Osmanlı Tarihi Araştırmaları İçin Az Bilinen Bir Kaynak:
Topkapı Sarayı Taş Kitabeler Koleksiyonu*
Mustafa Sabri Küçükaşcı**
Özet
En eski çağlardan beri yaşanan olayları kayda almak, sonraki yıllara hatıra bırakmak
gibi vesilelerle çeşitli malzemelerden hazırlanan kitabelerin tarih araştırmalarında
tartışılmaz bir önemi vardır. Bu maksatlarla Topkapı Sarayı’nda mekânlara merbut
halde bulunan kitabelerin yanı sıra çeşitli zamanlarda İstanbul başta olmak üzere
imparatorluğun farklı coğrafyalarından çeşitli sebeplerle ortadan kaldırılan eserlerin
parça ve kitabelerinin sarayın toplanmasıyla oluşturulmuş bir Taş Kitabeler
Koleksiyonu mevcuttur. Bir kısmı saraydan intikal eden bir kısmı da zikredildiği üzere
saray dışarısından derlenen Topkapı Sarayı Taş Kitabeler Koleksiyonu, 16. yüzyıldan
20. yüzyıla kadar uzanan geniş eser yelpazesi ile Osmanlı Tarihi için çok önemli bir
kaynak durumundadır. Eser çeşitliliği açısında son derece zengin olan koleksiyonda
kitabe, tuğra, arma, sütun, sütun başlığı, sütun kaidesi, süsleme elemanı, mezar taşı,
kuyu bileziği, havuz, çeşme, çeşme aynası, çeşme yalağı, hela taşı, güneş saati, dibek,
kantar gibi pek çok öge bulunmaktadır. Bu bildiride kitabelerin tarih araştırmalarında
kaynak olarak önemi üzerinde durularak, Topkapı Sarayı envanterine kayıtlı ve Osmanlı
tarihini aydınlatmaya yarayacak kitabelerin tanıtımları yapılacaktır. Tanıtılacak eserler
arasında; Genç Osman’ın Hotin Seferi sırasında Edirne’de konakladığını bildiren
kitabe, atına ait meşhur mezar taşı, Harem-i Hümayun’da görevli saray kadınlarının ve
Enderunlu saray ağalarının taş vakfiyeleri, Osmanlı tarihinde dönüm noktası olan bazı
olaylar sonrasında satırları kazınan kitabeler, günümüzde ortadan kalkmış durumda
olan çeşme, hastane, karakol, kışla gibi yapılara ait inşa kitabeleri ve padişahlara ait
nişan ve menzil taşları yer almaktadır. Çeşitli yapıların kitabe ve parçalarını oluşturan
eserlerin tanıtılması ve müzeye dâhil oluş süreçleri açısından incelenmesi ile Osmanlı
tarihine bir katkı sunması beklendiği gibi, Osmanlıdan Cumhuriyete eski eserleri
korumacılığının boyutlarının ortaya konulması amaçlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Topkapı Sarayı, Taş Kitabeler, Osmanlı, Mezar Taşları.
*
**
Bu tebliğin malzemesinin temini ve hazırlanması sırasında katkı veren öğrencim ve bir dönem
Topkapı Sarayı’nda birlikte mesai yaptığım Anılcan Sıçrayık’a teşekkür ederim.
Prof. Dr., Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Bilim
Tarihi Bölümü, İstanbul/TÜRKİYE, mskucukasci@fsm.edu.tr, ORCID: 0000-0002-42020822, DOI: 10.37879/9789751756442.2023.30
678
Mustafa Sabri Küçükaşcı
A Lesser-Known Source for Ottoman History Studies: The Collection
of Stone Inscriptions of Topkapi Palace
Abstract
Since ancient times, inscriptions, prepared from the records of the events and
memories from the earliest times, have indisputable importance in historical research.
Topkapı Palace Museum also has the Collection of Stone Inscriptions which includes
not only inscriptions that existed in the Palace itself but also pieces of the inscriptions
that were transferred to the Palace from the different geographies of the empire at
various times for various reasons. The Collection of Stone Inscriptions of Topkapı
Palace is an essential source for Ottoman history with its wide range of works from the
16th century to the 20th century. The collection, which is extremely rich in terms of
artifact diversity, includes inscriptions, tughra, coat of arms, columns, column capitals,
column bases, ornamental elements, tombstones, pools, fountains, fountain mirrors,
fountain troughs, latrines, sundials, mortars, weighbridges among others. In this paper,
by focusing on the importance of stone inscriptions as a source in historical research,
the stone inscriptions registered in the Topkapı Palace inventory will be introduced,
and their role in providing new insights into Ottoman history will be explained. This
paper will introduce various stone inscriptions, such as the inscription stating that
Young Osman stayed in Edirne during the Hotin Campaign, the famous tombstone
of his horse, the stone endowments of the palace women working in the Harem-i
Hümayun, and the palace owners from Enderun, the inscriptions that included
some turning points in the Ottoman history, the construction inscriptions belonging
to buildings such as fountains, hospitals, police stations, barracks and insignia, and
insignia and range stones belonging to the sultans. Overall, this study aims to reveal
the dimensions of the protectionism of antiquities from the Ottoman Empire to the
Republic and make a contribution to Ottoman history by introducing these inscriptions
and examining their inclusion process in the Topkapı Palace Museum’s inventory.
Keywords: Topkapı Palace, Stone Inscriptions, Ottoman, Tombstones.
Giriş
En eski çağlardan beri yaşanan olayları kayda almak, bugüne taşımak ve sonraki
yıllara hatıra bırakmak gibi vesilelerle çeşitli malzemelerden hazırlanarak sivil,
askerî ve dinî yapıların muayyen yerlerine büyük bir özenle işlenerek konulan
kitabelerin yapının estetiğini tamamlayan mimarî bir unsur olduğu bilinmektedir.
Osmanlı Tarihi Araştırmaları İçin Az Bilinen Bir Kaynak:
Topkapı Sarayı Taş Kitabeler Koleksiyonu
679
Bununla birlikte kitabelerin özellikle yerinde olmayanlar ile ait olduğu yapının
ortadan kalkmasıyla müzelere intikal etmiş olanların Türk tarih yazımında kaynak
olarak kullanılması ise oldukça sınırlıdır. Halbuki kitabeler, aşağıda örnekleri ile
zikredileceği üzere özellikle günümüze ulaşamayan mimari yapıların inşa tarihleri,
banileri, görevlileri ve sanatkârlarının belirlenmesinde, şehirde yaşanan yangın,
deprem gibi doğal afetlerin tespit edilmesinde fevkalade mühim kaynaklardandır.
Topkapı Sarayı Müzesi’nin koleksiyonuna dâhil olup, özellikle yerinde olmayanlar
ya da Osmanlı coğrafyasının muhtelif yerlerinden buraya intikal eden kitabeler bu
yazının konusunu oluşturacaktır.
“İlm-i mahkûkât” veya “ilm-i kitâbât” olarak isimlendirilen Türk-İslam epigrafisi
alanında ülkemizde bilimsel tarzda ilk çalışmaları yapan, aynı zamanda eski eserler
ve tarihi belgeler uzmanı olan, Halil Edhem Eldem’dir (1861-1938). 1910’dan
itibaren Târîh-i Osmânî Encümeni Mecmuası’nda makale olarak yayınlanmaya
başladığı çalışmalarının1 bir kısmı daha sonra kitapçık halinde tekrar basılmıştır.2
Arap epigrafisinin kurucularından sayılan İsviçreli şarkiyatçı Max ven Berchem’le
1
2
“Âl-i Germiyan Kitâbeleri”, Târîh-i Osmânî Encümeni Mecmuası [TOEM İstanbul 1910-1923], C 1,
S. 2, s. 112-128; “Sultan Osman Han-ı Sani'nin Leh Seferine Dair Türkçe Kitâbesi “, TOEM,
1326 [1910], C 1, S. 4, s. 223-232; “İstanbul’da En Eski Osmanlı Kitâbesi “, TOEM, 1327
[1911], C 2, S. 8, s. 484-497; “Yörgüç Paşa Evladına Ait Birkaç Kitâbe”, TOEM, 1327 [1911],
C 2, S. 9, s. 530-541; “Kitâbeler Nasıl Kayd ve Zabt Olunmalıdır “, TOEM, 1327 [1911], C 2,
S. 10, s. 626-639;, “Sivas Sultanı Kadı Burhaneddin Nâmına Kayseri'de Bir Kitâbe”, TOEM,
1328 [1912], C 3, S. 16, s. 1017-1023; “Anadolu'da İslâmî Kitâbeler “, TOEM, 1330 [1914],
C 5, S. 27, s. 135-158; “Hersekoğlu Ahmed Paşa'nın Esâretine Dair Kahire’de Bir Kitâbe”,
TOEM, 1330 [1914/1915], C 5, S. 28, s. 200-222; “Hersekoğlu Ahmed Paşa’nın Esâretine
Dair Kahire'de Bir Kitâbe”, TOEM , 1330 [1914/1915], C 5, S. 29, s. 278-295; “Anadolu'da
İslâmî Kitâbeler”, TOEM, İstanbul 1331 [1915], C 6, S. 32, s. 449-467; “Anadolu’da İslâmî
Kitâbeler “, TOEM, 1331 [1915], C 6, S. 33, s. 513-523; “Anadolu’da İslâmî Kitâbeler “, TOEM,
1331 [1915], C 6, S. 34, s. 577-591; “Anadolu’da İslâmî Kitâbeler “, TOEM, 1331 [1915], C 6,
S. 35, s. 641-662; “Anadolu’da İslâmî Kitâbeler “, TOEM, 1331 [1915], C 6, S. 36, s. 728-753;
“Gekbüze’de [Gebze] 787 Tarihli Bir Osmanlı Kitâbesi “, TOEM, İstanbul 1332 [1916], C 7, S.
40, s. 228-235; “Ankara Ahilerine Ait İki Kitâbe”, TOEM, 1332 [1916/1917], C 7, S. 41, s. 312315; “Merzifon’da Pervane Muinuddin Süleyman Namına Bir Kitâbe”, TOEM, 1333 [1917], C
8, S. 43, s. 42-52; “Trabzon’da Osmanlı Kitâbeleri”, TOEM, 1334 [1918], C 8, S. 48, s. 321-354;
“Bir Atın Mezar Taşı Kitâbesi”, TOEM, 1341 [1925], C 15, S. 9 [86], s. 196-199.
Mustafa Sürün, Cumhuriyet Öncesi Sanat Tarihi Yaklaşımları: 1850-1923 Sanat Tarihi Yayınları Üzerine
Bir İnceleme, Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora
Tezi, İstanbul 2012, s. 248; Halil Edhem, Kitâbeler Nasıl Kayd u Zabt Olunmalıdır, İstanbul 1327
[1911-1912]; Halil Edhem, Sivas Sultanı Kadı Burhâneddin Nâmına Kayseri’de Bir Kitâbe, İstanbul 1328
[1912-1913]; Halil Edhem, Karamanoğulları Hakkında Vesâik-i Mahkûka, İstanbul 1328 [1912-1913];
Halil Edhem, Hersekoğlu Ahmed Paşa'nın Esaretine Dâir Kahire'de Bir Kitabe, İstanbul 1330 [19141915].
680
Mustafa Sabri Küçükaşcı
(1863-1921) birlikte Anadolu’daki Arapça kitabelerle ilgili çalışmaları3 da bulunan
Halil Edhem, Kayseri şehrine ait kitabeleri tek başına yayımlamıştır.4 Halil İnalcık,
Türkiye’de modern tarihçiliğin Tarih-i Osmânî Encümeni’nin kuruluşuyla (1909)
başladığı, Halil Edhem’in de epigrafi başta olmak üzere nümizmatik, arkeoloji,
sanat tarihi, müzecilik, jeneoloji ve tarih alanlarında yapılan araştırmaların
Türkiye’de sağlam bilim metotlarıyla gerçekleştirilmesinin öncüsü olduğu
görüşündedir.5
Milli mücadele yıllarında Ziya Gökalp (1876-1924), Küçük Mecmua’da Diyarbakır
Ulucami’nin kitabeleri hakkında sekiz adet makale hâlinde6 Hüseyin Hilmi Uluğ
(1893-1961) da Sinop’taki kitabeleri kitap olarak yayımlamıştır.7 Cumhuriyet
döneminde bu alana dikkatleri çeken ilk araştırmacı İsmail Hakkı Uzunçarşılı
(1888-1977) olmuş, Osmanlı tarihi araştırmalarını yayımlamadan önce Anadolu
sahasında “Türk tarihinin vesikaları” olarak adlandırdığı kitabeleri tetkik ederek
iki önemli yayın yapmıştır.8 Aynı şekilde Cumhuriyet’in ilk yıllarında kitabeler
hakkında dergilerde yayımlanan bazı makalelerin9 yanı sıra devrin müzecilerinden
3
4
Max van Berchem, Halil Edhem, Matériaux Pour un Corpus Inscriptionum Arabicarum-Asie Mineure
(Siwas-Diwrigi-Tokkah), Le Caire 1910.
Kayseriye Şehri Mebâni-i İslâmiye ve Kitâbeleri, İstanbul 1334 [1918]. Kitabeler üzerine çalışmalarını
Cumhuriyet devrinde de sürdüren Halil Bey, Anadolu’da aldığı kitabe estampajlarını 1933 yılında
Türk Tarih Kurumu’na bağışlamıştır (bk. Uluğ İğdemir, “Merhum Halil Ethem Eldem’in Türk
Tarih Kurumu’na Armağan Ettiği Türk-İslâm Devri Kitabe Estampajları”, Belleten, C 4, S. 16,
1940, s. 545-563).
5
“Türkiye’de Modern Tarihçiliğin Kurucuları”, Muhafazakâr Düşünce, Yıl 2, S. 7, Kış 2006, s. 1-5.
6
“Diyarbakır Abidelerinden: Camii Kebir Kitabeleri”, Küçük Mecmua [KM], 27 Teşrinisani 1338
[1922], C 1, S. 24, s. 14-16; “Diyarbakır Abidelerinden: Ulu Camii Kitabeleri (2) ve (3) Sene
550 “, KM, 4 Kânunuevvel 1338 [1922], C 1, S. 25, s. 12-15; “Diyarbakır Abidelerinden: Ulu
Camii Kitabeleri (4) ve (5) Tarihleri Bozuktur “, KM, 11 Kânunuevvel 1338 [1922], C 1, S. 26, s.
15-16; “Diyarbakır Abidelerinden: Ulu Camii Kitabeleri (6) Tarihi Yoktur “, KM, 18 Kânunuevvel
1338 [1922], C 1, S. 27, s. 13-16; “Diyarbakır Abidelerinden: Ulu Camii Kitabeleri”, KM, 1
Kânunusani 1339 [1923], C 1, S. 29, s. 13-16; “Diyarbakır Abidelerinden: Ulu Camii Kitabeleri”,
KM, 15 Kânunusani 1339 [1923], C 1, S. 30, s. 9-11; “Diyarbakır Abidelerinden: Ulu
Camii Kitabeleri”, KM, 5 Şubat 1339 [1923], C 1, S. 31, s. 10-13; “Diyarbakır Abidelerinden:
Ulu Camii Kitabeleri”, KM, 19 Şubat 1339 [1923], C 1, S. 32, s. 12-16.
7
Sinob Kitabeleri, Sinop 1341 [1923].
8
Tokat, Niksar, Zile, Turhal, Pazar, Amasya Vilayet, Kaza, ve Nahiye Merkezlerindeki Kitabeler: Anadolu Türk
Tarihi Vesikalarından, Ankara 1927; Afyon Karahisar, Sandıklı, Bolvadin, Çay, İsaklı, Manisa, Birgi, Muğla,
Milas, Peçin, Denizli, Isparta, Atabey ve Eğirdir’deki Kitabeler ve Sahip, Saruhan, Aydın Menteşe, İnanç, Hamit
Oğulları Hakkında Malumat: Anadolu Türk Tarihi Vesikalarından, Ankara 1929.
9
Ahmed Refik [Altınay], “Nedim’in Gayr-ı Matbu Bir Kitabesi”, Milli Mecmua, 01 Kânunuevvel
1926, C 7, S. 75, s. 1215; Nureddin İbrahim, “Kitabelerimize Hars”, Milli Mecmua, 15 Nisan
Osmanlı Tarihi Araştırmaları İçin Az Bilinen Bir Kaynak:
Topkapı Sarayı Taş Kitabeler Koleksiyonu
681
Mübarek Galib’in (1871-1938) Ankara10, Abdurrahim Şerif Beygu’nun (18951942) Ahlat ile Erzurum11, Mustafa Cavit’in Akşehir12, Basri Konyar’ın (18911952) Diyarbakır13 kitabeleri ile Sadettin Nüzhet Ergun’un (1901-1946) mezar
taşları14 hakkındaki kitapları bu alandaki öncü çalışmalardandır.
20. yüzyılın ortalarından itibaren Topkapı Sarayı, Askeri Müze, Konya Mevlâna
Müzesi gibi müzelerdeki ahşap, metal, deri, cam vb. Türk-İslam eserlerini
İbrahim Hakkı Konyalı (1896-1984) gibi araştırmacılar popüler dergilerdeki
bazı yayınları15 vasıtasıyla tanıtmaya çalışsa da müze malzemesinin sikkeler
dışında özellikle de kitabelerin tarih yazımında kaynak olarak kullanımı akademik
dünyada yaygınlaşmamıştır. Türk tarihinin en önemli kaynaklarını teşkil eden
1928, C. 9, S. 108, s. 1744; Mehmet Behçet, “Sinop Kitabeleri”, Türk Tarih Encümeni Mecmuası
[TTEM], 1929, C 1, S. 2, s. 35-45; Mehmet Behçet, “Sinop Kitabeleri”, TTEM, 1930, C 1, S.
4, s. 43-49; Mehmet Behçet, “Medrese Kitabeleri”, TTEM, 1931, C 1, S. 5, s. 62-63; Mehmet
Behçet, “Sinop Kitabeleri”, TTEM, 1931, C 1, S. 5, s. 56-61.
10
Mübarek Galib, Ankara, Kitabeler, Maarif Vekâleti Hars Dairesi Neşriyatı: 2, İstanbul 1928.
11
Ahlat Kitabeleri, İstanbul 1932; Erzurum Tarihi, Anıtları, Kitabeleri, Bozkurt Basımevi, İstanbul 1936.
12
Akşehir Kitabeleri ve Tetkikat, Muğla 1934.
13
Diyarbekir Kitabeleri, Ankara 1936.
14
İstanbul Meşahirine Ait Mezar Kitabeleri, İstanbul 1932.
15
İbrahim Hakkı Konyalı’nın müzelerde bulunan objelerin tanıtımını yaptığı yazılarının sadece
1950’de yayımlananlar şunlardır; “Altın Beşiğin Hikayesi”, Tarih Dünyası [TD], S. 1 1950, s. 29;
“Şems-i Tebrizi’nin Tacı”, TD, S. 2 1950, s. 69; “Elmas İmame”, TD, S. 2 1950, s. 77; “Kâbe-i
Muazzama’nın Altın Kilit ve Anahtarları”, TD, S. 2 1950, s. 80, “Atatürk’ün Altın Mührü”,
TD, S. 2 1950, s. 83; “Altın Bayram Tahtı”, TD, S. 3 1950, s. 99; “Hazreti Yahya’nın Eli”, TD,
S. 142-143; “Şah İsmail’in Tahtı”, TD, S. 4 1950, s. 163-164; “Kıymetli Bir Çekmece”, TD,
S. 4 1950, s. 173; “Hazreti Osman’ın Kılıcı” TD, S. 5 1950, s. 193; “Topkapı Sarayını Alt Üst
Eden Mumya”, Tarih Hazinesi [TH], S. 1 1950, s. 24-25; “Kanunî’nin ve Birinci Ahmed’in Altın
Meçleri”, TH, S. 1 1950, s. 26-27; “Sultan Selim’in Kaftanı”, TH, S.1 1950, s. 35-37; “Şemsi
Tebrizî’nin Alemi”, TH, S. 1 1950, s. 49; “Sanat Şaheserlerimizden: Şiir Gibi Bir Vazo”, TH, S.
2 1950, s. 60; “Gümüş Mangal”, TH, S. 2 1950, s. 66; “Arefe Tahtı”, TH, S. 2 1950, s. 70; “Esir
Sancak Alemleri”, TH, S. 2 1950, s. 78-79; “Atatürk’ü Büyüleyen İki Tarihi Ayna”, TH, S. 2 1950,
s. 80-82; “Sanat Şaheserlerimizden: Mevlana’nın Türbesinde On Altı Dallı Bir Şamdan”, TH,
S. 2 1950, s. 96; “M Krupp’un Abdülaziz’e Hediye Ettiği Bir Top”, TH, S. 2 1950, s. 99; “Sultan
Selim’in Eşsiz Topu”, TH, S. 3 1950, s. 107-109; “Mevlevilerin Pazarcı Maşası”, TH, S. 3 1950,
s. 119; “Altınlı At Başlığı”, TH, S.3 1950, s. 121, “Türk Miğferleri”, TH, S. 3 1950, s. 127-128;
“Ok Kandiller”, TH, S. 3 1950, s. 129-130; “Mübarek Emanetlerden Hazreti Yahya’nın Başı”,
TH, S. 3 1950, s. 132-133; “Gönüller Büyüleyen İki Tarihi Kalkan”, TH, S. 3 1950, s. 140-141;
“Kıymetli Bir Çini Vazo”, TH, S. 3 1950, s. 152; “Sanat Şaheserlerimizden Konya’da Yapılmış
Bir Selçuk Kandil”, TH, S. 3 1950, s. 153; “Yavuz Sultan Selim’in Kazandırdığı Eserler”, Yeni
Tarih Dünyası, S. 5 1950, s. 204-206; “Şah İsmail’in Tahtı”, Yeni Tarih Dünyası, S. 4 1950, s. 163164.
682
Mustafa Sabri Küçükaşcı
memleket içinde ve memleket dışında kalmış olan kitabelerin, sistemli bir tarzda
tespit edilmesi, estampajlarının, fotoğraflarının alınarak tasnif ve neşrini sağlamak
için Türk Tarih Kurumu bünyesinde Prof. Dr. Mükrimin Halil Yinanç'ın (19001961) başkanlığında “Türk-İslam Devri Kitabeleri Derleme Heyeti” kurularak
1942 Martında çalışmalarına başlamıştır.16 Bu heyet pek çok kitabe ve mezar
taşının fotoğraf ve estampajını almasına rağmen ne yazık ki yayın faaliyetinde
bulunamamıştır. Heyetin çalışmalarının dışında Mükremin Halil Yinanç ile
Konya Müzesi’nin ilk müdürü Yusuf Akyurt’un (1877-1954) 1940’lı yıllardan
itibaren Anadolu’nun çeşitli şehirlerini münferiden gezerek inceledikleri yapıların
kitabelerini kaydettikleri ve üzerlerinde değerlendirmeler yaptıkları, ancak
yayımlamaya fırsat bulamadıkları anlaşılmaktadır.17 1960’lı yıllardan sonra
kitabeler üzerine yapılan çalışmalar istenilen seviyeye ulaşmasa da artmıştır.
Topkapı Sarayı Taş Kitabeler Koleksiyonunun Tarih Araştırmaları
Açısından Önemi
Topkapı Sarayı sahası içerisinde 15. yüzyılın ikinci yarısından 1928’e kadar
yapıların iç ve dış cepheleri başta olmak üzere, pencere alınlıkları, sütun, kemer,
kubbe gibi mimari aksamlarında dönemin en kıymetli hattatları tarafından
yazılmış ve yine dönemin en önemli hakkakları tarafından kazınmış Arapça,
Farsça ve Türkçe pek çok kitabe yer almaktadır. Tarih araştırmalarında saray
içerisinde yer alan kitabelerden bugüne kadar ihtiva ettikleri bilgiler ve çıkarılacak
manalar açısından yeterince istifade edildiğini söylemek zordur.18
16
Muzaffer Göker, “Türk Tarih Kurumu’nun Altı Yıllık Çalışmaları”, III. Türk Tarih Kongresi: Ankara
15-20 Kasım 1943 Kongreye Sunulan Tebliğler, Ankara 1948, s. 24.
17
Mükrimin Halil Yinanç ile Yusuf Akyurt’un tuttuğu defterler üzerindeki çalışma örnekleri için bk.
Mehmet Akif Erdoğru, “Prof. Mükrimin Halil Yinanç’ın Defter’inden Milas ve Peçin’in İslamî
Kitabeleri”, Sanat Tarihi Dergisi, Aralık 2021, S. 30/2, s. 1075-1087; Yusuf Turan Günaydın,
“M. Yusuf Akyurt’un Resimli Türk Âbideleri Külliyatı’nda Adana”, Harsiyât-İlmî, Harsî ve İçtimaî
Araştırmalar Dergisi, C 1, S. 1, Güz 2017, s. 447-460.
18
Duvara merbut kitabelerin yayını için bk. Abdurrahman Şeref, “Topkapı Saray-ı Hümâyûnu”,
TOEM, C 1 S. 5, 1326 [1910/1911], s. 265-299; Abdurrahman Şeref, “Topkapı Saray-ı
Hümâyûnu”, TOEM, C 2 S. 7, 1327 [1911], s. 393-421; Abdurrahman Şeref, “Topkapı Saray-ı
Hümâyûnu”, TOEM, C 2 S. 8, 1327 [1911], s. 457-483; Abdurrahman Şeref, “Topkapı Saray-ı
Hümâyûnu”, TOEM, C 2 S. 10, 1327 [1911], s. 585-594; Abdurrahman Şeref, “Topkapı Saray-ı
Humâyûnu”, TOEM, C 2, S. 11, 1327 [1911/1912], s. 649-657; Abdurrahman Şeref, “Topkapı
Saray-ı Hümâyûnu”, TOEM, C 2 S. 12, 1327 [1911/1912], s. 713-730; Abdurrahman Şeref,
“Topkap Saray-ı Hümâyûnu: Dâire-i Harîmi Beyanındadır”, TOEM, C 2 S. 6, 1329 [1911],
s. 329-364; Abdurrahman Şeref, “Topkapı Saray-ı Hümâyûnu: Harem-i Hümâyûn Dâiresi”,
TOEM, C 2 S. 9, 1911 [1329], s. 521-527; Ahmet Şimşirgil, Taşa Yazılan Tarih Topkapı Sarayı,
Osmanlı Tarihi Araştırmaları İçin Az Bilinen Bir Kaynak:
Topkapı Sarayı Taş Kitabeler Koleksiyonu
683
Duvara merbut halde bulunan kitabeler vasıtasıyla saray içerisinde yerleşik
kurumların ve vazifelilerin tarihçesi, bu görevlerde bulunan kadrolar hakkında
malumat edindiğimiz gibi dönemin sosyal hayatı ve anlam dünyasına dair ipuçları
da yakalamak mümkündür. Bir örnek olarak sadece Arz Odası üzerinde bulunan
kitabeleri incelemek bile dikkate değer sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Saray-ı
Cedîd-i Âmire’nin üçüncü avlusunda yer alan Arz Odası’nın giriş kapısı üzerinde
taş kitabe olarak Sultan III. Ahmed’in kendi hattı ile h. 1136 [m. 1723/1724]
tarihli besmelesi bulunmaktadır. Aynı cephenin solunda padişahlara arz sırasında
hediyelerin sunulması için kullanılan pişkeş kapısı üzerinde ise torunu Sultan II.
Mahmud’un imzasını taşıyan h. 1225 [m. 1810] tarihli “Hasbünellāhu ve ni’me’lvekîl”19 ifadesi bulunan taş kitabe yer almaktadır. Dedesi gibi kendisi de bir hattat
olan II. Mahmud’un saltanatı sırasında ana kapı üzerinde yer alan sultan dedesinin
kitabesinde yer değişikliği yaptırmayarak bir hatıra olarak yerinde bırakması, ancak
adeta kendisinin de bir padişah olduğuna işaret edecek şekilde cephe üzerindeki
diğer kapı üzerine benzer üslup ile aynı boyutlarda başka bir kitabe yazması dikkate
değerdir. Yine Arz Odası üzerinden Osmanlı tarihi açısından oldukça ilginç bir
durumu tespit edebileceğimiz bir başka örnek de avlu cephesindeki kapı üzerinde
yer alan Sultan IV. Mustafa tuğralı h. 1222 [m. 1807] tarihli tamir kitabesidir.
Padişahların haremden çıktıklarında arz için odaya girmek üzere kullandıkları bu
kapının üzerinde bulunan tuğranın Sultan II. Mahmud döneminde kaldırılmaması
1808 yılında birbirlerinin katledilmesine dair verdikleri emir de düşünüldüğünde
oldukça ilginç bir durum teşkil etmektedir. Benzer bir hadisenin Harem Karaağalar
taşlığında bulunan vakıf kitabeleri üzerinde de yaşandığı anlaşılmaktadır. Taşlıkta
IV. Mustafa’nın babaları I. Abdülhamid’in harem ahalisine ihsanlarda bulunduğu
vakfa yaptığı eki bildirdiği h. 1222 [m. 1807] tarihli tuğralı vakıf kitabesi yer
alırken darüssaade ağalarından İsa Ağa’nın h. 1231 [m. 1815/1816] tarihli vakıf
kitabesinin konulmasıyla birlikte Osmanlı tarihine “düşman padişahlar” olarak
geçen bu iki kardeşin tuğraları Harem Karaağalar taşlığındaki iki vakıf kitabesi
vasıtasıyla yan yana gelmiştir. (Ek 1)
Sur-ı Sultanî içerisinde mekânlara merbut halde bulunan yüzlerce kitabenin yanı
İstanbul 2005; Abdülmecit Şentürk, “Topkapı Sarayı’ndaki Taş Vakfiye Kitâbeleri”, Topkapı
Sarayı Müzesi Yıllık VI, İstanbul 2013, s. 220-237; Göksel Erdoğan, “Topkapı Sarayı’nda Yer
Alan Arapça Kitâbelere Genel Bakış”, Topkapı Sarayı Müzesi Yıllık VI, İstanbul 2013, s. 238-253;
Abdülhamit Tüfekçioğlu, “Topkapı Sarayı Haremi’ndeki Ashâb-ı Kehf İsimleri Yazılı Kitâbenin
Düşündürdükleri”, Milli Saraylar: Sanat - Tarih - Mimarlık Dergisi, İstanbul 2021, S. 20, s. 5-17.
19
“Allah bize yeter, O ne bir güzel vekildir.”
684
Mustafa Sabri Küçükaşcı
sıra çeşitli zamanlarda saray ve İstanbul başta olmak üzere imparatorluğun farklı
coğrafyalarından çeşitli sebeplerle ortadan kaldırılan mimari eserlerin parça ve
kitabelerinin saraya toplanmasıyla oluşturulmuş bir “Taş Kitabeler ve Taş Eserler
Koleksiyonu” mevcuttur.20 Bu tebliğde duvara merbut olan kitabelerden ziyade
depoda sergilemeyi bekleyen ve Osmanlı tarih yazımı açısından bugüne kadar
çok fazla istifade edilmemiş kitabelerden bir bölümü tasniflenerek tanıtılacaktır.
Sarayın müze oluşunun ardından ikinci avluda sol cephe harem araba kapısı
önündeki revak altlarında duvarlara raptedilerek sergilenmeye başlayan ve
zikredildiği üzere bir kısmı saraydan bir kısmı da saray dışarısından derlenen
Topkapı Sarayı Taş Kitabeler Koleksiyonu, 16. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar uzanan
geniş eser yelpazesi ile Osmanlı tarihi için çok önemli bir kaynak durumundadır.
Koleksiyona dâhil olan kitabelerin sergilenmek üzere raptedildiği avlu revak
duvarı 21 Temmuz 1986’da çökmüş, bazı kitabeler tamamen kaybolmuş, bir
kısmı da çeşitli yerlerinden kırılarak veya çatlayarak depolara kaldırılmıştır. Bu
sebeple 1964 yılında İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü Yeniçağ Tarihi Anabilim
Dalında üç öğrenci tarafından yapılan bitirme tezleri, bazı kitabeler açısından
günümüzde yegâne kaynak durumuna gelmiştir.
Eser çeşitliliği açısından son derece zengin olan koleksiyonda mimari yapılara
ait kitabelerin yanı sıra tuğra, arma, sütun, sütun başlığı, sütun kaidesi, süsleme
elemanı, mezar taşı, kuyu bileziği, havuz, çeşme, çeşme aynası, çeşme yalağı, hela
taşı, güneş saati, dibek, kantar gibi pek çok öge bulunmaktadır. Dört yüz parçaya
yakın eserden mürekkep koleksiyon Topkapı Sarayı sahası içerisinde yapılan
restorasyon çalışmaları ve kazılarla genişlemeye devam etmektedir. Örneğin 2017
yılında sarayın Marmara Denizi cephesinde Eski Askeri Bölge olarak anılan saha
içerisinde yer alan İstinat Duvarı Restorasyon ve Güçlendirme Projesi kapsamında
20
Koleksiyona dair yayınlar için bk. Halil Edhem, “Sultan Osman Han-ı Sani’nin Leh Seferine
Dair Türkçe Kitâbesi “, TOEM, İstanbul 1326 [1910], C 1, S. 4, s. 223-232; Binbil Çapkan,
Topkapı-Sarayı Müzesi Avlusunda Bulunan Bina Kitabeleri, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi,
Tarih Bölümü Yeniçağ Tarihi Anabilim Dalı Bitirme Tezi, İstanbul 1964; Mehmet İyigünlü,
Topkapı Sarayı Müzesindeki Çeşme Kitabeleri, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü
Yeniçağ Tarihi Anabilim Dalı Bitirme Tezi, İstanbul 1964; Metin Tekeşin, Topkapı Sarayı Müzesi’nin
Orta Avlusunda Bulunan Vakıf Kitabeleri, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü
Yeniçağ Tarihi Anabilim Dalı Bitirme Tezi, İstanbul 1964; Abdülmecit Şentürk, “Topkapı
Sarayı’ndaki Taş Vakfiye Kitâbeleri”, Topkapı Sarayı Müzesi Yıllık VI, İstanbul 2013, s. 220-237; H.
Canan Cimilli, Deniz Balkan, “Topkapı Sarayı Taş Kitabe Kayıtlarında Mevcut Olan Bir Kaç
Yok Olmuş Yapının Kitabeleri Üzerine Bir Araştırma”, Uluslararası Kültür, Sanat, Folklor Kongresi/
Sanat Etkinlikleri, 01 Mart 2016 Rostov-na-Don/Rusya=International Culture, Art, Folklore Congress/Art
Activities, 2016 s. 55-65.
Osmanlı Tarihi Araştırmaları İçin Az Bilinen Bir Kaynak:
Topkapı Sarayı Taş Kitabeler Koleksiyonu
685
yapılan kazı sırasında Babüssaade ağalarından Saray Kethüdası Karasulu Çavuş
Mehmed Ağa'nın Bahçevan Ocağına yaptığı 60 kuruşluk vakfın şartlarını ihtiva
eden h. 1224 [m. 1809/1810] tarihli bir taş kitabe bulunarak koleksiyona
kazandırılmıştır. (Ek 2)
İçerdiği bilgiler ile Türk tarihini aydınlatacak yeni veriler sağlamasının yanı
sıra saray koleksiyonunun önemli bir özelliği de kitabelerin hat sanatı açısından
dönemin en önemli sanatkârlarının eserleri olmalarıdır. Nitekim Hattat Mustafa
Rakım Efendi’nin Sultan II. Mahmud için çektiği pek çok tuğrasının yanı sıra,
Hattat Yesarizade Mustafa İzzet’in Seferli Koğuşu için ta’lik hat ile yazdığı
h. 1232 [m. 1816/1817] tarihli ve 32/45 envanter numaralı on bir satırlık bir
vakıf kitabesi ile Hattat Sami Efendi’nin celi sülüs hat ile yazdığı h. 1309 [m.
1891/1892] tarihli ve 32/114 envanter numaralı “en-Necatü fi’s-sıdk”21 ibareli
kitabe hat sanatı açısından şaheser değerdeki örneklerdendir. (Ek 3)
Zikredilen örneklerin yanı sıra koleksiyonda bulunan üç kitabe ise hattat
padişahların sanat dünyasına dair bilgilerimizi arttıran eserlerdir. Sultan III.
Ahmed’in “Ahmed bin Mehmed” ketebeli 32/86 envanter numaralı tarihsiz celi
sülüs taş besmelesi, Topkapı Sarayı Arz Odası kapısı üzerinde yer alan h. 1136
[m. 1723/1724] tarihli kitabe ile aynı imza ve ibareyi taşımaktadır. İstif olarak
da birbirini takip eden bu iki kitabe arasında harekelemenin yanı sıra “rahîm”
ifadesindeki mim harfinin istifi arasında fark bulunmaktadır. (Ek 4) 32/282
envanter numaralı celi sülüs bir başka kitabesinde yine aynı imzayı kullanan
Sultan Ahmed’in”Bu mısra’ nutk u hattıdır Hân Ahmedin Sultân Ahmed tekye-i tevhîd ihyâ
eyledi” 22 şeklindeki hattı hattatlığının yanı sıra tarih düşürmedeki maharetini de
göstermektedir.23
Bir başka hattat padişah II. Mahmud’un istif harikalarından biri sayılan “ketebehu
Mahmud bin Abdülhamid Han” ketebesi ile imzaladığı 32/5 envanter numaralı celi
sülüs “Hasbünellāhu ve ni’me’l-vekîl”24 ibareli kitabesi ise h. 1225 [m. 1810/1811]
tarihlidir. Elimizde bir kayıt bulunmamakla birlikte Topkapı Sarayı Arz Odası
21
“Kurtuluş doğruluktadır.”
22
“Bu mısra Sultan Ahmed’in sözü ve yazısıdır. -Sultan Ahmed tevhid tekkesini ihya etti-.”
23
Kitabe Fatih’teki Tercüman Yunus/Drağman Külliyesi’nin 1729’daki Balat yangınında hasar
gören ve ertesi yıl III. Ahmed tarafından yenilenen Halveti Tekkesi’ne aittir. Böylelikle Sultanın
yenilediği tekkeye bir de kitabe yazdığı anlaşılmaktadır. Kitabenin Topkapı Sarayı’na ne zaman
getirildiği bilinmemektedir.
24
“Allah bize yeter, O ne bir güzel vekildir.”
686
Mustafa Sabri Küçükaşcı
Pişkeş Kapısı üzerinde yer alan kitabe ile aynı tarih, imza ve ibareyi taşıması ve
erken envanter numaralarına kaydedilmesi kitabenin sarayın bir başka mekânı
için hazırlandığını düşündürmektedir. Aynı tarih, imza ve ibareyi taşımasına
rağmen iki kitabe arasındaki istif farkı Sultanın sanatkârlığının adeta bir belgesi
niteliğindedir.
Topkapı Sarayı Taş Kitabeler Koleksiyonunu Türk tarihine özelden genele
kaynaklık edecek şekilde tasnif ettiğimizde temel olarak karşımıza dört grup eser
ortaya çıkmaktadır. Bunları vakıf kaydını yaşatan vakıf kitabeleri, Topkapı Sarayı ve
İstanbul başta olmak üzere İmparatorluk coğrafyasında günümüze erişemeyen yapılara
ait kitabeler, adeta arşiv vesikası niteliği taşıyan yaşanan bir olayı kayıt altına alan kitabeler
ile Osmanlı ve Cumhuriyet tarihinde dönüm noktası olan bazı olaylar sonrasında
satırları kazınmak sureti ile bir dönemi ve zihniyeti kayıt altına alan tahrip edilmiş
kitabeler olarak sıralamak mümkündür.
Vakıf Kitabeleri
Literatürde çok az rastlanıldığı ifade edilen taş vakfiyeler25 elli iki adet ile Topkapı
Sarayı Taş Kitabeler Koleksiyonu’nun önemli bir parçasını teşkil etmektedir.26 Tümü
saray çalışanlarına ve padişah ailesine ait olan taş vakfiyeleri, mimari yapılarda
asılı bulunanlar ve ayrı olanlar olmak üzere, iki kısma ayırmak mümkündür. Saray
çalışanlarının kurdukları vakıfları kâğıt üzerinde kaydetmelerinin yanı sıra taş
vakfiyeler kazıtarak bulundukları koğuşlara astırmaları; kurdukları vakfı şartlarının
bozulmamak üzere koğuş ahalisine emanet ettiklerini gösterdiği gibi isimlerinin
çalıştıkları koğuşlarda kalıcı hale gelmesini istemeleri şeklinde de yorumlanabilir.
Bugün Topkapı Sarayı’nın Bîrun, Enderun ve Harem bölümlerinde duvara merbut
halde pek çok vakıf kitabesi bulunmaktadır. Saraydaki vakıf kitabeleri, İslamiyet’in
en önemli hususiyetlerinden olan temiz kazancın hayır için vakfedilmesinin sarayda
ne kadar yaygın olduğunu ispat etmesinin yanı sıra tarih yazımı açısından Harem
başta olmak üzere sarayda çalışan görevlilerin kimler olduğu, saray içerisindeki
koğuş düzeni ve bu koğuşların ekonomik gücüne dair bilgilerimizi arttıracak
önemli bilgiler sağlamaktadır. Depoda muhafaza edilen koleksiyondaki en erken
taş vakfiye 1625 tarihli iken en geç olanı 1851 tarihlidir. Bu tarih esasında sahil
saraylarına rağbetin başlamasıyla birlikte Topkapı Sarayı’nda çalışan sayısındaki
azalmaya da işaret etmektedir.
25
26
Abdülhamit Tüfekçioğlu, “Medeniyet Tarihimizde Taş Vakfiyeler”, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, C I, S. 1, 2000, s. 34.
Abdülmecit Şentürk, “Topkapı Sarayı’ndaki Taş Vakfiye Kitâbeleri”, Topkapı Sarayı Müzesi Yıllık
6, İstanbul 2013, s. 220-237.
Osmanlı Tarihi Araştırmaları İçin Az Bilinen Bir Kaynak:
Topkapı Sarayı Taş Kitabeler Koleksiyonu
687
Tarih yazımı açısından değer taşıyan vakıf kitabeleri arasında tanıtacağımız ilk
kitabe 32/77 envanter numaralı ince bir sülüs ile on dört kaş kemerli karşılıklı
kartuş içerisine hakkedilmiş olup Hazine koğuşunun dilsiz kadrosunda görev
yapan iki ağanın kurduğu vakfa dairdir. Aynı zamanda vakıf kitabelerinin en
erken tarihli kitabesi olan h. 1035 [m. 1625/1626] tarihli kitabede “Dilsiz Gürcü”
isimli ağanın vefatının ardından metrukâtının 1/3’ü olan 21.000 kuruş ile Hazine
koğuşuna hamam ile mutfak yapmayı vasiyet ettiği ancak zikredilen paranın
yeterli gelmemesi üzerine ismi zikredilmeyen “Dilsiz Tırnakçı27” ağanın 40.000
akçe ilave ettiğini bildirmektedir. Sultan IV. Murad’ın saltanatının ilk yıllarına
rastlayan bu kitabede Cuma geceleri Tırnakçı Ağa, Pazartesi geceleri de Gürcü
Ağa için üç İhlas ve bir Fâtiha okumaları şart konulmuştur.28 Kitabe vasıtasıyla
sarayda görev yapan dilsizlerin hangi makamlara geldiği hakkında malumat
sahibi olduğumuz gibi muhtemelen mirasçıları olmayan bu ağaların geniş malî
durumları ve çalıştıkları koğuşları imar etmede ne ölçüde etkili oldukları da
görülmektedir. (Ek 5)
Saraydaki koğuşlarda görevli ağalar arasında yardımlaşma ve hayır işleme
duygusunun ne kadar yaygın olduğunu gösteren bir diğer kitabe Seferli Koğuşu
Kethüdası Said Bey’in 32/53 envanter numaralı ince bir sülüs ile sekiz kaş kemerli
kartuş içerisine yazılmış taş vakfiyesidir. H. 1224 [m. 1809/1810] tarihli kitabe
Kethüda Said Bey’in daha önceden Ramazan ayında Seferli Koğuşu’nun beylik
sofrası için Matbah-ı Âmire’den sekizer sahan yemek, haftada ikişer kadayıf ve
her iftarda da birer tava yumurta verilmesi için 190 kuruş vakfettiğini, şimdi ise
bunlara ilaveten sofraya beşer okka reçel, dört okka eşribe yani içecek ve üçer
okka zeytin alınması için de vakıf parasına 500 kuruş ilave ettiğini bildirmektedir.
Ayrıca sayılan bu iki sofraya, Ramazan-ı Şerif masrafına gücü yetmeyen seferli
ağalarının oturtulması şart koşulmuştur.29 (Ek 6)
Saray içerisindeki koğuş düzenine ait bilgilerimizi arttıracak bir diğer önemli
kitabe, Berberbaşı Ali Ağa’nın taş vakfiyesidir. Sultan II. Mahmud'un berberbaşısı
olan Giritli Ali Ağa, Enderun’da yetişmiş, sultanın gözüne girerek Osmanlı
27
28
29
Tırnakçı: Padişahların tırnaklarını kesen memur hakkında kullanılan bir tabirdir. Has odalılardan
olan tırnakçı padişahın tırnaklarını perşembe günleri keserdi. Tırnakçıbaşı olarak da adlandırılan
kadro I. Abdülhamid devrinin sonlarına kadar devam etmiştir (Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı
Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1993, C III, s. 495).
Metin Tekeşin, agt., s. 28; Abdülmecit Şentürk, agm., s. 231. Şentürk, makalesinde kitabeyi hasarlı
olarak ifade etmesine rağmen 1986 yılında yaşanan faciada hasar almamıştır.
Metin Tekeşin, agt., s. 7; Abdülmecit Şentürk, agm., s. 229.
688
Mustafa Sabri Küçükaşcı
Devleti’nin son silahtarı payesi ile II. Mahmud’un en yakın adamlarından biri
olmuştur.30 Bir sonraki bölümde zikredeceğimiz üzere Hâlet Efendi ile de ortaklık
kuran Ali Ağa’nın ne ölçüde mal varlığı olduğu Seferli Odası için kurduğu vakıf ile
de teyit edilmektedir. Nitekim 32/117 envanter numaralı h. 1235 [m. 1819/1820]
tarihli kitabenin metni dönemin en önemli şairlerinden Keçecizade İzzet Molla
tarafından söylenmiş, hattat Yesarizade Mustafa İzzet tarafından yazılmıştır. 10
karşılıklı kartuş içerisine ta’lik hatla yazılan vakfiyenin bildirdiğine göre Seferli
Koğuşu’ndaki dört oda nöbetçisi ağa, “nöbet akçesi” adı altında koğuştaki diğer
ağaların her birinin maaşından 6 kuruşa el koymakta iken Ali Ağa, her sene Recep
ayında verilmek üzere, dört ağanın her birine 250’şer kuruş verilmek üzere 1000
kuruş tahsis etmiş ve bu usule son vermiştir.31 (Ek 7)
Zikredilen bu üç örneğin yanı sıra koleksiyon içerisinde gerek Haremde çalışan
kalfalar gerek padişah eşleri olmak üzere Harem kadınlarına ait pek çok vakıf
kitabesi de yer almaktadır. Özellikle Haremde çalışan kadınların evlenmedikleri
için vakıf kurmaya daha fazla temayüllü oldukları ve belki de evlat hasretlerini
giderebilmek adına daha çok sarayın ağır işlerini yapan koğuşlara yüksek
miktarlarda bağışta bulundukları görülmektedir. Bu vakıfların şartları arasında
vefatlarının ardından mevlid-i şerif ile hatm-i şerif okunması gibi şartların
bulunması da arkalarında hayırla ve Fâtihalarla anılma isteklerinin ne denli
kuvvetli olduğunu göstermektedir. Keza 32/56 envanter numaralı, altı karşılıklı
kartuş içerisine sülüs hat ile yazılmış, h. 1235 [m. 1819/1820] tarihli taş vakfiye ile
Harem-i Hümâyun’da görev yapan Penbe Kalfa’nın vefatından sonra malından
ayrılacak 460 kuruşun sarayın ağır işlerini yapan koğuşlardan biri olan Odun
Anbarı Ocağındaki neferlerin taamiyelerine zam için, 40 kuruş ocak imamı için
ve 300 kuruş da ocak camiine mum bedeli için olmak üzere toplam 800 kuruş
vakfettiği bildirilmektedir.32 Yine Harem-i Hümâyun’da Sultan II. Mahmud’un
ikinci çamaşırcısı olarak görev yapan Bedr-i Cihan Kalfa h. 17 Cemaziyülevvel
1237 [m. 9 Şubat 1822] tarihinde Helvahane Ocağına yaptığı 500 kuruşluk vakıfta
Helvahane Ocağı Camii’nde Kur’an hatmeden bir şahsa her ay ücret verilmesi ile
kendisine üç ihlas bir Fâtiha okunmasını şart koşmuştur.33 Yedi kartuş içerisine
sülüs hatla yazılan 32/209 envanter numaralı kitabenin köşesi kırıktır. (Ek 8)
30
31
Sevgi Ağca Diker, Osmanlı Saray Teşkilatında Has Oda, İstanbul 2021, s. 222; 390-391.
Metin Tekeşin, agt., s. 16; Abdülmecit Şentürk, agm., s. 228-229. Şentürk makalesinde eserin
envanter numarasını sehven 32/57 olarak vermiştir.
32
Metin Tekeşin, agt., s. 17; Abdülmecit Şentürk, agm., s. 230.
33
Abdülmecit Şentürk, agm., s. 232.
Osmanlı Tarihi Araştırmaları İçin Az Bilinen Bir Kaynak:
Topkapı Sarayı Taş Kitabeler Koleksiyonu
689
Topkapı Sarayı, İstanbul ve İmparatorluk Coğrafyasından Günümüze
Erişemeyen Yapılara Ait Kitabeler
Topkapı Sarayı Taş Kitabeler Koleksiyonu’nun önemli bir bölümünü de
günümüze ulaşamayan mimari eserlerin kitabeleri oluşturmaktadır. Saray
içerisinden başlamak üzere henüz imparatorluk döneminde bir sebeple tarihe
karışmış yapılara ait kitabeler önceleri Müze-i Hümâyun’da ardından ise Topkapı
Sarayı’nda bir araya getirilmiştir. Cumhuriyet döneminde ise yapılan imar
çalışmaları ve yapılan hukuki düzenlemeler ile tahrip altında kalan kitabe ve
tuğraların Topkapı Sarayı’na getirilmesi ile koleksiyon büyük ölçüde genişlemiştir.
Bu geniş koleksiyon arasından Topkapı Sarayı ve Osmanlı tarihi açısından kıymet
teşkil eden bir kısmı seçme yapılarak tanıtılacaktır.
Bu eserler arasında saraya ait en erken örnek Hazine kethüdalarından Osman ve
Sinan Ağa34 tarafından h. 996 [m. 1587/1588] tarihinde yaptırılan ve II. Mahmud
döneminde yenilenen çeşmenin 32/94 envanter numaralı kitabeli aynasıdır. Çeşme
aynası kitabesinde bildirildiğine göre Sultan II. Mahmud’un emri ile yaklaşık 250
yıl sonra aynı görevde bulunan halefleri Hazinedar Mehmed Ağa tarafından h.
1224 [m. 1809/1810] tarihinde yenilenmiştir. Üst kısmında akant yaprakları ile
bir düzenleme yapılan çeşmede beyzi madalyon içerisinde II. Mahmud tuğrası
altında ise altı kartuş içerisinde divan şiirinin temsilcilerinden Enderunlu Vasıf ’ın
kaleme aldığı ta’lik hatlı kitabe yer almaktadır. Bu kartuşların altında karşılıklı
yerleştirilmiş iki satır dört kartuş halinde 16. yüzyıldaki halefleri Osman ve Sinan
Ağa’nın yaptırdığı günümüze ulaşamayan eski çeşmenin üzerindeki kitabenin
daha ince bir ta’lik hatla aynen verilmesi aradan geçen uzun süreye rağmen aynı
görevde bulunan saray ağalarının birbirine olan saygısını göstermesi açısından
değerli bir örnektir. (Ek 9)
32/33 envanter numaralı bir diğer kitabe gerek Topkapı Sarayı’nın tarihinde gerek
Osmanlı tarihinde çok önemli bir yeri bulunan Şimşirlik Kasrı’nın “müceddeden
inşa” kitabesidir. H. 1118 [m. 1706/1707] tarihini taşıyan kitabe III. Ahmed’in
şimşirlik için ferah bir kasır yaptırdığını bildirmektedir. Bilindiği üzere I. Ahmed
döneminden itibaren şehzadelerin Topkapı Sarayı içerisinde tutulması geleneğine
ev sahipliği yapan bu kasır, Topkapı Sarayı’nın dördüncü avlusunda Harem
dairesinin yanında bulunmaktaydı. On iki daireli olup günümüze ulaşamayan yapı
34
Osman Ağa’nın Mart 1574’te hazine kethüdalığına atandığına dair bir kayıt bulunmaktadır.
Ancak iki Osman Ağa’nın aynı kişi olduğuna dair bir hükümde bulunmak zordur (bk.
Sevgi Ağca Diker, age., s. 331).
690
Mustafa Sabri Küçükaşcı
etrafındaki şimşir ağaçlarından ötürü “çemşir” veya “şimşirlik” adını almıştır.35
Kitabede de ismi “çemşir” olarak geçmektedir. Tarih beytinde ismini veren Şehdî
dönemin şairlerindendir. Divanında kasrın yeniden yapılması dolayısıyla duvara
asılan kitabeye nakşolunacak şiiri söylediğini bildirerek kitabede imzası bulunmayan
hattatının Durmuşzade Ahmed Efendi olduğu bilgisini vermektedir.36 Ta’lik hatlı
kitabe karşılıklı yerleştirilmiş yedi satır on dört kartuş halinde düzenlenmiştir.
Kartuşların aralarında yapraklı penç motifleri yer almaktadır. (Ek 10)
Koleksiyonda yer alan önemli kitabelerden biri de Top Kapusu (Toplu Kapu) Sahil
Sarayı’nın tamir kitabesidir. III. Ahmed döneminde (1703-1730) inşa edilen bu
yazlık saray, II. Mahmud döneminde sarayın ihtişamlı deniz girişini tamamlayan
Top Kapusu'nun iki yanındaki kulelerin yıkılması ile genişletilmiş ve sonraki
yıllarda Saray-ı Âmire’ye de ismini vermiştir. Henüz yeniçeriliğin kaldırılmasından
önce h. 1233 [m. 1817/1818]’de inşa edilen ve kitabesinde de “leb-i deryâ”
olduğu bildirilen saray bu dönemde Boğaziçi'nde yapılacak olan sahil saraylarının
da bir öncüsü durumundadır.37 Tarihi yarımadanın Marmara cephesine önemli
bir katkı sağlayan bu büyük yapı 1863 yılında çıkan bir yangınla yok olmuş geriye
üç parça halindeki kitabesi kalmıştır. Sultan Mahmud’un “Bâni-i sâni-i devlet”
olarak anıldığı kitabenin metnini şair Keçecizade İzzet Molla yazmıştır.38 Hattatı
ise imza atmadığından bilinememektedir. 4 metre gibi oldukça büyük boyuta
sahip 32/35 envanter numaralı kitabe iki satırda dörder kartuş içerisinde ta’lik
hat ile yazılmıştır. Kitabenin bir başka özelliği de tespit edebildiğimiz kadarıyla
saraya adını veren “Topkapı” ifadesinin geçtiği günümüze ulaşabilen tek kitabe
olmasıdır.39 (Ek 11)
35
36
37
38
39
Mehmet Zeki Pakalın, age., C III, s. 357.
Divandaki şiir ile kitabe arasında iki kelime farkı bulunmaktadır (Şeyda Bayındır, Şehdî Divanı,
Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Eski Türk
Edebiyatı Bilim Dalı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2008, s. 141-142).
Nilay Özlü, “II. Mahmud Döneminde İstanbul: Kent, İdeoloji ve Mimarî”, Mimarlık ve Yaşam, S.
6/1, Nisan 2021, s. 209.
Ebubekir Sıddık Şahin, Keçeci-zâde İzzet Molla'nın Divanları: Bahâr-ı Efkâr ve Hazân-ı Âsâr, Ankara
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Yayımlanmamış
Doktora Tezi, Ankara 2004, s. 206.
Topkapı Sarayı içerisindeki kitabelerde genellikle “saray-ı amire” ifadesi kullanılmaktadır.
Keçecizâde İzzet Molla'nın divanı içerisinde “topkapu” ifadesinin geçtiği yine h. 1233 [m.
1817/1818] tarihini taşıyan iki kitabe daha yer almaktadır (Ebubekir Sıddık Şahin, agt., s. 181,
200). Ancak saray kapılarında raptedilmek üzere yazıldığı bildirilen bu iki kitabe günümüze
ulaşamamıştır.
Osmanlı Tarihi Araştırmaları İçin Az Bilinen Bir Kaynak:
Topkapı Sarayı Taş Kitabeler Koleksiyonu
691
Günümüze ulaşamayan yapıların kitabeleri koleksiyonda sadece Topkapı Sarayı ile
sınırlı olmayıp, tarihçilik açısından değer taşıyan bir grup eser de imparatorluğun
farklı coğrafyalarından henüz Osmanlı döneminde saraya getirilmiş kitabelerdir.
Bu grup arasında en çok bilinen kitabe Sohum Kalesi kitabesidir. Karadeniz’in
Abhazya kıyısında bulunan ve çok eski bir kale olan Sohum Kalesi III. Ahmed
devrinde tamir ve tahkim edilmiş, kaleye bununla ilgili bir de kitabe koyulmuştur.
1829 yılında imzalanan Edirne Antlaşması gereğince kale Rusya’ya bırakılmış,
1877/1878 Osmanlı-Rus harplerinde kısa süreliğine tekrar Türk idaresine
geçmiştir. Bu zaman zarfında Sultan II. Abdülhamid tarafından Sohum Kalesi’nin
kitabesi ve birkaç top İstanbul’a getirtilmiştir.40 İmparatorluğun kuzey ucundan
bir hatıra olarak padişah emriyle Topkapı Sarayı’na getirilen celi ta’lik hatla iki
bölüm halinde yazılmış yedişer satırlı bu kitabe için sarayın II. avlusunda özel bir
düzenleme yapılmıştır. Muhtemelen yolda kırılan kitabe sarayda yer alan antik
parçalardan yapılan bir kaide içerisine yerleştirilmiş, üzerine de durumu anlatan
yine aynı üslupta dört bölüm ve ikişer satırdan oluşan yeni bir kitabe ilave edilerek
onun da üzerine Sultan II. Abdülhamid’e ait h. 1294 [m. 1877] tarihli tuğra
konulmuştur. Kitabe koleksiyonda 32/344 envanter numarasına kayıtlıdır.
Bu gruba dair bilinmeyen ilginç örneklerinden biri de İmparatorluğun güney
coğrafyasından; Filistin Askalan’dan (Aşkelon) getirilen bir taş tuğradır. H. 1265
[m. 1848/1849] tarihini taşıyan Sultan Abdülmecid tuğrası tahminen Askalan’da
inşa edilen bir devlet dairesini süslemekte idi. 1884’te Müze-i Hümayûn’a (Çinili
Köşk’e) getirilmiş, Topkapı Sarayının müze olmasının ardından da koleksiyona
dâhil olmuştur.41 Dikdörtgen formda hazırlanan 32/4 envanter numaralı kitabede
tuğra, yüksek kabartma bulutvarî kıvrımlı halkalar ile beyzi form oluşturacak
şekilde çevrelenmiştir. Tuğranın kolları üzerinde yapraklı stilize bir çiçek motifi
yer almaktadır. Muhtemelen yerine raptedilmesinin ardından geçen 36 yıl sonra
üzerinde bulunduğu yapının yıkılması üzerine taş tuğranın bir köşeye atılmayarak
Müze-i Hümâyun’a nakledilmesi çok yakın bir döneme ait bir eserin müzelik
değerde görülmesinin yanı sıra saltanata hürmetin bir yansıması olarak da kabul
edilmelidir. (Ek 12)
Cumhuriyet döneminde yapılan yasal düzenlemeler ile yaşanan kitabe tahriplerini
bir nebze önlemek için İstanbul ve civarındaki kitabelerin de Topkapı Sarayı
Müzesi’nde toplanmaya çalışıldığı görülmektedir. İstanbul’daki Haseki Hastanesi,
40
Cengiz Fedakar, “Kafkasya’da Osmanlı Tahkîmatı: Sohum Kalesi (1723-1729)”, Vakanüvis:
Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, C II [Kafkasya Özel Sayısı], 2017, s. 189.
41
Topkapı Sarayı Müzesi envanter kayıtları.
692
Mustafa Sabri Küçükaşcı
Maçka Karakolhanesi gibi yapılar ile surların çeşitli yerlerinde bulunan tamir
kitabeleri bu vasıta ile Topkapı Sarayı koleksiyonuna kazandırılan eserler
arasındadır. Bu grup içerisinde dikkate değer bir kitabe de Maârif Nezâreti
binasının kitabesidir. H. 1301 [m. 1883/1884] tarihini taşıyan kitabe Cumhuriyet
döneminde önce İnkılâp Müzesine alınmış ardından Topkapı Sarayı’na getirilmiştir.
32/154 envanter numaralı eserde üstte iki ampir desen arasında celi sülüs hat ile
“Maârif-i Umûmiyye Dairesi” ibaresi altta ise iki satır altı kartuş içerisinde ta’lik
hatlı kitabe metni yer almaktadır. Metni Abdülhamid dönemi şairlerinden İrfan
Paşa’ya ait olan kitabenin hattatı bilinmemektedir. (Ek 13)
Yaşanan Bir Olayı Kayıt Altına Alan Kitabeler
Koleksiyonda yer alan bir grup kitabe ise seferler, şehirdeki olaylar, padişahların
faaliyetlerini nakletmeleri açısından ayrı bir önem taşımaktadır. Bunlar arasından
17. yüzyıla ait zikredeceğimiz üç kitabe Osmanlı tarihi ve padişahların günlük
yaşamları açısından bilgilerimizi arttıracak mahiyettedir. Bunlardan ilki Sultan
I. Ahmed’e ait bir nişan taşıdır. Bilindiği üzere Lahana ve Bamya taşları olarak
anılan taşlar başta olmak üzere Topkapı Sarayı sahasında pek çok nişan taşı
bulunmaktadır. Ancak bunlar arasında az bilinen erken tarihli bir örnek Sultan
I. Ahmed’in saray sahası içerisinde attığı bir topuza ait h. 1015 [m. 1606/1607]
tarihli nişan taşıdır. 32/448 envanter numaralı sütun şeklinde düzenlenen taşta
üstte palmet dizisi altında karşılıklı altı kartuş ve onun da altında tarih mısraı
olmak üzere kitabe yer almaktadır. Topkapı Sarayı’nın Marmara Denizi’ne
bakan, eski askeri bölge olarak anılan sahada yer alan taşın yeri orijinal olmayıp
sonradan lahana ve bamya taşları ile bir araya getirilmiştir. Kitabesinde henüz on
altı yaşında olan padişahın elindeki topuzu büyük bir maharetle birkaç kere atıp
yakaladığı ve hedef alınan bir noktaya başarı ile attığından bahsedilmektedir. (Ek
14)
Koleksiyonda yer alan Sultan II. Osman’ın Hotin Seferi hakkındaki kitabe dikkate
alınması gereken bir diğer eserdir. Girift sülüs hatla on yedi satır halinde yazılan
h. 1031 [m. 1621/1622] tarihli ve 32/192 envanter numaralı Sultan Osman’ın
Hotin (Leh) seferi için hazırlanmış kitabede, Sultan’ın İstanbul’dan çıkışı, Edirne
ve Dimetoka’da konaklayışı ile sefer sırasındaki bazı hadiseler anlatılmaktadır.
1910 yılında dönemin Müze-i Hümâyun Müdürü Halil Edhem Bey, TOEM’de
kitabeyi epigrafik ve tarihî açıdan değerlendiren bir makale yayımlamıştır.42 Halil
42
“Sultan Osman Han-ı Sani’nin Leh Seferine Dair Türkçe Kitâbesi”, TOEM, İstanbul 1326
[1910], C I, S. 4, s. 223-232.
Osmanlı Tarihi Araştırmaları İçin Az Bilinen Bir Kaynak:
Topkapı Sarayı Taş Kitabeler Koleksiyonu
693
Edhem makalesinde kitabenin müzeye kazandırılışını da anlatmaktadır. Buna
göre 1901’de Dimetoka’da vaki kale harabesinde muhtemelen define arayan
bir kişi tarafından gizlice bulunan kitabenin 1902 senesi Eylül ayında mahalli
hükümetin himmetiyle Müze-i Hümâyun'a gönderildiğini ve bu kıymetli eserin
bizzat kendisi tarafından Çinili Köşk’teki eserlerin arasında teşhire konulduğunu
kaydetmektedir.43 (Ek 15)
Kitabede sultanın İstanbul’dan sefere h. 7 Cemâdilâhire 1030 [m. 29 Nisan
1621]’de çıktığı ve Edirne’de yirmi yedi gün kaldığı kaydedilmektedir. Edirne’den
sonra Tuna kıyısında on sekiz gün dinlenildiği kaydı Naimâ’nın ve Hasan
Beyzade’nin haberleriyle uyuşmaktadır.44
Hotin Seferi’nin hazırlıkları, savaş sahasında meydana gelen hadiseler ve h. 23
Zilkâde 1030’da [m. 9 Ekim 1621] antlaşma imzalanmasının ardından yaklaşık üç
buçuk ay süren İstanbul’a dönüş yolunda takip edilen yol güzergâhı ve uğranılan
yerler konusu kaynaklarda ayrıntılı bir şekilde anlatılmaktadır.45 Bununla birlikte
sultanın dönüş yolunda Dimetoka’da konakladığına dair bir kayıt yer almamaktadır.
Bu anlamda zikredilen kitabe kaynaklarda eksik olan malumatı tamamlamaktadır.
Topçular Kâtibi Abdülkadir Efendi dönüş yolunda çetin kış şartlarının sıkıntılara
sebep olduğunu ve Kurban Bayramı namazının bir sahrada kılındığı gibi dönüş
yolundaki hadiselere işaret ederken Dimetoka’dan hiç bahsetmez. Ancak Sultan
Osman’ın Hotin’den İstanbul’a dönüşte bir müddet Edirne’de konakladığı ve bu
sürede çeşitli avlar düzenlediğini kaydeder.46 Kitabede de sultanın av maksadıyla
Edirne’nin güneyindeki Dimetoka’ya h. 1031 senesi Muharrem ayının evâhirinde
[m. 18 Aralık 1621) ulaşması kayıt altına alınmıştır.
Halil Edhem, Sultan II. Osman’ın Dimetoka’daki ikametleri esnasında dikilmiş
olduğunu tahmin ettiği kitabenin Hotin Seferi’ne dair mühim bir vesika olduğunu
kaydettikten sonra, sonunda seferin başarıyla sonuçlanan büyük fetihlerden birisi
olduğunun kaydedilmesinin hakikatle örtüşmediğini söyler.47 Halil Edhem bu
43
44
Halil Edhem, agm., s. 226.
Nâimâ Mustafa Efendi, Târih-i Na’îmâ, yay. haz. Mehmet İpşirli, C II, Ankara 2007, s. 462; Hasan
Bey-zâde Ahmed Paşa, Hasan Bey-zâde Tarihi, yay. haz. Şevki Nezihi Aykut, Ankara 2004, C III, s.
931.
45
Mesela bk. Hasan Bey-zâde, age., s. 930-937; Topçular Kâtibi Abdülkadir (Kadri) Efendi Tarihi, yay.
haz. Ziya Yılmazer, C II, Ankara 2003, s. 716-754; Nâimâ, age., s. 460-474.
46
Topçular Kâtibi, age., s. 757.
47
Halil Edhem, agm., s. 231-232.
694
Mustafa Sabri Küçükaşcı
sonuca kendisinden önce ve sonra Leh Seferi’ni inceleyen araştırmacılar gibi48
kaynakların ekseriyetinde yer alan II. Osman’ın büyük umutlarla çıktığı seferinin
başarısızlıkla sonuçlandığına49 dair kayıtlardan ulaşmıştır. J. W. Zinkeisen’in “sefer
ne kadar talihsiz geçmiş olursa olsun-söylenenlere göre, Osmanlılar hiçbir şey
kazanmadan 80 bin adam 100 bin at kaybederken, Lehlerin kayıpları köle olarak
götürülenler hariç 20 bin kişi olarak tahmin ediyordu- Osmanlıların en parlak
zaferlerinden biri kabul edilecek ve yüceltilecekti”50 şeklindeki ifadesi kitabenin
sonundaki kayıtlarla uyumlu olduğu belirtilmesi gereken bir husustur. Seferle ilgili
kapsamlı bir kitap bölümü kaleme alan Erhan Afyoncu’nun kullandığı “Neticesiz
Çarpışma”51 başlığı Hotin Seferi için kullanılabilecek en güzel ifade olmalıdır.
Yine 17. yüzyıla ait padişahların günlük hayatlarına dair bilgilerimizi arttıracak
bir diğer eser IV. Murad’ın bir hamamı ziyaretine dair bilgileri ihtiva eden
kitabedir. 32/75 envanter numarasını taşıyan kitabede belirtildiğine göre h. 1038
[m. 1628/1629] tarihinde padişah, ismi verilmeyen bir hamamı ziyaret ederek
içerisinde bulunan havuza girmiş burada şifa arayacak hastalar için hayır duasında
bulunmuştur. Bu bilgiden IV. Murad’ın da hastalığı dolayısıyla hamam içerisindeki
şifalı olduğu düşünülen su ile dolu kaplıcavarî bu havuza girdiği anlaşılmaktadır.
Yedi satırlı sülüs hatlı kitabede Babüssaade Ağası Malatyalı İsmail Ağa havuza
gireceklerden kendisini ve padişahı hayırla yâd etmelerini istemektedir. Kitabede
ismi geçen İsmail Ağa’nın Üsküdar’da mescid, çeşme ve hamamdan oluşan küçük
bir külliyesi bulunmaktadır. Bu kitabenin de yapılan tadilatlarla büyük ölçüde
orijinalliği bozulmuş olmakla birlikte günümüzde ayakta olan Üsküdar’daki
hamama ait olması kuvvetle muhtemeledir. (Ek 16)
Tahribe Uğrayan Kitabeler
Koleksiyonun en ilgi çekici örneklerini bazı siyasi ve toplumsal olaylar sonrasında
satırları ve tuğraları kazınarak tahrip edilen kitabeler oluşturmaktadır. Tarih
yazımında kitabe tahripleri genelde Cumhuriyet dönemi ile anılagelmiştir.
48
J. W. Zinkeisen, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, trc. Nilüfer Epçeli, İstanbul 2011, C III, s. 526-528;
İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, İstanbul 1972, C III, s. 290; Tufan
Gündüz, “II. Osman’ın Hotin Seferi (1621)”, Osmanlı, ed. Güler Eren, Ankara 1999, C I, s. 466467; Feridun M. Emecen-Erhan Afyoncu, Savaşın Sultanları, ed. Coşkun Yılmaz, İstanbul 2018, C
II, s. 193-194.
49
Hasan Bey-zâde, age., s. 937; Nâimâ, age., s. 472.
50
J. W. Zinkeisen, age., s. 527.
51
Feridun M. Emecen-Erhan Afyoncu, age., s. 147.
Osmanlı Tarihi Araştırmaları İçin Az Bilinen Bir Kaynak:
Topkapı Sarayı Taş Kitabeler Koleksiyonu
695
Koleksiyonda Cumhuriyet devrinde yaşanan tahribatı ve dönemin zihniyetini
kayıt altına alan örnekler bulunduğu gibi Osmanlı döneminde yaşanan çeşitli siyasî
hadiseler sonrasında bazı satırları kazınmış kitabe örnekleri de bulunmaktadır.
Bunlardan ilki yukarıda zikredildiği üzere Seferli Koğuşu’nun nöbet kavgasını
zengin vakfiyesi ile bitiren son silahdâr Berberbaşı Giritli Ali Ağa’nın bir başka
hayır eserine dair kitabesidir. Enderun’dan yetişen Ali Ağa, Sultan II. Mahmud’un
en sevdiği musahiplerinden olmuş bir taraftan da bu yakınlığını kullanarak
devlet içinde devlet olarak tabir edilen dönemin yine önemli isimlerinden Hâlet
Efendi’yle birlikte iş tutmuştur. Öyle ki Ali Ağa ile Hâlet Efendi arasında gizli
bir haberleşme tertibatı kurulmuş, berberbaşı padişahın kimlerle görüştüğünü,
ne yapmak istediğini ve düşüncelerini detaylı olarak mektuplar vasıtası ile
Hâlet Efendiye iletmiştir.52 Hâlet Efendi’nin giriştiği faaliyetlerin anlaşılmasının
ardından sürgüne gönderilerek öldürülmesiyle başyardımcısı olan Berberbaşı Ali
Ağa da azledilmiştir. Yeniçeriler esasında Ağa’nın da sürgün edilmesini istemiş
ancak Sultan II. Mahmud, çok sevdiği anlaşılan Ali Ağa’nın devlet hizmetinde
değil kendi hizmetinde olduğunu ileri sürerek bu teklifi reddetmiştir.53 Berberbaşı
bu yıllarda ya da sonraki dönemde iyice gözden düşmüş olacak ki koleksiyondaki
banisi olduğu kitabede bir satır kazınmıştır. Hangi amaçla yazıldığı anlaşılamayan,
hattatı ve tarihi bilinmeyen 12 satırlık çift kartuş içerisine ta’lik hatla yazılmış
32/76 envanter numaralı kırık kitabede padişaha yapılan uzun övgülerin ardından
berberbaşının bir ricası üzerine sultanın bu hayrı yaptığından bahsedilmiştir.
Bilinçli olarak bir satırı tahrip edildiği görülen kitabede “Ser-tırâşan kullarına
kıldı taʿyin-i taʿam” ifadesinden kitabenin Berberbaşı Ali Ağa ile ilişkili olduğu ve
tahminen yeniçerilerin düşmanlığını kazanan ağanın isminin satırdan kazındığı
anlaşılmaktadır. (Ek 17)
Kitabelerden satır kazınmasının Osmanlı döneminde yaşandığı anlaşılan bir
diğer ilginç örneği Tekeli Mustafa Ağa’nın günümüze ulaşamayan Ortaköy’de
yaptırdığı çeşmesinin kitabesinde yaşanmıştır. Çeşmenin banisi Mustafa Ağa da
saray görevlilerinden olup, Has Ahır kethüdalığı ve Mirahur ağalığı görevlerinden
sonra h. 1051 [m. 1641/1642]’de kısa süreli Yeniçeri ağası olmuş sonraki yıllarda
Erzurum, Maraş, Bosna, Sivas, Şam ve Diyarbakır Valiliği yapmış, Kubbealtı
52
53
Ahmed Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet (Tertîb-i Cedîd), haz. S. Emre Karakuş-Murat Babuçoğlu,
Ankara 2017, C III, s. 2941-2942.
Süheyla Yenidünya, Mehmet Sait Hâlet Efendi Hayatı İdari ve Siyasi Faaliyetleri (1760–1822), İstanbul
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Doktora Tezi,
İstanbul 2008, s. 252, 259.
696
Mustafa Sabri Küçükaşcı
vezirliği ve Kaptan-ı Deryalığın ardından h. 1083 [m. 1672/1673] yılında
ölmüştür.54 Yeniçeri Ocağı’ndan yetiştiği anlaşılan Mustafa Ağa henüz saray
görevinde iken h. Zilkade 1050 [m. Şubat-Mart 1641] tarihinde Ortaköy hamamı
karşısında klasik üslupta bir çeşme yaptırmıştır. Çeşmeye aradan geçen zamanda
Mihrişah Valide Sultan, Valide bendinden yeniden su çektirmiş bunun tesit
etmek için de h. 1212 [m. 1797] tarihinde bir kitabe daha ilave ettirmiştir. 1940’lı
yıllara kadar ayakta olan çeşme sonra ortadan kaldırılmıştır.55 İbrahim Hilmi
Tanışık 1945 tarihinde yayımladığı kitabında “her iki kitabe son zamanlarda düşmüş
ve ortadan kaybolmuştur” ifadesini kullanmaktadır.56 1641 tarihli kitabe Topkapı
Sarayı Müzesi’ne getirilerek 32/200 envanter numarasına kaydedilmiştir. Ancak
Mihrişah Valide Sultan’ın hakkettirdiği kitabe koleksiyonda bulunmamaktadır.
Dikdörtgen kitabe ortadan ikiye ayrılarak karşılıklı bozuk sülüsle beş satır halinde
yazılmış sonradan bir mısraı kazınmıştır. Hattatı bilinmeyen kitabenin metni
dönemin önemli şairlerinden Cevrî İbrahim Efendi tarafından kaleme alınmıştır.
Cevri İbrahim Efendi’nin divanından kazınan satırında “Hâcı Bektâş ocağından geldi”
mısraı olduğu anlaşılmaktadır.57 Kitabede sadece bu mısraın silinmesi Yeniçeri
Ocağı ile Bektaşilik birlikteliğini, 1826’da yeniçeriliğin ilgasının ardından ocağa
karşı duyulan tepki neticesinde yaşanan olaylar sırasında kitabenin bu satırının
kazınmak suretiyle tahrip edildiğini düşündürmektedir.58 (Ek 18)
Zikredilen son Osmanlı dönemi örneği tarihiden yaklaşık 100 yıl sonra Cumhuriyet
hükümeti 31 Mayıs 1925 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile hükümet binalarında,
resmi dairelerde ve mekteplerde bulunan arma, tuğra ve saltanat resimlerinin
“Cumhuriyet mefhumu ile kabil-i telif görülmemesi” nedeniyle kaldırılmalarına karar
verilmiştir. Yeni bir devletin kurulması ile son derece anlaşılır olan bu karar, tarihi
kıymeti olan sanat eserlerine de uygulanmış, özellikle taş kitabelerde bulunan
saltanat armaları ve tuğraları kırılmış, kazınmış yahut üzerleri örtülmüştür. 1927
yılında 1057 numaralı “Türkiye Cumhuriyeti Dâhilinde Bulunan Bilumum Mebanii
54
55
56
57
58
İbrahim Hilmi Tanışık, İstanbul Çeşmeleri: Beyoğlu ve Üsküdar Ciheti, Ankara 1945, C II, s. 26.
M. Baha Tanman, “Ortaköy’ün Osmanlı Döneminde Gelişimi ve Mimarî Eserleri”, Büyük
Mecidiye Camii ve Ortaköy, İstanbul 2014, s. 103.
İbrahim Hilmi Tanışık, age., s. 26.
Ömer İnce, Cevri Divanı’ndaki Tarihi ve Efsanevi Unsurların Tesbiti ve İşlenişi, Dokuz Eylül Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir 1992, s. 107-108; Haluk
Aydın, Cevrî Divanı’nın Tahlili, Balıkesir Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış
Doktora Tezi, Balıkesir 2010, s. 163.
Mehmet İyigünlü, age., s. 6.
Osmanlı Tarihi Araştırmaları İçin Az Bilinen Bir Kaynak:
Topkapı Sarayı Taş Kitabeler Koleksiyonu
697
Resmiye ve Milliye Üzerindeki Tuğra ve Methiyelerin Kaldırılması Hakkında Kanun” ile
durum yasal olarak güvence altına alınmıştır. Kanunda açık olarak sadece kamu
hizmeti veren binalardaki tuğra ve armaların kaldırılarak müzelere alınması ya
da üzerlerinin birer vasıta ile örtülmesi belirtilmesine rağmen, uygulama gerçekte
çok daha sert olmuş, sadece resmi binalardaki tuğra ve armalar değil kamuya
açık mekânlardaki mesela çeşmelerin üzerindeki pek çok tuğranın kazınarak yok
edilmesine sebep olmuştur. 1928 yılı Kasım ayından itibaren harf inkılâbının
uygulamasıyla birlikte kanun çok daha yanlış yorumlanarak sadece tuğra ve arma
değil, eski yazı ile yazılmış pek çok kitabenin tahrip edilmesine de yol açmıştır.
Bu tarihlerde kazınarak yok edilen bazı tuğralı taş eserlerin Topkapı Sarayı’na
taşınarak korunmaya çalışması dönemin müzeciliği açısından da zikredilmesi
gereken bir durumdur.59 (Ek 19)
Değerlendirme ve Sonuç
Sunulan örneklerden de anlaşılacağı üzere Topkapı Sarayı Müzesi Taş
Kitabeler Koleksiyonu ihtiva ettiği zengin konular ve örnekler ile Türk tarih
yazımı açısından bugüne kadar kapsamlı olarak üzerinde durulmamış önemli
bir kaynak mahiyetindedir. Kitabeler, arşiv belgeleri ve kroniklerde yer alan
bilgileri özellikle zaman tayini ve isimler açısından desteklemesi bakımından
büyük önem taşımaktadır. Kaynaklarda kimi zaman birbirini zaman ve isim
bakımından tutmayan haberler döneminde hakkedilmiş kitabeler vasıtasıyla
netliğe kavuşabilmektedir. Yine kitabeler kimi zaman saray çalışanları, görevleri ve
vakıfları başta olmak üzere sarayın mekânları, padişahların günlük hayatları gibi
konularda yeni ve özgün bilgiler sunmaktadır. Koleksiyonun bir başka hususiyeti
de İstanbul başta olmak üzere yukarıda zikredilen örneklerde görüleceği üzere,
yok olan yapılara ait kitabelerin imparatorluğun Kafkasya ve Ortadoğu’daki
uç noktalarından henüz Osmanlı döneminde Topkapı Sarayı’na toplanılmış
olmasıdır. 16. yüzyıla kadar inen örnekleri ile kitabelerin tezyini sanatlar, hat ve
hakkâk gibi sanatkârlar açısından ele alınıp incelenmesi sanat tarihi bakımından
ayrı bir katkı sağlayacağı şüphesizdir. Önemli bir kısmı ait olduğu yapı ve olaya
dair tek kaynak olan bu eserlerin incelenip araştırılması sosyal bilimlerle uğraşan
herkesin üzerine düşen bir vecibe olduğu da unutulmamalıdır.
59
Anılcan Sıçrayık, İstanbul’da Eski Eser Tahribi (1908-1938), Marmara Üniversitesi, Türkiyat
Araştırmaları Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2019, s. 274-278.
698
Mustafa Sabri Küçükaşcı
Kaynaklar
Ahmed Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet (Tertîb-i Cedîd), haz. S. Emre Karakuş-Murat
Babuçoğlu, Ankara 2017.
Aydın, Haluk, Cevrî Divanı’nın Tahlili, Balıkesir Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Balıkesir 2010.
Bayındır, Şeyda, Şehdî Divanı, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk
Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Eski Türk Edebiyatı Bilim Dalı, Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2008.
Cimilli, H. Canan, Deniz Balkan, “Topkapı Sarayı Taş Kitabe Kayıtlarında
Mevcut Olan Bir Kaç Yok Olmuş Yapının Kitabeleri Üzerine Bir Araştırma”,
Uluslararası Kültür, Sanat, Folklor Kongresi/Sanat Etkinlikleri, 01 Mart 2016 Rostov-naDon/Rusya = International Culture, Art, Folklore Congress/Art Activities, 2016 s. 55-65.
Çapkan, Binbil, Topkapı Sarayı Müzesi Avlusunda Bulunan Bina Kitabeleri, İstanbul
Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Yeniçağ Tarihi Anabilim Dalı
Bitirme Tezi, İstanbul 1964.
Danişmend, İsmail Hami, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C III, İstanbul 1972.
Diker, Sevgi Ağca, Osmanlı Saray Teşkilatında Has Oda, İstanbul 2021.
Erdoğru, Mehmet Akif, “Prof. Mükrimin Halil Yinanç’ın Defter’inden Milas ve
Peçin’in İslamî Kitabeleri”, Sanat Tarihi Dergisi, Aralık 2021, S. 30 /2, s. 1075-1087.
Emecen, Feridun M. – Afyoncu, Erhan, Savaşın Sultanları, ed. Coşkun Yılmaz, C.
II, İstanbul 2018.
Fedakar, Cengiz, “Kafkasya’da Osmanlı Tahkîmatı: Sohum Kalesi (1723-1729)”,
Vakanüvis: Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, C. II [Kafkasya Özel Sayısı], 2017,
s. 163-194.
Göker, Muzaffer, “Türk Tarih Kurumu'nun Altı Yıllık Çalışmaları”, III. Türk Tarih
Kongresi: Ankara 15-20 Kasım 1943 Kongreye Sunulan Tebliğler, Ankara 1948, s. 14-33.
Günaydın, Yusuf Turan, “M. Yusuf Akyurt’un Resimli Türk Âbideleri
Külliyatı’nda Adana”, Harsiyât-İlmî, Harsî ve İçtimaî Araştırmalar Dergisi, Güz 2017,
C 1, S. 1, s. 447-460.
Gündüz, Tufan, “II. Osman’ın Hotin Seferi (1621)”, Osmanlı, ed. Güler Eren,
Ankara 1999, C I, s. 466-467.
Osmanlı Tarihi Araştırmaları İçin Az Bilinen Bir Kaynak:
Topkapı Sarayı Taş Kitabeler Koleksiyonu
699
Halil Edhem, “Sultan Osman Han-ı Sani'nin Leh Seferine Dair Türkçe Kitâbesi”,
Tarih-i Osmani Encümeni Mecmuası, İstanbul 1326 [1910], C 1, S. 4, s. 223-232.
Hasan Bey-zâde Ahmed Paşa, Hasan Bey-zâde Tarihi, yay. haz. Şevki Nezihi Aykut,
C III, Ankara 2004.
İnalcık, Halil, “Türkiye’de Modern Tarihçiliğin Kurucuları”, Muhafazakâr Düşünce,
Yıl 2, S. 7, Kış 2006, s. 1-29.
İnce, Ömer, Cevri Divanı’ndaki Tarihi ve Efsanevi Unsurların Tesbiti ve İşlenişi, Dokuz
Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
İzmir 1992.
İyigünlü, Mehmet, Topkapı Sarayı Müzesindeki Çeşme Kitabeleri, İstanbul Üniversitesi,
Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Yeniçağ Tarihi Anabilim Dalı Bitirme Tezi,
İstanbul 1964.
Nâimâ Mustafa Efendi, Târih-i Na’îmâ, yay. haz. Mehmet İpşirli, C II, Ankara
2007.
Özlü, Nilay, “II. Mahmud Döneminde İstanbul: Kent, İdeoloji ve Mimari”,
Mimarlık ve Yaşam, S. 6/1, Nisan 2021, s. 199-222.
Pakalın, Mehmet Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C III, İstanbul
1993.
Sıçrayık, Anılcan, İstanbul’da Eski Eser Tahribi, Marmara Üniversitesi, Türkiyat
Araştırmaları Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2019.
Sürün, Mustafa, Cumhuriyet Öncesi Sanat Tarihi Yaklaşımları: 1850-1923 Sanat Tarihi
Yayınları Üzerine Bir İnceleme, Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları
Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 2012.
Şentürk, Abdülmecit, “Topkapı Sarayı’ndaki Taş Vakfiye Kitâbeleri”, Topkapı
Sarayı Müzesi Yıllık VI, İstanbul 2013, s. 220-237.
Şahin, Ebubekir Sıddık, Keçeci-zâde İzzet Molla'nın Divanları: Bahâr-ı Efkâr ve Hazân-ı
Âsâr, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı
Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara 2004.
Tanışık, İbrahim Hilmi, İstanbul Çeşmeleri: Beyoğlu ve Üsküdar Ciheti, Ankara 1945.
Tanman, M. Baha, “Ortaköy’ün Osmanlı Döneminde Gelişimi ve Mimari
Eserleri”, Büyük Mecidiye Camii ve Ortaköy, İstanbul 2014, s. 63-119.
700
Mustafa Sabri Küçükaşcı
Tekeşin, Metin, Topkapı Sarayı Müzesi’nin Orta Avlusunda Bulunan Vakıf Kitabeleri,
İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Yeniçağ Tarihi Anabilim
Dalı Bitirme Tezi, İstanbul 1964.
Topçular Kâtibi Abdülkadir (Kadri) Efendi Tarihi, yay. haz. Ziya Yılmazer, C II, Ankara
2003.
Tüfekçioğlu, Abdülhamit, “Medeniyet Tarihimizde Taş Vakfiyeler”, Yüzüncü Yıl
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C I, S. 1, 2000, s. 33-51.
Topkapı Sarayı Müzesi Envanter Kayıtları.
Uluğ, İğdemir, “Merhum Halil Ethem Eldem’in Türk Tarih Kurumu’na Armağan
ettiği Türk-İslâm Devri Kitabe Estampajları”, Belleten, 1940, C. 4, S. 16, s. 545563.
Yenidünya, Süheyla, Mehmet Sait Hâlet Efendi Hayatı İdari ve Siyasi Faaliyetleri (1760–
1822), İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı,
Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 2008.
Zinkeisen, J. W., Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, trc. Nilüfer Epçeli, C III, İstanbul
2011.
Osmanlı Tarihi Araştırmaları İçin Az Bilinen Bir Kaynak:
Topkapı Sarayı Taş Kitabeler Koleksiyonu
701
Ekler
Ek 1: Harem Kara Ağalar Taşlığında IV. Mustafa ve Darü’ssaâde Ağası İsa Ağa’nın
Vakıf Kitabeleri, H.1231/M. 1815-1816.
Ek 2: 2017 Yılında Topkapı Sarayı Marmara Denizi Cephesinde Eski Askeri Bölge
İstinat Duvarı Restorasyon ve Güçlendirme Projesi Kapsamında Yapılan Kazı Sırasında
Bulunan Babüssaade Ağalarından Saray Kethüdası Karasulu Çavuş Mehmed Ağa’nın
Bahçevan Ocağına Yaptığı 60 Kuruşluk Vakfın Şartlarını İhtiva Eden Kitabe, H.
1224/M. 1809-1810.
702
Mustafa Sabri Küçükaşcı
Ek 3: 32/114 “Ennecatü Fis’sıdk”, Hattat Sami Efendi, H.1309/M.1891-1892.
Ek 4: Besmele, Arz Odası Giriş Kapısı, III. Ahmed H.1136/M.1723-1724. 32/86
Besmele, III. Ahmed, Tarihsiz.
Osmanlı Tarihi Araştırmaları İçin Az Bilinen Bir Kaynak:
Topkapı Sarayı Taş Kitabeler Koleksiyonu
703
Ek 5: 32/77 Dilsiz Gürcü ve Dilsiz Tırnakçı Ağaların Vakıf Kitabesi, H. 1035/ M.
1625-1626.
Ek 6: 32/53 Seferli Kethüdası Said Beyin Vakıf Kitabesi, H.1224/ M. 1809-1810.
704
Mustafa Sabri Küçükaşcı
Ek 7: 32/57 Berberbaşı Ali Ağa’nın Seferli Koğuşu İçin Vakıf Kitabesi, H.1235/
M. 1819-1820.
Ek 8: 32/56 Penbe Kalfa’nın Odun Ambarı Ocağı Neferleri, İmamı ve Camii İçin
800 Kuruş Vakfettiğine Dair Kitabe, H. 1235/ M. 1819-1820.
Osmanlı Tarihi Araştırmaları İçin Az Bilinen Bir Kaynak:
Topkapı Sarayı Taş Kitabeler Koleksiyonu
Ek 9: 32/94 Ağalar Çeşmesi, H. 996 ve 1224/ M. 1587-88 ve 1809-1810.
705
706
Mustafa Sabri Küçükaşcı
Ek 10: 32/33 Şimşirlik Kasrı İnşa Kitabesi, H. 1118/M.1706-1707
.
Ek 11: 32/35 Topkapusu Sarayı’nın Tamir Kitabesi, H. 1233/ M. 1817-1818.
Osmanlı Tarihi Araştırmaları İçin Az Bilinen Bir Kaynak:
Topkapı Sarayı Taş Kitabeler Koleksiyonu
Ek 12: 32/4 Filistin Aşkelon’dan Müze-i Hümâyun’a taşınan Sultan Abdülmecid
Tuğrası, H. 1265/M. 1848-1849.
Ek 13: 32/154 Maarif-i Umumiye Dairesi Kitabesi, H. 1301/M. 1883-1884.
707
708
Mustafa Sabri Küçükaşcı
Ek 14: 32/448 Sultan I. Ahmed’in Nişan Taşı, H.1015/M. 1606-1607.
Osmanlı Tarihi Araştırmaları İçin Az Bilinen Bir Kaynak:
Topkapı Sarayı Taş Kitabeler Koleksiyonu
709
Ek 15: 32/192 Sultan II. Osman’ın Hotin Seferine Dair Kitabe, H.1031/M. 1621-1622.
710
Mustafa Sabri Küçükaşcı
Ek 16. 32/75 Babü’ssaâde Ağası İsmail
Ağa’nın Üsküdar’daki Hamamına
Ait Kitabe, H.1038/M. 1628-1629.
Ek 17: 32/76, Berberbaşı Ali Ağa’nın
İsmi Geçen ve Döneminde Kazınan
Kitabe, Tarihsiz.
Osmanlı Tarihi Araştırmaları İçin Az Bilinen Bir Kaynak:
Topkapı Sarayı Taş Kitabeler Koleksiyonu
711
Ek 18: 32/200 Tekelü Mustafa Ağa Çeşmesi Kitabesi, H. Zilkade 1050/ M. Şubat-Mart
1641.
Ek 19: 32/107, Koleksiyondan Tahrip Edilmiş Tuğra Örneği.