Work Text:
O güle çok bağlıydım.
Quessedila adasından sonra o gül ile aramda garip bir bağlantı hissettim. Tabiki de Pac'a saygımdan ve özlemimden dolayı dikilmiş bir özel güldü o, o güle asla birşey olmasına izin vermem, veremem de.
Buraya tekrardan gelmemden tam 3 hafta geçti, bir küçük ahşap ev inşaat ettim, her ne kadar bu topraklarda yaşam olmasa da, o gülü ektim. Her gün çiceği suladım ve saplarından yeni yeni güller çıkmasını kendi gözlerimle izledim. Garip bir şekilde çok daha hızlı ve bu terk edilmiş çöl topraklara rağmen çokta sağlıklı büyüyorlardı. Mesela başka bir çeşit çicek veya sebze dikmeye çalışsam, ki denedim, büyüdüklerinde ya çürük çıkar, ya da yarısı yenmiş (böcekler tarafından) bir şekilde karşıma çıkarlardı. Böceklere hak veriyorum, ben olmasaydım onlar açlıktan öleceklerdi, benim o mağarada 2 ayımı açlıktan bulanan midemle ve o mide kaldıran iğrenç kan kokusuyla geçirmem gibi, eğer kendimi tutamasaydım o mağaradaki cesetler midemin içerisinden geçeceklerdi. Kemik, et veya toprak farketmeden.
Bu topraklardan çok sebze veya gübre geçmemiş olabilir ki bu da neden sağlıksız olduğunun kanıtı, ama bu topraklardan da sayısız çok geçen insan oldu, hepsine insan diyemem tabii. Zombiler, iskeletler, dev örümcekler ve 2b2t'ye özgün kimyasal canavar gibi şeyler. Bazı insanlar da geçti, hepsi ya yaralı, tam ölecek ya da meraklı yeni gelenlerdi. Hepsinin ilgilendiği tek şey para, yemek, hırsızlık...ve garip bir şekilde ektiğim bu güldü. Gülü gördükleri an işlerini güclerini unutuyorlardı, sanki hipnotize olmuşlar gibi ona bakamadan duramıyorlardı. Onlara sorduğum zaman soruya cevap alamıyor, niye böyle yaptıklarını sorunca da garip bir sessizlik oluşuyordu. Gariptiler. Ama bir gün bir adam geldi, kirli sakallı, siyah uzun yağlı saçlı, vücudundaki kemikler sayılır derecesinde bir zayıflığı olan bir adam. Her zamanki gibi tehditkar olacağından mızrağımı çektim sırtımdan ve ona doğrulttum.
"sende kimsin be?"
"Selamlar bay kel.."
"Selamlar m? orospu çocuğu ne istiyorsan hemen söyle, seninle burada 24 saat duracak değilim"
cevabım biraz kaba olmuş olabilir ama adam sinirimi çok bozmuştu. Adam....güldü? sert bir kahkaha atıyordu sanki, onu korkutmak yerine bir palyaço gibi şaka yapmışım gibi hissettim ve sinirden çıldırma raddesine gelmeme az kalmıştı, ama sonra garip birşey oldu. Adam durdu ve güle baktı ve sonra da bana
"Bu gülü nasıl büyütmeyi becerdin be, süper güçlü falan mısın?"
"aynen, senden akıllı olduğum kesin"
Adam kaşlarını kaldırdı ve yine güldü, yeter be demek geldi aklıma ama sakin kalmam lazımdı.
"beni güldürüyorsun, her neyse. Ben büyü sevdalısı bir ihtiyarım, kel adam. Buradaki her sihirli şeyi bilirim ve o gülün normal bir gül olmadığına ant içerim."
ne...Ne diyordu bu adam?
"ne demeye çalışıyorsun pislik?"
"demek istediğim"
kollarını kaldırdı ve o gülü gösterdi
"şu gördüğün gül varya, ona birşey girmiş. Her neyse o, kesilmesi lazım."
Ne dediğini anlamamıştım ama güle baktım, zararsız duruyordu, sadece küçük dikenleriyle kendisini koruyordu.
"Gülü beni siksen bile kesmem, hem sen kimsin de bana ne yapmamı söylüyorsun?"
Adama daha da yaklaştım ve mızrağımın uçlarını boynuna doğrulttum. Adam tehditi anladığı zaman geri çekildi ve ellerini bir suçlu gibi havaya kaldırdı.
"tamam adamım dur ya! ne dedim sanki, diyorum ki eğer gebermek istemiyorsan onu kesmen lazım. O çicek tehlikeli!-"
"eğer saçmalığını hemen kesmezsen bu gördüğün mızrağımı götüne sokup çıkarıp kafanı paramparça ederim, DUYDUN MU BENİ?"
Adam tedirginlikle güldü ve terini sildi.
"bak beni anlamıyorsun--"
"'beni anlamıyorsun', siktir git!"
Güldüm, çok sinirlenmiştim. Elimde değildi, Pac için saygımla diktiğim o çiceği sebepsizce kestirecek miydi? hemde kökünden? asla kesmem o gülü.
"seni son kez uyarıyorum pislik, eğer ne boklar çevirdiğini söylemezsen cehennemde gözlerini açarsın."
adam çektiği havayı seslice bıraktı ve kaşlarını çattı.
"tamam, eğer bizde kaba konuşmayı açtıysak, bende sana anladığın yol ile anlatıcağım neler olduğunu"
dedi seslice ve sonra bir sır veriyormuş gibi sesini alçattı.
"o siktiğimin gülünü sen normalce dikmedin, hiçbir gübre veya ilaç kullanmadan diktin ve bu. imkansız! eğer bir aptal değilsen onu hemen kesersin çünkü ruhlar alemi böyle çicekleri severler!"
kahkaha attım
"bende inandım!--"
"inanman lazım akılsız! Bu gülü neden diktin? birini kayıp ettin değil mi?"
işte bu son noktaydı. Adam fark etmeden mızrağım ile sinirden boğazını çizdim ve mızrağım döndürüp arkası ile adama sert bir şekilde vurup yere düşürdüm. Adam düştü ve acıdan inledi, boğazını tuttup bana baktı. Sinirden önümü bile göremez olmuştum.
"Tamda tahmin ettiğim gibi!"
adam güldü ve öksürdü ama gülerken de acıdan tekrardan inledi.
"seni o kadar iyi dövücem ki beni de, bu acıyı da asla, unutmayacaksın."
Adam kahkaha attı ve sanki aldığı nefes yetmiyormuş gibi derince nefesi içine çekti ve cebi ile oynadı.
"tamam, öldür beni! seni yarın cehennemde görmek için sabırsızlanıyorum! sonradan bana teşekkür edersin"
o gülün yanına tekrardan gittim, bu sefer kanlar içerisinde. Adamı oracıkta bıraktım ama adam eskisine benzemiyordu. Güle baktım, o da sanki bana bakıyordu gibi hissettim. İçime bir gariplik çöktü, bu çok garipti...ne oluyordu ki? gül ile konuşma isteği geldi ve yere baktım, içime nefes çekip nefesi havaya geri verdim ve konuşmaya başladım.
"3 hafta oldu ve hala aklımdasın, nasıl büyüdüğünü bile bilmiyorum gül."
sıfır cevap, halen devam ettim.
"o adamın ne dediğini bile bilmiyorum ama bir yerde haklıydı; bu gülü Pac için diktiğim."
sıfır cevap, tükeniyor gibi hissettim.
"belkide seni gerçekten kesmeliyim he? belki de enerjimi tüketen sensindir."
sıfır cevap, deliriyor muyum?
"yapmamanı tavsiye ederim"
dedi bir ses, etrafıma jet hızında döndüm ve faltaşı gibi açılmış gözlümle etrafa baktım. kimse yoktu, ama biri vardı. hissedebiliyorum. Biri sanki elimi tutuyordu, hayır, tutmuyordu. Bunların hepsi rüyaydı, değil mi? çünkü HİÇ BİRŞEY GÖREMİYORDUM.
"ne?"
Bir cevap alamadım. Güle tekrar baktım, bu sefer dikenleri daha da sivriydi. Elimi güle uzattım ve parmağımla dikenine dokundum. Küçük bir dokunuştu ama parmağımda büyük bir kesik vardı, damla damla kan, her biri gülün rengindeydi. Kanlı parmağımı gülün yapraklarına yavaşça sürttüm, parmağımı çekip baktığım an artık kan ya da yara izi yoktu ama gül yaprağı kana bulanmıştı. Hala inanamıyordum, bana ne oluyordu, deliriyor muyum yoksa? Yere oturdum, hava yerine oturduğum alana baktım ve toprağı stresten eşelemeye başladım. Kendi kendime konuşurken sırtımda bir ağırlık hissedebiliyordum, garip bir şekilde, rahatlatıcı bir duyguydu, kendimi ilk defa, Quessedila adasında hissettiğim gibi güvende hissetmiştim.
.
.
.
O güle çok bağlanmıştım.
Quessedila adasındaki o gülle aramda bir bağ hissetmeye devam ettim. Tabii ki Pac'a olan saygımdan dolayı dikilmiş bir güldü. Ona bir şey olmasına asla izin vermedim ve veremezdim de...