Nothing Special   »   [go: up one dir, main page]

Academia.eduAcademia.edu
TÜRK İSTİKLÂL HARBİ’NİN 100. YILINDA 1922 YILI GELİŞMELERİ Editör: Özlem Arslan TÜRK OCAKLARI İSTANBUL ŞUBESİ Editör: Özlem Arslan Yapım: Damla Acar Grafik-Tasarım: Ceyhun Durmaz Baskı Yeri-Ayı-Yılı: Aralık, 2022 Baskı: ŞenYıldız Yayıncılık Hediyelik Eşya ve Tekstil San ve Tic.Ltd.Şti. Gümüşsuyu caddesi. Dalgıç İş Merkezi No:3 Kat:1 Topkapı-İstanbul Tel: 0212 483 47 91 / Faks: 0212 483 48 23 Yayın Nu: 36 ISBN: 978-605-9443-62-3 “Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteği ile hazırlanan bu projenin içeriği hiçbir surette Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın görüşlerini yansıtmamakta olup, içerik ile ilgili tek sorumluluk Türk Ocakları İstanbul Şubesi’ne aittir. İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ - 9 BİRİNCİ BÖLÜM Askerî Harekât-Lojistik Hazırlık BÜYÜK TAARRUZ HAREKÂTININ KUVVET, PLANLAMA, UYGULAMA VE SONUÇLAR YÖNÜNDEN KÜTAHYA-ESKİŞEHİR MUHAREBELERİ İLE KARŞILAŞTIRILMASI: BENZERLİK VE FARKLILIKLAR Levent ÜNAL - 13 AFYONKARAHİSAR’IN KURTULUŞUNDAN BAŞKOMUTAN MEYDAN SAVAŞINA İKİNCİ ORDU TAKİP HAREKÂTI Ahmet ALTINTAŞ - 33 1. SÜVARİ TÜMENİ’NİN TAKİP HAREKÂTI Çağlar ÖNGEL - 52 İKİNCİ BÖLÜM Hava Harekâtı 1922-BÜYÜK TAARRUZ’A İLİŞKİN HAVA HAREKÂTI, MUHAREBE EĞİTİMİ, LİDERLİK VE DİPLOMASİ AÇILARINDAN BİR DEĞERLENDİRME F. Rezzan ÜNALP - 77 KURULUŞUNDAN MİLLÎ MÜCADELE’YE TÜRK HAVACILIĞINA GENEL BİR BAKIŞ Ö. Kürşad KARACAGİL - 98 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Yunan Askerî Harekâtı BÜYÜK TAARRUZ VE YUNAN ORDUSUNUN YENİLGİSİNİN SEBEPLERİ Nilüfer ERDEM - 111 YUNANİSTAN’DA FELAKET ALGISI: BÜYÜK TAARRUZ’UN SİYASAL, SOSYAL VE EKONOMİK SONUÇLARI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME Çiğdem Kılıçoğlu CİHANGİR - 126 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Dış Politika İNGİLTERE’NİN 1922 TÜRKİYE RAPORUNDA GELİŞMELER Ali SATAN - 143 BÜYÜK TAARRUZ’A GİDEN SÜREÇTE TÜRK-FRANSIZ İLİŞKİLERİ (1921-1922) Fatih SELÇUK - 149 BEŞİNCİ BÖLÜM Sosyal Hayat MÜTAREKE DÖNEMİ TÜRK KADINININ KILIK KIYAFETİNDE GÖRÜLEN DEĞİŞİME TEPKİLER Müge AYDIN - 187 MÜTAREKE DÖNEMİNDE KARİKATÜRLERLE SOSYAL HAYAT Nesrin ERSİN - 209 ALTINCI BÖLÜM TBMM ve Hükûmetleri KADER YILINDA (1922’DE) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ İhsan GÜNEŞ - 235 BAŞKUMANDANLIK KANUNU VE UZATMALARI HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER Cezmi ERASLAN - 255 YEDİNCİ BÖLÜM İstanbul Hükûmetleri MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN “1 MART 1922 MECLİS AÇIŞ KONUŞMASI” HAKKINDA BİR DEĞERLENDİRME Şerafettin Can ERDEM - 279 SON OSMANLI HÜKÜMETİ’NİN BMM’NİN BAŞARILARINA ORTAK OLMA ÇABALARI (1922) Nurten ÇETİN - 289 SON HARİCİYE NAZIRI AHMET İZZET PAŞA’NIN MONARŞİYİ KURTARMA ÇABALARI Murat AYDOĞDU - 304 SEKİZİNCİ BÖLÜM Saltanatın Kaldırılması ve İstanbul Bürokrasisi 1922 YILINDA TÜRKİYE’NİN SİYASİ REJİMİ Rıdvan AKIN - 329 “KURTULUŞ” SONRASI İSTANBUL KADROLARININ TASFİYESİ Eminalp MALKOÇ - 335 DOKUZUNCU BÖLÜM Basın 1922 YILINDA ANADOLU BASINI Nurettin GÜLMEZ - 359 1922 YILI İSTANBUL TÜRK BASINI Nejdet BİLGİ - 408 ONUNCU BÖLÜM Mudanya Mütarekesi ve Lozan Heyetinin Belirlenmesi VELİD EBÜZZİYA’NIN KALEMİNDEN MUDANYA MÜTAREKESİ Prof. Dr. Temuçin Faik Ertan Yüksel Yıldırım - 447 MUDANYA GÖRÜŞMELERİNDE YUNANİSTAN Çağla D. TAĞMAT - 459 DEĞERLENDİRME KADER / ZAFER YILI 1922 ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER Cezmi ERASLAN - 481 “KURTULUŞ” SONRASI İSTANBUL KADROLARININ TASFİYESİ Eminalp MALKOÇ* Giriş 11 Ekim 1922 tarihli Mudanya Ateşkesi’nin imzalanmasından bir hafta sonra 18 Ekim’de Mudanya’dan hareket eden Refet Paşa (Bele) ve yanındaki jandarma birliği, 19 Ekim’de coşkulu tezahüratlar altında İstanbul’a girmişti.1 1 Kasım’da Saltanat’ın kaldırılmasının ardından 4 Kasım’da İstanbul şehri mülki ve mahalli idareleri, Refet Paşa aracılığıyla TBMM’ne “arz-ı biat” etmişlerdi. Aynı tarihte İstanbul Hükümeti’nin istifası da gelecekti. İcra Vekilleri Heyeti, Refet Paşa’ya idarenin devir tesliminde düstur olmak üzere 16 maddelik talimatname göndermişti. 5 Kasım’da halka duyurulan “İstanbul Vilayetinin Umur-ı İdaresinin Suret-i Tanzimine Ait Bir Numaralı Talimatname” ile TBMM Hükümeti, İstanbul’un mülki idaresini vilayet temelinde düzenlemişti.2 Üsküdar, Beyoğlu, Çatalca mutasarrıflıkları İstanbul Vilayeti’ne, adliye işleri ise Sivas Temyiz Mahkemesi’ne bağlanmıştı. İstanbul, Lozan Barış Antlaşması onaylanıncaya kadar İtilaf Devletleri işgalinde kaldığından, işgal altındaki vilayet statüsünde Ankara’nın temsilcisi tarafından yönetilecekti.3 Bu dönemde yani İstanbul’da işgalin sürdüğü ya da İtilaf Devletleri’nin şehirdeki mevcudiyetlerinin devam dönemde asayiş işleri, işgalci güçlerle alınan ortak kararlar çerçevesinde yürütülmeye çalışılmış ve müttefik bir polis heyeti kurulması üzerinde durulmuştu. Bununla birlikte şehrin güvenliği Ankara Hükümeti’ne bağlanırken Türk temsilciler şehirdeki etkilerini artırmaya çalışmışlardı.4 * 1 2 3 4 Doç. Dr., İstanbul Teknik Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, malkocem@itu.edu.tr, ORCID: 0000-0002-5840-6922. Refet Paşa, İstanbul’a geldiğinde Saltanat ve İstanbul Hükümeti’nin tanınmayacağını dolaylı olarak göstermişti. Hasan Türker, Türk Devrimi ve Basın 1922-1925, Dokuz Eylül Yayınları, İzmir, 2000, s. 27-28; İ. Hakkı Sunata, İstanbul’da İşgal Yılları, 3. Bs., Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2009, s. 169-171. TBMM GCZ, C:3 İ:133, 6.11.1338, s. 1008-1012; Türker, age, s. 41-42; Rıdvan Akın, TBMM Devleti (1920-1923), Birinci Meclis Döneminde Devlet Erkleri ve İdare, 2.bs., İletişim Yayınları, İstanbul, 2008, s. 264-265. TBMM GCZ, C:3 İ:133, 6.11.1338, s.1008-1012; Akın, age, s. 265. BCA, Fon Kodu: 30.10, Yer No: 204. 392. 39; Eminalp Malkoç, Cumhuriyet’ten Büyük Söylev’e An- - 336 Milli Mücadele yıllarında İstanbul ve başkentle ilişkili ya da buraya bağlı çeşitli çevrelerin Anadolu’ya karşı etkinlikleriyle konumları, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra yeni bir yapılanmaya gidilirken taraflar arasında hesaplaşma ve tasfiyeyi gündeme taşıyacaktı.5 Zaten Ankara cephesinde bu hesaplaşma düşüncesi, 1921 yılı başlarından itibaren vardı.6 Buna saltanat düzeninin kaldırılması, bir yıl kadar sonra İstanbul’un işgalden kurtarılması, Ankara’nın başkent olması ve Cumhuriyet’in ilanı gibi gelişmeler eklendiğinde tasfiyeye yönelme adeta kaçınılmaz hale gelecekti. Üstelik yeni dönemde, Millî Mücadele döneminde iş birliği yapanlara ya da direniş hareketine karşı olanlara7 maaş verilmesi pek arzulanmazken bir de İstanbul’un TBMM Hükümeti’nin bütçesine getirdiği maliyet vardı.8 Ankara merkezli yürütülecek tasfiye devlet kurum ve kadrolarından/görevlilerinden İstanbul’daki kamu kuruluşlarının binalarının kullanım şekillerine yani mekânsal düzenlemelere, sembollerin kaldırılmasına ya da değiştirilmesine kadar geniş bir yelpazeye yayılacaktı. Hatta biraz geniş bir bakış açısıyla binalardaki bazı eşyaların nakilleri bile aynı kapsamda ele alınabilir. Zafer’den sonra Ankara’nın İstanbul ile hesaplaşmasının sembolü, o dönemde bir anlamda hiçbir koşulda affedilmeyecekler şeklinde nitelendirilen/görülen 150 kişiden oluşan ve 150’likler adıyla bilinen/tanınan listeydi. Lozan Barış Antlaşması’nın ekle- 5 6 7 8 kara-İstanbul İkilemi (1923-1927), Derin Yayınları, İstanbul, 2014, s. 366; Akın, age, s. 267; Abdurrahman Bozkurt, İtilaf Devletlerinin İstanbul’da İşgal Yönetimi, ATAM Yayınları, Ankara, 2014, s. 949-957. Malkoç, age, s. 264-265. Tevhid-i Efkâr, İstanbul’un işgalci güçlerden kurtarıldığı günlerde “İstanbul’un Tathiri ve Hainlerin Tecziyesi” başlığı ile şehirde (tasfiyeyi oldukça aşan) bir temizlik gerçekleştirileceği haberini vermişti. Aslında bu haberle bağımsızlık için faaliyet gösteren bazı kesimlerin düşünce ve istekleri de yansıtılmıştı. Bkz. “İstanbul’un Tathiri ve Hainlerin Tecziyesi”, Tevhid-i Efkâr, 7 Teşrin-i Evvel 1923 (No: 3848-820), s. 3. 1921 yılında ortaya çıkan hesaplaşma isteğinin altında daha sonra 150’likler olarak adlandırılacak Ankara ve Anadolu karşıtlarından oluşan çekirdek grubun varlığı yatıyordu. Nurşen Mazıcı, “Af Yasalarında 150’likler”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, C. 55, S.1 (Ocak-Mart 2000), s. 80; Mehmet Noyan, “Millî Mücadelede Yüzellilik Olayı ve Rıza Tevfik Bölükbaşı”, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), İzmir, 2007, s. 35-36; Şaduman Halıcı, “Yüzellilikler”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Eskişehir, 1998, s. 17-18. Sevr Antlaşmasını imzalayanlar, Şûrâ-yı Saltanat üyeleri, Millî Mücadele aleyhinde fetva verenler, vatana ihanet suçundan mahkûm olanlar, düşman lehine yayın yapanlar, Millî Mücadele karşıtı cemiyetlere ve isyanlara karışanlar. Malkoç, age, s.265-267. TBMM’de İstanbul’a verilecek avans hakkındaki 6 Aralık 1922 tarihli görüşmeler sırasında bazı mebuslar Millî Mücadele karşıtı memurlara maaş verilip verilmeyeceğini sorgulamışlardı. TBMM ZC, C.25, İ:151, 6.12.1338, s. 212-213, 235. Konu, 9 Kanunuevvel 1338 tarihli Avans Kanununa müzeyyel kanun layihasının görüşmelerinde de gündeme gelmişti. TBMM ZC, C.26, İ:171, 10.1.1339, s. 254-255, 259-260, 277-282. İstanbul’un senelik gideri yaklaşık 20-22 milyon olarak hesaplanmaktaydı. Ülkenin yıllık masrafı 36.472.000 liraydı. Asaf Özkan, Askerî ve Mülkî Heyet-i Mahsûsalar, https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/ bilgi/askeri-ve-mulki-heyet-i-mahsusalar/ (Erişim 30 Eylül 2022). - 337 rinde bahsi geçen ve genel af dışında tutulacak -isimleri daha sonra belirlenecek- sayısal açıdan 150 kişilik uygulamaydı. Bunun dışında devlet kadrolarındaki tasfiyenin merkezinde, büyük ölçüde ordu ve mülki idaredeki Millî Mücadele’ye karşı faaliyet gösteren, bağımsızlık hareketine katılmayan ya da destek vermeyenler durmuştu.9 Askeri Kadroların Tasfiyesi Ankara’nın tasfiye sürecine ne zaman başladığını Müdafaa-i Milliye Vekili Kazım Paşa (Özalp), 24 Eylül 1923 tarihinde seslendirmişti. İstanbul’a girilmesinin hemen ardından orduda tasfiye hazırlıklarının başlatıldığını ve incelemeler için kurullar oluşturulduğunu TBMM’de açıklamıştı. Bu kapsamda Kuva-yı Milliye aleyhinde çalışanların, böyle örgütlere girenlerin ya da üyeliği bulunanların belirlenmesine çalışılmıştı.10 Zaten bahsi geçen dönemde, 1922 sonlarında askerlere yönelik tasfiye Meclis’te de gündeme gelmişti. 13 Aralık 1922’de İstanbul Mebusu Ali Rıza Bey’in “Nigehbancı, Kızılhançerci ve Kuvayı İnzıbatiyeci zabitan ile hizmeti vataniyeye icabet etmiyen erkan, ümera ve zabitan ve memurin ve mensubini askeriyenin muhakeme edilmelerine dair” kanun teklifi Layiha Encümeni’ne gönderilmiş11 ve 23 Aralık 1922 tarihli oturumda yasa tasarısının “şayanı müzakere olduğu” yönündeki encümen mazbatası değerlendirilmişti. Ardından tasarı Müdafaa-i Milliye Encümeni’nden itibaren sırasıyla encümenlere havale edilmişti.12 Ancak Ankara’daki -1922 sonlarına kadar inen9 10 11 12 Malkoç, age, s.185-328. TBMM GCZ, C.4, İ:24, 24.9.1339, s. 289-290. Halıcı, Gizli Celse Zabıtlarını kaynak göstererek yaklaşık 4.000 kişinin yargılandığını ve 3.800 kişinin beraat ettiğini belirtmektedir. Halıcı, agt, s. 29. Aynı gün, Mütareke devrinde İstanbul Hükümeti tarafından muvazzaf hizmete nakledilenlerin (mütekait ümera, zabitan ve mensubin-i askeriye) maaşları hakkında yine Ali Rıza Bey’in yasa önerisi Meclis’e gelmiş ve Layiha Encümeni’ne gönderilmişti. TBMM ZC, C. 25, İ: 155, 13.12.1338, s. 339, 348. Layiha Encümeni tarafından görüşülmeye değer bulunan Ali Rıza Bey’in yasa teklifi, 20 Aralık’ta Müdafaa-i Milliye Encümenine havale edilmişti. TBMM ZC, C. 25, İ: 159, 20.12.1338, s. 464, 474. Ali Rıza Bey’in yasa teklifinin “tadilen kabul edildiğine ve mevaddı saireye takdimen ve müstacelen müzakeresi lüzumuna dair Müdafaa-i Milliye Encümeni mazbatası” 27 Aralık günü ruznameye alınmıştı. TBMM ZC, C.25, İ:163, 27.12.1338, s. 55. 29 Ocak 1923’te ise Müdafaa-i Milliye Vekaleti’nin “Mütarekeden sonra orduya alınan mütekait zabitan hakkındaki layihanın müstacelen müzakere edilmesine dair” tezkeresi TBMM’ye gelmiş ve kabul edilmişti. TBMM ZC, C.27, İ:183, 29.1.1339, s. 37-38. Ali Rıza Bey’in yasa teklifi ise 13 Ekim 1923 tarihinde ruznameye alınmıştı. TBMM ZC, C.2, İ:35, 13.10.1339, s. 616, 618. TBMM’deki 27 Aralık 1923 tarihli görüşmelerde “Müdafaa-i Milliye Vekaleti,[nin] … 15.3.1339 tarihli Heyeti Vekile Kararnamesiyle bu muameleyi tatbik ve icra eylemiş” olduğunu değerlendiren Müdafaa-i Milliye Encümeni’nin mazbatası kabul edilmişti. TBMM ZC, C. 4, İ: 75, 27.12.1339, s. 505-513. TBMM ZC, C.26, İ:161, 23.12.1338, s. 7; TBMM ZC, C. 26, İ:163, 27.12.1338, s. 52, 55. 30 Aralık 1922’de Ömer Lütfi Bey (Karahisarı Sahib mebusu) iki yasa tasarısının ruznameye alınması için takrir sunmuştu. Bunlar, Mütareke devrinde İstanbul Hükümeti’nce muvazzaf hizmete nakledilen emekli subaylar hakkındaki kanun teklifi ile Nigehbancı Kızılhançerci ve Kuva-yı İnzibatiyeci subaylar hakkındaki yasa önerisiydi. Ömer Lütfi Bey, Meclis’teki konuşmasında hesaplaşmanın gerektiğini “Onların maaşları kat’edilsin, bunların cezayı sezaları verilsin; divanı harblerde cezayı sezalarını görsünler” sözleriyle ifade etmişti. Ali Rıza Bey ise bunların çoğunluğunun İstanbul’da olduğunu belirtmişti. Bu - 338 tasfiye yönündeki bu hareketlilik, Lozan Barış Antlaşması’nın ortaya çıkardığı yasal sorunlar nedeniyle ancak 1923 sonbaharında şekillenmiş13 ve hükümetin hazırladığı yasa tasarısıyla TBMM’ye taşınmıştı. 20 Eylül 1923 tarihli gizli oturumda tasarının görüşmelerine geçilmişti. Askeri alanda tasfiyeyi düzenleyecek 347 numaralı “Mücadele-i Milliye’ye İştirak Etmeyen ve Hududu Milli Haricinde Kalan Erkan Ümera ve Zabitan ve Memurin ve Mensubin-i Askeriye Hakkında Yapılacak Muameleyi ve Cidali Milliye’ye İştirak Edenlerin Tekaüd Müddetlerinin Sureti Hesabını Natık Kanun” 25 Eylül 1923 tarihin- 13 takrir, Meclis tarafından kabul edilmemişti. TBMM ZC, C. 26, İ: 165, 30.12.1338, s. 104-106. Mete Tunçay, yeni bir devletin devraldığı askeri ve mülki kadrolarda tasfiyeye yönelmesinin doğal olduğunu, tasfiyenin uygulanmasında kullanılan kriterlerin ise yeni yönetimin hem geçmiş deneyi nasıl değerlendirdiğini hem de geleceğe yönelik özlem ve beklentilerini gösterecek nitelikleri/unsurları içerdiğini belirtmiş; yine bu çerçeve içinde Türkiye’nin yasal bir güçlükle karşı karşıya bulunduğunu hatırlatmıştı. Çünkü Lausanne Barış Antlaşması’nın eklerinden VIII. (24 Temmuz 1923 tarihli Affı Umumiye Müteallik Beyanname ve [150’likleri ayrı tutan]) Protokol ile Türkiye ve Yunanistan, savaş yıllarındaki askeri ve siyasal tutumlarından ötürü hiç kimsenin “izaç ve tazip” edilmeyeceği konusunda karşılıklı söz vererek, genel affa gitme yükümlülüğünü üstlenmişlerdi. Bu yükümlülüğü Türkiye, 16 Nisan 1924 tarihli Affı Umumi Kanunuyla karşılayacaktı. Fakat bu güçlüklere rağmen Türkiye daha savaş sırasında kamuda görevlendirileceklere ulusal hedeflere hizmet, karşı hareketlere karışmama ve düşmanla iş birliği yapmama koşullarını getirmişti. Nitekim İcra Vekilleri Heyeti, Memaliki Meşgule Memurları Hakkında Olunacak Muamele’ye ilişkin 18 Ocak 1922 tarih ve 1328 numaralı kararnamesinde, bu gibi kimseler için “amali milliyeye ettikleri hizmetlerine nazaran istihdamı dairei iadesinin kararına vabestedir” hükmünün altını çizmişti. Daha sonra bu kararnameyi “tavzihan”, İşgal Mıntıkasında Memuriyetlerine Devam veya Memuriyet Kabul Edenlerin veya İşgal Esnasında İstanbul Hükümeti’nce Tayin Olunanlarından İstirdatta İstihdam Olunamayacakları Hakkında 5 Eylül 1922 tarih ve 1810 sayılı bir kararname çıkartılmıştı. Bu hüküm sert bulunduğundan üç hafta sonra istisna eki getirilmiş ve Mücbir Sebeplere Binaen İşgal Altında Bulunan Mahallerde Kalan Memurin ve Muallimin Hakkında 28 Eylül 1922 tarih ve 1865 numaralı Müzeyyel Kararname yayımlanmıştı. 27 Ocak 1923 tarih ve 336 numaralı bir Heyet-i Umumiye Kararında ise “Memaliki müstahlasa memurininin istihdamı için (caizülistihdam) olmasından başka bir şarta lüzum olmadığına karar verildi” denilmektedir. Tunçay, bununla önceki kısıtlamaların kaldırıldığının düşünülebileceğini fakat işe almalarda siyasal nedenlerle ayıklama yapmaya devam edildiğinin anlaşıldığını kaydetmektedir. Mete Tunçay, “Heyeti Mahsusalar (1923-1938), Cumhuriyete Geçişte Osmanlı Asker ve Sivil Bürokrasinin Ayıklanması”, Armağan, Kanun-u Esasi’nin 100. Yılı, Ankara, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1978, s. 308-309, dipnot 3. Mete Tunçay’ın bu makalesi farklı iki eserde yer almıştır. Bunlar: 1. Mete Tunçay, Bilineceği Bilmek, Alan Yayıncılık, İstanbul, 1983, s. 132-160. 2. Cemil Koçak, Belgelerle Heyeti Mahsusalar, İletişim Yayınları, İstanbul, 2005, s. 45-68. - 339 de kabul edilecekti.14 Eylül sonlarında yasa ve içeriği, basına da yansıyacaktı.15 Yasanın ilk maddeleri, doğrudan tasfiyeyle ilişkiliydi.16 Yasa çerçevesinde “Harekat-ı Milliye’nin mebdei fiilisi İzmir’in tarih-i işgali 15 Mayıs 1335 (1919) ve münteha-yi fiili14 15 16 Önerinin görüşmeleri 20 Eylül’de gizli oturumda başlamış, beş gün sonra açık oturumda kabul edilmişti. Tunçay, “Heyet-i Mahsusalar”, s.309. “Cidali Milliye iştirak etmiyen ve Türkiye’den ayrılan mahallerde muhtelif suretlerle kalan ve İstanbul’ca kayıtları terkin edilen erkan, ümera, zabitan ve mensubini askeriyenin terkin kayıtları hakkında layihai kanuniye” 14 Ağustos 1923’te Müdafaa-i Milliye Encümeni’ne gönderilmişti. TBMM ZC, C. 1, İ: 4, 14.8.1339, s. 49, 52. Tasarı ve mazbatalar TBMM’de 12 Eylül’den itibaren işlem görmeye başlamış ve 19 Eylül’de Meclis’in gündemine gelmişti. TBMM ZC, C. 2, İ: 17, 12.9.1339, s. 30, 38; TBMM ZC, C. 2, İ: 21, 19.9.1339, s. 215. Fakat görüşmeler 20 Eylül’de gizli olarak başlamıştı. TBMM ZC, C. 2, İ: 22, 20.9.1339, s. 217, 220; TBMM GZC, C. 4, İ: 22, 20.9.1339, s. 233-258; TBMM GZC, C. 4, İ: 23, 22.9.1339, s. 259-281; TBMM GZC, C. 4, İ: 24, 24.9.1339, s. 283-312; TBMM ZC, C. 2, İ: 25, 25.9.1339, s. 238-242; Resmi Ceride, 2 Teşrin-i Evvel 1339 (Sene:1, No:28), s. 1. “Millî Mücadeleye İştirak Etmeyen Zabitler”, Vatan, 23 Eylül 1923 (No:161), s. 3; “Zabitana Aid Müzakerat İtmam Edildi”, Vatan, 25 Eylül 1923 (No:163), s. 3; “Mücahedeye İştirak Etmeyenler”, Tevhid-i Efkâr, 27 Eylül 1923 (No: 3838-810), s. 3; Vatan, 9 Ekim tarihinde yasayı yayınlamıştı. “Mücadele-i Milliye’ye İştirak Etmeyen Zabitler”, Vatan, 9 Teşrin-i Evvel 1923 (No: 177), s. 2; Tevhid-i Efkâr ise yasanın yedi maddesini bir ay sonra, 20 Ekim’de yayınlamıştı. “Mücadele-i Milliye’ye İştirak Etmeyen Zabitan Hakkında Kanun”, Tevhid-i Efkâr, 20 Teşrin-i Evvel 1923 (No: 3861-833), s. 2. “Madde 1: İstanbul ve vilayatı müstahlasa ile Türkiye haricinde kalarak, Milli Mücadele’ye iştirak etmeyen, berri, bahri ve havai ve jandarma sınıflarından muvazzaf, mütekaid ve ihtiyat bilmumum erkan, ümera ve zabitan ve memurin ve mensubin-i askeriyeden, herhangi bir suretle harekat-ı milliye aleyhindeki teşkilata dahil oldukları veya münferiden çalıştıkları bir Heyet-i Mahsusa tarafından yeniden tetkik ve tahkik neticesinde sabit olanların, bir daha hidematı devlette istihdam edilmemek üzere nisbet-i askeriyeleri kat olunur. Madde 2: Milli orduya resmen davet edilip de icabet etmemiş olan ordu mensubininin dahi nisbet-i askeriyeleri kat olunur. Madde 3: 26 Ağustos 38 [1922] tarihine kadar İstanbul’da ve vilayat-ı müstahlasada kalmış olan berri, bahri, havai ve jandarma sınıflarına mensup erkandan müddet-i muayyene-i kanuniyesi olan otuz seneyi ve ümera ve zabitan ve memurin ve mensubin-i askeriyeden yirmibeş seneyi ikmal edenlerin bir defaya mahsus olmak üzere rızalarına bakılmaksızın tekaüdleri icra edilir” (Üçüncü maddede a. 1924 bütçesine dahil bahriye kadrosu, b. herhangi bir kurum ya da mahalde görevlendirildikleri ya da milli hizmet için istihdam edildiği sabit olanlarla kara-deniz askeri okulları muallimleri ile idare memurları, c. 1922 Mart’ından sonra İstanbul’a ya da kurtarılan bölgelere dönenler ve d. kadrolar müsait olmadığı için istihdam edilmeyerek Anadolu’ya gelmemeleri istenenler istisna tutulmuştu). Diğer maddeler emeklilik ve sınırlar dışında kalan bölgelerdeki kadrolar hakkındaydı. Resmi Ceride, 2 Teşrin-i Evvel 1339 (Sene: 1, No: 28), s. 1; Tunçay, “Heyet-i Mahsusalar”, s. 309-311. İlerleyen tarihlerde TBMM yorum kararları çıkartmıştı. 1 Aralık’ta Başvekalet’ten TBMM’ye gelen yorum talebi, 6 Aralık 1923’te işlem görmüş ve Müdafaa-i Milliye Encümeni’ne havale edilmişti. Meclis kanunun 3. maddesinin b fıkrasının ve 4. maddesinin yorumunu 5 Ocak 1924’te yapmıştı (29 ve 30 numaralı tefsir kararları). 21 Ocak 1924’te TBMM’de “Mücadelei Milliyeye iştirak etmiyen ve hududu milli haricinde kalan erkan, ümera, zabitan ve memurin ve mensubini askeriye hakkında yapılacak muameleyi ve Cidali Milliye iştirak edenlerin tekaüt maaşlarının sureti hesabını natık 25 Eylül 1339 tarihli Kanunun üçüncü maddesinin tefsirine dair Başvekaletten mevrut tezkere” Müdafaa-i Milliye Encümeni’ne gönderilmiş ve 11 Şubat’ta bu tezkere, encümenin mazbatası ile birlikte ruznameye alınmıştı. Müdafaa-i Milliye Encümeni 1924 Mart’ında üçüncü madde üzerinde incelemede bulunmuştu. 13 Nisan’da Encümen yeni bir yoruma gerek olmadığına karar vermiş ve mazbatası Meclis’te kabul edilmişti. Ardından 1 Şubat 1925’te “Mücadelei Milliyeye iştirak etmiyen ve hududu milli - 340 si Lozan Muahedesi’nin Meclis-i Milli tarafından tarihi tasdiki olup”, bu tarihler arasında Anadolu’ya geçerek görev üstlenenler hakkında askeri hizmetleri göz önüne alınarak Askeri Tekaüd ve İstifa Kanunu’nun beşinci maddesine göre işlem yapılacaktı (Madde 7).17 Kuşkusuz Milli Mücadele’nin başlangıç tarihi olarak İstanbul ile ilgili 13 Kasım 1918’in ya da 16 Mart 1920’nin değil de 15 Mayıs 1919’un seçilmesi anlamlıdır.18 Yasa ile “Heyet-i Mahsusa” ifadesinden anlaşılacağı üzere özel bir komisyon kuruluyordu. Heyet-i Mahsusa’nın görevi, Millî Mücadele sırasında “Harekât-ı Milliye” aleyhinde çalışanları ya da milli orduya çağrılmalarına rağmen katılmayanları belirleyerek askerlikten tasfiyelerini gerçekleştirmekti.19 Bu özel komisyon kazanıl- 17 18 19 haricinde kalan erkan, ümera, zabitan ve mensubini askeriye hakkında ifa olunacak muameleyi natık 25 Eylül 1339 tarihli kanunun birinci maddesinin tefsirine dair Başvekalet tezkeresi (3/367)” Müdafaa-i Milliye Encümeni’ne havale edilmişti. 14 Aralık’ta ise bunun iadesine dair Başvekalet tezkiresi Meclis’te okunmuştu. 16 Ocak 1926 tarih ve 81 numaralı tefsirde ise “Kuva-yı İnzibatiye’ye girmek için tahriren müracaat eden zabitanın harekâtı, 25 Eylül 1339 tarihli Kanunun birinci maddesindeki vatan aleyhinde münferiden çalışmak fıkrasının dairei şümulünde” bulunduğu belirtilmişti. TBMM ZC, C. 3, İ: 60, 1.12.1339, s. 678,686; TBMM ZC, C. 4, İ: 63, 6.12.1339, s. 77-79; TBMM ZC, C. 4, İ: 79, 5.1.1340, s. 691-694; TBMM ZC, C. 5, İ: 8, 21.1.1340, s. 248; TBMM ZC, C. 5 İ: 99, 11.2.1340, s. 696; TBMM ZC, C. 7, İ: 8, 10.3.1340, s. 259; TBMM ZC, C. 8/1, İ: 36, 13.4.1340, s. 608-610; TBMM ZC, C. 13/1, İ: 44, 1.2.1341, s. 27-28; TBMM ZC, C. 20, İ: 24, 14.12.1341, s. 123,127; TBMM ZC, C. 21, İ: 42, 16.1.1926, s. 179-183; ek: 4-5; “Zabitanın Terfii Hakkında Yeni Bir Kanun”, İkdam, 7 Kanun-ı Evvel 1923 (No:9584), s.1. Mete Tunçay, -yazım yanlışıyla olsa gerek- ilk yorumun 5 Aralık 1924’te yapıldığını yazmaktadır. Tunçay, “Heyet-i Mahsusalar”, s. 312, dipnot 6. Basına göre, Kuva-yı Milliye’ye katılmayıp İstanbul’da kalarak Kuva-yı İnzibatiye’ye yazılmak için müracaat eden fakat buraya da kabul edilmeyenlerin askerlikten çıkarılmaları hakkındaki yorum TBMM’nin 16 Ocak toplantısında kabul edilmişti. “Meclis Müzakeratı”, Cumhuriyet, 17 Kanun-ı Sani (Ocak) 1926 (No:609), s. 2. Bu yorumların dışında, 24 Aralık 1923’te İzmit mebusu Saffet Bey ile arkadaşlarının “Mücadelei Milliyeye iştirak etmiyen mensubini askeriye hakkındaki Kanuna bir maddei müzeyyele ilavesine dair (2/230) numaralı teklifi kanunisinin şayanı müzakere olduğuna dair Layiha Encümeni mazbatası” TBMM’ye gelmiş ve Müdafaa-i Milliye Encümeni’ne havale edilmişti. TBMM ZC, C. 4, İ: 73, 24.12.1339, s. 419,422. Kanunun çıkmasından üç yıl sonra ek bir yasa çıkartılmıştı. Mücadele-i Milliye’ye İştirak Etmeyen ve Hudud-u Milli Haricinde Kalan Erkan, Ümera, Zabitan ve Mensubini Askeriye Hakkında Yapılacak Muameleyi ve Cidali Milliye İştirak Edenlerin Tekaüd Müddetlerini Sureti Hesabını Natık 25 Eylül 1339 Tarih ve 34 Numaralı Kanununun Yedinci Maddesine Müzeyyel Kanun (26 Aralık 1926 tarih ve 946 numaralı): Fiilen Anadolu’ya iltihak etmeyip de Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti’nce veya Müdafaa-i Milliye Vekaleti’nce herhangi bir mahalde usulen tavzif edilmiş olanlar dahi bu haktan aynı suretle müstefit olurlar. Tunçay, “Heyet-i Mahsusalar”, s. 312-313. Resmi Ceride, 2 Teşrin-i Evvel 1339 (Sene:1, No:28), s. 1; Tunçay, “Heyet-i Mahsusalar”, s. 311. TBMM GZC, C. 4, İ: 24, 24.9.1339, s. 307. Cemil Koçak, “Heyeti Mahsusalar (Bir Soru-Bir Yanıt- ve Öykünün Sonu)”, Tarih ve Toplum, C. 9, Sayı: 52 (Nisan 1988), s.11; Fahri Çoker, “Heyet-i Mahsusa’dan Geçen Bahriyelilerden Yüzbaşı Fahri Efendi”, Tarih ve Toplum, C.11, S.61 (Ocak 1989), s. 11; Fahri Çoker, “Heyet-i Mahsusa’dan Geçen Bahriyeliler ve Vahdettin’in Yaveri Yüzbaşı Fahri Efendi”, Bahriyemizin Yakın Tarihinden Kesitler, Genelkurmay Başkanlığı Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Ankara, 1994, s. 179. Cemil Koçak, kendilerine yapılan çağrıya uymayan subayların askerlikle ilişkilerinin kesildiğini ve emeklilik haklarından da yoksun kaldıklarını belirtmişti. - 341 mış emeklilik haklarını kaldırmaya varan yetkilere sahip olduğu gibi dosya üzerinden karar verebilecekti. Bu özel yapılanma için görev süresi tanımlanmamıştı.20 Kanunun birinci maddesi doğrultusunda kurulan Heyet-i Mahsusa, 27 Ekim 1923’ten itibaren faaliyete geçmişti. Heyet Miralay Derviş, Miralay Osman, Kaymakam Şevki, Kaymakam Hafız Halit, Kaymakam Mehmet, Jandarma Binbaşı Remzi, Korvet Kaptanı Necip, Yüzbaşı Ferit Beyler ile mülazım-ı evveller Yaşar, Sabri ve Tevfik Efendilerden kurulmuştu.21 Bursa’ya yerleşen heyet, Miralay Ahmet Derviş Bey’in başkanlığında çalışacaktı.22 Uzun süre geçmeden Heyet-i Mahsusa’nın çalışmaları bir çerçeveye oturacaktı. 6 Şubat 1924’te Müdafaa-i Milliye Vekili Kazım Paşa, Askeri Heyet-i Mahsusa’nın 295 evrakı sonuçlandırdığını, 48 kadar evrakın da tamamlanarak kurye ile gönderildiğini belirtmişti. Bunlardan başka incelenecek 608 evrak bulunduğunu söyleyerek “Bu hesaba nazaran bin kadar erkan, ümera ve zabitanın bu kanunun birinci ve ikinci maddelerine temas ettiği muhtemel görülen muameleleri heyet-i mahsusada görülecek demektir” ifadeleriyle TBMM’de muhataplarını bilgilendirmişti. 1924 sonbaharında heyetin çalışmaları, çeşitli sorgulama ve tartışmalara konu olmuştu. Nitekim bir soru üzerine Kazım Paşa’nın “Yani bu heyet, bir mahkeme heyeti, bir divanı harp heyeti değildir. Teşekkül eden bu heyeti mahsusaya, İstanbul’da kalmış olan ve mücadelei milliyeye iştirak etmemiş bulunan bilumum zabitanın evrakını tevdi ettik... Haklarında hükümler verdi. Bundan ancak birkaç yüz zabitin nisbeti askeriyesi kat edilmiş, diğerleri beraat etmiştir… Mesela o zamanki kumandanlardan bir zat ‘İstanbul’da birisine sen orada kalacaksın ve şu vazifeyi icra edeceksin’ demiş, bu vesaik tespit olunursa ve heyeti mahsusa vesaiki görürse ancak o zaman beriüzzimmedir [aklanmıştır], denir” şeklindeki açıklaması dikkate değerdir.23 20 21 22 23 İleride kurulacak sivil heyete göre daha katı ve geniş yetkiler söz konusu idi. Tunçay, “Heyet-i Mahsusalar”, s. 316. Arif Bey, daha çok İstanbul subayları hakkında incelemede bulunacak bir heyetin Bursa’da çalışmasını eleştirmişti. TBMM ZC, C. 4, İ: 63, 6.12.1339, s. 82-84; “Zabitanın Terfii Hakkında Yeni Bir Kanun”, İkdam, 7 Kanun-ı Evvel 1923 (No:9584), s.1. Müdafaa-i Milliye Vekili Kazım Bey, yasanın uygulama şekli hakkında Vatan gazetesinin muhabiri Behiç Hayri’ye 20 Ekim’de verdiği röportajda [24 Ekim’de yayınlandı] heyetin henüz faaliyete geçmediğini açıklamıştı. “Mücahede-i Milliye’ye İştirak Etmeyen Zabitler”, Vatan, 24 Teşrin-i Evvel 1923 (No:192), s. 2. Ahmet Derviş Bey, 3 Ekim 1923-2 Ocak 1924 tarihleri arasında bu özel kurulun başkanlığını yapmıştı. Tunçay, “Heyet-i Mahsusalar”, s. 312. Fahri Çoker, heyetin 10 subay üyeden oluştuğunu belirtmektedir: Albay Ahmet Şevki (İnceleme ve Soruşturma Komisyonu Başkanı-sonra Albay Osman), Yarbay Halit (sonra Yarbay Besim), Top. Yarbay Mehmet, Tbb. Binbaşı Çobanoğlu Fehmi, Dz. Kd. Yüzbaşı Ferit (sonra Ahmet Necip), P. Yüzbaşı Hafız Hüsnü, Üsteğmen Tevfik, Arif, Sabri, Yaşar. Yine Çoker, Askeri Heyeti Mahsusa’nın daha sonra Albay Ahmet Şefik ve Osman Beylerin başkanlığında çalıştığını kaydetmektedir. Çoker, “Heyet-i Mahsusa’dan Geçen Bahriyeliler ve Vahdettin’in Yaveri Yüzbaşı Fahri Efendi”, s. 179, dipnot 5; Fahri Çoker, “Heyet-i Mahsusa’dan Geçen Bahriyelilerden Yüzbaşı Fahri Efendi”, s. 11. Kazım Paşa, Heyet-i Mahsusa’nın elinde bulunan ve bitirilmek üzere olan evrakın rütbece dağılımını şu şekilde aktarmıştı: 1 Müşir, 1 Birinci Ferik (orgeneral), 6 Ferik (korgeneral), 7 Liva, 23 Miralay - 342 Askeri Heyet-i Mahsusa, bahsi geçen çalışma temposunu gösterdiği 1924 yılında özellikle Bahriyeliler üzerinden gündeme gelmişti. Her şeye rağmen bazı basın açıklamaları, kimsenin onurunun zedelenmemesine özen gösterildiğinin ifadesiydi.24 Yılın sonuna doğru Anadolu’ya davet edilmesine rağmen gitmeyen Bahriye zabitlerinin evraklarını değerlendirmek üzere bir inceleme ekibi kurulduğu anlaşılmaktadır.25 Nitekim Bursa’daki Heyet-i Mahsusa, farklı bir inceleme ve soruşturma kurulu oluşturmuştu26 ki Bahriye Heyet-i Tahkikiyesi, İstanbul Bahriye Kumandanlığında çalışmalarını yürütecekti. Komisyon, soruşturması sırasında birçok bahriye subayının görüşlerine başvurmuştu.27 Subayların sicil dosyalarının da incelendiği soruşturma kısa sürede bitirildi. Sonuçta Millî Mücadele sırasında İstanbul’da kalarak Anadolu’ya karşı pozisyon alan bahriye subaylarının emekliye sevkine karar verilmişti.28 24 25 26 27 28 [Albay], 26 Kaymakam, 74 Binbaşı, 2 Kolağası, 153 Yüzbaşı, 88 Mülazımı Evvel, 114 Mülazımı Sani, 6 zabit vekili, 13 imam, 72 memurin ve mensubin, 2 zabit namzedi, 30 esnafatı askeri. TBMM ZC, C. 5, İ: 96, 6.2.1340, s. 606-607; TBMM ZC, C. 10, İ: 3, 6.11.1340, s. 93,95-96; “Müdafaa-i Milliye Vekili Kazım Paşa”, İkdam, 7 Şubat 1924 (No:9645), s. 1; Tunçay, Bilineceği Bilmek, s.143-144, dipnot 8 “Millî Mücadele’ye İştirak Etmeyen Bahriyeliler Hakkında”, Cumhuriyet, 19 Haziran 1924 (No:44), s. 2. “Bahriye Zabitleri”, Cumhuriyet, 7 Kanun-ı Evvel 1924 (No: 210), s.3. Kurul basında ilk aşamada, Anadolu’ya davet edildiği halde gitmeyen bahriye zabitlerinin evraklarını ikinci kez incelemek üzere İstanbul Liman Reisi Selahattin Bey’in başkanlığında kurulan yeni bir komisyon olarak tanıtılmıştı. Yine basının yorumuna göre, daha önce Bursa’da kurulan komisyon Millî Mücadele’ye katılmayan bütün bahriye zabitlerinin dosyalarını incelemiş ve bir kısmını emekliye sevk ederken bir kısmını da aklamıştı. Bunun üzerine Müdafaa-i Milliye Vekaleti, bu dosyaları ikinci kez inceletmek istemişti. Yeni kurulan bu komisyon bütün dosyaları tekrar ele alacaktı. “Bahriye Zabitleri Hakkında Yeni Tedkikat”, Cumhuriyet, 2 Kanun-ı Evvel 1924 (No:205), s. 2. Bu inceleme komisyonundan Fahri Çoker de bahsetmektedir. Çoker, “Heyet-i Mahsusa’dan Geçen Bahriyeliler ve Vahdettin’in Yaveri Yüzbaşı Fahri Efendi”, s. 179. İncelemeler kapsamında eski Bahriye Dairesi Reisi Şevket Bey’in hem yazılı hem sözlü bilgisine başvurulmuştu. Bu arada Cumhuriyet’te heyetin soruşturma sonunda bütün evrak ve dosyaları kendi değerlendirmesiyle birlikte Müdafaa-i Milliye Vekaleti’ne vereceği bilgisi aktarılmıştı. Fakat kurul, Heyet-i Mahsusa’nın uzantısı olduğundan bu aktarımda yanlışlık bulunması ihtimal dahilindedir. “Bahriye Zabitanları Hakkındaki Tahkikat”, Cumhuriyet, 10 Kanun-ı Evvel 1924 (No: 213), s. 2. Tevhid-i Efkâr, eski Bahriye Nezareti binasında çalışmak üzere “piyade miralayı ve Bursa Heyet-i Tahkiyeyesi azasından Şevki Beyin riyaseti altında fırkateyn kapudanlarından Selahattin, korvet kapudanlarından Rasim, kıdemli yüzbaşı Nasfet Bey vesaireden müteşekkil bir heyet-i tahkikiye teşekkül etdi” haberini vermişti. Gazete, böyle tasfiye yapılacaksa zaferle barışa ulaşıldıktan sonra Ankara’ya giden ve terfi eden Bahriye Dairesi Reisi Abdurrahman Bey’den başlanması gerektiğini savunmuştu. “Bahriye Erkanı”, Tevhid-i Efkâr, 9 Kanun-ı Evvel 1924 (No: 4270-1242), s. 1. “Mücadele-i Milliye’ye İştirak Etmeyen Bahriyeliler”, Cumhuriyet, 18 Kanun-ı Evvel 1924 (No: 221), s.2. Tevhid-i Efkâr, Aralık sonlarında bahriye zabitlerinin bazılarının sorgulandığını yazmış ve çoğu ümeradan olmak üzere 150 zabitin askerlikle ilişkisinin kesileceği bilgisini haberleştirmişti. “Bahriyede Tezkiye”, Tevhid-i Efkâr, 19 Kanun-ı Evvel 1924 (No: 4280-1252), s. 4. Aka Gündüz, Bahriye Vekaleti’nin kuruluşundan sonra ilk Bahriye Vekili olan İhsan Bey ile 16 Şubat 1925’te röportaj yapmıştı. Röportajda İhsan Bey, limanların Ticaret Vekaleti’ne devredildiğini ve kendisinin Bahriye’den emekli olanların buralarda uzmanlıklarına göre istihdam edilmesini sağladığını açıklamıştı. “Bahriye Vekili İhsan Beyin Cumhuriyet’e Pek Mühim ve Mufassal Beyanatı”, Cumhuriyet, 21 Şubat 1925 (No: 286), - 343 Aynı dönemde yeni bir yapılanma süreci içinde bulunan Bahriye Vekaleti de genel olarak kadro dışı bırakılan subayların tekrar görevlendirilmelerini uygun bulmayacaktı.29 Bursa’da Miralay Derviş Bey’in başkanlığındaki komisyon jandarma subaylarından Millî Mücadele’ye katılmayanların, bu mücadeleye karşı olmadıklarını değerlendirdiğinden hiçbir jandarma subayını sorumlu tutmamıştı.30 1925 yılında çalışmalarını sürdüren Heyet-i Mahsusa ile Müdafaa-i Milliye Vekaleti arasında yaşanan bir anlaşmazlık (ihtilaf), 1926 başlarında Başvekalet tezkeresiyle Meclis’e yansımış ve bu tezkere Müdafaa-i Milliye ile Adliye Encümenlerine havale edilmişti.31 10 Mayıs 1926’da ise “Mücadele-i Milliyeye iştirak etmeyen mensubini askeriyeye mütedair 347 numaralı Kanun mucibince teşkil olunan heyeti mahsusa ile Müdafaa-i Milliye Vekaleti arasında mütehaddis ihtilafın halli hakkında (3/584) numaralı Başvekalet tezkeresi ve Müdafaai Milliye ve Adliye encümenleri mazbataları” ruznameye alınmıştı.32 12 Mayıs’ta gerçekleştirilen görüşmelerde Müdafaa-i Milliye Encümeni’nin mazbatası kabul edilmişti.33 Bursa Askeri Heyet-i Mahsusası tarafından Millî Mücadele’ye katılmayarak aleyhinde faaliyet gösterenlerle davet edildiği halde Anadolu’ya gelmeyenlerin askerlikle ilişiklerinin kesilmesine karar verildi (Madde 1 ve 2). Farklı rütbelerden 479 subayın askerlikle ilişiğini keserek ordudan ihraç etti.34 Mütareke Dönemi’nde İstanbul ve işgal altındaki memleketlerde kalarak Milli Mücadele’ye katılmayan, aleyhinde de çalışmayan subaylardan belirlenmiş sürelerini dolduranlar rızalarına bakılmaksızın Müdafaa-i Milliye Vekâleti tarafından emekliye sevk edilmişlerdi (Madde 3-4).35 1926 Ağustos sonlarında Dahiliye Vekaleti yayınladığı genelgeyle Milli Mücadeleye katılmamalarından dolayı askerlikle ilişiği kesilenlerin özel idarelerde, belediye ve şehremanetlerinde hizmet edemeyeceklerini duyurmuştu/açıklamıştı.36 29 30 31 32 33 34 35 36 s. 2. “Bahriye Kadrosunun Tahdidi”, Tevhid-i Efkâr, 24 Şubat 1925 (No: 4347-1319), s. 5; “Bahriye Kadrosu”, Cumhuriyet, 24 Şubat 1925 (No:289), s. 2. 1924 Eylül sonlarında komisyonun ordu subayları hakkındaki incelemesi devam ediyordu. “Jandarma Zabitleri ve Mücahede-i Milliye”, Cumhuriyet, 25 Eylül 1924 (No: 139), s. 2. TBMM ZC, C. 22, İ: 63, 28.2.1926, s. 377. TBMM ZC, C. 25, İ: 96, 10.5.1926, s. 51. İki zabit, Bursa Heyet-i Mahsusası tarafından Kuva-yı İnzibatiye gibi örgütlerde çalıştıklarından suçlu bulunmuştu. Karara itiraz eden subayların Heyet-i Mahsusaca vatan aleyhinde çalışmadıkları kanaatine varılmıştı. Müdafaa-i Milliye Vekaleti ise kanun çerçevesinde kalarak suçlu olduklarına hükmetmişti. Meclis de Müdaafa-i Milliye Encümeni’nin mazbatasını kabul etmişti. TBMM ZC, C. 25, İ: 97, 12.5.1926, s. 81-82. Asaf Özkan, II. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e Askerî ve Mülkî Bürokraside Tasfiyeler Askerî ve Mülkî Heyet-i Mahsûsalar, ATAM Yayınları, Ankara, 2014, s. 393 5. madde gereğince II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Osmanlı Devleti’nden kopan yerlerde kalarak vatandaşlık değiştiren 1094 subayın devlet hizmetinde çalıştırılmamak üzere askerlikle ilişiği kesilecekti. Genelgede, Millî Mücadele sonuna kadar Anadolu sınırları dışında bulunan ve davete cevap verme- - 344 Kuva-yı İnzibatiye ile İngiliz Muhibleri Cemiyeti üyelerinin yanı sıra Kızıl Hançer ve Nigehban gibi Millî Mücadele -ve aynı zamanda İttihatçı karşıtı- gizli örgütlere girenleri de ayıklamaya çalışan37 Askeri Heyet-i Mahsusa tarafından kanunun birinci, ikinci ve beşinci maddeleri çerçevesinde askerlikle ilişiği kesilenlerin listeleri Resmi Ceride’de belirli dönemlerde yayınlanmıştı.38 İdari/Mülki Kadroların Tasfiyesi Millî Mücadele yıllarında Ankara’nın karşısında yer alan askeri kadrolar hakkındaki kanunun TBMM’ye gelmesinden bir ay kadar sonra aynı şartları taşıyan mülkiye memurlarına yönelik tasfiye uygulaması için hazırlıklara yönelinmişti. İlk aşamada Millî Mücadele’ye katılmayan mülkiye ve adliye memurları hakkında karar almak üzere müsteşarlardan bir komisyon kurulmuş39 ve komisyon çalışmalarıyla ilk çerçeve oluşturulmuştu40. O günlerde bu yapılanma hakkında haberler basına da sızmıştı.41 Hükümet, ilgili yasa tasarısını TBMM’ye sunmuş ve tasarı, 13 Nisan 1924’te Dahiliye Encümeni’ne havale edilmişti42. Dahiliye Encümeni, Milli Mücadele’ye katıl- 37 38 39 40 41 42 diklerinden askerlikle ilişkileri kesilenlerin zorunlu hallerde bu kurumlarda çalışmalarına izin veriliyordu. “Silk-i Askeri Matrudları”, Cumhuriyet, 28 Ağustos 1926 (No: 827), s. 3. Tunçay, “Heyet-i Mahsusalar”, s. 312-313. Bu örgütlerle ilişkisi olanlara sergilenen tavır, tasarının görüşmelerinden izlenebilmektedir. TBMM GZC, C. 4, İ: 22, 20.9.1339, s. 236, 239, 244, 246, 249, 254, 256; TBMM GZC, C. 4, İ: 24, 24.9.1339, s. 287-289. Listeler heyetin çalışma temposu ve süresi hakkında da bir fikir vermektedir. Resmi Ceride, 24 Mart 1924 (Sene: 2, No: 67), s. 1-2; Resmi Ceride, 7 Nisan 1924 (Sene: 2, No: 68), s. 17-18; Resmi Ceride, 17 Mayıs 1924 (Sene: 2, No: 70), s. 9-12; Resmi Ceride, 24 Mayıs 1924 (Sene: 2, No: 71), s. 22; Resmi Ceride, 16 Teşrin-i Evvel 1924 (Sene: 2, No: 77), s. 5; Resmi Ceride, 23 Şubat 1925 (Sene: 3, No: 84), s.16-17; Resmi Ceride, 21 Mayıs 1925 (Sene: 3, No: 104), s. 1; Resmi Ceride, 30 Mayıs 1925 (Sene: 3, No: 107), s. 2-3; Resmi Ceride, 5 Ağustos 1925 (Sene: 3, No: 151), s. 387; Resmi Ceride, 7 Mart 1926 (Sene: 4, No: 315), s. 1048-1049. Bazı kaynaklarda, 7 Nisan ve 16 Ekim 1924 tarihli Resmî Gazetelere dayanılarak 300 kişilik tasfiye sayısı verilmektedir. Resmi Ceride’nin on sayısında yayınlanan bütün listeler verilen böyle rakamların üstündedir. “Mücadeleye İştirak Etmeyenler Hakkında Mukarrerat”, Tevhid-i Efkâr, 21 Teşrin-i Evvel 1923 (No: 3862-834), s. 3. Aslında memurlara yönelik bir tasfiye, Meclis’teki gizli görüşmelerde de geçmişti. TBMM GZC, C. 4, İ: 22, 20.9.1339, s. 233-258; TBMM GZC, C. 4, İ: 24, 24.9.1339, s. 283-312; Halıcı, agt, s. 31. Müsteşarlar komisyonunun çıkarılacak kanunun çerçevesini belirlediği anlaşılmaktadır. Zira aldıkları kararlara göre Millî Mücadele aleyhindeki örgütlere girenler ya da şahsi karşıtlık gösterenler devlette istihdam edilmeyecekti. Anadolu’nun davetine uymayanların mazeretleri incelenecekti. Mazeretleri geçerli olanlardan 30 sene hizmeti dolduranlar emekli, olmayanlar ise iki sene terfi hakkından mahrum edilerek cezalandırılacaklardı. “Mücadele-i Milliye’ye İştirak Etmeyen Mülkiye Memurları”, İkdam, 22 Teşrin-i Evvel 1923 (No: 9538), s. 1. “Mücadeleye Gelmeyenler”, Vatan, 20 Teşrin-i Evvel 1923 (No: 188), s. 1. Tasarı, 13 Nisan 1924 tarihli oturumda Meclis’e gelmişti. TBMM ZC, C. 8/1, İ: 36, 13.4.1340, s. 607,609. Mete Tunçay, “Zabıt Ceridesi, eski harfli bas., Devre 2, C. 11, Sıra No.191”i kaynak göstererek 3 Nisan 1924 tarihini vermektedir. Tunçay, “Heyet-i Mahsusalar”, s. 313. 26 Mayıs 1926 günü gerçekleşen görüşmelerde İstanbul mebusu Akçuraoğlu Yusuf Bey de tasarının 3 Nisan 1924’te Meclis’e geldiğini söyleyecekti. TBMM ZC, C. 25, İ: 108, 26.5.1926, s. 537. - 345 mayan mülkiye memurlarının durumuyla ilgili kanun tasarısında bazı düzenlemelere gitmiş;43 22 Aralık’ta ruznameye alınan tasarı “Mücahedei Milliyeye iştirak etmeyen ve milli hudut haricinde kalan memurini mülkiye haklarında yapılacak muameleye dair (1/488) numaralı kanun layihası ve Dahiliye Encümeni mazbatası” olarak 24 ve 27 Aralık’ta Meclis gündemine gelmişti.44 TBMM’den çıkartılan af uygulamasıyla kanunun çelişki yarattığı eleştirisiyle başlayan tartışmalardan sonra tasarı, yeniden Dahiliye ve Adliye Encümenlerine gönderilecekti.45 Encümenlerde hayli oyalanan 43 44 45 Basında Dahiliye Encümeni hakkında haberler çıkmıştı. Dahiliye Müsteşarı da açıklamalarda bulunmuştu. “Mücahede-i Milliyeye İştirak Etmeyen Memurlar”, Vatan, 24 Teşrin-i Evvel 1923 (No: 192), s. 3. Encümen yalnız İstanbul ile kurtarılan bölgeler değil bütün milli sınırlar içinde isyanlara katılan ve benzer şekilde milli teşkilat aleyhinde çalışanları göz önüne alarak kanun tasarısının ikinci maddesini belirlemişti. “Mücadeleye İştirak Etmeyen Memurin-i Mülkiye”, Cumhuriyet, 30 Teşrin-i Sani 1924 (No: 203), s. 3. 30 Kasım tarihli Hakimiyet-i Milliye, Millî Mücadele’ye katılan ve katılmayan memurlar hakkında Dahiliye Encümeni’nde görüşmeler yapıldığını yazmıştı. “Memurlar Hakkında”, Hakimiyet-i Milliye, 30 Teşrin-i Sani 1924 (No: 1285), s. 1. Tevhid-i Efkâr da Hakimiyet-i Milliye’yi kaynak göstererek memurların da tasfiye edileceğini ve Dahiliye Encümeni’nin tasarıyı görüştüğünü yazmıştı. “Memurlar da Tasfiye Ediliyor”, Tevhid-i Efkâr, 2 Kanun-ı Evvel 1924 (No: 4263-1235), s. 1. 6 Aralık 1924’te tarihinde de TBMM Dahiliye Encümeni’nde Millî Mücadeleye katılmayan memurların durumları görüşülmüştü. Gazeteler daha o tarihte, 24 Aralık’ta Meclis’e sunulacak mazbatanın ana hatları hakkında bilgi aktarmışlardı. “Mücahede-i Milliye’ye İştirak Eden ve Etmeyen Memurların Tefriki”, Tevhid-i Efkâr, 7 Kanun-ı Evvel 1924 (No: 4268-1240), s. 4; “Mücadeleye Gelmeyen Memurlar”, Cumhuriyet, 7 Kanun-ı Evvel 1924 (No: 210), s. 2; “Mücadele-i Milliyeye İştirak Etmeyen Memurlar”, Vatan, 7 Kanun-ı Evvel 1924 (No: 596), s. 3. Tasarı temelde üç kesimi kapsıyordu: Millî Mücadeleye katılmayanlar, sınır dışında kalanlar ve ilhak edilen bölgelerde yabancı hükümetler adına çalışanlar. Dahiliye Encümeni, sınırlar içinde bulunan milli teşkilat aleyhindeki herhangi bir örgüte girerek tek başına ya da toplu olarak ulusal amaçlara karşı çalışan ve düşman nüfuz ve etkisiyle işgal edilmiş bölgelerde hizmet kabul edenlerin memurlukla alakalarının kesilmesini, azil (mazuliyet) hakkından da mahrum bırakılmalarını kabul etmişti. Düşman idaresinde hizmet görenlerin devlette istihdamları ve emeklilik hakları kaldırıldığı gibi yabancı hükümetlerin idaresinde çalışanların da devlette istihdamı yasaklanarak mazuliyet hakları kabul edilmemişti. Ayrıca Heyet-i Mahsusa’nın kurulmasıyla birlikte Millî Mücadeleye katılan memurların bu dönemdeki hizmetlerinin bir katı kadar zam kabul edilmiş ve bu ilkeler paralelinde 8 maddelik yasa tasarısı hazırlanmıştı. TBMM ZC, C. 11, İ: 25, 22.12.1340, s. 206; TBMM ZC, C. 11, İ: 26, 24.12.1340, s. 239-557; TBMM ZC, C. 11, İ: 27, 27.12.1340, s. 266-278. TBMM ZC, C. 11, İ: 27, 27.12.1340, s. 266-278; “Millet Meclisi’nde”, Cumhuriyet, 28 Kanun-ı Evvel 1924 (No: 231), s. 1-3. Tasarıya göre Milli Hareket aleyhinde teşkilata giren; böyle teşkilat/organizasyon oluşturan ve bu kapsam içinde şahsi ya da toplu olarak etkinliklere katılan; Anadolu aleyhinde çalışmalar yapan memur ya da azledilmiş memurlar devlet hizmetinden uzaklaştırılıyordu. Buna karşılık TBMM’nin açılışından Lozan Barışı’nın Meclis tarafından onaylanmasına kadar Milli Hükümet emrinde fiili görev yapan memurların hizmette bulundukları süre, emeklilik ya da azledilmeleri halinde iki kat hesap ediliyordu. Hakkı Tarık Bey bunlara itiraz etmiyordu. Ayrıca tasarının anavatandan ayrılan bölgelerde kalan ve gelmeyen memurlar kısmına da karşı değildi. Fakat 16 Nisan 1924 tarihinde siyasi suçlar için af çıkartıldıktan sonra böyle hareketleri cezalandırma yoluna gidilmesine karşı olduğunu söylüyordu. Karşıt görüşü savunan mebuslar, bunu ceza olarak değil devlet memuriyeti şartı olarak değerlendiriyorlardı. Hakkı Tarık Bey ise Af Kanunu’na ters düşmüyorsa bu hükmün hazırlanan memur kanununa konulmasını öneriyordu. “Millî Mücadele ve Memurin”, Cumhuriyet, 2 Kanun-ı Sani 1925 - 346 tasarı, ancak iki yıl kadar sonra yasalaşabilmişti46. Fakat bu iki yıl boyunca konu gündemden düşmemiş ve TBMM’de de çeşitli tartışmalar yaşanmıştı.47 1926 Şubat başlarında, Sinop Mebusu Recep Zühtü Bey’in bir seneden fazla süredir encümenler arasında dolaşan “Harekât-ı Milliye”ye katılmayan memurlar hakkındaki tasarının doğrudan doğruya ruznameye alınmasına yönelik önergesi, Meclis’te tartışılmış fakat kabul edilmemişti48. İki ay kadar sonra, 29 Mart 1926 tarihinde Dahiliye ve Adliye Encümenleri, Millî Mücadele’ye katılmayan ve Milli Hareket’in karşısında bulunan memurların devlet hizmetinde kullanılmamaları hakkındaki kanun tasarısını ele almışlardı. Tasarının önemine paralel olarak, ortak encümen görüşmelerinin İcra Vekilleri Heyeti huzurunda sürdürülmesine karar verilecekti. Bu karar, Başvekalet’e tebliğ edildiği49 gibi 30 Mart toplantısı bütün vekillerin huzurunda gerçekleştirilmişti.50 Millî Mücadele’ye katılmayan memurlar hakkındaki tasarı, 1926 Mayıs sonlarına doğru tamamlanmış;51 26 Mayıs’ta TBMM’ye gelen tasarı okunduktan sonra görüşülerek52 aynı gün 854 numaralı kanun olarak kabul edilmişti. 46 47 48 49 50 51 52 (No: 236), s. 4. Tunçay, “Heyet-i Mahsusalar”, s. 313. TBMM ZC, C. 17, İ: 93, 4.4.1341, s. 62-63; “Bahriye Vekaletine 15 Milyon Lira Tahsisat Verildi”, Cumhuriyet, 5 Nisan 1925 (No: 329), s. 3. 19 Nisan 1927 tarihinde Recep Zühtü Bey “Şurayı Devlet namzetlerinin mücadelei milliyeye iştirak etmiş zevat meyanından tefriki hakkındaki takriri” TBMM’ye sunmuştu. TBMM ZC, C. 31, İ: 57, 19.4.1927, s. 211-212. Sinop Mebusu Recep Zühtü Beyin Önergesi: Harekât-ı Milliyeye iştirak etmeyen memurin hakkında olup bir seneden fazla bir zamandan beri encümenlerde bulunan kanun layihasının, Nizamname-i Dahilinin sarahatı mucibince doğrudan doğruya ruznameye alınmasına dair takrir. TBMM ZC, C. 22, İ: 50, 4.2.1926, s. 53,55-56; “Harekât-ı Milliye’ye İştirak Etmeyen Memurlar”, Cumhuriyet, 5 Şubat 1926 (No: 628), s. 1. “Mücadele-i Milliye’ye İştirak Etmeyen Memurlar Hakkında”, Cumhuriyet, 30 Mart 1926 (No: 681), s. 2. “Mücadele-i Milliye’ye İştirak Etmeyen Memurlar”, Cumhuriyet, 31 Mart 1926 (No: 682), s. 2. Meclis’te acilen görüşülmesi öngörülen maddelere göre “memurin-i mazuleden” herhangi bir şekilde Milli Hareket aleyhindeki teşkilata dahil olduklarına veya bu teşkilatı organize ederek faaliyette bulunduklarına, şahsi ya da toplu çalıştıklarına dair kurullarca karar verilmiş olanlar bir daha devlet hizmetine alınmayacaklardı. Kurul, Vekaletlerin temsilcileriyle ve Dahiliye Vekaletince belirlenecek başkandan oluşacaktı. Heyetin kararları kesinlik taşıyacaktı. 23 Nisan 1920 (1336) ile 26 Ağustos 1922 (1338) tarihleri arasında Milli Hükümetçe görevlendirildikleri halde izinsiz Avrupa’ya ve yurt dışına gidenler bir daha devlet hizmetinde çalışamayacaklardı. Millî Mücadele doğrultusunda çalışan memurların birer senesi, emeklilik ya da azillerinde iki sene olarak hesaplanacaktı. Meşrutiyetin ilanından itibaren anavatandan ayrılarak sınır dışında kalan Türk memurlar, devlet hizmetinde istihdam olunmayacak; bunlara mazuliyet maaşı verilmeyecekti. “Mücadele-i Milliye’ye”, Cumhuriyet, 21 Mayıs 1926 (No: 731), s. 2. Recep Zühtü Bey, birinci maddede genel ifadeler bulunduğunu, bunların ileride karışıklık yaratabileceğini söyledikten sonra İstanbul’un Milli İdare’ye geçişinde şehirdeki memurlar için bir karar verildiğini, o kararda herhangi bir örgüte girmiş olanların memuriyete kabul edilmeyeceğinin açıkça belirtildiğini hatırlatmıştı. O karara uyulup uyulmadığını ve belediye çalışanlarının devlet memuru kapsamında olup olmadıklarını sorgulamıştı. Ayıntab Mebusu Remzi Bey ise daha önce askerlerin tasfiyesinin gerçekleştirildiğini anımsatmış ve ağır hükümlerin konulması doğrultusunda açık/kesin bir tavır sergilemişti. Remzi Bey, düşüncelerini şu sözlerle seslendirmişti: “Binaenaleyh tasfiye işinde dev- - 347 Altı maddelik “Mücadele-i Milliye’ye İştirak Etmeyen Memurin Hakkında Kanun” ile mülki idarede memur tasfiyesinin gerçekleştirilmesi öngörülmekteydi.53 Yani ordudaki tasfiyenin benzeri mülki idare kadrolarında gerçekleştirilecekti.54 Bunun yanı sıra “kanun mucibince teşekkül edecek olan heyetin [Mülki/Sivil Heyet-i Mahsusa] yirmi gün zarfında teşkiline dair” Recep Zühtü Bey’in önerisinin hükümete bildirilmesi uygun bulunmuştu.55 19 Şubat 1927 tarihinde ise Mülki Heyet-i Mahsusa üyelerine yapılacak ödemeler için yasa çıkartılmıştı.56 53 54 55 56 let memurininin böyle mazisi sabit muayyen tamamen milletin mukadderatı ile alakadar ve kendisini, hayatını milletin mukadderatına merbut bilen adamların memuriyette kalmalarını temin buyurdunuz. Diğer adamlar mağdur dahi olsalar onları bırakınız, hariçte çalışsınlar... Ta ki gerek atide gelecek neslimiz gerekse hali hazırdaki millet emniyet hissetsin, iyice kani olsun ki milletin mukadderatıyla alakadar olmayanlar, hatta aksine, menfi harekatta bulunanlar unutulmazlar ve bunların yaptıkları işler her an için fenalıktır, her an için düşünülür ve göz önüne konulur”. Rasih Bey ise bir an önce görüşmelere geçilmesini istemişti. TBMM ZC, C. 25, İ: 108, 26.5.1926, s. 533-557; “Mücahede-i Milliye’ye İştirak Etmeyen Memurların Vaziyeti”, Cumhuriyet, 27 Mayıs 1926 (No:737), s. 1-2. “Madde 1: 14 Sefer 1342 [1923] ve 25 Eylül 1339 [1923] tarihli kanunun haricinde kalan eşhas veya müstahdem ve mazul memurlardan herhangi bir suretle milli hareket aleyhindeki herhangi [bir] teşkilata dahil olduklarına veya [bu] teşkilatı tertip ve icra ettiklerine veya milli hareket aleyhinde kavlen veya fiilen münferiden veya müçtemian çalıştıklarına ikinci maddede zikr olunan Heyeti Mahsusaca lazım gelen tetkikat, tahkikat icra ve talep vukuunda müdafaaları istima olunduktan sonra karar verilenler bir daha devlet hizmetinde ve müessesatında istihdam olunmazlar. Madde 2: Birinci maddede mezkûr Heyeti Mahsusa, Müdafaa-i Milliye ve Bahriye Vekaletleri’nden maada diğer Vekaletlerden, milli hareketin başlangıcı olan 15 Mayıs 1335 [1919] tarihinden itibaren milli hudutlar dahilinde mebuslukta veya hükümet hizmetinde bulunmuş olan zevattan tayin olunacak birer azadan terekküp eder. Bu heyete Dahiliye Vekaleti’nce mezkûr evsafı haiz ayrıca da bir de reis tayin olunur. Heyetin ba-mazbata vereceği kararlar katidir. İşbu heyetin bir sene içinde ikmali vazife etmesi şarttır”. Yasanın diğer maddeleri sınırlar dışında kalan memurlar, işgalciler tarafından görevlendirmeyi kabul edenler ve çeşitli hallerde özürsüz görevini terk edip yasada tanımlanan bölgelere giden memurlarla ilgiliydi. 13 Aralık 1926’da özellikle 4. maddesini yumuşatan bir tefsir kararı alınmış ve Dahiliye ile Adliye Müşterek Encümenleri mazbatası görüşülerek kabul edilmişti. 6 Ocak 1927 tarihinde kanuna bir madde eklenmesi için TBMM’ye tasarı sunulmuş (1/1031); tasarı Dahiliye ve Muvazene-i Maliye Encümenlerine aktarılmış, mazbatalar 14 Şubat’ta ruznameye girmişti. 9 Nisan 1927’de yasanın dördüncü maddesinin tefsirine yönelik Başvekalet tezkeresi Dahiliye ve Adliye Encümenlerine gönderilmiş, 2 Mayıs 1927’de ise mazbatalar ruznameye alınmıştı. 12 Mayıs 1927 tarihinde ise yorum çalışmalarından hareketle kanuna bir ek yapılmıştı. Resmi Ceride, 14 Haziran 1926 (Sene: 4, No: 398), s. 1; TBMM ZC, C. 28, İ: 11, 1.12.1926, s. 5; TBMM ZC, C. 28, İ: 14, 13.12.1926, s. 48,50-51; TBMM ZC, C. 28, İ: 22, 6.1.1927, s. 264; TBMM ZC, C. 29, İ: 36, 14.2.1927, s. 8,87; TBMM ZC, C. 31, İ: 48, 9.4.1927, s. 5; TBMM ZC, C. 32, İ: 62, 2.5.1927, s. 3; TBMM ZC, C.32, İ: 63, 5.5.1927, s. 58-61; TBMM ZC, C. 32, İ: 66, 12.5.1927, s. 104-105; “Mücadele-i Milliye ve Memurin”, Cumhuriyet, 27 Mayıs 1926 (No: 737), s. 2; “Mücahede-i Milliye’ye İştirak Etmeyen Memurlar Hakkındaki Kanun”, Cumhuriyet, 28 Mayıs 1926 (No: 738), s. 3; “Mücadele-i Milliye’ye İştirak Etmeyen Memurlar”, Cumhuriyet, 14 Kanun-ı Evvel 1926 (No: 934), s. 2; Tunçay, “Heyet-i Mahsusalar”, s. 313-316. TBMM ZC, C. 25, İ: 108, 26.5.1926, s. 534-557; Cemil Koçak, “Heyeti Mahsusalar (Bir Soru-Bir Yanıt- ve Öykünün Sonu)”, s. 11. TBMM ZC, C.25, İ:108, 26.5.1926, s. 557; Tunçay, “Heyet-i Mahsusalar”, s. 314. 976 numaralı Mücadele-i Milliye’ye İştirak Etmeyen Memurin Hakkındaki 26 Mayıs 1926 Tarih ve 854 - 348 Mülki Heyet-i Mahsusa üyeleri olarak Dahiliye Vekaleti tarafından Atıf (Mehmet Atıf Tüzün), İdare-i Umumiye Müdürü Asaf, Maarif Vekaleti Orta Tedrisat Müdürü Cevat, Sıhhiye ve Muavenet-i İctimaiyye Vekaleti Memurin Müdürü Fuat, Nafia Vekaleti Memurin Müdürü Şevket, Ziraat Vekaleti Baytar Müdür-i Umumisi Adil, Ticaret Vekaleti Sanayi Müdür-i Umumisi Recai beyler seçilmişlerdi. Adliye Vekaleti tarafından Zat İşleri Müdür Muavini Kasım Bey atanmıştı.57 Mülki Heyet-i Mahsusa’ya Ankara Valisi Atıf Bey başkanlık edecekti.58 1927 baharında TBMM’de yöneltilen soru üzerine Dahiliye Vekili Cemil Bey, 19 Temmuz 1926’da görevine başlayan Mülkiye Heyet-i Mahsusası’na Dahiliye Vekaleti’nin (bağlı Müdüriyet-i Umumiyeler ile birlikte) 413, Adliye Vekaleti’nin 140, Maliye Vekaleti’nin 14, Maarif Vekaleti’nin 25, Nafia Vekaleti’nin 18, Sıhhiye Vekaleti’nin 45, Hariciye Vekaleti’nin 2, Ziraat Vekaleti’nin 7 ve TBMM’nin 9 olmak üzere toplam 673 dosya verildiğini söylemişti.59 O tarihte 295 dosya inceleme aşamasındayken 378 dosya sonuçlandırılmıştı.60 Cemil Bey, Heyet-i Mahsusa’nın elindeki dosyaları 19 Temmuz gününe kadar bitireceğini açıklamıştı.61 Belirlenen tarihte Heyet-i Mahsusa elindeki dosyalar üstündeki çalışmasını tamamlayacaktı.62 1926 Temmuz’undan itibaren bir yıllık zaman diliminde, Atıf Bey başkanlığındaki Mülki Heyet-i Mahsusa’nın faaliyetleri, incelediği dosyalar ve karara vardığı isimler hakkında basında haberler çıkmış;63 gazetelerde komisyon kararlarına dayandırılan 57 58 59 60 61 62 63 Numaralı Kanuna Müzeyyel Kanun’un birinci maddesine göre heyet başkan ve üyelerine İcra Vekilleri Heyeti tarafından takdir olunacak miktarda “ücret-i huzur” verilecekti. Tunçay, “Heyet-i Mahsusalar”, s. 315-316. “Mücadele-i Milliye’ye İştirak Etmeyen Memurların Tefriki”, Cumhuriyet, 13 Temmuz 1926 (No: 781), s.2; “Mücadeleye İştirak Etmeyenler”, Cumhuriyet, 17 Temmuz 1926 (No: 785), s.2. Bezmi Nusret Kaygusuz anılarında Mülki Heyet-i Mahsusa’nın Ankara Valisi Atıf (Reis), Süreyya, Nafia Vekaleti Memurin Müdürü Şevket, Sıhhiye Vekaleti Memurlar Müdürü Doktor Fuat Kemal, Adliye Vekaleti Zat İşleri Başmuavini Kasım, Baytar Umum Müfettişi Adil beylerden oluştuğunu aktarmıştı. Cemil Koçak, “Bezmi Nusret Kaygusuz’un Hatıraları”, Tarih ve Toplum, S. 13 (Ocak 1985), s. 70. Nusret Kaygusuz, anılarında kendi başından geçenlere paralel olarak Mülki Heyet-i Mahsusa’nın faaliyete geçmesinden, Ali Karar Heyeti’nin kuruluşuna ve çalışmalarına kadar uzanan süreci aktarmaktadır. İlginçtir, kendisi bu tasfiye uygulamasını İsmet Paşa ve hükümetinin politikasıyla ilişkilendirmişti. Koçak, Belgelerle Heyeti Mahsusalar, s. 97-106. Cemil Koçak, kitabında Kaygusuz’un anılarının ilgili kısmını doğrudan yayınlamıştır. “Mücadeleye İştirak Etmeyenler”, Cumhuriyet, 17 Temmuz 1926 (No: 785), s. 2. Ticaret Vekaleti, Divan-ı Muhasebat ve Evkaf Müdüriyeti dosya göndermemişti. Recep Zühtü Bey, heyetin çalışmasını tatminkâr bulmamış ve görevinin bir sene daha uzatılmasını istemişti. Önergesi Dahiliye ve Adliye Encümenlerine gönderilmişti. TBMM ZC, C. 32, İ: 64, 7.5.1927, s. 67-68; “Büyük Millet Meclisi’nde”, Cumhuriyet, 8 Mayıs 1927 (No: 1077), s. 2. “Millî Mücadele Aleyhdarları”, Cumhuriyet, 5 Temmuz 1927 (No: 1132), s. 2. “Heyet-i Mahsusa”, Cumhuriyet, 20 Temmuz 1927 (No: 1147), s. 2. Cumhuriyet, Ankara telgrafları aracılığı ile komisyonun 20 Temmuz itibariyle çalışmalarını başlattığını yazmıştı. “Millî Mücadele ve Memurlar”, Cumhuriyet, 21 Temmuz 1926 (No: 789), s. 1; 1926 Eylül ortalarına kadar sürdürülen çalışmalar çerçevesinde 10 kaymakam, 8 vali ve bazı hakimlerin dosyaları incelenmişti. Araştırılan isimler içinde yer alan İstanbul’daki mahkeme reislerinden Mazhar ve İstan- - 349 isim listeleri yayınlanmıştı.64 Üstelik bu listeler içinde tanınmış simalar da bulunuyordu. Eski Şura-yı Devlet üyelerinden Mesut, eski Üsküdar Belediyesi Müdürü Rıfat, eski Meşihat Müsteşarı Cevdet, Beyoğlu Sulh Hakimi Ekrem, Emin Ali (Bedirhanlılardan), eski İşkodra Valisi Safieddin, Beyoğlu Mutasarrıfı Sadettin, eski İstanbul Şehremini Cemil Paşa65 ve eski Ticaret ve Ziraat Nazırı Cemal Bey (Dahiliye Nazırlığı da yapmış olan Konya Valisi Artin Cemal) basında ismi geçen dönemin şöhretli/ popüler şahsiyetlerindendi.66 Ayrıca zararlı cemiyetlere üye olan Dahiliye Memurin Müdürü Macit, eski Dahiliye Heyet-i Teftişiye Reisi Hacı Hüsnü ve Mahkeme-i Temyiz reislerinden Hafız Emin beyler hakkında da tasfiye kararı alındığı haberleri basına sızmıştı.67 Gazeteler, 1927 Temmuz’unun ikinci yarısında Heyet-i Mahsusa’nın çalışmalarını tamamladığını, Kuva-yı Milliye karşıtı örgütlere üye bulunan ve Milli Hareketin gelişimine engel olmak isteyenler hakkında devlet hizmetine kabul edilmemeleri, istihdam edilmemeleri kararı aldığını aktarmıştı. Cumhuriyet, heyetin kesin listesi olduğu iddiasıyla 21 Temmuz’da bir hayli isme yer verecekti.68 Heyetin son çalışma etabında bile 200 kişi hakkında tasfiye kararına vardığı basın tarafından haberleştirilmişti.69 Ni- 64 65 66 67 68 69 bul Emraz-ı Sariye Müfettişi Dr. İbrahim Sait beylerin Millî Mücadeleye katılmadıkları anlaşılmıştı. Cumhuriyet, Mazhar Bey’i İstanbul Mahkeme-i Asliye reislerinden biri olarak tanıtmıştı. “Mücadele-i Milliye’ye İştirak Etmeyen Memurlar”, Cumhuriyet, 15 Eylül 1926 (No: 845), s. 4. Kuva-yı Milliye aleyhinde bulunarak siyasi hayata karışmış olan İstanbul Üçüncü Ceza Reisi Mazhar Bey işten el çektirilecekti. “Küçük Şehir Haberleri”, Cumhuriyet, 17 Eylül 1926 (No: 847), s. 3; Yeni Ses, eski Adliye Müsteşarı Yusuf Kenan ve Müfettiş Abdülkerim’in de Millî Mücadele’ye katılmadıklarının tespit edildiğini yazmışsa da bu haber yalanlanmıştı. “Mücadeleye İştirak Etmeyenler”, Cumhuriyet, 26 Eylül 1926 (No: 856), s. 2. “Milli Mücadele Aleyhdarları”, Cumhuriyet, 25 Şubat 1927 (No: 1007), s. 2; “Adem-i İstihdam Kararı”, Cumhuriyet, 12 Mart 1927 (No: 1022), s. 2; “Tasfiye Heyetinin Yeni Kararları”, Cumhuriyet, 18 Mart 1927 (No: 1028), s. 2. Basında yayınlanan listeler ve günlerden örnekler: “Heyet-i Mahsusa Mukarreratı”, Cumhuriyet, 25 Mart 1927 (No: 1035), s. 2; “Heyet-i Mahsusa”, Cumhuriyet, 1 Nisan 1927 (No: 1042), s. 2; “Hidmet-i Devletde Kullanılmamalarına Karar Verilenler”, Cumhuriyet, 10 Nisan 1927 (No: 1049), s. 3; “Adem-i İstihdam Kararları”, Cumhuriyet, 5 Mayıs 1927 (No: 1074), s. 2; “Hidmet-i Hükümetde Kullanılmayacak Olanlar”, Cumhuriyet, 18 Mayıs 1927 (No: 1087), s. 3; “Milli Mücadele Aleydarları”, Cumhuriyet, 21 Mayıs 1927 (No: 1090), s. 2; “Adem-i İstihdam Kararları”, Cumhuriyet, 19 Haziran 1927 (No: 1116), s. 4. İlerleyen tarihlerde de çeşitli listeler açıklanacaktı. “Millî Mücadele Aleyhdarları”, Cumhuriyet, 5 Temmuz 1927 (No: 1132), s. 2; Eski İstanbul Şehremini Cemil Paşa (Topuzlu), anılarında asılmaktan ve 150’liklere girmekten kurtulduğunu anlatmış; sonra Heyet-i Mahsusa’nın şahsı hakkında karar verdiğini fakat bir süre sonra çıkan yasa ile “ikinci vartayı” da atlattığını yazmıştı. Cemil Topuzlu, İstibdat-Meşrutiyet-Cumhuriyet Devirlerinde 80 Yıllık Hatıralarım, Haz.: Cemalettin Topuzlu, Topuzlu Yayınları, İstanbul, 2002, s. 205-209. Cemil Koçak, Cemil Paşa’nın İngiliz Muhipler Cemiyeti’ne üyeliği hakkında çeşitli yayınlardan örnekler vermişti. Koçak, Belgelerle Heyeti Mahsusalar, s. 110. “Heyet-i Mahsusa Kararı”, Cumhuriyet, 20 Temmuz 1927 (No: 1147), s. 3. “Heyet-i Mahsusa”, Cumhuriyet, 20 Temmuz 1927 (No: 1147), s. 2. Gazete listeyi iç sayfalarında yayımlamıştı. “Millî Mücadele Aleyhdarları”, Cumhuriyet, 21 Temmuz 1927 (No: 1148), s. 1,3. “Millî Mücadele Aleyhdarları”, Cumhuriyet, 23 Temmuz 1927 (No: 1150), s. 1. - 350 tekim Cumhuriyet, “Bir daha hidmet-i devlette kullanılmamalarına karar verilenlere ait yeni bir kara liste” manşetiyle bahsi geçen isimleri sıralamıştı.70 23 Temmuz’da Atıf Bey’in birkaç satırlık demeci basına yansımıştı. Yeni isimleri açıklamayacağını söyleyen Atıf Bey, Tokat Mebusu Emin Bey (Mehmet Emin Bayav) ile beraber birkaç mebusun İngiliz Muhipler Cemiyeti üyesi olduklarını belirtmişti. Kurulun mebuslar hakkında karar verme yetkisine sahip bulunmadığını sözlerine eklemesi dikkat çekiciydi.71 Cemiyet üyesi olarak kamuoyunda tartışılanlar arasında Niğde Mebusu Hazım Bey’in (Ebubekir Hazım Tepeyran) de adı geçmekteydi.72 26 Temmuz’da Cumhuriyet’in Ankara muhabiriyle görüşen Atıf Bey, yanlış haberler yayıldığını, hiçbir gazete ve muhabire demeç vermediğini vurgulamış ve ilk kez açıklama yaptığının altını çizmişti. Hazım Bey ile Samih Rıfat Bey’in İngiliz Muhibleri Cemiyeti’nde kayıtları olmadığını, sadece Sait Molla’nın Emniyet Genel Müdürlüğü’ne (Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti) gönderdiği yazıda bu bilginin geçtiğini belirtmişti. Tokat Mebusu’nun Muhibler Cemiyeti’nde ismi ve fotoğrafının bu- 70 71 72 Cumhuriyet, 25 Temmuz 1927 (No: 1152), s. 1-2. “Millî Mücadele Aleyhdarları”, Cumhuriyet, 23 Temmuz 1927 (No: 1150), s. 1. Hazım Bey, konu ile ilgili demecinde, bir süre bu cemiyet içinde bulunduğunu fakat İngiliz himayesinin istendiği yönünde haberler çıkınca bir beyanname ile bunu reddettiklerini, bundan dolayı Damat Ferit Hükümeti’nin cemiyete baskın yaptığını ve kendilerinin atıldığını, ardından yeni bir cemiyet kurulduğunu açıklamıştı. “İngiliz Muhibleri Listesinde Mebus İsimleri”, Cumhuriyet, 24 Temmuz 1927 (No: 1151), s.1-2; 24 Temmuz’da Cumhuriyet gazetesine giden Hazım Bey aynı doğrultuda ikinci ve uzun bir açıklamada daha bulunacaktı. Bu arada gazeteye başvuran eski Adliye Nezareti Serveznedarı İhsan, yayınlanan listelerde adının geçtiğini oysa kendisinin Damat Ferit Hükümeti zamanında azledildiğini, böyle cemiyetlerle ilgisi bulunmadığını ve gereken müracaatı yaptığını bildirmişti. “Bir Daha Hidmet-i Devletde Kullanılmamalarına Karar Verilenlere Aid Yeni Bir Kara Liste”, Cumhuriyet, 25 Temmuz 1927 (No: 1152), s. 2; Hazım Bey’in açıklamasından sonra tartışmalar derinleşecekti. Cumhuriyet, 4 Eylül 1335 tarihli “Cemiyetin gayesi ve maksadı hakkında şu aralık bazı şayiatın devranı izahat-i atiyeye mecburiyet hasıl etmişdir: Cemiyetimiz her şeyden evvel vatanını sever ve bu muhabbetin lazıme-i mühimmesi olduğu kanaatiyle de İngiliz muhibidir. Fakat İngiltere’nin veya herhangi bir devletin mandasına değil, istiklalimize dokunacak mahiyetde bir müdahalesine bile tarafdar olmamışdır ve olamaz…” ifadeleri ile başlayan Hazım Bey tarafından hazırlanmış beyannameyi yayınlamıştı. Hazım Bey’in açıklamasında adı geçen Çanakkale Mebusu Samih Rıfat Bey de gazeteye mektup göndermişti. Yine isminden bahsedilen eski sefirlerden Sadrettin Bey de 26 Temmuz’da basına açıklamada bulunmuştu. Açıklamalarda ilk kurulan örgütün Kuva-yı Milliye aleyhinde olmadığı ileri sürülürken taraflar kendilerini aklama, açıklamalarını haklı çıkarma ve kısmen diğerlerinin eksiklerini tamamlama doğrultusu/stratejisi izlemişlerdi. Açıklamaların satır aralarında özellikle örgütteki etkinlik düzeyleri konusunda çatıştıkları söylenebilir. Konu hakkında Meclis Reisi Kazım Paşa da konuşma gereği duyacaktı. Burada, milletin seçtiği mebuslar hakkında Meclis’in karar alabileceğine, azledilemeyeceklerine yer vermişti. “İngiliz Muhibleri Cemiyeti Meselesi Dallandı, Budaklandı”, Cumhuriyet, 27 Temmuz 1927 (No: 1154), s. 1-2; Cumhuriyet, Hazım Beyin düzenlediği bildirinin Sait Molla ve çevresinde yarattığı hoşnutsuzluk nedeniyle hazırlanan İngiliz taraftarı ikinci beyannameyi de yayınlamıştı. Beyanname Suphi, Abdullah Cevdet, Adil, Nebil Ziya, Abdullah Şevket ve Saffettin imzalıydı. “Aslını Ele Geçirdiğimiz Bir Vesika-yı Hıyanet”, Cumhuriyet, 28 Temmuz 1927 (No: 1155), s.1-2. - 351 lunduğunu hatırlatırken diğer birkaç isme yönelik alınan kararları aktararak demecini tamamlamıştı.73 TBMM Reisi Kazım Paşa, Heyet-i Mahsusa’nın kararlarının temyizi olmadığını vurgulayacak şekilde “Kararlar kati ve nihaidir; kabil-i itiraz değildir. Ancak her ferd-i milletin hakk-ı şikâyet ve müracaatı tabii mahfuzdur” ifadeleriyle görüşünü de belirtmişti.74 Dahiliye Vekili Cemil Bey ise “Heyet-i Mahsusa başlı başına bir heyetdir, müstakildir. Bundan başka Heyetin kararları Meclisin diğer kararlarıyla sağlamlaştırılmıştır. Meclisin kararı şudur: Heyet-i Mahsusa’nın vereceği kararlar hiçbir surette nazk veya temyiz edilemez” ifadeleri ile benzer bir açıklama yapmıştı.75 Yunus Nadi köşesinde uygulamada geç kalındığını hatırlatarak Heyet-i Mahsusa’nın vurduğu “ihanet damgası”nın kesinliğine işaret etmiş; ancak incelemeye değer itiraz/şikâyet söz konusu olursa TBMM’nin tekrar Heyet-i Mahsusa’dan araştırma yapmasını isteyebileceğini belirtmişti. Kuşkusuz bu yaklaşım meclisin üstünlüğünün altını çiziyordu. Öte yandan Yunus Nadi, heyetler ve kanunun geçmişine de parantez açmakla birlikte bu kararları “ağır bir hüküm ve ağır bir ceza” olarak nitelendirmiş; aileden yeni kuşaklara uzanacak kara damga olduğunun altını çizmişti. Konuyu Hazım ve Samih beylere getirerek milletvekili statüleri nedeniyle dosyalarının doğrudan TBMM’ye sunulacak olmasına eleştirel yaklaşmıştı. Heyetin milletvekillerinden açıklama isteyebileceğini ve Meclis açık olsa kendilerinin genel kurulda açıklama yapabileceklerini, oysa mevcut şartlar içinde şüpheli duruma düşme cezasına maruz bırakıldıklarını kaydetmişti.76 Mülki Heyet-i Mahsusa’ya başkanlık etmiş olan Rize Mebusu Atıf Bey -daha ileri bir tarihte- bu bir yıllık çalışmanın kesin bilançosunu şu sözlerle ortaya koymuştu:77 “…bu kanun mucibince heyeti mahsusa teşkil edildiği zamanlarda, vekaletlerden, vilayattan, müdüriyeti umumiyelerden, harita sıhhiveye [harekât-ı milliyeye] muhalif olanların dosyalarını heyeti mahsusaya tevdi ettiler. Heyet (3.150) zata aid evrakı tetkik etti. Bu evrak içerisinde ancak (1.250) zatın aleyhinde, diğerlerinin lehinde olarak karar verdi. Aleyhte karar alanlar birkaç kısma tefrik edilebilir. Bir kısmı 290300 kadar olan kısmı doğrudan doğruya İngiliz Muharipleri [Muhibleri] Cemiyeti’ne dahil insanlardır… İkinci kısım ise -birinci kısım ile beraber miktarı altı yüze baliğ olur- doğrudan doğruya hiyaneti vataniyede bulunmuş insanlardır. Lozan Muahedesi mucibince 150’lik listeye ithali için her daire kendisinin [kendisini] alakadar edenleri aramış, taramış ve nihayet bunlardan 150’si tefrik olunduktan sonra bakiye kalanların da hıyaneti vataniyeleri tahakkuk etmiştir… Hatta bunların içerisinde 80-90 73 74 75 76 77 “Heyet-i Mahsusa Reisi İzahat Veriyor”, Cumhuriyet, 27 Temmuz 1927 (No: 1154), s. 1. “İngiliz Muhibleri Cemiyeti Meselesi Dallandı, Budaklandı”, Cumhuriyet, 27 Temmuz 1927 (No: 1154), s. 1-2. “Dahiliye Vekilimiz”, Cumhuriyet, 28 Temmuz 1927 (No: 1155), s. 2. Yunus Nadi, “Kara Listeler”, Cumhuriyet, 29 Temmuz 1927 (No: 1156), s. 1. TBMM’deki bu açıklama, Ali Karar Heyeti kurulması hakkındaki önerge münasebetiyle 20 Mayıs 1928 günü yapılmıştı. - 352 kişi vardır ki ait olduğu mahkemelerce idama mahkûm edilmiş, Birinci Büyük Millet Meclisi cezalarını af etmiştir. Üçüncü kısım insanlar ilhak beyannamesini imzalayanlardır… Bazıları da gazetelerle muhalif neşriyatta bulunmuş insanlardır ki bunların da vasıtai hiyanet olan gazeteleri meydanda duruyor. Geri kalanlara gelince: Bunlar Kanunun birinci ve dördüncü maddeleri mucibince tecziye edilen insanlardır… Bir de Kuvayı Milliyeye herhangi bir şekilde muhalif teşkilata girenler mevcuttur.”78 1927 Ağustos’unda Heyet-i Mahsusa kararları doğrultusunda devlet kademelerinde görev alamayacakların kanunda çerçevesi çizilen aleyhte faaliyetlerine göre sıralandıkları iki bölümlük mazbata Dahiliye Vekaleti’nden İstanbul Vilayeti’ne gönderilmişti. Heyetin kararları hakkında vilayete yapılan daha çok kişi bazlı tebliğler ilerleyen tarihlerde de sürecekti.79 Öte yandan Dahiliye Vekaleti kaynaklı listeler, Ağustos sonlarında düzenli şekilde basına yansıyacaktı.80 1. Heyet-i Mahsusaların Kararlarına Tepkiler Heyet-i Mahsusa kararlarına itiraz etmek hiçbir şekilde mümkün değildi81. Buna rağmen Mülki Heyet-i Mahsusa’nın kararları da Askeri Heyet-i Mahsusa gibi itiraz ve şikayetlerle karşılaşmıştı. Şikayetçilerin bir kısmı TBMM Arzuhal/İstida Encümeni’ne (Dilekçe Komisyonu) başvurmayı denemişlerdi.82 Buna karşı Sinop Mebusu Recep Zühtü Bey, Heyet-i Mahsusa’nın kararlarının kesinliği yönünde -hükümetin de desteklediği- bir önerge vermiş ve konuyu tartışmaya açmıştı.83 Bu ortam içinde 22 Haziran 1927 tarihinde Recep Zühtü Bey’in “harekatı milliyeye aleyhtar bazı kimseler hakkında Heyeti mahsusaca verilen kararları nakzen Arzuhal Encümenince ittihaz olunan mukarreratın Heyeti Umumiyede tetkik ve müzakeresine dair (4/471) numaralı takriri ve Arzuhal Encümeni mazbatası” Meclis gündemine gelmişti.84 Fakat Heyet-i Mahsusa kararlarının incelenmesine Arzuhal Encümeni’nin yetkisi olmadığına dair Recep Zühtü Bey’in bu önergesi ve encümenin mazbatası bir gün sonra, 23 Haziran’da TBMM’de görüşülmüştü. 78 79 80 81 82 83 84 TBMM ZC, C. 4, İ: 78, 20.5.1928, s. 189-190; Tunçay, “Heyet-i Mahsusalar”, s. 316-317. “Hacı Hüsnü Beyin Vazifesine Nihayet Verildi”, Cumhuriyet, 30 Temmuz 1927 (No: 1157), s. 2; “Heyet-i Mahsusa Kararları”, Cumhuriyet, 1 Ağustos 1927 (No: 1159), s. 2; “Küçük Şehir Haberleri”, Cumhuriyet, 21 Ağustos 1927 (No: 1179), s. 4; “Resmi Liste”, Cumhuriyet, 22 Ağustos 1927 (No: 1180), s. 3; “Küçük Şehir Haberleri”, Cumhuriyet, 14 Eylül 1927 (No: 1203), s. 4. “Kara Listenin Mabadı”, Cumhuriyet, 4 Ağustos 1927 (No: 1162), s. 3; “Resmi Liste”, Cumhuriyet, 22 Ağustos 1927 (No: 1180), s. 3; “Kara Deftere Dahil Yeni Bir Liste”, Cumhuriyet, 23 Ağustos 1927 (No: 1181), s. 3; “Âdem-i İstihdam Kararları”, Cumhuriyet, 24 Ağustos 1927 (No: 1182), s. 3; “Kara Listenin Son Kısmı”, Cumhuriyet, 25 Ağustos 1927 (No: 1183), s. 3; “Küçük Şehir Haberleri”, Cumhuriyet, 14 Eylül 1927 (No: 1203), s. 4. Cemil Koçak, “Heyeti Mahsusalar (Bir Soru-Bir Yanıt-ve Öykünün Sonu)”, s. 11. Tunçay, “Heyet-i Mahsusalar”, s. 317-318. TBMM ZC, C. 33, İ: 76, 18.6.1927, s. 105, 107-108. TBMM ZC, C. 33, İ: 80, 22.6.1927, s. 482, 485. - 353 Recep Zühtü Bey, Heyet-i Mahsusa kararlarının kesinliğinin altını çizerek, Arzuhal Encümeni’nin “adeta istinaf ve temyiz eder mahiyette” incelemelerde bulunmasına ve karar almasına karşı çıkmış; meselenin Heyet-i Umumiye’ye taşınmasını istemişti. Arzuhal Encümeni ise Heyet-i Mahsusa’nın mahkeme olmadığını ileri sürerek, idari niteliği üzerinde durmuş ve önergenin gereksiz olduğunu savunmuştu. Encümenin bu yaklaşımı Cumhuriyet tarafından “Heyet-i Mahsusanın verdiği karar kati mahiyeti haiz olmamak lazımdır” manşeti ile kamuoyuna yansıtılmıştı. Müdafaa-i Milliye Vekili Recep Bey ise encümenin tavrını eleştirmişti. Basın, mazbatanın reddini isteyen Vekil Recep Bey’in yaklaşımını “bu çığırı açmak [açmanın] doğru olmadığını, Heyet-i Mahsusa kararlarının kati mahiyeti dolayısıyle Arzuhal Encümeni’nin tedkik hususunda salahiyetdar olamıyacağı” ifadeleriyle özetlemişti. Sonuçta TBMM’de 23 Haziran’daki tartışmalar çerçevesinde encümenin mazbatası reddedilmişti. Daha da önemlisi, Heyet-i Mahsusa’nın kararlarını encümenin incelemeye yetkisi olmadığına karar verilerek,85 Arzuhal Encümeni kanalıyla itiraz yolunun tıkanması için “Mücadele-i Milliye’ye iştirak etmeyen memurin hakkındaki 854 numaralı kanunun 2. maddesinde zikrolunan Heyeti Mahsusaca ittihaz edilen kararlar Arzuhal Encümeni tarafından tetkik ve nakzedilemez” şeklindeki 352 numaralı karar alınmıştı.86 Tüm bu önlemlere ve heyetin kararlarına yasal çerçevede itiraz olanağı bulunmamasına rağmen -ilerleyen tarihlerde de- bunlara itiraz edilip edilemeyeceği sorunu gündemin bir parçasını oluşturmaya devam etmişti.87 Çoker’in aktardığı gibi İstanbul’dan silah kaçırılmasında rol oynayan denizci subaylar, o günlerin konjonktürü içinde Millî Mücadele’ye katılmaktan mahrum kalmışlar; fakat Heyet-i Mahsusa kurulduktan sonra ortaya çıkan ihbar furyası bu subayları içine çekmişti. Daha da önemlisi Çoker, Askeri Heyet-i Mahsusa’nın işlem yaptığı 118 deniz subayının dosyasını örnek göstererek, o günün koşullarında aceleyle alınan katı kararlara yapılan itirazların hak ve adalet kurallarına göre incelendiğini, yeri geldiğinde verilen karardan dönmekten çekinilmediğini hatırlatmaktadır.88 Biraz da bu örneklerle ilişkili şekilde zamanla, askeri ve sivil heyetlerin kararlarında haksızlık yapmış olabilecekleri düşüncesi ağırlık kazanmış ve 21 Mayıs 1928 tarihinde yeni bir inceleme komisyonunu hayata geçirmek için Ali Karar Heyeti Hakkında Kanun çıkartılmıştı.89 1289 sayılı 85 86 87 88 89 TBMM ZC, C. 33, İ: 81, 23.6.1927, s. 600-610; “Harekât-ı Milliye Aleyhdarları”, Cumhuriyet, 23 Haziran 1927 (No: 1120), s. 1; “Meclis Müzakeratı”, Cumhuriyet, 24 Haziran 1927 (No: 1121), s. 2. Tunçay, “Heyet-i Mahsusalar”, s. 318. “Aslını Ele Geçirdiğimiz Bir Vesika-yı Hıyanet”, Cumhuriyet, 28 Temmuz 1927 (No: 1155), s. 1-2. Çoker, “Heyet-i Mahsusa’dan Geçen Bahriyeliler ve Vahdettin’in Yaveri Yüzbaşı Fahri Efendi”, s. 180-183; Çoker, “Heyet-i Mahsusa’dan Geçen Bahriyelilerden Yüzbaşı Fahri Efendi”, s. 12-15. Tunçay, “Heyet-i Mahsusalar”, s. 318,327; Mete Tunçay, ilerleyen tarihlerdeki çalışmalarında TBMM’ye yapılan bazı başvurulardan olumlu sonuç alındığını örnekle destekleyecek şekilde kaydetmişti. Zamanla heyetlerin kararlarından yakınmaların süregeldiği anlaşılmaktadır. Tunçay, Bilineceği Bilmek, s. 145-147, dipnot 9. Zaten Heyeti Mahsusa Kararları ve 150’liklere yönelik uygulamalar ilerleyen yıllarda TBMM’nin gündemine yeniden gelecekti. Ayrıntı için Bkz.: Koçak, Belgelerle Heyeti Mahsusalar, s. 69-85; Cemil Koçak, “Heyeti Mahsusalar (Bir Soru-Bir Yanıt- ve Öykünün Sonu)”, Tarih ve - 354 yasa ile Ali Karar Heyeti, Heyet-i Mahsusaların kararlarına itiraz olanağı sağlamak için kurulmuştu.90 Dolayısıyla askeri ya da sivil düzeyde bu tasfiye sürecine itirazlar daha sonraki yıllarda da sürecekti.91 Sonuç Yerine TBMM, işgalciler ile bunların yurt içindeki destekçileri, geleneksel Osmanlı iktidarı ve yandaşları karşısında Millî Mücadele yılları boyunca sürdürdüğü savaşımın sonucunda ulaştığı başarıyı, Lozan Antlaşması’nın onaylanması kanalıyla uluslararası düzeyde tanınma-meşruluğa dönüştürmüş; İstanbul’daki muhtemel alternatif odaklarını etkisiz hale getirerek tek yetkili siyasal karar organı olarak kurumsallaşmıştı. Böyle bir taban üzerine Türk Devrimi/İnkılabı inşa edilirken, TBMM çeşitli taltif ve ödüllendirmelerle kendi taraftarlarını onore ettiği ölçüde vatandaşları ile uzlaşma, onları siyasal sisteme kazandırma eğilimi gösterirken92 diğer yandan genellikle İstanbul merkezli bir tasfiye süreci yönetmişti. Bu süreç, halk düzlemindeki ifadesiyle Ankara’nın İstanbul temizliği yaptığı dönem olarak tanımlanabilir. Tasfiye sürecinin varlığı ya da yaşanan tasfiye süreci, Ankara’nın -elde ettiği tüm başarılı sonuçlara ve vatandaşı kucaklayıcı politikalarına rağmen- 1920’lerin yaklaşık olarak sonlarına kadar uzanacaktı. Öte yandan sivillere yönelik bir uygulama olarak ele alınabilecek idari/mülki memurların tasfiyesi konusunda bürokrasinin geciktirici hatta birbirlerini koruyucu bir tutum sergiledikleri ileri sürülebilir. Bunun yanında Mustafa Kemal Paşa’nın 1919’dan sonra İstanbul’a ilk kez geldiği 1927 yaz aylarında tamamlanması da ilginç bir tesadüf olarak görülebilir. Askeri ve mülki tasfiye, öncelikle Kurtuluş/Bağımsızlık Savaşı’nı kapsar şekilde tüm Millî Mücadele yılları ve sonrasında özellikle Lozan Barış Anlaşması’nın imzalanmasının ardından Türkiye’de gerçekleşen üst yapısal dönüşümün ürünü/çıktısı 90 91 92 Toplum, C. 9, S. 52 (Nisan 1988), s. 9-13. Resmî Gazete, 28 Mayıs 1927 (S. 900), s. 5221-5222; Cemil Koçak, “Heyeti Mahsusalar (Bir Soru-Bir Yanıt- ve Öykünün Sonu)”, s. 11-12; Halıcı, agt, s. 32; Askeri ve Mülki Heyet-i Mahsusaların kararları, uygulama örnekleri ve arşiv belgeleri hakkında Bkz.: Cemil Koçak, Belgelerle Heyeti Mahsusalar, İletişim Yayınları, İstanbul, 2005. Cumhuriyet’in 10. Yılı’nda kabul edilen 26 Ekim 1933 tarihli Af Kanunu, Heyet-i Mahsusaların kararlarını affa dahil etmemişti. Bununla birlikte 12. maddesi kanalıyla Âli Karar Heyeti’ne itiraz eden ve itirazı görüşülemeyenlerin evrakı Şûrâ-yı Devlet Mülkiye Dairesi’ne devredilerek burada karara bağlanmıştı. Daha sonra Heyet-i Mahsusa kararı kendisine bildirilmediğinden Âli Karar Heyeti’ne başvuramadıklarını ileri sürenlere 26 Kasım 1934’te kabul edilen 2589 Sayılı Kanun ile Şûrâ-yı Devlet’e başvurmaları olanağı tanınacaktı. Askeri ve mülki idarede tasfiye kanun ve uygulamalarının geçerliliği, 29 Haziran 1938 tarih ve 3527 Sayılı Af Kanunu’na kadar sürmüş; bu kanunla Askeri ve Mülki Heyet-i Mahsusalar tarafından verilen ve Âli Karar Heyeti ile Şûrâ-yı Devlet tarafından ilgili kanunlar gereğince tasdik edilen kararlar ortadan kaldırılmıştı. Emekli maaşı alamayanlar ise 21 Kasım 1952 tarih ve 5989 Sayılı Kanun ile emeklilik haklarını kazanacaklardı. Özkan, age, s. 499-518 Işıl Çakan Hacıibrahimoğlu, Devrimci Meclis II. TBMM (1923-1927), Kırmızı Kedi, İstanbul, 2021, s. 284. - 355 olarak değerlendirilebilir. Ancak Millî Mücadele ve Ankara karşıtı askerle memurların tasfiyesi meselesi, tasfiyeye karşı yapılan itirazlara bağlı şekilde oldukça uzun bir zamana yayılmıştır. Yurt dışına sürülmelerinden sonra büyük bir kısmı Türkiye’deki yönetime ve Türk Devrimine karşı faaliyetlerini sürdüren 150’likler meselesinde de benzer tablo ortaya çıkacaktı. Özetle gerçekleştirilen tasfiye, hesaplaşma yönüyle tahminlerin ötesinde neredeyse kapanmayan bir defter özelliğine sahip olacaktı. Üstelik af edilmeleri gibi gelişmeler bir yana bırakılırsa, asıl mesele yani ideolojik sürtüşme çok daha uzun yıllar boyunca sürecekti. KAYNAKÇA Arşiv Belgeleri Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA) Meclis Zabıtları TBMM GCZ (TBMM Gizli Celse Zabıtları) TBMM GZC TBMM ZC (TBMM Zabıt Cerideleri) Resmî Gazete Resmi Ceride Süreli Yayınlar Cumhuriyet (1924-1927) Hakimiyet-i Milliye (1924) İkdam (1923) Tevhid-i Efkâr (1923-1925) Vatan (1923-1924) Bildiri, Makale, Kitap, Kitap Bölümleri ve Tezler Akın, Rıdvan, TBMM Devleti (1920-1923), Birinci Meclis Döneminde Devlet Erkleri ve İdare, 2. Bs., İletişim Yayınları, İstanbul, 2008. Bozkurt, Abdurrahman, İtilaf Devletlerinin İstanbul’da İşgal Yönetimi, ATAM Yayınları, Ankara, 2014. - 356 Çoker, Fahri, “Heyet-i Mahsusa’dan Geçen Bahriyeliler ve Vahdettin’in Yaveri Yüzbaşı Fahri Efendi”, Bahriyemizin Yakın Tarihinden Kesitler, Genelkurmay Başkanlığı Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Ankara, 1994, s.179-185. Çoker, Fahri, “Heyet-i Mahsusa’dan Geçen Bahriyelilerden Yüzbaşı Fahri Efendi”, Tarih ve Toplum, C. 11, S. 61 (Ocak 1989), s.11-15. Hacıibrahimoğlu, Işıl Çakan, Devrimci Meclis II. TBMM (1923-1927), Kırmızı Kedi, İstanbul, 2021. Halıcı, Şaduman, “Yüzellilikler”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Eskişehir, 1998. Koçak, Cemil, “Bezmi Nusret Kaygusuz’un Hatıraları”, Tarih ve Toplum, S. 13 (Ocak 1985), s. 68-71. Koçak, Cemil, “Heyeti Mahsusalar (Bir Soru-Bir Yanıt- ve Öykünün Sonu)”, Tarih ve Toplum, C. 9, S. 52 (Nisan 1988), s. 9-13. Koçak, Cemil, Belgelerle Heyeti Mahsusalar, İletişim Yayınları, İstanbul, 2005. Malkoç, Eminalp, Cumhuriyet’ten Büyük Söylev’e Ankara-İstanbul İkilemi (19231927), Derin Yayınları, İstanbul, 2014. Mazıcı, Nurşen, “Af Yasalarında 150’likler”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, C. 55, S. 1 (Ocak-Mart 2000), s. 79-138. Noyan, Mehmet, “Millî Mücadelede Yüzellilik Olayı ve Rıza Tevfik Bölükbaşı”, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), İzmir, 2007. Özkan, Asaf, Askerî ve Mülkî Heyet-i Mahsûsalar, https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/ bilgi/askeri-ve-mulki-heyet-i-mahsusalar/ (Erişim 30 Eylül 2022). Özkan, Asaf, II. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e Askerî ve Mülkî Bürokraside Tasfiyeler Askerî ve Mülkî Heyet-i Mahsûsalar, ATAM Yayınları, Ankara, 2014. Sunata, İ. Hakkı, İstanbul’da İşgal Yılları, 3.Bs., Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2009. Topuzlu, Cemil, İstibdat-Meşrutiyet-Cumhuriyet Devirlerinde 80 Yıllık Hatıralarım, Haz.: Cemalettin Topuzlu, Topuzlu Yayınları, İstanbul, 2002. Tunçay, Mete, “Heyeti Mahsusalar (1923-1938), Cumhuriyete Geçişte Osmanlı Asker ve Sivil Bürokrasinin Ayıklanması”, Armağan, Kanun-u Esasi’nin 100. Yılı, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara, 1978, s. 307-329. Tunçay, Mete, Bilineceği Bilmek, Alan Yayıncılık, İstanbul, 1983. Türker, Hasan, Türk Devrimi ve Basın 1922-1925, Dokuz Eylül Yayınları, İzmir, 2000.