KÜLTÜR VE HALKLA İLİŞKİLER İLİŞKİSİ: HALKLA İLİŞKİLER
AKADEMİSYENLERİNİN ALANA İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELERİ 1
Pınar GÜNER KOÇAK2
Mustafa AKDAĞ3
ÖZ
Araştırma Makalesi
Research Article
2
Öğr. Gör. Dr.
Nevşehir Hacıbektaş Veli
Üniversitesi Gülşehir Sosyal Bilimler
MYO., Nevşehir, Türkiye
E-Posta
pinarguner6@hotmail.com
ORCID
0000-0002-1715-460X
Kültür genel olarak tüm yaşayış şeklini, inançları, gelenek ve görenekleri kapsayan
bir kavramdır. İletişim vasıtasıyla aktarılır ve sürdürülür. Bu sebeple iletişim
bilimleri içinde oldukça önemli bir yeri bulunmaktadır. Halkla ilişkiler
faaliyetlerinin başarısında hedef kitlenin inançları, değerleri, normları, örf ve
adetleri, gündelik yaşayış şekilleri özetle kültürü oldukça önemli olmaktadır. Bu
sebeple kültürün halkla ilişkiler ile ilişkisinin incelenmesi bu araştırmanın konusunu
oluşturmaktadır. Bu kapsamda halkla ilişkiler ve kültür arasında nasıl bir ilişki
bulunduğu çalışmanın temel problemi olarak somutlaştırılmaktadır. Bu bağlamda
kültür ve halkla ilişkiler arasındaki ilişkiden hareket edilerek, Türk kültürünün ve
dinamiklerinin halkla ilişkiler faaliyetleri üzerindeki etkisi, Türk kültürünün iletişim
yapısının Doğu ve Batı toplumlarıyla benzerlik ve farklılıklarının ortaya konulması
da amaçlanmıştır. Halkla ilişkiler ile kültür arasındaki ilişkiyi tespit etmek amacıyla
Türkiye’de halkla ilişkiler alanında eğitim veren akademisyenlerin algılarını,
Prof. Dr.
bilgilerini ve deneyimlerini birinci ağızdan elde edilen veriler çerçevesinde
Erciyes Üniversitesi İletişim
Fakültesi, Kayseri, Türkiye
kullanılarak betimleyici bir çalışma yapılmıştır. Sonuç olarak kültürün halkla
3
E-Posta
makdag42@gmail.com
ORCID
0000-0002-1818-2960
Başvuru Tarihi / Received
16.04.2021
Kabul Tarihi / Accepted
03.09.2021
anlamlandırmak için uzman görüşme analizi ve yarı yapılandırılmış mülakat tekniği
ilişkiler faaliyetlerinde belirleyici olduğu, yürütülen faaliyetlerin şekillenmesinde,
uygulayıcıların tercih ettikleri medya ve mesaj stratejilerinin belirlenmesinde etkili
olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Türk kültürünün iletişim yapısının, ülkenin siyasi,
ekonomik, sosyal ve kültürel koşullarına göre şekillendiğini ve farklı ülkelerle ve
kültürlerle kıyaslama yapıldığında öncelikle bu koşulların farklılığını göz önünde
bulundurarak bir değerlendirme yapılması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Ayrıca
halkla ilişkilerdeki en ideal yöntem olarak düşünülen iki yönlü simetrik iletişim
yapısının her toplumda ve kültürde aynı şekilde işlemeyeceği de elde edilen
çıktılardandır.
Anahtar Kelimeler: Kültür, Toplumsal Kültür, Halkla İlişkiler, Halkla İlişkiler
Akademisyenleri.
Çalışma Nevşehir Hacıbektaş Veli Üniversitesi Etik Kurul Başkanlığı tarafından 23.12.2020 tarihinde
11250 sayılı kararıyla onaylanmıştır.
1
726
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
RELATIONSHIP WITH CULTURE AND PUBLIC RELATIONS: EVALUATIONS OF PUBLIC
RELATIONS ACADEMICS ABOUT THE FIELD
ABSTRACT
Culture, in general, is a concept that encompasses all life styles, beliefs, traditions and customs. It is transmitted
and maintained through communication. For this reason, it has an important place in communication sciences. In
the success of public relations activities, the beliefs, values, norms, customs and customs of the target audience,
In summary, culture is very important. For this reason, the study of the relationship between culture and public
relations is the subject of this study. In this context, how the relationship between public relations and culture is
concretized as the main problem of the study. In this context, it is aimed to reveal the effects of Turkish culture
and dynamics on public relations activities, the similarities and differences of the communication structure of
Turkish culture with Eastern and Western societies, based on the relationship between culture and public
relations. In order to determine the relationship between public relations and culture, a descriptive study was
conducted using expert interview analysis and semi-structured interview technique to make sense of the
perceptions, knowledge and experiences of academicians training in the field of public relations in Turkey within
the framework of first-hand data. As a result, it is concluded that culture is determinant in public relations
activities, it is effective in shaping the activities carried out and determining the media and message strategies
preferred by the practitioners. The communication structure of Turkish culture is shaped according to the
political, economic, social and cultural conditions of the country, and when compared with different countries and
cultures, it is necessary to make an evaluation considering the difference of these conditions. It is also one of the
results obtained that the two-way symmetrical communication structure, which is the most ideal method in public
relations, will not work in the same way in every society and culture.
Keywords: Culture, Social Culture, Public Relations, Public Relations Academics.
GİRİŞ
Kültür, birçok disiplin için temel yapı taşı olmakla birlikte, farklı disiplinler
kültürün farklı unsurları üzerinde yoğunlaşmaktadır. İletişim bilimleri açısından
kültür;
sembol,
anlam
ve
normların
tarihsel
aktarım
sistemi
olarak
tanımlanabilmektedir (Kartari, 2016: 33). Tanım içerisinde yer alan norm, anlam ve
sembollerin, kültür sistemi içerisinde zaman zaman değişiklik gösterip yeniden
yorumlandığını belirtmek gerekmektedir.
İnsanların tüm yaşayış şekilleri, gelenekleri, görenekleri, örf ve adetleri,
yemek yeme biçimleri, alış-veriş biçimleri, hediyeleşmeleri, misafirperverlik
ilişkileri yani tüm iletişim biçimleri yaşadıkları kültürün birleştiricileridir. Kültür,
iletişim vasıtasıyla aktarılır ve bu durum tüm gündelik yaşayışta ortaya çıkar.
Kültürün zamanla geçirdiği değişimler ve farklılaşmalar da iletişimde oluşan
727
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
farklılaşmalardan gelir. Bu farklar, gündelik-toplumsal kültürü etkilediği gibi aynı
zamanda iş yapma şekillerini de etkilemektedir. İletişim temelli bir alan olan halkla
ilişkilerde de ülkeler hatta bölgeler arasında farklılıkların oluşmasının en önemli
sebeplerinden birini de kültürdeki bu farklılıklar oluşturmaktadır. Halkla ilişkiler
bilindiği üzere ticari bir iletişimdir. Örgütlerin çıkarları söz konusu olduğunda,
güveni ve karlılığı arttırma öncelikli çaba haline geldiğinde, kamuyla en doğru
iletişimi kurmak için halkla ilişkiler uzmanlarının içinde bulundukları kültürü
tanıması ve kültürel unsurlara yönelik faaliyetlerde bulunma zorunluluğu ortaya
çıkmaktadır. Gerek yerel gerekse uluslararası halkla ilişkiler faaliyetlerini yürüten
işletmelerin öncelikle hedef kitle analizi yapmalarının birincil sebebi içinde yaşanılan
kültürün iletişime etkisini de öngörebilmek gelmektedir.
Birçok araştırmacı (Sriramesh, Grunig, Buffington, 1992-2005; Sriramesh ve
White, 1992-2005; Vercic, L. A. Grunig ve J. E. Grunig, 1996; Culbertson ve Chen,
1996, Vasquez ve Taylor, 1999; Sriramesh, 2009; Yeo ve Pang, 2016 vd.) kültür
alanındaki tanım çeşitliliği ve araştırma alanının genişliğine rağmen halkla ilişkiler
ve kültür arasındaki ilişkiyi detaylı şekilde irdeleyen çalışmaların yetersizliğine işaret
etmekte ve halkla ilişkilerin hem yerel hem de uluslararası ölçekte başarılı olabilmesi
için kültürün temel unsurlar arasında değerlendirmesi gerektiğini belirtmektedirler.
Bu kapsamda araştırmanın konusu, halkla ilişkiler ve kültür ilişkisinin halkla
ilişkiler akademisyenleri tarafından değerlendirilmesi olarak belirlenmiştir. Temel
amacı ise, kültürün halkla ilişkiler faaliyetlerinde belirleyici olup olmadığının tespit
edilmesidir. Bu amaçla oluşturulan araştırma soruları da, Türk kültürünün ve
dinamiklerinin halkla ilişkiler faaliyetleri üzerinde belirleyici olup olmadığını tespit
etmek ve Türk kültüründeki iletişim yapısı ile Doğu-Batı kültürleri arasındaki
benzerlikleri ve farklılıkları ayırt etmek amacıyla sorulmaktadır. Bu çalışma, halkla
ilişkiler
faaliyetlerinin
kültürel
farklılıklar
açısından
nasıl
değişiklikler
sergileyebileceğinin halkla ilişkiler akademisyenleri bakış açısıyla ortaya koyulması
açısından oldukça önem taşımaktadır. Çalışma için gerekli olan etik kurul raporu
Nevşehir Hacıbektaş Veli Üniversitesi Etik Kurul Başkanlığı tarafından 23.12.2020
tarihinde 11250 sayılı kararıyla onaylanmıştır.
728
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
1. Toplumsal Kültür
Kültür, bilgiyi, inancı, sanat ve ahlakı, örf ve adetleri, bireyin bir toplumun
üyesi olması nedeniyle kazandığı alışkanlıklar ve bütün yetenekleri içine alan,
toplumdaki bireyler tarafından birçok potansiyel yaşam tarzının deneyimlenip bazı
tutum, davranış ve düşünüş tarzlarının alışkanlığa döndüğü genel yaşam tarzını ifade
etmektedir (Barutçugil, 2011: 30).
Kültür, bireyin neyi algılayacağını ve onu nasıl yorumlayıp yanıt vereceğini
belirleyerek, bireyin düşünce biçimini ve davranış kalıplarını etkilemektedir (Kartarı,
2016: 139). İnsanların toplumsal çevreleriyle öğrendikleri ve kendinden sonra
gelenlere aktardıkları kültür, içinde yaşadıkları toplumları diğerlerinden ayırt edici
özelliklere sahip olabilmektedir.
Toplumsal kültür; uzun zaman önce saptanmış, içinde yaşanılan toplumun
özelliklerini bünyesinde toplamış, tarihsel bir birikim sonucu kabul görmüş
davranışsal normları içermektedir (Nişancı, 2012: 1279). Belli bir topluma özgü olan
bu değer ve normlar, bir toplumu diğerlerinden ayıran temel özelliklerdir.
Toplumları birbirinden ayıran kültürel farklılıklar Hofstede göre soğan
kabuğunun katmanları gibi birbiri içine geçmektedir. Hofstede farklılıkları
sınıflandırmak amacıyla birbiriyle ilişkili kategorileri (semboller, kahramanlar,
ritüeller ve değerler) saptayıp soğan katmanlarından yola çıkıp açıklamaktadır. Ona
göre en üst katmanda aynı kültürün üyeleri tarafından ortak anlamları olan sözcük,
jest, resim ve nesneleri oluşturan semboller bulunmaktadır. Bir diğer katmanda
kültürde değer verilen niteliklere sahip, örnek davranışlar gösteren kahramanlar
bulunmaktadır. Kahramanların altında bulunan ritüeller ise, geleneksel selamlaşma,
saygı gösterme şekilleri, toplumsal ve dini törenler gibi toplumsal gereklilik ifade
eden
kolektif
uygulamalardır.
Bu
katmanlarının
merkezini
ise
değerler
oluşturmaktadır. Çocukların farkında olmadan öğrendiği ilk kültür öğesi olan
değerler, iyi-kötü, kirli-temiz, çirkin-güzel, doğal-yapay, normal-anormal, rasyonelirrasyonel gibi ayrımların yapılmasını sağlayan duygulardır (Kartarı, 2016: 95-96).
Kaplan ve Manners ise toplumsal kültürün dört belirleyicisini tanımlamıştır.
Bunlardan ilki, uydu iletişimi, internet gibi teknolojik gelişmelerle ekonomik gelişim
729
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
düzeyine de göndermede bulunulan “Tekno Ekonomi”dir. İkincisi, bir toplumdaki
farklı üyeler gruplar arasındaki ilişkileri tanımlayan “Toplumsal Yapı”dır. Üçüncüsü,
değerlere, normlara, dünya görüşüne, bilgiye, felsefelere ve dinsel ilkelere işaret
eden “İdeoloji”dir. Dördüncüsü ise, özellikle çocuk yetiştirme uygulamaları üzerine
temellenen, bir toplumun bireylerinin davranışlarını oluşturan “Kişilik”tir (Becerikli,
2005: 31).
Toplumsal kültürel farklılıklar sadece Hofstede belirlediği kategorilere ya da
Hall’un kültür çevrimi yaklaşımlarına dayanmamaktadır. Coğrafi farklılıklar,
geçirilen tarihsel evreler, yönetim biçimleri de bu farklılara sebep olabilmektedir.
Ülkelerin geleneksel kültürlerindeki benzerlik ve farklılıklarına bakıldığında;
Almanya’da hiyerarşik sınırlamalar, dürüstlük dikkat çekerken; Fransa’da çok
kültürlülüğe tepkili bir yaklaşımın olması ve kendi kültürel değerleriyle övünme;
Hollanda’da dinamizm, çalışkanlık, iş etiği, görev bilinci; Rusya’da tutuculuk, insan
odaklı olmak, dayanıklılık, doğaçlama, eşitlikçi ve adil olamama; Japonya’da
mücadeleci bir yaklaşım ve her türlü kültürel kimliği koruma yaklaşımı; Kore’de,
dikey toplum, protokolün gözetilmesi, kararlılık, şiddete eğilim, rekabet; Çin’de,
hoşgörü, nezaket, saygı, tarafsızlık, çalışkanlık, toplumsal ilişkilerde eşitsizlik;
Hindistan’da güçlü aile bağları, duygusallık, girişimcilik, toplumsal eşitsizlik; Arap
ve İslam ülkelerinde, güçlü kişisel ilişkiler, misafirperverlik, güçlü aile bağları gibi
özellikler görülmektedir (Barutçugil, 2011: 60-80).
Genel olarak toplumsal kültürle ilgili yaklaşımlar değerlendirildiğinde
toplumsal kültürün nitelikleri ve çerçevesi daha belirgin hale gelmektedir. Kültür,
sosyal etkileşim aracılığıyla, modelleme, taklit talimat, düzeltme, müzakere, öykü
anlatma, dedikodu, iyileştirme, yüzleşme ve gözlem aracılığıyla oluşturulur,
sürdürülür, aktarılır ve değiştirilebilir (Sriramesh, Grunig, Buffington, 2005: 616).
Değerler, normlar, ritüeller, ortak semboller, toplumsal senaryolar ve kahramanlar,
toplumsal roller, düşünme ve algılama şekilleri, kalıp düşünceler, teknolojik
gelişmeler, coğrafi konum, yönetim şekli ve ideolojiler ayrı ayrı toplumsal kültürün
aygıtlarını oluşturmaktadır. Ayrıca kitle iletişim araçlarındaki gelişmeler, gerek
üretim, tüketim ve yaşam biçimlerinde olan değişmeler ve gelişmeler, farklı
kültürlerin farklı bakış açıları, değer ve normları, ritüelleri olduğunu bu teknolojik
730
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
gelişmelerle öğrenilmekte ve bu kültürlerarası iletişimin temel konusunu
oluşturmaktadır.
2. Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi
Bir toplumun kültürü o toplumda kullanılan iletişim kalıpları üzerinde etkili
olduğundan ve halkla ilişkilerde her şeyden önce bir iletişim etkinliği olmasından
dolayı kültür halkla ilişkiler üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir (Sriramesh ve
White, 2005: 636). Vasquez ve Taylor’a göre toplumsal kültür, örgüte çalışanların
deneyimleri ve tutumları aracılığıyla giren ve bir örgütün halkla ilişkiler iletişiminin
önemli bir parçası olan iletişim varsayımlarından oluşmaktadır (1999: 435). Halkla
ilişkiler faaliyetlerinin etkili ve başarılı olabilmesi için faaliyetlerin sunulduğu
toplumun kültürünün bilinmesi ve yürütülen çalışmalarda kültürel unsurlara dikkat
edilmesi gerekmektedir. Halkla ilişkiler faaliyetlerini yürüten gerek yerel işletmeler
gerekse uluslararası işletmeler, içinde bulundukları kültürü iyi analiz etmelidirler.
Bunun en önemli sebebi ise halkın rızasının alınabilmesi için önce o halkın
kültürünün anlaşılması ve halkın benimseyebileceği faaliyetlerin yürütülebilmesidir.
Küreselleşme ve yeni iletişim teknolojileri bireyleri, grupları ve örgütleri
birbirine yaklaştırmıştır. Bir ülkede meydana gelen olaylar, artık birçok ülkede
insanlar, kuruluşlar ve ilişkiler üzerinde doğrudan etkilere sahip olabilmektedir.
Kültürün karmaşıklığı göz önüne alındığında, tek bir kişi ya da kuruluş farklı
kültürlerde, o kültürlerin pratiğini ya da iletişim modelini öğrenememektedir. Farklı
milletlerin kültürlerinin tüm yönlerini anlamaya çalışmaktan daha yararlı olan şey,
kültürlerarası iletişim ve halkla ilişkilerin ilişkisel ve genel bir bakış açısıyla ele
alınmasıdır (Kent ve Taylor, 2011: 51). Sriramesh ve White, bu görüşe katılmamakla
birlikte onlara göre geleneksel kültür ve buna bağlı olarak kültürel çerçeve, halkla
ilişkiler kuramlarını başka kültürlere de yayarak genişletilmesine, halkla ilişkilerin
farklı kültürlerde neden farklı biçimlerde uygulanabileceği sorunsalını çözmeye
yardımcı olmaktır (Sriramesh ve White, 2005: 623). Sriramesh ve White’ın dikkat
çekmeye çalıştığı sorun şudur: Halkla ilişkiler alanında belirli yaklaşımlar ve
kuramlar bulunmaktadır. Uluslararası halkla ilişkiler bağlamında farklı ülkelerin ve
farklı
kültürlerin
halkla
ilişkiler
faaliyetleri
bu
kuramlar
üzerinden
değerlendirilmektedir. Her kültür kendi iç dinamiklerini ortaya koyduğu için
731
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
kültürler farklılaştıkça halkla ilişkiler faaliyetleri de farklılaşabilmektedir. Bu yüzden
kültür halkla ilişkiler faaliyetleri ve yaklaşımları için temel belirleyici unsurlardandır.
Teknolojik gelişmeler coğrafyalar, ülkeler hatta kültürler arasındaki sınırların
ortadan kalkmasına neden olabilmektedir. Bir ülkenin daha Batılı bir ekonomiye ve
yaşam tarzına doğru hızlı bir dönüşüme uğrayabilmesine rağmen, ülkenin kültürleri,
gelenekleri ve ahlaki normları korunabilmektedir (Kriyantono ve Mckenna, 2017:
12). Fakat çok uluslu şirketlerin uygulamalarının ülkelerin toplumsal kültürleri için
bir tehdit oluşturabileceğini de belirtmek gerekir.
Egemen toplum olarak adlandırılan büyük toplumların coğrafi genişliği,
nüfusunun fazlalığı, teknolojik ve ekonomik üstünlüğü gibi birçok faktör beraberinde
daha küçük toplumlarının kültürlerine yönelik bir baskı mekanizması oluşturmasına
neden olmaktadır. Egemen toplumlar, diğer toplumları değerlendirirken, kendi
değerlerini, normlarını, inançlarını, düşünce yapılarını, gündelik yaşama şekillerini,
iş yapma biçimlerini, bilimsel bakış açılarını kendi geleneksel kültür unsurlarına göre
yapmakta ve bu durumda ortaya etnosentrizm gibi sorunlar çıkmaktadır.
Etnosentrizm, bireylerin ya da toplumların kendi kültürünü dünyanın merkezine
koyarak, diğer tüm kültürler için ölçüt olarak kullanmasıdır (Kartarı, 2016: 238).
Vasquez ve Taylor’a göre de etnosentrik kuram, “teorinin, ortaya çıktığı toplumun
kültürel varsayımlarını yansıttığı halde, tek bir teorinin tüm toplumlar için uygun
olduğunu” (1999: 434) ele almaktadır.
Halkla ilişkiler alanındaki en büyük sorunlardan birisi ortaya koyulan kuram
ve yaklaşımların Amerika kökenli olması ve diğer ülkelerin halkla ilişkiler
faaliyetlerinin de bu yaklaşımlara göre değerlendirilmesidir. Bu durum halkla
ilişkilerde etnosentrik bir bakış açısının oluşmasına neden olmaktadır.
Botan çokuluslu şirketlerle halkla ilişkiler yönetiminin karşılaşacağı en
yaygın problemin etnosentrik yaklaşım olduğunu belirtmektedir. Etnosentrik modele
göre, yurtdışındaki operasyonlardaki faaliyetlerin kontrolü şirketin genel merkez
personeli tarafından yürütülmekte ve bu da halkla ilişkiler faaliyetlerinin ev sahibi
ülke tarafından yönlendirilmesine neden olmaktadır. Kararların genel merkezde
verilmesi ve dünyadaki diğer iştiraklerle de aynı faaliyetler yürütülmesiyle halkla
732
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
ilişkiler faaliyetleri ev sahibi ülkenin normlarını ve değerlerini yansıtmakta,
faaliyetlerin yapıldığı ülkenin kamusunda ise aynı etkiyi yaratmamaktadır. Hatta bu
şekilde yürütülen halkla ilişkiler faaliyetleri farklı kültüre sahip ülkelerde istenilen
sonuçları çıkarmadığı için kurum adına risk oluşturmaktadır. Bu durum, çokuluslu
şirketlerin uluslararası halkla ilişkiler değil, sınır ötesi halkla ilişkiler yaptığı
anlamına gelmektedir. Ancak bu etnosentrik uygulamalar kısa vadede işe yarıyor gibi
görünse de uzun vadede önemli problemlere sebep olmaktadır (1992: 151-152).
Etnosentrizm sorununa karşılık önerilen diğer bir yaklaşım polisentrizmdir.
Polisentrizm,
çokuluslu
şirketlerin
yurtdışındaki
çalışmalarında,
işbirliğinde
bulunulan ülkelerde ülkenin yerel yöneticilerinin görevlendirilmesidir (Tonus, 2012:
60). Böylece işbirliği yapılan ülkelerin kültürüne yabancı kalınmayarak, yürütülen
halkla ilişkiler uygulamaları karşılığını bulacaktır. Bu durum kültürün halkla ilişkiler
uygulamalarında ne kadar belirleyici olduğunu göstermektedir.
Kültürler arası iletişim halkla ilişkiler uygulamaları için oldukça önemlidir.
Farklı kültürlerin uygulamalarının analiz edilmesi, halkla ilişkiler için aynı zamanda
bir avantaj olabilmektedir. Garcia’ya göre halkla ilişkiler alanının Batı ile benzer
uygulamaları yürütmesi ve polisentrik anlayış, yalnızca etnik merkezciliğin
önlenmesi için değil, aynı zamanda mesleklerin kültürler arası zenginleşmesine
katkıda bulunabilecek yerel paradigmaları ortaya koyma yöntemi olarak da uygun
görünmektedir (2016: 10). Sriramesh benzer bir şekilde, kültür ve uluslararası halkla
ilişkiler bağlamındaki çalışmaların Amerika ve Avrupa’da yürütülen çalışmaların
çoğaltılmasıyla sınırlı olduğunu, ancak bu çoğaltmanın bile önemli avantaj olduğunu
belirtmektedir (2009: 8).
Hofstede kültürün örgütlerdeki davranış üzerindeki etkisini incelemek için,
halkla ilişkiler uzmanları da dahil olmak üzere yöneticiler tarafından yaygın olarak
kullanılmakta olan yaklaşımları ve antropologların teorilerinin incelenmesi
sonucunda bir dizi kültür boyutu geliştirmiştir. Hofstede’nin, ABD merkezli IBM
şirketi çalışanları üzerinde yaptığı incelemeler daha sonra Hermes olarak
adlandırılmış ve kültürün boyutlarını içeren araştırmalar defalarca tekrarlandıktan
sonra kültürel boyutlar ortaya konulmuştur. Bu boyutlar halkla ilişkiler üzerindeki
kültürel etkileri açıklamaya çalışmaktadır. (Grunig ve Grunig, 2009: 689).
733
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
Hofstede’in kültürel boyutları iletişim faaliyetlerini açıklamada kullanılan önemli bir
ölçek olmasına rağmen, toplumların da kendilerine özgü birçok kültürel özelliğe
sahip olduğu ve bunların çoğu zaman iletişim aktivitelerinde belirleyici olduğunun
da altını çizmekte fayda bulunmaktadır (Dhanesh ve Sriramesh, 2017: 208). Ayrıca
kültürlerin zaman içerisinde değişimler gösterebileceğini veya çeşitlenebileceğini
belirtmek gerekmektedir.
Toplumsal kültürün halkla ilişkiler faaliyetlerine etkilerini özellikle Asya
ülkelerinde yapılan halkla ilişkiler faaliyetlerinde de görmek mümkündür. Toplumsal
kültür ve halkla ilişkiler bağlamında yapılan araştırmalarda; Çin’de “Guanxi (ilgili
kişiler arasında var olan kardeşlik ilişkisinin inşa edilmesi ve sürdürülmesi)”,
Japonya’da “nomu (medya mensuplarıyla sahip oldukları kişisel etkinin önemini
vurgulamak için içki zamanı)”, “wa (uyum)” ve “amae (bir başkasının iyiliğine bağlı
olma arzusu)”, Hindistan’da “Misafirperverlik ilişkileri” Kore’de “kendini daima
gizle” nosyonunun benimsenerek açıkça ifade etmek yerine (özellikle medya da)
metaforlara başvurulması gibi kavramlarının ortaya çıktığı görülmekte ve kültürün,
iletişime ve halkla ilişkiler faaliyetlerine önemli etkisinin olduğu bu kavramlarla
daha net ortaya konulmaktadır (Akdağ ve Güner Koçak, 2018: 14).
3. Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Kültür ve Halkla İlişkiler Üzerine
Değerlendirmeleri
3.1. Amaç
Bu araştırmanın temel amacı kültür ve halkla ilişkiler arasındaki ilişkiyi
belirleyip, halkla ilişkiler faaliyetlerinde kültürün etkisini tespit etmektir. Araştırma
kapsamında; Türk kültürünün ve dinamiklerinin halkla ilişkiler faaliyetleri üzerinde
belirleyici olup olmadığını tespit etmek ve Türk kültüründeki iletişim yapısı ile
Doğu-Batı arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları ayırt etmek alt amaçları
oluşturmaktadır.
3.2. Araştırma Soruları
Çalışmanın temel araştırma sorusu, halkla ilişkiler ve kültür arasında nasıl bir
ilişki bulunmaktadır? şeklinde oluşturulmuştur. Çalışmanın daha detaylı bir biçimde
ele alınması amacıyla şu alt sorular belirlenmiştir: Türk kültürünün dinamiklerinin
734
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
halkla ilişkiler üzerinde bir etkisi var mıdır, varsa nasıl bir etkiye sahiptir? Türk
kültüründeki iletişim yapısı ile Batı ve Doğu kültürlerindeki iletişim arasındaki
benzerlikler ve farklılıklar nelerdir? Türk toplumunda iki yönlü iletişim nasıl
kurulabilir?
3.3. Yöntem
Türkiye’de halkla ilişkilerin durumunu, kültürle ilişkisini, kullanılan
yöntemleri en iyi analiz edecek grup ya halkla ilişkiler uygulayıcılarıdır ya da halkla
ilişkiler uygulayıcılarını yetiştiren ve bilimsel olarak halkla ilişkilerin gelişmesine
katkı sağlayan halkla ilişkiler akademisyenleridir. Bu sebeple çalışma kapsamında,
Türkiye’de halkla ilişkiler alanında eğitim veren akademisyenlerle görüşülmüştür.
Çalışmada uzman görüşme analizi ve yarı yapılandırılmış mülakat tekniği
kullanılmış ve elde edilen veriler betimleyici analiz yöntemiyle yorumlanmıştır.
Uzman görüşme analizinde, belli uzmanlık alanlarında, ayrıntılı teknik bilgi
toplanmaktadır (Karasar, 2019: 212). Nitel araştırma türlerinden olan görüşme
tekniği içerisinde yer alan yarı yapılandırılmış mülakat ise, görüşmecilerden özel
bilgi istenildiğinde kullanılan bir yöntemdir. Yarı yapılandırılmış mülakatlarda
görüşmenin büyük bir kısmında keşfedilmesi gereken konuların açığa çıkarılması
için sorular sorulmakta veya görüşme bir konu tarafından yönlendirilmekte ve her
soru esnek cümlelerden oluşmaktadır (Merriam, 2017; 88). Çalışma kapsamında
akademisyenlerden elde edilen veriler betimsel analiz yoluyla yorumlanmıştır.
Betimsel analizde amaç, görüşme ve gözlem sonucu toplanan verilerin düzenlenmiş
ve yorumlanmış bir şekilde okuyucuyla buluşturulmasıdır. Çoğu betimsel analizde
veriler önceden belirlenmiş temalara göre sınıflandırılmakta, sınıflandırılan verilere
ilişkin bulgular özetlenir ve özetler ise araştırmacının öznel birikimi ile
yorumlanmaktadır (Baltacı, 2019: 379).
Araştırmada görüşülen akademisyenler, olasılıksız örneklem kapsamında kota
örnekleme ve amaçsal örnekleme tekniklerine göre seçilmiştir. Olasılıksız örnekleme
tekniğinde, örneklem kapsamında araştırılacak olan birimler, araştırmanın amacına
uygun olarak, belirli kriterler göz önünde tutularak kasıtlı olarak seçilmektedir
(Taylan, 2015: 74). Kota örneklemede araştırmacının araştırma evreninden belirli
kriterleri, bu belirli kriterlerden ortak özellikleri olanları gruplandırması ve bunlardan
735
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
belli bir sayıya ulaşıncaya kadar örneklem almasıdır (Aziz, 2015: 54). Amaçsal
örnekleme de araştırmacının edindiği bilgilere göre araştırmanın amacına en uygun
olduğunu düşündüğü, belirli yerler, kişiler ya da olayların kasıtlı olarak seçildiği
örnekleme türüdür (Taylan, 2015: 79). Araştırma kapsamında 41 iletişim
fakültesinden
21
akademisyenle
görüşülmüştür.
Akademisyenlerin
devlet
üniversitelerinde ve iletişim fakültesi bünyesinde yer alan halkla ilişkiler
bölümlerinde
çalışmasına
dikkat
edilmiştir.
Çalışmanın
sadece
devlet
üniversitelerinde çalışan akademisyenlerle sınırlandırılması ve e-posta yoluyla
görüşmelerin gerçekleşmesi çalışmanın sınırlılıklarını oluşturmaktadır. Çalışma için
gerekli olan etik kurul raporu Nevşehir Hacıbektaş Veli Üniversitesi Etik Kurul
Başkanlığı tarafından 23.12.2020 tarihinde 11250 sayılı kararıyla onaylanmıştır.
3.4. Bulgular
Halkla ilişkiler ve kültür teması çerçevesinde görüşmecilere üç alt kategori
dâhilinde toplam sekiz soru sorulmuştur. Kültürel dinamikler ve halkla ilişkiler
uygulamaları arasındaki ortak özelliklerle ilgili ilk kategori kapsamındaki sorular;
kültür, kültürel farklılıklar, halkla ilişkiler ve kültür ilişkisi ve toplumsal kültür
dinamiklerinin halkla ilişkiler faaliyetleri ile ilişkisi üzerine odaklanmaktadır. Türk
kültüründeki iletişim yapısına odaklanan ikinci alt kategoride sorulan sorular ise,
Türk kültürünün halkla ilişkiler faaliyetleri üzerine etkileri, Türk toplumunda iki
yönlü iletişimin nasıl inşa edileceği yönündedir. Türk kültüründeki iletişim yapısının
Batı ve Doğu kültürleriyle karşılaştırılması kategorisindeki sorular ise Türk
kültüründeki iletişim yapısının Batılı ve Doğu kültürlerine göre benzerlikleri ve
farklılıklarının neler olabileceğini anlamaya yöneliktir.
3.4.1. Kültürel Dinamiklerle Halkla İlişkiler İlişkisi
Halkla ilişkiler ve kültür arasındaki ilişkiyi değerlendirmeden önce
görüşmecilerin kültürü ve kültürün dinamiklerini nasıl değerlendirdiklerini öğrenmek
çalışmanın akışı içerisinde önem arz etmektedir. Bu doğrultuda görüşmecilere
yöneltilen “kültür olgusunu ve dinamiklerini nasıl tanımlarsınız?” sorusuna verilen
cevaplar içerisinde en çok tekrarlanan kültür tanımı; “geçmişten gelen, etkileşim
içindeki bireylerin deneyimlerinden oluşan, değerler, alışkanlıklar ve bir yaşam
736
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
biçimi” şeklinde olmuştur (Katılımcı 2, Katılımcı 7, Katılımcı 8, Katılımcı 9,
Katılımcı 12, Katılımcı 21, Katılımcı 16, Katılımcı 17, Katılımcı 18, Katılımcı 19,
Katılımcı 20).
Kültürü farklı şekillerde tanımlamak mümkündür. Kültür, betimleyici bir
yaklaşımla ele aldığında yaşamın tamamını kapsadığı söylenebilir. Yaşayış, davranış,
inanış, düşünme şekilleri, sosyal normlar, değerler, gelenekler ve görenekler ile
hayatın tamamı kültürle çevrilidir. Bu durumu aslında Katılımcı 10 şu şekilde ifade
etmektedir: “Kültür bireyin öncelikle içerisine doğup büyüdüğü, sonrasında
kendisinden bir şeyler kattığı bir olgu aslında. Doğduğumuz zaman içerisine
gireceğimiz kültürü başta biz seçemiyoruz…”. İnsanlar ailelerini, inançlarını, etnik
kimliklerini seçemiyorlarsa içine doğdukları kültürü de seçememektedirler.
Kültür olgusuna ilişkin verilen cevaplarda en dikkat çekici unsur, süreç ve
değişim
algısının
kültür
üzerinde
oluşturduğu
etkiye
yöneliktir.
İletişim
teknolojilerindeki gelişmeler, kültürlerin birbirinden haberdar olmasını, daha kolay
etkileşim
içerisinde
bulunabilmeyi
ve
sınırları
ortadan
kaldırmaya
fırsat
oluşturmaktadır. Ancak bu girift yapı zamanla kültürel kimliklerinin hızla
değişmesine ve kültürel yozlaşmaya zemin hazırlamaktadır. Görüşmecilerden
Katılımcı 1 ve Katılımcı 2’nin vurguladığı “kitle iletişim teknolojilerinin etkisiyle
egemen toplumların yaşam biçimlerinin dayatılması, marjinalleşmenin yaşam
biçimine dönüştürülmesi ve kültür olgusundaki hızlı geçişkenliğin arkasında yatan
dünya görüşünün anlaşılamaması” bu yozlaşmanın en görünür sonuçlarındandır.
Görüşmecilere kültürün dinamiklerini nasıl değerlendirdikleri sorulmuştur.
Elde edilen veriler değerlendirildiğinde kültürün dinamiklerini bazı akademisyenler
“ekoloji, fiziksel çevre, aile, din, eğitim, politik sistem, dil, teknoloji, sosyal
organizasyonlar, değerler ve tutumlar” (Katılımcı 9) olarak sınıflandırırken, bazıları
ise “semboller, kanaat önderleri, toplumsal ritüeller (bayramlaşma, dini törenler vb.)
ve dil sanat, hukuk ve tarih bilinci” (Katılımcı 20) gibi unsurlarla ele almaktadır.
Bunların dışında “değerler, ritüeller, inançlar (Katılımcı 14), gündelik yaşam
pratikleri, tutum ve davranışlar (Katılımcı 20), askeri, siyasi ekonomik yapı,
yaşanılan coğrafya (Katılımcı 19), teknoloji, aile, devlet, stk’lar (Katılımcı 7)” gibi
unsurların kültürün dinamiklerini oluşturduğunu belirtmişlerdir.
737
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
Kültürün dinamiklerini ya da unsurlarını maddi veya manevi unsurlar olarak
gruplandırmanın ötesinde bazı görüşmecilerden elde edilen veriler kültürün
unsurlarına yönelik farklı bir bakış açısı ortaya koymaktadır. Katılımcı 12’nin
belirttiği gibi “yaşanılan coğrafya, iklim koşulları, medya gibi dinamikler kültürün
aktörlerinin yaşam biçimleri üzerinde doğrudan etkide bulunmakta ve bu dinamikler
birbirleriyle paralel olarak kültür üzerinde değişim döngüsü oluşturabilmektedir”.
Kültürün dinamiklerini kurum kültürü bağlamında değerlendiren Katılımcı 10 ise
“zaman boyutunun kültürde belirleyici olduğunun” altını çizmektedir. Kültür
zamanla dönüşebilen ve değişebilen bir sistemdir. Hatta aynı coğrafya içerisinde bile
farklılıklar ortaya çıkabilmektedir. Bu durum yaşam biçimlerinde olabileceği gibi
iletişim biçimlerinde de görülebilmektedir.
Araştırma
kapsamında
görüşmecilere
kültürel
farklılıkların
iletişim
süreçlerini etkileyip etkilemeyeceği sorulmuştur. Bu bağlamda elde edilen
sonuçlarda
görüşmecilerin
tamamı
kuşkusuz
etkileyeceği
kanaatindedir.
Görüşmecilerden bir kısmı konuyu farklı boyutlarıyla değerlendirmiştir.
Kültürel
farklılıkların
iletişim
üzerindeki
etkisini
Dunning-Kruger
sendromu/etkisi (cahil cesareti) ile alan Katılımcı 1, “iletişim teknolojilerindeki
gelişmelerle insanların bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmalarının ve popülerite
açısından bu neyi bilmediğini bilmeyen kimselerin kitleler üzerinde etkili
olabileceğini ve bu durumun kültürün üzerinde olumsuz etkilerinin olabileceğini”
vurgulamaktadır. Benzer bir şekilde Katılımcı 20’de “kültürlenme ve kültürleme
süreçleriyle öteki ayrımının yapılabildiği etnosentrik bakış açısına sahip toplumlarda
kültürel farklılıkların hem olumlu hem de olumsuz etkilerinin olabileceğini” ifade
etmektedir. Katılımcı 3’de “toplumsal düzeni sağlayıcı tüm unsurları da kültür
yelpazesi içerisinde ele alarak tüm bu süreçlerle birlikte kültürel farklılıkların
iletişim üzerinde etkisinin olduğunu” belirtmektedir. Katılımcı 2, “kültürel
farklılıklar nedeniyle kodlama ve kodaçma süreçlerinin başarılı bir şekilde
gerçekleşmeyeceğini ve bu sebeple kültürel farklılıkların iletişimi olumsuz
etkileyeceğini” vurgulamaktadır. Katılımcı 8 ve Katılımcı 9 ise ilerleyen bölümlerde
daha kapsamlı bir şekilde ele alınacak olan “farklı coğrafyalardaki beden dili
farklılıklarının bile iletişim süreçleri üzerinde bir etkisi olduğunu” belirtmektedirler.
738
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
Katılımcı 13 ise, “McLuhan’ın “araç mesajdır” mottosu üzerinden, kültürlerin
kendilerini ifade etmek için tercih ettikleri iletişim araçlarının önce kültürü
sonrasında ise toplumu dönüştürdüğünü ve bu vesileyle kullanılan araçlarla kültürü
ve toplumu anlamlandırmanın söz konusu olabileceğini” ifade etmektedir. Benzer
şekilde Katılımcı 18 de, “dil kültürel bir oluşumdur” ifadesiyle kültür aktarım aracı
olarak dilin önemine vurgu yapmıştır.
Görüldüğü üzere yorum farklılıkları bulunsa da, görüşmeciler de kültürel
farklılıkların iletişim üzerinde etkisinin bulunduğunu kabul etmektedir. Bu etki
kimine göre olumsuz sonuçlar oluşturabilmekte, kimine göre ise kültürel farklılıklara
doğru ve dikkatli bir şekilde yaklaşıldığında iletişimde istenilen sonuçlar elde
edilebilmektedir.
İletişimde kültürel dinamiklerin önemi bir önceki soruda değerlendirilmiştir.
Buradan elde edilen bulgulara göre kültürel dinamikler, aynı topraklarda yaşayan
topluluklar arasında bile farklılıklar gösterebilmekte ve sonuç olarak bu kültürel
farklılıkların iletişim süreçlerine yansıması kaçınılmaz olmaktadır. Bu farklılıklara
saygı duyulması, empati yapılması iletişim süreçlerini kolaylaştıracağı gibi,
etnosentrik bir tavırla diğer kültürler üzerinde bir baskı oluşturulmaya çalışılması
iletişimde çatışmalara sebep olabilecektir.
Görüşülen akademisyenlerin kültürü ve kültürel dinamikleri tanımlama
şekillerine ve paralel olarak kültürel farklılıkların iletişim üzerinde oluşturabilecek
etkilerine dair verileri inceledikten sonra çalışmanın temel konusunu oluşturan halkla
ilişkiler ve kültür ilişkisine değinmek gerekmektedir. Öncelikli olarak görüşmecilere
halkla ilişkiler ve kültür arasında ilişki olup olmadığı ve varsa nasıl bir ilişki olduğu
sorulmuştur. Görüşmecilerden elde edilen veriler, “iletişim ve kültür arasında nasıl
ki bir ilişki varsa halkla ilişkiler ve kültür arasında da kaçınılmaz bir ilişki olduğu”
yönündedir. Elde edilen veriler içerisinde en dikkat çekici olanlardan biri Katılımcı
2’ye aittir:
İletişim teknolojilerinin gelişmesi ve insanlar arasındaki, kültürler arasındaki
etkileşimin yoğun bir artış göstermesi bireylerin günlük davranış kalıplarında (giyim, yemeiçme, yaşam biçimi, eğlence vs) önemli bir benzeşmeye sebep oldu. Her ne kadar bu günlük
etkinliklerin gösterisi aynılaşsa da yüklenen anlamlar farklılaşmaktadır. Bu da çok uzun bir
739
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
zaman diliminde varlığa, nesneye bakış açısıyla ilgili ortaya çıkan kabullerle ilgilidir. Bu
kabuller bireylerin düşünme biçimlerine, karakterlerine yansımaktadır. Dolayısıyla halkla
ilişkiler alanındaki pratikler kültürlerarası bir benzerlikle kabul görebilirken bu pratiklere
yüklenen anlamlar farklılaşabilmektedir. Bu nedenle kimliksizleşen uluslararası üretimler
giderek artmaktadır. Yani gittiği yere göre kimlik oluşturan üretimler çoğalmaktadır. Bu
bakımdan kültürün halkla ilişkiler uygulamaları açısından başat bir faktör olarak
değerlendirilmesi gerekmektedir. (Katılımcı 2)
Halkla ilişkiler ilişkisi bağlamında kültürün kitle iletişim araçları aracılığıyla
bir benzeşime yani aynılaşmaya sebep olduğu, fakat varlığa ve nesnelere bakış
açısında ortaya çıkan kabullerin yani anlamlandırmanın farklılaşabilmesi halkla
ilişkiler pratiklerinde de kültürden kültüre farklılıkların ortaya çıkabileceği anlamını
ortaya çıkarmaktadır. Ancak burada dikkat çeken unsur kimliksizleşen yani gittiği
yere göre kimlik oluşturan üretimlerin artmış olduğu vurgusudur. Coca-Cola’nın
Türkiye pazarında ramazan aylarında yaptığı reklamlar, ambalajların üzerine
bölgelerin turistik ve kültürel miraslarının resimlerinin basılması gibi örnekler
Katılımcı 2’nin görüşünü desteklemektedir. Katılımcı 2 gibi, Katılımcı 12’de halkla
ilişkiler ve kültür ilişkisine benzer bir şekilde yaklaşmaktadır:
Halkla ilişkiler bir iletişim pratiği ise, iletişim nasıl kültürle bağlantılı ise halkla
ilişkilerde de aynı ilişki biçimi görülebilir. Her ne kadar globalleşme ile artık kapalı bir
kültürel formdan söz edemesek de, kendini koruyabilen (muhafaza edebilen) kültürel
yapılarda halkla ilişkiler pratiklerinin farklı olacağı kanaatindeyim. (Katılımcı 12)
Kültür ve halkla ilişkiler ilişkisine “hedef kitle, halkla ilişkiler de kullanılan
yöntem, araçlar, etkinlikler hatta mesajlar bağlamında yaklaşan” veriler
bulunmaktadır. Buna göre görüşmeciler; “halkla ilişkiler uygulamalarının çok farklı
kültürel yapılardan gelen hedef kitlelere yönelik olarak gerçekleştirilebildiğini
(katılımcı 19), halkla ilişkiler uzmanlarının başarılı olmak istiyorlarsa hitap
edecekleri kitlelerin yaşam biçimlerini, toplumsal alışkanlıklarını, dünya görüşlerini
bilmek ve mesajlarını da buna göre yapılandırmak zorunda olduklarını (Katılımcı 9),
hedef
kitlenin
kültürel
özelliklerine
göre
kampanyaların
düzenlenmesinin,
reklamların hazırlanmasının ve içeriklerin üretilmesinin gerekliliğinin (Katılımcı 7)”
altını çizmişlerdir.
740
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
Halkla ilişkiler “mesleğinin doğası” gereği kültürle ilişkili olduğunu ifade
eden görüşler bulunmaktadır (Katılımcı 20, Katılımcı 14, Katılımcı 10). Yaşanılan
toplumun kültürü, halkla ilişkiler bağlamındaki hedef kitlenin beklentilerini,
isteklerini, ihtiyaçlarını yönlendirebilmektedir. Bu sebeple halkla ilişkiler ve kültür
arasında güçlü bir ilişki bulunmaktadır. Bu ilişki öncelikli olarak halkla ilişkiler
mesleğinin doğasından kaynaklanmaktadır. Halka ilişkiler tanımlarına bakıldığında,
örgütler ve kamuları arasında, çatışmanın olmadığı, var olan sistemin kamularında
rızasının alınarak kendini sürdürmesi ve örgüt-kamu özelinin dışında tüm toplumun
ve makro sistemin de kendini üretmesi için bir araç bir yönetim fonksiyonu olması
(Becerikli, 2008: 15) olarak genellenebilmektedir. Dolayısıyla çatışmanın olmaması,
rızanın alınması, sistemin devamını sağlayacak bir araç olabilmesi için kültürden
bağımsız olunmaması gerekmektedir. Katılımcı 18’inde belirttiği gibi halkla ilişkiler
kültürel çevreden beslenmektedir, aynı zamanda bir bakıma kültürü de hem
biçimlendirmekte hem yeniden üretimine destek olmaktadır.
Halkla ilişkiler ile kültür arasında güçlü bir ilişki olduğu gibi halkla ilişkilerle
“Kültürel Dinamikler” arasında da önemli bir bağ bulunmaktadır. İnançlar, normlar,
değerler, davranış kalıpları, örf ve adetler, gelenek ve görenekler, yazılı olan ve
olmayan toplumsal ve kültürel kurallardan oluşan “kültürel dinamikler”, halkla
ilişkiler faaliyetlerinin başarısında veya başarısızlığında önemli bir etken
olabilmektedir. Bu doğrultuda görüşmecilerin bir kısmı da benzer şekilde “kültürel
dinamiklerin (inançlar, normlar, değerler, davranış kalıpları, örf, adet, gelenek,
görenek vb.) halkla ilişkiler uygulamalarının başarısı ve başarısızlığında önemli
olabileceğini” vurgulamaktadırlar:
Diyelim ki Meme Kanseri için farkındalık eğitimi vereceksiniz. Bu etkinliği bir
Doğu Bölgemizde hizmet veren belediye organize etmiş olsun. Söz konusu etkinliğe sadece
kadınların davet edileceğini ısrarla vurgulamış olsalar bile kadınların bu eğitime katılma
oranı düşük olabilir. Çünkü bu tür konuların yüksek sesle konuşulması hala ayıp olarak
değerlendiriliyor bu bölgelerde. Belediyecilik de yaptığım için yakından bildiğim bir konu.
Aynı etkinlik Batı bölgelerinde olsa kadınlar eşlerini de yanında getirebilir. Bu küçücük
örnek bile halkla ilişkiler etkinliklerinin kültürden bağımsız olmadığını göstermeye yeter.
(Katılımcı 15)
741
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
Bu soruya yine Rapaille’den bir örnek verebilirim. Rapaille Fransızca’da güneş
kelimesinin karşılığı olan “le soleil”in eril bir sözcük olduğunu Fransızların güneş kelimesini
14. Louis ile ilişkilendirdiğini söyler. Ve devam eder bu kültür içinde yaşayan ve bu dili
öğrenen bir Fransızın aklında güneşin erkek olarak algılandığını erkekler için parlak ışıldayan
gibi sıfatların kullanıldığını, kadınların ise
“la lune”
ay ile ilişkilendirildiğini bu algı
çerçevesinde de kadınların kendi kendine ışıldayamadığını ancak bir güneşin ışığını
yansıtabildiklerini bu bilgiye sahip olmanın da Fransız kadın erkek ilişkilerini anlamamızı
kolaylaştırdığını söyler.
Bu bilgileri mesaj stratejilerinde kullanmak kurumları başarılı
kılacaktır. Diğer bir deyişle de halkla ilişkiler uygulamalarını olumlayacak ya da
olumsuzlayacak gizli kültürel varsayımları ve beklentileri ortaya çıkarmak ve sistematik ve
tehdit etmeyen bir tarzda sunmak başarılı bir halkla ilişkiler faaliyetinin olmazsa olmazıdır.
(Katılımcı 9)
Katılımcı 15’in, Katılımcı 18 ve Katılımcı 9’un verdiği örneklerde olduğu gibi
“farklı kültürel yapılara sahip toplumlarda oldukça normal karşılanacak faaliyetler,
kültürel olarak farklı geçmişleri, örf ve adetler olan toplumlarda oldukça farklı
algılanabilmektedir. Halkla ilişkiler uygulayıcısının bu konuda faaliyet gösterdiği
toplumun dinamiklerini tanıması ve buna göre mesajlar oluşturması” (Katılımcı 12
ve Katılımcı 17) gerekmektedir.
Görüşmecilerden bir kısmı da bu soruyu yanıtlarken kültür dinamiklerinin
bazı unsurlarına odaklanarak, halkla ilişkiler ve toplumsal kültür dinamikleri
arasındaki bağı ele almıştır. Katılımcı 1, “kültürün dinamiklerinden etik, ahlak,
dürüstlük gibi unsurların halkla ilişkilerle bağlantısını” açıklamıştır. Katılımcı 2,
“işbirliği, ortak anlayış, samimiyet gibi unsurları vurgulamaktadır. Katılımcı 20 ise,
ilke bütünlüğü, sabırlı çalışma, dürüstlük, şeffaflık, eşit fırsat, hoşgörülülük,
sorumluluk gibi nitelikleri” vurgulamaktadır.
3.4.2. Türk Kültüründeki İletişim Yapısı
Türk kültüründeki iletişim yapısı ve halkla ilişkiler uygulamaları sorular
bağlamında değerlendirilmekte ve Türk toplumunda iki yönlü iletişimin nasıl
kurulabileceği hakkındaki öneriler üzerinde durulmaktadır. Görüşmecilere “sizce
Türk kültürünün ve dinamiklerinin halkla ilişkiler faaliyetleri üzerinde ne gibi
etkileri bulunmaktadır?” şeklinde bir soru yöneltilmiş, Türk kültürünün hakla
ilişkilere
etkisine
ilişkin
verilere
ulaşmak
amaçlanmıştır.
Bu
doğrultuda
742
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
görüşmecilerin bir kısmı, Türk kültürünü ve dinamiklerinin halkla ilişkiler ile
ilişkisini tarihsel bir perspektiften değerlendirmiştir.
Katılımcı 1, “Osmanlı’da yürütülen halkla ilişkiler uygulamalarından
örnekler vererek Türk kültüründe yönetim geleneği olarak uygulanan birçok
uygulamanın aslında birer halkla ilişkiler uygulaması olduğunun” altını çizmektedir.
Görüşmecilerden bir kısmı bu soruyu cevaplandırırken “Doğu ve Batı bölgeleri
arasında bir ayrım olduğunu vurgulamışlar ve bu ayrım neticesinde İç Anadolu ve
Doğu Bölgelerinin daha gelenekçi ve muhafazakâr, Batı bölgelerinin seküleriteye
dönük geleneklere daha az bağlı bir yapıya sahip olduğunu ve bunun halkla ilişkiler
uygulamalarına yansıdığını” ifade etmişlerdir.
Katılımcı 2 “Türk kültüründe, kültürel etkinin sadece halkla ilişkiler mesajı
iletilen hedef kitlelere göre farklılaşmadığını aynı zamanda halkla ilişkiler
uygulayıcılarının da kültürel bağlılıkları ve kültürel etki altındaki bakış açılarının
halkla ilişkiler uygulamalarını doğrudan etkilediğini” belirtmektedir. Katılımcı 9,
“Türk kültürü içerisinde hangi bölgeye yönelik uygulama yapılacaksa ona göre bir
strateji
uygulanmasının”
altını
çizmektedir.
Katılımcı
10
ise,
“kültürel
farklılıklardan dolayı glokal çalışılsa bile tüm ülkeyi kapsayan kampanyalarda
gelenek, görenek, aile birliği gibi unsurlara öncelik verildiğini” ifade etmektedir.
Günümüzdeki anlamıyla halkla ilişkiler mesleğinin Amerika’da çıkmış olması,
halkla ilişkilerde genel prensipler oluşturma çabasına ve bundan dolayı ülkelerde
yürütülen halkla ilişkiler faaliyetlerini Amerika’da yürütülen faaliyetlere benzetme
ve onlarla karşılaştırma durumuna sebep olmaktadır. Bu doğrultuda Katılımcı 19,
“Türk kültüründeki belli başlı dinamiklerin halkla ilişkiler faaliyetlerinde belirleyici
olabileceğini ancak, halkla ilişkiler mesleğinin Batı kökenli olduğu için evrensel
değer ve ritüellere sahip olduğunu ve bu sebeple Türk kültürünün halkla ilişkiler
uygulamalarında bütünüyle sürece dahil edilemeyeceğini” ifade etmektedir. Ancak
belirtmek gerekir ki Grunig ve ekibi halkla ilişkilerde etnosentrik bakış açıları
sebebiyle yoğun eleştiri almaları ardından “halkla ilişkilerde genel prensipler ve özel
uygulamalar” yaklaşımını ortaya atmışlar ve ülkelerin kültürlerinin, kültürel
dinamiklerin ve toplumsal ilişkilerin halkla ilişkilerde önemli bir etkisinin olduğunu
kabul etmişlerdir.
743
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
Görüşmecilerden elde edilen verilerde Türk kültürünün özelliklerini
belirtirken “misafirperverlik ilişkileri, kişisel samimi ilişkiler vurgusu” dikkat
çekmektedir. Yerel motiflere vurgu yapan Katılımcı 3, “Türk kültürüne özgü olduğu
değerlendirilen misafirperverlik, milliyetçilik, samimiyet ve sıcaklık vb. gibi bir takım
motiflerin halkla ilişkiler strateji ve faaliyetlerinde ön plana çıkarıldığını”
belirtmekte, Katılımcı 12 “organizasyonlarda misafirlerin olumlu izlenimlerle
ayrılmaları için çaba sarf edilmesi gerektiğinin” altını çizmektedir.
Görüşmecilerin sunduğu cevaplar içerisinde en dikkat çekici olanı Katılımcı
11’e aittir. Katılımcı 11 Türk kültürü ve halkla ilişkiler ilişkisini toplumsal cinsiyet
bağlamında değerlendirmiş ve bir durum tespiti ortaya koymuştur:
Kurumsal düzeyde, kurumsal ilişkilerde her ne kadar profesyonel düşünmeye
çalışsak da ait olduğumuz toplumun normları ile ilişkilerimizi şekillendiriyoruz. Kurum
kültürü, içinde bulunduğumuz kültüre göre şekilleniyor. Dolayısıyla faaliyetlerimiz de bu
doğrultuda şekilleniyor. Kurumsal yapı içinde statümüz, kurum içindeki görev tanımı da
toplumun cinsiyet rollerine göre şekillenmiş durumdadır. Mesela halkla ilişkiler mesleğini
kadınlara daha uygun bir meslek olarak tanımlıyoruz. İnsanlarla ilişki kurmada başarı ve
tahammül etme düzeyi kadınlarda daha yüksek diye kadınların daha başarılı olacağını
düşünüyoruz. Ancak kadınlar daha çok yönetici değil yardımcı görevi üstlenmelidir. Bu da
kültürümüzde kabul gören toplumsal cinsiyet rollerinin bir ürünüdür. Diğer taraftan halkla
ilişkiler alanında planladığımız faaliyetler de bu toplumun temel değerlerine göre
şekilleniyor. Çünkü hizmet ettiğimiz sosyal çevre ve kurumun dış ve iç paydaşları kendi
kültürüne yakın gördüğü kurumlara karşı daha olumlu tutum besliyor. Rasyonel analiz
etmekten çok duygusal yakınlık göstermeyi tercih ediyor. (Katılımcı 11)
Katılımcı 11’in “kadınlar daha çok yönetici değil, yardımcı görevi
üstlenmelidir. Bu da kültürümüzde kabul gören toplumsal cinsiyet rollerinin bir
ürünüdür” ifadesi, halkla ilişkilerde kadınların negatif yönlü konumunu ve
yaşadıkları sorunları öne çıkarsa da bu toplumsal ve kültürel bir konudur ve
kültürden kültüre farklılık göstermektedir. Bu durum Hofstede kültürel boyutlarından
erillik ve dişillik değişkeniyle de ifade edilebilmektedir. Kültür ve halkla ilişkiler
ilişkisi, Hofstede’in diğer kültürel boyutları olan güç mesafesi, belirsizlikten
kaçınma, bireysellik-kolektivizm unsurlarıyla açıklanabilmektedir.
Bu kapsamda Katılımcı 9 ve Katılımcı 11, “Türk toplumunun eril (erkek
egemen), belirsizlik derecesi yüksek (alışık olunmayan durumların tehdit olarak
744
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
algılanması), kollektif (toplumun çıkarlarının bireylerin çıkarlarından daha önemli
görüldüğü), güç aralığının fazla olduğu (astlar ve üstler arasında keskin bir
hiyerarşinin bulunduğu), kısa döneme yönelen (toplumsal yükümlülükler, geleneğe
saygı, kişisel kararlılık ve istikrarlı olmak gibi niteliklere sahip) bir yapısının
olduğunu” belirtmektedirler. Katılımcı 17’de kolektivizm, güç
aralığı ve
belirsizlikten kaçınma seviyesi olarak Katılımcı 9 ve Katılımcı 11 ile benzer görüşleri
paylaştığı ancak Türk toplumunun dişil yani cinsiyete dayalı rollerin birbiriyle
kesiştiği, hem kadınların hem de erkeklerin alçakgönüllü ve duyarlı oldukları kültürü
(Becerikli, 2005; 25) nitelediğini belirtmiştir. Bu noktada bir fikir ayrılığı
bulunmaktadır. Ancak Türk toplumu ataerkil bir yapıya sahiptir ve eril kültürel
özelliklerin daha baskın olduğu söylenebilir.
Türk
toplumunda
halkla
ilişkiler
anlayışı
genellikle
kamuoyunu
bilgilendirmek, tanıtım yapmak, istek ve şikâyetleri değerlendirmek, kamuoyu
araştırmaları yapmak vb. şeklinde ilerlemektedir. Bu bağlamda görüşmecilere Türk
toplumundaki
iletişim
yapısını
değerlendirerek
iki
yönlü
iletişimin
nasıl
kurulabileceği sorulmuştur. Elde edilen veriler değerlendirildiğinde, görüşmecilerden
önemli bir kısmı Grunig’lerin de altını çizdiği kamuyu/hedef kitleyi dinlemek,
diyalog kurmak, müzakere etmek ve anlamak eylemlerinin önemini ifade etmiştir.
Katılımcı 7’nin belirttiği gibi “halkın içerisinde olup yaşadıkları sorunlara,
ihtiyaçlarına, beklentilerine bizzat tanık olmak”; Katılımcı 9’un belirttiği gibi
“diyalog kurup işbirliği yapmak ve bu süreçte empati kurmak”; Katılımcı 20’nin
önerdiği “halk günleri ile halkla açık toplantılarla bizzat istek, ihtiyaç ve şikâyetlerin
değerlendirilerek kamunun da konuya, karar alma süreçlerine dâhil edilmesi” ve
Katılımcı 17’nin önerdiği gibi “toplumsal dayanışmanın sağlanarak birlik beraberlik
olgusunun oluşturulması” Türk toplumunda iki yönlü iletişimin oluşmasını
sağlayabilir. Bunlara ek olarak Katılımcı 8’de “kamu/ hedef kitleyle kurulacak
iletişim yönteminin, kullanılacak araçların seçiminin de önemini” vurgulamaktadır.
Teknolojik gelişmelerle birlikte bireylerin kurum/kuruluş/işletmelere ulaşma
imkanı artmıştır. Gerek kurumların internet siteleri, gerekse kurumların sosyal medya
hesapları bireyler tarafından takip edilebilmekte ve bu bireylerle kurum arasındaki
sınırın ortadan kalkmasına olanak tanımaktadır. Kurumlar gerek internet üzerinden
745
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
sosyal medya mecralarını gerek kurumsal sayfalarını güncel tutarak hedef kitleyle iki
yönlü simetrik iletişim olanağına ulaşabilmektedir. Bu noktada Katılımcı 16 “iki
yönlü iletişim için yeni medya ve sosyal medyanın öneminin” altını çizmektedir.
Katılımcı 19 ise, “Türkiye’de iki yönlü iletişimin kurulabilmesi için birçok
kişinin sorumluluğu bulunduğunu, iki yönlü iletişimi hem kurumların hem de hedef
kitlenin talep etmesi gerektiğinin, iletişim uzmanlarının sayısının artması ve
eğitilmeleri gerektiğini, yönetimsel ve yasal koşullarında bu doğrultuda destekleyici
olması gerektiğini” ifade etmektedir.
Bunların dışında görüşmecilerin iki yönlü iletişimin nasıl kurulacağından
ziyade şimdiye kadar neden kurulamadığına yönelik görüşleri de Türkiye’de halkla
ilişkilerde eksik olan durumların tespit edilmesi noktasında katkı sağlamaktadır.
Katılımcı 2’nin altını çizdiği nokta “kamunun/hedef kitlenin halkla
ilişkilerden ne kadar faydalanabileceği konusunda yeterli bilgisinin olmamasıdır.
Halkla ilişkilerin sadece tanıtım, bilgilendirme ya da danışma gibi değerlendirilip,
ürün/hizmet, kurum/kuruluş vb. hakkında sahip olunan bilgi ile yetinilmesi halkla
ilişkilerde
iki
yönlü
iletişimin
oluşturulamamasının
önündeki
en
büyük
engellerdendir”. Bunun dışında Katılımcı 2’nin belirttiği gibi “kamunun insanlara
iki yönlü iletişimi lütuf gibi sunması ve hedef kitlenin de bu kanalları genellikle bir
sorun ile karşılaşıldığında şikâyet amaçlı kullanması” bu kanalların kişilerin
zihninde olumsuz kodlanmasına neden olmaktadır. Bunların ötesinde Katılımcı 12
“Türk toplumunda ve kültüründeki otoriter anlayışın ve hiyerarşik yapının halkla
ilişkiler pratiklerinde iki yönlü simetrik iletişime engel olduğu” görüşüne sahiptir.
İki yönlü simetrik iletişim anlayışının öncelikle kurumlar tarafından
benimsenmediğini belirten Katılımcı 12, “otoriter yapılanma sebebiyle kamunun/
hedef kitlenin istek, talep ve şikâyetlerinin değerlendirilmesine karşın otoriter
yöneticiler yani baskın koalisyon tarafından kararların yönlendirildiğini ve halkla
ilişkilerin de bunun dışında kaldığını” vurgulamaktadır. Türk toplumunda öncelikle
halkla ilişkilerin bir yönetim fonksiyonu olarak kabul edilmesi ve halkla ilişkiler
yöneticilerinin de baskın koalisyon içerisinde yer almasına olanak tanınması
gerekmektedir. Ancak bu doğrultuda Türkiye’de halkla ilişkiler iki yönlü simetrik bir
746
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
karaktere kavuşturulabilir. Ayrıca Katılımcı 12’de, Katılımcı 16’nın belirttiği gibi
“yeni iletişim teknolojilerinin yaygınlaşması, yeni yönetim modellerinin denenmesi
ve hayata geçirilmesiyle ve kurum/kuruluş ve işletmelerin empatik bir anlayış
benimsemesiyle iki yönlü simetrik iletişimin mümkün olabileceğini” vurgulamaktadır.
Benzer şekilde Katılımcı 11 de “hiyerarşi ile belirlenen toplumsal tabakalar
arasındaki mesafenin iki yönlü simetrik iletişimin kurulması önündeki engellerden
biri”
olarak
değerlendirmektedir.
Katılımcı
1
“kurum
ve
kuruluşların,
halkın/müşterinin/tüketicinin hizmetinde olduğu gerçeğini gözardı etmemesi gerekir”
ifadesiyle aslında kurumlar tarafından hedef kitlenin beklenti, istek, talep ve
şikâyetlerinin göz ardı edildiğine işaret etmektedir.
Görüşmecilerden elde edilen veriler değerlendirildiğinde, Türk toplumunda
iki yönlü simetrik iletişimin tam olarak uygulanmadığı görülmektedir. Bunun altında
yatan en önemli sebeplerin ise kamunun/hedef kitlenin kurumlardan beklentilerini
tam olarak talep etme konusunda yeterli cesaretlerinin bulunmaması ve Türk
kültürünün ve toplumunun otoriter ve hiyerarşik bir yapısı olması ve bu durumun
kurumların yönetim anlayışına da yansıması olarak değerlendirilmektedir. İki yönlü
simetrik iletişimi sağlayabilmek için kişilerarası iletişimin, kamuyu dinlemenin,
diyalog kurmanın ve kamunun beklentilerini anlamanın oldukça önemli olduğu
vurgulanmaktadır. İki yönlü simetrik iletişim için kurumlarında kamularında iki
yönlü iletişimi talep etmelerinin gerekliliğinin altı çizilmektedir. Halkla ilişkilerde
yeni medyanın doğru kullanımı ile hedef kitleye doğrudan ulaşmanın mümkün
olacağının yönetsel ve yasal koşullarında bu noktada destekleyici olmasıyla iki yönlü
simetrik iletişimin mümkün olabileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
3.4.3. Türk Kültüründeki İletişim Yapısının Batı ve Doğu Kültürleriyle
Karşılaştırılması
Çalışma kapsamında Türk kültürünün iletişim yapısını ve Doğu ve Batı
ülkelerindeki iletişim yapısıyla karşılaştırılarak, görüşmecilerden Türk kültürünü
nasıl konumlandırdıklarına dair veriler elde edilmeye çalışılmıştır. Görüşmecilere
yöneltilen “Batılı toplumlardaki iletişim ve Türk toplumundaki iletişim arasında
sizce nasıl benzerlikler ve farklılıklar bulunmaktadır?” şeklindeki soruya verilen
cevaplar arasında ilk dikkat çeken husus katılımcıların Batı toplumlarını gelişmişlik
747
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
seviyelerine göre değerlendirilip bu toplumlarda kurulan iletişimin de iki yönlü
olduğuna dair yapılan vurgudur.
Görüşmecilerden elde edilen verilere göre, “Batılı toplumlarda refah
seviyesinin yüksek olması” kurulan iletişim yapısına yansımaktadır. İletişim
süreçlerinin rasyonel temellere dayanması, hiyerarşik yapının olmaması ve bireylerin
daha sağlıklı iletişim kurma becerileri geliştirmiş olmaları sebebiyle Türk
toplumundaki iletişim yapısından farklılaştıkları belirtilmektedir. Ancak Türk
toplumundaki iletişim yapısından farklılaşılma sebepleri değerlendirildiğinde “Türk
toplumunun iletişim yapısının duygusal temellere dayandığı (Katılımcı 2)”, “katı
hiyerarşik bir yapının bulunduğu, yeterli refah düzeyine ulaşılamadığı için bireylerin
sağlıklı iletişim becerilerini tam olarak geliştiremediklerini (Katılımcı 8)” ortaya
koymaktadır. Dikkat çeken ikinci husus, görüşmecilerin Batılı toplumların kültürel
özellikleri açısından da Türk toplumundaki iletişim yapısından farklılaştıklarını
belirtmeleridir.
Katılımcı 6, “Batılı toplumların bireysel kültüre sahip olduklarını ve
benmerkezci olduklarını Türk toplumunun ise toplulukçu kültüre sahip olduğunu ve
biz
merkezcilik
anlayışı
çerçevesinde
iletişim
yapılarının
belirlendiğini”
belirtmektedir. Katılımcı 9’da “Batılı toplumların bireysel kültüre sahip olduklarını,
Hofstede’in kültürel boyutlarına göre, dişil, güç mesafesinin düşük olduğu,
belirsizlikten kaçınmanın düşük olduğu, bireyselliğin ağırlıkta olduğu, uzun döneme
yönelen, hevesliliğin yüksek olduğunu; Türk toplumunda ise ortaklaşa davranış
biçiminin hâkim olduğu, biz bilinci, kolektif kimlik, duygusal bağlılık, grup
dayanışması, paylaşma, görev ve yükümlülükler, dengeli ve sürekli arkadaşlıklar,
grupla birlikte karar alma gibi değerlerin baskın olduğunu” ifade etmektedir.
Katılımcı 20 ise “karşılaştırmayı kişilerarası ilişkiler ölçeğinde değerlendirmekte ve
Batılı toplumlarda kişilerarası ilişkilerde rahat olunduğunu fakat Türk toplumunda
uyulması gereken davranış kalıpları ve normlar olduğu için bunun iletişim yapısına
da yansıdığının” altını çizmektedir.
Bunların dışında Türk toplumunun kültürel özelliklerinden kaynaklanan,
iletişimde avantaj oluşturabilecek özelliklerini vurgulayan veriler de bulunmaktadır.
748
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
Katılımcı 4 ve Katılımcı 12’nin belirttiği “kültürel özelliklerden (grup
dinamiği, samimiyet, karşı tarafın görüşüne önem verme, kişisel mesafe algısının
olmaması vb.)” kaynaklanan samimiyet ve informel ilişkiler zaman zaman
dezavantaj oluşturabilmesine karşın çoğunlukla güven duygusunun oluşmasında
zemin oluşturmaktadır. Halkla ilişkilerde güven temini en önemli unsurlardan biridir.
Karşılaştırmalar değerlendirildiğinde Batılı toplumların kültürleri ve iletişim
yapılarıyla, Türk toplumunun kültürü ve iletişim yapısının benzerlikten çok
farklılıklar taşıdığını ifade etmek mümkündür. Farklılıklar değerlendirildiğinde Batılı
toplumların iki yönlü simetrik iletişime daha yatkın oldukları, Türk toplumunda ise
otorite ve hiyerarşinin olduğu, gelenekçi bir yapının olduğu ve bunun iletişim
süreçlerine yansıdığı ortaya çıkmaktadır. İletişimde otorite ve hiyerarşinin bulunması
ise iletişim sürecinin asimetrik bir yapıya sahip olmasına neden olmaktadır.
Görüşmecilerin bir kısmından elde edilen verilerde benzerliklere bakıldığında,
küreselleşmenin yanısıra yeni medya ve haberleşme teknolojilerinin kullanımının
Batı toplumlarında olduğu gibi Türk toplumunda da hızlı bir şekilde benimsendiği
vurgulanmaktadır. Buradan da Batı toplumlarının iki yönlü simetrik olarak
tanımlanan iletişim yapılarının yeni medya teknolojileri ile Türk toplumunda da
benimsenebileceğine dair öngörülerde bulunmak mümkündür.
Çalışma kapsamında Batılı toplumlar dışında Doğu kültüründeki iletişim
yapısı da değerlendirilmiştir. Bu bağlamda görüşmecilerden elde edilen veriler
değerlendirildiğinde ilk dikkat çeken husus Türk kültürünün iletişim yapısı ile Doğu
kültürünün iletişim yapısındaki ortak noktalardır. Bu bağlamda görüşmecilerin
neredeyse tamamı Doğu ülkeleri ifadesiyle komşu coğrafyamız olan Ortadoğu ve
İslam ülkelerini değerlendirdikleri görülmüştür. Benzerlikler noktasında ilk olarak
değinilen unsur kültürel dinamiklerdir.
Doğu kültürleri olarak sınıflandırılan ülkelerle coğrafi yakınlık, iklim
koşulları, inançlar, gelenek ve görenekler benzerlik göstermektedir. Katılımcı 2 “her
iki kültürün de duygusal tarafının olması” ifadesiyle iletişim yapısı bakımından
rasyonel olmaktan ziyade inançlar, gelenekler, görenekler ve diğer ortak kültürel
unsurlar sebebiyle iletişimde bulunulurken duygusal bir yaklaşımın olduğunu
belirtmektedir. Katılımcı 9 ise “Türk toplumunun sahip olduğu değerlerin” altını
749
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
çizmektedir. Ayrıca “Hofstede’nin kültürel boyutları ölçeğinde Türk toplumunun
yoğun hiyerarşi, risklerde baş etme konusunda daha saldırgan, toplumun çıkarlarını
kendi çıkarlarının üstünde kabul eden, koşullara göre kararlı, sert ve maddi
yönelimli olabilen, toplumsal sorumluluklarının bilincinde geleneğe saygılı,
beklentileri sosyal normlar vasıtasıyla düzenleyen bir toplum olduğunu ve bu
unsurların Doğu kültürleriyle benzeştiğini” ifade etmektedir. Katılımcı 11 de diğer
görüşmecilerle benzer ifadelerde bulunmakla birlikte “Doğu toplumlarında
benimsenen inançların, iletişim yapılarında Türk kültürüne oranla daha belirleyici
olduğunu” belirtmektedir. Katılımcı 6 ise, “her iki kültürde de fikirlerin oluşumunda
kanaat önderlerinin önemine” dikkat çekmektedir.
Katılımcı 8 yukarıda belirtilen kanaatlerin aksine “Türk kültürünün yeni
iletişim teknolojilerindeki gelişmelerle Doğu kültürlerinden ve iletişim yapılarından
farklılaştığını” belirtmektedir.
Doğu ile Batı arasında coğrafi olarak köprü görevi görmemiz hem Doğu
kültüründen hem de Batı kültüründen ve iletişim yapısından etkilenmemizi
sağlamıştır. Örf, adet, gelenekler, görenekler, inanç yapısı gibi kültürel dinamikler
açısından birçok Doğu kültürüyle benzerlik göstermekteyken; kitle iletişim
araçlarının yaygınlaşması, yeni iletişim ve haberleşme teknolojilerinin kolay bir
şekilde benimsenmesi Batı toplumlarının kültürlerinden de etkilenilmesine ve bunun
iletişim yapımıza yansımasına sebep olmaktadır. Türk kültürünün iletişim yapısı
diğer kültürlerle kıyaslandığında ortaya çıkan sonuç Doğu ve Batı kültürünün bir
sentezidir. Katılımcı 12, Katılımcı 19, Katılımcı 20, Katılımcı 21’in görüşleri Türk
kültürünün Doğu-Batı kültürlerinin sentezi olduğunu pekiştirir yöndedir.
Türk toplumunun iletişim yapısı Batı ve Doğu kültürleri ile karşılaştırıldığında Batı
toplumunun iletişim yapısı ile arasında birçok farklılık bulunduğu; Türk kültürü ve
Doğu kültürleri arasında birçok ortak noktanın olduğu ve bu durumun iletişim
yapılarına yansıdığı ifade edilebilir. Görüşmecilerin vurguladığı temel nokta Türk
kültürünün ve iletişim yapısının Doğu ile Batı arasında bir geçiş noktasını
oluşturduğu ve her iki kültür yapısından etkilendiğidir. Elde edilen veriler, Türk
toplumunun iletişim yapısının, Batı’daki gibi simetrik olmadığı ancak Doğu’daki
750
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
kadar otoriter, hiyerarşik, dışarıya kapalı, inanç, gelenek ve göreneklerine keskin bir
biçimde bağlı olmadığını göstermektedir.
SONUÇ
Çalışmada kültür ve halkla ilişkiler arasındaki nasıl bir ilişki olduğunu ve
kültürün halkla ilişkiler faaliyetlerine nasıl bir etkide bulunduğunu tespit etmek
amaçlanmıştır. Bu kapsamda halkla ilişkiler alanında 21 akademisyenin halkla
ilişkilerle
kültürün
ilişkisine
yönelik
görüşleri
değerlendirmeye
alınmıştır.
Akademisyenlerin kendi görüş ve düşünceleri olduğu için çalışma kapsamında
gerekli olan etik kurul raporu Nevşehir Hacıbektaş Veli Üniversitesi Etik Kurul
Başkanlığı tarafından 23.12.2020 tarihinde 11250 sayılı kararıyla onaylanmıştır.
Gerçekleştirilen mülakatlar neticesinde Türkiye’de ve Türk kültüründe halkla
ilişkiler faaliyetlerinin çerçevesine, kültürün halkla ilişkiler uygulamalarına etkisine
yönelik önemli birtakım sonuçlara ulaşılmıştır.
Elde edilen veriler değerlendirildiğinde halkla ilişkiler ve kültür arasında
güçlü bir ilişki bulunduğu kanaati ortaya çıkmaktadır. Bu ilişki öncelikli olarak
halkla ilişkiler mesleğinin doğasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca inançlar, normlar,
değerler, davranış kalıpları, örf ve adetler, gelenek ve görenekler, yazılı olan ve
olmayan toplumsal ve kültürel kurallardan oluşan kültürel dinamikler, halkla ilişkiler
faaliyetlerinin başarısında veya başarısızlığında önemli bir etken olabilmektedir. Bu
durum halkla ilişkiler uygulamalarının aynı coğrafya içerisinde farklı kültürel
değerlere sahip kesimler arasında bile farklılaşabileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Alt sorulardan olan “Türk kültürünün dinamiklerinin halkla ilişkiler üzerinde
bir etkisi olup olmadığı” sorusu değerlendirildiğinde Türk kültürünün özelliklerinin
halkla ilişkiler uygulamalarında belirleyici ve yönlendirici olabileceği sonucu ortaya
çıkmaktadır.
Türk kültürünün halkla ilişkiler faaliyetlerine etkisi değerlendirildiğinde
tarihsel olarak Türk kültürünün yönetim anlayışında halkla ilişkiler uygulamalarının
mevcut olduğu, ülke içerisinde Doğu ve Batı ayrımının halkla ilişkiler faaliyetlerine
yansıdığını görülmüştür. İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde halkla ilişkiler
faaliyetlerinin daha gelenekçi ve muhafazakâr bir şekilde yürütüldüğü, Batı
751
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
bölgelerinde ise geleneklere daha az bağlı olunduğu ve seküleriteye dönük olduğu
sonucuna ulaşılmaktadır. Türk kültürünün birincil samimi ilişki kurulmaya müsait bir
yapısının bulunması, misafirperverlik ilişkilerinin, önemli günlerde insanlara destek
olmanın altı çizilmektedir. Hofstede’nin kültürel boyutları açısından Türk kültürü
değerlendirildiğinde, eril, belirsizlik derecesi yüksek, kolektif, yüksek güç aralığına
sahip, kısa döneme yönelen özelliklere sahip olduğu görülmektedir. Ayrıca Türk
kültürünün eril bir yapıya sahip olması, kadın halkla ilişkiler uzmanlarının mesleki
rollerinin genellikle teknisyenlikle sınırlı kalmasına neden olduğuna yönelik sonuçlar
elde edilmiştir.
Türk toplumunda iki yönlü iletişimin nasıl kurulacağına ilişkin soru
değerlendirildiğinde hedef kitleyle dinlemek, anlamak, diyalog kurmak ve müzakere
etmek temelinde iki yönlü iletişimin kurulabileceği öngörüsü ortaya koyulmuştur.
Türk toplumunda kurumlar ve paydaşları arasında iki yönlü simetrik
iletişimin henüz tam oturmadığı ortaya çıkmaktadır. Bunun en önemli sebepleri Türk
toplumunun hiyerarşik ve otoriter bir yapıya sahip olması ve bu durumun kurum ve
kuruluşların yönetim anlayışına yansımasından dolayı hedef kitlenin kurumdan
beklentilerini ifade etme konusunda yeterli cesaretinin bulunmamasıdır. Türk
toplumunda iki yönlü iletişim kurulabilmesi için hedef kitleyi dinlemek, diyalog
kurmak, müzakere etmek ve anlamak gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Ayrıca
sorunlar, ihtiyaçlar ve beklentilere tanık olmak, empati kurmak, halk katılımının
sağlanabileceği halkla açık toplantılar gerçekleştirmek, toplumsal dayanışma ve
birlik beraberlik olgusunun yerleştirilmesi, bunların dışında yeni medyanın tüm
süreçlerde aktif olarak kullanılması ve hedef kitlenin de bunu talep etmeye
yönlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılabilmektedir.
Türk kültürünün iletişim yapısı Doğu ve Batı kültürleriyle kıyaslandığında
ortaya çıkan sonuçlar ilgi çekicidir. Batı toplumlarında sosyal, kültürel ve ekonomik
birçok sebepten iki yönlü iletişimin kurulabildiği, ancak Türk toplumunda yeterli
refah düzeyinin bulunmaması, hiyerarşik bir yapının bulunması ve duygusal
karaktere sahip bir toplum olunması sebebiyle iki yönlü iletişimin kurulamadığı
sonucuna ulaşılmıştır. Hofstede ölçeğine göre Batı toplumlarının dişil, düşük güç
mesafesine sahip, belirsizlikten kaçınmanın düşük olduğu, bireyselliğin ağırlıkta
752
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
olduğu ve uzun döneme yöneldiği görülmekte ve bu özellikler Türk toplumunun
özellikleriyle farklılaşmaktadır. Türk toplumunda ortaklaşa davranış biçimi, kolektif
kimlik, duygusal bağlılık, görev ve yükümlülüklerin ağır bastığı görülmektedir.
Doğu kültürleri ile coğrafi yakınlık, iklim koşulları, inançlar, gelenek ve görenekler
açısından benzerlikler taşındığı sonucuna ulaşılmıştır. Genel olarak Türk toplumunun
ve kültürünün iletişim yapısı değerlendirildiğinde örf, adet, gelenekler, görenekler,
inanç yapısı gibi kültürel dinamikler açısından birçok Doğu kültürüyle benzerlik
taşıdığı, kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması, yeni iletişim ve haberleşme
teknolojilerinin kolay bir şekilde benimsenmesinden dolayı Batı kültürlerinden
etkilenildiği belirtilebilmektedir. Türk toplumu nihai olarak Doğu ve Batı kültürleri
arasından bir sentez olarak karşımıza çıkmaktadır.
KAYNAKÇA
AKDAĞ, Mustafa; GÜNER KOÇAK, Pınar (2018). Bibliometric Analysis on
Personal Influence Model as a Public Relations Model. (Editörler) Bayram.
O. Aydın, Emine Şahin ve Özlem Duğan. Public Relations and Advertising
Theories: Concepts and Practices, Berlin: Peterlang, s.13-37.
AZİZ, Aysel (2015). Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri ve Teknikleri (10.
Basım), Ankara: Nobel Yayıncılık.
BALTACI, Ali (2019). “Nitel Araştırma Süreci: Nitel Bir Araştırma Nasıl Yapılır?”,
Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 5(2), s.368-388.
BARUTÇUGİL, İsmet (2011). Kültürler Arası Yönetim (1. Baskı), İstanbul: Kariyer
Yayıncılık
BECERİKLİ, Sema Yıldırım (2005).Uluslararası Halkla İlişkiler (1. Baskı), Ankara:
Nobel Yayınları
BECERİKLİ, Sema Yıldırım (2008). Ve halkla İlişkiler Şeytanın Avukatlığından
Arabuluculuğa; Bir Disiplinin Eleştirel Analizi (1. Baskı), Ankara: Karınca
Yayınları.
BOTAN, Carl (1992). “International Public Relations: Critique and Reformulation”,
Public Relations Review, 18 (2), s.149-159
753
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
CULBERTSON, Hugh and CHEN, Ni (1996). International Public Relations: A
comparative Analysis, Mahwah, NJ: Lawrence Erlbaum Associates, Inc.
DHANESH, Ganga S. and SRIRAMESH, Krishnamurthy M. (2017). “Culture and
Crisis Communication: Nestle India's Maggi Noodles Case”, Journal of
International Management, 24 (3), s.204-214.
GARCIA, Cesar (2016). “De-Westernizing Public Relations: a Comparative
Analysis of Culture and Economics Structure in China and Mexico”, Asia
Pacific Public Relations Journal, 17 (2), s.9-27.
GRUNIG, James and GRUNIG, Larissa (2009). Public Relations in the United
States: A Generation Of Maturation, (Editörler), K. Sriramesh ve D. Vercic.
Global Public Relations Handbook (2.Baskı) Newyork and London:
Routledge. s. 680-714.
KARASAR, Niyazi (2019). Bilimsel Araştırma Yöntemi Kavramlar İlkeler
Teknikler (34. Baskı), Ankara: Nobel Yayınevi.
KARTARI, Asker (2016). Kültür, Farklılık ve İletişim-Kültürlerarası İletişimin
Kavramsal Dayanakları (2. Basım), İstanbul: İletişim Yayınları.
KENT, Michael and TAYLOR Maureen (2011). How Intercultural Communication
Theory Informs Public Relations Practice in Global Settings. (Ed.) Bardhan,
N. ve Weaver, C. K. Public Relations in Global Cultural Contexts. Newyork
and London: Routledge. s.50-76.
KRIYANTONO, Rachmat and MCKENNA, Bernard (2017). “Developing a
Culturally-Relevant Public Relations Theory for Indonesia”, Jurnal
Komunikasi Malaysian Journal of Communication, 33(1), p.1-16.
MERRIAM, Saharan, B. (2018). Nitel Araştırma Desen ve Uygulama İçin Bir
Rehber (3. Baskı) (Çev. Ed. Selahattin Turan). Ankara: Nobel Yayınları.
NİŞANCI, Zehra Nuray (2012). “Toplumsal Kültür-Örgüt Kültürü İlişkisi ve
Yönetim Üzerine Yansımaları”, Batman Üniversitesi Yaşam Bilimleri
Dergisi, 1 (1), s.1279-1293.
754
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
SRIRAMESH, Krishnamurthy M. (2009). The Relatıonshıp Between Culture and
Publıc Relatıons. (Ed.) K. M. Sriramesh ve D. Vercic Global Public Relations
Handbook (2. Baskı). Newyork and London: Routledge, p. 52-67.
SRIRAMESH, Krishnamurthy M. (2009). “Globalisation and public relations: The
past, present, and the future”, PRism, 6(2), p. 1-11.
SRIRAMESH, Krishnamurthy and GRUNIG, Edward James and BUFFINGTON,
Jody (2005). Kurumsal Kültür ve Halkla İlişkiler. (Ed.) James E. Grunig,
Halkla İlişkiler ve İletişim Yönetiminde Mükemmellik (1. Baskı) (Çev. Elif
Özsayar). İstanbul:Rota Yayıncılık, s.603-621.
SRIRAMESH, Krishnamurthy and WHITE, John (2005). Toplum Kültürü ve Halkla
İlişkiler, (Editör), James E. Grunig, Halkla İlişkiler ve İletişim Yönetiminde
Mükemmellik (1. Baskı) (Çev. Elif Özsayar). İstanbul: Rota Yayıncılık,
s.623-640.
TAYLAN, Ahmet (2015). Nitel ve Nicel Araştırmalarda Evren ve Örneklem Seçimi
ve Sorunlar, (Editör), Besim Yıldırım, İletişim Araştırmalarında Yöntemler
Uygulama ve Örneklerle, Konya: Literatürk Academia Yayıncılık, s.47-83.
TONUS, Hatice Zümrüt (2012). Uluslararası İşletmelerde İnsan Kaynakları
Yönetimi, (Editör), İ. Özalp Uluslararası İşletmecilik, Eskişehir: Anadolu
Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayını, No.1560. s. 56-77.
VASQUEZ, Gabriel M. and TAYLOR Maureen (1999). “What Cultural Values
Influence American Public Relations Practitioners?”, Public Relations
Review, 25 (4), 433-449.
VERCIC, Dejan and GRUNIG, Larissa and GRUNIG, James E. (1996). Global and
Specific Principles of Public Relations: Evidence from Slovenia, (Eds)
Culbertson H. M. and Chen N. International Public Relations; A Comparative
Analysis. USA: Lawrance Erlbaum Associates, s. 31-65.
YEO, Su Lin and PANG, Augustine (2016). “Asian Multiculturalism in
Communication: Impact of Culture in the Practice of Public Relations in
Singapore”, Public Relations Review, 43, p.112-122.
755
GÜNER KOLÇAK, Pınar ve AKDAĞ, Mustafa (2021). Kültür ve Halkla İlişkiler İlişkisi: Halkla İlişkiler Akademisyenlerinin Alana
İlişkin Değerlendirmeleri, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi (e-gifder), 9 (2), 725-755.
Yazarların çalışmaya katkı oranları eşittir.
Çalışma kapsamında herhangi bir kurum veya kişi ile çıkar çatışması
bulunmamaktadır.