Papers by Abdullah Sami Sümer
Geçmişten Günümüzü Manisa: Şehzade II.Mehmed ve Manisa Tarihi - Kültür - Ekonomisi , 2018
Memluk Sarayı müneccimbaşı İbn Zunbül tarafından Sultan I. Selim döneminde Kanunu’d-Dünya is... more Memluk Sarayı müneccimbaşı İbn Zunbül tarafından Sultan I. Selim döneminde Kanunu’d-Dünya ismiyle Arapça kaleme alınan eser, III. Murat’ın emriyle Manisa‘da şehzadeliği sırasında Kadı Abdurrahman tarafından Türkçe’ye tercüme edilir. Kemiyet ve keyfiyet olarak hacmi katlanan eser, mütercim tarafından ciddi tasarruflarla üç sene içinde Sultan’a arz edilir. Kozmogoni, yaratılış, coğrafya, tarih, astronomi ve felsefe gibi çok geniş bir yelpazedeki konu içeriğinde kaleme alınan eserin şehirlere ayırdığı bahislerden biri de Manisa bahsidir. Orijinal eserdeki Manisa bahsinin yetersizliğine değinen mütercim, bu şehirde ikâmet ediyor oluşunu meşru zemin olarak gösterip, şehir hakkında diğer bahislerdekine göre gayet uzun bir açıklamaya girişir.
Hâli hazırda bir çevirisi dahi yayımlanmamış olan eserin, yazarın ve mütercimin hakkında literatürdeki bilgileri de eksik ve dahi teyit ve tenkide muhtaç konumdadır. Çalışmamızda doğrudan Manisa bahsinin muhtevasını ifade ederek diğer şehirlerin ele alınışından hareketle burası hakkındaki tutumun kuvvetine atf-ı nazar etmeye çalışacağız. Eserin geneli hakkında da özet hükmünde açıklamaları ifade ederek, daha önce hiç çalışılmamış bir eseri esas olarak Manisa bahsi üzerinden tanıtacağız.
----
Kanun al-Dunya’s been written by Ibn Zunbul who is the head of astrologer of Mamluk Palace in Arabic in era of Sultan Selim I. After this manuscript translated into Turkish by Kadi Abdurrahman by order of Sultan Murat III in Manisa. Turkish version of work delivered to Sultan in three years with enlarging quality and quantity. Work has highly widen spectrum as topcs like cosmogony, creation, geography, history, astronomy and philosophy. One of the chapters of manuscript in cities parts is Manisa. The translator points out the poorness information of Manisa chapter in Arabis version and he tried the correction wrongness and complated the shortcomings in Turkish translation while he points Manisa is his home as a legitimacy to make changing and complatings. Thereby he became a builder of wider and longer city chapter according to others of book.
Even transcription version’s been not prepared and published neither academically nor non of this manuscript. Furthermore there is not sufficient and verified information about work, writer and translator. In this work, this common information of manus was tried to classified and verified. Beyond and basicly in case of Manisa chapter, was understood of general argumentation of this manuscript by match this part with others.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Conference Presentations by Abdullah Sami Sümer
III. Osmanlı Araştırmaları Kongresi , 2022
Klasik metin tasnifi içinde seyahatnamelerin konumu ve diğer mekân üzerine metinlerle ilişkisi ha... more Klasik metin tasnifi içinde seyahatnamelerin konumu ve diğer mekân üzerine metinlerle ilişkisi hakkında bazı boşluklar bulunmaktadır. Bilhassa kendi içerisinde ismiyle müsemma addedilerek bir nebze ‘aykırı’ konumda tutulan acaib literatürü de önemli ölçüde, mekân merakının bir diğer semeresidir. Bu çalışmada, ilk olarak bu iki türün ilişkisi ele alınacaktır ve klasik dönem içerisinde, Osmanlı tebaasınca kaleme alınmış Türkçe metinler kaynak olarak kullanılacaktır. İki metin türünün de bilinen örnekleri yanında (daha çok acaib metinleri için geçerli olsa da) az veya yanlış bilinen eserlerden de istifade edilecektir. Bu noktada, klasik dönem Osmanlı yazınında seyahatname ve acaib literatürü arasındaki kapsam ilişkileri, ilk tezin temelleri olacaktır.
Sonraki aşamada iki yazın formatını önceleyen mekân merakı ve devrin mekân üzerine bilimsel tutumlarının ilişkisi karşılaştırılacaktır. Nitekim bilhassa acaib metinlerinin, dönem içindeki ‘pozitif bilim olarak coğrafya’ çalışmalarına kaynaklık etme iddiası ve buna bina edilen mekânın bilimsel olarak algılanmasındaki ‘kurgusal’ hataların varlığı saptaması eleştirilecektir.
Gelinen noktada bu çalışmanın; seyahatname ve acaib metinlerinin arasındaki ilişki olarak genel, doğrudan acaib metinlerine yüklenen yanlış misyon ile özel bir tashih teklifi sağlaması amaçlanmaktadır.
///
There are some ambiguities about the situation of seyahatnames in the conventional classifications of texts and in their relationship with other texts dealing with places. In particular, the acaib literature, which is considered to have an ‘unusual’ position as reflected by its name, is another product of the curiosity of place. In this presentation, the relationship between these two genres will be discussed first, based on the Turkish manuscripts written by Ottomans during the classical era. In addition to the well-known examples of both genres, lesser-known or misidentified manuscripts (the latter mostly comprising acaib texts) will be used as primary sources. At this point, the first thesis of the presentation will focus on the scope relations between seyahatname and acaib literatures in the classical era of Ottomans.
The next part will consist of comparisons between the curiosity of place that underlies the production of texts and the scientific attitudes toward place found in that period. As a matter of fact, the claim that the acaib literature constituted a basis for ‘geography as a (non-)modern science’ and the ensuing identification of ‘fictional’ errors in the scientific perception of place will be criticized.
In conclusion, this paper aims to revise the seyahatname and acaib genres’ scope relations in general, and offers a correction for the mission gratuitously attached to the acaib texts in particular.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Translations by Abdullah Sami Sümer
Ketebe, 2024
On birinci ve on ikinci yüzyıllarda İslam mimarisi ve tezyinatında yaşanan dönüşüm, İslam dünyası... more On birinci ve on ikinci yüzyıllarda İslam mimarisi ve tezyinatında yaşanan dönüşüm, İslam dünyasında derin kültürel değişimlere işaret etmektedir. Yasser Tabbaa, bu dönüşümü kolaylaştıran geometrik teknikleri örnek bir sarahatle incelerken yeni formlar içinde anlamın üretildiği kültürel süreçleri masaya yatırıyor. Bu anlamda kitap, İran, Irak ve Suriye’de mevzun hat, bitkisel ve geometrik arabesk, mukarnas tonoz ve ortaçağ İslam mimarisinin karakteristik özellikleri haline gelen diğer yöntemlerin gelişimine tanıklık ediyor.
Söz konusu yenilikler, gelenekçi Sünni yükselişin Selçuklu dönemi ve sonrasındaki savunucuları ile Fatımi Mısır’ındaki başlıca muhalifler arasındaki son derece gerilimli bir çatışma ortamında gelişip yayılmıştır. Dolayısıyla ortaya çıkan bu formlar, Abbasi hilafetine bağlılığın ve heterodoks Fatımilerden ayrışmanın sembolleri niteliğindeydi. Tabbaa, bunların İslam dünyasında hızla yayılmasının, birleşik bir Sünni İslam alemi miti ile gerçekteki siyasi parçalanmışlık arasındaki açığı kapatmaya yardımcı yeni bir ifade sistemine dayandığını ileri sürüyor.
Konusu ve yaklaşımıyla Sünniliğin Yükselişi ve İslam Sanatının Dönüşümü, sanat tarihi araştırmalarına özgün katkılarda bulunarak ortaçağ sanatı ve mimarisinin nispeten ihmal edilmiş bu sahasının, İslam çalışmalarının tüm alanını yeniden değerlendirmek için kritik bir öneme sahip olduğunu ortaya koyuyor. İslam sanatı çalışmalarına hâlâ nüfuz edebilen özcü ve pozitivist yaklaşımlara meydan okurken yaşanan kırılmalarda anlamı keşfetmek için de tarihsel ve semiyotik bir alternatif sunuyor.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Book Reviews by Abdullah Sami Sümer
İslam Araştırmaları Dergisi, 2024
Necdet Öztürk'ün Selef ile Halef Gölgesinde Sultan II. Bayezid (1481-1512) isimli eserinin incele... more Necdet Öztürk'ün Selef ile Halef Gölgesinde Sultan II. Bayezid (1481-1512) isimli eserinin incelemesini yaptığımız yazımızda, yazarın 16. yy kronikleri ile önceki devrin kronikleri arasındaki sorunlu ilişkiyi, odak aldığı II. Bayezid devrine dair belirlediği erken dönem kroniklerinde geçen bütün verileri tasnif edip sunarak analiz ettiğini ele alıyoruz. Yazar bunu yaparken çalışmasına, söz konusu argümanını bir ağırlık noktasına yerleştirmemek ve bir kronik gibi sunarak daha çok her kesimden bir okur kitlesine hitap ettiği, tasviri bir eser hüviyeti biçmektedir.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Uploads
Papers by Abdullah Sami Sümer
Hâli hazırda bir çevirisi dahi yayımlanmamış olan eserin, yazarın ve mütercimin hakkında literatürdeki bilgileri de eksik ve dahi teyit ve tenkide muhtaç konumdadır. Çalışmamızda doğrudan Manisa bahsinin muhtevasını ifade ederek diğer şehirlerin ele alınışından hareketle burası hakkındaki tutumun kuvvetine atf-ı nazar etmeye çalışacağız. Eserin geneli hakkında da özet hükmünde açıklamaları ifade ederek, daha önce hiç çalışılmamış bir eseri esas olarak Manisa bahsi üzerinden tanıtacağız.
----
Kanun al-Dunya’s been written by Ibn Zunbul who is the head of astrologer of Mamluk Palace in Arabic in era of Sultan Selim I. After this manuscript translated into Turkish by Kadi Abdurrahman by order of Sultan Murat III in Manisa. Turkish version of work delivered to Sultan in three years with enlarging quality and quantity. Work has highly widen spectrum as topcs like cosmogony, creation, geography, history, astronomy and philosophy. One of the chapters of manuscript in cities parts is Manisa. The translator points out the poorness information of Manisa chapter in Arabis version and he tried the correction wrongness and complated the shortcomings in Turkish translation while he points Manisa is his home as a legitimacy to make changing and complatings. Thereby he became a builder of wider and longer city chapter according to others of book.
Even transcription version’s been not prepared and published neither academically nor non of this manuscript. Furthermore there is not sufficient and verified information about work, writer and translator. In this work, this common information of manus was tried to classified and verified. Beyond and basicly in case of Manisa chapter, was understood of general argumentation of this manuscript by match this part with others.
Conference Presentations by Abdullah Sami Sümer
Sonraki aşamada iki yazın formatını önceleyen mekân merakı ve devrin mekân üzerine bilimsel tutumlarının ilişkisi karşılaştırılacaktır. Nitekim bilhassa acaib metinlerinin, dönem içindeki ‘pozitif bilim olarak coğrafya’ çalışmalarına kaynaklık etme iddiası ve buna bina edilen mekânın bilimsel olarak algılanmasındaki ‘kurgusal’ hataların varlığı saptaması eleştirilecektir.
Gelinen noktada bu çalışmanın; seyahatname ve acaib metinlerinin arasındaki ilişki olarak genel, doğrudan acaib metinlerine yüklenen yanlış misyon ile özel bir tashih teklifi sağlaması amaçlanmaktadır.
///
There are some ambiguities about the situation of seyahatnames in the conventional classifications of texts and in their relationship with other texts dealing with places. In particular, the acaib literature, which is considered to have an ‘unusual’ position as reflected by its name, is another product of the curiosity of place. In this presentation, the relationship between these two genres will be discussed first, based on the Turkish manuscripts written by Ottomans during the classical era. In addition to the well-known examples of both genres, lesser-known or misidentified manuscripts (the latter mostly comprising acaib texts) will be used as primary sources. At this point, the first thesis of the presentation will focus on the scope relations between seyahatname and acaib literatures in the classical era of Ottomans.
The next part will consist of comparisons between the curiosity of place that underlies the production of texts and the scientific attitudes toward place found in that period. As a matter of fact, the claim that the acaib literature constituted a basis for ‘geography as a (non-)modern science’ and the ensuing identification of ‘fictional’ errors in the scientific perception of place will be criticized.
In conclusion, this paper aims to revise the seyahatname and acaib genres’ scope relations in general, and offers a correction for the mission gratuitously attached to the acaib texts in particular.
Translations by Abdullah Sami Sümer
Söz konusu yenilikler, gelenekçi Sünni yükselişin Selçuklu dönemi ve sonrasındaki savunucuları ile Fatımi Mısır’ındaki başlıca muhalifler arasındaki son derece gerilimli bir çatışma ortamında gelişip yayılmıştır. Dolayısıyla ortaya çıkan bu formlar, Abbasi hilafetine bağlılığın ve heterodoks Fatımilerden ayrışmanın sembolleri niteliğindeydi. Tabbaa, bunların İslam dünyasında hızla yayılmasının, birleşik bir Sünni İslam alemi miti ile gerçekteki siyasi parçalanmışlık arasındaki açığı kapatmaya yardımcı yeni bir ifade sistemine dayandığını ileri sürüyor.
Konusu ve yaklaşımıyla Sünniliğin Yükselişi ve İslam Sanatının Dönüşümü, sanat tarihi araştırmalarına özgün katkılarda bulunarak ortaçağ sanatı ve mimarisinin nispeten ihmal edilmiş bu sahasının, İslam çalışmalarının tüm alanını yeniden değerlendirmek için kritik bir öneme sahip olduğunu ortaya koyuyor. İslam sanatı çalışmalarına hâlâ nüfuz edebilen özcü ve pozitivist yaklaşımlara meydan okurken yaşanan kırılmalarda anlamı keşfetmek için de tarihsel ve semiyotik bir alternatif sunuyor.
Book Reviews by Abdullah Sami Sümer
Hâli hazırda bir çevirisi dahi yayımlanmamış olan eserin, yazarın ve mütercimin hakkında literatürdeki bilgileri de eksik ve dahi teyit ve tenkide muhtaç konumdadır. Çalışmamızda doğrudan Manisa bahsinin muhtevasını ifade ederek diğer şehirlerin ele alınışından hareketle burası hakkındaki tutumun kuvvetine atf-ı nazar etmeye çalışacağız. Eserin geneli hakkında da özet hükmünde açıklamaları ifade ederek, daha önce hiç çalışılmamış bir eseri esas olarak Manisa bahsi üzerinden tanıtacağız.
----
Kanun al-Dunya’s been written by Ibn Zunbul who is the head of astrologer of Mamluk Palace in Arabic in era of Sultan Selim I. After this manuscript translated into Turkish by Kadi Abdurrahman by order of Sultan Murat III in Manisa. Turkish version of work delivered to Sultan in three years with enlarging quality and quantity. Work has highly widen spectrum as topcs like cosmogony, creation, geography, history, astronomy and philosophy. One of the chapters of manuscript in cities parts is Manisa. The translator points out the poorness information of Manisa chapter in Arabis version and he tried the correction wrongness and complated the shortcomings in Turkish translation while he points Manisa is his home as a legitimacy to make changing and complatings. Thereby he became a builder of wider and longer city chapter according to others of book.
Even transcription version’s been not prepared and published neither academically nor non of this manuscript. Furthermore there is not sufficient and verified information about work, writer and translator. In this work, this common information of manus was tried to classified and verified. Beyond and basicly in case of Manisa chapter, was understood of general argumentation of this manuscript by match this part with others.
Sonraki aşamada iki yazın formatını önceleyen mekân merakı ve devrin mekân üzerine bilimsel tutumlarının ilişkisi karşılaştırılacaktır. Nitekim bilhassa acaib metinlerinin, dönem içindeki ‘pozitif bilim olarak coğrafya’ çalışmalarına kaynaklık etme iddiası ve buna bina edilen mekânın bilimsel olarak algılanmasındaki ‘kurgusal’ hataların varlığı saptaması eleştirilecektir.
Gelinen noktada bu çalışmanın; seyahatname ve acaib metinlerinin arasındaki ilişki olarak genel, doğrudan acaib metinlerine yüklenen yanlış misyon ile özel bir tashih teklifi sağlaması amaçlanmaktadır.
///
There are some ambiguities about the situation of seyahatnames in the conventional classifications of texts and in their relationship with other texts dealing with places. In particular, the acaib literature, which is considered to have an ‘unusual’ position as reflected by its name, is another product of the curiosity of place. In this presentation, the relationship between these two genres will be discussed first, based on the Turkish manuscripts written by Ottomans during the classical era. In addition to the well-known examples of both genres, lesser-known or misidentified manuscripts (the latter mostly comprising acaib texts) will be used as primary sources. At this point, the first thesis of the presentation will focus on the scope relations between seyahatname and acaib literatures in the classical era of Ottomans.
The next part will consist of comparisons between the curiosity of place that underlies the production of texts and the scientific attitudes toward place found in that period. As a matter of fact, the claim that the acaib literature constituted a basis for ‘geography as a (non-)modern science’ and the ensuing identification of ‘fictional’ errors in the scientific perception of place will be criticized.
In conclusion, this paper aims to revise the seyahatname and acaib genres’ scope relations in general, and offers a correction for the mission gratuitously attached to the acaib texts in particular.
Söz konusu yenilikler, gelenekçi Sünni yükselişin Selçuklu dönemi ve sonrasındaki savunucuları ile Fatımi Mısır’ındaki başlıca muhalifler arasındaki son derece gerilimli bir çatışma ortamında gelişip yayılmıştır. Dolayısıyla ortaya çıkan bu formlar, Abbasi hilafetine bağlılığın ve heterodoks Fatımilerden ayrışmanın sembolleri niteliğindeydi. Tabbaa, bunların İslam dünyasında hızla yayılmasının, birleşik bir Sünni İslam alemi miti ile gerçekteki siyasi parçalanmışlık arasındaki açığı kapatmaya yardımcı yeni bir ifade sistemine dayandığını ileri sürüyor.
Konusu ve yaklaşımıyla Sünniliğin Yükselişi ve İslam Sanatının Dönüşümü, sanat tarihi araştırmalarına özgün katkılarda bulunarak ortaçağ sanatı ve mimarisinin nispeten ihmal edilmiş bu sahasının, İslam çalışmalarının tüm alanını yeniden değerlendirmek için kritik bir öneme sahip olduğunu ortaya koyuyor. İslam sanatı çalışmalarına hâlâ nüfuz edebilen özcü ve pozitivist yaklaşımlara meydan okurken yaşanan kırılmalarda anlamı keşfetmek için de tarihsel ve semiyotik bir alternatif sunuyor.