Nothing Special   »   [go: up one dir, main page]

Academia.eduAcademia.edu

ALTHUSSER'İN MARX ELEŞTİRİSİ ÜZERİNE

2018, ALTHUSSER'İN MARX ELEŞTİRİSİ ÜZERİNE

ALTHUSSER’İN MARX ELEŞTİRİSİ ÜZERİNE Bersu Çat Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü Özet Bu yazıda Althusser’ in Marx’ın genç dönem yazılarındaki Hegelci yaklaşımına olan eleştirisinin sebeplerini tartışacağım. Marx’ ın 1844 El Yazmaları kitabında bahsettiği “Yabancılaşma” kavramı üzerinde duracağım. Bu kavram Althusser’ in Marx’ a hümanist temelli düşünce yapısı eleştirisini getirmesinin en önemli sebeplerinden. Sonuç olarak Althusser’in Hümanist ve Hegelci Marx yorumunu inceleyerek, Marx’ın ilk zamanlarındaki düşüncesinde Althusser’in söylediği gibi hümanist taraflar olduğu idda edilecektir. Anahtar Kelimeler Hegel, Marx, Althusser, Hümanizm, İdeoloji, Diyalektik, Yabancılaşma, Sınıf, Birey, Tarihsel Materyalizm. Giriş Althusser’in Marx eleştirisine yönelmeden önce Marx’ın içindeki Hegelciliğe yönelmek gerekiyor. Marx, Hegel’ i çoğu zaman değillerken olumluyor. Althusser’ e göre Marx, Hegel’ i eleştirirken birçoğunun aksine içerik olarak eleştiriyor. Marx, Hegel’ in bahsettiği Devlet in evrenselliğin somutlaşmış hali olduğunu ve bunun bu şekilde kullanılmasının doğru olmadığını söyler. Althusser, Hegel’in Hukuk Felsefesinin İlkeleri kitabı için “özgürlüğün bulunmadığı çembersel bir bütünlüğü önereceğine, Prusya örneği piramit yapıyı gösterir. Eşitlik yerine komut ve yetki zinciri, ideanın gerçek dolanımı yerine loncaların, resmi dairelerin, kolluk gücünün ayırıcı duvarları vardır” Althusser, L. (2006) Althusser’den Önce Louis Althusser.(s.171)(Althusser 2006, s. 171) der. Hegel felsefesinde bilinir ki tarihsel süreçlerin en sonunda ortaya çıkacak olan herkesin özgürlüğü sonucu vardır. Althusser’ in de vermiş olduğu örnekler gösterir ki Hegel kendi felsefesiyle çelişkiye düşmüştür. Hegel’ in bahsettiği örneklerin sonucunda bireyin değil sınıfların özgürlüğü söz konusudur. Bunun sonucu da Marx’ ın da 1844 El Yazmaları’ nda bahsetmiş olduğu “yabancılaşma”dır. Althussere göre “Hegel, Marx’ın sessiz gücüdür.” Althusser, L. (2006) Althusser’den Önce Louis Althusser.(s.194)(Althusser 2006, 194) Marx’ ın ilk dönemlerindeki düşünce yapısının altında hep Hegel vardır. Althusser’ e göre Marx, Hegel’ i aşmadan kendi düşüncelerini bulamayacaktır. Ama öte yandan Hegel felsefesinde tarih için söylenenlerin eksik kalan taraflarını Marx doldurmuştur. “Althusser, Marx’ın Hegel felsefesinden tarih anlayışını devraldığını ve özellikle içeriğini doldurduğunu iddia ederken bir anlamda daha sonradan ortaya koyacağı Tarih Kıtasının keşfi iddiasının ilk temellerini atmış görünmektedir. Ona göre Marx’ın bu hamlesi Hegel’in ters yüz edilmesinin yanı sıra aşılmış olması anlamına da gelmektedir.” Saygın,T.(2018).HEGEL-MARX İLİŞKİSİ BAĞLAMINDA ALTHUSSER.(s.122) Hümanist Marksizm eleştirileri özellikle Marx’ın ilk dönem yazılarına yapılmaktadır. Althusser “Marx İçin” kitabında Marx ve Hegel ilişkisini ayrıca değerlendirmeye almak gerektiğini vurgular. Althusser’e göre Marx’ın düşünce dönemlerinde ciddi epistemolojik kopuşlar görülmekteydi. Marx bu epistemolojik kopuşun sonunda “önceki felsefi bilincinden koptu ve yeni bir felsefe (diyalektik materyalizm) kurdu.” (Althusser 2002, s. 43-44) Marx bu ayrımın sonunda yeni bir bilimi “tarih bilimini” ortaya çıkarmıştır. Kendisinden önceki bilimler matematik ve fiziktir. Bu süreçlerden sonra diyalektik maddecilik de Tarih biliminin keşfiyle mümkün olmuştur. “Marx, bilimsel bilgi’ye üçüncü bir kıta buldu: Tarih kıtası” (Althusser 2004, s. 24) Marx’ın genç dönemlerinden çıkıp olgunlaşma sürecine geçişinde sadece Hegel’in kullanmış olduğu yöntemlerden sıyrılması ve Feuerbach’ın materyalizmiyle birlikte tarihe uygulanması etkili değildir. Marx’ın evrimi elbette Hegel ve Feuerbach’ın izleriyle beraber yeniden düşünme olmasının dışında Marx’ın Hegel’in diyalektiğini yapmasında bir mantık söz konusudur. Althusser’e Göre Marx’ın İnsan Anlayışı Althusser’in Genç Marx’ın olgunluğa doğru ilerleyen süreçlerinde rahatsızlık duyduğu ve büyük eleştirilerde bulunduğu noktayı tartışalım. “Genç Marx’a göre, “İnsan”, sefaleti ve köleliği ifşa eden bir çığlık değildi yalnızca. Marx’ın dünya kavrayışının ve pratik tavrının teorik ilkesiydi. (Özgürlük akıl ya da topluluk [communauté] olan) “Insanın Özü”, hem kesin bir tarih teorisi, hem de bağdaşık bir politik pratik oluşturuyordu.” Althusser, L. (2002) Marx İçin.(s.272) Altuhsser’ e göre Marx hümanizminin iki dönemi vardır. Bunlardan ilkinde Hegel’ de değil Kant’a ve Fichte’ ye daha yakındır. Bu döneminde “tarih teorisini teorik olarak insan felsefesi üzerinde kurar. Tarih, özgürlük ve akıl demek olan insanın özü sayesinde kavranabilir ancak.” Althusser, L. (2002) Marx İçin.(s.272) Bu bakış açısı yorumlandığında özgürlük insan için gereklidir. Özgürlükle savaşanlar bile özgürlüğü yaşarlar. Özgürlüğü böyle ele aldığımızda akıl nasıl konumlanır? “Kant’ın ve Fichte’nin dilediği gibi, özerk liktir, aklın iç yasasına itaattir.” Althusser, L. (2002) Marx İçin.(s.273) Marx’ın hümanizminin ikinci evresine geldiğimizde burada Feuerbach’ın “toplulukçu” hümanizmi devreye girer.  “Feuerbach’ın hümanizmi, akıldışında aklın yabancılaşmasını ve bu yabancılaşmanın içinde de insanın tarihini, yani gerçekleşmesini göstererek, özellikle bu çelişki üzerinde düşünmeyi sağladı.” Althusser, L. (2002) Marx İçin.(s.274) Bu noktadan sonra Althusser Marx’ ın eleştirisini “yabancılaşma” kavramı üzerinden yürütür. Yabancılaşma kavramı Marx’ ın Hümanizmle ilgili bakış açısını açmamıza yardımcı olacak. 1844 El Yazmaları “Yabancılaşma” Kavramı “İşçi ne kadar çok zenginlik üretir, üretimi erk ve hacim bakımından ne kadar artarsa, o kadar yoksul duruma gelir. Ne kadar çok meta üretirse, o kadar ucuz bir meta olur. İnsanların, dünyasının değersizleşmesi, nesnelerin dünyasının değer kazanması ile orantılı olarak artar. Emek sadece emtia üretmekle kalmaz; genel olarak emtia ürettiği ölçüde, kendi kendini ve işçiyi de meta olarak üretir. Bu olgu sadece şunu dile getirir: Emeğin ürettiği nesne, onun ürünü, yabancı bir varlık olarak, üreticiden bağımsız bir erk olarak, ona karşı koyar. Emek ürünü, bir nesne içinde saptanmış, bir nesne içinde somutlaşmış emektir, emeğin nesnelleşmesidir. Emeğin edimleşmesi, onun nesnelleştirilmesidir. İktisat aşamasında emeğin bu edimleşmesi, işçi için kendi gerçekliğinin yitirilmesi olarak, nesnelleşme nesnenin yitirilmesi ya da nesneye kölelik olarak, sahiplenme yabancılaşma, yoksunlaşma olarak görülür.” Marx,K.(2011).1844 El Yazmaları.(s.140) Marx’ın “1844 El Yazmaları” kitabından alıntı bu iki paragrafta yabancılaşma kavramının özünü görüyoruz. Marx insanın kendinin, kendi dışında bir biçim alarak nesnenin kölesi haline gelmesi, doğal süreçlerden uzaklaşmasını ve nesne için yaşamasına “yabancılaşma” adını verir. Yabancılaşmada işçi ne kadar emek ürünü üretirse o kadar köle durumuna düşer. İşçi önce kendi emeğine sonra kendi emeğinin ürününe en sonunda da kendisine yabancılaşır. Bir sonraki evrede insan ilişkilerinde de yabancılaşma görülür. Yaşamını nesneye atfettikten sonra işçinin yaşamının nesneye ait olduğunu söyler. “Demek ki yabancılaşmış emek insandan kendi üretim nesnesini çekip alırken, ondan cinsil yaşamını, onun gerçek cinsil nesnelliğini de koparıp alır ve insanın hayvan karşısında sahip bulunduğu üstünlüğü, örgensel-olmayan bedeninin, doğanın elinden alınması elverişsizliğine dönüştürür.” Marx,K.(2011).1844 El Yazmaları (s.147) Yukarıdaki paragraftan anladığımız işçi emeğine ve devamında kendine yabancılaştıkça insani özelliklerinden de kopmaya başlar. Onu hayvandan ayıran tüm insani özellikleri yok olur. Sadece yeme, içme ve üreme işlevleriyle var olur. Bu varoluş hayvanın varoluşundan farklı değildir. İnsanın kendine ve kendi bedenine yabancılaşması sonucu kaçınılmaz olan gerçekleşir ve “insan insana yabancılaşır.” Bu durumun olumlu bir çelişkisi de şudur ki: İşçi ürettiği emek ürününe yabancıysa bu ürün bu etkinlik kime ilişkindir? İşçiden başka bir varlığa ilişkin olmalıdır bu durumda “işçi olmayan insana ilişkin” olacaktır. İşçi için yabancı olan şey işçi olmayan ve emek ürünün sahibi olan kişi için “zevkli “ bir nesnedir. Peki bu bahsi geçen “yabancılaşma” aşılabilir bir şey midir? Marx bunun cevabını “mülksüzleşme” olarak verir. İnsan ancak bağlı olduğu mülkten kopabilirse kendi nesnesine ve kendisine olan yabancılaşmadan kurtulabilir. Çünkü özel mülkiyet kavramı sınıfları doğurur. Toprak sahibi olmak demek insanları çalıştırabileceğin anlamına gelir. Marx’ın “Herkesin yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre.” Sözü de bu durumu açıklar niteliktedir. Yani aslında Marx’ın söz ettiği çözüm komünizmdir. Yabancılaşmanın aşılması özel mülkiyetin ortadan kalkmasıyla mümkün olabilir. Bu ortadan kaldırma eylemi birden gerçekleşemez bir süreçtir. Sürecin başı “kaba komünizm” olarak adlandırılır. Bu aşamada özel mülkiyet tam olarak kalkabilmiş değildir. Yabancılaşmanın sadece insanın nesneye olan yabancılaşması olmadığından bahsetmiştik. Bu durumda insanın insana olan yabancılaşması da aşılmış değildir. Bütün bu bağlardan tam olarak kopulabildiği zaman gerçek komünizme ulaşılabilir demektir. “Bu komünizm, tam gelişmiş doğalcılık(natüralizm) olarak hümanizmle eşittir ve tam gelişmiş hümanizm olarak da doğalcılıkla eşittir; insanla doğa ve insanla insan arasındaki çatışmanın gerçek çözümüdür- varoluşla öz, nesneleşme ile kendini pekiştirme özgürlük ile zorunluluk, birey ile tür arasındaki kavganın gerçek çözümüdür. Komünizm, tarihin çözülmüş bilmecesidir ve kendisinin bu çözüm olduğunu bilir.”(Marx, 2014:111) Bu yabancılaşmanın da içinde olduğu tarihsel süreç komünizme ulaştığında sonlanır. Komünizm gerçekleştiğinde artık varılmak istenen yere varılmıştır. Marx bunun egemen olan halkın senkronize eylemi olması gerektiğini söyler. “Sonuç olarak Marx’ın tüm düşüncesinin kökensel fikri ve bir bakıma tohumu, onun Hegel ve Feuerbach’tan aldığı yabancılaşma fikridir. Hegel yabancılaşmayı bilinç olguları düzeyinde ele alırken Feuerbach işi daha materyalist bir boyuta çeker.” Aydoğan,E.(2015). MARX VE ÖNCÜLLERİNDE YABANCILAŞMA KAVRAMI.(s.280) Yani aslında Marx’ı hümanist olarak eleştirilme sebebi Marx’ın bahsettiği tarihselliğin öznesinin insan olmasıdır. Ancak buradaki hümanizm bireycilikten uzaktır. Bildiğimiz hümanist ideolojinin öznesi bireydir. Bireyden yayılan bir olumlamadan bahseder. Ancak Marx ilk dönemlerinde bile bireyden çok sınıfların çıkarlarını önemsiyordu. Sonraki dönemlerinde insan ilişkileri olarak ele aldığı çoğu şey iktisadi ilişkilere dönüşse bile ilk zamanlarında Marx sınıfların özgürlüğü, sınıfların ayaklanması ve bilinçlenmesi üzerine yazılar yazmıştır. Kaynakça Althusser, L. (2002) Marx İçin, çev. A. I. Ergüden, İstanbul: İthaki Yayınları Althusser, L. (2004) Lenin ve Felsefe, çev. B. Aksoy, E. Tulpar, M. Belge, ed. Murat Belge, İstanbul: İletişim Yayınları. Althusser, L. (2006) Althusser’den Önce Louis Althusser, çev. Z. Zehra İlkgelen, İstanbul: İthaki Yayınları. Marx,K. 1844 El Yazmaları. (Çev. Murat Belge). İstanbul: Birikim Yayınları, 2014. Saygın,T.HEGEL-MARX İLİŞKİSİ BAĞLAMINDA ALTHUSSER”.2018. Aydoğan,E.“MARX VE ÖNCÜLLERİNDE YABANCILAŞMA KAVRAMI”.2015