulunduran ilerlemeler
çok yetersiz kalmaktadır. Kamusal oluşumların
herkese uygun bir şekle dönüştürülmesi için yaşlı
insanların aktif katılımına ihtiyaç duyulmaktadır.
Sonuç olarak, BİT piyasasında yaşlı insanlara yönelik araştırmalar çok azdır.
Avrupa ülkelerinde nüfusun yüzde 10 ila 20 si arasını kapsayan engelli insanlar diğer bir hassas grup-
113
114
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
tur. Avrupa’daki engelli insanların %16 sı çalışma
çağındadır ve bunların %44 ‘ü uygun desteği alabildiklerinde toplumun bir parçası olabileceklerini
ifade etmektedir. Yaşlı insanlar, engelliler ve diğer
marjinal gruplar, eğer teknolojiye erişimleri ve bu
teknolojiyi kullanmak için gerekli becerileri kazanmaları sağlanmazsa, bilgi toplumunun nimetlerinden yararlanamayacaklardır. Dışlanmanın nedenleri
değişebilirken, dışlanan grupların bilgi toplumuna
entegrasyonu için kritik ve önemli bir adım, uygun
dijital okuryazarlık eğitiminin sunulması olacaktır
(E-Practice EU, 2007a).
E-İçerme, toplumdaki bütün grupların ve bireylerin,
bilgi toplumuna tüm yönleriyle katılımını sağlama
hedefi üzerinde odaklanmıştır. E-İçerme politikaları
aracılığıyla toplumdaki gruplar ve bireyler arasındaki BİT kullanım uçurumunun azaltılmasına ve
BİT kullanımındaki dışlanmanın ortadan kaldırılmasına çalışılmaktadır. Bu dışlanmayı ortadan
kaldırmak için BİT kullanımını teşvik etmek ve
ekonomiyi, iş imkânlarını, yaşam kalitesini ve sosyal katılım ve uyumu iyileştirmek amaçlanmıştır
(European Commission, 2007a).
İ2010 Avrupa Birliğinin bilgi toplumu ve medya
odaklı, politika çerçevesidir (2005-2010). Avrupa
Komisyonunun ‚Dijital Rekabet Edebilirlik‛ raporu
verilerine göre, Avrupa’nın sayısal sektörü, i2010
stratejilerinin ortaya çıktığı 2005 yılından beri, çok
büyük bir ilerleme göstermiştir (European Commission, 2008b).
İ2010 stratejisinin 3 ana hedefi bulunmaktadır;
1. Açık ve rekabetçi bir bilgi toplumu ve medya
servisleri iç piyasası sunan, tekil bir Avrupa bilgi
alanı oluşturmak,
2. BİT araştırmaları için yatırım ve inovasyon’ları
kuvvetlendirmek,
3. BİT kullanımı ile hem sosyal içermeyi, hem de
daha iyi kamusal hizmetler sunarak yaşam kalitesini yükseltmek.
Bu hedefleri başarmak için AB ülkeleri bazında
düzenlemeler, araştırmaların fonlanması, pilot projeler, destek faaliyetleri ve ortaklıklar gibi çeşitli
çalışmalar yapılmıştır. Bu strateji sonlanmış ve 2010
yılının Mayıs ayı içerisinde yeni bir girişim olan
Dijital Agenda ile devam ettirilmektedir (European
Commission, 2008b).
‘Dijital Gündem’, akıllı, sürdürülebilir, kapsamlı bir
büyüme için Avrupa 2020 stratejisi altındaki önde
gelen 7 girişimden ilkini oluşturmaktadır. Amacı,
hızlı internet ve birlikte işleyen uygulamalarla dijital bir pazar oluşturmak ve bu pazar sayesinde
sosyal fayda ve sürdürülebilir bir ekonomik sistem
geliştirmekdir.
E-içerme politikası açısından bir diğer önemli gelişme, ‚İçerici Bir Toplum için BİT‛ temasıyla 2006
yılında Riga’da toplanan AB’ye üye devletlerin
bakanlarının duyurduğu Riga Deklarasyonu’dur.
Riga Deklarasyonu, i2010 İnisiyatifine yönelik
önemli bir adım ve üye devletlerin e-içerme konusunda benimsedikleri ve gelecekte atılacak adımlara
ilişkin siyasi bir dayanak olmuştur. Bu Deklarasyon’da, yaşlı ve özürlülerin temel ihtiyaçları; coğrafi
dijital uçurum; e-erişim ve kullanılabilirlik; dijital
okur-yazarlık, sosyal içerme ve içerici e-devlet gibi
başlıca konular ve bu konularda yaşanan sorunları
ortadan kaldırmaya yönelik önlemler üzerine odaklanılmıştır. Bu çalışmadan sonra konuyla ilişkili
olarak her yıl değişik toplantılar yapılmıştır. Bu
toplantılara birçok Avrupa ülkesinden gelen delegeler katılmış ve toplantılar aracılığıyla e-içerme politikaları hakkında tartışma ve uzlaşma iklimi oluşturulmuştur (Saz, 2011).
Son olarak Avrupa Komisyonu bünyesinde yer alan
‚İçerme için BİT‛ ünitesi, e-içerme politikası ve
projeleri için eInclusion@ePractice.eu portalını hizmete sunmuştur. Anılan portalın temel amacı, bilgi
alışverişinin yapıldığı ve etkili e-içerme örneklerinin
araştırmacılar arasında paylaşıldığı online bir ortam
geliştirmek ve bu sayede e-içerme alanında inisiyatifler ve sinerjiler oluşturmaktır. Söz konusu portalda, sayıları giderek artan uygulamalı konular, haberler, kütüphane ögeleri, e-içerme çalışma grupları
ve duyurular yer almaktadır. Bu portalda yer alan
factsheets bölümü, içinde Türkiye’nin de bulunduğu,
30 Avrupa ülkesindeki e-içerme durumlarına daha
yakından bakma olanağı sunmaktadır (EPracticeEU, 2010).
5. Türkiye’de E-İçerme ve Uygulamalari
İnternet kullanımı açısından Türkiye’nin durumunu
resmetmek amacıyla BİT’lere ulaşmada dezavantajlı
gruplar açısından istatistiksel verilere daha yakından bakmak gerekir. Bu bağlamda, 2011 yılı Nisan
ayında gerçekleştirilen Hane Halkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması sonuçlarına göre, Türkiye genelinde hanelerin % 42,9’u internet erişim
imkânına sahiptir (Bu oran 2010 yılının aynı ayında
% 41,6 idi). İnternet erişim imkânı olan hane oranı,
kentsel yerlerde % 51 iken, kırsal yerlerde % 22,7
düzeyinde seyretmektedir (TÜİK, 2011). Bu durum
‚kentsel‛ alan ile ‚kırsal‛ alan arasında Türkiye’de
dijital uçurumun varlığına işaret etmektedir. Türkiye’de, 2011 yılı Nisan ayında hanelerin % 39,3’ünde
geniş bant internet (ADSL, kablolu ve kablosuz sabit
bağlantılar ile 3G bağlantı) erişim imkânı bulunmaktadır. Geniş bant bağlantı ile internet erişim
imkânı kentsel yerlerdeki hanelerde % 47,5 iken,
kırsal yerlerde % 18,6’dır. 16-74 yaş grubundaki
bireylerde bilgisayar ve internet kullanım oranları
sırasıyla % 46,4 ve % 45’dir (Bu oranlar 2010 yılında
sırasıyla % 43,2 ve % 41,6 idi). 16-74 yaş grubundaki
tüm bireylerin % 36,2’si interneti düzenli olarak
hemen hemen her gün veya haftada en az bir defa
kullanmaktadır. 16-74 yaş grubunda internet kulla-
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
nan bireylerin düzenli internet kullanım oranı ise %
89,5 olup, bu oran kentsel yerlerde % 90,7; kırsal
yerlerde ise % 83,7’dir (TÜİK, 2011).
Bahsedilen araştırma, Türkiye’de bilgisayar ve internet kullanımında kadın erkek ve kent-kır arasındaki dijital uçurumun devam ettiğini göstermektedir. $öyle ki, bilgisayar ve internet kullanım oranları
16-74 yaş grubundaki erkeklerde % 56,1 ve % 54,9
iken; kadınlarda % 36,9 ve % 35,3’tür. Bilgisayar ve
internet kullanım oranlarının en yüksek olduğu yaş
grubu 16-24 yaş grubudur. Bu oranlar tüm yaş
gruplarında erkeklerde daha yüksektir. Bilgisayar
ve internet kullanımı, kentsel yerlerde % 54,7 ve %
53,2, kırsal yerlerde ise, % 26,9 ve % 25,7’dir (TÜİK,
2011).
Türkiye’de eğitim durumuna göre bilgisayar ve
internet kullanımına bakıldığında şöyle bir tablo ile
karşılaşılmaktadır (TÜİK, 2011): Herhangi bir okulu
bitiremeyenlerin bilgisayar kullanım oranı % 3,3;
internet kullanım oranı % 2,8’tir. İlkokul mezunlarının bilgisayar kullanım oranı % 17,2 iken; internet
kullanım oranı % 15,7’dir. İlköğretim/Ortaokul ve
dengi mezuniyete sahip olanlarda bu oranlar, sırasıyla % 60,2 ve % 57,7 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’de lise ve dengi düzeyde eğitim kurumlarından
mezun olanların bilgisayar kullanım oranı % 75,6;
internet kullanım oranı % 73,3’tür. Yükseköğrenim
ve daha üstü diplomaya sahip olan kişilerde ise,
bilgisayar kullanım oranı % 92,3 iken; internet kullanım oranı
% 91’dir.
TÜİK’in ‚Hanelerde Bilişim Teknolojileri Kullanımı
Raporu‛na (2011) göre, işgücüne dâhil olmayanlar
içinde yer alan özürlüler incelendiğinde, kendileriyle ilgili bilgisayar ve internet kullanım oranlarının,
2007 yılından itibaren düzenli olarak ölçülebildiği
görülmektedir. Bu anlamda, 2011 yılı itibariyle
özürlülerin bilgisayar kullanım oranı % 5,6; internet
kullanım oranı da % 4,9’tur. Bu oranlar 2010 yılı için
sırasıyla, % 6,3 ve % 5; 2009 yılı için % 5,9 ve %
5,3’tür. Bu durum, yıllar geçmesine rağmen, Türkiye’de özürlülerin bilgisayar ve internet kullanım
oranlarına dair herhangi bir değişimin veya ciddi
bir iyileşmenin olmadığını göstermektedir. Cinsiyet
bağlamında konuya yaklaşıldığında, herhangi bir
özür türüne sahip kadınların, özürlü erkeklere göre
bilgisayar ve interneti daha az kullandıkları görülmektedir. 2011 yılı itibariyle, erkeklerin bilgisayar
ve internet kullanım oranları, sırasıyla % 6,3 ve %
5,9 iken; kadınlarda bu oran % 4,7 ve % 3,6’dır. 2010
yılında kadınların bilgisayar ve internet kullanım
oranları % 0 olarak belirlenmiştir (TÜİK, 2011). Söz
konusu oranın belirlenmesinde eğer teknik bir hata
yoksa, bu oran son derece düşündürücüdür. Kadınların hem cinsiyet hem eğitim hem de özürlü olma
durumları nedeniyle ‚üçlü‛ bir dışlanma mekanizmasına maruz kaldıklarını söylemek mümkündür.
Bu durum ise, BİT’lerden yararlanma noktasında,
kadınların erkeklere oranla dijital eşitsizlik problemine daha kolay maruz kalmalarına yol açmaktadır.
Türkiye dinamik ve genç bir nüfusa sahiptir.
BİT’lerin bütün getirilerinin, engel tanımaksızın
toplumdaki bütün vatandaşlara ulaştırılmaya çalışılması Türkiye’nin e-içerme stratejilerinin başında
gelir. Başka bir deyişle Türkiye’nin önceliği, ekonomik ve sosyal ilerlemeyi sağlamak için BİT’leri
geliştirmektir. Türkiye’de e-içerme temel sorunlardan biri olarak tanımlanmıştır ve birkaç senedir eiçermeyi sağlamak için icraatlar yapılmaktadır. Ana
hedef, vatandaşların BİT altyapısı, elektronik hizmetler ve sayısal okuryazarlık eksiliğinden dolayı,
bilgi toplumundan dışlanmasını engellemek ve
sayısal uçurumla baş etmektir. Temel prensip, Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan herkesin, yaşadığı
bölgeden dolayı herhangi bir ayrım yapılmadan,
internet ve iletişim teknolojilerinden faydalanması
ve bu amacı gerçekleştirmek için kırsal bölgelerde
internet alt yapısını oluşturmak ya da var olan altyapıların iyileştirilmesini gündeme almaktır.
BİT’lere erişim ve teknoloji fiyatlarını makul seviyede tutacak tedbirlerin alınması, böylece düşük
gelirlilerin, özel sosyal ihtiyaçları olanların ve engellilerin de BİT’lerin getirilerinden yararlanmasının
sağlanması kararlaştırılmıştır. Türkiye’nin bilgi
toplumu stratejisi, 2010 yılı hedeflerinde, BİT’lerin
makul ve satın alınabilir fiyatlarla yaygın bir şekilde
kullanımı ve bilgi toplumuna sosyal ve kültürel
dönüşüm, ana meseleler ele alınmıştır.
Türkiye’nin E-İçerme Stratejileri
Türkiye’nin yakın zamanda e-içermeye dönük aldığı kararlar ve stratejilere bakarsak, 9. Kalkınma
Planı (2007-2013), Orta Vadeli Programlar (20112013) ve Bilgi Toplumu Stratejisiyle(2006-2010),edönüşüm kapsamında Türkiye’de alt yapı oluşumunu hızlandırmak, uygulamaları başlatmak hedeflenmiştir.
Kalkınma Planı (2007-2013)
Ulusal ve Bölgesel plan ve programların temelini
oluşturur. 2010-2012 / 2011-2013 Orta Vadeli Programlar ve Bilgi Toplumu Stratejisi gibi sektörel ve
kurumsal strateji raporlarıyla paralellik gösterir. 5
gelişme eksenini ileri sürer;
1. Beşeri Kalkınma ve sosyal dayanışmayı güçlendirme: Okullarda BİT kullanımının yaygınlaştırılması ve dijital okuryazarlık oranını arttırmak için
hızlandırılmış müfredat gelişim eylemlerini içerir.
2. Kamu Hizmetlerinde kalite ve verimin arttırılması: Özel ihtiyaç sahipleri grupları da hesaba katarak, kamu hizmetleri hükmünde BİT kullanımının
verimli kullanılması ve yaygınlaştırılmasını içerir.
115
116
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Orta Vadeli Programlar (2011-2013)
BİT’lerin etkin kullanımı ve yaygınlaştırılmasıyla,
Türkiye’nin bilgi toplumuna dönüşümünü hızlandırmak amaçlanmıştır. Ana faaliyetler;
1. Geniş bant BİT’lerin tüm vatandaşlara ulaşmasını sağlamak,
2. e-devlet hizmetlerinin gelişiminde bilgi güvenliğini ve vatandaş temelli yaklaşımı dikkate almak,
3. BİT kullanımı ve ulaşımı için gerekli alt yapıyı
ve kırsal bölgelerdeki elektronik servisleri geliştirmek,
Bilgi Toplumu Stratejisi (2006-2010)
7 temel stratejik öncelik söz konuşudur. Bunlardan
temel önceliğe sahip olanları;
1. Sosyal Dönüşüm: Vatandaşlar tarafından günden güne daha etkin BİT kullanımını ve profesyonel
aktiviteleri içerir. Böylece dijital bölünme (uçurum)
azaltmak hedeflenmiştir.
2. Vatandaş Temelli Hizmet Dönüşümü: Amaç,
BİT’ler aracılığıyla tüm vatandaşlara etkili, kolay
ulaşılabilir kamu hizmetleri vermek; tüm vatandaşlara eğitim ve kültürel hizmetler, sosyal güvenlik ve
refah hizmetleri gibi BİT temelli hizmetler sağlamaktır.
3. Kamu İdaresinin Modernizasyonu: Özel ihtiyaç
sahibi vatandaşlara uyumlu bir alt yapıyla e-devlet
modelini onlar için ulaşılabilir kılmak esastır.
4. Rekabete dayalı, geniş çapta, uygun fiyata telekomünikasyon alt yapı ve hizmetleri: Amaç, toplumun tüm kesimine yüksek kalite ve uygun fiyata
geniş bant internet ulaşımını sunmaktır (engelli ve
dezavantajlı gruplar için fiyatlandırma politikalarına uygun bir şekilde).
Türkiye’de E-İçerme Alanları
2006 yılında Riga Deklarasyonu’nda alınan kararlara paralel olarak Türkiye’de de yaşlı ve özürlülerin
temel ihtiyaçları; coğrafi dijital uçurum; e-erişim ve
kullanılabilirlik; dijital okur-yazarlık, sosyal içerme
ve içerici e-devlet gibi konulara yönelik uygulamalar alt başlıklar olarak aşağıda verilmiştir.
Bit & Yaşlılar
Yaşlıların BİT kullanımı, günlük online hizmetlerden, ek yardımlara kadar hayatlarını temel olarak
etkilemektedir. Türkiye’yi bilgi toplumuna dönüştürmek için vatandaşların BİT’lere hızlı bir şekilde
adaptasyonları ve günlük hayatlarında bunları
kullanmalarını sağlamak çok önemlidir. Bu yüzden,
yaşlanan nüfus da BİT’lerin faydalarının farkında
olmalıdır. Bu teknolojilere ulaşmaları için onlara
fırsatlar sağlanmalıdır.
Devlet Planlama Teşkilatının ‘Türkiye yaşlıların
durumu ve ulusal yaşlanma eylem planı’ raporuna
göre,
1. Yaşlılar için özel BİT eğitimlerini içeren eğitim
fırsatları geliştirilmeli ve sağlanmalı,
2. Özellikle kadınların BİT’lerden faydalanması
sağlanmalı,
3. Çeşitli engellilik durumlarında göz önünde
bulundurarak, yaşlıların günlük teknoloji ihtiyaçlarını karşılamaları için, uygun kullanıcı dostu BİT’ler
geliştirilmelidir.
Bit & Coğrafi Dijital Bölünme
Evrensel hizmet kapsamında, coğrafi konumu ne
olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti’nin her yerindeki vatandaşın yüksek kalite elektronik iletişim hizmetlerine erişim esastır. Bu kapsamda, bilgi ve iletişim teknolojilerinin yaygınlaşmasını sağlamak, bu
teknolojilere erişimi kolaylaştırmak ve toplumda
bilgisayar okur–yazarlığı oranını arttırmak, vatandaşların ücretsiz olarak kamu internet merkezlerinden yararlanması amacıyla Kamu İnternet Erişim
Merkezleri (KİEM) kurulması kararlaştırılmıştır.
KİEM’ler, internet erişimini imkanları az olan kimselere ulaştıran, BİT rehberliği ve eğitim hizmetlerinin sağlandığı yerlerdir.
2006-2010 Bilgi Toplumu Stratejisi kapsamında
4.500 tam zamanlı KİEM’lerin kurulması hedeflenmiştir. Ayrıca okullarda kurulan Bilgi Teknolojileri
Laboratuvarların, yarı zamanlı KİEM’ler olarak
kullanılmasının kararı alınmıştır. 2007-2009 arasında 1850 KİEM’ler kurulmuştur. 81 il merkezi ve
Kıbrıs’ta olmak üzere 227 adet askeri kışlaya KİEM
kurulumu tamamlanarak, 18 Ekim 2007 tarihinde
Genelkurmay Başkanlığının ilgili birimlerine teslim
edilmiştir. 884 adet Halk Eğitim Merkezine, 271 adet
Mesleki Eğitim Merkezine, 186 adet kütüphaneye
KİEM kurulması planlanmıştır. Böylece halk eğitim
merkezleri, mesleki eğitim merkezleri, kütüphaneler, sosyal hizmet merkezleri ve çocuk esirgeme
kurumları KİEM’ler olarak hizmet vermektedir.
Evrensel Hizmetler kapsamında yaklaşık 29.000
okula internet bağlantısı sağlanmıştır. İnternet bağlantısı olmayan yaklaşık 9000 okulun internet bağlantısı ise TÜRKSAT AŞ. ve Türk Telekom tarafından sağlanması kararı alınmıştır. Çalışmalar devam
etmektedir. Altyapı kurulmasının yüksek maliyet
alanlarında yer aldığı kırsal bölgelerde, telefonsuz
veya tek telefonlu bölgelerde, yaklaşık 1250 adet
köye temel ses hizmetinin götürülmesi planlanmıştır.
E- Erişebilirlik & Engelliler
TURKSTAT verilerine göre Türkiye’de toplumun
%12’sini engelliler oluşturmaktadır. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2010 İş Planı kapsamında
engelliler için özel eylemler oluşturulmuştur.
Evrensel Hizmet kapsamında ve yeni teknolojiler
kapsamında;
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
- engelli tüketicilerin haklarını içeren elektronik
iletişim hizmetlerinin kullanıcılarına, ürün ve hizmet erişimi hakkında yeterli ve ulaşılabilir bilgi
sağlamak,
- engelli kullanıcıların, elektronik iletişim servislerine eşit erişimi şartı sağlamak,
- özel sektör için BİT’le ilgili alanların farkındalığını
arttırmak (Bu yeni teknolojilerin, engellilerin elektronik iletişim hizmetlerine erişmesini nasıl kolaylaştırdığına dair bir farkındalık yaratmak) amaçlanmıştır.
Bu amaçlar doğrultusunda engelli insanlar için
uygulanan projeler ve eylemler aşağıda verilmiştir.
- Engelsiz Türkiye Projesi: Bu proje engellilerin eerişilebilirlik farkındalığını arttırmaktadır. Burada
genel halk kadar, ilgili devlet organlarının ve kar
amacı gütmeyen kuruluşların farkındalığı önemlidir.
- Görme Engelliler için Kitap: Milli Kütüphane İnternet sitesi görme engellilere, ‘konuşan kitap kütüphanesi’ aracılığıyla geniş yelpazede sesli kitaplar
sağlamaktadır.
- Mebbis e-Okul Bilgi Sistemi: Milli Eğitim Bakanlığı
e-okul sistemi, engelli öğrenciler için e-modül hizmeti sunmaktadır.
- ‘Dikte Özel’ Ses Tanımı Programı: Bu bilgisayar
programı, görme ve bedensel engelli bilgisayar
kullanıcıları için tasarlanmış destekleyici bir teknoloji uygulamasıdır. Böylece klavye ve faresiz bilgisayar ve internet kullanımı mümkündür.
- Gören Göz Projesi: e-erişilebilirlik kapsamında bugüne kadar Ulaştırma ve Denizcilik Bakanlığı tarafından, navigasyon sistemiyle sesli yön tarifi yapan
5000 cihaz dağıtılmıştır. Bu yılın Haziran ayı sonunda yapılacak ihale sonunda 5000 cihaz daha
görme engelli vatandaşa dağıtılacaktır. GPS alıcısına
gelen koordinat bilgileriyle kullanıcının yerini tespit
eden cihaz, dijital harita yardımıyla kullanıcıyı
istediği adrese yönlendiriyor.
Ayrıca her yıl Bilgi Teknolojileri Kongresi, engelliler
ve bilgi teknolojileri konularını da içererek yapılmaktadır.
Sayısal Okuryazarlık ve E-Yeterlilik
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından okullarda bilgi
teknolojileri altyapısının kurulması, 2004 Temel
Eğitim Projesi Bilgi Teknolojileri Raporu, 2006-2010
Bilgi Toplumu Stratejisi ve eylem planlarının bir
sonucudur.
Eğitime %100 destek kampanyası çerçevesinde,
Ulaştırma Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında 10 Mayıs 2006 tarihinde yapılan ‚Bilgisayarlı
Eğitime Destek Alanında İşbirliği Protokolü‛ kapsamında; İlk etapta 1.500 adet Okula Bilgi Teknolojileri Sınıfı(BTS) kurulmuş ve daha sonra yapılan %20
ilave ile bu sayı 1800 adet’e çıkmıştır. Bu proje 14
Eylül 2007 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığına teslim
edilmiştir.
2009 Aralık ayının sonunda ülke çapında 28.939
Bilgi Teknolojileri Sınıfları, en az 150 öğrenci ve 8
sınıflık kapasiteli okullarda kurulmuştur. 17.261
okul ise (150 öğrenci ve 8 sınıf sayısı yeterliliğini
sağlamayan) her 15 öğrenciye bir bilgisayar düşecek
şekilde bu hizmet sağlanmıştır. Ayrıca 2009’da
36.082 okul ve eğitim kurumu ADSL erişimine, 4917
okul yine internet erişimine ulaşmıştır.
2006-2010 Bilgi Toplumu Stratejisi eylemleri;
- Okullarda Bilgi Teknolojileri Altyapısı: Bu kapsamda
amaç Multi Medya Kütüphaneli Bilgi Teknolojileri
Sınıfları kurmak ve yenilemek ve eğitim faaliyeti
dışındaki zamanlarda, bu sınıfların halka açık olmasını sağlamaktır.
- Kamu İnternet Erişim Merkezleri: KİEM’ler, ev internet bağlantısı olmadan tüm vatandaşa bedava erişim sağlamaktadır. Bu merkezlerde özel ihtiyaç
gruplarınıda içeren, günde 2 kez yapılan sayısal
okuryazarlık kursları verilmektedir. Ayrıca online
özel ders desteği de sağlanmaktadır.
- ‘Bilgisayar Bilmeyen Kalmayacak’ Projesi: 2008 yılında başlatılan bu projeyle, özellikle dezavantajlı
gençler arasında dijital okuryazarlık yeteneklerini
arttırmak ve coğrafi bölünmeye karşı katkı sağlamak amaçlanmıştır.
- Bilgisayar ve İnternet Kampanyaları: Özel ihtiyaç
gruplarına uygun fiyatlarda, bilgisayar ve genişbant
bağlantı paketleri sağlamak amaçtır.
- Yetişkinler için Temel Seviyede BİT Kursu:
KİEM’lerde özellikle dezavantajlı ve marjinal gruplara öncelik BİT kursları verilmesi esastır.
- BİT destekli Yaygın Eğitim: Amaç tüm vatandaşların
mesleki gelişimlerine destek için tasarlanan eöğrenme kursları vermek ve dezavantajlı kesimin
BİT kullanımına destek için özel eğitim programları
sağlamaktır.
- Habitat için Gençlik Organizasyonu: Bu organizasyon, Birleşmiş Milletlerle işbirliği içinde gençler için
bilgi teknolojileri projeleri yürütmüştür. Bu proje,
2008’de Avrupa’da düzenlenen Avrupa e-içerme
ödülünü kazanmıştır.
- Türkiye’nin e-Dönüşümü için Gençlerin Yetkin Kılınması Projesi: Amaç, özellikle gençler ve kadınlar
arasında dijital okur-yazar sayısını arttırmak. 70 ilde
900’den fazla genç, akranlarına temel bilgisayar ve
internet becerisi sağlamak için gönüllü olmuştur.
2010 verilerine göre, 107.000’den fazla vatandaş bu
projeden faydalanmıştır (Engelli ve özel ihtiyaç
grupları dahil).
- Dijital Uçuruma Köprü: 2011 yılında başlatılan, edönüşüm Türkiye projesiyle gerçekleştirilen bu
projeyle, 81 ilde 1.000.000 gence gönüllü eğitimi
vermek ve 100.000 genci dijital okuryazarlık kursuyla eğitmek amaçlanmıştır.
117
118
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
- Akıllı Çocuk Erken Öğrenme Programı(Kidsmart Early
Learning Programme): Bu program, 3-7 yaş arası
çocuklar için tasarlanan bilgisayar programlarıyla,
onlara sayısal okuryazarlık yeterliliği kazandırmak
içindir. Eğitim kurumlarına, sayısal okuryazarlık
yeterliliği kazandırmak için bir araç olarak 3-7 yaş
arası çocuklar için tasarlanan yazılımlar sağlamaktadır. Şimdilik İstanbul ve Ankara’daki okullarda
kullanılmaktadır.
İçerici E-Devlet
E-içerme çalışmalarının bir diğer anahtar elemanı,
kolayca erişilebilir e-devlet hizmetleridir. Ülkemizde, neredeyse bütün kamu kuruluşları hizmetlerini
çevrimiçi olarak sunma gayreti içerisindedirler.
Bilgi toplumuna dönüşüm için gerçekleştirilmesi
gereken ana hedeflerden birisi olan ‚e-devlet kapısı‛ projesinden sorumlu olan kuruluş ise TÜRKSAT’tır. E-Devlet Kapısı kamu bilgi bankası işlevinin yanı sıra, vatandaşların İnternet üzerinden sunulan kamu hizmetlerinden tek noktadan ve güvenle faydalanabilmesi amacıyla kurulmuştur. Özürlüler İdaresi Başkanlığı, web sitelerine erişim üzerine
genelge yayınlamıştır. Bu genelge tüm kamu kurum
ve kuruluşlarının, tüm engellilerin e-devlet sistemine tam ulaşımını sağlamak için (görsel, işitsel),
kendi web sitelerini ‘Web İçerik Erişim Rehberi’ ne
göre yeniden şekillendireceklerini planlar. Başbakanlık 2007/4 genelgesi, Kamu Kurumları İnternet
sitesi Kılavuzu, engellilerinde devlet web sitelerine
erişimi için gerekli standartları ana hatlarıyla belirtmektedir. Burada amaç sayısal uçurumu ‘sayısal
birleşme’ye çevirmek için yapılan içerici faaliyetlerin önemli bir eylemi olmaktır.
Sonuç ve Öneriler
Bu çalışmada e-içermenin, tanımı, kapsamı ve Türkiye ve Avrupa’da ki uygulamaları üzerine bir
literatür taraması yapılmış ve bir çerçeve çizilmesi
amaçlanmıştır. Bu çerçeveyle, enformasyon ve telekomünikasyon teknolojilerinin gelişmesi sonucunda
iletişim bilgi teknolojilerine (BİT) ve hizmetlere
erişmede yaşanan dijital bölünmeye engel olmak
için başlatılan içerme uygulamalarında toplumların
içinde bulunan bazı gruplar( yaşlılar, engelliler,
kadınlar vb.) üzerinde durulduğu, bu bölünmeyi
birleşmeye çevirmenin bir gereksinim olarak ortaya
çıktığı görülmektedir. Bu kapsamda Türkiye’de eiçerme çalışmaları Avrupa’dan sonra, onu örnek
alarak devam etmektedir. Ancak yapılması gereken
çok daha fazla şey olduğu görülmektedir. Bir yandan e-erişilebilirlik kapsamında alt yapı çalışmaları
dezavantajlı kesimler için devam ederken, diğer
yandan e-yeterlilik kapsamında bilgi iletişim teknolojilerinin nasıl etkin ve verimli kullanıldığını öğretmek için çeşitli proje, kurs ve faaliyetler gerçekleşmektedir. Yapılması gereken devlet ve sivil toplum kuruluşlarının veya örgütlerinin işbirliği içinde
çalışarak bu uygulamaların daha hızlı ve etkin bir
şekilde gerçekleşmesini sağlamak olmalıdır. Temelde dijital uçurumu kapatmak için e-içerme uygulamalarında alt yapı dağılım bozukluğu hızla giderilmelidir. Bilgi iletişim teknolojilerine erişimde
eşitlik sağlanmalıdır. Bunun için bireylerin ve grupların bilgi iletişim teknolojilerini kullanmalarını
sağlayacak bilgi ve beceriler için yaşam boyu öğrenme merkezlerinde kurslar düzenlenmeli ve seminerler verilmelidir. BİT araştırmaları için yatırım
ve inovasyon kuvvetlendirilmelidir. İyi kamusal
hizmetler sunularak bireylerin yaşam kalitesi yükseltilmelidir. Kamu internet erişim merkezleri kurulmalıdır. Bölgeler arası refah düzeyi farkı kapatılmalıdır. Yüksek gelirli ve düşük gelirlilerin, kadın
ve erkeklerin internet erişim gibi konulardaki uçurumu gidermek amaçlanmalıdır. Dolayısıyla ekonomiyi, iş imkanlarını, yaşam kalitesini, sosyal
katılım ve uyumu iyileştirmek amaçlanmalıdır.
Engellilerin BİT teknolojilerinden daha fazla yararlanabilmelerini sağlayan projeler oluşturulması
desteklenerek uygulanmalıdır. MEB ile birlikte
okulların internet alt yapıları kuvvetlendirilmeli ve
okullarda BİT sınıfları yaygınlaştırılmalıdır. Bu
hedefleri gerçekleştirmek için araştırmaların fonlanması, pilot projeler, destek faaliyetleri ve ortaklıklar gibi çeşitli çalışmalar yapılmalıdır.
Kaynakça
Alkan, M. (2003). Sayısal Uçurum ve Türkiye İncelemeleri. (http://www.stradigma.com/turkce/mart2003/makale_11.html)
adresinden erişilmiştir.
Aytun,C. (2005). Dijital Bölünme Olgusu ve Türkiye Üzerine Bir Uygulama, T.C. Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
İktisat Anabilim Dalı.
Bozkurt, V. ve Şenol B. (2011). Bilgi Toplumu ve Türkiye, Memet Zencirkıran (der.) Dünden Bugüne Türkiye’nin Toplumsal Yapısı
içinde. Bursa: Dora Yayıncılık.
Canbey, Ö. V. (2006). Yeni Bir Sosyal Dışlanma Biçimi Olarak Sayısal Uçurum: AB Üyesi Ülkelerde ‘E-İçerme’ Politikaları. Eskişehir:
Nisan Kitabevi.
Çelik, A. (2008). T.C. Ulaştırma Bakanlığı Haberleşme Genel Müdür Yardımcısı.
(http://www.tusiad.org/FileArchive/ACelik.pdf) adresinden alınmıştır.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
European Commission. (2010). European Disability Strategy 2010-2020: A Renewed Commitment to a Barrier-Free Europe. Brussels:
European Commission.
European Commission. (2005). i2010 – A European Information Society for Growth and Employment. Brussels: European Commission.
EPractice EU. (2007a). (http://www.epractice.eu/files/media/media1740.pdf) adresinden alınmıştır.
EPractice EU. (2007b). Turkey 2007. E-Inclusion Situation in Turkey.
(http://www.epractice.eu/files/Turkey_e-Inclusion%202007.pdf) adresinden alınmıştır.
EPractice EU. (2010). e-Inclusion at ePractice.eu. (http://www.epractice.eu/einclusion) adresinden alınmıştır.
European Commission. (2007a). e-Inclusion.
(http://ec.europa.eu/information_society/activities/einclusion/index_en.htm) adresinden alınmıştır.
European
Commission.
(2008b).
Strategy
for
an
innovative
and
inclusive
European
ty.(http://ec.europa.eu/information_society/doc/factsheets/035-i2010-en.pdf) adresinden alınmıştır.
Information
Socie-
European Commission. (2010b). Europe’s Information Society Themetic Portal.
(http://ec.europa.eu/information_society/activities/einclusion/policy/accessibility/index_en.htm) adresinden alınmıştır.
Futurelab. (2007). e-inclusion: Learning Difficulties and Digital Technologies. Report:15 s.6.
ICT Okuryazarlığı Paneli. (2002). Dijital Dönüşüm. (http://www.ets.org/Media/Research/pdf/ictreport.pdf) adresinden alınmıştır.
Meyer, I. , Müler, S. ve Kubitschke,L. (2006). eInclusion- Towards a Coherent European Policy Response to Social Inequalities in the
Information Society.
Saz, B. S. (2011). AB Ülkeleri ve Türkiye’deki e-içerme Uygulamalarının Karşılaştırılması. Ankara: Başbakanlık SYD Genel
Müdürlüğü.
TÜİK
(Türkiye
İstatistik
Kurumu).
(2011).
Hanelerde
Bilişim
(http://www.tuik.gov.tr/PreIstatistikTablo.do?istab_id=44) adresinden alınmıştır.
Teknolojileri
Kullanımı
Araştırması.
119
120
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Üniversitelerde İdari Personelin İş Doyumlarına İlişkin
Algıları (Gazi Üniversitesi Örneği)
Zekai ÖZTÜRK*
Zeynep BAYKOCA**
Özet
Bu araştırmada, Gazi Üniversitesi idari personelinin iş doyumunu etkileyen faktörlerin neler olduğunun tespit
edilmesi ve üniversitelerde idari personelin demografik özellikleri ile iş doyumuna ilişkin algıları arasında anlamlı bir fark olup olmadığını araştırmak amacıyla yapılmıştır.
Araştırmada, tarama modeli araştırma yöntemi kullanılmıştır. Bu araştırmayı yapmak üzere, "İş Doyum Ölçeği"
Gazi Üniversitesinde 2011-2012 yılında görev yapmakta olan 365 idari personele uygulanmıştır.
İdari personelin iş doyumunun çeşitli değişkenler açısından farklılaşıp farklılaşmadığının belirlenmesi amacıyla
ilişkisiz ölçümlerde t testi, tek yönlü varyans analizi, çoklu karşılaştırma LSD testi hesaplanmış ve sonuçlar yorumlanmıştır. Analizler sonucunda, unvan değişkeninin genel iş doyumunda farklılık yaratmadığı, cinsiyet, yaş,
eğitim durumu ve çalışma süresi değişkenlerinin ise, genel doyum üzerinde etkili olduğu bulunmuştur. Bu doğrultuda, Demografik özelliklere göre, cinsiyet alanında erkek idari personelin kadın idari personele göre iş doyumu yüksek olduğu belirlenmiştir. 18–25 yaş grubunun diğer yaş grupları arasında iş doyumu en yüksek grup olduğu görülmektedir. Eğitim durumu yükseldikçe işten alınan doyum azalmaktadır. Çalışma süresine göre, iş doyumu algısına ilişkin anlamlı farklılıklar bulunmuştur.
Araştırmanın iş doyumunun boyutları bazındaki bulguları ise şöyledir. Araştırmaya alınan beş iş doyumu boyutlarından, iş doyumunun en çok ‚yönetim‛ boyutunda; en az ise ‚çalışma arkadaşları‛ boyutunda olduğu belirlenmiştir.
Anahtar kelimeler: İş doyumu, Üniversite, İdari Personel.
The Perceptions Concerning Job Satisfactions of the
Administrative Staff at Universities
(A Sample of Gazi University)
Abstract
This study aims to determine factors which affect the job satisfaction of administrative staff at Gazi University and
to investigate whether there is a significant difference between the demographic characteristics of the administrative staff and their perceptions concerning job satisfaction.
General information about the study is presented, as well as the research method, sampling methods and measurement tools. In this research, ‚Job Satisfaction Scale‛ conducted among 365 administrative staff at Gazi University in 2011-2012.
In order to determine whether job satisfaction of the administrative staff differs based on several variables, t test,
one-way analysis of variance, multiple comparison LSD test are used and the results are interpreted. As a result of
this analysis, it is found that the job title does not make a difference on job satisfaction, but gender, age, education
and length of employment have significant impact on overall job satisfaction. In this respect, male administrative
staff has higher job satisfaction compared to female administrative staff. 18-25 age group has the highest job satisfaction among the other age groups. Job satisfaction decreases with increasing education level. Based on the length
of employment, significant differences are observed in perceptions of job satisfaction
Some of the findings of this research on job satisfaction are: Among the five dimensions of job satisfaction that are
considered, job satisfaction is the highest in the "management" dimension and it is the lowest in the "colleague"
dimension.
Key words: Job satisfaction, University, Administrative staff
*
**
Doç.Dr., Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Sağlık Kurumları İşletmeciliği Bölümü, zozturk@gazi.edu.tr
Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, zbaykoca@gmail.com
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
1.Giriş
1771-1858 yıllarında İngiltere’de kooperatifçilik
hareketinin ve ütopyacı sosyalizmin öncüsü olan,
Robert Owen, İskoçya’daki bir fabrikada işçiler için
çalışma koşullarının iyileştirilmesinin üretkenliği
artırdığını ilk kez ileri sürmüş, Çocuk işçi çalıştırmamış, çalışma çevresinde ısı, nem, ışık, temizlik
gibi koşulları sağlamıştır. Sanayi Devrimi başlangıç
düşünürlerinden biri olan İngiliz Andrew Ure,
1835’te çalışanlara sıcak çay, yeterli havalandırma,
sağlık kontrolü ve hastalık ödemesi sağlanmasını
tavsiye etmiştir. Bu öneriler bugün bize çok zayıf
gelişmeler olarak görünse de 19.yy İngiltere’sinde
devrim olarak görülmüştür (Yüksel, 1990:6-7). Bu
dönemden sonra işçiler kendi sıkıntılarını dile getirebilme, ücret, çalışma haklarının düzeltilmesi gibi
haklarını isterken, aydın çevrelerden de destek
görmeye başlamışlardır. Bu sayede işçi hakları bir
hak olarak görülmeye başlanmıştır.
İş doyumu tarihte ilk kez 1920’li yıllarda ortaya
çıkmış, 1930-40’lı yıllarda giderek önem kazanmıştır
(Sevimli ve İşcan, 2005:55).
İş doyumu en genel anlamıyla, iş yaşamına ilişkin
olumlu ya da olumsuz duyguların tümü şeklinde
ifade edilmektedir (Locke, 1976:1300). İş doyumunu,
bir kimsenin işini veya tecrübesini değerlendirmesi
sonucunda oluşan memnuniyet verici veya olumlu
duygusal bir durum şeklinde tanımlamaktadır.
Memnuniyet ise, kişinin bir üründen beklediği
performans ile ürünün sunduğu performans arasındaki ilişkinin karşılaştırılmasından kaynaklanan
doyum ya da hayal kırıklığı hissidir (Kotler,
2000:24)
Yoğun rekabet koşullarında kurumlar çalışanlarına
en etkin ve verimli şekilde çalışmalarına imkan
sağlamalarını zorunlu kılmaktadır. Bu zorunluluk,
çalışanların iş doyumlarının sağlanmasına verilen
önemi artırmaktadır. Günümüzde, amaçlarına
ulaşmaya çabalayan tüm örgütlerde hem çalışanların verimliliği hem de doyumu büyük ölçüde personel yönetimi işlevinin başarısından etkilenmektedir. Zira çalışanların yüksek performans gösterebilmeleri ve verimli bir şekilde çalışabilmeleri, onların işlerinden doyum sağlamalarına bağlıdır.
İş doyumu, Dunn ve Stephens’a göre, doyum veya
doyumsuzluk yeni alternatif doğduğunda ya da
benzer işlerde çalışanlarla yapılan karşılaştırmalardan ortaya çıkar. Örneğin, işgören başka bir firmadan daha yüksek ücretli bir iş teklifi alıncaya kadar,
ya da benzer işte çalışan arkadaşının kendisinden
daha çok kazandığını öğreninceye kadar, işinden
doyum almaktadır.
İş doyumu,
-İşin kendisinden duyulan tatmin,
-Ücretten duyulan tatmin,
-Yükselme fırsatlarından duyulan tatmin,
-Çalışma arkadaşlarından duyulan tatmin
-Yöneticiden duyulan tatmin,
Olmak üzere farklı boyutlarda kendini gösterebilmektedir. Örneğin, ücreti düşük bir işte çalışan kişi
yükselme beklentileri yüksekse, ücretten duyulan
tatminin yerini yükselme fırsatlarından duyulan
tatmin almaktadır (Yüksel, 1990:4).
İş doyumu bir ölçüde, iyi davranılmanın sonucudur; böyle olmakla aynı zamanda psikolojik sağlığın
da bir göstergesidir. İşyerinde yaşanılan gerginliğin
işten doyum sağlayamamanın hem nedeni hem
sonucu olabileceği öne sürülmekte ve iş doyumsuzluğunun nedeni de sonucu da olsa gerginliğin baş
ve mide ağrısı, sindirim sorunları, kusma gibi psikosomatik rahatsızlıklara yol açtığı; işlerinden doyum sağlayamayan bireylerde sigara, alkol, uyuşturucular gibi bağımlılık yapan madde kullanımına da
rastlandığı belirtilmektedir (Spector, 1997:2).
Çalışanların iş doyumunu sağlamak, az zamanda az
kaynakla verimli bir şekilde örgütün amaçlarına
daha etkin ulaşmasını sağlar. İşini benimsemiş ve
işinden doyum alan bir çalışan işini severek yaparken performansı daha yüksek olacaktır. Kendisine
verilen işi standartlarına uygun bir şekilde yapması
çalıştığı bölümün başarısını doğrudan etkileyecek
ve nihayetinde çalıştığı örgüte yaptığı katkı sayesinde; örgütün bulunduğu sektörde daha ileriye
gitmesini, hedeflerine ulaşmasını sağlayacaktır
(Eroğluer, 2008:5).
Bir kurumdaki en değerli varlık teknolojinin, araçların, mekanizmaların başında bulunan insanlardır.
İnsanlar ne kadar iyi olursa kurum da iyi olur. Bunu, onların kararlılıkları, gelişmeleri, başkalarıyla
iletişim kurabilme ve işbirliği yapabilme becerileri,
olumlu tutumları, kişisel bütünlükleri ve sürekli
denetim olmadan işleri yapmadaki girişimcilikleri
belirler (Shinn, 1998:136).
Kendine güvenen, özbenlik duygusunu gerçekleştiren işgörenler, bu özelliklerden daha çok doyum
sağlayabilmektedirler. Özgerçekleştirme düzeyine
ulaşan bir işgören, savaşım isteyen işe karşı daha
yüksek değer vermekte; başarıya daha çok güdülenmekte; daha yüksek sorumluluk almakta; adil
yükselmeye daha çok yandaş olmakta; övülmeye,
onaylanmaya daha az gereksinme duymakta; eleştiriden daha az kırılmakta; işiyle ilgili çatışmaya,
kaygıya daha az düşmekte; daha az uyum mekanizmalarına başvurmaktadır (Baş, 1991:206).
İş doyumu yüksek iş görenlerin, iş doyumu düşük
iş görenlere oranla daha fazla başarım sağlama
güdüsü olduğu yadsınamaz (Akıncı, 2002:7).
Yöneticiler, çalışanların iş doyumunu sağlamak için,
ast-üst ilişkileri, kararlara katılımı sağlama, yöneticilerin kabulü, çalışma koşullarını etkileme yeteneği
vb. noktaları dikkate almalıdırlar. Bu nedenle yöneticiler astları etkileme ve yönlendirmede kullandık-
121
122
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
ları güç tipiyle onların iş doyum düzeylerinde etkili
olabilirler (Karaman, 2008:77).
Bireylerin yetki ve sorumluluk denkliği, eğitilmek,
kararlara katılma, bilgilerin zamanında ve açıklıkla
iletilmesi gibi gereksinimleri örgütçe karşılandığı
sürece işgörenlerin iş doyum düzeyleri yüksek olur;
örgüte bağlılıkları artar. Bu nedenle örgüt yönetimini işgörenlerin gereksinimlerini çok iyi bilmesi ve
bu gereksinimleri yanıtlayacak düzenlemeleri politikasına alması gerekir (İncir,1990:34).
İşgörenin çalıştığı örgütün doğası, yönetiminin
niteliği işten doyumunda başlı başına önem taşımaktadır. Toplumca tanışmış, önemli bulunan,
hizmet çevresi geniş olan örgütler ile işgörenlerin
yaratıcılığına yer veren, takım çalışmasına elverişli
olan yönetim biçimleri, işgörenlere daha yüksek
doyum sağlamaktadır (Baş,1991:204).
2. Problem Durumu
Üniversitelerde idari personelin iş doyumuna ilişkin
algılarında anlamlı bir farklılık var mıdır? İdari
personelin iş doyumları, demografik özelliklere
göre değişiklik göstermekte midir? Soruları problemimizi oluşturmaktadır.
2.1. Alt Problemler
1. Gazi Üniversitesinde görev yapan idari personelin iş doyumları ne düzeydedir?
2. Gazi Üniversitesinde görev yapan idari personelin iş doyumları, demografik özelliklerine göre
değişiklik göstermekte midir?
a) Gazi Üniversitesinde görev yapan idari personelin iş doyumları, cinsiyete göre değişiklik göstermekte midir?
b) Gazi Üniversitesinde görev yapan idari personelin iş doyumları, yaşa göre değişiklik göstermekte
midir?
c) Gazi Üniversitesinde görev yapan idari personelin iş doyumları, eğitim durumuna göre değişiklik
göstermekte midir?
d) Gazi Üniversitesinde görev yapan idari personelin iş doyumları, unvana göre değişiklik göstermekte midir?
e) Gazi Üniversitesinde görev yapan idari personelin iş doyumları, çalışma sürelerine göre değişiklik
göstermekte midir?
3. Araştırmanın Amacı
Araştırmanın amacı, Gazi Üniversitesi idari personelinin iş doyumunu etkileyen faktörlerin neler
olduğunun tespit edilmesi ve iş doyumu algılamalarına ilişkin demografik özellikleri ile idari personelin iş doyumuna ilişkin algıları arasında anlamlı bir
fark olup olmadığının belirlenmesidir. Bu çalışmada
herhangi bir motivasyon kuramının ya da modelinin üniversite çalışanları yönünden sınanması
amaçlanmamıştır. Yalnızca çalışanların beklentileri-
ni herhangi bir modelin çerçevesiyle sınırlandırılmadan sorgulanmaya çalışılmıştır.
Bu çalışma, Üniversitede işinden doyum alan ve
doyum almayan idari personelin iş doyumu konusundaki algılarını tespite yöneliktir. Böylece idari
personelin iş doyumunun hangi değişkenlere göre
farklılaştığı ortaya konularak Fakülte, Enstitü, Yüksekokul vb. gibi ilgili eğitim kurumlarında iş doyumu için etkinliğin arttırılması konusunda birtakım
öneriler sunmayı sağlayabilecektir.
3.3. Araştırmanın Önemi
Araştırma;
Üniversitelerde idari personelin iş doyumlarına
ilişkin konuları içeren araştırmaların daha önce
yüksek lisans düzeyinde yapılmamış olması, bu
araştırmayı önemli kılmaktadır. Bu araştırma üniversitede işinden doyum alan ve doyum almayan
idari personelin ihtiyaçlarını, oluşan eksiklikleri,
ortaya çıkarmaya yardımcı olması bakımından
önemlidir.
Gazi Üniversitesinin misyonunun gerçekleştirilmesi
ve vizyona ulaşılabilmesi bakımından önemlidir.
Gazi Üniversitesinin devamını sağlayan iş gören
performansı, iş doyumu, verimlilik, aidiyet gibi
konularla doğrudan ilişkisini ortaya koyması bakımından önemlidir.
Bir anlamda Üniversitenin yaptıkları yatırımın iş
doyum düzeylerini ortaya koyması ve doyumsuzluk alanlarına ilişkin getireceği öneriler bakımından
önemlidir.
Bu araştırma, literatüre katkı sağlamanın yanında,
elde edilen bulgulara göre, üniversitede yöneticiler
tarafından çalışanların iş doyumlarını artırmak için
nelere ihtiyaç duydukları ve gelecekte oluşabilecek
durumların şimdiden görülüp önceden çözülmesinde anahtar rol oynayacaktır.
3.4 Varsayımlar
Ankete cevap verenlerin samimi, tarafsız ve dikkatli
oldukları varsayımından hareket edilmiştir.
3.5 Araştırmanın Sınırlılıkları
Bu araştırma Gazi Üniversitesinde görev yapan
idari personelle sınırlıdır.
Yapılan araştırma sonuçlarındaki bulgu ve yorumlar, örneklemde yer alan Gazi Üniversitesi 20112012 yılında görev yapmakta olan çalışanlardan
elde edilen verilerle sınırlı kalmaktadır.
3.6. Yöntem
Verilerin çözümlenmesinde öncelikle minimum,
maksimum, aritmetik ortalama ve standart sapma
betimsel istatistikleri hesaplanmıştır. İdari personelin iş doyumunun çeşitli değişkenler açısından farklılaşıp farklılaşmadığının belirlenmesi amacıyla
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
ilişkisiz ölçümlerde t testi, tek yönlü varyans analizi,
çoklu karşılaştırma LSD testi hesaplanmıştır.
düfi örnekleme yöntemi ile seçilen 365 idari personel oluşturmaktadır.
Bu araştırma, Gazi Üniversitesinde 2011-2012 yılında görev yapmakta olan 365 idari personel üzerinde
yapılmıştır. Araştırmaya katılan idari personelin
demografik özellikleri Tablo 1’de yer almaktadır.
3.7. Evren ve Örneklem
Araştırmanın evrenini Gazi Üniversitesinde çalışan,
2011-2012 yılında görev yapmakta olan tüm idari
personel oluşturmaktadır. Evren büyüklüğü 3465
kişi olarak belirlenmiştir. Örneklemi ise, basit tesaÖzellikler
Cinsiyet
Yaş
Eğitim durumu
Unvan
Çalışma Süresi
Tablo 1. Araştırmaya katılan idari personelin demografik özellikleri.
Kategoriler
Kişi Sayısı
Kadın
194
Erkek
171
18-25 yaş
56
26-33 yaş
124
34-41 yaş
102
42 ve üzeri
83
Lise
106
Önlisans
78
Lisans
141
Lisansüstü
40
Yönetici23
Şef-Uzman
58
Memur
284
0-5 yıl
131
6-10 yıl
82
11-15 yıl
46
16 yıl ve üstü
106
%
53,2
46,8
15,3
34,0
37,9
22,7
29,0
21,4
38,6
10,9
6,2
15,9
77,8
35,9
22,5
12,6
28,8
Tablo 2. İş Tatmin Ölçeğinin alt boyutlarına ilişkin güvenirlik ve geçerlik değerleri.
Boyutlar
Madde sayısı
Güvenirlik (Cronbach Alfa)
A. Yönetim Politikası
1-9
0,933
0,910
B. Çalışma Arkadaşları
10-14
C. Yönetici
15-20
0,906
Ç. İşin Niteliği
21-26
0,938
D. Ücret Boyutuyla
27-31
0,865
Toplam Güvenirlik:
0,908
yısı 0,908 olarak hesaplanmıştır. Eroğluer (2008),
tarafından ölçek uyarlama sürecinde hesaplanan
güvenirlik katsayıları incelendiğinde, ölçeğin alt
boyutlarının ve tamamının güvenilir olduğu sonucuna varılabilir.
Araştırmadaki veriler, Eroğluer (2008) tarafından
uyarlanan "İş Tatmin Ölçeği" kullanılarak toplanmıştır. Tablo 2’de görüldüğü gibi ölçeğin yönetim
alt boyutunda 9 madde yer almaktadır. İş tatmini
ölçeğinin tamamı için hesaplanan güvenirlik katsa4.Bulgular ve Yorumlar
Gazi Üniversitesinde görev yapan idari personelin
iş doyum düzeylerinin belirlenmesi amacıyla, idari
personele 31 maddeden oluşan bir ölçek uygulanmıştır. İdari personelin ölçeğe vermiş oldukları
cevaplar doğrultusunda minimum, maksimum,
aritmetik ortalama ve standart sapma değerleri
hesaplanmış ve sonuçlar Tablo 3’te gösterilmiştir.
Bu bölümde araştırma problemlerine dayalı olarak
veriler çözümlenmiş ve çözümleme sonucunda elde
edilen bulgular ile yorumlara yer verilmiştir.
4.1. Gazi Üniversitesinde Görev Yapan İdari Personelin İş Doyumlarının Düzeyi
Ölçeğin Boyutları
Yönetim Politikası
Çalışma Arkadaşları
Yönetici
İşin Niteliği
Ücret
Ölçeğin Tamamı
Tablo 3. İdari personelin iş doyumuna ilişkin algı düzeyleri.
N
Minimum
Maksimum
365
9,00
45,00
365
5,00
25,00
365
365
365
365
6,00
6,00
5,00
34,00
30,00
30,00
23,00
151,00
26,45
12,35
SD
0,55
4,90
16,56
15,92
16,06
87,35
7,88
6,47
3,71
6,01
123
124
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
İdari personelin yönetim politikası, çalışma arkadaşları boyutu, yönetici boyutu, işin niteliği boyutunda yönelik iş doyumlarının orta düzeyde olduğu; ücret boyutunda ise ortalamadan biraz yüksek
düzeyde olduğu belirlenmiştir. İdari personelin
genel olarak, iş doyumlarının ortalamadan biraz
yüksek düzeyde olduğu belirlenmiştir.
4.2. Gazi Üniversitesinde Görev Yapan İdari Personelin İş Doyumları İdari Personelin Demografik
Özelliklerine Göre Gösterdiği Değişiklik
4.2.1 Gazi Üniversitesinde görev yapan idari personelin iş doyumları cinsiyete göre değişiklik
göstermekte midir?
İdari personelin iş doyum düzeylerinin cinsiyete
göre farklılık gösterip göstermediğinin incelenmesi
gerçekleştirilmiştir. Bu doğrultuda idari personelin
ölçeğin alt boyutlarından ve tamamından almış
oldukları puanlar üzerinde ilişkisiz ölçümlerde t
testi hesaplanmış ve sonuçlar Tablo 4’te gösterilmiştir.
Tablo 4. İş doyumu ölçeği sonuçlarının cinsiyete göre ilişkisiz t testi sonuçları.
Ölçeğin Boyutları
Cinsiyet
N
SD
t
Yönetim Politikası
Kadın
194
25,09
10,83
Erkek
171
27,99
10,04
2,647
Çalışma Arkadaşları
Kadın
194
11,57
4,91
3,307
Erkek
171
13,24
4,74
Yönetici
Kadın
194
15,51
7,75
2,726
Erkek
171
17,74
7,87
İşin Niteliği
Kadın
194
15,11
6,29
2,559
Erkek
171
16,84
6,55
Ücret
İş Doyumu Ölçeği
Kadın
Erkek
Kadın
Erkek
194
171
194
171
Tablo 4 incelendiğinde, idari personelin genel olarak, Araştırmaya katılan idari personelden erkek
personelin (92,11), kadın personele (83,16) göre iş
doyumlarının daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
15,87
16,28
83,16
92,11
3,81
3,60
25,70
25,60
p
0,008
0,001
0,007
0,011
1,037
0,301
3,324
0,001
4.3 Gazi Üniversitesinde görev yapan idari personelin iş doyumları yaşa göre değişiklik göstermekte midir?
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Varyansın Kaynağı
Gruplar arası
Gruplar içi
Toplam
Tablo 5. İş doyumu ölçeği sonuçlarının yaşa göre ANOVA sonuçları
Kareler Toplamı
SD
Kareler Ortalaması
10907,091
3
3635,697
235362,6
361
651,974
246269,7
364
F
P
5,576
,001
Tablo 5 incelendiğinde, idari personelin yaşa göre iş doyumlarının farklılaştığı belirlenmiştir (p<0.05).
Tablo 6. İşin doyumu ortalama farklar için çok gruplu karşılaştırma sonuçları-LSD Testi.
Yaş (J)
Ortalama Fark (I-J)
SE
P
26-33 yaş
-9,84793*
4,11
,017
18-25 yaş
34-41 yaş
-13,35504*
4,25
,002
42 ve üzeri
-17,40146*
4,42
,000
18-25 yaş
9,84793*
4,11
,017
26-33 yaş
34-41 yaş
-3,50712
3,41
,305
42 ve üzeri
-7,55354*
3,62
,038
18-25 yaş
13,35504*
4,24
,002
34-41 yaş
26-33 yaş
3,50712
3,41
,305
42 ve üzeri
-4,04642
3,77
,284
18-25 yaş
17,40146*
4,42
,000
42 ve üzeri
26-33 yaş
7,55354*
3,62
,038
34-41 yaş
4,04642
3,77
,284
Yaş (I)
p<0.05*
Tablo 6’da yer alan bilgiler incelendiğinde, idari
personelin iş doyum düzeylerinin yaşlarına göre
anlamlı farklılık gösterdiği belirlenmiştir. Yaşa göre
idari personelin iş doyum ortalamaları incelendiğinde ise 42 ve üzeri yaş grubu ile diğer tüm yaş
Varyansın Kaynağı
Gruplar arası
Gruplar içi
Toplam
4.4 Gazi Üniversitesinde görev yapan idari personelin iş doyumları eğitim durumuna göre değişiklik göstermekte midir?
Tablo 7.İş doyumu ölçeği sonuçlarının eğitime göre ANOVA sonuçları.
Kareler Toplamı
SD
Kareler Ortalaması F
3216,049
3
1072,016
243053,6
361
673,279
1,592
246269,7
364
Tablo 7 incelendiğinde, idari personelin eğitim
durumuna göre iş doyumlarının farklılaşmadığı
belirlenmiştir (p<0.05).
Varyansın Kaynağı
Gruplar arası
Gruplar içi
Toplam
grupları arasında iş doyumunun daha yüksek olduğu görülmektedir.
p
,191
4.5 Gazi Üniversitesinde görev yapan idari personelin iş doyumları unvana göre değişiklik göstermekte
midir?
İdari personelin unvana göre iş doyumlarının farklılık göstermediği belirlenmiştir (p>0.05).
Tablo 8. İş doyumu ölçeği sonuçlarının unvana göre ANOVA sonuçları.
Kareler Toplamı
sd
Kareler Ortalaması
F
1883,342
2
941,671
244386,4
362
675,100
1,395
246269,7
364
p
,249
4.6 Gazi Üniversitesinde görev yapan idari personelin iş doyumları idari personelin çalışma sürelerine göre değişiklik göstermekte midir?
Tablo 9. İş doyumu ölçeği sonuçlarının çalışma süresine göre ANOVA sonuçları.
Varyansın Kaynağı
Kareler Toplamı
sd
Kareler Ortalaması F
Gruplar arası
12625,509
3
4208,503
Gruplar içi
233644,2
361
647,214
6,502
Toplam
246269,7
364
Tablo 9 incelendiğinde, idari personelin çalışma
süresine göre iş doyumlarının farklılaştığı belirlenmiştir (p<0.05). Farklılığın hangi gruplar arasında
p
,000
olduğunun belirlenmesi amacıyla çoklu karşılaştırmalar LSD testi uygulanmış ve sonuçlar Tablo 11’de
gösterilmiştir.
125
126
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Tablo 10. İşin doyumu ortalama farklar için çok gruplu karşılaştırma sonuçları-LSD Testi.
Çalışma Süresi (I)
Çalışma (J)
Ortalama Fark (I-J)
SE
6-10 Yıl
-5,19866
3,58238
0-5 Yıl
11-15 Yıl
-14,34235*
4,36010
16 ve üstü
-12,74514*
3,32361
0-5 Yıl
5,19866
3,58238
6-10 Yıl
11-15 Yıl
-9,14369
4,68644
16 ve üstü
-7,54648*
3,74148
0-5 Yıl
14,34235*
4,36010
11-15 Yıl
6-10 Yıl
9,14369
4,68644
16 ve üstü
1,59721
4,49173
0-5 Yıl
12,74514*
3,32361
16 ve üstü
6-10 Yıl
7,54648*
3,74148
11-15 Yıl
-1,59721
4,49173
p<0.05*
Tablo 10’da yer alan bilgiler incelendiğinde, idari
personelin çalışma arkadaşları boyutu iş doyum
düzeylerinin çalışma süresine göre anlamlı farklılık
gösterdiği belirlenmiştir. Çalışma süresine göre,
idari personelin iş doyumu ortalamaları incelendi5. Sonuçlar ve Öneriler
5.1 Sonuçlar
Gazi Üniversitesi idari personelin iş doyumlarının
belirlenmesi amacıyla idari personele beş boyut ve
31 maddeden oluşan bir ölçek uygulanmıştır. İdari
personelin ölçeğe vermiş olduğu cevaplar doğrultusunda;
1. İdari personelin en çok iş doyumuna sahip olduğu alanın yönetim politikası boyutunun iş doyumu
(26,45) olduğu belirlenmiştir. Bunun yanında yönetici boyutu (16,56), ücret boyutu (16,06), işin niteliği
boyutu (15,92), çalışma arkadaşları boyutu (12,35),
olarak belirlenmiştir. bu boyutlara ilişkin idari personelin iş doyumlarının orta düzeyde olduğu; çalışma arkadaşları boyutunun ise diğerlerine göre en
düşük olduğu belirlenmiştir.
2. İdari personelin genel olarak iş doyumu incelendiğinde ise, iş doyumlarının orta düzeyde olduğu
saptanmıştır.
3. İdari personelin iş doyumları demografik özelliklere göre değişiklik gösterip göstermediği incelenmiştir. Bu doğrultuda;
a) Cinsiyete göre, ücret boyutu dışında
tüm boyutlarda idari personelin iş doyumlarının
cinsiyete göre farklılaştığı tespit edilmiştir. Erkek
idari personelin, kadın idari personele göre, iş doyumlarının yönetim ve çalışma arkadaşları boyutunda daha yüksek olduğu saptanmıştır. Ücret
boyutunda ise, cinsiyete göre farklılaşmadığı belirlenmiştir. Genel olarak, erkek idari personelin kadın
idari personele göre iş doyumlarının yüksek olduğu
belirlenmiştir.
p
,148
,001
,000
,148
,052
,044
,001
,052
,722
,000
,044
,722
ğinde personelin çalışma süresi alanında iş doyumu
en yüksek 0-5 yıl ile 11-15 yıl, 16 ve üstü yıl; 6-10 yıl
ile 16 ve üstü yıl; 11-15 yıl ile en düşük 16 ve üstü yıl
ile 11-15 yıl arasında olduğu görülmektedir.
b) Yaşa göre, çalışma arkadaşları ve ücret
boyutu dışında tüm boyutlarda idari personelin iş
doyumlarının yaşa göre farklılaştığı tespit edilmiştir. Yönetim, yönetici, boyutlarında yaş arttıkça iş
doyumunun arttığı görülmektedir. Genel olarak,
idari personelin yaşı arttıkça iş doyumunun da
artma eğiliminde olduğu belirlenmiştir.
c) Eğitim durumuna göre, idari personelin iş doyumlarının farklılaşmadığı tespit edilmiştir.
d) Unvana göre, iş doyumlarının unvana göre farklılaşmadığı tespit edilmiştir.
e) Çalışma süresine göre, işin niteliği boyutu dışında tüm boyutlarda idari personelin iş doyumlarının
eğitim durumuna göre farklılaştığı tespit edilmiştir.
Genel olarak, iş doyumu en yüksek; 0-5 yıl ile 11-15
yıl, 16 ve üstü yıllarda olduğu tespit edilmiştir.
Öneriler
Demografik özellikler içerisinde değişkenlerin artırılarak daha büyük örneklem gruplarıyla tekrar
incelenmesi yararlı olacaktır.
Kadın idari personelin erkek idari personele göre iş
doyumun düşük olmasının nedenleri incelenmeli ve
tedbirler alınmalıdır.
Yaş azaldıkça iş doyumunun azaldığı tespit edilmiş
olup, bu azalmanın nedenlerinin araştırılması yararlı olacaktır.
Yöneticilerin, yaptığı uygulamalarla çalışanlarının iş
doyumlarını artırıcı önlemler alması yararlı olacaktır. Çünkü kurumların amaçlarına ulaşabilmeleri
için iş doyumu yüksek olan çalışanlardan yararlanmaları gerekmektedir.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Kaynakça
Akıncı, Z. (2002). Turizm Sektöründe İş Gören İş Tatminini Etkileyen Faktörler: Beş Yıldızlı Konaklama İşletmelerinde Bir Uygulama,
Akdeniz Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 4(2),1-25.
Baş, T. (1991). Örgütsel Davranış İnsanın Üretim Gücü. Ankara:Gül Yayınevi.
Eroğluer, K. (2008). Örgütlerde İletişimin Çalışanların İş Tatmini Üzerine Etkisi ve Konuya İlişkin Bir Uygulama, Doktora Tezi, Dokuz
Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir.
İncir, G., (1990). Çalışanların İş Doyumu Üzerine Bir İnceleme. Ankara: MPL Yayınları.
Karaman, A.(2008). Profesyonel Yöneticilerde Güç Yönetimi. Konya: Eğitim Akademi Yayınları.
Kotler, P. (2000). Kotler On Marketing. İstanbul: Sistem Yayıncılık.
Locke, E. A., (1976). The Nature Of Causes Of Job Satistafaction. In Handbook Of Industrial & Psychology. Chicago:Dunette M.D. Rand
McNally Publishing Company. 1297-1350.
Sevimli, F. ve İşcan, Ö. (2005). Bireysel ve İş Ortamına Ait Etkenler Açısından İş Doyumu. Ege Akademik Bakış Dergisi, 5(1), 55-64.
Shinn, G.(1998). Motivasyonun Mucizesi (Çev:Ulaş Kaplan) İstanbul. (Eserin orijinali 1994’te yayımlandı).
Spector, P.E. (1997). Job Satisfaction: Application, Assessment, Cause, and Consequences. California: SAGE Publications.
Yüksel, Ö. (1990). İnsan Kaynakları Yönetimi. Gazi Kitabevi, Ankara.
127
128
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Yaşam Boyu Öğrenmede Öğretmenler
Hande POYRAZ*
Özet
Bilginin ve teknolojinin sürekli gelişip, değiştiği günümüz bilgi çağı yaşam boyu öğrenme gereksinimini ortaya
çıkarmakta ve yaşam boyu öğrenmeyi bir görev haline getirmektedir. Bu bağlamda yaşam boyu öğrenme değişen
ve gelişen toplumlara politik bir cevap olarak ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada günümüzde hem sosyal bir hak hem
de ekonomik bir gereklilik olarak görülen yaşam boyu öğrenmenin eğitim bağlamındaki tanımı yapılmıştır ve öğretmenlerin yaşam boyu öğrenmedeki rolü açıklanmıştır. Araştırmada literatür taraması yöntemi kullanılmıştır.
Yaşamboyu öğrenmenin gelişmesinde öğretmenin sınıf içinde öğrencileri yaşam boyu öğrenen bireyler olarak
desteklemesinin yanı sıra; yaşam boyu öğrenen birey olarak rol model olmasının; bilgi kaynağı olmaktan ziyade
öğrenciye bilgiye nasıl ulaşacağı ve bilgiyi nasıl kullanacağını öğretmesinin gerekliliği üzerinde durulmuştur. Bu
çalışmayla öğrenmenin sürekliliğinin nasıl sağlanacağı, yaşamboyu öğrenmeyi sınıf ortamında desteklemede
hangi aktivitelerden yararlanılması gerektiği açıklanmıştır.
Anahtar Kelimeler: yaşam boyu öğrenme, yaşam boyu öğrenenler, öğretmenler
Lifelong Learning for Teachers
Abstract
Information age in which data and technology change and develop continuously makes lifelong learning a necessity and a duty. In this context lifelong learning is a response to changing and developing communities. In this
study, lifelong learning’s meaning in the context of education is defined and roles of teachers in lifelong learning
are examined. Research method of this study is literature review. Besides teachers’ role to support students as lifelong learners, it is emphasized that they should be models for lifelong learning, also rather than being a source
they should show how to reach information and how to use this information. In this study, how to sustain lifelong
learning and which activities encourage lifelong learning are explained.
Key Words: lifelong learning, lifelong learners, teachers
Giriş*
Yaşam boyu öğrenme kavramına özellikle son yıllarda ülkelerin ve örgütlerin siyasa metinlerinde ve
eğitim politikalarında sıklıkla karşılaşılmaktadır.
Avupa Birliği komisyonu 1995 yılında Ögrenen
Topluma Doğru adlı çalışma yapmış ve 1996 yılı ise
yine komisyon kararıyla Avrupa yaşam boyu öğrenme yılı olarak kabul edilmiştir(Akbaş&Özdemir,
2002).Türkiye’de ise Birinci Beş Yıllık Kalkınma
Planından itibaren (1963) eğitimde sürekliliğe önem
verilmiş, 2006’da Türkiye’nin Başarısı için İtici Güç:
Hayat Boyu Öğrenme Politika Belgesiyle, 2007’de
Hayat Boyu Öğrenme Strateji Belgesi taslağıyla,
2009’da da Hayat Boyu Öğrenme Strateji Belgesi ile
yaşam boyu öğrenme siyasa metinlerimizde yer
almıştır.
Okt., Ahi Evran Üniversitesi, Yabancı Diller Yüksekokulu. Kırşehir/Merkez handepoyraz@hotmail.com.tr
*
Bu çalışmada günümüzde hem sosyal bir hak hem
de ekonomik bir gereklilik olarak görülen yaşam
boyu öğrenmenin eğitim bağlamındaki tanımı yapılmıştır ve öğretmenlerin yaşam boyu öğrenmedeki rolü açıklanmıştır. Ayrıca gelişmekte olan toplumlarda itici güç olarak değerlendirilen yaşamboyu öğrenmenin gelişmesinde öğretmenin sınıf içinde öğrencileri yaşam boyu öğrenen bireyler olarak
desteklemesinin yanı sıra; yaşam boyu öğrenen
birey olarak rol model olmasının; bilgi kaynağı
olmaktan ziyade öğrenciye bilgiye nasıl ulaşacağı ve
bilgiyi nasıl kullanacağını öğretmesinin gerekliliği
üzerinde durulmuştur. Bu çalışmayla öğrenmenin
sürekliliğinin nasıl sağlanacağı, yaşamboyu öğrenmeyi sınıf ortamında desteklemede hangi aktivitelerden yararlanılması gerektiği ve yaşam boyu öğrenen bireylerin yaşamboyu öğrenmeyle ilişkili
bilgi, beceri ve davranışları açıklanmıştır. Araştırmada literatür taraması yöntemi kullanılmış ve
internet üzerinden erişilen kaynaklardan, ilgili kitap
ve makalelerden derleme çalışması yapılmıştır.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Yeni nesillerin niteliği hiç kuşkusuz onu yetiştiren
öğretmenlerin niteliği ile özdeş olacaktır (Çelikten,
Şanal, & Yeni, 2005), eğer yaşam boyu öğrenen
bireyler yetiştirmeyi amaçlıyorsak öncelikle öğretmenlere yaşam boyu öğrenen bireyler olmaları için
destek sağlamak gerekmektedir. Gelişmiş toplumların eğitim sistemlerinden bekleneni sadece zeki,
becerili, hayal gücü yüksek, ilgili ve iyi eğitimli
öğretmenler karşılayabilir. Eğer toplumun önemsediği eğitimin kalitesini arttırmak ve yaşam boyu
öğrenen birey olma kapasitesine ve motivasyonuna
sahip yaratıcı, etkileyici, yenilikçi, kendine güvenen
genç bireyler yetiştirmekse, onları yetiştirecek öğretmenler mücadeleci, yenilikçi ve yaşam boyu
öğrenen bireyler olmadıkları sürece bu gerçekleşemez (Coolahan, 2002).
Yaşam boyu öğrenmeye hazır olmak ve öğrencilerde yaşam boyu öğrenme becerilerini geliştirmek için
öğretmenler pedagojik olarak yaşam boyu öğren-
Bireysel Öğrenci Düzeyinde
mede bilgili olmalı değişen öğrenme çevrelerinde
yaşam boyu öğrenmenin rolünü bilmeli öğrenmedeki yenilikleri nasıl geliştireceğini ve uygulayacağını bilmeli, bilişim teknolojilerinde yeterli olmalı ve
öğrenme süreçlerini düzenleyebilmelidir (Syslo,
2004). Öğretmenlerin öğrenme sürecinde bir yardımcı olarak olabildiğince becerili olması gerekmektedir. Öğrencilere ihtiyaçlarını belirlemede ve öğrencilerin bu ihtiyaçlarını gidermelerinde kaynaklardan nasıl faydalanacakları konusunda yardımcı
olmalıdırlar (Law, 2009).Yaşam boyu öğrenme kapsamında öğretmenlerin rolü hem profesyonel bilgilerini geliştirmek için kendileri yaşam boyu öğrenen
bireyler olmaları gerektiğinden hem de öğrencilerini
yaşam boyu öğrenen bireyler olarak yetiştirmeleri
gerektiğinden iki kattır (Syslo, 2004). Yaşam boyu
öğrenme beraberinde öğretmenlere öğrencilere,
ebeveynlere ve topluma karşı bazı sorumluluklar
yüklemiştir.
•Öğrenme sürecini başlatma ve düzenleme
•Öğrencilerin bireysel öğrenme ihtiyaçlarını karşılama
•Biçimlendirici ve özetleyici değerlendirmeyi dahil etme
Sınıf Düzeyinde
•Farklı kültürlerden gelen öğrencilerin oluşturduğu sınıflarda öğretim
yapma
•Disiplinler arası geçişlerde yenileşme
•Özel ihtiyaçları olan öğrencileri dahil etme
Okul Düzeyinde
•Grupla çalışma ve planlama
•Planı değerlendirme ve sistemli olarak geliştirme
•Yönetimde ve öğretmede bilişim ve iletişim teknolojilerini kullanma
•Okul ve uluslararası kuruluşlar arasında projeler başlatma
•Yönetimi ve paylaşılan liderliği geliştirme
Ebeveyn ve Toplum
Düzeyinde
•Ebeveynlere kişisel tavsiyeler sunma
•Öğrenmede toplumla işbirliği yapma
Şekil 1. Öğretmen Sorumluluklarının Genişleyen Kapsamı Kaynak: (OECD,2005)
Yaşam boyu öğrenmede bilgi topluluğu olan okulun da öğrencilere yaşam boyu öğrenme becerilerini
kazandırmada önemli bir rolü vardır bu yüzden
öğretmenlere okullarında yaşam boyu öğrenmenin
ilerlemesi için öğrenenlerin yaşları ve yetenekleri
veya müfredat ne olursa birer öğrenme topluluğu
olmasını sağlama görevi düşmektedir. Bunun için
okullarda (Day, 1999);
Her bireyin başarmasına yardım edilmeli.
Sınırlı bilgi tabanından ziyade, geniş bilgi tabanı
oluşturulmalı.
Toplumdan ayrı olmak yerine toplumun bir parçası
olunmalıdır.
Ayrıca aşağıdaki dört alana önem verilmesi okullarda yaşam boyu öğrenme becerilerini hızlı bir
şekilde geliştirmeye yardımcı olacaktır (Demirel,2009):
Farklı eğitim stratejilerinin kullanılması önemlidir.
Eğitimin planlanması, uygulanması ve değerlendirilmesi etkili öğretme ve öğrenme için önemlidir.
Geri dönütler öğrencileri kendi hatalarını gözden
geçirmelerine imkân sağlayacak, çalışmaya ve yeniden düşünmeye motive edecek şekilde ve anlamlı
olmalıdır.
Sınıf dışı uygulamalar da öğrencilerin kendi bilgi ve
becerilerini sınamalarına olanak sağlar (müze ve
kütüphane gezileri, seminerler, sosyal servisler vb.).
Yaşam boyu öğrenmeyle öğretmenin sınıftaki rolü
değişmiştir. Buna göre öğretmen sınıfta öğrenme
sürecinde öğrenciler gibi katılımcıdır. Öğrencileri
öğrenme süreçlerinde destekler ve motive eder.
Öğretmen problem çözme modelini öğrencilere
sunar; sürekli olarak kendini geliştirir ve öğrencilerin problem çözme ve bilgi edinme becerilerine
129
130
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
destek verir ve geliştirir. Öğretmenler geleneksel
bilgi aktarıcı rolünden çıkmış öğrencilerle birlikte
çalışan, çalışmalarında yer alırken yönlendiren iş
arkadaşları ve destekçileri olmuşlardır (Óhidy,
2008). Öğrenen öğretmenlerde bulunması gereken
beceriler; liderlik becerileri, teknolojik beceriler,
sınıf yönetimi becerileri, örgütlenme becerileri,
görüşme becerileri, araştırma becerileri, kaynak
bulma becerileri, kaynak yönetme becerileri, kendini geliştirme becerileri, etkileme becerileri olarak
sıralanabilir (Longworth, 2003) .
Yaşam boyu ve sürekli öğrenmeyi teşvik etmek için
eğitimciler ve öğretmenlerin yapması gerekenleri şu
şekilde sıralayabiliriz (Knapper, 2006);
Öğretme yöntemleri bilginin ediniminden ziyade
öğrenci aktivitelerine ve performans görevlerine
dikkat çekmelidir.
Öğrenciler ve öğretmenler arasında anlamlı etkileşim için fırsatlar olmalıdır.
Öğrenmeden zevk
alma
İşbirlikli öğrenme için fırsatlar olmalıdır.
Değerlendirme yöntemleri daha özgün olmalı, yapıcı geri dönüt sağlamalı ve öğrencinin kendisini ve
akranlarını değerlendirmesini sağlayacak unsurlar
içermelidir.
Öğrenme süreçleri daha net olmalı ve öğrenciler
öğrenmelerinde düşünmeye teşvik edilmelidir.
Öğrenme görevleri farklı alanlardan bilgi ve beceriyi birlikte kullanmayı desteklemelidir.
Öğretmede öğrenenler arasındaki bireysel farlılıklar
dikkate alınmalıdır.
Daha fazla iş her zaman iyi değildir< Öğrenme
görevleri öğrenenler için zorlu fakat başarılabilir
olmalıdır.
Eğitim amaçlarının ve kararlarının kontrolü öğretmen ve öğrencilerle paylaşılmalıdır, öğrenilecek
konu, yöntemi ve değerlendirme yaklaşımı hakkındaki kararlarda bunlara dâhil edilmelidir.
Not yerine
öğrenmeye
odaklanma
Beceri
temelli
puanlama
Kendi
eğitimini
düzenlem
e
Zayıflıkların
giderilmesi
Örneklerden
ve rol
modellerden
faydalanma
Kendini
değerlendirmenin
gerçekleştiril
-mesi
Yaşam Boyu
Öğrenme
Nasıl
öğreniceğini
bilme
Portfolyo
çalışması
Sınıf
dışında da
öğrenme
Problem
Çözme
Araştırm
a yapma
Şekil 2. Yaşam Boyu Öğrenmeyi Destekleme Etkinlikleri (Parkinson, A. (1999). Developing The Attribute Of Lifelong
Learning’den uyarlanmıştır.)
Öğretmenler öğrencilerini yaşam boyu öğrenen
bireyler olarak desteklemede; problem çözmeye,
eleştirel düşünmeye, iletişime, demokratik değerlere, politik süreçlerin anlaşılmasına, kendini anlama
ve kendine güvenmeye önem vermelidir. Öğretmenler yaşam boyu öğrenme becerisini bir alışkanlık haline getirmek için; portfolyolardan, rol modellerden, not verirken yeterliliklere odaklanmaktan ve
öğrenmeyi eğlenceli hale getirmekten yararlanabilirler (Parkinson, 1999).
Candy ve diğerlerine (1994) göre yaşam boyu öğrenme becerilerinin gelişimini destekleyen öğretme
yaklaşımları şunlardır;
Özerk öğrenme ve akran destekli öğrenme
Deneyime dayalı ve gerçek yaşamdan öğrenme
Kaynak dayalı ve probleme dayalı öğrenme
Yansıtıcı uygulama ve eleştirici öz farkındalık
Açık öğrenme ve alternatif öğrenme ortamları
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Özerk öğrenme öğrencilerin istedikleri zaman yer
ve istedikleri biçimde öğrenmelerini ifade etmektedir (Gibbons,2002). Bu tarz bir öğrenmede öğrenci
öğrenmelerinin sorumluluğunu üstlenmektedir.
Öğretmen kademeli olarak kaynak olma rolünden,
eğitim süreçlerini öğrenenlerini ihtiyaçları doğrultusunda düzenleme ve yönetme rolüne geçmelidir.
Öğrencinin kontrol
kullanımı
Öğretmenin kontrol
kullanımı
Şekil 3. Varsayımsal Öğrenen-Kontrol Süreci Kaynak: (Candy, Crebert, & O'Leary, 1994).
Deneyime dayalı ve gerçek yaşamdan öğrenmede
ise öğrencilerin gerçek yaşamda karşılaşabilecekleri
durumlara benzer deneyimler kazanmaları amaçlanır. Bu tarz deneyimleri edinmeleri için; rol oynama,
klinik pratik, arazi gezileri, iş deneyimleri ve işbirlikçi eğitimden yararlanılabilir (Candy, Crebert, &
O'Leary, 1994). Probleme dayalı öğrenme, öğrenenlerin bir problemle karşı karşıya geldikleri, bunu
sistematik olarak takip ettikleri, öğrenci merkezli
araştırma sürecini kapsayan bir öğrenme yöntemidir. (Şahbaz & Hamurcu, 2012) Yansıtıcı uygulama
ve eleştirici öz farkındalık modelinin özünde ise
deneyimlerden öğrenme hem yaşantı anındaki hem
de yaşantı sonrasındaki yansıtmacı araştırmalarla
zenginleştirilebileceği vardır. Açık öğrenme ve
alternatif öğrenme ortamlarının oluşturulması öğrenene ne zaman, nerde ve nasıl isterse öğrenme
fırsatı vermeyi temel almaktadır (Candy, Crebert, &
O'Leary, 1994).
Yaşam boyu öğrenme becerileri özellikle ilk ve orta
kademede yoğun olarak desteklenmelidir aksi takdirde üniversite seviyesinde öğrenme beceri ve
davranışlarını değiştirmek oldukça zor olacaktır
(Cropley & Knapper, 1983). Diğer bir açıdan bakıldığında öncelikli olarak üniversiteler, giderek hem
öğrenciler hem de politika yapıcılar tarafından
öğrenenlerin belli ihtiyaç ve amaçları doğrultusunda çeşitlilik sağlayan yerler olarak görülmektedir
(Candy, Crebert, & O'Leary, 1994). Üniversitelerdeki öğretim üyelerinin kariyerleri doğrultusunda
öğrenmeye devam etmeleri yani yaşam boyu öğrenen bireyler olmaları üniversitelerdeki öğrencilerin
yaşam boyu öğrenme becerilerini kazanmalarında
olumlu etkiye sahiptir (Cropley & Knapper,1983).
Sonuç
Yaşam boyu öğrenme bireylerin kendilerini geliştirmek amacıyla kasıtlı, sistemli ve istekli olarak
gerçekleştirdikleri her türlü öğrenme faaliyetidir.
Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre yaşam
boyu öğrenmenin eğitim bağlamında tanımı; bireyin kendisini yetenekleri ve ilgileri doğrultusunda
yetiştirmeyi ve geliştirmeyi amaçlayarak istekli,
sistemli ve kasıtlı olarak mümkünse belgelendirmek
koşuluyla yer, zaman ve mekâna bakılmaksızın
yaşam boyunca katıldığı öğrenme etkinlikleridir. Bu
bireyler öğreneceklerini kendileri planlar ve kendi
öğrenme stillerine göre düzenlerler ve öğrenmede
sürekliliğe önem verirler. Böylece hem kendi hayatlarındaki değişimlere, hem de günümüzün sürekli
değişip gelişen bilgi toplumuna ve bu değişimin bir
sonucu olarak ortaya çıkan yeni koşullara ve mesleklere ayak uydurabilirler. Bir toplumda yaşam
boyu öğrenen bireylerin yetiştirilmesi amaçlanıyorsa, öncelik onları yetiştirecek olan öğretmenlerin
yaşam boyu öğrenen bireyler olmasıdır. Politikalar
öğretmenlere hem yaşam boyu öğrenen bir birey
olma hem de öğrencilerini yaşam boyu öğrenen
bireyler olarak yetiştirme sorumluluğunu vermektedir. Yaşam boyu öğrenmenin öğretmenler açısından yansımaları ele alındığında; öğretmenlerin
önceliğinin öğrencilerine öğrenme alışkanlığı kazandırmak ve okuldan ayrıldıklarında dahi öğrenme etkinliklerine katılımlarını arttırmak için onları
birer yaşam boyu öğrenen birey olarak yetiştirmeleri gerekmektedir. Öğrencileri sınıfta ve sınıf dışında
öğrenme alışkanlığı kazanmaları, okulla ve toplumun işbirliği içinde olup öğrenciye yaşam boyu
öğrenme fırsatları yaratması öğretmenin, okulun,
ebevenylerin ve toplumun sorumluluğundadır.
Yaşam boyu öğrenmeyle öğretmenlerin rolü değişmiştir; öğretmenler geleneksel bilgi aktarıcı rolünden çıkmış öğrencilerle birlikte çalışan, öğrencilerin
çalışmalarında yer alırken yönlendiren iş arkadaşları ve destekçileri olmuşlardır (Óhidy, 2008). Yaşam
boyu öğrenme yaklaşımına göre öğretmen; bilgiye
nasıl ulaşılacağını gösteren bir model, kılavuz ve
131
132
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
yardımcı rolü üstlenmelidir. Öğretmen yaşam boyu
öğrenmeye ilişkin tutum ve davranışı ile örnek
olmalıdır (Günüç, Odabaşı, & Kuzu, 2012). Bir öğretmen yaşam boyu öğrenme becerisini öğrencilerinde alışkanlık haline getirmek için; portfolyolardan, rol modellerden, not verirken yeterliliklere
odaklanmaktan ve öğrenmeyi eğlenceli hale getirmekten yararlanabilir (Parkinson, 1999). Öğretmenin öğrencilerini yaşam boyu öğrenen bireyler olarak yetiştirmesinde öğrencilerine koçluk yapması,
onları desteklemesi, kendi öğrenmelerinin sorumluluklarını vermesi önemlidir. Yaşam boyu öğrenmeyi
teşvik etmede eğitimciler ve öğretmenlerin yapabilecekleri arasında (Knapper, 2006); öğrenci aktivitelerine ve performans görevlerine dikkat çekmeleri,
etkileşim ve işbirlikçi öğrenme için fırsatlar yaratmaları, değerlendirmede daha özgün olmaları,
öğrencileri kendi öğrenmeleri hakkında düşünmeye
teşvik etmeleri, farklı alanlardan bilgi ve beceriyi
birlikte kullanmayı desteklemeleri, öğrenenlerin
bireysel farlılıklarını önemsemeleri, öğrenme görevlerini öğrenenler için zorlu fakat başarılabilir olarak
belirlemeleri yer almaktadır.
Kaynakça
Akbaş, O., & Özdemir, S. (2002). Avrupa Birliğinde Yaşam Boyu Öğrenme. Milli Eğitim Dergisi(155-156), 112-126.
Candy, P. C., Crebert, G., & O'Leary, J. (1994). Developing Lifelong Learners through Undergraduate Education. National Board of
Employement, Education and Training. Canberra: Australian Government Publishing Service.
Coolahan, J. (2002). Teacher Education and the Teaching Career in an Era of Lifelong Learning. OECD Education Working Papers
No.2. OECD Publishing.
Cropley, A. J., & Knapper, C. K. (1983). Higher Education and the Promotion of Lifelong Learning. Studies in Higher Education,
8(1), 15-21.
Çelikten, M., Şanal, M., & Yeni, Y. (2005). Öğretmenlik Mesleği ve Özellikleri. Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi(19), 207-237.
Day, C. (1999). Developing Teachers: The Challenges of Lifelong Learning. London: Falmer Press.
Demirel, M. (2009). Implications of Lifelong Learning on Educational Institutions. Cypriot Journal of Educational Sciences
(CJES)(4), 199-211.
Divjak, S., & et al. (2004). Focus Group Report. M. K. Tom J. Van Weert (Dü.) içinde, Lifelong Learning In The Digital Age Sustainable For All In A Changing World (s. 21-25). Boston: Kluwer Academic Publishers.
DPT. (1963). Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı.
DPT. (2007). Hayat Boyu Öğrenme Strateji Taslak Belgesi (MEGEP).
DPT. (2009). Hayat Boyu Öğrenme Strateji Belgesi.
Gibbons, M. (2002). The Self-Directed Learning Handbook: Challenging adolescent student to excel. San Francisco: Jossey-Bass Publishers.
Günüç, S., Odabaşı, H., & Kuzu, A. (2012). Yaşam Boyu Öğrenmeyi Etkileyen Faktörler. Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler
Dergisi, 11(2), 309-325.
Knapper, C. (2006). Lifelong Learning Means Effective and Sustainable Learning. 25th International Course on Vocational Training
and Education in Agriculture.
Law, L. (2009). Lifelong learning: The perceptions among teachers of Mukah, a Malaysian coastal district. Australian Association
for Research in Education, International Education Research Conference. Canberra.
Longworth, N. (2003). Lifelong Learning in Action: transforming education for the 21st. London: Kogan Page.
MEGEP, İ. (2006). Türkiye'nin Başarısı için İtici Güç : Hayat Boyu Öğrenme Politika Belgesi. Ankara.
OECD. (2005). How well do schools contribute to lifelong learning? Education Policy Analysis 2004 Edition. içinde Paris: OECD
Publishing.
Óhidy, A. (2008). Lifelong Learning. Wiesbaden: Vs Research.
Parkinson, A. (1999). Developing The Attribute Of Lifelong Learning. 29th ASEE/IEEE Frontiers in Education Conference,November
10-13. San Juan.
Sharma, T. C. (2004). Meaning of Lifelong Learning. Delhi: SARUP&SONS.
Syslo, M. M. (2004). Schools As Lifelong Learning Institutions And The Role Of IT. Lifelong Learning In The Digital Age Sustainable
For All In A Changing World (s. 99-110). içinde Boston: Kluwer Academic Publishers.
Şahbaz, Ö., & Hamurcu, H. (2012). Probleme Dayalı Öğrenme Ve Işbirlikli Öğrenme Yöntemlerinin Öğrencilerin Bilimsel Süreç
Becerileri Ve Öğrenme Çıktıları Üzerindeki Etkileri. e-Journal of New World Sciences Academy, 7(2), 734-754.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Yatılı İlköğretim Bölge Okulu Öğrencilerinin Yatılı İlköğretim
Bölge Okullarının İşleyişine İlişkin Görüşleri
Melike ÇETİNKAYA*
Yücel GELİŞLİ**
Özet
Bu araştırmanın amacı Yatılı İlköğretim Bölge Okulu öğrencilerinin Yatılı İlköğretim Bölge Okulları hakkındaki
görüşlerini belirlemektir. Tarama modelinde betimsel bir çalışma olan araştırmanın evrenini 2011-2012 eğitim öğretim yılında, Kahramanmaraş ili Yatılı İlköğretim Bölge Okullarında okuyan öğrenciler oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemini ise Kahramanmaraş’ın Pazarcık, Çağlayancerit, Elbistan, Göksun, Andırın ilçelerindeki Yatılı İlköğretim Bölge okullarında II. kademede okuyan öğrencilerden rastgele seçilmiş 600 öğrenci oluşturmaktadır.
Araştırmada, araştırmacı tarafından hazırlanmış olan anket kullanılmıştır. Anketin geçerlilik ve güvenilirlik hesaplamaları yapılmış, anket güvenilir hale getirildikten sonra uygulanmıştır. Verilerin analizi için SPSS paket
programı kullanılmıştır. Araştırma bulgularına göre; yatılı okullarda okuyan kız öğrenciler, yatılı okulların öğretmenleri, eğitim öğretim olanakları, yemekhane yatakhane koşulları ve sosyal sportif imkanları hakkında erkek
öğrencilerden daha olumlu görüşlere sahiptir. Öğrencilerin yatılı okulların tüm boyutlarına ilişkin görüşleri okuduğu yatılı okula göre anlamlı derecede farklılık göstermektedir. Yatılı okul öğrencilerinin sınıf seviyelerine göre
de yatılı okula ilişkin görüşleri değişmektedir; yatılı okullarda 6, 7 ve 8. Sınıf öğrencileri arasında yatılı okulların
yönetimi, öğretmenleri, eğitim öğretim olanakları, yemekhane yatakhane koşulları, sosyal sportif imkanları ve fiziksel koşulları hakkında anlamlı bir görüş farklılığı olduğu ve sınıf seviyesi arttıkça öğrencilerin yatılı okula ilişkin görüşlerinin olumsuzlaştığı tespit edilmiştir.
Anahtar kelime: İlköğretim, Yatılı okul, YİBO
Regional Primary Boarding School Students’ Opinions on the
Functioning of the Boarding Primary School
Abstract
The objective of this study is to determine the view of the students of Regional Primary Boarding Schools (YİBO)
on their schools.
The universe of the study, which is a descriptive survey in scanning model, consists of the students who educate
in Regional Primary Boarding Schools of Kahramanmaraş in 2011-2012. The sampling of the study consists of randomly-chosen 600 students who are second-tier students in boarding schools in Pazarcık, Çağlayancerit, Elbistan,
Göksun and Andırın districts of Kahramanmaraş.
The survey, which was prepared by the researcher, has been used in the study. Validity and reliability of the survey have been measured and it has been used after it became reliable. For the data analysis, SPSS pocket program
has been used.
According to the findings of the study, compared to male students, girls have more positive views about the
teachers, education facilities, refectory, dormitory and social sporting conditions of the boarding schools. The students’ view about the boarding schools has a significant difference regarding the boarding schools in which they
educate. Boarding school students’ views about the school vary regarding their grade levels; it has been determined that there is a significant disagreement among the students in the 6th, 7th and 8th grades on the administration of boarding schools, teachers, education facilities, conditions of refectory and dormitory, social and sporting
facilities, and physical conditions and their thoughts about the boarding schools become more negative as their
grades increase.
Key words: Boarding schools
*
**
Blm. Uzm., Şehit Öğretmen Nesrin Ünügör İlkokulu e-posta:melike_0993@hotmail.com
Prof. Dr., Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi e-posta:gelişli@gazi.edu.t
133
134
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Giriş
Eğitim; bireyleri toplumsal ve yetişkin yaşama hazırlayan, onların kişilik gelişimlerine yardımcı olan,
gereksinim duyacakları bilgi, beceri ve yetenekler
elde etmelerini kolaylaştıran, toplumun sahip olduğu değerlerin, maddi ve manevi kültür unsurlarının
genç nesillere aktarıldığı evrensel bir süreçtir (Bucuka, 2009: 11).
Bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla
kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme
sürecini ‘eğitim’ olarak tanımlayan Ertürk, tanımında eğitimin formal yönünü vurgulamıştır. Eğitimin
formal misyonunu üstlenen kurumlar, okullardır
(Gündüz, 2006: 12).
Günümüzde formal eğitim bağlamında okullar çok
önemli kurumlar haline gelmiştir. Formal eğitim,
örgün eğitim ve yaygın eğitim olmak üzere ikiye
ayrılır. Örgün eğitim amaca göre hazırlanmış programlarla okul çatısı altında, belirli yaş grubundaki
ve aynı seviyedeki bireyler için yapılan düzenli
eğitimdir (Kıroğlu ve Elma, 2009: 7). Ülkemiz örgün
eğitim kurumlarının ilk basamağı ilköğretim okullarıdır. Eğitim olanaklarının sınırlı ve ilköğretimden
sonra örgün eğitimi terk etme oranının yüksek olduğu Türkiye gibi ülkelerde, toplumdaki bireylerin
en azından temel bilgi ve becerilerle donatılmış hale
getirilmesi açısından, ilköğretim kademesinin eğitim sistemi içerisinde ayrı bir önemi vardır (Erden,
2011: 129). Ülkemizde ilköğretim çağına gelen her
birey ilk kez planlı, programlı, amaçlı, güdümlü,
destekli ve zorunlu bir öğretim süreci içerisine girmekte, bu yönüyle ülkemizde ilköğretim bireyin
gelişim ve eğitiminde çok önemli ve kritik bir dönemi oluşturmaktadır (Öztürk, 2010: 37).
Devletler, dünyada yaşanan değişimlere ayak uydurmak ve toplumsal kalkınmayı sağlamak amacıyla çeşitli eğitim sistemleri uygulamaktadır (Akt.
Işıkoğlu, 2007: 2-3). Bu çerçevede ülkemiz eğitim
sisteminde de değişim ve gelişimler olmuştur. ‚Ülkemizde 1997-1998 öğretim yılından itibaren sekiz
yıllık kesintisiz zorunlu ilköğretime geçilmesini
sağlayan 4306 Sayılı Kanun, 18.08.1997 tarih ve
23084 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi. İlk yıl esnek tutulan yasa, ikinci yıl tam
olarak uygulandı‛ (Arı, 2003: 103).
Sekiz yıl kesintisiz ve zorunlu ilköğretim uygulamasına geçilmesiyle birlikte, küçük yerleşim birimlerindeki öğrencilerin, bu uygulamadan nasıl yararlandırılacağı sorunu ortaya çıkmıştır. Çünkü ülkemizdeki tüm küçük yerleşim birimlerine okul kurup
öğretmen atamak eğitim ekonomisi açısından
mümkün olmadığı gibi, bu yerlerde yaşayan öğrencilerin tamamını büyük yerleşim yerlerindeki okullara taşımak da o dönemde mümkün olmamıştır.
İşte bu soruna çözüm olarak ülkemizde taşımalı ve
Yatılı İlköğretim Bölge Okulları bulunmaktadır (Arı,
2003: 105).‚Sekiz yıl kesintisiz ve zorunlu eğitime
geçilmesiyle, ülkemizde ilköğretim kurumları normal, taşımalı ve yatılı olmak üzere üç uygulama
şeklindedir‛ (Gündüz, 2006: 5).
‚YİBO, Türkiye’de nüfusun az ve dağınık olduğu
yerleşim yerlerinde (köy, mezra, kom, oba) zorunlu
eğitim çağına gelmiş, yoksul veli çocuklarının sekiz
yıllık eğitim ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kurulan yatılı okullardır.‛ Bu okullarda öğrencilere eğitim-öğretimin yanı sıra, eğitimleri boyunca barınma, yeme, içme vb. olanaklar da sağlanmaktadır
(Akt. Ayçin, 2009: 48).
Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliğindeki 21.07.2012 tarihli değişiklikte, Yatılı
İlköğretim Bölge Okullarına hangi öğrencilerin
alınacağı şu şekilde ifade edilmiştir: ‚Okulu bulunmayan veya öğrenci yetersizliği nedeniyle okulu
kapatılan yerleşim birimlerindeki öğrenciler ile
birleştirilmiş sınıfları bulunan ilkokullarda dördüncü sınıfı tamamlayan ve taşımalı ilköğretim kapsamına alınamayan mecburi ilköğretim çağındaki
öğrenciler Yatılı Bölge Ortaokullarına alınırlar
(Resmi Gazete, 2012: 22).
Bu güne dek YİBO ’lar sayesinde ulaşım imkânsızlıkları ve maddi yetersizlikler yüzünden okuyamayacak olan birçok çocuk YİBO ’larda öğrenim görüp
eğitimli bireyler olarak topluma kazandırılmıştır.
Ancak özellikle son yıllarda YİBO ’larda eğitim
kalitesinin düştüğü ve olumsuz olayların (taciz,
tecavüz<) yaşandığı görülmektedir. YİBO’larda
yaşanan olumsuzluklar birçok kez YİBO ’ların kapatılmasını gündeme getirmiş, konu: siyasetçiler,
eğitim uzmanları, okul yöneticileri tarafından tartışılır hale gelmiştir. Tüm bu eleştiri ve olumsuz görüşlerden dolayı 2012 yılında 4+4+4 eğitim sistemine
geçilirken yatılı okulların kapsamında da değişiklikler yapılarak, 1. 2. 3. ve 4. sınıf öğrencileri yatılı okul
kapsamından çıkarılmış, taşımalı eğitime devredilmiştir. 2012-2013 eğitim öğretim yılında gereken
şartların sağlandığı illerde ilköğretimin ilk dört
sınıfı 2012 yılında yatılı okullara alınmamıştır.
YİBO’ların işleyişindeki olumlu olumsuz yönleri en
iyi tespit edebilecek olan kesim, bu kurumlarda
eğitim öğretim görüp, bu kurumlarda yaşayan öğrencilerdir. İşte bu sebeple çalışmamızda, YİBO’ların olumlu olumsuz yönlerini tespit etmek
amacıyla, YİBO öğrencilerinin YİBO’lar hakkındaki
görüşleri alınmıştır.
Yöntem
Bu çalışma tarama modelinde betimsel bir araştırmadır. Araştırmanın evrenini 2011 yılında, Kahramanmaraş ilinde YİBO’da okuyan 6, 7 ve 8. sınıf
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
öğrencileri oluşturmuştur. Araştırmanın örneklemini ise Kahramanmaraş ilçelerindeki YİBO ’lardan
rastgele örnekleme yöntemi ile seçilmiş olan Pazarcık, Andırın, Elbistan, Göksun ve Çağlayancerit
YİBO’dan seçilmiş olan 600 öğrenci oluşturmuştur.
Anketi uygulayıp görüşleri alınacak olan öğrenciler
anketi doldurmaya istekli olan öğrenciler arasından
tabakalı örnekleme yöntemiyle seçilmiştir. Karşılaştırmaların daha açık bir şekilde görülebilmesi için
anket her okulun 6, 7 ve 8. sınıf seviyelerinden
20’şer kız, 20’şer erkek olmak üzere her okulda 60
kız 60 erkek, toplam 120 öğrenciye uygulanmıştır.
Öğrenci görüşlerini belirlemek için anket sorularının hazırlanması aşamasında, YİBO öğrencileri,
öğretmenleri ve uzmanlardan görüş alınmış, bu
görüşlerden hareketle anket hazırlanmıştır.
Anket uygulanmadan önce güvenilirliğine ön bir
uygulama yapılarak bakılmış, son yapılan ön uygulamada anketin güvenilirlik katsayısı 0,94 bulun-
muş, anketin geçerliliği ve güvenilirliği sağlandıktan sonra anket öğrencilere uygulanmıştır. Verilerin
dağılımları incelendiğinde normal dağılmadığı
görülüp, analizlerde nonparametrik testler kullanılmıştır. Gruplar arası farklılık incelenirken, ikili
gruplarda Mann Whitney U Testi, İkiden fazla olan
gruplarda ise Bonferroni düzeltmeli Kruskal Wallis
H Testi kullanılmıştır.
Bulgular
YİBO’lara Dair Görüşlerin Cinsiyete Göre Analizi:
YİBO’lara Dair Görüşlerin Cinsiyete Göre Analiz
tablosuna bakıldığında: Cinsiyet gruplarının öğretmen, eğitim öğretim, yemekhane yatakhane koşulları ve sportif sosyal imkânlara ilişkin görüşlerin
sıra sayı ortalamalarında istatistiksel olarak anlamlı
farklılık görülmüştür.(p<0,05).
Tablo1: Cinsiyete Göre Analiz Tablosu
Mann Whitney U Test
Cinsiyet
n
Ortalama
Medyan
SS
Sıra Ort.
Kız
300
15,05
15,00
2,29
312,44
Erkek
300
14,76
15,00
2,29
288,56
Toplam
600
14,91
15,00
2,29
Kız
300
13,02
13,00
1,71
333,33
300
12,38
12,50
1,81
267,67
600
12,70
13,00
1,79
Eğitim
Öğretim Kız
faaliyetlerine İlişkin Erkek
Görüşler
Toplam
300
15,61
16,00
2,09
317,30
300
15,24
16,00
2,15
283,71
600
15,43
16,00
2,12
Yemekhane Yatak- Kız
hane
Koşullarına Erkek
İlişkin Görüşler
Toplam
300
13,92
14,00
2,64
315,92
300
13,39
14,00
2,88
285,08
600
13,66
14,00
2,77
300
13,36
13,00
2,25
315,72
300
12,99
13,00
2,29
285,28
Toplam
600
13,18
13,00
2,28
Kız
Fiziksel Olanaklara
Erkek
İlişkin Görüşler
Toplam
300
14,04
14,00
2,57
310,36
300
13,77
14,00
2,54
290,64
600
13,90
14,00
2,56
300
14,04
14,00
2,57
310,36
300
13,77
14,00
2,54
290,64
600
13,90
14,00
2,56
Yönetime
Görüşler
İlişkin
Öğretmenlere İlişkin
Erkek
Görüşler
Toplam
Sportif ve
İmkânlara
Görüşler
Sosyal Kız
İlişkin Erkek
Kız
YİBO’lara
İlişkin
Erkek
Genel Görüşler
Toplam
Anket sonuçlarına göre, kız öğrenciler yatılı okulların öğretmenleri, eğitim öğretim olanakları, yemekhane yatakhane koşulları ve sosyal sportif imkanları
hakkında erkek öğrencilerden daha olumlu görüşlere sahiptir.
U
41419,
00
p
0,088
35152,00
0,000*
39961,50
0,016*
40374,00
0,028*
40434,00
0,030*
42043,00
0,161
42043,00
0,161
YİBO’lara Dair Görüşlerin Okullara Göre Analizi:
YİBO’lara Dair Görüşlerin Okullara Göre Analiz
tablosuna bakıldığında: Okul grupları arasında
yönetim, öğretmen, eğitim öğretim, yemekhane ve
yatakhane, sosyal imkânlar, fiziksel olanaklar ve
135
136
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
YİBO’lara ilişkin genel görüşlerin sıra sayı ortalamalarında istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar oldu-
ğu görülmüştür(p<0,05).
Tablo 2: Okullara Göre Analiz Tablosu
Okul
a-Göksün
b-Elbistan
c-Pazarcık
d-Çağlayancerit
e-Andırın
Toplam
a-Göksün
b-Elbistan
c-Pazarcık
d-Çağlayancerit
e-Andırın
Toplam
a-Göksün
b-Elbistan
c-Pazarcık
d-Çağlayancerit
e-Andırın
n
120
120
120
120
120
600
120
120
120
120
120
600
120
120
120
120
120
Ortalama
15,11
14,99
15,20
14,94
14,28
14,91
12,74
13,33
12,44
12,78
12,22
12,70
14,90
15,67
15,60
16,41
14,55
Medyan
15,00
16,00
16,00
15,00
15,00
15,00
13,00
14,00
13,00
13,00
12,00
13,00
15,00
16,00
16,00
17,00
15,00
SS
2,20
2,45
2,21
1,97
2,50
2,29
1,55
1,91
1,96
1,57
1,74
1,79
1,95
2,16
2,12
1,71
2,18
Toplam
a-Göksün
b-Elbistan
c-Pazarcık
d-Çağlayancerit
e-Andırın
Toplam
a-Göksün
b-Elbistan
c-Pazarcık
d-Çağlayancerit
e-Andırın
Toplam
a-Göksün
b-Elbistan
c-Pazarcık
d-Çağlayancerit
e-Andırın
600
120
120
120
120
120
600
120
120
120
120
120
600
120
120
120
120
120
15,43
14,53
13,82
14,12
14,28
11,54
13,66
12,74
13,33
13,56
13,41
12,85
13,18
13,95
15,15
13,98
13,95
12,48
16,00
15,00
14,00
14,00
14,50
11,00
14,00
13,00
13,00
13,00
13,50
13,00
13,00
14,00
16,00
14,00
14,00
13,00
2,12
2,70
2,62
2,52
2,27
2,65
2,77
2,08
2,27
2,42
2,34
2,17
2,28
2,29
2,27
2,61
2,29
2,63
Toplam
a-Göksün
b-Elbistan
YİBO’lara
c-Pazarcık
İlişkin Genel d-Çağlayancerit
Görüşler
e-Andırın
600
120
120
120
120
120
13,90
13,95
15,15
13,98
13,95
12,48
14,00
14,00
16,00
14,00
14,00
13,00
2,56
2,29
2,27
2,61
2,29
2,63
600
13,90
14,00
2,56
Yönetime
İlişkin Görüşler
Öğretmenlere
İlişkin Görüşler
Eğitim Öğretim Faaliyetlerine
İlişkin
Görüşler
Yemekhane
Yatakhane
Koşullarına
İlişkin Görüşler
Sportif
ve
Sosyal
İmkânlara
ilişkin Görüşler
Fiziksel Olanaklara İlişkin
Görüşler
Toplam
Kruskal Wallis
Sıra Ort. H
p
314,23
312,35
325,76
12,064
293,80
256,35
296,73
374,49
280,57
301,73
249,00
246,72
324,33
316,38
388,93
226,14
356,11
309,07
326,46
336,05
174,82
266,30
312,82
326,34
318,57
278,47
300,73
389,53
301,61
299,19
211,43
300,73
389,53
301,61
299,19
211,43
İkili Karşılaştırmalar
0,017
a
c-e
-
e
0,000
a
b
b
b-e
-
b
c
d
0,000
a
a
a
b
b
c
c
d-e
-
b
c
d
d
e
d
e
84,442
0,000
a
b
c
d-e
e
e
e
11,389
0,023
a-c
35,231
69,980
64,289
64,289
0,000
0,000
a
a
b
b
b
c
d-e
a
a
b
b
b
c
d-e
-
b
e
c
d
e
e
–
-
b
e
c
d
e
e
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
YİBO’lara Dair Görüşlerin Sınıflara Göre Analizi:
koşulları, sportif sosyal imkânlar, fiziksel olanaklar
ve YİBO’lara ilişkin genel görüşler açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık olduğu görülecektir(p<0,05).
YİBO’lara Dair Görüşlerin Sınıflara Göre Analiz
tablosuna bakıldığında: Sınıflar arasında yönetim,
öğretmen, eğitim öğretim, yemekhane ve yatakhane
Kruskal Wallis
Sınıf
n
Ortalama
Medyan
SS
Sıra Ort.
a-6.sınıf
Yönetime
b-7.sınıf
İlişkin Göc-8.sınıf
rüşler
200
15,45
16,00
2,20
345,07
200
15,09
15,00
2,06
309,68
200
14,19
14,00
2,43
246,76
Toplam
600
14,91
15,00
2,29
a-6.sınıf
Öğretmenleb-7.sınıf
re
İlişkin
c-8.sınıf
Görüşler
200
13,19
14,00
1,69
351,46
200
12,77
13,00
1,59
299,98
200
12,15
12,00
1,91
250,07
Toplam
600
12,70
13,00
1,79
a-6.sınıf
Eğitim
Öğretime
b-7.sınıf
İlişkin Gö- c-8.sınıf
rüşler
Toplam
Yemekhane a-6.sınıf
Yatakhane
b-7.sınıf
Koşullarına
İlişkin Gö- c-8.sınıf
rüşler
Toplam
200
15,75
16,00
2,11
329,61
200
15,40
16,00
1,95
292,69
200
15,14
16,00
2,27
279,21
600
15,43
16,00
2,12
200
14,57
15,00
2,66
359,78
200
13,68
14,00
2,60
299,68
200
12,73
13,00
2,74
242,05
600
13,66
14,00
2,77
SportifSosyal
İmkânlara
İlişkin Görüşler
a-6.sınıf
200
13,89
14,00
2,25
353,86
b-7.sınıf
200
13,11
13,00
2,01
295,34
c-8.sınıf
200
12,54
12,00
2,36
252,30
Toplam
600
13,18
13,00
2,28
a-6.sınıf
Fiziksel
Olanaklara
b-7.sınıf
İlişkin Gö- c-8.sınıf
rüşler
Toplam
200
14,61
15,00
2,41
348,75
200
13,96
14,00
2,48
302,25
200
13,14
13,00
2,58
250,50
600
13,90
14,00
2,56
a-6.sınıf
YİBO’lara
b-7.sınıf
İlişkin Genel
c-8.sınıf
Görüşler
200
14,61
15,00
2,41
348,75
200
13,96
14,00
2,48
302,25
200
13,14
13,00
2,58
250,50
Toplam
600
13,90
14,00
2,56
Tartışma ve Sonuç
1- Öğrencilerin cinsiyetlerine göre yatılı okullar
hakkındaki görüşleri değişiklik göstermektedir. Kız
öğrencilerin YİBO’lara ilişkin görüşleri erkek öğrencilerden daha olumludur. Kız öğrenciler, YİBO’ların
öğretmenleri, yatakhane- yemekhane koşulları,
eğitim öğretim faaliyetleri, sosyal sportif imkanları
hakkında erkek öğrencilerden anlamlı derecede
olumlu görüşlere sahiptir. Bu durumun sebebi,
köylerde halen kız çocuklarını okutma fikrine uzak
ailelerin bulunması ve YİBO’ya gelen kız öğrencilerin bu okulları, okuyabilmek için tek çare ve tek
şans olarak görüyor olmaları olabilir.
137
İkili
Karşılaştırmalar
H
p
33,671
0,000*
a
b-c
-
c
35,342
0,000*
a
a
b-c
-
b
c
9,308
0,010*
a-c
46,678
0,000*
a
a
b-c
-
b
c
35,216
0,000*
a-b
a-c
b-c
32,628
0,000*
a
a
b-c
-
b
c
32,628
0,000*
a
a
b-c
-
b
c
2-Öğrencilerin YİBO’lara dair görüşleri sınıf seviyelerine göre değişmiştir. 6. sınıf öğrencileri YİBO’lar
hakkında olumlu görüşler belirtirlerken, sınıf seviyeleri arttıkça öğrencilerin YİBO’lara dair görüşleri
de olumsuzlaşmıştır.
3- Öğrencilerin YİBO’lara dair görüşleri bulundukları yatılı okula göre değişiklik göstermiştir.
-‚ Elbistan YİBO’daki öğrencilerin okullarına dair
görüşlerinin Andırın, Çağlayancerit, Pazarcık ve
Göksun YİBO’daki öğrencilerin görüşlerinden anlamlı derecede olumludur.‛
- ‚Andırın YİBO öğrencilerinin görüşleri ise diğer
okulların öğrencilerinin görüşlerinden anlamlı derecede daha olumsuzdur.‛
138
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
4-Araştırmanın yapıldığı tüm okullarda öğrencilerin
geneli YİBO’lara ilişkin olumlu düşüncelere katılım
göstermiştir. 2009 yılında Aytekin’in YİBO’ların
işleyişini belirlemeye yönelik araştırmasında da
öğrencilerin YİBO’lardan memnun oldukları saptanmıştır. Araştırmamızın bulguları ve Aytekin’in
bulguları bu konuda paralellik göstermiştir. Genel
olarak olumlu görüşler belirlenmiştir ancak sayıları
çoğunluk olmasa da, araştırmada olumsuz görüşlere sahip olan öğrencilerin bulunduğunu da belirtmek gerekir. Araştırmada göze çarpan olumsuz
görüşler şu şekildedir:
Araştırmanın yapıldığı YİBO’lardaki öğrencilerin;
%18’i idarecilerinin öğrencilere eşit davranmadığını
%29’u öğretmenlerinin öğrencileri arasında ayrım
yaptıklarını
%22’si okullarında sınavlara hazırlık kurslarının
yetersiz olduğunu
%34’ü okul yemekhanelerindeki malzemelerin temiz olmadığını.
%27’si yatakhanedeki ıslak zeminlerin (banyo, lavabo vb.) temiz olmadığını
%58’i çarşı izinlerinin doğru zaman aralıklarıyla
verilmediğini
%26’sı okullarında öğrenciler arasında şiddet olayları yaşandığını
%38’i yatakhanedeki eşya dolaplarının yeterli olmadığını
%21’i okul labratuarlarının nitelikli olmadığını
%30’u okullarından ilçe merkezine ulaşımın zor
olduğunu ifade etmiştir.
Kaynakça
Arı, A. (2003).Taşımalı İlköğretim Uygulaması (Uşak Örneği). G.Ü. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi.23(1). 101-115.
Aytekin, P. (2009). Yatılı İlköğretim Okullarının İşleyişinin Yönetici, Öğretmen, Öğrenci ve Veli Görüşleri Doğrultusunda Değerlendirilmesi(Diyarbakır İli Örneği).Yüksek Lisans Tezi, Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Bucuka, (2009). Eğitim Sosyologlarının Türk Eğitim Sistemi İle İlgili Görüşleri. İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Malatya.
Erden, M. (2011). Eğitim Bilimlerine Giriş.(5. Baskı). Ankara: Arkadaş Yayınevi.
Gündüz, H. (2006). Yatılı İlköğretim Bölge Okullarında Görev Yapan Yönetici Ve
Öğretmenlerin Tükenmişlik
Düzeyleri(Diyarbakır Örneği).Yüksek Lisans Tezi, Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Diyarbakır.
Işıkoğlu, Y. E. (2007). Hakkari İlinde Bulunan Yatılı İlköğretim Bölge Okullarının Olanakları ve Sorunları. Yüksek Lisans Tezi, Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Kıroğlu, K. ve Elma, C. (Editörler). (2009). Eğitim Bilimine Giriş. Ankara: Pegem A Yayıncılık.
Öztürk, E. (2010). İlköğretim ve Yatılı İlköğretim Bölge Okullarında Görev Yapan Sınıf Öğretmenlerinin İlköğretim Programlarına İlişkin
Görüşleri. Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Resmi Gazete (2012) Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği. Yayınlandığı Tarih: 21 Temmuz 2012. (28360).22
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Yöneticilerin Karar Verme Becerilerinin Öğretmen Görüşlerine
Göre Değerlendirilmesi (Nitel Bir Araştırma)
Soner DOĞAN*
Celal Teyyar UĞURLU**
Deniz AY***
Özet
Bu çalışmanın amacı okul yöneticilerinin karar verme becerilerini öğretmen görüşlerine göre değerlendirmektir.
Çalışma nitel araştırma yöntemlerinden olgubilim desenine uygun olarak yürütülmüştür. Araştırma için
örneklem belirlerken seçkisiz olmayan örnekleme yöntemlerinden uygun/kazara örnekleme yöntemi
kullanılmıştır. Bu kapsamda araştırmanın çalışma grubunu Sivas ve Tokat illerinde görev yapan araştırmacının en
kolay ulaşabildiği 20 öğretmen oluşturmaktadır. Veriler yarı yapılandırılmış görüşme formu aracılığıyla yazılı
olarak toplanmıştır. İlgili literatür taranarak konuyla ilgili beş tane açık uçlu soru hazırlanmıştır. Veriler betimsel
ve içerik analizi yöntemiyle irdelenmiştir. Çalışma grubundan elde edilen veriler incelenmiş ve cevaplar ‚evet,
kısmen, hayır‛ olmak üzere üç grupta ele alınmıştır. 20 öğretmenin verdiği cevaplar tek tek incelenerek belirlenen
gruplara yerleştirilmiş ve benzer cevapların frekansları alınarak bunların çalışma grubu içindeki yüzdesi
hesaplanmıştır. Elde edilen bulgulara göre yöneticilerin karar verme sürecinde öğretmenlerle fikir alışverişinde
bulunarak büyük oranda demokratik bir tutum içinde oldukları, okulun amaçlarına uygun kararlar aldıkları,
karar verme sürecinde liderlik özellikleri taşıdıkları, öğretmenlerin mesleki gelişimine önem verdikleri ancak
bunun tam olarak yeterli olmadığı, sonuçlarına ulaşılmıştır.
Anahtar kelimeler: karar verme, karar verme süreci, yönetici ve karara katılma
Decision-Making Skills Of Managers According to Teacher’s
Opinion (A Qualitative Study)
Abstract
The aim of this study is to evaluate the decision making skills of the school administrators according to the opinions of teachers. The study has been carried out in accordance with phenomenology figure which is one of the
qualitative methods. Among the Non- random sampling methods, Convenience /accidental sampling method has
been used while identifying samples for the research. In this context, 20 teachers who work in the cities of Sivas
and Tokat and with whom the researches can communicate easily comprise the working group of the study. The
data has been collected in black and white by the agency of semi-structured interview form. Scanning the relevant
literature,five open-ended questions related to the subject have been prepared. The data has been studied by the
descriptive and content analysis methods. The data obtained from the working group has been analysed and the
answers have been dealed with as three groups: ‚yes,partly,no‛. The answers given by the 20 teachers have been
examined one by one and put in certain groups and the percentage of similar answers have been calculated in
the working group by getting the frequences of these answers. According to the findings obtained, administrators
are highly in a democratic attitude by exchanging of the ideas with the teachers in the decision-making process,they take decisions in accordance with the aims of the school,they carry the characteristics of leadership in
the decision-making process, they care the professional development of teachers but it is not completely enough.
Key words: decision making, decision-making process, administrator and confirming the decision
Yrd. Doç. Dr., Cumhuriyet Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, snr312@gmail.com
Yrd. Doç. Dr., Cumhuriyet Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, cugurlu@yahoo.com
***
Yüksek Lisans Öğrencisi, MEB, denizay_77@hotmail.com
*
**
139
140
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
1.Giriş
Karar verme, yönetim süreçlerinin ilk basamağını
oluşturmaktadır. Bu basamakta verilen doğru ya da
yanlış kararlar tüm yönetim sürecini etkilemektedir.
Dolayısıyla sağlıklı bir yönetim sürecinde öncelikle
doğru kararlar verebilen yöneticilere ihtiyaç duyulmaktadır. Çünkü karar verme aşaması ne kadar
uzun bir süreç olursa olsun verilen karar sonucu
ortaya çıkan sonuçlar çok daha uzun süreçlerde
etkili olacaktır. Doğru kararlar örgütleri doğru sonuçlara götürürken yanlış kararlar örgütleri çıkmaz
yollara götürecektir. Başka bir ifadeyle Dinçer ve
Fidan, (1996) verilen kararlar olumlu sonuçlar doğurabileceği gibi olumsuz sonuçlar da doğurabilir
Sağır (2006), karar verme faaliyetinin öne çıkan
özelliklerinden en önemlisi, karar vericiler kararların büyük çoğunluğunu karşılaşılan güçlüğü, problemi çözme amacıyla vermeleridir. Koçel’e (2003)
göre insanlar hayatın her anında, gerek özel gerekse
iş hayatında sürekli olarak karar vermek durumundadırlar. İstenilen amaca ulaşmak için karşılaşılan
yollardan faydası en çok olan veya zararı en az olan
yolun seçilmesi karar vermenin temelini oluşturmaktadır. Karar verme kavramını Şişman (2010)
çeşitli görüş ve alternatifler içinden en makul olarak
kabul edileni seçme; Karagöz (2006) istenen bir
sonuca ulaşmak için birtakım alternatifler arasından
bilinçli olarak seçim yapma; Taymaz (2003) sorun ile
ilgili bilgileri yorumlayarak ve kıyaslama yaparak
bir yargıya varma; Aydın (2010) bir sorunun çözümüne ilişkin olası yollardan en uygun olanın seçme;
Binbaşıoğlu (1983) bir durum karşısında, çeşitli
düşün ve öneriler arasından ‚en doğru olarak kabul
edilen birini seçme; Arıkanlı ve Ulubaş (2004) para,
araç-gereç ve zaman kaynaklarını planlama, örgütleme, yürütme, koordine etme, denetleme gibi eylemlerin tümü olarak tanımlamışlardır.
Karar verme sürecinde ne kadar çok araştırma yapılarak karar vermeye çalışılırsa çıktılar o kadar avantajlı olacaktır. Kişinin kendisiyle veya kendi işiyle
ilgili kararları bir başkasının vermesi kararın uygulama verimliliğini düşerecektir. Başkasının verdiği
kararı uygulamaktan çok, kişinin kendi verdiği
kararı uygulaması daha verimli olur ve daha çok
tatmin edicidir (Uludüz, 2007). Bu nokta da verilen
karar sorunu çözüyorsa karar verme süreci o sorun
için tamamlanır fakat sorunu çözmüyorsa karar
verme süreci yeni sorunlar eklenerek tekrar başlar.
Karar verebilmek için davranış özgürlüğünün
bulunması gerekir (Tosun, 1986). Davranış özgürlüğü ise karar verme sürecinde belli basamaklara
göre şekillendirilmelidir.
Karar verme sürecinin sağlıklı bir şekilde işletilebilmesi için izlenmesi gereken birtakım basamaklar
vardır. Öncelikle karar almayı gerektiren bir durumun olması gerekir. Ayrıca alınan kararın etkin
olabilmesi için de sorunun iyi tanımlanması gerekir
(Yiğit, 2000 akt: Karagöz, 2006). Daha sonra sorunun
nitelikleri araştırılır ve konu hakkında bilgi toplanarak konunun sınırları belirlenir (Sağır, 2006). Bu
bilgilere dayalı olarak sorunun çözümüne yönelik
alternatifler belirlenir. Her alternatif sorunun çözümü için bir potansiyeldir (Koçel, 2003). Çözüm alternatiflerinden her biri, alternatif özelliklerinden
hangilerinin bunları karar olarak seçmede kullanıldığını belirlemeye yarayan seçim kriterlerine (Giray,
2006) göre değerlendirilerek, problemin çözümünde
hangisinin ne kadar etkili olacağı belirlenmeye
çalışılır (Karagöz, 2006). En uygun alternatif belirlendikten sonra kararın uygulamasına geçilir. Kararların başarı düzeyini saptayabilmek, tatmin ediciliğini anlayabilmek, geçerliliğini görebilmek için
kararların sonuçlarının dönütünün yapılacağı değerlendirme aşamasına geçilir. Kararların gerçek
katkıları ve nitelikleri bu aşamada belli olmakta ve
kullanılıp kullanılmayacağı burada belli olmaktadır.
Dikkatlice düşünülmüş ve uygulamaya geçilmiş
kararlar bile başarısız olabilir veya geçerliliğini
kaybedebilir. Eğer uygulama sonucunda verilen
karar yanlış çıkmışsa (sorun çözümlenmemişse)
önceki basamaklara dönülür ve nerede yanlış yapıldığı araştırılır (Giray, 2006).
Karar verme kavramsal çerçeveden de anlaşılacağı
üzere yönetimin en önemli süreçlerinden birisidir
ve tüm yönetimsel eylemlerin kaynağıdır. Diğer
örgüt türlerinin yönetimlerinde olduğu gibi eğitim
örgütlerinin yönetiminde de karar vermenin önemi
büyüktür. Çünkü eğitim yönetiminin süreçleri ve
eğitim işlevlerinin niteliği karar verme ile yakından
ilişkilidir (Giray, 2006). Okul yönetiminde kararların
sonuçlarından etkilenen, karar konusunda uzmanlığı olan ve kararı uygulama sorumluluğu olan herkesin karar sürecine katılması okullarda demokratik
yapının da gereğidir (Kartal, 2008). Karar verme
süreçlerinin, tüm paydaşların katılımıyla, etkin bir
şekilde işletildiği okullarda demokratik kazanımlarla birlikte eğitim-öğretim faaliyetlerinin kalitesinde
gözle görülür değişimler yaşanacaktır. Bu çerçevede
çalışmanın amacı, okul yöneticilerinin karar verme
becerilerini öğretmen görüşlerine göre belirleyip
değerlendirmektir.
2.Yöntem
Çalışma nitel araştırma yöntemlerinden olgu bilim
desenine uygun olarak yürütülmüştür. Olgu bilim
deseninde varlığı bilinen ancak hakkında derinlemesine bilgi sahibi olunmayan konular hakkında
derinlemesine bilgi edinmek amaçlanmaktadır.
Araştırma için örneklem belirlerken seçkisiz olmayan örnekleme yöntemlerinden uygun/kazara örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Uygun/kazara
örnekleme yöntemi, zaman ve işgücü açısından var
olan sınırlılıklar nedeniyle örneklemin ulaşılabilir,
kolay uygulama yapılabilir birimlerden seçilmesidir
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
(Büyüköztürk, Akgün, Demirel, Karadeniz, Çakmak, 2012). Bu kapsamda araştırmanın çalışma
grubunu Sivas ve Tokat illerinde görev yapan araştırmacının en kolay ulaşabildiği 20 öğretmen oluşturmaktadır. Konuyla ilgili literatür taraması yapılarak araştırmada kullanılmak üzere 5 adet açık
uçlu kısa cevap gerektiren soru hazırlanarak çalışma
grubuna uygulanmıştır. Elde edilen cevaplar betimsel analiz ve içerik analizi yöntemleriyle irdelenmiş
ve sonuçlar tablolaştırılmıştır. Betimsel analiz, verilerin olduğu gibi tanımlandığı, anlatıldığı analiz
şeklidir. İçerik analizi ise belirli kurallara dayalı
kodlamalarla bir metnin bazı sözcüklerinin daha
küçük içerik kategorileriyle özetlendiği sistematik
bir tekniktir (Büyüköztürk vd, 2012). Bunlardan
hareketle çalışma grubundan elde edilen veriler
incelenmiş ve cevaplar ‚evet, kısmen, hayır‛ olmak
üzere üç grupta ele alınmıştır. 20 öğretmenin verdiği cevaplar tek tek incelenerek belirlenen gruplara
yerleştirilmiş ve benzer cevapların frekansları alınarak bunların çalışma grubu içindeki yüzdesi hesaplanmıştır. Katılımcılara bir ile yirmi sayıları arasında
numara verilerek isimlendirilmiştir (k-1, k-2,<).
3.Bulgular ve Yorumlar
Bu bölümde öğretmenlere sorulan 11 adet kısa cevaplı açık uçlu sorulardan elde edilen verilerin
betimsel ve içerik analizi yöntemleri ile değerlendirilerek oluşturulan tablolar ve bu tablolara ilişkin
açıklamalar yer almaktadır.
Tablo 1. Öğretmenlerin Görüşlerine Göre Okul Yöneticilerinin Karar Verme Sürecinde Demokratik Tutum Sergileyip
Sergilemediklerine İlişkin Oranların Dağılımı
DEMOKRATİK TUTUM SERGİLEME
n
f (%)
EVET
Evet. Okuldaki tüm sorunlarda yapılacak her işte biz öğretmenlerin daima görüşünü 14
70
almaktadır.(k-17)
Demokratik bir tutum sergilediğini düşünüyorum. Kimsenin siyasi, ideolojik, dini farklılıklarını önemsemediğini, ayrım yapmadığını görüyorum.(k-1)
Evet. Çünkü herkese eşit davranılıyor.(k-9)
Evet. Okuldaki her türlü çalışmayı fikirlerimizi alarak gerçekleştirir.(k-5)
KISMEN
Karar alırken öğretmenlerin görüşlerini dinliyor fakat sonra kendi istediğini yapıyor.(k- 3
15
11)
Bazı durumlarda kendisi karar alırken bazı durumlarda ise öğretmenleri görüşlerini
alıyor (k-12)
HAYIR
Genelde kararlar daha önceden verilmiş oluyor ve bizlere sonra duyuruluyor. (k-18)
3
15
Kendisine yakın olanlara iltimas geçiyor. (k-15)
TOPLAM
20
100
Tablo-1’de öğretmenlerin idarecilerin demokratik
tutum sergileyip sergilememe durumuna % 70 oranında evet (N: 15); % 15 oranında kısmen (N: 3); %
15 oranında hayır (N: 3) şeklinde görüş bildirmişlerdir. Evet ve kısmen cevaplarının toplam oranı %
85 olup evet cevabının % 70 oranla öne çıkması
idarecilerin büyük ölçüde demokratik bir tutum
içinde oldukları ve kararlar alırken öğretmenlerin
görüşlerine önem verdikleri, kendilerine eşit davrandıkları söylenebilir.
Tablo 2. Öğretmenlerin Görüşlerine Göre Karar Verme Sürecinde Yöneticilerin Okulun Amaçlarına Uygun Kararlar Alıp
Almadığına İlişkin Oranların Dağılımı
OKULUN AMAÇLARINA UYGUN KARARLAR ALMA
N
F (%)
EVET
Evet. Çünkü okulun ihtiyaçlarına göre belirlenen hedeflere göre kararlar alınır.(k-6)
16
80
Okulun en kaliteli şekilde eğitim verilmesine yönelik çalışmalar yaptığı için amaçlara
uygun davranıyor.(k-3)
Evet. Okulun hedeflerini gerçekleştirmek için buna yönelik çalışmalar yapılıyor.(k-13)
Evet. Akademik amaçlar çerçevesinde uygun kararlar alınmaktadır.(k-16)
Evet. Kurumda alınan kararlar resmi nitelik taşıdığı için amaçlara uygun davranılıyor.(k-4)
KISMEN
Kısmen. Zaman zaman okulun amaçları arka planda kalabiliyor. Ama genel olarak 3
15
okulun ihtiyaçlarına ve amaçlarına uygun kararlar alınıyor.(k-15)
Kısmen. Bazen karar verme sürecinde psikolojik davranıp yazılı kararlar verebiliyor.
Psikolojik kararlar zaman zaman okulun amaçlarından farklı olabilmektedir.(k-17)
HAYIR
Hayır düşünmüyorum. Çünkü dersini değerlendirme ölçeklerini dahi fotokopi ile 1
5
çoğaltmamıza izin vermiyor. Okul amaçlarına hizmet etme duygusu hissettiğini düşünmüyorum.(k-7)
TOPLAM
20
100
Tablo-2’ye göre öğretmenlerin idarecilerin okulun
amaçlarına uygun kararlar alıp almadığını %80
oranında evet (N: 16); % 15 oranında kısmen (N:
3);% 5 oranında hayır (N: 1) şeklinde görüş bildire-
141
142
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
rek değerlendirmişlerdir. Evet cevaplarının oranı %
80 olup cevaplar arasından daha fazla öne çıkmaktadır. Bu yüzden öğretmenlerin görüşlerine göre
idarecilerinin okulun amaçlarına uygun kararlar
aldıkları söylenebilir. Her okul yönetiminin hedefi
okulu ve öğrencileri en iyiye ulaşmaktır bu doğrultuda da kararlar alınmaktadır.
Tablo 3. Öğretmenlerin Görüşlerine Göre Karar Verme Sürecinde Yöneticilerin Liderlik Özelliklerini Taşıyıp Taşımadıklarına İlişkin Oranların Dağılımı
İDARECİNİN LİDERLİK ÖZELLİĞİ TAŞIMASI
N
F (%)
EVET
Evet. Uzlaşma sağlama konusunda son derece başarılı. Hem öğretmen hem öğrenci hem
de veli görüşlerini önemseyerek hareket ediyor.(k-5)
12
60
3
15
5
25
20
100
Evet. Yöneticimiz karar vermede demokratik davranıyor ve her öğretmenin fikrini alıp
durumdan haberdar ediyor.(k-19)
Evet. Bir şekilde bütün öğretmenlere verdiği kararın doğru olduğunu kabul ettirebilmektedir.(k-17)
KISMEN
Bazen. Çünkü kimi durumlarda katı bir yönetici durumundayken kimi durumlarda tam
bir lider özelliği taşıyor ve bizleri destekleyebiliyor.(k-12)
Çok fazla inanmıyorum. Çünkü müdür yardımcısının etkisinde çok fazla kalıyor. Fikirler
daha çok müdür yardımcısından geliyor.(k-11)
HAYIR
Hayır. Yöneticimizin kitleleri doğal bir güçle etkileme gibi bir özelliği bulunmamaktadır.
Gücünü yasal otoritesinden almaktadır.(k-2)
Hayır. Yöneticilerimiz liderlik vasfını taşımıyor. Çok pasif olduklarını düşünüyorum.(k15)
Hayır. Çünkü kararları kendisi alıyor ve öğretmenlere bu kararları dayatmaya çalışıyor.
Öğretmenler de bu nedenle tepkilerini ortaya koyarak müdürü saf dışı ediyorlar.(k-7)
TOPLAM
Tablo-3’e göre öğretmenler idarecilerin karar verme
sürecinde liderlik özelliklerini taşıma durumlarına
% 60 oranında evet (N: 12); % 15 oranında kısmen
(N: 3); %25 oranında hayır (N: 5) şeklinde görüş
bildirerek değerlendirmişlerdir. Katılımcıların cevaplarında evet ve kısmen cevaplarının toplam
oranı %75 olarak çıktığından idarecilerin karar vermede liderlik özellikleri taşıdığı söylenebilir. Oranlara göre liderde bulunması gereken eşit ve demokratik davranma, ikna etme gibi özellikleri yöneticilerin kullandıklarını söylemek mümkündür.
Tablo 4. Öğretmenlerin Görüşlerine Göre Yöneticilerin Personelin Ve Öğrencilerin Kendileri İle İlgili Konularda Karar
Verme Sürecine Katılımını Sağlayıp Sağlamadığına İlişkin Oranların Dağılımı
PERSONELİN VE ÖĞRENCİLERİN KARARA KATILIMI
N
F (%)
EVET
Yapılacak ortak işlerde kullanılacak ortak alanlarda ortak her şeyde fikrimiz alınıyor.(k- 11
55
20)
Evet. Toplantı ve çalışmalarda öğrenci temsilcileri bulunuyor.(k-13)
Evet. Personel toplantıları yapıyor. Öğrenci görüşlerini genelde birebir görüşmelerle
öğreniyor.(k-5)
Olanaklar dahilinde elinden geleni yapmaktadır.(k-8)
KISMEN
Kısmen. Öğrencilerle ilgili konularda pek fazla öğrencinin katılımı söz konusu değilken 6
30
diğer personelin bazı durumlarda katılımı sağlanıyor.(k-12)
Bu süreçte genellikle yargılamaya izin verilmiyor. Tavsiye ve önerilere açık oluyorlar
ama kararların etkisi kendilerine yansıyacağı zaman izin verme konusunda katılar.(k-3)
Yasalar çerçevesinde bir okul yönetimi olduğundan kısıtlı anlamda sürece katıyor.(k-11)
HAYIR
Hayır. Daha çok kendi başına karar veriyor.(k-18)
3
15
Başkalarının fikirlerini alsa bile sonunda kendi kararını uygulatıyor. (k-6)
TOPLAM
20
100
Tablo-4’e göre öğretmenler karar verme sürecinde
personelin ve öğrencilerin kendileri ile ilgili karara
katılımını %55 oranında evet (N: 11); %30 oranında
kısmen (N: 6); % 15 oranında hayır (N: 3) şeklinde
cevap vererek değerlendirmişlerdir. Öğretmenlerin
görüşlerinde evet cevaplarının oranı % 55 olarak
çıkması nedeniyle katılımın hemen hemen sağlan-
dığı söylenebilir. Kararlara katılım daha çok öğretmen düzeyinde gerçekleşmektedir. Öğrencilerin ve
yardımcı personelin karar sürecine katılımının pek
fazla sağlanmadığı da görülmektedir. Ayrıca bazı
durumlarda yöneticilerin kendi başlarına kararlar
alıp öğretmenleri uygulama mecburiyetinde bıraktıkları da görülmektedir.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Tablo 5. Öğretmenlerin Görüşlerine Göre Karar Verme Sürecinde Yöneticilerin Personelin Mesleki Gelişimini Destekleyici
Uygulamalar Yapıp Yapmadığına İlişkin Oranların Dağılımı
PERSONELİN MESLEKİ GELİŞİMİNİ DESTEKLEME
N
F (%)
EVET
Evet. En azından kendini geliştirmek isteyen personelin önüne engel konulmuyor.(k- 10
50
12)
Evet yapıyor. Geliştirici projeler hazırlamamız için teşvik ediyor. Yüksek lisans doktora çalışmalarının gerekliliğini her fırsatta vurgulayarak bu çalışmalara önem veriyor.(k-5)
Kariyer yapmak isteyen personele kolaylıklar sağlamaktadır.(k-8)
Evet. Kurslar konusunda bilgilendirme yapılıyor. Fikir alışverişi sağlanıyor. (k-10)
KISMEN
Bazı durumlar için evet bazı durumlar için hayır. Konferans ve seminerlere katılma- 1
5
mızı destekliyorlar fakat yüksek lisans noktasında bazı arkadaşlara pek imkan sağlanmadı.(k-3)
HAYIR
Hayır. Bunun yapılması için öncelikle gerekli olan şartlar iyileştirilmeli. Mesleki açı- 9
45
dan gelişimi destekleyici uygulama için öncelikle sağlam bir okul kültür ve iklimi
olmalı.(k-19)
Hayır. Hizmet içi adı altında verilen eğitimlerin içi tamamen boş.(k-16)
Hayır. Mesleki eğitimler düzenlenebilir.(k-4)
Hayır. Tam tersine engellendiğini düşünüyorum.(k-7)
TOPLAM
20
100
Tablo-5’e göre öğretmenlerin karar verme sürecinde
personelin mesleki gelişimini destekleyici uygulamalar yapması durumuna %50 oranında evet (N:
10); % 5 oranında kısmen (N: 1); % 45 oranında
hayır (N: 9) şeklinde görüş bildirerek değerlendirmişlerdir. Öğretmenlerinde görüşlerinde kısmen ve
hayır cevaplarının toplam oranı % 50 olması nedeniyle personelin mesleki gelişimini destekleyici
uygulamalara yer verildiği ancak yeterli düzeyde
olmadığı söylenebilir. Kimi yöneticilerin mesleğinde
ilerlemek isteyenlere destek olunduğu gibi kimi
yöneticilerin de bunun tam aksine engellendiği
görülmektedir. Bu durum, öğretmenlerin engellenmesi ve içeriğinin boş olduğunu düşündüğü eğitim
ve kurslar neticesinde mesleğe ve kuruma yabancılaşmasına sebep olacaktır.
4. Sonuç, Tartışma ve Öneriler
Araştırmada öğretmen görüşlerinden göre elde
edilen bulgulara göre idarecilerin demokratik tutum
sergileyip sergilememe durumunda evet ve kısmen
cevaplarının toplam oranı % 85 olduğundan idarecilerin büyük ölçüde demokratik bir tutum içinde
oldukları; okulun amaçlarına uygun kararlar alıp
almadığını %80 oranında evet şeklinde olması idarecilerinin okulun amaçlarına uygun kararlar aldıkları; idarecilerin karar verme sürecinde liderlik
özelliklerini taşıma durumlarında evet ve kısmen
cevapların toplam oranı %75 olarak çıktığından
idarecilerin karar vermede liderlik özellikleri taşıdıkları; personelin ve öğrencilerin kendileri ile ilgili
konularda karara katılımı %55 oranında evet çıkma-
sı katılımın hemen hemen sağlandığı; personelin
mesleki gelişimini destekleyici uygulamalar yapılması durumunda kısmen ve hayır cevaplarının
toplam oranının % 50 olması nedeniyle idarecilerin
personelin mesleki gelişimini destekleyici uygulamalara yer verdiği ancak yeterli düzeyde olmadığı
söylenebilir. Araştırmada elde edilen veriler, ulaşılan sonuçlar ve bu konudaki diğer açıklamalar neticesinde tüm yöneticilere aynı zamanda da okul
yöneticilerine şu öneriler de bulunulabilir:
Çalışanların karar verme sürecine katılımı sağlanmaya çalışmalı ve katılma sürecinde otoriter bir
tutum yerine katılanların görüş ve önerilerini rahatlıkla belirtecekleri demokratik bir ortam oluşturulmalıdır. Gerektiğinde astlarına yetki devrederek
işlerin daha iyi yürümesini sağlamalıdır.
Karar verme sürecinde okul yönetimini etkileyen
her birim karar organı kabul edilmelidir. Örgütteki
statü ne olursa olsun her personel kendini ilgilendiren konularda, sürece katılması sağlanmalıdır.
Eğitim-öğretim ve yönetimin verimliliğini eğitim
kalitesini artırmak ve bu konuda sürekli gelişimi
sağlamak için yöneticiler sürekli araştırmalar yapmalı ve kendini geliştirmeli; personelinin de gelişimine katkıda bulunmalıdır.
Okulda yöneticiler ekip çalışması ruhunun yerleşmesini sağlamalı ve kollektif hareket edilmesini
sağlayarak personelin bütünleşmesini sağlanır.
Güncel gelişmeler okula kazandırılmalıdır. Yönetici
bunları kazandırdıktan sonra personelin bunlardan
rahatlıkla yararlanabilmesi için gerekli tedbirleri
almalıdır.
143
144
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Kaynakça
Arıkanlı
A.
ve
Ulubaş
B.
(2004).
Yönetim
Fonksiyonları
http://www.ebk.gov.tr/database/attachment/a8571b14.pdf. adresinden erişildi.
ve
Yönetici
Davranışları.
Aydın, M. (2010). Eğitim Yönetimi (9. Baskı). Ankara: Hatipoğlu Yayıncılık.
Binbaşıoğlu, C. (1983). Eğitim Yöneticiliği. Ankara: Binbaşıoğlu Yayınevi.
Büyüköztürk Ş., Çakmak, E. K., Akgün Ö. E., Karadeniz, Ş. ve Demirel, F. (2012). Bilimsel Araştırma Yöntemleri (11. Baskı). Ankara: Pegem A Yayıncılık.
Dinçer, Ö. ve Fidan, Y. (1996). İşletme Yönetimi. İstanbul: Beta Yayınları.
Giray, N. (2006). Okul Yöneticilerinin Yönetimsel Karar Verme / Problem Çözme Yeterliliği. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimlerler Enstitüsü, İstanbul.
Karagöz, B. (2006). Okul Yöneticilerinin Yönetim Süreçleri Açısından Karşılaştıkları Problemler. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Trakya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edirne.
Kartal, S. (2008). İlk ve Ortaöğretim Kurumlarında Velinin Okul Yönetimine Katılımı. Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğitim
Fakültesi Dergisi (KEFAD), 9(1) 23-30.
Koçel, T. (2003). İşletme Yöneticiliği. İstanbul: Beta Yayınları.
Sağır, C. (2006). Karar Verme Sürecini Etkileyen Faktörler ve Karar Verme Sürecinde Etiğin Önemi: Uygulamalı Bir Araştırma. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Trakya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edirne.
Şişman, M. (2010). Eğitim ve Okul Yönetimi. http://www.gokhandokuyucu.com/yl/eoy.pdf. adresinden erişildi.
Taymaz, H. (2001). Okul Yönetimi. Ankara: Pegem A Yayıncılık.
Taymaz, H. (2003). İlköğretim ve Ortaöğretim Okul Müdürleri İçin Okul Yönetimi. Ankara: Pegem A Yayıncılık.
Tosun, K. (1990). İşletme Yönetimi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Yayını.
Uludüz, S. (2007). Yönetimde Karar Verme ve Problem Çözme. http://uluduz.blogcu.com/yonetimde-karar-verme-ve-problemcozme/3587048 adresinden erişildi.
Yavuz,
Y.
(2004).
Okulda
Yönetime
ve
Karara
Katılma.
http://www.egitimbilimtoplum.com.tr/index.php/ebt adresinden erişildi.
Eğitim
Bilim
Toplum
Dergisi.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Algılanan Üstbilişsel Öğrenme Envanteri -Fen Kısa Formu:
Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması
Serhat Arslan*
Yücel Gelişli**
Özet
Bu araştırmanın amacı Algılanan Üstbilişsel Öğrenme Envanteri-Fen kısa formunu (Thomas, Anderson ve Nashon, 2008) Türkçe’ye uyarlamaktır. Araştırma 314 ilköğretim öğrencisi üzerinde yürütülmüştür. Doğrulayıcı faktör analizinde 20 maddeden oluşan 4 boyutlu modelin iyi uyum verdiği görülmüştür. Ölçeğin iç tutarlık katsayısı
.91 olarak hesaplanmıştır. Bu sonuçlar Algılanan Üstbilişsel Öğrenme Envanteri-Fen kısa formunun Türkçe formundan elde edilen ölçümlerin yüksek düzeyde geçerli ve güvenilir olduğunu göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: Üstbiliş, geçerlilik, güvenirlik.
The Validity and Reliability of the Meta-Cognition Learning
Inventory-Science Short Form
Abstract
The aim of this research is to examine the validity and reliability of the Meta-cognition Learning Inventory-Science
(Thomas, Anderson ve Nashon, 2008). The sample of this study consisted of 314 primary school students. Results
of confirmatory factor analysis demonstrated that the twenty items loaded on four factors. The internal consistencies were .91 for entire scale . According to these findings the Meta-cognition Learning Inventory-Science can be
named as a valid and reliable instrument that could be used in the field of education.
Keywords:Metacognition,validity,reliability.
1.Giriş*
Üstbiliş terimi John Flavell tarafından daha önceden
tasarlamış olduğu bellek-ötesi (meta-memory) terimine dayandırılarak 1970’lerin başlarında ileri sürülmüştür (Flavell, 1999). Genellikle çok boyutlu bir
yapı olarak ele alınan üstbiliş, bir dizi yüksek düzey
bilişsel beceriler hakkında kullanılan genel bir terimdir (Slavin, 2006; Thorpe & Satterly, 1990). Üstbiliş (Blakey & Spence, 1990; Flavell, 1999) basitçe
‚düşünme hakkında düşünme‛ veya ‚ öğrenmeyi
öğrenme‛ olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca biliş
hakkında biliş olarak ifade edilmesine rağmen kavrama yönelik farklı tanımlamalar da mevcuttur. Bu
duruma yol açan en önemli faktör aynı fenomeni
açıklamak için günümüzde birçok terimin ileri sürülmesi (öz-düzenleme, yönetici kontrol vb.) ve bu
terimlerin sıklıkla literatürde birbirlerinin yerine
kullanılmasıdır. Forrest-Pressley ve Waller’e (1984)
göre biliş okuyucular tarafından kullanılan işlem ve
stratejileri; biliş-ötesi ise öncelikle bireyin bilişleri
*Arş.Gör.,
**
SakaryaÜniversitesi,serhatarslan@sakarya.edu.tr
Prof.Dr., Gazi Üniversitesi,gelişli@gazi.edu.tr
hakkında ne bildiğini ve ikinci olarak, bu bilişleri
kontrol yeteneğini ifade eden bir yapıdır.
Fen eğitiminde üstbilişin yer aldığı araştırmaların
sonucunda, öğrenicilerin üstbiliş düzeylerinin değişmesi sonucunda, öğrenme ürünlerinin de farklılaşabileceği görüşü yer almaktadır (Schraw, Crippen, & Hartley, 2006, Thomas, 2004; Thomas &
McRobbie, 2001). Ayrıca, üstbiliş öğrencilerin yapacakları çalışmalar için önceden plan yapma, zamanlarını verimli biçimde kullanma, çalışma sürecinde
ön izleme yoluyla kendilerini kontrol etme, çeşitli
alternatifleri dikkate alma, kullanacakları stratejilere
yönelik daha fazla farkındalığa sahip olma, çalışma
sonunda değerlendirme yapmalarına yardımcı
olduğu ve öğrencilerin akademik performanslarını
etkileyen önemli bir belirleyicidir (Dunslosky &
Thiede,1998; Kitsantas & Zimmerman, 2009; Meece,
Blumenfield, & Hoyle, 1988; Midgley ve diğerleri,
1998; Elliot, 1999; Thomas, 2003, 2004).
Öğrencilerin üstbiliş, öğrenme süreci ve öz yeterliliklerin geliştirilmesi ve değerlendirilmesinin fen
eğitimde oldukça önemli olduğunu göstermek amacıyla Thomas ve diğerleri (2008) Algılanan Üstbilişsel Öğrenme Envanteri –Fen’i geliştirmişlerdir. 30
maddeden oluşan bu ölçme aracı 5’li Likert tipi bir
derecelendirmeye (1= ‚asla‛ 5= ‚her zaman‛ ) sa-
145
146
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
hiptir. Ölçeğin orijinalinin geliştirme çalışmaları 465
birey üzerinde yürütülmüştür. İlk olarak 72 maddeden oluşan bir madde havuzu hazırlanmış ve bu
maddeleri uzmanlar madde ifade açıklığı ve muğlâklık açısından tartışarak 40 maddeye indirmişlerdir. Daha sonra yapılan açımlayıcı faktör analizi ile
30 madde olarak ölçeğe son hali verilmiştir. Yapılan
faktör analizi sonucunda ölçeğin; yapılandırmacı,
izleme-değerlendirme-planlama, öz-yeterlilik, risk
farkındalığı, konsatrasyon kontrolü olmak üzere beş
alt boyutu olduğu saptanmış ve maddelerin faktör
yükleri, yapılandırmacı boyutu için .53-80, izlemedeğerlendirme-planlama boyutu için .47-76, özyeterlilik boyutu için .63-75, risk farkındalığı boyutu
için .60-73 ve konsatrasyon kontrolü boyutu için .6876 arasında değiştiği görülmüştür. Geçerlik ve güvenirlik çalışmalarından elde edilen sonuçlar Algılanan Üstbilişsel Öğrenme Envanteri-Fen ’nin geçerlik ve güvenirliğinin sağlandığını göstermiştir.
Yapılan inceleme sonucunda ülkemizde üstbiliş, özyeterlik, öğrenme süreçleri yapısını değerlendiren
herhangi bir ölçme aracının bulunmadığı görülmüştür. Bu araştırmanın amacı Algılanan Üstbilişsel
Öğrenme Envanteri-Fen kısa formunu (Thomas et
al., 2008) Türkçe’ye uyarlamak ve ölçeğin geçerlik
ve güvenirlik analizlerini yapmaktır.
2. Yöntem
2.1. Araştırma Grubu
Bu araştırma Sakarya ilinde bulunan çeşitli liselerde
öğrenim gören 160'ı erkek ve 154'ü kız; toplam 314
ilköğretim öğrencisi üzerinde yürütülmüştür. Araştırma örneklemini oluşturan sayının belirlenme
aşamasında, Tabachnick ve Fidell’in (2007) faktör
analizi için verdiği ölçütler dikkate alınmıştır.
2.2. İşlem
Algılanan Üstbilişsel Öğrenme Envanteri-Fen ’in
kısa formunun Türkçeye uyarlanması sürecinde
öncelikle ölçeği geliştiren Gregory Thomas ile elektronik posta yoluyla iletişim kurulmuş ve ölçeğin
uyarlanabileceğine ilişkin gerekli izin alınmıştır. İlk
aşamada ölçeğin İngilizce formu, iyi düzeyde İngilizce bilen 4 öğretim üyesinden oluşan bir komisyon
tarafından Türkçeye çevrilmiş ve daha sonra bu
Türkçe formlar geri tercüme edilerek Türkçe ve
İngilizce formlar arasındaki tutarlılık incelenmiştir.
Daha sonra Türkçe form anlam ve gramer açısından
incelenerek gerekli düzeltmeler yapılmış ve denemelik Türkçe form elde edilmiştir. Ardından denemelik Türkçe form psikolojik danışma ve rehberlik
ve ölçme ve değerlendirme alanında uzman olan 4
öğretim üyesine inceletilerek görüşleri doğrultusunda bazı değişiklikler yapılmıştır. Algılanan Üstbilişsel Öğrenme Envanteri-Fen ’in kısa form geçerlik çalışması olarak yapı ve uyum geçerliği incelenmiştir. Yapı geçerliği için doğrulayıcı faktör analizi
(DFA) yapılmıştır. Algılanan Üstbilişsel Öğrenme
Envanteri-Fen ’in güvenirliği iç tutarlık ve madde
analizi ise düzeltilmiş madde toplam korelasyonuyla incelenmiştir. Geçerlik ve güvenirlik analizleri
için SPSS 13.0 ve LISREL 8.54 (Jöreskog & Sorbom,
1996) programları kullanılmıştır.
3. Bulgular
Madde Analizi ve Güvenirlik
Algılanan Üstbilişsel Öğrenme Envanteri-Fen ’in
kısa form maddelerinin ayırt etme gücünü belirlemek amacıyla madde analizi yapılmıştır. Yapılan
analiz sonucunda, ölçeğin düzeltilmiş madde toplam korelasyon katsayılarının .34 ile .68 arasında
sıralandığı görülmüştür. Bulgular Tablo 1’de verilmiştir..
Tablo 1: Algılanan Üstbilişsel Öğrenme Envanteri-Fen kısa formunun Düzeltilmiş Madde Toplam Korelasyon Katsayıları
Madde No
rjx
Madde No
rjx
1
.480
11
.596
2
.440
12
.660
3
.596
13
.624
4
.454
14
.551
5
.482
15
.540
6
.495
16
.564
7
.549
17
.612
8
.417
18
.681
9
.438
19
.617
10
.619
20
.638
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Algılanan Üstbilişsel Öğrenme Envanteri-Fen ’in
kısa formunun iç tutarlılık (Cronbach alfa) katsayısı.
91 olarak bulunmuştur.
3.1. Yapı Geçerliği
Envanterin yapı geçerliği açımlayıcı ve doğrulayıcı
faktör analizleri ile incelenmiştir. 314 ilköğretim
öğrencisi üzerinde yürütülen çalışma yürütülmüştür. Algılanan Üstbilişsel Öğrenme Envanteri-Fen ’
in orijinal formu 5 alt ölçekten oluşmaktadır. Bu
nedenle yapılan açımlayıcı faktör analizinde temel
bileşenler tekniği ile oblik döndürme faktör çözümlemesi sonuçları 5 faktörle sınırlandırılmıştır. 30
maddeden oluşan ölçek üzerinde uygulanan temel
bileşenler analizi ve oblimin döndürme tekniği
sonucunda 10 madde ölçekten çıkarılmıştır. 20
madde üzerinde uygulanan açımlayıcı faktör analizi sonucunda KMO örneklem uygunluk katsayısı
.90, Barlett testi χ2 değeri 2758.230 (sd=105, p<.001)
olarak bulunmuştur. Yapılan analiz sonucunda
toplam varyansın % 59’unu açıklayan, 20 madde ve
4 alt ölçekten oluşan bir ölçme aracı elde edilmiş ve
alt boyutlarda yer alan maddelerin orijinal formdaki
maddelerle birebir örtüştüğü görülmüştür. Envanterin planlama-izleme-değerlendirme alt ölçeği
toplam varyansın % 18.56’sini açıklamakta ve faktör
yükleri .47 ile .75 arasında değişmektedir. Özyeterlilik alt ölçeğinin faktör yükleri .59 ile .74 arasında sıralanmakta ve toplam varyansın % 15.17’sini
açıklamaktadır. Risk farkındalığı alt ölçeğinin faktör
yükleri .58 ile .84 arasında sıralanmakta ve toplam
varyansın % 13.82’sini açıklamaktadır. Yapılandırmacı yaklaşım alt ölçeğine ilişkin maddelerin faktör
yükleri .64 ile .77 arasında değişmekte ve bu alt
ölçek toplam varyansın % 11.68’ini açıklamaktadır.
Açımlayıcı faktör analizi elde edilen dört faktörlü
yapı, doğrulayıcı faktör analizi ile test edilmiştir.
Envanterin dört boyutlu modeli için uygulanan
doğrulayıcı faktör analizinde önerilen modifikasyonlar sonrasında uyum indeksi değerleri: x2=
239.77, sd= 154, RMSEA= .04, RMR= .02, SRMR= .04,
CFI=.99, IFI= .99, RFI= .96 ,GFI=.93, AGFI=.90, NFI=
.97 ve NNFI=.98 olarak bulunmuştur.
147
148
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Şekil 1: Algılanan Üstbilişsel Öğrenme Envanteri-Fen’in kısa formunun Path Diagramı ve Faktör Yükleri
M1
M2
M3
M4
M5
M6
M7
.59
.52
.70
.54
.64
.66
M8
.64
.56
M9
.53
M 10
.72
M 11
.66
M 12
.80
M 13
.75
M 14
.72
M 15
M 16
M 17
Planlamaizlemedeğerlendirme
.60
.93
.67
M 18
.70
.67
M 19
.68
Öz-yeterlilik
Risk
farkındalığı
Yapılandırmacı yaklaşım
M 20
Tartışma
Bu çalışmada Thomas, Anderson ve Nashon (2008)
tarafından geliştirilen Algılanan Üstbilişsel Öğrenme Envanteri-Fen ’in kısa formunun Türkçeye
uyarlanması ve Türkçe formun geçerlik ve güvenirliğinin incelenmesi amaçlanmıştır. Geçerlik ve güvenirlik çalışmalarının yürütüldüğü gruplar sayı
bakımından istatistiksel analizlerin gerektirdiği
yeterliliktedir (Tabachnick ve Fidell, 2007). Algılanan Üstbilişsel Öğrenme Envanteri-Fen’in kısa formunun yapı geçerliği DFA ile incelenmiştir. DFA
sonucunda elde edilen uyum indeksleri incelendiğinde, dört boyutlu modelin iyi uyum verdiği (Hu
ve Bentler, 1999) ve ölçeğin orijinal faktör yapısının
Türkçe formun faktör yapısıyla uyumlu olduğu
görülmüştür. 30 maddeden oluşan ölçek üzerinde
uygulanan temel bileşenler analizi ve oblimin döndürme tekniği sonucunda 10 madde ölçekten çıkarılmıştır. 20 madde üzerinde uygulanan açımlayıcı
faktör analizi sonucunda KMO örneklem uygunluk
katsayısı .90, Barlett testi χ2 değeri 2758.230
(sd=105, p<.001) olarak bulunmuştur. Yapılan analiz
sonucunda toplam varyansın % 59’unu açıklayan,
20 madde ve 4 alt boyuttan oluşan bir ölçme aracı
elde edilmiş ve alt boyutlarda yer alan maddelerin
orijinal formdaki maddelerle birebir örtüştüğü görülmüştür.
Algılanan Üstbilişsel Öğrenme Envanteri-Fen ’in
kısa formunun Türkçe formunun güvenirlik katsayısının yüksek ve orijinal formun güvenirlik katsayısına yakın bulunması güvenirliğin yeterli düzeyde olduğunu göstermektedir. Araştırmalarda kullanılabilecek ölçme araçları için öngörülen güvenirlik
düzeyinin .70 olduğu dikkate alınırsa, Algılanan
Üstbilişsel Öğrenme Envanteri-Fen ’in Türkçe
formundan elde edilen ölçümlerin güvenilir olduğu
söylenebilir. Madde analizi sonucunda ölçeğin
madde-toplam korelasyon katsayılarının .30 ölçütünü karşıladığı görülmüştür. Madde-toplam korelasyon katsayılarının yorumlanmasında .30 ve daha
yüksek olan maddelerin, bireyleri ölçülen özellik
bakımından iyi derecede ayırt ettiği (Özdamar,
2004) göz önüne alındığında, madde toplam kore-
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
lasyon katsayılarının yüksek düzeyde olduğu görülmektedir.
Algılanan Üstbilişsel Öğrenme Envanteri-Fen ’in
kısa formunun Türkçe formunun geçerlik ve güvenirlik çalışmalarından elde edilen bulgulara göre
ölçeğin kullanıma hazır olduğu söylenebilir. Ancak
geçerlik ve güvenirlik çalışmalarının ilköğretim
öğrencileri üzerinde yürütülmüş olması, ölçeğin
geçerlik ve güvenirliği için farklı gruplar üzerinde
yapılacak çalışmaları gerekli kılmaktadır. Sonuç
olarak ilköğretim öğrencilerinden oluşan örneklemde gerçekleştirilen geçerlik ve güvenirlik çalışması
sonucu elde edilen bulgular, ölçeğin bireylerin
‚Üstbilişsel beceri‛ özelliklerini ölçebilmek için
yeterli düzeyde geçerlik ve güvenirliğe sahip olduğunu ortaya koymuştur.
Kaynakça
Blakey, E., & Spence, S. (1990). Developing metacognition. Syracuse, NY: Clearing house on Information Resources,
ED 327 218.
Dunslosky, J., & Thiede, K. W. (1998). What makes people study more? An evaluation of factors that affect selfpaced study. Acta Psychologica, 98(1), 37- 56.
Elliot, A. J. (1999). Approach and avoidance motivation and achievement goals. Educational Psychologist, 34(3),
169–189.
Flavell, J. H. (1999). Cognitive development: Children’s knowledge about the mind. Annual Review of Psychology,
50(2), 21–45.
Forrest-Pressley, D. L., & Waller, T. G. (1984). Cognition, metacognition, and reading. New York: Springer-Verlag.
Hu, L. T., & Bentler, P. M. (1999). Cutoff criteria for fit indexes in covariance structural analysis: Conventional
criteria versus new alternatives. Structural Equation Modeling, 6, 1-55.
Joreskog, K. G., & Sorbom, D. (1996). LISREL 8 reference guide. Lincolnwood, IL: Scientific Software.
Kitsantas, A., & Zimmerman, B. (2009). College students’ homework and academic achievement: The mediating
role of self-regulatory beliefs. Metacognition Learning, 4(2), 97–110.
Meece, J. L., Blumenfield, P. C., & Hoyle, R. K. (1988). Students’ goal orientations and cognitive engagement in
classroom activities. Journal of Educational Psychology, 80(4), 514-523.
Midgley, C., Kaplan, A., Middleton, M., Maehr, L. M., Urdan, T., Anderman, L. H., Anderman, E., & Roeser, R.
(1998). The development and validation of scales assessing students’ achievement goal orientations. Contemporary Educational Psychology, 23(2), 113–13.
Özdamar, K. (2004). Paket programlar ile istatistik veri analizi 1. Eskişehir: Kaan Kitabevi.
Schraw, G., Crippen, K. J., & Hartley, K. D. (2006). Promoting self-regulation in science education: Metacognition
as part of a broader perspective on learning. Research in Science Education, 36(1–2), 111–139.
Slavin, R. E. (2006). Educational psychology: Theory and practice. (8th) USA: Pears Education, Inc.
Tabachnick, B. G., & Fidell, L. S. (2007). Using multivariate statistics. Boston: Allyn and Bacon.
Thomas,G., Anderson D. ve Nashon S.(2008). Development of an instrument designed to investigate elements of
science students’ metacognition, self-efficacy and learning processes: The SEMLI-S. International Journal of Science
Education, 30(13),1701-1724.
Thomas, G. P., & McRobbie, C.J. (2001). Using a metaphor for learning to improve students’ metacognition in the
chemistry classroom. Journal of Research in Science Teaching, 38(2), 222–259.
Thomas, G.P. (2003).Conceptualisation, development and validation of an instrument for investigating the metacognitive orientation of science classroom learning environments: The Metacognitive orientation learning environment scale – Science (MOLES-S). Learning Environments Research, 6(2),175-197.
Thomas, G. P. (2004). Dimensionality and construct validity of an instrument designed to measure the metacognitive orientation of science classroom learning environments. Journal of Applied Measurement, 5(4), 367–384.
Thorpe, K., & Satterly, D. (1990). The development and inter-relationship of metacognitive components among
primary school children. EducationalPsychology, 10(1), 10-21.
149
150
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Kavram Karikatürlerinin Bilgiyi Sorgulatarak, Öğrenmeyi
Derinleştirmesine Etkisi: 7.Sınıf ‚Işık‛ Ünitesi Örneği
Emine ERASLAN*
Sibel KAYA***
Doğan GÜLLÜ***
Özet
Bu araştırmanın amacı öğrencilerin öğrenmekte güçlük çektiği ve kavram yanılgısının en çok oluştuğu konulardan biri olan 7. sınıf ‚Işık‛ ünitesinin öğretiminde, öğrencilerin ezberleyerek yüzeysel öğrenmelerinin önüne geçip, kavram karikatürleri yoluyla düşünmeye sevkedilip derinlemesine öğrenmelerini sağlamaktır. Araştırma öntest-sontest, kontrol gruplu modele uygun yarı deneysel bir çalışma olarak desenlenmiştir. Araştırmanın çalışma
grubu için 2012-2013 eğitim-öğretim yılında İstanbul ili Küçükçekmece ilçesinde bir ilköğretim okulunun 7. sınıf
şubelerine uygulanan öntest sonuçları göz önünde bulundurularak başarı test sonuçları arasında anlamlı fark
olmayan iki şubesi seçilmiştir. Çalışma grubu, 26’sı kontrol grubu, 26’sı da deney grubu olmak üzere toplam 52
öğrenciden oluşmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak kavram karikatürleriyle hazırlanmış başarı testi,
kavram karikatürlerini içeren çalışma yaprakları kullanılmıştır. Çalışma, deney grubunda ‚Işık‛ ünitesi işlenirken
4 hafta süresince uygulanmıştır. Kontrol grubunda ‚Işık‛ ünitesi programa uygun olarak işlenmiştir. Konu her iki
grupta da işlendikten sonra, sontest uygulanmış, ardından gruplar arası puan farkları verilerin normal dağılım
göstermemesi nedeniyle parametrik olmayan Mann Whitney U-testi ile karşılaştırılmıştır. Deney grubunun sontest sıra puanları ile kontrol grubunun sontest sıra puanları arasında deney grubu lehine anlamlı fark bulunmuştur. Kavram karikatürlerinin öğrencilerin bilgiyi sorgulayarak derinlemesine öğrenmelerinde etkili olduğu sonucuna varılmıştır.
Anahtar kelimeler: Kavram karikatürleri, kavram yanılgısı, fen eğitimi
Concept Cartoons Effect on Information Inquiry, and Deepen
Learning: 7th grade "Light" Unit Sample
Abstract
The purpose of this study was to provide a deep and higher level understanding of science concepts in seventh
grade ‚Light‛ unit through concept cartoons. Pre/post-test kontrol group quasi-experimental design was used.
Participants were 52 seventh grade students from two different classrooms in a primary school in Istanbul. For selecting the classrooms, pre-test results were considered and two classrooms with no significant achievement gap
were selected. Data were collected through concept cartoons achievement test and worksheets. Experimental
group received a 4-week instruction that integrates concept cartoons within the ‚Light‛ unit. while control group
received the regular instruction. After the instruction, both groups received the post-test. Post-test scores of the
experimental and control group were compared using nonparametric Mann Whitney U-test since the data did not
show normal distribution. Experimental group’s mean rank scores were significantly higher than that of control
group. It was concluded that concept cartoons can be an effective tool in deep and more accurate understanding of
scientific concepts.
Keywords: Concept cartoons, misconceptions, science education
Küçükçekmece Gültepe İlkokulu, e-mineraslan@hotmail.com
Yrd. Doç. Dr., Kocaeli Üniversitesi Eğitim Fakültesi, İlköğretim Bölümü, sibel.kaya@kocaeli.edu.tr
***
Yrd. Doç. Dr., Kocaeli Üniversitesi Eğitim Fakültesi, İlköğretim Bölümü, dogangullu@kocaeli.edu.tr
*
**
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
1. Giriş
Gallagher (2007) fen ve teknoloji derslerinde bilginin öğrenilmesine odaklanılıp, bilimin doğası göz
ardı edildiğinden öğrencilerin feni yaşamlarına
uyarlamalarından çok, bilgileri ezberlemek zorunda
kaldıklarını ifade etmektedir. Bu nedenle öğrencilerin düşünce becerilerini kullanarak soruyu analiz
edip, cevap oluşturup, bilimsel bir şekilde anlatabilmeleri beklenen Trends in Mathematics and Science Study (TIMSS) ve Programme for International
Student Assessment (PISA) gibi uluslar arası sınavlarda öğrencilerimizin başarısının ortalamanın altında olduğu bilinmektedir. Düz anlatım, sorucevap, gösteri deneyi gibi öğretmen merkezli yöntemler, öğrencilerin bilimsel düşünme, sorgulama
ve eleştirel düşünme gibi yeteneklerini geliştirmede
yetersiz kaldığından dolayı son yıllarda ülkemizde
uygulanan fen programında öğrencinin ön bilgilerine önem veren ve aktif katılımını sağlayan öğrenme
yaklaşımı olan yapılandırıcı yaklaşım esas alınmıştır. Uygulanan bu programda kullanılan yöntemler
öğrencilerin bilimsel düşünme, sorgulama ve eleştirel düşünme gibi yeteneklerini geliştirerek; ezber
yaparak gerçekleştirdikleri yüzeysel öğrenmelerinin
önüne geçmeyi amaçlamaktadır (MEB, 2006). Öğrencilerin bu yeteneklerini geliştirerek öğrenmelerini sağlayan yöntemlerden birisi kavram karikatürleriyle yapılan öğretim yöntemidir.
Kavram karikatürlerinde iki ya da daha fazla karakterin günlük yaşamda karşılaşılan bir olay hakkında
karşılıklı soruları ya da fikirleri, konuşma balonları
biçiminde sunulmaktadır (Naylor ve Keogh, 2000).
Kavram karikatürleri ilk olarak Brenda Keogh ve
Stuart Naylor tarafından 1991 yılında geliştirilmiştir. Kavram karikatüri stratejisi ilk geliştirildiği
zamanlarda öğrencileri düşünmeye sevk etmeyi,
görüşlerini ortaya çıkarmayı ve yaşadıkları zihinsel
çelişkileri tartışma yoluyla çözmeyi amaçlamıştır
(Naylor, Keogh ve Downing, 2007). Sonraki yıllarda
Brenda Keogh ve Stuart Naylor kendi öğretmenlik
tecrübeleri ve öğrencilerden alınan geri dönütler
doğrultusunda kavram karikatürlerine yeni özellikler eklemişlerdir.
Naylor ve Keogh (2011)’a göre Kavram karikatürlerinde bulunması gereken özellikler aşağıdaki gibi
sıralanabilir.
Kavram karikatürleriyle bilimsel düşünceler günlük
yaşamdaki olaylarla ilişkilindirelerek aktarıldığı için
özgüveni az olan öğrencilerin bile fen konularıyla
ilgilenmesini sağlar.
Bilimsel görüşleri de içeren farklı görüşlere yer
verir.
Boş bir konuşma baloncuğu bulunur, daha önce
dialogta açıklanmamış farklı fikirlerin olduğuna
dair izlenim verir ve alternatif fikirler bulmaları
konusunda öğrencileri teşvik eder.
İfadeler günlük konuşma dilinde yazılır.
Tüm alternatif görüşler eşdeğer statüdedir. Bütün
görüşlerin geçerli olabileceği vurgulanarak öğrencilerin özgüvenleri desteklenir.
Konuşma balonları, yaygın kavram yanılgılarını
içerir ve öğrencilerin oluşabilecek kavram yanılgılarını önlemeye yardımcı olur.
Dabell (2008)’e göre kavram karikatürleri uygulanırken izlenebilecek yol aşağıdaki gibi sıralanabilir.
Öğrenciler karikatürler yardımıyla kavram karmaşasına yöneltilir.
Öğrencilere bir tartışma ortamında konu hakkındaki kişisel görüşlerini belirtmek için uygun ortam
sağlanır.
Öğrenciler küçük grup tartışmalarına teşvik edilir.
Ortak bir sonuca varılmaya çalışılır.
Varılan ortak fikirler sınıf ile paylaşılması sağlanır.
Küçük grupların sonuç fikirleri bütün sınıf üyeleriyle tartışılır.
Öğrencilerin fikirlerinin nasıl değiştiği değerlendirilir.
Varılan doğru fikirlerin kalıcı olması için pekiştirme
ve uygulama yapılır.
Kavram karikatürlerinin Fen ve Teknoloji öğretiminde kullanılmasının, öğrenci başarısını önemli
ölçüde artırdığı görülmektedir (Keogh ve Naylor,
1999; Naylor ve Keogh, 1999a, 1999b). Kavram
karikatürleri Fen ve Teknoloji dersinde çeşitli konularda, kavram yanılgılarının belirlenmesinde ve
giderilmesinde birçok araştırmada kullanılmıştır.
Stephenson ve Warwick (2002) çalışmalarında öğrencilerin ışık konusuna ilişkin yaygın kavram yanılgılarını tartışmışlar ve ışık konusunu öğrenme
sürecini desteklemesi amacıyla kavram karikatürlerinin kullanım örneklerine yer vermişlerdir. Çalışma 10-11 yaşlarındaki tüm sınıf öğrencilerine uygulanmıştır. Çalışmada gölge oluşumu ile ilgili 2 farklı
kavram karikatürü kullanılmış ve öğrencilerin konu
hakkında verdikleri yanıtlar öğretmen tarafından
incelenerek yorumlanmıştır. Öğrenme ve öğretim
sürecinde kavram karikatürlerinin öğrenciler ve
öğretmenlere katkıları vurgulanmıştır.
Gölgeli ve Saraçoğlu (2011), ilköğretim 6. sınıf Fen
ve Teknoloji dersi öğretim programında yeralan
‚Işık ve Ses‛ ünitesinin öğretiminde kavram
karikatürü kullanımının öğrencilerin akademik
başarılarına etkisi incelenmişlerdir. Yetmiş yedi
öğrenciye uygulanmış öntest-sontest kontrol gruplu
modele uygun deneysel bir çalışmadır. Kavram
karikatürlerinin öğrencinin akademik başarısını
artırmada etkili olduğunu saptamışlardır. Yine
deneysel modelle yapılan Duran ve arkadaşlarının
(2011) çalışmasında ilköğretim fen öğretiminde
kullanılan kavram karikatürlerinin öğrencilerin
kavram yanılgılarını gidermede etkisi incelenmiştir.
Çalışma ‚Maddenin Tanecikli Yapısı‛ ünitesi
‚Atom‛ konusunda, 6. sınıfta öğrenim gören toplam
50 öğrenciyle gerçekleştirilmiştir. Öğrencilerile
151
152
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
yapılan görüşmeler sonucunda kavram karikatürleri hakkında pozitif düşünceye sahip olduklarını
belirlenmişlerdir. Kavram karikatürlerin kavram
yanılgılarını gidermede etkili olduğu saptamışlardır.
Erdoğan ve Özgeç (2012), kavram karikatürlerinin,
7. sınıf öğrencilerinin sera etkisi ve küresel ısınma
konularında var olan kavram yanılgılarının giderilmesi üzerindeki etkisi tespit etmeyi amaçlamışlardır. Çalışmanın örneklemini 17 öğrenci oluşturmuştur. Basit deneysel desenin kullanıldığı çalışmada, veri toplama aracı olarak akademik başarı
testi ve mülakat kullanılmıştır. Yapılan mükalatlar
sonucunda, kavram karikatürlerinin öğrenmeyi
eğlenceli hale getirmede ve hatırlamayı kolaylaştırmada, kavram yanılgılarını gidermede büyük ölçüde etkili sonucuna ulaşılmıştır.
Kavram karikatürlerine ilişkin yapılan yarı deneysel
desenli çalışmalar da yukarıdakilerle benzer sonuçlar vermiştir. İlköğretim 7. sınıf Fen Bilgisi dersinde
çevre konularının karikatür tekniği ile öğretiminin,
programa dayalı öğretime göre öğrencilerin fen
başarısına, çevreye yönelik tutumlarına ve fen bilgisi ders kitaplarına yönelik tutumlarına etkisinin
farklılık gösterip göstermeyeceğini saptamak için
Özalp (2006) yarı deneysel bir araştırma yapmıştır.
Araştırma sonuçları, karikatür tekniğinin Fen Bilgisi
dersinde öğrenci başarısını arttırmada programa
dayalı yönteme göre daha etkili olduğunu ve kalıcılık düzeyinin daha yüksek olduğunu göstermiştir.
Karikatür tekniğinin geleneksel yönteme göre Fen
ve Teknoloji ders kitaplarına yönelik olumlu tutum
geliştirmede etkili olduğu saptanmış ama çevreye
yönelik tutumlarında herhangi bir değişiklik gözlenmemiştir. Benzer şekilde, Fen ve Teknoloji öğretiminde zihin haritası ve kavram karikatürü etkinliklerinin öğrencilerin akademik başarılarına ve
sorgulayıcı öğrenme becerileri algılarına etkisi araştırmak amacıyla Evrekli ve Balım (2010) ‚Madde ve
Isı‛ ünitesinde, 34 öğrenciden oluşan çalışma grubu
ile yarı deneysel desenli bir araştırma yapmışlardır.
Araştırmada zihin haritalarının ve kavram karikatürlerinin kullanımına dayalı etkinliklerin fen ve
teknoloji derslerinde kullanılmasının öğrencilerin
akademik başarılarının ve sorgulayıcı öğrenme
becerileri algılarının gelişimi konusunda yararlı
olabileceği sonucuna varılmıştır.
Kavram karikatürü karakterlerince teşvik edilen
dialog ortamı öğrencilerin derse yönelik motivasyonlarını artırırken (Balım ve İnel, 2011; Balım, İnel
ve Evrekli, 2009), onları cesaretlendirerek pasif
öğrenme ortamından kurtarır ve düşünmeye, aktif
öğrenmeye sevk eder. Böylece öğrencilerin konuyu
derinlemesine anlaması sağlanır (Foley, Boylan ve
McTearnan, 2011).
Alan yazını incelendiğinde kavram karikatürlerinin
genel olarak kavram yanılgılarının belirlenmesinde
kullanılmış ve akademik başarıya etkisi incelenmiştir. Bu çalışma ise öğrencilerin öğrenmekte güçlük
çektiği ve kavram yanılgısının en çok oluştuğu
konulardan biri olan 7. sınıf ‚Işık‛ ünitesinin öğretiminde (Hapkiewics ve Hapkiewics, 1998), öğrencilerin ezberleyerek yüzeysel öğrenmelerinin önüne
geçip, kavram karikatürleri yoluyla düşünmeye
sevk edilip derinlemesine öğrenmelerini sağlamayı
amaçlamaktadır.
2. Yöntem
Araştırma, öntest-sontest kontrol gruplu modele
uygun yarı deneysel bir çalışma olarak desenlenmiştir (Singh, 2007).
2.1. Örneklem
Araştırmanın çalışma grubu 2012-2013 öğretim
yılında İstanbul ili Küçükçekmece ilçesinde bir
ilköğretim okulunun 7. sınıf şubelerine uygulanan
öntest sonuçları göz önünde bulundurularak başarı
test sonuçları arasında anlamlı fark olmayan iki
şubesi seçilmiştir. Çalışma grubu, 26’sı kontrol grubu, 26’sı deney grubu olmak üzere toplam 52 öğrenciden oluşmaktadır.
2.2. Veri Toplama Araçları
Araştırmada veri toplama aracı olarak Kavram
karikatürleriyle hazırlanmış başarı testi, kavram
karikatürlerini içeren çalışma yaprakları kullanılmıştır.
2.2.1. Başarı Testi
Araştırmacı tarafında kavram karikatürlerinin bulunduğu 12 soruluk bir başarı testi geliştirilmiştir.
Kavram karikatürü karakterlerinin savunduğu
görüşlerin genel olarak alan yazında bulunan kavram yanılgılarını içermesine dikkat edilmiştir. Testin geliştirilme aşamasında uzman görüşü alınmıştır. Geliştiren bu test öntest ve tekrar sontest olarak
4 hafta arayla uygulanmıştır. 2011-2012 eğitimöğretim yılında aynı okulda 7. sınıfta öğrenim gören
öğrencilerde pilot uygulaması yapılmıştır. Cronbach
Alpha katsayısı 0,684 olduğu saptanmıştır. Soru sayı
az olduğundan bu değer testin güvenli sayılması
için yeterli kabul edilebilir (Durmuş, Yurtkoru ve
Çinko, 2011).
2.2.2. Kavram Karikatürü İçeren Çalışma Yaprakları
Öntest uygulandıktan sonra araştırmacı tarafından
hazırlanan çalışma yapraklarıyla deney grubunda
öğretim yapılmıştır. Hazırlanan çalışma yapraklarında kavram yanılgısına sahip karikatür karakterleri ve bilimsel bir açıklaması olan karikatür karakterleri ve bu karikatür karakterlerinin açıklamalarını
destekleyici veriler yer almıştır. Öğrencilerin bu
verileri kullanarak karşı tarafın açıklamasını çürütmesi istenmiştir.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
2.3. Öğretim Süreci
doğru yorum yapan öğrenci 2 puan, sadece doğru
karakteri seçen öğrenci 1puan, yanlış cevaplar ise 0
puan olarak değerlendirilmiştir. Buna göre başarı
testinden alınabilecek en yüksek puan 24, en düşük
puan ise 0 olmaktadır. Deney ve kontrol grubuna
uygulanan öntest ve sontest olarak uygulanan başarı testinden elde edilen sonuçlar normallik testine
tabi tutulduğunda verilerin normal dağılım göstermediği gözlenmiş dolayısıyla, gruplara ait puanların karşılaştırılmasında parametrik olmayan Mann
Whitney U-testi kullanılmıştır.
Çalışma deney grubunda Işık ünitesi işlenirken 4
hafta süresince önceden hazırlanmış 10 farklı çalışma yaprağı, heterojen bir şekilde oluşturulan gruplardaki öğrencilere dağıtılaralarak yapılmıştır. Öğrencilerden çalışma yapraklarındaki yönlendirici
soruları dikkate alarak, çalışma yapraklarını okumaları istenmiştir ve daha sonra grup içinde tartışarak
ortak bir karara varmaları söylenmiştir. Araştırmacı
grupları tek tek dolaşarak ulaşılan kararların doğru
olup olmadığını kontrol ederek, yanlış kararların
düzeltilmesi için bir grup üyesi gibi tartışmaya
katılarak rehberlik etmiştir. Daha sonra grupların
vardığı sonuçlar tüm sınıfta tartışılmıştır. Kontrol
grubunda ise programa dayalı etkinliklerde ders
işlenmiştir. Çalışma tamamlandıktan 2 hafta sonra
sontest uygulanmıştır.
3. Bulgular
Kontrol ve deney grubunun ön bilgileri arasında
anlamlı bir farklılığın olup olmadığına karar vermek için Mann Whitney U-testi sonuçlarına bakılmıştır. Sonuçlar Tablo 1’de verilmiştir. Buna gore,
deney grubunun öntest sıra ortalaması 23,29 ve
kontrol grubunun öntest sıra ortalaması 29,71 olarak
hesaplanmışıtır. Bu fark istatistiksel olarak anlamlı
bulunmamıştır (Z = -1,598; p = 0,110). Dolayısıyla iki
grup ön bilgi bakımdan benzer özellikler göstermektedir.
2.4. Verilerin Analizi
Öğrencilerin öntest ve sontest olarak uygulanan
başarı testinden aldıkları puanların analizi SPSS 18
programı yardımıyla yapılmıştır. Başarı testinde
hem doğru kavram karikatürünü seçen hem de
Tablo1. Deney ve kontrol grubuna ait öntest sonuçlarının karşılaştırılması için yapılan Mann Whitney U-Testi sonuçları
Grup
n
Sıra Ortalaması
Sıra
U
Z
p
Toplamı
Kontrol
26
1.62 23,29 2.53
Deney
26
29,71
31.194 605,50
0.438
0.664254,50
-1,598
0,110
772,50
Grupların denkliğini ve ön bilgilerini karşılaştırmak
için uygulanan öntestin sonuçları değerlendirildikten sonra kontrol grubunda müfredata göre, deney
grubunda ise kavram karikatürleriyle ‚Işık‛ ünitesi
işlendikten sonra sontest uygulanmıştır. Uygulanan
sontest puanları yine Mann Whitney U-testi ile
karşılaştırılmıştır. Sonuçlar Tablo 2’de verilmiştir.
Buna göre, deney grubunun sontest sıra ortalaması
nın kontrol grubunun sontest sıra ortalamasından
istatistiksel olarak anlamlı biçimde yüksek olduğu
görülmektedir (Z = -3,562; p<0,001). Deney grubunun sontest ortalama puanın, kontrol grubunun
sontest puanından yüksek olması ile ilgili olarak
kavram karikatürleriyle yapılan öğretimin bilgiyi
derinleştirirek öğrenmede daha etkili olduğu söylenebilir.
Tablo2. Deney ve kontrol grubuna ait sontest sonuçlarının karşılaştırılması için yapılan Mann Whitney U-Testi sonuçları
Grup
n
Sıra Ortalaması
Sıra Toplamı
U
Z
p
Kontrol
26
1.62
19,04
Deney
26
33,96
2.53
31.194
495,00 0.438
Kontrol
Deney
-3,562
<0,001
883,00
Tablo 3’te de görüldüğü gibi kontrol grubunun
öntest ortalamaları ve sontest ortalamaları arasında
büyük bir farklılık olduğu görülmektedir. Kontrol
grubunda da ‚Işık‛ ünitesiyle ilgili kavramları büyük ölçüde öğrenmişlerdir. Fakat bilgilerini sorguGrup
144,00
0.664
layarak yorum yapamadıkları ve bilgilerinin yüzeysel kalmasından dolayı ortalamalarındaki artış deney grubundaki ortalama artışından daha düşük
olduğu söylenebilir.
Tablo 3. Deney ve kontrol grubuna ait öntest ve sontest sonuçlarının karşılaştırılması
N
Öntest
Sontest
Ortalama Artış
Ort.
Ort.
26
1,62
15,30
13,68
26
1,38
20,04
18,66
153
154
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
4. Sonuç ve Öneriler
Bu çalışmada kavram karikatürleri kullanılarak ve
kullanılmayarak yapılan öğretim arasındaki farka
bakılmıştır. Bu araştırmada aşağıdaki sonuçlara
ulaşılmıştır:
1- Deney grubundaki öğrencilerin sontest ortalama
puanları kontrol grubuna göre yüksektir. Deney
grubundaki öğrencilerin bilgilerini sorgulayarak
yorum yapma yeteneklerini geliştirdiği ve derinlemesine öğrenme sağladığı söylenebilir. Uygulama
esnasında öğrencilere bilimsel fikri savunan ve
bilimsel fikri savunmayan kavram karikatürleri
verilerek katıldığı karikatürü seçmesi istenilmiş ve
niçin seçtiğine yönelik sorulara verdikleri cevaplardan hareketle bu sonuca ulaşılmıştır.
Kavram karitürleri üzerine yapılan çalışmalarda,
kavram karikatürlerinin kullanımına dayalı etkinliklerin Fen ve Teknoloji derslerinde kullanılmasının öğrencilerin akademik başarılarının ve sorgulayıcı öğrenme becerileri algılarının gelişimi konusunda, var olan kavram yanılgılarının belirlenmesi
ve giderilmesinde yararlı olabileceği sonucuna
varılmıştır (Balım ve Evrekli, 2010; Gölgeli ve Saraçoğlu, 2010; Erdoğan ve Özgeç, 2012). Bu çalışmanın bulguları ulaşılan bu sonuçlarla paralellik göstermektedir.
2-Kontrol grubundaki öğrencilerin sontest başarı
puanları öntest başarı puanlarına göre artış göstermekle beraber deney grubuna göre düşüktür.
3-Kavram karikatürlerinin, Fen ve Teknoloji dersine
karşı ilgi göstermeyen akademik başarısı düşük
olan öğrencilerin diğer öğrencilere göre daha çok
ilgisini çektiği, öğrenmeye daha istekli hale geldikleri gözlemlenmiştir. Benzer şekilde, Balım ve İnel
(2011), öğrencilerin fen öğrenmeye yönelik motivasyonlarını kavram
karikatürlerinin
olumlu
yönde etkilediği, Erdoğan ve Özgeç (2012) ise
çalışmalarında kavram karikatürlerinin öğrenmeyi
eğlenceli hale getirmede büyük ölçüde etkili olduğu
sonucuna ulaşmışlardır.
Öğrencilerin bilgiyi ezberleyerek yüzeysel öğrenmelerinin önüne geçmek amacıyla bilgileri sorgulatmayı amaçlayan kavram karikatürleri özellikle çok
kavram içeren Fen ve Teknoloji dersi başta olmak
üzere diğer derslerde de kullanılması tavsiye edilmektedir.
Daha önceki araştırmalarda kavram karikatürlerinin
kavram yanılgılarını belirleme ve giderme, öğrencilerin derse karşı tutumunu değiştirme üzerindeki
etkileri çalışılmıştır. Bu çalışmada ise ‚Işık‛ ünitesinin öğretiminde kavram karikatürlerinin sorgulayarak bilgiyi derinleştirmedeki etkisi çalışılmıştır.
Başka ünitelerde de etkili olup olmadığını araştırılabilir.
Fen ve Teknoloji öğretmenleri tarafından kolaylıkla
hazırlanabilecek olan kavram karikatürleri, özellikle
motivasyonu düşük sınıflarda derse katılımı artırmak ve dersi eğlenceli hale getirmek için kullanılabileceği gibi kavram karikatürlerinin öğrenci katılımına etkisi gözlem ve görüşme gibi nitel veri analizi
teknikleri ile incelenebilir.
Kaynakça
Balım, A.G., İnel, D., & Evrekli, E. (2009). Fen Öğretiminde Kavram Karikatürü Kullanımına
İlişkin Öğrenci Görüşleri. Necatibey Eğitim Fakültesi Elektronik Fen ve Matematik Eğitimi Dergisi (EFMED), 3(1), 1-16.
Balım, A. G., & İnel, D. (2011). Kavram Karikatürleri Destekli Probleme Dayalı Öğrenme
Yönteminin İlköğretim 6. Sınıf Öğrencilerinin Fen Öğrenmeye Yönelik Motivasyonlarına Etkisi. Uşak Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi, 4(1), 169-188
Dabell, J. (2008). Using Concept Cartoons. Mathematics Teaching Incorporating
Micromath, 209, 34-36.
Duran, M., Ballıel, B., & Bilgili, S. (2011). Fen Öğretiminde 6. Sınıf Öğrencilerinin Kavram
Yanılgılarını Gidermede Kavram Karikatürlerinin Etkisi. 2nd International Conference on New Trends in Education and
Their Implications Proceedings. Antalya, Türkiye.
Durmuş, B., Yurtkoru, E. S., & Çinko, M. (2011). Sosyal Bilimlerde SPSS ile Veri Analizi.
Beta Basım A. Ş.: İstanbul.
Erdoğan, A., & Özgeç, L., (2012). Kavram Karikatürlerinin Öğrencilerin Kavram
Yanılgılarının Giderilmesi Üzerindeki Etkisi: Sera Etkisi ve Küresel Isınma Örneği. Turkish Journal of Education, 1(2),
41-53.
Evrekli, E., & Balım, A. G. (2010). Fen ve Teknoloji Öğretiminde Zihin Haritası ve Kavram
Karikatürü Kullanımının Öğrencilerin Akademik Başarıları ve Sorgulayıcı Öğrenme Becerileri Algılarına Etkisi. Batı
Anadolu Eğitim Bilimleri Dergisi (BAED), 1(2), 76-98.
Foley, M., Boylan, B., & McTearnan, N. (2011) An Investigation of How Initial Teacher
Education Supports the Development of Primary Trainees’ Understanding of Philosophy for Children and Concept
Cartoons.
Teacher
Education
Advancement
Network
Journal,
2(1).
http://194.81.189.19/ojs/index.php/TEAN/article/viewFile/74/122 adresinden erişilmiştir.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Gallagher, J. J. (2007). Teaching Science for Understanding: A Practical Guide for Middle and High School Teachers. Upper Saddle
River, N. J.: Pearson Merrill Prentice Hall
Gölgeli, D., & Saraçoğlu, S. (2011). Fen ve Teknoloji Dersi ‚Işık ve Ses‛ Ünitesinin
Öğretiminde Kavram Karikatürlerinin Kullanımının Öğrencilerin Akademik Başarısına Etkisi. Erciyes Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 31(2), 113-124.
Hapkiewics, A., & Hapkiewics, W. (1998). Misconceptions in Science. Paper presented at
National Science Teachers Association regional meeting. Denver, CO.
Keogh, B., & Naylor, S. (1999). Concept Cartoons, Teaching and Learning in Science: An
Evaluation. International Journal of Science Education, 21(4), 431-446.
Köksal, E. A. (2008). The Acquisition of Science Process Skills Through Guided (TeacherDirected) Inquiry. Unpublished doctoral dissertation, Middle East Technical University, Ankara.
MEB (2006). İlköğretim Fen ve Teknoloji Dersi 6., 7., 8. Sınıflar Öğretim Programı. Talim ve
Terbiye Kurulu Başkanlığı, Ankara. http://ttkb.meb.gov.tr/ adresinden erişilmiştir.
Naylor S., & Keogh B. (1999a), Constructivism in the Classroom: Theory into Practice.
Journal of Science Teacher Education, 10, 2, 93-106.
Naylor S., & Keogh B. (1999b) Science on the Underground: an initial evaluation. Public
Understanding of Science, 8, 1-18.
Naylor, S., & Keogh, B. (2000). Concept Cartoons in Science Education. Sandbach, UK:
Millgate House Publishers.
Naylor, S., & Keogh, B. (2011, September). Concept Cartoons: What have We Learnt? Paper
presented at the World Conference on New Trends in Science Education, Kusadasi, Turkey.
Naylor, S., Keogh, B., & Downing, B. (2007). Argumentation and Primary Science. Research
in Science Education, 37, 17-39.
Özalp, I. (2006). Karikatür Tekniğinin Fen ve Çevre Eğitiminde Kullanılabilirliği Üzerine Bir
Araştırma. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Celal Bayar Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Manisa.
Serin, G. (2009). The Effect of Problem Based Learning Instruction on 7th Grade Students’
Science Achievement, Attitude Toward Science and Scientific Process Skills. Unpublished doctoral dissertation, Middle East
Technical University, Ankara.
Saraçoğlu, S., & Gölgeli, D. (2010). Fen ve Teknoloji Tersi ‚Işık ve Ses‛ Ünitesinin
Öğretiminde Kavram Karikatürlerinin Kullanımının Öğrencilerin Akademik Başarisina Etkisi. Dokuz Eylül Üniversitesi
Eğitim Fakültesi, İzmir: IX. Ulusal Fen Bilimleri ve Matematik Eğitimi Kongresi
Singh, K. (2007). Quantitative Social Research Methods. http://books.google.com.tr/books
Stephenson, P., & Warwick, P. (2002). Using Concept Cartoons to Support Progression in
Students’ Understanding of Light. Physics Education, 37(2), 135-141.
155
156
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Kırsal Kesimdeki Öğrencilerinin Gezici Kütüphane Kullanımı
Hakkındaki Görüşleri
Gökhan GÜNEŞ*
*
Gökhan ATÇEKEN**
Fatma BACAK****
Zeynep ARSEVEN***
Halil KARAYİĞİTLER*****
Özet
Bu araştırmanın amacı, kırsal kesimdeki ilköğretim öğrencilerinin gezici kütüphane kullanımı hakkındaki görüşlerini toplamaktır. Araştırmada nitel araştırma deseni kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubu, 2012- 2013 öğretim yılı, Düzce ili, Akçakoca ilçesindeki bir köye bağlı ilköğretim okulunda okuyan 38 öğrenci oluşturmaktadır.
Araştırmada veriler açık uçlu anket yöntemi ile toplanmıştır. Veriler içerik analizi yöntemi ile analiz edilmiştir.
Elde edilen bulgulara göre, kırsal kesimde bulunan ilköğretim öğrencilerinin büyük çoğunluğunun gezici kütüphaneyi kullandığı, bu sayede kitap temin ettikleri, okuma alışkanlıklarına katkı sağladığı, gezici kütüphanede en
çok okunan kitapların hikaye ve romanlar olduğu, öğrencilerin kitapların kaybolması ve kitapları zamanında teslim edememe gibi zorluklar yaşandığı sonuçlarına ulaşılmıştır.
Anahtar sözcükler: Gezici Kütüphane, Kütüphane Kullanma, İlköğretim Öğrencileri.
In Rural Areas Views of Primary Students About Using of The
Mobile Library
Abstract
The aim of this study is to evaluate the views of primary school students about the usage of mobile library in the
rural areas. The research is based on qualitative research techniques and methods. The sample for the research is
38 primary school students of a state school who study currently in Akcakoca/ Duzce. The data has been collected
by open-ended questions and analyzed by content analyzing technique. According to the results of the study,
most of the primary school students in the rural areas use mobile library effectively. Mobile library makes it easier
to get books and contribute to the habit of reading a book. On the other hand the books mostly read are novels
and short novels. Students also have some problems like losing or have some difficulty on giving back the books
barrowed.
Key Words: Mobile library, use of the library, primary students.
*
Öğrt., MEB, gkhn.gunes@hotmail.com
Öğrt., MEB, gokhanatceken@hotmail.com
***
Arş. Gör., Düzce Üniversitesi, zeyneparseven@duzce.edu.tr
****
Öğrt., MEB, sakaryali66@hotmail.com
*****
Ok. Müd. , MEB, hkarayigitler@hotmail.com
**
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Giriş
Okumak, ‚Bilişsel davranışlarla psiko-motor becerilerin ortak çalışmasıyla yazılı sembollerden anlam
çıkarma etkinliği‛ (Demirel, 1990: 119) olarak tanımlanmıştır. Eğitimin amacı kişilere düşünmeyi
öğretmektir. İster öğrencilerin okul kütüphanelerinden yararlanmaları düşünülsün, ister eğitimini
yarıda bırakanların bunu bütünleyici çalışmaları
için olsun, isterse normal eğitimli kimselerin kendilerini yetiştirmeleri düşünülsün; eğitim, kütüphanelerin dışında düşünülemez. Eğitim ve kütüphane
birbirinin bütünleyicisidir. Öğrenim çağında veya
sonrasında bireyin mesleki ve kültürel gelişimini
sürdürebilmek için rahatlıkla başvurabileceği yerlerin başında kütüphaneler gelmektedir. Kütüphanelerin kuruluş amaçlarından biri de zaten buna işaret
etmektedir (IFLA, 2001).
Bu uğurda yapılabilecek hizmetler içerisinde ise,
‚gezici kütüphane‛ kavramı hem yeni hem de kökü
Cumhuriyet’in ilk yıllarına dayanacak kadar eski
bir hizmet olarak karşımıza çıkmaktadır. Gezici
kütüphane konusundaki çalışmalar Cumhuriyet'in
kuruluşu ile başlamaktadır. Ersoy’un (1963) belirttiğine göre; Cumhuriyet'in ilânından bir yıl sonra,
yani 1924’te Türkiye'ye gelen ve bir iki aylık bir
incelemeden sonra, eğitim ve öğretimle ilgili bir
rapor veren Amerikalı ünlü eğitimci John Dewey de
kütüphaneler ve özellikle gezici kütüphaneler konusunda düşüncelerini belirten açıklamalar yapmıştır.
Kütüphane hizmetlerinden faydalanamayan halkın
ayağına kütüphaneyi götürmeyi amaçlayan gezici
kütüphaneler, geçmişte olduğu gibi bugün de kütüphane hizmetlerinden yeterince faydalanamayan
özellikle kırsal kesimdeki öğrenciler için bir fırsat
kapısı olmuştur. Bu hizmetin öğrencilere götürülmesi önemlidir çünkü, ‚okuma alışkanlığının kazanılmasında kilit nokta ilk ve orta dereceli okullarda
okuyan öğrencilerdir‛ (Soysal, 1988:156).
Türkiye’de kütüphane kullanımı üzerine yapılan
bir araştırmada; kütüphane kullanımı konusunda
nüfusun % 40’ının hayatı boyunca hiç kütüphaneye
gitmediği, -birkaç kez gidenlerin oranı % 31- yalnızca % 8’inin kitap okuma amacıyla gittiği, çocuk ve
gençlik kütüphanelerinin yeni yayınlardan yoksun
durumda olduğu, ilköğretim ve ortaöğretim öğren-
cilerinin yararlanacağı çocuk ve gençlik kütüphanelerinin yetersiz olduğu tespit edilmiştir (Çocuk
Vakfı, 2006). İşte bu nedenle kütüphane hizmetlerinin toplumun ayağına götürülmesi önemli bir anlama sahiptir.
Türkiye’de, gezici kütüphane alanında yapılan
çalışma sayısı ise yok denecek kadar azdır. Yapılmış çalışmalardan bir tanesi Çapar’ın 1973 yılında
Ankara İl Halk Kütüphanesine bağlı gezici kütüphane okuyucuları üzerinde yaptığı araştırmadır. Bu
araştırmada varılan bir sonuca göre, okuyucuların
bazı nitelikleri ile ödünç aldıkları kitaplar arasında
örneğin, 10 yaş grubu çocuklarının aşk-macera
romanı, aşk şiirleri, sosyoloji konularında kitap
almaları gibi bazı uyumsuzlukların olduğu belirtilmiştir. Bu durum da, gezici kütüphane görevlilerinin okuyucuları yeteri kadar kendilerine uygun
eserlere yöneltememesi ve kütüphane içerisinde bir
yayın kataloğunun bulunmaması sonucuna bağlanmıştır (Çapar, 1984).
Günümüzde uygulanan gezici kütüphane hizmetleri her ne kadar gelişen teknoloji karşısında pasif
kalıyor gibi düşünülse de, roman, hikâye, şiir gibi
edebi eserlerin paylaşımı açısından faydalı olduğu
söylenebilir. Ayrıca, hayatlarında varsa, okul kütüphanesi dışında- hiç kütüphane görmemiş öğrencilerin kütüphane ortamını biraz da olsa tanımalarına, gezici kütüphanenin farklı yapısı ile onların
değişik bir deneyim yaşamalarına da fırsat verebilmektedir. Bu araştırmanın amacı, kırsal kesimdeki
ilköğretim öğrencilerinin gezici kütüphane kullanımı hakkındaki görüşlerini toplamaktır.
Yöntem
Araştırmada nitel araştırma deseni kullanılmıştır.
Araştırmanın çalışma grubu, 2012- 2013 öğretim
yılı, Düzce ili, Akçakoca ilçesindeki bir köye bağlı
ilköğretim okulunda okuyan 38 öğrenci oluşturmaktadır. Bu okulun seçilmesinin nedeni, gezici
kütüphanenin öğrencilere ulaştığı okullardan biri
olmasıdır. Çalışma grubunda bulunan öğrencilerin
özellikleri Tablo 1’de verilmiştir. Tabloda araştırmaya katılan öğrenciler Ö1, Ö2, Ö3<.., Ö38 kodlanmış şeklinde bulunmaktadır.
157
157
158
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Tablo 1 Kırsal Kesimdeki İlköğretim Öğrencilerin Özelliklerinin Frekans ve Yüzdeleri
Öğrenci Özellikleri
Öğrenci Kodları
Frekans
Toplam
Yüzde
Cinsiyet
Sınıf
Kız
Ö1,Ö2,Ö3,Ö4,Ö5,Ö6,Ö10,Ö11,Ö12,
Ö19,Ö20,Ö21,Ö22,Ö25, Ö28,Ö29,
Ö30,Ö31,Ö32,Ö35,Ö36, Ö37,Ö38
23
%60.5
Erkek
Ö7,Ö8,Ö9,Ö13,Ö14,Ö15,Ö16,Ö17,
Ö18,Ö23,Ö24,Ö26,Ö27,Ö33,Ö34
15
%39.5
5. Sınıf
Ö1,Ö2,Ö3,Ö4,Ö5,Ö6,Ö33,Ö34
8
%21.1
6. Sınıf
Ö7,Ö8,Ö9,Ö10,Ö11,Ö12,Ö13,Ö14,
Ö15,Ö16,Ö17,Ö18
Ö19,Ö20,Ö35,Ö36,Ö37,Ö38
Ö21,Ö22,Ö23,Ö24,Ö25,Ö26,Ö27,
Ö28,Ö29,Ö30,Ö31,Ö32
12
%31.5
6
12
%15.7
%31.5
7. Sınıf
8. Sınıf
Tablo 2’ye göre kırsal kesimdeki öğrencilerin gezici kü-
beyaz bir tırla bize kitap getiriyorlar. Böylece kütüphane
tüphane hakkında bilgileri gezici kütüphanelerin işlevi (%
bizim ayağımıza gelmiş oluyor.‛ görüşünde bulunmuştur.
86.84), fiziki özellikleri (%23.6) ve gelme sıklığı (%21)
Ö11 kodlu öğrenci ise gezici kütüphaneyle ilgili ‚ Büyük
temalarında toplanmıştır. İşlevi ve fiziksel özellikleriyle
bir araç. İçinde çeşitli kitaplar var. Okullara kitap dağıtı-
ilgili olarak Ö17 kodlu öğrenci ‚ Gezici kütüphaneler bize
yorlar.‛ ifadesini belirtmiştir.
kitap temini sağlıyor, kitap ödünç alabiliyoruz. Büyük
Tablo 3 Kırsal Kesimdeki İlköğretim Öğrencilerinin Gezici Kütüphaneyi Kullanım Amaçları İle İlgili Görüşleri
Ana tema
Alt temalar
Öğrenciler
Kullanım
amacı
Kitap okumak
Ö1,Ö2,Ö3,Ö4,Ö5,Ö6,Ö7,Ö10,Ö12,
Ö14,Ö15,Ö16,Ö18,Ö19,Ö20,Ö21,Ö22Ö23,Ö24,Ö25,Ö2
6,Ö27,Ö30,Ö31,Ö38
Ö9,Ö11,Ö13,Ö17,Ö21,Ö28,Ö29,Ö33,
Ö35,Ö36,Ö37,Ö38
Ö8, Ö9,Ö13,Ö17,Ö32
Bilgilenmek
Okumayı
geliştirmek
Görülme
Sıklığı
25
Toplam
Yüzde
%65.7
11
%28.9
5
%13.1
Tablo 3’e göre, kırsal kesimdeki ilköğretim öğrencilerinin
‚Evet. Kültürlü eğitimli ve çok kitap okumuş bir insan
gezici kütüphane kullanım amaçları incelendiğinde; daha
olmak için kullanıyorum.‛ . Ö9 kodlu öğrenci de ‚ Gezici
çok kitap okuma(%65.7), bilgilenmek (%28.9) amaçlı kul-
kütüphane geldiğinde kullanmaya çalışıyorum. Kitap
lanıldığı
geliştir-
okuyarak bilgi hazinemi geliştirmeyi amaçlıyorum. Oku-
mek(%13.1) amaçlı kullandığı görülmüştür. Ö36 kodlu
mamı geliştirmeyi amaçlıyorum.‛. Cevaplar doğrultusun-
öğrenci gezici kütüphaneyi kullanma amacını şöyle ifade
da öğrencilere fırsat verildiğinde kendilerini geliştirmeye
etmiştir:
çalıştıklarını söyleyebilir.
bazı
öğrencilerin
de
okumalarını
Tablo 4 Kırsal Kesimdeki İlköğretim Öğrencilerinin Gezici Kütüphanede Bulunan Kitaplar ile İlgili Görüşleri
Ana tema
Alt temalar
Öğrenciler
Gezici
kütüphanede
bulunan
kitap
türleri
Şiir
Ö1,Ö2,Ö4,Ö5,Ö6Ö9,Ö10,Ö19,Ö20,
Ö35,Ö36,Ö37,Ö38
Ö1,Ö2,Ö3,Ö4,Ö5,Ö6,Ö7,Ö8,Ö9,Ö10,
Ö11,Ö15,Ö16,Ö17,Ö18,Ö19,Ö24,Ö25,Ö30,Ö31,Ö33,Ö
35,Ö36,Ö37,Ö38
Ö1,Ö2,Ö4,Ö5,Ö6,Ö7,Ö10,Ö14,Ö16,
Ö17,Ö18,Ö19,
Ö20,Ö25
Ö1,Ö3,Ö4,Ö6,Ö8,Ö11,Ö14,Ö16,Ö17,Ö18,Ö19,Ö20,Ö2
5,Ö35,Ö37,Ö38
Ö13
Hikaye
Masal
Roman
Dergi
Görülme
Sıklığı
13
Toplam
Yüzde
%34.2
25
%65.7
14
%36.8
16
%42.1
1
%2.6
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Gezici
kütüphanede
tercih edilen
kitap türleri
Fıkra
Her tür
Şiir
Hikaye
Masal
Roman
Deneme
Ö21,Ö31
Ö12,Ö22,Ö23,Ö26,Ö27,Ö28
Ö1, Ö2,Ö4,Ö20,Ö31,Ö35
Ö1,Ö2,Ö3,Ö4,Ö6,Ö15,Ö16,Ö17,Ö18,
Ö24,Ö31,Ö33,Ö36,Ö37,Ö38
Ö6,Ö14,Ö16,Ö17,Ö31
Ö4,Ö12,Ö14,Ö17,Ö19,Ö20,Ö22,Ö23,
Ö24,Ö25,Ö28,Ö30,Ö31,Ö36,Ö37
Ö31
2
5
6
15
%5.2
%13.1
%15.7
%39.4
5
15
%13.1
%39.4
1
%2.6
Tablo 4’e göre kırsal kesimdeki öğrencilere göre gezici
bulunuyor. Bilgilendirici, eğlenceli kitaplardan yararlanı-
kütüphanede şiir, hikaye, roman, masal, dergi, fıkra tü-
yorum.‛ görüş bildirmiştir. Kütüphanede bulunan kitap
ründe kitaplar bulunmaktadır. Öğrenciler en çok hikaye
türleriyle öğrencilerin okumayı tercih ettiği kitap türleri-
(%39.4) ve roman (% 39.4)
nin benzer olması, gezici kütüphanenin amaca hizmet
türünde kitapları okumayı
tercih etmektedir. Ö11 kodlu öğrenci bununla ilgili ‚Ro-
ettiği hakkında fikir verebilir.
man, hikaye, vb. türü eğlenceli ve bilgilendirici kitaplar
Tablo 5 Kırsal Kesimdeki İlköğretim Öğrencilerinin Gezici Kütüphanenin Okullara Geliş Sıklığı ile İlgili Görüşleri
Ana tema
Alt temalar
Öğrenciler
Geliş
sıklığı
Ayda bir
gelmektedir
İstenen
sıklığın
nedeni
Ayda bir gelebilir
Üç haftada bir
gelebilir
İki haftada bir
gelebilir
Haftada bir
Daha sık
gelmelidir
Okumayı
geliştirmek
Süre yetersiz
Ö1,Ö2,Ö3,Ö4,Ö5,Ö6,Ö7,Ö8,Ö9,Ö10,
Ö11,Ö12,Ö13,Ö14,Ö15,Ö16,Ö17,Ö18,
Ö19,Ö20,Ö21,Ö22,Ö23,Ö24,Ö25,Ö26,
Ö27,Ö28,Ö29,Ö31,Ö33,Ö34,Ö35,Ö36,Ö37,Ö38
Ö5,Ö12,Ö31
Kitap sayısı
yetersiz
Süre yeterli
Kitapları
sevmek
Görülme
Sıklığı
36
Toplam
Yüzde
%94.7
3
%7.8
Ö1,Ö2,Ö3,Ö17,Ö28
5
%13.1
Ö4,Ö6,Ö8,Ö19,Ö21,Ö22,Ö35,Ö37
8
%21.0
Ö7,Ö9,Ö20,Ö26,Ö32,Ö34,Ö36,Ö38
Ö10,Ö11,Ö30
7
3
%18.4
%7.8
Ö4,Ö8,Ö27
3
%7.8
Ö1,Ö2,Ö3,Ö4,Ö5,Ö6,Ö7,Ö8,Ö9,Ö10,
Ö11,Ö17,Ö19,Ö20,Ö21,Ö22,Ö26,Ö28,Ö30,Ö32,Ö
34,Ö35,Ö36,Ö37,Ö38
Ö6,Ö21,Ö28,Ö37
25
%67.8
4
%10.5
Ö5,Ö12,Ö14,Ö15,Ö18,Ö24,Ö25,Ö29,
Ö31,Ö33
Ö19,Ö35,Ö38
6
%15.8
3
%7.8
Tablo 5’e göre gezici kütüphane kırsal kesimdeki okula
muştur. Ö5 kodlu öğrenci ‚1 ay arayla gelmektedir. 1 ay
çoğunlukla ayda bir gelmektedir. Kırsal kesimdeki öğren-
sıklıkta gelmesini isterim çünkü bazı öğrenciler yavaş
ciler okullarına gelme sıklığıyla ilgili ayda bir gelmeye
okuyor, kitaplar hemen bitmiyor.‛ görüşünü belirtirken,
devam edebileceği, üç haftada bir gelebileceği, iki haftada
Ö19 ise ‚Ayda bir gelmektedir. 15 günde bir gelmesini
bir gelebileceği, haftada bir gelebileceği temaları hakkında
isterdim çünkü bu sayede daha çok kitap okumuş olu-
görüş bildirmiştir. Öğrencilerin %15.8’i gezici kütüphane-
rum.‛ görüşünü belirtmiştir. Verilen cevaplardan da
nin geliş süresini yeterli bulurken %67.8’i yetersiz bulmak-
anlaşıldığı gibi öğrenciler gezici kütüphanelerin okullara
tadır. Ö36 kodlu öğrenci geliş sıklığı ile ilgili olarak: ‚Ay-
daha sık gelmelerini istemektedir.
da bir geliyor. Haftada bir gelmesini isterim; çünkü değişik ve çok kitap okumak istiyorum.‛ ifadesinde bulun-
159
159
160
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Tablo 6 Kırsal Kesimdeki İlköğretim Öğrencilerinin Gezici Kütüphanede Bulunması Gereken Materyaller İle İlgili Görüşleri
Ana tema
Alt temalar
Öğrenciler
Materyaller
Kaynak yeterli
Bilgisayar
İnternet
Ö1,Ö2,Ö11,Ö12,Ö26
Ö3,Ö4,Ö5,Ö8,Ö9,Ö13,Ö14,Ö17,Ö20, Ö25,Ö33,Ö35
Ö8,Ö9,Ö10,Ö15,Ö18,Ö19,Ö20,Ö21,
Ö22,Ö23,Ö25,Ö28,Ö33,Ö34,Ö35,Ö37
Ö7,Ö17,Ö29,Ö30,Ö31,Ö34,Ö37
Ö13
Ö16
Ö38
Video
Ders materyalleri
Dergiler
3 boyutlu materyaller
Görülme
Sıklığı
5
12
16
Toplam
Yüzde
%13.1
%31.5
%42.1
7
1
1
1
%18.4
%2.6
%2.6
%2.6
Tablo 6’ya göre; öğrencilerin %13.1’i kütüphanedeki kitap-
ların bulunduğu bir ortamda teknolojik aletlerin bulun-
ların yeteli olduğunu belirtirken, %31,5’u bilgisayar olma-
maması gerektiğini ifade etmiştir. Bunun yanı sıra aksi
sı gerektiği, %42.1’i internet bulunması gerektiği yönünde
yönde görüş bildiren öğrenciler de olup, Ö17 kodlu öğ-
görüş bildirmiştir. Ö2 kodlu öğrenci bu konuda ‚ Bence
renci ‚video ve bilgisayar olmasını isterdim, çünkü bunlar
gezici kütüphanelerin içinde bir sürü kitap var. O yüzden
insana daha çok bilgi verir‛, Ö23 kodlu öğrenci ‚internet
teknolojik aletler kitapların yanında olmaz‛, Ö11 kodlu
olmasını isterdim çünkü kitapta bulamadığımız bilgiyi
öğrenci ise ‚Sadece kitap olmasını isterim. Çünkü internet,
buluyoruz‛ şeklinde görüş bildirmişlerdir.
bilgisayar vb. olursa kimse kitap okumaz‛ diyerek, kitapTablo 7 Kırsal Kesimdeki İlköğretim Öğrencilerinin Gezici Kütüphaneden Kitap Ödünç Alma ile İlgili Görüşleri
Ana tema
Ödünç
alma
Alt
temalar
Süre
yeterli
Süre
yetersiz
Öğrenciler
Ö1,Ö2,Ö3,Ö6,Ö8,Ö9,Ö11,Ö12,Ö13,Ö14,Ö16,Ö17,Ö18,Ö21,Ö22,Ö2
3,Ö25,Ö26,Ö27,Ö29,
Ö30,Ö31,Ö32,Ö33,Ö34,Ö35,Ö36,Ö37,Ö38
Ö4,Ö5,Ö7,Ö10,Ö15,Ö19,Ö28
Görülme
Sıklığı
29
Toplam
Yüzde
%76.3
7
%18.4
Tablo 7’ye göre kırsal kesimdeki öğrencilerin %76.3’ ü
uzatılabilir. Bu sayede bizde süre uzatma yapmak zorun-
ödünç alma süresini yeterli bulurken, %18.4’lük bir grup
da kalmayız.‛ görüş bildirmiştir. Oranlar ışığında öğrenci-
ise ödünç alma sürelerinin yeterli olmadığını dile getir-
lerin kitap ödünç alma sürelerinden genel olarak memnun
miştir. Bununla ilgili Ö13 kodlu öğrenci ‚Bir aylığına
oldukları ancak, azımsanamayacak bir kısmının da verilen
alıyoruz. Süre çok fazla. Kitapları okuyabilmek için yeterli
süreleri yeterli bulmadıkları için zamanlama konusunda
olduğunu düşünüyorum.‛ görüş bildirirken, Ö10 kodlu
farklı alternatiflerin geliştirilmesi gerektiği söylenebilir.
öğrenci ise ‚ Ödünç alma süremiz yeterli olmuyor, daha
Tablo 8 Kırsal Kesimdeki İlköğretim Öğrencilerinin Kütüphaneye Olan İlgileri Hakkındaki Görüşleri
Ana tema
Alt temalar
Öğrenciler
Kütüphaneye
karşı tutum
İlgimiz artışı oldu
Ö1,Ö2,Ö3,Ö6,Ö8,Ö10,Ö12,
Ö14,Ö15,Ö18,Ö19,Ö21,
Ö24,Ö29,Ö36,Ö35
Ö25,Ö30,Ö33
Ö1,Ö2,Ö12,Ö19
İlgi değişmedi
Kitap okumada artış
oldu
Görülme
Sıklığı
16
Toplam
Yüzde
%42,1
3
4
%7,8
%10,5
Tablo 8’e göre gezici kütüphanenin, öğrencilerin % 42,1
kütüphanemiz yeterli değildi. Gezici kütüphanenin oku-
inin kütüphanelere olan ilgisini arttırdığı görülmektedir.
lumuza gelmesinden memnunum.‛. Kitapların tır içeri-
Ö3 kodlu öğrenci bu konuda şu açıklamada bulunmuştur:
sinde olması, klasik kütüphane ortamını farklılaştırdığı
‚Kütüphanelere olan ilgim arttı. Çünkü gezici kütüpha-
için, öğrencilerin kütüphanelere olan ilgisini arttırdığı
nenin içi çok büyük, birçok kitaba ulaşabiliyoruz. Okul
söylenebilir. Ayrıca, gezici kütüphaneye olan ilgi artışının
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
aynı zamanda kitaba olan ilgiyi, beraberinde kitap oku-
mayı da arttırdığını söyleyebilir.
Tablo 9 Kırsal Kesimdeki İlköğretim Öğrencilerinin Kütüphane Kullanımında Karşılaştıkları Zorluklar ve Çözüm Önerileri Hakkındaki Görüşleri
Ana tema
Alt temalar
Öğrenciler
Karşılaşılan
zorluklar
Kitaplar seviyeye uygun değil
Kitapları evde unutma
Kitapların kaybolması
İstenen her kitabın alınamaması
Gezici kütüphanenin küçük olması
Gezici kütüphanenin sık
gelmemesi
Aranan kitapların bulunamaması
Zorluk yok
Çözüm önerileri
Seviyeye göre kitaplar ayrılmalı
Ödünç alma süresi uzatılmalı
Bilgisayarla kayıt alınması
Kitaplar için özel dolap, çanta vb.
olmalı
Gezici kütüphanenin sık gelmesi
Gezici kütüphanenin iç düzeninin
iyileştirilmesi
Görülme
Sıklığı
Toplam
Yüzde
Ö1,Ö2,Ö6,Ö30,Ö32
5
%13.1
Ö1,Ö2,Ö35,Ö36,Ö37
Ö3,Ö4,Ö8,Ö9,Ö10,Ö15,
Ö18,Ö33,Ö34,Ö38
Ö3,Ö29
Ö5
5
10
%13.1
%26.3
2
1
%5.2
%2.6
Ö11,Ö14,Ö15,Ö18
4
%10.5
Ö6,Ö19,Ö22,Ö23
Ö17,Ö21,Ö26,Ö27,Ö28,
Ö31
Ö1,Ö2,Ö3,Ö7,Ö30
4
6
%10.5
%15.7
5
%13.1
Ö1,Ö2,Ö32,Ö35
Ö3
Ö4,Ö9,Ö33,Ö34,Ö37
4
1
5
%10.5
%2.6
%13.1
Ö8,Ö11,Ö13,Ö14
Ö5,Ö13,Ö19, Ö22,Ö23,Ö29,Ö38
4
7
%10.5
%18
Tablo 9’a göre, öğrencilerin gezici kütüphane hizmetlerin-
6'ların ... kitaplarını ayrı bir dolaba koyabilirler.‛ ve Ö32
den faydalanırken yaşadıkları sorunlara ilişkin, öğrencile-
kodlu öğrenci ‚Kitap büyük olunca zaman yetmiyor ve
rin %15.7’ sinden herhangi bir sorun yaşamadıklarına
erkenden vermek zorunda kalıyorum, bu yüzden süre
yönelik cevap gelirken, yalnız 1 öğrenciden gezici kütüp-
uzatılabilir.‛ önerilerinde bulunmuştur.
hane tırının içinin küçük olması yönünde gezici kütüpha-
Sonuç ve Öneriler
nenin fiziksel şartları ile ilgili bir sorun dile gelmiştir.
Geriye kalan öğrencilerden, ağırlıklı olarak, kitapların
kaybolması (%26.3), kitapların teslimi zamanında kitapla-
Araştırmadan elde edilen bulgulara göre gezici kütüphanenin, kütüphaneye ulaşamayan öğrencilere kitap temin
ettiği için eğitimde fırsat eşitliğine katkı sağladığı söylene-
rın evde unutulması(%13.1), kitapların seviyeye göre
bilir. Öğrencilere fırsat verildiğinde kendilerini geliştir-
kitapların ayrılması(%13.1), gezici kütüphanenin sık
meye çalıştıkları ve öğrencilerin çoğunun bu konuda
gelmemesi(%10.5) ve aranan kitapların bulunamaması(%10.5) şeklinde, kitap odaklı farklı cevaplar gelmiştir.
Öğrenciler, gezici kütüphane hizmeti sırasında karşılaştıklar zorluklara çözüm olarak, seviyelerine uygun kitaplar
gelmesi gerektiğini(%13.1), kitapların kaybolması sorununa karşılık ise kitaplar için özel dolap, çanta vb. olması(%13.1) ve kitapların kayıt altına alınması(%2.6) gerektiğini ifade etmişlerdir. Ayrıca, gezici kütüphane tırına
ilişkin de, tırın iç düzeninin iyileştirilmesi(%18) gerektiği
yönünde öneriler getirilmiştir. Ödünç alma sürelerinin
kısalığına karşılık, sürenin uzatılması(%10.5) ve öğrencileri teşvik edici çalışmaların yapılması(%2.6) gerektiği de
getirilen öneriler arasında bulunmaktadır. Ö22 kodlu
öğrenci gezici kütüphane kullanırken yaşadığı sıkıntılar
hakkında ‚Bazı zamanlar aradığımız kitapları bulamıyoruz. O yüzden zorluk çıkıyor.‛ görüşünü bildirirken, Ö3
kodlu öğrenci ‚ Kitaplar hep bir rafta. 7'lerin, 8'lerin,
istekli davrandıkları görülmektedir. Öğrencilerin, araştırma yapabilmek ve güncel bilgiye ulaşabilmek için gezici
kütüphanede internet, bilgisayar ve video gibi farklı materyallerin bulunmasının ihtiyaçlarını gidermek açısından
bir gereklilik olduğu gibi ilgi dağıtıcı bir unsur olmamasına da dikkat edilmesi gerekmektedir.
Öğrencilerin çoğunluğu kitap ödünç alma süresini yeterli
bulurken gezici kütüphanede bulunan kitap sayısını
yeterli bulmayıp gezici kütüphanenin okullarına daha sık
gelmesi görüşünü savunmuşlardır. Kitap okumayı öğrencilerimiz açısında bir yaşam tarzı haline getirebilmek için
gezici kütüphanelerdeki kitap sayısı artırılmalı, kütüphaneden yararlanmak üzere zaman ayarlaması da öğrencilerin istekleri doğrultusunda yapılmalıdır.
Öğrenciler aradıkları kitabı bulamamaktan, kütüphanenin
fiziksel yetersizliğinden zorluk yaşamaktadır. Öğrenciler
aradıkları kitapları kütüphanede bulabilmeli, olmayan
161
161
162
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
kitaplar ise en kısa zamanda temin edilmelidir. Kütüpha-
önerilerindendir. Kitap seçimi için kitabın içeriğini tanıtıcı
ne ortamlarının farklılaştırılması ilgi çekmesi açısından
nitelikte çalışmalar yapmak kütüphanenin içerisinde
faydalı olacaktır.
gezinti sağlamak, öğrencilerin kitap okuma alışkanlıkları-
Gezici kütüphanelerde kitap tanıtımının olması ve stant-
nı geliştirmesi açısından faydalı olacaktır. Kütüphanenin
larda yeni kitapların tanıtılması öğrencilerin gezici kütüp-
tırın içerisinde yer alması öğrencilerin dikkatini çektiğin-
hanelerden daha iyi yararlanabilmek için getirdiği çözüm
den kütüphaneye olan ilgilerinin arttığı söylenebilir.
Kaynakça
Çapar,
B.
(1984).
Gezici
Kütüphane
Okuyucuları
Üzerinde
Bir
Araştırma.
Türk
Kütüphaneciliği,
33(2).http://tk.kutuphaneci.org.tr/index.php/tk/article/view/951/1902 adresiden 20.04.2013 tarihinde erişilmiştir.
Çocuk Vakfı. (2006). Türkiye’nin Okuma Alışkanlığı Karnesi. İstanbul: Çocuk Vakfı Yay.
Demirel Ö. (1990). Yabancı Dil Öğretimi İlkeler-Yöntemler-Teknikler. Ankara: Usem Yayınları-6. (İkinci Baskı), Şafak Matbaası.
Ersoy,
O.
(1963).
Gezici
Kütüphaneler
II.
Türk
Kütüphaneciliği,
12(1-2).
http://tk.kutuphaneci.org.tr/index.php/tk/article/view/314/628 adresinden 22.05.2013 tarihinde erişilmiştir.
IFLA (2001). The Public Library Service: Ifla/Unesco Guidlines For Development, München: K. G. Saur.
Soysal,
Ö.
(1988).
Türkiye'de
Gençlere
Özgü
Okuma
Davranışları.Türk
Kütüphaneciliği,
2(4),
http://tk.kutuphaneci.org.tr/index.php/tk/article/view/1059/2118 adresinden 21.04.2013 tarihinde erişilmiştir.
151-158.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Algılanan Öz-Düzenleme Ölçeği: Geçerlik ve Güvenirlik
Çalışması
Serhat Arslan*
Yücel Gelişli**
Özet
Bu araştırmanın amacı Algılanan Öz-düzenleme Ölçeği’ni geliştirmek ve ölçeğin güvenirliğini incelemektir.
Araştırma 314 ilköğretim öğrencisi üzerinde yürütülmüştür. Araştırmada geçerlik çalışmaları olarak yapı ve
uyum geçerlikleri, güvenirlik çalışmaları olarak ise iç tutarlılık ve madde analizi yapılmıştır. Yapılan faktör analizi sonucunda toplam varyansın % 54.3’ünü açıklayan 16 madde elde edilmiştir. Ölçeğin iki faktörlü yapısının
doğrulanması amacıyla yapılan doğrulayıcı faktör analizinde Ki-kare (x2= 147.60, sd= 95,p=0.00) değerinin anlamlı olduğu görülmüştür. Uyum indeksi değerleri ise RMSEA= .042, NFI= .98, CFI= .99, IFI= .99, RFI= .97, CFI= .99,
GFI= .94, AGFI= .92, SRMR= .035 olarak bulunmuştur. Cronbach alfa iç tutarlılık güvenirlik katsayıları ölçeğin
bütünü için .87, açık olma alt ölçeği için .87, arayış alt ölçeği için .88 olarak bulunmuştur. Bu bulgulara dayanarak
algılanan Öz-düzenleme Ölçegi’nin eğitim ve psikoloji alanında kullanılabilecek, geçerli ve güvenilir bir ölçme
aracı olduğu söylenebilir.
Anahtar Kelimeler: Öz-düzenleme, öz-yeterlilik, güvenirlik.
The Validity and Reliability of the Perceived Self-Regulation
Scale
Abstract
The aim of this research is to examine the validity and reliability of the Perceived Self-regulation Scale. The sample of this study consisted of 314 primary school students. Results of confirmatory factor analysis demonstrated
that the sixteen items loaded on two factors have emerged which account for the 54.3% of the total variance. Confirmatory factor analysis showed that the two-factor model fitted the data (x2= 147.60, sd= 95,p=0.00 , RMSEA=
.042, NFI= .98, CFI= .99, IFI= .99, RFI= .97, CFI= .99, GFI= .94, AGFI= .92, SRMR= .035). The internal consistencies
were .83 for entire scale. According to these findings the Perceived Self-regulation Scale can be named as a valid
and reliable instrument that could be used in the field of education.
Keywords:Self-regulation,validity,reliability.
1.Giriş*
Öz düzenleme, bireysel performansın izlemesi ve
kontrolüyle ilgili geleneksel bir kavram olarak tanımlanabilmektedir (Iiskala ve diğ. 2004 , s. 150).
Hadwin ve Oshige ( 2011) öz düzenlemeyi, sosyal
olarak paylaşılan düzenleme olarak tanımlamaktadır. Bu açıdan öz düzenleme kolektif ve düzenleyici süreçler açısından ürünlerin paylaşıldığı bir kavram olarak ele alınmaktadır. Öz düzenlemeli öğrenme ise, bireyin öğrenme ortamlarını anlama ve
kontrol etme becerisi olarak tanımlanmaktadır. Bu
açıdan ele alındığında birey öncelikle amaçlarını
belirlemeli, bu amaçları gerçekleştirmelerine yardım edecek stratejileri seçmeli, bu stratejileri uygulamalı ve bu amaçlara yönelik ilerlemeyi izleyebil-
*
**
Arş.Gör., Sakarya Üniversitesi
Prof.Dr., Gazi Üniversitesi
melidir (Schunk ve Zimmerman, 1994). Öz düzenlemeli öğrenme, biliş, üstbiliş ve motivasyon olmak
üzere üç ana bileşenden oluşmaktadır. Biliş, bilgi
kodlama, becerileri belleğe alma ve geri çağırma
süreci olarak tanımlanmakta; üstbiliş öğrencilerin
üstbiliş süreçlerini anlamalarını ve izlemelerini
sağlayan becerileri kapsar ve motivasyon ise, bilişsel ve üstbilişsel becerilerin kullanımını ve gelişimini etkileyen inanç ve tutumları içermektedir
(Schraw ve diğ. 2006 ). Öz düzenlemeli öğrenmenin
temelleri bilişsel psikolojiden gelmek ve bunun
geçmişi, okul öğrenmesi dahil olmak üzere pek çok
ortamda uygulanmış olan Albert Bandura'nın
(1997) sosyal biliş öğrenme teorisine kadar gitmektedir. Bu uygulamalar öğrenmenin etkileşim halindeki bilişsel, üstbilişsel ve motivasyonel bileşenlerle
yönetildiğini belirten öz düzenlemeli öğrenme
teorisinin gelişimini sağlamıştır (Butler ve Winne
1995 ; Zimmerman 2000 ). Öz düzenlemeli öğrenmenin sosyal bilişsel perspektiflerine göre bireyin,
gözlem düzeyi, taklit düzeyi, öz kontrollü düzey ve
163
163
164
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
öz düzenlemeli düzey olmak üzere dört gelişim
düzeyinden geçerek öz düzenleme becerisine sahip
olmaktadır (Schunk ve Zimmerman 1994 ; Zimmerman 2000 ).
Bu araştırmanın amacı Algılanan Öz düzenleme
Ölçeğini geliştirmek ve ölçeğin güvenirliğini incelemektir.
2. Yöntem
2.1. Araştırma Grubu
Bu araştırma Sakarya ilinde bulunan çeşitli liselerde
öğrenim gören 160'ı erkek ve 154'ü kız; toplam 314
orta okul öğrencisi üzerinde yürütülmüştür. Araştırma örneklemini oluşturan sayının belirlenme
aşamasında, Tabachnick ve Fidell’in (2007) faktör
analizi için verdiği ölçütler dikkate alınmıştır.
2.2. İşlem
Algılanana Öz-düzenleme Ölçeğinin maddelerini
hazırlamadan önce kapsamlı bir literatür incelemesi
yapılarak, öz-düzenleme kavramıyla ilgili bilgiler
analiz edilmiş ve ölçeğin kuramsal temeli oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda araştırmada
kuramsal çerçeve olarak Bandura’nın öz-yeterlik
teorisi temel alınmıştır. Literatür taramasının yanı
sıra benzer ölçeklerdeki maddeler de incelenerek,
öz-düzenleme yapısını ölçeceği düşünülen bilgiler
ölçek maddesi olabilecek şekilde düzenlenmiştir.
Bu aşamada öz-düzenleme geniş biçimde ölçülebilmesini sağlamak amacıyla deneme maddelerinin
mümkün olduğunca fazla sayıda olmasına özen
gösterilmiş ve sonuçta 44 maddelik bir madde havuzu oluşturulmuştur.
Bu 44 madde biçim, anlaşılabilirdik ve özdüzenleme göstergesi olup olmadığı açısından 4’ü
rehberlik ve psikolojik danısma, 2’i ölçme ve değerlendirme alanında uzman olan altı öğretim üyesine
inceletilmiştir. Ayrıca deneme formu için orta okul
7. Sınıfta öğrenim gören 150 orta okul öğrencisine
pilot bir uygulama yapılarak öğrencilerden açık ve
anlaşılır olmayan maddeleri seçmeleri istenmiştir.
Bu uygulama sonucunda öğrencilerin %25 ve daha
fazlasının işaretlediği 8 madde ile uzmanların özdüzenlemeyi yeterince ölçemeyeceğini düşündüğü
6 madde ölçekten çıkarılmıştır. Kalan 30 madde beş
basamaklı Likert (‚1‛ Hiç bir zaman, ‚2‛ Nadiren,
‚3‛ Arasıra, ‚4‛ Sıksık, ‚5‛ Her zaman) bir dereceleme ölçeği seklinde yazılmış ve bu maddeler üzerinde geçerlik ve güvenirlik analizleri yapılmıştır.
Algılanan Öz-düzenleme Ölçeğinin geçerlik çalışmaları olarak yapı ve uyum geçerliği incelenmiştir.
Yapı geçerliği için ölçeğin faktör yapısını ve alt
ölçeklerini belirlemek amacıyla açımlayıcı ve doğrulayıcı faktör analizleri yapılmıştır. Açımlayıcı
faktör analizi (AFA) bir ölçekteki maddelerin birbirini dışta tutan, daha az sayıda faktöre ayrılıp ayrılmadığını ortaya çıkarmak için yapılmaktadır.
Aynı faktör grubunda toplanan maddelere, maddelerin içeriğine göre bir isim verilmeye çalışılır. Faktör analizi bir aracın tek boyutlu olup olmadığını
test etmek amacıyla da kullanılmaktadır (Balcı,2000) . Faktör yüklerinin yüksek olması, değişkenin söz konusu faktör altında yer alabileceğinin bir
göstergesi olarak görülür. Açıklanan varyans oranının %30’un üzerinde olması, davranış bilimlerinde
yapılan test geliştirme çalışmalarında yeterli görülmektedir (Büyüköztürk, 2010). Doğrulayıcı faktör analizi (DFA) ise kuramsal bir temele dayanarak
çeşitli değişkenlerden oluşturulan faktörlerin gerçek verilerle ne derece uyum gösterdiğini değerlendirmeye yönelik bir analizdir. DFA’da sınanan
modelin yeterliğinin belirlenmesi için çok sayıda
uyum indeksi kullanılmaktadır (Büyüköztürk ve
diğ.,2004). Bu çalışmada yapılan DFA için çoklu
uyum indeksleri kullanılmış ve Ki-kare uyum testi
(Chi-Square Goodness), İyilik Uyum indeksi (Goodness of Fit Index, GFI), Karsılastırmalı Uyum
İndeksi (Comparative Fit Index, CFI), Normlaştırılmış Uyum İndeksi (Normed Fit Index, NFI),
Göreli Uyum İndeksi (Relative Fit Index, RFI), Fazlalık Uyum İndeksi (Incremental Fit Index, IFI),
Ortalama Hataların Karekökü (Root Mean Square
Residuals, RMR) ve Yaklaşık Hataların Ortalama
Karekökü (Root Mean Square Error of Approximation, RMSEA) uyum indeksleri incelenmiştir. Bu
uyum indekslerinde genelde olduğu gibi GFI, CFI,
NFI, RFI ve IFI >.90, RMSEA ve RMR < .05 ölçüt
olarak alınmıştır (Hu & Bentler, 1999).
3. Bulgular
Madde Analizi ve Güvenirlik
Algılanan Öz-düzenleme Ölçeğinin maddelerinin
ayırt etme gücünü belirlemek amacıyla madde
analizi yapılmıştır. Yapılan analiz sonucunda, ölçeğin düzeltilmiş madde toplam korelasyon katsayılarının . ile . arasında sıralandığı görülmüştür. Bulgular Tablo 1’de verilmiştir.
Tablo 1: Algılanan Öz-düzenleme Ölçeğinin Düzeltilmiş Madde Toplam Korelasyon Katsayıları
Madde No
Rjx
Madde No
Rjx
1
.63
11
.62
2
.69
12
.64
3
.67
13
.69
4
.66
14
.66
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
5
.52
15
.65
6
.56
16
.68
7
.66
8
.64
9
.66
10
.56
Algılanan Öz-düzenleme Ölçeğinin iç tutarlılık (Cronbach alfa) katsayısı. 92 olarak bulunmuştur.
3.1. Yapı Geçerliği
Algılanan Öz-düzenleme Ölçeğinin yapı geçerliği
açımlayıcı ve doğrulayıcı faktör analizleri ile incelenmiştir. 314 ilköğretim öğrencisinden elde edilen
veriler üzerinde açımlayıcı ve doğrulayıcı faktör
analizleri uygulanmıştır. Açımlayıcı faktör analizinde öncelikle 30 madde için döngüsüz metot
kullanılarak maksimum faktör sayısı incelenmiş ve
maddelerin 4 faktörde toplandığı belirlenmiştir.
Ancak ölçek geliştirme sürecinde iki faktörlü bir
yapı elde etmek amaçlandığı için, temel bileşenler
tekniği ile oblik döndürme faktör çözümlemesi
sonuçları iki faktörlülükle sınırlandırılmıştır. Bu
işlem sonucunda faktör yükleri .30’un altında olan
14 madde ölçekten çıkarılmış ve toplam varyansın
% 54.3’ünü açıklayan ve 16 maddeden oluşan 2
faktörlü bir yapı elde edilmiştir.
Şekil 1: Algılanan Öz-düzenleme Ölçeğinin Path Diagramı ve Faktör Yükleri
M1
M2
M3
M4
M5
M6
M7
.63
.68
.67
.55
Açık olma
.67
.54
.61
.67
M8
M9
M 10
.62
M 11
.58
.66
M 12
.63
M 13
.66
.63
M 14
M 15
Arayış
.62
.66
M 16
165
165
166
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Ölçeğin birinci faktöründe bulunan maddelerin
daha çok bireylerin kendilerine yönelik özgüvenleriyle ilişkili olduğu belirlenmiş ve bu faktör
karşılaştıkları durumlara göre ‚açık olma‛ adı altında ele alınmıştır. ‚Açık olma‛ faktörü altında
toplanan 8 maddenin faktör yükleri .56 ile .75 arasında değişmekte ve toplam varyansın% 28.5’ini
açıklamaktadır. İkinci faktöre yüklenen maddeler
daha çok bireylerin dış çevre ve sosyal yaşamlarına
yönelik arayışları ile ilişkili olduğu için bu faktör
‚arayış‛ olarak adlandırılmıştır. 8 maddeden oluşan ‚arayış‛ faktörüne ait maddelerin faktör yükleri
.55 ile .75 arasında değişmekte ve toplam varyansın
% 25.8’ini açıklamaktadır. Yapı geçerliği çalışmasında faktör yapısının yanında açık olma ile arayış
arasındaki ilişki de incelenmiş ve iki faktör arasındaki korelasyon katsayısının .77 olduğu belirlenmiştir. İki boyutlu öz-düzenleme modeli için uygulanan doğrulayıcı faktör analizinde uyum indeksi
değerleri: x2= 147.60, sd= 95, RMSEA= .042, NFI=
.98, CFI= .99, IFI= .99, RFI= .97, CFI= .99, GFI= .94,
AGFI= .92, SRMR= .035 olarak bulunmuştur.
Tartışma
Bu araştırmanın amacı Algılanan Öz-düzenleme
Ölçeğini geliştirmek ve ölçeğin geçerlik ve güvenirliğini incelemektir. Bu araştırma Sakarya ilinde
bulunan çeşitli ilköğretim okullarında öğrenim
gören 160'ı erkek ve 154'ü kız; toplam 314 orta
okul öğrencisi üzerinde yürütülmüştür. Geçerlik ve
güvenirlik çalışmalarının yürütüldüğü gruplar sayı
bakımından istatistiksel analizlerin gerektirdiği
yeterliliktedir (Tabachnick ve Fidell, 2007). Ölçeğin
geliştirilme sürecinde öncelikle geniş bir literatür
taraması yapılmış ve öz-düzenleme kavramıyla
ilgili olduğu düşünülen benzer ölçekler incelenmiştir. Algılanan Öz-düzenleme Ölçeğinin yapı geçerliği AFA ve DFA ile incelenmiştir. AFA ve DFA
sonucunda elde edilen uyum indeksleri incelendiğinde, iki boyutlu modelin iyi uyum verdiği (Hu ve
Bentler, 1999) görülmüştür.
Açımlayıcı faktör analizinde öncelikle 30 madde
için döngüsüz metot kullanılarak maksimum faktör
sayısı incelenmiş ve maddelerin 4 faktörde toplandığı belirlenmiştir. Ancak ölçek geliştirme sürecinde iki faktörlü bir yapı elde etmek amaçlandığı için,
temel bileşenler tekniği ile oblik döndürme faktör
çözümlemesi sonuçları iki faktörlülükle sınırlandırılmıştır. Bu işlem sonucunda faktör yükleri .30’un
altında olan 14 madde ölçekten çıkarılmış ve toplam varyansın % 54.3’ünü açıklayan ve 16 maddeden oluşan 2 faktörlü bir yapı elde edilmiştir. Yapı
geçerliği çalışmasında faktör yapısının yanında açık
olma ile arayış arasındaki ilişki de incelenmiş ve iki
faktör arasındaki korelasyon katsayısının .77 olduğu belirlenmiştir. İki boyutlu öz- düzenleme modeli
için uygulanan doğrulayıcı faktör analizinde uyum
indeksi değerleri: x2= 147.60, sd= 95, RMSEA= .042,
NFI= .98, CFI= .99, IFI= .99, RFI= .97, CFI= .99, GFI=
.94, AGFI= .92, SRMR= .035 olarak bulunmuştur
Araştırmalarda kullanılabilecek ölçme araçları için
öngörülen güvenirlik düzeyinin .70 olduğu dikkate
alınırsa, Algılanan Öz-düzenleme Ölçeğinden elde
edilen ölçümlerin güvenilir olduğu söylenebilir.
Madde analizi sonucunda ölçeğin madde-toplam
korelasyon katsayılarının .30 ölçütünü karşıladığı
görülmüştür. Madde-toplam korelasyon katsayılarının yorumlanmasında .30 ve daha yüksek olan
maddelerin, bireyleri ölçülen özellik bakımından iyi
derecede ayırt ettiği (Özdamar, 2004) göz önüne
alındığında, madde toplam korelasyon katsayılarının yüksek düzeyde olduğu görülmektedir.
Algılanan Öz-düzenleme Ölçeğinin geçerlik ve
güvenirlik çalışmalarından elde edilen bulgulara
göre ölçeğin kullanıma hazır olduğu söylenebilir.
Ancak geçerlik ve güvenirlik çalışmalarının ilköğretim öğrencileri üzerinde yürütülmüş olması, ölçeğin
geçerlik ve güvenirliği için farklı gruplar üzerinde
yapılacak çalışmaları gerekli kılmaktadır. Sonuç
olarak ilköğretim öğrencilerinden oluşan örneklemde gerçekleştirilen geçerlik ve güvenirlik çalışması sonucu elde edilen bulgular, ölçeğin bireylerin
‚Öz-düzenleme‛ becerilerini ölçebilmek için yeterli
düzeyde geçerlik ve güvenirliğe sahip olduğunu
ortaya koymuştur.
Kaynakça
Balcı, A. (2000). Sosyal bilimlerde arastırma: Yöntem, teknik ve ilkeler. Ankara: 72 TDFO Bilgisayar Yayıncılık.
Bandura, A. (1997). Self-efficacy: the exercise of control. New York: Freeman.
Butler, D. L., & Winne, P. H. (1995). Feedback and self-regulated learning: A theoretical synthesis. Review of Educational Research,
65(3), 245 -281.
Büyüköztürk, S. (2011). Veri analizi el kitabı. Ankara: Pegem A Yayıncılık.
Büyüköztürk, S., Akgün, Ö., Kahveci, Ö., & Demirel, F. (2004). Güdülenme ve Ögrenme Stratejileri Ölçegi’nin Türkçe formunun
geçerlik ve güvenirlik çalısması. Kuram ve Uygulamada Egitim Bilimleri, 4(2), 207-239.
Hadwin, A. F., & Oshige, M. (2011). Self-regulation, co-regulation, and socially shared regulation: Exploring perspectives of social in selfregulated learning theory. TC Record.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Iiskala, T., Vauras, M., & Lehtinen, E. (2004). Socially shared metacognition in peer-learning? Hellenic Journal of Psychology, 1 ,
147–178.
Hu, L. T., & Bentler, P. M. (1999). Cutoff criteria for fit indexes in covariance structural analysis: Conventional criteria versus new alternatives. Structural Equation Modeling, 6, 1−55.
Özdamar, K. (2004). Statistical data analysis with package.Eskişehir,Kaan Press.
Schraw, G., Crippen, K.J., & Hartley, K,D. (2006). Promoting self-regulation in science education: Metacognition as part of a
broader perspective on learning. Research Science Education, 36, 111–139.
Schunk, D.H., & Zimmerman, B.J. (Eds.). (1994). Self- regulation of learning and performance: Issues and educational applications.
Hillsdale, NJ: Erlbaum.
Tabachnick, B. G., & Fidell, L. S. (2007). Using multivariate statistics. Boston: Allyn and Bacon.
Zimmerman, (2000) Self-Efficacy: An Essential Motive to Learn. Contemporary Educational Psychology,25, 82–91,
167
168
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
12–14 Yaş Grubu Voleybol Okulu Öğrencilerinde Çabuk
Kuvvet Antrenmanının Bazı Motorik Özellikler Üzerindeki
Etkisi
Gökhan YILDIRIM
Özet
Bu araştırma 12-14 yaş grubu voleybol okulu öğrencilerinin 8 haftalık süre ile yapılan çabuk kuvvet çalışmalarına
katılımları ile meydana gelen bazı fizyolojik ve performans parametrelerindeki değişimleri belirlemek amacı ile
yapılmıştır. Araştırmamız, Ankara Dikmen semtinde bulunan Ankara Basketbol Akademisinde bulunan 12–14
yaş grubu kız sporcuların katılımıyla oluşmuştur. Çalışmaya dâhil edilen tüm deneklerin boyları 166,38 ± 8,12 (146
- 185) cm, yaşları 13 ± 0,97 (12 – 14) yıl ve vücut ağırlıkları 47,60 ± 3,84 (40,80 - 56,50) kg olarak tespit edilmiştir. Katılımcılar deney grubu ve kontrol grubu olarak ayrılmıştır. Her iki grupta da 50’şer sporcu bulunmaktadır. Çalışmada tüm istatistiksel işlemler p < 0.05 anlamlılık seviyesine göre SPSS 18,0 programı (SPSS, Inc. Chicago, IL) ile
gerçekleştirilmiştir. Çalışmada deney grubuna çabuk kuvvet antrenmanları ve teknik antrenmanlar yaptırılmış
olup, kontrol grubu sadece teknik antrenmanlara katılmıştır. Tüm çalışmalar 8 hafta süresince, haftada 3 gün ve 1,5
saat olarak uygulanmıştır. Çabuk kuvvet antrenmanı yaptırılırken antrenmanın niteliği ile ilgili olarak literatürde
tavsiye edilen antrenman süresi (6-8 hafta), antrenman yoğunluğu (3-4 gün), egzersizlerde uygulanan tekrar sayıları ve 12-14 yaş grubu fiziksel özellikleri benimsenmiştir (Çimen 1994:26). Araştırmada elde edilen veriler ışığında bu çalışmaya dâhil edilen deney grubundaki deneklerin çalışma öncesi 30 m sürat değerleri 5,84 ± 0,56 (4,507,10) saniye, çalışma sonrası 30 m sürat değerleri 5,58 ± 0,50 (4,40-6,80), çalışma öncesi şınav değerleri 9,98 ± 2,35
(6-15) , çalışma sonrası şınav değerleri 13,28 ± 2,09 (10-18), çalışma öncesi mekik değerleri 23,16 ± 4,62 (12 - 30) çalışma sonrası mekik değerleri 24,94 ± 4,73 (15 – 33), çalışma öncesi t-test değerleri 13,17 ± 0,66 (11,90-14,20) saniye,
çalışma sonrası t-test değerleri 12,73 ± 0,69 (11,50-13,90) saniyedir, deney grubunun çalışma öncesi çift el sağlık topu fırlatma değerleri 3,53 ± 0,58 (2,70-5) mt ve çalışma sonrası çift el sağlık topu fırlatma değerleri 3,97 ± 0,57 (3,105,60) m olarak tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Çabuk kuvvet, antrenman, voleybol
Effects Of Quick Power Training on Speed For 12-14 Age
Group Basketball School Students
Abstract
This research was made to determine changes in some physiologic and performans parameters as a result of 8
weeks term quick power trainings of 12-14 age group volleyball school students. Our research group was created
by 12-14 age group female sports players of Basketball Academy of Ankara in Ankara. All the subjects that included in our research were 166,38 ± 8,12 (146 - 185) cm height, 13 ± 0,97 (12 – 14) age and 47,60 ± 3,84 (40,80 - 56,50) kg
weight as it was located. Participants were seperated two different groups such as experiment and control groups.
There are 50 sportsman in each group. Experiement group was joined both technical and quick power trainings
while control group was just joined technical ones. All trainings were applied for 1,5 hours a day for 3 days a
week for a time of 3 weeks. Before and after training session scientific validity of parameters of subjects for 30m
speed, sit-up, pushup, T test, double hand medicine ball were established with established field testing methods.
All statistics in the research was to be realized according to meaningfulness level of p < 0,05 within program of
SPSS 18,0(SPSS, Inc. Chicago, IL). Data obtained as a result of quick power training which was applied on experiement group was meaningful in term of statistical view (p<0,05).
Keywords: Quick power, speed, volleyball, training
gokhanyildirim83@hotmail.com
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
169
1. Giriş
1.1. Çocuk Gelişimi ve Spor
Voleybol sporu günümüzde en popüler spor dallarından birisidir. Bunun yanında ülkemizde büyük
spor kulüplerinin voleybol şubelerine yatırımlarını
arttırmaları ve ülkemizde düzenlenen uluslararası
organizasyonlar bu sporun ülkemizdeki popülerliğini arttırmıştır. Voleybol sporu kısa süreli yüklenme ve dinlenme evrelerinden oluşan interval bir
spor dalıdır. Voleybol sporu aynı zamanda, ardışık
aerobik ve anaerobik yüklenmeler içeren bir spor
dalıdır. Bu yüzden yüksek kas kuvveti ve yetenek
gerektirdiği düşünülebilir. Bütün yaşlardaki, insanlar için düzenli sporun faydaları görülmektedir.
Bilinçli egzersiz uygulamaları kan basıncını düşürür, denge kaybedip düşme riskini ve yaralanma
risklerini azaltır (kalça ya da bilek kırılmaları), vücudun kas ve kemik kütlesi kaybını yavaşlatır, esneklik artar, denge ve hareket yeteneğini gelişir,
ideal kilonun korunması sağlanır, uyku düzenini
sağlar, kişiye gerginlik ve stresten uzaklaştırır, sağlık ve uzun bir yaşam sunar ( Shephard R.J. ,1987).
ABD’nin Massachusetts eyaletinde, Genç Erkekler
Hıristiyan Birliği (YMCA) adındaki spor kulübünde
çalışan beden eğitimi öğretmeni William G. Morgan
tarafından tasarlandı (9 Şubat 1895). Bir kapalı alan
sporu olarak 1895’te oynanmaya başlandı. Morgan,
bu oyunu ‚mintonette‛ olarak adlandırmıştı; daha
sonraları topa yere değmeden vurma ilkesinden
(vole) yola çıkılarak ‚voleybol‛ adı önerildi ve oyun
bu adla tanındı. İlk kez Morgan tarafından kaleme
alınan voleybol kuralları, YMCA ile Üniversiteler
Ulusal Spor Birliği (NCAA) ’ nın ortak çalışması
sonunda 1916’da yeniden düzenlendi. ABD ‘de kısa
sürede tutulan voleybol, I. Dünya Savaşı sırasında
ABD askerleri aracılığıyla Avrupa’ya da geçti. Sporun, çeşitli ülkelerde uzun bir dönem bağımsız bir
çizgide gelişmesinden sonra, 1947’de Paris’te Uluslararası Voleybol Federasyonu (FIVB) kuruldu. İlk
Dünya Şampiyonası 1949 yılında erkekler, 1952'de
kadınlar tarafından oynanmıştır. Günümüzde, merkezi İsviçre’nin Lozan kentinde bulunan FIVB ‘ ye
140’tan fazla ülke üyedir. Voleybol Türkiye'ye 1919
yılında Amerikalılar tarafından getirilmiştir. Bu
sporu Türkiye’ye tanıtan kişi Dr. DEAVER isimli bir
Y.M.C.A.üyesidir. Dr.Deaver 1919-1925 yılları arasında Y.M.C.A. müdürlüğünü yapmış ve adı geçen
derneğin Çarşıkapı'daki spor salonunda başlayan
voleybol müsabakaları İstanbulluların ilgisini çekmiştir. zamanda Cağaloğlunda bulunan Erkek Muallim Mektebinde beden eğitimi öğretmeni Selim
Sırrı Tarcan, Y.M.C.A. derneğinde oynanan voleybolla ilgilenmiş ve öğrencilerine bu sporu öğretmiştir.1920-1924 yılları arasında Selim Sırrı Tarcan'ın
yetiştirdiği öğretmenler, voleybol öğretmeni olarak
görev aldıkları yerlere bu sporu götürmüşler
,yayılmasına neden olmuşlardır.
Spor, büyüme çağındaki çocuklar için bedensel
sağlık ve fiziksel gelişme ile iyi bir kişilik oluşması
ve ruh sağlığı için gereklidir. Çağımızda, çocukların
her bakımdan gelişmesinde sporun önemli bir rol
oynadığı herkes tarafından kabul edilmektedir.
Spor, kaliteli yaşamın bir parçası ve en yararlı sosyal
etkinliklerden biri olarak kabul edilmekte ve çocukların da bu etkinlikten pay almaları zorunlu sayılmaktadır (Mengütay,1999).
Bu alışkanlığın kazanılmasında, çocuğun genel
sağlık durumu, kilosu, yakın çevresi, kent ya da
kırsal kesimde oturması, kalıtsal özellikleri gibi
etkenlerin yanı sıra, aileden gelen telkinler ve sınırlamalar da önemli rol oynar (Mengütay,1999).
İlk ve ortaokul çağındaki çocukların haftada 30–35
saat televizyon seyrettikleri hesaplanmaktadır. Çocuğun doğasına aykırı olan bu durum, fiziksel ve
ruhsal gelişmeyi olumsuz yönde etkiler ve erişkin
yaşlarda sedanter bir yaşam biçiminin seçilmesine
neden olur (Mengütay,1999).
Zamanın çoğunu ders çalışarak veya hareket olanağı kısıtlı bir ortamda geçirmek zorunda olan gençlerde spor, vazgeçilmez bir zorunluluktur (Konopco,
1985).
1.2. 11-14 Yaş Çağı Özellikleri
1. Bu yaşlar erginlik çağıdır. Büyüme hızlanır. Bedenin, özellikle kol ve bacak gibi uzun kemikleri ve
kasları gelişir. Bedenin düzgün gelişmesini sağlamak için, çocuğun dik durmasına dikkat etmelidir.
2. Büyüme düzensiz bir seyir izler. Eller, ayaklar ve
yüzde burun, bedenin öteki kısımlarına rağmen
nispetsiz olarak büyür. Çocuk 14–15 yaşına gelince
bunlar büyüklüklerinin son sınırına ulaşmış olur.
Büyümenin çok hızlı olan temposu yüzünden bu
çağda elbise ve ayakkabılar çabuk küçülür.
3. Hızlı uzama ve arkadaşlarına göre çok geride kalma bu dönem sonuna yaklaşmış olan çocuklarda
duygusal üzüntülere yol açabilir. Bazılarının kambur durup küçük görünmeye çalıştıkları bazılarının
ise uzamak için pek çok gayret sarf ettikleri görülür.
4. Kızlarda 12 yaşa doğru boyda doğrusal bir artış
gözlenirken ağırlık artı 11 yaş devresinde hızlanır
ve iki yıl boyunca devam eder. 14 yaşından sonra
yıllık vücut ağırlığı artışı hızla düşer.
5. 14 yaşta boy ve ağırlıkta önemli bir artış gözlenir,
yıllık uzama ve ağırlık artışındaki gerileme paralellik
gösterir (Şen, 2003: 11).
1.3. Çabuk Kuvvet
Nöromüsküler sistemin yüksek hızda bir kasılmayla
direncin üstesinden gelme yeteneğine çabuk kuvvet
denir(Sevim, 1995).
Sinir-kas sisteminin yüksek hızda kasılmayla en
büyük kuvveti üreterek bir direnci yenebilme yeteneğidir (Muratlı ve diğ. 2007).
170
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
1.4.Çabuk Kuvvet Antrenmanları
Çabuk kuvvet antrenmanları,
a. Büyük ağırlıklar ile
b. Derinlik sıçramaları ile
c. Küçük aletler ile
d. Kendi vücut ağırlığı ile
e. Tüm prensipler kombine biçimde düzenlenerek
de yapılabilir.
Çabuk kuvvet geliştirmeye yönelik çalışmalarda
yararlanılan ağırlıklar maksimal kuvvetin %30–40‟ı
civarında olması gerekir. Tekrarsız çalışmaların
yapıldığı spor branşlarında ise %40‟lık artırmalar
uygulanır.(Zambak, 2008)
1. Tek ayak sekme çalışmaları
2. Çift ayak sıçrama çalışmaları
3. Sağlık topu ile ilgili alıştırmalar
4. Karın kaslarına yönelik alıştırmalar
5. Basit yuvarlanma çalışmaları
6. Gövde germe çalışmaları
7. Hafif ve ağır araçlarla yapılan antrenmanlar
8. Üst vücut çalışmaları
Bütün bu çalışmalar çabuk kuvvet antrenmanlarına
örnek olarak gösterilebilir.
2. Yöntem
Tüm çalışmalar 8 hafta süresince, haftada 3 gün ve
1,5 saat olarak uygulanmıştır. Tüm sporcular çalışmaların başında gerekli koşu ve ısınma çalışmalarını yapmıştır.
Tekrar sayıları ve de dinlenme süreleri sporcuların
yaşları göz önüne alınarak ayarlanmıştır. Tekrarlar
arası 2 dakika, setler arası 5 ' er dakika dinlenme
süreleri verilmiştir.
Deney grubuna yaptırılan antrenmanlar aşağıda
belirtilmiştir:
1- Tek ayak sekme çalışmaları
2- Çift ayak sıçrama çalışmaları
3- Sağlık topu alıştırmaları
4- Karın kaslarına yönelik alıştırmalar
5- Kısa mesafeli koşular
6- Patlayıcı kuvvete yönelik çıkışlar
7- Pas, manşet ve blok çalışmaları
2.1. Ölçüm Metotları
2.1.1.Boy ve Ağırlık Ölçümü
Deney ve Kontrol grubuna ait sporcuların boyları
çıplak ayak ve ecza tipi boy ölçüm aleti ile ölçülmüştür. Vücut ağırlıkları ise ecza tipi baskül ile
ölçülmüştür.
2.1.2. T Testi
Her katılımcının boy ve vücut ağırlığı belirlenip çift
el sağlık topu fırlatma,30 metre sprint, mekik, şınav,
T testi zamanları bilimsel geçerliliği olan testlerle
ölçülmüştür (t-testi, otuz metre, şınav için kronometre
ile çift el sağlık topu fırlatma inin metre ile ölçüm) ile
yapılmıştır.
Çalışmada deney grubuna çabuk kuvvet antrenmanları ve teknik antrenmanlar yaptırılmış olup,
kontrol grubu sadece teknik antrenmanlara katılmıştır.
Dört koni aşağıdaki şemada gösterildiği gibi yerleştirilir. Denek başla komutu ile koni A’dan başlar,
koşarak B noktasına dokunur ve kayma adımları ile
C konisine gider ve sol eliyle C konisine dokunur.
Sonra yana doğru kayma adımları ile kayarak D
konisine sağ eli ile dokunur. Daha sonra sol elle B
konisine dokunur ve geri geri A konisine gider
kronometre çizgiyi geçince durdurulur.(Semenick,
1990)
Şekil 1’de T-testi uygulama drilli verilmiştir.
Şekil 1. T- Test Drill (Semenick ,1990)
2.1.3. 30 M Koşu Testi
Denekler ölçülü zeminde çıkış noktasında hazır
durumda bekler. Çıkış işareti ile birlikte maksimal
hız ile 30 m koşar. Başlangıç ve bitiş arasındaki süre
süre-ölçer ile tespit edilir. Sporcuya iki hak verilir,
en iyi zaman değerlendirmeye alınır.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
2.1.4. Sağlık Topunu Çift El Öne Fırlatma Testi
Uygulanılan test karın flexör ve omuz çevresi kaslarının çabuk kuvvetini ölçmektedir. Sporcular: 5kg
ağırlığındaki sağlık topunu, sabit durarak ayaklar
aynı çizgide olacak Şekilde kollarını geriye götürüp
kuvvet alarak ön-ileriye doğru iki elle fırlattı. Elde
ettikleri sonuç cm cinsinden belirlendi (Erol, 1992).
Sporcuya iki hak verilerek elde ettiği en iyi sonucu
not edildi.
2.1.5. Mekik Testi
2.1.6. Şınav Testi
Hareketi uygulayan sporcu yüz üstü yere yatar ve
kollarını kullanarak kendi vücudunu kaldırma
işlemi yapar. 30 sn süre ile kendi vücudunu en çok
ne kadar kaldırdığı tespit edilir. Bu sayede sporcunun kol ve vücut kaslarının gelişmesi sağlanır.
3. Bulgular
Uygulanılan test karın flexör kaslarının dayanıklılığını ve kuvvetini ölçer. Sporcu sırt üstü yatarak
ellerini ensesinde bağlar, bacaklarının da zeminde
sabit durması için destek verildi. Otuz saniye sürede göğüs bacaklara yaklaştırılıp eski haline dönül-
N:100
Aritmetik Ortalama
Standart Sapma
En Düşük
En Yüksek
dü. Yapılan her harekete (mekiğe) bir puan verildi.
Sporcuya iki hak verildi ve yaptığı en fazla mekik
puan yönünden not edildi
3.1. Deneklerin Demografik Özellikleri
Araştırmamıza dâhil edilen tüm deneklerin demografik özellikleri Tablo1’de verilmiştir.
Tablo 1. Araştırmaya Katılan Deneklerin Demografik Özellikleri
Boy (cm)
Yaş (yıl)
166,38
13
8,12
,97
146
12,00
185
14,00
Tablodaki veriler ışığında çalışmaya dahil edilen
tüm deneklerin boyları 166,38 ± 8,12 (146 - 185) cm,
yaşları 13 ± 0,97 (12 – 14) yıl ve vücut ağırlıkları
Kilo (kg)
47,60
3,84
40,80
56,50
47,60 ± 3,84 (40,80 - 56,50) kg olarak tespit edilmiştir.
Deney grubu demografik özellikleri Tablo 2’de
verilmiştir.
Tablo 2. Deney Grubu Demografik Özellikleri
N:50
Aritmetik Ortalama
Standart Sapma
En Küçük
En Büyük
Boy (cm)
164,54
1,2
146
185
Tablo 2’deki analiz sonuçları incelendiğinde çalışmaya dâhil edilen deney grubundaki deneklerin
yaşları 12,98 ± 0,11 (12-14) yıl, boy uzunlukları
164,54 ± 1,1 (146- 185) cm ve vücut ağırlıkları 47,23 ±
N:100
Aritmetik Ortalama
Standart Sapma
En Düşük
En Yüksek
Kilo (kg)
47,97
,56
41,60
56,50
(41,60 – 56,50) kg olarak tespit edilmiştir.Tablo 4’de
deney grubuna uygulanan testlerin analiz sonuçları
verilmiştir.
Tablo 4. Deney Grubu Analiz Sonuçları
Standart Sapma
Standart Hata Payı
,15062
,02130
1,30368
,18437
,19493
,02757
1,44632
,20454
,20950
,02963
Tablo 4’ deki analiz sonuçları incelendiğinde deney
grubunun 30m sürat, mekik, çift el sağlık topu fırlatma, şınav ve t-testi değerleri istatistiksel açıdan
Yaş (yıl)
12,98
,11
12,00
14,00
,52 (40,80 – 55,50) kg olarak tespit edilmiştir.Tablo
3’de kontrol grubu demografik özellikleri verilmiştir.
Tablo 3. Kontrol Grubu Demografik Özellikleri
Boy (cm)
Yaş (yıl)
166,22
13,02
1,06
,10
150
12,00
183
14,00
Tablodaki analiz sonuçları incelendiğinde çalışmaya
dâhil edilen kontrol grubundaki deneklerin yaşları
13,02 ± 0,10 (12 – 14) yıl, boy uzunlukları 166,22 ±
1,06 (150 – 183) cm ve vücut ağırlıkları 47,97 ± ,56
Sürat (İlk-Son)
Mekik (İlk-Son)
Çift El Sağlık T. (İlk-Son)
Şınav (İlk-Son)
T-Testi (İlk-Son)
Kilo (kg)
47,23
,52
40,80
55,50
Anlamlılık
,000
,000
,000
,000
,000
anlamlı bulunmuştur (p<0,05). Kontrol grubu analiz
sonuçları Tablo 5’de verilmiştir.
171
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Sürat (İlk-Son)
Mekik (İlk-Son)
Çift El Sağlık T. (İlk-Son)
Şınav (İlk-Son)
T-Testi (İlk-Son)
Tablo 5. Kontrol Grubu Analiz Sonuçları
Standart Sapma
Standart Hata Payı
,20495
,02898
1,65874
,23458
,26963
,03813
2,17744
,30794
,47641
,06738
Tablo 10’daki analiz sonuçları incelendiğinde kontrol grubunun 30 m. sürat, mekik, çift el sağlık topu
fırlatma, şınav ve mekik değerleri istatistiksel açıdan anlamlı bulunmamıştır ( p>0,05).
3. Sonuç ve Tartışma
Araştırmaya katılan deney grubunun 30m sürat
testi değerlerinde istatistikse açıdan anlamlı bir fark
görülmüştür (p < 0,05). Araştırmaya katılan kontrol
grubunun 30m sürat testi değerlerinde anlamlı bir
fark görülmemiştir (p < 0,05). Kontrol grubu 30m
sürat değerleri teknik antrenman öncesi ve sonrasında analiz edildiğinde istatistiksel açıdan anlamlı
bulunmamıştır. Erol (1992), 16-18 yaş grubu erkek
basketbolcular ile yaptığı 8 hafta süreli çabuk kuvvet çalışması sonrası deney grubu sporcularının
30m sürat performanslarını istatistiksel yönden p <
0,01 seviyesinde gelişimi anlamlı olarak görmüştür.
Önder (1993), yaptığı araştırma sonucunda 30m
sürat testinde anlam yönünden gelişme görmüştür.
Fakat uyguladığı çalışma sisteminin sürati geliştirdiğini belirleyememiştir.
Erol ve Sevim (1993), 16-18 yaş grubu erkek basketbolculara uygulanan çabuk kuvvet çalışmalarının
motorsal özelliklere etkilerini araştırdıkları çalışmalarında deney grubu sporcularının antrenman öncesi 30m sürat verilerinin geliştiğini görmüşlerdir.
Atılan (2010), yaptığı bir başka çalışmada uyguladığı pliometrik antrenmanların T testi değeri üzerinde
istatistiksel açıdan anlamlı bir fark (p <
0,05)yarattığını gözlemlemiştir. Yapmış olduğumuz
çalışmada deney grubuna uygulanan çabuk kuvvet
antrenmanının T-test değerlerine olumlu bir etki
yaptığı etkilerden dolayı yukarıda sözü edilen çalışmalar, yaptığımız çalışmayı destekler niteliktedir.
Çift el sağlık topunu atmadaki gelişimin, yapılan
kuvvet çalışmaları sonucu ortaya çıktığı söylenebilir
(Başlamış ve İri, 2004). Çıngıloğlu (1996), 16-18 yaş
grubu hentbolcularda, araştırma sonucunda çift el
sağlık topunu baş üstü atma değerlerini istatistiksel
açıdan anlamlı bulmuştur. Çalışmamızda deney
grubuna çabuk kuvvet antrenmanı öncesi uygulanan 30sn mekik testi değerlerinde anlamlı bir fark
172
Anlamlılık
,575
,799
,208
,159
,392
görülmüştür( p< 0,05). Kontrol grubu verilerinde ise
anlamlı bir fark bulunmamıştır. Yıldız (2007), çalışmasında deney gruplarındaki masa tenisi sporcularının, çabuk kuvvet antrenmanı öncesi ve sonrası
30sn mekik testi değerlerinde anlamlı bir fark görmüştür. Bu çalışmalar ışığında alınan sonuçlar çalışmamızı destekler niteliktedir. Yaptığımız çalışmanın ışığında deney grubuna uygulanan çabuk
kuvvet öncesi ve sonrası şınav testi sonuçlarında
istatistiksel açıdan anlamlı bir fark gözlemlenirken
(p < 0,05), kontrol grubu verilerinde istatistiksel
açıdan anlamlılık görülmemiştir. Yıldız (2007), yaptığı çalışmada masa tenisi sporcularında çabuk
kuvvet antrenmanı öncesi ve sonrası deney ve kontrol guruplarında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark
bulmuştur.
3.1. Öneriler
Teknik antrenmanlara çabuk kuvvet antrenmanlarının eklenmesi sporcuların daha hareketli ve daha
başarılı olmasını sağlamaktadır. Mevcut literatür
bilgileri ve elde edilen sonuçlara ve yorumlarına
dayanarak geliştirilen öneriler aşağıda sıralanmıştır.
1. Bu çalışmanın daha fazla denek sayısıyla yapılması araştırma sonuçlarının geçerliliğinde daha da
etkili olacaktır.
2. Bu çalışma farklı branş, cinsiyet ve yaş grubundan denekler üzerinde yapılması faydalı olacaktır.
3. Araştırmanın erkek denekler üzerinde de yapılması sonuçların cinsiyet yönünden mukayese edilmesine imkân sağlayacaktır.
4. Kuvvet antrenmanına katılan tüm çocukların
yönlendirmeleri takip edecek olgunlukta olmaları
gerekir.
5. Yapılacak hareketler çocukların anlayabileceği
dilde anlatılmalı ve harekete ait teknikler öğretilmelidir.
Çocuklarda kuvvet çalışmaları, gelişim aşamalarına
göre önceleri genel ve çok yönlü, giderek artan
şekilde branşa özgü kuvvet şeklinde düzenlenmekte
birlikte, her gelişim basamağında ayrıntı sayılacak
özellikler gösterir.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
4. Kaynakça
Atılan, O (2010), 12-14 Yaş Grubu Basketbol Oyuncularının Çabukluk Ve Sıçrama Yetilerine Farklı Kuvvet Antrenmanlarının
Etkisi. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. S.46. Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Beden Eğitimi ve Spor Anabilim Dalı,
Marmara Üniversitesi: İstanbul.
Başlamışlı, Aylin, İRİ, Rüçhan (2003). 18-21 Yaş Arası Erkek Hentbolcularda Hazırlık Döneminde Uygulanan Çabuk Kuvvet
Antrenmanının Fiziksel Ve Motorik Özelliklerinin İncelenmesi. İstanbul Üniversitesi Spor Bilim Dergisi, 11;3 (ÖS): 47
Çimen, Oktay (1994). Çabuk Kuvvet Antrenmanlarının 16–18 Yaş Erkek Masa Tenisçilerdeki Etkisi, Yayımlanmış yüksek lisans tezi.
s.22–23–25–26–27–28–29 Gazi Üniversitesi: Ankara.
Erol, Emre,(1992). Çabuk Kuvvet Çalışmalarının 16–18 yaş Grubu Genç Basketbolcuların Performansı Üzerine Etkisinin Deneysel Olarak
İncelenmesi. Gazi Üniversitesi, Yüksek Lisans Bitirme Tezi.
Mengütay, Sami (1999). Okul Öncesi ve İlkokullarda Beden Eğitimi ve Spor, s. 3-6-21-22-23. Ankara: Tutibay Yayınları.
Muratli, S. , O. Kalyoncu ve G. Şahin (2007). Antrenman ve Müsabaka, s.123 94-95. (2.Baskı). İstanbul: Ladin Matbaası.
Konopco, P.(1985). "Spor Beslenme Random, Sandoz. "Kültür Yayınları Orta Matbaası ,S.127,128
Önder O. (1993). Çabuk Kuvvete Yönelik İstasyon Çalışmalarının 18-19 Yaş grubu Erkek Öğrencilerin Bazı Kondisyonel Özellikleri
Üzerine Etkileri. Yüksek lisans tezi, Gazi Üniversitesi: Ankara.
Semenick, Doug (1990). National Strength & Conditioning Association Journal , p 36-37. Volume 12 - Issue 1.
Shephard, R.J. (1987). ‚Physical Activity and Aging‛, s;196. (2nd Ed.). London: Croom Helm Publishing.
Sevim, Yaşar, (1995). Antrenman Bilgisi, s. 27-50. Ankara: Gazi Büro Kitapevi; Özkan Matbaacılık.
Şen, Anıl (2003). Basketbolda Uygulanan Patlayıcı Kuvvet Çalışmalarının Sıçrama Özelliğine Etkisi, s.10-11-12-18-19-20-21. Yayımlanmış yüksek
lisans bitirme tezi. Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya.
Yıldız, Hikmet, (2007). Çabuk Kuvvet Antrenmanlarının 12–14 Yaş Grubu Masa Tenisçilerin Bazı Motorik Özellikleri Üzerine Etkisi,
s.29–30. Yayımlanmış yüksek lisans bitirme tezi. Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya.
Zambak, Ömer, (2008) ,Yıldız Erkek Basketbolculara Uygulanan Çabuk Kuvvet Çalışmalarının Bazı Fiziksel Ve Fizyolojik Parametrelere
Etkileri, s.42. Yayımlanmış yüksek lisans tezi. Gazi Üniversitesi, Ankara.
173
174
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Farklı Bölümlerde Okuyan Beden Eğitimi Spor Yüksekokulu
Öğrencilerinin Eleştirel Düşünme ve Problem Çözme
Becerilerinin Karşılaştırılması
Ayşe TARHAN *
Hakan KOLAYİŞ**
Özet
Bu çalışmanın amacı, farklı bölümlerde okuyan beden eğitimi ve spor yüksek okulu öğrencilerinin eleştirel düşünce ve problem çözme becerilerinin yaş, cinsiyet, bölüm değişkenleri açısından karşılaştırılmasıdır. Çalışmanın
araştırma grubunu, farklı üniversitelerin öğrencileri oluşturmaktadır. Araştırmaya 251 kız, 370 erkek olmak üzere
toplam 621 öğrenci gönüllü olarak katılmışlardır. Araştırmaya katılan öğrencilerin eleştirel düşünme düzeylerini
belirlemek Kökdemir (2003) tarafından Türkçe çevrilen ve geçerlik güvenirlik analizleri yapılmış ‚California Eleştirel Düşünme Eğilimi Ölçeği‛; problem çözme becerilerini ölçmek için, P.P.Heppner ve C.H.Petersen (1982) tarafından geliştirilen, N.Şahin, N.H.Şahin ve P.P.Hepner (1993) tarafından Türkçe’ ye uyarlanan ve geçerlik güvenirlik çalışmaları yapılan ‚Problem Çözme Envanteri-A Formu‛ kullanılarak toplanmıştır. Çalışmada elde edilen veriler SPSS 13.0 paket programında değerlendirilmiştir. Parametrik varsayımları yerine getiren gruplar arasındaki
farka bakmak için One Way ANOVA, tukey ve betimsel istatiksel analiz teknikleri kullanılmıştır. Araştırmada
hata payı 0,05 olarak kabul edilmiştir.
Anahtar kelimeler: Eleştirel düşünme, Problem Çözme, Beceri
The Comparison of Physical Education and Sports School Students’ that Studying Different Departments Critical Thinking
and Problem Solving Skills
Abstract
The purpose of this study, studying physical education and sports in different sections of high school students'
critical thinking and problem-solving skills, age, gender, department in terms of the variables to compare. The research group, consisted of students from different universities. The study of 251 girls and 370 boys for a total of
621 students participated in the study. Participating in the study to determine the level of students' critical thinking "California Critical Thinking Disposition Inventory", to measure problem-solving skills, "Problem Solving Inventory-A Form". The data obtained from this study, SPSS 13.0 package program. To look at the difference between the groups that meet the assumptions of parametric One Way ANOVA, Tukey and descriptive statistical
analysis techniques were used. Margin of error in the study were considered to be 0.05.
Key words: Critical Thinking, Problem Solving Skills
Giriş*
Eleştirel düşünme ve problem çözme becerileri
eğitim sürecinin önemli çıktısıdır. Eğitim sürecinde,
öğrencilerin temel bir dünya görüşü kazanabilmesi
ve bakış açısını genişletebilmesi için eleştirel dü-
ayse_tarhan_@hotmail.com
Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi hkolayis@sakarya.edu.tr Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Beden
Eğitimi Ve Spor Öğretmenliği Bilim Dalı
*
**Yrd.
şünme ve problem çözme becerilerini geliştirmesi
beklenmektedir. Problem çözme becerisi, kişiyi
çözüme götürecek bilgilerin kazanılması ve kullanıma hazır olacak şekilde birleştirilerek, bir sorunun
çözümünü uygulayabilme düzeyidir (Ulupınar,
1997). Eleştirel düşünme ise, problem hakkında
karar vermeden önce, problemin iyice anlaşılması
için var olan bilginin yorumlanıp değerlendirilmesi
süreci olarak tanımlanmaktadır (Özer, 2002). Eleştirel düşünme, problem çözme, karar verme, çıkarımda bulunma, farklı düşünme, değerlendirici
düşünme ve mantık kavramlarından oluşmaktadır.
(Drennan 2010). Yaygın olarak, eleştirel düşünme
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
becerisi yüksek olan bireylerin, aynı zamanda etkili
birer problem çözücü olduğu kabul edilmektedir
(Kantek ve Ark., 2010).
Bireylerin sorunları ele alış biçimini, her birinin
yaşam deneyimi ve aldığı eğitimle ilişkilendirmek
zor değildir. Çünkü deneyim ve eğitim, sorunların
çözümünde göz ardı edilemez olanaklar sağlamaktadır insana. Toplumsal yaşam içinde, eleştirel düşünebilmek ve sorunlara çözüm üretebilmek için tek
başına deneyimler yeterli olamamaktadır. Deneyimlerin yanında okullarda ve okul dışı ortamlardaki
öğrenme süreçleri de önemlidir. Okullarda uygulanan öğretim yöntemleri, eleştirel düşünmeyi doğrudan etkileyebilmektedir (Özdemir, 2009).
Günümüzde ulusal devletler ve kurumlar, eğitimin
tüm alanlarında kendi başlarına üst düzey düşünebilen, kendi kararlarını alabilen bireyler yetiştirmenin önemini vurgulamaktadırlar (Pithers ve Soden,
2000). Bailin (1987) ve Lipman (1996) ’a göre üst
düzey düşünmenin ölçütü eleştirel düşünme olarak
görülmektedir (Daniel ve Bergman-Drewe, 1998;
Saçlı, Demirhan, 2008).
Problem çözme ve eleştirel düşünme becerilerinin
kazandırılması ve geliştirilmesi konusunda en büyük görev eğitim kurumlarına düşmekte ve bu,
özellikle yükseköğrenimin en önemli amaçlarından
biri olarak kabul edilmektedir (Browne, KeeleyVasudeva, 1992; Saçlı, Demirhan, 2008).
Ülkemizde de temel amacı bireyin fiziksel, devinişsel, bilişsel ve toplumsal gelişimine katkıda bulunmak, yaşam boyu fiziksel etkinliklere katılımını
sağlamak olan, yaparak yaşayarak ve aşamalı şekilde öğrenmenin temele alındığı beden eğitimi öğretim programları ile hedeflenen temel becerilerin
başında eleştirel düşünme, yaratıcı düşünme, problem çözme, karar verme gibi üst düzey düşünme
gerektiren bilişsel beceriler yer almaktadır. İlköğretim ve lise eğitim- öğretim programlarında beden
eğitimi dersine ayrılan süre faklılık göstermekle
birlikte, eleştirel düşünme becerileri öğretim programının bir parçası olmakta ve beden eğitimi dersinin amacı ortak noktada birleşmektedir (MEB,
2007).
Amaç
Araştırmanın amacı, ‚Farklı bölümlerde okuyan
beden eğitimi ve spor yüksekokulu öğrencilerinin
eleştirel düşünce ve problem çözme becerilerinin
karşılaştırılması‛ olarak belirlenmiştir. Bu amaca
ulaşabilmek için ise aşağıdaki denenceler test edilmiştir.
Farklı bölümlerde okuyan beden eğitimi ve spor
yüksekokulu öğrencilerinin eleştirel düşünce ve
problem çözme becerilerinin karşılaştırılması sonucunda anlamlı fark vardır.
Antrenörlük, öğretmenlik, yöneticilik ve rekreasyon
bölümlerinde okuyan öğrencilerin problem çözme
becerileri arasında anlamlı fark vardır.
Antrenörlük, öğretmenlik, yöneticilik ve rekreasyon bölümlerinin eleştirel düşünme becerileri arasında anlamlı fark vardır.
Yöntem
Araştırmanın Grubu
Bu araştırmada farklı üniversitelerin beden eğitimi
ve spor yüksek okuluna ve eğitim fakültelerine
bağlı beden eğitimi ve spor öğretmenliği, spor yöneticiliği, rekreasyon, antrenörlük bölümlerinde okuyan 249 kız (Standart Sapma = 20,94) / 368 erkek
(Standart Sapma = 17,43) olmak üzere toplam 617
öğrenci katılmıştır. Araştırmaya katılan öğrencilerin
yaş ortalaması 22.14±2,30’ dur.
Veri Toplama Araçları
Problem çözme envanteri: Araştırma verileri, orijinali P.P.Heppner ve C.H.Petersen (1982) tarafından
geliştirilen, N.Şahin, N.H.Şahin ve P.P.Hepner
(1993) tarafından Türkçe’ ye uyarlanan ve geçerlik
güvenirlik çalışmaları yapılan Problem Çözme Envanteri-A Formu kullanılarak toplanmıştır. Problem
Çözme Envanteri-A (PCEA) 35 maddeden oluşmaktadır. Her madde için kişilere kendilerinin hangi
sıklıkta ölçek maddelerindeki gibi davrandıkları
sorulmuş ve değerlendirme ‚hiçbir zaman‛ ve ‚her
zaman‛ seçenekleri arası beş eşit aralığa bölünerek
yapılmıştır. 1, 2, 3, 4, 11, 13, 14, 15, 17, 21, 25, 26, 30.
ve 34. maddeler ters olarak puanlanan maddelerdir.
Puanlamada 9, 22 ve 29.maddeler değerlendirmeye
alınmamaktadır. Bu nedenle ranj 32–160 arasında
değişmektedir. Ölçekten alınan puanların yüksekliği, problem çözme becerileri konusunda bireyin
kendisini yetersiz olarak algıladığını göstermektedir. Ölçeğin ‚.90‛ olan Cronbach Alfa iç tutarlılık
katsayısı, bu çalışma için ‚.83‛ olarak belirlenmiştir
(Demirtaş, Dönmez 2008). California Eleştirel Düşünme Eğilimi Ölçeği (The California Critical Thinking Disposition Inventory) (CCTDI) ile kaynak
gruplardan toplanmıştır. Bu ölçek 1990 yılında
Amerikan Felsefe Derneğinin düzenlediği Delphi
projesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. CCTDI bir beceriyi ölçmek için değil, kişinin eleştirel
düşünme eğilimini ya da daha kapsamlı bir deyimle
eleştirel düşünme düzeyini değerlendirmek amacıyla kullanılmaktadır. CCTDI toplam puanı, aynı
zamanda, eleştirel düşünme eğilimi ve/veya becerisini geliştirme amacıyla hazırlanan eğitim programlarının geçerliği için de kullanılmaktadır (Kökdemir,
2003). Orijinal dili İngilizce olan bu ölçek Kökdemir
(2003) tarafından Türkçe çevrilmiş ve gerekli faktör,
geçerlik ve güvenirlik analizleri yapılmıştır. Toplam
6 alt ölçek ve 51 maddeden oluşan yeni ölçeğin iç
tutarlılık katsayısı (alfa) ise 0,88 olarak bulunmuş-
175
176
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
tur. Ölçeğin açıkladığı toplam varyans ise
%36.13’tür. Her bir boyutun iç tutarlık katsayıları
(alfa) ise; Analitiklik Alt Ölçeği ve Açık Fikirlilik Alt
Ölçeği, 0,75; Meraklılık Alt Ölçeği, 0,78; Kendine
Güven Alt Ölçeği, 0,77; Doğruyu Arama Alt Ölçeği,
0,61; Sistematiklik Alt Ölçeği, 0,63’tür (Kökdemir,
2003). 6 aralıklı Likert tipi ölçeğe verilen yanıtlar
toplanarak her bir alt ölçek için ham puanlar hesaplanmış ve bu ham puanlar soru sayısına bölündükten sonra 10 ile çarpılarak en düşük 6 ve en yüksek
60 değerini alan bir standart puana çevrilmiştir.
Bütün alt ölçekler için olası en düşük ve en yüksek
değerler sabittir. Facione, Facione, ve Giancarlo
(1998: Akt. Kökdemir, 2003) her bir alt ölçek için
puanı 40’dan düşük olan kişilerin o boyuttaki eleştirel düşünme eğilimlerinin düşük, puanı 50’den
yukarı olanların ise yüksek eleştirel düşünme eğilimine sahip olduklarını söylemektedirler. Dolayısıyla, CCTDI bir bütün olarak değerlendirildiğinde
puanı 240’dan (40 x 6) az olan kişilerin genel eleştirel düşünme eğilimlerinin düşük, puanı 300’den (50
x 6) fazla olanların ise bu eğilimlerin yüksek olduğu
söylenebilir (Kökdemir, 2003).
bağlı beden eğitimi ve spor öğretmenliği, spor yöneticiliği, rekreasyon, antrenörlük bölümlerinde okuyan öğrencilerle birebir görüşülerek öğrencilerden
California Eleştirel Düşünme Eğilimi Ölçeği,
Problem Çözme Envanteri-A ölçeğini doldurmaları
istenmiştir.
Verilerin Analizi
Araştırma sonucunda elde edilen veriler SPSS (Statistical package for social scienses) 13.0 paket programında değerlendirilmiştir. Verilen istatistiksel
analizinde ortalama ve standart sapma değerlerine
bakılmış, parametrik varsayımları yerine getiren
gruplar arasındaki farka bakmak için Istatiksel
analizlerde one way ANOVA, tukey ve betimsel
istatiksel analiz teknikleri kullanılmıştır. Yapılan
analizlerde p<0.05 anlamlılık düzeyi esas alınmıştır.
Bulgular
Antrenörlük, Öğretmenlik, Yöneticilik ve Rekreasyon Bölümlerinde Okuyan Öğrencilerin cinsiyetlerine göre frekans dağılımı tablo 1’de verilmiştir.
Verilerin Toplanması
Bu araştırmada farklı üniversitelerin beden eğitimi
ve spor yüksek okuluna ve eğitim fakültelerine
Tablo.1: Antrenörlük, Öğretmenlik, Yöneticilik ve Rekreasyon Bölümlerinde Okuyan Öğrencilerin cinsiyetlerine göre
frekans dağılımı
Frekans
Yüzde
Geçerli
Kümülatif Yüzde
Yüzde
Kız
251
40,4
40,4
40,4
Erkek
370
59,5
59,6
100,0
Toplam
621
99,8
100,0
Kayıp Sistem
1
,2
Toplam
622
100,0
Antrenörlük, Öğretmenlik, Yöneticilik ve Rekreasyon Bölümlerinde Okuyan Öğrencilerin bölümlerine göre frekans dağılımı tablo 2 de verilmiştir
Tablo 1 incelendiğinde araştırmaya katılan öğrencilerin 621 öğrencinin 251 ini kız (%40,4), 370 ini erkek
(%59,5) öğrenciler oluşturmaktadır.
Tablo 2: Antrenörlük, Öğretmenlik, Yöneticilik ve Rekreasyon Bölümlerinde Okuyan Öğrencilerin bölümlerine göre frekans dağılım tablosu
Frekans
Yüzde
Geçerli Yüzde
Kümülatif Yüzde
Antrenörlük
124
19,9
19,9
19,9
Öğretmenlik
232
37,3
37,3
57,2
Yöneticilik
175
28,1
28,1
85,4
Rekreasyon
91
14,6
14,6
100,0
Toplam
622
Tablo 2 incelendiğinde araştırmaya katılan öğrencilerin 124 ü (%19,9), antrenörlük, 232 si (%37,3)beden
eğitimi öğretmenliği, 175 i (%28,1) yöneticilik, 91 i
(%14,6) rekreasyon bölümünde öğrenim gören öğrenciler oluşturmaktadır.
100,0
100,0
Antrenörlük, Öğretmenlik, Yöneticilik ve Rekreasyon Bölümlerinde Okuyan Öğrencilerin Eleştirel
düşünce ve Problem Çözme Becerilerinin değerlerinin minimum, maksimum, ortalama, standart sapma sonuçları Tablo 3’te verilmiştir.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
177
Tablo 3: Antrenörlük, Öğretmenlik, Yöneticilik ve Rekreasyon Bölümlerinde Okuyan Öğrencilerin Eleştirel düşünce ve
Problem Çözme Becerilerinin tanımlayıcı İstatistik tablosu
N
Minimum
Maksimum
Ortalama
Standart
Sapma
Yaş
621
18,00
32,00
22,15
2,30
Eleştirel düşünce
622
9,00
278,00
193,23
23,16
Problem çözme
618
,00
178,00
121,05
18,90
Araştırma sonucunda Tablo 3.te görüldüğü gibi
araştırmaya katılan Antrenörlük, Öğretmenlik,
Yöneticilik ve Rekreasyon Bölümlerinde Okuyan
Öğrencilerin yaş x = 22,15 ±2,30; Eleştirel Düşünce
x=193,23±23,16;
problem çözme becerileri x
=121,05±18,90 olarak bulunmuştur. Antrenörlük,
Öğretmenlik, Yöneticilik ve Rekreasyon Bölümlerinde Okuyan Öğrencilerin cinsiyete göre eleştirel
düşünme Becerileri Değerlerinin, standart sapma ve
t-testi sonuçları Tablo 4’te verilmiştir.
Tablo.4 Antrenörlük, Öğretmenlik, Yöneticilik ve Rekreasyon Bölümlerinde Okuyan Öğrencilerin Cinsiyete Göre Eleştirel
Düşünme Becerileri Arasındaki Fark Tablosu
Cinsiyet
N
X
Ss
T
p
Kız
251
194, 72
24,85
1,307
,192
Erkek
370
192, 24
21,95
P>0,05
Antrenörlük, Öğretmenlik, Yöneticilik ve Rekreasyon Bölümlerinde Okuyan Öğrencilerin cinsiyetlerine göre eleştirel düşünce becerileri karşılaştırıldığında istatistiksel olarak fark bulunmamıştır
(p>0,05).
Antrenörlük, Öğretmenlik, Yöneticilik ve Rekreasyon Bölümlerinde Okuyan Öğrencilerin cinsiyete
göre Problem Çözme Becerileri Değerlerinin, standart sapma ve t-testi sonuçları Tablo 5’te verilmiştir.
Tablo.5 Antrenörlük, Öğretmenlik, Yöneticilik ve Rekreasyon Bölümlerinde Okuyan Öğrencilerin cinsiyete göre Problem
Çözme Becerileri Arasındaki Fark Tablosu
Cinsiyet
N
X
SS
T
P
Kız
249
121,33
20,94
,309
,757
Erkek
368
120,85
17,43
p>0,05
İncelendiğinde Antrenörlük, Öğretmenlik, Yöneticilik ve Rekreasyon Bölümlerinde Okuyan Öğrencilerin cinsiyetlerine göre problem çözme becerilerinde
anlamlı bir fark bulunmamıştır.
Antrenörlük, Öğretmenlik, Yöneticilik ve Rekreasyon Bölümlerinde Okuyan Öğrencilerin problem
çözme Becerileri Değerlerinin, standart sapma ve ttesti sonuçları Tablo 6’da verilmiştir.
Tablo 6: Antrenörlük, Öğretmenlik, Yöneticilik ve Rekreasyon Bölümlerinde Okuyan Öğrencilerin Problem Çözme Becerileri Arasındaki Fark Tablosu
Bölüm
N
XSs
F
P
Antrenörlük
124
115,48
12,66
Öğretmenlik
232
118,50
13,31
16,52
0,00*
Yöneticilik
175
122,73
18,58
Rekreasyon
91
131,86
20,94
*p<0,05
Antrenörlük, Öğretmenlik, Yöneticilik ve Rekreasyon Bölümlerinin problem çözme becerileri karşılaştırıldığında gruplar arasında istatistiksel olarak
anlamlı farklılıklar bulunmuştur (p<0,05). Tukey
testi sonucunda; problem çözme becerilerinde farkı
rekreasyon bölümü yaratmıştır.
Antrenörlük, Öğretmenlik, Yöneticilik ve Rekreasyon Bölümlerinde Okuyan Öğrencilerin Eleştirel
düşünme becerileri Değerlerinin, standart sapma ve
t-testi sonuçları Tablo 7’de verilmiştir.
Tablo 7: Antrenörlük, Öğretmenlik, Yöneticilik ve Rekreasyon Bölümlerinin Eleştirel Düşünme Becerileri Arasındaki Fark
Tablosu
Bölüm
N
XSs
F
P
Antrenörlük
124
184,56
17,67
Öğretmenlik 232
189,51
25,46
21,577
0,00*
Yöneticilik
175
197,39
20,18
Rekreasyon
91
206,50
21,76
*P<0,05
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Antrenörlük, Öğretmenlik, Yöneticilik ve Rekreasyon Bölümlerinin eleştirel düşünme becerileri karşılaştırıldığında gruplar arasında istatistiksel olarak
anlamlı farklılıklar bulunmuştur (p<0,05). Bölümler
arasında eleştirel düşünce ve problem çözme becerileri arasında istatiksel olarak fark bulunmuştur
(p<0.05). Tukey testi sonucunda; eleştirel düşüncede
farkı yönetim ve rekreasyon bölümü yaratmıştır.
5. Tartışma ve Sonuç
Farklı bölümlerde okuyan beden eğitimi ve spor
yüksekokulu öğrencilerinin eleştirel düşünce ve
problem çözme becerilerinin karşılaştırılması amacıyla yapılan bu çalışmada elde edilen bulgular,
çağdaş literatür doğrultusunda denence sırasına
göre aşağıda tartışılıp yorumlanmıştır.
Antrenörlük, Öğretmenlik, Yöneticilik ve Rekreasyon Bölümlerinden 251 (%40,4) kız, 370 (%59,5)
erkek olmak üzere toplam 621 öğrenci araştırmaya
katılmıştır. (Tablo 1.).
Araştırmaya katılan öğrencilerin 124 ü (%19,9),
antrenörlük, 232 si (%37,3)beden eğitimi öğretmenliği, 175 i (%28,1) yöneticilik, 91 i (%14,6) rekreasyon
bölümünde öğrenim gören öğrenciler oluşturmaktadır (Tablo 2.).
Araştırma sonucunda görüldüğü gibi araştırmaya
katılan Antrenörlük, Öğretmenlik, Yöneticilik ve
Rekreasyon Bölümlerinde Okuyan Öğrencilerin yaş
x= 22,15 ±2,30; Eleştirel Düşünce x=193,23±23,16;
problem çözme becerileri x=121,05±18,90 olarak
bulunmuştur (Tablo 3).
Antrenörlük, Öğretmenlik, Yöneticilik ve Rekreasyon Bölümlerinde Okuyan Öğrencilerin cinsiyetlerine göre eleştirel düşünce ve problem çözme becerilerinde anlamlı bir fark bulunmamıştır (p>0,005)
(Tablo 4 ve Tablo 5). Bilge ve Aslan’ın (1999) yapmış
oldukları çalışmada öğrencilerin problem çözme
becerileri ile cinsiyetleri arasında anlamlı bir fark
olmadığı bulunmuştur. Yıldırım ve Yalcın’ ın (2008)
yaptıkları araştırmada, mezun olunan lise turu ve
cinsiyet değişkenlerinin, fen bilgisi öğretmen adaylarının problem çözme beceri düzeyleri üzerinde
etkisi olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Öztürk ve
arkadaşları Çukurova Üniversitesi beden eğitimi ve
spor yüksekokulu öğrencilerinin problem çözme
becerisi algılarını araştırmak amacıyla yaptıkları
çalışma Cinsiyetlere göre problem çözme envanteri
puanlarının karşılaştırılması sonucu ise yine istatistiksel açıdan bir farklılığa rastlanmamıştır (p>O.05)
Heppner, Reeder ve Larson tarafından yapılan
başka bir araştırmada ise, cinsiyet değişkeninin
sadece başa çıkma yollarında etkili olduğu, problem
çözme algısı ve cinsiyet etkileşiminde alınan tüm
bilişsel değişkenler üzerinde anlamlı etkisinin olmadığı gözlenmiştir. Akbey (2006), Yaman ve Yalçın (2004), Kökdemir (2003), Gelen (2002) ve Yeh
(1997) tarafından yapılan araştırmada da cinsiyetin,
178
eleştirel düşünme eğilim ve düzeylerini etkilemediğine ilişkin bulgulara ulaşılmıştır. Cinsiyetin problem çözme becerisi algısında farlılık yarattığı sonucuna ulaşan araştırmalar da bulunmaktadır.
Türkçapar 2009 yılında yaptığı çalışmasında BESYO
öğrencilerinin problem çözme becerileri toplam
puanları ile cinsiyet arasında anlamlı bir fark bulmuştur. Erkeklerin problem çözme becerisi bayanlardan anlamlı bir şekilde büyük çıkmıştır. Katkat
(2001) tarafından gerçekleştirilen ve öğretmen adaylarının problem çözme beceri puanlarının bazı değişkenler açısından incelendiği çalışmada öğretmen
adaylarının cinsiyetlerine ve sınıf düzeylerine göre
anlamlı bir fark bulunmuştur. Ay ve Akyol 2008
yılında Eleştirel Düşünme Gücü ile Cinsiyet, Yaş ve
Sınıf Düzeyi ile ilgili yaptıkları çalışmada kız öğrencilerin eleştirel düşünme gücü açısından erkek öğrencilere göre daha güçlü oldukları sonucuna ulaşmışlardır. D’Zurilla ve ark. (1998), Heppner ve ark.
(1982), Brems ve Johnson (1998) yapmış oldukları
çalışmalarda erkeklerin problem çözme becerilerinin cinsiyete göre farklılık gösterdiğini, erkeklerin
kızlara göre problem çözmede daha yeterli olduklarını tespit etmişlerdir. Heppner ve arkadaşlarının
kendilerini 'başarılı' ve 'başarısız' problem çözücü
olarak algılayan üniversite öğrencilerinin kişisel
farklılıklarını belirlemek üzere yaptıkları bir araştırmada, erkeklerin kızlara göre, problem çözme
süreçlerinin daha çok farkında oldukları, ve kişiler
arası problemleri çözmede kızlardan daha stratejik
davranışları görülmüştür. Değişkenler Bakımından
İncelenmek amacıyla yaptıkları çalışmada Öğrencilerin cinsiyet değişkenine göre problem çözme becerileri
karsılaştırıldığında
bayan
öğrencilerin
(X=101,96), erkek öğrencilere oranla (X=91,47) daha
düşük problem çözme becerisine sahip olduğu
görülmektedir. Bu sonucu, ortaya çıkan problemler
karsısında erkeklerin kızlara göre daha kolay algıladığı ve çözüm yollarına daha çabuk ulaştığı seklinde yorumlayabiliriz.
Antrenörlük, Öğretmenlik, Yöneticilik ve Rekreasyon Bölümlerinin problem çözme becerileri karşılaştırıldığında gruplar arasında istatistiksel olarak
anlamlı farklılıklar bulunmuştur (p<0,05). Problem
çözme becerilerinde farkı rekreasyon bölümü yaratmıştır.(Tablo 6.). Taylan (1990), problem çözme
becerisi algısında cinsiyet ve sınıf değişkenleri acısından farklılık olmadığını, öğrenim görülen programa göre farklılık olduğunu göstermiştir. Korkut’un (2002) lise öğrencilerinin problem çözme
becerilerinin düzeylerini ortaya koymak amacıyla
gerçekleştirdiği çalışma sonucunda; cinsiyet, okul
turu, yaş değişkenlerinin problem çözme becerilerini algılamada fark yarattığı görülmüştür. Batıgün ve
Şahin (2003) tarafından öfke dürtüsellik ve problem
çözme becerilerindeki yetersizliğin intihar düşünceleriyle ilişkisinin incelendiği çalışma sonucunda 14-
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
24 yaş grubundaki gençlerin diğer gruplara göre
problem çözme becerileri konusunda kendilerini
daha yetersiz algıladıkları, daha dürtüsel, daha
öfkeli davrandıkları ve kendilerine sunulan stresli
bir durum ya da olay karşısında bir çözüm yolu
olarak intiharı daha sıklıkla akıllarına getirdikleri
görülmüştür. Güler (2006) tarafından yapılan duygusal zeka ile problem çözme becerilerinin ilişkisinin incelendiği çalışmada, mesleki kıdem değişkeni
ile problem çözme becerisi arasında anlamlı bir
farklılık bulunmuştur.
Bu konuda yapılan araştırmalarda farklı sonuçlara
ulaşıldığı görülmektedir. Çam tarafından yapılan
diğer bir çalışmada, öğretmenlik formasyonu eğitimi programının öğretmen adaylarının problem
çözme becerisi algılarına etkisi incelenmiştir. İlk ve
son ölçüm puanları karşılaştırıldığında, son ölçüm
lehine anlamlı bir farklılığın olduğunu göstermiştir.
Öğretmen adaylarının geldikleri alana (fen-sosyal),
daha önce ya da halen öğretmenlik yapıp yapmamalarına, mezun ya da halen öğrenci olmalarına,
yaşlarına ve cinsiyetlerine göre iki ölçüm puanlarının farklılaşmadığı görülmüştür. Öztürk ve arkadaşları Çukurova Üniversitesi beden eğitimi ve spor
yüksekokulu öğrencilerinin problem çözme becerisi
algılarını araştırmak amacıyla yaptıkları çalışma
sonucunda katılımcıların problem çözme becerisi
algılarında, branşlarına göre anlamlı bir farklılık
bulunmadığını ortaya koymuşlardır (p>0.05).
Antrenörlük, Öğretmenlik, Yöneticilik ve Rekreasyon Bölümlerinde Okuyan Öğrencilerin Eleştirel
düşünme becerileri değerlerinin, standart sapma ve
t-testi sonuçlarına bakıldığında Antrenörlük, Öğretmenlik, Yöneticilik ve Rekreasyon Bölümlerinin
eleştirel düşünme becerileri karşılaştırıldığında
gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar bulunmuştur (p<0,05). Bölümler arasında
eleştirel düşünce ve problem çözme becerileri arasında istatiksel olarak fark çıkmıştır. Tukey testi
sonucunda; eleştirel düşüncede farkı yönetim ve
rekreasyon bölümü, problem çözme becerilerinde
ise rekreasyon bölümü yaratmıştır (Tablo 7). Gelen
(2002) tarafından yapılan araştırmada branşın, eleştirel düşünme becerilerinde anlamlı bir fark oluşturmadığı ifade edilmektedir. Bölümler arasında
eleştirel düşünce ve problem çözme becerileri arasında istatiksel olarak fark çıkmıştır. Kantek Öztürk
Gezer ‚Bir Sağlık Yüksekokulunda Öğrencilerin
Eleştirel Düşünme Ve Problem Çözme Becerilerinin
İncelenmesi öğrencilerin eleştirel düşünme becerilerinin düşük, problem çözme becerilerinin orta düzeyde olduğu, hemşirelik ve ebelik bolumu öğrencileri arasında fark olmadığı saptanmıştır.
Soyer ve Bilgin in 2010 yılında Üniversite Öğrencilerinin Çeşitli Değişkenlere Göre Problem Çözme
Beceri Algılarını araştırdıkları çalışmada problem
çözme beceri algısı puanları ortalamalarının öğrencilerin devam ettikleri bolum değişkenine göre
anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğini belirlemek amacıyla yapılan tek yönlü varyans analizi
(ANOVA) sonucuna göre, problem çözme puanlarının aritmetik ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur * F(9,541) = 7.13,
p < 0.001].
Soyer ve Bilgin in 2010 yılında Üniversite Öğrencilerinin Çeşitli Değişkenlere Göre Problem Çözme
Beceri Algılarını araştırdıkları çalışmada Problem
çözme beceri algısı puanlarının, cinsiyet * t(549) =
1.17, p = 0.24 +. ve yaş grupları *F(2,548) = 2.61, p =
0.07+ değişkenine göre istatistiksel acıdan anlamlı
bir farklılık göstermediği bulunmuştur. Yani üniversite öğrencilerinin problem çözme becerilerini
yeterli-yetersiz algılamaları cinsiyet ve yaşa bağlı
olarak farklılaşmamıştır. Problem çözme beceri
algısı puanlarının, birinci ve dördüncü sınıfta öğrenim görmekte olan üniversite öğrencileri arasında
da istatistiksel acıdan anlamlı bir fark göstermediği
bulunmuştur * t(549) = -1.76, p = 0.78].
Kaynakça
Aybek, B. (2006). Konu ve beceri temelli eleştirel düşünme öğretiminin öğretmen adaylarının eleştirel düşünme eğilimi ve
düzeyine etkisi. Yayımlanmamış doktora tezi, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana.
Ay, Ş., (2008). ‘Eleştirel Düşünme Gücü ile Cinsiyet, Yaş ve Sınıf Düzeyi‛. Düzce Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi.
Batıgün, A.D., Şahin, N.H (2003). Öfke, dürtüsellik ve problem çözme becerilerindeki yetersizlik gençlik intiharlarının habercisi
olabilir mi?: Risk gruplarını belirlemeye yönelik bir model önerisi. Türk Psikoloji Dergisi
Berms C., Johnson M. E., (1998) ‚Klinik ve danışma psikologları yayımlama verimliliği‛
Bilge, F. ve Arslan, A. (1999). ‚Akılcı olmayan düşünce düzeyleri farklı üniversite öğrencilerinin problem çözme becerilerini
değerlendirmeleri‛, 5. Ulusal Psikolojik Danışma ve Rehberlik Kongresi, 15-17 Eylül 1999, Ankara.
Browne, M. N., Keeley-Vasudeva, M. L. (1992). ‘Classroom Controversy as an Antidote for the Sponge Model of Learning’.
College Student Journal, 368-72.
D'Zurilla, T. J., MaydeuOlivares, A., & Kant, G. L. (1998). Age and gender dierences in social problem solving in college students, middle age and elderly adults. Personality and Individual Dierences, 25, 241±252.
Heppner PP, Hibel P, Neal GW (1982) Personal Problem Solving ;a Descriptive Study of İndividual Differences, J. Counseling
Psychology, 29(6):580-590.
Heppner, P., P., Charles, J., K., (1987). ‚An Information-Processing Approach To Personal Problem Solving‛, The Counseling
Psychologist. c.15, s.3, ss.371–447.
179
180
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Katkat, D. (2001). Öğretmen Adaylarının Problem Çözme Becerilerinin Çeşitli Değişkenler Bakımından Karşılaştırılması‛,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum.
Korkut, F. (2002). Lise Öğrencilerinin Problem Çözme Becerileri, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 22, 177-184.
Kökdemir D., (2003) ‚Belirsizlik Durumlarında Karar Verme Ve Problem Çözme‛
Lipman, M., (2003). ‘Thinking in Education’. Cambridge: Cambridge University.
MEB (milli eğitim bakanlığı), (2007). Beden Eğitimi Dersi (1-8. Sınıflar) Öğretim Programı Ve Kılavuzu. Ankara. Devlet Kitapları
Müdürlüğü.
Özdemir, O., (2009 ). ‘Eleştirel Düşünme’. İstanbul. Kriter Yayınları, 1.
Pithers, R., T., Soden, R., (2000). ‘Critical thinking in education: A review. Educational Research’. 42 (3), 237-249.
Saçlı, F., Demirhan G., (2008). ‘Beden Eğitimi Ve Spor Öğretmenliği Programında Öğrenim Gören Öğrencilerin Eleştirel
Düşünme Düzeylerinin Saptanması Ve Karşılaştırılması’. Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri Ve Teknolojisi
Yüksekokulu Spor Bilimleri Dergisi Hacettepe J. Of Sport Sciences, 19 (2), 92-110 Araştırma Makalesi (93-96)
Soyer, M. K. ve Bilgin, A. (2010). Üniversite Öğrencilerinin Çeşitli Değişkenlere Göre Problem Çözme Beceri Algıları, International Conference on New Trends in Education and Their Implications 11-13 November, 2010 Antalya-Turkey.
Türkçapar. Ü. (2009) Beden eğitimi spor yüksekokulu öğrencilerinin farklı değişkenler açısından problem çözme becerileri,
(KEFAD) Cilt 10, Sayı. 1, 129-139.
Ulupınar S (1997) Hemşirelik Eğitiminin Öğrencilerin Sorun Çözme Becerilerine Etkisi.
Yaman, S., Yalçın, N. (2004). Fen bilgisi öğretiminde probleme dayalı öğrenme yaklaşımının yaratıcı düşünme becerisine etkisi,
İlköğretim-Online, 4(1), 42-52.
Yeh, Y. (1997). Teacher training for critical-thinking ınstruction via a computer simulation. univerty of virginia. PhD Thesis.
The Faculty of the Curry School of Education.
Yıldırım, H.İ. ve Yalçın, N. (2008) Eleştirel Düşünme Becerilerini Temel Alan Fen Eğitiminin Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının
Problem Çözme Becerilerine Etkisi, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 28(3), 165-187.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Tüm Beden Titreşim Uygulamalarının Eklem Hareket
Genişliği ve Sıçrama Performansına Olan Akut Etkisi
Esra ATIŞ*
Ertuğrul GELEN**
Suat YILDIZ***
Özet
Karate gibi patlayıcı kuvvet ve eklem hareket genişliği (EHG) performansının ön plana çıktığı spor branşında titreşim uygulaması kullanılarak akut performansı arttırmak ve bu artışın hangi frekans aralığında daha fazla olduğunu ortaya koymaya çalışmak bu çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Çalışmaya, düzenli olarak antrenman
yapan, yaşları 12.77 ± 1.75 yıl, boy uzunlukları 155.23 ± 3.18 cm, beden ağırlıkları 50.92 ± 4.78 kg ve antrenman
yaşları 4.73 ± 2.10 yıl olan 46 müsabık mavi kuşak ve üstü karate sporcusu katılmıştır.
Araştırmada uygulama olarak 5 dk hafif tempo koşuyla ısınmanın ardından platform üzerinde 3 tekrar 20 sn
(tekrarlar arası 20 sn dinlenme) squat duruş (diz ve kalça açısı110 derece) ve aynı sürelerle deadlift duruş olarak
iki hareket kullanılmıştır. İki hareket arasında katılımcılar 1 dk dinlenmişlerdir. Çalışma her katılımcıya 0 Hz
(kontrol uygulaması), 25, 30 ve 35 Hz titreşim uygulamasıyla rastgele düzende 2 gün arayla uygulanmıştır.
Titreşim uygulamalarından sonra 4 dk oturarak dinlenmenin ardından sırasıyla, 3 kez aktif dikey sıçrama testi, 3
kez squat sıçrama testi, 1 kez otur eriş testi, 1 kez Hamstring esneklik ölçümü, 1 kez kalça fleksiyonu ölçümü
yapılmıştır.
Yapılan testler sonucunda 30 ve 35 Hz frekans aralığında titreşim aktif dikey sıçramayı pozitif olarak etkilerken,
30 Hz frekans aralığında verilen titreşim skuat sıçramayı yine pozitif olarak etkilemektedir. Bunun dışında 25, 30
ve 35 Hz frekans aralığında titreşim esnekliği pozitif olarak etkilemektedir.
Sonuç olarak, titreşim antrenmanlarında dikey sıçrama gibi patlayıcı kuvvet performansı ve EHG performansı
açısından 30-35 Hz frekans kullanıldığında daha fazla etki göstereceğini ortaya koymuştur.
Anahtar Kelimeler: Titreşim, Eklem Hareket Genişliği, Sıçrama, Karate
The Acute Effects of Whole Body Vibration applications on
Range of Motion and Jump Performance
Abstract
The objective of this study is to increase the acute performance in Karate, a sports branch which range of motion
(ROM) and explosive strength is forefront ,by using vibration application and to reveal the best frequency range
for it. 46 karate blue belt and above athlete aged 12.77 ± 1.75 years, height 155.23 ± 3.18 cm length, body weight
50.92 ± 4.78 kg and 4.73 ± 2.10 years of training on a regular basis in Karate Fitness club has participated in the
study.
In research, after a slight warming up of 5 minutes and 4 minutes rest , squat posture (knee and hip angle 110 degrees), and deadlift stance applied by participants of 3 sets 20 seconds (20 sec rest between sets) on the platform.
Participants rested for 1 minute between each posture. Study applied to each participant as 0 Hz (control application), 25 Hz, 30 Hz and 35 Hz vibration application of an interval of 2 days in random order. After 4 minutes sitting down relaxing, respectively the active vertical jump test 3 times, squat jump test 3 times, sit access test 1
time, hamstring flexibility measurement 1 time, hip flexion measurement 1 time is applied.
As a result of the tests, 30 and 35 Hz frequency range of vibration has been found to have positive affect on active
vertical jump, whileas the vibration frequency range of 30 Hz to positively affect skuat jump . Other than that, 25,
30 and 35 Hz vibration frequency range has positive effects on flexibility.
As a result, the study revealed that 30 to 35 Hz frequency vibration show more impact on explosive strength performance such as the vertical jump and ROM in terms of performance.
Keywords: Vibration, range of motion, splash, Karate
Okt., Sakarya Üniversitesi, Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, Sakarya, Türkiye, eatis@sakarya.edu.tr
Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi, Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, Sakarya, Türkiye, gelen@sakarya.edu.tr
*** Arş. Gör. Dr., Sakarya Üniversitesi, Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, Sakarya, Türkiye, syildiz@sakarya.edu.tr
*
**
181
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
1. Giriş
Sporcuların ve antrenörlerin ortak amacı mevcut
performansı istenilen seviyeye ulaştırmaktır. Bu
nedenle kuvvet, güç, esneklik, denge, koordinasyon
gibi motorik özelliklerin geliştirilmesi için araştırmacılar çalışmalarına devam etmektedirler. Bu
konudaki çalışmalar araştırmacıları yeni arayışlara
itmektedir. Araştırmacıların son dönemlerde sporcuların akut ve kronik performanslarını arttırmak
için titreşim uygulamalarını yeni bir antrenman
yöntemi
olarak
kullandıkları
görülmektedir
(Bagheri, van den Berg-Emons, Pel, Horemans, &
Stam, 2012; Bosco, Cardinale, & Tsarpela, 1999;
Bosco et al., 1998; Cheng et al., 2012; Cochrane &
Hawke, 2007; Cochrane, Legg, & Hooker, 2004;
Cochrane & Stannard, 2005; Colson, Pensini,
Espinosa, Garrandes, & Legros, 2010; Cormie,
Deane, Triplett, & McBride, 2006; Couto et al., 2013).
Titreşim uygulamalarının dahil edildiği antrenmanlar literature titreşim antrenmanı olarak geçmiştir
(Bosco et al., 1998; Issurin, 2005; Kjellberg &
Wikstrom, 1985).
Titreşim uygulamaları spor alanında yeni bir uygulama gibi gözükse de sağlık alanında oldukça eski
bir geçmişe sahiptir. Yaklaşık iki asır öncesine dayanan antik greko-romen kaynaklara göre titreşim
uygulamaları medikal teknik olarak kullanıldığı
gibi 19. yüzyılda da titreşim masajı olarak hekimler
tarafından sıkça kullanılan bir teknik olduğu da
bilinmektedir (Issurin, 2005; M. J. Jordan, Norris,
Smith, & Herzog, 2005; Swiecicki & Pedziwiatr,
1974). Titreşim antrenmanlarının sporcuların performansını ne şekilde etkileyeceğini araştıran çalışmalar 80’li yıllarda hız kazanmıştır. Özellikle kuvvet gelişimi üzerine olumlu etki oluşturduğu ortaya
çıktıktan sonra çalışmalar daha da derinleştirilmiş
ve farklı genlik ve frekansta titreşim uygulamaları
yapılarak çalışmalar arttırılmıştır (Bosco et al., 1998;
Issurin, 2005; M. J. Jordan et al., 2005; Kjellberg &
Wikstrom, 1985). Bir çok çalışmada müsabaka veya
müsabaka antrenmanlarında kişinin performansını
arttırabilmek için özellikle sıçrama gibi maksimal
kuvvet gerektiren branşlarda maksimal performans
öncesi titreşim antrenmanı uygulanarak kişinin akut
performansı ölçülmeye çalışılmıştır (Arora &
Grenier, 2013; Bagheri et al., 2012; Chouza, Arias,
Vinas, & Cudeiro, 2011; Cochrane & Stannard, 2005;
Cormie et al., 2006; Couto et al., 2013; Egan, Espie,
McGrann, McKenna, & Allen, 1996; Herda et al.,
2010; Herda et al., 2009; M. Jordan, Norris, Smith, &
Herzog, 2010; Ronnestad, 2009a, 2009b; Yarar-Fisher
et al., 2013). Bu çalışmalar, titreşim antrenmanının
akut performansı arttırdığını göstermiştir. Tam bir
182
açıklama getirilemese de en çok kabul gören teori
titreşime maruz kalındığı sürece Gerilme Refleksi ve
Hofmann refleksinin görülmediğidir. Bu durum bir
titreşim paradoksu olarak nitelendirilmektedir. Yani
titreşim tonik refleksi başlatırken gerilme refleksini
de ortadan kaldırmaktadır (Martinez et al., 2013;
Sayenko, Masani, Alizadeh-Meghrazi, Popovic, &
Craven, 2010).
Karate gibi patlayıcı kuvvet ve EHG performansının
ön plana çıktığı spor branşında titreşim uygulaması
kullanılarak akut performansı arttırmak ve bu artışın hangi frekans aralığında daha etkin olduğunu
ortaya koymaya çalışmak bu çalışmanın amacını
oluşturmaktadır.
2. Yöntem
Bu çalışmaya düzenli olarak antrenman yapan,
Sakarya ili Hendek Karate Spor kulübünden yaşları
12.77 ± 1.75 yıl, boy uzunlukları 155.23 ± 3.18 cm,
beden ağırlıkları 50.92 ± 4.78 kg ve antrenman yaşları 4.73 ± 2.10 yıl olan 46 müsabık mavi kuşak ve üstü
karate sporcuları katılmıştır.
Sporcuların sıçrama performanslarını ölçmek için
kuvvet platformu (Kistler, 9290 AD modeztl, Switzerland), Otur Uzan Testi İçin test sehpası, Hamstring Esneklik Ölçümü ve Kalça Fleksiyon Ölçümü
için Goniometre kullanılmıştır. Veri Toplamaya
başlamadan önce deneklere, yapılacak ölçümler ile
ilgili bilgi aktarılmıştır.
Araştırmada uygulama olarak 5 dk hafif tempo
koşuyla ısınmanın ardından 4 dk dinlendikten sonra platform üzerinde 3 tekrar 20 sn (tekrarlar arası
20 sn dinlenme) squat duruş (diz ve kalça açısı 110
derece) ve aynı sürelerle deadlift duruş olarak iki
hareket kullanılmıştır. İki hareket arasında katılımcılar 1 dk dinlenmişlerdir. Çalışma her katılımcıya 0
Hz (kontrol uygulaması), 25 Hz, 30 Hz ve 35 Hz
titreşim uygulamasıyla rastgele düzende 2 gün
arayla uygulanmıştır. Titreşim uygulamalarından
sonra 4 dk oturarak dinlenmenin ardından sırasıyla,
3 kez aktif dikey sıçrama testi, 3 kez squat sıçrama
testi, 1 kez otur eriş testi, 1 kez Hamstring esneklik
ölçümü, 1 kez kalça fleksiyonu ölçümü yapılmıştır
(Şekil 1) . Sıçrama değerlerinden en iyi olan değer
kaydedilmiştir.
Titreşim protokollerinin sıçramaya ve eklem hareket
genişliğine etkisini bulmak için Tekrarlı Ölçümlerde
Varyans Analizi Testi (ANOVA) farklılığın hangi
ısınma protokolünden kaynaklandığını bulmak için
ise LSD testi uygulanmıştır. Tüm istatistiksel analizler SPSS for Windows (Version 16.0, SPSS, Inc.,
Chicago, IL) programı ile yapılmıştır.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
183
Şekil 1. Araştırmanın Prosedürü
3. Bulgular
Farklı frekanslarda uygulanan titreşimin eklem
hareket genişliğine ve sıçrama performansına olan
akut etkileri Tablo 1’ de sunulmuştur. Veriler analiz
edildiğinde aktif sıçrama açısından 0 Hz titreşim ile
25 ve 35 Hz titreşim arasında; skuat sıçrama açısından 0 Hz titreşim ile 30 Hz titreşim arasında; OturUzan esnekliği açısından 0 Hz titreşim ile 25, 30 ve
35 Hz titreşim arasında, dominant kalça fleksiyonu
açısından 0 Hz titreşim ile 30 ve 35 Hz titreşim arasında; Non-Dominant kalça fleksiyonu açısından 0
Hz titreşim ile 25, 30 ve 35 Hz titreşim arasında;
Dominant Hamstring fleksiyonu açısından 0 Hz
titreşim ile 30 ve 35 Hz titreşim arasında; NonDominant Hamtring fleksiyonu açısından 0 Hz
titreşim ile 25, 30 ve 35 Hz titreşim arasında ististiksel fark bulunmuştur.
Tablo 1. Farklı frekanslarda uygulanan titreşimin EHG ve Sıçrama Performansına akut etkisi
0 Hz
25 Hz Titreşim
30 Hz Titreşim
35 Hz Titreşim
Titreşim
Aktif Sıçrama (cm)
34.3 ± 6.0
35.0 ± 6.1
35.6 ± 6.5*
35.4 ± 6.4*
Skuat Sıçrama (cm)
33.3 ± 6.2
34.2 ± 5.5
34.8 ± 6.6*
34.0 ± 6.3
Otur-Uzan Esneklik (cm)
24.7 ± 6.4
26.8 ± 5.9*
27.8 ± 6.0*
27.4 ± 6.8*
D-Kalça Fleksiyonu (o)
117.9 ± 8.8
121.1 ± 9.3
124.4 ± 7.5*
125.8 ± 5.4*
ND-Kalça Fleksiyonu (o)
112.8 ± 11.1
120.8 ± 7.1*
123.7 ± 8.1*
124.3 ± 7.6*
o
*
D-Hamstring Fleksiyonu ( )
102.5 ± 9.5
107.1 ± 11.0
111.6 ± 7.8
117.9 ± 6.4*
ND- Hamstring Fleksiyonu
102.5 ± 11.1
109.4 ± 10.4*
112.9 ± 9.7*
115.5 ± 9.3*
D, Dominant; ND, Non-Dominant
* p<0.05
Tartışma ve Sonuç
Son yıllarda titreşim oldukça popüler bir egzersiz ve
antrenman yöntemi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Titreşim antrenmanlarının performansa olan
akut etkisini ve bu etkinin hangi frekans aralığında
daha iyi olduğunu incelemek amacıyla yapılan bu
çalışmada çıkan sonuçlar, sıçrama performansı
açısından sporcuların performanslarını arttırdığı
görülmektedir.
Literatüre paralel olarak bizim
çalışmamızda da performans artışı en çok 30 Hz
frekans aralığında görülmüştür (p<0,05). Deneklerin
aktif dikey sıçrama performanslarına bakıldığında
titreşimsiz uygulamaya göre 30 Hz ve 35 Hz titreşim uygulamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunurken, skuat sıçramada sadece
30 Hz frekans aralığında anlamlı farklılık bulunmuştur.
Bu çalışmaya benzer çalışmalarda, araştırmacılar
titreşim platformu üzerinde titreşimli ve titreşimsiz
yapılan 9 haftalık kuvvet antrenmanında (squat)
deney ve kontrol grubu arasında anlamlı bir farklı-
lık görememişlerdir (Kvorning, Bagger, Caserotti, &
Madsen, 2006). Bu çalışmada katılımcılara 20-25 Hz
titreşim uygulaması yapılmıştır ve bu sonuçlar
çalışmamızı destekler niteliktedirler. Bir başka çalışmada Cardinale ve Lim (2003)Tüm Beden Titreşimi ile Vastus Lateralis (VT) kasının EMG sinyallerini incelemişlerdir. Bu çalışmada araştırmacılar 30
Hz frekans titreşimi 40 ve 50 Hz frekans titreşimle
karşılaştırmışlardır. VT kası 30 Hz frekans titreşimde en yüksek EMG sinyallerine ulaşmıştır. Bu çalışmada da elde edilen sonuçlar çalışmamızı destekler niteliktedir. Ronestad (2009a) farklı frekans aralığındaki titreşim uygulamalarının alt gövde gücüne
etkisini incelemek için yaptığı çalışmasında 20, 35
ve 50 Hz frekans titreşim uygulamalarını antrenmanlı ve antrenmansız kişilerde kullanmıştır. Squat
sıçramada antrenmanlı ve antrenmansız kişilerde 50
Hz titreşim uygulaması diğer protokollerle karşılaştırıldığında anlamlı farklılık göstermiştir. Aktif
dikey sıçramada sadece antrenmansız bireylerde 50
Hz titreşim uygulaması ile 20 ve 35 Hz titreşim
uygulamaları arasında anlamlı farklılık oluşmuştur.
184
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Ronestad’ın (2009b) bir başka çalışması olan 0 Hz,
20 Hz, 35 Hz ve 50 Hz titreşim uygulamaları esnasında 1 TM squat performansını ölçtüğü çalışmasında 50 Hz grubu ile titreşimsiz grup arasında
anlamlı farklılık oluşurken 20 ve 35 Hz titreşim
grubu ile titreşimsiz grup arasında anlamlı fark
görülmemiştir. Gelen ve Arkadaşları (2008), titreşimin futbolda penaltı performansına akut etkisini 3
farklı frekans (25 Hz, 30 Hz, 35 Hz) aralığında incelemiştir. Titreşim uygulamasının futbol penaltı atış
performansını arttırdığı ve en iyi etkinin ise 30 ve 35
Hz frekans aralığında gerçekleştirdiği sonucuna
varmışlardır.
Yapılan literatür taramasında titreşim uygulamalarının EHG performansını arttırdığı anlaşılmaktadır
(Cardinale & Erskine, 2008; Cochrane & Stannard,
2005; Colson et al., 2010; Dolny & Reyes, 2008; Egan
et al., 1996; Gerodimos et al., 2010; Karatrantou,
Gerodimos, Dipla, & Zafeiridis, 2012; Sayenko et al.,
2010; Van Den Tillaar, 2006). Nazarov ve Zilinsky
(1984) Titreşim antrenmanının esneklik üzerine
etkilerini araştırmaya başlayan ilk araştırmacılardır.
Araştırmacılar titreşim halkalarıyla omuz germe
çalışmalarının önemli akut etkilerinin olduğunu
tespit etmişler ve titreşimli gerdirmenin erkek cimnastikçilerde omuz EHG’ni arttırabildiğini göstermişlerdir. Diğer araştırmacılar bu bulguları takip
etmişlerdir. Bir başka çalışmada araştırmacı titreşimli bir platform üzerinde yapılan antrenmanın
esneklik antrenmanı üzerinde pozitif bir etkisi olup
olmadığını değerlendirmiştir. 12’si bayan ve 7’si
erkek olmak üzere 19 beden eğitimi öğrencisi (ortalama 21,5 ± 2 yaş) rastgele bir biçimde Tüm Vücut
Titreşimi (TVT) grubuna ya da kontrol grubuna
alınmış, her iki grup da 4 haftalık birer programa
tabi tutulmuşlardır. Bu programlar doğrultusunda
katılımcılar haftada üç gün üçer kez her iki bacakta
da 30’ar esneme hareketleri yapmışlardır. Her esneme egzersizinden önce TVT grubu 30 sn boyunca
Nemes Bosco sistemine göre (28 Hz 10 mm genişliğinde) bir titreşim platformu üzerinde altı kez dizlerin 90° büküldüğü bir çömelme pozisyonunda durmuştur. Sonuç olarak, dizardı kirişi esnekliğinde
kontrol grubunda %14, TVT grubunda ise %30 gibi
önemli bir artış kaydedilmiştir (Van Den Tillaar,
2006).
Titreşim uygulamalarının bir antrenman yöntemi
olarak kullanıldığı diğer çalışmalarda ise araştırmacılar titreşim platformuyla uygulanan tüm vücut
titreşim egzersizlerinin dikey sıçrama becerisini %
3.8 ve bacak kuvvetini % 7 oranında arttırdığını
rapor etmişlerdir (Bosco et al., 1999). Issurin (1994)
düzenli ağırlık çalışmaları boyunca titreşimi kullanmıştır. Bu şekilde birkaç hafta çalışma yaptıktan
sonra, Issurin hareketin yapıldığı andaki maksimal
kasılmada da bir güç artışı olduğunu belirtmiştir.
Soylu, Gelen ve Yıldız (2012) 35 Hz frekans yoğunluğunda 4,5 mm genliğinde olan titreşimin aktif
dikey sıçrama ve skuat sıçrama performansına olan
akut etkilerini ortaya koymak için yaptıkları çalışmada aktif dikey sıçrama performansında titreşim
uygulaması öncesi ve sonrası arasında anlamlı fark
bulunurken squat sıçrama performansında anlamlı
farklılık bulunamamıştır.
Titreşim antrenmanlarında kişi herhangi bir bilinçli
efor olmadan bile antrenman etkisine ulaşılır ve kas
kasılması gerçekleşir. Titreşim ve bu titreşimlerin
ivmeleri sayesinde kaslar hemen çalışmaya başlar
(Karatrantou et al., 2012; Marin & Rhea, 2010;
Sayenko et al., 2010; Yarar-Fisher et al., 2013). Sinir
sistemi ve buna bağlı olan kas sistemi elektronik
şoklarla uyarılarak sinirlere ve kaslara aktivite kazandırır (Marin & Rhea, 2010; Mischi, Rabotti, &
Cardinale, 2010; Yarar-Fisher et al., 2013). Titreşime
maruz bırakılan kaslar platformla temas ettikçe aynı
hızda aktivasyona zorlanır. Titreşim uygulanan
kasta aynı miktarda istemsiz aktivasyona sebep olur
(Issurin, 2005; Martinez et al., 2013). Titreşim Antrenmanı aynı hafiflik ve ağırlık hissini doğrudan
aktif kasta oluşturur. Bu kası daha sıkı olarak çalışması için zorlar ve antrenman stimulusunu benimsemesini sağlar (Issurin, 2005; M. J. Jordan et al.,
2005; Kvorning et al., 2006; Luo, McNamara, &
Moran, 2005; Martinez et al., 2013). İnsan vücudu
denge ve homeostazı sağlamaya yardım eden pek
çok doğal reflekse sahiptir. Titreşim Antrenmanı
kullanıldığında özel tür gerinme refleksi meydana
gelir (Issurin, 2005; Sayenko et al., 2010). Bu tür kas
aktivasyonunun ana avantajı kas liflerinin %100’
ünü çalıştırmasının mümkün olabilmesidir. Geleneksel çalışma şeklinde kas lifleri %40-60 arasında
çalıştırılabilir (Martinez et al., 2013).
Sonuç olarak, bu çalışma değerlendirildiğinde farklı
frekanslardaki akut titreşim uygulamasının farklı
sonuçlara neden olduğu görülmektedir. Tüm ölçümlerde 30 Hz titreşim uygulamasının akut performansı arttırdığı görülürken diğer frekans uygulamalarında aynı sonuçlar elde edilememiştir. Çalışma, titreşim antrenmanlarında dikey sıçrama gibi
patlayıcı kuvvet performansı ve EHG performansı
açısından 30-35 Hz frekans kullanıldığında daha
fazla etki göstereceğini ortaya koymuştur.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Kaynakça
Arora, N., & Grenier, S. G. (2013). Acute effects of whole body vibration on directionality and reaction time latency of trunk
muscles: the importance of rest and implications for spine stability. J Electromyogr Kinesiol, 23(2), 394-401. doi:
10.1016/j.jelekin.2012.10.018
Bagheri, J., van den Berg-Emons, R. J., Pel, J. J., Horemans, H. L., & Stam, H. J. (2012). Acute effects of whole-body vibration on
jump force and jump rate of force development: a comparative study of different devices. [Clinical Trial Comparative
Study Research Support, N.I.H., Extramural Research Support, Non-U.S. Gov't]. J Strength Cond Res, 26(3), 691-696.
doi: 10.1519/JSC.0b013e31822a5d27
Bosco, C., Cardinale, M., & Tsarpela, O. (1999). Influence of vibration on mechanical power and electromyogram activity in
human arm flexor muscles. European Journal of Applied Physiology and Occupational Physiology, 79(4), 306-311. doi: DOI
10.1007/s004210050512
Bosco, C., Cardinale, M., Tsarpela, O., Colli, R., Tihanyi, J., von Duvillard, S. P., & Viru, A. (1998). The influence of whole body
vibration on jumping performance. Biology of Sport, 15(3), 157-164.
Cardinale, M and Lim, J. Electromyography activity of vastus lateralis muscle during whole-body vibrations of different
frequencies. J Strength Cond Res 17: 621–624, 2003.
Cardinale, M., & Erskine, J. A. (2008). Vibration training in elite sport: effective training solution or just another fad? Int J Sports
Physiol Perform, 3(2), 232-239.
Cheng, C. F., Cheng, K. H., Lee, Y. M., Huang, H. W., Kuo, Y. H., & Lee, H. J. (2012). Improvement in running economy after 8
weeks of whole-body vibration training. [Randomized Controlled Trial Research Support, Non-U.S. Gov't]. J Strength
Cond Res, 26(12), 3349-3357. doi: 10.1519/JSC.0b013e31824e0eb1
Chouza, M., Arias, P., Vinas, S., & Cudeiro, J. (2011). Acute effects of whole-body vibration at 3, 6, and 9 hz on balance and gait
in patients with Parkinson's disease. [Clinical Trial Letter Randomized Controlled Trial]. Mov Disord, 26(5), 920-921.
doi: 10.1002/mds.23582
Cochrane, D. J., & Hawke, E. J. (2007). Effects of acute upper-body vibration on strength and power variables in climbers.
[Research Support, Non-U.S. Gov't]. J Strength Cond Res, 21(2), 527-531. doi: 10.1519/R-18505.1
Cochrane, D. J., Legg, S. J., & Hooker, M. J. (2004). The short-term effect of whole-body vibration training on vertical jump,
sprint, and agility performance. [Clinical Trial Randomized Controlled Trial Research Support, Non-U.S. Gov't]. J
Strength Cond Res, 18(4), 828-832. doi: 10.1519/14213.1
Cochrane, D. J., & Stannard, S. R. (2005). Acute whole body vibration training increases vertical jump and flexibility
performance in elite female field hockey players. Br J Sports Med, 39(11), 860-865. doi: 10.1136/bjsm.2005.019950
Colson, S. S., Pensini, M., Espinosa, J., Garrandes, F., & Legros, P. (2010). Whole-body vibration training effects on the physical
performance of basketball players. [Comparative Study Randomized Controlled Trial]. J Strength Cond Res, 24(4), 9991006. doi: 10.1519/JSC.0b013e3181c7bf10
Cormie, P., Deane, R. S., Triplett, N. T., & McBride, J. M. (2006). Acute effects of whole-body vibration on muscle activity,
strength, and power. [Randomized Controlled Trial]. J Strength Cond Res, 20(2), 257-261. doi: 10.1519/R-17835.1
Couto, B. P., Silva, H. R., Filho, A. G., da Silveira Neves, S. R., Ramos, M. G., Szmuchrowski, L. A., & Barbosa, M. P. (2013).
Acute Effects of Resistance Training with Local Vibration. Int J Sports Med. doi: 10.1055/s-0032-1331198
Dolny, D. G., & Reyes, G. F. (2008). Whole body vibration exercise: training and benefits. Curr Sports Med Rep, 7(3), 152-157. doi:
10.1097/01.CSMR.0000319708.18052.a1
Ebrem, Ş., Gelen, E., Saygın, Ö., Karacabey, K., Kılınç, F., Polat, Y., Çınar, V., Doğan, C., (2008). The accute effects of vibration on
handball throw performance. 10. International sport Sciences Congress , Bolu, Turkey.
Egan, C. E., Espie, B. H., McGrann, S., McKenna, K. M., & Allen, J. A. (1996). Acute effects of vibration on peripheral blood flow
in healthy subjects. [Research Support, Non-U.S. Gov't]. Occup Environ Med, 53(10), 663-669.
Gelen, E., Saygın, Ö., Karacabey, K., Süel, E., Kılınç, F., Harmandar, D., (2008). The acute effects of vibrasyon on soccer penalty
kick performance. 10. International sport Sciences Congress , Bolu, Turkey.
Gerodimos, V., Zafeiridis, A., Karatrantou, K., Vasilopoulou, T., Chanou, K., & Pispirikou, E. (2010). The acute effects of
different whole-body vibration amplitudes and frequencies on flexibility and vertical jumping performance. J Sci Med
Sport, 13(4), 438-443. doi: 10.1016/j.jsams.2009.09.001
Herda, T. J., Ryan, E. D., Costa, P. B., Walter, A. A., Hoge, K. M., Uribe, B. P., . . . Cramer, J. T. (2010). Acute effects of passive
stretching and vibration on the electromechanical delay and musculotendinous stiffness of the plantar flexors.
Electromyogr Clin Neurophysiol, 50(6), 277-288.
Herda, T. J., Ryan, E. D., Smith, A. E., Walter, A. A., Bemben, M. G., Stout, J. R., & Cramer, J. T. (2009). Acute effects of passive
stretching vs vibration on the neuromuscular function of the plantar flexors. [Comparative Study]. Scand J Med Sci
Sports, 19(5), 703-713. doi: 10.1111/j.1600-0838.2008.00787.x
185
186
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Issurin, VB, Liebermann, DG, and Tenenbaum, G. Effect of vibratory stimulation training on maximal force and flexibility. J
Sports Sci 12: 561–566, 1994.
Issurin, V. B. (2005). Vibrations and their applications in sport - A review. Journal of Sports Medicine and Physical Fitness, 45(3),
324-336.
Jordan, M., Norris, S., Smith, D., & Herzog, W. (2010). Acute effects of whole-body vibration on peak isometric torque, muscle
twitch torque and voluntary muscle activation of the knee extensors. [Randomized Controlled Trial]. Scand J Med Sci
Sports, 20(3), 535-540. doi: 10.1111/j.1600-0838.2009.00973.x
Jordan, M. J., Norris, S. R., Smith, D. J., & Herzog, W. (2005). Vibration training: an overview of the area, training consequences,
and future considerations. [Review]. J Strength Cond Res, 19(2), 459-466. doi: 10.1519/13293.1
Karatrantou, K., Gerodimos, V., Dipla, K., & Zafeiridis, A. (2012). Whole-body vibration training improves flexibility, strength
profile of knee flexors, and hamstrings-to-quadriceps strength ratio in females. J Sci Med Sport. doi:
10.1016/j.jsams.2012.11.888
Kjellberg, A., & Wikstrom, B. O. (1985). Whole-body vibration: exposure time and acute effects--a review. [Review]. Ergonomics,
28(3), 535-544. doi: 10.1080/00140138508963168
Kvorning, T., Bagger, M., Caserotti, P., & Madsen, K. (2006). Effects of vibration and resistance training on neuromuscular and
hormonal measures. [Randomized Controlled Trial]. Eur J Appl Physiol, 96(5), 615-625. doi: 10.1007/s00421-006-0139-3
Luo, J., McNamara, B., & Moran, K. (2005). The use of vibration training to enhance muscle strength and power. [Review]. Sports
Med, 35(1), 23-41.
Marin, P. J., & Rhea, M. R. (2010). Effects of vibration training on muscle strength: a meta-analysis. [Meta-Analysis]. J Strength
Cond Res, 24(2), 548-556. doi: 10.1519/JSC.0b013e3181c09d22
Martinez, F., Rubio, J. A., Ramos, D. J., Esteban, P., Mendizabal, S., & Jimenez, F. (2013). Effects of 6-week whole body vibration
training on the reflex response of the ankle muscles: a randomized controlled trial. Int J Sports Phys Ther, 8(1), 15-24.
Mischi, M., Rabotti, C., & Cardinale, M. (2010). Electromyographic assessment of muscle fatigue during isometric vibration
training at varying frequencies. Conf Proc IEEE Eng Med Biol Soc, 2010, 2338-2341. doi: 10.1109/IEMBS.2010.5627729
Nazarov, V.T., Zilinski V.R., (1984). Enhanced development of shoulder-joint flexibility in athletes. Theory Prax physical Cult,
Moscow. 10:28-30.
Ronnestad, B. R. (2009a). Acute effects of various whole-body vibration frequencies on lower-body power in trained and
untrained subjects. [Comparative Study Randomized Controlled Trial]. J Strength Cond Res, 23(4), 1309-1315. doi:
10.1519/JSC.0b013e318199d720
Ronnestad, B. R. (2009b). Acute effects of various whole body vibration frequencies on 1RM in trained and untrained subjects.
[Randomized Controlled Trial]. J Strength Cond Res, 23(7), 2068-2072. doi: 10.1519/JSC.0b013e3181b8652d
Sayenko, D. G., Masani, K., Alizadeh-Meghrazi, M., Popovic, M. R., & Craven, B. C. (2010). Acute effects of whole body
vibration during passive standing on soleus H-reflex in subjects with and without spinal cord injury. [Research
Support, Non-U.S. Gov't]. Neurosci Lett, 482(1), 66-70. doi: 10.1016/j.neulet.2010.07.009
Soylu, Ş., Gelen, E., & Yıldız, S. (2012). The acute affect of vibration applications on jumping performance. International Journal of
Human Sciences [Online]. (9)2, 1684-1690.
Swiecicki, W., & Pedziwiatr, M. (1974). The effect of physical training on chemical changes in blood and tissues during acute
exposure to vibration and low atmospheric pressure. Acta Physiol Pol, 25(5), 469-474.
Van Den Tillaar, R. (2006). Will whole-body vibration training help increase the range of motion of the hamstrings?
[Randomized Controlled Trial]. J Strength Cond Res, 20(1), 192-196. doi: 10.1519/R-17064.1
Yarar-Fisher, C., Pascoe, D. D., Gladden, L. B., Quindry, J. C., Hudson, J., & Sefton, J. (2013). Acute physiological effects of whole
body vibration (WBV) on central hemodynamics, muscle oxygenation and oxygen consumption in individuals with
chronic spinal cord injury. Disabil Rehabil. doi: 10.3109/09638288.2013.782358
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
İlkokuldaki Öğrenci Velilerinin Birleştirilmiş Sınıf Uygulamaları
Hakkındaki Görüşleri (Hendek Örneği)
Mehmet KILIÇ*
İbrahim YILMAZ**
Özet
Eğitim sistemimiz içinde ilkokul, ülkemizde okullaşma oranlarının en yüksek olduğu öğretim kademesidir. Özellikle nüfusun az ve dağınık olduğu yerleşim yerlerinde her köye dört sınıflı bir okul yapmak ve her sınıfa bir öğretmen vermek çok güçtür. Bu şartlarda birden fazla sınıfın birleştirilerek bir ya da birkaç öğretmen tarafından
yönetilmesi zorunluluğunu doğurmuştur. Birleştirilmiş sınıf uygulaması 6287 sayılı ilköğretim ve eğitim kanunu
ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun ile karmaşık bir yapıya bürünmüştür. Bu araştırmada velilerin, ilkokullarda uygulanan birleştirilmiş sınıf uygulamaları hakkında görüşleri incelenmiştir. Ayrıca velilerin
görüşlerinde cinsiyet, yaş ve eğitim değişkenlerine göre anlamlı farkı olup olmadığı incelemiştir. Araştırma 2012 –
2013 eğitim öğretim yılında Hendek’ teki birleştirilmiş sınıf uygulamasının yapıldığı okullarda çocuğu bulunan
300 veli üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmada veri toplamak için araştırmacılar tarafından geliştirilen ölçek
kullanılmıştır. Verilerin analizinde güvenilirlik analizi, t testi, faktör analizi, anova analizi tekniği kullanılmıştır.
Araştırma sonuçlarına dayalı olarak önerilerde bulunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Birleştirilmiş sınıf, ilkokul, sınıf yönetimi
Parents’ Views About Unified Class Implementation (Hendek
Sample)
Abstract
Primary schools in our education system hawe the highest rate of enrollment. It is very difficult to make four
graded achools in ewery low populated and sparsely settled areas, furthermaiz to give teachers to each classes.
These conditions made it cumpulsory for teachers to manege merged classes. Application of unified class has göne
into complex structure with primary education act 6287 and the law on amendments to certain laws. In this research, parents’ views about unified class implementation have been analyzed. More over it has been analyzed
the parents’ view of gander , age and education are differentiated or not. The research has been made on 300 parents who hawe got kids in unified class application in hendek in 2012/2013 acedemic year. İn the research the scale
which has been developed by the researchers is used to collect data. Reliablity test, factoranalysis and ANOVA
analysis technique hawe been used in analysing the datas. Recommendations are made based on the results of research.
Key Words: Unified class, primary school, class management
1. Giriş (Introduction)**
Türk Eğitim Sistemi, okul öncesi eğitim, ilkokul,
ortaokul, lise ve yüksek öğretime kadar alt bölümlerden oluşmaktadır. Bu alt bölümlerin her biri
kendi içinde ayrı bir öneme sahip olmakla birlikte,
ilkokulun özel bir yeri ve önemi vardır. Bu önem
ilkokul kademesinde kazandırılan bilgi ve becerile-
* Okul Müdürü, Hacıkışla İlkokulu 54300 Hendek / Sakarya mkvemk@hotmail.com
** Müdür Yardımcısı, Fatih Ortaokulu 54300 Hendek /
Sakarya ibrahim_ylmz_@hotmail.com
rin diğer öğrenim kademelerine bir temel teşkil
etmesinden kaynaklanmaktadır. Eğitim sistemimiz
içinde ilkokul, ülkemizde okullaşma oranlarının en
yüksek olduğu öğretim kademesidir.
Özellikle nüfusun az ve dağınık olduğu yerleşim
yerlerinde her köye dört sınıflı bir okul yapmak ve
her sınıfa bir öğretmen vermek çok güçtür. Bu şartlarda birden fazla sınıfın birleştirilerek bir ya da
birkaç öğretmen tarafından yönetilmesi zorunluluğunu doğurmuştur.
1.1 Birleştirilmiş Sınıf Uygulaması
Ülkemizde geçmişte öğretmen ve derslik sayısının
yetersizliği, günümüzde ise öğrenci azlığı gibi nedenlerle özellikle köy ilköğretim okullarında birleş-
187
188
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
tirilmiş sınıflı öğretim uygulaması yapılmaktadır.
Birleştirilmiş sınıflar uygulaması ilköğretimde birden fazla sınıfın birleştirilerek aynı sınıfta bir öğretmen tarafından ders yapılmasıdır, bu uygulama
yalnızca ülkemize özgü değil dünyanın birçok ülkesinde başvurulan bir öğretim şeklidir (Fidan ve
Baykul, 1993: 2).
Birleştirilmiş sınıf uygulaması köye yönelik bir
öğretim uygulaması olmasının yanında, ülkemiz
eğitim sistemi içinde yer alan sekiz yıllık ilköğretim
uygulamasının birinci kademesine (1.2.3.4.5. sınıflara) yönelik bir uygulamadır (Erdem, 2004: 10). 2011–
2012 eğitim-öğretim yılında Türkiye genelinde 10
bin 413 ilköğretim okulunda ‚birleştirilmiş sınıf‛
uygulaması yapılmıştır. Aynı dönemde 15.961 okulun öğrencileri taşımalı eğitim kapsamına alınarak
5.956 taşıma merkezi okullara araçlarla taşınmıştır.
MEB verilerine göre 2002 yılında 35 bin ilköğretim
okulu varken, bu rakamın 2011’de 32 bine düşmüş
olması, ilköğretimde taşımalı eğitim uygulamasının
arttığı anlamına gelmektedir.
6287 sayılı ilköğretim ve eğitim kanunu ile bazı
kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun ile
1.2.3.4. sınıflara dönüştürülmüştür. Bu dönüşüm ile
yani 6287 sayılı ilköğretim ve eğitim kanunu ile bazı
kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun ile bu
sorun biraz daha karmaşık bir yapıya bürünmüştür.
Şöyle ki 6287 sayılı ilköğretim ve eğitim kanunu ile
bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanundan önce, köylerde 1.2.3.4.5. sınıf öğrencisi olup da
müstakil sınıf açılma yeter öğrenci sayısı olmadığından ya tek öğretmen bütün bu beş sınıfı bir arada okutuyordu ya da 1.2.3. sınıfları bir öğretmen,
4.5. sınıfları bir öğretmen okutuyordu.
Ders programları da bu doğrultuda yapılıp, birbirinin tamamlayıcısı olan ve sarmal bir yapıya sahip
olan kazanımlar 1. Grup olarak nitelendirilen 1.2.3.
sınıflara bir arada, kazanımları ve ders içerikleri
birbirine daha yakın olan ve 2.grup olarak nitelendirilen 4.5. sınıflara bir arada verilmeye çalışılıyordu. Ama yeni durumda 5. Sınıfların orta okula dahil
edilmesi ile köylerdeki iki öğretmen normu öğrenci
sayısının azalması ile teke düşmüş bir öğretmene
1.2.3. sınıfların dışında 4.sınıflarda eklenerek birleştirilmiş sınıf okutan öğretmenlerin işleri daha da
zorlaşmıştır.
Türkiye’de (MEB, 2005) 2004–2005 eğitim-öğretim
yılı verilerine göre; 16.379 ilköğretim okulunda
587.379 öğrenci birleştirilmiş sınıflı okullarda eğitim
görmektedir. Bu oran 6287 sayılı ilköğretim ve eğitim kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun ile yaklaşık 470.000 olarak hesaplanabilir. Türkiye deki tüm ilköğretim okullarının
(35.580) yaklaşık olarak % 40.03’ü birleştirilmiş sınıfı
bulunan ilköğretim okullarından oluşmaktadır.
Birleştirilmiş sınıf uygulaması Türkiye’nin bütün
illerinde uygulanıyor. Birleştirilmiş sınıf uygulama-
sı kapsamındaki öğrencilerden 238 bin 343’ü iki, 178
bin 6’sı üç, 18 bin 194’ü de dört sınıf bir arada öğrenim görüyor. Beş sınıf bir arada öğrenim gören
öğrenci sayısı ise 152 bin 836’ya ulaşıyor. Birleştirilmiş sınıflarda eğitim veren öğretmen sayısı 27 bin
685’dir.
(Radikal Gazetesi, 2005). İstatistiklere göre mevcut
ilköğretim okullarının yarısına yakını
birleştirilmiş sınıflı okullardır. Başkentimiz Ankara
birleştirilmiş sınıf uygulaması olan iller bazında ilk
sıralarda yer alması farklı bir boyutu göstermektedir. Bu okullarda görev yapan öğretmen ve öğrenim
gören öğrenci sayısı bağımsız sınıflardakilerin yaklaşık (% 10)’u kadardır.
Türkiye’de bu uygulamayı zorunlu kılan nedenler
öğrenci sayısının azlığı, öğretmen sayısının azlığı ve
derslik sayısının yetersizliğidir. 16 bin 379 birleştirilmiş sınıflı okulun, 7 500’ünün tek öğretmenli
olması, öğrenci sayısının azlığının en önemli neden
olduğunu göstermektedir.
Köksal(2005: 8)’a göre Türkiye’de birleştirilmiş
sınıflarda öğretim uygulanmasını zorunlu kılan
nedenler öğretmen, öğrenci ve derslik sayısının
yetersizliğidir, ancak son yıllarda daha çok köyden
kente göç vb nedenlerle köydeki öğrenci sayısının
azalması asıl nedendir. Birleştirilmiş sınıflarda öğretim yapılmasını zorunlu kılan sosyal ve ekonomik
nedenler; öğretmen sayısının yetersiz olması, köyden kente göçle köydeki okullardaki öğrenci sayısının azalması ve müstakil sınıf açmanın ekonomik
olmaması yüzünden birleştirilmiş sınıf uygulamasına başvurulması, bunun yanında taşımalı öğretim
yapan köy okullarının yeniden açılması gibi sebeplerle bu uygulamaya başvurulmaktadır (Erdem,
2004: 11).
Şahin (2003) tarafından yapılan araştırmada birleştirilmiş sınıf uygulamasının öğretmenlerin mesleki
heyecan ve motivasyonları üzerinde olumsuz etkileri olduğu ve birleştirilmiş sınıflarda görev almak
istemedikleri ortaya çıkmıştır. Ayrıca öğretmenler
uygulama süreci ve sonuçları dışında ulaşım, barınma, sosyal yasam, temel gereksinimlerin karşılanmasında yaşanan güçlükler gibi gerekçeler nedeniyle birleştirilmiş sınıf uygulamasına son verilmesi gerektiğini belirtmişlerdir.
Gültekin (2005) çalışmasında ilköğretimde yaygın
olarak uygulanan birleştirilmiş sınıflarda öğretime
iliksin araştırma sonuçları dikkate alındığında,
normal ilköğretim okullarında öğrenim görme olanağı olmayan öğrencilerin öncelikle taşımalı eğitimle öğrenim görmesi, değilse YİBO ya da PİO’lara
alınması ve birleştirilmiş sınıflarda öğretim uygulamasına zamanla son verilmesi gerektiği ortaya
konulmuştur.
Birleştirilmiş sınıflarda öğretimin sakıncalı yanlarını
Köksal (2005: 12) şöyle sıralamaktadır; öğretmenin
görev, yetki ve sorumluluklarının boyutunun art-
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
ması, öğretmenin derse hazırlık için harcadığı zaman ve enerjinin artması, ilköğretim programındaki
hedeflerin tümüne ulaşmanın güçleşmesi, sınıf
öğretmenliği yapanların tümünün, birleştirilmiş
sınıf uygulaması konusunda yeterli bilgi ve birikime
sahip olmaması ve öğretmenlerin gerektiği kadar
rehberlik hizmeti alamamasıdır. Birleştirilmiş sınıflarda öğretimin sakıncalı yanları sadece yukarıdaki
konular olmayıp bunlar artırılabilir.
2. Yöntem (Method)
Bu bölümde, araştırmanın modeli, çalışma grubu,
verilerin toplanması ve verilerin analizine ilişkin
bilgilere yer verilmiştir.
2.1 Araştırmanın Modeli
Sakarya İli Hendek İlçesi’nde birleştirilmiş sınıfta
çocuğu bulunan öğrenci velilerin görüşlerini belirlemeyi amaçlayan bu çalışmada, veri toplamak için
araştırmacılar tarafından geliştirilen ölçek kullanılmıştır.
2.2 Evren ve Örneklem
Araştırma, 2012 – 2013 eğitim öğretim yılında Hendek’ teki birleştirilmiş sınıf uygulamasının yapıldığı
okullarda çocuğu bulunan 300 veli üzerinde gerçekleştirilmiştir. Yansızlık kuralına göre, velilere 21
Mart – 30 Nisan 2013 tarihleri arasında hazırlanan
anket formları uygulanmıştır.
2.3 Veri Toplama Araçları
Araştırmada veri toplamak için araştırmacılar tarafından geliştirilen ölçek kullanılmıştır. Birleştirilmiş
Burada güvenirliliğin %69 olduğu görünmektedir.
sınıfta çocuğu bulunan öğrenci velilerin görüşlerini
belirlemeye yönelik 20 soru vardır. Ölçeğin Kişisel
Bilgi Formu bölümünde, ölçeği cevaplayan kişilerin
kişisel özelliklerine uygun olan bölümlere (X) işareti
ile işaretlemeleri istenmiştir.
2.4 Verilerin Analizi
Verilerin analizinde parametrik veya parametrik
olmayan analiz yöntemlerinin hangisinin kullanılması gerektiği konusunda, varyans analizi yapılmıştır. Varyans analizi sonucuna göre ölçek alt boyutlarının madde toplamlarının homojenliği p>.05’ten
büyük olduğundan dağılımın normal olduğu sonucuna varılmıştır. Bu nedenle verilerin analizinde
parametrik testler kullanılmıştır.
Verilerin analizinde; güvenirlik testi, iki grup ortalamasının farkı için t-testi ve ikiden fazla grubun
ortalamasının farkı için ANOVA kullanılmıştır.
İstatistiksel karşılaştırmalarda .05’ten küçük p (anlamlılık) değerleri (p<0.05) istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. Uygulanan ölçek sonuçlarında istatistiksel değerlendirmeler yapılıp çözümlenerek, yorumlama yoluna gidilmiştir.
3. Bulgular (Results)
Araştırmanın bu bölümünde velilerin görüşleri
anket ölçeklerine verdikleri yanıtlar doğrultusunda
istatiksel analizler uygulanmıştır. Bulguların sonuçlarına göre, yorum ve değerlendirmelerde bulunulmuştur.
Güvenilirlik Analizi: Güvenilirlik testi uyguladığımızda aşağıdaki verilere ulaşılmıştır.
Tablo 1. Reliability Statistics
Cronbach's Alpha
,691
N of Items
20
Ayrıca 6 Faktör ve 20 sorudan oluşan bu anket veli görüş düzeyini % 63 oranında ölçmektedir.
Tablo 2. Cinsiyet
Valid
Valid
Frequency
Percent
Valid Percent
Cumulative Percent
kadın
160
53,3
53,3
53,3
erkek
140
46,7
46,7
100,0
Total
300
100,0
100,0
ilkokul
ortaokul
lise
üniversite
Total
Frequency
196
62
36
6
300
Tablo 3. Mezuniyet
Percent
Valid Percent
65,3
65,3
20,7
20,7
12,0
12,0
2,0
2,0
100,0
100,0
Cumulative Percent
65,3
86,0
98,0
100,0
189
190
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Tablo 4. Yaş aralığı
Valid
20 ile 30 arası
Frequency
71
Percent
23,7
Valid Percent
23,7
Cumulative Percent
23,7
30 ile 40 arası
40 ile 50 arası
50 ile 60 arası
Total
182
43
4
300
60,7
14,3
1,3
100,0
60,7
14,3
1,3
100,0
84,3
98,7
100,0
4. Tartışma (Discussion)
Araştırmada elde edilen sonuçlar çerçevesinde,
* Velilerin% 64’ü birleştirilmiş sınıf uygulamasını
eşitlik ilkesine aykırı bulmaktadır. %64,7’si birleştirilmiş sınıf uygulamasını çağ dışı bir uygulama
olarak görmektedir. Veliler, birleştirilmiş sınıflı
okulların var olduğu durumun farkındalar.
* Öğrenci velileri birleştirilmiş sınıfta okuyan çocuğunun başarılı olacağına inanmamaktadır.
* Velilerin %75’i köyde okul bulunmasının büyük
avantaj olduğunu desteklemektedir. Okul, bir yerleşim biriminin, aynı zamanda eğitim ve kültür merkezidir. Çünkü okullar yalnızca öğrencilere değil
çevresindeki yetişkinlere de hizmet vermektedir.
Birleştirilmiş sınıflı da olsa okullar kırsal yerleşim
birimlerinde vazgeçilmez kurumlarıdır.
* Velilerin %70,7’si birleştirilmiş sınıflarda üst sınıflar alt sınıfları ezmektedir görüşündedir. Uzmanların birleştirilmiş sınıfların olumlu özelliği olarak
gördüğü üst sınıflar arası sosyalleşme ve iletişim,
veliler tarafından olumlu görünmemektedir.
* Birleştirilmiş sınıfta öğrencisi bulunan velilerin
çoğunluğu birleştirilmiş sınıflı okulda okumuştur.
*Velilerin %74,3’ü imkânı olduğunda çocuğunu
müstakil sınıflı okula göndereceğini ifade ediyor.
Öğrenci velisi çocuğunun müstakil sınıflı okula
gitmesini istiyor. Bunun önünde bazı yasal engeller
(adrese dayalı kayıt sistemi) bulunmaktadır.
* Velilerin %66’sı birleştirilmiş sınıflı okulların kitaplarının ayrı olması gerektiğini düşünüyor. Velilerin %60,6’sı birleştirilmiş sınıflı okulların kapatılıp
taşıma merkezine aktarılması görüşündedir. Öğrenci velileri, birleştirilmiş sınıflarla ilgili düzenlemelerin yapılmasını istemektedirler.
5. Sonuç (Conclusion)
Araştırmada elde edilen sonuçlar çerçevesinde
önerilerimiz:
* Marmara Bölgesi’ndeki gibi birbirine uzak olmayan köylerde, birleştirilmiş sınıflı okullar taşıma
merkezine aktarılmalıdır.
* Birleştirilmiş sınıfların kitapları kesinlikle ayrı
olmalıdır.
* Birleştirilmiş sınıflarda öğretim, Türk Eğitim Sistemi’nde yıllardır uygulanan bir yaklaşımdır. Ancak, bu yaklaşım, yeterli ilgiyi görmemiş ve kısa
sürede sona erdirilmesi gereken bir uygulama olarak görülmüştür. Oysa bu uygulama sona erdirilememiş ve sistemdeki yerini korumuştur. Bu nedenle, birleştirilmiş sınıflarda öğretimin akademik,
sosyal ve ekonomik yönlerden yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.
* Birleştirilmiş sınıf okutacak öğretmenler bu sınıflarda özel olarak adaylık eğitimi almalıdır.
* Derslerdeki etkinlikler birleştirilmiş sınıflara göre
hazırlanmalıdır.
* Öğrencilerin ailelerle iyi iletişim kurarak, işbirliği
yapılmalı.
* Sene başından itibaren gözlemleyerek seviye grupları oluşturulmalı.
* Öğretmenler genelde ilk yıllarında birleştirilmiş
sınıflarda görev yapmaktadır. Tecrübesizliklerinden
dolayı sorun yaşamaktadırlar. Birleştirilmiş eğitim
için tecrübeli ve kıdemi fazla olan öğretmenlere
ihtiyaç vardır.
* Türkiye’de eğitimde fırsat eşitliği sağlamak, niteliği yükseltmek, bireylerin ve farklı yörelerin gelişmesine katkıda bulunmak üzere düşünülen taşımalı
eğitim, yatılı ilköğretim bölge okulu ya da pansiyonlu okulların eğitsel, sosyal ve psikolojik yönden
iyileştirilmesi gerekiyor.
* Türkiye’nin köy gerçeği olarak bilinen birleştirilmiş eğitim uygulaması kaçınılmaz olan yerlerde
eğitimin kalitesini artırmak sadece öğretmenlerin
değil toplumun öncelikli görevidir.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
6. Kaynakça (References)
Erdem, A. R. (2004) ‚Birleştirilmiş Sınıflarda Öğretim‛ Anı Yayıncılık, Ankara.
Fidan, N. & Baykul, Y. (1993) ‚Birleştirilmiş Sınıflarda Öğretim Öğretmen Rehberi‛ Milli Eğitim Bakanlığı ve Unicef Türkiye Temsilciliği, Ankara.
Gültekin, M. & Karadağ, R. (2005) ‚İlköğretimde birleştirilmiş Sınıflar, taşımalı Eğitim Ve Yatılı İlköğretim Bölge Okulu Uygulamalarına Yönelik araştırma Sonuçlarının Analizi‛ XIV. Ulusal Eğitim Bilimleri Kongresi- Pamukkale Üniversitesi Eğitim
Fakültesi 28–30 Eylül 2005 Denizli) Kongre Kitabı Cilt:2, 79–64, Anı Yayıncılık, Ankara
Köksal, K. (2005). ‚Birleştirilmiş sınıflarda Öğretim‛, PegemA Yayıncılık, Ankara.
MEB (2005) ‚2004–2005 Yılı Sayısal Verileri‛, Online: http://apk.meb.gov.tr- (15–08–2006)
Radikal Gazetesi ( 2005) ‚Birleştirilmiş Sınıflara Çare Yok-(04.01.2005)‛, s.5.
Şahin, A. E. (2003) ‚Birleştirilmiş Sınıflar Uygulamasına iliksin Öğretmen görüşleri‛ Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi,
25, 166- 175
191
192
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Sınıf Öğretmenlerinin Teknolojik Pedagojik Alan Bilgilerinin
İncelenmesi
Özcan Erkan AKGÜN*
Muhammet KARADENİZ**
Özet
Teknolojinin giderek gelişmesi ve günlük hayatımızda dahi her yerde kullanılıyor olması teknolojinin hayatımızdaki önemini göstermektedir. Milli Eğitim Bakanlığının 2005 yılında ilköğretim ve ortaöğretim müfredatlarında
yapmış olduğu değişiklikler, eğitim verilen ortamlardaki yani sınıflardaki teknoloji kullanımının önemini gözler
önüne sermiştir. Günümüzde öğretmenlerin sadece alan bilgilerinin yeterli olmaması, sadece pedagojik bilgilerinin yeterli olmaması veya sadece teknolojik bilgilerinin yeterli olmaması bu üç alanında ortak kullanılabilmesi gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle üç alanda da yeterli bilgiye sahip öğretmenler yetiştirilmelidir. Bu
çalışma da Bilecik ilinin Söğüt ilçesindeki sınıf öğretmenlerinin Teknolojik pedagojik alan bilgileri incelenmektedir. Araştırma betimsel tarama modelidir. Çalışma grubunu, Bilecik ili söğüt ilçesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na
bağlı olarak görev yapmakta olan 36 sınıf öğretmeni oluşturmaktadır. Ölçek olarak, Schmidt ve diğerleri tarafından geliştirilen ‚Teknolojik Pedagojik İçerik Bilgisi Ölçeği’nin‛ Türkçeye uyarlanmış hali kullanılmıştır (Öztürk ve
Horzum, 2011). Araştırma sonucunda tablet bilgisayara sahip olan öğretmenlerin teknolojik pedagojik alan bilgisinin anlamlı farklılık gösterdiği görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi, TPAB, Sınıf Öğretmenleri
The Investigation of Technological Pedagogical Content
Knowledge
Abstract
The continuous progress of technology and its use in every part of the daily life show how much it is important in
our lives. The changes in education programs by the Ministery of Education in 2005 are also indicators of the use
of technology in classroom settings. It is not enough for teachers to have only field, or pedagogic or technological
knowledge; therefore, teachers should be educated in these three fields. In this study, the technologic pedagogic
content knowledge of the classroom teachers in Sogut, Bilecik was examined. Descriptive survey model was used
in the study. 36 classroom teachers in different schools in Sogut participated in the study. The Turkish adopted
version of the ‚Technologic Pedagogic Content Knowledge Scale‛ developed by Schmidt, et all was used in the
survey. The results of the study show that there is a meaningful difference in technological pedagogical content
knowledge of the classroom teachers who have tablet computer.
Key Words: Technological Pedagogical Content Knowledge, TPACK, Classroom Teachers
1.Giriş*
21. yüzyılda teknolojinin hayatımızı kolaylaştırıyor
olması ve her alanda kullanılıyor olması eğitim
alanında da kullanımını kaçınılmaz hale getirmiştir.
Teknoloji hangi alanda kullanılırsa kullanılsın, teknolojiyi kullanacak olan kişilerin teknolojik bilgi
ihtiyacı oluşmaktadır. Bu ihtiyaç kullanılan alana ve
Yrd. Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi,
oakgun@sakarya.edu.tr
** Öğr. Gör., Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Söğüt Meslek Yüksekokulu, muhammet.karadeniz@bilecik.edu.tr
*
teknoloji kullanımının içeriğine göre farklılık göstermektedir. Teknolojinin eğitim alanında kullanımı
ise eğitim veren kişilerin yani öğretmenlerimizin
teknolojik bilgi sahibi olmalarını gerektirmiştir.
Geçtiğimiz yıllarda öğretmenlerimizin alan bilgisine
ve pedagoji bilgisine sahip olmaları beklenmekteyken artık günümüzde öğretmenlerin alan bilgisine,
pedagojik bilgiye ve aynı zamanda da teknolojik
bilgiye sahip olmaları beklenmektedir. Bu bilgiler
ışığında Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi adı verilen ve Teknoloji, Pedagoji ve Alan Bilgisini kapsayan yeni bir model ortaya çıkmaktadır (Koehler ve
Mishra, 2005a; Koehler ve Mishra, 2005b, Koehler ve
Mishra, 2009; Mishra ve Koehler, 2006; Mishra ve
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Koehler, 2007; Niess, 2005; Schmidt ve diğ., 2009;
Shin ve diğ., 2009). Teknolojik Pedagojik Alan Bilgi-
si modeli 7 farklı bileşenden oluşmuştur ve araştırmacılar bu bileşenleri tanımlamışlardır (Şekil 1).
Şekil 1. TPAB Yapısı ve Bilgi Alanları (Koehler & Mishra, 2008, s.12)
Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi modeli 3 temel
bilgi bileşeni ve bu temel bilgilerin etkileşimiyle
oluşan 4 bileşenden meydana gelmektedir(Mishra
ve Koehler, 2006; Canpolat, 2011).
1. Teknoloji Bilgisi (TB): Teknoloji bilgisi, kullanılan
tüm öğretim araçlarını ve teknoloji bilgisini içerir(Mishra ve Koehler, 2006; Canpolat, 2011).
2. Pedagojik Bilgi (PB): Pedagojik bilgi, amaç ve
hedefler doğrultusunda eğitim alanında kullanılan
yöntem ve teknikleri içerir(Mishra ve Koehler, 2006;
Canpolat, 2011).
3. Alan Bilgisi (AB): Alan bilgisi, öğrenilmesi ve
kullanılması hedeflenen birincil bilgiyi içerir(Mishra
ve Koehler, 2006; Canpolat, 2011).
4. Pedagojik Alan Bilgisi (PAB): Pedagojik alan
bilgisi, öğrenilecek bilgi ile öğretim yaklaşımları
arasındaki ilişkiyi ve bilginin türüne göre yöntem
ve teknik kullanılmasını içerir(Mishra ve Koehler,
2006; Canpolat, 2011).
5. Teknolojik Alan Bilgisi (TAB): Teknolojik alan
bilgisi, kullanılacak olan teknolojinin ve öğrenilecek
olan bilginin nasıl ilişkilendirildiğini içerir(Mishra
ve Koehler, 2006; Canpolat, 2011).
6. Teknolojik Pedagoji Bilgisi (TPB): Teknolojik
pedagoji bilgisi, öğretim ortamlarında kullanılan
teknolojilerini oluşturan bileşenlerin yararlılıklarını
ve sınırlılıklarını içerir(Mishra ve Koehler, 2006;
Canpolat, 2011).
7. Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi (TPAB): Teknolojik pedagojik alan bilgisi, öğrenme ve öğretme
ortamında kullanılacak olan yöntem ve tekniğin,
amaç ve hedefler doğrultusunda öğrenilecek olan
bilginin ve kullanılacak teknolojinin bilgisinin nasıl
ilişkilendirildiğini içerir(Mishra ve Koehler, 2006;
Canpolat, 2011).
1.1 Araştırmanın Problem Cümlesi
Bilecik ili Söğüt ilçesindeki sınıf öğretmenlerinin
teknolojik pedagojik alan bilgilerinin düzeyi nedir,
demografik değişkenler açısından bu düzeyler değişmekte midir?
1.2Araştırmanın Alt Problemleri
Bilecik ili Söğüt ilçesindeki sınıf öğretmenlerinin
teknolojik pedagojik alan bilgisi düzeyleri;
yaş grubuna göre, hizmet süresine göre
cinsiyete göre, masaüstü bilgisayarı olmasına göre
dizüstü bilgisayarı olmasına göre
tablet bilgisayarı olmasına göre
akıllı telefonu olmasına göre
internet bağlantısı olmasına göre anlamlı farklılık
göstermekte midir?
2. Yöntem
Araştırma da ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır.
Araştırma evrenini 2012-2013 Eğitim-Öğretim yılında Bilecik ili Söğüt ilçesinde ilköğretim okulunda
görev yapan 36 sınıf öğretmeni oluşturmaktadır.
Örneklem, araştırma evreninin tamamından oluşmaktadır. Ölçek olarak, Schmidt ve diğerleri tarafından geliştirilen ‚Teknolojik Pedagojik İçerik
Bilgisi Ölçeği’nin‛ Türkçeye uyarlanmış hali kullanılmıştır (Schmidt ve diğerleri, 2009; Çev. Öztürk ve
Horzum, 2011). Ölçek, 47 madde ve 7 faktörden
oluşmaktadır(Öztürk ve Horzum, 2011).
Faktör yük değerleri .65 ile .76 arasında değişmekte
olan ‚Teknoloji Bilgisi‛ faktörü ölçeğin birinci fak-
193
194
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
törüdür ve teknoloji kullanım bilgileri ile ilgili 7
maddeden oluşmaktadır(Öztürk ve Horzum, 2011).
Faktör yük değerleri .79 ile .92 arasında değişmekte
olan ‚Alan Bilgisi‛ faktörü ölçeğin ikinci faktörüdür
ve matematik, sosyal bilgiler, fen bilgisi ve okuryazarlık bilgileri ile ilgili 12 maddeden oluşmaktadır(Öztürk ve Horzum, 2011). Faktör yük değerleri
.59 ile .79 arasında değişmekte olan ‚Pedagoji Bilgisi‛ faktörü ölçeğin üçüncü faktörüdür ve sınıf yönetimi, değerlendirme, plan geliştirme, öğretim süreci
ve yöntemleri ile ilgili 7 maddeden oluşmaktadır(Öztürk ve Horzum, 2011). Faktör yük değerleri
.79 ile .87 arasında değişmekte olan ‚Pedagojik Alan
Bilgisi‛ faktörü ölçeğin dördüncü faktörüdür ve
öğretim sürecini yönetmede kullanılan alan bilgileri
ile ilgili 4 maddeden oluşmaktadır(Öztürk ve Horzum, 2011). Faktör yük değerleri .69 ile .87 arasında
değişmekte olan ‚Teknolojik Alan Bilgisi‛ faktörü
ölçeğin beşinci faktörüdür ve özel içerik alanlarındaki kavramların öğrenciler tarafından anlaşılması
ve uygulanmasında teknolojinin nasıl kullanılması
gerektiği ile ilgili 4 maddeden oluşmaktadır(Öztürk
ve Horzum, 2011). Faktör yük değerleri .69 ile .91
arasında değişmekte olan ‚Teknolojik Pedagoji
Bilgisi‛ faktörü ölçeğin altıncı faktörüdür ve farklı
öğretim yöntemleri ile hangi teknolojilerin nasıl
kullanılacağı ile ilgili 5 maddeden oluşmaktadır(Öztürk ve Horzum, 2011). Faktör yük değerleri
.64 ile .87 arasında değişmekte olan ‚Teknolojik
Pedagojik Alan Bilgisi‛ faktörü ölçeğin yedinci
faktörüdür ve öğretmenlerin öğretime teknolojiyi
entegre etmesi ile ilgili 8 maddeden oluşmaktadır(Öztürk ve Horzum, 2011).
Cronbach alfa iç tutarlılık katsayısı ile güvenirliğine
bakılmış olan ölçeğin güvenirlik değerleri sırasıyla
0.82, 0.75, 0.84, 0.85, 0.80, 0.86 ve 0.92 olarak bulunmuştur ve bulunan değerler yüksek güvenirlik
değerleri olarak yorumlanmıştır. (Öztürk ve Horzum, 2011). Ölçeği dolduracak olan kişiler ölçekte
yer alan her bir maddeye ilişkin katılma düzeylerini; tamamen katılmıyorum (1), katılmıyorum (2),
kararsızım (3), katılıyorum (4) ve tamamen katılıyorum (5) seçenekleri arasından işaretlemektedirler.
Bilecik Valilik Makamı oluru ve Bilecik ili Söğüt İlçe
Milli Eğitim Müdürlüğü onayı ile ilköğretim okullarına gidilerek veriler toplanmıştır. Bulgular bölümünde adı geçen analizlerin tamamı SPSS veri analizi programının 20. sürümü kullanılarak yapılmıştır
ve veri analizinde ilişkili t-Testi uygulanmıştır.
3. Bulgular
Bilecik ili söğüt ilçesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na
bağlı olarak görev yapmakta olan 36 sınıf öğretmeninin Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi ölçeği 7 adet
faktör puanlarının yaş grubuna göre t-testi sonuçları
Tablo 1’de gösterilmiştir.
Tablo 11. Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi Ölçeği 7 Adet Faktör Puanlarının Yaş Grubuna Göre T-Testi Sonuçları
Yaş Grup
N
Mean
S
t
df
p
Teknoloji
35 ve altı
36 ve üstü
18
18
3,8413
3,9048
0,80796
0,58800
-,270
34
,789
Alan Bilgisi
35 ve altı
36 ve üstü
18
18
4,0139
4,0185
0,65070
0,82424
-,019
34
,985
Pedagoji
35 ve altı
36 ve üstü
18
18
4,2857
4,1905
0,75793
0,79766
,368
34
,715
Pedagojik
Alan Bilgisi
35 ve altı
36 ve üstü
18
18
4,2083
4,1667
0,59563
0,69663
,193
34
,848
Teknolojik
Alan Bilgisi
35 ve altı
36 ve üstü
18
18
4,0556
4,2083
0,89753
0,74385
-,556
34
,582
Teknolojik
Pedagojik
35 ve altı
36 ve üstü
18
18
4,0778
3,9667
0,78257
0,73645
,439
34
,664
Teknolojik
Pedagojik
Alan Bilgisi
35 ve altı
36 ve üstü
18
18
4,1250
4,0486
0,74261
0,70076
,317
34
,753
Bilecik ili söğüt ilçesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na
bağlı olarak görev yapmakta olan 36 sınıf öğretmeninin Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi ölçeği 7 adet
faktör puanlarının hiçbirisi yaş grubuna göre anlamlı bir farklılık göstermemektedir, t(34)=-0,270,
p>.05, t(34)=-0,019, p>.05, t(34)=0,368, p>.05,
t(34)=0,193, p>.05, t(34)=-0,556, p>.05, t(34)=0,439,
p>.05, t(34)=0,317, p>.05.
Bilecik ili söğüt ilçesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na
bağlı olarak görev yapmakta olan 36 sınıf öğretmeninin Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi ölçeği 7 adet
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
faktör puanlarının hizmet süresine göre t-testi so-
nuçları Tablo 2’de gösterilmiştir.
Tablo 2. Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi Ölçeği 7 Adet Faktör Puanlarının Hizmet Süresine Göre T-Testi Sonuçları
Teknoloji
Alan Bilgisi
Pedagoji
Pedagojik
Alan Bilgisi
Teknolojik
Alan Bilgisi
Teknolojik
Pedagojik
Teknolojik
Pedagojik
Alan Bilgisi
Hizmet Süresi
N
Mean
S
t
df
p
12 ve altı
13 ve üstü
12 ve altı
13 ve üstü
12 ve altı
13 ve üstü
12 ve altı
13 ve üstü
12 ve altı
13 ve üstü
12 ve altı
13 ve üstü
12 ve altı
13 ve üstü
16
20
16
20
16
20
16
20
16
20
16
20
16
20
3,8304
3,9071
4,0417
3,9958
4,2411
4,2357
4,1719
4,2000
4,0313
4,2125
4,0375
4,0100
4,1016
4,0750
0,80681
0,61537
0,69722
0,77586
0,77498
0,78416
0,61724
0,67180
0,94813
0,70838
0,78390
0,74403
0,74891
0,70174
-,324
34
,748
,184
34
,855
,021
34
,984
-,129
34
,898
-,657
34
,516
,108
34
,915
,110
34
,913
Bilecik ili söğüt ilçesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na
bağlı olarak görev yapmakta olan 36 sınıf öğretmeninin Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi ölçeği 7 adet
faktör puanlarının hiçbirisi hizmet süresine göre
anlamlı bir farklılık göstermemektedir, t(34)=-0,324,
p>.05, t(34)=0,184, p>.05, t(34)=0,021, p>.05, t(34)=-
0,129, p>.05, t(34)=-0,657, p>.05, t(34)=0,108, p>.05,
t(34)=0,110, p>.05.
Bilecik ili söğüt ilçesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na
bağlı olarak görev yapmakta olan 36 sınıf öğretmeninin Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi ölçeği 7 adet
faktör puanlarının cinsiyete göre t-testi sonuçları
Tablo 3’de gösterilmiştir.
Tablo 3. Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi Ölçeği 7 Adet Faktör Puanlarının Cinsiyete Göre T-Testi Sonuçları
Teknoloji
Alan Bilgisi
Pedagoji
Pedagojik
Alan Bilgisi
Teknolojik
Alan Bilgisi
Teknolojik
Pedagojik
Teknolojik
Pedagojik
Alan Bilgisi
Cinsiyet
N
Mean
S
t
df
p
Bayan
Bay
Bayan
Bay
Bayan
Bay
Bayan
Bay
Bayan
Bay
Bayan
Bay
Bayan
Bay
22
14
22
14
22
14
22
14
22
14
22
14
22
14
3,8701
3,8776
4,1212
3,8512
4,4156
3,9592
4,3182
3,9821
4,2727
3,9107
4,2000
3,7429
4,2330
3,8571
0,53436
0,92048
0,53497
0,96531
0,46219
1,05042
0,43767
0,84617
0,60705
1,05433
0,55549
0,93949
0,47606
0,95305
-,031
34
,976
1,082
34
,287
1,794
34
,082
1,570
34
,126
1,311
34
,199
1,840
34
,075
1,575
34
,125
Bilecik ili söğüt ilçesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na
bağlı olarak görev yapmakta olan 36 sınıf öğretmeninin Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi ölçeği 7 adet
faktör puanlarının hiçbirisi cinsiyete göre anlamlı
bir farklılık göstermemektedir, t(34)=-0,031, p>.05,
t(34)=1,082, p>.05, t(34)=1,794, p>.05, t(34)=1,570,
p>.05, t(34)=1,311, p>.05, t(34)=1,840, p>.05,
t(34)=1,575, p>.05. Bilecik ili söğüt ilçesinde Milli
Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak görev yapmakta
olan 36 sınıf öğretmeninin Teknolojik Pedagojik
Alan Bilgisi ölçeği 7 adet faktör puanlarının masaüstü bilgisayara sahip olunmasına göre t-testi sonuçları Tablo 4’de gösterilmiştir.
195
196
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Tablo 4. Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi Ölçeği 7 Adet Faktör Puanlarının Masaüstü Bilgisayara Sahip Olunmasına Göre
T-Testi Sonuçları
Teknoloji
Alan Bilgisi
Pedagoji
Pedagojik
Alan Bilgisi
Teknolojik
Alan Bilgisi
Teknolojik
Pedagojik
Teknolojik
Pedagojik
Alan Bilgisi
Evdeki Teknolojileri
(Masaüstü)
N
Mean
S
t
df
p
Var
Yok
Var
Yok
Var
Yok
Var
Yok
Var
Yok
Var
Yok
Var
Yok
26
10
26
10
26
10
26
10
26
10
26
10
26
10
3,7967
4,0714
3,9359
4,2250
4,1044
4,5857
4,1154
4,3750
4,1058
4,2000
3,9077
4,3200
3,9808
4,3625
0,75395
0,50057
0,81114
0,43399
0,81971
0,48772
0,70082
0,41248
0,86652
0,70514
0,80246
0,51812
0,74807
0,55104
-1,061
34
,296
-1,064
34
,295
-1,733
34
,092
-1,095
34
,281
-,306
34
,761
-1,502
34
,142
-1,463
34
,153
Bilecik ili söğüt ilçesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na
bağlı olarak görev yapmakta olan 36 sınıf öğretmeninin Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi ölçeği 7 adet
faktör puanlarının hiçbirisi masaüstü bilgisayara
sahip olunmasına göre anlamlı bir farklılık göstermemektedir, t(34)=-1,061, p>.05, t(34)=-1,064, p>.05,
t(34)=-1,733, p>.05, t(34)=-1,095, p>.05, t(34)=-0,306,
p>.05, t(34)=-1,502, p>.05, t(34)=-1,463, p>.05.
Bilecik ili söğüt ilçesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na
bağlı olarak görev yapmakta olan 36 sınıf öğretmeninin Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi ölçeği 7 adet
faktör puanlarının dizüstü bilgisayara sahip olunmasına göre t-testi sonuçları Tablo 5’de gösterilmiştir.
Tablo 5. Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi Ölçeği 7 Adet Faktör Puanlarının Dizüstü Bilgisayara Sahip Olunmasına Göre
T-Testi Sonuçları
Evdeki Teknolojileri
(Dizüstü)
N
Mean
S
t
df
p
Teknoloji
Var
Yok
20
16
3,8429
3,9107
,85576
,45138
-,286
34
,776
Alan Bilgisi
Var
Yok
20
16
4,0167
4,0156
,87760
,52371
,004
34
,997
Pedagoji
Var
Yok
20
16
4,1500
4,3482
,94928
,45764
-,766
34
,449
Pedagojik
Alan Bilgisi
Var
Yok
20
16
4,1000
4,2969
,78388
,38964
-,916
34
,366
Teknolojik
Alan Bilgisi
Var
Yok
20
16
4,0000
4,2969
,96994
,55692
-1,087
34
,285
Teknolojik
Pedagojik
Var
Yok
20
16
3,9300
4,1375
,94317
,40476
-,820
34
,418
Teknolojik
Pedagojik
Alan Bilgisi
Var
Yok
20
16
4,0438
4,1406
,87667
,45386
-,400
34
,691
Bilecik ili söğüt ilçesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na
bağlı olarak görev yapmakta olan 36 sınıf öğretmeninin Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi ölçeği 7 adet
faktör puanlarının hiçbirisi dizüstü bilgisayara
sahip olunmasına göre anlamlı bir farklılık göstermemektedir, t(34)=-0,286, p>.05, t(34)=0,004, p>.05,
t(34)=-0,766, p>.05, t(34)=-0,916, p>.05, t(34)=-1,087,
p>.05, t(34)=-0,887, p>.05, t(34)=-0,400, p>.05.
Bilecik ili söğüt ilçesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na
bağlı olarak görev yapmakta olan 36 sınıf öğretmeninin Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi ölçeği 7 adet
faktör puanlarının tablet bilgisayara sahip olunmasına göre t-testi sonuçları Tablo 6’de gösterilmiştir.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Tablo 6. Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi Ölçeği 7 Adet Faktör Puanlarının Tablet Bilgisayara Sahip Olunmasına Göre TTesti Sonuçları
Teknoloji
Alan Bilgisi
Pedagoji
Pedagojik
Alan Bilgisi
Teknolojik
Alan Bilgisi
Teknolojik
Pedagojik
Teknolojik
Pedagojik
Alan Bilgisi
Evdeki Teknolojileri
(Tablet)
N
Mean
S
t
df
p
Var
Yok
Var
Yok
Var
Yok
Var
Yok
Var
Yok
Var
Yok
Var
Yok
11
25
11
25
11
25
11
25
11
25
11
25
11
25
3,7273
3,9371
3,7576
4,1300
3,7662
4,4457
3,7955
4,3600
3,7045
4,3200
3,6545
4,1840
3,8295
4,2000
1,11108
,42474
1,05373
,52379
1,08284
,47258
,87191
,42131
1,13918
,55678
1,13522
,44317
1,04474
,49213
-,828
34
,413
-1,427
34
,163
-2,649
34
,012
-2,642
34
,012
-2,195
34
,035
-2,034
34
,050
-1,460
34
,154
Bilecik ili söğüt ilçesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na
bağlı olarak görev yapmakta olan 36 sınıf öğretmeninin Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi ölçeği 7 adet
faktör puanlarının; Pedagoji t(34)=-2,649, p<.05,
Pedagojik Alan Bilgisi t(34)=-2,642, p<.05 ve Teknolojik Alan Bilgisi t(34)=-2,195, p<.05, puanları tablet
bilgisayara sahip olunmasına göre anlamlı bir farklılık göstermektedir diğer 5 adet faktör puanları tab-
let bilgisayara sahip olunmasına göre anlamlı bir
farklılık göstermemektedir, t(34)=-0,607, p>.05,
t(34)=-1,427, p>.05, t(34)=-1,999, p>.05, t(34)=-1,497,
p>.05, t(34)=-1,460, p>.05.
Bilecik ili söğüt ilçesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na
bağlı olarak görev yapmakta olan 36 sınıf öğretmeninin Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi ölçeği 7 adet
faktör puanlarının akıllı telefona sahip olunmasına
göre t-testi sonuçları Tablo 7’de gösterilmiştir.
Tablo 7. Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi Ölçeği 7 Adet Faktör Puanlarının Akıllı Telefona Sahip Olunmasına Göre TTesti Sonuçları
Teknoloji
Alan Bilgisi
Pedagoji
Pedagojik
Alan Bilgisi
Teknolojik
Alan Bilgisi
Teknolojik
Pedagojik
Teknolojik
Pedagojik
Alan Bilgisi
Evdeki Teknolojileri
(Akıllı Telefon)
N
Mean
S
t
df
p
Var
Yok
Var
Yok
Var
Yok
Var
Yok
Var
Yok
Var
Yok
Var
Yok
10
26
10
26
10
26
10
26
10
26
10
26
10
26
3,7571
3,9176
3,7583
4,1154
4,0286
4,3187
3,9750
4,2692
3,6750
4,3077
3,9400
4,0538
3,9500
4,1394
1,15676
,43738
1,12591
,50666
1,28624
,45231
1,00312
,42967
1,25858
,49653
1,21124
,50772
1,18028
,44627
-,613
,544
-1,325
34
1
34
-1,016
34
,317
-1,247
34
,221
-2,194
34
,035
-,402
34
,690
-,709
34
,483
Bilecik ili söğüt ilçesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na
bağlı olarak görev yapmakta olan 36 sınıf öğretmeninin Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi ölçeği 7 adet
faktör puanlarının sadece Teknolojik Alan Bilgisi
anlamlı bir farklılık göstermektedir t(34)=-2,194,
p<.05. Bunun dışında kalan faktörler akıllı telefona
sahip olunmasına göre anlamlı bir farklılık göstermemektedir, t(34)=-0,427, p>.05, t(34)=-0,966, p>.05,
,194
t(34)=-0,697, p>.05, t(34)=-0,896, p>.05, t(34)=-1,544,
p>.05, t(34)=-0,288, p>.05, t(34)=-0,494, p>.05.
Bilecik ili söğüt ilçesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na
bağlı olarak görev yapmakta olan 36 sınıf öğretmeninin Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi ölçeği 7 adet
faktör puanlarının internet bağlantısına sahip
olunmasına göre t-testi sonuçları Tablo 8’de gösterilmiştir.
197
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
198
Tablo 8. Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi Ölçeği 7 Adet Faktör Puanlarının İnternet Bağlantısı Sahip Olunmasına Göre TTesti Sonuçları
Teknoloji
Alan Bilgisi
Pedagoji
Pedagojik
Alan Bilgisi
Teknolojik
Alan Bilgisi
Teknolojik
Pedagojik
Teknolojik
Pedagojik
Alan Bilgisi
Evdeki Teknolojileri (İnternet)
N
Mean
S
t
df
p
Var
Yok
Var
Yok
Var
Yok
Var
Yok
Var
Yok
Var
Yok
Var
Yok
23
13
23
13
23
13
23
13
23
13
23
13
23
13
3,8944
3,8352
3,9457
4,1410
4,1615
4,3736
4,1196
4,3077
4,0761
4,2308
3,9478
4,1538
4,0326
4,1827
,83101
,38618
,81943
,55213
,91504
,38922
,73419
,42271
,93673
,56330
,90094
,35734
,84293
,40381
,242
34
,811
-,765
34
,450
-,792
34
,434
-,845
34
,404
-,541
34
,592
-,786
34
,437
-,601
34
,552
Bilecik ili söğüt ilçesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na
bağlı olarak görev yapmakta olan 36 sınıf öğretmeninin Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi ölçeği 7 adet
faktör puanlarının hiçbirisi internet bağlantısına
sahip olunmasına göre anlamlı bir farklılık göstermemektedir, t(34)=0,242, p>.05, t(34)=-0,765, p>.05,
t(34)=-0,792, p>.05, t(34)=-0,845, p>.05, t(34)=-0,541,
p>.05, t(34)=-0,970, p>.05, t(34)=-0,601, p>.05.
4. Tartışma
Bu araştırmadan elde edilen verilere göre Bilecik ili
Söğüt ilçesinde Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak görev yapmakta olan 36 sınıf öğretmeninin
tablet bilgisayara sahip olması Pedagojik Alan Bilgisi ve Teknolojik Alan Bilgilerine olumlu yönde katkı
sağlayabilir.
Katılımcıların sahip oldukları tablet bilgisayarlar
şahsi bilgisayarlarıdır. Tablet bilgisayara sahip
olunması katılımcıların Pedagojik Alan Bilgisi ve
Teknolojik Alan Bilgilerini olumlu yönde etkileyecek olması da Fatih Projesini desteklemektedir.
Öğretmenlerin teknolojik açıdan desteklenmesi,
sadece Pedagojik Alan Bilgisi ve Teknolojik Alan
Bilgilerini geliştirmekle kalmayıp kişisel bilgi düzeyi ve genel kültür açısından da gelişmelerine katkı
sağlayabilir. Çağımızın teknoloji çağı olduğunu da
hesaba kattığımızda sadece öğretmenlerin değil her
bir bireyin teknolojiye ayak uydurması ve teknolojinin sağlamış olduğu kolaylıkları kullanması onların
yararına olabilir. Bu araştırmadan elde edilen verilere göre Bilecik ili Söğüt ilçesinde Milli Eğitim
Bakanlığı’na bağlı olarak görev yapmakta olan 36
sınıf öğretmeninin tablet bilgisayara sahip olması
Pedagojik Alan Bilgisi ve Teknolojik Alan Bilgilerine
olumlu yönde katkı sağlayabilir.
Kaynakça
Canpolat, Nuran (2011). Matematik Öğretmen Adaylarının Teknolojik Pedagojik Alan Bilgileri ile Düşünme Stilleri Arasındaki İlişkinin
İncelenmesi. Yayınlanmış yüksek lisans tezi. Selçuk Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Konya
Koehler, M.J. ve Mishra, P. (2005a). Teachers learning technology by design. Journal of Computing in Teacher Education, 21(3), 94–102.
Koehler, M.J. ve Mishra, P. (2005b). What Happens when Teachers Design Educational Technology? The Development of Technological
Pedagogical Content Knowledge. Journal of Educational Computing Research, 32(2), 131-152.
Koehler, M., & Mishra, P. (2008). Introducing TPCK. In AACTE Committee on Innovation and Technology (Eds.), The handbook
of technological pedagogical content knowledge for teaching and teacher educators (pp. 3-29). Mahwah, NJ: Lawrence Erlbaum Associates, Publishers.
Koehler, M.J. ve Mishra, P. (2009). What is technological pedagogical content knowledge. Contemporary Issues in Technology and
Teacher Education, 9(1), 60-70.
Mishra, P. ve Koehler, M.J. (2006). Technological pedagogical content knowledge: A framework for teacher knowledge. The Teachers
College Record, 108(6), 1017–1054.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Mishra, P. & Koehler, M. (2007). Technological Pedagogical Content Knowledge (TPCK): Confronting the Wicked Problems of Teaching
with Technology. In C. Crawford et al. (Eds.), Proceedings of Society for Information Technology and Teacher Education International Conference (pp. 2214-2226). Chesapeake, VA: AACE.
Niess, M. (2005). Preparing Teachers to Teach Science and Mathematics with Technology: Developing a Technology Pedagogical Content
Knowledge. Teaching and Teacher Education: An International Journal of Research and Studies, 21(5), 509-523.
Öztürk, E. , Horzum, M. B. (2011). Teknolojik Pedagojik İçerik Bilgisi Ölçeği’nin Türkçeye Uyarlaması. Ahi Evran Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Dergisi, 12 (3), 255-278
Schmidt, D.A., Baran, E., Thompson, A.D., Mishra, P., Koehler, M.J. ve Shin, T.S. (2009). Technological Pedagogical Content
Knowledge (TPACK): The Development and Validation of an Assessment Instrument for Preservice Teachers. Journal of Research on
Technology in Education, 42(2), 27.
Shin, T., Koehler, M.J., Mishra, P., Schmidt, D., Baran, E. ve Thompson, A. (2009). Changing technological pedagogical content
knowledge (TPACK) through course experiences. Society for Information Technology & Teacher Education International Conference, Charleston, South Carolina: SITE, Vol. 1, 4152.
199
200
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Bağlam Temelli Yaklaşım Hakkında Fen ve Teknoloji
Öğretmenlerinin Görüşleri ve Uygulayabilme Düzeyleri1
Fatma Gül TOPUZ*
Sevgi GENÇER**
Ahmet BACANAK***
Orhan KARAMUSTAFAOĞLU****
Özet
Bu çalışmanın amacı, İlköğretim okullarında görev yapan fen ve teknoloji öğretmenlerinin Bağlam Temelli Yaklaşım hakkındaki görüşlerini ve derslerinde uygulayabilme düzeylerini tespit etmektir. Bu amaç doğrultusunda, nitel araştırma yöntemi kapsamında Amasya ili merkez ve ilçelerindeki okullarda görev yapan 8 fen ve teknoloji öğretmeni amaçlı örneklem yoluyla seçilmiştir. Araştırmanın verileri, örneklemindeki öğretmenlerle yürütülen yarıyapılandırılmış mülakatlardan, açık-uçlu anketten ve ders-içi uygulama gözlemlerinden elde edilmiştir. Elde
edilen veriler, Nvivo 9.0 programı yardımıyla analiz edilerek modeller ve matrisler şeklinde sunulmuştur. Verilerlerden çalışma grubunda yer alan öğretmenlerin bağlam temelli yaklaşımı önemsedikleri ancak sadece günlük
yaşamdan örnekler sunmak şeklinde yorumladıkları dolayısıyla tam olarak anlamadıkları sonucuna varılmıştır.
Bu sonuçlara dayalı olarak gerekli ve uygulanabilir öneriler sunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Bağlam Temelli Yaklaşım; Fen ve Teknoloji Öğretmenleri; Bağlam Temelli Öğretim
Science and Technology Teachers' Views and Apply Levels of
Context-Based Approach
Abstract
The purpose of this study is to determine science and technology teachers’ views about context-based approach
who work in primary schools and the applying levels in their lessons. For this purpose, qualitative research approaches and 8 science teachers who work in schools have been selected through purposive sampling in the province of Amasya. The data, semi-structured interviews conducted with teachers in the sample, open-ended questionnaire and lesson observations were obtained from in-house applications. The obtained data were analyzed
with the Nvivo 9.0 program is presented in the form of models and matrices. Context-based approach of the
teachers care about the data in the sample, but only provide examples from daily life so fully understand interpreted as concluded. Based on these results, some necessary recommendations are presented.
Key Words: Context-Based Approach; Science and Technology Teachers, Context-Based Instruction
1
Bu çalışma Amasya Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi (SEB-BAP-004) tarafından desteklenmiştir.
öğrencisi, Amasya Üniversitesi, Fen Bil. Enstitüsü, Amasya, f.gultopuz32@hotmail.com
**Milli Eğitim Müdürlüğü, Mehmet Varinli İlkokulu,sevgi-gencer@hotmail.com
***Yrd. Doç. Dr., Amasya Üniversitesi, Eğitim Fak., İlköğretim Böl., Amasya, ahmetbacanak@gmail.com;
****Doç. Dr., Amasya Üniversitesi, Eğitim Fak., İlköğretim Böl., Amasya, orseka@yahoo.com
*Lisans-üstü
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Giriş
Fen çevremizdeki doğal olayların anlaşılmasında
nitel-nicel gözlem ve ölçümlere dayanmaktadır.
Çevremizdeki teknolojik araç ve gereçlerin çoğu fen
bilimlerini kuralları yorumlanarak geliştirilmektedir. Fen ve teknoloji bireylerin yaşamlarıyla böylesine yakın bir ilişki içinde olmasına karşın, fen derslerinde öğrencilerin çok zorlandıkları bilinmektedir
(Gömleksiz ve Bulut, 2007). Özellikle fen bilimleri
derslerinde, konu ve kavramların günlük yaşamdaki kullanım alanları ifade edildiğinde dersin öğrenciler için ilgi çekici hale geldiği vurgulanmaktadır
(Hoffmann, Haeussler & Lehrke, 1998). Fen bilimleri
alanındaki konuların günlük yaşamla bağlantısının
yeterince kurulmaması bu derslere ilgiyi azaltan
nedenlerinden biri olarak görülmektedir (Yaman,
Dervişoğlu ve Soran, 2004). 2004 yılı Fen ve teknoloji öğretim programının da temel öğelerinden olan
Bağlam Temelli Yaklaşım (BTY), bu noktada etkili
bir yaklaşım olarak görülmektedir (MEB, 2005).
Bağlam temelli öğretim, öğrenciler için uygun gerçek yaşam bağlamlarında kavramların ve süreç
becerilerinin öğretimde kullanılması olarak tanımlanmaktadır (Glynn & Koballa, 2005). Eğer öğrenciler bir kavramı ve onun uygulamalarını, kendilerinin kültürleri, aileleri veya arkadaşlarını içine alan
gerçek dünyayla ilişkilendirebilirlerse, etkili bir
öğrenmenin gerçekleştiği ifade edilmektedir (Yam,
2005).
Etkili bir şekilde fen öğretiminin gerçekleştirilmesi
için zengin uyarıcılarla donatılmış öğrenme ortamlarını hazırlamaktan ve ünitelerde yer alan kavramların güncel yaşamla ilişkilendirerek öğretimi gerçekleştirmekten sorumlu olan öğretmenlerin fen
bilimlerine karşı inançlarının, bilgi ve becerilerinin
üst düzeyde olması önem taşımaktadır. Dolayısıyla
fen ve teknoloji öğretim programının etkin yürütülmesinde anahtar rol oynayan bağlam temelli
öğretim öğretmenlerimiz tarafından nasıl algılanıyor? ve uygulamalarına nasıl yansıyor? şeklindeki
durumların ortaya çıkarılması çok önemlidir. Nite-
201
kim öğrencilerimizin fene dair bilgilerini günlük
yaşamlarıyla ilişkilendirmelerini beklediğimiz günümüz şartlarında gerekli öğrenme durumlarının
da öğretmenler tarafından sunulması gerekir. Bu
bağlamda öğrencilerin öğrenim süreçleri içerisinde
olduğu kadar, ileriki yaşantılarında da kullanacakları, anlamlı öğrenmelerine yardımcı olacak bağlam
becerilerini kazanması öğretmenlerin bu konuya
pozitif bakması ve uygulamalarına yer vermesiyle
gerçekleşebilir.
Bu çalışmanın amacı, İlköğretim okullarında görev
yapan fen ve teknoloji öğretmenlerinin BTY hakkındaki görüşlerini ve derslerinde uygulayabilme
düzeylerini tespit etmektir.
Yöntem
Araştırmada güvenilir, derinlemesine ayrıntılı verilerin elde edilmesi hedeflendiğinden, nitel ve nicel
yöntemlerin bir arada kullanıldığı bir araştırma
tekniği olan üçgenleme modeli (triangulation) kullanılmıştır. Üçgenleme genel olarak, bazı fenomenlerin incelenmesinde kullanılan yöntemlerin bir
bileşimi olarak tanımlanabilir. Araştırmacılar tarafından bu karma yöntem, aynı fenomenle ilgisi olan
farklı veri türlerini toplayarak yargılarının doğruluk
derecesini yükseltmek için tercih edilmektedir (Patton, 1990, s. 187).
Örneklem
Araştırmada amaçlı örnekleme yolu izlenmiştir.
Nitel araştırmalarda, örneklemi derinlemesine araştırabilmek için örneklem grubu seçilerek rastgele
örneklem seçimi yerine, amaçlı örneklem seçme
yöntemi tercih edilmiştir. (Miles & Huberman,
1994). Buna göre mülakatlar, Fen ve Teknoloji Dersi
Öğretim Programı’nın tamamıyla uygulayıcısı durumunda olan Katılımcılar Amasya ili merkez ve
ilçelerindeki okullarda görev yapan 8 Fen ve Teknoloji Öğretmeni ile yürütülmüştür. Öğretmenlerin
demografik özelliklerine yönelik bilgiler Grafik 1’de
gösterilmiştir.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
202
Grafik 1. Fen ve Teknoloji Öğretmenlerinin Demografik Özellikleri
Demografik özellikler incelendiğinde; 6’sı erkek2’si
bayan olmak üzere toplam 8 kişi ile çalışmalar yürütülmüştür. Öğretmenlerin üçü 1-3 yıllık, ikisi 4-6
yıllık, bir tanesi 7-10yıllık, iki öğretmen 11-13 yıllık
mesleki deneyime sahiptir.
Veri Toplama Araçları
Fen ve teknoloji öğretmenlerine açık uçlu anket
uygulanmış ve her bir öğretmenin en az altışar saat
dersleri araştırmacılar tarafından öğretmenlerinde
onayı alındıktan sonra yapılandırılmamış gözlemlerle izlenmiştir. Öğretmenlerle gerçekleştirilen
mülakatlarda kullanılan yarı-yapılandırılmış mülakat formunun ve açık-uçlu anket formunun geçerliği alan eğitiminde üç uzman görüşü alınarak veri
toplama araçlarına son hali verilmiştir. Yarıyapılandırılmış mülakat soruları öğretmenlerin
Bağlam temelli öğrenme hakkındaki görüşleri, bu
yaklaşım hakkında ne derecede bilgi sahibi oldukları ve bağlam temelli öğretimi derslerinde nasıl uyguladıklarına ilişkindir. Ayrıca görüşmenin seyrine
göre yardımcı sorularla mülakatlar derinleştirilmiştir. Görüşmeler ses kayıt cihazıyla, katılımcıların
izni alınarak kaydedilmiştir. Her bir görüşme yaklaşık 35-40 dakika sürmüş ve görüşmelerden elde
edilen veriler metne dönüştürülerek analiz edilmiştir. Açık-uçlu anket formu beş demografik bilgiler
ve altı Bağlam Temelli Öğretime ilişkin olmak üzere
iki kısımdan ve toplam on bir sorudan oluşturulmuştur. Görüşmelerde sorulan sorulara paralel
olarak düzenlenen açık-uçlu anketin gözlemlerle
birlikte temel amacı, yapılan görüşmelerin geçerlik
ve güvenirliğini sağlamaktır. Patton (1990)’a göre
veri toplamada birden fazla yöntem kullanan yöntemsel üçgenleme ile durumun daha ayrıntılı ve
dengeli bir görünümünü sağlamak amacıyla bu
yönteme başvurulmuştur.
Verilerin Analizi
Verilerin analizinde, nitel yaklaşım kapsamında
içerik analizi yönteminden faydalanılmıştır. İçerik
analizi, belirli kurallara dayalı kodlamalarla, bir
metnin bazı sözcüklerinin daha küçük içerik kategorileri ile özetlendiği sistematik, yinelenebilir bir
teknik olarak tanımlanır (Büyüköztürk vd., 2008).
Açık-uçlu anketten ve mülakatlardan elde edilen
ham veriler kodlama yapılarak, kategoriler belirlenmiştir. Veriler, belirlenen kategoriler altında
gruplandırılarak okuyucular için anlamlı bir hale
getirilmiştir. Kodlama ve kategorileştirme işlemi iki
araştırmacı tarafından tekrarlı olarak yapılmış,
böylece araştırmanın amacına bağlı kalınarak gereksiz kodlamalar çıkarılmıştır. İki araştırmacının kodlamaları arasındaki uyum %87 olarak gerçekleşmiştir. Veriler soru-cevap formatında gruplandırılıp
nitel olarak sunulmuştur. Aynı şekilde, yapılandırılmamış gözlemlerden alınan veriler oluşturulan
kodlara dayalı olarak NVIVO 9.0 programında
matris, model ve grafiklerle sunulmuştur.
Bulgular
Araştırmadan elde edilen bulgular, fen ve teknoloji
öğretmenlerinin BTY hakkındaki görüşleri ve bağlam temelli öğrenmeyi hangi konu ve kavramlara
yönelik olarak uyguladıklarına ilişkin görüşleri iki
alt başlık altında verilmiştir.
Fen ve teknoloji öğretmenlerinin BTY hakkındaki
görüşleri
Araştırmaya katılan öğretmenler BTY’ı öğrencilerin
gerçek yaşam konuları ile fen bilimleri arasındaki
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
ilişkinin farkına varmalarını sağlayarak öğrencilerin
bilimsel süreç becerilerini geliştiren bir yaklaşım
olarak tanımlamışlardır. Öğretmenlerin konu ile
ilgili görüşleri Grafik 2’ de verilmiştir.
Grafik 2. Öğretmenlerin Bağlam Temelli Öğrenmeye Yönelik Görüşleri
Grafik 2 incelendiğinde, altı öğretmenin (K1, K3, K5,
K6, K7, K8 ) Bağlam Temelli öğrenmenin öğrencinin
becerilerini çeşitli yönlerde geliştirdiğini vurgulamıştır. BTY’ı K1 dünya görüşü olarak görürken K3
sınıfta disiplin sorunlarını en aza indirerek sınıf
hâkimiyetini sağladığını vurgulamıştır. K5 BTY’ın
bilimsel süreç becerilerine de olumlu katkı sağladığını belirtirken aynı zamanda bu yaklaşımın derslerde etkin şekilde uygulanabilmesi için öğretmenlere yönelik hizmet içi eğitim verilmesi gerektiğini
savunmuştur. K6 da hizmetiçi eğitim verilmesi konusunda K5 e paralel görüş bildirirken derslerinde
BTY’a yer vermesinin öğrencilerini güdülediğini ve
öğrencilerinde öğrenme isteği oluştuğunu savunur.
K7 görüşlerinde bilimsel süreç becerileri ile ders
etkinliklerine farkındalık sağladığına yer vermiştir.
Ayrıca, yapılan mülakatlarda öğretmenler Bağlam
Temelli Öğrenmeyi yaşamla iç içe olan konularda
uygulamak kolayken soyut bilgilerin yoğun olduğu
konularda uygulamanın zorluğuna da değinmişlerdir.
Öğretmenlerin Bağlam Temelli Öğrenmeye yönelik
görüşlerine ilişkin oluşturulan model aşağıda sunulmuştur:
Şekil 1: Fen ve Teknoloji Öğretmenlerinin BTY’a İlişkin Görüşleri
Şekil 1 incelendiğinde Fen ve Teknoloji Öğretmenlerinin görüşleri üç noktada farklılaşmıştır. Öğretmenlerin bir kısmı BTY’ı fen eğitiminin iyileştirilmesi açısından öğrencilerin isteğini artırdığını, fen
okuryazarlığını artırdığını ve öğrenmeyi olumlu
yönde etkilediğini söylemişlerdir. Bu konuya yönelik K3 öğretmenin görüşü şu şekildedir:
K3 : ‚...Ben öncelikle eğitim ortamını daha eğlenceli
hale getireceğini, dersi öğrencilere sevdireceğini
düşünüyorum, bu da başarıyı tetikleyecektir. Öğrenilen bilgilerin kalıcılığını artıracağı inancındayım,
bu da sadece öğrenme değil, kalıcı öğrenmeyi sağlayacağı için asıl ulaşılması gereken noktadır bence.
Sadece yazılı ya da sınav için bilgi öğrenmeye çalışan, ezberci öğrenciler yerine anlamlı öğrenmeyi
sağlayacaktır.‛ şeklinde görüşünü bildirmiştir.
203
204
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Fen ve teknoloji öğretmenlerinin BTY’ı konu ve
kavramlara yönelik uygulayış biçimleri
öğretmenlerinin BTY’ı konu ve kavramlara yönelik
uygulayış biçimleri Şekil 2’deki gibidir:
Fen ve Teknoloji Öğretmenleri BTY’ı derslerinde
çeşitli şekillerde uygulamaktadırlar. Fen ve teknoloji
Şekil 2. Fen ve Teknoloji Öğretmenleri BTY’ı Konulara Yönelik Uygulayış Biçimleri
Şekil 2 incelendiğinde, öğretmenlerin bir kısmı
Bağlam Temelli Öğrenmeyi anlamlandıramadıklarından uygulamaları da Bağlam Temelli olamamaktadır. Hızla ilerleyen teknolojinin öğrenme ortamla-
rını da etkilediği günümüzde öğretmenler derslerinde interaktif öğrenme programlarını kullanmaktadırlar.
Tablo 1. Öğretmenlerin Bağlam Temelli Olan ve Olmayan Öğrenmelere Verdikleri Örnekler
Bağlam temelli uygulamalara öğretmenlerin tamamı
biyoloji alanında, öğretmenlerin 2’si derse yönelik
etkinliklerde, 6’sı fizik alanında, 4’ü ise kimya alanında örnekler vermiştir. Bu konu ile ilgili K6’nın
görüşü aşağıdaki gibidir:
K6 : ‚Açıkçası daha çok fizik disiplinine ait konularda kullanmaktayım az da olsa kimya ve biyoloji
disiplinine ait konularda zaman zaman kullanmaktayım. Örneğin:çaprazlama konusunu anlatırken;
Her yıl yapılan 'En iyi buğday' yarışmasını yine
aynı çiftçi kazanmıştı. Çiftçiye bu işin sırrı soruldu.
Çiftçi:
—Benim sırrımın cevabı, kendi buğday tohumlarımı
komşularımla paylaşmakta yatıyor, dedi
—Neden elinizdeki en kaliteli tohumları rakiplerinizle
paylaşıyorsunuz,
diye
sordular..
—Neden olmasın, dedi çiftçi. "Bilmediğiniz bir şey
var; rüzgâr olgunlaşmakta olan buğdaydan poleni
alır ve tarladan tarlaya taşır. Bu nedenle, komşularımın kötü buğday (genotipi: ee) yetiştirmesi demek, benim ürünümün kalitesinin de düşük olması
demektir. Eğer en iyi buğdayı (genotipi: EE) yetiştirmek istiyorsam, komşularımın da iyi buğdaylar
yetiştirmesine yardımcı olmam gerekiyor." gibi bir
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
köşe yazısında okuduğum gerçekte yaşanmış bir
olayla ilişki kuruyorum.‛
Grafik 3. Öğretmenlerin Konuları Günlük Yaşamla İlişkilendirirken Kullandığı Yöntem ve Teknikler
Öğretmenlerden K1, K2, K3, K4 görüşmeler sırasında
BTYı genel olarak konu ve kavramları günlük yaşamla ilişkilendirme olarak bildiklerini söylemişlerdir. K7konuları ilişkilendirirken, Bilgisayar destekli
öğretim ve anlatım, K5 ve K6 deney tasarlamayı,
K4 drama yaptırmayı, K3 gündemi takip etme, K3,
K4, K5, K6 internet araştırmasını, K3 ise performans
ödevini derslerinde uyguladıklarını söylemişlerdir.
Öğretmenlerin derslerinde yer verdikleri etkinliklere yönelik doğrudan alınan bir ifade aşağıda verilmiştir.
K7:‚Katılarda basıncı anlatırken konuya şöyle başlıyorum: Çocuklar ben 3 yıl kadar Erzurum’da çalıştım. ‘Kış Sivas’tan geçermiş Erzurum’da konaklarmış.’ bu sözü hiç duydunuz mu? Erzurumlular,
özellikle köylerde yaşayanlar kışın çok kar yağdığında ayakkabılarının altlarına geniş tel kafes yaparlarmış. Bunun adına da hedik diyorlar. Bu hedikleri ayakkabılarının altına bağlayıp kar üzerinde
öyle yürüyorlarmış. Sizce bu hedikleri neden takıyorlar? , Hedik ile normal ayakkabı arasında ne fark
var?.... gibi sorularla derse devam ediyoruz. (Tabi
bu hikâyeyi anlatırken beden dilimi de kullanıyorum.‛
Tartışma ve Sonuç
Bu çalışma fen ve teknoloji öğretmenlerinin BTY
hakkındaki görüşlerini ve derslerinde uygulayabilme düzeylerini tespit etmek amacıyla yürütülmüştür. Araştırma verilerinden, öğretmenlerin BTY’ı
fene yönelik farkındalık sağlama, bilimsel süreç
becerilerini kazandırma, fen okuryazarı olma, sınıf
hâkimiyetini sağlama, fen eğitiminin iyileştirilmesi
boyutunda öğrenmeyi artırma, fen okuryazarlığını
artırma ve öğrenci isteğini artırma olarak belirttikleri tespit edilmiştir. Baran vd. (2002)’nin yaşam temelli öğrenmenin öğrencilerin eleştirel düşünme,
araştırma, gözlemler yapabilme, konular arası ilişkiler kurabilme gibi becerilerini arttırdığı ve yaşam
temelli yaklaşımın öğrencilerin derse yönelik ilgi ve
isteğini olumlu etkilediğini ortaya koyan çalışması
elde edilen sonuçlarla paralellik göstermektedir.
Literatür incelendiğinde bağlam temelli öğrenmeye
yönelik çok çeşitli görüşler bildirilmiştir. Nitekim
Sözbilir vd. (2007) yapmış oldukları çalışmalarında
bağlam temelli öğrenme yaklaşımının ana amacının
öğrencilere bilimsel kavramları günlük yaşamdan
seçilmiş olaylar ile sunmak olduğunu ifade etmişlerdir.
Öğretmenlerin vurguladığı diğer bir görüş ise,
BTY’ı derslerde uygulamanın zorluğudur. Çünkü
Fen derslerindeki her konuyu günlük hayatla ilişkilendirip örnekler vermenin onlar için kolay olmadığını, zaman zaman anlatım tekniğinden faydalandıklarını da söylemişlerdir. Ancak mülakatlar sırasında bazı öğretmenlerin BTY’ı yalnızca ‘günlük
hayattan örnekler verme’ olarak algıladıkları, tam
olarak bağlam temelli öğrenmenin kapsamını bilmedikleri de ortaya çıkmıştır. Nitekim Ayvacı ve Er
Nas (2009)’ın çalışmalarında benzer bulgulara
ulaşması çalışmanın bulgularını destekler niteliktedir. Öğretmenlerin bu soruyla ilgili düşünceleri
incelendiğinde öğretmenlerin BTY’ı tam olarak
benimseyemedikleri sonucuna varılabilir.
Öğretmenler BTY’ı derslerinde çeşitli şekillerde
uygulamaktadırlar. Öğretmenlerin bu yaklaşıma
ilişkin derslerinde uyguladıkları etkinlikler deney
tasarlama, anlatım, drama yaptırma, internet araştırması, performans ödevi, gündemi takip ederek
güncel bilgilere derslerde yer verme ve bilgisayar
destekli öğretimdir. Öğretmenler anlatım yerine
çeşitli bağlamlar kurarak bu dersleri BTY’a yönelik
işlediklerinde öğrencilerinin derse yönelik motivasyonlarının arttığını ve öğrencilerin dersi ilgiyle
izlediklerini söylemişlerdir. Demircioğlu (2008),
sınıf öğretmeni adaylarına yönelik maddenin halleri
konusuyla ilgili bağlam temelli materyal geliştirme
etkililiğini araştırmıştır. Bağlam temelli materyalin
adayların başarılarını artırırken tutumlarının da
pozitif yönde geliştirdiği anlaşılmıştır. Gözlemler ve
görüşmeler sonucunda uygulamanın öğretmen
adayları tarafından oldukça eğlenceli bulunduğu
205
206
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
materyallerin öğrencilerin motivasyonlarını artırdığı ve yoğun ilgi gördüğü sonucuna varılmıştır.
Yukarıdaki çalışmaların bu çalışmada ulaşılan sonuçlara paralel olduğu görülmektedir.
Öneriler
Sonuçlar dayalı olarak aşağıdaki öneriler sırasıyla
sunulmuştur:
Fen ve teknoloji öğretmenlerinin öğretim programının önemli bir öğesi olan BTY ile gerçekleştirilecek
öğretimin önemi hakkında farkındalığı sağlanmalıdır.
Fen ve teknoloji öğretmenlerine bağlam temelli
öğretim konulu hizmet içi kurslar düzenlenmelidir.
BTY, fen derslerini sevmeyen ve derslerde başarı
gösteremeyen öğrencilerin fen derslerine karşı ilgi,
motivasyon ve başarılarını artırmada katkı sağlar.
Bu sebeple, bağlam temelli materyaller ve bağlama
dayalı çeşitli etkinlikler geliştirilmelidir.
Hizmet öncesi eğitimde, uygulamalı derslerde BTYa
öğretmen adaylarının dikkati çekilmeli ve bilgilerini
günlük yaşamlarıyla ilişkilendirebilmelerine, fen
konu ve kavramlarını günlük yaşamdan örnekleriyle eşleştirmelerine olanak sağlanmalıdır.
Kaynakça
Ayvacı, H. ve Er Nas, S. (2009). Fen ve teknoloji dersi konularının okulda ve dershanede işlenişiyle ilgili durumlarının belirlenmesi. D.Ü. Ziya Gölkalp Eğitim Fakültesi Dergisi, 13, 113–124.
Baran, S., Dogan, S., ve Yalçın, M., 2002. Üniversite biyoloji ögrencilerinin ögrenimleri sırasında edindikleri bilgileri günlük
hayatla ilişkilendirebilme düzeyleri,Erzincan Eğitim Fakültesi Dergisi, 4(1).
Büyüköztürk, Ş., Kılıç Çakmak, E., Akgün, Ö.E., Karadeniz, Ş. ve Demirel, F. (2008). Bilimsel araştırma yöntemleri. Ankara: Pegem
A Yayınları
Demircioğlu, H. (2008). Sınıf Öğretmeni Adaylarına Yönelik Maddenin Halleri Konusu ile İlgili Bağlam Temelli Materyal
Geliştirilmesi ve Etkililiğinin Araştırılması. Yayımlanmamış Doktora Tezi, KTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Trabzon.
Glynn, S. & Koballa, T.R. (2005). The contextual teaching and learning instructional approach. In R. E. Yager (Ed.), Exemplary
Science: Best Practices In Professional Development (pp. 75–84). Arlington, Va: National Science Teachers Association Press.
Gömleksiz, M.N. ve Bulut, İ. (2007). Yeni fen ve teknoloji dersi öğretim programının uygulamadaki etkililiğinin değerlendirilmesi, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi,32, 76-88.
Hoffmann, L., Hausler, P. & Lehrke, M. (1998). Die IPN-Interessenstudie Physik. Kiel: IPN. İçinden: Tekbıyık, A. ve Akdeniz ve
A.R. (2010). Bağlam temelli ve geleneksel fizik problemlerinin karşılaştırılması üzerine bir inceleme, NEFMED, 4(1), 123140.
http://www.egitisim.gen.tr/site/arsiv/54-20/343-yasam-temelli-ogrenme.htmladresinden erişilmiştir.
MEB (2005). İlköğretim Fen ve Teknoloji Dersi Öğretim Programı. Ankara.
Miles, B.M. & Huberman A.M. (1994). Qualitative data analysis: An expanded source book. 2nd Ed. California, USA: Sage
Publications, p:27.
Patton, M.Q. (1990). Qualitative evaluation and research methods (2nd Ed.). Newbury Park, CA: Sage.
Sözbilir, M., Sadi, S., Kutu, H. ve Yıldırım, A., (2007). Kimya eğitiminde içeriğe/bağlama dayalı (context-based) Öğretim
Yaklaşımı ve dünyadaki uygulamaları, I. Ulusal Kimya EğitimiKongresi,20-22 Haziran, s. 108.
Yam,
H. (2005). What is contextual learning and teaching in
http://www.phy.cuhk.edu.hk/contextual/approach/tem/brief_e.html
physics?
Erişim
tarihi:
13.Nisan
2013,
Yaman, M., Dervişoğlu, S. ve Soran, H. (2004). Ortaöğretim öğrencilerinin derslere ilgilerinin belirlenmesi, Hacettepe Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Dergisi, 27, 232-240.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Alanlarını Seçme
Nedenlerinin Belirlenmesi
Fatime BALKAN KIYICI*
Alper ÇORAPÇIGİL**
Onur TALAY****
Sercan ÇETİNKILIÇ***
Özet
Bu çalışmada fen bilgisi öğretmen adaylarının, fen bilgisi öğretmenliği programını tercih etme nedenlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışma 2012-2013 eğitim-öğretim yılı bahar döneminde bir devlet üniversitesinin eğitim
fakültesi fen bilgisi öğretmenliği programının 1. sınıfında öğrenim gören 44 öğretmen adayı ile yürütülmüştür.
Öğretmen adaylarının alanlarını seçme nedenlerinin ilerleyen öğrenim süreçlerinde etkilenebileceği düşünüldüğü
için çalışma grubu 1. sınıfta öğrenim gören öğretmen adayları arasından gönüllülük esasına göre seçilmiştir. Çalışmanın verileri araştırmacılar tarafından hazırlanan, açık uçlu sorulardan oluşan form ile elde edilmiştir. Formda
adaylarının özelliklerini ve alanlarını tercih etme nedenlerini belirlemeye yönelik sorulara yer verilmiştir. Elde
edilen nitel veriler için içerik analizi yapılmıştır. Veriler araştırmacılar tarafından bağımsız olarak kodlanmış ve
görüş birliğine varılarak temalar oluşturulmuştur. Elde edilen temalara göre; araştırmanın sonucunda fen bilgisi
öğretmen adaylarının % 55.93 sıklıkla ilgi alanları doğrultusunda, % 33.90 sıklıkla açıkta kalmama amacıyla ve %
5.09 sıklıkla çevredeki kişilerin etkisiyle alanı tercih ettikleri tespit edilmiştir.
Anahtar kelimeler: Fen Bilgisi, Öğretmen Adayları, Alan seçimi
Science and Technology Preservice Teachers’ Choosing
Reasons Of Their Department
Abstract
In this research it was aimed to determine that preservice science teachers’ choosing reasons of their department.
Research was carried out during 2012-2013 spring semester in a state universities’ college of education science
teaching department. 44 freshmen enrolled the department were participated research. Research participants were
selected among freshmen because their opions regarding choosing reasons could be change during their study.
*
They participated voluntraly to this r esearch. Research data were collected open-ended questionnaire that that
had been prepared by researchers. Content analysis was used to analyze qualitative obtained data. Data were analyzed individualy and researchers made consensus to form themes. According to themes, % 55.93 of participants
have choosen their department by their interest, %33.90 in order to become an university graduate person, %5.09
by the people on their around had affected them.
Key words: Science Education, Preservice Teacher, Choosing Department
*
Dr., Sakarya Üniversitesi, fbalkan@sakarya.edu.tr
Arş. Gör., Sakarya Üniversitesi, acorapcigil@sakarya.edu.tr
***MEB, cetinkilic@live.com,
****MEB, onurtalay85@hotmail.com
**
207
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
1. Giriş
Toplumların ekonomik olarak kalkınmaları ve kültürel varlıklarını devam ettirebilmeleri; bilgi üretme
ve kullanma becerisine sahip, yaşadığı toplumun
kültürel değerlerine bağlı ve farklı kültürlere saygılı, nitelikli insan gücüne bağlıdır. Bu da ancak kaliteli bir eğitim süreciyle mümkündür (Özoğlu, 2010).
Kıroğlu’ya (2007) göre eğitim sistemini oluşturan
temel unsurlar; öğretim programı, öğrenci ve öğretmendir ve bu unsurlardan öğretmenin diğerlerini
etkileme gücü en fazladır. Özden (1999) ‘a göre
öğretmenlik, bir ülkenin kalkınması; bireylerin
sosyalleşmesi ve toplumsal hayata hazırlanması;
toplumun kültür ve değerlerinin genç kuşaklara
aktarılması ve ülkenin nitelikli insan gücünü yetiştirmede etkin olan bir meslek grubudur (Akt: Çelikten, Şanal ve Yeni, 2005).
Day’a (2002) göre öğretmenlik mesleği, temelde bir
değerler öğretisidir. Yani öğretmenler, kalkınmış bir
toplum oluşturmak için inandıklarını öğretirler. Bu
bağlamda; öz algı, benlik saygısı, mesleki güdüleme, görev algısı ve vizyon öğretmenlerin mesleki ve
kişisel kimliklerini belirleyen öğelerdir.
Literatürde öğretmenlik mesleğini tercih etme nedenlerinin araştırıldığı çalışmalar incelendiğinde
mesleği tercih etmede; öğretmenlik mesleğini sevme
ve bölümün derslerine olan ilgi gibi içsel faktörlerin
belirleyici olduğu görülmektedir (Gürbüz ve Sülün,
2004; Boz ve Boz, 2008; Tataroğlu, Özgen ve Alkan,
2011; Karadağ, 2012). Gürbüz ve Sülün (2004) yaptıkları araştırmada biyoloji öğretmen adaylarının %
30’unun biyolojiyi sevdiklerinden dolayı biyoloji
öğretmenliğini tercih ettiklerini belirtmişlerdir.
Yapılan farklı çalışmalarda matematik ve kimya
öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğini tercih
etme nedenleri arasında; matematik ve kimyaya
olan ilginin ilk sırada, öğretmenlik mesleğini sevme
gibi nedenlerin ikinci sırada yer aldığı görülmektedir (Boz ve Boz, 2008; Tataroğlu, Özgen ve Alkan,
2011). Çermik, Doğan ve Şahin (2010) son sınıftaki
sınıf öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğini
tercihlerinde; iş güvencesi ve düzenli maaş gibi
çıkarcı sebeplerin, puanın bölüme yetmesi ve ailenin teşviki gibi dış faktörlerin belirleyici olduğu
sonucunu ortaya çıkarmıştır. Yapılan bazı araştırmalar ise öğretmenlik mesleğinin tercih nedenlerinin bölüme göre farklılaştığını göstermektedir.
Hacıömeroğlu ve Şahin Taşkın (2010) yaptıkları
araştırmada; fen bilgisi öğretmen adaylarının üniversiteye giriş puanının bölüme yetmesinin, matematik öğretmen adaylarının ise öğretmenlik mesleğini sevmesinin mesleği tercih etmede en güçlü
sebep olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Yurt dışında
yapılan çalışmalar incelendiğinde ise öğretmenlik
mesleğini tercih nedenlerinin, farklı toplumların
sosyal, kültürel ve ekonomik yapılarından dolayı
208
değişkenlik gösterdiği görülmektedir. Papanastasiou ve Papanastasiou (1997) tarafından Amerika ve
Güney Kıbrıs’ta ilköğretim öğretmen adayları üzerinde gerçekleştirdikleri çalışmada Amerika’daki
öğretmen adaylarının daha çok içsel, Güney Kıbrıs’taki öğretmen adaylarının ise dışsal nedenlerden
dolayı öğretmenliği tercih ettiği belirlenmiştir.
Yapılan araştırmalar incelendiğinde, öğretmen
adaylarının öğretmenlik mesleğini tercih nedenlerinin; bölüme, araştırmanın yapıldığı yere ve zamana
göre farklılaştığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Aynı
zamanda yapılan araştırmaların, öğretmen adaylarının öğretmenlik mesleğini tercih nedenlerine
odaklandığı ve fen bilgisi öğretmen adaylarının
alanlarını tercih nedenlerinin araştırıldığı çalışmaların az sayıda olduğu görülmektedir. TIMMS (Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması) ve
PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) gibi matematik ve fen başarısını anlamlandırabilecek veriler sunan uluslararası sınavlarda ülkemizin öğrenci başarısı açısından ortalamaların oldukça altında olduğu görülmektedir (Yıldırım,
2011). PISA sonuçlarından en yüksek puanı alan
Finlandiya ile ilgili bir araştırmada, Finli öğrencilerinin başarılarında eğitim sistemindeki; ‚öğretmen
yetiştirme programı, geleneksel okul yaşamı, kültürel olarak öğretmenlik mesleğine bakış ve hizmet içi
öğretmen eğitimi‛ olmak üzere dört temel faktörün
öne çıktığı belirtilmektedir (Eraslan, 2009, s.238).
Öğrencilerin fen bilgisi dersindeki başarılarının
arttırılması ve fenne karşı olumlu tutum geliştirmelerini etkileyen faktörler arasında, fen bilgisi öğretmenlerinin, alanını ve öğretmenlik mesleğini sevmeleri ve fenne karşı olumlu tutum sahibi olmalarının yer aldığı söylenebilir. Bu çalışmada, fen bilgisi
öğretmenliği programına yerleşen öğretmen adaylarının alanlarını tercih nedenlerinin belirlenmesi
amaçlanmıştır.
2. Yöntem
2.1 Araştırmanın Modeli
Çalışma, fen bilgisi öğretmenliği programına yerleşen öğretmen adaylarının alanlarını tercih nedenlerinin açık uçlu soru formu ile belirlenmesini amaçlayan nitel bir araştırmadır.
2.2 Çalışma Grubu
Bu araştırmanın çalışma grubunu, 2012-2013 eğitim
öğretim yılı bahar döneminde Sakarya Üniversitesi
Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Fen Bilgisi
Öğretmenliği programının 1. sınıfında öğrenim
gören 44 öğretmen adayı oluşturmaktadır. Çalışmada öğretmen adaylarının alanlarını seçme nedenlerinin ilerleyen öğrenim süreçlerinde etkilenebileceği
düşünüldüğü için çalışma grubu 1. sınıfta öğrenim
gören öğretmen adayları arasından gönüllülük
esasına göre seçilmiştir. Tablo 1.’de çalışma grubunun demografik özellikleri yer almaktadır.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Tablo 1. Çalışma Grubunun Demografik Özellikleri
Çalışma Grubunun Demografik Özellikleri
Katılımcı Sayısı(f)
Kadın
Erkek
Cinsiyet
Okul türü
ÖSYM Tercih Formundaki Yerleşme
Sırası
43
1
44
29
10
2
1
1
1
44
12
15
14
3
44
Toplam
Genel Lise
Anadolu Lisesi
Anadolu Meslek Lisesi
Çok Programlı Lise
Sağlık Meslek Lisesi
Anadolu İmam Hatip Lisesi
Toplam
1-5
6-10
11- 30
Belirtilmemiş
Toplam
2.3 Veri Toplama
Araştırmada veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından hazırlanan açık uçlu soru formu kullanılmıştır. Hazırlanan form iki bölümden oluşmaktadır. Formun ilk bölümünde, cinsiyet, mezun olunan lise türü ve kazanılan programın ÖSYM tercih
formundaki sırasını belirleme amaçlı üç soruya yer
verilmiştir. Formun ikinci bölümünde ise fen bilgisi
öğretmen adaylarının alanlarını tercih etme nedenlerini belirlemeye yönelik üç tane açık uçlu soruya
yer verilmiştir. Formun hazırlanma sürecinde önce
literatür taraması yapılmış, ardından bir eğitim
bilimci ve altı fen eğitimcisi alan uzmanı olmak
üzere 7 ayrı kişiden uzman görüşü alınarak forma
son şekli verilmiştir. Veriler bu formun öğretmen
adaylarına uygulanması sonucunda elde edilmiştir.
2.4 Verilerin Analizi
209
Katılımcı
si(%)
98
2
100
66
24
4
2
2
2
100
27
34
32
7
100
Yüzde-
şekilde tanınmasına yönelik yapılan içerik analizi,
bir metnin bazı sözcüklerinin belirli kurallar doğrultusunda daha küçük içerik kategorileri ile özetlendiği sistematik bir tekniktir (Büyüköztürk, 2008).
Verilerin analizinde ilk önce öğretmen adayları Ö1,
Ö2, Ö3 şeklinde kodlanmıştır. Açık uçlu sorulara
verilen cevaplardan elde edilen veriler araştırmacılar tarafından bağımsız olarak kodlanmıştır. Araştırmacılar birbirinden bağımsız olarak temalar oluşturmuş ve daha sonra bu temalar karşılaştırılarak,
ortak temalar belirlenmiştir. Araştırmanın güvenirliği Güvenirlik=Görüş Birliği/(Görüş Birliği+Görüş
Ayrılığı)x100 formülü (Miles ve Haberman, 1994)
kullanılarak hesaplanmış ve % 87.5 seviyesindeki
uyumun güvenirliği sağladığı görülmüştür. Temalar için ifade edilme sıklığı ve yüzdeleri hesaplanarak bir tablo oluşturulmuştur.
3. Bulgular
Açık uçlu soru formu 44 öğretmen adayına süre
sınırlaması olmadan uygulanmış ve elde edilen
veriler içerik analizi yöntemiyle çözümlenmiştir. Bir
mesajın belli özelliklerini objektif ve sistematik bir
Öğrencilerin açık uçlu soru formuna verdikleri
yanıtlardan elde edilen bulgular aşağıda yer almaktadır.
İlgi ve Tutum
Tablo 2. Öğrencilerin Verdikleri Cevaplara Yönelik İçerik Analizi
Kodlamalar
Öğretmenlik mesleğine
olan ilgi/sevgi
Fen derslerine (fizik,
kimya, biyoloji) olan ilgi
Çevre Etkisi
İş Kaygısı
Açıkta kalmamak ve
puanının fen bilgisi
öğretmenliğine yetmesi
Atama durumunun iyi
olması
Kardeşi ile aynı şehirde
olma
Çevresindeki kişilerin
(aile, öğretmen) yönlendirmesi ile
Belirsiz Cevap
Toplam
Öğrenciler
Ö6, Ö8, Ö19, Ö26, Ö27, Ö29, Ö30, Ö31, Ö34,
Ö35, Ö37, Ö39, Ö40, Ö42
Ö4, Ö6, Ö7, Ö10, Ö12, Ö14, Ö16, Ö17, Ö19,
Ö20, Ö23, Ö25, Ö28, Ö34, Ö35, Ö39, Ö40,
Ö41, Ö43
Sıklık
Sıklığa Bağlı %
14
23.73
19
32.20
Ö2, Ö5, Ö9, Ö11, Ö12, Ö15, Ö18, Ö19, Ö21,
Ö22, Ö23, Ö24, Ö25, Ö33, Ö42, Ö44
16
27.12
Ö3, Ö20, Ö23, Ö26
4
6.78
Ö1
1
1.70
Ö3, Ö36
2
3.39
Ö13, Ö32, Ö38
3
59
100.00
Toplam %
55.93
33.90
5.09
5.08
100.00
210
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Öğrencilere neden fen bilgisi programını seçtiklerine yönelik sorulan açık uçlu sorulara verdikleri
cevaplara yönelik analiz Tablo 2.’de yer almaktadır.
Yapılan analiz sonucunda öğrencilerin verdikleri
cevaplar ilgi ve tutum, iş kaygısı, çevre etkisi ve
belirsiz olmak üzere dört ana tema altında toplanmıştır. Öğretmen adaylarının % 55.93 sıklıkla ilgi ve
tutumları doğrultusunda programı seçtikleri görülürken, % 33.90 sıklıkla ise iş kaygısı odaklı cevaplar
verdikleri görülmüştür. Ayrıca öğretmen adayları %
5.09 sıklıkla programı seçerken seçimlerinde çevrelerindeki kişilerin de etkili olduklarını belirtirken %
5.08 sıklıkla ise belirsiz cevaplar vermiştir.
3.1 ‚İlgi ve tutum‛ Temalı Cevapların Analizi
Öğrencilerin açık uçlu sorulara verdikleri cevapların
% 23.73’ünün, öğretmenlik mesleğine olan ilgi/sevgi
düzeyleri nedeniyle fen bilgisi programını tercih
ettikleri yönünde olduğu görülmektedir. Örneğin
Ö31 kodlu öğrencinin ‚Öğretmen olmanın da beni
mutlu edebileceğini düşündüm ve sadece fen bilgisi öğretmenliğini yazdım‛ ve Ö42 kodlu öğrencinin ‚Öğretmenlik çocukluk hayalimdi<‛ ifadeleri öğretmenlik
mesleğine olan ilgi ve sevgilerinin, programı seçmelerinde yönlendirici konumda olduğunu belirtmektedir. Öğrenciler % 32.20 sıklıkla ise, fen bilgisi
programını seçmelerinde fen derslerine olan ilgilerinin etkili olduğunu belirten ifadeler kullanmışlardır. Örnek olarak Ö40 kodlu öğrencinin ‚Fen bilgisi
derslerini seviyorum<‛ ifadesi gösterilebilir.
3.2 ‚İş kaygısı‛ Temalı Cevapların Analizi
Öğrencilerin verdikleri cevaplar % 27.12 sıklıkla,
Ygs ve Lys sınavları sonuçlarında aldıkları puanlar
doğrultusunda en az bir üniversite programını
kazanmak amacıyla fen bilgisi programını tercih
ettiklerini ifade etmişlerdir. Ö5 kodlu öğrencinin
‚puanım yettiği için.‛ ifadesi ve Ö2 kodlu öğrencinin
‚Açıkta kalmamak için yazdım.‛ ifadesi buna örnek
olarak gösterilebilir. ‚<< Sayısal old. için matematik
yada fen bil. seçebilirdim. Ösym tercihimdede fen bil. öğr.
çıktı.‛ (Ö42) tarzındaki cevaplar da, öğrencilerin fen
bilgisi programını seçme nedenlerini belirleyebilmek amacı ile sorulan diğer sorulara verilen cevaplar ile incelendiğinde, öğrencinin tercihini açıkta
kalmamak ve puanının bu programa yetmesi şeklinde iş kaygısı teması içinde kabul edilebilir. Ayrıca
öğrencilerin verdikleri cevapların % 6.78 sıklıkla,
fen bilgisi programının öğretmen olarak atanma
durumunun diğer sayısal olan öğretmenlik programlarının atanma durumlarından daha iyi olması
sebebiyle bu programı tercih ettikleri yönünde olduğu belirlenmiştir. Örneğin Ö26 kodlu öğrencinin
‚Ben öğretmen olmak istiyorum sayısalcıyım önümde fen
bilgisi öğretmenliği ve bilgisayar öğretmenliği vardı.
Bilgisayarın ataması yok diye feni seçtim maalesef.‛ ve
Ö20 kodlu öğrencinin ‚Ben aslında fiziği seviyorum.
Fizik öğretmenliği istiyordum. Ama bu bölümün geleceği
açık olmadığı için Fen Bilgisi öğr. ni seçtim‛ şeklindeki
cevapları örnek olarak gösterilebilir.
3.3 ‚Çevre etkisi‛ Temalı Cevapların Analizi
Öğrencilerin sorulara verdikleri cevaplar % 1.70
sıklıkla aile ile beraber kalmayı isteme iken, % 3.39
sıklıkla çevresindeki kişilerin yönlendirmesi sonucu
tercih ettikleri yönünde olduğu belirlenmiştir. Bu
cevaplara sırası ile Ö1 kodlu öğrencinin verdiği
‚İkiz kardeşimle aynı şehirde okumak<.. ‛ şeklindeki
cevap ve Ö36 kodlu öğrencinin verdiği ‚Ailem öğretmen olmamı istedi<.‛ şeklindeki cevabı örnek
olarak verilebilir.
3.4 ‚Belirsiz‛ Temalı Cevapların Analizi
Öğrencilerin verdikleri cevaplar % 5.08 sıklıkla
belirsiz cevap olarak nitelendirilmiştir. Belirsiz
olarak nitelendirilen cevaplara örnek olarak Ö38
kodlu öğrencinin ‚Ben son anda karar verdim baştan
beri planladığım bir şey değildi.‛ şeklindeki cevabı
gösterilebilir.
4. Sonuç Ve Tartışma
Fen bilgisi öğretmen adaylarının alanlarını seçme
nedenlerinin belirlenmesi amacıyla yapılan çalışma
sonucunda öğrencilerin yaklaşık % 56’sı alana ve
öğretmenlik mesleğine olan ilgi ve tutumları doğrultusunda fen bilgisi öğretmenliğini tercih ettiklerini belirtmişlerdir. Benzer şekilde Kartal ve Taşdemir’in (2012) Ahi Evran üniversitesi 1. sınıf öğrencileriyle yapmış olduğu çalışmada da % 61 sıklıkla
öğretmen adaylarının, alanı ilgi ve tutumları doğrultusunda tercih ettikleri ortaya çıkmıştır. Hacıömeroğlu ve Şahin Taşkın’ın (2010) yapmış olduğu
çalışmada ise fen bilgisi öğretmen adaylarının % 24
sıklıkla ilgi ve tutumları doğrultusunda alanı tercih
ettikleri görülmektedir. Öğretmenlik mesleğinde
başarı faktörlerinden olan alana ve mesleğe duyulan
ilgi ve tutum faktörünün öğretmen adaylarında
bulunma yüzdesi arttıkça fen eğitimimizdeki kalitenin de artabileceği söylenebilir. Bu sebeple bu yüzde oranın daha yüksek çıkması gerekmektedir denilebilir.
Öğretmen adaylarının yaklaşık % 34’ünün ise iş
kaygısı nedeniyle bu alanı seçtikleri belirlenmiştir.
Verilen cevaplar incelendiğinde yedi tane öğretmen
adayının aslında öğretmenlik mesleğini sevdikleri,
ancak ÖSYM tercihlerinde açıkta kalmamak için ve
aldıkları puanların fen bilgisi öğretmenliğine yetmesi sebebiyle bu alanı tercih ettikleri belirlenmiştir.
İş kaygısı teması altında toplanan cevaplardan bu
yedi öğretmen adayı haricinde geriye kalan adaylardan 12 tanesinin (% 27.30) sadece iş kaygısı odaklı cevaplar vermesi dikkat çekicidir. İş kaygısı teması altında toplanan cevaplardan dört tanesinde ise
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
fen bilgisi öğretmenliğinin atamasının diğer sayısal
öğretmenlik alanlarının atamasından daha iyi olmasının, öğretmen adaylarının bu alanı seçmelerinde
etkili olduğu görülmektedir. Benzer şekilde Hacıömeroğlu ve Şahin Taşkın’ın (2010) yaptığı çalışmada
öğretmen adaylarının % 52 sıklıkla, Kartal ve Taşdemir’in (2012) yapmış olduğu çalışmada ise %31
sıklıkla iş kaygısı nedeniyle alanı tercih ettikleri
görülmektedir. Bu durum olumsuz bir durum olarak nitelendirilebilir. Çünkü özellikle fen bilgisi
dersi için öğrencilerin derse olan ilgi ve tutumlarını
arttırmak, öğretmenlerin öncelikle alana ilgi duymasına ve öğretmenlik mesleğine olumlu tutum
sergilemesine bağlıdır. Aksi takdirde istenilen başarı sağlanamayabilir.
Verilen cevaplardan % 3.39 sıklıkla öğretmen adaylarının çevrelerindeki kişilerin yönlendirmesi sonucu alanı tercih ettikleri belirlenmiştir. Buradan hareketle fen bilgisi öğretmenliği alanın seçilmesinde
çevredeki kişilerin yönlendirici rol olarak etkisinin
pek olmadığı söylenebilir ancak bu durum da olumsuz olarak nitelendirilebilir.
Fen bilgisi öğretmeni adaylarındaki ilgi ve tutum
kaynaklı alan seçimi yüzdesinin fazla olması, öğrencilerin alan başarılarını, ilgilerini ve tutumlarını
arttırabileceğinden önemlidir. Olumsuz olarak nitelendirilen durumların göz önüne alınarak halen
öğrenim görmekte olan fen bilgisi öğretmeni adaylarının alana ve mesleğe olan ilgi ve tutumlarını
arttırıcı çalışmalar yapılabilir. Ayrıca lise son sınıf
öğrencilerine ilgi ve tutumları doğrultusunda lisans
alanlarını tercih etmeleri için daha etkili şekilde
rehberlik çalışmaları yapılabilir. Özellikle fen derslerinde başarının alana olan ilgi ve tutumla ilişkili
olduğu göz önünde bulundurulduğunda, benzer
çalışmaların diğer eğitim fakültelerinde de yapılması ve elde edilen veriler doğrultusunda varsa olumsuzluk teşkil eden durumlara yönelik önlemler
alınması önem taşımaktadır.
Kaynakça
Boz, Y. ve Boz, N. (2008). Kimya ve Matematik Öğretmen Adaylarının Öğretmen Olma Nedenleri. Kastamonu Eğitim Dergisi, 16(1),
137-144.
Büyüköztürk, Ş. (2008). Bilimsel Araştırma Yöntemleri. (Geliştirilmiş ikinci baskı). Ankara: PegemA Yayıncılık.
Çelikten, M., Şanal, M. ve Yeni, Y. (2005). Öğretmenlik Mesleği ve Özellikleri. Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,
19(2), 207-237.
Çermik, H., Doğan, B. ve Şahin, A. (2010). Sınıf Öğretmenliği Öğretmen Adaylarının Öğretmenlik Mesleğini Tercih Sebepleri.
Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 28(2), 201-212.
Day, C. (2002). School Reform and Transitions in Teacher Professionalism and İdentity. International Journal of Educational Research,
35, 677-692.
Eraslan, A. (2009). Finlandiya’nın PISA’ daki Başarısının Nedenleri: Türkiye için Alınacak Dersler. Necatibey Eğitim Fakültesi Elektronik Fen ve Matematik Eğitimi Dergisi (EFMED), 3(2), 238-248.
Gürbüz, H. ve Sülün, A. (2004). Türkiye' de Biyoloji Öğretmenleri ve Biyoloji Öğretmen Adaylarının Nitelikleri. Milli Eğitim Dergisi,
161, 192–204.
Hacıömeroğlu, G. ve Şahin Taşkın, Ç. (2010). Fen Bilgisi Öğretmenliği ve Ortaöğretim Fen ve Matematik Alanları (OFMA) Eğitimi
Bölümü Öğretmen Adaylarının Öğretmenlik Mesleğine İlişkin Tutumları. Ahi Evran Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi,
11(1), 77-90.
Karadağ, R. (2012). Türkçe Öğretmeni Adaylarının Öğretmenlik Mesleğine İlişkin Tutumları ve Öğretmenlik Mesleğini Tercih
Nedenleri. E- Journal of New World Sciences Academy, 7(2), 44-66.
Kartal, T. ve Taşdemir, A. (2012). Fen Bigisi Öğretmen Adaylarının Öğretmenlik Mesleğine İlişkin Görüşleri. Abant İzzet Baysal
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 12(2), 73-96.
Kıroğlu, K. (2007). Bir Meslek Olarak Öğretmenlik. Eğitim Bilimine Giriş. Ö. Demirel ve Z. Kaya (Editörler). (İkinci Baskı). Ankara:
PegemA Yayıncılık.
Miles, M.B. and Huberman, A.M., (1994). Qualitative Data Analysis. Thousand Oaks, CA: Sage.
Özoğlu, M. (2010). Türkiye’de Öğretmen Yetiştirme Sorunları. Ankara: SETA Analiz.
Papanastasiou, C., & Papanastasiou, E. (1997). Factors That İnfluence Students to Become Teachers. Educational Research and Evaluation, 3(4), 305-316.
Tataroğlu, B., Özgen, K. ve Alkan, H. (27-29 Nisan 2011). Matematik Öğretmen Adaylarının Öğretmenliği Tercih Nedenleri ve
Beklentileri. 2. International Conference on New Trends in Education and Their Implications. Siyasal Kitabevi: Ankara.
Yıldırım, K. (2011). Uluslararası Araştırma Verilerine Göre Türkiye’de İlköğretim Fen ve Teknoloji Derslerindeki Öğretim Uygulamaları. Türk Fen Eğitimi Dergisi, 8(1), 159-174.
211
212
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Buharlaşma Kavramına
Yönelik Kavram Yanılgılarının Tespit Edilmesi
Serbay DURMAZ*
Abdullah AYDIN**
Özet
Bu çalışmada, fen bilgisi öğretmen adaylarının ‚buharlaşma‛ kavramına yönelik kavram yanılgılarının tespit
edilmesi amaçlanmıştır. Çalışmada, nitel araştırma yöntemlerinden içerik analizi yöntemi kullanılmıştır. Çalışmanın örneklemi fen bilgisi öğretmenliğinde okuyan 40 birinci sınıf aday öğretmenlerinden oluşmaktadır. Çalışma
sonucunda elde edilen bulgulardan; öğrencilerin % 50’si ‚sıvıların her sıcaklıkta buharlaşmayacağını‛, % 27,5’i
‚sıvıların buharlaşması için kaynaması gerektiğini‛, % 87,5’u ‚sıvıların buharlaşması için havaya gerek olduğunu‛ belirtmişlerdir. Ayrıca öğrencilerin % 90’ı ‚ağzı açık kapta bulunan ve oda sıcaklığı ile aynı sıcaklıkta bulunan
kaptaki sıvının‛ buharlaşmayacağını belirtmişlerdir. Bunun gerekçesini ise ‚ısı alışverişinin olmaması, taneciklerin titreşim ve dönme hareketlerini kabın dışına aktaramaması‛ şeklinde ifade etmişlerdir. Buradan örneklemde;
‚sıvıların her sıcaklıkta buharlaşmayacağı, sıvıların buharlaşması için kaynamaları gerektiği, sıvıların buharlaşması için havanın gerekmediği‛ şeklinde kavram yanılgılarının olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca ‚aynı ortamda ağzı açık kapta bulunan sıvının ısı alışverişi olmadığından, taneciklerin titreşim ve dönme hareketlerini dış ortama
aktaramadıklarından buharlaşmayacakları ‚ şeklinde kavram yanılgıları da tespit edilmiştir. Bu kavram yanılgılarının giderilmesi için fen eğitimcilerinin işaret edilen yanılgıları ders sunumlarında dikkate almaları önerilebilir.
Anahtar Kelimeler: Fen bilgisi öğretmen adayları, buharlaşma, kavram yanılgısı.
Determination of Misconceptions of Preservice Science
Teachers to the Concept ‚Evaporation‛
Abstract
The aim of this research is to determine preservice science teachers’ of ‚evaporation‛ concept. Content analysis
which is one of the qualitative methods was used in this research. This research sample was contains40 freshman
preservice science teachers. The findings showed us; %50 of sample ‚the liquids aren’t evaporate any temprature‛,
%27.5 of sample ‚the liquids need boiling for evaporate‛, %87.5 of sample ‚liquids need to air for evaporation‛.
Also %90 of sample said that ‚the liquid which is same tempreture as room temprature and in an open container
will not evaporate‛. They said that because ‚there isn’t any heat transfer between the liquid and air, vibrations
and spin moves of particles can’t transfer out of the container‛. İn this sample we determined some misconceptions which are ‚the liquids aren’t evaporate any temprature, the liquids need boiling for evaporate, liquids need to
air for evaporation‛. Besides, we determined ‚there isn’t any heat transfer between the liquid and air, vibrations
and spin moves of particles can’t transfer out of the container‛ misconception too. İmprove this misconceptions
we suggest science educators may consider the misconceptions in their lectures.
Key Words: Preservice science teachers, Evaporation, Misconception.
Giriş*
Ahi Evran Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü İlköğretim
Fen Bilgisi Eğitimi Anabilim Dalı Doktora Öğrencisi, EPosta: serbaydurmaz@hotmail.com
** Yrd.Doç.Dr., Ahi Evran Üniversitesi Eğitim Fakültesi,
Fen Bilgisi Öğretmenliği Anabilim Dalı, KIRŞEHİR, EPosta: aaydin@ahievran.edu.tr
*
Fenin amacı; doğal dünyanın anlaşılması ve açıklanmasını sağlamaktır (Milli Eğitim Bakanlığı
*MEB+, 2004). Doğal dünya ise ‚varlık‛ ve ‚olaylardan‛ oluşmaktadır. Bunlar ise ‚olgu‛ tanımında yer
almaktadır. Olgu ise kavramlar ile açıklanmaktadır.
Kavramlar, zihinsel süreç becerileridir. Kavramların, Kant tarafından ifade edilen ‚eşyanın mekanı
olan zihne‛ (Yalçın, 2012; akt Aydın, 2012: 158),
Socrates ve Einstein tarafından işaret edilen ‚düşünce‛ (Yıldırım, 2009; Güran, 2011); akt (Aydın,
2012: 158) ile yerleştirilmesi önemlidir. Yani kavram yanılgısı oluşturmadan yerleştirilmesi önemli-
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
dir. Diğer bir deyişle, öğrencilerin bilimsel tanımlamalar çerçevesinden uzak ve farklı anlamlar yükleyerek bilimsel kavramları açıklamamaları (Azizoğlu ve Alkan, 2002) önemlidir. Bu yerleştirmenin
anlamlı bir şekilde yapılabilmesi için, işaret edilen
mekanda bulunan ‚eşyanın‛ tespit edilmesi gerekmektedir. Bu şekilde adı geçen mekana ‚eşya‛ bilimsel anlamı bozulmadan yani kavram yanılgısı
oluşturulmadan yerleştirilebilir. Bu çalışmada ise
fen bilgisi öğretmen adaylarının ‚buharlaşma‛
kavramına yönelik kavram yanılgılarının tespit
edilmesi amaçlanmıştır. Tüm bu nedenlerden dolayı
bu çalışma önemlidir.
Yöntem
Çalışmada, nitel araştırma yöntemlerinden içerik
analizi yöntemi kullanılmıştır. İçerik analizi yöntemi ‚metin veya metinlerden oluşan bir kümenin
içindeki belli kelimelerin veya kavramaların varlığını‛ belirlemek amacıyla yapılmaktadır (Büyüköztürk, Çakmak, Akgün, Karadeniz ve Demirel, 2008:
253). Sosyal Bilimler alanında bu yöntem son yıllar-
da yaygın bir şekilde kullanılmaktadır (Yıldırım ve
Simsek, 1999: 150). Çalışmanın örneklemi fen bilgisi
öğretmenliğinde okuyan 40 birinci sınıf aday öğretmenlerinden oluşmaktadır.
Bulgular
Öğretmen adaylarının buharlaşma olayı hakkındaki
kavram yanılgılarını belirlemeye yönelik olarak
öğretmen adaylarına dört adet yapılandırılmış soru
yöneltilmiştir. Öğretmen adaylarının bu sorulara
dair görüşlerini bir kağıda yazmaları istenmiştir.
Aşağıda öğretmen adaylarına yöneltilen dört soruya
ait bulgulara sırası ile yer verilecektir.
Öğretmen adaylarının buharlaşma olayı hakkındaki kavram yanılgılarını belirlemek amacıyla birinci
soru olarak ‚Sıvılar her sıcaklıkta buharlaşır mı?‛
sorusu yöneltilmiştir. Katılımcı ifadeleri incelendiğinde bazı kategorilere ulaşılmıştır. Bu kategoriler
aşağıda Tablo 1 ‘de yer almaktadır.
Tablo 1. Katılımcıların Birinci Soruya Verdikleri Yanıtların Dağılımı
1. Soruya Ait Kategoriler
Frekans (f)
Yüzde (%)
Sıvılar Her Sıcaklıkta Buharlaşır
20
50
Sıvılar Her Sıcaklıkta Buharlaşmaz
20
50
Toplam
40
100
Katılımcı ifadeleri incelendiğinde katılımcıların
yarısının (20) sıvıların her sıcaklıkta buharlaşacağını, diğer yarısının (20) ise sıvıların her sıcaklıkta
buharlaşamayacağını ifade ettiği belirlenmiştir.
Aşağıda sıvıların her sıcaklıkta buharlaşacağını
ifade eden 2 katılımcıya ait örnek ifadeler yer almaktadır.
K4:‚Sıvılar her sıcaklıkta buharlaşır. Çünkü ısınan
her sıvı az da olsa buharlaşır. İlk önce az buharlaşma olur. Daha sonra buharlaşma hızı artar. Ama
sonuçta her sıcaklıkta sıvılar buharlaşır.‛
K8:‚Evet sıvılar her sıcaklıkta buharlaşır. Buharlaşma her ortamda ve her sıcaklıkta olur. Kaynama
noktasını geçtikten sonra daha fazla buharlaşma
olur. Örneğin; ağzı açık su oda sıcaklığında giderek
azalır, buharlaşır. Kaynaması gerekmez.‛
Örnek katılımcı ifadeleri incelendiğinde öğretmen
adaylarının buharlaşmanın her sıcaklıkta gerçekleşebileceğine yönelik ifadeler kullandıkları görülmektedir. Bu katılımcıların (20) sıvıların buharlaşması ile sıcaklık arasındaki ilişkiyi kurarken bir
kavram yanılgısına sahip olmadıkları belirlenmiştir.
Aşağıda sıvıların her sıcaklıkta buharlaşamayacağını ifade eden 2 katılımcıya ait örnek ifadeler yer
almaktadır.
K12:‚Hayır buharlaşmaz. Çünkü sıvılar belirli sıcaklıklarda kaynarlar ve buharlaşırlar. Suyun kaynama noktası 100 C‛ dir.‛
K13:‚Hayır buharlaşmaz. Çünkü her sıvının belirli
bir kaynama noktası vardır. Ve bu kaynama noktasını geçtikten sonra buharlaşırlar. Örneğin; alkol 78
C‛ de kaynar. Bu sıcaklığın altında kaynama ve
buharlaşmada olmaz.‛
Örnek katılımcı ifadeleri incelendiğinde öğretmen
adaylarının buharlaşmanın her sıcaklıkta gerçekleşemeyeceğine yönelik ifadeler kullandıkları belirlenmiştir. K12 ve K13‛ün ifadelerinden de katılımcıların buharlaşma olayını kaynama olayı ile ilişkilendirdikleri ve kaynama olayı olmadan buharlaşma olayının gerçekleşmeyeceğini ifade ettikleri
açıkça görülmektedir. Bu katılıcıların (20) sıvıların
buharlaşması ile sıcaklık arasındaki ilişkiyi kurarken belirgin bir kavram yanılgısına sahip oldukları
görülmektedir.
Öğretmen adaylarının buharlaşma olayı hakkındaki
kavram yanılgılarını belirlemek amacıyla ikinci soru
olarak ‚Sıvıların buharlaşması için kaynaması
gerekir mi?‛ sorusu yöneltilmiştir. Katılımcı ifadeleri incelendiğinde bazı kategorilere ulaşılmıştır. Bu
kategoriler aşağıda Tablo 2 ‘de yer almaktadır.
213
214
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Tablo 2. Katılımcıların İkinci Soruya Verdikleri Yanıtların Dağılımı
2. Soruya Ait Kategoriler
Frekans (f)
Yüzde (%)
Sıvıların Buharlaşması İçin Kaynaması Gerek29
72.5
mez
Sıvıların Buharlaşması İçin Kaynaması Gerekir
11
27.5
Toplam
40
100
Katılımcı ifadeleri incelendiğinde katılımcıların
büyük çoğunluğunun (29) sıvıların buharlaşabilmesi için kaynamasına gerek olmadığını ifade ettiği
belirlenmiştir.
Aşağıda sıvıların buharlaşabilmesi için kaynamasına gerek olmadığını ifade eden 2 katılımcıya ait
örnek ifadeler yer almaktadır.
K1:
‚Hayır, çünkü buharlaşma kaynamaya
başlamadan önce gerçekleşir. Kaynamadan sonra
buharlaşma devam eder.‛
K6:
‚Hayır, çünkü bardaktaki bir su odada
ağzı açık durdukça zamanla su miktarı azalır.‛
Örnek katılımcı ifadeleri incelendiğinde öğretmen
adaylarının sıvıların buharlaşabilmesi için kaynamasına gerek olmadığına yönelik ifadeler kullandıkları görülmektedir. Örnek katılımcı ifadeleri
incelendiğinde öğretmen adaylarının bir bölümünün (19) sıvıların buharlaşabilmesi için kaynamasına gerektiğini ifade ettiği belirlenmiştir. Aşağıda
sıvıların buharlaşabilmesi için kaynamasına gerektiğini ifade eden 2 katılımcıya ait örnek ifadeler yer
almaktadır.
K21:
‚Evet, çünkü sıvılar kaynamadan direk
buharlaşmaz. Önce kaynaması gerekiyor. Buhar-
laşmadan önce sıvılar kaynamalı, tanecikler arasında boşluk artmalı ve sonra buharlaşmalı.‛
K29:
‚Evet sıvıların buharlaşmadan önce kaynaması gerekir. Çünkü sıvı kaynadıktan sonra buhar aşamasında hal değiştirir. Örneğin su kaynadıktan sonra buharlaşarak gaz halini alır.‛
Örnek katılımcı ifadeleri incelendiğinde öğretmen
adaylarının sıvıların buharlaşabilmesi için kaynaması gerektiğine yönelik ifadeler kullandıkları belirlenmiştir. K21 ve K29‛un ifadelerinden de katılımcıların buharlaşma olayının gerçekleşebilmesi için
sıvıların kaynaması gerektiğini ifade ettikleri açıkça
görülmektedir. Bu katılıcıların bir bölümünün (11)
sıvıların buharlaşması ile kaynama arasındaki ilişkiyi kurarken belirgin bir kavram yanılgısına sahip
oldukları görülmektedir.
Öğretmen adaylarının buharlaşma olayı hakkındaki
kavram yanılgılarını belirlemek amacıyla üçüncü
soru olarak ‚Bir beherdeki su vakumlu (havasız)
bir ortama konulmuştur. Bu su buharlaşır mı?‛
sorusu yöneltilmiştir. Katılımcı ifadeleri incelendiğinde bazı kategorilere ulaşılmıştır. Bu kategoriler
aşağıda Tablo 3 ‘de yer almaktadır.
Tablo 3. Katılımcıların Üçüncü Soruya Verdikleri Yanıtların Dağılımı
3. Soruya Ait Kategoriler
Frekans (f)
Yüzde (%)
Sıvıların Buharlaşması İçin Hava Gerekir
35
87.5
Sıvıların Buharlaşması İçin Hava Gerekmez
5
12.5
Toplam
40
100
Örnek katılımcı ifadeleri incelendiğinde öğretmen
adaylarının küçük bir bölümünün (5) kapalı kaptaki
sıvının buharlaşabilmesi için havaya gerek olmadığını ifade ettiği belirlenmiştir. Aşağıda kapalı kaptaki sıvının buharlaşabilmesi için havaya gerek
olmadığını ifade eden 2 katılımcıya ait örnek ifadeler yer almaktadır.
K37:
‚Evet buharlaşma gerçekleşir. Çünkü buharlaşmanın gerçekleşmesi için sıvı moleküllerinin
dışarıdan enerji alması gerekir. Vakumlu ya da
vakumsuz olması yani dış basıncın olup olmaması
kaynama noktasını etkiler. Buharlaşma sıvı molekülerlin potansiyel enerji artışı ile gerçekleşir.‛
K38:
‚Evet buharlaşır. Çünkü buharlaşma havanın olup olmamasına bağlı değildir. Sıvılardaki
buharlaşma özelliği sadece sıcaklığa ve basınca
bağlıdır. İç basınç dış basınçtan küçük olsa bile sıvı
her sıcaklıkta buharlaşır. Vakumlu ortamda sıvının
olduğu yer zamanla buharlaşarak gaz halini alır.‛
Örnek katılımcı ifadeleri incelendiğinde öğretmen
adaylarının kapalı kaptaki sıvının buharlaşabilmesi
için havaya gerek olmadığına yönelik ifadeler kullandıkları belirlenmiştir. K37 ve K38‛in ifadelerinden de katılımcıların buharlaşma olayının gerçekleşebilmesi için kaptaki sıvının buharlaşabilmesi için
havaya gerek olmadığını ifade ettikleri açıkça görülmektedir.
Katılımcı ifadeleri incelendiğinde katılımcıların
büyük çoğunluğunun (35) kapalı kaptaki sıvının
buharlaşabilmesi için havaya gerek olduğunu ifade
ettiği belirlenmiştir. Aşağıda kapalı kaptaki sıvının
buharlaşabilmesi için havaya gerek olduğunu ifade
eden 2 katılımcıya ait örnek ifadeler yer almaktadır.
K18:
‚Hayır, vakumlu ortamda su buharlaşmaz.
Çünkü vakumlu yani havası alınmış bir ortam olduğu için suda buharlaşma olmaz. Buharlaşma
olması için ortamda hava olması gerekir. Hava
olmadığı için buharlaşma olmaz.‛
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
K19:
‚Hayır, çünkü bir sıvının buharlaşması için
mutlaka dışarıdan bir hava ve az miktarda bir ısı
alması gerekmektedir. Vakumlu ortama ise ne hava
ne de ısı gireceği için su buharlaşmaz. Örneğin;
kapalı ortamdaki yani vakumlu ortamdaki su ile bir
pet şişle içindeki suyu kapağı açık bir şekilde ortama bıraktığımızda ve bir hafta sonra baktığımızda
iki şişe (vakumlu-açık şişe) arasındaki farkı gayet
açık bir şekilde görebiliriz.‛
Örnek katılımcı ifadeleri incelendiğinde öğretmen
adaylarının kapalı kaptaki sıvının buharlaşabilmesi
için havaya gerek olduğuna yönelik ifadeler kullandıkları görülmektedir. Bu da Bu katılımcıların büyük bir çoğunluğunun (35) sıvıların buharlaşması
için havaya gerek olduğu yönünde belirgin bir
kavram yanılgısına sahip oldukları görülmektedir.
Öğretmen adaylarının buharlaşma olayı hakkındaki
kavram yanılgılarını belirlemek amacıyla dördüncü
soru olarak aşağıdaki metin verilmiştir.
‚Sıvılar her sıcaklıkta buharlaşır. Havada bulunan
titreşim, dönme, öteleme hareketlerinin sıvıda bulunan titreşim, dönme hareketi yapan taneciklere
aktarılması sonucu gerçekleşir. Buna göre kapalı
izole bir ortama beher içerisinde su konmuştur.
Suyun sıcaklığı 20C‛, havanın sıcaklığı da 20 C‛ dir.
Buna göre bu kapta su buharlaşır mı?‛
Bu metnin ardından ‚Buna göre bu kapta su buharlaşır mı?‛ sorusu yöneltilmiştir. Katılımcı ifadeleri incelendiğinde bazı kategorilere ulaşılmıştır. Bu
kategoriler aşağıda Tablo 4 ‘de yer almaktadır.
Tablo 4. Katılımcıların Dördüncü Soruya Verdikleri Yanıtların Kategorilere Göre Dağılımı
4. Soruya Ait Kategoriler
Frekans (f)
Yüzde (%)
Buharlaşma Olmaz
36
90
Buharlaşma Olur
4
10
Toplam
40
100
Katılımcı ifadeleri incelendiğinde katılımcıların
büyük çoğunluğunun (36) kaptaki sıvının buharlaşamayacağını ifade ettiği belirlenmiştir. Aşağıda
kaptaki sıvının buharlaşamayacağını ifade eden 2
katılımcıya ait örnek ifadeler yer almaktadır.
K9:
‚Buharlaşma olmaz. Çünkü titreşim ve
öteleme hareketleri sonucunda tanecikler dışarıya
verilmez. Buharlaşma gerçekleşmez.‛
K16:
‚Buharlaşma olmaz. Çünkü izole bir ortamdır. Isı alışverişi yoktur. Bu ortamda buharlaşmadan bahsedilemez.‛
Örnek katılımcı ifadeleri incelendiğinde öğretmen
adaylarının kaptaki sıvının buharlaşabilmesi için ısı
alışverişi yapamaması, taneciklerin titreşim ve
dönme hareketlerini kabın dışına aktaramamasından kaynaklandığına yönelik ifadeler kullandıkları
görülmektedir. K9 ve K16’in ifadelerinden de kaptaki sıvının buharlaşabilmesi için ısı alışverişi yapamaması, taneciklerin titreşim ve dönme hareketlerini kabın dışına aktaramamasından kaynaklandığına yönelik ifadeler kullandıkları açıkça görülmektedir. Bu katılımcıların büyük çoğunluğunun (36)
ortam sıcaklığı ile aynı sıcaklık değerine sahip izole
bir ortamda bulunan sıvıların buharlaşmasının
mümkün olmadığı yönünde belirgin bir kavram
yanılgısına sahip oldukları görülmektedir.
Örnek katılımcı ifadeleri incelendiğinde öğretmen
adaylarının küçük bir bölümünün (4) kaptaki sıvının buharlaşabileceğini ifade ettiği belirlenmiştir.
Aşağıda kaptaki sıvının buharlaşabileceğini ifade
eden 2 katılımcıya ait örnek ifadeler yer almaktadır.
K17:
‚Evet buharlaşır, fakat çok az miktarda
buharlaşır. Daha sonra buharlaşma hemen durur.‛
K29:
‚Evet, çünkü havada titreşim, öteleme,
dönme hareketi kazanmış tanecikler vardır. Bu
tanecikler suda bulunan titreşim ve dönme hareketlerinin üzerinde etkileşerek su buharlaşır.‛
Örnek katılımcı ifadeleri incelendiğinde öğretmen
adaylarının kaptaki sıvının buharlaşabileceğine
yönelik ifadeler kullandıkları belirlenmiştir. Katılımcıların bu ifadelere verdikleri yanıtlar incelendiğinde de bazı alt kategorilere ulaşılmıştır. Bu alt
kategoriler Tablo 5’de yer almaktadır.
Tablo 5. Katılımcıların Dördüncü Soruya Verdikleri Yanıtların Alt Kategorilerdeki Dağılımı
4. Soruya 4. Soruya Ait Alt Kategoriler
Frekans Yüzde
Katılımcı
Katılımcı
Ait Katego(f)
(%)
Sayısı (fk)
Yüzdesi
riler
(%k)
Buharlaşma
Olur
Buharlaşma
Olmaz
Titreşim ve Dönme Hareketi aktarıldığından
Buharlaşma Olur
Buharlaşma Olmaz
Isı Alışverişi Olmadığından Buharlaşma Olmaz
Titreşim ve Dönme Hareketi dış ortama aktarılamadığından Buharlaşma Olmaz
İzole Bir Ortam Olduğundan Buharlaşma Olmaz.
4
10
4
10
3
20
2
7,5
50
5
36
90
8
20
215
216
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Havasız Bir Ortam Olduğundan Buharlaşma
Olmaz
Toplam
Tablo 1.5’de de görüldüğü gibi kapta buharlaşma
olmayacağını ifade eden öğrencileri kavram yanılgısına iten bir çok neden bulunmaktadır. Katılımcıların buharlaşma hakkında belirgin kavram yanılgılarının bulunduğu öğrencilere yöneltilen dört sorunun analizi sonunda rahatlıkla görülmektedir. Bu
kavram yanılgılarının katılımcıların birçoğunda
gözlenmiş olması buharlaşma kavramının katılımcıların zihninde bu kavramın yanlış yapılandırılmış
olduğunu işaret etmektedir. Bu kavram yanılgılarının oluşmasında en büyük etkenlerden birisi de fen
derslerinde öğrencilerin bu kavramı yanlış yapılandırmasındandır.
Sonuç
Çalışma sonucunda elde edilen bulgulardan; öğrencilerin % 50’si ‚sıvıların her sıcaklıkta buharlaşmayacağını‛, % 27,5’i ‚sıvıların buharlaşması için kaynaması gerektiğini‛, % 87,5’u ‚sıvıların buharlaşması için havaya gerek olduğunu‛ belirtmişlerdir.
6
46
15
40
100
Ayrıca öğrencilerin % 90’ı ‚ağzı açık kapta bulunan
ve oda sıcaklığı ile aynı sıcaklıkta bulunan kaptaki
sıvının‛ buharlaşmayacağını belirtmişlerdir. Bunun
gerekçesini ise ‚ısı alışverişinin olmaması, taneciklerin titreşim ve dönme hareketlerini kabın dışına
aktaramaması‛ şeklinde ifade etmişlerdir. Buradan
örneklemde; ‚sıvıların her sıcaklıkta buharlaşmayacağı, sıvıların buharlaşması için kaynamaları gerektiği, sıvıların buharlaşması için havanın gerekmediği‛ şeklinde kavram yanılgılarının olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca ‚aynı ortamda ağzı açık kapta
bulunan sıvının ısı alışverişi olmadığından, taneciklerin titreşim ve dönme hareketlerini dış ortama
aktaramadıklarından buharlaşmayacakları ‚ şeklinde kavram yanılgıları da tespit edilmiştir. Bu kavram yanılgılarının giderilmesi için fen eğitimcilerinin işaret edilen yanılgıları ders sunumlarında dikkate almaları önerilebilir.
Kaynakça
Aydın, A. (2012). Learning Approaches and Models Adopted in the High School Chemistry Curricula in Several Nations. The
Journal of Academic Social Science Studies, 5 (8), 143-169.
Azizoğlu, N. ve Alkan, M. (2002, Eylül). Kimya öğretmenliği lisans öğrencilerinin faz dengeleri konusundaki kavram
yanılgıları, 5. Ulusal Fen Bilimleri ve Matematik Eğitimi Kongresi, Ankara.
Büyüköztürk, S., Çakmak, E. K., Akgün, Ö. E., Karadeniz, S. ve Demirel, F. (2008). Bilimsel Araştırma Yöntemleri. (1. baskı). Ankara: Pegem Akademi.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) (2004). İlköğretim ve Ortaöğretim Düzeyinde Öğretim Programları Tasarımı Projesi.Yalova: Hizmet İçi
Eğitim Seminerleri.
Yıldırım, A. ve Simsek, H. (1999). Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma yöntemleri. Ankara: Seçkin Kitapevi.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Düşünme Stillerinin Çeşitli
Değişkenler Açısından İncelenmesi
Sevda ÜSTÜNDAĞ*
Şenol BEŞOLUK**
Özet
Bu çalışmanın amacı, ilköğretim fen bilgisi öğretmen adaylarının düşünme stillerinin cinsiyet, okul türü, sınıf düzeyi ve öğretim türü açısından incelenmesidir. Mevcut durumun betimlenmesine yönelik olarak gerçekleştirilen
çalışmada tarama modeli kullanılmıştır. Çalışma grubunu 2010-2011 akademik yılında Sakarya ve İstanbul Üniversitesi Eğitim Fakültesi Fen Bilgisi Öğretmenliği anabilim dalında öğrenim gören 3. ve 4. sınıf, 156’sı kız ve 57’si
erkek toplam 213 öğretmen adayı oluşturmaktadır. Öğretmen adaylarının düşünme stillerini belirlemek amacıyla,
Stenberg ve Wagner (1992)’in Zihinsel Benlik-Yönetimi Kuramı’nın öngörüleri doğrultusunda geliştirmiş olduğu
ve Buluş (2006) tarafından Türkçe’ye uyarlanıp geçerlik ve güvenilirlik çalışması yapılmış olan Düşünme Stilleri
Ölçeği kullanılmıştır. Çalışma sonuçlarına göre, cinsiyet açısından, yasamacı, yargılayıcı, monarşik, anarşik, global, içsel, yaratıcı ve muhafazakar düşünme stilleri puanları arasında kızlar lehine; sınıf düzeyi açısından yasamacı, yargılayıcı, oligarşik, anarşik, içsel, dışsal ve yaratıcı düşünme stilleri puanları arasında 4.sınıflar lehine; okul
türü açısından, Sakarya ve İstanbul üniversitesi öğrencilerinin monarşik ve muhafazakar düşünme stilleri puanları arasında Sakarya Üniversitesi öğrencileri lehine istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar bulunmuştur. Öğrenim
türü açısından ise istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır.
Anahtar Kelimeler: Düşünme stilleri, fen öğretmen adayları, fen eğitimi
Investigation of Several Variables Prospective Science
Teachers' Thinking Styles
Abstract
The purpose of this study is to investigate whether, prospective science teachers’ thinking styles differ with respect to gender, type of university, grade level and type of education. The survey model was used in the study
that aimed describing current conditions. The study was conducted with by a total of 213, 3rd and 4th graders science teacher candidates, in the 2010-2011 academic year in Sakarya and Istanbul University. In order to determine
prospective science teachers’ thinking styles, Stenberg and Wagner (1992)’s Thinking Styles Inventory was used.
The inventory was developed in line with the predictions of the Theory of Mental Self-Management. The original
English version of the inventory was adapted into Turkish by Buluş (2006), Turkish version of the instrument is
valid and reliable. According to the results of the current study, male students had higher scores than female in
legislator, judgmental, monarchic, anarchic, global, internal, creative and conservative thinking styles; 4 th graders
had higher scores than 3rd graders in legislators, judgmental, oligarchic, anarchic, internal, external and creative
thinking styles, students of Sakarya University had higher scores than students of Istanbul University in monarchical and conservative thinking styles, the aforementioned differences were statistically significant. There was no
statistically significant difference in terms of the type of education period.
Key Words: Thinking styles, prospective science teachers, science education
Giriş*
Eğitim ve öğretimde yer alan birçok yöntem ve
tekniğin ortak amacı öğrencilerin anlamlı öğrenmeler gerçekleştirmesini ve öğrendiklerini derinlemesine düşünmesini sağlamaktır. Öğretmenler bu
*Sakarya Üniversitesi Yüksek Lisans Öğrencisi. sevdaustundag@gmail.com
**Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi. sbesoluk@sakarya.edu.tr
amacı gözeterek her öğrenciye uygun olabilecek
ortak öğrenme alanları oluşturmaktadır. Ancak bu
öğrenme alanlarına bazı öğrencilerin uyum sağlayamadığı ve öğrenmenin istenildiği düzeyde ve
nitelikte gerçekleşmediği görülmektedir. Bunun
sebebi her öğrencinin öğrenme yaklaşımının ve
stilinin farklı olmasıdır. Öğrenme davranışını etkileyen bu bireysel farklılıklara ilişkin özelliklerin ise
en önemlilerinden biri öğrencinin öğrenme sürecinde kullandığı stillerdir (Buluş, 2005).
Düşünme stili, Sternberg (1994) tarafından bireyin
becerilerini kullanmada tercih ettiği yol, yöntem;
217
218
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Sternberg ve Grigorenko (1993) tarafından ise bireylerin kendileri için daha çok kullanılabilir ve uygun
buldukları bilgi işleme biçimi olarak tanımlanmıştır.
Düşünme stili kendi içinde bir beceri değil, daha
çok bir tercihtir. Bu nedenle iyi ya da kötü şekilde
derecelendirilecek bir stilden değil, ancak farklılıklarından söz edilebilir, ayrıca, içinde bulunulan
duruma, karşılaşılan probleme bağlı olarak ve zaman içinde kullanılan düşünme stili değişebilir
(Sternberg, 1994).
Zihinsel Benlik Kuramı
Zihinsel Benlik Yönetimi Kuramı beş farklı boyutta,
13 düşünme stilinden söz etmektedir. Bu boyutlar;
işlevler, biçimler, düzeyler, kapsam ve eğilimler
olarak sınıflandırılmaktadır (Stenberg, 1997). İşlevler boyutunu yasamacı, yürütmeci ve yargılayıcı
düşünme stilleri; biçimler boyutunu monarşik,
hiyerarşik, oligarşik ve anarşik düşünme stilleri;
düzeyler boyutunu global ve yerel düşünme stilleri;
kapsamlar boyutunu içsel ve dışsal düşünme stilleri; eğilimler boyutunu ise yaratıcı ve muhafazakar
düşünme stilleri oluşturmaktadır.
Fen Okuryazarı Bireylerin Yetiştirilmesi
Fen ve teknoloji okuryazarı bireylerin, problem
çözme, bilgiye ulaşma, fen ve teknoloji ile ilgili
sorunlara yanıt bulma, eleştirel düşünebilme, karar
verme ve yeniliğe açık olmada daha etkin olması
beklenmektedir. Nitelikli, üretken, bilime ve sanata
değer veren bireyler yetiştirebilmek; öğretmenlerin
niteliklerine, sahip olduğu yeterliklerin farkında
oluşuna ve bunları sürekli olarak geliştirme çabasına bağlıdır (MEB, 2006).
Bu bağlamda öncelikle öğretmenlerin kendi stillerinden haberdar olması gerekmektedir. Daha sonra
öğretmenler öğrencilerinin düşünme stillerini tespit
ederek gerektiğinde bireylerin fen okuryazarlıklarının geliştirilmesi için düşünme stillerini değiştirmeye yönelik çalışmaları yapmalıdırlar.
Yöntem
Bu bölümde, çalışma grubu, veri toplama aracı ve
elde edilen verilerin analizine ilişkin bilgilere yer
verilmiştir
Çalışma Grubu
Çalışma grubunu 2010 – 2011 öğrenim yılında Sakarya ve İstanbul Üniversitesi Eğitim Fakültesi Fen
Bilgisi Öğretmenliği anabilim dalı 3. ve 4. sınıflarda
öğrenim görmüş olan 156’sı kız ve 57’si erkek toplam 213 Fen Bilgisi öğretmen adayı oluşturmaktadır.
Veri Toplama Aracı
Araştırmada, veri toplama aracı olarak; öğretmen
adaylarına ilişkin bazı demografik özellikler ve
düşünme stillerini kullanma düzeylerine ilişkin
algılarını tespit etmeyi amaçlayan ‚SternbergWagner Düşünme Stilleri Ölçeği‛ kullanılmıştır.
Düşünme Stilleri Ölçeği (Sternberg ve Wagner,
1992) Zihinsel Benlik - Yönetimi Kuramı’nın öngörüleri doğrultusunda geliştirilmiş olup, bireyin
kendisini rapor etmesine dayanan her biri 8 madde
içeren 13 alt testten oluşan (toplam 104 madde) ve 7
dereceli Likert tipi bir ölçektir. Ölçek ilk kez Buluş
(2006) tarafından Türkçe’ye uyarlanmış ve her biri 5
madde içeren 13 alt boyut toplam 65 maddeye indirilmiştir. Yapılan çalışmada, ölçeğin madde-test
korelasyonlarının .31 ile .84 ve alt testlere ilişkin alfa
değerlerinin ise .66 (anarşik) ile .93 (monarşik) arasında değiştiği görülmüştür. Ölçeğin güvenirliğine
ve yapı geçerliğine ilişkin elde edilen bu bulgular
Sternberg ve Wagner (1992), Sternberg (1994, 1997)
ve Zhang ve Sach (1997) tarafından belirtilen sonuçlarla tutarlılık göstermektedir.
Bu çalışmada da ölçeğin madde-test korelasyonları
.92 ve ölçeğin alt boyutlarına ilişkin alfa değerleri
.75 (anarşik) ile .80 (muhafazakar) arasında değişmektedir.
Verilerin Analizi
Verilerin analizinde PASW Statistics 18 programı
kullanılmıştır. Çalışma grubu, cinsiyet, sınıf düzeyi,
okul ve öğretim türü olarak alt gruplara ayrılmıştır.
Değerlendirme ortalama puanlar üzerinden yapılarak örneklemin sahip olduğu düşünme stilleri şaptanmış ve bağımsız değişkenlere göre düşünme
stilleri ile fark gösterip göstermediğini saptamak
amacı ile bağımsız örneklemler t-testi uygulanmıştır.
Bulgular
Araştırmanın bu bölümünde, incelenen değişkenler
ile ilgili olarak toplanan verilerin istatistiksel analizleri ve bu analizler sonucunda elde edilen bulgular
açıklanmaya çalışılmıştır.
Tablo 1: Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Düşünme Stili Alt Boyutları Toplam Puanları
Düşünme Stili
N
X
S
Yasamacı Düşünme
213
27,21
4,70
Yürütmeci Düşünme
213
24,49
5,22
Yargılayıcı Düşünme
213
25,23
5,47
Monarşik Düşünme
213
21,80
5,14
Hiyerarşik Düşünme
213
26,20
5,25
Oligarşik Düşünme
213
19,81
5,18
Anarşik Düşünme
213
22,63
5,02
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Global Düşünme
Yerel Düşünme
İçsel Düşünme
Dışsal Düşünme
Yaratıcı Düşünme
Muhafazakâr Düşünme
213
213
213
213
213
213
Fen bilgisi öğretmen adaylarının düşünme stili
toplam puanları ele alındığında Yasamacı, Hiyerarşik, Yaratıcı ve Yargılayıcı düşünme stillerinde
yüksek puanlar aldığı; Muhafazakâr, Global ve
19,01
20,12
22,50
22,30
25,43
16,55
6,38
6,22
6,00
5,78
5,60
6,83
Oligarşik düşünme stillerinde ise düşük puanlar
elde ettikleri görülmektedir.
Tablo 2. Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Düşünme Stillerinin Cinsiyet Değişkeninin Madde Ortalamaları Açısından TTesti Sonuçları
Düşünme Stili
Cinsiyet
N
X
S
sd
t
p
Yasamacı Düşünme
Kız
156
5,36
,94
211
2,214
.028
Erkek
57
5,68
,90
Yürütmeci Düşünme
Kız
156
4,91
1,00
211
,247
.805
Erkek
57
4,87
1,15
Yargılayıcı Düşünme
Kız
156
4,94
1,06
211
2,304
.022
Erkek
57
5,33
1,13
Monarşik Düşünme
Kız
156
4,26
1,02
211
2,504
.013
Erkek
57
4,65
1,00
Hiyerarşik Düşünme
Kız
156
5,24
1,04
211
,103
.918
Erkek
57
5,25
1,06
Oligarşik Düşünme
Kız
156
3,91
1,01
211
1,157
.248
Erkek
57
4,09
1,07
Anarşik Düşünme
Kız
156
4,44
,96
211
2,162
.032
Erkek
57
4,77
1,07
Global Düşünme
Kız
156
3,61
1,23
211
3,693
.000
Erkek
57
4,32
1,24
Yerel Düşünme
Kız
156
4,04
1,21
211
,353
.724
Erkek
57
3,98
1,32
İçsel Düşünme
Kız
156
4,32
1,20
211
3,632
.000
Erkek
57
4,98
1,07
Dışsal Düşünme
Kız
156
4,41
1,19
211
,918
.360
Erkek
57
4,58
1,05
Yaratıcı Düşünme
Kız
156
4,93
1,20
211
3,308
.001
Erkek
57
5,49
1,07
Muhafazakâr Düşünme
Kız
156
3,14
1,19
211
3,033
.003
Erkek
57
3,77
1,05
Araştırmaya katılan fen bilgisi öğretmen adaylarının düşünme stilleri ölçeğinden aldıkları puan ortalamaları ile cinsiyetleri arasındaki ilişkiye bakıldığında; yasamacı, yargılayıcı, monarşik, anarşik,
global, içsel, yaratıcı ve muhafazakar düşünme
stillerine göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık
göstermektedir (p<.05). Erkeklerin sahip oldukları
yasamacı, yargılayıcı, monarşik, anarşik, global,
içsel, yaratıcı ve muhafazakar düşünme stili puan
ortalamaları kızların sahip olduğu puan ortalamalarından daha yüksek olduğu gözlemlenmektedir.
Tablo 3. Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Düşünme Stillerinin Sınıf Düzeyi Değişkeninin Madde Ortalamaları Açısından
T-Testi Sonuçları
Düşünme Stili
Sınıf Düzeyi
N
X
S
sd
t
p
Yasamacı Düşünme
3.sınıf
115
5,29
,90
211
2,601
,010
4.sınıf
98
5,62
,95
Yürütmeci Düşünme
3.sınıf
115
4,87
,97
211
,400
,690
4.sınıf
98
4,93
1,12
Yargılayıcı Düşünme
3.sınıf
115
4,89
1,03
211
2,180
,030
4.sınıf
98
5,22
1,14
Monarşik Düşünme
3.sınıf
115
4,27
,94
211
1,320
,188
4.sınıf
98
4,46
1,12
Hiyerarşik Düşünme
3.sınıf
115
5,12
1,07
211
1,795
,074
4.sınıf
98
5,37
1,01
Oligarşik Düşünme
3.sınıf
115
3,81
,94
211
2,317
,021
219
220
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Anarşik Düşünme
Global Düşünme
Yerel Düşünme
İçsel Düşünme
Dışsal Düşünme
Yaratıcı Düşünme
Muhafazakâr Düşünme
4.sınıf
3.sınıf
4.sınıf
3.sınıf
4.sınıf
3.sınıf
4.sınıf
3.sınıf
4.sınıf
3.sınıf
4.sınıf
3.sınıf
4.sınıf
3.sınıf
4.sınıf
98
115
98
115
98
115
98
115
98
115
98
115
98
115
98
Araştırmaya katılan fen bilgisi öğretmen adaylarının düşünme stilleri ölçeğinden aldıkları puan ortalamaları ile sınıf düzeyleri arasındaki ilişkiye bakıldığında; yasaması, yargılayıcı, oligarşik, anarşik,
içsel, dışsal ve yaratıcı düşünme stillerine göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermektedir
4,13
4,36
4,72
3,70
3,92
3,93
4,13
4,30
4,73
4,21
4,75
4,88
5,32
3,46
3,13
1,10
,95
1,03
1,19
1,36
1,14
1,34
1,17
1,19
1,09
1,16
1,10
1,09
1,29
1,43
211
2,618
,009
211
1,276
,203
211
1,184
,238
211
2,605
,010
211
3,475
,001
211
2,951
,004
211
1,765
,079
(p<.05). 4.sınıf öğrencilerinin sahip oldukları yasaması, yargılayıcı, oligarşik, anarşik, içsel, dışsal ve
yaratıcı düşünme stili puan ortalamalarının, 3.sınıf
öğrencilerininkinden daha yüksek olduğu gözlenmektedir.
Tablo 4. Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Düşünme Stillerinin Okul Türü Değişkeninin Madde Ortalamaları Açısından TTesti Sonuçları
Düşünme Stili
Okul Türü
N
X
S
sd
t
p
Yasamacı Düşünme
Sakarya Ü.
146
5,38
,97
211
1,336
,183
İstanbul Ü.
67
5,57
,84
Yürütmeci Düşünme
Sakarya Ü.
146
4,95
1,03
211
1,197
,233
İstanbul Ü.
67
4,77
1,06
Yargılayıcı Düşünme
Sakarya Ü.
146
4,97
1,08
211
1,468
,144
İstanbul Ü.
67
5,20
1,11
Monarşik Düşünme
Sakarya Ü.
146
4,47
,94
211
2,401
,017
İstanbul Ü.
67
4,11
1,16
Hiyerarşik Düşünme
Sakarya Ü.
146
5,29
,98
211
1,055
,293
İstanbul Ü.
67
5,12
1,17
Oligarşik Düşünme
Sakarya Ü.
146
4,00
1,05
211
,837
,403
İstanbul Ü.
67
3,87
,99
Anarşik Düşünme
Sakarya Ü.
146
4,55
1,04
211
,580
,563
İstanbul Ü.
67
4,46
,92
Global Düşünme
Sakarya Ü.
146
3,88
1,21
211
1,443
,150
İstanbul Ü.
67
3,61
1,38
Yerel Düşünme
Sakarya Ü.
146
4,07
1,18
211
,841
,401
İstanbul Ü.
67
3,91
1,23
İçsel Düşünme
Sakarya Ü.
146
4,45
1,18
211
,860
,391
İstanbul Ü.
67
4,60
1,23
Dışsal Düşünme
Sakarya Ü.
146
4,43
1,17
211
,541
,589
İstanbul Ü.
67
4,52
1,11
Yaratıcı Düşünme
Sakarya Ü.
146
4,99
1,09
211
1,873
,062
İstanbul Ü.
67
5,29
1,16
Muhafazakâr Düşünme
Sakarya Ü.
146
3,46
1,29
211
2,539
,012
İstanbul Ü.
67
2,96
1,47
Araştırmaya katılan fen bilgisi öğretmen adaylarının düşünme stilleri ölçeğinden aldıkları puan ortalamaları ile okul türü arasındaki ilişkiye bakıldığında; monarşik ve muhafazakâr düşünme stillerine
göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göster
mektedir (p<.05). Sakarya Üniversitesi öğrencilerinin sahip oldukları monarşik ve muhafazakâr düşünme stili puan ortalamalarının, İstanbul Üniversitesi öğrencilerininkinden daha yüksek olduğu gözlenmektedir.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Tablo 5. Sakarya Üniversitesi Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarının Düşünme Stillerinin Öğretim Türü Değişkeninin Madde
Ortalamaları Açısından T-Testi Sonuçları
Düşünme Stili
Öğretim Türü
N
X
S
sd
t
p
Yasamacı Düşünme
1.öğretim
75
5,52
,86
144
1,759
,081
2.öğretim
71
5,23
1,07
Yürütmeci Düşünme
1.öğretim
75
5,09
,89
144
1,644
,102
2.öğretim
71
4,81
1,14
Yargılayıcı Düşünme
1.öğretim
75
5,00
1,11
144
,314
,754
2.öğretim
71
4,94
1,05
Monarşik Düşünme
1.öğretim
75
4,58
,95
144
1,452
,149
2.öğretim
71
4,35
,92
Hiyerarşik Düşünme
1.öğretim
75
5,34
,93
144
,623
,534
2.öğretim
71
5,23
1,03
Oligarşik Düşünme
1.öğretim
75
4,00
,99
144
,062
,951
2.öğretim
71
3,99
1,12
Anarşik Düşünme
1.öğretim
75
4,43
1,03
144
1,403
,163
2.öğretim
71
4,67
1,04
Global Düşünme
1.öğretim
75
3,99
1,14
144
1,049
,296
2.öğretim
71
3,78
1,29
Yerel Düşünme
1.öğretim
75
3,89
1,08
144
1,875
,063
2.öğretim
71
4,26
1,27
İçsel Düşünme
1.öğretim
75
4,46
1,11
144
,166
,868
2.öğretim
71
4,43
1,26
Dışsal Düşünme
1.öğretim
75
4,45
1,16
144
,215
,830
2.öğretim
71
4,41
1,19
Yaratıcı Düşünme
1.öğretim
75
4,93
1,17
144
,588
,558
2.öğretim
71
5,04
1,00
Muhafazakâr Düşünme
1.öğretim
75
3,39
1,23
144
,597
,487
2.öğretim
71
3,54
1,35
Araştırmaya katılan Sakarya Üniversitesi fen bilgisi
öğretmen adaylarının düşünme stilleri ölçeğinden
aldıkları puan ortalamaları karşılaştırıldığında öğretim türü değişkenine göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (p>.05).
Tartışma
Düşünme stillerine genel olarak bakıldığında; Fen
Bilgisi Öğretmenliği öğrencilerinin Yasamacı, Hiyerarşik, Yargılayıcı ve Yürütmeci düşünme stillerinde
yüksek puanlar aldığı; Muhafazakâr, Global ve
Oligarşik düşünme stillerinde ise düşük puanlar
elde ettikleri görülmektedir. Bu araştırma bulgusu,
Çubukçu (2004), Buluş (2005) ve Saracaloğlu ve
diğerleri (2008)’nin araştırma bulguları ile paralellik
göstermektedir.
Buluş (2006)’un eğitim fakültesi öğrencileriyle gerçekleştirmiş olduğu çalışmada erkeklerin kızlara
göre daha Yargısal, Anarşik, Global, İçsel ve Liberal
(Yaratıcı); Zhang ve Sachs (1997) ise erkeklerin daha
global
olduğu
bulgulanmışlardır.
Çubukçu
(2004)’nun eğitim fakültesi öğrencileriyle yapmış
olduğu çalışmada Yasamacı, Monarşik ve Muhafazakâr düşünme stillerinde cinsiyetin etkili olduğu
belirtilmiştir. Çalışma grubunun en yüksek düzeyde
sahip olduğu stil Yasamacı düşünme stilidir. Bu
bulgular çalışmamızla paralellik göstermektedir.
Sonuç
Öğretmenlerin sahip oldukları düşünme stilleri
eğitim ve öğretimde önemli bir rol oynamaktadır.
Zhang ve Stenberg (2002) öğretmenlerin düşünme
stilleri hakkında bilgi sahibi olmasının, daha etkili
öğretme ve öğrenmeye götürecek olan tutum ve
davranış değişiklerini oluşturacağını düşünmektedir. Bu bağlamda öncelikle öğretmenler kendi düşünme stillerinin farkında olmalıdır. Çalışma bulgularına dayalı olarak geliştirilebilecek öneriler ise
şunlardır:
Öğretmen yetiştiren kurumlarda açılacak dersler ve
verilecek seminerler aracılığı ile bireysel farklılıkları
kabul eden, kolayca fark edebilen ve öğrencinin
lehine dönüştürebilen öğretmenler yetiştirilmelidir.
Kendi düşünme stillerinin farkında olan öğretmenlerin, zihinsel özyönetim kuramını öğrencilerine
öğretmesi; öğrencilerin kendilerini tanımasını sağlayacaktır. Kendini tanıyan bireyler ise özgüvenleri
ve benlik saygıları yüksek bireyler olabileceklerdir.
Bu durumun öğrencilerin akademik başarılarını da
olumlu etkileyebileceği öngörülmelidir.
Bireylerin sahip olduğu düşünme stilleri ile akademik başarıları, daha kapsamlı demografik özellikleri, sınıf düzeyi açısından 1. - 4. sınıf aralığının esas
alınması ve okul farklılıklarının iki okuldan daha
fazla sayıda tutulması gibi durumlar göz önünde
alınarak gelecekte daha kapsamlı çalışmaların gerçekleştirilmesinin önemi düşünülmelidir.
221
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
222
Kaynakça
Buluş, M. (2005). İlköğretim Bölümü Öğrencilerinin Düşünme Stilleri Profili Açısından İncelenmesi. Ege Eğitim Dergisi. (6)1: 124.
Buluş, M. (2006). Assesment of Thinking Styles Inventory, Academic Achievement and Student Teachers’ Characteristics. Eğitim
ve Bilim, Ocak sayısı.
Çubukçu, Z. (2004). Öğretmen Adaylarının Düşünme Stillerinin Belirlenmesi. Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 5 (2), 87106.
MEB, (2006). İlköğretim Fen ve Teknoloji Dersi Öğretim Programı ve Kılavuzu (6., 7. ve 8. sınıflar). Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı.
Saracaloğlu, A.S., Yenice, N., Karasakaloğlu, N. (2008). Eğitim Fakültesi Öğrencilerinin Düşünme Stillerinin Çeşitli Değişkenler
Açısından Karşılaştırılması. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, The Journal of International Social Research. Volume 1/5, 733751.
Sternberg, R.J. & Grigorenko, E. L. (1993). Thinking Styles and The Gifted. Roeper Review, 16 (2), 122-130.
Sternberg, R.J. (1994). Thinking Styles: Theory and Assessment at The Interface Between Intelligence and Personality, in: R. J.
STERNBERG and P. RUZGIS (Eds) Intelligence and Personality, 169-187. New
Sternberg, R. J. (1997). Thinking Styles. New York: Cambridge University Press.
Sternberg, R. J., ve Wagner, R. K. (1992). Thinking Styles Inventory, Unpublished test. Yale University.
Zhang, L. F. & Sachs, J. (1997). Assessing Thinking Styles in The Theory of Mental Self-Government: A Hong Kong Validity
Study. Psychological Reports, 81, 915-928.
Zhang, L. & Sternberg, R.J. (2002). Thinking Styles and Teachers’ Characteristics. Internatıonal Journal of Psychology, 37 (1), 3–12
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Fen ile İlgili Proje Çalışmalarına Öğrencilerin Katılma
Eğilimlerinin İncelenmesi
Fatime BALKAN KIYICI*
Adnan DAMAR**
Ufuk NEFES***
Murat BULUT****
Özet
Fen ile ilgili proje çalışmaları; öğrencilerin bilimsel çalışma, eleştirel düşünme ve problem çözme becerilerini geliştirdiğinden dolayı öğrencilerin proje çalışmalarında yer alması önem taşımaktadır. Bu araştırmada 6., 7. ve 8. sınıf
öğrencilerinin ülke genelinde, bölgesel nitelikte veya çeşitli kurumlarca yapılan fen ile ilgili proje çalışmalarına
katılma eğilimlerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu çalışmada tarama modeli kullanılmıştır. Bu kapsamda öğrencilerin proje çalışmalarına katılma eğilimlerini ortaya çıkarmaya yönelik bir form hazırlanmıştır. Uzman görüşü
alınarak hazırlanan bu form Kocaeli, İstanbul ve Sakarya illerinde bulunan okullarda öğrenim gören 176 öğrenciye uygulanarak, toplanan veriler analiz edilmiştir. Çalışma sonucunda öğrencilerin %94,3’ü fen eğitiminde proje
çalışmalarının önemli olduğunu belirtmiştir. Öğrencilerin proje çalışmalarına katılma ile ilgili görüşleri incelendiğinde, her anlamda katkı sağladığı yönündedir. Proje çalışmalarına katılmama nedenleri olarak ise, yeterince vakit
ayıramama, çalışmalar hakkında bilgilendirilmeme, proje hazırlama konusunda yeterli bilgi ve beceriye sahip olmama ve proje çalışmalarının karmaşık, zor bir süreç olması şeklindeki düşünceler olduğu belirlenmiştir
Anahtar Kelimeler: fen ve teknoloji, öğrenci, proje çalışmaları
Investigation of Students Tendency Regarding to Participate
Science Projects
Abstract
Projects related science are important, because students scientific practice, critical thinking process and problem
solving abilities are supported by projects. In this research it was aimed to examine that students tendency regarding to participate regional, national and international projects. Research was designed as survey model. A questionnarie was formed to collect data from students. Surveys were administrated in primary schools in Kocaeli,
Sakarya and İstanbul. Finally 176 surveys were analyzed. %93,4 of participants were stated projects are important
in science teaching. When participants views analyzed they stated that projects contribute to students learning.
And participants state reasons why they do not participate to projects are; they do not have enough time to participate projects, they do not get useful information regarding projects and they do not have sufficient knowledge
and skill to participate in a project, project processes are complicated.
Key Words: Science and technology, student, Project
Yrd. Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, İlköğretim Bölümü, Fen Bilgisi Eğitimi Anabilim Dalı, fbalkan@sakarya.edu.tr
** Öğretmen, YL Öğrencisi, Sakarya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, damar0404@hotmail.com
*** Öğretmen, YL Öğrencisi, Sakarya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, ufuknefes@gmail.com
**** Öğretmen, YL Öğrencisi, Sakarya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, mu.bu@hotmail.com
*
223
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
1.Giriş
Dünyada birçok alanda olduğu gibi bilim ve teknoloji alanında da gözle görülür bir rekabet yaşanmaktadır. Bilim ve teknolojide yaşanan bu sürekli rekabet günümüzde fen eğitiminin önemini bir kez daha
gözler önüne sermiştir. Etkili bilimsel çalışmalarla
yeni teknolojik araçlar üreten ülkeler okullardaki
fen eğitiminin kalitesini arttırmakla bunu gerçekleştirebilmişlerdir. Bu kalite ancak eğitimdeki sürekli,
etkili arayışlarla mümkündür (Çepni ve Çil, 2012).
Milli eğitimin reform hareketleri incelendiğinde,
tüm bireylerin fen ve teknoloji okuryazarı olarak
yetiştirilmesinin amaçlandığı görülmektedir (MEB,
2006).
Günümüzde fen okur-yazarlığı sadece basit doğa,
çevre, sağlık gibi ezber bilgilere sahip olmak anlamına gelmemektedir. Fen okur-yazarı birey; bilgiyi
kullanabilme, yorumlayabilme, problem çözme ve
karar verme becerileri gibi özelliklere sahip olmalıdır. Bir konunun öğrenilmesinde, öğrencilerin aktif
katılması bilgilerin derinlemesine öğrenilmesini
sağlamaktadır. Özellikle öğrencilerin bir konuyla
ilgili proje hazırlaması, öğrencilerde derinlemesine
öğrenmeyi sağlar. Öğreneceği konuya merakını
arttırır (Pektaş, Çeklik ve Köse, 2009). Bu süreçte ise
öğretmen rehberdir. Öğretmen eğitim öğretimi
planlarken, öğrencinin eleştiri yapmasına, deney
yapmasına konuyla ilgili proje hazırlamasına dikkat
eder. Fen dersinde öğrenilen bilgilerin günlük hayata aktarılması ve bireyin karşılaştığı problemleri
çözebilmesi için proje tabanlı eğitim önemli bir rol
oynamaktadır (Korkmaz ve Kaptan, 2001). Ayrıca
grup içi etkileşim sağlanarak, iletişim, dayanışma
konularında da kazanımlar elde edilir (ChanLin,
2008). Çünkü Korkmaz ve Kaptan’a (2001) göre
projeler bireysel olabileceği gibi grup şeklinde de
yapılabilir. Ancak grupla yapılması daha çok tavsiye edilir. Bireysel projelerde öğretmenlerin iş yükü
grupla yapılan projelerden daha fazladır. Bu anlatılanlardan anlaşıldığı üzere proje hazırlama faaliyetinde bulunan öğrenciler; aktif olarak sürecin merkezinde bulunup bir bilim insanı gibi davranırlar
(Akpınar ve Ergin, 2005; Akt. Pektaş, Çeklik ve
Köse, 2009), dolayısıyla öğrencilerde bilimsel süreç
becerilerinin gelişmesinde de katkılar sağlar (Zeren
Özer ve Özkan 2012). Elbette bunların gerçekleşmesi için eğitim programlarında köklü değişikliklere
ihtiyaç duyulur.
Ülkemizde de dünyadaki gelişmelere paralel olarak
öğretim programlarında değişikliklere gidilmiştir.
MEB tarafından 2004 yılında Fen Bilgisi dersinin adı
Fen ve Teknoloji olarak değiştirilmiştir. Bu değişiklikle beraber yeni öğretim programları geliştirilmiştir. 2005 yılından itibaren yapılandırmacı öğrenme
yaklaşımı temel alınmış ve öğrenci merkezli yöntemlerden proje tabanlı öğrenmeye de yer verilmiştir (Zeren Özer ve Özkan 2011).
224
Fen müfredatı incelendiğinde öğrencilerin proje
çalışmalarına katılmaları için birçok etkinliklere yer
veriliyor. Ayrıca öğrencilerin proje çalışmalarına
katılmaları için ulusal ya da bölgesel nitelikte birçok
proje yarışmaları düzenlenmektedir. Bunlardan ‘Bu
Benim Eserim’ proje yarışmasının önemli bir yeri
vardır. ‘Bu Benim Eserim’ proje yarışmalarına 20062011 yıllarında ilk yüze giren toplam 388 fen bilimleri projeleri seçilmiştir. İlk 100 proje incelendiğinde
güncel sorunların çözümüne yönelik projeler olduğu tespit edilmiştir. Biyoloji konularını içeren projeler incelendiğinde kazanımların daha derinlemesine
ve daha üst kazanımların da öğrenildiği saptanmıştır (Çeken, 2012). Proje çalışmalarına kız öğrencilerin erkek öğrencilere göre daha fazla katıldığı, devlet okullarında proje yarışmalarına katılan öğrencilerin fen dersine karşı daha ilgili olduğu ve proje
yarışmalarına katılan bireylerin daha çok deney
yaptığı görülmüştür (Sülün, Ekiz ve Sülün, 2009).
Sert Çıbık ve Emrahoğlu (2008)’nun çalışmalarında
da yedinci sınıflar üzerinde yapılan uygulamaya
göre proje çalışmalarına katılan deney grubu öğrencileri kontrol grubundan daha fazla güdülendiği
saptanmıştır.
Proje tabanlı eğitimin okullarda uygulanması, öğrencilerin proje çalışmalarına katılmalarını sağlamakta ve yapılan literatür araştırmasına göre öğrencilerde, bilişsel, duyuşsal ve psikomotor alanlarda
gelişme sağlamaktadır. Ancak proje çalışmalarına
katılma ve bu süreci devam ettirmede sorunlar
oluşmaktadır. Öztuna Kaplan ve Diker Coşkun
(2012) proje tabanlı eğitimin uygulamasında oluşacak sorunların tespitine yönelik ve bu sorunların
giderilmesine yönelik bir eylem araştırması yapmıştır. Araştırma sonucunda; öğrencilerin proje konularının belirlenmesinde, ailelerin not kaygıları, derslere zaman ayıramama, grup bireylerinin eşit çalışmaması gibi olumsuzluklar ön plana çıkmıştır. Bu
sorunların nedenleri tespit edilip, görülen sorunların en aza indirilmesi için program hazırlanmıştır.
Program uygulandıktan sonra öğrencilerin proje
çalışmalarına katılımının sağlandığı görülmüştür.
Proje çalışmaları verimli ve yukarıda verilen sorunların giderildiği ancak velilerin not kaygılarının
devam ettiği gözlemlenmiştir.
Ayvacı ve Çoruhlu (2010)’nun yaptığı araştırmada
proje tabanlı öğretimin uygulanmasında öğrencilerin karşılaştığı güçlükler incelenmiştir. Araştırma
nitel bir araştırma olup proje çalışmasına katılan
sekizinci sınıf 10 farklı grubun proje hazırlarken
karşılaştıkları güçlükler açık uçlu sorular sorularak
bilgiler toplanıp analiz edilmiştir. Yapılan araştırmanın sonucuna göre; gruplar proje konularını
belirlemekte güçlük çektiği ve proje konularının
genellikle öğretmenleri tarafından belirlendiği tespit
edilmiştir. Grup üyeleri %70’i proje yapım aşamasında zorlandığını, %50’si proje düzeneğini kurmak-
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
ta zorlandığını, %30’u grup üyeleriyle uyumlu
çalışılmadığı ve %20’si dersleri olumsuz etkilediğini
belirtmiştir.
Literatür incelendiğinde proje çalışmalarına katılımın fen eğitiminde önemli bir rolü varken öğrencilerin fen proje çalışmalarına yeteri kadar katılım
göstermediği görülmektedir. Bu araştırmada 6., 7.
ve 8. sınıf öğrencilerinin ülke genelinde, bölgesel
nitelikte veya çeşitli kurumlarca yapılan fen ile ilgili
proje çalışmalarına katılma eğilimlerinin incelenmesi amaçlanmıştır.
2. Yöntem
Bu araştırmada öğrencilerin proje çalışmalarına
Demografik özellikler
Cinsiyet
Sınıf
katılma eğilimlerini tespit etmek için tarama modeli
uygulanmıştır. Tarama modelleri, geçmişte ya da
halen var olan bir durumu olduğu şekliyle betimlemeyi amaçlayan araştırma yaklaşımlarıdır (Büyüköztürk ve diğ.,2011).
2.1. Çalışma Grubu
Bu çalışmaya 2012-2013 eğitim öğretim yılının ikinci
yarısında Kocaeli, İstanbul ve Sakarya illerinden
toplam 176 öğrenci gönüllü olarak katılmıştır. Gönüllü öğrencilerin seçilmesindeki amaç görüşme
formundaki sorulara verilen cevapların güvenirliliğini arttırmaktır. Çalışma grubunun özellikleri
Tablo 1 de verilmiştir.
Tablo 1: Çalışma grubunun özellikleri
Frekans
Erkek
80
Kız
96
6. Sınıf
55
7. sınıf
61
8. Sınıf
60
2.2. Veri Toplama Aracı
Veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından
anket hazırlanmıştır. Ankette öğrencilerin demografik özellikleri ve proje çalışmalarına katılma eğilimlerini ortaya çıkarmaya yönelik sorular yer almaktadır.
Anket maddelerinin belirlenmesinde çalışma grubuyla benzer özelliklere sahip öğrencilere açık uçlu
sorular sorularak madde havuzu oluşturulmuştur.
Daha sonra bu maddeler kapalı soru formatına
çevrilerek anket soruları hazırlanmıştır. Bunun
dışında çalışma grubunun farklı düşüncelerini ortaya çıkarmak amacıyla açık uçlu sorular da ankette
yer almıştır. Hazırlanan form, iki akademisyen ve
Yüzde
45,5
54,5
31,3
34,7
34,1
sekiz fen ve teknoloji öğretmeninin görüşüne sunulmuş ve gerekli düzenlemeler yapıldıktan sonra
çalışma grubuna uygulanmıştır.
2.3. Verilerin Analizi
Anketin uygulanması sonucunda elde edilen verilerin analizinde frekansları ve yüzde değerleri hesaplanarak yorumlanmıştır. Açık uçlu soru analizinde
ise içerik analizi yapılmış ve araştırmacılar tarafından ayrı ayrı kodlamalar yapılarak temalara ulaşılmıştır.
3.Bulgular
Öğrencilere uygulanan anket sonucunda elde edilen
bulgular aşağıda yer almaktadır.
Tablo 2:Öğrencilerin proje çalışmaları hakkındaki görüşleri
Frekans
Evet
166
Fen eğitiminde proje çalışmalarının önemi var mıdır?
Hayır
10
Yüzdelik
94,3
5,7
Proje çalışmalarına katılmak için desteğe ihtiyaç duyuyor Evet
musunuz?
Hayır
73
103
41,5
58,5
Fen ile ilgili proje çalışmalarını / yarışmalarını takip ederEvet
misiniz?
Hayır
94
82
53,4
46,6
Fen ile ilgili proje çalışmalarına / yarışmalarına hiç katıldınızEvet
mı?
Hayır
22
155
11,9
88,1
Görüşler
Tablo 2’de öğrencilerin verdikleri cevaplara ait
yüzdeler incelendiğinde öğrencilerin %94,3 ünün
fen eğitiminde proje çalışmalarının önemli olduğunu düşündükleri, 58,5’inin proje çalışmalarına katılmak için bir desteğe ihtiyaç duymadığı görülmek-
tedir. Öğrencilerin yarıdan fazlası (%53,4) proje
çalışmalarını/yarışmalarını takip etmektedir ancak
çalışmalara katılma yüzdesinin (%11,9) düşük olduğu görülmektedir.
225
226
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Tablo 3: Öğrencilerin proje çalışmalarının önemi hakkında görüşleri
Sıklık freKod
Yüzde (%)
kansı (f)
Hayal gücünü geliştirmesi
2
0,98
Zihinsel (düşünce)gelişim sağlaması
7
3,43
Bilgiyi öğretmesi(arttırması)
21
10,29
Ezberden kurtarması
1
0,49
Daha kolay öğrenme sağlaması
3
1,47
Öğretici olması
4
1,96
Tekrar etmeyi sağlaması
11
5,39
Konuları anlaşılır yapması
10
4,90
Bilgiye ulaşma yollarını öğretmesi
1
0,49
Eğlenceli (zevkli) olması
13
6,37
Fenne olan ilgiyi arttırması
1
0,49
Psikomotor (el becerilerini) gelişim sağla3
1,47
ması
Uygulama sağlaması(deneyerek öğretme4
1,96
si)
Kariyer hayatımızı etkilemesi
1
0,49
Not ortalamasını yükseltmesi
28
13,72
Derslere yardımcı olması
8
3,92
Bilim insanı olmaya katkısı
1
0,49
Başarıyı (çalışmayı) arttırması
3
1,47
Gelişime katkı sağlaması
11
5,39
Geleceğe katkısı
2
0,98
Hayatla ilişkili olması
7
3,43
Evrensel olması
1
0,49
Bilime destek sağlaması
5
2,45
Sosyal etkinliklere katılımı sağlaması
1
0,49
Yeni buluşlar(fikirler) ortaya koyması
3
1,47
Farklı düşündürmesi
1
0,49
Kalıcılık sağlaması
3
1,47
Problem(sorun) çözümünü sağlaması
4
1,96
Merakı gidermesi
1
0,49
Projelerin fen ile ilişkili olması
13
6,37
Deney, gözlem ve araştırma yapmayı
7
3,43
öğretmesi
Değerlendirilmeyen (görüş bildirmeyen)
23
11,27
Toplam
204
100
Tema
Bilişsel
Duyuşsal
Psikomotor
Başarı
Toplumsal
Yaratıcılık
Diğer
‚Fen eğitiminde proje çalışmalarının yeri var mıdır?‛ sorusuna öğrencilerin verdikleri cevaplar
kodlanarak Tablo 3 oluşturulmuştur. Bu tabloya ait
yüzdeler incelendiğinde projelerin %29,41 bilişsel
Toplam Yüzde
29,41
6,86
3,43
25,49
7,84
1,96
13,72
11,21
99,94
alanla, %25,49’unun ise başarı, %13,72 diğer kodlamalar, %7,84 toplumsal,%6,86 duyuşsal alan,%3,43
psikomotor alan%1,96 yaratıcılık temalarıyla ile
ilgili olduğu görülmektedir.
Tablo 4: Öğrencilerin proje çalışmalarına katılma nedenlerine ilişkin görüşleri
Frekans
Yüzdelik
Fen ve teknoloji dersinde başarılı olmamı sağlama
126
71,6
Yeteneği geliştirme
105
59,7
Fen ve teknoloji dersini çok sevdiğim için proje çalışmalarına katılma
85
48,3
Proje çalışmalarına katılmak fen ve teknoloji ders notumu etkileyeceği için
çok istekli olma
83
47,2
Fen proje çalışmaları sayesinde ülkemiz bilim ve teknolojide kalkınacağı
için katılmaya çok istekli olma
71
40,3
Kendimi bilim insanı gibi hissetme
71
40,3
Bilimin gelişmesine katkı sağladığım için proje çalışmalarına katılma
68
38,6
Zorunlu olma
Maddi gelir sağlama
10
5
5,7
2,8
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Tablo 4’te öğrencilerin %71,6 ‘sı fen ve teknoloji
dersinde başarılı olacağına, %59,7’si yeteneğini
geliştireceğine, %47,2’si ders notunu etkileyeceğine,
%40,3’ü ülkemizin bilim ve teknolojide gelişeceğine
katkı sağlayacağına inandığı için proje çalışmalarına
katılma eğilimindedirler. Öğrencilerin %48,3’ü fen
ve teknoloji dersini sevdiği ve %40,3’ü kendini bilim
insanı gibi hissedeceği için proje yarışmalarına
katılma eğilimdedir. %5,7’si zorunlu olduğu ve
%2,8’i ise maddi gelir sağlayacağını düşündüğü için
katılma eğilimindedir.
Tablo 5: Öğrencilerin proje çalışmalarına katılmama nedenlerine ilişkin görüşleri
Frekans
Diğer Derslerin Ödevlerinden Dolayı Proje Çalışmalarına Katılacak Vakit Bulamama
83
Proje Çalışmaları Sınavlara Çalışmayı Engellediği İçin Proje Çalışmalarına Katılmama (SBS 62
Ve Okul Sınavları Vb.)
Proje Çalışmaları İçin Hazırlıkların Okul Çıkışı Yapılmasından dolayı Vakit Ayıramama
54
Proje Hazırlamak İçin Ön Bilgi Ve Becerilere Sahip olmama
42
Proje Çalışmalarından / Yarışmalardan Haberdar olmama
35
Kendini Başarılı Bir Proje Hazırlayacak Kadar Yeterli Görmeme
35
Proje Aşamalarının Karmaşık Ve Zor Anlaşılır Bir Süreç Olduğunu Düşünme
32
Uzun Çalışmalar Gerektirmesi
29
Öğretmenin Haber Vermemesi
26
Zaman Kaybı Olduğunu Düşünme
20
İstenilen Bir Konuda Çalışma İmkânı Bulamama
18
Öğrencilerin Değerlendirilmesinde Proje Çalışmalarının Önemli Bir Yer Tuttuğuna İnan- 16
mama
Amacına Ulaşmadığını Düşünme
16
Çok Masraflı Olması
14
Fen Proje Çalışmalarının Gereksiz Olduğunu Düşünme
10
Öğretmenlerin Proje Çalışmalarına Teşvik Etmemesi
9
Proje Çalışmaları / Yarışmalarını Düzenleyen Kurumların Organizasyonunu Beğenmeme
7
Ailenin İstememesi
4
Tablo 5 incelendiğinde öğrencilerin proje çalışmalarına katılmamalarındaki en büyük etkenlerin; ödevlere (%47,2 ) ve sınavlara (%35,2) yapılan hazırlıklardan ve proje çalışmalarına hazırlıkların okul
çıkışı yapılmasından dolayı (%30,7) vakit ayıramadıkları görülmektedir. Öğrencilerin proje çalışmalarına katılmasını engelleyen etkenlerden bazıları da;
öğrencilerin haberlerinin olmaması (%19,9), öğretmenlerin öğrencilere zamanında haber vermemesi
(%14,8), ve projelerin uzun çalışmalar gerektirmesi
(%16,5) olarak görülmüştür.
4.Tartışma, Sonuç ve Öneriler
Öğrencilerin proje çalışmalarına katılıma eğilimlerinin belirlendiği bu çalışmada bireylerin büyük çoğunluğunun proje çalışmalarının önemli olduğunu
düşündükleri görülmektedir. Proje çalışmalarının
önemi ile ilgili görüşler incelendiğinde; bilişsel,
duyuşsal, psikomotor alanlarda katkı sağladığı, aynı
zamanda toplumsal açıdan, başarıyı arttırma ve
yaratıcılık becerilerinin gelişmesine de katkı sağladığı belirtilmiştir. Ancak buna rağmen öğrencilerin
sadece %11,9’unun proje çalışmalarına katıldığı
görülmektedir. Bu çalışmada öğrencilerin not kaygısı yaşadıkları, yeterince boş vakitlerinin olmadıkları, kendilerini yetersiz gördükleri, proje konularını
belirlemede zorlandıkları anlaşılmıştır. Bunlar öğrencilerin proje çalışmalarına katılmalarını engelleyen etmenlerden sadece birkaç tanesini oluşturmaktadır. Öztuna Kaplan ve Diker Coşkun (2012) da
227
Yüzdelik
47,2
35,2
30,7
23,9
19,9
19,9
18,2
16,5
14,8
11,4
10,2
9,1
9,1
8,0
5,7
5,1
4,0
2,3
yaptıkları çalışmada öğrencilerin proje konularının
belirlenmesinde, ailelerin not kaygıları, öğrencilerin
derslere zaman ayıramaması, grup bireylerinin eşit
çalışmaması gibi olumsuzluklardan bahsederek
paralel bulgulara ulaşmışlardır. Çalışmanın diğer
bir bulgusu olan proje hazırlama esnasında yardımına ihtiyaç duydukları konusuyla benzer şekilde
Ayvacı ve Çoruhlu (2010) da öğrencilerin proje
yapım aşamasında ve proje düzeneğini kurmada
zorlandığı, dolayısıyla yardıma ihtiyaç duyduklarını belirtmişlerdir.
Proje çalışmalarına katılmanın gerekliliği ve kazandırdıkları ile ilgili olarak öğrenciler kendilerini bilim
insanı gibi hissetme, bilime katkı sağlayacağını
düşünmesi, başarı sağlama, yeteneklerini geliştirme
vb. birçok kazanç sağladığını belirterek katılma
eğilimi içerisinde olduklarını belirtmişlerdir. Benzer
şekilde ChanLin (2008) yaptığı çalışmada proje
çalışmalarıyla bireylerin grup içinde etkileşime
geçerek bilimsel bilgileri, araştırma ve keşfetme
becerilerini öğrendiklerini saptamıştır. Bunlar göz
önünde bulundurulduğunda ders başarısındaki
kaygıdan çok proje çalışmalarının öğrencilerde
geliştireceği özgüven duygusu, beceri ve problem
çözme yeteneğinin geliştirilmesine odaklanmaları
sağlanmalıdır.
Çalışmanın sonuçları özetlenecek olunursa öğrencilerin %94,3’ünün proje çalışmalarının fen eğitiminde
önemli olduğu düşünmektedir ancak proje çalışmalarına katılma oranlarının(%11,9) düşük olması
öğrencilerin proje çalışmalarına katılma eğilimlerini
228
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
olumsuz yönde etkileyen sebeplerin olduğunu
ortaya çıkarmaktadır. Proje çalışmalarına katılımı
olumsuz etkileyen bu sebeplerin ortadan kaldırılması büyük önem taşımaktadır. Bu etkenlerin ortadan kaldırılması için okullarda proje çalışmaları için
ayrı bir ders saatinin ayrılması veya seçmeli bir
dersin programa eklenmesi, öğrencilerin ders başarı
kaygısının ve sınav kaygısının azaltılmasına yönelik
gerekli düzenlemelerin yapılması, öğrencilere proje
hazırlama eğitimlerinin alanında uzman öğretmenler tarafından verilmesi için gerekli düzenlemelerin
yapılması, bölgesel ya da ulusal proje yarışmalarıyla
ilgili yeteri kadar öğrencilerin bilgilendirilmesi
gerekmektedir.
Kaynakça
Ayvacı, H.Ş. ve Çoruhlu, T.Ş. (2010). Fen Ve Teknoloji Dersi Proje Tabanlı Öğretim
Uygulamasında İlköğretim Öğrencilerinin Karşılaştıkları Güçlükler. Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 23(1),
43-59.
http://home.uludag.edu.tr/users/ucmaz/PDF/egitim/htmpdf/2010-23(1)/M4.pdf adresinden erişildi.
Büyüköztürk, Ş., Kılıç Çakmak, E., Akgün, Ö.E., Karadeniz, Ş. ve Demirel, F. (2011).
Bilimsel araştırma yöntemleri. Ankara: Pegem A Yayıncılık.
ChanLin, L.J.(2008). Technology integration applied to project-based learning in science.
Innovations in Education and Teaching International,45(1) 55–65. DOI: 10.1080/14703290701757450
Çeken, R. (2012). İlköğretim Düzeyi Öğrenci Projelerinin Biyoloji ile İlgili Program Dışı
Bilgiler Yönünden İçerik Analizi. Necatibey Eğitim Fakültesi Elektronik Fen Ve Matematik Eğitimi Dergisi. 6(1), 55-66.
http://www.nef.balikesir.edu.tr/~dergi/makaleler/yayinda/12/EFMED_FBE160.pdf adresinden erişildi.
Çepni, S. ve Çil, E. (2012). Fen ve Teknoloji Programı ( Tanıma, Planlama, Uygulama ve
SBS ile İlişkilendirme) İlköğretim I. ve II. Kademe Öğretmen El Kitabı. Ankara: Pegem A Yayıncılık.
Öztuna Kaplan, A. Ve Diker Coşkun, Y. ( 2012). Proje Tabanlı Öğretim Uygulamalarında
Karşılaşılan Güçlükler ve Çözüm Önerilerine Yönelik Bir Eylem Araştırması. Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Dergisi, 8(1), 137-159.
http://www.mersin.edu.tr/edergi/index.php/efd/article/download/168/181 adresinden erişildi.
Kaptan, F., Korkmaz, H. (2001). Fen Eğitiminde Proje Tabanlı Öğrenme Yaklaşımı.
Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 20, 193-200
http://www.efdergi.hacettepe.edu.tr/200120H%C3%9CNKAR%20KORKMAZ.pdf adresinden erişildi.
MEB. (2006). İlköğretim Fen ve Teknoloji Dersi(6, 7 ve 8.Sınıflar) Öğretim Programı.
Ankara: Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı.
Pektaş, M. H., Çelik, H. ve Köse, S. (2009). Proje Tabanlı Öğrenme Yaklaşımı Üzerine
Uygulama Güçlük Ölçeğinin Geliştirilmesi. Ahi Evran Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi,10(3), 111-118
http://kefad.ahievran.edu.tr/archieve/pdfler/Cilt10Sayi3/JKEF_10_3_2009_111_118.pdf adresinden erişildi.
Sert Çıbık, A., Emrahoğlu, N. (2008). Proje Tabanlı Öğrenme Yaklaşımının Fen Bilgisi
Dersinde Öğrencilerin Mantıksal Düşünme Becerilerinin Gelişmesine Etkisi. Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 17(2), 51-66.
Sülün,Y., Ekiz,S.O. ve Sülün, A. (2009). Proje Yarışmasının Öğrencilerin Fen ve Teknoloji
Dersine Olan Tutumlarına Etkisi ve Öğretmen Görüşleri. Erzincan Eğitim Fakültesi Dergisi,11(1), 75-94.
http://edutek.erzincan.edu.tr/ojs/index.php/EFDERGI/article/view/657/542 adresinden ulaşıldı.
Zeren Özer, D. ve Özkan, M. (2011). Proje Tabanlı Öğrenme Yaklaşımının Fen Bilgisi
öğretmenliği Bölümü Öğretmen Adaylarının Biyoloji Konularındaki Akademik
Başarılarına Etkisi. Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 24 (1), 181-207.
http://home.uludag.edu.tr/users/ucmaz/PDF/egitim/htmpdf/2011- 24%281%29/M10.pdf.
adresinden erişildi.
Zeren Özer, D. ve Özkan, M. (2012). Proje Tabanlı Öğretimin Fen Bilgisi Öğretmen
Adaylarının Bilimsel Süreç Becerileri Üzerine Etkisi. Türk Fen Eğitim Dergisi,9 (3),
119-130. http://www.tused.org/internet/tused/archive/v9/i3/tusedv9i3s8.pdf.
adresinden erişildi.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
İlköğretim 7. Sınıf Öğrencilerinin Öğrenme Stili ile Fen ve
Teknoloji Dersi Başarısı Arasındaki İlişki
Öznur ERBEY*
Abdullah AYDIN**
Özet
Bu çalışmada; öğrenme stillerinin ilköğretim öğrencilerinde fen ve teknoloji dersi başarısı üzerine etkisi araştırılmıştır. Çalışmada, nitel araştırma yöntemlerinden tarama yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın evrenini, Kırşehir
Merkez ilçesinde bulunan ilköğretim okulları oluşturmaktadır. Çalışmanın örneklemini ise Kırşehir Merkez İlçesinde bulunan İMKB İlköğretim Okulu, Cumhuriyet İlköğretim Okulu, Sırrı Kardeş İlköğretim Okulu, Vali Mithat
Saylam İlköğretim Okulu ve Aşıkpaşa İlköğretim Okullarında okuyan toplam 300 7.sınıf öğrencisi oluşturmaktadır. Araştırma, 113 kız ve 116 erkek olmak üzere toplam 229 öğrenciden oluşan örneklem üzerinde yürütülmüştür. Çalışmada veri toplama araçları olarak; 1) öğrenci başarısını ölçmek için ‚Fen ve Teknoloji Dersi Başarı Testi‛,
2) öğrencilerin öğrenme stillerini tespit etmek için ‚Kolb Öğrenme Stili Anketi‛ ve 3) bu çalışmanın araştırmacısı
tarafından hazırlanan ‚Kişisel Bilgi Formu (2010)‛ kullanılmıştır. Verilerin istatistiksel çözümlenmesinde SPSS
17.0 paket programı kullanılmıştır. Bu analizler sonucunda; 7. sınıf öğrencilerinin Fen ve Teknoloji dersi başarı
puanları ile öğrenme stillerine bakıldığında özümseyen öğrenme stilinin öne çıktığı görülmüştür. Adı geçen çalışmanın yapıldığı ilde Fen ve Teknoloji öğretmenlerinin ders sunumlarında Kolb’un özümseyen öğrenme stilini
göz önünde bulundurmaları önerilebilir.
Anahtar Kelimeler: Öğrenme, öğrenme stili, Fen ve Teknoloji Dersi başarısı
The Relation of Learning Style and Science and Technology
Lesson’s Success for 7th Grade Students of Primary Schools
Abstract
In this study, effect of learning style, for primary school students in Science and Technology lesson's success was
searched. In text, scanning method in qualitative searching methods was used. Population of this study was
formed by primary schools in Kırşehir. Sample of this study was formed by 7th grade students who were total 300
and attending İMKB Primary School, Cumhuriyet Primary School, Sırrı Kardeş Primary School, Vali Mithat Saylam Primary School and Aşıkpaşa Primary School in Kırşehir. This study was performed with sample which contained 113 females and 116 males and total 229 students. As a tool of data collection, 1) ‘Science and Technology
Lesson's Success Test’ for evaluating students' successes 2) ‘Kolb Learning Style Questionnaire’ to find out about
students' learning styles 3) ‘ID Form 2010’ which was prepared by this study's researcher was used. SPSS 17.0
packaged programme was used to analyse statistics of data. The consequence of this analysis, when we searched
7th grade students' Science and Technology lesson's success grade and style of learning, assimilation learning style
came forward. Assimilation Learning Style of Kolb can be suggested to Science and Technology lesson's teacher in
presentation of lesson in city which this study was made.
Keywords: Learning, Style of Learning, Science and Technology lesson's success
Cumhuriyet Ortaokulu / Kırşehir, Fen ve Teknoloji Öğretmeni, oz.nur.26@hotmail.com
Yrd. Doç. Dr., Ahi Evran Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, İlköğretim Bölümü, Fen Bilgisi Öğretmenliği Anabilim Dalı,
Doç. Dr., aaydinch@gmail.com
*
**
Yrd.
229
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
1. Giriş1
Çağımızın öğrenci profili- sürekli artan ve değişen
bilgiye ulaşan, onları düzenleyebilen, işleyebilen ve
kendi düşünme biçimlerinin bir parçası durumuna
getirebilen - şeklindedir. Bundan dolayı öğrencilerin
öğrenme sürecinde başkalarına bağımlı kalmadan
öğrenebilmeleri ve kendi öğrenme süreçlerini denetleyebilmeleri gerekmektedir (Güven, 2004). Bu denetimin yapılması bireyin kendi öğrenme stilini
bilmesine bağlıdır.
Bilgiyi alma ve işleme sürecinde her öğrencinin
güçlü olarak tercih ettiği bir yol vardır. Bu yol öğrenciden öğrenciye farklılık gösterir. Bazı öğrenciler
veriler, olaylar ve algoritmalar üzerinde yoğunlaşırken bazıları da teorik ve matematiksel modellerde
daha rahattırlar. Bazı öğrenciler şemalar, grafikler
ve resimler gibi bilginin görsel şekillerine daha
rahat tepki verebilirlerken, bazıları da yazılı ve
sözlü açıklamaları tercih ederler. Bazıları aktif ve
etkileşimli bir şekilde öğrenmeyi tercih ederken
bazıları da daha kişisel ve kendi duyguları ışığında
öğrenmeyi tercih ederler. Bu farklılıklar öğrencilerin
öğrenme stillerini belirler (Felder, 1996). Eğer bireylerin stillerinin ne olduğu belirlenirse, bu bireylerin
nasıl öğrenebileceği ve nasıl bir öğretim tasarımı
uygulanabileceği de daha kolay bir biçimde kestirilebilir. Böylece öğretici öncelikle kendisi sonra da
öğreneni için buna uygun ortamlar oluşturulabilir.
Öğretim hem bir bilim hem de bir sanat olduğuna
göre, öğretici için bu süreci yaşanılmaya değer kılmak için çaba göstermek gerekir (Babadoğan, 2000).
Beethoven tarafından ‚bilim‛ ve ‚sanatın‛ insanlığı
yücelten
şey
olduğu
ifade
edilmiştir
(http://tr.wikiquote.org). Adı geçen sanatlara insanlığın katkısı Babadoğan (2000) tarafından ‚öğretim‛
şeklinde vurgulanmıştır. Bu vurguda bireylerin
öğrenme stilleri ve bu stillere bağlı katkıları önemlidir. Bu stillerden; Kolb (1984) öğrenme stili kavramı
yaşantıya dayalı öğrenme kuramına dayanmaktadır. Kolb (1984) öğrencileri 4 farklı öğrenme stiline
göre sınıflamaktadır. Bu sınıflamayı yaparken öğrencilerin bilgiyi algılama ve işleme boyutlarını göz
önünde bulundurmaktadır. Kolb (1984) öğrencileri
ayrıştıran, değiştiren, özümseyen ve yerleştiren
olmak üzere sınıflamaktadır.
1.1. Araştırmanın Problemi
Yedinci sınıf öğrencilerinin Fen ve Teknoloji dersi
ön test başarı puanları kontrol edildiğinde öğrenme
stilleri ile Fen ve Teknoloji dersi son test başarı pu-
Çalışmanın bulgularının bir kısmı birinci yazarın yüksek
lisans tezinden alınmıştır.
1
230
anlarına göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir?
2. Yöntem
İlköğretim 7.sınıf öğrencilerinin fen ve teknoloji
dersi başarısı ile öğrenme stilleri arasındaki ilişkiyi
açıklamak için Tarama yöntemi kullanılmıştır.
2.1 Araştırmanın Modeli
Bu model çerçevesinde öğrenme stillerini belirlemek
için Kolb (1984) Öğrenme Stili Envanteri uygulanmıştır. Fen ve Teknoloji dersi başarısını ölçmek için,
araştırmacı tarafından geliştirilen Fen ve Teknoloji
Dersi Başarı Testi uygulanmıştır.
2.2 Evren ve Örneklem
Kırşehir ili merkezinde bulunan 1980 ilköğretim 7.
sınıf öğrencisi, evreni oluşturmaktadır. Evrende
bulunan okullardan rastgele seçkisiz örneklem
seçilerek 240 öğrenci ile çalışma yapılmıştır.
2.3 Veri Toplama Araçları
Veri toplama aracı üç bölümden oluşmaktadır.
Anketin birinci bölümünde kişisel bilgiler olan
cinsiyet, anne ve babalarının mezun olduğu okul ve
meslekleri bölümleri bulunmaktadır. İkinci bölümünde ‚Öğrenme Stilleri Envanteri‛, üçüncü bölümünde ise ‚Fen ve Teknoloji Dersi Başarı Testi‛ yer
almaktadır. Fen ve Teknoloji Dersi Başarı Testi hem
başarı testi hem de ön test olmak üzere iki kez uygulanmıştır. İlk uygulama testle ilgili ünite işlenmeden önce uygulanmış diğer uygulama ise ünite
işlendikten sonra yapılmıştır. İki uygulama arasında
6 hafta geçmiştir.
2.3.1. Öğrenme Stil Envanteri
Araştırmaya katılanların öğrenme stillerini belirlemek amacıyla Kolb'un Öğrenme Stil Envanteri (KÖSE) hangi öğrenme stilinin birey için daha uygun
olduğunu ortaya koymaktadır. Bunun belirlenmesi
bireylerin meslek seçimine, problem yaklaşımına ve
amaçlarını nasıl belirleyeceklerine yardım eden bir
ölçektir. Bunun yanı sıra, bir öğrenen olarak bireyin
zayıf ve güçlü yanlarım anlamasına yardım eder.
Kolb yaşantısal öğrenme kuramına dayalı 4 öğrenme stili bir döngü şeklindedir. Bu öğrenme stilleri
içinde de 4 öğrenme biçimi bulunmaktadır. Her bir
öğrenme biçimini belirleyen öğrenme yolları birbirinden farklıdır. Bunlar sırasıyla, Somut Yaşantı için
"hissederek" , Yansıtıcı Gözlem için "izleyerek",
Soyut Kavramsallaştırma için "düşünerek", Aktif
Yaşantı için "yaparak" öğrenmedir. Ancak, bireyin
öğrenme stilini belirleyen tek bir biçim bulunmaktadır. Her bireyin öğrenme stili bu 4 temel biçimin
bileşenidir. Bu nedenle, bir öğrenme durumu içerisine çeşitli durumlar bir araya getirilerek yerleştirilmiştir. Bireyin puanlarının toplamı ile bireyin en
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
uygun hangi öğrenme stiline girdiği belirlenir. Bu
stiller Yerleştiren, Özümseyen, Değiştiren ve Ayrıştırandır. ÖSE ile bireylerin bu döngünün neresinde
yer aldığı belirlenir. ÖSE, bireylerin kendi öğrenme
stillerini sıralamalarını isteyen
4'er seçenekli 12 maddeden oluşmaktadır. Her bir
seçenek 4 öğrenme biçimini temsil etmektedir. Bunlar sırasıyla Somut yaşantı, Yansıtıcı gözlem, Soyut
kavramsallaştırma,
Aktif yaşantıdır. Cevaplayıcıların her bir seçeneğe
verdiği puanlar sonucu 12 ile 48 arasında bir puan
elde edilmektedir. Daha sonraki aşama birleştirilmiş
puanların elde edilmesidir. Bu ise, *SK-SY], [AY-YG]
şeklinde elde edilir. Bu toplamdan elde edilen puanlar - 36 ile + 36 arasında değişir. SK-SY den elde
edilen pozitif puan öğrenmenin soyut, negatif bir
puan öğrenmenin somut olduğunu gösterir. Aynı
şekilde, AY-YG üzerinde elde edilen pozitif ve negatif puanlar öğrenmenin aktif ya da yansıtıcı olduğunu gösterir. Bireye en uygun olan öğrenme stili
belirlenir (Aşkar ve Akkoyunlu,1993).
2.3.2. Fen ve Teknoloji Dersi Başarı Testi
Test 32 maddeden oluşan çoktan seçmeli yapıda
geliştirilmiştir. Çalışmanın örneklemi dışında 40
sekizinci sınıf öğrencisine 1. dönem başında pilot
çalışma amacıyla uygulanmıştır. Testteki maddelerin ayırıcılık ve güçlük indekslerine bakılarak ayırıcılığı ve güçlüğü %10’un altında ve %90’ın üzerinde
olan maddeler çıkarılarak test 20 maddeden oluşan
bir yapıya kavuşmuştur. 20 maddelik testin geçerli-
liği Fen ve Teknoloji alanında uzman 1 öğretim
üyesi ve 3 öğretmen tarafından yapılmıştır. Çalışmaya katılan öğrencilerin test puanları kullanılarak
yapılan Fen ve Teknoloji Dersi Başarı Testinin α
güvenirlik katsayısı olarak hesaplanmış olup bu
açıdan da kabul edilebilir güvenirlik katsayısına
sahip bir test olarak düşülmüştür. Bu çalışma için
öğrencilerin Fen ve Teknoloji Dersi Başarısı 20
maddeden oluşan bu testle ölçülmüştür ve öğrencilerin başarısı 0 – 19 arasında değişmektedir. Bu
çalışmaya katılan öğrencilerin puanları temel alınarak hesaplanan testin alfa güvenirlik katsayısı 0.73
olarak bulunmuştur.
2.4. Verilerin Analizi
Yedinci sınıf öğrencilerinin fen ve teknoloji dersi ön
test başarı puanları kontrol edildiğinde öğrenme
stilleri ile fen ve teknoloji dersi son test başarı puanları arasındaki ilişkiyi incelemek için kovaryans
analizi (ANCOVA ) yapılmıştır. Bu analizde son
test başarı puanları; bağımlı değişken, öğrenme
stilleri; bağımsız değişken ve ön test başarı puanları
da kontrol değişkeni olarak atanmıştır.
3. Bulgular
Tablo 1’de son test başarı puanlarının öğrenme
stillerine göre betimsel istatistikleri, Tablo 2’de ise
ön test başarı testine göre düzeltilmiş son test başarı
puanlarının öğrenme stillerinin ANCOVA sonuçları
sunulmuştur.
Tablo 1. Son Test Başarı Puanlarının Öğrenme Stillerine göre Betimsel İstatistikleri
n
Ortalama
Düzeltilmiş
ortalama
Ayrıştıran
26
9,907
12,091
Değiştiren
27
7,810
9,965
Özümseyen
18
10,327
12,941
Yerleştiren
14
9,283
12,240
Öğrencilerin öğrenme stillerine göre düzeltilmiş son
test başarı puanları tabloda verilmiştir. Buna göre
son test başarı puanları ayrıştıran öğrenme stiline
sahip öğrencilerin 9.90; değiştiren öğrenme stiline
sahip öğrencilerin 7.81; özümseyen öğrenme stiline
sahip öğrencileri 10.33; yerleştiren öğrenme stiline
sahip öğrencilerin 9.28 olarak hesaplanmıştır. Bu
puanlara bakılarak bir farkın olduğu ve özümseyen
öğrenme stiline sahip öğrencilerin daha başarılı
olduğu düşünülebilir. Ancak öğrencilerin ön test
başarı puanları kontrol edildiğinde son test başarı
puanlarında değişmeler olduğu görülmektedir. Son
test başarı puanlarının düzeltilmiş ortalama puanları ayrıştıran öğrenme stiline sahip öğrencilerin
12.09; değiştiren öğrenme stiline sahip öğrencilerin
9.97; özümseyen öğrenme stiline sahip öğrencileri
12.94; yerleştiren öğrenme stiline sahip öğrencilerin
12.24’tür. Düzeltilmiş son test başarı puanlarına
göre öğrenciler puanları bakımından yüksekten
düşüğe doğru bir sıraya konulursa en yüksek puan
özümseyen öğrenme stiline sahip öğrencilerin olduğu, bunu sırayla yerleştiren, ayrıştıran ve değiştiren öğrenme stiline sahip öğrencilerin izlediği ifade
edilebilir.
231
232
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Tablo 2. Ön Test Başarı Testine göre Düzeltilmiş Son Test Başarı Puanlarının Öğrenme Stillerinin ANCOVA Sonuçları
Varyansın kaynağı
Kareler toplamı
Sd
Kareler ortalaması
F
Anlamlılık düzeyi
(p)
Stil
96,74
3
32,25
4,17
,01
Ön test
667,03
1
667,03
86,33
,00
Hata
618,15
80
7,73
Toplam
10748,00
85
ANCOVA sonuçlarına göre, farklı öğrenme stiline
sahip öğrencilerin ön test başarı testi puanlarına
göre düzeltilmiş son test başarı testi puanları arasında anlamlı bir farkın olduğu bulunmuştur, F(1,
80)= 86.33, p<.01.
4. Sonuçlar ve Tartışma
Elde edilen bu bulgulardan; ilköğretim yedinci sınıf
öğrencilerinin öğrenme stilleri ile fen ve teknoloji
dersi başarı puanları arasında anlamlı bir ilişkinin
var olduğu saptanmıştır. Benzer ilişki ilgili literatürlerde de saptanmıştı (Koç, 2007; Koçak, 2007; Kaya,
2007). Ayrıca örneklemde, Kolb Öğrenme Stili Envanteri uygulanıp Fen ve Teknoloji Başarı Puanlarına bakıldığında özümseyen öğrenme stilinin öne
çıktığı tespit edilmiştir. Benzer sonuçlar ilgili literatürlerde de değişik yerlerde farklı örneklem gruplarında tespit edilmiştir (Peker, 2003; Mutlu, 2004;
Koç, 2007; Kaya, 2007; Uğur, 2007).
5. Öneriler
Adı geçen çalışmanın yapıldığı ilde Fen ve Teknoloji
öğretmenlerinin ders sunumlarında Kolb’un özümseyen öğrenme stilini göz önünde bulundurmaları
önerilebilir.
Kaynakça
Aşkar, P. ve Akkoyunlu, B. (1993). Kolb Öğrenme Stili Envanteri, Eğitim ve Bilim, 87, 37-47.
Babadoğan, C. (2000). Öğretim stili odaklı ders tasarımı geliştirme. Milli Eğitim Dergisi, 147, 61-63.
Beethoven, L. V. (2013, 17 Mayıs) ‚İnsanı sadece bilim ve sanat yüceltebilir.‛ Vikisöz, indirildi (11.06.2013)
http://tr.wikiquote.org/wiki/Ludwig_van_Beethoven
Felder, R.M. (1996). Masters of style. ASEE Prism, 6 (4), 18-23.
Güven, M. (2004). Öğrenme Stilleri ile öğrenme Stratejileri Arasındaki İlişki. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Eskişehir.
Kaya, F. (2007). İlköğretim Öğrencilerinin Öğrenme Stillerine Dayalı Fen ve Teknoloji Dersi Öğretim Düzeylerinin İncelenmesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Osmangazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Eskişehir.
Koç, D. (2007). İlköğretim Öğrencilerinin Öğrenme Stilleri Fen Başarısı ve Tutumu Arasındaki İlişki. Yayınlanmamış Yüksek
Lisans Tezi. Kocatepe Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Afyon Karahisar.
Kolb, D.A. (1984). Experiental Learning, Experience as the Source of the Learning Development. New Jersey: Prentice Hall.
Mutlu, M. (2005). Öğrenme Stillerine Dayalı Fen Bilgisi Öğretimi. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2, 2.
Peker, M. (2009). Pre service teachers’ teaching anxiety about mathematics and their learning styles, Eurasia Journal of Mathematics, Science & Technology Education, 5(4), 335-345.
Uğur, B. (2007). Öğrencilerin Karma Öğrenme Yöntemine ve Yöntemin Uygulanmasına Yönelik Görüşlerinin Başarı, Cinsiyet
ve Öğrenme Stilleri Açısından İncelenmesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Fen Bilimleri
Enstitüsü, Ankara.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Ortaokul Öğrencilerinin Zihinlerindeki İdeal Fen ve Teknoloji
Öğretmeni Modelleri
Fatime BALKAN KIYICI*
Zeynep AYDOĞDU**
Fatma KOÇ NEFES****
Büşra BAŞKURT***
Özet
Bu araştırma, ortaokul öğrencilerinin zihinlerindeki ideal fen ve teknoloji öğretmen modellerini belirleme amacıyla yapılmıştır. Çalışma grubunu, 2012–2013 eğitim-öğretim yılında amaçsal örnekleme yöntemi ile seçilen ikisi İstanbul ve biri Sakarya ilinde olmak üzere toplam üç devlet okulundaki 5., 6.,7. ve 8. sınıftan toplam 65 öğrenci
oluşturmaktadır. Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden fenomenolojik yaklaşım benimsenmiştir. Öğrencilerin
zihinlerindeki fen ve teknoloji öğretmen modellerini ortaya koymaya yönelik resimler çizdirilmiş olup verilerin
analizinde içerik analizi yönteminden faydalanılmıştır. Öğrencilerin çizmiş olduğu resimlerden kodlar çıkarılmış,
temalar oluşturulmuştur. Elde edilen verilerden öğretmen cinsiyetleri, öğrenme ortamı, jest ve mimikler, öğrenme
ortamındaki öğretmen etkinlikleri ve öğrenme ortamında bulunan malzemeler olmak üzere beş tema altında kodlamalar yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Ortaokul Öğrencileri, Fen ve Teknoloji, Öğretmen Modelleri
Determine Secondary School Students’ Ideal Science and
Technology Teachers Models
Abstract
This research try to identify ideal science and technology teachers models. Research group was selected from
schools that two are located in İstanbul and on is located in Sakarya. 5, 6, 7 and 8 grade students are selected as
study grups and finally 65 students were participated to study. Phenomenology which is a qualitatie approach
was used in the research. Some drawings, that were represent ideal science teacher perception, were made to students and these drawings used as data source. Codes and themes were derived from the drawings. Five themes
are derived and these themes are teacher gender, gesture and mimics, learning environments, learning activities
and material in learning environments.
Keywords: Secondary School Students, Science andTechnology, Teacher Models.
1.Giriş*
Bir ülkenin her alanda gelişmesi için gerekli en
önemli unsur nitelikli insan yetiştirilmesidir (Dilekmen, 2010; Şahin, 2011). Nitelikli insan yetiştirilmesinin yolu ise nitelikli eğitimden geçmektedir
Yrd.Doç.Dr., Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi, İlköğretim Bölümü, Fen Bilgisi Eğitimi Ana Bilim Dalı, fbalkan@sakarya.edu.tr
** SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Öğrencisi,
yarencise@mynet.com
*** SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Öğrencisi, bus_baskurt@hotmail.com
**** SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Öğrencisi, fatma_mamgurale@hotmail.com
*
(Çalışkan, Işık ve Saygın, 2013; Dilekmen, 2010;
Şahin, 2011). Eğitim hakkında tanımlar çok fazla
olup, hepsinin ortak noktası ise eğitimin ailede
başlayarak ömür boyu süren bir süreç olduğudur.
Ailede başlayan eğitimin plansız olması nedeniyle
eğitim kurumları ortaya çıkmıştır (Duymaz, 2009).
Eğitim kurumlarındaki planlı ve etkili bir eğitimde
öğretmenler önemli bir yer tutmaktadır (Aykaç,
2012; Çalışkan ve diğerleri, 2013; Dilekmen, 2010;
Duymaz, 2009). Bu nedenle nitelikli eğitim için
öğretmenlerin de nitelikli olması gerekmektedir
(Aykaç, 2012; Çalışkan ve diğerleri, 2013; Dilekmen,
2010). Çünkü öğretmenler eğitim öğretim işinin
mutfağında olan kişilerdir.
Öğretmen sadece bilgi aktaran kişi değildir; öyle
olsaydı gelişmiş teknolojiye sahip ülkelerde öğretmenlik mesleği olmazdı. Hâlbuki gelişen teknolojiye
rağmen öğretmenin yerini hiçbir şey alamamıştır
233
234
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
(Çoban, Devecioğlu, Aysan ve Zirek, 2009). Öğretmen öğrencilere eğitimleri boyunca rehberlik etmektedir (Aykaç, 2012). Öğretmenlik mesleği bir
keşif yapmaya ya da elmas arama işine benzetilebilir. Öğretmenlerin özveri ve idealistlik duygusuyla
amaçladıkları hedeflerden biri de gizli değerleri
bulup çıkarmak, işlemek ve onları önce kendi milletinin, sonra da bütün insanlığın hizmetine sunmaktır. Öğretmenler öğrencilere bilgiye giden yolu
göstermekte, sınıfta gizli kalmış cevherleri ortaya
çıkarıp işlemektedir (Duymaz, 2009). Öğretmenler
geleceği inşa eden kişilerdir. İşte tüm bu nedenlerden dolayı öğretmenin önemi daha da artmaktadır.
Öğrencilere kazandırılması gereken niteliklerin
öncelikle öğretmende olması gerekir (Totan, Aysan
ve Bektaş, 2010).
Öğretmen- öğrenci iletişiminde önemli rol oynayan
öğretmenin niteliği, öğrencilerin öğrenme sürecini
de olumlu yönde etkilemektedir. Sağlıklı bir öğretmen-öğrenci ilişkisinin öğrencilerin öğrenme etkinliklerine katılmalarını sağlamada ön koşul olduğu,
öğrenciler tarafından algılanan öğretmenin kişilik
özelliklerinin, mizacının ve karakter özelliklerinin
öğrencilerin başarı, motivasyon ve tutumları üzerinde önemli etkilerinin olduğu vurgulanmaktadır
(Çalışkan ve diğerleri, 2013; Çetin, 2001; Çoban ve
diğerleri, 2009; Jeans,1995; Akt. Şahin, 2011; Telli,
Brok ve Çakıroğlu, 2008; Totan ve diğerleri, 2010).
Ayrıca ileriki yaşlarda meslek seçiminde bile öğretmen davranışları önemli yer tutmaktadır (Telli ve
diğerleri, 2008).
Öğrencileri bu kadar etkileyen olumlu veya olumsuz öğretmen niteliklerinin neler olduğunu ortaya
çıkarmak için yurt içi ve yurt dışında birçok çalışma
yapılmıştır (Acocella, 2002; Alpaslan, 2008; Aslan ve
Yakar, 2011; Aydoğdu, 2003; Çakmak, 2009; Çalışkan ve diğerleri, 2013; Çetin, 2001; Çoban ve diğerleri, 2009; Hadley, 1996; Kanmaz, 2008; Kaya, Altuk
ve Bahçeci, 2012; Kılıç, Kaya, Yıldırım ve Genç,
2004; Korur, 2008; Soydal, 2006; Şahin, 2011; Telli ve
diğerleri, 2008). Çalışma sonuçlarında benzerlikler
gözlemlense de, özellikle ilköğretim öğrencileri
üzerine yapılan çalışmaların sonuçları daha da
dikkat çekicidir. Çünkü ilköğretim dönemindeki
öğrenciler ailelerinden sonra zamanının büyük
kısmını öğretmenlerle geçirdikleri için, öğretmenlerinden etkilenmesi kaçınılmaz bir sonuçtur.
Öğrencilerin fen ve bilime yönelik tutumları ve
değer yargıları da ilköğretim döneminde şekillen-
Öğrencilerin
Cinsiyeti
Kız
Erkek
Toplam
5. sınıf
11
8
19
meye başlamaktadır. Öğrencilerin fen bilimlerine
karşı olumlu tutum geliştirmelerinde ise öğretmenlerin rolü tartışılmaz derecede büyüktür (İpek ve
Tekbıyık, 2007). Fen ve teknoloji öğretmenlerinin
sahip olduğu özellikler, öğrencilerin fenne yönelik
tutum, değer ve yargılarını, dolayısıyla uygulanan
fen eğitiminin ne derecede başarılı olacağını büyük
ölçüde etkileyecektir.
İlköğretim dönemindeki öğrenciler çevrelerine ait
gözlemlerini resimlerle ifade eder (Aykaç, 2012),
hatta dış dünyasını resimlerle kelimelerden daha
güçlü bir şekilde ifade edebilir (Can ve Aral, 2009;
Akt. Aykaç, 2012). Bunun için duygularını yansıtma, öğrenci ile öğretmen arasındaki ilişkiyi açıklamada öğrencilere resim yaptırma oldukça uygun bir
yöntemdir (Aykaç, 2012).
Türkiye’de resim çizdirerek yapılan çalışmalar genelde bilim insanı üzerine olmakla birlikte (Aykaç,
2012), son dönemlerde öğretmenlerin niteliklerini
belirlemek amacıyla çalışmalar da yapılmaktadır
(Aykaç, 2012; Kaya ve diğerleri, 2012). Ancak ülkemizde fen ve teknoloji öğretmenlerinin niteliklerini
belirlemeye yönelik çalışmalar pek fazla bulunmamaktadır. Bu çalışma, ilköğretim çağının önemli bir
bölümünü oluşturan ortaokuldaki öğrencilerin
zihinlerindeki ideal fen ve teknoloji öğretmenine
yönelik düşüncelerinin resim çizdirilerek tespit
edilmesini amaçlamaktadır.
2.Yöntem
2.1 Araştırma Modeli
Bu çalışmada, nitel araştırma yöntemlerinden fenomenolojik (olgubilim) yaklaşım modeli kullanılmıştır. Fenomenolojik yaklaşım modeli, yaşadığımız
dünyadaki olayları, deneyimleri, algıları, kavramları, yönelimleri ve durumları ortaya çıkarmada kullanılan bir modeldir (Yıldırım ve Şimşek, 2011).
Araştırmada ortaokul öğrencilerinin öğrenme ortamında ideal fen ve teknoloji öğretmenine ait düşüncelerini çizim yoluyla ortaya çıkarması sağlanmıştır.
2.2 Çalışma Grubu
Bu çalışmaya 2012–2013 eğitim öğretim yılının ikinci döneminde amaçsal örnekleme yöntemi ile seçilen, ikisi İstanbul ve biri Sakarya ilinde olmak üzere
toplam üç devlet okulundaki 46 tanesi kız, 19 tanesi
erkek olmak üzere toplam 65 öğrenci katılmıştır.
Tablo 1’de çalışma grubunun özellikleri verilmiştir.
Tablo 1. Çalışma grubunun özellikleri
6. sınıf
7. sınıf
8. sınıf
21
11
4
5
5
26
11
9
f
46
19
65
%
70,77
29,23
100
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
2.3 Veri Toplama Aracı
Veri toplama aracı olarak öğrencilere ‚Öğrenme
ortamında ideal Fen ve Teknoloji öğretmenine yönelik düşüncelerinizi çizebilir misiniz?‛ sorusu yöneltilmiş, öğrencilerden düşüncelerini resmetmeleri
istenmiştir. Bu sorunun çalışma amacına uygunluğu
konusunda, alanında uzman 11 Fen ve Teknoloji
öğretmeni, iki öğretim üyesinden uzman görüşü
alınmıştır. Öğrenciler, ders çıkışından sonra sınıf
içinde öğretmen ve gönüllü olmayan arkadaşlarının
baskısı olmadan, özgür hissedebilecekleri bir ortamda, istedikleri kadar zaman kullanarak çizimlerini yapmışlardır.
2.4 Verilerin Analizi
Verilerin analizinde içerik analizi yönteminden
yararlanılmıştır. İçerik analizi, ‚belirli kurallara
dayalı kodlamalarla, bir metnin bazı sözcüklerinin
daha küçük içerik kategorileri ile özetlendiği siste-
Öğretmen
Cinsiyetleri
Öğrenme
Ortamı
matik, yinelenebilir bir teknik olarak tanımlanmaktadır.‛ (Büyüköztürk vd., 2008).
Verilerin analizleri birbirinden bağımsız şekilde
araştırmacılar tarafından yapılmıştır. Öğrencilerin
çizimlerinden çıkarılan kodlar ve temaların benzerliklerine bakılmış; birbirine benzer olan kod ve
temalar üzerinde görüş birliğine varıncaya kadar
görüşülmüştür. Veri analizlerinin sonunda beş tema
ve kodlara ait tablolar oluşturulmuş olup, frekans
ve yüzdeler hesaplanmıştır.
3. Bulgular
Aşağıda öğrencilerin çizimlerinden elde edilen
bulgular yer almaktadır. Elde edilen veriler öğretmen cinsiyetleri, öğrenme ortamı, jest ve mimikler,
öğrenme ortamındaki öğretmen etkinlikleri ve öğrenme ortamında bulunan malzemeler olmak üzere
5 tema altında toplanmıştır.
Tablo 2. Öğrencilerin Zihinlerindeki İdeal Fen ve Teknoloji Öğretmen Cinsiyetleri
5. sınıf
6. sınıf
7. sınıf
8. sınıf
f
Erkek
2
3
1
5
11
Kadın
15
22
10
4
51
Cinsiyeti belirlenemeyen
2
1
3
(çöp adam)
Tablo 2’de öğrencilerin verdikleri cevaplara ait
yüzdeler incelendiğinde; öğrenciler zihinlerindeki
ideal fen ve teknoloji öğretmenini % 78,4’ü ‚kadın‛,
%
16, 9
78,4
4,6
% 16,9’u ‚erkek‛ olarak belirtmişlerdir. % 4,6’sı ise
zihinlerinde ideal fen ve teknoloji öğretmeninin
resmini çizerlerken çöp adam şeklinde göstermiş,
öğretmenin cinsiyetini belirtmemişlerdir.
Tablo 3. Öğrencilerin Zihinlerindeki İdeal Fen ve Teknoloji Öğrenme Ortamları
5. sınıf
6. sınıf
7. sınıf
8. sınıf
f
Sınıfta
9
11
5
4
29
Laboratuarda
8
8
6
6
28
Okul dışı ortam
1
5
6
Ortamı belli değil 1
3
4
Tablo 3’de öğrencilerin verdikleri cevaplara ait
yüzdeler incelendiğinde; öğrenciler zihinlerindeki
ideal fen ve teknoloji öğrenme ortamlarını nitelendirirken % 43, 2’si geleneksel yöntemi kabullenip
‚sınıfta‛, % 41,7’si ‚laboratuarda‛, % 8,9’u ‚ okul
235
%
% 43,2
% 41,7
% 8, 9
% 5,9
dışı ortamlarda‛ dersin işlenilmesini uygun bulmuşlardır. % 5,9’u ise, çizimlerde zihinlerindeki
ideal fen ve teknoloji öğrenme ortamlarını nitelendirmemişlerdir.
Tablo 4. Öğrencilerin Zihinlerindeki İdeal Fen ve Teknoloji Öğretmenlerinin Jest ve Mimik Kullanımları
5. sınıf
6. sınıf
7. sınıf
8. sınıf
f
%
Güler yüzlü
18
17
8
6
49
% 73,1
Öğretmenin
Kızgın
1
1
2
% 2,9
Jest ve mi- Tepkisiz
7
2
3
12
% 17,9
mikleri
Yüz hatları belir2
1
1
4
% 5,9
siz
Tablo 4’de öğrencilerin çizmiş oldukları resimlerden
zihinlerindeki ideal fen ve teknoloji öğretmeninin
jest ve mimik kullanımları ile ilgili düşünceleri
incelendiğinde; % 73,1’i ideal fen ve teknoloji öğ
retmeninin ‚güler yüzlü‛, % 17,9’u olaylar karşısında ‚tepkisiz‛, % 2,9’u ‚kızgın‛ olarak çizmişlerdir. Öğrencilerin % 5,9’u ise, çizimlerinde ideal fen
ve teknoloji öğretmeninin yüz hatları belirtmedikleri için jest ve mimikleri de belirtmemişlerdir.
236
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Tablo 5. Öğrencilerin Zihinlerindeki İdeal Fen ve Teknoloji Öğretmenin Öğrenme Ortamındaki Etkinlikleri
Öğrenme
Ortamında
Öğretmen
Etkinlikleri
5. sınıf
6. sınıf
7. sınıf
8. sınıf
F
%
Deney yapan
6
5
4
4
19
% 61,2
Ders anlatan
1
5
2
2
10
% 32,2
Oyunla öğreten
1
-
1
-
2
% 6,4
Tablo 5’de öğrencilerin çizmiş oldukları resimlerden
elde edilen, zihinlerindeki ideal fen ve teknoloji
öğretmeninin öğrenme ortamındaki öğretmen etkin
likleri incelendiğinde, öğrencilerin % 61,2’si ‚deney
yapan öğretmen‛ , % 32,2’si ‚ders anlatan öğretmen‛ ve % 6,4’ü ise ‚oyunla öğreten öğretmen‛
olarak belirtmişlerdir.
Tablo 6. Öğrencilerin Zihinlerindeki İdeal Fen ve Teknoloji Öğrenme Ortamında Bulunan Malzemeler
Öğrenme
Ortamında
Bulunan
Malzemeler
Deney Araç-Gereçleri
Defter-Kitap-Kalem
Sıra-Masa-Sandalye
Tahta-Tebeşir
Akıllı Tahta
Bilgisayar
Projeksiyon
Dolap
Okul dışı ortam objeleri
Diğer okul malzemeleri
5. sınıf
6. sınıf
7. sınıf
8. sınıf
f
%
9
6
15
10
1
2
2
2
9
9
8
14
15
1
2
2
6
9
6
7
10
7
1
2
2
1
2
7
4
9
5
3
7
31
25
48
37
2
5
6
8
6
27
% 15,7
% 12,6
% 24,2
% 18,7
%1
%2
%3
%4
%3
%13,5
Tablo 6’da öğrencilerin çizmiş oldukları resimlerden
elde edilen, zihinlerindeki ideal fen ve teknoloji
öğrenme ortamında bulunması gereken malzemeler
incelendiğinde; öğrencilerin % 24,2’si ‚sıra-masasandalye‛, % 18,7’si ‚tahta-tebeşir‛, % 15,7’si ‚deney araç- gereçleri‛, % 13,5’u sınıf içindeki ‚diğer
okul malzemeleri(kapı, çöp tenekesi, cetvel vb.)‛, %
12,6’sı ‚defter-kitap-kalem‛, % 4’ü ‚dolap (kitap,ecza,malzeme vb.)‛, %3’ü ‚projeksiyon‛,%3’ü
‚okul dışı ortam objeleri‛, % 2’si ‚bilgisayar‛, % 1’i
‚akıllı tahta‛ bulunması gerektiğini belirtmişlerdir.
4. Sonuç, Tartışma ve Öneriler
Araştırma verilerinin analizi sonucunda öğrencilerin % 73,1’i resimlerinde fen ve teknoloji öğretmenlerini güler yüzlü, sevecen bir yapıya sahip olarak
tasvir etmişlerdir. Çalışmanın sonuçları ile benzer
şekilde Gökçe (2002) çalışmasında öğrencilerin
verimli ve etkili bir öğretmenin özelliklerinden biri
olarak güler yüzlü ve neşeli olmaları üzerinde durduklarından; Çalışkan ve diğerleri (2013) çalışmalarında öğretmenlerde bulunması gereken en önemli
özelliğin güler yüzlü ve samimi olması gerektiğini
belirtmişlerdir. Hadley (1996) çalışmasında öğretim
için coşku, espri anlayışı ve güler yüzlülüğün öğrencilerin katılımını sağlayacağını belirtmiştir. Ayrıca Çelikten, Şanal ve Yeni (2005) çalışmalarında
etkili bir öğretmende bulunması öngörülen özelliklerde güler yüzlü, sevecen, neşeli ve hoşgörülü
olmayı belirtmişlerdir. Öyleyse fen ve teknoloji
dersi için de öğrencilerde olumlu bir tutum geliştirmek isteyen bir fen ve teknoloji öğretmeni, mutlaka güler yüzlü ve sevecen bir yapıya sahip olmalıdır.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Öğrenci 5
Öğrencilerin % 78,4’ü fen ve teknoloji öğretmenlerinin cinsiyetini bayan olarak çizmişlerdir. Böyle bir
sonucun ortaya çıkması, çalışmaya katılan öğrencilerin çoğunluğunun fen ve teknoloji öğretmenlerinin, bayan olmasından kaynaklanabilir. Aynı zamanda toplumumuzda öğretmenlik mesleği daha
çok bayanlara tensip edildiği için, öğrenciler de fen
ve teknoloji öğretmenlerini daha çok bayan olarak
çizmiş olabilirler. Aykaç’ın (2012) Türkiye’de 4 ilde,
3.-8. sınıf öğrencileri ile yaptığı çalışmasında da
öğretmen çizimlerinde çoğunlukla cinsiyetleri bayan olarak gösterilmiş olup, nedenini okullardaki
öğretmenlerin çoğunun bayan olması ile açıklamıştır.
Öğrenci 15
Araştırmada öğrenme ortamındaki yapılan etkinliklere baktığımızda öğrencilerin % 6,4’ü resimlerinde
derslerin oyunla geçmesini istediklerini göstermişlerdir. Öğrencilerin % 43,2’si ise öğretmenlerini
237
Öğrenci 37
Resimlerdeki etkinliklerde ortaya çıkan en belirgin
olan sonuç ise öğrencilerin % 61,2’sinin öğretmenlerini deney yaparken çizmeleridir. Bu da öğrencilerin
çoğunun fen ve teknoloji öğretmenlerini laboratuar
ortamının bir parçası gibi algıladıklarını göstermektedir. Çoğu öğrenci resimlerinde deney yapılan
derste çok eğlendiklerini ve dersin zevkli geçtiğini
de belirtmiştir. Daha önce yapılan birçok çalışma
da, öğretmenlerin derslerinde deney yaparak konuyu işlemelerinin öğrencilerin ilgisini çektiğini ve
öğrenme isteklerini artırdığını ortaya koymuştur
(Akgün, 2005; Aktepe ve Aktepe, 2009; Aycan, Aycan, Arı, Türkoğuz, 2001; Aydoğdu, 2000).
Öğrenci 45
klasik sınıf ortamında ders işlerken, % 41,7’si öğretmenlerini dersi laboratuarda işlerken resmetmişlerdir. Bu sonuçlara baktığımızda yapılandırmacı
yaklaşıma dayanan öğrenci merkezli bir fen eğiti-
238
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
mine geçmemize rağmen, geleneksel yaklaşımda
var olan klasik sıralı düzenli sınıf ortamlarının kullanıldığı görülmektedir. Ayrıca öğrencilerin öğrenme ortamındaki malzemeleri etkinlik araç gereçleri
ve teknolojik materyallerden daha çok sıra, masa,
sandalye, tahta, tebeşir, kitap, kalem, defter olarak
çizmeleri bu klasik anlayışın günümüzde hala devam ettiğini göstermektedir.
Öğrencilerin % 8, 9’u fen ve teknoloji öğretmenlerini
okul bahçesi, uzay objelerinin yer aldığı mekânlar
gibi okul dışı öğrenme ortamlarında ders işlerken
resmetmişlerdir. Bu da öğrencilerin fen ve teknoloji
dersinin işlendiği yerde klasik okul ortamı dışında
farklı arayışlar içinde olduklarını göstermektedir.
Kaya ve diğerleri (2012) tarafından 65 ortaokul
öğrencisiyle yapılan fen ve teknoloji öğretmenlerine
yönelik görüş ve çizim çalışmasında da benzer sonuçlar görülmüştür. Bu da bu çalışmayı destekler
niteliktedir. Araştırma bulguları çerçevesinde öğ-
rencilerin zihinlerindeki ideal fen ve teknoloji öğretmenleri modellerinden yola çıkarak Fen ve teknoloji öğretmenlerinin alan bilgilerinin yanı sıra,
kişisel olarak çeşitli niteliklere de sahip olmasının
gerektiği söylenebilir. Fen ve teknoloji öğretmenlerinin öğrencilerin duygu ve düşüncelerini anlayabilmeleri, güler yüzlü, sevecen, neşeli, hoşgörülü
olmaları öğrencinin derse olan ilgisini de çekecek ve
olumlu bir tutum kazanmasını sağlayacaktır. Günümüzde yapılandırmacı yaklaşımı temel alan bir
fen eğitimi benimsenmişken, fen ve teknoloji öğretmenleri de bunu dikkate alarak mümkün olduğu
kadar geleneksel sınıf ortamını terk etmeli ve laboratuar veya ders ile ilgili materyallerin bulunduğu
sınıf dışı ortamlarda ders işlemelidir.
Fen ve teknoloji öğretmenleri öğrencilerin derse
olan ilgilerini ve öğrenme isteklerini artırmak için
öğrenme sürecinde sıkça deneylerle ve çeşitli etkinliklerle dersi yürütmelidir.
5. Kaynakça
Acocella, A. R. (2002). Elementary School Students' Perceptions of the Ideal Teacher. Doctoral dissertation. Seton Hall University.
Akgün, Ö. (2005). Bilgisayar Destekli Ve Fen Bilgisi Laboratuarında Yapılan Gösterim Deneylerinin Öğrencilerin Fen Bilgisi
Başarısı Ve Tutumları Üzerindeki Etkisi. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2(1)
Aktepe, V. ve Aktepe, L. (2009) Fen ve Teknoloji Öğretiminde Kullanılan Öğretim Yöntemlerine İlişkin Öğrenci Görüşleri:
Kırşehir BİLSEM Örneği. Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi, 10(1), 69–80
Alpaslan, S. (2008). ‚Ortaöğretim Öğrencilerinin Beden Eğitimi Öğretmenlerinin Sergilediği Öğretim Davranışlarına İlişkin
Algıları ve Öğrencilerin Bu Derse Karşı Geliştirdikleri Tutumları‛. Yüksek Lisans Tezi. Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Beden Eğitimi Öğretmenliği Anabilim Dalı. Bolu.
Aslan, M. ve Yakar, A. (2011). Öğretmen Adaylarının Öğretim Elemanı Niteliklerine İlişkin Bilişsel Kurguları: Karşılaştırmalı
Bir İnceleme. 20. Ulusal Eğitim Bilimleri Kurultayı
Bildiri, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Burdur.
Aycan, Ş., Aycan, N., Arı, E. ve Türkoğuz, S. (2001). Manisa Demirci Lisesi’nde Kimya
Laboratuar Uygulamalarının
Kimya Dersi Başarısına Etkisi Üzerine Bir Çalışma. IV. Fen Bilimleri Eğitimi Kongresi 2000, Bildiler Kitabı, 486-489. Ankara:
Milli Eğitim Basımevi.
Aydoğdu, C. (2000). Kimya Öğretiminde Deneylerle Zenginleştirilmiş Öğretim Ve Geleneksel Problem Çözme Etkinliklerinin
Kimya Ders Başarısı Açısından Karşılaştırılması Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi 19, 29 – 31.
Aydoğdu, M. (2003). Ergenlerin Öğretmen ve İdeal Öğretmen Algılarının İncelenmesi. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi.
Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Aykaç, N. (2012). İlköğretim Öğrencilerinin Resimlerinde Öğretmen ve Öğrenme Süreci Algısı. Eğitim ve Bilim, 37 (164).
Büyüköztürk, Ş. (2008). Bilimsel Araştırma Yöntemleri. (1. Baskı) Ankara: PegemA Yayınları.
Çakmak, M. (2009). Öğretmen Adaylarının ‚Etkili Öğretmen‛ Nitelikleri Konusunda Düşünceleri. Eğitim ve Bilim, 34 (153).
Çalışkan, M., Işık, A. N. ve Saygın, Y. (2013). Öğretmen Adaylarının İdeal Öğretmen Algıları. İlköğretim Online, 12 (2), 575-584.
http://ilkogretim-online.org.tr/vol12say2/v12s2m20.pdf 16.03.2013 tarihinde erişilmiştir.
Çelikten, M., Şanal, M. ve Yeni, Y. (2005). Öğretmenlik Mesleği Ve Özellikleri. Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, 19 (2), 207-237.
Çetin,
Ş.
(2001).
İdeal
Öğretmen
Üzerine
Bir
http://dhgm.meb.gov.tr/yayimlar/dergiler/Milli_Egitim_Dergisi/149/cetin.htm 21.04. 2013 tarihinde erişilmiştir.
Araştırma.
Çoban, B., Devecioğlu, S., Aysan, H. A. ve Zirek, O. (2009). Eğitim Fakültesi İlköğretim Sınıf Öğretmenliği Bölümü Öğrencilerinin
İdeal
Beden
Eğitimi
Öğretmeni
Niteliklerine
İlişkin
Görüşleri.
http://www.eab.org.tr/eab/oc/egtconf/pdfkitap/pdf/150.pdf 18.04.2013 tarihinde erişilmiştir.
Dilekmen, M. (2010). Etkili Eğitim İçin Etkili Öğretmenlik. http://e-dergi.atauni.edu.tr/index.php/SBED/article/viewFile/547/539
16.03.2013 tarihinde erişilmiştir.
Duymaz,
R.
(2009).
‚İdealist
öğretmen‛in
eğitim
http://eprints.ibu.edu.ba/656/1/ISSD_2009_ProceedingAdditionalVol_p84-p88.pdf 15.03.2013 tarihinde erişilmiştir.
anlayışı.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Gökçe, E. (2002). İlköğretim Öğrencilerinin Görüşlerine Göre Öğretmenlerin Etkililiği. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Fakültesi Dergisi 35(1–2), 111–119
Hadley, G. (1996). The Culture Of Learning And The Good Teacher İn Japan: An Analysis Of Student View
http://www.bhamlive1.bham.ac.uk/Documents/college-artslaw/cels/essays/
languageteaching/HadleyRes.pdf
27.04.2013
tarihinde erişilmiştir.
İpek, C. ve Tekbıyık A. (2007). Sınıf Öğretmeni Adaylarının Fen Bilimlerine Yönelik Tutumları ve Mantıksal Düşünme Becerileri. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 4(1), 102-117
Kanmaz, F. (2008). ‚İlköğretim Birinci Kademe Öğrencilerinin Başarılarında Öğretmen Yakınlık Davranışlarının Etkisi‛.
Yüksek Lisans Tezi. Yeditepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eğitim Yönetimi ve Denetimi Ana Bilim Dalı. İstanbul.
Kaya, H.V., Gödek Altuk, Y. ve Bahçeci, D. (2012). Elementary School Students’ Views and Images Concerning Science Teachers. Procedia Social and Behavioral Sciences, 47, 433-438.
Kılıç, M., Kaya, A., Yıldırım, M. ve Genç, G. (6-9 Temmuz 2004). Eğitimci Gözüyle Öğretmen
Eğitim Bilimleri Kurultayı. İnönü Üniversitesi, Eğitim Fakültesi,
Malatya.
ve Öğrenci. XIII. Ulusal
Korur, F. (2008). Multıple Case Study On How Physıcs Teachers’ Characterıstıcs Affect Students’
Motıvatıon In Physıcs.
Doktora tezi. Mıddle East Technıcal Unıversıty, The Graduate School Of Natural And Applıed Scıences: Ankara.
Soydal, G. (2006). Ortaöğretimde Olumu Öğretmen Davranışlarının Öğrenci Başarısına Etkisine İlişkin Öğrenci Görüşleri
(Konya İli Örneği). Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Eğitim Programları ve Öğretimi Bilim
Dalı. Ankara.
Şahin, A. (2011). Öğretmen Algılarına Göre Etkili Öğretmen Davranışları. Ahi Evran Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi,12
(1), 239–259.
Telli, S., Brok, P. ve Çakıroğlu, J. (2008). Öğretmen ve Öğrencilerin İdeal Öğretmen Hakkındaki Görüşleri. Eğitim ve Bilim, 33
(149).
Totan, T., Aysan, F. ve Bektaş, M. (2010). Öğretmen Adaylarının Mizaç, Karakter ve Kimlik Özellikleri. İnönü Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Dergisi, 11 (2), 19–43.
Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2011). Sosyal Bilimlerde Nitel araştırma Yöntemleri. (8) Ankara: Seçkin
239
240
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Üniversite Destekli Bilsemler
Belma Karanlık*
Mustafa Yavuz**
Özet
Ülkelerin kalkınmasında, gelişmesinde ve dünya üzerinde kendini göstermesinde nitelikli gençlere her daim ihtiyaç olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Ülkemizin her bir köşesinde üstün ve özel yetenekleri çocuklarımız bulunmaktadır. Onlara ulaşmak, onlardaki cevheri ortaya çıkarmak emek ve uğraş isteyen bir iştir. Zekâ iyi yöne
yöneltildiğinde dünyada bir çığır açabilmekte; kötüye yöneltildiğinde ise facialarla karşılaşılabilmektedir. Bu ateş
topunu değerli bir maden gibi işleyip yön vermek biz eğitimcilerin sorumluluğu altındadır.
Bu noktalardan hareketle kuruluşuna başlanan Bilim ve Sanat Merkezleri; okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim
çağındaki öğrencilerin üstün yeteneklerini geliştirerek bilimsel düşünme ve davranışlarla estetik değerleri
birleştiren, üretken, problem çözen bireyler haline gelmelerini, onlara gerçek yaşamda öğrenme fırsatları ve özel
eğitim aktiviteleri yoluyla sağlayan bir eğitim kurumudur. Ülkemizin omurgasını oluşturacak nitelikli gençlerin
yetişmesinde katkısı olan Bilim ve Sanat Merkezleri on yılı aşkın bir süredir eğitim vermektedir. Ülkemizde toplam 67 adet Bilsem eğitime devam etmektedir. Öğrencilerin eğitim sürecinde bulunan eğitmenlerin de öğrencilerin isteklerine cevap verebilmeleri için bilgi ve donanım bakımından diğer meslektaşlarından üstün olmaları gerekmektedir. Günümüzde baş döndürücü bir hızda gelişip değişen teknoloji ve diğer sistemlerde bilgi ve
kullanılabilirlik düzeyi hemen hemen her gün değişebilmektedir. Bu bakımdan lisans düzeyi eğitim seviyesindeki
öğretmenler yer yer yeterli olmayabilmektedir. Bilsemlere seçilen bu öğretmenlerimizin lisansüstü düzeyde eğitim
almış olmaları, ‘Nitelikli Bilsem Öğretmeni’ne giden en ideal yol olarak gözükmektedir. Araştırmamızda temel
kaynak olarak ülke genelindeki tüm Bilsemlerde görev yapan kadrolu öğretmen sayısı, yüksek lisanslı ve
doktoralı öğretmen sayısı çıkartılmıştır. Böylece bu merkezlerde görev yapan eğitim personelinin akademik
düzeyi belirlenmiştir. Ayrıca ülke genelindeki Bilsemlerle ilgili fiziki durum bakanlığın stratejik plan ve resmi ibrazlarına dayanılarak belirlenmiştir.
Nitelikli gençlerin yetişmesi nitelikli eğitime bağlı olduğu gibi; nitelikli eğitim de ancak nitelikli eğitimci
kadrosuyla verilebilmektedir. Bu eğitim kadrosunun oluşturulması, bu yönde yetiştirilmesi ve desteklenmesi gerekmektedir. Bunun da ülkemizdeki kurumlar arası işbirliği ile gerçekleşmesi daha güzel sonuçlar doğuracaktır.
Anahtar Kelimeler: Bilsem, Üstün, Özel Yetenek, Lisansüstü
Art and Science Centres Supported by Universities
Abstract
It is inevitable that countries need qualified young people in order to progress, develop and prove themselves in
the world. We have gifted and special talented children in every corner of our country. Reaching and discovering
their potential require labour and struggle. When intelligence is well-managed, it can even lead new eras. However, when it is abused, we can face with catastrophes. We are, as educators, responsible for processing and managing these youths just like processing valuable mines.
Science and Art Centres are institutions that are founded to carry out required mission for these youths and aim to
enhance gifted and talented students’ skills at the pre-school, primary and secondary schools in order to raise
them as individuals who are able to combine scientific thinking skills with aesthetic values, solve problems and
have learning opportunities by means of special education activities. These institutions have been carrying out
their education over ten years and make contributions to grow up qualified young people of our country. 67 Science and Art Centres are available in our country and educators of them are to have more knowledge than their
colleagues to be able to respond their students’ needs.
Today's technology and information systems change and develop so quickly that almost every day their usability
level changes. Therefore, having bachelor degrees could not be sometimes enough for teachers. It seems that the
optimal way would be formed by having master’s degree to have qualified teachers at Science and Art Centres.
The number of permanent staff at all centres and their academic level regarding master’s and doctorate degrees
* Isparta Bilim ve Sanat Merkezi, Türkiye, kbelma@mynet.com
** Dr., Isparta Bilim ve Sanat Merkezi, Türkiye, mustafay007@gmail.com
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
were listed as main source of this study so that we managed to determine academic level of educators. Moreover,
physical status of Science and Art Centres were identified by means of strategic plan and formal declarations of
Ministry of National Education. Raising qualified youths bounds to qualified education and this could be only
achieved by qualified educators. These educators need to be trained and supported. To achieve this, it would be
more effective if the institutions could cooperate in our country.
Key Words: Science and Art Centres, Gifted, Special Talent, Master’s Degree
1 Giriş
Ülkemizde eğitim ve öğretimin, üretim ve hizmet
sektörlerindeki gelişmeye ve ihtiyaca ayak uydurması gerekmektedir. Eğitim sistemimizin yakın
gelecekte endüstrinin insan kaynağı ve nitelikli
beyin gücü sorununu çözemeyeceğini görmek pek
zor değildir. Bir yandan Üstün yetenekli çocuklara
ve gençlere, yeteneklerini geliştirme fırsatını sunamamak, öte yandan endüstrinin nitelikli eleman
ihtiyacına cevap verememek, eğitim sistemimizin
içerisinde kaygı yaratan bir boşluk haline gelmiştir.
Bu noktalardan hareketle kuruluşuna başlanan
Bilsem;
Okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim çağındaki
öğrencilerin üstün yeteneklerini geliştirerek bilimsel
düşünme ve davranışlarla estetik değerleri birleştiren, üretken, problem çözen bireyler haline gelmelerini, onlara gerçek yasamda öğrenme fırsatları ve
özel eğitim aktiviteleri yoluyla sağlayan bir eğitim
kurumudur. Hedeflenen;
- Pratik ve gerçek yasamdaki sorunları çözebilmek
- Güncel yasamın işlevi, süreçleri ve gerçekleri hakkında gerçekçi düşünebilmek
- Günlük yaşamdaki sorunlarla, bütün yönleri ile
başa çıkabilmek, yenilikçi öneriler, alternatif süreçler, yeni çözüm yolları yaratabilmek
- Çeşitli iş alanlarındaki gereksinimlerin ve sorunların farkında olabilmek ve yenilikçi fikirler, teknikler, araçlar önerebilmek ve geliştirebilmek
Problemleri ihtiyaç analizi, planlama, bütçe hazırlama, uygulama ve değerlendirme aşamalarından
geçen projeler hazırlayarak çözebilmek
Estetik değerler ile bilimsel düşünmeyi birleştirerek
sorun çözmenin değerini anlayabilmek ve pratik
gereksinimler için yaratıcı çözümler geliştirebilmek
- Merkezin işlevi yakın çevrenin her türlü üretim,
yapım, teknoloji, bilim, sanat ve hizmet ihtiyacına
yönelik proje geliştirmek ve projeleri yaşama geçirmek
olacaktır
(http://www.ustunyetenekliyiz.biz/baglantilar/Bilsem/ned
en-Bilsem.html).
T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim ve Rehberlik
Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından 2013 yılında yayınlanan 2013 - 2017 Üstün Yetenekli Bireyler
Strateji ve Uygulama Planına göre önerilen eğitim
modelleri, bilimsel araştırmaya dayalı, esnek, farklılıkları göz önüne alan, kaynakları (kişi, malzeme,
mekân, mali vb.) en etkin şekilde kullanan, bireylerin yaratıcılıklarını kullanarak bir ürün ortaya koy-
malarına fırsat sağlayan etkinliklerin planlanması,
uygulanması ve değerlendirilmesine dayalıdır.
Temel amaç, ülkemizin üstün yeteneklilerin eğitimi
ve istihdamı konusunda lider ülkelerden biri haline
gelmesidir. Bu doğrultuda üstün yetenekliler konusunda yeni bir eğitim felsefesi oluşturmak, toplumda yeni bir anlayış geliştirmek, eğitim için Millî
gelirden daha çok pay ayırmak, çalışmaları hayat
boyu öğrenme ve rehberlik ilkesi ışığında sürdürmek, alınan kararlarda ve uygulamalarda süreklilik
ve tüm öğrenciler için fırsat eşitliği sağlamaktır.
Günümüzde, ülkemiz de dâhil olmak üzere pek çok
ülkenin kalkınma hedefleri arasında, üstün yetenekli bireylerin kendi ilgi alanlarını, yeteneklerini, yaratıcılıklarını geliştirmelerine yönelik fırsatları artırmak, ülkelerine ve dünyaya yararlı birer vatandaş
olmalarını sağlamak yer almaktadır.
2 Yöntem
Bu çalışmada literatür taraması, araştırma ve anket
yöntemleri kullanılmıştır. Mevcut sistemdeki üstün
yetenekli öğrencilerin eğitiminde rol alan eğitimcilerin durumları, kadro sayıları, yüksek lisans ve
doktora düzeyleri ile üniversiteler arasında yapılabilecek işbirliklerinden bahsedilmiştir. Bununla
beraber ülkemizde bulunan toplam Bilsem sayısı,
bina sayıları gibi fiziki bulgulara da değinilmiştir.
Daha sonraki aşamada ise daha kaliteli bir eğitim
vermek için yapılması gerekenlerden bahsedilmiş
ve buna dair çözüm önerilerine yer verilmiştir.
Kaliteli eğitim vermek için, eğitmenlerin de alanlarında ‚iyi yetişmiş öğretmenler‛ olması gerektiği
kaçınılmazdır.
3 Bulgular
Ülkemizin geleceğinin omurgasını oluşturacak
nitelikli gençlerin yetişmesinde katkısı olan Bilim ve
Sanat Merkezleri (kısaca Bilsem) on yılı aşkın bir
süredir eğitim vermektedir. Bilim ve Sanat Merkezleri ülkemizdeki üstün ve özel yetenekli öğrencilere
eğitim veren Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde
açılmış olan eğitim merkezleridir. Amacı okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarına devam
eden üstün veya özel yetenekli öğrencilerin bilimsel
düşünce ve davranışlarla estetik değerleri birleştiren, üretken, problem çözen bireyler olarak yetişmelerini sağlamaktır. Ülkemizde Millî Eğitim Bakanlığı
Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün resmi verilerine göre toplam 67 adet Bilim
ve Sanat Merkezi eğitimine devam etmektedir. Bu
241
242
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
merkezlere devam eden öğrenciler araştırma yaparak, deneyler yaparak, görerek ve yaşayarak öğrenmeye oldukça meraklıdırlar. Öğrencilerin eğitim
sürecinde bulunan eğitmenlerin de öğrencilerin
isteklerine cevap verebilmeleri için bilgi ve donanım
bakımından diğer meslektaşlarından üstün olmaları
gerekmektedir. Lisans seviyesinde eğitim almış
birinin ihtiyaca cevap verebilmesi için yeterli düzeyde bilimsel araştırma yapamaması veya yetersiz
kalabildiği gözlemlenebilmektedir. Günümüzde baş
döndürücü bir hızda gelişip değişen teknoloji ve
diğer sistemlerde bilgi ve kullanılabilirlik düzeyi
hemen hemen her gün değişebilmektedir. Bu bakımdan lisans düzeyi eğitim seviyesindeki öğretmenler yer yer yeterli olmayabilmektedir. Üniversiteler bünyesinde verilen yüksek lisans ve doktora
eğitimleri, kişilerin araştırma ve kendini geliştirebilmesi için güzel ortamlar hazırlayabilmektedir.
Bilsemlerdeki temel ihtiyacın da araştırma olduğunu düşünürsek, öğrencilere daha verimli çalışmaya
yönlendirmeleri oldukça yararlı olacaktır.
Eğitim fakültelerinden yeterli düzeyde pedagojik
formasyonlarını lisans eğitimleri sürecinde tamamlayan öğretmenler; üstün ve özel yetenekli öğrencilere, ilgili formasyonu almayan bir üniversite mezununa göre kıyaslanamayacak ölçüde iyi düzeyde
yaklaşabilmektedirler. Bilsemlere seçilen bu öğretmenlerimizin lisansüstü düzeyde eğitim almış olmaları, ‘Nitelikli Bilsem Öğretmeni’ne giden en
ideal yol olarak gözükmektedir.
Bilim ve Sanat Merkezlerinde proje tabanlı çalışmak
esas olduğu için fazla sayıda görsel ve deneysel
materyale ihtiyaç olmaktadır. Gelişmiş laboratuvarlar, donanımlar, ders materyalleri ve kaynak dokümanlar imkânlar bazında üniversite bünyelerinde
daha kapsamlı bir şekilde yer almaktadır. Üstün
yetenekli öğrencilerin ve eğitimcilerinin bu kaynakları kullanabilmeleri için gerekli kolaylıkların sağlanarak uygun ortamların yaratılması yeni projeler
üretilmesine katkı sağlayacağı kaçınılmazdır. Üniversite ve Bilsemlerin ortaklaşa çalıştığı illerde bunun güzel ve bir o kadar da yararlı sonuçlar doğurduğu bilinmektedir. Bu sayede ortaya hem yeni
ürünler çıkmasını hem de üstün ve özel yetenekli
öğrencilerin yaratıcılıklarının geliştirilmesi sağlanabilir. Öğrencilerin bu materyallere kolay ulaşabilmesini sağlamak, öğretmenlerinin de üniversite
bünyesinde yüksek lisans ve doktora yapmasını
kolaylaştırmak buna ilaveten gerektiği zaman üni-
Okul
Sayısı
63
versite personeli ile işbirliği içerisinde çalışmak için
Bilim ve Sanat Merkezi binalarının üniversite kampüslerinde olması farklı bir alternatif düşünce olabilir.
Millî Eğitim Bakanlığı’nın 25.07.2007 tarih ve 3562
sayılı makam onayı ile Bilim ve Sanat Merkezlerine
atanacak öğretmenler için belirli kriterler oluşturulmuştur. Bunlardan, ‚son yıla ait sicil notu iyi
olmak kaydıyla, son üç yıllık sicil notları ortalamasının iyi olması‛ şartı ile Akademik Lisansüstü
Eğitim Sınavından (ALES) sözel bölümler için 60
puan ve sayısal bölümler için ise 65 puan almış
olmak‛ şartını taşımayanlara başvuru hakkı verilmemiştir. Bunların yanında, ‚kendi alanında veya
üstün yetenekli öğrencilerin eğitimi alanında üniversitelerin doktora ve yüksek lisans programlarını
bitirmiş olmak‛, ‚yabancı dil bilmek‛, ‚hakemli
dergilerde yayınlanmış yazıları bulunmak‛, ‚alanında yayınlanmış kitabı olmak‛, ‚ulusal ve uluslararası alanda proje ekibinde yer almak‛, ‚lisans
bitirme notu‛, ‚kendi alanında lisans, lisansüstü
veya doktora düzeyinde eğitime devam ederken,
üstün yetenekli çocukların eğitimi alanında ders
almış olmak‛, ‚ulusal ve uluslararası kongrelerde
bildiri sunmuş olmak‛, ‚uzman veya başöğretmen
unvanlarına sahip olmak‛ gibi eleme kriterleri de
saptanmıştır. Geliştirilen kriterlerin her biri bilim ve
sanat merkezlerinde nitelikli öğretmen istihdamına
yönelik düşünülmüş önemli parametrelerdir (Üstün
Yetenekli Bireyler Strateji ve Uygulama Planı 20132017).
Millî Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Genel Müdürlüğü yetkililerinin ülke genelinde bölge bölge yaptığı çalışmalarla; başarılarını ibraz eden öğretmenler
sıralamaya konularak belirlenen kontenjanlar dâhilinde eğitime alınmışlardır. Bu eğitimler esnasında
öğretmenler sınava tabi tutulmuşlar, ayrıca öğretmenlere çeşitli projeler hazırlatılarak topluluk
önünde projelerini sunup savunmuşlardır. Son
aşamada ise Ankara’da bakanlık yetkililerinin ve
her branşla ilgili uzmanların nezaretinden oluşan
ekip tarafından mülâkata alınmışlardır. Tüm bu
yoğun kriterler sonucunda Bilim ve Sanat Merkezlerine üstün standartlarda eğitimci alımı 3 yıl boyunca bakanlık ataması ile gerçekleştirilmiştir. Bilim ve
Sanat Merkezleri’nin öğrenci ve öğretmen sayıları
cinsiyete bağlı olarak Tablo 1’de, bina varlıkları ise
Tablo 2’de verilmiştir (Şekil 1).
Tablo 1. Bilim ve Sanat Merkezlerinin Öğrenci - Öğretmen Durumu
(http://www.ustunyetenekliyiz.biz/baglantilar/Bilsem/neden-Bilsem.html)
Öğrenci Sayısı
Öğretmen Sayısı
Derslik Sayısı
Toplam
Erkek
Kadın
Toplam
Erkek
599
10.807
5.656
5.151
712
454
Kadın
258
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Tablo 2. 63 Bilim ve Sanat Merkezinin Bina Durumu
Kendine Ait Bina
25 Adet
(T.C. Millî Eğitim Bakanlığı 2011 Yılı Faaliyet Raporu)
Tahsisli Bina
38 Adet
Bilsem Bina Durumu
39,68%
Kendine Ait Bina
60,32%
Tahsisli Bina
Şekil 1. 2011 Yılı MEB Faaliyet Raporuna Göre Bilsem Bina Bilgileri
2013-2017 Üstün Yetenekli Bireyler Strateji ve Uygulama Planına göre ülke genelinde toplam 60 ilde 66
(Planın hazırlandığı tarihte) Bilim ve Sanat Merkezinin
üstün yeteneklilere yönelik eğitim hizmeti verebilme potansiyeline sahip olduğu belirtilmiştir. Yine
aynı stratejik plana göre eğitsel tanılamaya yönelik
toplam 218 adet Rehberlik ve Araştırma Merkezinin
ortam ve yetişmiş personel açısından üstün yeteneklileri objektif tanılama sürecinde hizmet verebilme
potansiyelinin olduğu belirtilmiştir.
Tablo 3’teki veriler 20.04.2010 tarihli ve 1413/82
sayılı yazıyla bilim ve sanat merkezlerinden alınan
bilgiler ışığında hazırlanan ve 23 Haziran 2010 tarihinde yayınlanan Bilim ve Sanat Merkezleri Üstün
Yetenekli Bireylerin Eğitimi İç Denetim Raporu’ndan derlenmiştir. Buna göre, Türkiye genelindeki Bilsemlerde görev yapan 527 kadrolu öğretmenlerden 235 tanesinin yüksek lisanslı, 31 tanesinin de doktoralı olduğu belirtilmektedir. Ancak söz
konusu raporda yüksek lisans ve doktoralı olan
personelin kadrolu olup olmadığı belirtilmemiştir.
Tablo 3. 48 Bilim ve Sanat Merkezinin Kadrolu Öğretmen Akademik Eğitim Durumu
Lisans Mezunu
Yüksek Lisans Mezunu
Doktora Mezunu
261
235
31
Tablo 4’te belirtildiği gibi, Millî Eğitim Bakanlığında
görev yapan üniversite mezunu kadrolu personelin
binde 1’i doktoralı, binde 49’u yüksek lisanslı, bilim
ve sanat merkezlerinde görev yapan üniversite
mezunu personelin ise binde 8’i doktoralı, binde
406’sı ise yüksek lisanslı olarak görülmektedir (Şekil
2). Sonuç olarak, bilim ve sanat merkezlerinde dokÖğrenim Durumu
MEB Genelinde Doktoralı
MEB Genelinde Yüksek Lisanslı
Bilsem’ de Doktoralı
Bilsem’ de Yüksek Lisanslı
toralı personel oranı Millî Eğitim Bakanlığı ortalamasının 12 katı, yüksek lisanslı personel oranı yaklaşık 10 katı büyüklüğündedir (Şekil 3) (Bilim ve
Sanat Merkezleri Süreci Üstün Yetenekli Bireylerin
Eğitimi İç Denetim Raporu 2010).
Tablo 4. MEB – BİLSEM Öğretmenleri
Adet
675
25.564
31
235
Oran (‰)
1
49
16,3
123,8
243
244
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
300
261
250
235
200
150
100
50
31
0
Lisans Mezunu Eğitimci
Sayısı
Yüksek Lisans Yapmış
Eğitimci Sayısı
Doktora Yapmış
Eğitimci Sayısı
Şekil 2. 48 Bilim ve Sanat Merkezinin Kadrolu Öğretmen Akademik Eğitim Durumu
Oran (‰)
1
49
MEB Genelinde Doktoralı
16,3
123,8
MEB Genelinde Yüksek Lisanslı
Bilsem'de Doktoralı
Bilsem'de Yüksek Lisanslı
Şekil 3. MEB – BİLSEM Öğretmenleri Akademik Eğitim Durumu
Türkiye genelinde bulunan 67 adet Bilim ve Sanat
Merkezlerinden sözlü olarak alınan bilgilere göre
Bilsem’lerde görev yapan kadrolu öğretmenlerin
(idareciler dâhil) Yüksek Lisans ve Doktora eğitim
bilgileri Tablo 5’te verilmiştir. Bilim ve Sanat Mer-
kezlerinin kadroları tayin, kurum değişikliği, eğitim
durumunun değişmesi gibi sebeplerle günden güne
değiştikçe, söz konusu veriler de değişebilmektedir.
Tablo 5. 67 Bilim ve Sanat Merkezinin Kadrolu Öğretmen Akademik Eğitim Durumu
Toplam Kadrolu Eğitimci Sayısı
Yüksek Lisans Yapmış
Doktora Yapmış
571
231
29
+11 Devam Ediyor
+17 Devam Ediyor
Ülkemizde bulunan toplam 67 Bilim ve Sanat Merkezinden alınan bilgiler ışığında bir kısım öğretmen
ve idarecinin de yüksek lisans ve doktora eğitimlerine devam ettikleri, bir kısmının çift dalda yüksek
lisans yaptıkları, az sayıda da olsa bazı öğretmenle-
rin doktora sonrası programlara katıldığı belirtilmiştir.
4 Tartışma
Millî Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim ve Rehberlik
Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 20.04.2010 tarih
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
ve 1413/82 sayılı yazısıyla 48 Bilim ve Sanat Merkezi
üzerinden alınan bilgiye göre, Türkiye genelindeki
Bilsemlerde görev yapan 527 kadrolu öğretmenlerden 235 tanesinin yüksek lisanslı, 31 tanesinin de
doktoralı olduğu tespit edilmiştir. Lisansüstü eğitim
sahibi eğitimcilerin genelinin proje hazırlamaya
yatkın oldukları gerek bireysel iletişimler gerekse
merkezlerin internet siteleri incelendiğinde bariz bir
şekilde gözlemlenebilmektedir. Bu durum yüksek
lisans ve doktora eğitimi almayan her öğretmenin
proje üretememesi anlamına gelmediği gibi görev
yapan tüm lisansüstü eğitimcilerin tamamımın da
diğerlerine oranla daha üstün çalıştıkları anlamına
gelmemelidir. Aralardaki istisnai durumları da
düşündüğümüzde tüm insanların eğitimli ya da
eğitimsiz olarak sonuçta bir birey oldukları ve bu
bireylerin olumlu ve olumsuz taraflarının olabileceği de unutulmamalıdır. Asıl olan tüm eğitimcilerin
eğitim seviyesi farkı gözetmeksizin görevlerini
layıkıyla yerine getirmelerini temel felsefe olarak
kabul etmeleri gerektiğidir. 2008 yılında Bilsemlere
öğretmen alımı için yapılan elemelerle bu merkezlere atanan nitelikli öğretmenlerin daha verimli çalışmalar yaptıkları gözlenmiştir.
5 Sonuç
Nitelikli bilimsel çalışmanın, yine nitelikli ve akademik olarak daha fazla eğitim almış eğitimcilerce
yapıldığı düşünüldüğünde Bilsem’lerde görev yapan eğitim personellerinin lisansüstü eğitim seviyesinde öğrenim gördüğü zaman bilimsel çalışmalara
daha yatkın olacağı görüşü benimsenmektedir.
Üniversitelerin Bilsem’lerdeki öğretmenlere yüksek
lisans ve doktora yapmaları için teşvik sağlamaları
gerekmektedir. Bilsem öğretmenlerine yüksek lisans
ve doktora için özel kontenjanlar oluşturularak
öğretmenlerin bundan yararlanması sağlanabilir.
Bilim ve Sanat Merkezlerinde çalışan her eğitimcinin kendi alanında ya da kendi alanına en yakın
branşta yüksek lisans ya da doktora yapması için
mekân ve yer farkı gözetilmeksizin gerekli desteğin
verilmesi; ilgili tedbirlerin de ivedi olarak alınması
sağlanmalıdır. Gerekirse konuyla ilgili YÖK ve Millî
Eğitim Bakanlığının ortaklaşa çalışmalarıyla kanun
ve yönetmelikler hazırlanmalıdır.
Çok iyi bir şekilde bilinmelidir ki; bizim en büyük
hazinelerimizden olan üstün ve özel yetenekli bireylerin geleceğimizi en iyi şekilde temsil edebilmelerini sağlamak için tüm kurumların el ele vererek
ortaklaşa somut adımlar atması gerekmektedir.
Nitelikli gençlerin yetişmesi nitelikli eğitime bağlı
olduğu gibi; nitelikli eğitim de ancak nitelikli eğitimci kadrosuyla verilebilmektedir. Bu eğitim kadrosunun oluşturulması, bu yönde yetiştirilmesi ve
desteklenmesi gerekmektedir.
Kaynakça
2011 Yılı Faaliyet Raporu T.C. Millî Eğitim Bakanlığı
Bilim ve Sanat Merkezleri Süreci (Üstün Yetenekli Bireylerin Eğitimi) İç Denetim Raporu T.C. Millî Eğitim Bakanlığı İç Denetim
Birimi Başkanlığı 23 Haziran 2010 – 2010/14
http://www.ustunyetenekliyiz.biz/baglantilar/Bilsem/neden-Bilsem.html
Millî Eğitim Bakanlığı İstatistikleri Örgün Eğitim 2011-2012
Üstün Yetenekli Bireyler Strateji ve Uygulama Planı 2013 - 2017 T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri
Genel Müdürlüğü
245
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
246
Yeni Biyoloji Ders Programları Hakkında Biyoloji
Öğretmenlerinin Tutumları (İzmir Örneği)
Rıdvan KETE*
Yasemin HORASAN**
Özet:
Biyoloji programları iletişim ve teknolojideki gelişme ve yeniliklere uymalıdır. Verimliliği arttırmada, eğitimöğretimin temel faktörü olan öğretmenlerin görüşlerinden, karşılaştıkları sorun ve tutumlarından faydalanılmalıdır. Böylece programlar güncel, uygulanabilir olabilir.
Araştırmayla, yeni biyoloji ders programlarının gerçekleştirilmesinde öğretmenlerin karşılaştıkları sorunları belirlemektir. Tarama yöntemi kullanılmıştır. İzmir’de rastgele seçilen 60 bayan, 19 erkek öğretmene 20 maddelik 5’li
likert tipi tutum ölçeği uygulanmıştır. Ölçek; öğretmenlere uygulanan açık uçlu sorular ve uzman öğretim elemanı görüşlerinden faydalanarak hazırlanmıştır. Verilerin analizinde güvenirlik α: 0.8755, madde yükleri 0.530-0.813
bulunmuştur. Varimax döngüsü ile 3 alt boyut oluşmuştur. Alt boyutlar; içerik değerlendirmesi, öğrenci kazanımları, öğrenci ölçme ve değerlendirme olarak belirlenmiştir. Maddelerinin frekans ve yüzdeleri hesaplanmıştır.
SPSS11 ile değişkenlerle anlamlıkları incelenmiştir.
Bulgular: Verilerin değerlendirmesinde öğretmenlerin birçok maddede kararsızlıkları görülmektedir. Cinsiyet
değişkenine göre tutumlarda bayan öğretmenlerde alt boyutların bazı maddelerinde anlamlılık ilişkisi vardır.
Sonuç: Öğretmenlerin program hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıkları, hizmet içi eğitimin yeterli olmadığı,
Meslek liselerinde teorik derslerde ilginin azaldığı, Meslek liselerinde ders kitaplarının uygun olmadığı görüşleri
ön plana çıkmaktadır. Böylece programların uygulayıcısı olan öğretmenlerin ortaya çıkan sorunların belirlenerek,
çözümler oluşturulmasına çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Biyoloji, Yeni program, öğretmen tutumları.
Biology Teachers' Attitudes About the New Biology Curricula
Abstract
Biology education programs must demonstrate changes and developments in communication and technology. To
improve the efficiency of education, utilized that the teachers' views of education and training is a key factor encountered problems and attitudes. Thus, the programs may be more up to date and feasible.
In this study, to try to identify the problems faced by teachers in implemented new biology programs. Screening
method used in this study. Five-point Likert scale of 20 questions was administated to teachers who randomly selected from Izmir, 60 female (20 people in Anatolia high school, 20 people in vocation high school and 20 people
in high school) and 19 male teachers. scale prepared with utilizing asked open-ended questions to teachers and
expert opinions of academic staff. Reliability of the data obtained from the analysis was α=0,8755, material loads
0,530-0,813. Varimax cycle consists of three sub-dimensions. sub-dimensions; content değğerlendirmesi, student
outcomes, assessment and evaluation in evaluated..Frequencies and percentages of items were calculated. In addition, variables significant relationships were investigated with SPSS 11. Results: The evaluation of the data
opldukları teachers are unstable in many articles. Some of the sub-dimensions according to gender attitudes of
female teachers is a significant relationship.
Conclusion:. Teachers do not have enough information about the program. In-service training is not enough. Vocational schools decreased interest in theoretical courses. Vocational schools is not appropriate books. Thus, to
identify and create solutions to problems teachers are experiencing that who practitioner programs.
Keywords: Biology, new programs, teachers' attitudes
*
DEÜ. Buca Eğitim Fakültesi Biyoloji Öğretmenliği Buca/İzmir. e-mail: ridvan.kete@deu.edu.tr
İzmir Anadolu Lisesi Öğretmeni Karabağlar/İzmir. e-mail: yaseminhorasan@hotmail.com
**MEB.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Giriş
Teknoloji ve iletişimdeki ortaya çıkan değişim ve
gelişmeler toplumsal yapıda geleceğe yön verecek
olan öğretimi de etkilemektedir. Biyoloji dersi öğretim programlarının da değişen ve gelişen bilim
ışığında güncelleştirilerek yenilenmesi gerekmektedir. Eğitim programı, günümüzde istendik hedef ve
davranışların kazanılması için stratejilerin belirlendiği bir planlama olarak Taba ve Tyler tarafından
benimsenmektedir. Bu görüş pek çok davranışçı
ekol ve sistem yaklaşımına eğilimli eğitimciler tarafından paylaşılmaktadır (Demirel, 2009).
Toplumdaki değişimlerle yenilenen biyoloji bilimine paralel olarak ders programlarının aynı kalması
düşünülemez. Bu bağlamda biyoloji ders programlarındaki içerik ve sunum şekilleri etkilenmektedir.
Araştırmacı Karatepe (2004)’ye göre belirlenen içerik, hedef ve davranışlar öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçlarına uygun, öğrenim yaşantılarına uygulanabilir,
sosyal ve kültürel gerçeklerle tutarlı, kapsamlı,
sınırlı, geçerli, önemli ve öğrenilebilir olduğu açıklanmaktadır. Araştırmalara göre, programların
güncel yaşamda sık karşılaşılan konular, temel
alınarak, uygulanabilirliği yüksek programların
yapılması gerekliliğinden bahsedilmektedir. Aynı
şekilde eğitim fakültelerinin yeniden yapılandırılmasında program değerlendirilmesinde öğretmen
adaylarının görüşlerine dikkat edilmelidir (Cansaran, 2004). Doğan (1997), yaptığı araştırmada, günümüzde bilginin hızlı artmasıyla öğretim programlarına alınacak konuların seçilmesinde güçlükler ortaya çıkmaktadır. Bu seçimlerde önemli nokta
konuların belirlenmesi, hedeflerle ilişkili, tutarlı ve
hedefleri gerçekleştirecek nitelikte olmasıdır. İçeriği
öğretim sırasına göre sıralarken dikkat edilmesi
gerekli önemli nokta eğitimin verimliliği şeklinde
açıklamaktadır. Aynı şekilde çocukların zihinsel
gelişim düzeylerinin üzerinde verilecek bir fen
eğitimi ile anlamlı öğrenmenin gerçekleşmesi de
zorluğundan bahsetmektedir.
Yapılan araştırmalarda öğretmenlerin genellikle
yeni programlar ve bu programlar içerisinde önerilen yeni öğretim yaklaşımlarını planladığı gibi uygulamadıklarını ortaya koymaktadır. Ayrıca öğretmenlerin tutum ve inançlarının programların sınıf
içinde başarılı bir şekilde uygulanmasında önemli
bir rol oynadığı birçok araştırmacı tarafından ortaya
konulmaktadır (Crawley ve Salyer, 1995; Tobin,
1987). Huinker ve Madison (1997), fen bilgisi eğitimi
alanında yaptığı araştırmada, öğretim programlarının, öğretmenlerin fen bilgisine ve fen bilgisi öğretimindeki davranışlarının şekillenmesinde önemli
rol oynadığı belirtilmektedir. Gökdere ve Keleş
(2004), yaptığı araştırmada öğretmenlerin mesleki
deneyimleri arttıkça kendi oluşturdukları ders notlarına veya sınav sistemine paralel test kitaplarına
yöneldiğini dile getirmiştir.
247
Programların uygulayıcısı konumunda olan öğretmenlerin görüşlerinden faydalanılarak içerik boyutunda ortaya çıkan eksiklikler ve bunların giderilmesi yönündeki öneriler ortaya konulmaktadır
(Karatepe, 2004, Kırıkkaya, 2009). Bu bağlamda
eğitim programının değerlendirilmesinin temel
amacı, programın etkinliği hakkında görüş oluşturmak, programdaki eksikliklerin tespit etmek ve
düzeltilmesini sağlamaktır.
Programların daha güncel, uygulanabilir olması için
program düzenleyicilerinin mutlaka öğretmenlerin
görüşlerini alarak bunlardan faydalanmaları gerekmektedir. Bu araştırmalar öğretmenlerin program geliştirme ve planlamalarına doğrudan doğruya katılmaları gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Ayrıca programların eksik yönlerinin tamamlanması ile kalite ve verimlilik arttırılması sağlanabilir.
Bu araştırmanın amacı; 2008 -2009 öğretim yılında
uygulamaya başlayan orta öğretim biyoloji ders
programlarının amaçlarına uygun olarak gerçekleştirilmesinde biyoloji ders öğretmenlerinin karşılaştıkları sorunları belirlemeye çalışmaktır.
Problem Cümlesi:
Biyoloji ders programının hedeflerine ulaşılmasında; ‚Biyoloji Ders Programları Hakkında Biyoloji
Öğretmenlerinin Tutumları (İzmir Örneği)‛ nelerdir?
2.Yöntem
2.1 Araştırmanın Yöntemi
Bu araştırmada yöntem olarak tarama (survey)
yöntemi kullanılmıştır. Bu yöntem ile öğretmenlerin
biyoloji ders programlarında karşılaştıkları sorunları belirlemeye çalışıldı.
2.2. Araştırmanın Evren ve Örneklemi:
Araştırmanın evrenini İzmir ili liselerinde görevli
biyoloji öğretmenleri oluşturmaktadır. Araştırmanın
örneklemini ise İzmir ili Büyükşehir hudutları içerisindeki 2010-2011 öğretim yılında liselerde görev
yapmakta olan biyoloji öğretmenlerinden rastgele
seçilmiş 90 öğretmen oluşturmaktadır. 11 ölçek,
uygun olmadığından çıkarılmıştır. Geriye kalan 79
öğretmenin 60 ı bayan, 19 erkek öğretmendir. Bayanlar 20 şer kişi Anadolu, Klasik ve Meslek lisesinde, erkeklerin 2 si Anadolu, 11 Klasik ve 6 sı
meslek lisesinde görev yapmaktadır.
2.3.Veri Toplama:
Bu araştırmada Anadolu lisesinde öğretmenlik
yapmakta olan araştırmacı tarafından öncelikle
literatür taraması yapılarak ders programlarıyla
ilgili araştırmalar incelenmiştir. Daha sonra biyoloji
ders programları incelenerek değerlendirilmiştir. Bu
araştırmadan sonra DEÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsünde lisansüstü programlarında yer alan Biyoloji
248
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
ders programları incelenmesi dersinde öğretim
programı incelenmiştir. Bu ön araştırmadan sonra,
uzman öğretim elemanlarının görüşleri alınarak 10
sorulu açık uçlu ölçek hazırlanmıştır. Bu sorular
İzmir Anadolu Lisesinde görev yapmakta olan 3
biyoloji öğretmenine uygulandı. Elde edilen verilerin değerlendirilmesi ile liselerde uygulanmakta
olan yeni biyoloji ders programına ait öğretmen
tutum ölçeği geliştirildi. Ölçek iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde kişisel bilgilere ait 4
madde değişkenleri oluşturmaktadır. İkinci bölümde ise 20 maddelik 5’li likert tipi tutum ölçeği yer
almaktadır. Ölçeğin maddeleri olumlu ve olumsuz
olarak düzenlenmiştir.
2.4. Verilerin Analizi:
Uygulanan 5’li likert tipi ölçeğin geri dönüşümleri
incelenmesi sonucunda; 5 adet ölçek yarım doldurulmuş, 2 ölçek 2 madde işaretlenmiş, 4 ölçek maddeleri okunmadan tek sütun olarak işaretlendiği
görülmüştür. Bu 11 adet veri uygun olmadığı düşünülerek analizden çıkarılmıştır. Geriye kalan 79
ölçeğin veri analizine uygun olduğu tespit edilmiştir.
Veri analizine uygun olan 79 adet 5’li likert tipi
ölçek olumlu ve olumsuz maddelerine göre puanlama yapılarak SPSS 11 hazır programda analizleri
yapılmıştır. Öncelikle ölçeğin güvenirlik hesaplamasında α: 0.8755 olarak bulunması ölçeğin kullanılabilir nitelikte olduğunu göstermektedir. Ayrıca
madde faktör yüklerinin 0.530 ile 0.813 arasında
olduğu ve böylece bütün maddelerin ölçek için
uygunluğu belirlenmiştir. Böylece güvenirlik ve
madde analizi uygun olan bu ölçek daha sonra
geniş kapsamlı olarak biyoloji öğretmenlerine uygulanabilir niteliktedir.
Ölçekteki çok sayıdaki maddeyi daha az sayıda
faktörle ifade edebilmek için varimax döngüsü
yapılarak 3 alt boyut oluşmuştur. Oluşan alt boyutlardaki maddeler içeriklerine göre isimlendirilmiştir. Her alt boyutun güvenirliği ve varyansları hesaplanmıştır. Elde edilen sonuçlar Tablo 1’de görülmektedir.
Tablo 1. Alt Ölçeklerin Güvenirlik Sonuçları
Alt Ölçekler
1.Alt Ölçek; İçerik Değerlendirme
Ölçek;
Öğrenci
3.Alt Ölçek; Öğrenci Ölçme-Değ.
Ölçeğin Tümü
2.Alt
Kazanımları
Bu alt boyutlar:
1.Alt boyut; İçerik değerlendirmesi (12 maddeden),
2.Alt boyut; Öğrenci kazanımları (4 maddeden),
3.Alt boyut; Öğrenci ölçme değerlendirme (4 maddeden) oluşmaktadır.
Madde
Sayısı
12
4
4
20
Madde Korelasyanu
En düşükEn yüksek
0.576
0.813
0.530
0.785 0.603
0.685
0.530
0.813
Alpha
0.895
0.709
0.821
0.875
3.Bulgular
Elde edilen verilerin analizinde varimax döngüsüyle oluşan alt boyutların kendi içinde değerlendirilmesi yapılmıştır. Öncelikle ölçeğin genel değerlendirilmesinde öğretmenlerin ölçek maddelerini değerlendirmede birçok madde de %20-25 oranında
kararsız kaldıkları görülmektedir.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Tablo 2. Tutumlarda Kararsızların Yüksek Olduğu Tutum % Oranları
Madde
1.Program öğrenciyi merkeze alarak hazırlanmış.
4.Kazanımlar toplumun beklenti ve ihtiyaçlarına uygun
değildir.
5.Program
diğer
fen
derslerine
paralel
hazırlanmış.
7.Alternatif ölçme teknikleri yanlış öğrenilen bilgileri
düzeltmeye
olanak
sağlamamaktadır.
8.Kazanımlar öğrenciler tarafından yapılandırılabilir.
11.Program yapısı ve amacı öğretmenler tarafından bilinmemektedir.
12.Ölçme teknikleri, öğrenci kazanımları tam ölçülebilir.
13.Program
öğrenciler arasındaki ilgi ve yetenek farklılıklarını dikkate
alınarak
hazırlanmış.
16.Kazanımlar programın genel amaçlarıyla tutarlı değildir.
17.Biyoloji programı öğrencileri
bilimsel açıdan biyoloji okur-yazar bireyler yapacak niteliktedir.
19.Program
yapılandırmacı öğrenme yaklaşımına uygun hazırlanmış.
20.Program öğrencilerin gelişim düzeylerine uygundur.
Öğretmenlerin ölçekte okul türlerine göre kararsızlık oranları tablo 2’de görülmektedir. Tabloda görüldüğü gibi 4.Kazanımlar, toplum beklentilerine ve
ihtiyaçlarına uygun değildir, maddesinde toplamda
%20, bayan öğretmenlerin %22, erkek öğretmenlerin
%16 si kararsız kalmaktadır. Aynı maddede bayan
öğretmenler %43, erkek öğretmenler %63 katılıyorum demektedir. 20. Program öğrencilerin gelişme
düzeylerine uygundur, maddesinde olumsuzlar
toplam öğretmenlerde %28 iken bayan öğretmenlerde %33, erkek öğretmenlerde %16 bulunmuştur.
Bayan
Toplam
Bayan
Anadolu
Lisesi.
Bayan
Klasik Lise
Bayan
Meslek
Lisesi
Erkek
Toplam
19
20
15
20
30
20
10
25
20
15
31
22
35
25
20
30
45
20
25
10
18
25
25
5
15
20
25
40
35
15
20
20
25
25
25
25
25
30
15
30
20
25
15
25
25
30
15
30
25
15
22
24
25
35
25
30
20
15
15
15
Yapılan analizlerin değerlendirme sonucunda 2. Alt
boyut olan kazanımlara ait elde edilen sonuçlar
tablo 3’de görülmektedir. Bu tabloda cinsiyete göre
ve okul türüne göre frekanslar belirlenmiştir. Bayan
öğretmenlerin erkek öğretmenlere göre 4., 8. ve 20
maddelerde olumsuz tutumlar ortaya koyarken
16.maddede denk bir tutum oluşmuştur.
Bunun yanında bayan öğretmenlerin çalıştığı okullara göre kazanım maddelerinin frekanslarının
yüzdeleri incelendiğinde, meslek lisesi biyoloji
öğretmenlerinde katılıyorum ters yönlü olduğu
görülmektedir.
Tablo 3: Öğretmenlerin Kazanımlar İle İlgili Tutumlardaki Frekans Dağılımları
Madde
4
8
16
20
Bayan Anadolu
2 3 4 5
2-7- 4- 6- 1
- 11 - 2 - 1 1 7-2
2-9-3-
L.
1
0-6
3-76-0
Bayan Klasik L. 1 2
3 4 5
0-8- 4- 7- 1
0-3
- 3 - 14 -0 0 - 8 - 6 6 - 0 0 -11 - 5 - 4 - 0
3.alt boyut maddelerinin oluştuğu ölçme ile ilgili
analiz sonuçlarına ait değerler tablo 4’de görülmektedir. Burada 7. Alternatif ölçme değerlendirme
teknikleri öğrencilerin yanlış öğrendikleri bilgileri
düzeltmeye olanak sağlamamaktadır, maddesinde
toplamda %21, bayan öğretmenlerde %25, erkek
öğretmenlerin %10 kararsız olarak değerlendirdik
leri belirlenmiştir. 12.Ölçme değerlendirme teknikleri ile öğrenci kazanımları tam olarak ölçülebilir,
Bayan Meslek L.
3 4 5
2- 7-5- 6-0
-5- 9-1
44-0
1- 6-3-
1
2
0- 5
9-38-2
ErkekToplam
1
2 3 4 5
2 - 10 - 3 - 3 - 1 1 - 9
-5-2- 2
3- 1- 3
- 11 - 1 0 - 11 - 5 - 1
- 2
maddesinde toplamda, bayan ve erkek öğretmenlerde %25 kararsız oldukları sonucu orta çıkmıştır.
18. Alternatif ölçme değerlendirme teknikleri ile
yanlış yapılandırılan bilgilerin düzeltilmesi sağlanmaktadır, maddesinde bayan öğretmenlerden Anadolu Lisesinde %10 katılmıyor iken, klasik lisede
%30, meslek lisesinde %25 oranında katılmıyor.
Ayrıca ölçme alt boyutundaki maddelerde meslek
lisesi öğretmenlerinin maddelere olumlu katılım
oranı gittikçe azalmaktadır.
249
250
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Tablo 4. Öğretmenlerin Ölçme İle İlgili Tutumlardaki Frekans Dağılımları
Madde
7
12
9
18
Bayan Anadolu 1 2
3 4 5
3-7-5-4-1
2-1
- 1 - 6 -10 0 - 4 - 4 11 -1
0 - 2 - 4 -1 2 2
Bayan Klasik L. 1 2
3 4 5
0-7-6-6-1
5-93-3-0
0 - 3 - 7 -10 0 1 - 5 - 1 -12 - 1
Tablo 5’de görüldüğü gibi Biyoloji öğretmenlerinin
yeni ders programlarına yönelik tutum puanları
incelendiğinde aritmetik ortalamaların erkek ve
bayan biyoloji öğretmenlerinde 3.22 ye 3.11 olduğu
görülmektedir. Fakat bayan öğretmenlerin çalıştığı
Bayan MeslekL 1 2
3 4 5
2–5-4-8- 1 1-21- 8- 8
1- 10 - 4 - 5
- 0 2 - 3 - 3 - 11 - 1
ErkekToplam
1 2
3 4 5
1 - 5 - 2 - 10 - 1 8 - 8 0 - 3-0
1- 2-510 - 1 1 - 1 - 3 - 14 - 0
okullara göre incelendiğinde bayan öğretmenlerden
Anadolu Lisesi 3.32, klasik lise 3.20, Meslek lisesi
2.83 bulunmuştur. Bayan biyoloji öğretmenlerinde
meslek liselerinde aritmetik ortalamanın düşük
olması dikkati çekmektedir.
Tablo 5. Yeni Ders Programlarına Yönelik Öğretmenlerin Tutum Puan Dağılımı
N
Arit. Ort.
60
Bayan
20B.Anad.
20B.Klasik
20B.Meslek 19
Erkek
79 Toplam
3.11
3.20
3.26
3.22
Ranj
3.32
2.83
1.48
1.75
1.73
1.62
1.75
1.42
Öğretmen tutumlarına ait ölçeğin SPSS11 programında analizleri Anova ile yapılarak değişkenlere
ait anlamlılık ilişkileri incelendi. Elde edilen sonuçlarda değişkenlerden öğretmenlerin mezun olduğu
okul türü ve cinsiyet yönünden bir anlamlı ilişki
ortaya çıkmamıştır. Çalıştıkları okul türü değişkeninde 4.madde q:0.029, 18.madde q:0.001 ve
12.madde q:0.048 bulunmuştur. Bu maddeleri hepsi
kazanım alt boyutuna aittir. Öğretmenlerin mesleki
kıdemleri değişkenine göre anlamlılık ilişkileri
incelendiğinde, öğrenci kazanımları ile ilgili 2. Alt
boyuta ait 4. Madde q:0.011, 8. Madde q:0.019, 16.
madde q:0.002, ölçme değerlendirme alt boyutuna
ait 7.madde q:0.011, 12.madde q:0.001, 18.madde
q:0.024 bulunarak anlamlılık oluşturmaktadır.
4. Sonuç ve Tartışma
Biyoloji öğretim programı hakkında biyoloji öğretmenlerinin tutumlarının araştırılması sonucunda
elde edilen bulgularda bazı önemli noktalar ortaya
çıkmaktadır. Öncelikle ölçeğin genel değerlendirilmesinde kararsız olma oranlarının yüksekliği dikkati çekmektedir. Öğretmenlerdeki bu kararsızlıklar
yeni programlar hakkında yeterli bilgi sahibi olmadıkları düşüncesini oluşturmaktadır. Program uygulamaları başlamadan önce seminer ve hizmet içi
eğitimlerinin yeterli olmadığını göstermektedir. Bu
değerlendirmeler doğrultusunda bütün branş öğretmenlerinin program uygulamaları başlamadan
önce yeterli seminer ve hizmet içi etkinliklere katılarak hazır bulunuşluk düzeyleri arttırılmalıdır. Öğretmenlerin belli aralıklarla yeni eğitim programla-
Min.-Max.
Varyans
1.85-3.70 1.95-3.70
1.95-3.70
1.853.28 1.89-3.63
1.85-3.70
0.15
0.22
0.19
0.15
Alfa
0.19
0.17
0.87
0.69
0.88
0.78
0.89
0.79
rına tabi tutularak geliştirilmeleri gerekliliği ve
hizmet içi eğitimin önemi (Horasan, 2012; Ercan ve
Altun, 2005) araştırmalarıyla bizim sonuçlarımıza
uyum göstermektedir. 4. Maddede olduğu gibi
bayan öğretmenler program konusunda daha dikkatli ve ilgili olduğunu göstermektedir.
Ölçekteki 20.Program öğrencilerin gelişim düzeylerine uygundur maddesinde bayan öğretmenlerin
ders programları ile daha ilgili oldukları görülmektedir. Bayan öğretmenlerin kendi içinde değerlendirilmesinde görüldüğü gibi meslek liselerinde bayan
öğretmenlerin tutum yüzdelerindeki düşük oranlar
genellikle meslek lisesi meslekle ilgili derslerin daha
ön planda olduğu ve teorik bilgiye dayalı derslerde
öğrencilerin ilgilerini azaltmaktadır. Bu sonuç Cem
ve ark. (2000) araştırma sonuçlarıyla uyum göstermektedir.
Ölçme değerlendirme alt boyutuna ait maddelere
olumlu katılım yüzdelerinin meslek liselerinde en
düşük, Anadolu liselerinde en yüksek olduğu görülmektedir. Bu durum Anadolu Lisesi öğretmenlerinin biyoloji ders programlarıyla ilgili seminerlere
daha büyük oranda katıldıkları ortaya çıkmıştır.
Meslek lisesi öğretmenlerinin alternatif ölçme ve
değerlendirme teknikleri hakkında yeterli bilgi ve
deneyime sahip olmadıkları belirlenmiştir. Ayrıca
18.maddede ölçme teknikleri hakkında Anadolu
Lisesi öğretmenlerinin daha bilinçli oldukları görülmektedir. Gözütok ve ark. (2005) yaptığı araştırmada öğretmenlerin ölçme değerlendirme tekniklerinde yetersizliğini belirterek mevcut araştırmanın
bulgularıyla benzerlik göstermektedir. Öğretmen
tutumlarında da bu maddede anlamlılık ilişkisi
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
bulunması öğretmenlerde ölçme teknikleri ile ilgili
sorunlar olduğunu ortaya koymaktadır.
Biyoloji öğretmenlerinin biyoloji öğretim programlarına yönelik tutum puanları incelendiğinde meslek lisesi bayan biyoloji öğretmenlerinin aritmetik
ortalaması en düşük orandadır. Diğer maddelerde
olduğu gibi meslek lisesi bayan biyoloji öğretmenlerinin tutumlarının Anadolu Lisesi bayan biyoloji
öğretmenlerine göre aynı yönlü olduğu görülmektedir. Bir araştırmada Cerrah ve Ayas (2003) Meslek
liselerinde uygulanan programın, öğrenci seviyesinin çok üstünde kaldığını ve başarının çok düşük
olduğunu belirtmektedir. Ayrıca Meslek lisesinde
çalışan deneyimli öğretmenlerin bulunduğu komisyonlarca öğretim programına, öğrenci seviyelerine
ve ilgilerine uygun ders kitaplarının hazırlanmasını
söylemektedir.
Biyoloji ders programına ait öğretmen tutumlarının
analizleri sonucunda ortaya çıkan anlamlılık ilişkileri öğrenci kazanımları ve öğrenci ölçmedeğerlendirme alt boyutlarındaki üçer maddede
görülmektedir. Bu ilişkiler öğretmenlerin tutumlara
katılım frekanslarını yüzdeleri ile uyumluluk göstermektedir.
Biyoloji ders programı uygulayan ve ortaya çıkan
sorunların giderilmesinde öncelikle öğretmenler yer
aldığına göre biyoloji ders programlarının düzenlenmesinde öğretmen görüşleri alınarak, katkılarının arttırılması gerekmektedir. Karatepe (2004)
Yıldırım ve ark. (2004) ve Ertürk (1998)’te yapmış
oldukları araştırmalarda öğretim programlarının
geliştirilme sürecinde öğretmen görüşlerinin önemini vurgulamışlardır ve mevcut araştırmayla paralel sonuçlar ortaya koymuşlardır.
Kaynaklar
Cansaran, A.,(2004), Biyoloji Öğretmenliği Öğrencilerinin Biyoloji Öğretmenliği Programı Hakkında Görüşleri, G.Ü. Gazi Eğitim
Fakültesi Dergisi, Cilt:24, Sayı:1, sf:1-21, Ankara.
Cem, Z., Kırıkbakan, A., Altıparmak, M., ve Kete, R., (Eylül-2000), Meslek Liselerinde Biyoloji Öğretmenliği, IV.Fen Bilimleri ve
Matematik Eğitimi Kongresi sözlü bildiri, Hacettepe Üniversitesi, Ankara.
Cerrah, L. ve Ayas A. (2003), Meslek Liselerinde Görev Yapan Biyoloji Öğretmenlerinin Karşılaştıkları Problemler: Biyoloji ve
Sağlık Bilgisi Öğretim Programına Bir Bakış, Milli Eğitim Dergisi, Sayı:159, sf:149-159.
Crawley, F. E.& Salyer, B. (1995), Origins of life science teachers’ beliefs underlying curriculum reform in texas, Science Education, 79, 611-635.
Demirel, Ö.,(2009), Eğitimde Program Geliştirme, Pegam Akademi Yayınevi, 392, Ankara
Doğan, H. (1997), Eğitimde Program ve Öğretim Tasarımı, Önder Matbaacılık, Ankara
Ertürk; S., (1998), Eğitimde program Geliştirme, Meteksan A.Ş. Ankara.
Ercan, F. ve Altun, S. A., (2005), İlköğretim Fen ve Teknoloji Dersi 4. Ve 5. Sınıflar Öğretim Programına Ait Öğretmen Görüşleri,
8. Yeni ilköğretim Programlarının Değerlendirme Sempozyumu Bildiriler kitabı, sf:311-319, Ankara.
Gökdere, M. ve Keleş, E., (2004) Öğretmen ve Öğrencilerin Fen Bilgisi Ders kitaplarını Kullanma Düzeylerinde Müfredat
değişiminin Etkisi, Milli Eğitim Dergisi, Sayı:161, Sayfa:181-192.
Gözütok, F., D.,Akgün, Ö., E. ve Karacaoğlu, Ö., C., (2005), İlköğretim Programlarının Öğretmen Yeterlilikleri Değerlendirilmesi, 8.Yeni ilköğretim Programlarının Değerlendirme Sempozyumu Bildiriler kitabı, sf:17-40,, Ankara.
Horasan, Y. (2012). ‚İzmir İlinde Görev Yapan Biyoloji Öğretmenlerinin Yeni Biyoloji
Programı Hakkındaki Görüşlerinin Değerlendirilmesi‛. Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İzmir.
Huinker, D. & Madison, S. K. (1997), Preparing efficacious elementary teachers in science and mathematics: The influence of
methods courses , Journal of Science Teacher Education, 8, 107-126.
Karatepe, A., Yıldırım, H., İ., Şensoy, Ö. ve Yalçın N., (2004), Fen Bilgisi Öğretimi amaçlarının Gerçekleştirilmesinde Yeni Programın İçerik Boyutunda Uygunluğu Konusunda Öğretmen Görüşleri, Kastamonu Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt:12,
Sayı:2 sf:327-338, Kastamonu.
Kırıkkaya, E. B., (2009), İlköğretim Okullarındaki Fen Öğretmenlerinin Fen ve Teknoloji Programlarına İlişkin Görüşleri, TürkFen Eğitim dergisi Yıl:6, Sayı:1, sf: 133-148, Ankara.
Yıldırım, H., İ., Şensoy, Ö., Karatepe, A., ve Yalçın N., (2004), Fen Bilgisi Öğretimi amaçlarının Gerçekleştirilmesinde Yeni Programın Öğretme-Öğrenme Süreçleri Boyutunda Uygunluğu Konusunda Öğretmen Görüşleri, P.Ü. Pamukkale Eğitim
Fakültesi Dergisi, sf:100-110, Denizli.
Tobin, K. (1987), Forces which shape the implemendet curriculum in high school science and mathematics, Teaching and Teacher
Education, 3, 287-298.
251
252
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Gerçekçi Matematik Eğitiminin İlköğretim 7. Sınıf
Öğrencilerinin Olasılık ve İstatistik Ünitesi Öğretiminde
Öğrenci Başarısına Etkisi
Enver ERSOY*
Zeynep DEMİRTAŞ**
Özet
Bu araştırmada, 7. sınıf matematik dersi, olasılık ve istatistik ünitesinin öğretiminde kullanılan gerçekçi matematik
eğitimi (GME) yönteminin öğrenci başarısına etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmada, ön test-son test
kontrol gruplu deneysel desen kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu Gaziantep Şahinbey Barak Ortaokulu’nda öğrenim görmekte olan 7-C ve 7-D sınıf öğrencileri oluşturmuştur. Deney grubunda GME’ne göre tasarlanan ders planları uygulanmıştır, kontrol grubunda ise geleneksel yöntemle öğretim yapılmıştır. Deney ve
kontrol grubuna, öğretimin başında ve sonunda, istatistik ve olasılık başarı testi uygulanmıştır. Gruplar arasındaki farkın belirlenmesi için t-testi analizi yapılmıştır. Araştırmanın sonucunda, deney ve kontrol gruplarının son
test puanları arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Ancak, deney grubunun başarı testinden aldıkları puan
ortalamaları, kontrol grubunun başarı testinden aldıkları puan ortalamalarından daha yüksek bulunmuştur. Bu
sonuç, deney grubunda verilen gerçekçi matematik eğitiminin öğrenci başarılarını artırdığı şeklinde
yorumlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Gerçekçi matematik eğitimi, olasılık-İstatistik ünitesi, öğrenci başarısı
The Success Influence of the Realistic Mathematic Education
on the Seventh Grades of Primary Education Students'
Learning of Probability and Statistics Chapter
Abstract
In this study, it was aimed to investigate the influence of Realistic Mathematic Education (RME) on the success of
seventh grade students’ learning of the Probability and the Statistics chapter. In the study, pretest- posttest control
group design was used. The participants of the study included 7-C and 7-D students who were studying at Gaziantep Şahinbey Barak Secondary School. In the experimental group, the course plan, which was designed according to RME, was applied, whereas in the control group, traditional teaching took place. The statistics and probability success test was applied to both groups, both at the beginning and at the end of the teaching. In order to find
the differences between groups, the T-test analysis was conducted. At the end of the study, there were no significant differences between the posttest scores of the experimental and the control group. However, the mean success score of the experimental group was higher than the mean success score of the control group. This finding
was interpreted as that the RME increased the success of students in the experimental group.
Keywords: Realistic Mathematic Education, Probability- Statistics chapter, student success
*
**
Matematik Öğretmeni, Gaziantep Şahinbey Barak Ortaokulu, sevener@hotmail.com
Yrd.Doç.Dr., Sakarya Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, zeynept@sakarya.edu.tr
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
1.Giriş1
Birçok ülkede, eğitim ve öğretimde yaşanılan sıkıntıların en aza indirgenmesi ve daha modern eğitim
olanaklarına ulaşılması yönünde bir takım yeniliklere ihtiyaç duyulmaktadır (Ersoy, 2003). Ülkeler,
matematik eğitim-öğretimini güncel hedeflerine
ulaştırmak için sürekli program geliştirme çalışmalarına başvurmaktadırlar. Matematik öğretim sürecini daha da etkinleştirmek için çeşitli öğretim yöntemleri üzerinde durulmakta ve bunların öğretim
sürecine etkileri araştırılmaktadır (Altun ve Memnu,
2008).
Hollanda’da program geliştirmede ve program
geliştirme araştırmalarında önemli bir etkisi olduğu
düşünülen (Gravemeijer, 1995), gerçekçi matematik
eğitimi (GME) yaklaşımı, Hollandalı matematikçi ve
eğitimci olan Hans Freudenthal (1968) tarafından
geliştirilmiştir. Streefland (1990), matematik öğreniminin temelinde yer alan gerçekçi matematik
eğitimini; bireyin kendisinin, resmi olarak kabul
edilen (formal) matematiği, resmi olmayan (informal) matematiksel yapılara dönüştürme işlemi
şeklinde tanımlamaktadır (Steffe ve Thompson,
2000; 225). Gerçekçi matematik eğitimi; öğrencilerin,
çeşitli ‚gerçek dünya‛ problemlerine ve olaylarına
maruz kalarak matematiksel kavramları ve düşünceleri yeniden yapılandırmaları ve yeniden keşfetmeleri sürecidir (Romberg, 1995). Gerçekçi matematik eğitimi, ‚matematiğin üstesinden gelmeleri için
öğrencilere nasıl yardım edebiliriz?‛ sorusuna cevap arayan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, formal ve
informal bilgi arasındaki ikilemden üstün olmaya
çalışır. Bu yaklaşımda, öğrenciler için formal matematiği yeniden keşfetme sürecinde varsayıma dayalı (hipotetik) öğrenme yolu tasarlanmaktadır. Öğrenciler, matematiksel etkinlik (zihinsel meşguliyet)
içindeyken formal matematiği keşfeder. Bu şekilde
gerçek öğrenme sağlanır. Freudenthal’in (1991)
görüşüne göre ‚matematik başlamalı ve bir anlayış
şeklinde devam etmelidir‛. Bu anlayış sabit bir
anlayış değildir, tartışmaya açıktır ve dinamiktir. Bu
anlayış derslerde öğrenme etkinlikleri ile geliştirilebilmektedir (Gravemeijer ve Doorman, 1999:126).
Yeniden keşfetmeye rehberlik eden GME, beş öğretim/öğrenme ilkesi etrafında organize edilmektedir
(Freudenthal, 1991). Bunlar:
1. Somut yapılar oluşturmaya teşvik etme
2. Somut kavramlardan soyut kavramlara ulaşılmasını sağlayan matematiksel araçlar geliştirme
3. Derinlemesine düşünmeye ve özgün ürünler
oluşturmaya teşvik etme
Bu çalışma ilk yazarın yüksek lisans tez çalışmasının bir
kısmıdır.
1
253
4. Sosyal aktivitelerle ve karşılıklı etkileşim ile öğrenmeye teşvik etme ve
5. Yapılandırılmış matematiksel araçlar oluşturmak
için birbirine geçmiş öğrenme aşamalarını gerçekleştirmedir (öğrencilerin, birbiriyle ilişkili olan düşünceler ve işlemler arasında bilgi bağlantılarını
geliştirmeleri için) (Steffe ve Thompson, 2000: 225).
Bu şekilde, öğrenciler için soyut olan matematik
konuları gerçek dünyayla ilişkilendirilerek, somut
ve anlaşılır bir biçimde sunulmaktadır.
GME, bireylerin, gerçek dünya karmaşası içinde yer
alan problemlere anlamlar yükleyerek kendi matematiksel bilgilerini yapılandırmalarını sağlamak
amacıyla ortaya çıkan bir yaklaşımdır. Öğrenciler,
problemleri çözmek için kendi stratejilerini geliştirirler ve diğer öğrencilerle geliştirdikleri stratejileri
tartışırlar. Bu şekilde problemlere çözüm üretirler.
Öğretmenler, bu aşamada, öğrencilerin farklı durumları kullanarak, mevcut yaklaşımlardan kendi
yaklaşımlarını geliştirmelerine yardımcı olur (Wubbels, Korhtagen ve Broekman, 1997: 2).
Birçok ülkede matematik derslerinde bir öğretim
yöntemi olarak uygulanan gerçekçi matematik eğitimi, ülkemizde de uygulanabilir. Bu yaklaşımın,
MEB tarafından matematik dersi öğretim programları için öngörülen özellikleri gerçekleştirdiği düşünülmektedir (Demirdöğen, 2007). Matematik dersi
öğretim programlarında, öğrencilerin eleştirel düşünme, bilimsel araştırma, yaratıcı düşünme, iletişim ve girişimcilik gibi becerileri kazanmaları amaçlanmaktadır. Bu amaçların gerçekleşmesi için matematik derslerinin öğrenme-öğretme sürecinde,
öğrencilere; işlem ve hesap yapabilme becerilerinden ziyade problem çözme, akıl yürütme ve tahminde bulunma gibi daha üst düzey becerilerin
kazandırılacağı yöntemler tercih edilmelidir (Arseven ve Yağcı, 2010; Olkun ve Toluk-Uçar, 2007).
Özellikle, PISA gibi uluslararası sınavlarda ve ülkemizde düzenlenen sınavların sonuçlarına göre;
öğrencilerimizin matematik alanında başarısız olduğu (Arseven ve Yağcı, 2010) düşünüldüğünde,
öğrencilerin muhakeme yapma becerilerini geliştiren öğrenme/öğretme yöntemleri tercih edilmelidir.
GME yöntemi ile öğrencilerin güncel problemler
üzerinde düşünmeleri, olası çözüm yöntemlerini
tartışmaları ve akılcı çözüm önerileri geliştirmeleri
ile matematiksel kavramlara ulaşmaları ve bu kavramları zihinlerinde yapılandırmaları sağlanmaktadır. Kaygı duyulan bir ders olan matematik dersinin
bu şekilde matematiksel bir etkinliğe dönüşmesi ile
öğrencilerin bu derse karşı daha olumlu bir tutum
içinde olacakları ve matematik başarılarını arttıracakları düşünülmektedir. Bu bağlamda, 7. sınıf
matematik dersi olasılık ve istatistik ünitesinde
gerçekçi matematik eğitimi yönteminin öğrenci
başarısına etkisinin incelenmesi araştırmanın amacını oluşturmaktadır. Bu amaç doğrultusunda, il-
254
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
köğretim 7. sınıf düzeyinde olasılık ve istatistik
ünitesi (doğal sayıların faktöriyelini bulma, olası
durumları belirleme, olay ve olasılık çeşitleri konuları) öğretiminde ‚Gerçekçi Matematik Eğitimi
(GME)‛ yöntemi kullanılan grup ile geleneksel
yöntemin uygulandığı grubun başarıları arasında
anlamlı bir farklılık var mıdır? problemi incelenmiştir.
2.Yöntem
2.1 Araştırma Modeli
Araştırmada, ön test son test kontrol gruplu deneysel desen kullanılmıştır.
2.2. Çalışma Grubu
Araştırmanın çalışma grubunu, Gaziantep Şahinbey
Barak Ortaokulu’nda öğrenim görmekte olan 7-C ve
7-D sınıf öğrencileri (n=83) oluşturmaktadır. 41
öğrencisi ile 7-D sınıfı deney grubunu ve 42 öğrencisi ile 7-C sınıfı kontrol grubunu oluşturmaktadır.
2.3. Veri Toplama Araçları ve Verilerin Analizi
Araştırmada veriler istatistik ve olasılık başarı testi
ile elde edilmiştir.
2.3.1. İstatistik ve Olasılık Başarı Testi (Ön-Son
Test)
Efe (2011) tarafından hazırlanan istatistik ve olasılık
başarı testi çoktan seçmeli 20 sorudan oluşmaktadır.
Efe (2011) tarafından 143 öğrenci üzerinde uygulanan ve uygulama sonrası yapılan analizlerde KR-20
formülüyle güvenirlik katsayısı hesaplanan testin
son halinin güvenirliği 0,94 olarak bulunmuştur.
Başarı testi gruplara çalışmadan önce ve sonra (önson test) uygulanmıştır. Grupların arasındaki farkın
belirlenmesinde t-testi ve aritmetik ortalama kullanılmıştır ve SPSS paket programı yardımıyla bulgular elde edilmiştir.
2.4. Uygulama Süreci
Her iki grupta da öğretim süreci, araştırmacının
kendisi tarafından gerçekleştirilmiştir. Deney grubunda GME’ne göre hazırlanan ders planları uygulanmış, kontrol grubunda ise geleneksel yöntemle
öğretim yapılmıştır. Deney grubunda ilk olarak,
gerçekçi matematik eğitimi hakkında öğrencilere
bilgi verilmiş ve 4-5’er kişilik öğrenci grupları oluşturulmuştur. Dersin başında, gerçek hayat problemleri öğrencilere tahtaya yazılarak sunulmuştur.
Öğrenci gruplarının birbirleri ile etkileşimli olarak
problemlere çözüm önerileri geliştirmeleri istenmiştir. Bu aşamada, öğrencilere düşünme, problem
çözme ve yardımlaşma ile problemlerde verilmek
istenen durumların analiz edilmesi için yeterli süre
verilmiştir. İkinci aşama olarak öğrencilerden benzer problemler oluşturmaları istenmiştir. Öğrencilerin oluşturdukları problemleri diğer arkadaşlarına
sunmaları ve tüm öğrencilerin bu problemlere çözüm önerileri geliştirmeleri için sınıfta tartışma
ortamı oluşturulmuştur. Tartışma sürecinde, konuyla ilgili kavramların öğrenciler tarafından ifade
edilmesi ile üçüncü aşamaya geçilmiştir. Üçüncü
aşamada, olasılık ve istatistik ünitesinde yer alan
konuların her biri için hazırlanan çalışma yaprakları
öğrencilere dağıtılmıştır. Çalışma yaprakları ile
öğrenciler konuda geçen kavramlara yoğunlaşarak,
problemleri çözmeye başlamışlardır. Gruplar yarış
halinde olmadığı için problemleri çözen öğrenciler,
önce kendi grubundaki arkadaşlarına daha sonra da
bu konuda yardıma ihtiyaç duyan gruplardaki
arkadaşlarına yardımcı olmuşlardır. Kontrol grubunda, konuyla ilgili tanımlar verilerek derse başlanmıştır. Daha sonra örnek sorular öğretmen tarafından çözülmüş ve öğrencilerin de çözmesi için
örnekler tahtaya yazılmıştır. Öğretmen ve öğrenciler tarafından yeterli düzeyde örnek problemler
çözüldükten sonra bir sonraki konuya geçilmiştir.
Kontrol grubunda ders kitabı temel alınarak konular işlenmiştir. Öğretim, her iki grupta da dört hafta
sürmüştür.
3. Bulgular Ve Yorumlar
İlköğretim 7. sınıf düzeyinde olasılık ve istatistik
ünitesi öğretiminde ‚Gerçekçi Matematik Eğitimi
(GME)‛ yöntemi kullanılan grup ile geleneksel
yöntemin uygulandığı grubun başarıları arasında
anlamlı bir farklılık var mıdır? problemine ilişkin
araştırmada elde edilen bulgular tablolaştırılarak
aşağıda sunulmuştur.
Tablo 1. Deney ve Kontrol Gruplarının Ön Test Puanlarına İlişkin T-Testi Sonuçları
Grup
N
Kontrol G.
Deney G.
42
41
x
Ort. ( )
26,0714
27,561
s.s.
s.d.
t
p
9,46983
9,62561
81
0,711
0,479
Tablo 1’e göre deney ve kontrol gruplarının ön test
puanları arasında anlamlı bir farklılık görülmemek
tedir (t=0,71; p>0.05). Grupların aritmetik ortalamaları da birbirine yakın bulunmuştur. Bu sonuç, deney ve kontrol gruplarının birbirine denk olarak
seçildiğini göstermektedir.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Tablo 2. Deney ve Kontrol Gruplarının Son Test Puanlarına İlişkin T-Testi Sonuçları
Grup
N
Kontrol G.
Deney G.
42
41
x
Ort. ( )
35,9254
41,7073
s.s.
s.d.
t
p
13,67025
15,27992
81
1,81
0.074
Tablo 2 incelendiğinde, deney ve kontrol gruplarının son test puanları arasında anlamlı bir farklılık
görülmemektedir (t=1,81; p>0.05). Ancak, grupların
aritmetik ortalamalarına bakıldığında, deney grubunun başarı testinden aldıkları puan ortalamaları (
x=
41,70), kontrol grubunun başarı testinden al-
dıkları puan ortalamalarından ( x =35,92) daha
yüksek bulunmuştur. Bu sonuç, deney grubunda
verilen gerçekçi matematik eğitiminin öğrenci başarılarını artırdığı şeklinde yorumlanabilir.
Tablo 3. Deney Grubu Ön Test-Son Test Puanlarına İlişkin T-Testi Sonuçları
Grup
N
Ön Test
Son Test
41
41
x
Ort. ( )
27,5610
41,7073
s.s.
s.d.
t
p
9,62561
15,27992
40
5,188
0.000
Tablo 3’deki test sonuçlarına göre deney grubunun
ön test ve son test puanları arasında anlamlı bir
farklılık vardır (t=5,188; p<0.05). Aritmetik ortalamalar incelendiğinde, deney grubundaki öğrencilerin
son testten aldıkları puanların ortalaması ( x =
41,70), ön testten aldıkları puanların ortalamasından
(
x =27,56)
daha yüksektir.
Tablo 4. Kontrol Grubu Ön Test-Son Test Puanlarına İlişkin T-Testi Sonuçları
Grup
N
Ön Test
Son Test
42
42
x
Ort. ( )
26,0714
35,9524
s.s.
s.d.
t
p
9,46983
13,67025
41
4,106
0.000
Tablo 4’deki test sonuçlarına göre kontrol ön test ve
son test puanları arasında anlamlı bir farklılık görülmektedir (t=4,106; p<0.05). Aritmetik ortalamalar
incelendiğinde, kontrol grubundaki öğrencilerin son
testten aldıkları puanların ortalaması (
x=
35,95),
ön testten aldıkları puanların ortalamasından ( x
=26,07) daha yüksektir.
Kontrol grubu öğrencilerinin ön test ve son test
puanları arasındaki farkın (ortalama farkı: 9,881),
deney grubu öğrencilerinin ön test ve son test puanları arasındaki farktan (ortalama farkı: 14,14) daha
az olduğu görülmektedir. Bu sonuç, gerçekçi matematik eğitimine yönelik oluşturulmuş etkinliklerin
öğrencilerin başarısını, geleneksel öğretim yöntemine göre daha çok arttırdığı şeklinde yorumlanabilir.
4. Tartışma ve Sonuç
7. sınıf matematik dersi istatistik ve olasılık ünitesinin öğretiminde gerçekçi matematik eğitiminin
öğrenci başarısına etkisini inceleyen araştırmada
elde edilen sonuçlar şu şekildedir. Deney ve kontrol
grubunda öğretim başlamadan önce uygulanan
başarı testi sonuçları arasında anlamlı bir farklılık
bulunmamış ve aritmetik ortalamalar birbirine
yakın bulunmuştur. Her iki sınıfta öğrenim gören
öğrenciler başarı açısından birbirine denktir.
Öğretimin sonunda her iki grubun da başarılarında
artma olmuştur fakat GME yönteminin uygulandığı
deney grubunun başarısındaki artış, geleneksel
yöntemin uygulandığı kontrol grubunun başarısındaki artıştan daha fazladır. Geleneksel yöntemin
uygulandığı kontrol grubunun başarısındaki artış
da olasıdır. Geleneksel yöntemle dersi işleyen öğrenciler bu yönteme aşinadır, bu yöntemde öğrencilere bilgiler sunulmuş ve bu bilgileri soruları çözerken öğrencilerden kullanmaları istenmiştir. Yeterli
düzeyde örnek sorular çözülerek öğrencilere öğretim yapılmıştır. Bu yöntemde, öğrencilere bilgiler
hazır olarak verildiği için öğrencileri ezberciliğe
yöneltmiş ve farklı tip soruların çözüm sürecinde
öğrencilerde duraksamalar gözlenmiştir. GME yönteminde ise öğrencilerin kendi güncel hayatlarında
karşılaşabilecekleri problemlerle derse başlanmış ve
öğrencilerden kendi çözüm önerilerini geliştirerek
birbirleri ile tartışmaları sağlanmıştır. Bu şekilde
problemlerin çözümünde kendi bakış açılarını geliştiren ve diğer bakış açılarını da tartışan öğrenciler
problemlerin birden çok çözümü olduğunu kavramışlardır. Bununla birlikte öğrencilerin farklı tip
problemlerin çözümünde zorluk yaşamadıkları
görülmüş ve sonuçlara daha hızlı bir şekilde ulaşmışlardır. Bu bağlamda, deney grubundaki öğrencilerin başarı ortalamaları daha yüksek çıkmıştır.
Gerçekçi matematik eğitimi yöntemi, geleneksel
eğitim yöntemine göre öğrencilerin başarılarını
arttırmaktadır.
Matematik ve Geometri derslerinde uygulanan
gerçekçi matematik eğitimi ile ilgili yapılan araştırmalarda da benzer sonuçlara ulaşılmıştır. Geometri
dersi simetri konusunda (Bintaş, Altun ve Arslan,
255
256
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
2007), matematik dersi tam sayılarla çarpma konusunda (Aydın-Ünal ve İpek, 2009), kesir kavramının
öğretiminde (Demirdöğen ve Kaçar, 2010), yüzey
ölçüleri ve hacimler konusunda (Özdemir ve Üzel,
2011), rasyonel sayıların öğretiminde (Halverscheid,
Henseleit ve Lies, 2006) ve 5.sınıf matematiksel
problemlerin çözümünde (Verschaffel ve Corte,
1997) GME’ne dayalı öğretim etkinliklerinin öğrencilerin başarılarını artırdığı sonuçlarına ulaşılmıştır.
Bununla birlikte, matematik başarısı düşük seviyede olan öğrenciler üzerinde yapılan araştırmada üç
yıl süre ile gerçekçi matematik eğitimi yaklaşımı
uygulanmış ve GME’nin öğrencilerin matematiksel
gelişimlerini olumlu yönde desteklediği sonucuna
varılmıştır (Eade ve Dickinson, 2006). Öğrencilerin,
matematik alanında gelişmelerini destekleyen ve bu
alanda başarılarının artmasını sağlayan GME yaklaşımının matematik derslerinde bir öğretim yöntemi
olarak kullanılması önerilebilir. GME yaklaşımının
öğretmen eğitiminde uygulanmasına ilişkin yapılan
araştırmada (Wubbels, Korthagen ve Broekman,
1997), öğretmen adayları, bu yaklaşımı kendi öğrenmelerinde problemleri çözmek için ve meslek
yaşamlarında da bir öğretim yöntemi olarak kullanmayı tercih edeceklerini ifade etmişlerdir. Dolayısıyla, matematik öğretmenlerine hizmet içi eğitim,
seminer vb. ile matematik öğretmen adaylarına ise
lisans eğitimi sürecinde, gerçekçi matematik eğitiminin uygulamalarına yönelik eğitim verilmesi
önerilmektedir.
Kaynakça
Altun, M. ve Memnu, D.S. (2008). Matematik Öğretmeni Adaylarının Rutin Olan Matematiksel Problemleri Çözme Becerileri ve
Bu Konudaki Düşünceleri. Eğitimde Kuram ve Uygulama, 4, 213-238.
Arseven, A. ve Yağcı, E. (2010). Gerçekçi Matematik Öğretimi Yaklaşımı, International Conference on New Trends in Education and
Their Implications Proceeding Book. Antalya-Turkey.
Aydın-Ünal, Z. ve İpek, A.S. (2009). Gerçekçi Matematik Eğitiminin İlköğretim 7. Sınıf Öğrencilerinin Tam Sayılarla Çarpma
Konusundaki Başarılarına Etkisi. Eğitim ve Bilim 34 (152), 44-59. http://egitimvebilim.ted.org.tr adresinden erişildi.
Bintaş,
J.,
Altun,
M.,
ve
Arslan,
K.
(2003).
Gerçekçi
Matematik
Eğitimi
ile
http://www.matder.org.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=57:simetriogretimi&catid=8:matematik-kosesi-makaleleri&Itemid=172 adresinden erişilmiştir.
Simetri
Öğretimi.
Demirdöğen, N. (2007). Gerçekçi Matematik Eğitimi Yönteminin İlköğretim 6. Sınıflarda Kesir Kavramının Öğretimine Etkisi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Ankara.
Demirdöğen, N. ve Kaçar, A. (2010). İlköğretim 6. Sınıfta Kesir Kavramının Öğretiminde Gerçekçi Matematik Eğitimi Yaklaşımının Öğrenci başarısına Etkisi. Erzincan Eğitim Fakültesi Dergisi, 12 (1), 57-74.
Eade, F. ve Dickinson, P. (2006). Exploring Realistic Mathematics Education In English Schools. Proceedings Of The 30th Conference Of The International Group For The Psychology Of Mathematics Education (PME), 3, 1-8.
Efe, M. (2011). İşbirlikçi Öğrenme Yönteminin, Öğrenci Takımları Başarı Bölümleri ve Küme Destekli Bireyselleştirme Tekniklerinin
İlköğretim 7. Sınıf Öğrencilerinin Matematik Dersi ‚İstatistik ve Olasılık‛ Ünitesindeki Başarılarına, Tutumlarına ve Motivasyonlarına Etkisi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Mustafa Kemal Üniversitesi, Hatay.
Ersoy,
Y.
(2003).
Matematik
Okuryazarlığı-II:
Hedefler,
Geliştirilecek
Yetiler
ve
Beceriler.
http://www.matder.org.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=65:matematik-okur-yazarligiiihedefler-gelistirilecek-yetiler-ve-beceriler &catid=8:matematik-kosesi-makaleleri&Itemid=172 adresinden erişilmiştir.
Gravemeijer, K. ve Doorman, M. (1999). Context Problems in Realistic Mathematics Education: A Calculus Course as an
Example. Educational Studies in Mathematics, 39 (1/3), 111-129.
Halverscheid, S., Henseleit, M., ve Lies, K. (2006). Rational Numbers After Elementary School: Realizing Models For Fractions
On The Real Line. Proceedings Of The 30th Conference Of The International Group For The Psychology Of Mathematics
Education (PME), 3, 225-232.
Olkun, S. ve Toluk-Uçar, Z. (2007). İlköğretimde Etkinlik Temelli Matematik Öğretimi. (Genişletilmiş 3. baskı). Ankara: Maya Akademi Yayıncılık.
Özdemir, E. ve Üzel, D. (2011). Gerçekçi Matematik Eğitiminin Öğrenci Başarısına Etkisi ve Öğretime Yönelik Öğrenci Görüşleri. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 40, 332-343.
Romberg, T. A. (1995). Reform In School Mathematics and Authentic Assessment. State University Of New York Press.
Steffe, L. P. ve Thompson, P. W. (2000). Radical Constructivism In Action: Building On The Pioneering Work Of Ernst Von Glasersfeld.
London, GBR: Routledge.
Verschaffel, L. ve De Corte, E. (1997). Teaching Realistic Mathematical Modeling In The Elementary School: A Teaching Experiment With Fifth Graders. Journal For Research İn Mathematics Education, 28, 577-601.
Wubbels, T., Korthagen, F. Ve Broekman, H. (1997). Preparing Teachers for Realistic Mathematics Education. Educational Studies
in Mathematics, 32 (1), 1-28.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü (BÖTE)
Öğrencilerinin Mesleki Karar Verme Zorluklarının
İncelenmesi
Özcan E. AKGÜN*
Ozan KARACA**
Özet
Bu çalışmanın amacı mesleki karar verme zorluğunun İzmir’de lisans öğrenimi gören Bilgisayar ve Öğretim
Teknolojileri Eğitimi öğrencileri üzerinde hangi değişkenlere göre farklılık gösterdiğini incelemektir. Nicel
araştırma yaklaşımı temelinde yapılan bu araştırmada tarama modeli uygulanmıştır. Kesitsel tarama modeliyle
yapılan araştırmada veriler, Gati, Krauzs ve Osipow (1996) tarafından hazırlanan Mesleki Karar Verme Zorlukları
Ölçeği' kullanılarak toplanmıştır. Katılımcıları ise 2012–2013 eğitim öğretim yılı bahar döneminde Dokuz Eylül
Üniversitesi ve Ege Üniversitesi BÖTE bölümlerinin 1. 2. 3. ve 4. sınıflarında öğrenim görmekte olan 275 lisans
öğrencisi oluşturmuştur. Ölçek sonuçlarından elde edilen nicel veriler, öncelikle bilgisayar ortamına aktarılmış ve
SPSS paket programı aracılığı ANOVA kullanılarak analiz edilmiştir. BÖTE öğrencilerinin bir meslek seçerken
yüksek seviyede genel kararsızlık yaşadıkları ve fonksiyonel olmayan inanca sahip oldukları ortaya çıkmıştır.
Anahtar sözcükler: Mesleki Karar Verme Zorluğu, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi,
BÖTE.
Research of Career Decision-Making Difficultıes of Computer
Educatıon & Instructıonal Technology (CEIT) Students
Abstract:
The aim of this study is to examine career decision-making difficulties of the students of Computer Education and
Instructional Technologies (CEIT). Quantitative research approach on the basis of this research survey model has
been applied. The data of this research was collected by the Career Decision-Making Difficulties Questionnaire
developed by Gati, Krausz and Osipow (1996). The participants were 275 students attending to Dokuz Eylul University and Ege University in fall semester of the 2012-2013 academic years in İzmir. The data obtained from the
questionnaire were analyzed using ANOVA through the SPSS program. At the end of the research it was found
out that CEIT students have high level indecisiveness and dysfunctional myths when they making a career decision.
Keywords: Career Decision-Making Difficulties, Computer Education and Instructional Technology, CEIT.
*Yrd. Doç. Dr. Özcan Erkan Akgün, Sakarya Üniversitesi, ozcanakgun@gmail.com
**Ozan Karaca, Dokuz Eylül Üniversitesi, ozandeu@yahoo.com
257
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
1.Giriş
Eğitim başta olmak üzere teknolojinin yaşamda
geniş yer edinmesi ile birlikte, bilgi ve iletişim teknolojilerini etkin bir şekilde tanıma ve kullanma
becerilerine sahip bireylere ihtiyaç duyulmaktadır.
Çuhadar ve Dursun’a (2010) göre bu bireylerin aynı
zamanda olay ve olgulara yönelik eleştirel bir yaklaşımı benimseyen, bilgiyi elde eden, değerlendiren
ve ortaya çıkan problemlere çözüm üretebilen uzman niteliği taşıması, söz konusu ihtiyacın yarattığı
bir beklentidir. Üniversiteler kapsamında Bilişim ve
Bilgisayar adı altında mevcut tüm bölümler, bu
ihtiyacı karşılamaya yönelik eğitim vermektedir. Bu
bölümlerin başında eğitim fakültelerine bağlı bulunan Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi
(BÖTE) bölümü gelmektedir.
Altun ve Ateş (2008), Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi programlarında yetişen öğretmenlerin özelliklerini, diğer alan öğretmenlerine yürürlükteki eğitsel yazılımlar ile ilgili bilgilendirme,
eğitsel içerik hazırlama, sunum hazırlama ve uygulama, web üzerinden eğitsel etkinlikler yürütme
olarak tanımlamıştır. Fakat Erdoğan ve Arslan
(2006, akt. Sanalan ve diğerleri, 2010) BÖTE bölümü
mezunlarının görev yaptıkları okullarda öğretmen,
öğretim teknoloğu, formatör ve teknisyen olarak
görüldüklerini ifade etmiş, okuldaki diğer öğretmenler ve yöneticilerin de farklı beklentiler içinde
olduğunu vurgulamıştır. Öğretmenlik mesleği yanında bu tür beklentilerin, BÖTE bölümünden mezun öğretmenlerde mesleki doyumsuzluğa neden
olduğu görülmüştür. Sarıkaya ve Khorshid (2009)
meslek faaliyetlerinin insan ömrünün yaklaşık üçte
birini kapsadığını belirtmiş ve bu faaliyetler sonunda ulaşılması beklenen doyum noktasını mesleki
değer olarak tanımlamıştır. Bireyin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda doğru tercihler yapması mesleki
değer kavramı ile meslek seçimi olgusunu bir araya
getirmektedir. Meslek seçimi, öğrencinin öğrenim
hayatı boyunca aldığı tüm eğitim ve tecrübeleri
kullanarak, mezun olduktan sonra yaşantısına yön
verecek ve geleceğe yönelik planlarını uygulamasına zemin hazırlayacak önemli bir karardır.
Hayati önemi oldukça yüksek olan meslek seçimi
olgusu, bireyin toplum tarafından kabul edilmesi ve
ideal bir yaşam sürdürebilmesi gibi amaçlarını gerçekleştirmede önemli bir rol üstlenmektedir. Bilgi
eksikliği ya da rehberlik yetersizliği gibi sebeplerle
yapılan yanlış tercihlerle kişi kendini telafisi mümkün olmayan durumlara sevk edebilmektedir. Çakır’a (2004) göre bir mesleki tercihin uygulama
evresine gelindiğinde, bazı bireyler kendi özellikleri
ile ilgili bilgi yoksunluğu nedeniyle, meslekle ilgili
kapsamlı bilgileri olmadığında, fikirlerini önemsedikleri insanlardan yapılan doğrudan veya dolaylı
baskılar ve bazı işlevsellikten uzak düşünceler neticesinde kararsızlık eğilimi göstermektedirler
258
Öğrencilerin, kendi niteliklerine göre hangi mesleği
yapmaya daha elverişli olduklarına karar verme
evresinde meydana gelen sorunsallar, ‚mesleki
karar verme zorlukları‛ şeklinde adlandırılmıştır
(Gati, Krauzs ve Osipow, 1996). BÖTE bölümünün
Milli Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim kurumlarında
istihdam edilme durumunun gün geçtikçe azalması,
buna karşın bölümün kazandırdığı mesleki imkânların çeşitliliği, kritik meslek seçimi sürecinde, öğrencilerin mezun olduktan sonra ne iş yapacağı ile
ilgili sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Bu sorunlarla
beraber öğrencinin mesleki beklentileri süreç içinde
değişiklik gösterebilmekte ve bu durum sağlıklı
karar vermeyi zorlaştırmaktadır.
Bireyin meslek seçimi ile ilgili kararını bir anda
vermediğinin altını çizen Pişkin (2011), bu kararı
verirken kişinin yaşam boyu aldığı eğitimlerin,
büyüdüğü aile, ait olduğu sosyoekonomik sınıf, o
sınıfın kişiye sunduğu ya da sınırlandırdığı koşullar, içinde bulunduğu coğrafyanın ekonomik, politik ve siyasi yapısından etkilendiğini belirtmiştir.
BÖTE mezunlarının Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde istihdam edilme durumunun sınıf öğretmenliği gibi eski dallara nazaran yeni olması, ihtiyaç
duyulan kadroların zamanla yapılan atamalarla
doldurulması, bölümün yeniliği sebebiyle emeklilik
hak edişine sahip bilgisayar öğretmeni bulunmaması vb. nedenlerden dolayı bilgisayar öğretmeni atamaları durma noktasına gelmiştir. İlk ve orta öğretim kurumlarında zorunlu ders olan bilgisayar
derslerinin, seçmeli derse dönüştürülerek ders saatlerinin azaltılması, atanan öğretmenlerin de formatör öğretmen sıfatıyla çalıştıkları okullarda teknik
personel gibi çalıştırılmaları durumunu ortaya çıkarmıştır. Bu durumun BÖTE öğrencileri üzerinde
gelecek kaygısı, BÖTE mezunları üzerinde ise mesleki tatminsizlik yarattığı gözlemlenmektedir. Bu
sorunun daha öğretim aşamasında ve öğrenci bazında giderilmesi için hangi değişkenlere odaklanmak gerektiğinin saptanması ve çözüm önerileri
üretilmesi ihtiyacı doğmuştur.
Yapılan bu araştırmayla aşağıdaki temel sorulara
cevap aranmıştır:
Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği
programı öğrencilerinin mesleki karar verme konusunda yaşadıkları zorlanma ne düzeydedir?
Bu zorlanmayı ilgilendiren boyut ve alt boyutlar,
öğrencilerin sınıf düzeylerine göre anlamlı olarak
farklılaşmakta mıdır?
2. Yöntem
2.1 Araştırma Modeli
Nicel araştırma yaklaşımı temelinde yapılan bu
araştırmada tarama (survey) modeli kullanılmıştır.
Kesitsel tarama (cross-sectional survey) modeliyle
yapılan bu araştırmada veriler, Gati, Krauzs ve
Osipow (1996) tarafından hazırlanan Mesleki Karar
Verme Zorlukları Ölçeği' ne göre toplanmıştır.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
2.2 Çalışma Grubu
Araştırmanın çalışma grubunu, 2012-2013 eğitimöğretim yılı bahar döneminde, Dokuz Eylül ve Ege
Üniversitelerinin BÖTE bölümünün, 1, 2, 3 ve 4.
sınıflarında öğrenim görmekte olan 348 lisans öğrencisi oluşturmaktadır. Ulaşım ve uygulama kolaylığı açısından bu evren alınmıştır. Araştırma kapsamında evrende yer alan tüm öğrencilere ulaşılmaya çalışılmış toplam 337 kişiye anket formu uygulanmıştır. Uygulanan anket formları incelendiğinde 62 formun, ölçekte yer alan iç tutarlılık maddeleri uyarınca kapsam dışında bırakılması gerektiği görülerek araştırma dışında tutulmuştur. Araştırmaya katılan ve anket formları geçerli sayılan 275
BÖTE öğrencisi, araştırmanın çalışma grubunu
oluşturmaktadır.
2.3 Veri Toplama Araçları
Bu araştırmada veri toplama aracı olarak ‚Mesleki
Karar Verme Zorlukları Ölçeği‛ (MKZÖ) kullanılmıştır. Gati, Krauzs ve Osipow (1996) tarafından
geliştirilen bu ölçek, İsrail ve Amerika’da eğitim
gören üniversite öğrencilerinin meslek konusunda
yaşadıkları zorlanmayı ölçmeye yönelik üretilmiştir.
Ölçeğin Türkçe çevirisinin, dil geçerliliği ve geçerlik
& güvenirlik çalışmalarını ise Kesici, Hamarta ve
Arslan (2007) yapmıştır.
Mesleki karar verme zorlukları taksonomisi, 3 ana
boyuta ve bu ana boyutlar da toplamda, kendi içlerinde toplam 10 alt boyuta ayrılmaktadır. Meslek
kararı verme sürecinden önce yaşanılan, motivasyon
eksikliği, genel kararsızlık ve fonksiyonel olmayan inançlar alt boyutları, bu zorlukların, hazırlık eksikliği
boyutu olarak tanımlanmaktadır. Mesleki karar
verme sürecinin içindeyken yaşanılan bilgi eksikliği
boyutu, meslek seçim süreci ile ilgili bilgi eksikliği,
kişinin kendisiyle ilgili bilgi eksikliği, meslek seçenekle-
riyle ilgili bilgi eksikliği ve bilgiye ulaşma yolları hakkında bilgi eksikliği olmak üzere 4 alt boyuta ayrılmaktadır. Sürecin içindeyken yaşanılan diğer bir zorlukta tutarsız bilgi boyutu olarak 3 alt boyutta açıklanmıştır; güvenli olmayan bilgiler, içsel çatışmalar ve
dışsal çatışmalar.
MKZÖ'nün seçilmesinin temel sebeplerinden biri de
araştırılacak konu ile ilgili varsayımların ölçek ile
tutarlılık göstermesidir. Ayrıca MKZÖ' nün orijinali
İngilizce olan sürümünün, Cronbach Alpha iç tutarlılık katsayısı 0,91 (n=10,000) (Gati, 2008), Türkçe
sürümünün ise 0,81 olarak hesaplanmış ve önerilen
yapılar
deneysel
olarak
desteklenmiştir
(n=862)(Kesici, Hamarta ve Arslan, 2007). Bu araştırmada ise 275 kişiye uygulanan MKZÖ’nün,
Cronbach Alpha iç tutarlılık katsayısı 0,925 olarak
hesaplanmıştır (p<,001).
2.4 Verilerin Analizi
Ölçek sonuçlarından elde edilen nicel veriler, öncelikle bilgisayar ortamına aktarılmış ve SPSS paket
programı aracılığı ile Tek Yönlü ANOVA kullanılarak analiz edilmiştir. Ortaya çıkan sonuçlardan
anlamlı farklılık taşıyan (p<0,05) ilişkilerin betimsel
istatistikleri ve ANOVA sonuçları, aynı tablo içinde
verilmiş ve yorumlanmıştır.
3. Bulgular
BÖTE bölümü öğrencilerinin mesleki karar verme
zorluklarının belirlenmesinde, Mesleki Karar Verme
Zorlukları Ölçeğinden (MKZÖ) ve katılımcıların
demografik özelliklerini yoklayan sorulardan faydalanılmıştır.
3.1 Öğrencilerinin Mesleki Karar Verme Zorlukları Düzeylerine Yönelik Bulgular
BÖTE bölümü öğrencilerinin meslek seçimi konusunda yaşadıkları zorlanma, ana ve alt faktörlerine
ilişkin ortalama puanları, frekansları ve standart
sapmaları hesaplanarak, Tablo.1’de verilmiştir.
Tablo.1. Mesleki Karar Verme Zorlukları Düzeylerine Yönelik Bulgular
Zorlanmanın Faktörü
N
(1-9)
HAZIRLIK EKSİKLİĞİ
274
4,73
Motivasyon Kaybı
274
3,31
Genel Kararsızlık
275
5,20
Fonksiyonel Olmayan İnançlar
275
5,43
BİLGİ EKSİKLİĞİ
268
3,57
Meslek Seçimi Süreci ile İlgili
274
3,99
Kendisi ile İlgili
272
3,16
Meslek Seçenekleri ile İlgili
275
3,90
Bilgiye Ulaşma Yolları ile İlgili
272
3,33
TUTARSIZ BİLGİ
267
3,80
Güvenli Olmayan Bilgiler
274
3,71
İçsel Çatışmalar
269
4,05
Dışsal Çatışmalar
274
3,46
MKZÖ Toplam Puan
259
3,99
Araştırmanın katılan öğrencilerin MKZÖ’nin genelinden ve faktörlerinden aldıkları puanlar 1,00-2,99
arası ise düşük düzeyde, 3,00-4,99 arası ise orta
düzeyde, 5,00-9,00 arası ise yüksek düzeyde şeklin-
S
1,02
1,81
1,99
1,45
1,79
2,15
1,86
2,11
1,95
1,80
2,01
1,94
2,25
1,32
de yorumlanması gerektiği ifade edilmektedir (Gati,
2008).
Buna göre, BÖTE öğrencilerinin mesleki karar verme zorluklarının, hazırlık eksikliği ( =4,73) faktörü
259
260
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
ve motivasyon eksikliği ( =3,31) alt faktörü açısın-
güvenli olmayan bilgiler ( =3,71), içsel çatışmalar
dan orta düzeyde, genel kararsızlık ( =5,20)
( =4,05) ve dışsal çatışmalar ( =3,46) alt faktörlerinin orta düzeyde olduğunu ifade etmektedir.
BÖTE bölümü öğrencilerinin ölçekten aldıkları
ve
fonksiyonel olmayan inançlar ( =5,43) faktörleri
açısından ise yüksek düzeyde olduğu görülmektedir.
Ayrıca, BÖTE öğrencilerinin, bilgi eksikliği ( =3,57),
meslek seçimi süreci ( =3,99), kişinin kendisi
( =3,16), alternatif mesleklerle ( =3,90) ve bilgiye
ulaşma yollarıyla ilgili ( =3,33) bilgi eksikliği fak
törlerinin ortalamalarının orta düzeyde olduğu
görülmektedir.
Son faktörden alınan ortalama puanlar ise, BÖTE
toplam puanlarının ortalamalarını ( =3,99) yorumladığımızda bir meslek tercihi yaparken yaşadıkları
zorlanmanın orta düzeyde olduğu ortaya çıkmıştır.
3.2 Öğrencilerin Sınıf Düzeyleri ile MKZÖ Puan
Düzeyleri Arasındaki İlişkiye Yönelik Bulgular
Sınıf düzeyi değişkeniyle arasında anlamlı ilişki
olan MKZÖ’nin boyut ve alt boyutları aşağıda görülmektedir.
öğrencilerinin, tutarsız bilgi ( =3,80) faktörünün,
Tablo.2. Öğrencilerin Sınıf Düzeyleri ile MKZÖ Puan Düzeyleri Arasındaki İlişkiye Yönelik Bulgular
Zorlanmanın FaktöKareler
Sınıf Düzeyi
sd
Kareler Ort.
F
p
η2
Anlamlı Fark
rü
Toplamı
G. Arası
38,126
3
12,709
3,301
,021
0,035
Genel Kararsızlık
G. İçi
1023,946
266
3,849
4.S<2.S
Toplam
1062,072
269
G. Arası
70,052
3
23,351
7,805
,000
0,082
(4.S<1.S)<
BİLGİ EKSİKLİĞİ
G. İçi
774,817
259
2,992
(4.S<3.S)<
(4.S<2.S)
Toplam
844,868
262
G. Arası
68,120
3
22,707
5,116
,002
0,054
Meslek Seçimi Süreci
G. İçi
1176,101
265
4,438
4.S<2.S
ile İlgili
Toplam
1244,221
268
G. Arası
51,410
3
17,137
5,182
,002
0,055
Bireyin Kendisi ile
(4.S<3.S)<
G. İçi
869,723
263
3,307
İlgili
(4.S<2.S)
Toplam
921,132
266
G. Arası
101,975
3
33,992
8,204
,000
0,084
(4.S<1.S)<
Meslek Seçenekleri
G. İçi
1102,177
266
4,144
(4.S<3.S)<
ile İlgili
(4.S<2.S)
Toplam
1204,152
269
G. Arası
70,140
3
23,380
6,494
,000
0,068
Bilgiye
Ulaşma
(4.S<3.S)<
G. İçi
946,935
263
3,601
Yolları ile İlgili
(4.S<2.S)
Toplam
1017,075
266
G. Arası
40,982
3
13,661
4,366
,005
0,048
(4.S<3.S)<
TUTARSIZ BİLGİ
G. İçi
807,192
258
3,129
(4.S<2.S)
Toplam
848,174
261
G. Arası
46,363
3
15,454
4,200
,006
0,046
(4.S<3.S)<
İçsel Çatışmalar
G. İçi
956,611
260
3,679
(4.S<2.S)
Toplam
1002,973
263
G. Arası
56,917
3
18,972
3,874
,010
0,041
(4.S<2.S)<
Dışsal Çatışmalar
G. İçi
1297,633
265
4,897
(4.S<3.S)
Toplam
1354,550
268
G. Arası
30,611
3
10,204
6,051
,001
0,066
MKZÖ
GENEL
(4.S<3.S)<
G. İçi
421,569
250
1,686
PUAN
(4.S<2.S)
Toplam
452,180
253
Tablo.2’yi incelediğimizde bir meslek seçerken
yaşanan zorlanmayı etkileyen etmenler içerisinde
hazırlık eksikliği boyutu, motivasyon eksikliği,
fonksiyonel olmayan inançlar ve güvenli olmayan
bilgiler alt boyutları dışında, tüm etmenlerin sınıf
düzeyinde anlamlı olarak farklılaştığı görülmektedir (p<0,05). Bu etkenler içerisinde, bilgi eksikliği,
tutarsız bilgi boyutları ve genel kararsızlık, meslek
seçim süreciyle, bireyin kendisiyle, meslek seçenek-
leriyle, bilgiye ulaşma yollarıyla ilgili bilgi eksiklikleri, içsel çatışmalar alt boyutlarında ve MKZÖ
genel zorlanma düzeylerinde alınan puanların en
çok 2. sınıflarda, en az ise 4. sınıflarda olduğu ortaya çıkmaktadır. Tablo.2’ye baktığımızda bir meslek
seçerken ailesinden ve yakınlarından hissettiği baskı
neticesiyle -dışsal çatışma- en çok 3. sınıf, en az ise
4. sınıf öğrencileri bir meslek tercih ederken zorlanmaktadır.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
4. Tartışma
BÖTE bölümü öğrencilerinin Tablo.1’de görüldüğü
üzere, yüksek düzeyde olduğu görülen genel kararsızlıkları, karakteristik olarak kararsızlığa yatkınlık
eğilimi gösterdiklerini ortaya çıkarmaktadır. Osipow (1999), kronik kararsızlık olarak da geçen bu
durumu, kişinin tüm kararlarını –meslek seçimi de
dâhil olmak üzere- verirken, karar verme ile ilgili
uygun davranışlar kapsamında yönetememesi olarak ifade etmiştir. Kronik kararsızlığı, meslek seçimi
çatısı altında değerlendiren Kuzgun (1986) ise, bir
kimsenin mevcut meslek alternatiflerinin hiç birini,
benlik tasarımına uygun bulmamasından kaynak
landığını belirtmiştir. Buradan yola çıkarak, BÖTE
bölümü öğrencilerinin, özellikle de 2. sınıfta olanların, kendi benlik tasarımlarıyla, şu anki mesleki
alternatiflerini örtüştürememelerinden dolayı bir
genel kararsızlık yaşadıkları düşünülebilir.
Tablo.1’e tekrar baktığımızda, BÖTE öğrencilerinin
yüksek düzeyde fonksiyonel olmayan inanca sahip
oldukları sonucu ortaya çıkmıştır. Gati (2008), bu
kavramı, o kişinin meslek tercihi konusunda mantık
dışı ve gerçekçi olmayan beklentilerinden kaynaklı
algısal bozukluklar olarak değerlendirmektedir.
Corbishley ve Yost’a göre, kişinin meslek tercihiyle
bağlantılı amaçlarını gerçekleştirebilmesi için gereken şartları yerine getirmesini zorlaştıran duygu ve
davranışlara yol açan, fonksiyonel olmayan davranışların, ideal bir meslek seçmeyi engelleyen mesleki karar verme zorluklarıyla ilişkili olduğunu göstermektedir (1989, Akt. Bacanlı 2012). Bu tanımlara
ve elde edilen bulgulara göre, BÖTE bölümü öğrencilerinin, atamaları eskiye nazaran hayli az olan
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bünyesine öğretmen
olarak atanmak gibi mantık dışı ve gerçekçi olmayan beklentileri sebebiyle, alternatif mesleklere
yönelirken ya da bir meslek kararı verirken zorlandıkları görülmüştür.
Bir meslek kararı verirken yaşanan zorlanmanın ve
bu zorlanmayı etkileyen etkenlerin, çoğu boyut ve
alt boyutunda 2. sınıfların 4. sınıflarla anlamlı düzeyde farklılaştığı görülmüştür. Bu da, alan derslerinin yoğunlaşmasıyla 2. sınıfta başlayan mesleki
yönelimin, meslek seçimiyle ilgili bilgi eksikliklerini, tutarsız bilgileri ve içsel çatışmaları, öğrenci
tarafından fark edilebilir düzeye getirdiğini, bu
eksiklik ya da çatışmaların da 4. sınıf seviyesinde,
mesleki karar verme süreciyle beraber azaldığı
varsayılabilir.
Ayrıca, 3. sınıfta yaşanan içsel çatışmanın yüksekliği, mesleki seçim sürecindeki bireyin, yapmak
istediği mesleğin şartlarına uymayacak farklı
beklentilerinin
olmasından
kaynaklanan
uyuşmazlığı göstermektedir. Bu olgunun 4. sınıfta
azalması ise öğrencinin, beklentilerinin zamanla
değişmesine ya da beklentilerine uyan meslek
tercihlerine yönelmesine bağlanabilir.
4. Sonuç ve Öneriler
Bu araştırmada, BÖTE bölümünde eğitim gören
öğrencilerin, mesleki karar verme konusunda yaşadıkları zorlanmanın düzeyleri ve sınıf düzeyleri ile
arasındaki ilişkilere odaklanılmıştır. Yapılan analiz
sonucunda BÖTE bölümü öğrencilerinin genel kararsızlık ve fonksiyonel olmayan inançları nedeniyle
yaşadıkları mesleki karar verme zorlukları dışında
hiçbir boyut ve alt boyutta, yüksek seviyede bulguya rastlanmamıştır. BÖTE bölümü okuyan öğrencilerde, yüksek düzeyde fonksiyonel olmayan inanca
rastlandığı için bu inançların kaynağına inilmesi
gerekmektedir. Bunun için ise Yılmaz Erdem ve
Bilge’nin (2008), Meslek Seçimine İlişkin Akılcı
Olmayan İnançlar Ölçeğinin (MSAOİÖ) uygulanması önerilebilir.
Ayrıca, sınıf düzeyleri ile MKZÖ puanları karşılaştırıldığında, genel kararsızlık, bilgi eksikliği boyut ve
alt boyutları, tutarsız bilgiler boyutunu ve ilgili
boyutun içsel çatışmalar alt boyutu ve mesleki karar
verme konusunda yaşanan genel zorlanma düzeyleri bakımından anlamlı düzeyde farklılık görülmüştür (p<0,05).
2. sınıftaki öğrencilerinin, bilgi eksikliği faktöründe,
meslekle, kendileriyle, alternatif mesleklerle ve
bilgiye ulaşma yollarıyla ilgili bilgi eksiklikleri alt
faktörlerinde diğer sınıflara nazaran yaşadıkları
anlamlı ölçüde eksikliğin giderilmesi için, bu
öğrencilere deneysel bir araştırma kapsamında
mesleki rehberlik grup çalışması uygulanarak
oluşan değişimin tekrar gözlemlenmesi önerilebilir.
Doğan’ın (2010) lise öğrencileri üzerinde uyguladığı, kariyer karar verme grup rehberliği programıyla,
öğrencilerin mesleki karar verme zorlukları, boyutları ve alt boyutlarında puan bazında ciddi azalmalar görülmüştür. Bahsi geçen programın, BÖTE ve
ilgili yaş grubuna göre bir uyarlaması üzerinde
çalışılabilir.
BÖTE öğrencilerinin 3. Sınıf düzeyinde diğer sınıflara göre daha fazla içsel çatışma yaşaması da, öğrencilere bu sınıf düzeyinde sunulacak farklı uygulama alanlarındaki staj imkânlarıyla giderilebilir.
Sanalan ve diğerleri (2010), BÖTE öğrencilerinin
programa bakış açılarını inceledikleri araştırmalarında, hâlihazırda öğrencilerin daha fazla sorumluluk alabilecekleri, farklı uygulama alanlarında staj
yapmak istediklerine dikkat çekmiştir.
Araştırma neticesinde elde edilen sonuçlar ve öneriler, BÖTE programında öğrenim gören öğrencilerin
mesleki istihdam oranlarının artması ve kendilerini
gerçekleştirmeleri konularına katkıda bulunabilir.
261
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
262
Kaynaklar
Altun, E. ve Ateş, A. (2008). Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmen Adaylarının Sorunları ve Geleceğe Yönelik Kaygıları.
İlköğretim Online, 7(3), 680-692.
Bacanlı, F. (2012). Kariyer Karar Verme Güçlükleri ve Meslek Seçimine İlişkin Akılcı Olmayan İnançların İlişkisi. Türk Psikolojik
Danışma ve Rehberlik Dergisi, 4 (37), 86-95.
Çakır, M. A. (2004). Mesleki Karar Envanterinin Geliştirilmesi. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 37(2), 1–14,
Ankara, Türkiye.
Çuhadar, C. ve Dursun, Ö. Ö. (2009). Bilişim Teknolojileri Öğretmeni Adaylarının Gözüyle Öğretmenlik Mesleği. Bu araştırma
9.Uluslararası Eğitim Teknolojileri Konferansı’nda sözlü bildiri olarak sunulmuştur, Ankara, Türkiye.
Doğan, H. (2010). Kariyer Karar Verme Grup Rehberliği Programının 9.Sınıf Öğrencilerinin Kariyer Karar Verme Güçlük Düzeylerine
Etkisi. Yayınlanmış Doktora Tezi. Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü.
Gati, I. (2008). Making Better Career Decision. Presented at the Society of Vocational Psychology’s Preconference Workshop, International
Counseling Psychology Conference, Chicago, USA.
Kesici, Ş. & Hamarta, E. & Arslan, C. (2007). Mesleki Karar Verme Zorlukları Ölçeğinin Türkçe Formunun Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması. Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 24, 329-342.
Kuzgun, Y. (1986). Meslek Seçiminde Kararsızlık. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 1(19), 219-224.
Osipow, S. H. & Gati, I. (1998). Construct and concurrent validity of the career decision-making difficulties questionnaire. Journal of Career Assessment, 6, 347-364.
Osipow, S. H. (1999). Assessing career indecision. Journal of Vocational Behavior, 55, 147-154.
Pişkin, M. (2011). Kariyer Gelişim Sürecini Etkileyen Faktörler. (Ed) Binnur Yeşilyaprak. ‚Mesleki Rehberlik ve Kariyer Danışmanlığı:
Kuramdan Uygulamaya‛ içinde 44-78. Ankara: Pegem Akademi.
Sarıkaya, T. & Khorshid, L. (2009). Üniversite Öğrencilerinin Meslek Seçimini Etkileyen Etmenlerin İncelenmesi: Üniversite
Öğrencilerinin Meslek Seçimi. Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, 7(2), 393-423.
Sanalan, V. A. & Telli, E. & Selim, Y. & Öz, R. & Koç, A. & Çelik, E. (2010). BÖTE Öğrencilerinin Programa Bakış Açıları: Tercih
Öncesi ve Sonrası Durum. Eğitim Teknolojileri Araştırmaları Dergisi, 1(1).
Yılmaz Erdem, A. ve Bilge, F. (2008). Lise öğrencileri için Meslek Seçimine İlişkin Akılcı Olmayan İnançlar Ölçeği'nin geliştirilmesi. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 3 (29), 95-114.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Bir Bilim ve Sanat Merkezindeki Bilişim Teknolojileri Dersini
Alan Öğrencilerin Bu Dersle İlgili Beklentileri ve Memnuniyet
Düzeyleri
Özcan Erkan AKGÜN*
Cem BURBUT**
Özet
Bilgisayar sözcüğü günümüz dünyasında en sık duyduğumuz kelimelerden bir tanesi haline gelmiştir.
Günümüzde insanlar yaşam içinde mutlaka bilgisayarla karşılaşmaktadırlar. Bu noktada genel ve özel bilgisayar
becerilerine sahip olmak önemli bir yeterlilik halini almıştır. Büyük kurumlar ve ülkeler bilgisayar alanında nitelikli işgücünü temin edebilmek için eğitim politikalarını bu yönde düzenlemektedir. Ülkemizde eğitim kurumlarında okutulmakta olan bilgisayar ve bilişim teknolojileri dersleri de bu alanda gerekli temel ve ileri becerileri sağlamaya yönelik olarak ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite düzeylerinde öğrencilere sunulmaktadır.
Öte yandan ülkelerin gizli servetleri olarak adlandırılan üstün yetenekli öğrencilerin eğitimi de önemli
konulardan bir tanesidir ve üstün yetenekli öğrencilere verilen bilgisayar derslerinin bu öğrencilerin beklenti ve
gereksinimlerini karşılamada ne kadar yeterli olduğu da önemli bir konudur. Üstün yeteneklilerin eğitimi ile
görevlendirilmiş kurumlar olan Bilim ve Sanat Merkezlerinde (BİLSEM) öğrenim gören öğrencilerin eğitim
aldıkları Bilişim Teknolojileri derslerinden beklentilerinin ne durumda olduğu ve bu derslerden memnun olup
olmadıkları konusu hem bilgisayar derslerinin eğitimdeki yeri hem de üstün yeteneklilerin eğitim açısından
büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmada bir BİLSEM’da eğitim almakta olan 15 öğrencinin görüşleri görüşme
yöntemi ile toplanarak içerik analizi ile incelenmiştir. Bulgular öğrencilerin işlenen bilgisayar derslerinden memnun olduklarını öğrencilerin yaklaşık yarısının ders ve dersin sunulduğu ortamın geliştirilmesi gerektiği ile ilgili
görüş belirttiklerini göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: Bilişim Teknolojileri, Bilsem, Memnuniyet, Beklenti
Students’ Expectations and Satisfaction about Computer
Courses Given In a Science and Art Center
Abstract
Computers and computer education became one of the very important issues today. Computer courses are provided by schools in almost all levels of education because of the importance of computers in everyday life. Therefore computer skills and knowledge are important for today’s students and future generations to sustain competitiveness and qualified human resources. Apart from students in general education system, there some special students named gifted and talented. Computer education has an important point for these students too. Research in
the literature generally focused on computer in education in general education system. In this research our purpose is to investigate gifted and talented students’ expectations and satisfaction about computer courses given in a
science and art center (SAC). We interviewed 15 students in a SCA. According to content analysis results we have
founded out that they are satisfied with computer courses but they want some improvements about time of courses, content and classroom settings.
Keywords: Information Technology, Science and Art Centers, satisfaction, expectation
*
**
Sakarya Üniversitesi, Sakarya/Türkiye, ozcanakgun@gmail.com
MEB, Bilişim Teknolojileri Öğretmeni, Kocaeli/Türkiye, cemburbut@gmail.com
263
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Giriş
Üstün yetenekli öğrencilere devlet okullarında
ulaşmak üzere uygulanan çeşitli batı modellerinde
karşılaşılan zorlukları göz önüne alan Milli Eğitim
Bakanlığı, bunun yerine üstün yeteneklilerin ihtiyaçlarına bilim ve sanata ilişkin zenginleştirici aktivitelerle hizmet verecek merkezler kurma yoluna
gitmiştir.
İlk merkez 1995 yılında Ankara’da açılmış ve daha
çok oradaki bir devlet okulunun tamamlayıcı öğretim birimi olarak işlev görmüştür. İkinci merkez
BİLSEM adıyla İstanbul’da kurulmuştur. Millî Eğitim Bakanlığı’nın Şubat 2007 de yayınlamış olduğu
‚Bilim ve Sanat Merkezleri Yönergesi‛ nde üstün
yetenekli öğrenci kavramı; Zekâ, yaratıcılık, sanat,
liderlik kapasitesi veya özel akademik alanlarda
yaşıtlarına göre yüksek düzeyde performans gösterdiği uzmanlar tarafından belirlenen çocuk/öğrenciler olarak belirtilmiştir (MEB,2007).
Yine aynı yönergede Bilim ve Sanat Merkezlerinin
amaçları;
Atatürk ilke ve inkılaplarını benimsetme; Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası'na ve demokrasinin ilkelerine, insan hakları, çocuk hakları ve uluslararası
sözleşmelere uygun olarak haklarını kullanma,
başkalarının haklarına saygı duyma, görevini yapma ve sorumluluk yüklenebilen birey olma bilincinin kazandırılmasını,
Ulusal ve evrensel değerleri tanımalarını, benimsemelerini, geliştirmelerini ve bu değerlere saygı
duymalarını, liderlik, yaratıcı ve üretici düşünce
yeteneklerini ulusal ve toplumsal bir anlayışla ülke
kalkınmasına katkıda bulunacak şekilde geliştirmelerini,
Yetenek alanı/alanlarının geliştirilmesinin yanı sıra,
sosyal ve duygusal gelişimlerinin de sağlanarak
bütünlük içinde değerlendirilmesini,
Yeteneklerinin ve yaratıcılıklarının erken yaşta fark
edilerek geliştirilmesini,
Bireysel yeteneklerinin farkında olmalarını ve kapasitelerini geliştirerek en üst düzeyde kullanmalarını,
Bilimsel düşünce ve davranışlarla estetik değerleri
birleştiren, üretken, sorun çözen kendini gerçekleştirmiş bireyler olarak yetişmelerini,
İş alanlarındaki ihtiyaca yönelik yeni düşünceler
önerebilmelerini, teknik buluş ve çağdaş araçlar
geliştirebilmelerini,
Üstün yetenekleri doğrultusunda bilimsel çalışma
disiplini edinmelerine imkân sağlayan şartların,
ortam ve fırsatların oluşturularak disiplinler arası
çalışmalardaki kazanımlarla sorunları çözmeye ya
da ihtiyacı karşılamaya yönelik çeşitli projeler gerçekleştirmelerini,
Yaşam projelerini gerçekleştirme fırsat ve imkânlarının verilmesini sağlamaktır.
olarak belirlenmiştir. (MEB,2007)
264
Bu iki madde ışığında günümüz eğitim sisteminde
çok büyük bir yer kaplayan ya da kaplaması gereken Bilişim Teknolojileri dersini, üstün yetenekli
öğrencilere okutmak, bu yönde öğrencilerin nitelikli
bilgiye ulaşması sağlamak, bu yönde ülke ihtiyaçlarını göz önüne alarak üstün yetenekli öğrencilerden
bilişim teknolojileri alanında ileri düzeyde beceriye
sahip olanların yeteneklerini daha da geliştirmek
bilim ve sanat merkezlerinin görevlerinden biridir
denilebilir.
Ardıç (2009), ‚Üstün Yetenekli Çocuklar II. Ulusal
Kongresi‛ nde yer alan bildirisinde, ‚Gelecek kuşakların kuracağı yeni dünyada, üstün yetenekli
çocuklarımızın payı büyük olacaktır.‛ diyerek üstün
yeteneklilerin eğitiminin önemine vurgu yapmaktadır.
Bilim ve Sanat Merkezlerinde okutulmakta olan
Bilişim Teknolojileri derslerinin niteliği ve kapsamı,
öğrencilerin bu dersten beklentileri, bu beklentilerin
ne ölçüde karşılandığı, öğrencilerin Bilişim Teknolojileri dersinden memnuniyet düzeylerinin araştırılması büyük bir önem arz etmektedir. Alanyazın
incelendiğinde araştırmaların daha çok genel eğitim
sisteminde verilmekte olan bilgisayar ve/veya bilişim teknolojileri derslerine odaklandığı görülmektedir. Bu çalışmanın amacı BİLSEM’lerde eğitim
alan öğrencilerin aldıkları bilişim teknolojileri dersiyle ilgili görüş ve düşüncelerini alarak memnuniyet ve beklentilerini incelemektedir.
Yöntem
Bilim ve Sanat Merkezlerindeki Bilişim Teknolojileri
dersi gören öğrencilerin beklenti ve memnuniyet
düzeylerini incelemek amacıyla nitel bir çalışma
yürütülmüştür. Araştırma modeli doğrudan bilgisayar dersini alan öğrencilerle görüşüldüğünden ve
bu dersle ilgili durum incelendiğinden bu dersi alan
öğrenciler üzerinde yürütülen bir vaka çalışması
olarak adlandırılabilir. Çalışmada betimsel amaçlı
olarak içerik analizi kullanılmıştır. Veri toplamak
için görüşme yöntemi kullanılmıştır. Bu kapsamda
Doğu Marmara bölgesinde eğitim vermekte olan bir
Bilim ve Sanat Merkezi seçilmiştir. Çalışma grubunu en az 2 sene boyunca Bilim ve Sanat Merkezinde
Bilişim Teknolojileri dersi almış 9 kız ve 6 erkek
öğrenciden oluşan toplam 15 kişilik bir grup oluşturmaktadır. Görüşme yönteminde kullanılmak
üzere, uzman görüşü alınarak temel sorular belirlenmiş ve görüşmede öğrencilere bu sorular sorulmuştur. Gerektiğinde ek sorular sorularak daha
ayrıntılı bulgulara ulaşmaya çalışılmıştır. Bulgular
araştırma kapsamında sorulan sorular baz alınarak
sunulmaya çalışılmıştır.
Bulgular
Öğrenci görüşmelerinden elde edilen bulgular,
görüşmelerde sorulan sorular verilerek bunların
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
hemen ardından belirtilecek şekilde aşağıda sunulmuştur.
Soru 1: BİLSEM’de Bilişim Teknolojileri dersi görüyor olmaktan memnun musunuz?
Öğrencilerden 14 tanesi Bilsem’de Bilişim Teknolojileri dersi görmekten memnun olduklarını belirtmiştir. Öğrencilerden yalnızca 1 tanesi Bilişim Teknolojileri dersi görüyor olmaktan memnun olmadığını
belirtmiştir. Bu bulguyla ilgili örnek bir ifade şu
şekildedir.
Öğrenci -4: ‘Memnunum çünkü okulda gördüğümüz dersin o kadar yeterli olduğunu düşünmüyorum. Orada ayrıntılı göremediğimiz şeyleri burada
daha ayrıntılı görüyoruz ve bizim seviyemize daha
uygun.’
Soru 2: Bilgisayar dersine başlamadan önce var olan
beklentileriniz dersi gördükten sonra karşılandı mı?
Öğrencilerden 11 tanesi beklentilerini karşıladığını,
4 tanesi ise karşılamadığını belirtmiştir.
Tablo 1. Öğrencilerin Bilişim Teknolojileri Dersinden Beklentileri
Öğrenci Sayısı
Karşılanan
Karşılanmayan
Kod yazabilmek
2
0
Değişik şeyler öğrenmeyi bekliyordum
4
2
Bilgisayarda kullanılan programları öğrenmeyi bekliyordum
4
0
Sıradan değil, karmaşık şeyler öğrenmeyi bekliyordum.
0
1
Eğlenceli geçmesini bekliyordum
1
0
Eğlenmeyeceğimi bekliyordum
1
0
Beklenti
Soru 3: Bilişim Teknolojileri dersini görüyor olmayı
bir avantaj mı yoksa bir dezavantaj olarak mı değerlendiriyorsunuz?
Öğrencilerden 11 tanesi avantaj olarak gördüğünü,
3 tanesi dezavantaj olarak gördüğünü belirtmiştir.
Öğrencilerden 1 tanesi ise bu konuda görüş belirtmek istememiştir.
Bu soru ile ilgili bazı öğrenci cevapları:
Öğrenci -3 : ‘Bilgisayarın belki kötü yönleri de olabilir ama bugün en küçük işyerine dahi gitseniz
orada bir bilgisayar görürsünüz. Bilgisayar olmadan
işler çok zorlaşıyor. Bu yüzden kesinlikle yararlı.’Öğrenci -2: ‘ Bilgisayar gibi cihazlar insanı hareketsiz hale getiriyor. O sebeple spor yapmamız
gerekebilir.’Öğrenci -10: ‘İnsanlar internet ve bilgisayarlarla dolandırılabiliyorlar. Dikkatli olmak
gerekiyor.’
Toplam
2
6
4
1
1
1
Soru 4: Bilgisayar dersinde öğrendiklerinizi günlük
hayatınızda kullanabiliyor musunuz?
Öğrencilerin tamamı Bilişim Teknolojileri dersinde
öğrendiklerini günlük yaşantılarında kullandıklarından bahsetmişlerdir.
Öğrenci-7: ‘Kesinlikle kullanıyorum. Bu sayede
proje ve performans derslerinde performansımı 2’ye
katladım.’
Soru 5: Bilişim Teknolojileri dersinin ders saatini
yeterli buluyor musunuz?
Öğrencilerden 7 tanesi ders süresini yeterli bulurken, 7 tanesi artırılması gerektiğini ve 1 tanesi ise
fazla olduğunu ve azaltılması gerektiğini söylemiştir.
Soru 6: Bilişim Teknolojileri dersi öğretmeni siz
olsanız hangi konuları anlatırdınız?
Tablo 2. Öğrencilerin Öğretmen Olması Durumunda Anlatacakları Konular
Konu
Öğrenci Sayısı
Gördüklerimizi Anlatırdım
2
Daha farklı programlar anlatırdım (Sketch up vs)
3
Bilgisayarın parçalarını öğretirdim
2
İnternet kullanmayı ve Ofis Programlarını öğretir- 4
dim
Sadece kod yazmayı öğretirdim
1
Bilmiyorum
3
Soru 7: Bilişim Teknolojileri dersi boyunca en çok zevk aldığınız konular hangileridir?
Tablo 3. Öğrencilerin en çok zevk aldıkları konular
Konu
Öğrenci Sayısı
Bilgisayarın Parçaları
2
Sunu Hazırlama
8
Excel
2
Word
4
Hızlı yazma teknikleri
1
Kodlama
2
İşletim sistemlerinin gelişmiş özellikleri
4
265
266
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Soru 8: Bilişim Teknolojileri dersi boyunca en çok sıkıldığınız aldığınız konular hangileridir?
Tablo 4. Öğrencilerin en sıkıldıkları konular
Konu
Öğrenci Sayısı
Hiçbiri
8
Sunu Hazırlama
1
Word
4
Hepsinde
1
Öğretmenin anlatım yaptığı bölümlerde
4
Soru 9: İleride seçmek istediğiniz mesleğin Bilişim
Teknolojileri alanı ile bir ilgisi var mı?
13 öğrenci ileride seçmek istedikleri meslekleri ve
bu mesleklerin Bilişim Teknolojileri ile ilgili olduğunu düşündüklerini açıklamışlardır. 1 öğrenci
henüz hangi mesleği seçeceğine karar vermediğini,
1 öğrenci ise reklamcı olmak istediğini ancak bu
alanın Bilişim Teknolojileri alanı ile ilgisi olmadığını
söylemiştir.
Bazı öğrenciler bu soru ile ilgili olarak;
Öğrenci -9: ‘Uzay Mühendisi olmak istiyorum.
Sanırım roketlerin yazılımları ile ilgili konularda
faydası olacaktır.’Öğrenci -6: ‘ Ben şuan hangi mesleği seçeceğime karar vermedim ama hangisi seçersem seçeyim bilgisayarla ilgisi olacağına eminim.’
şeklinde açıklamalarda bulunmuştur.
Soru 10: Bilişim Teknolojilerinde öğrendiğiniz bilgiler sizi yeni bilgiler öğrenmeye sevk etti mi?
11 öğrenci bu soruya olumlu cevap verirken, 4 öğrenci ise olumsuz cevap vermiştir.
Bir öğrencinin bu soru ile ilgili düşüncesi;
Öğrenci -7: ‘Uyandırdı. Evde bilgisayarımı açınca
direkt oyun açıyordum ya da film izliyordum. Artık
sürekli öğrendiklerimi deniyor ve yeni şeyler öğrenmeye çalışıyorum.’
Soru 11: Bilişim Teknolojileri dersinin işlendiği
ortamı nasıl buluyorsunuz?
8 öğrenci ortam olarak beğenirken, 4 öğrenci geliştirilmesi gerektiğini, 3 öğrenci ise yetersiz bulduğunu
beyan etmiştir.
Sonuç
Çalışmanın sonuçları öğrencilerin nerdeyse tamamının Bilişim Teknolojileri dersini görüyor olmaktan memnun olduğunu göstermektedir. Ayrıca
birçok öğrenci ders öncesindeki beklentilerinin, ders
sonunda karşılandığını belirtmiştir.
Öğrencilerin büyük bir çoğunluğu bilgisayar kullanma becerisini kendileri için bir avantaj olarak
düşünmektedirler. Dezavantaj olarak ise Bilgisayar
kullanımına bağlı olarak ortaya çıkan sağlık problemlerini göstermektedirler.
Öğrencilerin istisnasız hepsi Bilgisayarı günlük
yaşamda kullandıklarını ve bunun ağırlıklı olarak
eğitim yaşamlarında gerçekleştiği yönünde görüş
belirtmişlerdir.
Ders süresi için öğrencilerin yarısı, süreyi yeterli
bulurken, diğer yarısı yetersiz bulmakta, az sayıda
öğrenci ise ise ders süresinin fazla olduğunu düşünmektedir.
Öğrencilerin sevdikleri ve sıkıldıkları konuları incelediğimizde doğrudan günlük hayatlarında kullandıkları konuları öğrenirken daha fazla zevk aldıkları, teorik ve anlatıma dayalı konularda ise daha
fazla sıkıldıklarını söylemişlerdir.
Bilgisayarın, ilerde tercih ettikleri mesleklerde karşılarına çıkacağının farkında olan öğrenciler aynı
zamanda Bilişim Teknolojileri dersinde öğrendiklerinin onları yeni öğrenmelere yönlendirdiğini de
söylemişlerdir.
Dersin işlendiği ortamı ise öğrencilerin yarısı yeterli
bulurken, 1/3’ü daha iyi olabileceğini, geri kalanı ise
fiziki şartlar sebebiyle (ısınma vb) yetersiz bulduğunu söylemiştir.
Tartışma
Bilim ve Sanat Merkezlerinde Bilişim Teknolojileri
derslerinin okutulmasına devam edilmesinin hem
öğrenci memnuniyeti hem de beklentilere cevap
verme derecesi açısından yararlı olacağı düşünülmektedir.
Bilişim Teknolojileri dersinin içeriği oluşturulurken
öğrenci ihtiyaçları doğrultusunda öğrencilerin günlük hayatlarında ve eğitimlerinde faydalanabileceği
konuların seçilmesi önemlidir. Ayrıca içerik oluşturulurken normal eğitim gördükleri okullarda –eğer
görüyorlarsa- Bilişim Teknolojileri dersinin içeriğinden farklı bir içerik oluşturulması öğrencilerin
güdülenmesini ve derse karşı oluşturdukları tutum
açısından önemlidir.
Öğrencilerin anlatımın çok olduğu konularda sıkıldıklarını belirtmeleri doğrultusunda, içeriklerin
uygulamaya dayalı olarak planlanmasının faydalı
olacağı düşünülmektedir.
Ders saatlerinde öğrencilerin yarısının ders saatini
artırmak istemesi ders saatinin artırılmasının faydalı
olacağını göstermektedir. Ancak artırılmasa dahi
negatif yönlü bir değişiklik yapılmaması önemlidir.
Dersin işlendiği laboratuvar ya da sınıf ortamının
ilgi çekici hale getirilmesi, fiziki şartlarının iyileştirilmesi dersi olumlu yönde etkileyecektir.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Kaynakça
Akkanat, H. (1999). Üstün veya Özel Yetenekliler. Milli Eğitim Bakanlığı Dergisi, 103
Ataman, A. (1997). Türkiye’de Özel Eğitime Yeni Yaklaşımlar. Milli Eğitim Dergisi, 136, 22-23.
Ataman, A. (1998). Üstün Zekâlılar ve Üstün Yetenekliler, (Edt. S. Eripek), Eskişehir: T.C. Anadolu Üniversitesi Yayınları
No:1018.
Ataman, A. (2003a). Üstün Zekalı/Yetenekli Çocuklar, (Edt. A. Ataman), Özel Gereksinimli Çocuklar ve Özel Eğitime Giriş.
Ankara: Gündüz Eğitim ve Yayıncılık
Baykoç-Dönmez, N. (2004). Bilim Sanat Merkezlerinin Kurulusu ve İşleyisinde Yapılması Gereken Düzenlemeler. I. Türkiye
Üstün Yetenekli Çocuklar Kongresi Bildiriler Kitabı. İstanbul: Çocuk Vakfı Yayınları
Büyüköztürk, Ş. (2007). Sosyal Bilimler için Veri Analizi El Kitabı: İstatistik, Araştırma Deseni, SPSS Uygulamaları ve Yorum (8.
Baskı). Ankara: PegemA Yayıncılık.
Çamurlu, A. (2001). Üstün veya Özel Yetenekli Çocuklar ve Bilim Sanat Merkezleri. Milli Eğitim Dergisi, 1.
MEB. (1991). I. Özel Eğitim Konseyi, Üstün Yetenekli Çocuklar ve Eğitimleri. Ankara: MEB Özel Eğitim ve Rehberlik Dairesi
Başkanlığı.
MEB. (1994). Temel Kabiliyetler Testi Yaş 5-7. Türkiye Standardizasyonu ve Norm Çalısması. MEB. Özel Egitim ve Danısma
Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Ankara: M.E.B. Yayınları.
MEB. (2007). Bilim ve Sanat Merkezleri Yönergesi.
MEB. (2010). Üstün Zekalıların/Yeteneklilerin Eğitim Çalıştayı, Ankara: MEB Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri
Genel Müdürlüğü.
Özkardeş, G. O. (2004) ‚İki Kere Farklı: Üstün Yetenekli Olan Çocuklarda Özel Öğrenme Güçlüğü Sorunları‛ in 1.Türkiye
Üstün Yetenekli Çocuklar Kongresi Bildiriler Kitabı. Ed. A. Kulaksızoğlu, A.,E.Bilgili,M.R. Şirin, Çocuk Vakfı Yayınları 64, 333 - 347.
267
268
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Eğitim Fakültesi Öğrencilerinin E-Öğrenme Araçlarını
Kullanma Algıları
Mehmet DEMİR*
Mehmet Barış HORZUM**
Özcan Erkan AKGÜN***
Özet
Bu araştırmanın amacı eğitim fakültesi öğrencilerinin e-öğrenme araçlarını kabul düzeylerinin cinsiyet, öğrenim
görülen bölüm, mezun olunan lise, kişisel bilgisayara sahip olup olmama, internet bağlantısına sahip olup olmama, günlük internet kullanım süresi değişkenleri açısından farklılık gösterip göstermediğinin incelenmesidir. Bu
amaç doğrultusunda araştırma kesitsel tarama modeline uygun olarak yürütülmüştür. Araştırmanın çalışma grubunu Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesinde 4 farklı programda öğrenim gören toplam 317 öğrenci oluşturmuştur. Verilerin toplanmasında araştırmacılar tarafından geçerlik ve güvenirlik çalışmaları yapılarak geliştirilen 4
faktör altında toplam 27 maddeden oluşan ‚e-öğrenmeye yönelik kabul düzeyi‛ ölçeği kullanılmıştır. Verilerin
analiz edilmesinde ilişkisiz örneklemler için t-testi ve tek yönlü ANOVA’dan yararlanılmıştır.
Araştırma sonucunda katılımcıların e-öğrenme araçlarını kullanmaya yönelik algılarının cinsiyet, bölüm, lise mezuniyet türü gibi demografik özelliklere göre farklılaşmadığı, bilgisayara sahip olma, internet bağlantısına sahip
olma ve interneti kullanma süresi gibi kullanmaya bağlı değişkenlerden etkilendiği bulunmuştur. Bu sonuç farklı
özelliğe sahip bireylerin e-öğrenme araçlarından yararlanabileceklerine işaret etmekte ancak daha faydalı ve yararlı kullanım için gerekli teknolojik araçlara ve bu araçları kullanmaya yönelik deneyimlere sahip olunması gerektiğini göstermektedir. Bu nedenle okul içi ve okul dışı süreçlerde öğrenenlerin teknoloji olanaklarına sahip olmaları ve e-öğrenme sürecinde gerekli olacak teknolojiyi gereken biçimde kullanabilme deneyimlerinin sağlanması önerilmektedir.
Anahtar kelimeler: e-öğrenme, e-öğrenme araçları, kabul düzeyi.
Student Teachers’ Perceptions of E-Learning Tools
Abstract
The aim of present study is to investigate whether education faculty learners’ perception level of e – learning tools
change with the variables like gender , department , graduated high school, owning computer , having access to
internet , daily time of internet usage. Present study was conducted appropriately to case study model for this
purpose. 317 students from different education departments formed the study group of this study. An e- learning
attitude questionnaire consisting of 4 factors and 23 items was used to gather data after doing reliability and validity studies by researchers. T- Test and one-way ANOVA were used to analyze data for unrelated cases.
It was found at the end of the study that perception of participants on using e-learning tools doesn’t change with
demographic features like gender, department, and graduated high school however; it was affected by variables
like owning computer, having access to internet, duration time of internet usage. This finding indicates that individuals having different features can benefit from e- learning tools but having technological tools and having experience of using these tools are necessary for useful and efficient usage. Therefore, learners are recommended to
have technological opportunities inside and outside process of schools and they are recommended to be provided
with the experience of having ability to use technological tools in a required manner, which is necessary.
Key terms: e- learning, e-learning tools, perception level
* Sakarya Üniversitesi ,Eğitim Bilimleri Enstitüsü BÖTE A.B.D Y.L. Öğr. demir4600@gmail.com
** Yrd. Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi, Eğitim Fakültesi , mhorzum@sakarya.edu.tr
*** Yrd. Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, oakgun@sakarya.edu.tr
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Giriş
Yaşadığımız yüzyılda bilgiye sahip olan toplumlar,
teknolojiyi üretmekte ve kullanmaktadır. Teknolojiyi verimli bir şekilde kullanan toplumların, olaylar
ve olgular karşısında daha güçlü olduğunu ve bu
toplumda yaşayan bireylerin sahip oldukları bilgiye
paralel olarak elde ettikleri teknoloji sayesinde hayatlarını kolaylaştırdıklarını görmekteyiz. Böylece
bu insanlar, teknolojik değişimlere daha kolay
uyum sağlamaktadır.
Gelişen teknoloji sayesinde yaşanılan zaman bambaşka boyutlara taşınmış, yapılması çok zor işler tek
tuşla yapılabilir hale gelmiş; uzaklar yakın, zor
kolay olmuştur. İnsanların hayatları ve imkânları
çok gelişmiş, zenginleşmiş, rahatlamıştır. Böylece
insan için en değerli ve önemli mefhum olan zaman
genişlemiş ilerleyen değişen dünyaya ayak uydurmak için vakit kazanılmıştır. Gerek evlerimizde,
gerek işyerlerimizde kısacası tüm yaşam alanımızda
teknolojiden en ileri seviyelerde yararlanılırken
teknolojiden uzak bir eğitim-öğretim düşünülmesi;
yolcunun uçak yerine atla yolculuk yapması gibi bir
durumdur. Bilginin çok fazla ve sürekli gelişen
yönü dikkate alındığında, milyonlarca sayfalara
sığacak bilgilerin hap kadar materyallere sığdırıldığı düşünüldüğünde eğitimin de daha verimli ve
daha kaliteli olması için teknolojinin en önemli
ürünü olan internetten yararlanılması eğitimde yeni
boyutlar açmıştır. Geleneksel eğitim sisteminde
teknoloji yan kaynak, öğrencinin dikkatini çekmek
için kullanılan materyal olarak kullanılırken yeni
dünyada internet, sanal ortam öğrencilerin kendilerini en rahat hissettiği alan olmuştur.
Gelişen teknolojiyle birlikte geçmişten günümüze
kadar uzanan sürece baktığımızda eğitim ve öğretim yeni kavramlar görmekteyiz. Bu kavramlardan
biri de e-öğrenme (elektronik öğrenme)’dir. Eöğrenme, eğitim ve öğretimin elektronik ortamlarda
aktarılması veya bilgi ve iletişim teknolojileri yardımıyla ve internet /intranet gibi yerel ve geniş alan
ağları aracılığıyla zaman ve mekândan bağımsız
olarak bilgiye erişim ve çoklu ortam uygulamaları
ile etkileşim sağlayarak, öğretim etkinliklerinin
elektronik ortamlarda yürütülmesi olarak tanımlanabilir (Çetiner, Gencel ve Erten,1999).
E-öğrenme, klâsik öğrenme ortamlarına göre, daha
fazla sayıda öğrenene ulaşabilme; bir programı belli
bir saatte düzenli olarak takip edebilecek olanakları
olmayan özellikteki öğrenenlere zamandan ve
mekândan bağımsız öğrenme ortamı sağlama; öğrenenlerin bireysel hız, materyali ihtiyacı kadar
tekrar etme; görsel ve işitsel öğrenme ortamı sağlama gibi avantajları nedeniyle yetişkin eğitiminde ve
özellikle lisansüstü çalışma yapmak isteyenler tarafından tercih edilen yöntemlerden biri olmuştur
(Peterson ve Bond; 2004).
E-öğrenme, Internet, Web, CD-ROM, Sürücüler
veya kuruluşların intranetleriyle gelen; eğitim, uygulama ve bilgisayarlar aracılığıyla yapılandırılmış
bilgiyi bir arada tutmaktadır. E-öğrenme araçları
arasında kablolu TV, bilgisayar destekli eğitim, CDROM, e-posta, elektronik edim destek sistemleri,
grup yazılımı, etkileşimli/öğretici TV, internet, intranet, LAN, LMS, uydu televizyonu, Simulator
(Benzeşim araçları), etkileşimli konferans, sesli
posta, sanal gerçeklik uygulamaları, çokluortam
araçları olarak sıralayabiliriz (Jackson, 2000, s.89-90).
Yukarıda belirtilen bu e-öğrenme araçları ile zaman
ve mekân bağımsızlığının yanı sıra daha hızlı ve
etkin öğrenmeyi, ayrıca öğrenme odağını öğretmenden öğrenciye çevirerek öğrencinin kendi eğitimlerinden kendilerinin sorumlu tutulmasını, daha
az iş yükü ile daha fazla kişiye ulaşma imkânı vererek maliyet açısından da avantajlı bir yaşam boyu
eğitimden yararlanma olanağı sağlamaktadır (Aytaç, 2003).
Elektronik öğrenme araçlarının eğitimde kullanılması sadece üniversite öğrencileri açısından önemli
sonuçlar doğurmakla kalmamakta, öğretim elemanları ve diğer eğitimciler açısından da kayda değer
sonuçlar doğurmaktadır. Elektronik öğrenme araçları öğretim elemanlarının ve eğitimcilerin verimliliğini arttırmakta ve çok daha kısa zamanda daha az
çaba harcayarak, daha kaliteli çıktı ve sonuç alabilmelerine imkân tanımaktadır (Ege ve Sezer,
2002).Eğitimde teknolojinin gelişmesiyle ve geleneksel eğitimin zorluklarından kaynaklanan sebeplerden dolayı e-öğrenme araçlarına olan ilgi giderek
artmakta ve bu alanda teknoloji hızla gelişmektedir.
E-Öğrenme araçlarını kullanarak okula gitmeden,
okula gitmek için ulaşıma gerek kalmadan ve ulaşım için zaman ve para kullanmaksızın derslere
katılmak mümkündür. Her bir öğrencilerin eöğrenmeye ve e-öğrenme araçlarına karşı tutumları
farklı olacaktır. Ancak, toplumsal değişme ve gelişmeleri başlatan ve yönlendiren kurumlardan birisi
olan eğitim kurumları teknolojik gelişmeleri izlemek, bu teknolojileri kullanmak ve bu teknolojilerin
kullanımını öğretmek zorundadır (Akkoyunlu,
1996).
Tüm bu teknolojik gelişmeler neticesinde öğrenenlerin teknolojik gelişmelere bakış açıları tutumları
önem taşımaktadır. Özellikle yeni yaygınlaşan internet gibi teknolojilerin eğitim öğretimde kullanılması sürecinde, eğitimcilerin bu teknolojileri kabullenmesi ve söz konusu teknolojileri yeterince kullanılıp, kullanamadığının tespiti konusunda TAM
(Technology Acceptance Model)yaygın olarak kullanılan etkin bir teorik altyapı olabilmektedir (Martinez
-Torres ve diğerleri, 2006). Teknoloji Kabul Modeli’nin (Technology Acceptance Model – TAM), Davis
269
270
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
(1989) tarafından güçlü sosyo-psikolojik teorilere
dayanarak geliştirilmiştir.
Bu çalışmada Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesinde öğrenim gören öğrencilerin teknoloji kabul
Yöntem
Araştırmanın Modeli
Araştırma süreci tarama modellerinden kesitsel
tarama modeline uygun olarak gerçekleştirilmiştir.
Kesitsel araştırmalarda betimlenecek değişimler,
gelişim özellikleri, okuduğunu anlama becerileri, oy
verme davranışları, tutum gibi bir seferde ölçülür.
Kesitsel araştırmalar genellikle örneklemin büyük
olduğu ve birçok farklı özellikteki topluluğu kapsadığı araştırmalardır (Büyüköztürk, Kılıç, Çakmak,
Akgün, Karadeniz ve Demirel, 2010). Araştırmada
üniversite öğrencilerinin e-öğrenme araçlarını kabul
düzeyleri anlık olarak kesitsel modelle elde edilmiştir. Verilerin çözümlenmesinde ilişkisel ve tekil
modellerdeki çözümlemelerden yararlanılmıştır.
Araştırmanın Evreni ve Örneklemi
Araştırmanın evrenini, Sakarya Üniversitesi Eğitim
Fakültesin 2011-2012 eğitim-öğretim yılı bahar yarıyılında yüz yüze öğrenme programlarından Sınıf
modeli (TAM=Technology Acceptance Model)temel
alınarak e-öğrenme araçlarının kabul düzeylerinin
çeşitli değişkenler açısından incelenmesi önemli
görülerek
araştırılmasına
karar
verilmiştir.
öğretmenliği, Türkçe öğretmenliği, Fen ve teknoloji
öğretmenliği ve Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri
öğretmenliği bölümlerinde eğitim gören toplam
1900 3. ve 4. sınıf üniversite öğrencisi oluşturmaktadır. Araştırmanın evreninden .05 hata payı ve .05
sapma miktarında 317 öğrencinin olması yeterli bir
örneklemi ifade etmektedir (Büyüköztürk, Kılıç
Çakmak, Akgün, Karadeniz ve Demirel, 2010). Bu
yönüyle araştırmanın örneklemine Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf öğretmenliği, Türkçe
öğretmenliği, Fen ve teknoloji öğretmenliği ve Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri öğretmenliği bölümlerinden toplam 317 öğrenci katılmıştır. Araştırmaya katılan öğretmen adaylarının 197’si kadın, 120’si
erkektir. Üniversitede okudukları sınıf değişkenine
bakıldığında 120’si 3. sınıf ve 197’si 4.sınıf öğrencisinden oluşmaktadır. Araştırmaya katılan öğrencilerin çoğunluğunun %62 oranla 4.sınıf öğrencisi olduğu görülmektedir. Araştırmaya katılacak öğrencilerin belirlenmesinde kolay örnek örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Adı geçen bölümlerdeki öğrencilerin ders saatlerinde izin alınarak ölçeği doldurmaları istenmiş örneklem bu şekilde oluşmuştur.
Tablo 1. Araştırmaya katılan öğrencilerin demografik özellikleri
f
Kadın
197
Erkek
120
Sınıf
3.Sınıf
120
4.Sınıf
197
Bölüm
Sınıf Öğretmenliği
181
Türkçe Öğretmenliği
42
Fen Bilgisi Öğretmenliği
63
BÖTE
31
Mezun Olunan Lise
Anadolu Liseleri
99
Türü
Genel Lise
153
Meslek Lisesi
65
Bilgisayara Sahip Olma
Evet
243
Hayır
44
İnternet Erişimine Sahip Olma
Evet
224
Hayır
93
Günlük İnternet Kullanım Saati
0-1
152
2-5
104
7 ve üzeri
61
Demografik özelikler
Cinsiyet
Veri Toplama Aracı
Araştırmada veri toplama aracı olarak araştırmacılar tarafından geliştirilen ‚Üniversite Öğrencilerinin
Elektronik Öğrenme Araçlarını Kabul Düzeyleri Ölçeği‛
kullanılmıştır. Bu ölçek araştırmacılar tarafından
geliştirilmiştir. Ölçeğin geliştirilmesinde öncelikle
alan yazında yer alan teknoloji kabul modeli çalışmaları(Lai ve Li, 2005; Yang ve Yoo, 2004; Ma ve
diğerleri, 2005; Wu ve Wang, 2005, Poon ve Chan,
%
62.1
37.9
37.9
62.1
57.1
13.2
19.9
9.8
31.2
48.3
20.5
86.1
13.9
70.7
29.3
47.9
32.8
19.2
2005) incelenmiştir. Algılanan Fayda *AF+ faktörünün maddelerini oluşturmak için (Lai ve Li, 2005;
Yang ve Yoo, 2004), Kullanım Kolaylığı *KK+ faktörünün maddelerini oluşturmak için (Wu ve Wang,
2005, Poon ve Chan, 2005); Kullanımına Yönelik
Tutum [KYT] faktörünün maddelerini oluşturmak
için (Yang ve Yoo,2004; Cheung ve Chen, 2005) ve
Kullanma İsteği *Kİ+ faktörünün maddelerini oluşturmak için (Girgin, 2003; Cheung ve Chen, 2005)
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
çalışmaları incelenmiştir. Literatür incelemesi, öğretmen adayları ve alan uzmanlarıyla yapılan görüşmelerden yola çıkılarak 33 maddelik bir ölçek
ortaya çıkarılmıştır. Ölçekte yer alan maddelerle
ilgili katılma düzeyini ifade etmek için 5’li Likert
tipi dereceleme kullanılmıştır. Bu dereceleme ‚Kesinlikle Katılıyorum, Katılıyorum, Kararsızım, Katılmıyorum ve Kesinlikle Katılmıyorum ‛ şeklinde oluşturulmuştur.
Geçerlik çalışmalarında öncelikli olarak kapsam ve
görünüş geçerliği için başvurulacak uzmanlar belirlenmiştir. Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi alanındaki 3 öğretim üyesinden ölçekle ilgili
uzman görüşü alınmıştır. Alınan uzman görüşleri
doğrultusunda ölçek 27 maddeye düşürülmüştür.
27 maddelik ölçek toplam 317 üniversite öğrencisine
uygulanmış ve elde edilen verilere yapı geçerliği
için açımlayıcı faktör analizi, güvenirlik için Cronbach alfa iç tutarlılık katsayısı hesaplanmıştır.
Açımlayıcı faktör analizi sonucunda ölçek toplam
27 madde ve dört faktörden oluşmuştur. Toplam 27
maddeden oluşan ölçeğin tamamı ele alındığında,
ölçek dört faktörlü bir yapı göstermektedir. Ölçekte
yer alan 27 maddenin faktörlerdeki yük değerleri
0.59-0.83 arasında değişmektedir. Ölçeğin dört faktörü teknoloji kabul modelinin dört boyutunun
adını almıştır. Ölçeğin toplam öz değeri 22.47 ve
açıkladığı toplam varyans miktarı %55.87’dir.
E-öğrenme araçlarını kabul düzeyi ölçeğinin 27
maddelik toplam iç tutarlık katsayısı, .92 olarak
bulunmuştur. Ölçeğin alt boyutlarına ilişkin iç tutarlılık kat sayıları ise şu şekildedir: Algılanan fayda
alt faktörü için. 87, algılanan kullanım kolaylığı alt
faktörü için. 84, kullanıma yönelik tutum alt faktör
için. 84 ve kullanımına yönelik niyetleri alt faktör
için. 81 olarak bulunmuştur. Bulunan bu değerler
ölçeğin güvenirlik düzeyi için kabul edilebilir değerler olarak görülmektedir
Verilerin Toplanması ve Analizi
Çoğaltılan ölçeklerin, öğrencilere araştırmacı tarafından bizzat uygulanılarak cevaplandırılmaları
istenmiştir. 400 ölçek, dağıtılmış, dağıtılan ölçeklerden toplam 347 tanesi geri alınabilmiştir. Ölçeklerden 30 tanesi, geçerli ve güvenilir bir şekilde doldurulmadığı için geçersiz kabul edilmiş ve toplam 317
ölçek analize dâhil edilmiştir. Ölçek elden dağıtılarak veriler toplanmıştır. Araştırmada verilerin analizi için t-testi ve ANOVA Testi kullanılmıştır. Araştırmada veriler SPSS 19.0 paket programı kullanılarak analiz edilmiştir.
Bulgular ve Yorumlar
Ölçeğin AF, KK, KYT ve KYN faktörlerinin cinsiyet
değişkenine göre farklılık olup olmadığına bakılmıştır. Cinsiyete ilişkin olarak yapılan t-testi sonucunda elde edilen veriler Tablo 3’de yer almaktadır.
Tablo 12. Araştırmaya katılan öğretmen adaylarının cinsiyetlerinin e-öğrenme araçlarını kabul düzeylerine etkisi
Faktörler
S
sd
t
P
x
Cinsiyet
N
Algılanan Fayda
Kullanım Kolaylığı
Kullanıma Yönelik Tutum
Kullanma İsteği
Kadın
Erkek
Kadın
Erkek
Kadın
Erkek
Kadın
Erkek
196
120
196
120
196
120
196
120
Tablo 3 incelendiğinde araştırmaya katılan öğretmen adaylarının e-öğrenme araçları ile ilgili algıladıkları fayda (t= -0.70), kullanım kolaylığı (t= -1.84),
kullanıma yönelik tutum (t= 0.43) ve kullanımına
yönelik niyetleri (t= 0.05) açısından cinsiyete göre
anlamlı farklılık olmadığı (p>.05) görülmektedir. Bu
bulgu öğretmen adaylarının cinsiyetinin e-öğrenme
araçlarını kabul düzeylerinde anlamlı bir etkiye
42.88
43.37
22.23
23.06
22.83
22.60
15.76
15.74
5.96
6.27
3.74
4.31
4.62
4.99
2.59
2.58
314
-0.70
0.49
314
-1.84
0.07
314
0.43
0.67
314
0.05
0.96
sahip olmadığını ortaya koymaktadır. Yani eöğrenme araçlarının kullanımında kadın ve erkeklerin benzer düzeyde kullanım gösterebilecekleri
söylenebilir. Araştırmada ikinci olarak öğrencilerin
öğrenim gördükleri bölüme göre e-öğrenme araçlarını kabul düzeylerinin değişimine bakılmıştır.
Bölüm değişkenine ilişkin olarak yapılan ANOVA
testi sonucunda elde edilen veriler Tablo 4’de yer
almaktadır.
Tablo 13.Araştırmaya katılan öğretmen adaylarının bölümlerinin e-öğrenme araçlarını kabul düzeylerine etkisi
Kareler
Kareler
Faktörler
Bölüm
N
SS
sd
F
p
Top.
Orta.
Sınıf
181
43.32
5.45
Gruplar
85.02
3
28.34
0.76
0.51
Türkçe
42
41.90
8.53
Arası
Algılanan
FBÖ
63
42.82
6.22
Gruplar
Fayda
11630.95
313
37.16
BÖTE
31
43.87
5.48
İçi
Toplam
317
43.09
6.09
Toplam
11715.97
316
Kullanım
Sınıf
181
22.35
3.81
Gruplar
68.05
3
22.68
1.43
0.85
x
271
272
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Kolaylığı
Kullanıma
yönelik
Tutum
Kullanma
İsteği
Türkçe
FBÖ
BÖTE
Toplam
Sınıf
Türkçe
FBÖ
BÖTE
Toplam
Sınıf
Türkçe
FBÖ
BÖTE
Toplam
42
63
31
317
181
42
63
31
317
181
42
63
31
317
21.90
23.23
23.22
22.55
22.92
22.02
23.76
20.83
22,77
15.91
15.50
15.71
15.35
15.76
5.05
3.60
3.96
3.98
4.43
5.68
4.33
5.69
5.69
2.41
3.75
2.07
2.71
2.60
Araştırmaya katılan öğretmen adaylarının eöğrenme araçları ile ilgili algılanan fayda (F (3, 313)=
0.76), algılanan kullanım kolaylığı (F(3,313)= 1.43),
kullanımına yönelik tutum (F(3,313)=3.07) kullanımına
yönelik niyetlerinde (F(3, 313)= 0.60) öğrenim gördükleri bölüm değişkeni bakımından istatistiksel olarak
anlamlı farklılık olmadığı (p>.05) bulunmuştur.
Ölçeğin AF, KK, KYT ve Kİ faktörlerinin üniversite
öğrencilerinin mezun oldukları lise türlerine ‚Lise‛
değişkeni adı verilmiştir. Lise değişkenine göre
farklılık olup olmadığına bakılmıştır. Lise değişkenine ilişkin olarak yapılan ANOVA testi sonucunda
Arası
Gruplar
İçi
Toplam
Gruplar
Arası
Gruplar
İçi
Toplam
Gruplar
Arası
Gruplar
İçi
Toplam
4934.12
313
15.76
5002.17
316
205.53
3
68.51
6982.67
313
22.31
7188.19
316
12.22
3
4.07
2109.04
313
6.74
2121.26
316
3.07
0.70
0.60
0.57
elde edilen verilere bakıldığında; araştırmaya katılan öğrencilerin e-öğrenme araçlarına yönelik algıladıkları fayda (F(2, 314)= 1.00), algıladıkları kullanım
kolaylığı (F(2,314)= 1.16), kullanımına yönelik tutum
(F(2, 314)= 0.95) ve kullanma isteği (F(2,314)= 0.47) öğrenim görülen lise türü bakımından istatistiksel olarak
anlamlı farklılık olmadığı (p<.05) bulunmuştur.
Araştırmada dördüncü olarak üniversite öğrencilerinin kişisel bilgisayara sahip olup olmama durumuna göre farklılık olup olmadığına bakılmıştır.
Bilgisayar değişkenine ilişkin olarak yapılan t-testi
sonucunda elde edilen veriler Tablo 6’de yer almaktadır.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Tablo 14.Araştırmaya katılan öğretmen adaylarının kişisel bilgisayara sahip olmalarının e-öğrenme araçlarını kabul düzeylerine etkisi
Faktörler
N
S
sd
t
P
x
Bilgisayar
Algılanan
Var
273
43.42
5.98
315
2.43
0.02*
Fayda
Yok
44
41.05
6.43
0.02
Kullanım
Var
273
22.90
3.81
315
3.95
0.00*
Kolaylığı
Yok
44
20.41
4.34
0.05
Kullanıma
Var
273
22.89
4.79
Yönelik
315
1.15
0.25
0.00
Yok
44
22.00
4.64
Tutum
Kullanma
Var
273
15.86
2.58
315
1.67
0.10
İsteği
Yok
44
15.16
2.60
0.00
Tablo 6 incelendiğinde araştırmaya katılan öğretmen adaylarının e-öğrenme araçları ile ilgili algıladıkları fayda (t= 2.43) ve algılanan kullanım kolaylığında (t= 3.95) bilgisayar sahibi olup olmamaya göre
anlamlı farklılık olduğu (p<.05) görülmektedir.
Bunun yanında araştırmaya katılan öğretmen adaylarının e-öğrenme araçları ile ilgili kullanıma yönelik tutumları (t= 1.15) ve kullanımına yönelik niyetleri (t= 1.67) açısından bilgisayara sahip olup olmamaya göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık olmadığı
(p>.05)
bulunmuştur.
Büyüköztürk
(2011:44)’e göre araştırma verilerin etki büyüklükleri incelendiğinde AF ve KK, faktörlerinin etki büyüklüğü(eta-kare)’nün ‚orta‛ düzeyde KYT ve KYN
faktörlerinin etki büyüklüğünün ise ‚küçük‛ etki
düzeyinde olduğu sonucu bulunmuştur.
Anlamlı farklılık bulunan faktörlerden bilgisayar
sahibi olup olmamaya göre farklılıklar sırasıyla ele
alınmıştır. Araştırmaya katılan öğretmen adaylarından bilgisayara sahip olanlar (
x =43.42) bilgisayarı
olmayan öğrencilere ( x =41.05) göre e-öğrenme
araçlarına ile ilgili algıladıkları fayda; yine bilgisayara sahip olan öğrencilerin (
x =22.90) bilgisayara
( x =20.41) göre e-
sahip olmayan öğrencilere
öğrenme araçları ile ilgili algıladıkları kullanım
kolaylığının yüksek olduğu bulunmuştur.
Araştırmada beşinci olarak üniversite öğrencilerinin
internet erişimine sahip olup olmama durumuna
göre farklılık olup olmadığına bakılmıştır. İnternet
değişkenine ilişkin olarak yapılan t-testi sonucunda
elde edilen veriler Tablo 7’de yer almaktadır.
Tablo 15.Araştırmaya katılan öğretmen adaylarının internet erişimlerinin e-öğrenme araçlarını kabul düzeylerine etkisi
Faktörler
S
sd
t
P
x
İnternet
N
Var
223
43.74
5.91
Algılanan
314
2.78
0.01*
Yok
93
41.68
6.23
Fayda
0.02
Var
223
23.20
3.77
Kullanım
314
4,47
0.00*
Yok
93
21.07
4.10
Kolaylığı
0.06
Kullanıma
Var
223
23.22
4.88
yönelik Tu- Yok
314
2.48
0.01*
93
21.79
4.25
tum
0.02
Var
223
15.96
2.39
Kullanma
314
1.97
0.05
Yok
93
15.33
2.97
İsteği
0.01
Tablo 7 incelendiğinde ölçekteki araştırmaya katılan
öğretmen adaylarının e-öğrenme araçları ile ilgili
algıladıkları fayda (t= 2.78), kullanım kolaylığı (t=
4.47), kullanıma yönelik tutum (t= 2.47) açısından
internet bağlantısına sahip olup olmamaya göre
anlamlı farklılık olduğu (p<.05) görülmektedir.
Bunun yanında araştırmaya katılan öğretmen aday
larının e-öğrenme araçları ile ilgili kullanımına
yönelik niyetleri (t= 1.97) açısından internet bağlantısına sahip olup olmamaya göre istatistiksel olarak
anlamlı farklılık olmadığı (p>.05) bulunmuştur.
Büyüköztürk (2011:44)’e göre araştırma verilerin
etki büyüklük(eta-kare)’lüğü incelendiğinde AF,
KK, KYT ve KYN faktörlerinin etki büyüklüğünün
‚orta‛ düzeyde etkili olduğu sonucu bulunmuştur.
Anlamlı farklılık bulunan faktörlerden internet
bağlantısına sahip olup olmamaya göre farklılıklar
sırasıyla ele alınmıştır. Araştırmaya katılan öğretmen adaylarından internet bağlantısına sahip olanlar (
x =43.74)
internet bağlantısına sahip olmayan
öğretmen adaylarına ( x =41.68) göre e-öğrenme
araçlarına ile ilgili algıladıkları fayda; yine internet
bağlantısına sahip olan öğretmen adaylarının ( x
=23.20) internet bağlantısına sahip olmayan öğretmen adaylarına ( x =21.07) göre e-öğrenme araçları
ile ilgili algıladıkları kullanım kolaylığı; aynı za-
273
274
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
manda internet bağlantısına sahip olan öğretmen
adaylarının (
x =23.22)
internet bağlantısına sahip
olmayan öğretmen adaylarına ( x =21.79) göre eöğrenme araçlarını kullanmaya yönelik tutumlarının yüksek olduğu bulunmuştur.
Ölçeğin AF, KK, KYT ve KYN faktörlerinin öğretmen adaylarının günlük internet kullanım saatleri
erişimine sahip olup olmama durumuna ‚İnternet
kullanım saati‚ değişkeni ismi verilmiştir. Araştırmada altıncı olarak İnternet kullanım saati değişkenine göre farklılık olup olmadığına bakılmıştır.
İnternet kullanım saati değişkenine ilişkin olarak
yapılan ANOVA testi sonucunda elde edilen veriler
Tablo 8’da yer almaktadır.
Tablo 16.Araştırmaya katılan öğretmen adaylarının günlük internet kullanım saatlerinin e-öğrenme araçlarını kabul
düzeylerine etkisi
İnt. Kul.
Kareler
Kareler
Faktörler
N
SS
Sd
F
P
x
saat
Top.
Orta.
0-1
152
42.04 6.17
Gruplar
.009*
0.03
345.43
2
2121.26
Algılanan
2-5
104
43.82 6.33
Arası
4.77
Fayda
6 ve üzeri
61
44.50 4.99
Gruplar içi 11370.53
314
36.21
Top
317
43.10 6.09
Toplam
11715.96
316
0-1
152
21.58 4.07
Gruplar
.000*
0.06
289.41
2
144.71
Kullanım
2-5
104
23.28 3.78
Arası
9.64
Kolaylığı
6 ve üzeri
61
23.77 3.52
Gruplar içi 4712.75
314
15.01
Top
317
22.56 3.98
Toplam
5002.17
316
0-1
152
22.09 4.43
Gruplar
.020*
0.02
Kullanıma
177.49
2
88.74
2-5
104
23.02 5.03
Arası
Yönelik
3,98
6 ve üzeri
61
24.05 4.89
Gruplar içi 7010.70
314
22.33
Tutum
Top.
317
22.77 4.77
Toplam
7188.18
316
0-1
152
15.35 2.60
Gruplar
.005
0.03
70.803
2
35.40
Kullanma
2-5
104
15.87 2.62
Arası
5.42
İsteği
6 ve üzeri
61
16.61 2.31
Gruplar içi 2050.45
314
6.53
Top.
317
15.76 2.59
Toplam
2121.26
316
Tablo 8 incelendiğinde araştırmaya katılan öğretmen adaylarının e-öğrenme araçlarına yönelik algıladıkları fayda (F(2, 314)= 4.77), algıladıkları kullanım
kolaylığı (F(2,314)= 9.64), kullanımına yönelik tutum
(F(2, 314)= 3.98) ve Kullanma İsteği (F(2,314)= 5.42) öğrenimi tamamlanan lise türü bakımından istatistiksel
olarak anlamlı farklılık olduğu (p<.05) bulunmuştur.
Büyüköztürk(2011:44)’e göre araştırma verilerin etki
büyüklüğü (eta-kare) incelendiğinde AF,KK,KYT ve
KYN faktörlerinin etki büyüklüğünün ‚orta‛ düzeyde etkili olduğu sonucu bulunmuştur.
Anlamlı farklılık bulunan faktörlerde hangi internet
kullanım saatinde farklılık bulunduğuna bonferronni çoklu karşılaştırma testi ile bakılmıştır. Test
sonucunda araştırmaya katılan öğretmen adaylarından günlük internet saati 6 ve üzeri olanların (
x =44.50)
günlük internet kullanım saati 1 saate
kadar olan öğretmen adaylarına ( x =42.04) göre eöğrenme araçlarını daha faydalı algıladıkları bulunmuştur. Diğer internet kullanım saatleri arasında
anlamlı farklılık bulunamamıştır.
Bunun yanında araştırmaya katılan öğretmen aday-
günlük internet saati 2-5 saat arasında olanların( x
=23.28), günlük internet kullanım saati 1 saate kadar
olan öğretmen adaylarına ( x =21.58) göre eöğrenme araçlarının daha kolay kullanılır olduğunu
ifade ettikleri bulunmuştur. Araştırmada günlük
internet saati 6 ve üzeri olan öğretmen adaylarıyla
günlük internet kullanım saati 2-5 saat arası olan
öğretmen adayları arasında e-öğrenme araçlarını
kolay kullanılabilir bulma açısından fark bulunamamıştır.
Araştırmaya katılan öğretmen adaylarından günlük
internet saati 6 ve üzeri olanların ( x =24.05) günlük
internet kullanım saati 1 saate kadar olan öğretmen
adaylarına ( x =22.09) göre e-öğrenme araçlarını
kullanıma yönelik tutumlarının daha fazla olduğu
bulunmuştur. Diğer internet kullanım saatleri arasında anlamlı farklılık bulunamamıştır.
Araştırmaya katılan öğretmen adaylarının günlük
internet saati 6 ve üzeri olanların ( x =16.61) günlük
internet kullanım saati 1 saate kadar olan öğretmen
x =23.77) ve
adaylarına ( x =15.35) göre e-öğrenme araçlarını
kullanma isteklerinin daha fazla olduğu bulunmuştur. Diğer internet kullanım saatleri arasında anlamlı farklılık bulunamamıştır.
Araştırmaya katılan öğretmen adaylarının cinsiyet,
bölüm ve lise türü değişkenlerinin, e- öğrenme
araçlarını AF, KK, KYT ve KYN faktörlerini eşit
düzeyde etkilediği sonucu elde edilmiştir. Araştırmaya katılan öğretmen adaylarının bilgisayara
sahip olanların, bilgisayara sahip olmayanlara göre
larının günlük internet saati 6 ve üzeri (
Sonuç ve Öneriler
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
AF ve KK faktörleri açısından daha avantajlı oldukları bulunmuş; KYT ve KYN faktörleri açısından eşit
düzeyde etkilediği sonucu elde edilmiştir. Araştırmaya katılan öğretmen adaylarının İnternet Erişimi
olanların, İnternet erişimi olmayanlara göre AF, KK
ve KYT faktörleri açısından daha avantajlı oldukları
sonucu elde edilmiş; KYN faktörü açısından eşit
düzeyde etkilediği sonucu elde edilmiştir. Bu sonuçlara yönelik olarak aşağıdaki öneriler geliştirilmiştir: E-öğrenme araçlarını kullanacak öğrencilerin, algıladıkları fayda, kolaylık, tutum ve kullanma
isteği değişkenlerini geliştirme açısından öğrencilerin yaşantılarında teknolojiyi etkin bir biçimde kullanmaları önemli görülmektedir. Bu nedenle okul ve
okul dışı süreçlerde öğrencilere teknolojik olanakların sağlanması önemli katkı getirebilir. Bu bağlamda
ülkemiz eğitim sisteminde güncel bir proje olan
FATİH projesinin e-öğrenmeye yatkınlık açısından
öğrencilere katkı sağlayabileceği düşünülmektedir.
İleride yapılacak araştırmalar daha fazla program
ve öğrenci ile gerçekleştirilerek çalışmanın sonuçları
ile karşılaştırılabilir.
Bu araştırma öğrencilerin durumlarının belirlenmesi
ile sınırlı kalmıştır. İleride yapılacak araştırmalarda
öğrencilere e-öğrenme araçları kullandırılarak gerçek durumlarını belirlemeye yönelik araştırmalar
yapılabilir.
Kaynakça
Akkoyunlu, Buket (1996). Bilgisayar Okur Yazarlığı Yeterlikleri ile Mevcut Ders Programları’nın Kaynaştırılmasının Öğrenci Başarı ve
Tutumlarına Etkisi, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 12,127–134.
Anderson, M., &Jackson, D. (2000). Computer Systems For Distributed and Distance Learning. Journal of Computer Assisted Learning,
16,213-228.
Aytaç, T. (2003). Geleceğin Öğrenme Biçimi: E-Öğrenme, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi,35.
Büyüköztürk, S.,Kılıç- Çakmak, E., Akgün, Ö.E., Karadeniz, S. ve Demirel,F.(2010). Bilimsel Araştırma Yöntemleri. Ankara: Pegema.
Büyüköztürk, S.(2011).Veri Analizi El Kitabı. Ankara: Pegem Akademi ,44.
Lee, M. K.O., Cheung, C..M.K. ve Chen, Z. (2005), Acceptance Of Internet-Based Medium: The Role of Extrinsic and Intrinsic Motivation,
Information & Management, s.1-10
Çağıltay K, Çakıroğlu , J., Çağıltay N. ve Çakıroğlu E. (2001). Öğretimde Bilgisayar Kullanımına İlişkin Öğretmen Görüşleri, Hacettepe
Eğitim Dergisi. Ankara, Cilt: 21, (1). 19-28.
Çetiner, M. H., Gencel,Ç. ve Erten, Y. M. (1999). İnternete Dayalı Uzaktan Eğitim ve Çoklu ortam Uygulamaları.Beşincin İnternet Konferansı Tebliğleri, Ankara, inet-tr.org.tr/inetconf5/tammetin/gencel-egit.doc.
Davis, F. (1989). A Technology Acceptance Model for Empirically Testing new end user information systems: theory and results. Doctoral Dissertation, MIT Sloan School of Management, Cambridge, MA
Dikkaş,E.(2006).Öğretmen Adaylarının E-Öğrenmeye Yönelik Tutumlarının İncelenmesi.Yüksek lisans tezi. Dokuz Eylül Üniversitesi.
Ege, İ. ve Sezer, S. (2002). Bilgi teknolojileri kullanımı ile verimlilik ilişkisi: Erciyes Üniversitesi örneği, bilgi yönetimi portalı.
http://www.bilgiyonetimi.org/cm/pages/mkl_gos.php?nt=23302.06.2013 tarihinde adresinden erişilmiştir.
Girgin, M.T. (2003), Acceptance of Mobile Data Services, An Application of Technology Acceptance Theories, Yüksek lisans tezi, Marmara Üniversitesi.
Lai, V.S. ve Li, H. (2005), ‚Technology Acceptance Model For Internet Banking: An Invariance Analysis‛, Information & Management,
Vol.42, 373-386.
Lee, M. K.O., Cheung, C..M.K. ve Chen, Z. (2005), ‚Acceptance Of Internet-Based Medium: The Role Of Extrinsic And Intrinsic Motivation‛, Information & Management,1-10.
Ma, W.W., Anderson, R. ve Streıth, K. O. (2005). Examining user acceptance of computer technology: an empirical study of student
teachers, Journal of Computer AssistedLearning, Vol: 21. 387-395.
Martinez-Torres, M.R., Toral Marin, S.l., Garcia, F.B., Vazquez, S.G., Oliva, M.A. Ve Torres, T. (2006). A Technology acceptance of elearning tools used in practical laboratory teaching, according to the European higher education area, Behavior and Information Technology, 1 11.
Peterson, C.L. ve Bond, N. (2004). ‚Online compared to face-to face teacher preparation for learning standarts-basedplanning skills.‛
Journal of Research on Technology in Education, vol:36 (4), Summer, ss. 345-359.
Ngai, E.W.T., Poon, J.K.L. ve Chan, Y.H.C. (2005), ‚Empirical Examination of the Adoption of WebCT Using TAM‛, Computer & Education, article in pres.
Wu, J.H. ve Wang, S.C. (2005), ‚What Drives Mobile Commerce? An Empirical Evaluation Of The Revised Technology Acceptance
Model‛, Information & Management, 42, 719-729.
Yanık, S. (2004). Bilgi ve Teknoloji Devriminin Işığında Kurumsal Eğitimin Gelişimi: E- Öğrenme. E-Öğrenme: İnsan Kaynakları Eğitiminde
Stratejik,159-160.
Yang, H.D, ve Yoo, Y. (2004), ‚It’s All About Attitude: Revisiting The Technology
38,19-31.
Acceptance Model‛, Decision Support Systems,
275
276
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
İlkokul ve Ortaokul Öğrencilerinin Bilgisayar Kullanımına
Yönelik Öz-Yeterlik İnançları
Özcan Erkan AKGÜN*
Filiz SAĞLAM**
Özet
Bilişim teknolojileri ve bilgisayar hayatın her alanında yer almaktadır. Öğrencilerin bilgisayarı gerektiği gibi
kullanabilmesi ve bilgisayar okuryazarı olması için ise resmi olarak ilkokul ve ortaokul düzeyinde seçmeli bilgisayar dersleri bulunmaktadır. Ancak ilkokulda seçmeli bilgisayar derslerinin açılmaması nedeniyle eğitim sistemi
içerisinde öğrenciler bilgisayarla ilk kez ortaokul düzeyinde karşılaşmaktadır. Bilgisayarla ilgili derslerin eğitimin
hangi aşamasında başlaması gerektiği belirlenmesi gereken önemli bir konudur. Bu konunun incelenmesi açısından ilkokul ve ortaokuldaki öğrencilerin bilgisayar öz-yeterliklerinin incelenmesini gerektirmektedir. Bu
araştırmanın amacı ilkokul ve ortaokul öğrencilerinin bilgisayar öz-yeterlik düzeylerini belirlemek ve sınıf,
cinsiyet, anne-baba eğitim durumu, bilgisayar ve internet bağlantısı sahibi olma, bilgisayar kullanma yılı
değişkenleri açısından öz-yeterlik düzeylerini incelemektir. Araştırma İstanbul ili Beyoğlu ilçesinde bulunan bir
ilkokul ve ortaokulda okuyan toplam 253 öğrenciyi kapsamaktadır. Araştırmada veri toplama aşamasına geçilmiş
olup, sempozyumda sonuç ve öneriler ayrıntılı olarak tartışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: öz-yeterlik, bilgisayar, ilkokul, ortaokul.
Primary and Secondary School Students’ Usage of Computer
Self-Efficacy Beliefs
Abstract
Information technology and computer play an important role in our life. In the schools there are optional computer lessons for primary school and secondary school students. The aims of these lessons are using computer correctly and being computer literate students. However, optional computer lessons are not opened in the primary
school. Therefore students experience the computer for the first time in the secondary school. It is important to determine in which education section computer lessons can be learnt. For this issue, it is necessary to investigate the
self-efficacy of the primary school and secondary school students. The aims of this research are finding the selfefficacy of the primary and secondary school students and investigating the self-efficacy from the point of classroom, gender, educational background of their parents, having a computer and Internet, the year of using computer. This investigation involves 253 students who are the students of a primary and secondary school in Beyoglu
in Istanbul. In the research, data acquisition stage is completed and results and recommends are discussed extensively in the symposium.
Key Words: self-efficacy, computer, primary school, secondary school.
1.Giriş*
Kişinin kendi hakkındaki düşüncesi davranışlarını
etkiler. Örneğin öğrenmek istediğimiz bir etkinlik
karşısında göstermiş olduğumuz çaba, kendimize
duyduğumuz güven, kendimize olan inancımız
öğrenmeyi istediğimiz etkinliği ortaya koymanın
önemli unsurlarıdır (Akgün,2008).
*Yrd.
Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi, Sakarya/Türkiye,
ozcanakgun@gmail.com
* *MEB, Bilişim Teknolojileri Öğretmeni, İstanbul/Türkiye,
saglam.filiz@gmail.com
Bilgi ve iletişim teknolojisi kullanımını etkileyen
önemli değişkenler; bilgi ve iletişim teknolojileri öz
yeterliği (Algan, 2006, Aşkar & Umay, 2001; Hasan
& Ali, 2006; Demir, 2005; Işıksal & Aşkar, 2003) ve
bilgisayar tutumu (Deniz, 2000, Hashim & Mustapha, 2004) olarak ifade edilmektedir. Öz-yeterlik
kavramı farklı yayınlarda öz- yeterlik algısı, inancı
ya da yargısı olarak ifade edilmektedir ( Aşkar,
Umay, 2001). ‚Bu kuramı geliştiren Bandura, bireylerin davranışlarını etkileyen sosyo-psikolojik bir
etmen olarak kavramı ele alırken öz-yeterlik inançları terimini (Bandura,1997) bu etmenin ölçülmesiyle ilgili durumlarda ise algılanan öz-yeterlik inanç-
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
ları (Bandura,1997) ya da öz-yeterlik algısı terimleri
kullanmaktadır‛ (Bandura, 2006; Akt: Akgün, 2008).
Literatürde yer alan diğer öz-yeterlik tanımlarına
bakacak olursak;
Öz-yeterlilik, sosyal bilişsel kuramın temel
kavramı olup kişinin kendinin farkında olmasıdır.
Bireyin yapması gereken performans ile kendi kapasitesini karşılaştırıp duruma göre harekete geçmesidir. Öz-yeterlilik, bireyin karşılaşmış olduğu
güçlüklerde nasıl başarılı olabileceğine ilişkin kendisi hakkındaki inancı, kısaca kişinin kendini bilmesidir (Korkmaz, 2002, Aktaran; Baltacı, 2008).
Öz-yeterlik algısı, öğrencilerin davranışlarını
göstermede ve motivasyonlarını yüksek tutmada
önemli rol oynamaktadır. Bireyin edindiği ve zor
durumlarda kullanacağı duygusal performansını
kontrol edebilme kabiliyetidir (Sezer, İşgör, Özpolat, Sezer, 2006).
Öz yeterlik, bireylerin kendileri için bir amaç
belirlemelerini, bu amaçlara ulaşmak için ne kadar
çaba göstereceklerini, amaçlarına ulaşmak için karşılaştıkları zorluklara ne kadar süre dayanabileceklerini ve başarısızlık yaşarlarsa, bu başarısızlık karşısındaki tepkilerini etkilemektedir (Akkoyunlu,
Orhan, Umay, 2005).
Bandura'nın, öz-yeterlik algısının bireyin etkinliklerinin seçimini, güçlükler karşısındaki sebatını,
çabalarının düzeyini, performansını etkilediği konusundaki görüşü birçok araştırmaya konu olmaktadır. Araştırma sonuçları Bandura'yı doğrulamakta, bir durumla ilgili öz-yeterlik algısı yüksek olan
bireylerin, bir işi başarmak için büyük çaba gösterdiklerini, olumsuzluklarla karşılaştıklarında kolayca
geri dönmediklerini, ısrarlı ve sabırlı olduklarını
göstermektedir ( Aşkar, Umay, 2001; Akgün, 2008).
Gawith (1995) kişinin herhangi bir işi yapabilecek beceriye sahip olmasına rağmen bunu yapabileceği konusunda özgüveni yoksa yapamayabileceğini belirtmektedir. Bandura, kişilerin becerilerini
etkin şekilde kullanabilmeleri için önce kendilerini
bu alanda güvenli hissetmeleri gerektiğinin altını
çizmektedir (Akkoyunlu, Kurbanoğlu,2004).
belirlendiği belirtilmektedir (Cassidy,
2001,Aktaran; Orhan, Akkoyunlu,2003).
Eachus,
Öz-Yeterlik Nasıl Oluşur ve Kaynakları Nelerdir?
Fiziksel ve Duygusal Durum
Bireyin öz-yeterlilik durumu iki şekilde ortaya çıkmaktadır:
Birey, davranışın kendi kapasitesinin üzerinde
olduğuna inanırsa o davranışı yapma eğilimi azalır,
birey göstereceği davranışı yapabileceğine inanırsa
o davranışı yapma eğilimi artar (Korkmaz, 2002,
Aktaran; Tutkun, Özdemir,2012).
Öz-yeterlik inancının geçmiş deneyimler (başarı
veya başarısızlık), gözleme dayalı deneyimler (başkalarının başarı ve başarısızlıklarına tanık olma),
ikna süreci (aile, arkadaş grubu, meslektaşlar tarafından), duyuşsal deneyim (heyecan, korku vb.
yoğun duygular yaşama) gibi faktörler tarafından
Bireylerin herhangi bir davranışı gerçekleştirmeleri
gerektiğinde, o anki fizyolojik ve duygusal durumları, bu davranış ya da görevi gerçekleştirmeyle
ilgili kendilerini yeterli görme yargılarını etkilemektedir (Bandura 1997, Aktaran: Akgün, 2008).
Fizyolojik ve duyuşsal durumlar bireyin o anki
vücut tepkileridir. Bireyin vücut tepkileri öz yeterlik
inançlarını etkiler ve öz-yeterlik inançlarıyla ilgili
bilgi verebilir. Bir durumla karşılaşan bireyin sesinin titremesi, terlemesi, yüzünün kızarması gibi
tepkileri bu durumla ilgili öz-yeterlik inancının
düşük olduğunu ve olayı başarma olasılığının dü-
1.Geçmiş Deneyimler
Geçmiş deneyimler öz-yeterlik inançlarının
oluşmasında en etkili kaynaktır. Geçmiş deneyimlere doğrudan deneyimler, etkin doğrudan deneyimler de denmektedir. Bunun nedeni bireyin süreç
içinde bizzat olması kendi yaşantılarının olmasıdır.
Birey yaşantıları sonucu başarılı ve başarısız olduğu
durumlarda öz-yeterlik inancı geliştirir. Başarılı
deneyimler kişinin yapabilme inancını güçlendirirken, başarısız deneyimler kişinin başarma inancını
zayıflatacak ve olumsuz öz-yeterlik inancı oluşturacaktır (Schunk, 2004,Aktaran; Akgün, 2008).
Dolaylı Gözlem
Öz-yeterlik inançları, model alınan başka bireylerin
gözlemlenmesiyle elde edilen dolaylı deneyimlerden de etkilenir. Birey başkalarını model alarak
onların karşılaştıkları deneyimler yoluyla da öz
yeterlik inancı geliştirebilir. Kişinin model aldığı
bireyin bir konuyu başarması kendisinin de başarabileceği konusunda ki inancını arttıracaktır. Model
aldığı bireyin kişinin kendine benzer olması da
model alma sürecini olumlu etkileyecektir. Benzerlik ne kadar çoksa, modelin öz-yeterlik inançları
üzerindeki etkisi o kadar büyük olmaktadır (Bandura 1997, aktaran: Akgün,2008).
Sözel İkna
Sözel ikna, kişinin başarıya ulaşmak için kendi
gücüne inanması ve bu konuda cesaretlendirilmesidir. Olumlu ikna kişinin cesaretlenmesini ve kendisini güçlü hissetmesini sağlarken, bunun tersi bir
durumda ise cesaretlerini yitirmelerine ve kişinin
öz-yeterlik inancını kaybetmesine neden olabilmektedir. Sözel iknada, ikna eden kişi önemlidir. Özyeterlik inancının oluşumunda ve güçlendirilmesinde ikna edenin güvenilirliği ve ikna ettiği konu
hakkındaki bilgisi ikna sürecini etkilemektedir
(Bandura 1994, Aktaran: Baltacı, 2008).
277
278
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
şük olduğunu gösterir (Schunk 2004, aktaran: Akgün, 2008).
Bilgisayar öz-yeterliği kavramı, sosyal psikoloji
alanında geliştirilmiş bir kavram olan öz-yeterlik
kavramının bilgisayar alanına uyarlanması ile ortaya çıkmıştır (O’Leary, 1985; Lev, 1997; Schunk, 1985,
Aktaran: Güzeller,2009).
Bilgisayara yönelik öz-yeterlik inancıyla ilgili literatürde birçok tanım bulunmaktadır.
Bilgisayar öz-yeterlik algısı, ‚bireyin bilgisayar
kullanma konusunda kendine ilişkin yargısı‛ olarak
tanımlanmaktadır. Bu konuda yapılan çalışmalar,
bilgisayar öz-yeterlik algısı yüksek olan bireylerin
bilgisayara ilişkin etkinliklere katılmada daha istekli
olduklarını ve bu tür çalışmalardan beklentilerinin
daha yüksek olduğunu göstermektedir. Ayrıca, bu
bireyler bilgisayar konusunda her hangi bir güçlükle karşılaştıklarında söz konusu güçlükle baş etmeleri daha kolay olmaktadır (Akkoyunlu, Orhan,
2003 ).
Yapılan araştırmalar, bilgisayar öz yeterlik inancı
yüksek olan bireylerin bilgisayar kullanmada ve
bilgisayar kullanılarak yapılan uygulamalara katılmada daha istekli olduklarını ve bilgisayar ile yapılan çalışmalarda beklenti düzeylerinin daha yüksek
olduğunu göstermektedir. Ayrıca, bu bireylerin
bilgisayar öz yeterlik inançları yüksek olduğu için
karşılaştıkları sorunlara çözüm bulma açısından
daha üretken oldukları görülmektedir (Karsten ve
Roth, 1998, Aktaran: Tekerek, Ercan, Saman, Udum,
2012).
Bilgisayara ilişkin öz-yeterlik inancının yüksek
olması, kişilerin bilgisayara karşı tutumunu, yaklaşımını ve bilgisayar kullanma becerisini olumlu
yönde etkilemektedir. Bilgisayarın günlük hayatta
ve eğitim öğretim sürecinde kullanımı her geçen
gün artmaktadır. Bilişim toplumu olma sürecinde
ülkenin genelini etkileyen bilişim teknolojileri bu
doğrultuda öğretim açısından vazgeçilmezler arasına girmiştir (Seferoğlu ve Koçak, 2003, aktaran:
Tekerek, Ercan, Saman, Udum, 2012). Bilgisayar özyeterlik inançlarının bu kadar önemli olması akla
ilkokul ve ortaokul öğrencilerinin öz-yeterlik inancı
düzeylerinin ne olduğu sorusunu getirmektedir.
Özellikle araştırmanın yürütüldüğü dönemde ilkokul öğrencilerinin zaten bilgisayarı kullanmayı
bildikleri ve bilgisayar derslerinin kaldırılıp kaldırılmaması, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojisi Eğitimi lisans programı mezunlarının öğretmen olarak
atanıp atanmayacağı gibi sorunlar gündemi meşgul
ettiğinden ilkokul ve ortaokul öğrencilerinin kendilerini yeterli görme düzeylerinin bu tartışmalara
katkı getirebileceği düşünülmektedir.
2.Yöntem
İlkokul ve ortaokul öğrencilerinin bilgisayar kullanımına yönelik öz-yeterlik inançları ölçmek için
nicel veri yöntemlerinden ilişkisel tarama modeli
kullanılmıştır. Veri toplama aracı olarak Işıksal ve
Aşkar’ın 2003 yılında geliştirdiği Bilgisayar ÖzYeterlik Ölçeği kullanılmıştır. Bu ölçek İstanbul
ilinde eğitim vermekte olan bir ilkokul ve ortaokuldaki 253 öğrenciye uygulanmıştır. Öğrencilerin 111i
kız, 142si erkektir. 180 4. Sınıf öğrencisi, 74 5. , 6. ,7. ,
8.sınıf öğrencisinden oluşmaktadır. Veri toplama
aracı bilgisayar genel bilgileri ve bilgisayar özel
bilgileri olmak üzere iki faktörlüdür. Analizler SPSS
V16 programıyla yapılmıştır.
3.Bulgular
Tablo 1. Genel Durum
Grupların ortalama değerleri
N
sapma
Genel bilgisayar bilgisi
253 4,06
Özel bilgisayar bilgisi
253 3,73
Öğrencilerin genel bilgisayar bilgisi ve özel bilgisayar bilgisi ortalamaları incelendiğinde genel bilgisayar bilgisi ortalama puanının 4 ve özel bilgisayar
bilgisi ortalama puanın 3,74 olduğu görülmüştür.
Ölçek minimum değeri 1 maksimum değeri 5tir.
ortalama Standart
,75
,89
Öğrencilerin düzeyinin ölçek orta değeri 3’ün üstünde olduğu görülmektedir. Bununla birlikte öğrencilerin genel bilgisayar bilgisi puanlarının asıl
amaca yönelik olarak bilgisayar kullanma ile ilgili
özel bilgisayar bilgisine göre daha yüksek olduğu
dikkat çekmektedir.
Tablo 2. Genel Bilgisayar Bilgisi Puanlarının Cinsiyete Göre T-Testi Sonuçları
Cinsiyet N
Kadın
111
Erkek
142
X
24,10
24,58
sd
251
t
,832
p
,406
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Öğrencilerin genel bilgisayar bilgisi puanlarına
bakıldığında kız ve erkek öğrenciler arasında anlamlı farklılık görülmemektedir. Önceki yıllarda
yapılan bazı araştırma sonuçlarının erkekle lehine
olmasına rağmen bu araştırmada anlamlı bir farklılık görülmemesi akla kızlar ve erkekler arasındaki
farkın kapandığını akla getirmektedir.
Tablo 3: Özel Bilgisayar Bilgisi Puanlarının Cinsiyete Göre T-Testi Sonuçları
Cinsiyet N
X
sd
t
p
251
,578
,564
Kadın
111
14,80
Erkek
142
15,06
Öğrencilerin özel bilgisayar bilgisi puanlarına bakıldığında kız ve erkek öğrenciler arasında anlamlı
farklılık görülmemektedir. Önceki yıllarda yapılan
bazı araştırma sonuçlarının erkekle lehine olmasına
rağmen bu araştırmada anlamlı bir farklılık görülmemesi akla kızlar ve erkekler arasındaki farkın
kapandığını akla getirmektedir.
Tablo 4. Genel Bilgisayar Bilgisi Puanlarının Sınıfa Göre T-Testi Sonuçları
X
Sınıf
N
Dördüncü Sınıf
180
Beşinci sınıf ve üstü 73
S
sd
t
p
24,08
4.84
251
1.59
,113
25,08
3.51
Öğrencilerin genel bilgisayar bilgisi puanlarına
bakıldığında 4. sınıf öğrencileri ve 5. ,6. ,7. ,8. sınıf
öğrencileri arasında anlamlı farklılık görülmemektedir.
Tablo 5. Özel Bilgisayar Bilgisi Puanlarının Sınıfa Göre T-Testi Sonuçları
X
Sınıf
N
Dördüncü Sınıf
180
Beşinci sınıf ve üstü
73
S
sd
t
p
14,70
3,71
251
1.74
,082
15,56
3,10
Öğrencilerin özel bilgisayar bilgisi puanlarına bakıldığında 4. sınıf öğrencileri ve 5. ,6. ,7. ,8. sınıf
öğrencileri arasında anlamlı farklılık görülmemektedir. Bu durum artık çocukların çok erken yaşlarda
bilgisayarla tanışmasından kaynaklanıyor olabilir.
Bununla birlikte deneyime bağlı olarak öz-yeterlik
inançlarının gelişmesi beklendiğinden bu bulgu
şaşırtıcı bir bulgudur. İleride yapılacak araştırmalarda öğrencilerin okudukları sınıflara göre bilgisayarla ilgili kazandıkları deneyimlerin düzeyi ve
bunların öz-yeterlik inançlarına katkısı incelenebilir.
Tablo 6. Genel Bilgisayar Bilgisi Puanlarının Anne Eğitim Durumuna Göre T-Testi Sonuçları
Anne Eğitimi
İlkokul
Ortaokul ve üstü
N
123
117
X
24,27
24,69
Öğrencilerin genel bilgisayar bilgisi puanlarına
bakıldığında anne eğitim durumu ilkokul ve ortao-
S
4,59
4,37
sd
238
t
,718
p
,474
kul ve üstü olan öğrenciler arasında anlamlı farklılık
görülmemektedir.
279
280
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Tablo 7. Özel Bilgisayar Bilgisi Puanlarının Anne Eğitim Durumuna Göre T-Testi Sonuçları
Anne Eğitimi
N
İlkokul
123
Ortaokul ve üstü
117
X
S
sd
t
p
14,55
3,67
238
2,098
,037
15,50
3,33
Öğrencilerin özel bilgisayar bilgisi puanlarına bakıldığında p değerinin 0,05 den küçük olduğu annesi ortaokul ve üstü mezunu olan öğrencilerin annesi
ilkokul mezunu olan öğrencilere arasında anlamlı
farklılık görülmektedir.
Tablo 8. Genel Bilgisayar Bilgisi Puanlarının Baba Eğitim Durumuna Göre ANOVA Sonuçları
Varyansın
Kareler
sd
Kareler F
p
Kaynağı Toplamı
Ortalaması
Gruplararası
33,817
Gruplariçi
4784,968 233
Toplam
4818,785 236
3
11,272
,549
,649
20,536
Öğrencilerin genel bilgisayar bilgisi puanlarına
bakıldığında baba eğitim durumu için ANOVA testi
uygulanmış, öğrenciler arasında anlamlı farklılık
görülmemektedir.
Tablo 9. Özel Bilgisayar Bilgisi Puanlarının Baba Eğitim Durumuna Göre ANOVA Sonuçları
Varyansın
Kareler
sd
Kareler
F
p
Kaynağı
Toplamı
Ortalaması
Gruplararası
44,964
3
Gruplariçi
2951,020 233
Toplam
2995,983 236
14,988
1,183
,317
12,665
Öğrencilerin özel bilgisayar bilgisi puanlarına bakıldığında baba eğitim durumu için ANOVA testi
uygulanmış, öğrenciler arasında anlamlı farklılık
görülmemektedir.
Tablo 10. Genel Bilgisayar Bilgisi Puanlarının Evde Bilgisayar Durumuna Göre T-Testi Sonuçları
Evde Bilgisayar
N
Evet
221
Hayır
31
X
S
sd
t
p
24,7692
4,06
250
3,851
,000
21,5161
6,38
Öğrencilerin genel bilgisayar bilgisi puanlarına
bakıldığında evinde bilgisayar olan öğrenciler ve
evinde bilgisayar olmayan öğrenciler arasında anlamlı farklılık görülmektedir.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Tablo 11. Özel Bilgisayar Bilgisi Puanlarının Evde Bilgisayar Durumuna Göre T-Testi Sonuçları
X
Evde Bilgisayar
N
Evet
221
Hayır
31
S
sd
t
p
15,2624
3,34
250
3,824
,000
12,7097
4,32
Öğrencilerin özel bilgisayar bilgisi puanlarına bakıldığında evinde bilgisayar olan öğrenciler ve
evinde bilgisayar olmayan öğrenciler arasında anlamlı farklılık görülmektedir.
Tablo 12. Genel Bilgisayar Bilgisi Puanlarının Evde İnternet Durumuna Göre T-Testi Sonuçları
X
Evde İnternet
N
Evet
183
24,8415
Hayır
70
23,1571
Öğrencilerin genel bilgisayar bilgisi puanlarına
bakıldığında evinde interneti olan öğrenciler ve
sd
251
t
p
2,686
,008
evinde interneti olmayan öğrenciler arasında anlamlı farklılık görülmektedir.
Tablo 13. Özel Bilgisayar Bilgisi Puanlarının Evde İnternet Durumuna Göre T-Testi Sonuçları
X
Evde İnternet
N
Evet
183
15,3607
Hayır
70
13,8714
Öğrencilerin özel bilgisayar bilgisi puanlarına bakıldığında evinde interneti olan öğrenciler ve evinde interneti olmayan öğrenciler arasında anlamlı
farklılık görülmektedir. Evinde internet bağlantısına
sd
t
p
251
3,018
,003
sahip öğrencilerin hem genel hem de özel özyeterlikleri olmayanlara göre anlamlı olarak daha
yüksektir.
Tablo 14. Genel Bilgisayar Bilgisi Puanlarının Bilgisayarı Kullanma Süresi Durumuna Göre ANOVA Sonuçları
Varyansın
Kareler
sd
Kareler
F
p
Anlamlı
Kaynağı
Toplamı
Ortalaması
Fark
Gruplararası
264,611
2
132,306
Gruplariçi
4488,707
245
18,321
Toplam
4753,319
247
Öğrencilerin genel bilgisayar bilgisi puanlarına
bakıldığında bilgisayar kullanma süresi için ANOVA testi uygulanmış üç yıldır bilgisayar kullananlar
7,221,001 3-1
bir yıl kullananlara göre öğrenciler arasında anlamlı
farklılık görülmektedir.
Tablo 15. Özel Bilgisayar Bilgisi Puanlarının Bilgisayarı Kullanma Süresi Durumuna Göre ANOVA Sonuçları
Varyansın
Kareler
sd
Kareler
F
p
Anlamlı
Kaynağı
Toplamı
Ortalaması
Fark
Gruplararası
203,280
2
101,640
8,791
,000
3-2
Gruplariçi
2832,704
245
11,562
3-1
Toplam
3035,984
247
281
282
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Öğrencilerin özel bilgisayar bilgisi puanlarına bakıldığında bilgisayar kullanma süresi için ANOVA
testi uygulanmış üç yıl kullananlar iki yıl kullanan
lara göre ve üç yıl kullananlar bir yıl kullananlara
göre öğrenciler arasında anlamlı farklılık görülmektedir.
Tablo 16. Genel Bilgisayar Bilgisi Puanlarının Bilgisayar Kursu Durumuna Göre T-Testi Sonuçları
Bilgisayar Kursu
X
N
Evet
36
Hayır
217
S
25,0278
24,2673
sd
t
3,92
251
p
,935
,351
4,60
Öğrencilerin genel bilgisayar bilgisi puanlarına
bakıldığında bilgisayar kursuna giden öğrenciler ve
bilgisayar kursuna gitmeyen öğrenciler arasında
anlamlı farklılık görülmemektedir.
Tablo 17. Özel Bilgisayar Bilgisi Puanlarının Bilgisayar Kursu Durumuna Göre T-Testi Sonuçları
X
Bilgisayar Kursu
N
Evet
36
16,2778
Hayır
217
14,7281
Öğrencilerin özel bilgisayar bilgisi puanlarına bakıldığında bilgisayar kursuna giden öğrenciler ve
bilgisayar kursuna gitmeyen öğrenciler arasında
anlamlı farklılık görülmektedir.
Tartışma ve Sonuç
Araştırma sonuçlarına göre hem genel hem de özel
öz-yeterlik inançları cinsiyete göre değişmemektedir. Önceki araştırma sonuçları genellikle kızlar
aleyhine bir farklılık gösterirken bu araştırma sonucunda anlamlı bir farklılık görülmemiştir. Bu bulgu
zaman bağlı olarak kızlar ile erkekler arasında görülen farkın ortadan kalkmış olabileceğinin bir göstergesi olabilir ancak bu sonuç daha çok denekle ve
farklı özellikler gösteren evrenler üzerinde başka
araştırmalarla doğrulanmalıdır.
Sınıf değişkenine göre anlamlı bir farklılık görülmezken bununla paralel sonuç vermesi beklenen
bilgisayarı kullanma süresine göre anlamlı farklılık
görülmektedir. Bilgisayarı kullanma süresinin etkisi
incelendiğinde genel bilgisayar öz-yeterliği açısından 3 yıldır bilgisayar kullananlar 1 yıl kullananlara
göre; özel bilgisayar öz-yeterliği açısından ise 3 yıl
S
sd
2,94 251
t
p
2.438
,015
3,61
kullananlar 2 ve 3 yıl kullananlar 1 yıl kullananlara
göre anlamlı olarak daha yüksek öz-yeterlik inançlarına sahiptirler. Bu bulgular evinde bilgisayarı
olan ve Internet bağlantısı olan öğrencilerin ve kursa giden öğrencilerin, öz-yeterlik inançlarının daha
yüksek olması ile birlikte dikkate alındığında özyeterlik inançlarının değişimi açısından okuldan
daha çok bireysel olanak ve deneyimlerin etkili
olduğu söylenebilir. Ancak bilgisayarı olmayan ve
kursa gitmeyen öğrencilerin olması nedeniyle okullarda bilgisayar derslerine ihtiyaç olabileceği, bu
sonucun farklı bölgelerdeki öğrencilerle incelenmeye devam etmesi gerektiği söylenebilir.
Baba eğitim düzeyi öz-yeterlik inançları üzerinde
etkili bulunmazken, özel bilgisayar bilgisine göre
annesi ortaokul ve üstü mezunu olan öğrencilerin
annesi ilkokul mezunu olan öğrencilere göre özel
öz-yeterlik inançlarının anlamlı olarak daha yüksek
olduğu bulunmuştur. Öğrencilerin velisi olarak
genellikle annelerin öğrencilerle ilgilendiği dikkate
alındığında annelerin eğitim düzeylerinin yüksek
olması öğrencilerin bilgisayar öz-yeterliklerine
olumlu yansıyor olabilir. Gelecekte yapılacak araştırmalarda ele alınabilir.
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Kaynakça
Akgün, Ö. E. (2008). Bilişim Teknolojileri Öğretiminde Sosyo Psikolojik Değişkenler. Ankara: Maya Akademi.
Akkoyunlu, B. , Orhan, F. ,Umay, A.(2005). Bilgisayar Öğretmenleri İçin "Bilgisayar Öğretmenliği Öz-Yeterlik Ölçeği" Geliştirme
Çalışması. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 29, 1-8.
Akkoyunlu, B. ,Kurbanoğlu, S.(2004). Öğretmenlerin Bilgi Okuryazarlığı Öz-Yeterlik İnancı Üzerine Bir Çalışma. Hacettepe
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi,27, 11-20
Akkoyunlu, B. , Orhan, F.(2003). Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi (BÖTE) Bölümü Öğrencilerinin Bilgisayar Kullanma Öz Yeterlik İnancı ile Demografik Özellikleri Arasındaki İlişki. TOJET, 1303-6521 volume 2 Issue 3 Article 11.
Aşkar, P. ,Umay, A.(2001). İlköğretim Matematik Öğretmenliği Öğrencelerinin Bilgisayarla İlgili Öz-Yeterlik Algısı Hacettepe
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi 21,1-8.
Baltacı, H. (2008). İlköğretim Okullarında Görev Yapan Yöneticilerin Bilgisayar Tutumları İle Öz-Yeterlilikleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Yüksek Lisans Tezi. Yeditepe Üniversitesi.
Güzeller, C. O. (2011). Pisa 2009 Türkiye Örnekleminde Öğrencilerin Bilgisayar Öz-Yeterlik İnançları Ve Bilgisayar Tutumları
Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 12, Sayı 4,183-203.
Işıksal, M. , Aşkar, P.(2003)İlköğretim Öğrencileri İçin Matematik Ve Bilgisayar Öz-yeterlik Algısı Ölçekleri. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi,25, 109-118
Sezer, F. , İşgör, İ.Y. ,Özpolat, R. , Sezer, M. Lise Öğrencilerinin Öz Yeterlilik Düzeylerinin Bazı Değişkenler Açısından İncelenmesi. Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Dergisi,13.
Tekerek, M. , Ercan, O. ,Saman, K. (2012) , Bilişim Teknolojileri Öğretmen Adaylarının Bilgisayar Öz-yeterlikleri. Turkish Journal of Education, Volume 1 Issue 2.
Tutkun, T. , Özdemir, M.(2012). Böte Bölümü Öğrencilerinin Bilgisayar Ön Yeterliklerinin Bölüm Derslerindeki Başarılarına
Etkisi. The Journal Of Academic Social Science Studies, 5, 1197-1208.
283
284
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Çeşitli Değişkenler Açısından 4.- 8. Sınıf Öğrencilerin
Bilgisayar Oyunu Bağımlılıklarının İncelenmesi
Özcan Erkan AKGÜN*
Ahmet ELÇİÇEK**
Abdullah Semih AYYILDIZ****
Ulvi MAMMADOV***
Özet
Bilgisayar oyunları hayatımızda önemli bir eğlence aracı haline gelmiştir. Özellikle çocukları ve gençleri önemli
düzeyde etkileyen aşırı bilgisayar oyunu oynama durumu bağımlılık olarak tanımlanmaktadır. Bu araştırmada ilköğretim öğrencilerinin bilgisayar bağımlılık düzeyleri üzerinde çeşitli değişkenlerin etkileri incelenmiştir. Tarama modellerinden genel tarama modelinde yürütülen araştırmada Horzum, Ayas ve Balta (2008) tarafından geliştirilen ‚Çocuklar için Bilgisayar Oyunu Bağımlılığı‛ ölçeği kullanılmıştır. Araştırma sonucunda öğrencilerin bilgisayar bağımlılıklarının birçok farklı faktöre göre değişkenlik gösterdiği bulunmuştur. İleride yapılacak araştırmalarda dezavantajlı özelliklere sahip öğrencilere öncelik vermek üzere oyun bağımlılığın giderilmesine yönelik çalışmaların yapılması önerilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Bilgisayar, Oyun, Bağımlılık, Oyun Bağımlılığı
Investigation of 4th and 8th Grade Students Computer Game
Addiction Levels Terms of Several Variables
Abstract
Computer games has taken an important place in life. Extremely computer game playing especially affecting children and youth significantly is defined as addiction. This research examined the effects of some variables on game
addiction on elementary school students. We used survey method in research and collected data with "Children's
Computer Game Addiction Scale" improved by Horzum, Ayas and Balta (2008). Results of the research showed
that relative addictiveness level of the students vary according to the variables. Further research including developing solutions for addictiveness especially for disadvantaged groups was needed.
Keywords: Computers, Games, Addiction, Game Addiction
1.Giriş*
Bilişim çağı olarak adlandırılan günümüzde bilgi ve
iletişim teknolojileri artık hayatımızın vazgeçilmezleri arasına girmiştir. Bilgi iletişim teknolojileri
denildiğinde aklımıza ilk gelen araçlar bilgisayarlardır. Kısa süre önce bilgisayar kullanmayı bilmek
kişinin inisiyatifinde iken bugün bu durum bir
*Yrd.
Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, ozcanakgun@gmail.com
**Sakarya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Yüksek
Lisans Öğrencisi, ahmetelcicek@hotmail.com
*** Sakarya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Yüksek
Lisans Öğrencisi, ogubote@hotmail.com
**** Sakarya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Öğrencisi, a.semihayyildiz@gmail.com
zorunluluk haline gelmiştir. Artık zorunluluk kısmı
da aşılmış dijital yerli kavramı doğduğu andan
itibaren teknoloji içinde gelişimini sürdüren nesil
için kullanılır olmuştur.
İnal ve Çağıltay da 2005 yılında yapmış oldukları
çalışmada bilgisayar sektörünün ne kadar büyük bir
hızla geliştiğine dikkat çekerek sadece iş dünyası
askeri ve akademik amaçlara değil eğlence sektöründe de kendisine kayda değer düzeyde yer edindiğini ifade etmişlerdir. Bilgisayarların eğlence
unsuru olarak kullanılmalarına bilgisayar oyunları
örnek verilen çalışmada ilk geliştirilen ticari bilgisayar oyununun 1970 yılında piyasaya sürüldüğünü
ve bilgisayar sistemlerinin hızlı gelişimleri ile inanılmaz mesafeler kaydettiğini belirtmişlerdir. Artık
oyun ve eğlence için sadece belirli kurallar ile sınırlandırılmış sistemlerin aşıldığı oyun kavramına
yüklenen anlamın değişecek yaşantımızın bir parça-
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
sı olan oyunların gerçek dünyanın sanal ortama
aktarılmış hâli olduğu dile getirilmiş, bu gelişmelere
paralel olarak bu sanal dünyanın reel dünyanın
önüne geçmeye başlaması ile oyun bağımlılığının
ciddi oranda artış gösterdiği belirtilmiştir.
Diğer yandan Horzum (2011) özellikle ilköğretim ve
okul öncesi dönemde oyun kavramının çocuklar
için sosyal kültürel biyolojik zihinsel ve psikolojik
açıdan çok fazla önem taşıdığına değinmiştir. Çocukların oyunlar oynayarak arkadaşları ile iletişim
kurmaları ile sosyal açıdan geliştiklerini empati
kurma paylaşma ve iletişim gibi yetenekleri kazanarak psikolojik açıdan da gelişimlerini sürdürdüğüne
vurgu yapmıştır. Merakını tatmin etme çabası ile
etrafını tanıması ve tanımlaması belli durumlarda
karar verme işlemini gerçekleştirmesi oyunlarda
karşılaştıkları problemleri çözme çabası ile de zihinsel gelişimine yarar sağladığına değinmiştir. Ayrıca
oyun esnasında yapılan hareketler ile çeşitli kasların
kullanımı efor sarf edilmesi kalori harcanmasının da
çocukların biyolojik acıdan gelişimlerinde rol oynadığına değinerek oyunları çocukların gelişimi açısından önemli araçlar olarak değerlendirmiştir.
Bilgisayarlar ile birlikte hayatımızda vazgeçilmezlerden olan internet ile gelen sosyal ağlar da sosyallik kavramının evrimleşmesine sebep olmuştur.
Eskiden sosyalleşmek derken şahısların bir arada
olmaları birlikte bir şeyler yapmaları için aynı ortamda bulunmaları gerekirken artık buna gerek
kalmamış ve sanal ortamlarda da sosyalleşme
imkânı doğmuştur.
Oyunların birçok olumlu yönlerinin yanında bazı olumsuz yönleri de bulunmaktadır.
Bilgisayar oyunları açısından değerlendirdiğimizde
bu olumsuzluklar oyuna fazla bağlanarak realiteden
kopma ve anti sosyal tutum geliştirme gibi psikolojik sıkıntıların yanında sürekli bilgisayar başında
kalmaktan kaynaklanan bedensel sıkıntılar ön plana
çıkmaktadır. Literatürde bu olumsuzlukların tümü
bilgisayar oyun bağımlılığı olarak adlandırılmaktadır. Horzum (2011) bunu oyuncunun bir oyunu
bırakamaması, sürekli olarak oyunu düşünmesi ve
sürekli olarak oyunla ilgilenmesi şeklinde tanımlamaktadır.
Şahin ve Tuğrul’un (2012) yaptığı derlemeye göre
bilgisayar oyun bağımlılığı son yıllarda çeşitli psikolojik problemlerle ilişkilendirilerek bilim dünyasında psikolojik bir sorun olarak ele alınmaya başlandığı belirtilmiştir. Bu derlemeye göre bilgisayar
oyunlarının olumlu yönleri: Öğrenmeyi ve zekayı
geliştirme, oynayanları motive etme ve eğlendirme
olarak değerlendirilmiş. Bilgisayar oyunlarının
saldırgan davranışlara ve şiddete yöneltebileceği
kaygı ve endişeye neden olabileceği fiziksel, psikolojik ve sosyal olumsuz etkilerinin olabileceği epilepsi nöbeti, kan dolaşımı ve kalp rahatsızlığı, sosyal izolasyon ve sosyal becerilerde gecikme ve okul
çalışmalarında ihmal gibi durumları ise olumsuz
sonuçlar olarak belirtilmiştir. Bu bakımdan risk
grubundaki sık bilgisayar kullanan bireylerin demografik özellikleri de dikkate alınarak bilgisayar
oyun bağımlılığı ilgili araştırmalara ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekmişlerdir.
Bu araştırmada ilköğretim öğrencilerinin bilgisayar
oyunu bağımlılık düzeylerinin cinsiyet, sınıf, sosyo
ekonomik düzey, ebeveyn eğitim durumlarına,
kardeş sayısına ve sosyal medya kullanma durumlarına göre farklılık gösterip göstermediğini ortaya
koymak amaçlanmaktadır.
1.1 Araştırmanın Problem Cümlesi
4. – 8. Sınıf öğrencilerin bilgisayar oyunu bağımlılık
düzeyleri nasıldır? Öğrencilerin oyun bağımlılıkları
demografik özellikleri açısından değişmekte midir?
1.2Araştırmanın Alt Problemleri
Öğrencilerin boş zamanlarını değerlendirme durumları nasıldır?
Öğrencilerin evde bilgisayarı kullanma amaçları
nasıldır?
Öğrencilerin oyun bağımlılığı düzeyleri;
Cinsiyete
Sınıflarına
Baba eğitim durumuna
Anne eğitim durumuna
Kardeş sayısına
Sosyo ekonomik düzeylerine
Sosyal medya kullanma alışkanlıklarına göre farklılık göstermekte midir?
2.Yöntem
Bu bölümde Araştırmanın modeli, evren ve örneklem, veri toplama araçları, verilerin toplanması ve
verilerin analizi bölümleri verilmiştir.
2.1 Araştırmanın Modeli
Araştırma tarama modeli türlerinden genel tarama
modelinde yürütülmüştür. Genel tarama modelleri,
çok sayıda elamandan oluşan bir evrende, evren
hakkında genel bir yargıya varmak amacıyla, evrenin tümü ya da ondan alınacak bir grup, örnek ya
da örneklem üzerinde yapılan araştırmalardır (Karasar, 1995). Araştırmanın bağımsız değişkenleri
öğrencilerin cinsiyetleri, sosyal ağları kullanma
durumları, ailelerinin sosyoekonomik düzeyleri,
eğitim gördüğü sınıf düzeyleri, anne ve babalarının
eğitim durumları ve kardeş sayısı değişkenleridir.
Araştırmanın bağımlı değişkenleri öğrencilerin
bilgisayar oyunu bağımlılık ölçeğinin faktörlerinden
alınan puanlardan oluşmaktadır.
2.2 Çalışma Grubu
Araştırmanın evrenini 2012-2013 Eğitim-Öğretim
yılında Sakarya ili Adapazarı ilçesinde bir ilköğre-
285
286
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
tim okulunda okuyan 750 öğrenci oluşturmaktadır.
Çalışma kapsamında okuldaki 4.-8. Sınıflarda okuyan öğrencilerin tamamı olan 460 öğrencinin çalışmada yer alması hedeflenmiştir. Ölçeğin uygulandığı gün okulda herhangi bir sebeple bulunmayan
öğrencileri de baz aldığımızda 417 adet öğrenciden
veri toplanmıştır. Ölçeklerde eksik bilgi bulunduran
ve tutarsız veri içerenleri elediğimizde çalışmamız
379 kişi üzerinden yürütülmüştür.
%5.50’sini hesaplayan faktörün iç tutarlılık katsayısı
.50’dir.
21 maddelik ölçeğin tamamı ele alındığında varyansın %45’ini açıkladığı ve iç tutarlılık katsayısının .85
olduğu bulunmuştur. Ölçeğin cevaplayıcıları ölçekten en az 21 en fazla 105 puan alabilmektedirler. Bu
maddelerin tamamı olumlu maddelerden oluşmaktadır (Horzum,2008).
2.4 Verilerin Toplanması
2.3 Veri Toplama Araçları
Okul idaresine ve okul öğretmenlerine veri toplama
araçları ile ilgili gerekli bilgilendirme yapılmıştır.
Bu doğrultuda okulda mevcut sınıflarda derse giren
öğretmenler, öğrencilere anket hakkında bilgi verip
uygulama sırasında gerekli rehberliği sağlamışlardır.
Araştırmada veri toplama aracı olarak Horzum,
Ayas ve Balta tarafından geliştirilen ‘’Çocuklar için
Bilgisayar Oyunu Bağımlılığı Ölçeği’’ kullanılmıştır.
Ölçek toplam 21 maddeden oluşan dört faktörlü bir
yapıya sahiptir (Horzum, 2008).
Ölçekte yer alan ilk faktör toplam 10 maddeden
oluşmakta, ‘’oyundan vazgeçememe’’ adını taşımakta
ve toplam varyansın %27’sini açıklamaktadır. Bu
faktörün iç tutarlılık katsayısı .83’tür.
Ölçeğin ‘’hayalinde yaşatma’’ adını taşıyan ikinci
faktörü dört maddeden oluşmaktadır. Toplam varyansın %6.5’ini açıklayan bu faktörün iç tutarlılık
katsayısı .60’tır.
Ölçeğin üçüncü faktörü üç maddeden oluşmakta,
‘’görevleri aksatma‘’ adını taşımaktadır. Toplam varyansın %6’sını açıklamaktadır ve iç tutarlılık katsayısı .50’dir.
Ölçeğin, ‘’oyunu tercih etme’’ adını taşıyan son faktörü dört maddeden oluşmaktadır. Toplam varyansın
Sınıf
4.sınıf
5.sınıf
6.sınıf
7.sınıf
8.sınıf
Genel Toplam
2.5 Verilerin Analizi
Bulgular bölümünde adı geçen analizlerin tamamı
SPSS veri analizi programının 20. sürümü kullanılarak yapılmıştır.
3.Bulgular
Araştırmaya katılan öğrencilerin cinsiyet ve sınıflarına göre frekans ve yüzdelik dağılımları Tablo 1’de
verilmiştir. Araştırma 4. sınıftan 75 kişi, 5. sınıftan
64 kişi, 6. sınıftan 91 kişi, 7. sınıftan 79 kişi ve 8.
sınıftan 70 kişi ile yapılmıştır.
Tablo 1. Katılımcıların Cinsiyet ve Sınıflarına Göre Frekans ve Yüzdelik Dağılımları.
Cinsiyet
F
%
Toplam
Kız
46
61.3
75
Erkek
29
38.7
Kız
38
59.3
64
Erkek
26
40.7
Kız
46
50.5
91
Erkek
45
49.5
Kız
39
49.3
79
Erkek
40
50.7
Kız
35
50.0
70
Erkek
35
50.0
379
Öğrencilerin zamanı değerlendirirken belirtilen
etkinlikleri haftalık yapma süreleri ile ilgili istatistiksel sonuçlar Tablo 2’de verilmiştir. Buna göre
Öğrenciler haftalık ortalama saat olarak en çok TV
izlemekte bunu sırayla kitap okumak, internete
girmek ve facebook’a girmek takip etmektedir.
Öğrenciler en az ise bilgisayar oyunu oynamaktalar.
Tablo 2. Çeşitli Etkinliklerin Haftalık Yapılma Süreleri.
Etkinlik
Haftalık max
saat
Haftalık min
saat
Haftalık ortalama
Saat
Standart
sapma
TV izlemek
Kitap okumak
İnternete girmek
Facebook’a girmek
Bilgisayarda oyun oynamak
61,00
50,00
30,00
58,00
35,00
0 Saat
0 Saat
0 Saat
0 Saat
0 Saat
8,68
5,54
4,51
4,03
2,86
8,55
6,74
5,83
7,35
4,50
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Evde bilgisayar varsa en çok hangi amaçla kullanılıyor sorusuna ankete katılan öğrencilerin %25.52
si(97 kişi) boş bırakırken %74.48 i(282) cevap vermiştir. Cevap veren öğrencilerin kullanım amacına
göre yüzdelik oranları Tablo 3’te verilmiştir. Buna
göre bilgisayar en çok ödev yapmak için kullanılmakta bunu sırasıyla oyun oynama, sosyal ağlar,
araştırma yapma, müzik dinleme, diğer etkinlikler
ve video izleme takip etmektedir. Öğrenciler bilgisayarı en az e- okul için kullanmaktalar.
Tablo 3. Bilgisayarın Kullanım Alanlarının Yüzdelik Oranları.
Bilgisayarın kullanım amacı
Cevap verenlerin yüzdelik oranları
Ödev yapma
Oyun oynama
Sosyal ağlar
Araştırma yapma
Müzik dinleme
Diğer
Video izleme
e- okul
% 36.35
% 26.58
% 26.11
% 4.23
% 2.82
% 1.88
% 1.29
% 1.05
Oyun bağımlılığın ‚Sınıf‛ değişkenine göre ANOVA testi sonuçları Tablo 4’te verilmiştir. Buna göre
öğrencilerin oyundan vazgeçememe düzeyleri arasında öğrencilerin öğrenim gördüğü sınıf bakımından anlamlı bir fark olduğunu göstermektedir, F(4,
374)= 2,63, p<.05. Başka bir değişle öğrencilerin
oyundan vazgeçememe durumları sınıf düzeylerine
bağlı olarak değişmektedir. Oyundan vazgeçeme
anlamlı farklılığın hangi sınıflar arası olduğunu
bulmak amacı ile yapılan Scheffe testinin sonuçları-
X = 2,22) oyundan vazgeçeme
ortalamaları 5. sınıfların( X =1,78) oyundan vazgena göre 7.sınıfların(
çeme ortalamalarından anlamlı olarak büyük çıkmıştır. Bu bulgu 7. sınıfların ‚oyundan vazgeçeme‛
faktörü konusunda 5. sınıflara göre daha fazla oyun
bağımlısı olduğunu, bu faktör kapsamında 7. sınıfların dezavantajlı olduklarını göstermektedir.
Analiz sonuçları öğrencilerin Hayalinde yaşatma
düzeyleri arasında öğrencilerin öğrenim gördüğü
sınıf bakımından anlamlı bir fark olduğunu göstermektedir, F(4, 374)= 6,02, p< .05. Başka bir değişle
öğrencilerin hayalinde yaşatma durumları sınıf
düzeylerine bağlı olarak değişmektedir. Hayalinde
yaşatma anlamlı farklılığın hangi sınıflar arası olduğunu bulmak amacı ile yapılan Scheffe testinin
X =2,10) hayalinde
yaşatma ortalamaları8.sınıfların( X =1,49) hayalinsonuçlarına
göre4.sınıfların(
de yaşatma ortalamalarından anlamlı olarak büyük
çıkmıştır. Bu bulgu 4.sınıfların ‚Hayalinde yaşatma‛ faktörü konusunda 8.sınıflardan daha fazla
oyun bağımlısı olduğunu, bu faktör kapsamında
4.sınıfların dezavantajlı olduklarını göstermektedir.
Analiz sonuçları öğrencilerin görevleri aksatma
düzeyleri arasında öğrencilerin öğrenim gördüğü
sınıf bakımından anlamlı bir fark olduğunu göstermektedir, F(4, 374)= 2.42, p< .05. Hayalinde yaşatma
anlamlı farklılığın hangi sınıflar arası olduğunu
bulmak amacı ile yapılan LCD testinin sonuçlarına
X =1,28) ve 8.sınıfların( X =1,33) orta4.sınıfların ortalamalarından( X =1,16)
göre 7.sınıf(
lamaları
anlamlı olarak yüksek çıkmıştır. Ayrıca 8.sınıfların(
X =1,33) ortalamaları 5.sınıfların( X =1,19) ortalamalarından anlamlı olarak yüksek çıkmıştır. Bu
bulgu 7. ve 8.sınıfların ‚Görevleri aksatma‛ faktörü
konusunda 4.sınıflardan daha fazla oyun bağımlısı
olduğunu göstermektedir. Ayrıca 8.sınıfların ‚Görevleri aksatma‛ faktörü konusunda 5.sınıflardan
daha fazla oyun bağımsı olduğunu göstermektedir.
Buna göre bu faktör kapsamında 7. ve 8.sınıfların
dezavantajlı olduklarını görülmektedir.
Analiz sonuçları öğrencilerin oyunu tercih etme
düzeyleri arasında öğrencilerin öğrenim gördüğü
sınıf bakımından anlamlı bir fark olduğunu göstermektedir, F(4, 374)= 3.55, p< .05. Başka bir değişle
öğrencilerin oyunu tercih etme durumları sınıf
düzeylerine bağlı olarak değişmektedir. Oyunu
tercih etme anlamlı farklılığın hangi sınıflar arası
olduğunu bulmak amacı ile yapılan Scheffe testinin
sonuçlarına göre4.sınıfların(
X =2,18) oyunu tercih
X =1,69) oyunu tercih etme ortalamalarından anlamlı olarak büyük
çıkmıştır. Bu bulgu 4.sınıfların ‚Oyunu tercih etme‛
faktörü konusunda 8. Sınıflardan daha fazla oyun
bağımlısı olduğunu,
bu faktör kapsamında
4.sınıfların dezavantajlı olduklarını göstermektedir.
etme ortalamaları8.sınıfların(
287
288
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Tablo 4.Oyun Bağımlılığın ‚Sınıf‛ Değişkenine göre ANOVA Testi Sonuçları.
Varyansın
Kaynağı
Kareler
Toplamı
Sd
Oyundan Vazgeçememe
Gruplararası
Gruplariçi
Toplam
6,688
237,451
244,139
4
374
378
Hayalinde
şatma
Ya-
Gruplararası
Gruplariçi
Toplam
13,716
212,915
226,631
Görevleri
satma
ak-
Gruplararası
Gruplariçi
Toplam
Tercih
Gruplararası
Gruplariçi
Toplam
Faktörler
Oyunu
Etme
F
P
Anlamlı
Fark
2
1,672
,635
2,634
,034
7>5
0.027
4
374
378
3,429
,569
6,023
,000
4>8
0.060
1,417
54,564
55,980
4
374
378
,354
,146
2,428
,048
7-8>4
8>5
0.025
9,631
253,201
262,832
4
374
378
2,408
,677
3,556
,007
4>8
0.036
Analiz sonuçları öğrencilerin oyundan vazgeçememe düzeyleri[F(3, 357)= .205, p > .05.],hayalinde
yaşatma düzeyleri[F(3, 357)= .998, p > .05.], görevleri
aksatma düzeyleri[F(3, 357)= .426, p > .05.] ve oyunu
tercih etme düzeyleri[F(3, 357)= 1.59, p > .05.] baba
eğitim durumu bakımından incelendiğinde anlamlı
bir farklılığın olmadığını göstermektedir.
Analiz sonuçları öğrencilerin oyundan vazgeçememe düzeyleri[F(3, 349)= .716, p > .05.], hayalinde
yaşatma düzeyleri[F(3, 349)= 1,25, p > .05.], görevleri
aksatma düzeyleri[F(3, 349)= .489, p > .05.], oyunu
tercih etme düzeyleri[F(3, 349)= .937, p > .05.] anne
eğitim durumu bakımından incelendiğinde anlamlı
bir fark olmadığını göstermektedir.
Oyun bağımlılığının ‚Kardeş sayısı‛ değişkenine
göre ANOVA testi sonuçları tablo 5’te verilmiştir.
Buna göre öğrencilerin oyunu tercih etme düzeyleri
arasında öğrencilerin kardeş sayısı bakımından
anlamlı bir fark olduğunu göstermektedir, F(5, 374)=
2.27, p< .05. Oyunu tercih etme anlamlı farklılığın
hangi sınıflar arası olduğunu bulmak amacı ile
yapılan LCD testinin sonuçlarına göre 3 kardeşi
olan öğrencilerin(
X =2,16) oyunu tercih etme orta-
Kareler
Ortalaması
X =1,74), 1 kardeşi
olan( X =1,88), 2 kardeşi olan( X =1,94) ve 4 kardeşi olan( X =1,74) öğrencilerin ortalamalarından
lamaları hiç kardeşi olmayan(
anlamlı olarak yüksek çıkmıştır. Ayrıca 5 kardeşi
X = 2,19) öğrencilerin oyunu tercih etme
ortalamaları 4 kardeşi olan( X =1,74) öğrencilerin
olan(
oyunu tercih etme ortalamalarından anlamlı olarak
yüksek çıkmıştır. Bu bulgu 3 kardeşi olan öğrencilerin ‚Oyunu tercih etme‛ faktörü konusunda hiç
kardeşi olmayan, 1 kardeşi olan, 2 kardeşi olan ve 4
kardeşi olan öğrencilerden daha fazla oyun bağımlısı olduklarını göstermektedir. Ayrıca 5 kardeşi olan
öğrencilerin ‚Oyunu tercih etme‛ faktörü konusunda 4 kardeşi olan öğrencilerden daha fazla oyun
bağımlısı olduğunu göstermektedir. Buna göre 3
kardeşi veya 5 ve üzeri kardeşi olan öğrenciler oyunu tercih etme faktörü kapsamında diğer öğrencilerden dezavantajlı oldukları görülmektedir.
Analiz sonuçları öğrencilerin oyundan vazgeçememe düzeyleri[F(5, 374)= .648, p > .05.], hayalinde
yaşatma düzeyleri[F(5, 374)= 1.15, p > .05.], görevleri
aksatma düzeyleri[F(5, 374)= .350, p > .05.] kardeş
sayısı bakımından incelendiğinde anlamlı bir farklılığın olmadığını göstermektedir.
Tablo 5.Oyun Bağımlılığının ‚Kardeş sayısı‛ Değişkenine Göre ANOVA Testi Sonuçları.
Faktörler
Varyansın
Kaynağı
Kareler
Toplamı
Sd
Oyunu Tercih
Etme
Gruplararası
Gruplariçi
Toplam
7,758
255,075
262,833
5
374
379
Oyun bağımlılığının ‚Cinsiyet‛ değişkenine göre ttesti sonuçları tablo 6’da verilmiştir. Analiz sonuçlarına göre cinsiyet ve oyundan vazgeçememe puanları arasında anlamlılık değeri incelendiğinde
*t(375)=3,92, p < 0,05+ anlamlı farklılık olduğu tespit
edilmiştir. Kız öğrencilerin oyundan vazgeçememe
puanları ortalamaları 1.88 iken, erkek öğrencilerin
Kareler
Ortalaması
1,552
,682
F
p
2,275
,047
Anlamlı
Fark
3>0-1-2-4
5>4
2
0.029
oyundan vazgeçememe puanları ortalamaları ise
2.20 çıkmıştır. Bu bulgu erkek öğrencilerin ‚Oyundan vazgeçememe‛ faktörü konusunda kız öğrencilerden daha fazla oyun bağımlısı olduğunu göstermektedir.
Analiz sonuçlarına göre cinsiyet ve hayalinde yaşatma puanları arasında anlamlılık değeri incelen-
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
diğinde *t(375)=4.86, p < 0,05+ anlamlı farklılık olduğu tespit edilmiştir. Kız öğrencilerin hayalinde
yaşatma puanları ortalamaları 1.63 iken, erkek öğrencilerin hayalinde yaşatma puanları ortalamaları
ğu tespit edilmiştir.Kız öğrencilerin görevleri aksatma puanları ortalamaları 1.16 iken, erkek öğrencilerin görevleri aksatma puanları ortalamaları ise
1.34 çıkmıştır. Bu bulgu erkek öğrencilerin ‚Görevleri aksatma‛ faktörü konusunda kız öğrencilerden
daha fazla oyun bağımlısı olduğunu göstermektedir.
Analiz sonuçlarına göre cinsiyet ve oyunu tercih
etme puanları arasında anlamlılık değeri incelendiğinde *t(375)=0.94, p > 0,05+anlamlı farklılık olmadığı tespit edilmiştir.
ise 2.01 çıkmıştır. Bu bulgu erkek öğrencilerin ‚Hayalinde yaşatma‛ faktörü konusunda kız öğrencilerden daha fazla oyun bağımlısı olduğunu göstermektedir.
Analiz sonuçlarına göre cinsiyet ve görevleri aksatma puanları arasında anlamlılık değeri incelendiğinde *t(375)=4.62, p < 0,05+ anlamlı farklılık oldu-
Tablo 6.Oyun Bağımlılığının ‚Cinsiyet‛ Değişkenine Göre t- Testi Sonuçları.
Cinsiyet
N
X
S
sd
t
p
2
Oyundan
çememe
Vazge-
Kız
Erkek
175
202
2.20
1.88
0.80
0.76
375
3.92
.000
0,039
Hayalinde
ma
Yaşat-
Kız
Erkek
175
202
1.63
2.01
0.82
0.69
375
4.86
.000
0,059
Görevleri aksatma
Kız
Erkek
175
202
1.16
1.34
0.41
0.33
375
4.62
.000
0,053
Faktörler
Analiz sonuçlarına göre oyundan vazgeçememe
puanları*t(374)=0.99, p > 0,05+, hayalinde yaşatma
puanları*t(374)=0.92, p > 0,05+, görevleri aksatma
puanları*t(374)=0.70, p > 0,05+ve oyunu tercih etme
puanları*t(374)=0.25, p > 0,05] ile kendisine ait oda
değişkeni arasında anlamlılık değeri incelendiğinde
anlamlı farklılığın olmadığı tespit edilmiştir.
Analiz sonuçlarına göre oyundan vazgeçememe
puanları*t(374)=0.04, p > 0,05+, hayalinde yaşatma
puanları*t(374)=0.54, p > 0,05+, görevleri aksatma
puanları*t(374)=0.21, p > 0,05+ve oyunu tercih etme
puanları*t(374)=0.69, p > 0,05+ ile bulaşık makinesi
değişkeni arasında anlamlılık değeri incelendiğinde
anlamlı farklılığın olmadığı tespit edilmiştir.
Oyun bağımlılığının ‚E-Posta‛ değişkenine göre ttesti sonuçları tablo 7’de verilmiştir. Analiz sonuçlarına göre E-posta ve oyundan vazgeçememe puanları arasında anlamlılık değeri incelendiğinde
*t(364)=3,36, p < 0,05+ anlamlı farklılık olduğu tespit
edilmiştir.E-postası olan öğrencilerin oyundan vazgeçememe puanları ortalamaları 2.16 iken, E-postası
olmayan öğrencilerin oyundan vazgeçememe puanları ortalamaları ise 1.88 çıkmıştır.Bu bulgu Epostası olan öğrencilerin ‚oyundan vazgeçememe‛
faktörü konusunda E-postası olmayan öğrencilerden daha fazla oyun bağımlısı olduğunu göstermektedir.
Analiz sonuçlarına göre E-posta ve görevleri aksatma puanları arasında anlamlılık değeri incelendiğinde *t(364)=2.26, p < 0,05+ anlamlı farklılık olduğu tespit edilmiştir.E-postası olan öğrencilerin görevleri aksatma puanları ortalamaları 1.29 iken, Epostası olmayan görevleri aksatma puanları ortalamaları ise 1.19 çıkmıştır. Bu bulgu E-postası olan
öğrencilerin ‚görevleri aksatma‚ faktörü konusunda E-postası olmayan öğrencilerden daha fazla
oyun bağımlısı olduğunu göstermektedir.
Analiz sonuçlarına göre hayalinde yaşatma puanları*t(364)=0.53, p > 0,05+ve oyunu tercih etme puanları*t(364)=1.89, p > 0,05+ile E-posta değişkeni arasında
anlamlılık değeri incelendiğinde anlamlı farklılık
olmadığı tespit edilmiştir.
Tablo 7.Oyun Bağımlılığının ‚E- posta‛ Değişkenine Göre t- Testi Sonuçları.
Faktörler
E- posta
N
Oyundan Vazgeçememe
Var
Yok
172
194
Görevleri
satma
Var
Yok
172
194
ak-
S
sd
t
p
2
2,16
1,88
,84
,71
364
3,36
,001
0,030
1,29
1,19
,42
,33
364
2,26
,024
0,013
X
Oyun bağımlılığının ‚Facebook‛ değişkenine göre ttesti sonuçları tablo 8’de verilmiştir. Analiz sonuçlarına göre Facebook ve oyundan vazgeçememe puanları arasında anlamlılık değeri incelendiğinde
*t(374)=3,70, p < 0,05+ anlamlı farklılık olduğu tespit
edilmiştir.Facebook hesabı olan öğrencilerin oyundan vazgeçememe puanları ortalamaları 2.11 iken,
Facebook hesabı olmayan öğrencilerin oyundan
vazgeçememe puanları ortalamaları ise 1.77 çıkmıştır.Bu bulgu Facebook hesabı olan öğrencilerin
‚oyundan vazgeçememe‛ konusunda Facebook
289
290
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
hesabı olmayan öğrencilere göre daha fazla oyun
bağımlısı olduğunu göstermektedir.
Analiz sonuçlarına göre Facebook ve görevleri
aksatma puanları arasında anlamlılık değeri ince
çıkmıştır.Bu bulgu Facebook hesabı olan öğrencilerin ‚görevleri aksatma‛ faktörü konusunda Facebook hesabı olmayan öğrencilerden daha fazla
oyun bağımlısı olduğunu göstermektedir.
Analiz sonuçlarına göre hayalinde yaşatma puanları[t(375)=0.20, p > 0,05]ve oyunu tercih etme puanları[t(374)=1.35, p > 0,05]ile Facebook değişkeni arasında anlamlılık değeri incelendiğinde anlamlı
farklılık olmadığı tespit edilmiştir.
lendiğinde*t(374)=3.03, p < 0,05+ anlamlı farklılık
olduğu tespit edilmiştir.Facebook hesabı olan öğrencilerin görevleri aksatma puanları ortalamaları
1.27 iken, Facebook hesabı olmayan öğrencilerin
görevleri aksatma puanları ortalamaları ise 1.15
Tablo 8.Oyun Bağımlılığının ‚Facebook‛ Değişkenine Göre t- Testi Sonuçları.
Faktörler
Facebook
N
Oyundan Vazgeçememe
Var
Yok
276
100
Görevleri
satma
Var
Yok
276
100
ak-
S
Sd
t
P
2
2,11
1,77
,79
,71
374
3,70
,000
0,035
1,27
1,15
,40
,30
374
3,03
,003
0,024
X
Oyun bağımlılığının ‚Twitter‛ değişkenine göre ttesti sonuçları tablo 9’da verilmiştir. Analiz sonuçlarına göre Twitter ve oyundan vazgeçememe puanları arasında anlamlılık değeri incelendiğinde
[t(368)=4.00, p < 0,05] anlamlı farklılık olduğu tespit
edilmiştir.Twitter hesabı olan öğrencilerin oyundan
vazgeçememe puanları ortalamaları 2.29 iken, Twitter hesabı olmayan öğrencilerin oyundan vazgeçememe puanları ortalamaları ise 1.92 çıkmıştır.Bu
bulgu Twitter hesabı olan öğrencilerin ‚oyundan
vazgeçememe‛ faktörü konusunda Twitter hesabı
olmayan öğrencilerden daha fazla oyun bağımlısı
olduğunu göstermektedir.
Analiz sonuçlarına göre Twitter ve görevleri aksatma puanları arasında anlamlılık değeri incelen-
diğinde *t(368)=2.68, p < 0,05+ anlamlı
farklılık
olduğu tespit edilmiştir.Twitter hesabı olan öğrencilerin görevleri aksatma puanları ortalamaları 1.34
iken, Twitter hesabı olmayan öğrencilerin görevleri
aksatma puanları ortalamaları ise 1.20 çıkmıştır.Bu
bulgu Twitter hesabı olan öğrencilerin ‚görevleri
aksatma‛ faktörü konusunda Twitter hesabı olmayan öğrencilerden daha fazla oyun bağımlısı olduğunu göstermektedir.
Analiz sonuçlarına göre hayalinde yaşatma puanları*t(368)=0.24, p > 0,05+ve oyunu tercih etme puanları*t(368)=0.55, p > 0,05+ile Twitter değişkeni arasında
anlamlılık değeri incelendiğinde anlamlı farklılık
olmadığı tespit edilmiştir.
Tablo 9.Oyun Bağımlılığının ‚Twitter‛ Değişkenine Göre t- Testi Sonuçları.
Faktörler
Twitter
N
Oyundan Vazgeçememe
Var
Yok
96
274
Görevleri
satma
Var
Yok
96
274
ak-
S
sd
t
p
2
2,29
1,92
,79
,76
368
4,00
,000
0,041
1,34
1,20
,44
,35
368
2,68
,008
0,019
X
4.Tartışma
Bu çalışmada 4.-8. sınıf öğrencilerinin oyun bağımlılığı düzeylerinin çeşitli değişkenler açısından farklılık gösterip göstermedikleri incelenmiştir. Bu kapsamda öğrencilerin boş zamanlarının çoğunu televizyon izleyerek geçirdikleri ( haftalık ortalama 8,68
saat) en az da internete girerek (haftalık ortalama
4,51 saat) değerlendirdikleri görülmüştür. Öğrencilerin bilgisayarı ağırlıklı olarak ödev yapmak
(%36,35), Oyun oynamak (%26,58), ve sosyal ağları
kullanmak (%26,11) amacıyla kullandığı ortaya
çıkmıştır.
Cinsiyet açısından yapılan incelemede oyundan
vazgeçememe konusunda kızların oyun bağımlılığı
düzeylerinin erkeklerden yüksek olduğu bulunmuştur. Hayalinde yaşatma ve görevlerini aksatma
faktörlerinde ise erkeklerin bağımlılık düzeylerinin
kızlardan yüksek olduğu bulunmuştur. Oyunu
tercih etme faktöründe erkekler ve kızlar arasında
anlamlı bir fark olmadığı bulunmuştur. Horzum’a
göre(2011) de; erkek öğrencilerin kız öğrencilere
göre daha fazla bağımlı olmaları bulgusu Frunk
(1993), Sherry, deSouza, Greenberg ve Lachlan
(2003), Onay, Tüfekçi ve Çağıltay (2005) araştırmaları ile tutarlıdır.
Öğrencilerin eğitim gördüğü sınıf düzeylerine göre
incelediğimizde hayalinde yaşatma ve oyunu tercih
etme faktörlerinde 4. sınıf öğrencilerinin bağımlılık
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
düzeylerinin 8. sınıf öğrencilerinden daha yüksek
olduğu bulunmuştur.
Ebeveynlerinin eğitim düzeylerine göre öğrencilerin
bağımlılık düzeylerinin farklılık göstermediği bulunmuştur.
Kardeş sayısına göre sadece oyunu tercih etme
faktöründe 3 kardeş olması durumunun bağımlılık
düzeyinin diğer durumlardan yüksek olduğu bulunmuştur.
Sosyoekonomik düzeylerine göre öğrencilerin bağımlılık düzeylerinin anlamlı farklılık göstermediği
bulunmuştur. Yapılmış olan diğer çalışmaların
çoğunda sosyoekonomik düzeyi yüksek olan öğrencilerin bağımlılık durumları da yüksek bulunmuştur. Bu durum diğer çalışmaların yapıldığı yıllarda
bilgisayar kolay erişilemeyen araçlar iken artık
ekonomik durumu ne olursa olsun herkesin en
azından bilgisayar oyunu bağımlısı olabilecek kadar
bilgisayara erişme imkânına sahip olduğu için ortaya çıkmış bir sonuç olabilir.
Sosyal medya kullanma alışkanlıklarına göre öğrencilerin oyundan vazgeçememe ve görevlerini aksatma faktörlerinde bağımlılık düzeylerinin anlamlı
olarak farklılaştıkları, (kullananlar kullanmayanlara
göre daha bağımlı) hayalinde yaşatma ve oyunu
tercih etme faktörleri açısından anlamlı bir farkın
olmadığı bulunmuştur.
5.Öneriler
Bu araştırmadan elde edilen veriler ışığında Ailelerin öğrencilerin boş zamanlarını daha verimli değer-
lendirmeleri konusunda bilgilendirilmeleri ve televizyon ile bilgisayarı kullanma sürelerini izlemeleri
sağlanmalıdır. Oyun çağındaki öğrencilerin kendilerini fazla kaptırıp diğer görevlerini ihmal ettikleri
görüldüğünden okul rehberlik hizmetlerinin bu
konuda gerek öğrencileri gerek velileri zaman zaman bilgilendirmelidir. Bilgisayar artık kolay ulaşılır bir cihaz olduğundan doğru kullanılması şansa
bırakılmamalı ve ilköğretimden itibaren müfredatta
düzenli biçimde doğru bilgisayar kullanma eğitimi
verilmelidir. Hiçbir zorunluluk taşımadığı halde
öğrencilerin kendilerini adayarak günlerce hatta
haftalarca oyuna odaklanmaları göz önüne alınırsa
oyunların bağlayıcı özelliklerini keşfedecek araştırmalar yapılarak bunların eğitimde kullanılması
düşünülebilir.
Öğrencinin yaşı ve tercih ettiği oyun tarzına göre
öğrenme yöntemi analiz edilip daha duyarlı biçimde yönlendirilebilir. Okullardaki PDR uzmanlarının
bilgisayar, oyun ve internet bağımlılığı literatürüne
hâkim olması sağlanmalıdır. Sosyal medyanın yaygın biçimde kullanıldığı görüldüğünden bilinçli bir
sosyal medya eğitimi verilebilir hatta her okulun
her dersin kendi sosyal sayfası oluşturulabilir. Bu
sayfalarda ders ve sosyal aktiviteler iç içe değerlendirilerek aktif öğrenme sağlanabilir. Bu araştırmanın kapsamı geliştirilerek farklı bölgelerde tekrar
uygulanarak bulgular genellenebilir. Dezavantajlı
gruplara öncelik vermek üzere bağımlılığın azalmasını sağlayacak çalışmalar yapılabilir.
Kaynakça
Bayhan, V. (2011). Lise Öğrencilerinde İnternet Kullanma Alışkanlığı ve İnternet Bağımlılığı (Malatya Uygulaması). Akademik
Bilişim Konferansı, XIII(2), s. 917-924
Horzum, M.B.,Ayas, T. ve Balta, Ö.Ç. (2008). Çocuklar İçin Bilgisayar Oyun Bağımlılığı Ölçeği. Türk PDR (Psikolojik Danışma ve
Rehberlik)Dergisi, III(30), s. 76-88
Horzum, M.B. (2011). İlköğretim Öğrencilerinin Bilgisayar Oyunu Bağımlılık Düzeylerinin Çeşitli Değişkenlere Göre İncelenmesi. Eğitim ve Bilim, 36(159), s. 56-68.
İnal, Y ve Çağıltay, K.(2005). İlköğretim Öğrencilerinin bilgisayar Oyunu Oynama Alışkanlıkları ve Oyun Tercihlerini Etkileyen
Faktörler. Ankara Özel Tevfik Fikret Okulları, Eğitimde Yeni Yönelimler II. Eğitimde Oyun Sempozyumu, 14 Mayıs 2005.
Karaman, M.K., Kurtoğlu, M. (2009). Öğretmen Adaylarının İnternet Bağımlılığı Hakkındaki Görüşleri. Akademik Bilişim
Konferansı, XI(9), s. 641-650
Karasar, N. (1995). Bilimsel Araştırma Yöntemi – Kavramlar, İlkeler, Teknikler: 7.baskı. Ankara
Şahin, C. Tuğrul, V.M. (2012). İlköğretim Öğrencilerinin Bilgisayar Oyunu Bağımlılık Düzeylerinin İncelenmesi.
ZeitschriftfürdieWelt der Türken, IV(3), s. 115-130
Yılmaz, M.B. (2008). İlköğretim 6. ve 7. Sınıf Öğrencilerinin Bilgisayara Yönelik Bağımlılık Gösterme Eğilimlerinin Farklı
Değişkenlere Göre İncelenmesi. International EducationalTechnology Conference, s. 617-622.
291
292
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Öğretmenlerin Fatih Projesi Teknolojilerine Yönelik
Öz-Yeterlik İnançları
Özcan E. AKGÜN*
Bayram Ümit KOCAOĞLU**
Özet
FATİH projesi ile birlikte öğrenme öğretme süreçlerindeki teknolojik ve alt yapı olanaklarının artırılması ve öğrenmenin daha etkin ve verimli gerçekleştirilmesi planlanmaktadır. Bu projenin başarılı olması projenin getirdiği
teknolojik olanakların sınıfa yerleştirilmesinin ötesinde öğretmen ve öğrencilerin bu teknolojileri uygun biçimde
kullanmaları sürecine bağlıdır. Bu sürecin planlayıcısı, yönlendiricisi ve kolaylaştırıcısı öğretmen olmalıdır. Proje
kapsamında yer alan teknolojik alt yapı ve olanakların şu anda halen tüm eğitim sisteminde sağlandığını söylemek mümkün değildir ancak sistemdeki öğretmenlerin bu teknoloji ve olanakları yeterli bir biçimde kullanmaya
hazır olmaları gerekmektedir. Bu noktada öğretmenlerin kendilerini bu teknolojileri kullanmaya yeterli görme
inançları çok önemli rol oynamaktadır. Bu inanç öz-yeterlik inancı olarak adlandırılmaktadır. Araştırma sonuçları
öz-yeterlik inançları daha yüksek bireylerin daha çok ve daha kararlı çalıştıklarını, iyi bir performans ortaya koyduklarını ve daha çok başarılı olduklarını göstermektedir (Akgün, 2008). Dolayısıyla FATİH projesinin başarılı
olup olamaması noktasında yanıtlanması gereken önemli bir soru, öğretmenlerin FATİH projesi kapsamındaki
teknolojileri kullanmaya yönelik öz-yeterlik inançlarının ne düzeyde olduğudur. Bu araştırmanın amacı öğretmenlerin FATİH projesi teknolojilerini kullanmaya yönelik öz-yeterlik inançlarını incelemektir. Araştırma tarama
türüdür. Araştırma kapsamında Kayseri ili Melikgazi ilçesinde çalışan 285 öğretmene ulaşılarak, anket yoluyla veri toplanmıştır. Verilerin toplanmasında araştırmayı gerçekleştiren yazarların geçerlik ve güvenirlik çalışmasını
yaptıkları FATİH projesi teknolojileri öz-yeterlik ölçeği kullanılmıştır. Araştırma sonuçları öğretmenlerin özyeterlik inancı algılarının çoğunluk olarak orta düzeyde olduğunu, bu algının öğretmenlerin bireysel özelliklerine
göre farklılaştığını göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: Fatih Projesi, Öğretmen, Öz-yeterlik İnançları
To Use Technologies Of Fatih Project High School Teachers'
Self-Efficacy Beliefs
Abstract
The goal of this research is to analyse the teachers’ belief of self- efficacy on using technologies related to Fatih
project. This is a survey study. The data were collected from 285 teachers working in the town, Melikgazi- Kayseri
via questionary. About the collecting data, The Scale of Self- efficacy in the Technologies of The Project of FATİH
which was developed within the study was used. The study group is established in Kayseri technologies Melikgazi district of Fatih Project 760 teachers are working in schools. There is also a sample taken, by the researcher survey was sent to all teachers, but to participate in the study responded to the survey analysis conducted on data
from 278 teachers. The study of 105 women, 173 men participated teacher. 67 participants under the age of 35 and
73 participate interval 36 to 40 years, 130 participants 41 years and over. Developed jointly by the researcher and
advisor to collect the data, the reliability and validity of self-efficacy scale was used to run the Fatih project technologies. Scale consists of 39 items grouped under a single factor to determine the internal consistency reliability
coefficients were .98 Cronbach alpha value. This value can be qualified as the scale shows a high level of security.
From the corrected item-total correlations of .66 to .84 correlation values is observed. At the conclusion of the research the most of the teachers joining the workout have the medium level of self- efficacy on using the technologies of Fatih project. Moreover, the belief of self- efficacy varies enormously depending on the ages and the ranks
and the faculty types of the teachers graduated from but not on the gender definitely.
Keywords: Teacher, self-efficacy, Project of Fatih
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
Giriş*
Eğitimde teknolojik imkanların kullanılmasını sağlamak ve verimliliği artırmak amacıyla çeşitli araştırmalar
yapılmaktadır.
Öğretmenlerin
özyeterlikleri sınıflarda etkileşimli teknolojileri kullanmalarında önemli bir etkiye sahiptir (Holden ve
Rada, 2011). Bununla birlikte, özellikle öğretmenlerin teknoloji kullanım öz-yeterlikleri artırılırsa, sınıf
ortamında teknolojiyi dersle bütünleştirmeleri için
kullanımlarının da artacağını belirtilmektedir (Koh
ve Frick, 2009). Ayrıca Abbitt (2011) araştırmasında
öğretmenlerin sınıfta teknoloji kullanımı ve özyeterlik inançları arasında pozitif bir ilişki olduğunu
belirtmektedir. Bu araştırmalarla birlikte ülkemizde
eğitimde teknoloji kullanılmasıyla ilgili Milli Eğitim
Bakanlığı tarafından yapılan çeşitli projeler mevcuttur. Ülkemizde gelişen teknolojiler eğitimde kullanabilmek adına çeşitli çalışmalar yapılıp, projeler
ortaya konmaktadır. Eğitimde teknoloji kullanımı
ile ilgili son 10 yıllık döneme projelerden bazıları;
ThinkQuest (MEB, 2007), İntel Öğretmen Programı
(MEB, 2007), Web Tabanlı İçerik Geliştirme (MEB,
2007), Dyned (MEB, 2006), Cisco Ağ Akademisi
(MEB, 2007), Fatih Projesi (MEB, 2010).
Bu kapsamda son zamanlarda Milli Eğitim Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığının ortak yürüttüğü
(MEB,2010) Fatih Projesi, projenin uygulanması ve
verimliliği açısından araştırılması gereken bir konu
olmaktadır.
Ülkemizde eğitimde fırsat eşitliği sağlamak ve teknolojinin eğitim aracı olarak yaygın kullanılmasını
sağlamak amacıyla uygulanmaya başlayan Fırsatları
Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi diğer
adıyla Eğitimde FATİH Projesi, çeşitli bilişim teknolojileri araçlarının öğrenme-öğretme sürecinde daha
fazla duyu organına hitap etmesi düşüncesiyle
tasarlanmıştır. Proje kapsamında okulöncesi, ilköğretim ile ortaöğretim düzeyindeki tüm okulların
570.000 dersliğine LCD Panel Etkileşimli Tahta ve
internet ağ altyapısı sağlamayı amaçlanmaktadır.
Proje başladığında, projenin uygulanması hedeflenen eğitim kurumlarındaki derslik sayısı 570.000
olmasıyla birlikte, uygulama sürecinin uzun olması
ve bu süreç içinde yeni kurum ve dersliklerin açılmasıyla sayı güncellenmektedir. Araştırma yapıldığı sırada en son verilerde toplamda 620 bin derslikte
proje teknolojilerinin kurulacağı bilgisine ulaşılmıştır (MEB, 2013).
Aynı zamanda her öğretmene ve her öğrenciye
tablet bilgisayar verilmesi planlanmıştır. Dersliklere
*Yrd.
Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi, ozcanakgun@gmail.com
** Yüksek lisans öğrencisi
kurulan BT donanımının öğrenme-öğretme sürecinde etkin kullanımını sağlamak amacıyla öğretmenlere hizmetiçi eğitimler verilmektedir. Bu süreçte öğretim programları BT destekli öğretime uyumlu hale getirilerek eğitsel e-içerikler oluşturulması
planlanmaktadır. Bu kapsamda Eğitimde FATİH
Projesi beş ana bileşenden oluşmaktadır. Bu bileşenler: Donanım ve Yazılım Altyapısının Sağlanması,
Eğitsel e-İçeriğin Sağlanması ve Yönetilmesi, Öğretim Programlarında Etkin BT Kullanımı, Öğretmenlerin Hizmetiçi Eğitimi, Bilinçli, Güvenli, Yönetilebilir ve Ölçülebilir BT Kullanımının sağlanmasıdır
(MEB,2012). Projenin hayata geçmesinde anahtar
rolü öğretmenler üstlenecektir. Bu nedenle öğretmenlerin proje kapsamında yer alan teknolojileri
kullanmaya yönelik öz-yeterlik inançlarının incelenmesi, projenin başarısı açısından önemli bir konudur.
Araştırmanın Amacı
Bu araştırmanın amacı öğretmenlerin FATİH projesi
teknolojilerini kullanmaya yönelik öz-yeterlik inançlarını incelemek ve öğretmen özelliklerine göre bu
inançların farklılaşıp farklılaşmadığına bakmaktır.
Yöntem
Araştırma tarama türüdür. Tarama araştırması,
belirli bir grubun belirli özelliklerini ortaya çıkarmak için verilerin toplanmasını amaçlayan araştırma türüdür (Büyüköztürk, Çakmak, Akgün, Karadeniz ve Demirel, 2010). Araştırma kapsamında
Kayseri ili Melikgazi ilçesinde çalışan 285 öğretmene ulaşılarak, anket yoluyla veri toplanmıştır. Verilerin toplanmasında araştırmayı gerçekleştiren
yazarların geçerlik ve güvenirlik çalışmasını yaptıkları FATİH projesi teknolojileri öz-yeterlik ölçeği
kullanılmıştır. Bu ölçek 1 faktör altında yer alan
toplam 40 maddeden oluşmaktadır. Verilerin analizinde t testi ve varyans analizi kullanılmıştır.
Çalışma Grubu
Araştırmanın çalışma grubunu Kayseri ili Melikgazi
ilçesinde Fatih Projesi teknolojilerinin kurulu olduğu okullarda görev yapan 760 öğretmen oluşturmaktadır. Ayrıca bir örneklem alınmamış, tüm
öğretmenlere anket ulaştırılmıştır ancak analizler
araştırmaya katılmak isteyip anketi yanıtlayan 278
öğretmenden gelen veriler üzerinden yapılmıştır.
Veri Toplama Araçları
Bu araştırmada veriler araştırmacılar tarafından
geliştirilen‛ Fatih Projesi Teknolojileri Öğretmen
Öz-yeterlik Ölçeği‛ aracı kullanılmıştır. Ölçme aracı
geliştirilirken Milli Eğitim Bakanlığı tarafından
hazırlanan Fatih Projesi kapsamında öğretmenlere
verilen ‚Fatih Projesi-Eğitimde Teknoloji Kullanımı
Kursu‛ hizmetiçi eğitim kılavuzu esas alınmıştır.
293
294
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Ayrıca araştırmacının geliştirmiş olduğu kişisel
Bilgi Formu kullanılmıştır. Ölçme aracı geliştirilirken uzman görüşüne başvurulmuş, uzman görüşlerine göre uygun görülmeyen maddeler değiştirilmiş
veya ölçekten çıkartılmıştır. Ölçeğin geçerlik ve
güvenilirlik çalışması yapılmış, güvenirlik için iç
tutarlık katsayısı Cronbcah alfa hesaplanmıştır.
Cronbach alfa değerinin .98 olduğu görülmüştür.
Bu değer ölçeğin yüksek düzeyde güvenli olarak
nitelendirilebileceğini göstermektedir.
Düzeltilmiş madde toplam korelasyonlarına bakıldığında korelasyon değerlerinin .84 ile .66 arasında
olduğu görülmektedir. Bulgular birlikte değerlendirildiğinde geliştirilen ölçeğin hem geçerli hem de
güvenilir olduğu söylenebilir.
Verilerin Toplanması ve Analizi
Veriler öğretmenlerin çalıştıkları okullara giderek,
formların doğrudan öğretmenlere ulaştırılması ve
anketi yanıtlamayı kabul eden öğretmenlerden
yanıtlanan anketlerin toplanması yolu ile toplanılmıştır. Araştırmada elde edilen verilerin analizi için
SPSS 19 programı kullanılmıştır.
Bulgular
Araştırmada ilk soru öğretmenlerin FATİH Projesinin getirmiş olduğu teknolojilere karşı öz-yeterlik
inançlarının hangi düzeyde olduğudur. Öğretmenlerin öz-yeterlik inançlarının hangi düzeyde olduğunu belirlemek amacıyla yapılan tanımlayıcı istatistiklerden elde edilen değerler Tablo 1’de verilmiştir.
Tablo 17:Öğretmenlerin FATİH Projesinin Getirmiş Olduğu Teknolojilere Yönelik
Öz-Yeterlik İnançları Puanları
n
En Düşük
En Yüksek
Ss
x
Öz-Yeterlik
İnançları
Puanları
278
39
Tablo 1 de görüldüğü gibi yapılan tanımlayıcı istatistik analizinde, araştırmaya 278 öğretmenin katıldığını ve bu öğretmenlerin FATİH Projesinin Getirmiş Olduğu Teknolojilere Karşı Öz-Yeterlik
İnançları Puanlarının değer ortalaması 79,96, en
düşük değer 39 ve en yüksek değerde 195’dir. Ölçekten elde edilen sonuçlara göre ortalama değerden bir standart sapma değeri altı düşük düzey
grup, ortalama değerden bir standart sapma değeri
üstü yüksek düzey grup, her iki grup arasındaki
değerlere sahip öğretmenler ise orta düzey grup
olarak puanlanmıştır.
Buna göre elde edilen dağılım;
Düşük düzey grup = 39 - 125,6 puan aralığı
Orta düzey grup = 125,6 – 182,8 puan aralığı
Yüksek düzey grup = 182,8 – 195 puan aralığı
Olarak belirlenmiştir. Buna göre katılımcıların frekans değerlerini incelediğimizde, araştırmaya katılan 278 öğretmenden, 31 öğretmenin öz-yeterlik
inanç puanları düşük düzey puan aralığında, 197
öğretmenin öz-yeterlik inancı orta düzey puan aralığında iken 50 öğretmenin öz-yeterlik inancı da
35 alti
195
154.26
28.59
yüksek puan aralığında olduğu belirlenmiştir. Sonuca göre araştırmaya katılan öğretmenlerin
%11,1’inin öz-yeterlik inancı düşük düzeyde,
%70,9’inin öz-yeterlik inancı orta düzey puan aralığında ve % 18’inin öz-yeterlik inancı yüksek düzey
puan aralığında olduğu saptanmıştır. Elde edilen
sonuca göre araştırmaya katılan öğretmenlerin
büyük çoğunluğunun, FATİH projesinin getirmiş
olduğu teknolojilere karşı öz-yeterlik inançları orta
düzeydedir.
1.Yaş Değişkenine İlişkin bulgu ve Yorumlar
Araştırmanın alt problemlerinden birincisi öğretmenlerin sahip oldukları FATİH projesinin getirmiş
olduğu teknolojilere karşı öz-yeterlik inançlarının
yaşa ve kıdeme göre farklılık gösterip göstermediğidir. Ankete katılanların yaş frekans değerleri
Tablo 2 de gösterilmiştir.
Tablo 2’ye göre ankete katılanlardan 270 kişi yaşını
belirtirken, 8 kişi yaşını belirtmemiştir. Tablo 2
incelendiğinde katılanların %24,1’i 35 yaş ve altı,
%26,3’ü 36-40 yaş aralığında ve %46,8’i 41 yaş ve
üstündedir.
Tablo 18: Ankete katılanların yaş frekans dağılımı
f
%
67
24,1
36-40
41 ve üstü
Total
Veriler varyans analizi ile incelendiğinde P (Sig.)
değeri 0,007<0,05 çıkmaktadır, yani H0 hipotezi
reddedilir. H0 hipotezi; değişkenler arasında anlamlı
bir ilişkinin ya da farkın bulunmadığını öne sürer
(Büyüköztürk, 2011). Buna göre gruplardan en az
73
130
270
26,3
46,8
97,1
biri diğerinden farklıdır. Varyansların homojenliği
varsayımı sağlandığından çoklu karşılaştırma tablosu için Scheffe testi seçilmiştir. Grupları karşılaştırmak için alttaki çoklu karşılaştırma tablosunu incelediğimizde; 41 yaş ve üstündeki öğretmenlerin (
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
2.Cinsiyet Değişkenine İlişkin bulgu ve Yorumlar
x=
149,11) FATİH projesinin getirmiş olduğu
teknolojilere karşı öz-yeterlik inançlarının 35 ve altı
Ankete katılanların 105 kişi kadın, 173 kişide erkektir. Öğretmenlerin sahip oldukları FATİH projesinin
getirmiş olduğu teknolojilere karşı öz-yeterlik
inançlarının cinsiyete göre farklılık gösterip göstermediğini incelemek için t-testi ile elde edilen analiz
sonuçlarına göre (t=1,21, p>0,05) cinsiyet ile FATİH
projesinin getirmiş olduğu teknolojilere karşı özyeterlik inançları arasında anlamlı bir fark yoktur.
x
( x = 158,19), 36-40 yaş aralığındaki (
= 161,02)
öğretmenlere göre daha düşük olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte 36-40 yaş aralığındaki (
x = 161,02) öğretmenlerin FATİH projesinin getirmiş olduğu teknolojilere karşı öz-yeterlik inançlarının en yüksek olduğu grup olarak belirlenmiştir.
Benzer bir şekilde öğretmenlerin sahip oldukları
FATİH projesinin getirmiş olduğu teknolojilere
karşı öz-yeterlik inançlarının kıdeme göre farklılık
gösterip göstermediğini incelediğimizde kıdem ile
yaş değişkeninin FATİH projesinin getirmiş olduğu
teknolojilere karşı öz-yeterlik inançlarının paralel
olduğu görülmektedir.
3.Fakülte Türü Değişkenine İlişkin bulgu ve Yorumlar
Araştırmanın alt problemlerinden birisi öğretmenlerin sahip oldukları FATİH projesinin getirmiş olduğu teknolojilere karşı öz-yeterlik inançlarının mezun
oldukları fakülte türüne göre farklılık gösterip göstermediğidir.
Tablo 19: Araştırmaya Katılanların Mezun Oldukları Fakülte Türüne Göre Puan Ortalamaları
f
56
73
28
157
Egitim F.
Fen Ed. F.
Diğer
Total
Puan Ortalaması
161,8351
155,9103
145,9730
156,2513
Toplamda 157 kişi mezun olduğu fakülte türünü
belirtmiştir. Bunlar arasından 56 kişi eğitim fakültesi mezunu, 73 kişi fen edebiyat fakültesi mezunu
iken 28 kişinin mezuniyeti farklıdır. Mezun oldukla
rı fakülte türünü belirten öğretmenlerin FATİH
projesinin getirmiş olduğu teknolojilere karşı özyeterlik inanç düzeylerinin farklılaşıp farklılaşmadığını incelediğimizde;
Tablo 20: Mezun Olunan Fakülte Türü Değişkeni Grup Varyansları Homojenliği
Levene Statistic
df1
df2
Sig.
1,775
2
154
,173
Çizelgeye göre p değeri (Sig.) 0,05 ten büyük olduğu için, H0 hipotezi kabul edilir. Grup varyansları
homojendir. Varyansların homojenliği varsayımı
altında elde edilen Anova tablosunda P (Sig.) değeri
0,041<0,05 olduğundan dolayı, H0 hipotezi reddedilir. Varyansların homojenliği varsayımı sağlandığından çoklu karşılaştırma tablosu için Scheffe testi
seçilmiştir. Grupları karşılaştırmak için alttaki çoklu
karşılaştırma tablosunu incelediğimizde, eğitim fakültesi mezunu öğretmenlerin, fen edebiyat ve diğer
fakülte türü mezunlarına göre FATİH projesinin
getirmiş olduğu teknolojilere karşı öz-yeterlik inanç
düzeylerinin daha yüksek düzeyde olduğu sonucu
elde edilmektedir.
Tablo 21: Fakülte Türü Değişkenine Göre Scheffe Testi Verileri
Fakülte Türü
diger
fendeb
egitim
Sig.
N
28
73
56
4.FATİH Projesi Teknoloji Kullanım Kursu Değişkenine İlişkin bulgu ve Yorumlar
Araştırmanın alt problemlerinden biride öğretmenlerin sahip oldukları FATİH projesinin getirmiş
olduğu teknolojilere karşı öz-yeterlik inançlarının
FATİH Projesi Teknoloji Kullanım Kurs durumuna
göre farklılık gösterip göstermediğidir. Öğretmenle-
Subset for alpha = 0.05
1
145,9730
155,9103
,221
2
155,9103
161,8351
,583
rin Fatih projesi teknoloji kullanımı hizmetiçi eğitim
kursuna katılıp katılmadığını, kursa katılanların
kursu ne derece yeterli bulduğu ve bu sonucun
sahip oldukları FATİH projesinin getirmiş olduğu
teknolojilere karşı öz-yeterlik inançlarını nasıl etkilediğini incelediğimizde;
295
296
SAÜ Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Tablo 22: Araştırmaya katılanların Fatih Projesi Teknoloji kullanım kursu katılım durumları
Katildim
Katilmadim
Total
Tabloya göre Fatih Projesi Teknoloji kullanım kursuna katılanların sayısı 264 iken katılmayanların
sayısı 12’dir. Öğretmenlerin çok azı yer değiştirme
gibi çeşitli nedenlerden dolayı kursa katılamamıştır.
Kursa katılanların ve katılmayanların sayısı normal
dağılım göstermediğinden dolayı varyans analizi
yapılmamıştır.
Araştırmaya katılan öğretmenlere Fatih Projesi
Teknoloji kullanımı kursunu alıp almadıklarının
yanında bu kursu alanların kursu yeterli bulup
bulmadıklarına ilişkin yanıtlarını incelediğimizde;
araştırmaya katılanlardan 263 kişi bu soruyu cevaplamış ve 134 kişi verilen kursu yeterli bulurken, 120
kişi kısmen yeterli yanıtını vermiştir. 9 kişi ise verilen kursu yetersiz bulmuştur. Kursa katılanların çok
azının kursu yetersiz bulması öğretmenlerin Fatih
Projesi Teknoloji kullanımı kursundan memnun
olduklarını göstermektedir.
Sonuç ve Öneriler
Araştırma sonucunda aşağıdaki bulgulara ulaşılmıştır;
Araştırmaya katılan öğretmenlerin büyük çoğunluğu Fatih Projesi teknolojilerini kullanma öz-yeterlik
düzeyleri orta seviyededir.
Araştırmaya katılan öğretmenlerin Fatih Projesi
teknolojilerini kullanma öz-yeterlik inanç düzeylerinin eğitim fakültesi mezunu öğretmenlerde daha
yüksek olduğu,
Araştırmaya katılan öğretmenlerin Fatih Projesi
teknolojilerini kullanma öz-yeterlik inanç düzeyle-
N
264
12
276
Mean
155,2315
134,6921
154,3385
rinin 41 yaş ve üzeri öğretmenlerde diğer yaş gruplarına göre düşük olduğu,
Araştırmaya katılan öğretmenler, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Fatih Projesi teknoloji kullanım
amacıyla verilen hizmetiçi eğitimin yeterli olduğunu düşündükleri,
Araştırmaya katılan öğretmenlerin Fatih Projesi
teknolojilerini kullanma öz-yeterlik inanç düzeylerinin cinsiyete göre anlamlı farklılık olmadığı sonuçları elde edilmiştir.
Araştırma sonucunda elde edilen bulgular dikkate
alınarak uygulamaya ve yapılacak araştırmalara
yönelik aşağıdaki öneriler getirilebilir;
Öğretmenlerin Fatih Projesi teknolojilerini kullanma
öz-yeterlik inanç düzeylerini yükseltmek için daha
fazla içerik sağlamak ve içeriğin daha verimli nasıl
kullanılabileceği konusunda hizmetiçi eğitimler
verilebilir. Bu hizmetiçi eğitimler öncesi öğretmen
yeterlikleri ve gereksinimleri belirlenerek buna
uygun eğitimler verilmeli eğitime öncelikle daha
çok gereksinim duyan öğretmenler alınmalıdır.
Fatih Projesi teknolojilerini derste kullanımının
öğrenci tarafında kalıcılığı araştırılabilir.
Yaşı ve kıdemi yüksek olan öğretmenlerin Fatih
Projesi teknolojilerini kullanma öz-yeterlik düzeylerinin düşük olması sebebiyle bu gruptaki öğretmenlerin öz-yeterlik düzeylerini artıracak çözüm yolları
aranmalıdır.
Eğitim fakültesinde okuyan öğretmen adaylarının
eğitim teknolojilerini kullanım öz-yeterlikleri araştırılabilir.
Eğitim fakültesindeki eğiticilerin derslerde eğitim
teknolojilerini kullanım düzeyleri araştırılabilir.
Kaynaklar
Abbitt, J.T. (2011), An Investigation of the Relationship between Self-Efficacy Beliefs about Technology Integration and Technological Pedagogical Content Knowledge (TPACK) among Preservice Teachers, Journal of Digital Learning in Teacher Education,
Vol 27 No 4
Akgün, Ö. E. (2008). Bilgisayar Öz-Yeterlik Algısı. D. Deryakulu (Ed.), Bilişim Teknolojileri Eğitiminde Sosyo-Psikolojik Değişkenler
(1-32). Ankara: Maya Akademi.
Büyüköztürk, Ş. (2011), Sosyal Bilimler İçin veri analizi el kitabı, Ankara: Pegem akademi
Büyüköztürk, Ş. Çakmak, E.K. Akgün, Ö.E. Karadeniz Ş. Demirel, F. (2010). Bilisel Araştırma Yöntemleri, Pegem Akademi, Ankara
Holden, H. Rada, R. (2011), Understanding the Influence of Perceived Usability and Technology Self-Efficacy on Teachers’
Technology Acceptance, Journal of Research on Technology in Education, Vol. 43 No 4
Koh, H.L. Frick, T.W. (2009), Instructor And Student Classroom Interactıons Durıng Technology Skılls Instructıon For
Facılıtatıng Preservıce Teachers’ Computer Self-Effıcacy, J. Educatıonal Computıng Research, Vol. 40(2) 211-228, 2009
MEB, 2006, Milli Eğitim bakanlığı ile Sanko Holding A.Ş. ve FuturePrints Bilgisayar Sanayi ve Ticaret A.Ş. arasında imzalanan
26.04.2006 tarihli protokol,
VI. Ulusal Lisansüstü Eğitim Sempozyumu
MEB, 2006, Milli Eğitim Bakanlığı ve Türkiye Bilişim Vakfı arasında 19.09.2006 tarihinde imzalanan işbirliği protokolü
MEB, 2007, Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğünün 11/10/2007 tarih ve 25845 sayılı yazısı
MEB, 2007, MEB ile Oracle Eğitim Vakfı arasında 01.03.2007 tarihinde imzalanan protokol,
MEB, 2007, Milli Eğitim Bakanlığının 06.12.2007 tarih ve 12245 sayılı yazısı,
MEB, 2008, Milli Eğitim Bakanlığının 12.11.2008 tarih ve ETG/202013 sayılı yazısı
MEB, 2009, Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğünün 06.04.2009 tarih ve 6400 sayılı yazısı,
MEB, 2009, İlköğretim Genel Müdürlüğünün 2009/37 sayılı ‚Proje ve Performans Görevleri‛ konulu genelgesi,
MEB, 2009, Milli Eğitim Bakanlığının 2009/07 Sayılı Genelgesi
MEB, 2010, http://fatihprojesi.meb.gov.tr/tr/index.php adresinden 20/04/2013 tarihinde ulaşılmıştır.
MEB, 2012, http://fatihprojesi.meb.gov.tr/tr/index.php adresinden 20/04/2013 tarihinde ulaşılmıştır.
MEB, 2013, http://fatihprojesi.meb.gov.tr/tr/index.php adresinden 20/04/2013 tarihinde ulaşılmıştır.
297