Nothing Special   »   [go: up one dir, main page]

etkinlik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
etkinlik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Şubat 2017 Cuma

Semaver – Sait Faik Abasıyanık


Kurtuluş Savaşı’nda Elif’in kağnısını biliriz, yavuklusunu değil. Anaların yaptığı fedakarlıkları okuruz, oğullarını nasıl doğurduklarını değil. Mehmetçik yürümüştür düşman üstüne, dökmüştür denize, sulamıştır Vatan toprağını kanıyla. Savaş bir bütünden bahseder. Evet çok, çok fazla acı, kandır her yan. Kurşunlar havada uçuşur. Savaş varken feda edilir vatan uğruna her şey ve herkes. Ve muhteşem bir savaş kazanılmış Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Cumhuriyet ilan edilmiştir. Yıl 1923’tür.

4 Ekim 2016 Salı

Duman - John Berger - Selçuk Demirel


Duman diye bir film seyretmiştim bir ara. Bir adam her gün aynı saatte aynı yerin fotoğrafını çekiyordu. Fikir ilginç geldiğinden olmalı, aklımda kalan tek şey bu…

Her daim bayıldığım John Berger, “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” diye başlamış, Önsöz’de, atom bombalarından bahsederek. Sonra sigaraya, sigara topluluklarına geçmiş. Siz de şehirlerarası otobüslerde aynı dertten mi muzdariptiniz. 16 saatlik Samsun İzmir arasında otobüs, nasıl duman altı olurdu anlatamam. Bir de 45 dakikalık molalardan sonra bir de araca binip yakanlar vardı! Her seferinde midemin bulanacağını, torbalarca kusacağımı düşündüm. Ama hiç olmadı.

28 Ağustos 2016 Pazar

10 Kitaplı Bir Eylül Etkinliği


Çevremdeki küçücük çocuklara bakıyorum, öyle masum, öyle doğal ki tepkileri… Onlarla sohbet etmek dünyalara bedel benim için… Sadece bu yüzden hayallerime eklemeler yapmak hoşuma gidiyor. Çocuklar da var artık hayallerimde, ille de benim olmaları gerekmiyor. Hele de bu kadar acı varken dünyada… Çocuklarımızı canlı bomba yapacak kadar acımasızlaşan bu dünyada, onlara verebilecek çok şeyimiz olmalı. En başta sevgimiz… Sahip olabileceğimiz en büyük varlık sevgimiz olmalı, çocuklarımızla bonkörce paylaşabildiğimiz…

12 Ekim 2014 Pazar

Ufacık Bir An ve Bir Etkinlik


Yazacak ne çok şey var diye düşünürken yoğun yaşanan tedirginliği, umutsuzluğu, korkuyu, akıl karmaşasını  bir kenara bırakıp ufacık bir kitap adıyla geliveren anlık nefis mutluluğu anlatmak istedim. Kitabın adı Rastgele Ben, yazar Engin Geçtan. Kendisinden bahsetmekle ilgili ne düşündüğünü bildiğim için biraz şaşırdım konuya. Sonra her yazarın yayınevleriyle olan anlaşmasına istinaden kitap teslim etmesi gerekiyor olmalı diye geçirdim aklımdan. Ve bu durum en çok da okuyucuya yarıyor, çok sevindiriyor. İşte benim minicik mutluluğumun adı Rastgele Ben, okuduktan sonra anlatmak üzere...


Pinuccia'nn Kitapları bir süredir ardarda düzenlediği kitap etkinlikleriyle hoşuma gidiyor. İlkine katılıp tamamlamıştım. Bu aralar güz etkinliğine başladığını görünce tekrar katılmaya karar verdim. Kategorileri aşağıya kopyaladım, okuyacağım kitaplara henüz karar vermedim. Detaylara buradan ulaşılabilinir. Güzel bir etkinlik olsun inşaAllah...

30 Aralık 2013 Pazartesi

Mutluluk Dolu Olsun Gelecek Güzel Günler...


Yılın son günü. Dün sabah peşpeşe gelen kargolarla günümün güzelleşmesi çok hoştu doğrusu. Hediyenin ufağı büyüğü değil hatırlanmak en güzel olanı. Bu arada yazı etkinliğinde son gün ama benim yazacak henüz sekiz günüm var. En iyisi karma yapayım dedim kalan günleri. Birkaç cümleyle de olsa alıştırma yapayım, konularla ilgili zihnimde başlangıçlar yapayım istedim.

29 Aralık 2013 Pazar

Bir Yürüyüş - Ayvalı Yerelması


Bir sahilde çevreyi inceleyerek yapılan bir yürüyüş uzunca bir süre aklımda kalmıştı. Fransız Teğmen’in Kadını’ndandı sanırım. Feodal dönemle sanayi devrimi arasında mıydı? Sahil İskoçya’da mı yoksa Fransa'da mıydı Tek başına mıydı? Uzun zaman oldu tam olarak hatırlayamıyorum. Ama o yürüyüş bir dönem bana eşlik etmişti hep. Sahi neydi beni o kadar çeken? Yaşam şekli miydi? O zaman 22.gün konusuna istinaden geçmiş yaşamımda sahilde yürüyen biri, hadi bir çocuk olayım : )

28 Aralık 2013 Cumartesi

Sisler Altında ve Etli Balkabağı Çorbası


Her sabah denizle yıkanan o tatlı kayalıkların oyuklarında bir yengeç ailesi yaşarmış. Suyun içinden yeryüzüne bakarken her şeyi sisler içinde görür, su çekildiğinde gözlerini kırpıştırır, şaşırır ama hayatlarını daha da güzel sürdürürlermiş. Birgün şiddetli bir fırtınayla birlikte her daim dost olan deniz onları kilometrelerce uzaklara savurmuş. Evlerinden uzakta bambaşka bir dünyaymış geldikleri yer. Ama şükürler olsun hepsi bir aradaymış. 

27 Aralık 2013 Cuma

"Küçücüksün!" - Maydanoz Salatası

Çocukkenki halim… Şöyle bir düşünme izni istiyorum hafifçe gülerek. Çok kıvırcık bir de üstüne taratmadığım saçlarım geliyor aklıma. Taratmadığım kısmı anacığımın hatırlatması yoksa aksilik yaptığım kısmını anlatır mıyım hiç ? : ) Sonra okulda bangır bangır söylediğim şiirler. Peki biraz daha eski olsun. Yolda bulduğum o bir tomar parayı hemen Emniyet’e götürüşüm ve o zaman devasa gelen o asansöre binişimiz. Peki ya amcanın birinin yolda durdurup “o kocaman çantayla okula mı gidiyorsun sen, küçücüksün” demesi! Nasıl da sinir olmuştum. Hani okula gidince kocaman olur ya insan, hani çok büyür ya. Bazen minicik çocuklara bakarken aynı şeyi düşünüyorum, gülüyorum sonra da. Yok yok bir şey demiyorum mıncırıklara.

26 Aralık 2013 Perşembe

Sayfalarımla...


“En sevdiğiniz kitabın adı yazınıza ilham versin.” Eveeet 18.gündeyiz. Kalan birkaç günde etkinliği tamamlamak gibi bir isteğim var. Ve balıklama atlayıveriyorum yazının içine, “En sevdiğin…” le başlayan soruların her daim verdiği şaşkınlıkla birlikte.

Bol Sürprizli Bir Tatil...

“Bugüne kadar yaptığınız en güzel tatili yarattığınız bir karakter yaşamış gibi anlatın.”diyor 17.günün konusu. Tatil kavramı yıllar içinde evrildi benim için. Yıllarca sıcak, lacivert deniz, kum üçlüsüyle geçen günler yerini aslolanın öğrenmek, incelemek olduğu günlere bıraktı. Ve mümkünse ille de baharlarda. Yani çevresine bilinçli bakmayı öğrenen benden iyi karakter mi olacak diyorum. Hem amaç neydi parmakların pasının atılması, tam gaz devam o zaman…

25 Aralık 2013 Çarşamba

Çay ve Bal

Telefonun her çalışında güzel bir haber için içimin cız ettiği günler. Kendimden aileme, yakınlarıma, dostlarıma kadar herkesten güzel haberler alabilsem artık. Hepimizin sağlıklı olduğu bir dünyada yaşasak. Tüm evren mutluluk ve sağlık ve eşitlik için çalışsa yalnızca. Mümkün mü? Mümkün olsun ne olur!

21 Aralık 2013 Cumartesi

Dua...


Etkinlikte 15.gündür. Bir çocukluk anısı düşünürsün anlatmak için. Yok bir taneyle olmaz,  karma yapayım en iyisi dersin, çocukluğunun padişahıyla birlikte… Sonra bir telefon gelir. Bir bomba düşer tüm çocukluğuna hastanedeki bir çocukla birlikte… Katılır kalırsın! Tek yapabileceğin dua etmektir, gözyaşlarının eşlik ettiği dualar umuda dair, umutla birlikte … 

17 Aralık 2013 Salı

Çamurun İçinde...

“Fırtınalı ve karanlık bir geceydi.”

Göğsü sıkışıyor, acının şiddeti nefes almasını gittikçe zorlaştırıyordu. Çamurun içinde iki büklüm öylece kalakalmış bilincini yitirmek üzereydi. Aniden çakan şimşekle dehşet içinde çevresine baktı. Acı ve karanlık görmesini, düşünmesini engelliyor, neler olduğunu hatırlamaya çalıştığında çamur, panik, korkuyla burun buruna geliyordu her seferinde. İşte kulakları sağıreden bir şimşek daha. Yakınlara düşmüş olmalı. Şimşekle birlikte acısı biter miydi? Kendini çamura bırakırken bir sonrakinin hedefi olmayı diledi belli belirsiz.

16 Aralık 2013 Pazartesi

"O" Evdeki Otlu Börek



Bir yaşa geldiğinizde hayatta en önemli şeyin sağlık olduğunu öğreniveriyorsunuz. Ama insanız ya hayal etmeden de duramıyoruz ille de daha iyisi için. Önceleri başımızı sokacak ev, sonra yetmez oluyor. Biraz büyüsün diyoruz, sonra onun da eksiklerini bulup hayal listemize ekleyiveriyoruz. Kendi adıma rüya evim ruh halime göre değişiyor. Ya da daha çok hastanelerin ne kadar büyük sorun olabileceklerini yaşadıktan sonra mı değişir oldu demeliyim? Her ne kadar şehrinizde özel hastaneler yeterince var gibi gözükse de riskli hastaları nasıl da almadıklarını, kapı kapı dolaştırdıklarını çok iyi bildiğim için büyükşehir aklımı çeliyor doğrusu. 

Sıcacık Huzur...

Zamanın derin çizgilerle ödüllendirdiği yüzü, sıcacık gözleri, telaşsız konuşması neden olmuştu biraz daha kalmak istemesine. Dinlemek, o huzurlu hali biraz daha yaşamak istedi kadın. Mis gibi ekmek kokusuyla uyanmak, pencereden gördüğü yeşil dünyaya biraz daha doymak iyi gelecekti biliyordu.

11 Aralık 2013 Çarşamba

İlk İşim...

11. günün konusuna bakıp ilk işimi düşündüğümde resmi mi yoksa yazlık işi mi yazmalıyım dedim kendi kendime. Sahi hangisini ilk işim gibi hissediyorum? Plaza formatında çalıştığım uluslararası firmadakini mi yoksa henüz çok küçükken kitaplar, kasetler arasında şortla dolaştığım yazlık işi mi?  Çok küçükken dediğime bakmayın üniversite ilk sınıftan bahsediyorum. Konuyu özgeçmişime göre değil hissettiklerime göre irdelemek daha güzel olacak galiba.

Aralık Ayında Yazmak, Okumak ve Yemek Fırtınaları

Doğduğum evin sokağında iki çatı, karlar altında... Kimler geldi kimler geçti derken gözünüzün takıldığı o birkaç ev, neredeyse sabahlara kadar oyun oynadığınız o sokak şimdi bir yabancı gibi karşılıyorsa sizi. Hatta doğduğunuz ev bile apartman olmuşsa, yıllardır sizi sıcacık sarmayan o daireler şimdi başka hikayeleri yaşıyorsa. Geçmişe çare yok mutlu anılardan başka, oradan ilk çıkışınızda dilediğiniz gibi “burada çok mutlu oldum, gelecek hikayeler de mutlu yazılsın babamın, babaannemin, halalarımın evinde…”

10 Aralık 2013 Salı

Ormanlar Kıralı Gücünü Arttırmak İsteyince.


Artık çok uzak diyarlarda kalan ormanların birinde çok güçlü bir kükreme duyulmuş. Tüm hayvanlar, ağaçlar, çiçekler biran nefeslerini tutmuşlar. Kalpleri yerinden fırlayacakmış gibi atarken beklemişler. Sonra ses kesilmiş. İçleri rahatlamış belli ki bir tehlike yokmuş. Artık çok uzak diyarlardaki ormanın, en çok korkulan, güvenileni aslanın ne zaman ve nasıl kıral olduğunu kimse bilmezmiş. Sanki o hep kıralmış ve öyle kalacakmış gibi gelirmiş herkese.

Yarın Ola Hayrola...




Önümüzde uzayıp giden yol, çevremizde çalılar… Bozkırda saatlerdir yoldayız. Bir yandan henüz bir yere varamamanın tedirginliği, bir yandan kaybolmuşluğun keyfi! Elbet çıkacak bu yol bir yerlere diyoruz. Ve işte bir toz bulutuyla birlikte bize doğru gelen araç ve kırmızı damlarıyla köy karşımızda, gittikçe yaklaşırken sevinçle karışık merak hakim oluyor arabamıza.

9 Aralık 2013 Pazartesi

Yetişmek İçin Menzile...


Endişe, korku ağıyla sarılmış hayatlarımızda kendimizden uzakta nereye koşturduğumuza bakmadan gidiyoruz. Gidiyoruz gündüz gece, istesek de istemesek de yetişeceğiz ya eninde sonunda menzile. Oysa çoğu zaman unutuyoruz, an için önemli olan o işe odaklanıyoruz, o sınav kabuslar halinde peşimizi bırakmıyor, çaresiz hissettiriyor sürekli hastalıklar. Oysa gittikten sonra ne zaman, ne sağlık gelmiyor işte…  Çocuklarımız oluyor, onların geleceği için çırpınıyoruz. Hep daha iyisi için hep daha fazla kaygılanırken, kendimizden çok uzaklarda gerçekten ne istediğimizi bilmeden yaşayıp gidiyoruz bu iki kapılı handa.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...