ULUSLARARASI
i
HUKUKTA
HAZAR'IN
SORUNU
Selçuk
STATÜSÜ
ÇOLAKOGLU.
Hazar Denizi i yaklaşık 371.000 km karelik bir alanı kapsayan, denizlerle ve
okyanuslarla nehir-kanal şebekesi dışında herhangi bir doğal bağlantısı bulunmayan bir
tuzlu su kitlesidir. Vqlga ve Don nehirlerinin kollarına eklenen kanallar aracılığıyla
Karadeniz ve Baltık Denizi'ne bağlanmıştır. Hazar Denizi kıyılarınınkuzeyden
güneye
uzunluğu yaklaşık 1.200 km olup, doğudan batıya genişliği de 210 km ile 490 km
arasında değişmektedir. Hazar Denizi'ne 10 büyük akarsu dökülmektedir (Schofield,
1996:75).
Uzun yıllar boyunca sürekli düşme gösteren Hazar'ın su seviyesi i977'den sonra
aniden yükselmeye başlamıştır. Ortalama su seviyesi 1977'den bu yana'yaklaşık 2 metre
yükselmiştir ve halen de her yıl lO-IS cm yükselmektedir. Bu durum ciddi ekonomik
zararlara neden olmuştur. Kıyı şeridideki birçok köy su alunda kalmış ve balıkçılıkta ciddi
kayıplar olmuştur. Kazakistan'daki alanlar yavaş yavaş su altında kalmakta ve bu durum
ciddi sorunlar doğurmaktadır. Kazakistan'ın kuzey kıyı şeridindeki lOOO'inüzerinde pe~ol
kuyusu bu yüzden işe yaramaz hale gelmiştir ve bu kuyulardan Hazar'a petrol sızmaktadır.
(Gustafson, 1995:8)'
Hazar havzası doğal kaynaklar açısından oldukça zengindir. Hazar'da balıkçılık
önemli bir gelir kaynağıdır. Bölge dünya havyar ihtiyacının yüzde 90'ınl karşılamaktadır
(Bilici, i998:43). Bunun yanısıra Hazar'da 163 milyar varil petrol ve 17.6 milyar
metreküp doğalgaz rezervi vardır (Clawson, 1997-98:17). Bu da 19% rakamlarıyla dünya
petrol rezervinin yüzde 16'sl ve dünya doğalgaz rezervinin yüzde 12'sine denk gelmektedir.
1991 Lekadar Hazar'a tarUşmasız olarak sadece Çarlık Rusyası/Sovyetler Birliği ve
tran kıyıdaş devletler olmuştur. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra onun halefi
durumundaki
Azerbaycan, Kazakistan, Rusya, ve Türkmenistan kıyıdaş devlet durumuna
,
• Adnan Menderes
Görevlisi
i Buradaki
deniz
yansıtmaktadır.
üniversitesi
sıfatı
hukuksal
Nazilli
bir
I1BF Uluslararası
kullanım
olmayıp
ııi~kiler
Bölümü
Ara~tırma
sadece
tarihsel
kullanımı
108
SELÇUK ÇOLAKoGLU
gelmiş ve böylece tran'la birlikte kıyıdaş devletleıin sayısı beşe yükselmiştir. Yeni
kıyıdaş devletlerle birlikte Hazar'ın hukuksal statüsü taruşmaları da gündeme geldi.
Zengin petrol ve doğalgaz yatakları dolayısıyla Hazar sadece kıyıdaş devletlerin değil tüm
dünyanın ilgi alanı olmuştur. Hazar'ın hukuksal statlisünün belirlenmesi konusu esasen
1994 yılından itibaren uluslararası bir sorun haline gelmiştir. Azerbaycan Hükümeti
Eylül 1994'te Amerikan ve Avnıpa şirketlerinin oluşturduğU bir konsorsiyumla 8 milyar
dolarlık bir anlaşma imzalamışur. Pek çok yorumcu tarafından "Yüzyılın Anlaşması"
olarak nitelendirilen bu girişim ile BakU'ye bitişik kıyılardaki Güneşli, Çırak ve Azeri
sahalarından 4 milyar varil petrol çıkartılması öngörülmektedir. Bu üç sahanın üç yıllık
dönemde Sıırnilyon
tOn ham petrol üretileceği umulmaktadır (Lenczowski, 1997: 113).
Azerbaycan Eylül 1994 tarihli petrol anlaşmasından sonra 1995 ve 1996 yıllarında
uluslararası konsorsiyumlarla
sonuçhındırdığı
üç ayrı anlaşma daha imzalamıştır
(Croissant, 1996-97:24). Azerbaycan'ı Tengiz petrol sahasının ihaleleri ile Kazakistan
takip etmiştir (Lenczowski, 199'7:115). Diğer kıyıdaş devletlerden Rusya ve tran ise bu
ihalelere tepki göstererek Hazar'ın statüsü sorununu sürekli olarak gündemde tutmaya
başlamışlardır.
'
Bu durum Hazar'ın statüsünÜ" belirlenmesinde uluslararası hukukun yanında siyasi
ve ekonomik unsurları da devreye sokmuştur. Bu yüzden her kıyıdaş devlet kendi
hukuksal tezini oluştururken diğer kıyıdaş devletlerin yanında üçüncü devletlerin de ,
desteğini almaya çalışmaktadır.
Hukuksal statüsünün belirlenmesi açısından ili: olarak Hazar'ın bir göl mü yoksa
bir deniz mi olduğunun saptanması gerekmektedir. Hazar deniz olarak kabul edildiği
taktirde, 1982 Birleşmiş Milletler Deniz ,Hukuku Sözleşmesi'ne (BMDHS) göre, her
kıyıdaş devletin karasuları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgesinin olması
gerekmektedir.
Hazar gölolarak kabul edilirse, bu durumda ulusal sınırların belirlenmesinde 'iki
yöntem ortaya çıkmaktadır. Bunlardan birincisi H:ızar'ın tamamen ulusal sektörlere
bölünmesi, ikincisi ise ortak kullanımdır.
Statü sorununu çözüme kavuşturmada
öncelikle Hazar'a ilişkin yapılmış
antlaşmalar, ikinci olarak da bölgesel yapılageliş (teamUI) kuralları büyük önem
taşımaktadır; Uluslararası hukukta Hazar için örnek te~kil edebilecek benzer durumlar da
sorunun çözümüne yardımcı olacaktır.
i. İlgili
Antlaşmalara
Güre
Hazarım
St atüsü
1991 yılına kadar Hazar'a kıyıdaş olan iki devlet Çarlık Rusyası/Sovyetler Birliği
(1917'den sonra) ile tran arasında dört adet ikili antlaşma yapılmıştır. Sovyetler
Birliği'nin 1991 'de dağılmasından sonra ise genel nitelikli başka antlaşma yapılmamıştır.
10 Şubat 1828 Türkmençay
Antlaşması:
Antlaşmanın 4. maddesi Rusya
ile tran arasındaki sınırın Hazar'da sona erdiğini ifade etmekte, 8. maddesi ise sadece
Rusya'nın Hazar'da savaş gemisi bulundurma hakkına sahip olduğunu belirtmektedir
(Schofield 1996:78). Böylece Hazar, kara sınırının tespitinde ölçü olarak alınmıştır.
26 Şubat
1921 Moskova
Dostluk
Antlaşması:
LL. madde ile han'ın
Hazar'da donanma bulundurmasını engelleyen Türkmençay Antlaşması iptal edilmiştir.
,
i
ULUSLARARASI
HUKUKTA HAZAR'IN ST ATÜSO SORUNU
tki taraf Hazar'da kendi bayraklan
olacaklardı (Dabiri, 1994:30-31).
altında seyrüsefer
konusunda
109
eşit haklara sahip
27 AAustos 1935 Tarihli Antlaşma: Antlaşmanın 14. ve 15. maddelerinde
Sovyet ve tran gemileri için serbest seyrüscfer hakkı ile 10millik bir mühnasır balıkçılık
alanı kurulması öngörülmüştür. Ancak resmi sınır tayin edilmemiştir. Anlaşmaya dair
nota teatisinde Hazar bir "Sovyet-tran Denizi" olarak zikredilmiştir (Schofield, 1996:78).
25 Mart 1940 Tahran
Antlaşması:
Bu antlaşma büyük ölçüde 1935
Antlaşması'nın hükümlerini teyit etmektedir. 12. Maddenin 4. fıkrası ile 10 mile kadar
olan sularda balıkçılık haklarının kıyı devletinin bayra~ını taşıyan gemilere ait olduğu
kaydedilmektedir (Dabiri, 1994:31)
Bu antlaşmaların hiçbirisi Hazar'da Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği
(SSCB) ve tran arasındaki sınırı belirlemediği gibi, ortak kullanım konusunda da bir
hüküm içermemekte, sadece seyrüsefer ve balıkçılıkla ilgili konuları düzenlemektedir.
Mevcut antlaşmaların yetersizli~inden dolayı, antlaşmalar hukukuna göre Hazar'ın
statüsünü çözmek mümkün değildir. Bu yüzden Hazar'a kıyıdaş devletlerin bugüne kadarki
uygulamaları büyük önem taşımaktadır. Bölgesel yapılageliş kurallarına Hazar'ın göl
veya deniz olma tartışmalarında değinilecektir. Bundan önce kıyıdaş devletlerin iradelerini
açık bir şekilde ortaya koyan hukuksal tezlerine değinmek gerekmektedir.
II.
Kıyıdaş
Devletlerin
Hazar'ın
Statüsü
Konusundaki
Görüşleri
A. Azerbaycan
Azerbaycan Hazar'ın bir "sınır gölü" olduğu düşüncesinden hareketle, orta hat
(median line) esasına göre beş ulusal sektöre bölünmesini savunmaktadır. Azerbaycan
Hazar'ın sulannın ve deniz dibinin tamamen taksim edilerek, egemenlik alanlarına
bölünmesini ve her ülkeye ait alanda mülkiyet ve egemenlik ilkelerine dayalı olarak o
ülke mevzuatının geçerli olmasını savunmaktadır.
Azerbaycan
ikinci bir teklif olarak Hazar'a "açık deniz" statüsünUn
uygulanabileceğini ileri sürmektedir. Bu durumda Hazar'a 16 Kasım 1994'te yürürıu~e
giren 1982 BMDHS'nin uygulanmasını istemektedir. Böylece her kıyıdaş devlet 12
millik karasuları, 200 mil veya daha fazla kıta sahanlığı ve 200 millik münhasır
ekonomik bölgeye sahip olacaktır (Gökay, 1988:57).
Azerbaycan açısından önem taşıyan nokta Hazar'ın göl veya deniz statüsünde
tanınmasından çok, kıyı ülkelerinin deniz üzerinde munhasır yetkilerini kullanabileceği
ulusal egemenlik alanlarına bölünmesidir. Ancak Hazar'ın hukuksal statüsÜ kesin olarak
belirlenineeye kadar, Azerbaycan her kıy,ı devletinin kendi bölgesinde kalacak petrol ve
doğalgaz rezervlerini işletebilmesini savunmaktadır. Azerbaycan, 6 Temmuz 1998'de
Rusya ve Kazakistan'ın imzaladıkları ve Hazar'ın deniz tabanını bölen anlaşmayı olumlu
bir gelişme olarak değerlendirdi (Aksay, 1998b:8). Ancak Bakü, bu paylaşımı yeterli
bulmayıp deniz tababının üstündeki tüm su kütlesinin de ulusal sektörlere bölünmesi
gerektiği görüşünü tekrarladı.
110
SELÇUK ÇOlAKoGLU
B. Rusya
Hazar'ın statüsünün bdirlenmesinde
tarihi, stratejik, siyasi
sebeplerden ötürü en etkili olabilecek devlet Rusya Federasyonu'dur.
bugüne kadar üç temel 'politika değişikliği yapmıştır.
ve ekonomik
Ancak Rusya
Rusya Federasyonu, Hazar'ın hukuki statüsünün 1921 ve 1940 yıllannda SSCB ve
İran arasında imzalanan anlaşmalarla belirlenmiş olduğunu ve sözkonusu anlaşmalarda
münhasır egemenlik alanının yalnız balıkçılık için tanınan 10 millik kıyı şeridinden
ibaret olduğunu, bunun, dışında kalan bölgelerdeki suların oJ"4lkkullanıma açık oldu~nu
ve Hazar Denizi'ne kıyıdaş ülke:lerin bu sulardan eşit haklarla yararlanabileceğini ileri
sürmektedir. Rusya'nın birinci tutumu 10 veya ıiveya 20 millik kıyı şeridi dışındaki su
kütlesini ve deniz tabanının ortak kuııanılacağı şeklindedir (Gustafson, i995: 1~). Bu
çerçevede Rusya, Hazar'ı kapalı bir su sezervi olarak tanımakta, 1982 Deniz Hukuku
Sözleşmesinin
Hazar'a uygulanarnayacağını
belirtmektedir
(Akimov, ?:I). Rusya
özellikle bu tezini Ağu'stos 1993'ten sonra kesin bir şekilde dile getirmeye başlamıştır
(Gustafson, 1995:15).
Rusya'nın ikinci konumu 12 Kasım 1996'dan itibaren 40-45 millik kıyı şeridi
dışında ortak kuııanım şeklindedir (Croissant, 1996-97:35). Böylece Rusya Hazar'ın
bölünmesini kabul yönünde bit' adım daha atmıştır.
Rusya Şubat 1998'den sonra üçüncü bir tutum benimsemiştir. 9-10 Şubat 1998
tarihinde Rusya ve Kazakisıan Hazar'ın statüsüne ilişkin bir uzlaşma metni kabul
etmişlerdir (Arystanbekova,
1998:2). Buna göre l:ıraflar Hazar'ın deniz tabanını eşit
uzaklık ilkesine göre i tamamen bölmüşler,
su kültesini ise ortak kullanıma
bırakmışlardır. Fakat kıyıdaş d~vletlerin Hazar üzerinde sahip olacakları ulusal sektörler
konusunda bir açıklama yapılmamıştır. Ayrıca taraflar Hazar'ın Rusya-Kazakistan
kısmının silahsızlandırılınasını ve çevre, ulaşım gibi konularda işbirliği yapmayı taahhüt
etmişlerdir. Mevcut bilgilerdı:n anlaşma ile deniz tabanı ve toprak alu madenIerin
araştırılması, işletilmesi, çevre koruması ile seyrüsefer konularının tarafların saptayacağı
ortak bir rejime ~bi tutulmasının öngörüldüğü anlaşılmaktadır.
Bu metin Rusya ve K,:zakistan Cumhurbaşkanları Boris YellSin ve Nursultan
Nazarbayev'in onayı ile Nisan 1998'de iki ülke arasında bir anlaşma taslağı haline
getirildi (Aksay, 1998a:8). Bu anlaşma 6 Temmuz 1998 tarihinde YellSin ve Nazarbayev
tarafından Moskova'da imzahındı (Akgün, 1998: 17). Böylece Rusya'nın "deniz dibi
bölünebilir ama su kültesi ve ~;uyüzeyi ortak kuııanıma tabidir" görUşünü benimsediği
görülmektedir (BBC, 1998a:6).
Rusya'nın üçüncü tutumııyla Hazar için "ortak su kültesi" tanımından "sınır gölü"
tanımına yaklaştığı görülmekte,dir. Rusya Kazakistan ile yapılan sözleşmenin Hazar'da
yeni bir statü oluşturacağını kabul etmese de durum pek değişmemektedir
(Bilici,
1998:44). Ancak herşeye rağmen Rusya Hazar'ın tam paylaşılmasını kabul etmiş değildir.
Ayrıca Hazar'a deniz hukukunun uygulanmasına da şiddetle karŞı çıkmaktadır. Bu karŞı
çıkışın temelinde siyasi ve ekonomik gerekçelirin yanında hukuksal bazı saikler vardır.
Rusya, Baltık Denizi ve Karadeniz'le bağlantıyı sağlayan Don-Volga ve VolgaBaltık kanaııarı yüzünden de Hazar'ın iç deniz statüsünde değerlendirilmesine
karŞı
çıkmaktadır.
Rusya bu kanallardaki
geçiş rejimini kendi ulusal meyzuatıyla
ULUSLARARASI
HUKUKTA HAZAR'IN STATÜSÜ SORUNU
111
düzenlernektedir.
Hazar için 1982 BMDHS'nin Kısım 10'daki "iç deniz" tanımı
uygulanırsa bu kanallar uluslararası suyolu haline gelecektir (Gündüz, 1994:330).
Böylece Hazar'a kıyıdaş devletlerin bu su kanallarından transit geçiş hakkı do~acaktır
(Dion, 1998:81). Rusya, Hazar'ı Baltık Denizi'ne ve Karadeniz'e bağlayan su kanallarının
yapay su kanalı olması dolayısıyla, bu kanallar ve nehirlerin uluslararası hukukun
konusu olmadıklarını iddia etmektedir (Nugman, 1998:84). Ayrıca Hazar hukuksal açıdan
kapalı deniz olarak değerlendiriise bile, karasularından zararsız geçiş ve münhasır
ekonomik bölgeden serbest geçiş haklanndan sadece kıyıdaş devletler yararlanabilecektir.
Rusya'nın Hazar'ın sektörel bölünmesini engellemek için ileri sürdüğü diğer bir
resmi gerekçe ise tam bir (deniz tabanı, su kütlesi) bölünmenin doğal çevreye zarar
vereceğidir. Moskova Hazar'ın korunması gereken çok hassas ve eşsiz bir do~al çevreye
sahip olduğunu iddia etmekte, eğer Hazar sektörlere bölünecek olursa bunun neden olacağı
çevresel kirlenmeden korunması gerekecek olan bir balıkçılık sanayiinin varlığını
gündeme getirmektedir. Ortak denetimin, denizin doğal kaynaklarını özellikle de Rusya ve
ıran arasındaki antlaşmalarca güvence altına alınmış balıkçılık haklarını daha iyi
koruyacağı iddia edilmektedir. Rusya'nın çevreyi korumak için ortaya çıkan bu yeni
arzusu gerçekçi gözükmemektedir. Çünkü Sovyet dönemi boyunca Hazar çevre açısından
dünyadaki en tehlikeli bölgelerden birisi olmuştur. Gerçekten Azerbaycanlı bilim
adamlarına göre Bakü ve Sumgait'i içeren Apşeron Yarımadası Hazar'ın en çok kirlenen
bölgesi olmuştur (Croissant, 1996-97:30-31).
Rusya, sorunu zaman zaman BM'e de taşımışur. Özellikle Rusya, diğer kıyıdaş
devletlerden Azerbaycan ve Kazakistan'ın çokuluslu şirketlerle yauğı petrol anlaşmalarını
BM nezdinde kınamışur.
Rusya, 5 Ekim 1994 'te deniz hukukunun diğer denizlerle .doğal bağlantısı
olmadı~ından Hazar'a uygulanarnayacağını,
Hazar'ın yasal rejimini belirleyen tran'la
yapılmış olan Sovyet dönemi antlaşmalarının yürürlükte olduğunu ve böylece ortak
kullanırnın tek çözüm olduğunu açıklayan bir mcmorandumu BM'de yayınlamıştır
(Croissant, 1996-97:34). Bu memorandum ayrıca herhangi bir kıyıdaş devletin tek taraflı
eyleminin kabul edilemeyeceğini bildirmiştir.
C.
Kazakistan
Kazakistan Hazar'ın statüsü konusunda Şubat 1998'e kadar Azerbaycan ile benzer
görüşleri benimsemişlir. Bu çerçevede Kazakistan Hazar'ı bir iç deniz olarak nitelemiş ve
1982 BMDHS'nin uygulanmasını istemiştir (Shoumikhin, 1996a:3). Kazakistan için
kendi petrol 've doğalgaz sahalarındaki egemen halklarının tanınması büyük önem
taşımaktadır.
Kazakistan ve Azerbaycan'ın görüşleri karşılaştırıldığında, Azerbaycan'ın Hazar'ın
tümüyle ulusal sektörlere bölünmesini savunurken, Kazakistan'ın deniz yata~ının
paylaşılması,
Hazar'ın sularının ise belirli bir münhasır yetki alanı dışında ortak
kullanılmasını benimsediği görülmektedir (Gökay, 1998:58).
Kazakistan ve Azerbaycan arasındaki bu küçük tutum farklılığı Kazakistan'ın
Rusya ile Temmuz 1998'de anlaşma amzalamasını kolaylaştırmıştır. Kazakistan, deniz
tabanının tamamen bölünmesini kabul ederken su kütlesinin ortak kullanılmasını kabul
etmekle, Hazar'ı bir sınır gölü olarak değerlendirdiği izlenimi vermektedir. Çünkü Hazar'a
112
SELÇUK ÇOLAKOOLU
deniz hukuku uygulansaydı, kıyı devletlerinin tam egemenliğinin olduğu 12 millik
karasulan dışında, 200 millik veya karşı kıyıdaş devletin sınırına. kadar münhasır
ekonomik bölgeye sahip olacaktı.
D. tran
Rusya gibi tran da Hazar'ın ulusal sektörlere bölünmesine şiddetle karşı
çıkmaktadır. tran, Hazar'ın bir gölolduğunu ve beş kıyıdaş devlet tarafından ortaklaşa
kuııanılması gerektiğini söylemekte ve üçüncü devletlerin Hazar'dan yararlanmasına karşı
çıkmaktadır. Azerbaycan ve Kazakistan'ın Hazar'ın kaynaklarını tek taraflı olarak
işletmesini de eleştirmektedir (Akimov, ?:2). tran'a göre 1940 Antlaşması LO m iii ik kıyı
şeridi dışında ortak kullanım ilkesini benimsemiştir (Dabiri, 1994:33). tran, ortak
~ullanıma ilişkin olarak Hazıır'm 12 ulusal sektörtı bölünmesini önermektedir (Dion,
1998:82). Vance Owen'ın LO kamonluk Bosna planına benzeyen bu öneri, çok karışık ve
uygulanması oldukça zordur.
İran uzun süre, Rusya'nın tezini desteklemekle
birlikte Temmuz 1998'de
imzalanan Rusya-Kazakistan
Anlaşması ile tran ve Rusya'nın Hazar'daki yolları
ayrılmıştır. tran, R'usya ve Kazakistan'ın Hazar'ın deniz dibini aylaşmalarını Mayıs
1998'de BM nezdinde protesto ettniştir (BBC, 1998c: i1). İran bu protestosunda, Hazar'ın
beş kıyı devletinin nzası olmaksızın paylaşılmasının kabul edilemeyeceğini ve tüm eski
Sovyet cumhuriyetlerinin
Sol/yetler Birliği ve tran arasında yapılan 1921 ve 1940
antlaşmalarıyla bağlı olduğunu bildirmiştir. Ayrıca tran, Türkmenistan ile 7 Temmuz
1998'de (Rus-Kazak Anlaşması'ndan bir gün sonra) .ortak bir bildiri yayınlayarak
Moskoya ve Astana'nın imza1a(lıkları anlaşmayı reddetmiş ve Hazar'ın ancak tek hukuksal
statüsü olabileceğini, kaynakların da adil ve eşit bölüşülmesi gerektiğini belirtmiştir
(Radikal, 1998: 10).
İran, Rusya Federasyonu'nun
bu politika değişikliği ile, Hazar'a ilişkin
politikasında yalnız kalmıştır. Iran'ın bugün Rusya ile uzlaştığı tek noktanın Hazar'dan
boru hattı geçirilmemesiolduğıı söylenebilir. Diğer kıyıdaş ülkelerin statü konusunda bir
uzlaşmaya
varmaları
halinde,
İran'ın bu gelişmenin
dışında kalamayacağı
düşilnülmektedir. Ancak Rusy<ı ile birlikte bir çok sorunlar yaratarak Hazar'daki petrol
yataklarının işletilmesi ni güç le:itirebi lecektir.
Aslında hukuksal,açıdarı tran'ın bu iddiaları güçlü değildir. Çünkü, tran İ991'den
önce 10 millik kendi kıyı şeridi dışındaki alanı fiilen Sovyetler Birliği'nin kullanımına
terk etmiştir. Bugün Azerbaycan ve Kazakistan'ın kendi kıyılarına yakın alanda petrol
çıkarinasına karşı çıkan tran, Sovyet döneminde Bakü açıklarında Moskova tarafından
petrol çıkarılmasına sessiz kalmıştır (Dabiri, 1994:38). Bu durum tran tarafından o
dönemde Sovyetler Birliği gibi süper bir devlete karşı koymanın mümkün olmadığı gibi
bir tezle açıklanmaya çalışılmı~ur.
E. Türkmenistan
-
Türkmenistan'ın Hazar'a ilişkin tutumu, uzunca bir süre diğer kıyıdaş devletlere
göre daha belirsiz ve esnek olmuştur. Türkmenistan, Rusya ile Iran'ın baskıları nedeniyle
önce bu ülkelerin görüşüne yakın bir görUşü Ocak 1997 tarihine kadar savunmuş ve
kıyıdaş ülkelere bırakılacak 45 millik münhasır yetki alanı dışında kıyıdaş devletlerin
ortak kullanımına açık bir alan tesis eğ.ilmesi gerektiği görüşünü benimsemişlir
ULUSLARARASI
HUKUKTA HAZAR'IN STATÜSÜ SORUNU
113
(Shoumikhin, 1996b:2). Türkmenistan daha sonra bu görüşünü degiştirmiş ve idari
paylaşırnın orta hat esasına göre yapılması, aynca kıyıdaş beş ülkenin Hazar'ın kendi
sektörlerinde kalan bölümünde mineral kaynakları münhasıran kullanmakta serbest
olması gerektigi görüşünü savunmaya başlamışlır.
Ocak 1997'de Türkmenistan Cumhurbaşkanı Saparmurat Türkmenbaşı Azeri ve
Çırak petrol sahalarının Azerbaycanlılarca konan isimlerini değiştirmiş ve kendi adını
vermiştir (Nugman, 1998:88). Bu petrol sahaları, 45 millik kıyı şeridinden daha ötede
oldugu için Türkmenistan'ın Hazar'ın fiilen ulusal sektörlere bölünmesini desteklediği
söylenebilir.
Ancak işin ilginç' tarafı Hazar'da aynı tezi savunmaya başlayan
Türkmenistan ile Azerbaycan, petrol sahaları yüzünden kendi aralarında anlaşmazlığa
düşmüşlerdir.
Fakat son zamanlarda Türkmenistan'ın tekrar tutum değiştirdiği gözlenmektedir.
Türkmenistan
Cumhurbaşkanı
Saparmurat
Türkmenbaşı'nın
6-9 Temmuz 1998
tarihlerindeki Tahran ziyareti sırasında yayımlanan ortak bildiride, Hazar'ın statüsü
konusunda kıyıdaş devletlerin onayladığı bir anlaşma ortaya çıkana kadar tran ve
Sovyetler Birliği arasında imzalanan anlaşmaların geçerli olacağı belirtildi (Radikal,
1998: 10). Böylece Türkmenistan, Hazar'ın hem deniz tabanının hem de su kütlesinin
ortak kullanıı-..ını savunan tran'ın görüşlerine daha yakın hale gelmiştir.
Türkmenistan'ın Rusya-Kazakistan Anlaşması somasında tran ile belirli ölçüde
ortak bir tepki sergilemesinin ardındaki en önemli etken, bu ülkenin Azerbaycan ile
Hazar'daki tartışmalı petrol sahalarından kaynaklanan sorunların çözümlenmesinin bir
süre daha mümkün olmayacagı düşüncesi ve Azerbaycan'a karşı bir destek arayışı içinde
olması şeklinde, açıklanabilir. Bununla birlikte Türkmenistan'ın tutumu halen çok açık
değildir. Üstelik Türkmenistan kıyılarına 104 km uzaklıkta bulunan Serdar/Kepez petrol
sahaSı üzerindeki tek taraflı egemenlik iddiasından vazgeçmiş değildir.
III.
Hazar'ın
Deniz
veya
Göl Statüsünde
Değerlendirilmesi
Hazar'ın göl veya deniz olarak tanımlanması, hukuksal açıdan bir hayli farklı
sonuç doğuracakur. Bu nedenle her iki olasılık değelendirilecektir.
A. Hazar'ın
Deniz
Statüsünde
Değerindirilmesi
Hazar'ın deniz veya gölolarak hukuksal statüsünün belirlenmesinde sırasıyla şu üç
yola başvurulabilir. Bunlar; Hazar'a ilişkin bugüne kadar yapılan anlaşmalar, en gelişmiş
deniz hukuku kurallannı koyan 1982 BMDHS ve Hazar'a ilişkin olarak oluşmuş
yapılageliş kurallarının saptanması.
Bölüm I'de incelendiği gibi, bugüne kadar Hazar'la ilgili dört temel antlaşma
yapılmışur. Bu antlaşalann birinde Çarlık Rusyası diğer üçünde Sovyetler Birliği
tarafken, tran her dört antlaşmaya da taraftır. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra
ortaya çıkan dört yeni kıyıdaş devlet (Rusya, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan),
Aralık 1991'de yayınladıkları Alma-Ata Bildirisi ile selef devlet Sovyetler B,irligi'nin
yaptığı tüm antlaşmalarla halef (ardıl) devlet olarak bağlı olduklarını bildirmişlerdir
(Schofield, 1996:78). Dolayısıyla tüm kıyıdaş devletler Hazar'la ilgili antlaşmalara bağlı
durumdadır. Ancak en yenisi 1940'ta yapılmış olan bu antlaşmalar Hazar'ın statüsünü
açıklığa kavuşturmaktan oldukça uzaktır. 1935 Antlaşmasıyla sadece 10 millik kıyı şeridi
114
SELÇUK ÇOLAKOGLU
balıkçılık alanı olarak belirler. miş vç 1940 Antlaşması da bunu teyit euniştir. Bunun
ötesinde deniz tabanı ve su kütlesiyle ilgili birdüzenleme yoktur. Z3ten kıta sahanlı~ı
kavramı 1945'ten sonra ortaya atılmış ve gelişmiştir. Dolayısıyla bu antlaşmaların fiilen
bir işlerli~i yoktur.
Deniz hukuku hakkında en son düzenlemeleri içeren 1982 BMDHS'ye müracaat
eunek konu açısından yararlı olacaktır. 16 Kasım 1994'te yürürlüğe giren bu sözleşmeyi
Hazar'a kıyıdaş hiçbir devlet omıylamamıştır. Bunlardan sadece İran ve Rusya Federasyonu
sözleşmeyi imzalamış ama onaylamamıştır. Ancak bu devletler, sözleşmenin yapılageliş
kuralı kaynaklı ve itiraz eunedikleıi hükümleri ile bağlıdır.
1982 BMDHS'nin 122. maddesinde -"kapalı ve yarı kapalı deniz, iki veya daha
fazla devlet tarafından etrafı çevrilmiş ve başka bir denize veya okyanusa dar bir çıkışla
bağlanan veya tamamen ~eya esas itibariyle iki veya daha fazla sayıdaki kıyı devletinin
karasuları ve münhasır ekonomik bölgesinden oluşan bir körfez, havza veya deniz,
manasına gelir" şeklinde tanımlanmıştır (Güf)düz, 1994:330). 123. maddede, kapalı ve
yarı kapalı denize kıyısı olan iİevletlerin sözleşmeden doğan haklarını kullanırken ve
görevlerini yerine getirirken birbirleriyle işbirliği yapmaları öngörülmektedir.
Bu tanıma göre Hazar'ın kapalı veya yarı kapalı deniz statüsünde kabul edilmesi,
Hazar'ı Karadeniz ve Baltık Denizi'ne bağlayan yapay kanalların uluslararası su sejimine
tabi olmaları sonucunu doğuraaıktır. Ancak gerek Sovyetler Birliği döneminde ve gerekse
bugünkü Rusya Feredasyonu döneminde bu kanallar iç sular rejimine tabidir ve
bulunduğu ülkenin bu kanallar üzerinde münhasır yetkileri var olagelmiştir. Zaten
Rusya'nın Hazar'ın deniz olmasına sürekli olarak itirazı vardır. Eğer Rusya Hazar'ı deniz
olarak kabul ederse Don-Volga ve Volga-Bal tık kanallarında uluslararası suyolu rejimini
uygulamak zorunda kalacaktır (Dion, 1998:81). Bu durumda Hazar'a kıyısı olan diğer
devletler bu kanallardan transit geçiş yapma hakkına sahip olabileceklerdir.
Diğer yandan Sovyetler Birliği'nin halefi durumunda bulunan Azerbaycan,
Türkmenistan ve Kazakistan'ın, kazanılmış haklar (acquired fights) ilkesi gereğince,
bu kanallardan transit geçiş yapma hakkına sahip olmaları gerekmektedir. Bu uygulama
Hazar deniz statüsünde olmasa bile halef devletler için geçerli olmak durumundadır. tran
da daha önceki uygulamalar ölçüsünde kanallardan geçiş yapma hakkına sahip
olabilecektir. Aynca 1982 BMDHS'nin 124. maddesine göre Azerbaycan, Türkmenistan
ve Kazakistan coğrafi bakımdan elverişsiz ülke konumundadır ve bu açıdan kanallardan
serbest geçiş yapma hakkına sahip olmalan gerekmektedir. Kıyıdaş devletler bu
sözleşmeyi onayladıklan zaman ilgili madde Hazar için uygulanabilecektir.
Bölüm lI'de Hazar'a klYI~ilolan d,~vletIerin görüşleri belirtilmişti. Bunlardan sadece
Kazakistan, Hazar'ın deniz olduğunu ve bundan dolayı 1982 BMDHS'nin uygulanması
gerektiğini söylüyordu. Ancak Kazakisuın'ın Şubat 1998'de Rusya ile vardığı anlaşma,
Hazar'ı göl gibi değerlendirdiği izlenimini uyandırmaktadır (Aksay, 1998a:7) Hazar'ın
deniz olduğunu savunan ikinci hir devlet de Azerbaycan'dır. Ancak Azerbaycan öncelikle
Hazar'ın bir "sınır gölü" olduğunu iddia etmekte ve ikinci bir seçenek olarak Hazar'ın
deniz olduğunu kabul edebileceğini söylemektedir (Gökay, 1998:57). Zaten Azerbaycan
için önemli olan Hazar'ın göl veya deniz statüsünde olması değil kendi egemenlik
alanının tanınmasıdır.
,
ULUSLARARASI
HUKUKTA HAZAR 'IN STATüsü
SORUNU
115
Diğer kıyıdaş devletlerden Rusya, tran ve Türkmenistan Hazar'ı ortak kullanını
ilkesinin geçerli olduğu bir göl gibi değerlendiriyorlar. Ayrıca 1935 Antlaşması her ne
kadar Hazar için "Sovyet-tran Deniii" nitelemesi yapmışsa da 1991 'e kadar kıyıdaş olan
iki devletin Hazar'a sınır gölü muamelesi yaplıklan görülmektedir. Dolayısıyla kıyıdaş'
devletler Hazar'ın gölolduğu konusunda rahatlıkla mutabık kalabileeeklerdir. Ancak esas
tarlışma da Hazar'ın sınır gölü mü yoksa ortak mülkiyetin olduğu bir göl mü olacağı
konusunda yoğunlaşmaktadır.
B. Hazar'ın
Göl
Statüsünde
Değerlendirilmesi
Uluslararası göllerin kullanımına ve paylaşımına ilişkin geniş geçerliliği olan
uluslararası hukuk kurallannın varlığından sözeune olanağı yoktur (pazarcı, 1990:257).
Bu yüzden kıyıdaş devletlerin uzlaşması önem taşımaktadır. Bugüne kadar Hazar'ın
kullanımı ve paylaşımı için iki önemli öneri vardır. Bunlardan biri "condominium"
(ortak mülkiyet) olarak da belirtilen ortak egemenlik görüşü, diğeri ise sektörel paylaşım
görüşüdür. Tarafların tezlerinin doğruluğunun gözdcn geçirilmesi açısından tarihi
uygulama-lara (historical practice) bakmak gerekmektedir. Böylece, bölgesel nitelikli
yapılageliş (teamül) kurallarına ulaşmak mümkün olabilecektir.
ı.
Hazar'a
İlişkin
Tarihi
Uygulama
,
Azerbaycan Meclis Başkanı Rasul Guliyev, Aralık 1995'te Tahran'da yapılan Hazar
ülkeleri konferansında, önemli bir iddia ortaya aunışLır (Akimov, ?:2). Guliyev'e göre,
1950'lcrin başında Sovyet yetkilileri Hazar'ı scktörlere bölmüştür. Bu yaklaşım hem
merkezi Sovyet hükümetinin ve hem enerji (pctrol ve doğalgaz), ekonomi (balıkçılık) ve
ulaşım alanlan dahil Hazar'da faaliyette bulunan pek çok bakanlığın faaliyetlerinden
açıkça ortaya çıkmaktadır.
1964 yılında tran ve Sovyctler Birliği Hava Anlaşması imzalamışlardır (Dabiri,
1994:32-33). Bu anlaşmada Hazar'ın hava sahasına ilişkin hiç bir atıf veya düzenleme
yapılmamışlır. Ancak anlaşma ile o dönemde iki ülkenin kara sulannın uç noktalarından
(Astara-Azerbaycan, Hüscyinguli (Esen-Guli)- Türkmenistan) düz bir çizgi çizilerek Hazar
için FIR (uçuş bilgi bölgesi) hallı belirlenmiştir. Astara-Hüscyinguli FIR hatLı Hazar'ın
paylaşımı anlamına gelmese de, o dönemde her iki devletin Hazar'la ilgili sınır
konusundaki
anlayışlarının
ortaya konmasında
dolaylı bir kanıt niteliğinde
değerlendirilebilir.
Benzer şekilde yine 1950-60'1ı yıllarda Sovyetler Birliği Bakü kıyılarının 10
millik kıyı şeridinin açıklarında petrol çıkarmıştır. Ancak tran bu durumu hiç bir şekilde
kınamamış, üstelik Hazar'ın kendi kıyılarına yakın kesimindeki deniz tabanında ve su
alanında tek taraflı faaliyetlerde bulunmuştur (Clagett. 1994:3). Bu da İran'ın zımni
olarak, Astara-Hüseyinguli çizgisini Hazar'da ~endi egemenlik alanı gibi kabullendiği
izlenimini uyandırmaktadır.
Yine 1971-91 dönemi incelendiğinde, Sovyetler Birliği ve İran'ın fiilen AslaraHüseyinguli bölünmesinin kabul etlikleri yolunda uygulamalar vardır. Bu dönemde
Sovyetler Birliği; Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan Cumhuriyetleri açıklannda
petrol ve doğalgaz aramaları yapmıştır. Yine Sovyetler Birliği Hazar'ın kuzey
kesimindeki canlı kaynaklardan tek taraflı olarak yararlanmıştır. tran 1991 öncesi
dönemde Hazar'la çok az düzeyde ilgilenmiştir (Gustafson, 1995: 14).
116
SELÇUK ÇOLAKOÖLU
1970'Ii yıllarda SovyetIl~ Birli~i Hazar'ın kuzeyini Azerbaycan; Kazakistan, Rusya
ve Türkmenistan Sovyet Cumhuriyetleri arasında eşit uzaklık ilkesine göre iktisadi
bölgelere ayırmışur. Bu paylaşım sırasında eğer kıyı açıklarında adalar varsa, Hazar'a
ilişkin sınırın belirlenmesinde o ada kıyılan esas alınmıştır. Bu dönemde Rusya dahil hiç
bir Sovyet Cumhuriyeti böyle bir paylaşıma tepki göstermedikleri gibi, İran da herhangi
bir protestoda bulunmamıştır (Kephanov, 1997-98: 14).
Hazar'ın bu şekilde pa)ılaşılmasıyla, Kazakistan 113.000 km kare, Rusya 64.000
km kare, Azerbaycan ve TUrkmenistan yaklaşık 80.000 km karelik bir alana sahip
duruma geldiler (Yusifzade, 1994:2). Her Sovyet cwnhuriyeti kendi alanı içerisinde petrol
ve do~algaz araması ile her hirlU araştırma yapma konusunda münhasır haklara sahip
olmuştur.
Bu paylaşım, Kasım 1993'te Astrahan'da düzenlenen bir seminerde Rusya
Feredasyonu
Başbakanı Victor Chemomyordin'in
açıklamasıyla da onaylanmışur
(Yusifzade, 1998:2). Yine Sovyetler Birliği dağıldıktan kısa bir süre sonra eski Sovyet
Cumhuriyetleri
biraraya gekrek Hazar'ın sektörlere bölünmüş halini tanımışlardır
(Akimov, ?:2).
1992'nin başında Rusya Petrol Sanayisi Bakanlığı yeni oluşan devletler arasında
Hazar'da petrol sahalarının bölünmesiyle ilgili bir direktif yaymlamıştır (Croissant, 199697:29). Moskova aynca Hazar'ın tabanını ayn ulusal enerji sektörlerine bölmüştür ve
RusyaEnerji Bakanlı~ı bu böliinmeyle ilgili anlaşmalar imzalamışur.
Görüldüğü gibi, geçmi~ dönemdeki uygulama Hazar'ın bir sınır gölü olduğunu
tescil etmektedir. 1991'ç kadar tran ve Sovyetler Birliği kendi aralarında fiilen aşağı
yukarı Astara-Hüseyinguli çizg isine denk düşen bir sınırı Hazar için belirlemiştir. Ya da
en azından uygulamalarıyla böylı~ bir sınınn varlığını zımni olarak kabullenmişlerdir.
Sovyetler Birliği bu çizginin kuzeyindeki bölgede pek çok tek taraflı tasarrofta
bulunmakla kalmayıp 1970'ler<le cumhuriyetler arasındaki sının da eşit uzaklık ilkesine
göre çizmiştir. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından hemen sonra da Rusya vetran
tarafından benzer bir tutum serı~ilenmiştir. Ancak Rusya ve tran 1993'ten sonra Hazar'a
ilişkin politikalarını değiştirerı~k ortak egemenlik fikrini ortaya atmışlar ve sektörel
paylaşım uygulamasını reddetmişlerdir.
.
Son olarak Hazar'ın yakın geçmişte bir sınır gölü olarak değerlendirildiği ve
sektörelolarak da paylaşıldığı yolunda bir sonuca varılmaktadır. Bu da Hazar'a ilişkin
olarak sektörlere bölünmüş bir gölolduğu yönünde bölgesel bir yapılageliş (teamül)
kuralının varlığını desteklemektı~dir.
'
2. Hazar'ın
SınırlandıJ'llması
Yöntemi
Hazar'ın sınırlandırılması için, ele alınabilecek iki yöntem vardır. Bunlardan biri
ortak kullanım ilkesini kabul edip bu çerçevede bir sınırlandırmaya gitmek, ikincisi ise
Hazar'ın sınır gölü gibi tamamen paylaşılmasıdır.
Uluslararası hukukta ortak egemenlik rejimi genelolarak condominium
(ortak
mülkiyet) şeklinde belirtilir. Rusya ve tran Hazar'da ortak egemenlik görüşünü
desteklemektedir. Uluslararası hukukta kapalı bir su havzası üzerinde ortak mülkiyete
ULUSLARARASI
HUKUKTA HAZAR'IN ST A TüsO SORUNU
117
i
sadece El Salvador, Honduras, Nikaragua arasındaki Fonseca Körfezi örneğinde
rastlanmaktadır. Her ne kadar ortak mülkiyet genelde ilgili taraflar arasındaki anlaşmayla
belirleniyorsa da Fonscca körfezi örneğinde ortak müIkiyet Uluslararası Adalet Divanı'nın
(UAD) bir kararının sonucu gerçekleşmiştir. Divan Körfez'in eskiden tek bir devlete tspanya- ait olması ve uzun bir süredir bütün bir su kütlesi olarak değerlendirilmesini göz
önüne alarak, halef devletlerin Fonseca Körfezi'ni ortak kullanmasına karar vermiştir
(Dabiri, 1994:46). Ancak bu örneğin Hazar'a uygulanması mümkün değildir, çUnkü
öteden beri Hazar'da birden fazla kıyıdaş devletler olagelmiştir.
Hazar'ın ulusal sektörlere bölünmesi ise daha geniş bir hukuksal geçerliliğe
sahiptir. Ancak bölünmenin nasıl yapılacağı diğer bir sorundur. Yukarıda da bahsedildiği
gibi uluslararası hukuk iki veya daha fazla devlet arasında bir sınır oluşturan göllerin
kullanımı ve paylaşımına ilişkin herhangi bir düzenleme getirmemiştir. Bu noktada
benzeri durumlardaki uygulamalar bir örnek teşkil edebilecektir. Devletler sınırlandırma
ile ilgili olarak anlaşarak istedikleri düzenlemeye gitinekte serbest olmalanna rağmen,
pek çok anlaşmada sınır gölleri ile ilgili olarak orta hatl eşit uzaklık (median
Iine/equidistance
line) ilkesinin uygulandığı görülmektedir. Örneğin Büyük Kuzey
Amerika Gölleri daha 1783 yılında orta hat ilkesine ~öre sınırlandırılmıştır (Clagett,
1995:8). Bu konuda diğer örnekler ise şunlardır: Viktorya Gölü (Kenya, Tanzanya,
Uganda), Malawi Gölü (Malawi, Mozambik), Cenevre Gölü (Fransa, İsviçre), Çad Gölü
(Nijerya, Nijer, Çad, Kamerun) (Schofield, 1996:78).
tki veya daha çok devletin kıyıdaş olduğu kapalı bir deniz veya göle ilişkin
sınırlandırma sözkonusu olduğu zaman orta hat ilkesi adil ve hakkaniyete uygun ve karar
verilmesi açısından önemlidir. Bu konuda Almanya Federal Mahkemesi tarafından 1920
yılında karara bağlanmış olan Consıance Gölü davasında da orta hat uluslararası hukukun
genel bir ilkesi olarak kabul edilmiştir (Clagett, 1995:8).
Kıta sahanlığımn belirlenmesinde orta hat esası sıkça kullanılan bir yöntemdir.
1958 Kııa Sahanlığı Sözleşmesi'nde bir anlaşmanın olmaması durumunda özel durumlar
çerçevesinde başka bir yola gidilmedikçe kıta sahanlığı sınınnın belirlenmesinde orta
hal/eşit uzaklık ilkesinin uygulanacağı ifade edilmektedir (Clagett. 1995:8). Ancak bu
ilkeden 1982 BMDHS'de vazgeçilmiştir. 1982 BMDHS'ye göre, kıyılan karşı-karşıya
veya yan-yana olan devletler arasında kıta sahanlığının sınırlandınlması, hakça bir çözüm
(equitable
solution)
bulmak üzere, UAD Statüsü'nün 38. maddesinde belirtilen
hükme göre anlaşma ile belirlenecektir (Gündüz, 1994:319).
1969 Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı davalarında önemli olan bir başka husus da
Mahkemenin deniz sınırlarının belirlenmesinde her bir devletin kıyı şeridi uzunluğu ile
orantılı olarak deniz sularından faydalanmasını sağlayacak bir sonuca ulaşılmasını temel
kıstas olarak belirlemiş olmasıdır. Sözkonusu davalarda orta hat ilkesinin uygulandığı
bazı durumlarda kıyı uzunluklarına orantılı olmayan adaletsiz sonuçların ortaya
çıkabileceği vurgulanmıştır. Bu durumda deniz hukuku bitişik veya karşılıklı kıyılarda
sınırlandırmanın adil bir çözüm sağlanacak şekilde yapılması gerektiğini belirtmektedir
(Clagett, 1995:8). Burada orantılılık ilkesi, orta hat ilkesinin adilolmayan sonuçlarını
dengeleyen bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır.
Bitişik kıyıların sınırlandırılmasına
ilişkinolarak
iki ayrı 'yöntem daha
bulunmaktadır:
Kıyının genel yönüne dikey bir çizgi çizilmesi ve iki devletin kıyı
çizgisinin oluşturduğu aç ının ikiye bölünmesi. Ancak, karşılıklı sınırlandırma sözkonusu
118
SELÇUK ÇOLAKOÔLU
oldu~unda ve kıyı çizgilerinin bilyUk ölçüde orantısız olmadı~ı durumlarda tercih edilen
yöntem orta hattır. Esasen yuk:;.,rıda söz edilen di~er iki sınırlandınna yöntemi bitişik
suların sınırlandırılması
için geliştirilmiştir
ve fizikselolarakkarşılıklı
suların
sınırlandırılmasına fırsat vennemektedir (Clagen,I 995:9).
Sınırlandınna konusundaki düzenlemelerde, genelde bu üç yöntemden birine veya
daha fazlasına başvurularak geçici sınırlar tespit edilmektedir. Karşılıklı devletler arası
sınırların belirlenmesi sözkonusu oldu~unda orta hat yöntemi kullanılarak geçici sınırlar
belirlenir. Daha sonraki aşama bu sınırların hakkaniyete uygun ve orantılı olup
olmadı~ının ortaya çıkartılmamdır. Gerek duyulursa bu hesaplama sayısalolarak
yapılabilir. Burada-mevcut kıyıların uzunlukları ve kıyıdaş devletlerin payına düşen deniz
alanı belirlenir. Daha sonra bu iki rakam arasındaki orantıya bakılır.
Orantılık ilkesinin yanısıra gözönünde bulundurulabilecek bir başka unsur bu
konuda geçmişten bu yana yapılan uygulamadır. Bir devletin parçalanarak birden fazla
devlet haline gelmesi durumunda mevcut idari sınırlar uluslararası sınırlar olarak kabul
edilmektedir.
Hazar'a gelince, bu yöntemlerden hem karşılıklı hem de bitişik sular için yapılan
uygulamalar de~erlendirilmelidir. Zira Hazar'ı kuzey, orta ve güneyolarak üç bölüme
ayırmak mümkündür (Dion, 1998:80). Hazar'ın kuzey kesimi Rusya ve Kazakistan
arasında paylaşılmış bulunmaktadır. Hazar'da bu iki devletin egemenlik alanlarının
belirlenmesi için hem bitişik hem de karşılıklı sular için uygulanması gereken yöntemler
uygulanabilecektir. Bu açıdan Rusya ve Kazakistan'ın Nisan 1998'de kendi aralarında
anlaşarak "pragmatik orta hat" (:s~ana göre bir sınır belirlemeleri, Hazar'ın üç bölümlü
özelliğinin doğal bir sonucudur (BBC, i998a:6). Rusya'nın Azerbaycan ve Kazakistan'ın
Türkmenistan ile olan yan deniz sının yine bitişikHk esasına göre belirlenecektir.
Hazar'ın orta kesiminde yer alan Azerbaycan ve Türkmenistan'ın sınırları tamamen
karşılılık esasına göre belirlenecı::ktir. Bakü ve Aşgabat üçüncü devletlerin müdahalesine
gerek kalmaksızın sınırı kendi aralarında belirleyebilirler
ve Kepez/Serdar petrol
yataklarının kime ait oldu~u sorıınunu çözebilirler2. Rusya ve Kazakistan arasında ikili
bir anlaşma imzalanması, 'Türkmenistan ve Azerbaycan arasında da ikili bir anlaşmayla
Hazar'ın statüsünün belirlenmesi konusunda en azından uygulamada örnek bir durum
ortaya çıkarmıştır. Ancak buradasorun
bu ikili anlaşmalarda statüye ilişkin farklı
düzenlemelere gidilmesi durumunda ortaya çıkacaktır. Aynı göl' veya denizde iki farklı
düzenlemeye gidilmesi, uygulamada bir çok hukuksal ve siyasi sorunu beraberinde
getirecektir.
2Türkmen
yı:ıkililerce.
SSCB ı.amanında orta hat esasına göre çizilmiş bulunan ve
Azerbaycan-Türkmenistan
sınırını
gösteren
çizgi esas alındığı
taktirde
"Yüzyılın
Anlaşması"nın
konusunu
olu~ıuran
Çırak yatağının
yarısının
ve Azeri yatağının
tamamının Türkmenistan'a
ait kesiminde kaldığı. bu itibarla Türkmenistan'a
ait olduğu
iddia edilmiştir (Kepbanov,
1997-98:14).
Yine Türkmen sahiline 104 km. Azerbaycan
sahiline ise 184 km mesafede olan Kepez (Azerbaycanca)/Serdar
(Türkmence) bölgesinde
Azerbaycan'ın
hak iddia etmesine Türkmenistan
oldukça sert tepki göstermiştir (Dion,
1998:82). Bu sorun halen çözümlenernemiştir.
ULUSLARARASI
HUKUKTA HAZAR'IN STATüsü
SORUNU
119
Hazar'ın güney kısmında tek başına tran yer almaktadır. Astara-Hüseyinguli (EscnGuli) çizgisinin güneyinde yer alan tran'ın egemenlik bölgesinin Azerbaycan ve
Türkmenistan ile olan sının ise bitişik sulara uygulanan yöntemlerle çözülecektir.
Bu çerçevede tran hariç Hazar'daki idari sınırlar yukarıda belirtildigi gibi, 1970'li
yıllarda Sovyetler Birli~i tarafından çizilmiştir. Bugün bu sınırlar geçici olarak kabul
edilip adil ve hakkaniyete uygun olarak kıyıdaş devletler arasındaki sınırlarda küçük
düzenlemelere gidip Hazar'daki kesin sınırlar saptanabilir. Kalıcı sınırlann saptanmasında
Hazar'a ilişkin olarak iki sorun gündeme gelecektir.
Bunlardan ilki Hazar'da sınırlar belirlenirken kıyılann mı yoksa adalarm mı
gözönünde bulundurulacağıdır. tkincisi ise sürekli değişen deniz seviyesinde paylaşım
konusunda nasıl bir ölçüt saptanacağıdır.
Hazar'daki sınırların belirlenmesinde
anakaranın mı 'yoksa adaların mı esas
alınacağı konusunda geçmiş uygulamalarda bir çözüm bulunmaktadır .. 1970'lerde
Sovyetler Birliği tarafından Cumhuriyetler arasında belirlenen idari sınırlar adalann
kıyıları esas alınarak saptanmıştır (Yusifzade, 1994:2). Her ne kadar Sovyetler Birliği'nin
tek taraflı tasarrufu oldu~u için İran açısından bu uygulamanın hiç bir bağlayıcılığı
olmasa da, sorunun çözümünde geçmiş uygulamalardan da yararlanılabilir.
Hazar'ın suları 1978'den beri her yıl yaklaşınk 10 cm yükselmektedir (Schofield,
1996:75). Su seviyesinin yükselmesi bir çok çevre sorunlarına yol açtığı gibi, Hazar'daki
sınınn saptanmasını güçleştiı:mektedir. Zira Hazar'ın doğu yakası batı yakasından daha
düz olduğu için, Hazar'ın genişlemesi daha çok doğuya doğru olmaktadır (Gustafson,
1995: 15). Bu durumda 1978~den beri Hazar'ın orta noktası sürekli doğuya doğru,
kaymaktadır. Bundan en karlı Çıkan devletler Azerbaycan ve Rusya iken, doğu yakasındaki
Türkmenistan ve Kazakistan su seviyesinin yükselmesinden zarar gönnektedir. Bu özel
duruma ilişkin olarak, sınır saptanması konusunda uluslararası hukukta genel geçerliliği
olan bir kural bulmak zordur. Dolayısıyla sürekli ve eşitsiz olarak yükselen suseviyesi
karşısında, Hazar'a kıyıdaş devletlerin adil ve hakkaniyete uygun bir sınır belirlemeleri en
uygun çözüm olacaktır. Bu tür sorunların çözümünde, kıyıdaş beş devlet tarafından
kurulan ve Ekim 1998'de Bakü'de merkezi açılan Hazar Merkez Grubu (Caspian
Center
Group) arabulucu ve eşgüdüm sağlayıcı bir görev üstlenebilir (Avrasya
Dosyasl,1998:3).
SONUÇ
Hazar, büyüklüğünden ve suyunun tuzlu olmasından dolayı tarih boyunca sürekli
deniz sıfatıyla anılmıştır. 1935'te Sovyetler Birliği ve İran arasında yapılan antlaşmayla
Hazar bir "Sovyet-İran Denizi" olarak tanımlanmıştır. Ancak Hazar'ın doğal kanallar veya
boğazlarla açık deniziere çıkışının olmayışı onun gölolarak değerlendirilmesine de yol
açmıştır. Ancak Hazar üzerindeki tartışmalar, onun göl veya deniz olmasında değil, ne
şekilde paylaşılıp kullıinılacağı üzerinde yoğunlaşmıştır. Özellikle 1991'de Sovyetler
Birliği'nin dağılıp ortaya yeni kıyıdaş devletlerin çıkması ve bu yeni devletlerin
Hazar'daki petrol ve doğalgaz yataklarını işlemeye açmaları beraberinde bUyük tartışmalar
getirmiştir.
Günümüze kadar Hazar'ın paylaşımına ilişkin kesin düzenlemelerin
olmaması, bu tartışmaları daha da körüklemiştir.
120
SELÇUK ÇOLAKüGLU
Bugüne kadarki larihi uygulamalara bakıldığında, Hazar'ın bir sınır gölü olduğu ve
burada sektörel paylaşırnın esas olduğu konusunda bir yapılageliş kuralının olduğu
izlenimi doğmaktadır. Aynca Hazar'ın kendine özgü (sui generis) özel1iğe sahip bir göl
olduğu ortaya çıkmaktadır. Ancak bu Hazar'ın ulusal sektörlere bölünmesine engel
değildir. Kıyıdaş devletler Hazar'ın !iui gereris özelliğinden dolayı özellikle çevre
sorunlannın çözümü konusunda sıkı bir işbirliği yapmak zorundadırlar. Aynca su
seviyesinin sürekli yükselmesi ç(~vre sorunları çıkarmasının yanısıra, ulusal sınırların
saplanmasını güçleştirmektedir. Bu nedenle kıyıdaş devletler kesin sınırların belirlenmesi
için adil ve hakkaniyete uygun ç:özüinler üretmeleri gerekmektedir.
Sonuç olarak, Hazar'daki mevcut hukuksal sorunlar nasıl çözuıürse çözülsün, deniz
hukukunun dolayısıyla uluslararası hukukun gelişimine büyük katkı sağlayacaklar~.
KAYNAKÇA
Akgün, M. (1998) "Hazar'ın Sıatiisü", Yeni Yüzyıl, 9 Temmuz.
Akimov, A. (?) "Oil and Gas in the Caspian Sea: An Overview of Cooperation
Connic t". Institute
of Oriental
Studies,
Russian
Academy
Sciences. hup://www.nıssiaıı.org/pub/Caspiansea.html.
(23.07. i997).
and
of
\
Aksay, H. (1998a) "Hazar Kıyılarında Anlaşmak Kolay Değil", Cumhuriyet,
Aksay, H. (1998b) "Hazar Denidilde
Sular Isınıyor", Cumhuriyet,
Aleksandrov, V. (1997) "Ecological Problems
Affairs, Vol. 43, Ne.. 2, s. 87-99.
13 Nisan.
13 Temmuz.
of the Black Sea", Internat;onal
Arystanbekova, A. (1998) "Oceans and the Law of the Sea", United Nations General
Assembly Fifty-Second
Aı~enda Hem 39, A/52/802, 24 Fcbruary.
Avrasya
Dosyası (1998) "Caspian Center Group", sayı: 107, Eylül 98/2.
BBC (1998a) "Russia and Kazakhstan", Summaıry
Former USSR, SUW/0536 WF/2, g May.
of World
Broadcasts,
Parti
,
BBC (1998b) "Iran, Kazaıchstan Diffec over Caspian Status", Summary
Broadcasts, Part I FonTler USSR, SUl3240 G/3, 22 May.
of World
BBC (1998c) "UN DocumcnlS Iran's Protest at Russian-Kazakh accord on Caspian Sea",
Summary
of World
Broadcasts,
Part i Former USSR, SUW/0536
WF/2, 30 May.
Bilici, A. (1998) "Petrolü, Doğalgazı, Havyarı Var Statüsü Yok", Aksiyon,
5 Haziran, s. 42-44 ..
30 Mayıs-
Bremmer, i. (1998) "Oil Politics: American and the Riches of the Caspiana Sea", World
Policy Journal,
Spring, s. 27-35.
ULUSLARARASI HUKUKTA HAZAR'IN STATÜSÜ SORUNU
12ı'
Clageu, B. M. (1995) "Ownership of the Seabed and Suboil Resources in the Caspian
Sea under the Rules of International Law", Caspian Crossroads, No. 3,
Summer-Fall, s. 3-12.
Clawson, P. (1997-98) "Iran and Caspian Basin Oil and Gas", Perceptions,
No. 4, Decembcr-Febnıary, s. 353-367.
Vol. 2; ,
Croissant, C. M., M. ,PoCroissant (1996-97) ":HazarDenizi Statüsü Sorunu: ıçeri~i ve
Yansımaları", Avrasya Etütleri, Kış, s. 23-49.
C.ı:oissant, M. P. (1997) "US Interests in the Caspian Sea Basin", Comparative
Strategy, Vol. 16, No. 4, Octobcr-Decembcr, s. 353-367.
Dabiri, M. R. (1994) "A New Approach to the Legal Regime of the Caspian Sea as a
Basis for Peace and Development", The Iranian
Journal
of
International Affair, Vol. 6, No. 1-2, Spring-Summer, s. 28-46.
Dion, R. R. (1998) "Cuuing up the Caspian", The World Today, March, s.80-82.
Gökay, B. (1998) "Caspian Uncertainties: Regional Rivalries and Pipelines",
Perceptions, March-May, S. 49-66.
Gustafson, T., A. Reteyum, L. Ruseckas (1995) "The Caspian Sea: Whose Waters?
Whose Oil?, Cambridge Energy Research Associates, July, s. 1-26.
i
Gündüz,
A. (1994) Milletlerarası
Hukuk ve Milletlerarası
Hakkında Temel Metinler, İstanbul, Beta Yayınevi.
Teşkilatlar
Hiro, D. (1997a) "Why is the US InOating Oil Reserves?", Middle
International, 12 Septembcr, s. 18-19.
.
Hiro, D. (1997b) "Azeri Oil", Middle East International,
21 November,
S.
East
16-17. -
\
Holoboff, E. (1996) "Russia and Oil PoliticS in the Caspian", Jane's
Review, February, S. 80-84.
Intelligence
'
Kepbanov, Y. A. (1997-98) "The New Legal Status of the Caspian Sea is the Basis of
Regional Cooperation and Stability", Perceptions,
Vol. 2, No. 4,
December-February, S. 8-16.
Lenczowski, G. (1997) "The Caspian Oil and Gas Basin: A New Source of Wealth?",
Middle East Policy, Vol. 5, No. I, January, s. II 1-lf9 ..
Momtaz,
1. (?) "The Legal
Status
of the Caspian
Sea".
hup://www.ipis.org/pub/amurdarya/arnu2/momtaz. (10.12.1997).
?
Nugman, G~ (1998) "Hazar Denizi'nin Hukuki Statüsü", Avrasya Etütleri, ılkbahar,
s.80-91.
122
SELÇUK ÇOLAKoGLU
Pavilionis, P., R. Giragosian (1996-97) "The Great Game Pipeline Politics in Central
Asia", Harward International Review, Winter, s. 24-27.
Pazarcı, H. (1992) Uluslararası
Kitabevi.
Hukuk Dersleri I. Kitap, Ankara, Turhan
Pazarcı, H. (1990) Uluslararası
Kitabevi.
Hukuk Dersleri II. Kitap, Ankara, Turhan
Radikal (1998) "Hazar'da Kavga Kızışu", 9 Temmuz.
Schofield, C., M. Prau (1996) "Claims to the Caspian Sea", Jane's Intelligence
Review, February, ~:.75-78.
Shoumikhin, A. (1996a) "Economics and Politics of Developing Caspian Oi! Resource",
Moscow Public Scknce Foundation, September Perspectives, Vol. 1,
No. 8, November, s. ı-ı.
Shoumikhin, A. (1996b) "New Development Relatcd toCaspian oiİ", Moscow Public
Science Foundation, September Perspectives, Vol. 1, No. 9, November,
s. 1-4.
. Shoumikhin, A (1997) "Devekping Caspian Oil: Between Confiict and Cooperation",
Comapative Strattgy, Vol. 16, No. 4, October-December, s. 337-351.
Sobhani, S. R. (1997) "The Great Game in Play in Azerbaijan", The Washington
Times, 20 February.
Starr,S. F. (1997) "Power Failurc American Policy in the Ca<;pian",The National
Interest, Spring, s. 20-31.
Tordai, J. (1998) "Regional Oil Comes on Streams", The Middle East, January, s.
30-31.
.'
Yusifzade, K. (1994) "The Status of the Caspian Sea", SOCAR. Autumn.
http://www.azer.com/2tı.folder/24.statuscaspian.html. (04.05. i998).