the Ministry of Environment and Urbanization made a "structure reserve" decision on an area of 10... more the Ministry of Environment and Urbanization made a "structure reserve" decision on an area of 100 hectares in Hevsel gardens. Following the 'structure reserve' decision, the 'recreation' area was declared by removing the 7 million 517 thousand 732 square meters of forehead of Hevsel Gardens from the agricultural land upon the request of the Ministry of Environment and Urbanization. After the decisions taken, the cutting of the trees in the gardens Hevsel led to the protests of the urban residents who claimed rights over the region. The basis of the city residents' claims is that Hevsel gardens are the only green natural area of the city of Diyarbakır. At the same time, it is thought that the access to the Hevsel gardens will be limited and the 184 species in the area will disappear with the endemic species. Against the privatization decision, the residents occupied the area by setting up communal need tents in the gardens of Hevsel. In this article, the struggle of Hevsel gardens will be discussed as a stance against the neoliberalism system's natural resources and the privatization of the urban commons. The reasons for the separation of Hevsel gardens, which is the new wave commons example, from the Tragedy of the Commons and the Ostrom model will be emphasized. The commons that form a new moment for social struggles against the world system of neoliberalism will be evaluated from the perspective of Harvey, Dardot and Laval.
ruh -beden dualizminden beden sosyolojisine giriş, 2018
GİRİŞ Felsefenin ruh-beden, akıl-beden ikileminde bedene görünmez bir rol biçtiği aşikardır. Klas... more GİRİŞ Felsefenin ruh-beden, akıl-beden ikileminde bedene görünmez bir rol biçtiği aşikardır. Klasik felsefe düşünürlerinin bedeni ötekileştirdiği felsefenin temeline metafiziği yerleştirerek kimi zaman aklı kimi zaman ise idealar dünyasına yaklaşa bilen ruhu koyduğu bilinmektedir. Platonun ideaları, Descartes in "düşünüyorum öyleyse varım " söylemi etrafında klasik felsefe ruhtan yana bir tavır almış, bedeni ruhun taşıyıcısı olarak görmüştür. Bu anlayış yeniçağ felsefesinin kurucusu olan Descartes ile sistematik bir hale gelip pekişmiştir. Klasik sosyoloji felsefe gibi beden üzerinde durmamasına karşın bedeni yokta saymamıştır. Klasik sosyolojinin Toplumsal bağlamda beden üzerinde bir değerlendirme yapmamasının sebebini, sosyolojiyi özerk bir bilim dalı olarak oluşturma çabasına girmiş olmalarına ve bu sebeple bedene dair sosyoloji yapmamayı, sosyolojinin biyoloji ve antropoloji gibi bilim dallarının tahakkümü altına alınmasına karşı duydukları tereddüt ile açıklayabiliriz. örneğin Durkheim'ın bu bağlam yapmış olduğu sosyolojinin ne olduğuyla ilgili bir tanım yaparken sosyolojinin ne olmadığına dair yaptığı tanımı da göz ardı edemeyiz. Kant la beraber aydınlanma sürecinde beden tekrar görünmezliğine akıl ise yeniden kutsal merkezine kavuşmuştur. Aydınlanmanın Kartezyen düşüncesinde beden ötekileştirilmiştir. Post modern düşünürlerle birlikte beden; aklın, muktedirliğin, iktidarın ve hatta tanrı düşüncesinin zeminine gömülen, asırlardır faili meçhul bir ölüme mahküm edilen, ilk günah sebebi olarak tahakkümü benimseyen kaderinden kurtulmuştur. Bu kurtuluş ilahi bir mucize ile değil değişen iktidar, ekonomi, ve kapitalizmin yarattığı kaos sonucu oluşmuştur. Horkheimer ve özellikle Foucault'un beden sosyolojisine katkıları bu perspektifte hayati önemdedir. Beden toplumsal yaşamın en kaotik ve üzerinde ideolojilerin hüküm sürdüğü iktidarlar tarafından sürekli kontrol altında tutulan çizgileri belirlenen aynı zamanda kutuplaşmış-ayrışmış dinlerin hükümleri altında biçimlenmiştir. Bununla birlikte hakim ideoloji ile sürekli biçim değiştirmek zorunda kalan beden elbet de sosyoloji alanında yeni bir alt dal oluşturma zorunluluğunu getirecektir. Günümüzde beden üzerinde yapılan cinsiyetçi-ırkçı politikalar ve dinler tarafından dikta edilen bedensel görünümler, kapitalizmin beden üzerinden çevirdiği yadsınamaz ekonomik rant ve en önemlisi günümüzün bedenselleşen eylemler sistemi ile eril zihniyetin geçmişte 'kadın aklını yok sayması temelinden beslenen kadın bedeni üzerindeki iktidar ve eril tahakküm beden sosyolojisinin oluşma zorunluluğunu getirmiştir. 1. FELSEFEDE BEDEN:
the Ministry of Environment and Urbanization made a "structure reserve" decision on an area of 10... more the Ministry of Environment and Urbanization made a "structure reserve" decision on an area of 100 hectares in Hevsel gardens. Following the 'structure reserve' decision, the 'recreation' area was declared by removing the 7 million 517 thousand 732 square meters of forehead of Hevsel Gardens from the agricultural land upon the request of the Ministry of Environment and Urbanization. After the decisions taken, the cutting of the trees in the gardens Hevsel led to the protests of the urban residents who claimed rights over the region. The basis of the city residents' claims is that Hevsel gardens are the only green natural area of the city of Diyarbakır. At the same time, it is thought that the access to the Hevsel gardens will be limited and the 184 species in the area will disappear with the endemic species. Against the privatization decision, the residents occupied the area by setting up communal need tents in the gardens of Hevsel. In this article, the struggle of Hevsel gardens will be discussed as a stance against the neoliberalism system's natural resources and the privatization of the urban commons. The reasons for the separation of Hevsel gardens, which is the new wave commons example, from the Tragedy of the Commons and the Ostrom model will be emphasized. The commons that form a new moment for social struggles against the world system of neoliberalism will be evaluated from the perspective of Harvey, Dardot and Laval.
ruh -beden dualizminden beden sosyolojisine giriş, 2018
GİRİŞ Felsefenin ruh-beden, akıl-beden ikileminde bedene görünmez bir rol biçtiği aşikardır. Klas... more GİRİŞ Felsefenin ruh-beden, akıl-beden ikileminde bedene görünmez bir rol biçtiği aşikardır. Klasik felsefe düşünürlerinin bedeni ötekileştirdiği felsefenin temeline metafiziği yerleştirerek kimi zaman aklı kimi zaman ise idealar dünyasına yaklaşa bilen ruhu koyduğu bilinmektedir. Platonun ideaları, Descartes in "düşünüyorum öyleyse varım " söylemi etrafında klasik felsefe ruhtan yana bir tavır almış, bedeni ruhun taşıyıcısı olarak görmüştür. Bu anlayış yeniçağ felsefesinin kurucusu olan Descartes ile sistematik bir hale gelip pekişmiştir. Klasik sosyoloji felsefe gibi beden üzerinde durmamasına karşın bedeni yokta saymamıştır. Klasik sosyolojinin Toplumsal bağlamda beden üzerinde bir değerlendirme yapmamasının sebebini, sosyolojiyi özerk bir bilim dalı olarak oluşturma çabasına girmiş olmalarına ve bu sebeple bedene dair sosyoloji yapmamayı, sosyolojinin biyoloji ve antropoloji gibi bilim dallarının tahakkümü altına alınmasına karşı duydukları tereddüt ile açıklayabiliriz. örneğin Durkheim'ın bu bağlam yapmış olduğu sosyolojinin ne olduğuyla ilgili bir tanım yaparken sosyolojinin ne olmadığına dair yaptığı tanımı da göz ardı edemeyiz. Kant la beraber aydınlanma sürecinde beden tekrar görünmezliğine akıl ise yeniden kutsal merkezine kavuşmuştur. Aydınlanmanın Kartezyen düşüncesinde beden ötekileştirilmiştir. Post modern düşünürlerle birlikte beden; aklın, muktedirliğin, iktidarın ve hatta tanrı düşüncesinin zeminine gömülen, asırlardır faili meçhul bir ölüme mahküm edilen, ilk günah sebebi olarak tahakkümü benimseyen kaderinden kurtulmuştur. Bu kurtuluş ilahi bir mucize ile değil değişen iktidar, ekonomi, ve kapitalizmin yarattığı kaos sonucu oluşmuştur. Horkheimer ve özellikle Foucault'un beden sosyolojisine katkıları bu perspektifte hayati önemdedir. Beden toplumsal yaşamın en kaotik ve üzerinde ideolojilerin hüküm sürdüğü iktidarlar tarafından sürekli kontrol altında tutulan çizgileri belirlenen aynı zamanda kutuplaşmış-ayrışmış dinlerin hükümleri altında biçimlenmiştir. Bununla birlikte hakim ideoloji ile sürekli biçim değiştirmek zorunda kalan beden elbet de sosyoloji alanında yeni bir alt dal oluşturma zorunluluğunu getirecektir. Günümüzde beden üzerinde yapılan cinsiyetçi-ırkçı politikalar ve dinler tarafından dikta edilen bedensel görünümler, kapitalizmin beden üzerinden çevirdiği yadsınamaz ekonomik rant ve en önemlisi günümüzün bedenselleşen eylemler sistemi ile eril zihniyetin geçmişte 'kadın aklını yok sayması temelinden beslenen kadın bedeni üzerindeki iktidar ve eril tahakküm beden sosyolojisinin oluşma zorunluluğunu getirmiştir. 1. FELSEFEDE BEDEN:
Uploads
Drafts by berfin tutşi