Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ekim 2005, Sayı: 33, s. 167–190.
CLINTON’DAN BUSH’A ABD’N N HAZAR ENERJ POL T KASI
B. Bulut GÜRPINAR∗
Abdulkayyum KES C ∗∗
ÖZET
Ekonominin temel girdisi olan enerji, geli imin de en önemli ö esidir. 19. yüzyıldan
itibaren enerji kaynaklarına sahip olmak ve/veya enerjiyi güvenli yollarla sa lamak
devletlerin temel amaçları arasında yer almı tır. Enerji jeopoliti ine bakıldı ında,
dünyada bir ikilemin varoldu u görülmektedir: geli mi ülkeler enerji fakiriyken
azgeli mi /geli mekte olan ülkeler enerji zenginidir. Bu yüzden enerji, uluslararası
ticarette arz ve talep eksenleriyle tanımlanan konumlandırmaların ana unsurunu
olu turmu tur. 1990’lı yıllarla beraber, yo un enerji talebiyle geli mi bir ülke olarak
so uk sava ın galibi Amerika Birle ik Devletleri ile enerji arz potansiyeli yüksek iki
eksen -yenik SSCB ile egemenliklerini yeni kazanan eski SSCB ülkeleri- enerji
diplomasisinde kar ı kar ıya gelmi lerdir. Bu çalı manın amacı, Hazar enerji
kaynaklarına ili kin Clinton’dan bu yana ABD’nin Hazar politikasını ortaya koymaktır.
Çalı mada, ABD’nin Hazar ülkeleri ile ili kisi, bu ili kinin geli imi, ardından gelen
süreçte, Bush iktidarı ile bu ba ın aldı ı yeni biçim, ABD’nin Hazar enerji stratejisi
çerçevesinde ele alınmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Hazar havzası, Hazar bölgesi petrol ve do al gaz rezervleri, ABD
enerji politikası, Çoklu boru hatları stratejisi
CASPIAN ENERGY POLICY OF THE USA- FROM CLINTON TO BUSH
ABSTRACT
Energy, as the basic input of economy, is the vital prerequisite for development. Being
an energy-rich country and/or supplying secure energy has been the most fundamental
objectives of states since 19th century. In energy geopolitics, world has a dilemma:
developed countries are energy poor but underdeveloped/developing countries are
energy rich. As a consequence, energy became a main subject of international trade in
supply and demand axis. In the beginning of the 1990's, as a victorious of the cold war
and a country in need of energy, the USA, faces the defeated side of the cold war,
energy rich the USSR and former USSR countries in this relationship. The main purpose
of this study is to analyse US policy on Caspian energy resources since Clinton period.
In this paper, the energy relations between US and Caspian countries and its
development with the evolution of Bush's administration, are discussed.
Key Words: Caspian basin, Oil and Natural gas resources of Caspian basin, Energy
policy of the USA, Multiple Pipeline Strategy.
∗
Ar . Gör., stanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Uluslararası li kiler Bölümü.
∗∗
Yrd. Doç.Dr., Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Strateji Bilimi.
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ekim 2005, Sayı: 33, s. 167–190.
Giri
Herhangi bir düzende katalizör görevi yapan, etkile imde oldu u sistemin en az
bir ö esini de i tirme fonksiyonu ile tanımlanan enerji, ‘de i im’ ve bu çerçevede
‘geli im’ için olmazsa olmaz bir ö edir. Enerji tarihi incelendi inde, kronolojik açıdan
insanlı ın ya am ko ullarını iyile tirmek için çe itli kaynakları kullandı ı görülür. lkin,
yegâne enerji kayna ı olan kas gücünün yanı sıra zamanla rüzgar ve akarsuları
de erlendirilmi , sonrasında, odun ve tezek binlerce yıl hemen hemen tek enerji kayna ı
olarak kullanılmı tır. Bu geli im çizgisinde, enerji açısından ilk önemli durak sanayi
devrimi olmu tur. 18. yüzyıldan itibaren kömürle çalı an buharlı makinelerin
kullanılmasının, bu ke if ile birlikte sanayide ya anan hızlı geli imin birçok alana
sıçrayarak dünya tarihinde yeni bir dönemi ba lattı ı söylenebilir. Kömürün sanayide
kullanılmaya ba lanması ile ilk defa büyük miktarda enerji üretimi ba lamı , makinelerin
üretimdeki öneminin anla ılmasıyla1 kömüre alternatif olabilecek güç ve enerji
arayı larına girilmi tir. Bu arayı ın sonunda petrolün ke fiyle yeni bir dönem
ba lamı tır. 19. yüzyılda patlamalı motorun geli mesi ve önce aydınlatma ve sonra da
mekanik enerji aracı olarak kullanımı, bu serüvende bir di er önemli halkayı te kil
etmi , petrol tüketiminin artmasına sebep olmu tur. Kömürle kar ıla tırıldı ında;
çıkarılması, kullanılması ve ta ınması yönünden üstünlüklere sahip olan petrol,
jeopolitik açıdan bir çıkmazı da içinde barındırmı , siyasal olarak ise birçok konunun
gündeme gelmesine neden olmu tur. Teknolojik açıdan geli mi ülkelerin yo un petrol
ihtiyacının yanında, kaynakların geli mekte olan ülkelerin elinde olması, bu iki kesimi
alıcı-satıcı konumunda kar ı kar ıya getirmi tir. Di er bir deyi le, petrol sahalarının
büyük bölümünün, onu sık kullanan devletlerin sınırlarının dı ında ye alması, enerji
mücadelesinin çok daha geni alanlara ta ınmasına neden olmu tur. Petrol kullanımının
artması, do al gaz ve nükleer enerji üretiminin yaygınla ması, enerji kaynaklarını
çe itlendirirken enerji co rafyasını da geni leterek, bir anlamda mevcut sorunu daha
karma ık hale getirmi tir. Bu duruma eklemlenen son halka ise, çok uluslu irket
modellerinin, so uk sava ın ardından gelen küreselle me sürecinin ivmesiyle
uluslararası ili kiler disiplininde bir aktör olarak ortaya çıkmasıdır. Böylelikle,
uluslararası ili kiler teorileri, özellikle aktör tipolojisinde yeniliklere gidilmesini zorunlu
kılarken, enerji-dı politika ili kisi de çetrefille mi tir.
Bu geli meler çerçevesinde çe itli teorisyenler, enerji konusunu dı politika
incelemelerinde birincil faktör olarak ele almaya ba lamı lardır. Daha açık bir anlatımla,
19. yüzyıldan itibaren enerji kaynaklarına sahip olmak, üretimini elde tutmak, ta ıma
güzergâhlarını denetim altında bulundurmak ve bu u urda uluslararası mücadelede
ba arılı olmak devletlerin temel dı politika amaçları arasında de erlendirilmeye
alınmı tır. Bu bakımdan tarihi süreçte önemli birçok sosyo-politik olayın arka planında
enerji kaynaklarının kullanımı, elde edilmesi veya nakli ile ilgili çıkar çatı malarının
1
Motor gücünün gitgide kas gücünün yerini alması, siyasal sistemleri de de i ime zorlamı , ‘i çi’
sınıfının olu umu, feodalizmin gerilemesi ve kapitalizmin geli imi gibi uygarlık tarihindeki
sıçramalar, hep bu ke ifle birlikte anılmı tır.
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ekim 2005, Sayı: 33, s. 167–190.
çatı malarının bulunup bulunmadı ı ve/veya etkisinin hangi boyutta oldu u da, yine
teorisyenlerce mercek altına alınan faktörlerden olmu tur.
Küreselle me olgusu ve aktör tipolojisinde ya anan de i imlerle beraber
Sovyetler Birli i’nin da ılması sonucunda ba ımsızlı ını ilan eden yeni cumhuriyetlerin
ellerindeki kaynakları dünya pazarına açma giri imleri çakı mı tır. Bu durum, enerji
diplomasisine atfedilen ehemmiyeti artırırken ABD gibi enerji ihtiyacında olan ülkeleri
daha önceden sakınılan bir co rafyaya çekmi , Türkiye gibi ba lantı yollarında
bulunanları da daha önemli hale getirmi tir. Yeni cumhuriyetler, içinde bulundukları
çıkmazdan kurtulmak için varolan kaynaklarının yeryüzüne çıkarılarak, i lenmesini, dı
pazarlara ula tırılmasını ve satılmasını ba langıçta sorunlarının çözümü olarak
görmü lerdir. te boru hatları meselesi, bu kaynakların yeryüzüne çıkarılıp, i lek ticaret
yolları üzerinden dünya pazarlarına ula tırılması zorunlulu undan do mu tur. Yeni
ba ımsızlıklarını kazanan, teknolojik ve ekonomik açılardan yardıma ihtiyaç duyan bu
devletlerin elindeki kaynakların yeryüzüne çıkarılmasının yanı sıra ta ınmasında ABD,
Çin, Avrupa Birli i (AB), Türkiye, ran gibi birçok aktör rol oynamaya çalı mı tır.
te bu çalı ma, ABD’nin, bölgeye yönelik genel konumlanı ından hareketle,
Hazar enerji kaynaklarına ili kin 1993-2001 yılları arasındaki genel dı politikasını ele
almaktadır. Co rafi sınırlama olarak, Orta Asya ve Kafkasya bölgeleri seçilmi , özel
olarak Hazar bölgesi incelemeye alınmı tır. Enerji konusunda ise, günümüzde stratejik
açıdan en önemli kaynaklardan petrol ve do al gaz de erlendirilmeye tabî tutulmu tur.
Çalı ma, üç ana ba lık altında ele alınmı tır. lkinde, Hazar Havzası’nın co rafi
özellikleri ele alınmı , enerji kaynaklarının niceli i üzerinde durulmu tur. Bu bölümde,
bölgedeki mevcut petrol ve do al gaz kaynaklarının miktarı incelenmi , rakam
çe itlili inin nedenleri sorgulanmı tır. Bölge ülkelerinin yanı sıra, Hazar Denizi’nde
bulunan enerji miktarı da ele alınmı , bunu yaparken zorunlu olarak alt ba lıkta Hazar’ın
hukuki statüsü ve bu konudaki tartı malara de inilmi tir. kinci bölümde, ABD’nin
bölgeye ve bölge ülkelerine yönelik genel politikaları incelenmi tir. ki kutuplu sistemin
sona ermesinin ardından ba ımsızlı ını kazanan ülkeler ile ili ki kurmaya çalı an
ABD’nin bölge politikaları, bu politikanın içerisinde di er devletlerin rolü, gerek genel
dı politika yapımında gözönüne aldı ı çıkar tanımlamaları, gerekse özel olarak bu
bölgeye ili kin tanımlamaları çerçevesinde incelenmeye çalı ılmı tır. Üçüncü bölümde
ise, yeni olu an durum ve ABD’nin uyguladı ı bölge politikası neticesinde Hazar’da
Türkiye’yi etkileyen enerji politikaları ara tırılmı tır. ABD’nin bölge enerji hatları
konusunda planları, bu tasarımlarda Türkiye’ye sunulan rolün niteli i, Türkiye’nin
petrol ve do al gaz politikalarına yönelik ABD’nin tutumu bu kısmın içeri ini
olu turmu tur. Son olarak, Clinton döneminin ardından Bush’un iktidarı ile birlikte,
bölge enerji politikalarında gerçekle en de i im ve yeni durum ele alınmı tır.
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ekim 2005, Sayı: 33, s. 167–190.
Hazar’ın Co rafi Özellikleri ve Enerji Kaynakları
ekil 1. Hazar Havzası
Kaynak: www.isar.org/isar/ fieldpubs.html
Hazar Havzası, denizlere kapalı büyük bir su kütlesini (600.000 km2) ve onun
çevresindeki kara parçalarını kapsayan bölgedir. Bu alan sadece Hazar Denizi ile sınırlı
de ildir; Kazakistan ve Türkmenistan’ın batısından Aral’a kadar uzanan co rafya, Rusya
Federasyonu (RF), Azerbaycan ve ran’ın Hazar kıyısında yer alan kısımları, Hazar
Havzası’na dahil edilebilir.2 Bu bölgede geli mi ülkeler için ya amsal öneme sahip
petrolün yanı sıra, çevresel ve kullanımsal açıdan petrole kar ı avantajlara sahip do al
gaz kaynakları da bulunmaktadır.
Hazar Denizi havzasının enerji potansiyeline ili kin rakamsal mevcut
de erlendirmelerin yanı sıra, eldeki verilerden, yerin altında bulunan zenginliklerle ilgili
yorumlar da yapılmaktadır. Her ekilde, gerek mevcut, gerekse olası kaynaklar
konusunda verilen rakamların çe itli oldu u görülmektedir. Bunun birkaç nedeni vardır:
lkin Sovyetler Birli i döneminde Hazar bölgesinin ço u ara tırılmamı tır. Çünkü,
Sovyetler Birli i, o dönemde offshore (kıyıdan uzak) petrol ve do al gaz rezervlerini
inceleyecek gerekli teknolojiye sahip olmamı , dolayısıyla ara tıramamı tır. kinci
olarak ise, SSCB bu kaynakları "stratejik rezerv" olarak tutmak istemi bunun
sonucunda ara tırmamı tır. Rakam çe itlili inin ikinci nedeni ise, kayna a sahip
ülkelerin, mevcut de erlerini yüksek tutarak, bu ekilde ülkelerinin önemini artırmak
istemeleridir.3 Nihayet, kanıtlanmı rezerv, potansiyel rezerv ve üretilebilir rezerv
2 brahim Kalkan, “Kazak Petrolleri ve Uluslararası Güçler”, Alâeddin Yalçınkaya (der.), Türk
Cumhuriyetleri ve Petrol Boru Hatları, stanbul, Ba lam Yayıncılık, 1998, s. 65.
3 Benzer yakla ımın ABD tarafından da uygulandı ı söylenmektedir. Buna göre, özellikle ran
Körfezi’ne yönelik enerji ba ımlı ının önüne geçmek için, ABD rakamları yukarı çekerek, bir
dönem ilgiyi Hazar bölgesine yöneltmeye çalı mı tır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Gawdat Bahgat,
America Oil Diplomacy in The Persian Gulf and The Caspian Sea, Univ. Press of Florida, 2003, s.
143.
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ekim 2005, Sayı: 33, s. 167–190.
kavramlarının birbirine karı tırılarak kullanımı da sa lam verilere ula mayı zorlayan bir
di er unsurdur.
Genel tabloya bakıldı ında, Hazar bölgesinin kanıtlanmı petrol rezervlerinin,
18,4-34,9 milyar varil oldu u, bunun kanıtlanmı dünya petrol rezervlerinin %1,83,4’ünü olu turdu u belirtilirken, muhtemel Hazar rezervlerinin ( imdiden kanıtlanmı
olanlarla birlikte) yakla ık olarak 253-270 milyar varile yakla tı ı söylenebilir (dünya
toplamının %24-26’sı).4 Bu de er, ABD’de 22 milyar varil, Kuzey Denizi’nde 17 milyar
varil olan petrol rezervine kıyaslandı ında, Hazar Havzası’nın dünya petrol pazarında
önemli bir oyuncu haline gelebilece i görülür.5 Hazar ham petrolü, hem kalitesinin
yüksekli i, hem de ucuzlu u ile Rus ham petrolünün kar ısında büyük bir avantaja
sahipken, nakliye güçlükleri ve fiyatı nedeniyle Ortado u petrolleri ile henüz yarı abilir
durumda de ildir. Ancak, Hazar bölgesinin belirlenen petrol ve do al gaz rezervleri,
Batı’nın elindeki en önemli petrol sahası konumundaki Kuzey Denizi petrol rezervleri ve
Kuzey Amerika gaz rezervleri ile mukayese edebilecek durumdadır. Kaldı ki, bölgede
ham petrol ve do al gaz rezervlerinin ara tırılmasının tamamlanmadı ı hatırlanırsa;
dünya toplamından ‘ imdilik’ alınan payların, çok yakın gelecekte hızla artaca ını
söylemek mümkündür.6
Hazar Havzası’nda yer alan en önemli ülkelerden RF'nin tüm topraklarındaki7
petrol rezervi 6,7 milyar ton8 olarak hesaplanmaktadır.9 Bu ülkede petrol en çok
Volgograd, Arhanjelsk, Tataristan ve Batı Sibirya’dan (Tyumen/Tümen’de)
çıkarılmaktadır.10
Eski Sovyetler Birli i ülkeleri içinde RF’den sonra ikinci büyük petrol üreticisi
olan Kazakistan, özellikle petrol pazarında söz sahibi olan ülkelerin ilgisini
çekmektedir.11 Kazakistan’ın kanıtlanmı petrol rezervleri 2.709 milyar varildir.12
Kazakistan’daki petrol yatakları (özellikle Tengiz’deki) çok geni oldu u halde, bu ülke
4 Necdet Pamir, “Turkey: The Key to Caspian Oil and Gas”, A ustos 2001,
www.israeleconomy.org/strategic/strat13.pdf (17 Haziran 2004), s. 6.
5 Mustafa Aydın, “New Geopolitics of Central Asia and the Caucasus Causes of Instability and
Predicament”, http://www.mfa.gov.tr/grupa/sam/20.htm (29 Haziran 2004).
6 Cenk Pala, “21. Yüzyıl Dünya Enerji Dengesinde Petrol ve Do al Gazın Yeri ve Önemi: Hazar
Boru Hatlarının Kesi me Noktasında Türkiye”, Avrasya Dosyası, Cilt: 9, Sayı. 1, Bahar 2003, s.
16.
7 Rusya Federasyonu’nun yalnız Hazar Havzası’ndaki enerji kaynaklarına ili kin bir veriye
rastlanamadı ından, tüm yüzölçümünde sahip oldu u enerji kaynakları de erlendirilmi tir. Ancak,
Rusya’nın enerji kaynakları, yalnız Hazar bölgesi için ele alındı ında bu orandan çok daha
küçüktür.
8 1 ton yakla ık olarak 7 varildir.
9 Mehmet Binay, “Hazar Petrolünde Geli meler ve Bölgesel Güçler Üçgeninde Türkiye”, 30
Haziran 1996, http://www.turkiye.net/mbinay/news/analiz6.htm (17 Haziran 2004).
10 Erol Tümertekin ve Nazmiye Özgüç, Ekonomik Co rafya Küreselle me ve Kalkınma, stanbul,
Çantay Kitabevi, 1999, s. 404.
11 Kalkan, “Kazak Petrolleri ve Uluslararası Güçler”, s. 65-66.
12 Kazakhstan,11 Mayıs 2004, http://www.cia.gov/cia/publications/factbook/geos/kz.html (29
Haziran 2004).
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ekim 2005, Sayı: 33, s. 167–190.
Hazar Denizi’nde de petrol aramaktadır.13 Kuzeybatı Kazakistan’da, Hazar’ın
kuzeydo u ucunda yer alan bu bölgede 3 ile 10 milyar varil arası petrol oldu u tahmin
edilmektedir. Tengiz bölgesi, RF’deki Orenburg ve Astrahan, Kazakistan’daki
Karaçaganak ve Janajol gibi di er büyük petrol ve do al gaz yataklarıyla aynı petrol
bölgesinde yer almaktadır. Karaçaganak bölgesinde 340 milyon ton petrol oldu u
sanılmaktadır.14 Karakuduk petrol bölgesinde 74 milyon ton, Tor ay’da ise 150 milyon
ton petrol oldu u tahmin edilmektedir.15
Ayrıca sınırlı büyüklü ü ve az nüfusuna kar ın muazzam enerji kaynaklarıyla
dikkat çeken Azerbaycan ise bölgede jeopolitik16 olarak önemlidir. Bölgenin batıya
açılı ındaki köprü ülke konumunda olan Azerbaycan, Orta Asya’daki ve Hazar Denizi
dibindeki zenginlikleri içine alan i enin mantarı olarak nitelenmektedir. Azerbaycan’ın
kanıtlanmı petrol rezervleri 589 milyon varildir.17 Azerbaycan’ın Hazar Denizi’nde
bulunan 4 ba at offshore petrol alanı; Güne li, Çırak, Azeri ve Kepez’dir.
Hazar Denizi’nin do usunda bulunan Tükmenistan’ın, petrol rezervlerine
bakıldı ında ise, kanıtlanmı rezervlerin 273 milyon bbl18, muhtemel rezervlerinin 80
milyar varil19 iken do al gaz rezervlerinin ise 3 trilyon m3 oldu u görülmektedir.20
Bir di er Hazar Havzası ülkesi Özbekistan çok zengin yeraltı kaynaklarına
sahiptir. Bu kaynaklar arasında altın, do al gaz, alüminyum, tungsten, kömür, mermer
yatakları ön sırada gelmektedir. Kanıtlanmı petrol rezervi 297 milyon varildir. 2001
verilerine göre bu ülkede günde 142,700 bbl petrol üretilmektedir.21
Petrol ile birlikte bölge açısından önemli bir gelir ve enerji kayna ı olan do al
gaza bakıldı ında, toplam dünya rezervlerinin imdiki durumda 140 trilyon m3 olarak
hesaplandı ı ve bu rezervlerin %35’e yakınının RF’de ve %30,2’den fazlasının
Ortado u’da yer aldı ı söylenebilir.22 Hazar bölgesinde yakla ık 8 trilyon m3 do al gaz
13 Erol Tümertekin ve Nazmiye Özgüç, Ekonomik Co rafya Küreselle me ve Kalkınma, stanbul,
Çantay Kitabevi, 1999, s. 405.
14 Major Event, Vol.1, No.1, October 1997,
http://ourworld.compuserve.com/homepages/usazerb/971000c.htm, (29 Haziran 2004).
15 Kalkan, “Kazak Petrolleri ve Uluslararası Güçler”, s. 67.
16 Jeopolitik, co rafyanın politika ile ifadelenmi biçimi olarak açıklanabilir. Burada
Azerbaycan’ın jeopolitik açısından önemli olmasından anla ılması gereken, Ortado u ve Kafkasya
gibi kritik bir çekim merkezinde konumlanması, bölge ülkeleri ile tarihsel ba lantıları bulunması
ve bölgedeki etnik, dinsel grupları etkileme potansiyeline sahip olmasıdır.
17 Azerbaijan,11 Mayıs 2004, http://www.cia.gov/cia/publications/factbook/geos/aj.html (29
Haziran 2004).
18 bbl: Billion Barrels of oil/milyar varil petrol anlamında kullanılan bir ölçü birimidir. Ayrıca
rakamsal de erler için bkz: Turkmenistan, 11 Mayıs 2004,
http://www.cia.gov/cia/publications/factbook/geos/tx.html (29 Haziran 2004).
19 Pala, “21. Yüzyıl Dünya Enerji Dengesinde Petrol ve Do al Gazın Yeri ve Önemi”, s. 23.
20 BP, Statistical Review of World Energy 2002, Londra: BP, 2002’den nakleden Pala, “21.
Yüzyıl Dünya Enerji Dengesinde Petrol ve Do al Gazın Yeri ve Önemi”, s. 24.
21 Uzbekistan, 11 Mayıs 2004, http://www.cia.gov/cia/publications/factbook/geos/uz.html (29
Haziran 2004).
22 Tümertekin ve Özgüç, Ekonomik Co rafya Küreselle me ve Kalkınma, s. 409.
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ekim 2005, Sayı: 33, s. 167–190.
rezervi oldu u dü ünülmektedir. Bu rezervin yakla ık 1,43 trilyon m3’ü (dünya
rezervlerinin %1,9'u) sadece Türkmenistan'da bulunurken, Azerbaycan'da 62,3 milyar
m3, Kazakistan'da 920,3 milyar m3 ve Özbekistan'da da 937,3 milyar m3’lük rezerv
bulunmaktadır.23
1980’lerde SSCB’nin %10’undan fazla do al gazını üreten Özbekistan, eski
Sovyet devletleri arasında, Rusya ve Türkmenistan’dan sonra üçüncü do al gaz üreticisi
durumundadır. Özbekistan’ın do al gaz rezervleri, 937,3 milyardır24 ve kaynakları genel
olarak güneydo uda Ka kaderya Vilayeti’nde ve güney bölgede Buhara yakınlarındadır.
lave olarak, en büyük gaz kayna ı, 1970’lerde güneydo uda Surhandarya Vilayeti’nde
ke fedilen Boyangora-Gadzhak’dır.
ABD Enerji Enformasyon Ajansı’nın verilerine bakıldı ında, sadece Hazar
kıyıları ele alınarak bölge ülkelerinin sahip oldu u enerji kaynakları çizelge 1’deki gibi
gösterilebilir. Yalnızca Hazar Havzası dikkate alındı ında, petrol rezervleri açısından
Kazakistan’ın toplamda 101-109,6 bbl ile birinci geldi i görülmektedir. Onu sırasıyla
Azerbaycan 39-45 bbl. ve Rusya 7,3 bbl. ile takip etmektedir. Bu dizili kanıtlanmı ,
olası ve toplam rezervler açısından da de i memektedir.
Çizelge 2’de ise, Hazar Havzası’nda bulunan do al gaz miktarı
de erlendirildi inde, kaynak zenginli inde Türkmenistan, Kazakistan ve Özbekistan
sıralamasının geçerli oldu u görülmektedir. Rusya’nın rezervleri belirsizdir, Azerbaycan
ise, nispeten daha az do al gaza sahiptir.
Çizelge 1. Hazar Havzası Ham Petrol Rezervlerinin Ülkelere Göre Da ılımı (bbl)25
Kanıtlanmı
Olası
Toplam
3.6-12.5
32
39-45
Azerbaycan
0,1
15
15,1
ran
9,0-17,6
92
101-109,6
Kazakistan
0,3
7
7,3
Rusya
0,5-1,7
38
38,5-39,7
Türkmenistan
0,3-0,6
2
2,3-2,6
Özbekistan
17,2-32,8
186
203,2-218,8
Toplam
Kaynak: Energy Information Administration, Department of Energy, U.S., June 2000.
(Sadece Hazar Denizi’ne yakın alanlar hesaba katılmı tır.)
23 Kazakhstan,11 Mayıs 2004, http://www.cia.gov/cia/publications/factbook/geos/kz.html (29
Haziran 2004).
Azerbaijan,11 Mayıs 2004, http://www.cia.gov/cia/publications/factbook/geos/aj.html (29 Haziran
2004).
Turkmenistan, 11 Mayıs 2004, http://www.cia.gov/cia/publications/factbook/geos/tx.html (29
Haziran 2004).
Uzbekistan, 11 Mayıs 2004, http://www.cia.gov/cia/publications/factbook/geos/uz.html (29
Haziran 2004).
24 Uzbekistan, 11 Mayıs 2004, http://www.cia.gov/cia/publications/factbook/geos/uz.html (29
Haziran 2004).
25 David Correll, “Caspian Sea Region: Key Oil and Gas Statistics”, A ustos 2003,
http://www.eia.doe.gov/emeu/cabs/caspstats.html (28 A ustos 2004).
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ekim 2005, Sayı: 33, s. 167–190.
Çizelge 2. Hazar Havzası Do al Gaz Rezervlerinin Ülkelere Göre Da ılımı (1 m3=35
Tcf).26
Kanıtlanmı
Olası
Toplam
30
35
65
Azerbaycan
0
10,6
10,6
ran
65
88,3
153,3
Kazakistan
NA
NA
NA
Rusya
71
158,9
229,9
Türkmenistan
66
35
101
Özbekistan
232
327,8
559,8
Toplam
Kaynak: Energy Information Administration, Department of Energy, U.S.; June 2000.
(Sadece Hazar Denizi’ne yakın alanlar hesaba katılmı tır.)
Hazar Denizi ve Hukuki Statüsü
Orta Asya ve Kafkasya Bölgesi’nde rezerv açısından dikkat çeken bir di er alan
da Hazar Denizi’dir. Birçok ülkenin Hazar kıyılarında (onshore) ve açıklarında
(offshore) petrol ve do al gaz rezervi vardır. Azerbaycan rezervlerinin büyük bölümünin
yanı sıra Kazak ve Türkmen petrollerinin yakla ık olarak %40’ını27 barındıran Hazar’ın
statüsü üzerinde oyda ma olmadı ından bu kaynakların kime ait oldu u, ne ekilde
payla ılaca ı sorun te kil etmektedir.
Özellikle Sovyetler Birli i’nin da ılmasının ardından, kıyıda devletler arasında
yo un tartı malara neden olan bu konuda taraflar iki genel görü etrafında
kümelenmi lerdir. Rusya ve ran, Hazar’ın göl oldu unu iddia ederek payla ımın bu
esastan yapılmasını isterken (son dönemde Türkmenistan da bu görü e katılmı tır),
Azerbaycan ve Kazakistan deniz olarak kabul edilmesi gerekti ini savunmaktadırlar.
Hazar’ın göl olarak kabulu durumunda her ülke kendi tarafında belli bir uzaklı a
kadar özel kullanım alanına sahip olacak, geri kalan kısım herkesin kullanımına
bırakılacaktır. Deniz olarak tesbit edilmesi halinde ise, Hazar ortadan serbest bölge
bırakılmaksızın tamamen ulusal alanlara bölünecektir. Aslında, özetle hukuki bir mesele
olarak görülen bu payla ım planlarına bakıldı ında, sonuçta tarafların petrolden daha
fazla pay almalarını sa layan rejime ra bet ettikleri görülür. Ortak çıkar ise, sınırların
belirlenerek varolan zenginli in payla ılıp yatırıma bir an önce dönü türülmesinin
yolunu açmaktır.
1994 tarihinde RF’nin Birle mi Milletler’e verdi i Hazar’da uluslararası
hukukun uygulanmaması gerekti ini belirten notası ile ortaya çıkan sorunun “ortak
çıkar” dahilinde çözümlenmesi için çalı malar devam etmekte, yava yava ülkeler
birbirlerine yakla maya ba lamaktadırlar. Son geli melerden biri, 2002 Temmuz ayında
26 Ibid.
27 Cenk Pala ve Emre Engür, “Kafkasya Petrolleri: 21. Yüzyılın E i inde Hazar Havzası ve
Türkiye”, letme ve Finans, Sayı: 152, Kasım 1998, s. 21-39’dan aktaran Pala, “21. Yüzyıl Dünya
Enerji Dengesinde Petrol ve Do al Gazın Yeri ve Önemi” s. 21.
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ekim 2005, Sayı: 33, s. 167–190.
Rusya ve Kazakistan’ın ortak bir deklârasyon yayımlamalarıdır. Buna göre, Hazar’ın
statüsü “ortay hat prensibi” ile belirlenecek, deniz dibi ulusal sektörlere bölünürken, su
yüzeyi ortak kullanıma bırakılacaktır.28 Bunun ardından Mayıs 2003’te Rusya,
Azerbaycan ve Kazakistan arasında sa lanan anla maya göre, Hazar’ın kuzeyi olan
%64’lik kısım bu prensibe ba lı olarak e itsiz biçimde üçe bölünmü tür. Bunun
sonucunda Kazakistan’a %27, Rusya’ya %19 ve Azerbaycan’a %18 pay ayrılmı tır.
Ancak Türkmenistan ve ran ile anla ılmaya çalı ılmaktadır.29
Ba ımsızlıklarını ilan etmelerinin ardından bu ülkelerin ekonomik açıdan dünya
standartlarına ayak uydurabilmeleri için bürokrasilerini yeniden düzenlemeleri, dı
politikalarının do rultusunu yeniden saptamaları gerekmi tir. Sovyet ekonomisine
hammadde sa layan Orta Asya Cumhuriyetleri, ba ımsızlıklarını kazandıktan sonra
ekonomilerini güçlendirip, dı
dünyayla bütünle menin yollarını aramaya
ba lamı lardır.30 Hazar’ın statüsünün belirlenmesi yolunda çabalar da genel olarak bu
çerçevede algılanarak, çözüm yolunda gayret sarfedilmektedir. Sonuçta, her ne ekilde
algılanırsa algılansın, bu konuda çözümsüzlük bütün devletlerin zararınadır.
ABD’nin Genel Bölge Politikası
Amerika’nın dı politikası incelenirken, ilkin “çıkar” tanımlaması yapmak, sadece
ele alınan periyotta Amerika’nın kendi ulusal çıkarını ve buna ba lı olarak
de erlendirilen konuyu nerede ve nasıl konumlandırdı ını bulmaya çalı mak bir çe it
pusula vazifesi görmektedir. Bu rotadan hareketle, ABD dı politikasında ele alındı ı
biçimi ile öncelikle çıkarları sınıflandırmak gerekmektedir. Buna göre çıkar
tanımlamaları üç kategori altında ele alınabilir:
i. Ya amsal Çıkarlar: Amerika’nın ulusal sınırları içerisinde bulunan ve
Amerikan halkının temel refahını etkileyen çıkarlardır.
ii. Stratejik Çıkarlar: Ya amsal çıkarların güvende olmasını sa lamada birincil
önemi haiz alanlara ili kindir (Avrupa, Kuzeydo u Asya ve Ortado u gibi).
iii. Önemli Çıkarlar: Üçüncü derecede de erlendirilen, Amerika için arzu edilir
olan fakat do rudan ABD’nin ya amsal çıkarlarına etki etmeyen alanlarda
tanımlanmı tır (Latin Amerika, Güney Asya ve Güneydo u Asya ile ekonomik vb.
ba ların yanı sıra dünyanın geri kalanı ile insani vb. kaygılar gibi). Bu çıkarlar,
Amerikan halkının ve çe itli çıkar gruplarının normatif tanımlamasına dayanmaktadır.31
28 Türkistan, 26 Eylül 2002, http://www.avsam.org/gunlukbulten/arsiv/2002/26092002.htm (15
Temmuz 2004).
29 David Correll, “Caspian Sea Region”.
30 Dinçer Ta çıkar, “Orta Asya’daki Ekonomik Reformlar ve Yeni Büyük Oyun”, Alâeddin
Yalçınkaya (der.), Türk Cumhuriyetleri ve Petrol Boru Hatları, stanbul, Ba lam Yayıncılık, 1998,
s. 234.
31 Charles Charles Fairbanks, S. Frederick Starr, C. Richard Nelson Kenneth Weisbrode,
“Strategic Assessment of Central Eurasia”, Haziran 2001,
http://www.acus.org/Publications/policypapers/internationalsecurity/Central%20Eurasia.pdf (01
Temmuz 2004).
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ekim 2005, Sayı: 33, s. 167–190.
Eski SSCB ülkelerinin ba ımsızlık ilanından itibaren Amerika’nın bölgeye
yönelik ba lıca çıkarının jeopolitik perspektifli oldu u söylenebilir. Buna örnek olarak,
Jimmy Carter’ın Ulusal Güvenlik Danı manı Zbigniew Brzezinski’nin sözleri verilebilir:
“[Hazar’ın] stratejik önemi ba langıçtan beri vardır, bu yalnızca petrol ile ilgili
de ildir”.32 kinci olarak ise, do al kaynaklara ula ılması ve pazar ekonomisinin
i lerli inin bölgede sa lanması gelmektedir ki, bunlar stratejik ya da ya amsal çıkarlar
olarak formüle edilmemekte, genel olarak “önemli” çıkarlar olarak tanımlanmaktadır.
Zira, bölgede olan her olay direkt olarak ABD çıkarlarını etkilemez. Ancak büyük
güçlerin bölgede etkinlik mücadeleleri sözkonusu oldu unda, buradaki geli melerin ve
e ilimlerin ulus-ötesi boyuta ta ındı ı (politik, etnik geli meler ve dinî hareketlerin
yükselmesi gibi) ya da mevcut politik istikrarının zayıfladı ı durumlarda bölgeye
yönelik stratejik çıkarlar ön plana çıkabilmektedir. Bunların yanı sıra, bu co rafyada rol
oynayan aktör sayısı arttıkça ABD, çıkarlarını yeniden tanımlama ihtiyacında olacaktır.
Bölgeye yönelik “önemli çıkar” tanımlamalarının, genellikle baskı grupları
tarafından yapıldı ı görülmektedir. Ayrıca, belirli kaygılara yönelik olarak ve ABD
Kongresi destekçileri arasından da bu tip ifadelerin geldi i gözlemlenmektedir (Örne in
Ermeni lobisi ve Karaba sorunu). Bu gruplar tarafından tanımlanan çıkarlar genel
olarak, etnik azınlık hakları, çevresel sorunlar, insan hakları ve ilgili meseleler,
demokratik reform, dinî özgürlük gibi konuları içerir.
Bu çıkar tanımlamalarından hareketle, dı çevre ve iç yapı ba lıkları altında ele
almanın mümkün oldu u ABD’nin genel bölge politikasını yönlendiren birkaç unsurdan
bahsedilebilir. Dı çevre olarak ele alınan birinci unsurda, ön planda olan kom u ülkeler
ve bu ülkelerin bölgeye etkisidir. Çin, ran, RF gibi gerek geçmi te, gerekse o dönemde
ABD’ye rakip olmu /olma ihtimali ta ıyan, sistemleri ABD’nin yapısından farklı
olmu /olan ülkelerin bölgede etkin politika izlemeleri, belirleyici ülkeler konumunda
olmaları, ABD’nin politikasını da derinden etkilemi tir. Farklılıklardan kaynaklanan
endi e, bu ülkelerin bölge ile ilgilenmelerinin sonucunda ABD’nin de etkinle mesini
beraberinde getirmi tir. Di er bir deyi le, ABD, bu ülkelerin bölgedeki etkinliklerini
törpülemek maksadıyla, dikkatini bu co rafyaya çevirmi tir. Nitekim, 1990’lı yıllardan
itibaben, ABD’nin en öncelikli kaygılarından biri, Alman/AB, Rus ve Çin etkisinin
kontrol altına alınmasıdır, amaç bunların ABD’nin hedeflerine ve ulusal çıkarlarına
ba ımlı kılınmasıdır.33 Bu amacın ekonomik olmanın ötesinde stratejik yönü de vardır.
ABD burada etkinli ini tesis ederek Rusya ve ran’ın bölgedeki nüfuzunu azaltmaya
çalı maktadır.34
32 Steven Dale Greenlee, “Gold mine or tar pit?”, The World & I, Washington, Vol. 14, December
1999, s. 66.
33 Vassilis K Fouskas, Balkanlar-Ortado u-Kafkasya So uk Sava Sonrası ABD Politikaları,
stanbul, Aykırı Yayıncılık, 2004, s. 156.
34 Sam Brownbak, “U.S. Economic and Strategic Interests in the Caspian Sea Region: Policies
and Implications”, Caspian Crossroads Magazine, Vol. 3, Issue Fall,
http://ourworld.compuserve.com/homepages/usazerb/321.htm (14 Temmuz 2004.)
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ekim 2005, Sayı: 33, s. 167–190.
ç yapı olarak formüle edilen ikinci unsurda ise, bu sefer bölgenin kendi
dinamiklerinin kırılgan yapısı, siyasal sistemlerinin yeni olu turan ülkelerin eski
sistemlerine dönme tehlikesinin engellenmesi, Batı’ya entegrasyonunun sa lanması ve
böylelikle havzanın genelinde Batı’ya yakın, demokratik ülkelerin tesis edilmesi gibi
öncelikler mevcuttur.
Ana hatları ile, ABD’nin bölge politikasını açıklayan bu iki tema, kimi zaman
içiçe geçmektedir ( ran’ın bölgede etkinli i nedeniyle -dı çevre- eriat sisteminin yeni
ba ımsızlıklarını kazanan ülkeleri etkilemesinin ve bunun sonucunda sistemin bölgeye
yayılarak demokrasiden -iç yapı- kopu un önüne geçilmesi stratejisinde görülebilece i
gibi). Dolayısıyla, bu iki unsurun sarmal yapısı, anlatımda da biti ik kullanımı
gerektirmektedir.
Sayılan faktörler arasında ABD’nin bölgeye yönelik tutumuna bakıldı ında, en
önemli belirleyici unsurun ran oldu u görülür. Yeni ba ımsızlıklarını kazanan ülkelerin
ran ile iyi ili kiler kurarak ran modeli bir yönetim anlayı ına sahip olmalarını
engellemek ABD’nin birincil kaygısıdır. Demokratik ülkelerin kurulmasının
desteklenmesi ile, Çin, Rusya ve ran’a örnek olabilecek ülkeler olu turulmu olacaktır.
Kaldı ki, bölge açısından de erlendirildi inde, müslüman halkları barındıran co rafyada
en önemli rejimsel tehdit ran’dır. ABD’nin, Orta Asya’daki ekonomik reformları
desteklemesinin ardında da ran meselesinde görülebilece i gibi rejimsel sorunlar
yatmaktadır. Reformları do uraca ı sonuçlardan dolayı destekleyen ABD, bu
yeniliklerin ba arısızlı ı halinde ortaya çıkabilecek bir ekonomik krizin, ABD’nin
kontrol altında tutmak istedi i köktendinci hareketlerin ve nükleer silahların yayılması
için uygun bir ortam yarataca ına inanmaktadır. Böyle bir durum halinde, bölgenin Batı
ile ili kilerinin zayıflaması, ran’ın etkisinin artması gündeme gelebilecektir. stikrarı
radikal akımlara kar ı en iyi önlem olarak gören ABD, ekonomik reformları
destekleyerek köktendincili i engellemek istemektedir.35 Bu nedenle, Amerikan
Kongresi 1991 senesinde eski Sovyet Cumhuriyetleri’nin kalkınmasına yardım etmeyi
hedefleyen Ba kan Bush döneminde önerilmi olan “Özgürlü e Destek Yasası”nı kabul
etmi tir.36 24 Ekim 1992 tarihinde Kongre tarafından onaylanan bu yasa sayesinde, eski
Sovyet Cumhuriyetleri’ndeki demokratikle me ve insani yardım ihtiyaçlarının yanı sıra
serbest pazar ekonomisi ko ulları için gerekli olan, ticaret ve yatırım fonlarının bu
ülkelere aktarılmasının önündeki engel ortadan kalkmı tır.37
Sovyet rejiminden ayrılan ülkelerin tekrar otoriter bir rejime kaymalarını
engelleyerek, Batı demokrasisine yakın bir sistem etrafında birle melerini sa lamak ve
demokratik bir sistemin bu co rafyada tesisi ABD açısından önemlidir. Nitekim, Senatör
35 Robert Cullen, “Central Asia and the West”, Michael Mandelbaum (der), Central Asia and the
World, London, Pinter Publishers Limited, 1994, s. 136.
36 Ancak, bu yasanın 907. sayılı kısmında Azerbaycan’ın Karaba ’a ve Ermenistan’a uyguladı ı
amborgoyu kaldırıncaya kadar bu ülkeye her türlü Amerikan yardımı yasaklanmı tır. Bkz. Brent
Sasley, “1990’larda Türkiye’nin Enerji Politikaları”, Barry Rubin, Kemal Kiri çi, Günümüzde
Türkiye’nin Dı Politikası, stanbul, Bo aziçi Üniversitesi Yayınevi, 2002, s. 345.
37 Nur in Ate o lu Güney, Mustafa Türke , lhan Uzgel (der.), Türkiye’nin Kom uları, stanbul,
mge Kitabevi, ubat 2002, s. 359.
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ekim 2005, Sayı: 33, s. 167–190.
Sam Brownback bu durumu öyle de erlendirmi tir: “Bu bölgede yıllarca komünizm ile
sava tıktan sonra, demokratik yönetimin kurumlarını geli tirmek ve dini ho görünün de
dahil oldu u ço ulcu toplulukların do u u için gerekli artlar yaratmanın önündeki
engeller kalkmı tır.”38 Bu politika çerçevesinde kabul edilen bir çözüm, bu ülkelerin
NATO emsiyesi içerisine alınarak Batı sistemine entegrasyonlarını sa lamak olmu tur.
Bu ülkeleri hayal kırıklı ına u ratmamak ile hâlihazırda topraklarında asker bulunduran
Rusya’nın tepkisini çekmemek ikilemi içerisinde Tacikistan dı ında bütün Orta Asya ve
Kafkasya ülkeleri ile Slovenya, Finlandiya ve sveç bir ara çözüme tâbi tutulmu , “Barı
çin Ortaklık” (BIO) projesiyle Ocak 1994 tarihinde bu ülkelerin NATO’ya katılımı
sa lanmı tır. Böylelikle ABD, özellikle Kazakistan ve Özbekistan gibi bölgenin en
önemli iki ülkesine ekonomik ve askeri yardımda bulunmaya ba lamı ve onlarla siyasal
ili kilerini yo unla tırmı tır. Bu çalı malar, barı ın ve istikrarın sa lanarak bölgede Batı
yanlısı, demokratik rejimler olu turma yönünde atılan adımlardan biri olarak
de erlendirilmektedir. Bu tutuma kar ılık, Orta Asya Cumhuriyetleri de alacakları
kararlarda bölgede çıkarları olan ve bunu gösteren ABD’nin tepkisine yönelik hassaslık
sergilemi lerdir.
li kilerin tarihsel geli imine bakıldı ında, ABD’nin Hazar’a ilgisinin 1990’lı
yıllar boyunca arttı ı görülmektedir. Sovyetler Birli i’nin yıkılmasının ardından,
Washington, yeniden bu ülkelerle yeni (de novo) politika belirlemek zorunda kalmı tır.39
ABD’nin izledi i politika, dalgalı ve kimi zaman belirsizliklerle dolu olmakla beraber,
aynı zamanda bu co rafyada ba at konumda olan RF’nin Kafkaslar ve Orta Asya
ülkelerine yönelik uyguladı ı baskıya kar ı da dönemsel farklılıklar içermektedir.40
Rusya, da ılmanın ardından ya adı ı sarsılma sürecinde bölge üzerinde tam olarak
etkinli ini tesis edememi tir. Amerika ise, gerek bölgeye yabancı olu undan, gerekse
meydana gelen karı ıklıklardan rahatsızlık duyarak bölge ülkeleri ile yo un ili kiler
kurmayı tercih etmemi tir. Ancak ardından gelen süreçte, ABD yönetimi ve irketler
yatırım alanlarına yönelik olarak Hazar’da yo un bir faaliyet içerisine girmi lerdir.
Hatta, Aliyev ve Nazarbayev’in Amerika’nın yeni politikasından hayli etkilendiklerine
yönelik açıklamaları da bu de i imin yansıması olarak görülebilir.41 Rusya’nın 1993 yılı
itibariyle uygulamaya koydu u “yakın çevre” (near abroad) doktrini, AB’nin Avrupa
ta ıma koridoru ve devletlerarası petrol ve gaz ta ıma projelerini geli tirmesi, Çin’in
Kırgızistan’la ili kilerini kuvvetlendirmeye ba laması ABD’nin tutum de i ikli inin
nedenlerinden sayılabilir. 1992 senesinden itibaren, Amerika’nın bölgede uyguladı ı
siyasetin genel olarak dengelemeye yönelik oldu u söylenebilir. Bölgesel i birli inin
38 Sam Brownbak, “U.S. Economic and Strategic Interests in the Caspian Sea Region: Policies
and Implications”.
39 Henry R. Huttenbach, “Azerbaijan”, Encyclopedia of U.S.Foreign Relations, Vol. 4, New
York, Oxford, Oxford University Press, 1997, s. 124.
40 Mehmet üküro lu, Saule Baıtzhaunova, “Hazar Havzası’nda Son Geli meler ve Petrol Boru
Hatları”, Ümit Özda , Ya ar Kalafat, M. Seyfettin Erol (der.), 21. Yüzyılda Türk Dünyası
Jeopoliti i, Cilt 1, Ankara, ASAM Yayınları, 2003, s. 277.
41 Ibid, s. 278.
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ekim 2005, Sayı: 33, s. 167–190.
artırılmasını sa lamanın yanında yeni bir “büyük oyun”un42 oynanmasını da engellemek
Clinton’ın Hazar politikasının ana hatlarını olu turmu tur. Aynı dönemde açıklanan bir
di er amaç sözkonusu ülkelerin ba ımsızlıklarını, egemenliklerini bölgede
peki tirmektir.43 Ancak, yo un çabalara kar ın yeni ABD siyaseti ikircikli tanımlamalara
konu olmu tur. Di er bir deyi le, kurulan ili kinin derecesinden halen rahatsız olan ve
yetersiz bulanlar da mevcuttur. Örne in, Amerika’nın o dönemdeki bölge politikasına
yönelik de erlendirme yapan Dı i leri Bakanlı ı Müste arı Strobe Talbott’a göre,
Amerikan politikası bölgedeki çatı maları çözümlemeye yönelik olarak
de erlendirilmi tir. Oysa, Cumhuriyetçi Kansas Senatörü Sam Brownback’e göre, daha
çok Rusya’yı memnun etmeye yöneliktir ve bölge ülkelerini ba ımsız birer ülke gibi
de il Sovyetler Birli i’nin birer dominyonu gibi algılamaktadır.44
Bölge ile ili kilerin kurulması incelendi inde, ABD Dı i leri Bakanı James
Baker’ın 1992 baharında Orta Asya’ya yaptı ı geziye ve bunun ardında da Avrupalı
meslekta larının ziyaretlerine atıf yapmak mümkündür. Bu diplomatik giri imlerin
temposunu da Batılı hükümetler de il de, çokuluslu petrol ve do al gaz irketlerinin
belirlemesi, ekonomik çıkarların önceli ini kanıtlamaktadır.45 Kaldı ki, Amerikan
irketlerine nazaran Amerikan Hükümeti’nin Hazar bölgesinde daha geç organize oldu u
da söylenebilir. Washington’ın gözde irketleri, bu irketlerin önde gelen yöneticileri ile
hukuk firmaları Hazar hükümetleri veya Amerikan irketleri adına alım-satım, danı ma,
lobi faaliyetlerine ba lamı lar ve bölge kapılarının Amerika’ya açılması için
çalı mı lardır. Bunlar arasında, eski Savunma Bakanı Dick Cheney, eski Hazine Bakanı
Lloyd Bentsen ve George Bush’un Personel Ba kanı John Sununu da vardır. Belki de, en
aktif Washington ismi Amoco’ya da danı manlık yapmı olan eski Ulusal Güvenlik
Danı manı Zbigniew Brzezinski’dir. Dı i leri Bakanı Madeleine Albright’ın akıl
hocalı ını yapan Brzezinski, Beyaz Sarayı uzun bir süre “ABD’nin Orta Asya ülkelerine
yeterli ilgiyi göstermeyerek stratejik bir hata yaptı ı” konusunda uyarmı tır.46
42 Rudyard Kipling tarafından 19. yüzyılda Rusya ve ngiltere’nin bölgeye yönelik güç
mücadelesine “büyük oyun” ismi verilmi tir. “Büyük oyun” Asya’da, Yakındo u’da veya
Afrika’da rakip imparatorlukları “dizginlemek” ve yerli halkı denetim altında tutmak üzere
tampon devletler yaratmaktan veya sınır çizgilerini de i tirmekten olu mu tur. XX. Yüzyılın
ba ında hala zirvede olan ngiliz mparatorlu u gücünün iki aracını bir “Büyük Oyun” da
sistemle tirmi tir: Avrupalı rakiplerini bölmek ve Rus mparatorlu u’nu durdurmak. “Büyük
oyun” Asya’da, Yakındo u’da veya Afrika’da rakip imparatorlukları “dizginlemek” ve yerli halkı
denetim altında tutmak üzere tampon devletler yaratmaktan veya sınır çizgilerini de i tirmekten
olu mu tur.
43 Charles Fairbanks et al., “Strategic Assessment of Central Eurasia”.
44 Sava Süzal, “Kafkasya Politikaları De i meli”, Sabah, 23 Temmuz 1997’den aktaran, Halil
Bal, “Kırgızistan: Çin Bölgesi ve Rus Deste i Altında”, Alâeddin Yalçınkaya (der.), Türk
Cumhuriyetleri, s. 97.
45 Ahmed Rashid, The Resurgence of Central Asia, Islam or Nationalism, Oxford University
Press, Karachi, 1994, s. 223.
46 Bruce W. Nelan, “The Rush for Caspian Oil (Exploration in Central Asia)”, TIME, 4 May
1998, s. 40.
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ekim 2005, Sayı: 33, s. 167–190.
Sonuç olarak, ABD’nin Hazar siyasetine genel olarak bakıldı ında, birçok
ABD’li danı man ve irket tarafından yönlendirildi i görülmektedir. Kaldı ki, tali
devletlerin tutumları da bu politikada önemli bir a ırlı a sahip olmu tur. Özet olarak
söylenebilecek olan, Clinton döneminde ABD’nin Hazar’a ilgisinin gittikçe artan bir
seyir izledi i, RF’nin baskısının dönemsel olarak azalmasına ko ut, belirginle ti idir.
ABD’nin Bölgeye Yönelik Enerji Politikaları ve Türkiye’nin Yeri
Enerji politikası açısından dı politikaya odaklanıldı ında, ABD’nin BakûCeyhan projesine verdi i deste in açık olmakla birlikte, proje tıkanma dönemlerine
geldi inde, sürekli olarak ABD’nin niyetlerindeki samimiyetin ya da verdi i deste in
boyutunun tartı ma konusu oldu u görülür. Kültürel ve sosyal ili kilerin yanı sıra,
ABD’nin ve bölge ülkelerinin Türkiye’ye yönelik olarak payla tı ı bir di er görü ise,
varolan enerji kaynaklarının batıya aktarılmasında Türkiye’nin jeostratejik önemi
nedeniyle tercih edilebilirli i olmu tur. Nitekim, Eski Cumhurba kanı Turgut Özal’ın
anısına yapılan konu mada Dı i leri Bakanı Yardımcısı Strobe Talbott, Birle ik
Devletler’in merkezi de erlerinin yanı sıra Türkiye’nin stratejik öneminin iki ülke
arasındaki ili kilerde itici güç oldu unu dile getirmi tir.47 Özellikle Amerika, Hazar’ın
batısından Ceyhan’a ve oradan Akdeniz yoluyla batıya gidecek ana ihraç boru hattı
olarak formüle edilen yeni bir büyük ta ıyıcı istemi tir.48
1993 yılının sonlarında, Amoco petrol irketinin lobi faaliyetleri sonucu, ABD’de
Azerbaycan’ın önemi artmı ve Beyaz Saray genel olarak tüm Hazar Denizi’ndeki ve
özel olarak Azerbaycan’ın kıyısındaki offshore petrolün stratejik de erinden haberdar
olmu tur. Moskova’nın Hazar petrolünü kendi boru hatlarından da ıtma ve Türkiye’nin
Karadeniz’in güneyindeki limanları yerine kendi Karadeniz limanlarından ihraç etme
iste i ABD ile Rusya arasında anla mazlı a neden olmu tur. Rusya ile Birle ik Devletler
arasındaki sürtü me, 1990’larda Amerika’nın Azerbaycan’a yönelik politikasını tayin
eden birincil unsur olmu tur. 1994 yazında, Konsorsiyum49 ile Azerbaycan Hükümeti
arasında dikkate de er mebla ları içeren bir anla ma imzalanmı tır. Buna kar ılık Rus
Hükümeti de Hazar Denizi enerji kaynaklarının Rus boru hatlarından ta ınması dahil
kendi katılımı olmaksızın petrolün ihraç edilemeyece ini açıklamı tır.50 Amerika, petrol
ve do al gazı tek bir ülkenin “ i elemesi”ne engel olmak için Hazar petrolünün birçok
hattan akıtılmasını istemi ve ısrarlı bir ekilde yeni boru hatlarının ran’dan geçmesine
kar ı çıkmı tır. ABD’nin planına göre, kimi hatların Rusya’dan geçmesinde bir sakınca
yoktur ancak Rusya vanaları kapayarak Hazar enerji akı ının ço unu ya da tümünü
kapayamamalıdır. Bu hem enerji transferini tek bir ülkenin güdümüne bırakmamak, hem
47 Barry Rubin, Kemal Kiri çi (der), Günümüzde Türkiye’nin Dı Politikası, s. 215.
48 Bruce W. Nelan, “The Rush for Caspian Oil (Exploration in Central Asia), s. 40.
49 Burada kastedilen Konsorsiyum, 1991 yılının Ocak ayında Azeri hükümetinin petrol projelerini
ihaleye açması ile Azerbaycan’daki petrolün üretimi ve pazarlanmasını, petrolün sahibi
Azerbaycan ile üstlenen, aralarında Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklı ı’nın da (TPAO) yüzde
6,75’lik küçük bir hisseyle temsil edildi i Batılı petrol firmalarının ço unlu u olu turdu u
Azerbaycan Uluslararası letme irketi’dir (AIOC).
50 Henry R Huttenbach, “Azerbaijan”, s. 125.
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ekim 2005, Sayı: 33, s. 167–190.
de bu yolla Rusya’nın o bölgede güçlenmesine katkıda bulunmamak açısından
de erlendirilmektedir. Kaldı ki, Rusya’nın hatlar üzerinde varolan kontrolünü
güçlendirmesi, Moskova’nın tarifeleri yükseltmesini ve kom ularından politik ya da
ekonomik imtiyazlar elde etmek için gözda ı vermesini kolayla tıracaktır.51 Çoklu boru
hatlarından yana ABD, resmen ilan etti i bir politika ile Kafkasya ve Orta Asya
petrollerinin yalnızca Rusya üzerinden dünya piyasalarına verilmesine izin vermek
niyetinde de ildir. Bu nedenle de aralarında Ceyhan hattının da bulundu u birkaç hat
üzerinden petrolün pazarlanmasından yana tavır koymu tur.52 Özetle, Amerika eski
Sovyet Cumhuriyetleri’ne yabancı etkisinin geli ine “gücenen” Rusya’ya hatların
tamamının kontrolünü teslim etmeyi tercih etmemi tir.53 Bununla beraber, Körfez
petrollerine alternatif olabilecek Hazar petrol kaynaklarının ara tırılarak geli tirilmesi ve
çe itlenmesini öngören ulusal enerji politikası Amerika açısından önem ta ımaktadır.
ABD Hükümeti, Ba kan’ın Hazar enerji politikasına odaklı özel bir çalı ma grubu
olu turdu u 1994 yılından beri, Hazar Havzası’nın petrol ve do al gaz rezervlerinin
geli tirilmesini desteklemektedir. Bu çalı ma grubu, Hazar enerji geli imi üzerine
teknik, diplomatik ve ticari açıdan Amerikan politikasına biçim vermede gerekli
perspektifleri olu turmayı sa lamaktadır. 31 Ocak 1995 tarihinde Amerikan Büyükelçisi
Marc Grossman’ın Hazar petrolünün dünya pazarlarına birden fazla hattan çıkmasını
istedikleri yönündeki açıklamasından sonra, Clinton yönetiminin tavrı daha da
berrakla mı , Amerikalı yetkililer giderek artan ekilde Bakû-Ceyhan projesini
desteklemeye ba lamı tır. 1995 senesinden ba layarak ABD, Hazar Havzası’ndan do ubatı eksenine uzanacak çoklu hatlar projesinin taraftarıdır. Bu politikanın amaçları:
i. Hazar bölgesinin yeni devletlerinin ba ımsızlık ve egemenli inin
güçlendirilmesi ve ekonomik beklentilerinin artırılması,
ii. ran’ın müdahalesi ya da tek bir hatta ba ımlılık olmaksızın, Hazar enerjisinin
dünya pazarlarına serbest akı ını garanti altına alarak ABD, Türkiye ve di er
müttefiklerin enerji güvenli inin geli tirilmesi,
iii. ABD men eli irketler ba ta olmak üzere, di er firmaların ticari fırsatlarının
ço altılması,
iv. Yeni Hazar devletleri arasında ticari ba lantıların yeniden kurularak bölgesel
çatı maları çözümlemeleri için onların yönlendirilmesi,
v. Bo azlarda çevresel güvenli in korunması ve artırılması.54
ABD, Azerbaycan’ın jeopolitik özelli ini gayet iyi de erlendirerek ve
Kafkasya’ya özel bir önem vererek Azerbaycan petrolünün Azerbaycan, Gürcistan ve
Türkiye yoluyla Akdeniz’e ula tırılması projesini desteklemi tir. Benzer ekilde
Kazakistan ve Türkmenistan petrolünün de Azerbaycan topraklarından geçerek dünya
51 Jan H. Kalicki, “Caspian Energy at the Crossroads”, Foreign Affairs, September/October 2001,
s. 123.
52 Lale Sarıibrahimo lu, Kurt Kapanında Kısır Siyaset, Ankara, mge Kitabevi, 1997, s. 43.
53 Bruce W. Nelan, “The Rush for Caspian Oil (Exploration in Central Asia)”, s. 40.
54 http://clinton6.nara.gov/1999/11/1999-11-17-pipeline-document-2-from-november-1999.html,
(18 Haziran 2004).
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ekim 2005, Sayı: 33, s. 167–190.
pazarlarına çıkmasının ileri görü lülük olaca ını savunmu tur.55 Petrolün gecikmeden
dünya piyasalarına açılarak mevcut ihtiyacı kar ılaması ve geri dönü ümlü olarak Hazar
ülkelerine mali kaynak yaratması ABD için olumlu kar ılanmı tır. Bu amacın ardında,
bölge ülkelerinin ekonomilerini düzelterek Rusya’ya ya da ba ka ülkelere ba ımlılı ının
azalaca ı, mâli sistemleri kademeli düzelece inden krizlere kar ı siyasal açıdan da
dayanıklı olacakları planı yatmaktadır. Nitekim, Amerika’nın enerji hatları anla malarını
desteklemesinin nedenleri “Yeni Yüzyıl çin Ulusal Güvenlik Stratejileri” ba lıklı
raporda belirtildi i üzere dört nedene dayanmaktadır. lkin, Hazar devletlerinin
ba ımsızlı ına katkıda bulunacaktır, ikinci olarak demokratik, istikrarlı bir biçimde
Hazar toplumlarına refah sa layacaktır, üçüncü olarak ise, Azerbaycan, Türkiye,
Gürcistan, Kazakistan ve Türkmenistan arasında i birli ini arttıracaktır. Nihayet, Hazar
enerji kaynaklarının geli imi Amerika’nın oldu u kadar Türkiye ve di er müttefiklerin
enerji güvenli ine de hizmet edecek, Amerikan irketleri ve dünyadaki tüm irketler için
ticari fırsatlar yaratacaktır.56
ABD’nin bölgenin enerji politikasında özellikle batıya yönelen hatlar konusunda
önceli i vardır. Petrolün batıya ta ınması meselesinde alternatif rotalar
de erlendirildi inde Bakû-Ceyhan’ın avantajlı oldu u görülmektedir. Rus ve ran
seçenekleri dı ındaki ihtimalleri göz önüne alan ABD için, Pakistan, Hindistan, Çin, ve
Türkiye çıkı ları mevcuttur. Bu projelerin hayata geçirilmesinde Amerikan petrol
irketlerine a ırı mali ve siyasi destek sa lanmaktadır. Ancak bu güzergâhların içinde
Amerikan üstünlü ünü peki tiren güzergâh, Bakû-Ceyhan hattıdır. Çünkü Çin hattı çok
uzun ve pahalıdır, kısa vadede dü ünülmesi mümkün de ildir. Pakistan hattı Afganistan
meselesinden dolayı sekteye u ramaktadır. Bu durum Hindistan güzergâhını da
etkilemektedir. ABD uzun yıllar so uk ili kiler ya adı ı ran’a da fazla itimat
etmemektedir. Böylece geriye Bakû-Ceyhan hattı kalmaktadır.57 Bütün bunların yanı
sıra, petrolün Bakû-Tiflis-Ceyhan boru hattından geçerek dünya pazarlarına ta ınmasının
çevreye en duyarlı proje olması da önemlidir.58 Hükümet cephesinin demeçlerine
bakıldı ında da Bakû-Ceyhan’a destek verildi i görülmektedir. Örne in, 12 Kasım 1997
tarihinde Novorossisk hattına petrolün pompalanması için yapılan törende konu an ABD
Enerji Bakanı Federico Pena, “Bakû-Ceyhan’ın bir an önce gerçekle mesini istiyoruz”
demi tir.59
Ankara’dan ayrıldıktan sonra Avrupa ve Kanada lerinden Sorumlu Dı i leri
Bakan Yardımcısı olan Marc Grossman, Senato Dı ili kiler Komitesi Ekonomik Politika
55 Nesrin Sarıahmeto lu, “Kafkasya-Ötesi’ndeki Siyasal Geli meler ve Hazar Petrolleri”,
Alâeddin Yalçınkaya (der.), Türk Cumhuriyetleri, s. 37.
56 National Security Strategy for a New Century, The White House, December 1999,
www.usconsulate.org.hk/uscn/wh/1999/nssprc.htm, (28 Eylül 2004).
57 Osman Nuri Aras, Azerbaycan’ın Hazar Ekonomisi ve Stratejisi, Der Yayınları, stanbul, 2001,
s. 240.
58 National Security Strategy for a New Century, The White House.
59 TÜS AD, 1998, s. 83, http://www.tusiad.org/turkish/rapor/enerji/pdf/sec00, (06 Temmuz
2004).
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ekim 2005, Sayı: 33, s. 167–190.
hracat ve Ticaret Geli tirme Alt Komitesi’nde 8 Temmuz 1998 tarihinde yaptı ı
konu mada Bakû-Ceyhan hattının benimsenmesinin nedenini u ekilde açıklamı tır:
i. Enerji kaynaklarının çe itlendirilmesi, böylece ABD ve Avrupalı müttefikleri için
enerji güvenli ini artırmak,
ii. Bölgedeki birçok ülkenin ba ımlı oldu u enerji tekellerini kırmak,
iii. Hazar yatakları i lendikçe Bo azlar gibi dü üm noktalarının ortaya çıkmasını
önlemek,
iv. Amerikan i adamlarına fırsatlar yaratmak,
v. Orta Asya ve Kafkaslar’daki yeni devletler ile NATO müttefi i Türkiye’ye destek
vermek.60
Ayrıca, sözü geçen konu mada Grossman, Türkiye’nin her yıl artan enerji
sıkıntısından dolayı ta ınacak petrol ve do al gazın mü terisi olabilece inden
bahsetmi tir. Di er bir deyi le, Bakû-Ceyhan projesi daha hat dö enirken petrole aynı
zamanda alıcı da bulunmu olacak, böylece ekonomik açıdan kısa dönemde kâra geçen
bir yatırıma dönü ecektir. Bundan ba ka, 26 Mayıs 1998 tarihinde stanbul’da
düzenlenen “A Tale of Two Seas” ( ki Denizin Hikayesi) adlı uluslararası toplantıda
bildiri sunan ABD Ticaret Bakanlı ı Danı manı ve Yeni Ba ımsız Devletlerle Enerji ve
Ticari li kiler Ombudsmanı Jan H. Kalicki ise, bölge ülkelerinin ba ımsızlık, egemenlik
ve geli meleri ile bölgesel i birli i ve çatı maların çözümünü de Amerikan yönetiminin
boru hatları politikasını belirleyen nedenler arasında saymı tır.61 Bütün bunların
ötesinde, Ceyhan’a akacak petrolün potansiyel alıcılarından birinin srail olması da
ABD’nin Bakû-Ceyhan’ı desteklemesinin nedenleri arasında sayılmaktadır.62
Proje bazlı de erlendirildi inde ise, ABD’nin bölgeden geçecek petrol ve do al
gaz boru hatları konusunda bölgedeki çıkarları do rultusunda hareket etti i
görülmektedir. Öncelikle, Rusya’nın kendinden fazla uzakla mamasını sa layacak
ekilde, erken petrolün ihracında iki güzergâh seçene inin kabul edilmesine a ırlık
verilmi tir. Ancak temel ihraç boru hattı konusunda, petrol irketlerinin görü lerinden
ayrılarak Bakû-Ceyhan boru hattı desteklenmi tir.63 Cumhurba kanı Süleyman
Demirel’in Bakû-Ceyhan hattına ili kin olarak söyledi i, “Azerbaycan kararlıdır,
60 Turkistan Newsletter, Vol. 98, 15 Temmuz 1998, s. 113-115.
61 Jan H. Kalicki, “Partnership, Prosperity, and Pipeline”, A Tale of Two Seas Konferansı’na
sunulan bildiri, 26 Mayıs 1998, s. 3.
62 Bu konu srail Ba bakanı Netanyahu tarafından Güney Kore gezisi dönü ünde u radı ı
Bakû’de Aliyev ile yaptı ı görü me sırasında da gündeme gelmi ve Netanyahu’nun Bakû-Ceyhan
projesini destekledi i, hatta projeye katılmak istedi i gazetelere yansımı tır. Bkz. Yeni Yüzyıl, 1
Eylül 1997’den aktaran TÜS AD, “21. Yüzyıla Girerken Türkiye’nin Enerji Stratejisinin
De erlendirilmesi”, Aralık 1998, http://www.tusiad.org/turkish/rapor/enerji (16 Temmuz 20004),
s. 83. Özellikle 1996 yılında srail ve Türkiye arasında imzalanan güvenlik anla masından sonra,
srail’in Azeri petrolüne yönelik çıkarları canlanmı , bunun sonucunda Amerikan Kongresi’nde
srail ve Ermeni lobileri arasında uzla mazlıklar ba lamı tır.
63 Osman Nuri Aras, Azerbaycan’ın Hazar Ekonomisi ve Stratejisi, s. 235.
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ekim 2005, Sayı: 33, s. 167–190.
Gürcistan ve Türkiye de kararlıdır ve ABD projeyi desteklemektedir”64 sözleri de bu
noktanın altını çizmektedir. ABD’nin Bakû-Ceyhan hattına verdi i deste in arkasında
Türkiye’den iki beklentisi vardır: Birincisi, boru hattının korunmasında yardımcı
olmasıdır. kincisi, Türk devletlerini etkileyerek, onların müslüman bir milletin sa lıklı,
laik bir toplum olabilme yetisini kazanmalarının, serbest piyasa ekonomisine,
demokrasiye yönelmelerinin sa lamasıdır.65 Bu deste in nedenlerinden birinin ABD’nin
kendi stratejik çıkarlarına uyum göstermesinin yanı sıra, Türkiye’nin 1991 Körfez
Sava ı’ndan bu yana, Irak petrol boru hattından aldı ı kârlı geçi ücretini kaybetmesi ve
sınır ticaretinin ortadan kalkmasıyla u radı ı ekonomik zararın bir telafisi oldu u da
dü ünülmektedir.66
Sonuçta, ABD’nin Hazar enerji kaynaklarının ta ınması için belirledi i rota,
petrol ve do al gazın Rusya ve ran dahil edilmeden Orta Asya, Hazar, Gürcistan ve
Türkiye üzerinden uluslararası piyasalara arzıdır. Hatta kimi zaman Rusya’nın bile
planlara dahil edilebilece i belirtilmi tir. Ancak ran kotası sürekli gündemdedir.
Nitekim, Jan H. Kalicki, ran’a yönelik olarak u yorumda bulunmu tur:
“Biz, Hazar’daki devletlerin, anahtar tüketicilerin ve ilgili irketlerin gaz ve
petrolde ran’a ba ımlı kalmamalarını istiyoruz. Amacımız, Hazar’da çoklu boru hatlarını
gerçe e dönü türmek ran’dan geçecek boru hatları hakkında politikamız çok basit:
67
Bunlara kar ıyız…”
ABD’nin Dı i leri Bakan Yardımcısı Strobe Talbott, 21 Temmuz 1997 tarihinde
John Hopkins Üniversitesi’nin Orta Asya Enstitüsü’nde yaptı ı konu mada, Kafkasya ve
Orta Asya’da ekonomik ve siyasi reformların ba arısızlı ının bölgede istikrarsızlı a
neden olaca ını, bunun da iç ve sınır a an çatı maları alevlendirmesi halinde bölgenin
terör yuvası haline gelece ini, dinsel/siyasi a ırılıklara ve sonuçta bir sava a yol
açabilece ini belirtmi tir. Bu nedenle ABD’nin birincil görevlerinden biri bölgede
çatı maları önlemektir ve bu u urda 1992 yılından itibaren bölgeye yapılan yardımların
2,2 milyar doları a tı ı Talbott tarafından bu konu mada kaydedilmi tir. ABD Ticaret
Bakanlı ı’ndan Jan H. Kalicki de, tüm bölge devletlerin çıkarına olaca ına inandıkları
Rusya’dan geçen Hazar enerji hatlarının geli imini iddetle desteklediklerini açıklamı
ve öyle devam etmi tir:
“Özel olarak Kazakistan’dan Novorossisk’e giden Hazar Boru Hatları
Konsorsiyumu’nun (CPC) projesinin tamamlanmasını destekliyoruz....De i imlerin
ı ı ında stratejimiz, kar ılıklı birçok güçlendirici çabayı içeriyor. Bunlardan biri de, Hazar
devletlerinde ba ımsızlık ve egemenli i geli tirmek....Ba ımsızlık aynı zamanda güvenilir
ithal petrol ve gaz çıkı larını beraberinde getirir. Petrol ve gazın gelecekte engellemelerle
kar ıla madan akmasını sa lamanın sigortası çoklu boru hatlarıdır...Petrol ve gaz ta ıma
hatları e i görülmemi bölgesel i birli i sunacaktır ve bu da çatı maların önüne
64 Reuters, 12 Ekim 1998’den aktaran Brent Sasley, “1990’larda Türkiye’nin Enerji Politikaları”,
s. 342.
65 Brent Sasley, “1990’larda Türkiye’nin Enerji Politikaları”, s. 343.
66 Ibid., s. 344.
67 Jan H. Kalicki, “Text: Kalicki Details US Policies, Interests in Caspian Oil”, 25 ubat1998,
http://www.mtholyoke.edu/acad/intrel/kalicki.htm (14 Temmuz 2004).
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ekim 2005, Sayı: 33, s. 167–190.
geçecektir…[B]izce Hazar devletleri, anahtar tüketiciler ve ilgili irketler, petrol ve do al
gazın muslu unu ran’ın elinde tutsak etmemeliler. te bunun önüne geçmek için biz çoklu
68
hatlar sistemini gerçe e dönü türmeyi amaçlıyoruz...”
ABD planlarına aykırı olarak Türkiye, Türkmen gazının bir kısmının ran’ın
kuzeyinden geçirilecek bir boruyla Anadolu’ya getirilmesi için Tahran ile bir anla ma
yapmı tır. Oysa, ABD buna kar ılık gazın Hazar Denizi’nin altından geçirilip
Azerbaycan petrol boru hattının yanından Ceyhan’a sevk edilmesinin de
dü ünülebilece ini belirtmi tir.69 Rusya’nın muhalefetine ve Birle ik Devletler’in
baskılarına kar ın A ustos 1994 tarihinde, Cumhurba kanı Niyazov, ran ile
Türkmenistan- ran-Türkiye-Avrupa gaz hattını olu turacak anla mayı imzalamı tır. Boru
hattının ran’dan ba layarak, Türkiye ve Bulgaristan’dan geçerek öncelikle yıllık 15
milyar m3 daha sonra 28 milyar m3 do al gaz ta ıması planlanmı tır. Temmuz 1997’de
Clinton yönetimi Türkmenistan- ran-Türkiye Gaz Boru Hattı’na muhalefetini sona
erdirmi tir. Royal Dutch Shell ortaklı ını da içeren bir grup irket bu projeye talip
oldu unu A ustos 1997’de açıklamı , aynı dönemde Avustralya’dan BHP, ranPakistan-Hindistan hattını önermi tir. Ardından ABD-Türkiye ortak bir ta ıma koridoru
dü üncesini ortaya atmı tır. Bakû-Ceyhan’ın da buna ba lı olarak dü ünülmesi karar
verilmi tir. Washington Türkmenistan ve Kazakistan’ı bu projeye katılmaya
ça ırmı tır.70 8 milyar dolara mal olacak olan projenin 1998 yılında ba laması
planlanmı , bunun 3,5 milyar dolarının ran tarafından finanse edilmesi
kararla tırılmı tır. Hazar’ın altından geçtikten sonra Bakû-Ceyhan’a paralel bir güzergâh
izlemesi öngörülen bu dev hattın in ası halinde, maliyet açısından tasarruf sa lanacaktır.
Ayrıca, boru hattı iletim sistemi, bakım-onarım, i letme ve personel hizmetleri açısından
da giderlerin önemli ölçüde azalaca ı BOTA yetkililerince ba tan beri ifade
edilmektedir. Yatırım ve i letme maliyetlerindeki bu büyük tasarruf yalnızca Türkmen
gazı projesini de il, aynı zamanda Bakû-Ceyhan hattını da ekonomik yönden çok daha
cazip hale getirecektir.71 te bu nedenle, ABD’nin muhalefetini sona erdirmesinde
ekonomik faktörlerin belirleyicili inden bahsetmek mümkündür. Kaldı ki, son tahlilde,
proje gerekli deste i alamayarak rafa kaldırılacaktır. Bunda ABD’nin deste inin
sınırlılı ı kadar güncel geli melerin de etkili oldu u söylenebilir. Mavi Akım projesinn
ortaya çıkması ve Türkmen gazının Rusya tarafından yüksek miktarda alımını içeren
yeni bir anla manın onaylanması, arz ve talep sorununu gündeme getirmi tir. Nitekim,
PSG (Pipeline Solution Group)’nin Ba kanı Ed Smith 3 Mart 1999 tarihinde ABD
Senatosu’nda u de erlendirmeyi yapmı tır:
“.....Hem Mavi Akım, hem de Trans-Hazar Projesi, Türkiye’ye gaz getirecektir.
Ancak, Türkiye’deki gaz pazarının büyüklü ü dikkate alındı ı takdirde, aynı anda
68 Ibid.
69 smail Sosyal, “Hazar Bölgesinde Petrol ve Gaz Kaynakları”, Alâeddin Yalçınkaya, Türk
Cumhuriyetleri, s. 22.
70 Emin Gürses, “11 Eylül ve Uluslararası Sistemde Jeopolitik Rekabet”, Aydınlanma 1923,
http://www.teror.gen.tr/turkce/abd/11_Eylul/makaleler/makale4.html, (14 Temmuz 2004).
71 Necdet Pamir, “E risiyle Do rusuyla Türkmen Gazı ve Türkiye”,
http://www.avsam.org/turkce/analizler/analizler/3_analiz.htm, (15 Temmuz 2004).
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ekim 2005, Sayı: 33, s. 167–190.
bunlardan yalnız bir tanesinin yapılabilmesi mümkündür…Trans-Hazar gibi muazzam
maliyeti ve riskleri olan projeleri geli tirebilmek, hat oraya vardı ında, pazarın orada
olmasını zorunlu kılar. Türkiye’[deki]…talep, önümüzdeki 3–5 yıllık süreçte ancak tek dev
projeye olanak vermektedir. Bu nedenle de, una kesinlikle kani olduk ki, bu iki projeden
[Mavi Akım ve Trans-Hazar] hangisi finans konusunda ba arılı bir geli me sa larsa di eri
72
duraklayacak ve büyük olasılıkla 5–10 yıl gecikecektir.”
Benzer ekilde, Gazprom’un Ba kan Yardımcısı Sergei Dubinin’in de 24 Kasım
1999 tarihinde, Mavi Akım’ın finansmanı konusunda çok ilerleme kaydedildi ini ve
Trans-Hazar’ın bu kadar ansının olmayaca ını ifade ettikten sonra, “Eminim ki
Türkmen gazı, Rusya üzerinden...Türkiye’ye Mavi Akım hattı ile ta ınacaktır. Bu
durumda Hazar’ı geçen bir hatta gerek kalmayacak” demi tir.73 Sonuçta, Ed Smith’in ve
Dubinin’in yakla ımına paralel nedenlerle bu proje beklemeye alınmı tır.
Türkmenistan'ın Rusya'ya yılda 50 milyar m3 do al gaz satacak olması bir yönüyle
Trans-Hazar boru hattını zora sokan bir geli me olmu tur. 18 Kasım 1999 tarihli AG T
Zirvesi’nde imzalanan hükümetlerarası bildirgenin ardından Mavi Akım’a a ırlık
verilmesi ile bu proje gündemden dü mü tür. Ayrıca, Türkmenistan ile ili kilerin
gerilmesi, Türkmenistan’ın, Rusya ile yeni bir do al gaz anla ması imzalaması, bu
projenin gerçekle mesini o dönemde imkânsız kılsa da, projeden tamamen
vazgeçildi ini söylemek mümkün de ildir.
Ba ımsızlı ın ve istikrarın sa layıcısı olarak de erlendirilen çoklu boru hatları
sistemi, ABD tarafından sürekli olarak gündeme getirilmi , bu plana uydu u ölçüde,
Bakû-Ceyhan gibi birçok projeye destek verilmi tir. Ancak, uzun erimli bir giri im
olmasından dolyı, ABD, temkinlili i elden bırakmamı tır. Kaldı ki, her proje ekonomik
açıdan gerçekçi oldu u ölçüde tercih edilebilirli ini korur. n adan da önce, belki
alıcıların bulunması, yatırımcıların olu turulması süreçleri göz önüne alınmalıdır.
Nitekim, 12 Nisan 2000 tarihinde Azerbaycan, Türkiye, Gürcistan ve ABD arasında
yapılan görü mede Amerikan yetkilileri tarafından bu ülkelere önerilerde bulunulmu tur.
ABD, Hazar enerji kaynakları ile ilgili olarak acele edilmemesi gerekti inin altını
çizerken, öncelikle boru hattı ile ilgili olarak imzalanan anla maların onaylanmasına
dikkat çekmi tir. Ayrıca, üç ülke kendi aralarında görü erek sorunları çözdükten sonra
hattın gerçekle mesi için yatırımcı bulunmaya ba lanmasının gerekti i de ifade
edilmi tir.74 Gerekli teknik ve detay mühendislik çalı malarının 2002 senesinde
tamamlanmasının ardından, 26 Eylül 2002 tarihinde Bakû-Tiflis-Ceyhan hattının
Türkiye bölümünde in aatına Ceyhan’da ba lanmı tır. Projenin daha önce planlandı ı
gibi yürütülmesi halinde, BTC'den ilk petrol akı ının, 2005 yılında gerçekle tirilmesi
beklenmektedir.
72 Ibid.
73 Ibid.
74 Mustafa Eziz, “Bakı-Ceyhan’ın ABD Düyünü”, Zaman, Azerbaycan, 15-17.04.2000, s. 6’dan
aktaran Osman Nuri ARAS, Azerbaycan’ın Hazar Ekonomisi ve Stratejisi, s. 236-237.
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ekim 2005, Sayı: 33, s. 167–190.
Sonuç
ABD’de, di er birçok ülkede oldu u gibi, uluslararası enerji politikaları
konusunda, nihai kararları biçimlendiren birden fazla güç merkezi ve bu merkezler
içinde de, zaman zaman farklıla abilen yakla ımlar söz konusudur. Örne in, ExxonMobil, Chevron, Unocal, Conoco gibi petrol devlerinin, petrol politikalarında karar alma
ve daha da önemlisi uygulama a amalarında yadsınamaz a ırlıkları vardır. ABD
yönetiminin ve Ba kan adına Hazar Bölgesi enerji yatırımlarından sorumlu Büyükelçiler
Richard Morningstar ve John Wolf’un ısrarlı ve kesin görünen açıklamalarına kar ın,
irketlerin Bakû-Ceyhan petrol boru hattı konusunda yatırım taahhüdünde bulunmaktan
kaçınmaları ve ran ambargosunu delmeye yönelik giri imleri, ABD dı politika
yapımında firmaların etkinli ini ortaya koymaktadır. Kaldı ki, en büyük tezat, Amerikan
stratejistlerinin boru hatları de erlendirmelerine en yo un kar ı çıkı ın Amerikan
irketlerinden gelmesidir. Büyük hissedarları arasında BP tarafından yönlendirilen
Azerbaycan Uluslararası Petrol Konsorsiyumu, Bakû-Ceyhan hattına yatırım yapmak
için gelen baskılara çok güçlü bir direni göstermi ve daha az maliyetli olan Batı
Hattı’nı desteklemi tir. Tüm sürece bakıldı ında, Bakû-Supsa hattı olarak anılan proje
Bakû-Ceyhan’a rakip olmu , büyük ölçüde eski boruların tamir edilmesi, bazı
bölümlerin de i tirilmesi ve yeni bölümlerin eklenmesi ile Nisan 1999’da faaliyete
geçmi tir. Mobil gibi büyük bir irketin de Hazar’ı geçen ba ka bir yol arayı ında
olması, Hükümet cephesi ile petrol lobisinin bu konuda farklı yakla ımlara sahip
oldu unu göstermektedir.
Sonuçta, ana ihraç hattı olarak Bakû-Ceyhan’ın 2005 yılında tamamlanarak
çalı maya ba layacak olması da sorgulanan ABD deste ine verilebilecek en iyi yanıttır.
Kaldı ki, bu dönemde özellikle adı geçen co rafyada ABD, NATO müttefi i Türkiye’yi
en uygun “geçi modeli” olarak görmü tür. Bölge hakkında bilgi eksikli ine sahip
ABD’nin, bu açı ını kapamak için Türkiye ile i birli ine yöneldi i de söylenebilir. Bir
anlamda, ABD bu co rafyada etkin olabilmek için Türkiye’yi köprü olarak kullanmı tır.
Bölge co rafyası ile Türkiye’nin etnik yakınlı ının özellikle, Sovyetler Birli i’nin
çökü ünden sonra, Batı dünyası ve bilhassa ABD tarafından desteklendi i, hatta te vik
edildi i söylenebilir. “Demokratik, laik ve istikrarlı Batı yanlısı Türkiye”nin Clinton
döneminde önemli bir referans noktası olarak ele alındı ı görülmektedir. nsan hakları
ele tirilerinin yerini, özellikle 1995 senesinden sonra, destek mesajları almı ve
demokratik iyile tirmelere paralel, Amerika Türkiye ili kileri de sıcakla mı tır.
ABD’nin enerji politikasına bakıldı ında, özelde Hazar Havzası ile ilgili olarak,
enerji çıkarlarının etkin bir biçimde takibinin Clinton döndeminden itibaren ba ladı ı
söylenebilir. Ancak, Clinton sonrasında Bush yönetiminin göreve gelir gelmez bu
konuda yeniliklere gitti i görülmektedir. Örne in, George Bush, Amerikan enerji
güvenli ini sa lamak için, yeni bir yapılanma gerçekle tirerek, enerji için kurumsal
yapılar olu turmu tur. Ba kan Bush'un politikalarında, enerji kaynaklarında çe itlilik
Amerika için önemlidir, sadece enerji güvenli i için de il, ulusal güvenlik açısından da
büyük de er ta ımaktadır. 11 Eylül’ün ardından Afganistan ve Irak harekatları,
analizciler tarafından enerji bazlı de erlendirilmeye tâbi tutulmu tur.
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ekim 2005, Sayı: 33, s. 167–190.
Clinton’dan oldukça farklı bir dı politika perspektifine sahip olan Bush, BakûCeyhan ve ran konusunda Clinton’ın tutumundan ayrılmamı , Bakû-Ceyhan’a deste ini
ifade ederken, ran’ın projelerde yer almamasını savunmu tur. Hazar enerjisinin batıya
aktarımı alternatiflerinin hevesli destekçisi Clinton’ın tersine, Bush ve ekibi göreve gelir
gelmez Hazar bölgesine yönelik geli melere daha temkinli adımlarla yakla arak, bakı ını
Körfez bölgesine çevirmi tir. Kadrosuna petrol irketlerinden gelen isimleri atayan ve
kendisi de petrolle ba lantılı geçmi e sahip olan Bush, enerji politikalarını bir bütün
olarak de erlendirmi , enerjide Hazar Havzası’ndan önce Körfez’e önem vermi tir.
ABD Dı i leri Bakanı Colin Powell, bakanlı ında gerçekle tirdi i yeniden yapılanma
çerçevesinde, "ABD Ba kanı ve Dı i leri Bakanı'nın Hazar Havzası Enerji Politikaları
Danı manlı ı" görevini la vetmi tir. Böylece Clinton döneminde Bakû-Ceyhan ve di er
Hazar enerji projeleri kapsamında kurulan ve sırasıyla Richard Morningstar, John Wolf
ve Elizabeth Jones tarafından yürütülen bu önemli danı manlık görevi, tarihe karı mı tır.
Dünya petrol rezervleri açısından de erlendirildi inde ortaya bir gerçek daha
çıkmaktadır ki Bush yönetimi de petrol politikalarını bu zemin üzerine in a etmektedir.
Gelecek projeksiyonlarına bakıldı ında Hazar Havzası enerji kaynaklarının ancak hızla
geli mekte olan Asya’nın ihtiyacını gidermeye yetece i belirtilmektedir. Di er bir
deyi le, bu kaynaklardan Batı’nın yeterince faydalanması söz konusu olamayacaktır.
ABD'nin petrol depoları giderek tükenirken, geli mi durumunu korumaya ve görece
hızı yava da olsa artan enerji talebini har ılamaya çalı an Batı’nın yönelebilece i tek
seçenek en zengin kaynakları içeren Körfez bölgesinden geçmektedir. Bu durumda,
Bush da Körfez öncelikli politikaları Hazar havzasına e ilmenin önünde tutmu tur.
Bush ve Clinton arasındaki temel politika farklarından hareketle, genel olarak
sosyal reformlara öncelik veren Clinton’ın dönemine kıyasla Bush’un kar ıla tı ı
sorunlar göz önüne alındı ında, Hazar bölgesinin neden daha arka planda kaldı ı da
görülebilir. Bush, Körfez bölgesinde ABD enerji çıkarlarını aramaya yönelirken, Hazar’ı
geri plana atmakla beraber, Bakû-Ceyhan’a ve dolayısıyla Türkiye’ye verilen ABD
deste ini sınırlı da olsa devam ettirmi tir.
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ekim 2005, Sayı: 33, s. 167–190.
Kaynaklar
• Ahmed Rashid, The Resurgence of Central Asia, Islam or Nationalism, Oxford
University Press, Kaachi, 1994.
• Azerbaijan,11 Mayıs 2004,
http://www.cia.gov/cia/publications/factbook/geos/aj.html (29 Haziran 2004).
• Brent Sasley, “1990’larda Türkiye’nin Enerji Politikaları”, Barry Rubin, Kemal
Kiri çi, Günümüzde Türkiye’nin Dı Politikası, stanbul, Bo aziçi Üniversitesi
Yayınevi, 2002.
• Bruce W. Nelan, “The Rush for Caspian Oil (Exploration in Central Asia)”,
TIME, 4 Mayıs 1998.
• Cenk Pala, “21. Yüzyıl Dünya Enerji Dengesinde Petrol ve Do al Gazın Yeri
ve Önemi: Hazar Boru Hatlarının Kesi me Noktasında Türkiye”, Avrasya
Dosyası, Cilt: 9, Sayı. 1, Bahar 2003.
• Charles Fairbanks, S. Frederick Starr, C. Richard Nelson Kenneth Weisbrode,
“Strategic Assessment of Central Eurasia”, Haziran 2001,
http://www.acus.org/Publications/policypapers/internationalsecurity/Central%2
0Eurasia.pdf (01 Temmuz 2004).
• David Correll, “Caspian Sea Region: Key Oil and Gas Statistics”, A ustos
2003, http://www.eia.doe.gov/emeu/cabs/caspstats.html (28 A ustos 2004).
• Dinçer Ta çıkar, “Orta Asya’daki Ekonomik Reformlar ve Yeni Büyük Oyun”,
Alâeddin Yalçınkaya (der.), Türk Cumhuriyetleri ve Petrol Boru Hatları,
stanbul, Ba lam Yayıncılık, 1998.
• Emin Gürses, “11 Eylül ve Uluslararası Sistemde Jeopolitik Rekabet”,
Aydınlanma 1923,
http://www.teror.gen.tr/turkce/abd/11_Eylul/makaleler/makale4.html, (14
Temmuz 2004).
• Erol Tümertekin ve Nazmiye Özgüç, Ekonomik Co rafya Küreselle me ve
Kalkınma, stanbul, Çantay Kitabevi, 1999.
• Gawdat Bahgat, America Oil Diplomacy in The Persian Gulf and The Caspian
Sea, Univ. Press of Florida, 2003.
• Henry R. Huttenbach, “Azerbaijan”, Encyclopedia of U.S.Foreign Relations,
Vol. 4, New York, Oxford, Oxford University Press, 1997.
• http://clinton6.nara.gov/1999/11/1999-11-17-pipeline-document-2-fromnovember-1999.html, (18 Haziran 2004).
•
brahim Kalkan, “Kazak Petrolleri ve Uluslararası Güçler”, Alâeddin
Yalçınkaya (der.), Türk Cumhuriyetleri ve Petrol Boru Hatları, stanbul,
Ba lam Yayıncılık, 1998.
•
smail Sosyal, “Hazar Bölgesinde Petrol ve Gaz Kaynakları”, Alâeddin
Yalçınkaya, Türk Cumhuriyetleri, s. 22.
• Jan H Kalicki, “Partnership, Prosperity, and Pipeline”, A Tale of Two Seas
Konferansı’na sunulan bildiri, 26 Mayıs 1998.
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ekim 2005, Sayı: 33, s. 167–190.
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Jan H. Kalicki, “Caspian Energy at the Crossroads”, Foreign Affairs,
September/October 2001.
Jan H. Kalicki, “Text: Kalicki Details US Policies, Interests in Caspian Oil”, 25
ubat1998, http://www.mtholyoke.edu/acad/intrel/kalicki.htm (14 Temmuz
2004).
Kazakhstan,11 Mayıs 2004,
http://www.cia.gov/cia/publications/factbook/geos/kz.html (29 Haziran 2004).
Lale Sarıibrahimo lu, Kurt Kapanında Kısır Siyaset, Ankara, mge Kitabevi,
1997.
Major Event, Vol.1, No.1, October 1997,
http://ourworld.compuserve.com/homepages/usazerb/971000c.htm, (29 Haziran
2004).
Mehmet Binay, “Hazar Petrolünde Geli meler ve Bölgesel Güçler Üçgeninde
Türkiye”, 30 Haziran 1996, http://www.turkiye.net/mbinay/news/analiz6.htm
(17 Haziran 2004).
Mehmet üküro lu, Saule Baıtzhaunova, “Hazar Havzası’nda Son Geli meler
ve Petrol Boru Hatları”, Ümit Özda , Ya ar Kalafat, M. Seyfettin Erol (der.),
21. Yüzyılda Türk Dünyası Jeopoliti i, Cilt 1, Ankara, ASAM Yayınları, 2003.
Mustafa Aydın, “New Geopolitics of Central Asia and the Caucasus Causes of
Instability and Predicament”, http://www.mfa.gov.tr/grupa/sam/20.htm (29
Haziran 2004).
National Security Strategy for a New Century, The White House, Aralık 1999,
www.usconsulate.org.hk/uscn/wh/1999/nssprc.htm, (28 Eylül 2004).
Necdet Pamir, “E risiyle Do rusuyla Türkmen Gazı ve Türkiye”,
http://www.avsam.org/turkce/analizler/analizler/3_analiz.htm, (15 Temmuz
2004).
Necdet Pamir, “Turkey: The Key to Caspian Oil and Gas”, A ustos 2001,
www.israeleconomy.org/strategic/strat13.pdf (17 Haziran 2004).
Nesrin Sarıahmeto lu, “Kafkasya-Ötesi’ndeki Siyasal Geli meler ve Hazar
Petrolleri”, Alâeddin Yalçınkaya (der.), Türk Cumhuriyetleri.
Nur in Ate o lu Güney, Mustafa Türke , lhan Uzgel (der.), Türkiye’nin
Kom uları, stanbul, mge Kitabevi, ubat 2002.
Osman Nuri Aras, Azerbaycan’ın Hazar Ekonomisi ve Stratejisi, Der Yayınları,
stanbul, 2001.
Robert Cullen, “Central Asia and the West”, Michael Mandelbaum (der),
Central Asia and the World, London, Pinter Publishers Limited, 1994.
Sam Brownbak, “U.S. Economic and Strategic Interests in the Caspian Sea
Region: Policies and Implications”, Caspian Crossroads Magazine, Vol. 3,
Issue Fall, http://ourworld.compuserve.com/homepages/usazerb/321.htm (14
Temmuz 2004.)
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Ekim 2005, Sayı: 33, s. 167–190.
•
•
•
•
•
•
•
•
Sava Süzal, “Kafkasya Politikaları De i meli”, Sabah, 23 Temmuz 1997’den
aktaran, Halil Bal, “Kırgızistan: Çin Bölgesi ve Rus Deste i Altında”, Alâeddin
Yalçınkaya (der.), Türk Cumhuriyetleri.
Steven Dale Greenlee, “Gold mine or tar pit?”, The World & I, Washington,
Vol. 14, Aralık 1999.
Turkistan Newsletter, Vol. 98, 15 Temmuz 1998.
Turkmenistan, 11 Mayıs 2004,
http://www.cia.gov/cia/publications/factbook/geos/tx.html (29 Haziran 2004).
Türkistan, 26 Eylül 2002,
http://www.avsam.org/gunlukbulten/arsiv/2002/26092002.htm (15 Temmuz
2004).
TÜS AD, 1998, http://www.tusiad.org/turkish/rapor/enerji/pdf/sec00, (06
Temmuz 2004).
Uzbekistan, 11 Mayıs 2004,
http://www.cia.gov/cia/publications/factbook/geos/uz.html (29 Haziran 2004).
Vassilis K Fouskas, Balkanlar-Ortado u-Kafkasya So uk Sava Sonrası ABD
Politikaları, stanbul, Aykırı Yayıncılık, 2004.