Nothing Special   »   [go: up one dir, main page]

Academia.eduAcademia.edu

AFRİKA’YA KALKINMA YARDIMI POLİTİKALARINI ANLAMAK : TÜRKİYE VE ÇİN ÖRNEKLERİ, in İsmail Ermağan (ed.), Afrika 2, Nobel Yayınları, 2015

AFRİKA’YA KALKINMA YARDIMI POLİTİKALARINI ANLAMAK : TÜRKİYE VE ÇİN ÖRNEKLERİ Ferit Belder, Samiratou Dipama, Emel Parlar Dal Ferit Belder Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde araştırma görevlisi ve İstanbul Üniversitesi’nde doktora öğrencisi Samiratou Dipama Kadir Has Üniversitesi’nde doktora öğrencisi Emel Parlar Dal Marmara Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler bölümünde doçent GİRİŞ Uluslararası politikada etkinlik kazanmak ve dış politika perspektifini genişletmek isteyen ülkeler sınırları dışına taşan kalkınma ve insani politikalar üretmektedirler. Bu bağlamda, dış yardımlar, devletlerin bölgesel ve küresel güç statüsü arayışlarında bir dış politika aracı olarak ortaya çıkmaktadır. Son yıllarda, çok boyutlu ve çok katmanlı dış politika stratejileri ve değişen küresel yönetişim perspektifleriyle yükselen devletler, kalkınma işbirliği alanında daha aktif olmaya başladılar. Bu yöndeki bir dış politika arayışı, ülkelere küresel çapta bağışçı veya insani aktör rolü kazandırmaktadır. Bununla beraber, devletlerin dış yardımlar konusunda tamamen benzer yönelim ve araçlara sahip olduğunu söylemek mümkün gözükmemektedir. Devletlerin dış yardım stratejilerini belirleyen çeşitli politik, ekonomik ve ideolojik etmenler ve öncelikler bulunduğunu göz önüne almak gerekiyor. Ayrıca politik ve ekonomik kapasite ile sahip olunan teşkilatlanma (hangi devlet kurumunun yardım politikalarında etkin olduğu) bu bağlamda ülkeleri birbirinden ayırmaktadır. ‘Afrika’ sözcüğü tarihsel olarak aktif katılımcısı olmadığı ‘az gelişmişlik’, ‘fakirlik’ gibi Afrika ve Afrikalıyı düşüncenin nesnesi haline getiren sözcüklerle ilişkilendirildiği için bir siyasal varlığı değil, coğrafi olarak ekonomik, sosyal ve siyasal bakış açılarıyla inşa edilmiş bir politika alanını ifade etmektedir. Bu durumun siyasal ve ekonomik dayanaklarının muhafaza ediliyor oluşu günümüzde pek çok Afrika devletini, BM Genel Kurul’unda olduğu gibi etkinlik kazanmalarına rağmen, gelişmiş ülkelerle olan ilişkilerinde hakim norm ve yapılar ekseninde hareket etmeye çalıştıkları görülmektedir. Bu noktada ele alınan herhangi bir ülkenin (ki bu ülke genellikle en azından uluslararası politikada etkinliği bulunan bir devlettir) Afrika politikası derken, tek tek Afrika devletleriyle olan ilişkilerini mi, bir bütün olarak Afrika politikasını mı yoksa yukarıda ifade edildiği şekliyle ortak inşanın kalıpları içine giren bütün ülkelere genel bir bakışı mı ifade ettiği önemle ortaya konulmalıdır. “Türkiye’nin Afrika politikası” derken cümlelerin kapsamının Fas, Çad veya Güney Afrika ülkelerinden hangilerini kapsadığını çıkarsamak bu noktada önemlidir. Kendisi de coğrafi olarak Afrika ülkesi olan ancak siyasi ve ekonomik olarak BRIC ülkeleriyle beraber ele alınması söz konusu olan Güney Afrika Cumhuriyeti bu kapsamda yakın bir örneği teşkil etmektedir. Bu bağlamda çalışma Sahra-altı Afrika ülkelerini kapsamaktadır. Afrika kıtası dış yardımlar noktasında belirleyici bir alan olarak ortaya çıkmakla beraber, uluslararası politika açısından yükselen veya belirli ölçüde etkinlik kazanmak isteyen ülkeler açısından ekonomik, politik ve kültürel nüfuz arayış alanı olarak görülmektedir. Kuşkusuz, bu nüfuz arayışı ile geçmişin kolonyal yönelimleri arasında bir süreklilik ve benzerlik unsurları kovalanabilir. Yine de, 20.yüzyılın sonu ve 21. Yüzyılda devam eden kalkınma işbirliği, karşılıklı yardım, uluslararası normlar ekseninde şekillendirilen dış yardımlar ve bunların bir politika olarak araçsallaştırılması süreçlerinin özgüllüğünü gözden kaçırmamak gerekir. Bu bağlamda, Türkiye ve Çin; uluslararası politikada güç ve etki kapasiteleri, politik motivasyon ve diğer pek çok alanda ciddi farklılıklar içerseler de kalkınma yardımları noktasında Afrika’da görünürlüklerin artması ve zihinsel kurguları noktasında benzerlik göstermektedirler. Türkiye ve Çin’in Afrika’ya kalkınma yardımları konusunda öne çıkan aktörler olarak pek çok soruyu da beraberlerinde getirmektedir. Bir görüşe göre Çin ve Türkiye gibi katı önkoşullardan bağımsız kalkınma yardımı bağışçıları uluslararası yardım sisteminin normatif çerçevesine bir meydan okuma gerçekleştirmekteyken, diğer bir görüş, Afrika’ya yönelik yardımların aktör ve miktar noktasında çeşitlenmesini pozitif bir gelişme olarak görmekte ve Batı’nın Afrika’daki geleneksel ve ‘başarısız’ kalkınma girişimlerine (Brautigam 2009) alternatiflerin yaratılması gereğine işaret etmektedir. Bu çerçevede, makale öncelikli olarak dış yardımlar, kalkınma yardımları ve dış politika üzerindeki tartışmalara odaklanacak olup, uluslararası politikada etkinlik kazanan ülkelerin Afrika’ya kalkınma yardımı politikalarındaki temel motivasyon ve yardım araçları üzerine odaklanacaktır. Bunu yaparken, karşılaştırmalı bir perspektiften Çin ve Türkiye’nin Afrika’ya Kalkınma yardımı politikalarındaki benzerlik ve farklılık unsurları, motivasyonlar, araçlar, miktar ve dağılım ile sürdürülebilirlik noktasında açığa çıkarılacaktır. Temel olarak çalışma üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, resmi kalkınma yardımları ile Türkiye ve Çin’in kalkınma yardımı araçları ele alınacaktır. İkinci bölüm ise Türkiye ve Çin’in Afrika’ya kalkınma yardımlarının ardındaki politik, ekonomik ve ideolojik çerçeve ele alınmaktadır. Son bölümde ise ülkelerin Afrika’daki kalkınma yardımları miktarları, dağılımı ve öne çıkan öncelikleri ile kalkınma yardımlarının sürdürülebilirliği sorunu ele alınmaktadır. RESMİ KALKINMA YARDIMLARI VE DIŞ POLİTİKA RESMİ KALKINMA YARDIMLARI: TANIM VE İÇERİK Dış yardımlar kabaca yoksulluğu ve azgelişmişliği azaltma iddiası ile tanımlansa da üzerinde kesin bir şekilde uzlaşılmış tanımı bulunmamaktadır. Victoria Williams’ın tanımladığı üzere; “Dış yardım, bir ülke veya bir uluslararası örgütten yardımı alan ülke ya da halkının yararına olmak üzere sermaye, ürün ve hizmetlerin uluslararası transferidir. Yardım, ekonomik, askeri veya acil insani yardım şeklinde olabilir.” (Williams 2014) Dış yardımların hangi ölçülerde ve araçlarla yürütüleceği konusu ise genel tanımdan çıkarılamayacaktır. Özellikle silahlanma politikaları bağlamında dış yardımların, insani veya ekonomik yardımlardan farklı bir içerikle değerlendirileceği muhakkaktır. Bu çerçevede, genellikle askeri, politik ve ekonomik ilişkiler içerisine sızmış olan yardım politikalarını daha bağımsız değerlendirebilmek ve genel olarak dış yardımın tanımlanmasındaki belirsizliği ortadan kaldırmak, kural ve normlarla ölçülebilir hale getirebilmek için OECD’ye bağlı Kalkınma Yardımı Komitesi (DAC-Development Aid Committe) Resmi Kalkınma Yardımı (Official Development Assistance) tanımlaması yapmıştır. Buna göre; “Donör ülkelerin merkezi ve yerel yönetimlerinin veya bu yönetimlere bağlı icracı kuruluşların, ekonomik kalkınmanın teşviki ve refah seviyesinin yükseltilmesi ana amaçları doğrultusunda, gelişmekte olan ülkelere veya söz konusu ülkelerde bu amaçlar doğrultusunda faaliyet gösteren uluslararası örgütlere yönelik gerçekleştirdiği kamu kaynaklı hibeler veya en az % 25 hibe unsuru içeren uzun vadeli ve düşük faizli krediler, resmi kalkınma yardımı (RKY) olarak tanımlanmaktadır.” (TİKA 2008) Bu tanımlamaya göre, askeri yardım, ekonomik kalkınmadan ve refah hedefinden ayrı tutulmaktadır. Ayrıca, insani yardım kuruluşları ve diğer sivil toplum örgütleri tarafından gerçekleştirilen insani yardımlar kalkınma yardımı olarak görülmemektedir. Bununla beraber OECD ekonomik kalkınma ve refahın gelişmekte olan ülkelerde desteklenmesi amacıyla fakat asgari hibe unsurunu içermeyen akışları diğer resmi akımlar olarak tanımlamaktadır (TİKA 2008). Elbette, devletin icracı kurumları dışında kalan çeşitli STK’ların yürüttüğü faaliyetler, genel anlamda ülkelerin dış politikalarıyla uyumlu olabilir, pratiğe dönük sebeplerden dolayı devlet tarafından desteklenebilir ve hatta devlet belirli bir coğrafyaya açılımını devlet dışı kurumlar üzerinden yürütebilmektedir. Yine de resmi kalkınma yardımı tanımlaması bu tür yardımları kapsamamaktadır. Pratikte, ülkeler kendi yardım stratejilerini, kendilerine özgü kalkınma yaklaşımı ve ekonomik öncelikler noktasında belirlemektedirler. Bu noktada belirtilmelidir ki, Türkiye ve diğer pek çok devlet açısından Resmi Kalkınma Yardımları birbirinden farklıdır. OECD üyesi olmayan veya yardımları kendi politik ve ekonomik perspektiflerinden hareketle bağımsız biçimde yönetmek isteyen Çin gibi devletler kendi yardım perspektifini oluşturmaktadır. Bu ise uluslararası yardım rejimi ile birtakım çatışmaların yaşanmasına olanak vermektedir. Türkiye ise yayınladığı raporlar ve uygulamada OECD normlarına atıf yaparak, pragmatik bir tutum belirlemekte ve kendi öncelikleri ile uluslararası norm ve kuralları uyumlu hale getirmeye çalışmaktadır. TÜRKİYE VE ÇİN’İN RESMİ KALKINMA YARDIMI ARAÇLARI Türkiye’nin Afrika’ya kalkınma yardımları 1992 yılında kurulan TİKA aracılığıyla yürütülmektedir. Son yıllara kadar Addis Ababa, Hartum ve Dakar’da ofisleri bulunan TİKA 2011 yılında Mogadişu ve Trablus, 2012 yılında Nairobi, Kahire ve Tunus’ta yeni ofisler açmıştır. Bu ofisler Afrika kıtasındaki projelerin yürütülmesinin gözetimi ve danışmanlığı noktasında bölgesel bürolar olarak hizmet vermektedir (Özkan 2013). TİKA ilk olarak dışişleri bakanlığına bağlı olarak hizmet vermekteyken, 1999 yılında özerk bir statü elde etmiş ve o zamandan beri başbakanlığa bağlı bulunmaktadır. İdari olarak başbakanlığa bağlılık yönetimin politikliğine işaret etmektedir (Haussman 2014: 19). Çok sayıda uzman TİKA’nın Başbakanlığa bağlı olması dolayısıyla bağımsız bir yaklaşımdan ziyade politik direktif ve yönelimlerle hareket ettiği görüşündedir (Murphy ve Sazak 2012). TİKA ulusal bütçe tarafından fonlanmaktadır. Bu durum kurumun yıllık bütçesi üzerinde parlamentonun karar yetkisine işaret eder. TİKA, projelerin yürütülmesi noktasında diğer hükümet kurumları (bakanlıklar ve diğer birimler) ile yakın bir çalışma içerisindedir. Bu kurumlar, TİKA’ya yürütülen proje noktasında gerekli uzman yardımı sağlamakta, TİKA ise çalışmanın koordinasyonu ve bir ölçüde finansmanı ile ilgilenmektedir (Haussman 2014:20). Ülke bazında ise TİKA, kalkınma işbirliği faaliyetini ilgili ülkedeki program koordinasyon ofisleri ile beraber yürütmektedir. Program koordinasyon ofisi bulunmayan ülkelerde ise, proje en yakın ülkedeki ofisler veya ülkedeki Türk büyükelçilikleri veya konsoloslukları aracılığıyla yürütülmektedir. TİKA, kalkınma işbirliği noktasında temel prensiplerini partner ülke odaklı bir bakış açısı, partner ülkenin sahiplenmesi, katılımcı gelişmenin teşvik edilmesi, uzun vadeli sorumluluklar, devamlılık, ekonomik, sosyal ve siyasal değişimlere uyumluluk ve donör topluluklarla işbirliği olarak sıralamaktadır (Nurdun 2010, Şahin 2009, Gazanfer 2011). Bu çerçevede, Yardım Etkinliği Konusunda Paris Deklarasyonu’nun (Paris Declaration on Aid Effectiveness) belirleyici ilkelerinin sorumluluklarını üstlenmiştir. Öte yandan bu ilkelerin ne şekilde ve hangi ölçülerde bağışçı ülkeler tarafından pratikte uygulandığı ise üzerinde durulması gereken başka bir nokta olarak not edilmelidir (Haussman 2014:13). Türkiye’nin yardım dağıtımı konusunda öncelikle altı çizilmesi gereken husus yardımların büyük bir kısmının iki taraflı ilişkiler noktasında dağıtıldığıdır. 2012 yılında çok taraflı RKY 110.8 milyon dolardır. Bu ise toplam yardımların sadece %4.4’üne tekabül etmektedir. İki taraflı işbirliğine yönelim bu noktada ne anlama gelmektedir diye bakıldığında, Türkiye’nin kamu diplomasisi noktasında hareketle yardım alacak ülkelerle doğrudan işbirliği yoluna gitmenin çok taraflı örgütler aracılığıyla fon sağlamaktan daha verimli olduğu inancı ve bu yöndeki istekliliği görülebilir (Haussman 2014:16). Bununla beraber, Türkiye’nin çok taraflı örgütler aracılığıyla sağladığı küçük miktardaki yardım Dünya Bankası grubu ve BM aracılığıyla gerçekleşmektedir. Türkiye son beş yılda kuraklık ve diğer doğal afetlerin olumsuz sonuçlarıyla mücadele edilmesi amacıyla çeşitli Afrika ülkelerine Dünya Sağlık Örgütü, Dünya Gıda Programı ve Kızılhaç aracılığıyla 7,5 milyon dolar bağışlamıştır. 2008’de Türkiye Dünya Gıda Programı aracılığıyla 3,5 milyon dolar insani yardım ayırmıştır, 2009’da ise Afrika Birliği bütçesine 0,5 milyon dolarlık mütevazi bir bağış gerçekleştirmiştir. Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Afrika’da Türkiye’nin önceliklerinin sağlık, eğitim, tarım, çevre, altyapı ve kapasite artırma olduğunu belirtmişti (Presidency of the Republic of Turkey 2008). TİKA’ya ek olarak çeşitli devlet kurumları da Türkiye’nin kalkınma işbirliğine katılmaktadırlar. Aslında TİKA, RKY açısından %15’lik bir orana sahiptir, geri kalan çoğunluk ise uzmanlaşmış bakanlıklar ve kurumlar aracılığıyla sağlanmaktadır. TİKA’nın 2011 raporuna göre RKY dağılımı şu şekildedir: TOKİ (%15), Genelkurmay Başkanlığı (%12), AFAD (%9), Emniyet Genel Müdürlüğü(%9), Ekonomi Bakanlığı (%8), Bilim, Endüstri ve Teknoloji Bakanlığı (%8), Milli Eğitim Bakanlığı (%7), Sağlık Bakanlığı (%5) (TIKA 2011). Genel olarak tüm devlet kurumları kendi bütçelerinden gelişmekte olan ülkelerde projeler yürütebilir, bu ise TİKA’nın rolünü koordinatör olarak biraz daha karmaşık hale getirmektedir. Her ne kadar RKY dışı kabul edilseler de devlet dışı aktörler de Türkiye’nin Afrika ve diğer gelişmekte olan bölgelerdeki varlığında önemli rol oynamaktadır. Bu STK’lar arasında IHH en aktif olanı olarak bölgede çalışmalar yürütmektedir. IHH ilk defa 1999 yılında Somali’ye insani yardım götürerek Afrika’daki çalışmalarına başlamıştır. Yıllar geçtikçe de projelerinin genişletmiş ve kıtada varlığını artırmıştır. 43 Afrika ülkesinde kalkınma projeleri içerisinde yer alan örgüt, Sudan ve diğer bölgelerde Katarakt ameliyatları ile binlerce kişinin görmesini sağlamıştır(Özkan 2013: 46). Sondaj çalışmaları, okullar ve hastaneler kurarak teknik ve mesleki eğitim faaliyetlerinin desteklenmesi de bu yöndeki benzer çalışmalardır. IHH özellikle Ramazan ve Kurban bayramı süreçlerinde oldukça etkili kampanyalar yürütmektedir (Oruç 2007: 29). Türkiye’nin aksine Çin’in merkezi ve özerk bir yardım kurumu bulunmamaktadır. Çin yardım programı dört temel aktör aracılığıyla yürütülmektedir: Ticaret Bakanlığı (MOFCOM), Dışişleri Bakanlığı (MOFA), Çin İthalat- İhracat Bankası (China Eximbank) ve Çin Kalkınma Bankası. Ticaret Bakanlığı, Çin’in yardımla ilgili merkezi bakanlığıdır. Çeşitli hibe ve sıfır faizli kredilerin dağıtılmasından sorumlu olmakla beraber Eximbank’ın imtiyazlı kredilerinin koordinasyonunu da sağlamaktadır. Ticaret bakanlığı içerisinde ‘Yabancı Ülkelere Yardım Birimi’ ile ‘Uluslararası Ekonomik İşbirliği Bürosu’ yardımlardan sorumlu yapılardır. Yardım birimi, yardım dağılımı için yıllık plan ve bütçelerin hazırlanmasından sorumludur. Büro ise yardımların uygulanması sürecinde pratikteki adımları ve yardım dışındaki ekonomik işbirliği projelerini denetlemektedir. Dışişleri bakanlığı ise dış politika bağlamında yardım kararlarını denetlemektedir (Brautigam 2008). Çin’de Eximbank, Çin hükümetinin finans, ticaret ve denizaşırı yatırım politikalarının yürütülmesi amacıyla 1994’te kurulmuştur. Bu çerçevede temel fonksiyonu Çinli firmalara ihracat kredileri (export seller’s credit) sunmaktır. 1995’ten beri, Eximbank Çin’in dış yardımlardaki en önemli kolu olan imtiyazlı kredi programlarını çalıştırmaktadır (Brautigam 2008). Çin Kalkınma Bankası ise rekabet şartlarında kredi vermektedir. Sadece, büyük ölçüde Çinli ürün (en az %50) ve hizmetlerin (Çinli firmalar) kullanıldığı büyük projeler (en az 200 milyon Yuan ya da 2,4 milyon $) imtiyazlı kredilerle fonlanmaktadır (Brautigam 2011). Yardımların ulaştırılmasını noktasında 2005 yılındaki Yardımların Etkinliği İçin Paris Deklarasyonu; sahiplenme (ownership), harmoni (harmonisation), uyum (alignment), sonuçlar (results) ve karşılıklı hesap verilebilirlik (mutual accountability) gibi ilkeleri içermektedir (Condon 2012:28). Çin ise Afrika ülkelerinin kendi ulusal dinamikleriyle çizdikleri kalkınma biçimi ve siyasal sistemlerine ‘saygı’ gösterdiğini iddia etmekte ve ülkelerin iç işlerine karışmadan bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğü konusunda Afrikalı ülkeleri desteklediğini ifade etmektedir (Condon 2012). Bu çerçevede Çin’in yardımlarının Batı’dan farklı bir biçimde ön koşullar içermemesi dolayısıyla bir ölçüde farklılık yaratması mümkün olabilmektedir. Özellikle insan hakları noktasında çeşitli eleştirilere maruz kalan Çin ise sivil ve politik hakların ekonomik, sosyal ve kültürel haklara göre öncelikli hale getirilmesine itiraz etmektedir ve insan hakları düşüncesinin evrenselliğini eleştirmektedir (Condon 2012). Çin, kalkınma yardımları; hibeler, sıfır faizli krediler, borç ertelemesi, hafifletilmesi, affı (debt relif) ve imtiyazlı kredilerden oluşmaktadır. Çin, ayrıca Çin-Afrika Kalkınma Fonu aracılığıyla Afrika’ya yatırım yapacak Çinli firmalara sermaye fonu sağlamaktadır. Çin’in yardımları doğrudan finansal destek şeklinde değil, özellikle altyapı, inşaat, teknik destek sağlama, tıbbi ve uzman takımları, eğitim sağlama ve burs teklifi şeklinde proje desteklerinden oluşmaktadır (Brautigam 2008:15). Çin’in Afrika’ya yardımları altyapı projelerinde yoğunlaşmaktadır. Bunlar ise köprüler, yollar ve su sistemlerinden başlayarak stadyum ve konferans salonları gibi prestij projelerine kadar uzanmaktadır. Tarım gibi üretime dönük projeler de desteklenmektedir (Brautigam 2010:27). 21 Nisan 2011’de, Çin Devlet Konseyi (China State Council) ilk defa Çin’in dış yardımlarına odaklanan ‘Beyaz Rapor’(White Paper) yayınladı. Bu rapora göre Çin’in dış yardımlara ayırdığı kaynak 2004- 2009 yılları arasında artış göstermiş ve 2009 sonu itibariyle, Çin 256,29 milyar yuan ( yaklaşık 41,5 milyar dolar) tutarındaki rakamı dış yardımlara ayırmıştı (State Council 2011:3). TÜRKİYE VE ÇİN’İN AFRİKA’YA KALKINMA YARDIMLARININ POLİTİK, İDEOLOJİK VE EKONOMİK ÇERÇEVESİ BİR MEŞRUİYET VE ONAY MAKAMI OLARAK AFRİKA ÜLKELERİ: POLİTİK GEREKÇELER Soğuk Savaş sonrası dünya düzeni, özellikle BM gibi önemli uluslararası organizasyonların uluslararası politika açısından önemini tekrar öne çıkarmıştır. Soğuk Savaş düzeninin karakterini verdiği örgütün yapısı üzerine eleştiriler ve tartışmalar artsa da bölgesel ve küresel meselelerin tartışıldığı ve yürütülen politika ve eylemlere meşruiyet kazandırma veya meşruiyetinin altını oyma noktasında BM’nin önemli ölçüde etkinliğinin sürdürdüğü yadsınamaz. Bu bağlamda özellikle uluslararası politika açısından etkinliği sınırlı devletlerin bu tip örgütlerde bir onay makamı olarak var olması politik ve ekonomik bir dış politika aracına sahip olduklarını göstermektedir. Afrikalı ülkelerin uluslararası organizasyonlardaki nicel ağırlığı kuşkusuz de-kolonizasyon sürecinde ortaya çıkmıştı, fakat Soğuk Savaş’ın iki kutuplu hiyerarşik örgütlenmesi içerisinde etkinliği Soğuk Savaş sonrasına nazaran daha sınırlıydı. Bu aynı zamanda, uluslararası sistemin karakteri ile ilgili bir kısıt olarak görülebilir. Yine de, Afrikalı ülkelerin bağımsızlıklarını elde etmeye başlamaları ve 1960 yılında 16’sı Afrika’dan olmak üzere 17 yeni bağımsız ülkenin BM’ye üye olmasıyla beraber gelişmekte olan ülkeler arasındaki işbirliği uluslararası politika açısından önem kazanmıştır. 60’lar boyunca, Bağlantısızlar Hareketi’nin uluslararası politikada kazandığı görece özerklik, bu devletlerin büyük güç politikalarına direnme kapasitesini de ortaya koymuştur. Elbette, bu devletlerin üçüncü bir blok olarak birleşik bir cephe oluşturduğunu ve küresel güç mücadelesini etkilediğini söylemek zordur. Ayrıca bu devletler ekonomik kapasite ve politik yapıları itibariyle de homojen birimler değildiler. Yine de çoğu Afrikalı ülkenin de parçası olduğu gelişmekte olan ülkelerin benzer amaçlar ve kısıtlarının olması günümüzde dahi pek çok aktörün Afrika’yı bir bütün olarak ele almasına sebebiyet vermektedir. Çin açısından Soğuk Savaş dönemi ‘tanınma’ Türkiye için ise Kıbrıs konusunda ‘desteklenme’ arayışları içerisinde Afrika’ya yöneldikleri yıllar olmuştur. Her ne kadar boyut, kapsam ve stratejik derinlik noktasında kaynaklar ve etki kapasitesi açısından birbirilerinden ayrılsalar da hem Çin hem de Türkiye en azından bu temel motivasyonlar açısından benzer yönelimlere sahip olmuşlardır. Çin İç Savaşı’nın ardından Anakara Çin ve Tayvan adasında, her ikisi de Çin’in tek meşru temsilcisi oldukları iddiasıyla iki ayrı yönetim ortaya çıkmış ve diplomatik tanınma arayışına girmişlerdi. İlk yıllarda Tayvan adasındaki milliyetçi hükümete güçlü Amerikan desteği sebebiyle, Pekin’de Komünist rejim uluslararası organizasyonlardan ve 1970’lere kadar BM Güvenlik Konseyi’nden dışlanmıştı (Brautigam 2009:67). 25 Ekim 1971’de Pekin hükümeti 35’e karşı 76 ülkenin (17 çekimser) desteğiyle BM’de Çin’i temsil etme hakkını kazanmıştır (Winkler 2012). Pekin hükümetini destekleyen 76 ülkenin hemen hemen %30’una tekabül eden 26’sını Afrikalı ülkeler oluşmaktaydı (Sun 2010a:4). 1970’li yıllar boyunca çoğu devlet ‘Tek Çin’ politikasına uyumlu bir şekilde Tayvan ile diplomatik ilişkilerini kesmiş ve Pekin hükümetini tanımıştır. Uluslararası platformlarda tanınmaya yönelik destek bulma girişimi daha ilk dönemlerinden itibaren Çin’in Afrika’ya açılmaya zorunlu kılmıştır. Daha sonraki süreçte gündeme getirileceği üzere Çin, kendi ekonomisinde zorluklar yaşadığı yıllarda dahi Afrika’ya yardım yapmıştır. Burada politik bir meşruiyet arayışını görmek mümkündür. Günümüzde ise benzer yönelimler Çin’i özellikle uluslararası toplumsal normlara uyma konusundaki sıkıntılarını aşmak için benzer adımları izlemesinin devam ettiğini göstermektedir. Türkiye’nin Afrika’ya yönelik ilk somut girişimleri ise 1960’larda BM başta olmak üzere uluslararası platformlarda Kıbrıs konusunda destek arama sürecine rastlamaktadır. Öte yandan bu dönem aynı zamanda pek çok gelişmekte olan ülke nazarında Türkiye’nin ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerle olan ilişkileri ve bağlı bulunduğu ittifaklar nedeniyle olumsuz imaja sahip olduğu yıllardır. Buna karşın, bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı Makarious’un Bağlantısızlar Hareketi’ne bağlı oluşu ve Üçüncü Dünya ile olan yakınlığı uluslararası alanda Kıbrıs sorununa etkide bulunmuştur (Moran 2001).Örneğin, 1964 yılında Bağlantısızlar Hareketi’nin Kahire konferansında konu tartışılmış ve konferansın sonuç deklarasyonunda Türkiye’nin Kıbrıs politikası eleştirilmiştir (Kösebalaban 2011: 96). 1964 Johnson mektubu sonrasında Türkiye dış politikası karar alıcıları daha dengeli bir dış politika izlemeye karar verdiler ve Ortadoğu’daki komşuları başta olmak üzere diğer üçüncü dünya ülkelerini ihmal etmeyen bir anlayışa yönelmeye başlamışlardır. Bunun bir sonucu olarak 1965’te yedi iyi niyet delegasyonu Asya, Latin Amerika ve Afrika ülkelerine Türkiye’nin Kıbrıs konusundaki pozisyonunu anlatmak için gönderildiler (USAK 2010:208). Batı dışındaki ülkelerle de ilişki kurmayı amaçlayan bu pragmatik çaba BM Genel Kurulu’nda destek almayı amaçlıyordu. Bu bağlamda Cezayir, Fas, Moritanya, Liberya, Gana, Nijerya, Sierra Leone, Senegal, Kamerun, Gabon, Kongo, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad, Etiyopya, Kenya, Somali, Burundi, Ruanda, Tanzanya, Malavi, Madagaskar, Sudan, Libya ve Tunus’a 3 delegasyon gönderildi (Fırat 1997: 191-192). Ancak, tutarlı ve stratejik bir yaklaşım olmaktan uzak olan bu çok yönlü dış politika çabası etkin siyasal sonuçlar doğurmadı. 1965’teki BM Genel Kurul oylamasında 47 Afrika ülkesi Türkiye aleyhine oy kullandı (Fırat 2001: 734). Bu yönüyle Kıbrıs konusu tek boyutlu dış politikanın kısıtlarını göstermesi ve dahası yeni bağımsızlığını kazanan devletlerin hesaba katılması gereken aktörler olarak uluslararası politikada etkinlik kazanmaya başladıklarının net olarak görülmeye başlandığı bir tarihsel süreci ifade etmektedir. 1960’lı yıllardaki bu ilk adım, geniş çaplı politik bir stratejiden yoksun olarak etkili bir sonuç doğurmamıştır. Bu süreçten sonra Afrika’nın bölgesel anlamda Türk dış politikasına girişi 1990’lara rastlamaktadır. Bu dönem 2000’li yıllarda derinleşecek olan kapsamlı ilişkilere stratejik ve zihinsel bir altyapı oluşturulmaya başlandığı bir dönem olarak göze çarpmaktadır. 1997-2002 yılları arasındaki koalisyon hükümetlerinde dışişleri bakanlığı yapan İsmail Cem tarihsel ve kültürel kimliğini de içeren çok yönlü bir dış politika perspektifi ortaya koymuştur (Yeşiltaş 2013). Türkiye, bu süreçte Afrika açılımı başlatmış olmakla beraber ekonomik zorluklar neticesinde sürdürülmesi zorlaşmıştı. 2000’li yıllarda Afrika’ya artan ilgi ise 2005 yılının Türkiye’de Afrika yılı olarak ilan edilmesi ve kapsamı artan politikalarla açılımın sürdürülmesine tanık olunmuştur. Bu noktada 90’lı yıllarda başlatılan inisiyatifin 2000’li yıllarda artarak devam ettiğinden söz edilebilir (Afacan 2012). Ancak 90’lardakinden farklı olarak 2005’teki açılım Türkiye-Afrika ülkeleri açısından yeni bir dönüm noktası yaratmıştır. Afrika ülkelerinin uluslararası platformlarda desteğinin sağlanması amacı diğer pek çok ülke gibi Türkiye açısından da 2000’li yılların temel motivasyonlarında biri olmuştur. 2009-2010 döneminde Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliği için 151 üyenin oyunu kazanmış olması (sadece 2 Afrika ülkesi Türkiye’yi desteklememiştir.) söz konusu açılımın politik sonuçları olarak örneklendirilebilir. Ancak 2014’teki oylamada Türkiye sadece 109 ülkenin desteğini alabilmiş olması ise bu tür platformlarda etkili olma arayışlarının sürdürülebilirliği sorununu gündeme taşımış olsa da en azından adaylık süreçleri Türkiye’nin aktif dış politika izleme aracının izlerini, bu manasıyla da Afrika ülkelerine yönelik politik motivasyonlarını ortaya çıkarmaktadır. BİR İDEOLOJİK SÖYLEM OLARAK ‘BATI’ VE KALKINMA YARDIMI POLİTİKALARI Afrika’ya yaklaşım hem Türkiye hem de Çin açısından Batı dışında ekonomik ve politik çıkarların inşa edilebileceği ve korunacağı bir alanı temsil etmektedir. Bu bağlamda Türkiye ve Çin de dahil olmak üzere bölgeye son yıllarda ilgisi artan diğer aktörler öncelikle yeni emperyalizm suçlamasından kaçınmak için karşılıklı fayda söylemini öne çıkarmaktadırlar. Bu noktada, kalkınma yardımları hem idealist hem de pragmatik unsurları bünyesinde barındırmaktadır. Çin Başbakanı Wen Jiabao 2011 yılındaki Dünya Ekonomi Forumu’ndaki konuşmasında bu durumu açıkça ortaya koyarak ‘Çin’in kendisi de ekonomik anlamda zor durumdayken Afrika’ya yardım ettiğini ve Afrika’yı maden ve petrol bakımından hiçbir zaman sömürmediğini’ ifade etmişti (Timokhina 2014). Benzer şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Afrika’da hiçbir zaman sömürgeci konumda olmadığını hatırlatarak ülkesinin göstermiş olduğu mevcut ilginin Afrika ülkelerin kaynaklarını sömürmek niyetiyle değil eşit ilişkiler gerçekleştirmek maksadında olduğunun altını çizerken (Dedeoğlu 2015) aynı hassasiyeti gösteriyor ve anti-kolonyal bir dil kullanıyordu. 1980’lere kadar Çin’in Afrika’ya yönelimi tanınma noktasına yoğunlaşmıştı. Ekonomik etkinin sınırlılığı Çin’i sadece bölgede Batılı ve Sovyet etkisiyle mücadele etme, Tayvan’ı izole etme ve Üçüncü Dünya mücadelesini sürdürme stratejisine yöneltmişti (Dent 2011:6). Bu anlamda Çin, kendi komünist modeline meşruiyet sağlama ve ideoloji yönelimli dış politikasıyla Üçüncü Dünya’da önde gelen bir güç olma amacındaydı.1978’de Den Xiaoping’in piyasa ve açık kapı stratejisi Çin’in dış politika tercihlerine ve doğal olarak Afrika politikasına da etki etmiştir. Her ne kadar Çin’in 1980 sonrası politikalarını ekonomi odaklı değerlendirmek mümkünse de kendi büyüme modeli ve Batı’dan gelen çeşitli eleştirilere cevap verme noktasında gelişmekte olan ülkelerin desteğine ihtiyaç duymaktadır. Çin, diplomatik tanınma arzusunun yanı sıra 1989 Tiananmen Meydanı olaylarında da Afrika ülkelerinden destek bulabilmişti. Uluslararası dışlanma ve Batılı devletlerin Çin’e uyguladıkları bazı yaptırımlar karşısında altı Afrika ülkesinin dönemin Çin Dışişleri Bakanı Qian Qichen’i ülkelerine davet ederek Çin’i Batı karşısındaki yalnızlığı ile mücadelesinde desteklemişlerdi. (Sun 2014a). Qian Qichen’in ifadesiyle, Afrikalı ülkelerin çoğu Tiananmen olaylarını Çin’in iç meselesi olarak görmüştür. Afrika’ya yardım noktasında belki de en önemli hususlardan bir tanesi de önkoşullar olup olmadığıdır. Batılı kurumların yardım karşılığı bazı düzenlemeler öne sürmesi sadece Afrika için değil dünyanın pek çok bölgesi için deneyimlenen pratiklerdir. Şok terapiler, yapısal uyum paketleri gibi önkoşul gerektiren yardımlardan ziyade örneğin Çin gibi koşullara bağlı olmadan yürütülen yardım politikası belirli ölçüde bu devletleri ve diğer Batılı güçleri kalkınma işbirliği noktasında birbirlerinden ayırmaktadır. Bu çerçevede Çin’in Batı’yı sömürgecilik geçmişi ile suçlayan ve yardım karşılığı norm ve düzenleme dayatmayan tutumu Batılı kalkınma politikalarının meşruluğunun altını oymaktadır. Çin 2006’yı Afrika yılı olarak ilan ettiğinde, aynı zamanda Çin’in Afrika politikasındaki temel ilkeleri de sıralamıştır: Doğruluk, dostluk ve eşitlik, karşılıklı fayda, karşılıklılık ve ortak refah, karşılıklı destek ve yakın işbirliği, karşılıklı öğrenme ve kalkınmada ortak adımlar (Dent 2011: 6-7). Açık bir şekilde görüldüğü üzere, Çin karşılıklılık, eşitlik ve ortaklık gibi hiyerarşik olmayan bir dil geliştirmeye çalışmakta ve Afrika’ya yardım politikası söylemini bu yönde oluşturmaktadır. Kalkınma yardımı konusunda, Çin kendi yardım modelini uygulamakta ve Batı modelinden farklı olarak ülkelere katı önkoşullar dayatmamaktadır. Daha genel anlamda ise söylenebilir ki, Çin’in dış yardımları diplomatik, kalkınmacı ve ticari araçları harmanlayarak çoklu bir perspektif ortaya koymaktadır (Brautigam 2011:4). Batı kaynaklı dış yardımların ön kriter ve koşullar içermesi genel olarak hiyerarşik bir yaklaşım olarak görülmektedir (Brautigam 2009:135). Öte yandan, jeopolitik açıdan, Çin ve Afrika arasında ilişkilerin yoğunlaşması Batı merkezli uluslararası politika ve bilgi üretiminin de etkilenmesi anlamına gelebilecektir (Power ve Mohan 2010). İdeolojik olarak Çin, demokrasi ve insan hakları ön koşulu olmayan kendi ekonomik modelini yaygınlaştırmaya çalışmaktadır. Afrika özelinde politik anlamda otoriter, ekonomik olarak kapitalist rejimlerin görünürlüğünün artması Çin’in kıtadaki yumuşak gücünün başarısı olarak görülebilir (Sun 2014a). Otoriter kapitalist modeli ile Çin genellikle küresel yönetişim kuralları ve mekanizmaları dışında hareket eden kural dışı donör (rogue donor) olarak nitelendirilmektedir (Brautigam 2011). Ön koşullu yardım politikaları karşısında Çin, Afrika ile ilişkilerinde iç işlerine karışmama prensibini uygulamaktadır. Kendinde, Afrikalı ülkelerin iç işlerine bir dış aktör olarak karışma hakkını görmemektedir (Anshan 2007:76). Bu noktada, iç işlere karışmamazlık iki yönlüdür. İlk olarak bu durum Çin’in kolonyalizm karşıtı söylemini desteklemektedir ve böylece Çin, Afrika’daki Sudan gibi otoriter rejimlerle herhangi bir baskı ile karşılaşmadan ekonomik ilişkiler kurabilmektedir. İkinci olarak Batı’dan gelen demokratikleşme taleplerine kendi büyüme modeline meşruiyet kazandırma suretiyle karşı koyabilmektedir. Ancak yine de diktatörlük rejim türlerinde görülebilecek değişim ve diğer iç politikada görülen kırılmalar Çin’in iç işlerine karışmama prensibinin uzun vadede kırılganlığına işaret eder (Power ve Mohan 2010). Türkiye açısından bakıldığında da herhangi bir demokratik önkoşul veya politik bir koşulluluk görünmemektedir. Ancak, Türkiye hem küresel yönetişim ajandasıyla hem de kendi dış politikasıyla ilişkilendirilebilecek güçlü bir ideolojik ve kültürel söylem oluşturmaktadır. İnsancıllık (humanitarianism) ve kozmopolitlik (cosmopolitanism) söylemi Türkiye’nin Afrika’daki aktivizmi ile paralel gitmektedir. Ayrıca Osmanlı modeli motifleriyle uzak coğrafyalara kültürel ve politik olarak etki edebilme arzusu da Afrika özelinde geçerli bir yaklaşımdır. 2015 genel seçimleri ve sonrasında Afrika’nın “gönül coğrafyası” olarak diğer bölgelerle telaffuzu bahsi geçen söylem ve arkasındaki motivasyon hakkında ipuçları barındırmaktadır. Çin’den farklı olarak Türkiyeli sivil toplum örgütlerinin (özellikle dini motifli olanlarının) Afrika’da özellikle eğitim, altyapı ve insani konularda etkinlik göstermesi Türkiye’nin Afrika’ya yardım politikasının sadece devlet odaklı olmayan sivil yönünü de ortaya koymaktadır. Türkiye’nin Afrika açılımının insani boyutu politik perspektifiyle ele ele gitmektedir. Ahmet Davutoğlu ‘insancıl diplomasi’ (humanitarian diplomacy) olarak Türkiye dış politikasının söylem noktasında merkezine aldığı kavramsallaştırması vicdan ile gücün bir kombinasyonu olarak uluslararası kriz bölgelerinde etkin olarak icra edilmesini savunmuştur. Türkiye ayrıca bölgede sadece ekonomik partner veya insani yardımı donörü kalmak istememekte, bilakis kriz bölgelerinde etkin bir aktör olma çabası içerisine girmektedir. İnsancıl diplomasiye ek olarak Türkiye’nin Doğu ile Batı arasındaki jeopolitik konumunu Afrika ülkeleriyle ilişkilerinde kullanma arzusunda olup, Afrikalı ülke liderleri ve kamuoyuna zaman zaman Batılı sömürge tarihine atıfta bulunarak ortak kader anlayışının altını çizmektedir. Kısaca, Türkiye çıkar ve vicdani yükümlükler arasında dengeli bir dış politika söylemi gütmeye ve pragmatik olarak kendi ideolojik pozisyonunu belirlemek adına doğu ve batı arasındaki köprü kimliğini kullanmaya çalışmaktadır. Bunu yaparken de kimi zaman ‘gelişmiş’ dünyanın ‘aydınlık’ götüren bir üyesi kimi zaman ise ‘anti-emperyalizmin savunucusu’ rolünü oynamaya istekli görünmektedir. EKONOMİK AÇIDAN AFRİKA’NIN ÖNE ÇIKIŞI Ekonomik anlamda, Afrika kıtası uzun yıllar fakirlik, geri kalmışlık ve diğer negatif imgelerle ilişkilendirilmiştir. 1990’lardaki ekonomik durgunluk ve düşük büyüme eğiliminden sonra, pek çok Afrika ülkesi petrol, hammadde ve iç arza cevap vermede yaşanan gelişmeler sayesinde istikrarlı bir büyüme ivmesi yakalamış bulunmaktadır (Arkhurst ve Laing 2007). 2008 dünya ekonomik krizi özellikle ihracat- yönelimli ekonomileri Afrika’da daha uzun süreli yatırımlara ve kendi firmalarına yeni pazarlar bulmaya yönlendirmişti. Esas olarak Çin, yerli firmalarını yurtdışında yatırım yapmaya teşvik eden ‘dışarıya açılım’ (going out) stratejisini daha 1999’da yürütmeye başlamıştı (Michalowski 2010). Aynı dönemde Türkiye Afrika politikasında açılım sürecini 1998’de başlatmış ancak ekonomik kısıtlar planın AKP dönemine kadar uygulanmasına müsaade etmemişti (Özkan 2010:534). Afrika ekonomik açıdan tüm büyüyen ekonomiler (Çin ve Türkiye de dahil) açısından önem arz etmektedir. Ülke örnekleri bu önemi daha net ortaya koymaktadır. Bu yönüyle Çin’in Afrika ülkelerinden temel olarak ham petrol, hammadde ve doğal kaynakları ithal etmesi anlam kazanmaktadır (Sun 2014a:7). Afrika ülkeleri Çin’in büyümesi için gerekli olan hammadde kaynaklarının potansiyel tedarikçisi konumundadır (Dent 2011: 42). Petrol ve hammaddeye olan gereksinim yatırımların kaynak yönünden zengin olan ülkelerde yoğunlaşmasına sebep olmaktadır (Arkhurst ve Laing 2007). Ayrıca Afrika’nın Çin ürünleri için potansiyel pazar oluşu da Çinli karar alıcıları cezbetmektedir. Çin- Afrika ticaretinin düzenli olarak yükselmesine rağmen, bu rakam (2012’de %5) Çin’in küresel ticareti açısından çok küçük bir miktara tekabül etmektedir. Öte yandan Afrika açısından Çin, Afrika’nın en büyük ticari ortağı olarak öne çıkmaktadır. Çin, tüm bunlarla beraber emek yoğun endüstrisini taşıyabileceği Afrika da dahil olmak üzere emek pazarları da aramaktadır (Brautigam 2009:89). Çin, Afrika’nın en büyük ekonomik partneri olsa da Brezilya, Rusya, Hindistan, Türkiye, Güney Kore ve diğer pek çok ekonomi de ekonomik ilişkiler geliştirme noktasında Çin’i takip etmekteler (The Economist 2013). Bu noktada Türkiye’nin de küçük ve orta ölçekli ticaret gruplarına pazar şansı olarak Afrika’yı görmektedir. 2008 ekonomik krizi Türkiye’yi de yeni ve alternatif pazarlar bulmaya zorlamıştır. AKP hükümetinin ihracata dönük büyüme hedefi ve son yıllarda güçlenen yeni sermayenin güvenli ve kazançlı yatırım noktasında Afrika’ya yönelmesi bu noktada anlamlıdır. Afrika’ya resmi ziyaretlere iş adamları heyetinin de dahil olması Türkiye’nin Afrika tahayyülü içerisinde ekonomik boyutun önemini ortaya koymaktadır. Hali hazırda, önemli sayıda Türk firması Afrika ülkelerinde aktif olarak faaliyet göstermekte ve bu durum doğrudan yatırımlarla desteklenmektedir (Özkan 2010:536). Henüz net bir şekilde sonuçları görülememiş olsa da yükselen ekonomiler açısından Afrika bir yeniliği temsil etmektedir. Ancak üretilen söylemlerden bağımsız olarak Afrika ülkelerinin birbirileri ve kıta dışındaki ülkelerle kurdukları ilişkinin niteliği önümüzdeki yıllarda genel tabloya karakterini verecektir. Tam da bu doğrultuda özellikte kıta dışındaki güçlerin dış yardımlarının hangi zeminde inşa edildiği ve ne şekilde dağıtıldığı önemli bir mesele olarak açığa çıkarılmayı beklemektedir. RESMİ KALKINMA YARDIMLARININ DAĞILIMI VE SÜRDÜRÜLEBİLRİLİĞİ TÜRKİYE’NİN KALKINMA YARDIMLARI DAĞILIMI Her ne kadar, Türkiye ‘Tek Afrika’ imgesi üzerinden coğrafi, dinsel, etnik ve diğer farklılıkları arka plana atan bir söylem kurgulamış olsa da RKY akışları dış politikadaki seçiciliği ortaya koymaktadır. Grafik 1: Türkiye’nin Afrika’da RKY Dağılımı (Kaynak: OECD) Türkiye’den giden kalkınma yardımlarının çoğunluğu 2012 öncesine kadar Sahra- Altı Afrika’ya gitmekteydi. (2011’de 211 milyon $) Bununla beraber sonraki iki yılda özellikle Türkiye ve Mısır arasında 2011 yılında gerçekleştirilen anlaşma kapsamında kalkınma yardımlarında Kuzey Afrika’nın payı artmış oldu (TIKA 2013). Yine de uzun vadede Kuzey Afrika’nın payının olağanüstü koşullardaki miktarlar düzeyinde gitmesini beklemek mümkün görünmemektedir. Grafik 2: 2011- 2013 Arası Türkiye’nin Sahra Altı Afrika’ya Kalkınma Yardımları Miktarı (Kaynak: OECD İstatistikleri 2013). 2013 yılında Sahra- Altı Afrika’daki 51 ülke, pek çoğu çok düşük miktarlarda da olsa, Türkiye’nin kalkınma yardımlarından faydalanmıştı. (Sadece 5 ada ülkesi hariç) (OECD İstatistikleri 2013). Grafik 2’de görüldüğü üzere Türkiye’nin kalkınma yardımları bölgesel anlamda Afrika boynuzu olarak anılan bölgeye yoğunlaşmaktadır. Tarihsel ve dinsel bağların ağırlıkta olduğu Sudan, Eritre, Etiyopya, Cibuti, Somali gibi ülkeler Türkiye’nin kalkınma yardımlarında başı çekmektedir. Bu noktada Somali çok özel bir yer işgal etmektedir. 2011 yılında bölgede yaşanan açlık krizi sürecinde, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ülkeyi son 20 yılda ziyaret eden ilk Afrikalı olmayan lider olmuştur (Al Arabiya 2012). Bu ziyareti takiben, Türkiye’nin Mogadişu büyükelçiliği yeniden açılmış ve 250 milyon $ tutarında acil yardım taahhüt edilmiş, askeri personelin eğitime destek verileceği onaylanmış, başta altyapı olmak üzere pek çok kalkınma projesi başlatılmış ve ülkede TİKA koordinasyon ofisi açılmıştır (Aynte 2012). Eylül 2011’deki BM Genel Kurulu konuşmasında, Erdoğan Somali’de uluslararası toplumun başarısız olduğunu ve daha güçlü uluslararası çabanın gösterilmesi gereğini vurgulamıştır. Aynı yıl, 365 milyon $ değerinde özel bağış toplanmış ve 2012’de hükümet 1200 Somalili öğrenciye Türkiye’de öğrenim görebilmeleri için tam burs sağlamıştır (Harte 2012: 28). 2012’nin ortalarında II.İstanbul Somali Konferansı organize edilmiştir. Türk Hava Yolları da Mogadişu’ya doğrudan uçuş gerçekleştirmeye başlamıştır. Somali, bu noktada kalkınma işbirliği ile ekonomik, askeri ve kültürel işbirliği ile siyasi destekten oluşan dış politika anlayışına tam olarak uyum sağlaması bakımından açık bir örnek teşkil etmektedir. ÇİN’İN KALKINMA YARDIMLARI Çin’in kalkınma yardımları hibeler, sıfır- faizli krediler, borç affı ve imtiyazlı kredilerden oluşan resmi kalkınma yardımları ve ihracat kredileri, piyasa faiz oranlarıyla kredi ve Çin bankalarının ticari kredilerinden oluşan diğer resmi akımlardan oluşmaktadır (Brautigam 2011). Bunun yanında, Çin’in yardım programındaki şeffaflık noktasında görülen eksiklik pek çok yanlış anlama ve hesaplamalara yol açmaktadır. Çin bu durumu yayınlamış olduğu ‘beyaz raporlar’ ile aşmaya çalışmaktadır. Çin’in Afrika’ya yardımları diplomatik ilişkileri bulunan görece refah sahibi ülkeler (Botswana, Namibya, Mauritus, Güney Afrika) arasında yayılmaktadır (Brautigam 2008). Çin’in dış yardımlar konusunu politik bir çerçeve içerisinde uluslararası yardım rejiminden ayrı olarak yürütmesi yardım akışı konusunda belirsizlik yaratmaktadır. Yıllık iki taraflı yardım paylaşımı üzerinde de Çin herhangi bir bilgi aktarmamaktadır (Dreher ve Fuchs 2011:4). 2014’te Çin dış yardımlar konusunda ikinci bir ‘beyaz rapor’ yayınladı. 2011’deki ilk rapordan farklı olarak Çin’in dış yardımlarının genel bir bilgisinden ziyade özel ve somut örnekler verilmiştir (Sun 2014b). Buna göre Çin; hibeler, sıfır faizli krediler ve imtiyazlı krediler için 2010- 2012 yılları arasında 89.34 milyar yuan (14.41 milyar dolar) kullanmıştır. Bunun içerisinde Afrika’nın payı ise %51,8’dir (The State Council White Paper 2014). Tablo 1. Çin’in 1950 ve 2012 Yılları Arasında Dış Yardımları (Kaynak: Brautigam 2011, State Council 2011, State Council 2014) Çin’in dış yardımları arasında resmi kalkınma yardımı ve diğer akımları net bir şekilde ayırmak mümkün gözükmemektedir. Yine de Çin’in kıtadaki temel yönelimleri hakkında fikir vermesi çalışma açısından Çin’in yardımlarını öncelediği ülkelere göz atmak yerinde olacaktır. Tablo 2. Çin’in Resmi Finansmanından En Fazla Faydalanan On Ülke (Resmi Kalkınma Yardımları ve Diğer Resmi Akımlar), 2000- 2011 Çin Gana $ 11, 4 B Nijerya $ 8,4 B Sudan $ 5,4 B Etiyopya $ 5,4 B Moritanya $ 4,6 B Angola $ 4,2 B Zimbabwe Ekvator Ginesi Kamerun $ 3,8 B $ 3,8 B $ 3,0 B Güney Afrika $ 2,3 B (Kaynak: AidData's Chinese Official Finance to Africa Dataset, Version 1.0 and OECD DAC Creditor Reporting System.) Tablo 2’de görüldüğü üzere , Çin yardımlarından 2000- 2011 arasında en fazla yararlanan ülkelerin başında Gana (11,4 milyar dolar) ve Nijerya (8,4 milyar dolar) gelmektedir. Verilen bu bilgilere ek olarak Tablo 3, 2000 ile 2011 yılları arasında Çin’in Afrika’daki büyük projelerini göstermektedir. Genel olarak 1 milyar doların üzerindeki projeler ‘megadeal’ olarak adlandırılmaktadır. Bu projeler altyapı ve enerji alanlarına yoğunlaşmıştır. Tablo 3. Çin’in Afrika’daki ‘megadeal’ projeleri (milyon dolar), 2000-2011 (Kaynak: AidData's Chinese Official Finance to Africa Dataset, Version 1.0 <http://international.cgdev.org/sites/default/files/chinese-development-finance-africa.pdf> Her iki tabloya bakarak söylenebilir ki Çin’in yardım önceliklerinin ekonomik ve politik bir boyutu vardır. Çin’in yardım stratejisi noktasında öne çıkan etkenlerden biri olarak ‘Tek Çin’ politikası kapsamında Tayvan’ı tanımayan ülkelerin ödüllendirildiği görülmektedir (Taylor 1998, Brautigam 2008). Ticaret Bakanlığı açık bir şekilde hibelerin diplomatik işler ile ve politik etki doğuracak kamu kurumlarının inşası için kullanıldığından söz etmektedir. Buna ek olarak yardım programlarının üst düzey diplomatik etkinlikleri desteklemesi planlanmıştı (Dreher ve Fuchs). Afrika’da Burkina Faso (1961-73, 1994), Sao Tome ve Principe (1997) ve Svaziland (1968) dışında tüm Afrikalı devletlerin Tayvan ile diplomatik ilişkisi bulunmamaktadır. Aslında Çin katı bir politika ile Tayvan’ı tanıyan ülkelere yardım yapmadığı söylenemez. Yine de bu ülkelerin yardım önceliğine haiz olmadıklarından söz edilebilir. Buna ek olarak Afrika, Çin için Batı’ya en azından ideolojik düzlemde bir denge olmak üzere müttefikler bulabileceği bir alandır (Davies 2007:27). Afrikalı yardım alan ülkeler BM İnsan Hakları Komisyonu gibi uluslararası organizasyonlarda Çin’in kendine yönelik yaptırımları engelleme çabalarına destek olmaktadırlar (Lammers 2007, Lancaster 2007). Çin, Afrikalı ülkelerin bu tarz organizasyonlarda politik ağırlıklarının artmasını ve seslerinin yükseltilmesini amaçlamaktadır (Taylor 1998). Çin bu noktada yardımı Batı’nın hegemonyasına karşı bir güç oluşturma ve Çin’in öngördüğü çok kutuplu bir dünya düzeni arzusu dahilinde araçsallaştırmaktadır. (Ayrıca bkz. Tull 2006, Kennedy 2010). Son dönem örneklerinden biri olarak, Çin’in Zimbabwe’deki Mugabe rejimine insan hakkı ihlalleri dolayısıyla Batı tarafından uygulanmak istenen yaptırımları veto etmesi gösterilebilir. Afrika ülkeleri de bu doğrultuda BM’de Tayvan yerine Çin’î desteklemektedirler (Davies 2007). Ekonomik açıdan Çin yardımlarının temelinde ise Çin’e doğal kaynak ihracatını artırma amacı bulunmaktadır (Alden 2005, Tull 2006, Davies 2007, Naim 2007, Halper 2010). Ticaret Bakanlığı’nın iki taraflı yardım noktasında temel yetkili birim olması ekonomik motivasyonu ortaya koymaktadır (Lammers 2007). Angola, Sudan ve Nijerya gibi doğal kaynak zengini ülkelerin Çin’in yardım listesinde başlarda yer alması bu durumu açıklamaktadır (Tablo 2) (Lum vd. 2009). Bunun yanında kredilerin ödemesinin pek çok örnekte kaynaklar ile güvence altına alınmış oluşu da önemli bir nokta olarak göze çarpmaktadır. KALKINMA YARDIMLARININ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ 1950’lerden beri Türkiye’nin uluslararası kalkınma işbirliği alanındaki rolü gittikçe artmaktadır. RKY Türkiye’nin son yıllarda yürütmeye istekli olduğu proaktif dış politikanın da önemli bir bileşenidir. Son on yıl baz alındığında Türkiye’nin Afrika’ya yardımlarının artış gösterdiği söylenebilir. Türkiye’nin kalkınma yardımları konusunda faaliyetlerinde görülen artış uluslararası politika yapıcıları, insani yardım konusunda çalışanlar, akademi ve medya tarafından ilgiyle izlenmektedir. 2011 yılında Türkiye 4. En az Gelişmiş Ülkeler Konferansı’na ev sahipliği yapmıştı. OECD’nin Kalkınma Yardımı Komitesi ile karşılaştırıldığında Türkiye 1.24 milyar dolarlık kalkınma yardımı ile 24 ülke arasında 18.sırada yer almaktadır. Türkiye’nin en kayda değer insani girişimi ise Somali’de üstlendiği insani kampanyadır. Somali ve diğer Afrika ülkelerinde Türkiye’nin göstermiş olduğu atılganlık kalkınma işbirliği noktasında tutarlı ve kapsamlı bir stratejinin ne ölçüde gerçekleştirilmiş olduğu sorusunu akıllara getirmektedir. Türkiye’nin kalkınma yardımları konusunda alınan kararların politik niteliği ön plana çıkmaktadır. Buna ek olarak ülke bazında kalkınma yardımları açısından stratejik raporların hazırlanmamış olması görece zayıf bir kurumsallığı göstermektedir. BM Kalkınma Programı (UNDP) çerçevesinde TİKA tarafından sadece Tacikistan, Senegal ve Bosna-Hersek için ülke bazlı strateji belgesi hazırlamıştır. Yine de önümüzdeki dönemde kalkınma yardımları düzenlemelerinde görülecek uzmanlaşma ve derinleşme ile daha kapsamlı ve stratejik bir yaklaşım sergileneceği beklenebilir. Türkiye’nin kalkınma yardımlarının devamlılığı hem Türkiye hem de alıcı ülkelerin iç politik ve ekonomik dinamiklerine bağlı olduğu ifade edilebilir. Türkiye’nin Afrika bazlı yardımları noktasında ülkenin materyal kapasitesi bu yardımların devamlılığı açısından başlıca etkendir. Küresel ekonomik değişim ve gelişimlere hala duyarlı ve kırılgan bir ekonomiye sahip olmak Türkiye’nin kalkınma yardımları konusunda sürekliliği açısından bir engel olarak görülebilir. Ekonomik büyümede düşüş ve diğer ekonomik parametrelerdeki olumsuz değişimler Türkiye’nin Afrika’ya yardımlarına etki edebilecek görünmektedir. Ekonomik ve politik koşullar yardım alan ülkeler için de önemli bir noktada durmaktadır. Bazı Afrika ülkelerinde otoriter rejimlerin varlığı, yozlaşma ve patrimonyal ilişkiler yardımların etkin bir şekilde istenen sonuçları vermesini engellenmektedir. Türkiye bu noktada proje-odaklı yardımları ulaştırarak bu sorunu belli ölçüde aşmış gözükmektedir. Okul yapımı, gıda ulaştırılması gibi eylemler doğrudan Türkiyeli aktörlerce gerçekleştirilmektedir. Somali Cumhurbaşkanı’nın bu noktada Türkiye’nin kendi insan ve planlama kaynaklarını etkili bir şekilde kullanarak doğrudan Somali içerisinde maksimum etkiyi sağlayacak ölçüde çalışarak diğer uluslararası partnerlerden ayrıldığını ifade etmiştir. Yine de bahsi geçen politik gerekçelendirmeler ve hesaplamalar, bizzat Türkiye’nin de otoriter rejimlerin ayakta kalması doğrultusunda hamlelerde bulunmasına olanak vermektedir. Çin’in kalkınma yardımlarının sürdürülmesi ise daha geniş bazda küresel güç ve kapasite ilişkileriyle bağıntılıdır. Zira, Türkiye’den farklı olarak Çin’in politik hamle gücü ve eylem derinliği çok daha fazladır. Biçimsel anlamda ise Afrika ülkelerinde altyapı yatırımlarına odaklanmış olması, gelişmişlik ve altyapı arasındaki yakın ilişki neticesinde sürdürülebilirliği artırmaktadır. Çin, kendisi de gelişmekte olan bir ülke olarak gelişme sürecinde altyapının önemini tanımaktadır (Ling 2010:12). Hem Afrika’ya yardımların etkin ulaştırılması, hem gelişme noktasında sahip olduğu önem hem de Çin’in büyümesi için gerekli olan doğal kaynaklara rahatça ulaşmak noktasında altyapı yatırımlarının önemi bulunmaktadır (Chen 2008, Ling 2010). Çin açısından yürüttüğü yardım politikaları çerçevesinde eleştirilere maruz kaldığından söz edilmişti. Öte yandan Çin’in Afrika politikasında ürettiği söylem (antikolonyal içerik, ortak kader) ve tarihsel deneyim neticesinde belirli ölçüde kredisi olduğundan söz edilebilir. Çin, kendisi de zamanında gelişmemiş bir ülke olarak yardım almasını, yardım politikaları bağlamında karşılıklı fayda ekseninde en etkin yolu seçebilme kapasitesi kazandırdığından bahsetmekte ve gelişme yolunda ortak kader ve deneyimden söz ederek ikili ilişkilerde umut verme çabasına girmektedir. SONUÇ Türkiye ve Çin, her ikisi de yardım alan bir ülke konumundan yardım veren konumlara gelmiş olması sebebiyle bir benzerlik taşımaktadır. (Türkiye AB fonlarından hala faydalanmaktadır.) Bu ülkelerin yardımlarında görülen artış ise ister istemez yardımların gerçek niyetleri ve etkinliği konusunda sorular ortaya çıkarmaktadır. Bu çalışmada Çin ve Türkiye örnekleriyle, Afrika kıtasında etkinlik arayışındaki iki ülkenin temel motivasyonları, araçları, yardımların dağılımı ve sürdürülebilirliği noktasındaki benzerlikler ve farklılıklar ortaya konulmuştur. Karşılaştırma unsuları olarak seçilen ülkelerin Afrika’da ya da küresel düzlemde etkinlikleri değil bahsi geçen hususlarda varlıkları incelenmiş ve açıkça görülmüştür ki, hem Türkiye hem de Çin’in Afrika’ya artan yardımlarında çok temel politik, ekonomik ve ideolojik motivasyonlar görülmektedir. Türkiye’nin oluşturduğu kültürel, tarihi ve dinsel bağlar ekseninde şekillenen ideolojik söylem ve yardımların dağılımı noktasında Osmanlı bağlamı ve Müslüman nüfusun çoğunluklu olduğu Somali, Sudan, Etiyopya, Nijer gibi ülkeler göze çarpmaktadır. Çin açısından ise dinsel bağlar herhangi bir politik altyapı oluşturmamaktadır. Onun yerine ekonomik ve politik çıkarlar oldukça belirleyicidir. Bu bağlamda Tayvan konusu yardımların niteliği ve niceliği konusuna etki etmektedir. Ayrıca Nijerya ve Angola gibi doğal kaynak zengini ülkeler de çıkar odaklı yardım politikalarını örneklendirmektedir. Araçlar ve üretilen stratejiler açısından ise her iki ülkenin de doğrudan mali destekten ziyade altyapı, teknik yardım, tıbbi ve uzman yardımı, burslar gibi proje destekleri yolunu tercih ettikleri söylenebilir. Ayrıca her iki ülke de iç işlerine karışmama prensibine sıkı sıkıya bağlı görünmektedir. Ancak Çin yardımı ekonomik bağlara dokunan karşılıklı kazanca vurgu yaparak imtiyazlı kredilere yoğunlaşmışken Türkiye, TİKA ve çeşitli STK’lar aracılığıyla insani yardım projelerine odaklanmaktadır. Bu çalışma Çin ve Türkiye’nin kalkınma yardımlarının içerik ve miktar noktasındaki önemli farklara rağmen ekonomik ve politik motivasyonlar ve dış politika söylemi bağlamında ortaklıklarına vurgu yapmıştır. Her iki ülke için de Afrika, Batı’nın ve Batılı olanın bulunmadığı ya da hakim olamadığı bir coğrafi alanı temsil etmekte, buna bağlı olarak ekonomik ve politik çıkarlar tanımlanmaktadır. Her iki ülke de ‘yeni emperyalizm’ vurgusundan kaçınmakta ve karşılıklı fayda unsurunu öne çıkarmaktadır. Bunu yaparken ‘tarih’ en çok referans verilen unsur olarak öne çıkmaktadır. Sonuç olarak Türkiye ve Çin’in yardım politikalarında pragmatik davrandığı ve Batı dışındaki bu donörlerin Afrika’daki geleneksel kalkınma yardımlarına alternatif oluşturabileceği söylenebilir. Ancak diğer yükselen ekonomiler için de geçerli olan bir nokta olarak bu ülkelerin Afrika ile kurmaya çalıştığı ilişkilerin pratik anlamda ne şekilde inşa edileceği ve hangi hakim dil aracılığıyla analiz edileceği süreç içerisinde şekillenecektir. Bu arada pragmatizm hamurunda şekillenen pratik ve idealist perspektifin ne derece uyumlu bir şekilde kalkınma yardımlarına hizmet edeceğini anlamak içinse, özellikle sürdürülebilirlik noktasında daha detaylı analizlere ihtiyaç duyulacağı muhakkaktır. KAYNAKÇA AFACAN, İsa (2012), ‘Türk Dış Politikası’nda Afrika Açılımı’, Ortadoğu Analiz, 4:46, pp. 10- 18 AL ARABIYA (2012), ‘Turkey tries out soft power, hard cash in Somalia’, 3 June, <http://english.alarabiya.net/articles/2012/06/03/218288.html> AKPINAR, Pınar (2013), ‘Turkey’s Peacebuilding in Somalia : The Limits of Humanitarian Diplomacy’, Turkish Studies, 14 :4, 735-757 ALDEN, Chris (2005), ‘Red Star, Black Gold’, Review of African Political Economy 32, 104 :5, 415-419. ANSHAN, Li (2007), ‘China and Africa: Policy and Challenges’, China Security, 3:3, 69-93 AYNTE, A. (2012), ‘Turkey’s Increasing Role in Somalia: An Emerging Donor ?’, Turkish Weekly, 29 March, <http://www.turkishweekly.net/news/133086/turkey-39-s-increasing-role-in-somalia-an-emerging-donor.html> BERTHELEMY, Jean Claude (2011), ‘China’s Engagement and Aid Effectiveness in Africa’ African Development Bank Working Paper #129. Tunis, Tunisia: African Development Bank. BRAUTIGAM, Deborah (2008), “China’s African Aid: Transatlantic Challenges,” German Marshall Fund of the United States, Program on Aid Effectiveness, Policy Paper, April BRAUTIGAM, Deborah (2009), The Dragon’s Gift : The Real Story of China in Africa, New York : Oxford University Press BRAUTIGAM, Deborah (2010), ‘China, Africa and the International Aid Architecture’, African Development Bank Group Working Paper, No. 107 BRAUTIGAM, Deborah (2011), ‘Chinese Development Aid in Africa : What, where, why, and how much?’, Rising China: Global Challenges and Opportunities, Jane Golley and Ligang Song, (eds,) Canberra: Australia National University Press, pp. 203-223. CHEN, L. (2008), ‘Closing Africa’s Infrastructure Gap Is Essential for Reaching the MDGs’, 2 July, <http://businessfightspoverty.ning.com/group/mdgsatthemidpoint/forum/topics/2014886:Topic:10751.> CONDON, Madison (2012), ‘China in Africa: What the Policy of Nonintervention Adds to the Western Development Dilemma’, Praxıs : The Fletcher Journal of Human Security, Volume XXVII COUNCIL OF MINISTERS(2011), ‘TİKA: statutory decree on the organization and duties of the turkish cooperation and coordination agency directorate’, 24.10.2011, <http://www.tika.gov.tr/en/about-us/legislation/organisation-law/20> DAVIES, Penny (2007), ‘China and the End of Poverty in Africa – towards Mutual Benefit?’, Diakonia, Alfaprint, Sundyberg, Sweden. DAVUTOĞLU, Ahmet (2013), ‘Turkey’s Humanitarian Diplomacy: Objectives, Challenges and Prospects”, Nationalities Papers: The Journal of Nationalism and Ethnicity, 41:6, 865-870 DDEDEOĞLU, Beril (2015), ‘Turkey’s opening to Africa’, Today’s Zaman, January 27, <http://mobile.todayszaman.com/mobile_detailColumnist.action?newsId=370966> DENT, Christopher M. (2011), ‘Africa and China : A New Kind of Development Partnership’, China and Africa Development Relations, Christopher Dent (ed),,USA : Routledge DREHER, Axel, FUCHS, Andreas (2011), ‘Rogue Aid? The Determinants of China’s Aid Allocation’, Courant Research Centre ‘s Discussion Papers No. 93, Goettingen ⋅ Germany, September 2011 (revised February 2012) FIRAT, Melek M. (1997), 1960-1971 Arası Türk Dış Politikası ve Kıbrıs Sorunu, Ankara: Siyasal Kitabevi. FIRAT, Melek (2001), 1960-1980 Yunanistan’la İlişkiler,” Türk Dış Politikası: Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar C.I, Baskın Oran(ed), İstanbul, İletişim Yayınları, pp.716-768 FOSTER, Vivien, BUTTERFIELD, William, CHEN Chuan, PUSHAN, Nataliya (2008), ‘Building Bridges: China's Growing Role as Infrastructure Financier for Sub-Saharan Africa’. World Bank/PPIAF Trend and Policy Options, No :5 GAZANFER, S. (2011), ‘SU/South-South cooperation – best practices from TIKA, Turkey : presentation at GSSD EXPO high level meeting, Rom, 8 Dec. 2011, <http://ssc.undp.org/content/dam/ssc/dgspaces/turkey/files/Best%20Practice%20Examples%202011_Turkey_Gazanfer.pdf> GÜL, Abdullah (2008), ‘Africa’s development needs : state of implementation of various commitments, challenges and the way forward », Remarks by the President of Turkey in New-York,22 September, <www.un.org/ga/president/62/ThematicDebates/adn/turkey.pdf> HALPER, Stefan (2010), The Beijing Consensus: How China’s Authoritarian Model Will Dominate the Twenty-first Century, New York: Basic Books. HARTE, J. (2012), ‘Turkey Shocks Africa’, World Policy Journal, 29:4, 27–38 IDUN ARKHURST I., LAING, J.(2007), ‘The impact of the Chinese presence in Africa’, Africa Practice Report, JETRO London JEANNINE, Hausmann (2014), ‘Turkey as a Donor Country and Potential Partner in Triangular Cooperation’, German Development İnstitute Discussion Paper, No :14 KENNEDY, Scott (2010), ‘The Myth of the Beijing Consensus’, Journal of Contemporary China 19 :65, 461-477. KÖSEBALABAN, Hasan (2011), Turkish Foreign Policy: Islam, Nationalism, and Globalization, New York: Palgrave Macmillan LAMMERS, Ellen (2007), ‘How Will the Beijing Consensus Benefit Africa?’, <http://www.thebrokeronline.eu/en/Magazine/articles/How-will-theBeijing Consensus-benefit-Africa.> LANCASTER, Carol (2007), ‘The Chinese Aid System’, Center for Global Development Essay. LING, Jin (2010), ‘Aid to Africa :What can the EU and China learn from each other ?’, South African Institute of International Affairs (SAIIA) Occasional Paper March 2010. LUM, Thomas, (ve diğ). (2009), ‘China’s Foreign Aid Activities in Africa, Latin America, and Southeast Asia,’ Congressional Research Service Report R40361. MARYSEE, Stefaan, GEENEN, Sara (2009), ‘Win-Win or Unequal Exchange? The Case of the Sino-Congolese Cooperation Agreements’ Review of African Political Economy , 47:3, 371–396. MICHALOWSKI, Thomasz (2010), ‘China’s Economic Activities in Africa : Trade, Foregin Direct Investment and Aid’, International Journal of Emerging and Transition Economies, 3:1, 59-78 MOHAN, Giles (2008), ‘China in Africa: A Review Essay’, Review of African Political Economy , 35:1, 155–73. MORAN, Michael (2001), ‘Cyprus and the 1960 Accords : Nationalism and Internationalism’, Perceptions : Journal of International Affairs, 6 :2 MURPHY, Teri ve SAZAK, Onur (2012), ‘Turkey’s Civilian Capacity in Post- Conflict Reconstruction’, Istanbul Policy Center MUTLU, Gülay (2014) ‘Turkey’s Development Aid and the Question of Its Sustainability’, The Journal of Turkish Weekly, 30 April, <http://www.turkishweekly.net/columnist/3877/turkey-s-development-aid-and-the-question-of-its-sustainability.html> NAIM, Moisès (2007), ‘Rogue Aid, Foreign Policy 159, March/April: 95-96. World Bank, Public–Private Infrastructure Advisory Facility, Chinese Projects Database, 2007, <http://siteresources.worldbank.org/INTAFRICA/Resources/Building_Bridges_Master_Version_wo-Embg_with_cover.pdf> NURDUN, R. (2010), Presentation on ‘Turkish International Cooperation and Development Agency (TIKA)’,Economic Cooperation Organization Chamber of Commerce and Industry Capacity Building Program, Istanbul, 5–9 April 2010; <http://www.ecocci.com/DC/PDF/19.04.201017_34Presentation%20of%20TIKA.pdf> OECD (2013): Dataset: aid (ODA) disbursements to countries and regions [DAC2a], <http://stats.oecd. org/Index.aspx> OECD, ‘Official Development Assistance – Definition and Coverage’, <http://www.oecd.org/dac/stats/officialdevelopmentassistancedefinitionandcoverage.htm> ORUÇ, H. (2007). ‘Human rights and freedoms, the Humanitarian Aid Foundation (IHH) and its activities’, Oguzhan Kose, ed. Common Strategic Vision Development Project Diplomatic Representatives of Turkey and African Countries, 3rd Workshop Final Report: ‘Development Aids in African Countries and Turkish Civil Society Organizations’, Strategic Report 22. Istanbul: TASAM ÖZKAN, Mehmet (2013), ‘Turkey’s Religious and Socio-Political Depth in Africa’, LSE IDEAS Special Report, No:16, 45-50 ÖZKAN, Mehmet (2013), ‘Does <Rising Power> Mean <Rising Donor>? Turkey’s Development Aid in Africa’, Africa Review, 5:2, 139- 147 ÖZKAN, Mehmet (2011), ‘Turkey’s ‘New’ Engagements in Africa and Asia: Scope, Content and Implications" Perceptions: Journal of International Affairs, 16 :3, 115-137 ÖZKAN, Mehmet., AKGÜL, Birol (2010), ‘Turkey’s Opening to Africa’, Journal of Modern African Studies, 48 :4, 525–546 ÖZKAN, Mehmet (2010), ‘What Drives Turkey’s Involvement in Africa’, Review of African Political Economy, 37:126, 533-540 POWER, Marcus, MOHAN, Giles (2010). "Towards a Critical Geopolitics of China's Engagement with African Development." Geopolitics 15:3, 462-495. RAMO, Joshua C (2004), ‘The Beijing Consensus, Foreign Policy Centre’, <http://fpc.org.uk/publications/TheBeijingConsensus> SUN, Yun (2014a), ‘Africa in China’s Foreign Policy’, Brookings SUN, Yun (2014b), ‘Africa in China’s New Foreign Aid White Paper’, 16 July, http://www.brookings.edu/blogs/africa-in-focus/posts/2014/07/16-africa-china-foreign-aid-sun ŞAHİN, M. (2009), ‘Turkish International Cooperation and Development Agency (TIKA) and South-South cooperation’ : presentation at the multi-year expert meeting on international cooperation “South-South Cooperation and Regional Integration”, UNCTAD, Genf, 4–5 Feb. 2009, <http://unctad.org/sections/wcmu/docs/ciimem2p15_en.pdf > TAYLOR, Ian (1998), ‘China’s Foreign Policy towards Africa in the 1990s’, Journal of Modern African Studies 6: 3, 443-460. TAYLOR, Ian (2009), China’s New Role in Africa, Lynne Rienner Publishing, Boulder Colorado THE STATE COUNCIL, The People’s Republic of China, White Paper (2011) <http://english.gov.cn/archive/white_paper/2014/09/09/content_281474986284620.htm> THE STATE COUNCIL, The People’s Republic of China, White Paper (2014) <http://english.gov.cn/archive/white_paper/2014/08/23/content_281474982986592.htm> THE ECONOMIST (2008), ‘Oil, Politics and Corruption’ 20 September, <http://www.economist.com/node/12080765> THE ECONOMIST (2013), ‘Africa and China : More Than Minerals’, March 23, <http://www.economist.com/news/middle-east-and-africa/21574012-chinese-trade-africa-keeps-growing-fears-neocolonialism-are-overdone-more> TIMOKHINA, Olga (2014), ‘Chinese foreign direct investment in Africa in corporate social responsibility context’, Maastricht School of Management Working Paper, No :29 TIKA (2008), ‘Kalkınma Yardımlarına İlişkin Tanımlar ve Örnekli Açıklamalar’, SGPK Birimi, Ankara TIKA Official Development Assistance Report, 2013, http://www.tika.gov.tr/upload/oldpublication/kyr_ing.pdf TIKA Official Development Assistance Report, 2013, <http://www.tika.gov.tr/upload/oldpublication/KalkinmaYardimlariRaporu2013.pdf> TIKA . Organization Law: Statutory Decree on the Organızatıon and Dutıes of the Turkısh Cooperatıon and Coordınatıon Agency Dırectorate. http://www.tika.gov.tr/en/page/organisation_law-8529 TULL, Denis M, (2006), ‘China’s Engagement in Africa: Scope, Significance and Consequences’, Journal of Modern African Studies 44 :3, 459-479. USAK Yearbook of International Politics and Law (2010), Volume 3, Ankara :USAK VINES, Alex (ve diğ.) 2009. ‘Thirst for African Oil: Asian National Oil Companies in Nigeria and Angola’, Chatham House, London, August WILLIAMS, Victoria (2014), ‘Foreign Aid ‘, <http://global.britannica.com/EBchecked/topic/213344/foreign-aid> WINKLER, Sigrid (2012), ‘Taiwan's UN Dilemma: To Be or Not To Be’, Brookings, <http://www.brookings.edu/research/opinions/2012/06/20-taiwan-un-winkler> YEŞİLTAŞ, Murat (2013), ‘The Transformation of the Geopolitical Vision in Turkish Foreign Policy’, Turkish Studies: 14:4, 667-669 YILMAZ, M. (2007) ‘ IHH Insani Yârdim Vakfi’nin Afrika Çalismalari’, Afrika : Zengin Kitanin Aclik Oykusu, Istanbul: IHH-Insani Yârdim Vakfi, 56–64.