İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
KÜRESELLEŞEN KENTLERDE KAMUSAL MEKANIN DÖNÜŞÜMÜNÜN
SOSYO-MEKANSAL AYRIŞMA BAĞLAMINDA İNCELENMESİ:
TAKSİM GEZİ PARKI ÖRNEĞİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Y. BARIŞ GÖĞÜŞ
Anabilim Dalı: Disiplinler Arası
Program: Kentsel Tasarım
OCAK 2014
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
KÜRESELLEŞEN KENTLERDE KAMUSAL MEKANIN DÖNÜŞÜMÜNÜN
SOSYO-MEKANSAL AYRIŞMA BAĞLAMINDA İNCELENMESİ:
TAKSİM GEZİ PARKI ÖRNEĞİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Y. BARIŞ GÖĞÜŞ
(519191927)
Kentsel Tasarım Anabilim Dalı
Kentsel Tasarım Programı
Tez Danışmanı: Prof. Dr. Ayşe Sema Kubat
OCAK 2014
İTÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü’nün 519101027 numaralı Yüksek Lisans Öğrencisi
Y. Barış Göğüş, ilgili yönetmeliklerin belirlediği gerekli tüm şartları yerine
getirdikten sonra hazırladığı “Küreselleşen Kentlerde Kamusal Mekanın
Dönüşümünün Sosyo-Mekansal Ayrışma Bağlamında İncelenmesi: Taksim Gezi
Parkı Örneği” başlıklı tezini aşağıda imzaları olan jüri önünde başarı ile sunmuştur.
Tez Danışmanı :
Prof. Dr. Ayşe Sema Kubat
..............................
İstanbul Teknik Üniversitesi
Jüri Üyeleri :
Prof. Dr. Mehmet Ocakçı
.............................
İstanbul Teknik Üniversitesi
Prof. Dr. Gülşen Özaydın
..............................
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
Teslim Tarihi :
16 Aralık 2013
Savunma Tarihi :
7 Ocak 2014
iii
iv
ÖNSÖZ
Öncelikle yüksek lisans eğitimim süresince, hem ders aşamasında hem de tez
aşamasında yardımlarını esirgemeyen danışmanım Prof. Dr. Ayşe Sema Kubat’a
teşekkür ederim.
Ayrıca tezi yazdığım zorlu süreçte gösterdikleri anlayış ve verdikleri desteklerden
ötürü, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü
öğretim görevlilerinden, bölüm başkanı Prof. Dr. Gülşen Özaydın’a, Doç. Dr. Ebru
Firidin Özgür’e, araştırma görevlisi arkadaşlarım Sinem Seçer, İdil Akyol, Ahmetcan
Alpan, Derya Altıner, Ömer D. Aksoyak ve Çağdaş Saydam’a; uluslararası literatürü
takip edebilmemde katkılarından dolayı Ali Sipahi’ye ve en önemlisi her başım
sıkıştığında koştuğum, hem karakterimde hem de tez çalışmamda katkıları büyük
olan Bahar Bayhan’a, annem Pınar Çakmaklı’ya, babam Muhammet Göğüş’e ve
kardeşim Ozan Göğüş’e teşekkür ederim.
Ocak 2014
Y. Barış Göğüş
(Şehir Plancısı)
v
vi
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ÖNSÖZ.........................................................................................................................v
İÇİNDEKİLER.........................................................................................................vii
ÇİZELGE LİSTESİ .................................................................................................. ix
ŞEKİL LİSTESİ ........................................................................................................ xi
ÖZET ........................................................................................................................ xiii
SUMMARY .............................................................................................................. xv
1. GİRİŞ ...................................................................................................................... 1
1.1. Çalışmanın Amacı ............................................................................................. 1
1.2. Çalışmanın Kapsamı ......................................................................................... 2
1.3. Çalışmanın Yöntemi.......................................................................................... 3
2. KÜRESEL KENT DİNAMİKLERİ VE SOSYAL AYRIŞMA ...................... 5
2.1. Küreselleşme ve Küresel Kent Olgusu ............................................................. 5
2.2. Küresel Kentin Dönüşümü .............................................................................. 12
2.2.1. Ekonomik (sektörel) dönüşümler ............................................................. 12
2.2.2. Toplumsal dönüşüm.................................................................................. 16
2.2.3. Mekansal dönüşüm ................................................................................... 18
2.3. Dönüşümlerin Sosyo-mekansal Ayrışma Bağlamında İncelenmesi ............ 23
2.4. Bölüm Sonucu .............................................................................................. 26
3. KÜRESELLEŞEN KENTTE DÖNÜŞEN KAMUSAL MEKAN................. 29
3.1. Kamusal Mekanın Rolleri ............................................................................... 30
3.1.1. Kamusal mekanın değişen rolleri ............................................................. 32
3.2. Kamusal Mekanların Kamusallığı................................................................... 34
3.2.1. Kamusal mekanların değişen kamusallığı ................................................ 37
4. KAMUSALLIK DEĞERLENDIRME MODELLERİ VE YÖNTEM
ÖNERİSİ ................................................................................................................... 41
4.1. Kamusallık Değerlendirme Modelleri............................................................. 41
4.1.1. Tri-aksiyel Model ..................................................................................... 42
4.1.2. Yıldız Modeli ........................................................................................... 45
4.1.3. OMAI Modeli........................................................................................... 47
4.2. OMAI modelinin geliştirilme önerisi .............................................................. 50
4.3. Bölüm Sonucu ................................................................................................. 52
5. KÜRESELLEŞEN İSTANBUL’UN DÖNÜŞEN KAMUSAL MEKANI:
TAKSİM VE YAKIN ÇEVRESİ ............................................................................ 55
5.1. Küresel Kent Olma Yolunda İstanbul ............................................................. 55
5.2. Taksim ve Yakın Çevresinin Tarihsel Değişimi ............................................. 65
5.2.1. Osmanlı dönemi ....................................................................................... 65
5.2.2. Cumhuriyet dönemi .................................................................................. 68
5.2.3. Neoliberal kentleşme dönemi ................................................................... 74
5.3. Taksim Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesi ve Taksim Gezi Parkı ......... 77
vii
5.3.1. Projenin mekanın kamusallığı üzerine etkilerinin değerlendirilmesi –
geliştirilen modelin uygulanması .............................................................. 83
5.4. Bölüm Sonucu ................................................................................................. 91
6. SONUÇ ............................................................................................................... 93
KAYNAKÇA.............................................................................................................97
ÖZGEÇMİŞ ............................................................................................................103
viii
ÇİZELGE LİSTESİ
Sayfa
Çizelge 2.1 New York, Londra ve Tokyo: 1970 ve 1980’lerde toplan istihdam içinde
Sanayi ve Hizmet Sektör payları (yüzde). .............................................. 14
Çizelge 2.2. New York: Sektörlere göre İstihdam Değişimi, 1977 – 1985. .............. 14
Çizelge 2.3. Londra: Sektörlere göre İstihdam Değişimi, 1961 – 1967. ................... 15
Çizelge 2.4. Tokyo: Sektörlere göre İstihdam Değişimi, 1977 – 1985...................... 15
Çizelge 2.5. ABD’de tüm çalışanların saatlik reel ücretlerinin eğitim seviyesine göre
dağılımı 1973 – 1997. (1997 Dolar) ....................................................... 17
Çizelge 4.1. Tri-aksiyel modelde kamusallığın bir boyutu olarak mülkiyet – işletme
ilişkisi ..................................................................................................... 42
Çizelge 4.2. Triaksiyel modelde değişken tablosundan örnekler .............................. 44
Çizelge 4.3. Yıldız modeli kriterleri .......................................................................... 46
Çizelge 4.4. OMAI Modeli değerlendirme tablosu ................................................... 48
Çizelge 4.5. Kamusallık çalışmaları ve belirlenen kriterler matrisi........................... 53
Çizelge 5.1. İstanbul’da Sanayi ve Hizmetler sektörlerinin toplam istihdam içindeki
payının yıllara göre değişimi .................................................................. 56
Çizelge 5.2. Taksim Gezi Parkı ve Taksim Topçu Kışlası Kamusallık Karşılaştırma
Tablosu - Mülkiyet ................................................................................. 85
Çizelge 5.3. Taksim Gezi Parkı ve Taksim Topçu Kışlası Kamusallık Karşılaştırma
Tablosu – Yönetim ................................................................................. 86
Çizelge 5.4. Taksim Gezi Parkı ve Taksim Topçu Kışlası Kamusallık Karşılaştırma
Tablosu – Erişilebilirlik .......................................................................... 88
Çizelge 5.5. Taksim Gezi Parkı ve Taksim Topçu Kışlası Kamusallık Karşılaştırma
Tablosu – Kapsayıcılık ........................................................................... 90
ix
x
ŞEKİL LİSTESİ
Şekil 1.1. Tez Akış Diyagramı. .................................................................................... 4
Şekil 2.1. Friedmann’ın Dünya Kentleri Hiyerarşisi. .................................................. 8
Şekil 2.2: Küresel Kent Oluşumu: Mekansal Etki – İşlev. ........................................ 11
Şekil 2.3. La defense, Merkezi İş Alanı, Paris. .......................................................... 19
Şekil 2.4. Zaha Hadid tarafından tasarlanan D’leedon Condominium, prestijli kapalı
site örneği, Singapur.................................................................................. 19
Şekil 2.5. Sulukule’de kentsel dönüşüm, İstanbul. .................................................... 20
Şekil 2.6. Burj-Al-Arab Oteli, Dubai. ........................................................................ 20
Şekil 2.7. Frank Gehry tarafından tasarlanan Guggenheim Müzesi, Bilbao. ............. 21
Şekil 2.8. İkiz Kulelerin yıkılmasıyla açılan alanda yapılacak, Santiago Calatrava
tarafından tasarlanan Ulaşım Transfer Merkezi Projesi, Manhattan, New
York........................................................................................................... 21
Şekil 2.9. Şangay Uluslararası Kruvaziyer Limanı. ................................................... 22
Şekil 2.10. 2020 Expo adayı İzmir için Zaha Hadid’in tasarladığı fuar alanı. ........... 22
Şekil 2.11. Sony Center, Berlin. ................................................................................. 23
Şekil 2.12. Kentsel ayrışmanın en çarpıcı örneklerinden biri: Sao Paulo’da birbirine
komşu bir gecekondu mahallesi ve bir kapalı site. ................................... 25
Şekil 2.13. Modern sanayi kentinden küreselleşen kente sosyo – mekânsal
ayrışmanın dönüşümü. .............................................................................. 27
Şekil 3.1. Ortaçağ’da pazaryeri .................................................................................. 31
Şekil 3.2. Mayıs – Haziran 2013, Gezi Parkı Direnişi, İstanbul ................................ 31
Şekil 3.3. Eski Elektrik Santralinin yeniden işlevlendirilmesiyle elde edilen TATE
Modern Sanat Galerisi, Londra ................................................................. 34
Şekil 3.4. Disiplinler arası bir çalışma alanı olarak kamusal mekan ......................... 35
Şekil 4.1. Triaksiyel Model ile yapılan karşılaştırmanın görselleştirilmesine örnek. 43
Şekil 4.2. Yıldız Modeli ile yapılan karşılaştırmanın görselleştirilmesine örnek. ..... 47
Şekil 4.3: OMAI Modeli ile yapılan Karşılaştırmanın görselleştirilmesine örnek .... 49
Şekil 4.4. OMAI modeli üzerinden yapılan yöntem önerisinin görselleştirilmesi
örneği......................................................................................................... 52
Şekil 5.1. Büyükdere – Maslak Aksı .......................................................................... 58
Şekil 5.2. Büyükdere-Maslak Aksının hemen yanındaki Karanfilköy gecekondu
mahallesi ................................................................................................... 58
Şekil 5.3. : Dalan dönemi Tarlabaşı yıkımları ........................................................... 59
Şekil 5.4. Tarlabaşı Yenileme Projesinden Örnekler ................................................. 60
Şekil 5.5. Dönüşümü tamamlanmak üzere olan Sulukule’den örnekler .................... 60
Şekil 5.6. Fikirtepe’de Kentsel Dönüşüm sonucunda ortaya çıkacak konutlara
örnekler ..................................................................................................... 61
Şekil 5.7. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın İstanbul’da risk taşıyan alan olarak
açıkladığı semtler ...................................................................................... 62
Şekil 5.8. Galataport Projesi....................................................................................... 63
Şekil 5.9. Haliç Port Projesi ....................................................................................... 64
Şekil 5.10. Moltke Haritası’nda Taksim Topçu Kışlası ve yanındaki ahırları ........... 66
Şekil 5.11. Taksim Topçu Kışlası .............................................................................. 67
Şekil 5.12. 1925 tarihli Mamboury Haritası’nda askeri kışlalar ................................ 67
xi
Şekil 5.13. Prost’un Taksim Meydanı, İnönü Gezisi, Taksim Belediye Gazinosu ve
bahçesine ait çizimleri ............................................................................... 69
Şekil 5.14. II Nolu Park bütünü.................................................................................. 70
Şekil 5.15. Topçu Kışlası ahırların traşlanmasıyla elde edilen meydan ..................... 71
Şekil 5.16. Taksim Cumhuriyet Meydanı’nda resmi geçit töreni .............................. 71
Şekil 5.17. Taksim Topçu Kışlası’nın yıkılışı ............................................................ 72
Şekil 5.18. İnönü Gezisi ............................................................................................. 72
Şekil 5.19. Taksim Belediye Gazinosu ve Bahçesi ................................................... 73
Şekil 5.20. İnönü Gezisi’nde gezinti yapanlar ........................................................... 74
Şekil 5.21. Hilton Oteli .............................................................................................. 75
Şekil 5.22. Harbiye’den Taksim’e Bakış.................................................................... 76
Şekil 5.23. II Nolu Park alanı ve çevresindeki özelleştirmeler .................................. 77
Şekil 5.24. Taksim Gezi Parkı .................................................................................... 78
Şekil 5.25. Taksim Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesine dair basına yansıyan
görseller – 1 ............................................................................................... 79
Şekil 5.26. Taksim Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesine dair basına yansıyan
görseller – 2 ............................................................................................... 79
Şekil 5.27. Taksim Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesine dair basına yansıyan
görseller - 3................................................................................................ 80
Şekil 5.28. Taksim Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesine dair basına yansıyan
görseller - 4................................................................................................ 80
Şekil 5.29. Tarlabaşı Bulvarı – Cumhuriyet Caddesi arasındaki dalış tüneli inşaatı . 81
Şekil 5.30. Taksim Gezi Parkı ve Taksim Topçu Kışlası Kamusallık Karşılaştırma
Diyagramı .................................................................................................. 91
xii
KÜRESELLEŞEN KENTLERDE KAMUSAL MEKANIN DÖNÜŞÜMÜNÜN
SOSYO-MEKANSAL AYRIŞMA BAĞLAMINDA İNCELENMESİ:
TAKSİM GEZİ PARKI ÖRNEĞİ
ÖZET
Sermaye, insan, emek, bilgi vb. tüm akışların küresel ölçekte yeniden
organizasyonuna işaret eden küreselleşme sistemi ile birlikte, ulus ekonomilerin yeni
küresel ekonomiye eklemlenme noktası haline gelen küresel kentler hızlı bir
dönüşüm sürecine girmiştir.
Ekonomik, toplumsal ve mekânsal alanda gerçekleşen bu dönüşümler bir yandan
hızla şiddetlenen bir sosyo-mekansal ayrışmaya neden olurken, diğer yandan da bu
sosyo-mekansal ayrışmayı azaltmada önemli bir araç olarak kullanılabilecek kamusal
mekanları dönüştürmektedir.
Küreselleşen kentlerin kamusal mekanlarında gerçekleşen dönüşüm, sosyo-mekansal
ayrışmaya etkileri bağlamında incelendiğinde iki boyutuyla öne çıkmaktadır:
Bunlardan ilki kamusal mekanların kentte üstlendikleri rollerinin dönüşümüdür. Bu
rollerden küresel sermayenin çıkarına olanlar önem kazanırken, diğer rolleri yok
olmaktadır.
Diğer bir dönüşüm ise, kamusal mekanların kamusallık düzeylerinden olmaktadır.
Küreselleşen kentin yeniden yapılanma sürecinde, yeni orta sınıf kentlilerin
ihtiyaçlarına göre şekillendirilen kamusal mekanlar, bu yeniden yapılanmaya uyum
sağlayamayan dezavantajlı kesimleri dışlayıcı hale gelmekte, kamusallık düzeyleri
azalmaktadır.
Bu tezde öncelikle; küreselleşme ve küresel kent kavramları incelenmiş, küreselleşen
kentlerde gerçekleşen dönüşümler doğrultusunda oluşan sosyo-mekansal ayrışma
ortamı tanımlanmıştır.
Daha sonra küreselleşen kentlerde kamusal mekanların geçirdikleri dönüşümler
bağlamında dönüşen rolleri ve kamusallık düzeyleri ele alınmıştır.
Bunu, kamusallık düzeylerindeki azalmayı ortaya koymak üzere, literatürde
tanımlanmış kamusallık değerlendirme modellerinden birinin geliştirilerek yöntem
önerisi olarak sunulması izlemiştir. Bu yöntem, hali hazırda birbirinden farklı iki
kamusal mekanın kamusallık düzeylerini karşılaştırma üzere oluşturulmuş modelin;
bir mekanın mevcut halinin ve bir tasarım projesi uygulandıktan sonraki halinin
kamusallık düzeylerini karşılaştırmaya olanak verecek şekilde geliştirilmesiyle elde
edilmiştir.
Daha sonra elde edilen modelin uygulanacağı Taksim Gezi Parkı’nın bulunduğu
İstanbul’da, küreselleşme sürecinde şiddetlenen sosyo-mekansal ayrışma ortamı
tanımlanmış, kamusal mekanların ayrışmayı azaltıcı özelliklerine vurgu yapılmıştır.
Modelin uygulanması için İstanbul’un en önemli kamusal mekanlarında biri olan
Taksim Gezi Parkı seçilmiştir. Bu alan seçiminde Taksim Gezi Parkı’nın,
xiii
kullanılmadığı ve güvenlik sorunu yarattığı gerekçesiyle Topçu Kışlası
Rekonstrüksiyon Projesi kapsamında yok edilme riski ile karşı karşıya oluşu önemli
rol oynamıştır.
Sonuçta uygulanan model ile, Taksim Gezi Parkı’nın yerine Taksim Topçu Kışlası
inşa edildiği takdirde, “en kamusal” senaryoda dahi, mevcut kamusallık düzeyinin
azalacağı, rollerinden küresel sermayenin çıkarına olanlar öne çıkacağı diğerlerinin
yok olacağı tespit edilmiştir.
Ayrıca tez kapsamında geliştirilen modelin, kentsel tasarım disiplini adına daha
kamusal mekanlar yaratmada önemli bir araç olacağı düşünülmektedir.
xiv
A REVIEW OF THE TRANSFORMATION OF PUBLIC SPACES IN THE
GLOBALIZING CITIES IN TERM OF SOCIO-SPATIAL SEGREGATION:
THE CASE OF TAKSİM GEZİ PARK
SUMMARY
With the globalization system which points out the re-organization of the flow of
capital, human, labor, information etc.; the global cities, which became a articulation
point between national and global economies, had entered a rapid transformation
process.
These transformations can be categorized into three main areas: economic, social and
spatial. Economical transformations of globalizing cities correspond to a sectoral
restructuring, which brings the growth of high-added-value industries and the shrink
of manufacturing industries.
The reflection of this restructuring on the social area is social segregation due to the
qualifications and income levels between the labor force of the growing and the
shrinking industries of globalizing cities. A social segregation between new middle
class and all the other class which are not able to adapt to the restructuring of
globalizing city.
In parallel with economic and social transformation, globalizing city is a scene of
reconstruction. The reconstruction process applied by urban transformation and
urban renewall projects, is led by three motivations: accumulation of capital, creation
of images for city and safety demands of new middle class against the “others”. The
spatial transformation of globalizing city correspond to a new level of social
segragation: Socio-spatial segragation.
With all these transformations, globalizing city becomes a city where rich and poor
are working and living separately without having any contact. While new middle
class live at the city center in condominiums or in gated communities, the “others”
are being forced to move to suburbs.
In such segregated cities, the public spaces become more and more important then
any time in history. But with the spatial transformation of globalizing cities, the
public spaces are also being restructured according to the needs of new middle class.
The transformation of public spaces of globalizing cities stands out with two
dimensions:
First of them is the changing roles of public spaces in globalaizing cities. In
academic literature, there are 8 defined roles of public spaces in a city: Physical,
ecological, psychological, social, political, economic, aesthetic and symbolic. Within
the transformation of public space in globalizing space, while the roles which has the
benefits of global capital – such as economic, aestetic and symbolic – gain
importance, the other roles dissapear.
Another transformation is the changing publicness of public spaces. At the
restructuring process of the globalizing city, the public spaces, which are being
xv
shaped according to the needs of the new middle class citizens, are becoming
exclusionary spaces for the citizens who can not be adapted to this new forms of
economy. This points out the decreasing publicness of public spaces.
In this thesis, first the globalization and global city notions are reviewed and the
socio-spatial segregation which caused by the transformations of globalising cities, is
defined.
Later, in the context of tranformation of public spaces in globalizing cities, the
changing roles and decreasing publicness of public spaces are discussed.
In order to assesing the publicness of public spaces, first the literature of publicness
has been reviewed. Then the methods of assessment of publicness has been examined
closer. In the academic literature, there are two main approach defined in terms of
assessment of publicness: deductive and inductive approaches.
According to deductive approach, publicness is a socially-constructed notion. The
perception of users of public space is essential and located at the center of the
methods developped by inductive approach. Therefore these methods are not suitable
for generalization.
On the other hand, deductive approach examines publicness of a public space by
using the criteria defined on publicness. The methods developped by deductive
approach are based on the evaluation of the attributes of public spaces in terms of
these criteria. These criteria can be sorted as the ownership, the management, the
accesibility, the physical attributes etc. In this thesis deductive aproach has been
selected as the approach.
In the literature, there are three models of assesment of publicness developped by the
deductive approach: The Triaxial model, the Starr model and the OMAI model.
The OMAI model has been selected as the method of this thesis but like all the other
model, OMAI is also a model developed for assesing currently existing public
spaces. Therefore it has been improved for the case study of this thesis, which
mentions about a comperative assesment of publicness, between Taksim Gezi Park
and a hypotetical future of the park.
Taksim Gezi Park of Istanbul which has been selected as a case study area currently
has the risk of dissapearing because of the Taksim Artillery Barrack Reconstruction
Project, which has the justifications that the park had not used enough and is a
security issue.
In the case study part of this thesis, the current situtation of Taksim Gezi Park and its
hypotatical future, which is called as Taksim Artillery Barrack, has been compared in
terms of their publicness. For the comparison, the improved version of OMAI model
and its criteria which were defiend as the ownership, the management, the
accesibility, the inclusiveness have been used as method.
In conclusion, with the model applied, it is found that, in the circumstance of
construction of Taksim Artillery Barrack instead of Taksim Gezi Park, even in the
most ‘public’ scenario, the publicness of this space will decrease. The Park will
become a space which is controlled by security guards or CCTVs, exclusionary for a
majority of the society. The strict design of barrack will not be suitable for the
political demostrations which are the strong symbols of current space. In brief, it will
be designed in order to provide the needs of new middle class and the tourists such as
shopping and entertainement.
xvi
Another transformation that will show up with the reconstruction of Taksim Artillery
Barrack, is about the roles of this park as a public space. With the cut off the trees
located in the park, this space will no longer function as a ecological filter. The
gigantic mass of the barack will not let people use this space as a political
demonstration scene. With the homogenization of the users profiles, it will not be a
space where people meet with “others”. On the other hand the reconstruction of
baracks will support the economic roles of this space by manipulating the prices of
surrounding urban spaces. It will create an symbol in order to support the globalizing
city image. In brief, the roles which has the benefits of global capital will rise and the
others will dissapear.
For further research, it is thought that the improved model, will be an important tool
for creating more public spaces for urban design dicipline.
xvii
xviii
1. GİRİŞ
1.1. Çalışmanın Amacı
1980’li yıllarla beraber, başta sermaye akışları olmak üzere insan, emek, bilgi vb.
tüm akışların yeniden organize edildiği Küreselleşme sistemi ile birlikte; bir yandan
bu akışların kontrol, koordinasyon ve birikim merkezleri olan, bir yandan da ulusdevletlerin yeniden organize edilen küresel ekonomiye entegrasyon noktası olan
küresel kentlerde, önemli dönüşümler meydana gelmektedir.
Bu dönüşümler, küresel ekonomiye entegrasyonu güçlendirebilme çabalarıyla
yeniden yapılandırılan küresel kentlerin toplumsal yapılarında giderek şiddetlenen
sosyo-mekansal ayrışma olgusu olarak öne çıkarken; yapılı çevrelerinde ise, bu
ayrışmayı azaltma potansiyeline sahip kamusal mekanların dönüşümü olarak dikkat
çekmektedir.
Bu çalışmanın iki ana amacı bulunmaktadır. Bunlardan ilki küreselleşen kentlerin
yeniden yapılanma sürecinde kamusal mekanların dönüşümünü iki hipotez üzerinden
ortaya koymaktır. Çalışma kapsamında, kamusal mekanın dönüşümü konusunda ileri
sürülen iki hipotez şu şekilde formülize edilmiştir:
•
Küresel kent olma sürecinde uygulanan neoliberal kentsel politikalarla
kamusal mekanın rolleri değişmektedir. Bu değişim, kamusal mekanın
küresel sermayenin çıkarına olan rollerinin ön plana çıkması, diğerlerinin
işlevlerini yitirmesi şeklinde gerçekleşmektedir.
•
Küreselleşen kentlerde kamusal mekanlar yeni orta sınıf kentlilerin
ihtiyaçlarına göre tasarlanmakta, bazı toplumsal kesimleri dışlayacak şekilde
yeniden yapılandırılmakta, böylece kamusallık düzeylerinde azalma
gerçekleşmektedir.
İkinci amaç ise; hipotezlerde de belirtilen kamusal mekanların kamusallık düzeyinin
azalması konusundan yola çıkarak, literatürde tanımlanmış kamusallık değerlendirme
modellerinden birinin geliştirilmesi ve üretilen kamusal mekan projelerinde mekanın
1
kamusallığının korunması veya yükseltilmesi noktasında önemli bir araç olacağı
düşüncesiyle kentsel tasarım disiplinine kazandırılmasıdır. Geliştirilen modelin iki
açıdan önemi bulunduğu düşünülmektedir.
Kentsel tasarım disiplini açısından önemi;
•
modelin teorik altyapısının kamusal mekan projelerinin tasarlanması
sürecinde; uygulamasının ise, projenin tasarlanması ile hayata geçirilmesi
arasında ara bir aşama olarak kullanılarak, mekanın kamusallığının
korunması/yükseltilmesi konusunda yol gösterici olması,
küreselleşen kentlerin toplumsal yapısı açısından önemi;
•
kamusal mekanların kamusallık düzeylerinin korunmasını/yükseltilmesini
sağlayarak, mevcut sosyo-mekansal ayrışma ortamında, ayrışmaya konu olan
toplumsal
kesimlerin
bir
araya
gelebilmesi
bağlamında,
ayrışmayı
azaltabilme potansiyellerinin korunması/geri kazandırılması
olarak tanımlanmıştır.
1.2. Çalışmanın Kapsamı
Çalışma, amacın, kapsamın ve yöntemin anlatıldığı giriş bölümü dışında dört ana
bölümden oluşmaktadır.
İkinci bölümde küreselleşme ve küresel kent olgusuyla beraber, küreselleşen
kentlerde meydana gelen dönüşümler; ekonomik, toplumsal ve mekânsal dönüşümler
olarak üç başlıkta altında incelenmiş, bu dönüşümlerin yarattığı sosyo-mekansal
ayrışma ortamına vurgu yapılmıştır.
Üçüncü bölümde kamusal mekanların küreselleşen kentin yeniden yapılanma
sürecinde geçirdiği dönüşüm, bir önceki bölümde açıklanan sosyo-mekansal ayrışma
bağlamında incelenmiştir.
Dördüncü bölümde ilk olarak, küreselleşen kentlerde kamusal mekanların
geçirdikleri dönüşümlerle kamusallık düzeylerinin azalması sonucu literatürde
sıklıkla çalışmaya başlanan kamusallık değerlendirme modelleri mercek altına
alınmış, sonrasında ise bu modellerden yola çıkılarak bir kamusallık değerlendirme
yöntemi geliştirilmiştir.
2
Beşinci bölümde, geliştirilen yöntem çalışma alanı olarak seçilen Taksim Gezi
Parkı’nda uygulanmıştır. Tarihsel süreçte İstanbul’un en büyük ve en önemli
kamusal mekanlarından biri olarak oluşturulan II Nolu Park’ın parça parça
özelleştirilmesi sonucu geriye kalan son açık yeşil alan olan Taksim Gezi Parkı ciddi
bir dönüşüm riski altındadır. Kullanılmadığı ve güvenlik sorunu yarattığı
gerekçesiyle, Taksim Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesi ile yok edilmeye
çalışılan Taksim Gezi Parkı’nda, geliştirilen model kullanılarak, proje gerçekleştiği
takdirde mekanın kamusallığının nasıl değişeceği değerlendirilmiştir.
Ayrıca her bölümün sonunda yapılan bölüm değerlendirilmelerinin dışında, sonuçta
tüm çalışmayı kapsayan genel bir değerlendirme ile çalışma sonlandırılmıştır.
1.3. Çalışmanın Yöntemi
Çalışma; literatür taraması, literatürden elde edilen bir modelin çalışmada
uygulanması ve literatüre kazandırılması adına geliştirilmesi ve geliştirilen modelin
seçilen alanda uygulanması olmak üzere 3 aşamadan oluşmaktadır.
Öncelikle küreselleşme ve küresel kent literatüründen faydalanarak, küresel kentte
meydana gelen dönüşümler incelenmiş, bu dönüşümler sosyo-mekansal bağlamda
irdelenerek kentlerde kamusal mekanlara olan ihtiyacın vurgulandığı ayrışma
ortamına değinilmiştir.
Daha sonra yine literatür çalışması kapsamında; kentlerin küreselleşme sürecinde
kamusal mekanların geçirdiği dönüşümler, ileri sürülen hipotezler bağlamında
incelenmiş, literatürde tanımlanan kamusallık değerlendirme modelleri mercek altına
alınmıştır.
Hipotezlerin test edilmesinde yöntem olarak ise; literatürde, mevcut kamusal
mekanların kamusallık düzeyleri üzerine karşılaştırmalı bir değerlendirme yapmak
üzere oluşturulan modellerden en güncel olanı, bir kamusal mekanın yeniden
tasarlanmasıyla elde edilecek mekanın kamusallık düzeyini, aynı mekanın mevcut
hali ile karşılaştırarak değerlendirebilecek şekilde geliştirilerek kullanılmıştır.
Geliştirilen modelin uygulanması kısmında ise, çalışma alanı olarak belirlenen
Taksim
Gezi
Parkı’nda
uygulanması
düşünülen
Taksim
Topçu
Kışlası
Rekonstrüksiyon Projesi gerçekleştirildiği takdirde, mekanın kamusallık düzeyinin
ne yönde değişeceği değerlendirilmiştir.
3
Şekil 1.1. Tez Akış Diyagramı.
4
2. KÜRESEL KENT DİNAMİKLERİ VE SOSYAL AYRIŞMA
2.1.Küreselleşme ve Küresel Kent Olgusu
1980’lerin sonundan itibaren hem akademik hem de politik çevrelerde sıklıkla yer
bulan küreselleşme olgusu en geniş tanımıyla; küresel ölçekte sermaye, bilgi, mal,
insan vb. akışlara işaret etmektedir. Bu anlamıyla küreselleşmeyi savunanlar ve
eleştirenler arasında, yeni bir süreç olup olmadığı ve doğallığı/yapaylığı üzerinde
fikir ayrılıkları doğurmaktadır.
Küreselleşme savunucuları, küreselleşmenin, deniz aşırı ticaretin doğuşundan beri
varolagelen ve son 20 yılda ise ulaşım ve bilişim teknolojilerinde gerçekleşen
gelişmelerle hız ve önem kazanan kaçınılmaz bir süreç olduğunu ileri sürmektedir.
Bu anlamda küreselleşmenin aslında yeni olmayan ve doğal olarak gelişen bir süreç
olduğu ileri sürülmektedir.
Eleştirel yaklaşanlara göre ise günümüz küreselleşmesi yalnızca ulaşım ve bilişim
teknolojilerindeki gelişmelerle açıklanamayacak kadar karmaşık bir sistemdir.
Sermaye, bilgi, mal, insan vb. akışların kapitalizmin sürekliliği adına küresel ölçekte
yeniden
örgütlendiği,
kurgulanmış
bir
organizasyon
biçimi
olduğu
öne
sürülmektedir. Kapitalizm, doğası gereği kendini krize sokan ve bu krizleri ekonomipolitik alanda gerçekleştirilen yeniden yapılanmalarla aşan bir üretim sistemidir.
1929’daki Büyük Buhran’dan devlet müdahaleci Keynesyen Politikalarla, 1960
sonlarında girdiği krizi neo-liberal politikalarla aşan kapitalizm, 1987 Borsa Krizi’ni
ise, küresel akışların, yine neo-liberal politikalarla ve ulusal ekonomileri yabancı
sermayeye açan yapısal uyum programlarının etkisiyle örgütlendiği küreselleşme ile
aşma yoluna gitmiştir (Öktem, 2005). Bu yaklaşıma göre küreselleşme, 1980’li
yıllarla beraber küresel ölçekte bir grup elit tarafından kapitalist sistem içerisinde
kurgulanan ve kaçınılmazmış gibi lanse edilen, yeni bir süreçtir.
5
Günümüzde küreselleşme, ister savunucularının ileri sürdüğü gibi doğal bir süreç,
ister eleştirenlerin ileri sürdüğü gibi kapitalizmin sürekliliğini sağlama adına
kurgulanmış bir süreç olsun, 1980 öncesi dönemden ayrıldığı önemli bir nokta
bulunmaktadır. Geçtiğimiz yüzyıllara bakıldığında bu akışların iskeletini oluşturan
ve kontrolünü sağlayan mekânsal birimlerin, önce sömürgeci imparatorluklar, daha
sonraları ise ulus-devletler olduğu görülmektedir. Ulus-devlet sınırlarının giderek
eritildiği günümüz küreselleşmesinde ise, söz konusu akışların iskeletini oluşturan,
kontrol ve koordinasyonunu sağlayan yeni mekânsal birimler yaratılmıştır (Geniş,
2007).
Sassen (2005), bu yeni küresel sistemi ayakta tutan iskeletin, bir yeniden
ölçeklendirmeyle elde edilen iki çeşit stratejik mekânsal birimden oluştuğundan
bahsetmektedir: Dijital piyasalar ya da serbest ticaret blokları gibi “ulus-üstü (supranational) alanlar” ve kentler, bölgeler gibi “ulus-altı (subnational) alanlar” (s.27).
Artık küresel akışların büyük çoğunluğu eskiden olduğu gibi ulus-devletler arasında
değil, bu ulus-üstü ve ulus-altı stratejik alanlar arasında gerçekleşmektedir. Bu
akışların kontrol ve koordinasyonunu sağlama görevi ise, yine bu ulus-altı stratejik
birimlerden olan belli başlı bazı kentlere verilmiştir: Küresel kentler (Sassen, 2005,
s.27).
Yeni küresel ekonomik dinamikleri ve kentlerin bu sistem içindeki işlevlerini
kavramsallaştırma girişimleri sonucu ortaya çıkan Küresel Kent Modeli (Sassen,
1991); onu önceleyen ve besleyen “Dünya Kenti” (Friedmann, 1986) kavramıyla
beraber incelenmesi gereken bir kavramdır.
Bu konuda yapılan en erken çalışmalardan biri Cohen (1981)’in, işgücünün ve çok
uluslu şirketlerin uluslararası dağılımı ile ilgili yaptığı çalışmadır. Cohen küresel
ölçekte en büyük 198 şirketin merkezlerinin dağılımını inceleyerek belirlediği
birincil ve ikincil kentler üzerinden hiyerarşik bir kentler ağı tanımlamıştır (Topal,
2003, s44).
Friedmann (1986) ise, yine bu konuda öncü çalışmalardan sayılan dünya kenti
hipotezini bu kentlerde yaptığı gözlemler sonucu oluşturduğu 7 tez üzerine
kurgulamıştır (s. 70-77):
6
1. Kentin formu, dünya ekonomisiyle entegrasyonu ve işgücünün uluslararası
dağılımında yüklendiği işlevler, kentteki yapısal değişimlerde belirleyici rol
oynamaktadır.
2. Küresel sermaye bu kentleri, yeni mekansal organizasyonunu ulus-devletlerin
üretim süreçlerine ve piyasalarına eklemlendirmede bağlantı noktası olarak
kullanmaktadır. Bu durum dünya kentleri arasında karmaşık bir mekânsal
hiyerarşi yaratmayı mümkün kılmaktadır.
3. Bu kentlerin küresel kontrol işlevleri, üretim sektörlerindeki ve istihdam
yapılarındaki dinamikleri direk olarak yansıtmaktadır.
4. Dünya kentleri, uluslararası sermayenin yoğunlaştığı ve birikiminin
sağlandığı mekanlardır.
5. Dünya kentleri yüksek oranlarda iç ve/veya dış göç alan mekanlardır.
6. Dünya kenti oluşumu, sanayi kapitalizminin mekânsal ve sınıfsal kutuplaşma
gibi karşıtlıklarını barındırır.
7. Dünya kentinin büyümesi, o kentin finansal kapasitesini aşan toplumsal
maliyetler yaratır.
Friedmann, öne sürdüğü hipotez doğrultusunda bir de dünya kentleri hiyararşisi
oluşturmuştur. Kentleri, öncelikle bulundukları ülkenin dünya ekonomisine
eklemlenme düzeyine göre “merkez” ya da “yarı-perifer” olarak gruplamış, sonra bu
gruplama içerisinde kentleri içerdikleri finansal merkezin büyüklüğüne, çok uluslu
şirket sayısına, hizmet sektörü büyüme hızına, endüstriyel merkez büyüklüğüne,
büyük transfer merkezi sayısına ve nüfus büyüklüklerine göre birincil ve ikincil
olarak ayrıştırarak, hiyerarşik bir ağ tanımlamıştır (1986, s.72).
7
Şekil 2.1. Friedmann’ın Dünya Kentleri Hiyerarşisi.
(Friedmann, 1986, s.74)
Friedmann’ın Dünya Kenti Hipotezi’nden farklı olarak Küresel Kent Modeli’ni
ortaya çıkaran Sassen ise, “dünya kenti” tanımlamasını kullanmamasının sebebini, bu
hipotezde bahsedilen özelliklere ait kentlerin zaten yüzyıllardır var olmasıyla ve bu
hipotezin küresel ekonomi içinde kentlerin konumlarını, işlevlerini, iç ve dış
dinamiklerini açıklamada yeterli olmadığıyla açıklamaktadır. Küresel kent olarak
tanımladığı kentlerin çoğunun aynı zamanda dünya kenti olduğunu, ancak 1980
sonrası küresel sermaye akışlarının koordinasyonunda rol oynayan Miami gibi bazı
kentlerin Friedmann’ın tanımıyla dünya kenti1 olarak sayılmadığını belirtmektedir
(2005, s.28).
1
Dünya Kenti ve Küresel Kent, Sassen’in ileri sürdüğü açılardan farklı kavramalara işaret etseler de,
kentlerde meydana getirdikleri dönüşümler bağlamında benzer süreçlere neden olmaktadır. Bu
nedenle küresel kent olgusunun, kentlerde meydana getirdiği dönüşümler bağlamında ele alındığı bu
tezde dünya kenti ve küresel kent aynı anlamlarda kullanılmaktadır.
8
Sassen de, Küresel Kent Modeli’ni 7 hipotez üzerinden kurgulamaktadır (2005, s.2830);
1. Küreselleşme
ile
birlikte
ekonomik
aktivitelerin
coğrafi
yayılımı
genişledikçe ve farklı coğrafyalardaki ekonomik faaliyetler birbirleriyle
bütünleştikçe, şirketlerin merkezden yönetimi, koordinasyonu, finansal
işleri daha önemli ve karmaşık bir iş haline gelmiştir.
2. Merkezden yönetim işi o kadar karmaşık hale gelmiştir ki şirketler dış
kaynaklardan yararlanmak zorunda kalmış, muhasebe, hukuk, halkla
ilişkiler, telekomünikasyon, programlama vb. hizmetleri bu konuda
uzmanlaşmış şirketlerden satın almaya başlamıştır.
3. Profesyonelleşmiş şirketlerin üretmeleri gereken hizmetin karmaşıklığı,
hizmet sunmak için bulundukları piyasanın karasız yapısı ve tüm
faaliyetlerde önemi artan hız meselesi, yeni yığılma dinamikleri yaratan
karma bir yapı oluşturmaktadır. Küresel pazarda iç içe geçmiş halde
çalışan bu uzmanlaşmış şirketler yığılma ekonomilerinin öznesi olmaktadır.
Bu yığılma ekonomileri bazı kentsel bölgeleri bilgi merkezleri olarak
işlevlendirmektedir.
4. Kentlerde
oluşan
yığılma
ekonomilerinin
kent
merkezlerine
olan
bağımlılıkları ortadan kalkmaktadır. Küresel kentin kilit sektörü, ağ
örgütlenmesi biçiminde yüksek uzmanlaşma düzeyine erişen hizmet
sektörüdür.
5. Küresel ölçekte hizmet sağlayan bu uzmanlaşmış şirketler yine küresel
ölçekte kurulan çeşitli ortaklıklarla yürütülmektedir. Bunun sonucu olarak
kentler arasında sınırlar üstü etkileşimin kuvvetlendiği görülmektedir.
Hizmet ve finans sektörlerinin küresel pazarda büyümeleri, uluslararası
yatırımlardaki hızlı artışa bağlı uluslar-üstü hizmet ağlarına olan ihtiyacın
artışı, uluslararası ekonomide devletlerin giderek azalan düzenleyici rolleri
‘uluslar-üstü bir kentler ağı’ oluşumuna işaret etmektedir.
6. Yüksek karlılık yaratan şirketler ve üst-düzey profesyoneller kentlerde
sosyo-ekonomik ve mekânsal eşitsizlikleri arttırmaktadır.
9
7. Yerel ve küçük ölçekli şirketlerin, yüksek kar oranlarına sahip profesyonel
şirketlerle formel piyasa koşullarında rekabet edememesi sonucu bu
kentlerde bir enformel sektör oluşmaktadır.
Sıralanan hipotezlerden de anlaşılabileceği gibi küresel kentler, küresel sermaye
akışının birincil aktörleri olan çok uluslu şirketlerin yarattıkları yığılmayla, küresel
ekonomiye eklemlenme noktaları olmaktadır. Tüm bu özellikleriyle küresel kentler
bir yandan “yeni küresel ekonominin motoru” olarak tanımlanırken bir yandan da
ulus-devletin ekonomik kalkınmasında bir araç haline gelmektedir. (Öktem, 2005, s.
31)
Dünya Bankası gibi küresel ekonomiye yön veren kurumların yönlendirmesiyle,
küresel ekonomiye başarılı bir eklemlenme için ”yarışmacı kentler yaratılması”
önerileriyle oluşturulan kalkınma hamleleri bir küresel politika haline gelmiştir.
Buna göre, küresel ekonomiye eklemlenen kentlerin büyük zenginlik ve refaha
ulaşacağı, yarışın dışında kalanların ise geride kalacağı ileri sürülmüştür (Dünya
Bankası, 1999’dan aktaran, Öktem, 2005, s.31-32).
Bu doğrultuda küresel ölçekte farklı coğrafyalardan birçok ulus-devlet küresel kent
üzerinden kalkınma modelini benimsemiş, birçok kentte yerel yönetimler
vizyonlarını küresel kent olma yolunda kurgulamış, bu rekabete dahil olabilme adına
politikalar geliştirmişlerdir.
İzlenen bu politikalar kentlerin küresel rekabette kendilerine biçtikleri role,
kurguladıkları vizyona göre değişiklik gösterebilmekle birlikte, tüm kentlerin bu
yarışta var olabilmek adına sahip olması beklenen bazı özellikleri vardır. Sassen,
kentlerin küresel akışlara ne düzeyde eklemlenebildiğini analiz ederken gözetilen
kriterleri;
•
Küresel ve yerel ölçekte teknik bağlantılar,
•
Deniz aşırı ortaklıklara sahip şirketler,
•
Sınır - ötesi yatırımlar ve ticari ilişkiler,
•
Finans piyasaları ile olan bağlantılar,
•
Uluslararası profesyoneller ve hizmet sektörü çalışanları için istihdam alanı,
•
Göçmenlik ağları,
10
•
Bireysel ve kitlesel turizm ağları,
•
Sanat piyasası ile olan bağlantılar,
olarak sıralamaktadır (2002, s.14-15).
Bu kriterleri sağlayan kentler, küresel ölçekte kendileri için çizdikleri (ya da küresel
dinamiklerin onlara yükledikleri) vizyon doğrultusunda bazı rol veya roller
üstlenirler. Douglass bu konuda küresel kent oluşumunun iki boyutundan
bahsetmektedir: Kentin sahip olduğu işlevler ve kentin mekânsal etki alanı (2000,
s.2323). Kentin üstlendiği işlevler arttıkça, hakimiyet kurduğu etki alanının da
genişlediğini ileri sürmektedir. Bu ilişkiyi şöyle bir grafikle anlatır.
Şekil 2.2: Küresel Kent Oluşumu: Mekansal Etki – İşlev.
(Douglass, 2002, s. 2323)
Douglass belirlediği sekiz işlevi şöyle sıralar:
•
Finansal Merkez (bankacılık, gayrimenkul, sigortacılık vb.)
•
Çok Uluslu Şirketler Merkezi (meta üretimi ve dağıtımı)
•
Küresel Hizmetler Merkezi (eğitim, yüksek teknoloji üretimi vb.)
•
Küresel Transfer Merkezi (havaalanları, hızlı trenler, limanlar vb.)
•
Küresel Enformasyon Merkezi (bilginin üretimi, işlenmesi, yayılması)
11
•
Politik/İdeolojik Merkez (devlet-ekonomi-toplum ilişkilerinde örnek olma)
•
Kültürel
Merkez
(kültürün
üretilmesi,
metalaştırılması,
yayılması,
uygulanması, etkinlikler)
•
Küresel Etkinlik Merkezi (Olimpiyatlar, Dünya Fuarı, sergiler, konserler)
Böylece birçok kent, yarışabilirliklerini artırmak üzere gerekli altyapıyı sağlamak,
mekânsal etki alanlarını genişletmek ve küresel rekabete dahil olup sermayeden pay
alabilmek adına küresel kent politikalarını oluşturup uygulamaya geçmiştir. Ancak
bu politikaların ciddi sonuçları olmuş, kentler hızlı ve radikal biçimde bir dönüşüm
sürecine girmiştir.
2.2. Küresel Kentin Dönüşümü
Küreselleşen kentler, küresel kentler liginde yarışarak ekonomik gelişme sağlama
vaatleri doğrultusunda sermaye, insan, enformasyon, vb. akışları çekmek için uygun
altyapıyı sağlama, küresel ölçekte işlev sahibi olma adına, kimileri merkezi
yönetimlerce, kimileri de yerel yönetimlerce uygulanan politikalar sonucu bir dizi
dönüşüm geçirirler. Bu dönüşümler ekonomik (sektörel), toplumsal ve mekânsal
dönüşümler olmak üzere üç başlıkta incelenecektir.
2.2.1. Ekonomik (sektörel) dönüşümler
Küreselleşen kentlerde kent ekonomisi, küresel eğilimler doğrultusunda yeniden
yapılandırılmaktadır. Bu yeniden yapılanmanın temel motivasyonunu, küresel
sermayenin kontrol ve koordinasyonunu gerçekleştirebilmek için öncelikli şart olan,
sermayeyi kente çekme ve birikimini sağlama gerekliliği oluşturmaktadır.
Ekonominin yeniden yapılandırılma sürecinde bazı sektörlerin büyümesi teşvik
edilirken, bazılarında ise küçülmeye gidilir. Friedmann ve Wolf küreselleşen kentte
ekonomik yeniden yapılanma sonucu ortaya çıkan tabloda 6 sektörel kümelenme
olduğundan bahsetmektedir (1982, s. 320 – 321):
1. Üst-düzey iş dünyası kümelenmesi: “Uluslar-ötesi elit” profesyonellerin
istihdam edildiği; işletme, finans, hukuk, muhasebe, danışmanlık, bilişim,
ulaşım, ar-ge ve yüksek eğitim gibi sektörlerden oluşan
12
2. Görece daha az profesyonelin istihdam edildiği, daha karma bir yapıya sahip
olan ve esas olarak birincil sektöre hizmet için ortaya çıkan bir
kümelenmedir. Gayrimenkul, inşaat, otelcilik, restorancılık, lüks tüketim,
eğlence, özel güvenlik ve evsel hizmetler gibi sektörler bu kümelenmede yer
alır.
3. Uluslararası turizm kümelenmesi: Sektörel olarak ikincil kümelenme ile bir
çok alanda örtüşen önemli bir uzantısıdır. Sektörün gelişimi küresel ekonomi
ile doğrudan ilişkilidir.
4. Sanayi kümelenmesi: Büyük bir kümelenme olmasına karşılık istihdam
oranları giderek küçülmektedir. Yerel pazarın ihtiyaçları hakkında özelleşen
ve küresel akışları avantaja çevirebilen bazı endüstriler dışında küresel kentte
fazla geleceği olmayan bir kümelenmedir.
5. Kamu hizmetleri kümelenmesi: Küresel kentin bakımı, yeniden üretimi ile
ilgilidir. Kentsel arazinin düzenlenmesi, planlanması, toplu konut, temel
donatılar, eğitim, ulaşım vb. hizmetler, genel olarak kamu düzeni ve çevresel
kalitenin korunması ile ilgili bir sektörel kümelenmedir.
6. Enformel sektör kümelenmesi: Formel piyasa içinde yer bulamayan tüm
faaliyetler bu kümelenme içinde yer almaktadır. Ayakkabı boyacılığından,
seyyar satıcılığa; küçük imalathanelerden, uyuşturucu satıcılığına kadar geniş
bir yelpazeye işaret eder. Mesai saatleri oldukça uzun olup, güvencesi ve
geliri düşük işleri kapsamaktadır.
Bu tabloya bakıldığı zaman küreselleşen kentin yeni sektörel yapısının hizmetler
sektörüne doğru kaydığı görülebilmektedir. Sanayi sektörü, oldukça sınırlı düzeyde
yer bulabildiği küresel kentten, iş gücü ve ham maddenin ucuz olduğu coğrafyalara
taşınmaktadır.
Sassen (1991) de New York, Londra ve Tokyo üzerinde yaptığı incelemelerle küresel
kent modelini ileri sürdüğü çalışmasında, genel anlamda hizmet sektörünü temsil
eden üçüncül sektörün payı hızla büyürken, sanayi sektörünün payının küçüldüğünü
belirtmektedir (Çizelge 2.1).
13
Çizelge 2.1 New York, Londra ve Tokyo: 1970 ve 1980’lerde toplan istihdam
içinde Sanayi ve Hizmet Sektör payları (yüzde).
(Sassen ,1991, s. 199)
1977 1981 1985
New York
Sanayi
Üçüncül Sektör
Toptan/Perakende Ticaret
FIRE2
Hizmet
Londra
Sanayi
Üçüncül Sektör
Toptan/Perakende Ticaret
FIRE
Hizmet
Tokyo
Sanayi
Üçüncül Sektör
Toptan/Perakende Ticaret
FIRE
Hizmet
21.9
63.7
19.4
15.9
28.4
1977
22.0
73.0
13.5
9.9
49.6
1975
25.1
54.5
27.5
6.4
20.6
18.7
68.5
20.2
16.6
31.8
1981
19.2
75.2
19.2
15.9
40.1
1980
23.5
57.2
28.5
6.0
22.7
15.4
73.8
20.2
17.3
36.3
1985
16.0
78.5
20.5
18.2
39.8
1985
22.0
59.8
28.4
6.1
25.3
Üçüncül sektör içindeki alt sektörlerin büyüme hızları, kentin küresel ölçekte
üstlendiği işlevlere göre farklılık gösterse de (Çizelge 2.2, 2.3 ve 2.4), genel tablo
sanayi kentinden, sanayi sonrası kente geçişi işaret etmektedir.
Çizelge 2.2. New York: Sektörlere göre İstihdam Değişimi, 1977 – 1985.
(Sassen, 1991, s. 203)
Değişim %
Hukuk
62
Stratejik danışmanlık 42
Bankacılık
23
Perakende ticaret
17
Toptan ticaret
14
Gayrimenkul
6
Ulaşım
-20
İmalat
-22
İnşaat
-30
Sigortacılık
-2
2
Finans, Sigortacılık ve Gayrimenkul Sektörlerinden oluşan kümelenme (FIRE: Finance, Insurance,
Real Estate)
14
Çizelge 2.3. Londra: Sektörlere göre İstihdam Değişimi, 1961 – 1967.
(Sassen, 1991, s. 208)
Değişim %
Stratejik danışmanlık 30
Kişisel hizmetler
20
Finans ve bankacılık
13
Sigortacılık
0
Toptancılık
-8
İnşaat
-21
Elektronik sanayi
-22
Giyim ve tekstil
-30
Mekanik sanayi
-37
Çizelge 2.4. Tokyo: Sektörlere göre İstihdam Değişimi, 1977 – 1985.
(Sassen,1991, s. 208)
Değişim %
Enformasyon , Ar-Ge, Reklamcılık 134
Gayrimenkul
124
Hukuk
30.7
Diğer kurumsal hizmetler
93.2
Muhasebe
43.1
Mimari Hizmetler
28.6
Diğer Profesyonel Hizmetler
99.4
Perakende Ticaret
10
Toptancılık
15
Ulaşım
7
İnşaat
15
Sigortacılık
1
Sanayi
-12
Keyder de İstanbul’un ekonomik gelişme adına bu fırsatı kaçırmayarak küresel
rekabete dahil olması ve bu rekabetin gerekliliklerini ivedilikle yerine getirmesi
konusunda görüş verdiği çalışmasında, küresel kentlerdeki bu sektörel yeniden
yapılanmayı şöyle tarif etmektedir (1996, s.101 – 102):
“Örneğin bu şehirlerde, yukarıda sözünü ettiğimiz, dünya ölçeğinde işlev gören hizmet
sektörleri çok görünür bir konumda olacaktır ... Bunlara bağlı olarak, o kıstaslarda kişisel
hizmet veren ticaret eğlence dinlence, konut sektörleri gelişecektir. Dünyaya yönelikliğin ve
uluslararası düzeyde hizmet vermenin parçası olarak tüm iletişim ağları, havaalanları,
15
telekomünikasyon, ileri standartlarda oluşacak globalleşmenin yan ürünü olarak yer
değiştiren insanların kendilerini yerel dokudan arınmış, steril atmosferlerde rahat hissetmeleri
için beş yıldızlı oteller kurulacak, restoranlar açılacaktır. Bunlar başarıya ulaştığı takdirde,
çokuluslu şirketler, bankalar, sigorta şirketleri, hukuk, muhasebe firmaları, reklamcılar,
araştırmacılar burada şube açacak, bu gelişme de ortamı daha cazip kılacaktır. Örgüt
merkezleri cezbedilecek, kongreler düzenlenecek, yabancı bir nüfus yerleşmeye başlayacak,
kısacası sermayenin ihtiyacı karşılanacaktır.”
Küresel kentlerde ve küreselleşen, küresel rekabette uluslararası sermayeyi çekmek
ve birikimini sağlamak için yarışan kentlerin ekonomik yapılarında meydana gelen
değişiklikler, klasik sanayi kentinden sanayi sonrası kente doğru bir geçişe işaret
etmektedir. Ancak doğal olarak ekonomik alanda gerçekleşen bu değişimler bu
alanda sınırlı kalmamaktadır. Sanayi sonrası kent ekonomisi beraberinde sanayi
sonrası kent toplumunu yaratmaktadır.
2.2.2.
Toplumsal dönüşüm
Küreselleşen kentte meydana gelen ekonomik yeniden yapılanma kentin istihdam
yapısında dönüşümü de beraberinde getirmektedir. 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başı
sanayi kentinin istihdam yapısı vasıflı, yarı-vasıflı ve vasıfsız işgücünden
oluşmaktadır. Bu, görece düşük gelirli bir işgücüne işaret etmektedir (Hamnett,
2003).
Sanayinin desantralizasyonu ve sanayi sonrası kente geçiş sürecinde finans,
bankacılık, sigortacılık, hukuk, muhasebe, bilişim vb. hizmet sektörlerinin hızlı
büyümesi, bu sektörlerin istihdam yapılarına bağlı olarak kentin istihdam yapısının
da profesyonelleşmesini ortaya çıkarmaktadır. Kentte bu sektörlerde istihdam edilen
profesyonel, yönetici ve teknik gruplardan oluşan bir “yeni orta sınıf” meydana
gelmiş ve genel istihdam içindeki oranı hızla artmıştır.
Friedmann ve Wolf (1982), küresel kentlerde baskın sınıfın ulus-aşırı elitler
olduğunu ve toplumsal yapıda ortaya çıkan en belirgin olgunun da kutuplaşma ve
sosyal ayrışma olduğunu belirtmektedir.
Sanayi sonrası kentin yeni orta sınıfı, klasik sanayi kentinde istihdam edilen
işgücünden eğitim, kültür seviyelerine bağlı günlük aktivitelerine ve gelir
16
düzeylerine bağlı yaşam standartlarına kadar bir çok alanda ayrışmaktadır. Bu da
küresel kent toplumunda bir kutuplu yapıya doğru sürüklemektedir.
Sassen (2000), Amerika Birleşik Devletleri’nde 1973 – 1997 yılları arası saat başına
düşen ücretlerdeki değişimi (Çizelge 2.5) ile küresel kentin hakim sektörlerinin
istihdam yapılarını ilişkilendirerek, kentte oluşan gelir eşitsizliğine ve sosyal
ayrışmaya vurgu yapmaktadır.
Çizelge 2.5. ABD’de tüm çalışanların saatlik reel ücretlerinin eğitim seviyesine
göre dağılımı 1973 – 1997. (1997 Dolar)
(Sassen, 2000, s.130)
Yıl
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
Lise öncesi
$11.21
$10.96
$10.65
$10.85
$10.91
$10.76
$11.15
$10.80
$10.55
$10.31
$10.12
$10.00
$ 9.91
$ 9.91
$ 9.71
$ 9.63
$ 9.38
$ 9.15
$ 8.99
$ 8.86
$ 8.72
$ 8.52
$ 8.25
$ 8.21
$ 8.22
Lise
$12.82
$12.48
$12.38
$12.48
$12.38
$12.40
$12.49
$12.07
$11.91
$11.90
$11.78
$11.66
$11.70
$11.72
$11.65
$11.59
$11.36
$11.1 8
$11.13
$11.07
$11.02
$11.10
$10.90
$10.84
$11.02
Üniversite terk
$14.16
$13.62
$13.68
$13.88
$13.47
$13.66
$13.61
$13.34
$13.22
$13.18
$13.07
$13.20
$13.33
$13.32
$13.28
$13.09
$13.19
$13.19
$13.07
$12.52
$12.47
$12.36
$12.20
$12.18
$12.43
Üniversite
$18.60
$18.02
$17.87
$17.77
$17.56
$17.55
$17.43
$17.16
$17.20
$17.41
$17.48
$17.68
$17.95
$17.66
$17.73
$17.56
$17.88
$18.00
$17.69
$18.04
$17.97
$18.14
$18.13
$17.86
$18.38
İleri düzey
$22.67
$23.03
$23.00
$22.37
$22.31
$22.22
$21.42
$20.98
$20.85
$21.39
$21.82
$22.22
$22.66
$21.90
$21.94
$21.80
$23.24
$23.30
$23.55
$23.03
$23.22
$24.17
$23.90
$23.80
$24.07
Küreselleşen kentlerde mekanın organizasyonu da bu yüksek gelirli baskın yeni orta
sınıfın ihtiyaç ve talepleri doğrultusunda gerçekleştirilmektedir. Bu nedenle
toplumsal yapıda görülen bu ayrışma kent mekanında da çarpıcı şekilde
okunabilmektedir.
17
2.2.3. Mekansal dönüşüm
Küreselleşen kentlerde yapılı çevrede hızlı ve sürekli bir yeniden üretim
yaşanmaktadır. Bu hızlı yeniden üretimin sebebi yine sermayeyi cezbederek kente
çekme ve birikimini sağlama amaçlarıyla açıklanmaktadır.
Sermaye birikimini sağlamada 3 temel araç kullanılmaktadır (Çavuşoğlu, 2013,
s.26): Kar, faiz ve rant. Reel üretimle kar sağlama, küresel kent reçetelerinde sanayi
sektörünün küçültülmesi öngörüleri doğrultusunda bir sermaye birikim aracı olarak
kullanılmaktan uzaklaşmaktadır. Geriye faiz ve rant olmak üzere iki birikim aracı
kalmaktadır ki, bu noktada küresel kentler ile küreselleşen kentleri
ayrıştırmak
gerekmektedir.
Önceki bölümlerde belirtildiği gibi finans sektörü küresel kentin önemli sektörleri
arasında görülmektedir. Küreselleşen kentlerde de merkezi ve yerel yönetimlerce
izlenen politikalarla bu sektörün önünün açılması sağlanmaktadır. Ancak
küreselleşen kentler, küresel kentlere göre uluslararası sermayeye daha az entegre
oldukları, bu nedenle daha fazla risk taşıdıkları ve güvenilir yatırım ortamını
sağlayamadıkları için finans sektörü sermaye birikimi açısından zayıf kalmaktadır.
Böylece özellikle üçüncü dünya ülkelerinin küreselleşen kentlerinde en güvenilir
sermaye birikim aracı olarak rant öne çıkmaktadır. Siyasi otoritelerce kentsel
mekanın alınıp satılabilen bir meta olarak algılanması ve değişim değerinin kullanım
değerinin önüne geçirilmesiyle rantın sermaye birikim aracı olarak kullanılması
yapılı çevrenin sürekli bir dönüşüm içerisinde olmasına neden olmaktadır.
Yapılı çevrenin yeniden üretiminin doğrudan sermaye birikim aracı olarak
kullanılması dışında, küresel ya da küreselleşen kentin pazarlanabilir kent imajını
oluşturma ve bu yolla sermayeyi çekme gibi bir işlevi de bulunmaktadır.
Bu yeniden üretim, konut alanları, iş alanları, alışveriş merkezleri gibi kentsel
ölçekteki projelerden, ulaşım transfer merkezleri, bağlantıları ve mega projeler gibi
bölgesel
ve
küresel
ölçekteki
projelere
gerçekleştirilmektedir:
18
kadar
geniş
bir
yelpazede
•
Daha önceki bölümlerde bahsedilen ekonomik yeniden yapılanma sonucu öne
çıkan sektörlerin kentsel mekanda kümelenmesi ile oluşan merkezi iş alanları;
Şekil 2.3. La defense, Merkezi İş Alanı, Paris.
(Url-1, Erişim tarihi: 27.11.2013)
•
Genellikle bu sektörlerde istihdam edilen yeni orta sınıf kentliler için inşa
edilen “yüksek prestijli” konut alanları, kentsel dönüşüme konu edilen
mahalleler;
Şekil 2.4. Zaha Hadid tarafından tasarlanan D’leedon Condominium, prestijli
kapalı site örneği, Singapur.
(Url-2 Erişim tarihi: 27.11.2013)
19
Şekil 2.5. Sulukule’de kentsel dönüşüm, İstanbul.
(Url-3 Erişim tarihi: 27.11.2013)
•
Kentsel turizmi canlandırma adına inşa edilen beş yıldızlı oteller, yıldız
mimarlara yaptırılan simge yapılar;
Şekil 2.6. Burj-Al-Arab Oteli, Dubai.
(Url-4 Erişim tarihi: 27.11.2013)
20
Şekil 2.7. Frank Gehry tarafından tasarlanan Guggenheim Müzesi, Bilbao.
(Url-5 Erişim tarihi: 27.11.2013)
•
Emek, meta, turist, sermaye vb. küresel akışlar için uygun altyapıyı oluşturan
kent içi – kent dışı ulaşım projeleri;
Şekil 2.8. İkiz Kulelerin yıkılmasıyla açılan alanda yapılacak, Santiago
Calatrava tarafından tasarlanan Ulaşım Transfer Merkezi Projesi, Manhattan,
New York.
(Url-6 Erişim tarihi: 27.11.2013)
21
Şekil 2.9. Şangay Uluslararası Kruvaziyer Limanı.
(Url-7 Erişim tarihi: 27.11.2013)
•
Turist, yatırımcı vb. küresel sermayeyi kente çekmek üzere gerçekleştirilecek
mega-etkinliklerin gerçekleşeceği mega projeler;
Şekil 2.10. 2020 Expo adayı İzmir için Zaha Hadid’in tasarladığı fuar alanı.
(Url-8 Erişim tarihi: 27.11.2013)
•
Kamusal mekan-mış gibi lanse edilen 3 alışveriş merkezleri, plazalar, çok
amaçlı kullanım mekanları;
3
Akademik literatürde kamusal özellikler taşıması itibariyle “quasi-public” (kamusalımsı), “pseudopublic” (yapay kamusal) gibi terimlerle ifade edilen, kamusal mekan olmayan ancak sanayi sonrası
küreselleşen kentin yeni kamusal mekan tipolojisiymiş gibi lanse edilen mekanlar. Tezin ikinci
bölümünde detaylı olarak ele alınacaktır.
22
Şekil 2.11. Sony Center, Berlin.
(Url-9 Erişim tarihi: 27.11.2013)
kısaca kentin yeniden inşasının her adımı, küresel sermaye akışlarının ihtiyacı olan
altyapının sağlandığının ispatı olacak imajları üretme görevi görmektedir.
Başka bir deyişle küreselleşen kentin yeniden inşası, içinde yaşayan kentlilerden çok
küresel sermaye için gerçekleşmektedir.
2.3. Dönüşümlerin Sosyo-mekansal Ayrışma Bağlamında İncelenmesi
Kentlerde sosyo-mekansal ayrışma yeni bir olgu değildir. Ancak küreselleşmenin,
kentin ekonomik, toplumsal ve mekânsal katmanları üzerinde yarattığı birbirini
tetikleyen dönüşümlerle sosyo-mekansal ayrışma da yeni formlar kazandırmaktadır.
Modern sanayi kentinde bu ayrışma genellikle fabrikalarda istihdam edilen düşük
gelirli işçi sınıfının kent merkezinde, çalışma alanlarına yakın yerlerde; orta ve üstorta gelir grubunun ise kent çeperindeki banliyölerde, yaşaması şeklinde
gözlemlenmektedir.
Küresel sermayenin yönlendirici olduğu sanayi sonrası kente geçiş sürecinde ise bu
ayrışma olgusu keskinleşmiş ve yeni boyutlar kazanmıştır. Kent merkezinde yaşayan
işçi sınıfının çalışma alanı olan sanayi bölgelerinin desantralize edilmesi hızla
23
yükselen oranlarda işsizliği; sosyal devlet politikalarının zayıflaması ise kentsel
yoksulluğu beraberinde getirmiştir (Kurtuluş, 2005a). Bu durumun, küresel kentte
sermaye birikim aracı olarak kullanılan yeniden inşa faaliyetlerinin de etkisiyle,
ayrışma bağlamında birbiriyle bağlantılı iki sonucu olmuştur;
1. Yükselen emlak fiyatları nedeniyle işçi sınıfının kent merkezindeki
yerlerinden edilmeleriyle başlayan süreçte ayrışmanın ‘mekânsal kümelenme
bağlamında yeniden biçimlenmesi’,
2. Suç oranlarının artmasıyla üst-orta sınıfın “güvenli yerleşim” talepleri ve bu
taleplerin manipülasyonuyla ortaya çıkan ayrışmanın tipolojik dönüşümü
Yeniden inşa faaliyetlerinin etkisiyle hızla artan emlak fiyatları karşısında işçi
sınıfının yerinden edilme süreci, yeni orta sınıf ve işçi sınıfı arasındaki ayrışma
bağlamında, sonucunda kent merkezini tamamen yeni orta sınıfa ve sermaye akışına
terk etme eğilimindeki başka bir süreci yaratmıştır.
Yerinden edilen işçi sınıfının banliyölere yerleşmesiyle, modern kentin orta sınıfının
homojen yapıdaki banliyö tipolojisi değişerek sınıfsal ve etnik farklılıklar barındırır
hale gelmiş ve pür konut özelliğini kaybetmiştir (Kurtuluş, 2005a, s.78). Bu durum
banliyölerde yaşayan ve yeni ekonomi politikalarına uyum sağlama kapasitesi olan
üst-orta sınıflarda bir kente dönüş eğilimi başlatmıştır.
Banliyölerdeki üst-orta sınıfların kente dönüşü, köhnemiş işçi sınıfı mahallelerinin
bir yandan soylulaştırılmasına, bir yandan da siyasi otoritelerce uygulanan kentsel
dönüşüm projelerine maruz kalmasına neden olmuştur. Soylulaştırma süreci ve
kentsel dönüşüm projeleri emlak fiyatlarını yükselterek işçi sınıfının yeniden
yerinden edilmesine yol açmış, süreci sonunda kent merkezini üst-orta sınıflara
terkedilmesine yol açacak bir döngüye sokmuştur. Bu, ayrışmanın mekânsal
kümelenme boyutuna işaret etmektedir.
Ayrışmanın diğer önemli bir boyutu ise, konut tipolojilerinin dönüşümü olmaktadır.
Suç oranlarındaki artış kentsel ayrışma açısından çok önemli bir dönüm noktası
oluşturmaktadır. Bu artışla birlikte alt-gelir grubu ve etnik azınlıklar 4 , “kentte
4
Şen (2005), ayrışmanın Amerika’da daha çok etnik temelde, başta İngiltere olmak üzere bazı Avrupa
kentlerinde ise daha çok sınıf temelinde gerçekleştiğini belirtmektedir.
24
istenmeyenler”, “potansiyel suçlular” ilan edilmiş, üst-orta sınıflarda ise “güvenli
yerleşim” talebi doğmuştur. Bu güvenli yerleşim talebi de küreselleşen kentin
yeniden inşasında birincil girdilerden biri olarak kullanılmıştır. Üst-orta sınıf için
inşa
edilen
konut
tipolojileri
artık
“kapalı
yerleşmeler”
olarak
kendini
göstermektedir.
Yüksek duvarlarla çevrili, kapısında özel güvenliği olan, kapalı devre kamera sistemi
ile 24 saat izlenen kapalı yerleşmeler, yeni orta sınıfın güvenlik talebi doğrultusunda,
hem banliyölerde hem de kent merkezinde “toplumun istenilmeyen kesimleri”nden
arındırılmış, steril mekanlar sunmaktadır (Şekil 2.12).
Şekil 2.12. Kentsel ayrışmanın en çarpıcı örneklerinden biri: Sao Paulo’da
birbirine komşu bir gecekondu mahallesi ve bir kapalı site.
(Url-10 Erişim tarihi: 27.11.2013)
25
Low (2003)’ten aktaran Kurtuluş (2005b), oluşan yeni ekonomiden fayda sağlayan
sınıf ve zarar gören sınıf arasındaki gerilimin yarattığı bu güvenlik talebinin
anlaşılabilir olduğunu, ancak kapalı yerleşim sayısındaki artışın suç oranlarındaki
artışla orantılı olmadığını, kapalı yerleşme sayısının, suç oranından çok daha hızlı
arttığını belirtmektedir. Bu nedenle güvenlik talebinin kapalı yerleşmelerin ortaya
çıkış sebeplerini ele almada tek başına yeterli olamayacağını ileri sürmektedir.
Kapalı yerleşme sayısının bu denli hızlı artışının güvenlik talebi dışında bir diğer
nedeni, toplumsal statü sembolü olduğuna dair oluşturulan algıdır. Bu yerleşmelerin
pazarlanmasında kullanılan sloganlar, buralarda oturmanın seçkin bir topluluğun
parçası olunacağına ve aslında satın alınanın, bir konuttan çok bir yaşam tarzı
olduğuna vurgu yapmaktadır (Işık ve Pınarcıoğlu, 2001, s.148-153,’den aktaran
Kurtuluş, 2005b, s.163-164). Bu vurgu ise beraberinde hızlı bir ötekileştirme sürecini
getirmektedir.
2.4.Bölüm Sonucu
Kent; ekonomik, ekolojik, sosyal, kültürel, mekânsal tüm katmanlarıyla bir bütündür.
Bu katmanlar birbirlerinden ayrı çalışamadıkları gibi, bu katmanlardan herhangi
birinde yapılan bir müdahalenin diğer katmanlarda da kendisini çeşitli şekillerde
göstermesi kaçınılmazdır. Bu noktada yapılan müdahalenin etkilerini yönlendirmede,
azaltmada ya da arttırmada devlet erki, düzenleyici rolü ile kilit aktör konumundadır.
Ancak yaşadığımız döneme bir çok alanda damgasını vuran küreselleşme olgusu,
içini dolduran neoliberal eğilimleriyle birlikte devletin düzenleyici rolünü
azaltmaktadır. Hatta tam aksine, düzenleyici rolü küresel piyasa çarklarının işleyişine
bırakılmasını öngören mevcut sistem içinde devlet, küresel sermayeyi memnun
ederek ekonomik gelişmeyi sağlama kaygısı ile giderek daha seçkinci bir role
bürünmektedir.
Bugün küreselleşen kentlerin izledikleri politikalar, bir yan etkiymiş gibi lanse
edilmeye çalışılsa da aslında doğal bir sonuç olarak eşitsizlik üretmektedir. Bu
eşitsizlikler ekonomik yeniden yapılanmaya uyum sağlayabilen yeni orta sınıf
26
•
•
Kent merkezinde çalışma
alanları olan sanayiye
yakın işçi sınıfı
Kentin kalabalığından ve
gürültüsünden uzak
banliyölerde orta ve üstorta sınıflar
•
•
•
•
Sanayinin desantralizasyonu
Sanayiden kalan mekanların
yatırım için cazip hale gelişi
Kentsel rantın sermaye
birikim aracı olarak
kullanılmaya başlaması ve
arazi fiyatlarının yükselişi
Sosyal devlet politikalarının
zayıflaması ile birlikte işçi
sınıfının kent merkezini terk
etmek zorunda kalması
•
•
•
Artan suç oranları karşısında üstorta sınıfların güvenli yerleşim
talepleri: kapalı yerleşimler
İşçi sınıfının gelişi ile
banliyölerin pür konuttan oluşan
yapılarının bozulması, etnik ve
sınıfsal farklılıklar barındırır hale
gelişleri
Bu durumdan rahatsız olan ve
yeni ekonomik yapılanmaya
uyum sağlama kapasitesi olan
yeni orta sınıfın kent merkezine
dönüşü
•
•
•
Yeni orta sınıfın kente dönüşüyle
köhnemiş işçi mahallelerinde
yaşanan soylulaştırma süreçleri
Kentsel dönüşüm projeleri ile yeni
orta sınıfa hitap eden lüks konut
üretimi
Yükselen emlak fiyatları ve işçi
sınıfında devam eden yerinden
edilmeler
Şekil 2.13. Modern sanayi kentinden küreselleşen kente sosyo – mekânsal ayrışmanın dönüşümü.
27
kentliler ve kentsel yoksulluğun mağdur ettiği işçi sınıfı arasında hızla derinleşen bir
ayrışma ortamı oluşmaktadır.
Bu ayrışma kent mekanı üzerinden okunduğu zaman en belirgin iki gösterge olarak,
•
İşçi sınıfının yerinden edilerek kent dışına itilmesi,
•
Konut tipolojilerinin dışa kapalı yerleşmeler haline gelmesi
öne çıkmaktadır (Şekil 2.13).
Yüksek duvarları ve özel güvenlikleriyle kendilerini çevrelerinden soyutlayan kapalı
yerleşmeler, kent bütünüyle ilişkisiz adacıklar yaratmaktadır. Ne metropoliten alan
geneliyle, ne de yakın çevresiyle politik ve gündelik hayata dair bir paylaşımda
bulunmamaktadır. Sennet (2003)’den aktaran Kurtuluş (2005b) bu konuda, kapalı
yerleşmelerde oturanların kendi kentlerinde turist gibi yaşadıklarına değinmektedir.
Yaşadıkları kapalı adacık dışında toplumsal yaşama katkıda bulunmama durumu,
kapalı yerleşmelerin sayılarının arttığı oranda yaygınlaşmakta, toplumsal refah, sivil
toplum ve yurttaşlık konularında ciddi aşınmalara neden olmaktadır.
Kentlilerin özel mekanlarına işaret eden konutlarındaki bu ayrışma atmosferinde,
kentte üstlendikleri rollerle ayrışmayı hafifletme aracı olarak kamusal mekanların
önemi daha da artmaktadır. Ne var ki, küreselleşen kentlerde uygulanan politikalar,
kamusal mekanları da dönüştürmekten geri kalmamaktadır.
28
3. KÜRESELLEŞEN KENTTE DÖNÜŞEN KAMUSAL MEKAN
İlkçağ kentlerinin Agora ve Forum’larından Ortaçağ kentlerinin pazar yerleri ve
kilise meydanlarına ve modern sanayi kentinin park, bahçe ve meydanlarına kadar
kamusal mekanlar üstlendikleri işlevlerle kentlerin en önemli katmanlarından biri
olmuştur. Ancak özellikle modernite ile başlayan ve küreselleşme ile hız kazanan son
30 - 40 yıllık süreçte, kamusal mekanların gerek tipolojik olarak, gerekse kentte
üstlendiği işlevler bağlamında bir dönüşüme uğradığı dikkati çekmektedir.
Kamusal mekan konusunda erken çalışmalardan birinin sahibi Lynch (1972), “Açık
mekanlarımız ne kadar açık? Fiziksel oldukları kadar psikolojik olarak da
erişilebilirler mi? Gerçekten kamusal ve demokratik mekanlar mı?” gibi sorularla
bugün akademik literatürü oldukça meşgul eden bu konunun gelişimine katkıda
bulunmuştur (Lynch, 1972’den aktaran Banerjee, 2007). Günümüz küreselleşen
kentlerinde de kamusal mekan tipolojisi olarak öne çıkan alışveriş merkezlerinin,
plazaların, kültür-sanat aktivitelerine ev sahipliği yapan galerilerin kamusal
mekanların kentte üstlendikleri işlevleri ne kadar karşıladıkları sorgulanmaktadır.
Kamusal mekanların dönüşümüne sebep olan dinamikleri yine birinci bölümde
bahsedilen küreselleşme olgusu ve küresel kentlerin sermayeye eklemlenme
yarışında uygulanan politikalarda bulabilmek mümkündür.
Küreselleşen kentin, yeniden inşa sürecinde meydana gelen mekânsal dönüşümler
kamusal mekanları da kapsamaktadır. Kamusal mekanların yeniden inşasında, her
alanda kamu müdahalesinin azalmasını ve özel sektör girişiminin teşvik edilmesini
öğütleyen yapısal uyum programlarının bir yansıması olarak, özelleşme eğilimleri
görülmektedir.
Özelleşme eğilimleri doğrultusunda kamusal mekanlarda gerçekleşen dönüşüm,
birinci bölümde bahsedilen sosyo-mekansal ayrışma bağlamında ele alındığında, iki
önemli değişim ön plana çıkmaktadır:
29
•
Kamusal mekanların kentte üstlendiği rollerden küresel sermayenin çıkarına
olanların öne çıkışı,
•
Kamusal mekanların “kamusallık” düzeylerinde azalma.
Bu nedenle tezin bu bölümünde, kamusal mekanların rollerindeki ve kamusallık
düzeylerindeki değişim sorgulanmıştır.
3.1. Kamusal Mekanın Rolleri
Kamusal mekanlar tarih boyunca kentsel yaşamın birçok farklı alanında önemli roller
üstlenmiştir. Akkar Ercan (2007) bu rolleri; fiziksel, ekolojik, psikolojik, sosyal,
politik, ekonomik, sembolik ve estetik roller olmak üzere 8 kategoride toplamaktadır;
•
Kullanıcıların günlük ihtiyaçlarına cevap veren donatılar bağlamında fiziksel
rol,
•
Bitki örtüsü ile mikro-klimayı dengelemesi, hava akışı sağlaması, kirliliği
filtrelemesi bağlamında ekolojik rol,
•
Kişinin yeterliliğini kanıtlaması, zorluklarla karşılaşması, şok etkiler
karşısında tepkisini ayarlaması, kendincil hareket etme olanağı ve mental
gelişimine katkısı bağlamında psikolojik rol,
•
Sınıf, etnik köken, yaş, cinsiyet ayırt etmeksizin herkesi kucaklayan ve
toplumun farklı kesimlerini buluşturan eğitimsel ve iletişimsel yapısıyla
sosyal rol,
•
Eleştirel söylem için bir platform oluşturarak halkın demokrasiye doğrudan
katılımını sağlayan yapısıyla politik rol,
•
Ticari faaliyet alanları ve arazi fiyatlarını etkileyebilen yapısıyla ekonomik
rol,
•
İmaj yaratan ve kente kimlik kazandıran yapısıyla sembolik rol,
•
Kenti güzelleştiren ve fiziksel çevre kalitesini artıran yapısıyla estetik rol.
Dönemin konjonktürel yapısına ve toplumsal yaşamın gerekliliklerine göre, birbiriyle
sıkı ilişki içerisindeki bu rollerden bazıları ön plana çıkarken bazıları görece geri
planda kalmıştır. Bunu örneklerle açıklamak gerekirse; Yüksek Ortaçağ kentlerinde
önemli bir olgu olarak ticaretin kentsel mekanda yarattığı pazaryerleri (şekil 3.1),
kamusal mekanın ekonomik rolünün öne çıkışına vurgu yapmaktadır.
30
Şekil 3.1. Ortaçağ’da pazaryeri.
(Url-11 Erişim tarihi: 30.11.2013)
Sanayi Devrimi ile hızla büyüyen kentlerde, kötü koşullar altında çalışan işgücünün
rekreasyonel ihtiyaçlarının sağlanması doğrultusunda ortaya çıkan park hareketi,
kamusal mekanların fiziksel ve estetik rollerine vurgu yapmaktadır. Bu konuda
dünyanın en meşhur parklarından biri olan New York Central Park’ın mimarı
Frederick Law Olmstead, park ile ilgili hedeflerini şöyle aktarmaktadır (Barlow,
1972’den aktaran, Deniz, 2005, s.6):
“Bu parkların kurulmasındaki ana hedef insanların zihinlerinde belirli etkiler uyandırmak
yoluyla kentlerdeki hayatı daha sağlıklı ve mutlu kılmaktır. Bu etki, şiirsel bir karakter
taşımakla birlikte, insanları sıradan kent yaşamı koşullarında oluşmuş psikolojik yapılarından
nasıl kurtarılabileceğine yönelik gözlemlere dayanılarak yaratılan görünümlerle sağlanır.”
Siyasi alanda otoritenin baskısının arttığı dönemlerde kamusal mekan, hak arama
mücadelesi için bir arena oluşturarak politik rolü öne çıkmıştır. Politik rolü üzerine
de, 1848 Avrupa Devrimleri’nden, 2013 İstanbul Gezi Parkı Direnişi’ne kadar birçok
örneğe rastlamak mümkündür (Şekil 3.2).
Şekil 3.2. Mayıs – Haziran 2013, Gezi Parkı Direnişi, İstanbul.
(Url-12 Erişim tarihi: 30.11.2013)
31
Tarihsel süreçte kamusal mekanların öne çıkan rollerine dair örnekler çoğaltılabilir.
Günümüz konjonktüründe ise kentlerde egemen yapı küresel sermaye olmaktadır.
Küresel sermayenin etkisinde şekillenen kentlerde öne çıkan olgu sosyo-ekonomik
ayrışma olmaktadır. Bu ayrışma ortamında kamusal mekanın;
•
ayrışmanın farklı kutuplarını oluşturan sınıfları bir araya getirme, iletişimsel
bir ortam sağlayarak toplumsal yapıda bir çimento görevi görmesi
bağlamında sosyal rolünün,
•
yeniden yapılanan kentsel ekonomiye uyum sağlayamayarak negatif yönde
etkilenen sınıfların hak mücadelelerine zemin oluşturma bağlamında politik
rolünün
ön plana çıkması beklenmektedir.
3.1.1. Kamusal mekanın değişen rolleri
Daha önce de belirtildiği gibi küreselleşen kentler, küresel sermayenin ihtiyaçlarına
cevap verecek şekilde yeniden yapılandırılmaktadır. Bu yeniden yapılandırma,
kamusal mekanların dönüşümünü de kapsamakta ve bu dönüşüm küreselleşen kentin
kamusal mekanlarının üstlendiği roller üzerinden okunabilmektedir.
Günümüz küreselleşen kentlerinde hakim sosyo-mekansal ayrışma olgusu, kamusal
mekanın; ayrışmayı azaltıcı bağlamda sosyal rolüne ve ayrışmanın dezanvantajlı
kesimlerine hak arama mücadelesi oluşturma bağlamında politik rolüne olan ihtiyacı
arttırmaktadır. Ancak kentin yeniden yapılanmasında egemen unsur olan küresel
sermayenin etkisiyle öne çıkan roller, ihtiyacın aksine ekonomik, sembolik ve estetik
roller olmaktadır (Akkar, Ercan, 2007).
Ekonomik rolünün ön plana çıkmasında mevcut kapitalist sistemin güdümünde
gelişen küreselleşme olgusunun getirdiği üç kavram etkili olmaktadır: Özelleşme,
metalaşma ve ticarileşme (Akkar Ercan, 2007, s. 126).
İlk bölümde bahsedilen küreselleşmenin ve beraberinde getirdiği yapısal uyum
programlarının bir parçası olarak, kamu müdahalelerinin azaltılması ve özel
girişimlerin desteklenmesi politikası, kamusal mekanların yeniden yapılanmalarına
da yansımaktadır. Küreselleşen kentte kamusal mekanların inşasından idare ve
işletmesine kadar her alanda özel sektör teşebbüslerinin bulunduğu görülmektedir.
32
Ayrıca, küreselleşen kentteki neredeyse tüm yeniden inşa faaliyetlerinde olduğu gibi
kamusal mekanlarında yeniden inşasında da kentsel rantın bir sermaye birikim aracı
olarak kullanılması etkili olmaktadır. Bu süreçte kamusal mekanlar alınıp satılabilen,
üzerinden maddi değer elde edilen bir meta haline gelmektedir.
Bir meta olarak algılanan ve üretiminden idaresine kadar her alanda özel sektörün de
rol almasının etkisiyle kamusal mekanlar ticarileşmekte, ekonomik kazanç sağlama
aracı olarak tasarlanmaktadır.
Birinci bölümde de bahsedildiği gibi, küreselleşen kentlerde meydana gelen
mekânsal dönüşümlerin önemli nedenlerinden biri de küresel sermayeyi kente
çekebilecek imajlar yaratmaktır. Küresel kentlerde kamusal mekanların sembolik ve
estetik rollerinin öne çıkışı da, genel anlamda bu imaj yaratma kaygısıyla ilgilidir
(Madanipour, 1999). Sermayeyi çekmek için yarışan kentlerde kamusal mekanlar,
özellikle kentsel turizmi canlandıracak bir meta olarak algılanıp reklam amaçlı kent
imgeleri haline getirilmektedir.
Bunun en çarpıcı örnekleri, küreselleşen kentlerde giderek büyüyen kültür
endüstrilerinin yarattığı kamusal mekanlar olan büyük sanat galerilerinde
görülmektedir. New York’ta MOMA (Museum of Modern Arts), Londra’da Tate
Modern, İstanbul’da İstanbul Modern gibi örnekleri çoğaltılabilecek olan bu
galeriler, bir yandan kent imajına katkıda bulunup kentsel turizmi canlandırmaya
hizmet ederken, bir yandan da kentsel rant yaratarak, sermaye birikimi sağlamak
görevini üstlenmektedir (Şekil 3.3). Genellikle kentlerde sanayinin desantralizasyonu
sonucu boşalan mekanların yeniden işlevlendirilmesi ile elde edilen bu galeriler, bu
anlamda çevresel kalitenin iyileştirilmesinde de kullanılmaktadır.
Peki ekonomik, sembolik ve estetik rollerini fazlasıyla yerine getiren bu mekanlar,
kamusal
mekanların
üstlenmesi
gereken
diğer
rolleri
ne
kadar
yerine
getirebilmektedir? Özellikle sosyo-mekansal ayrışmanın hakim olduğu küreselleşen
kentlerde ayrışmanın kutuplarını oluşturan kesimleri ilişki kurabilecekleri bir
ortamda bir araya getirme rolünü gerçekleştirebilmekte midir? Turistlerin yanısıra
kentli nüfusun tamamına açık olsa bile, nüfusun ne kadarına gerçekten hitap
etmektedir?
33
Şekil 3.3. Eski Elektrik Santralinin yeniden işlevlendirilmesiyle elde edilen
TATE Modern Sanat Galerisi, Londra.
(Url-13 Erişim tarihi: 02.12.2013)
Bu sorular kamusal mekanlar üzerindeki tartışmayı mekanın kamusallığı üzerine
sorgulamalar yapmaya götürmektedir.
3.2. Kamusal Mekanların Kamusallığı
Kamusallık kavramı akademik literatürde oldukça tartışma götüren bir kavramdır. Bu
tartışmaların başlıca sebebini, kamusal mekanın birçok farklı disipline konu edilişi ve
her disiplinin bu kavramı kendi perspektifinden tanımlaması oluşturmaktadır (Şekil
3.4). Bu nedenle kamusallık, hangi disiplinde ele alındığına göre kayganlık gösteren
bir kavrama işaret etmektedir (Varna, 2011).
Kamusal mekanların kamusallığı ilk bakışta, kamuyu oluşturan bireylerin bütününe
ait olması anlamı vermektedir. Bu bağlamda özel mülkiyete konu olan bir alanın
kamusallığı oksimoron bir kavrama işaret ediyor gibi durmaktadır. Ancak yasal
perspektiften bakılarak, mülkiyet bağlamında yapılan bu tanımlama kamusallığı
açıklamakta yeterli olmamaktadır. Mülkiyet, kamusallığı tanımlamada kullanılan
kriterlerden yalnızca biridir.
Günümüz kentlerinde alışveriş merkezleri başta olmak üzere, sanat galerileri,
plazalar vb. mekanlar kamuyu oluşturan bireylerin önemli bir kısmının uğrak
noktaları olmalarıyla, bireylerin ilişki kurmasına olanak sağlamalarıyla bir çeşit
kamusallık oluşturmaktadır (Banerjee, 2007). Bu durum, mekanı niteleyen sıfatı
“kamusal”
ya
da
“özel”
olarak
sınırlamama,
zorunluluğunu getirmektedir.
34
ara
düzeylerden
bahsetme
Şekil 3.4. Disiplinler arası bir çalışma alanı olarak kamusal mekan.
(Varna, 2011, s. 5)
Bu doğrultuda kamusal mekanı konu edinen birçok disiplinde mekanın kamusallığını
tanımlayan kriterlerin ne olduğu konusunda yoğun çalışmalar başlamıştır.
Bu konuda erken çalışmalardan biri, politika felsefesi konusunda uzman olan Stanley
I. Benn ve Gerald F. Gaus tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada bir mekana
ait kamusallığı tanımlayan kriterler aktör, erişim ve yarar olarak belirlenmiştir
(Madanipour, 1999; Akkar Ercan, 2005; Nemeth ve Schmidt, 2011). Bu tanımlamada
kullanılan kriterlerden;
•
Aktör, kamu yönetimi disiplinin perspektifinden, mekanın yönetimi ve karar
alma süreçlerinde etkili olan kurumun özel sektör veya kamu sektörü olması
bağlamında ele alınmaktadır.
•
Erişilebilirlik, bir yandan yasal perspektiften bakarak, mülkiyet bağlamında
erişim hakkına işaret ederken, diğer yandan mekanın tasarım kriterlerinin
erişime uygun olup olmadığı bağlamında kentsel tasarım disiplinine ve kentin
farklı bölgelerinden ulaşımın sağlanıp sağlanamadığı konusunda planlama
disiplinine gönderme yapmaktadır.
35
•
Yarar ise, mekandan, mekandaki donatılardan ve aktivitelerden toplumun
hangi kesimlerinin yarar sağladığı bağlamında sosyolojiye, eğer mekanda
üretilen bir değer varsa bu değerin kamu yararına mı, özel yararına mı
kullanıldığı bağlamında ise kamu yönetimi ve siyaset bilimi gibi disiplinlere
gönderme yapmaktadır.
Siyaset bilimci Kohn (2004, s.9-11), kamusal mekanların kamusallığının, birbirini
tanımayan insanlar için ilişki kurabilme potansiyeline vurgu yaparak bunun için
gereken kriterleri mülkiyet, erişilebilirlik ve özneler-arasılık (intersubjectivity) olarak
sıralamaktadır. Bu kriterlerden mülkiyet, mekanın mülkiyetinin kamuda mı yoksa
özel sektörde mi olduğu ile ilgilidir. Ancak Kohn, mülkiyeti kamuda olan ancak
kamuyu oluşturan bireylerce kullanılamayan birçok bürokratik, askeri vb. merkezleri
örnek göstererek mülkiyetin tek başına kamusallığı değerlendirmede yeterli
olmayacağını, aynı zamanda erişilebilir olması gerektiğini belirtmektedir.
Erişilebilirlik konusunda da; seçkin bir mahallede bulunan ve toplu taşıma ile
ulaşmanın mümkün olmadığı bir parkın çok da kamusal olmayacağını söyleyerek,
erişilebilirliğin yasal ve pratik olarak iki boyutuyla ele alınmasının gerekliliğine
vurgu yapmaktadır.
Bunların yanısıra mekanın kişilerin ilişki kurabilmelerine olanak tanımasının
gerekliliğine işaret eden özneler-arasılık kriterini eklemektedir. Bir sivil toplum
kuruluşunca yönetilen bir mahalle evi ile bir eğitim kurumuna ait bir stadyum
arasındaki farktan bahsederek, mahalle evinin direk olarak insanların gelip burada
ilişkiye geçmeleri üzerine tasarlanmış olduğu için daha kamusal olduğunu
belirtmektedir.
Bu konuda yapılan diğer çalışmalardan; Iris Marion Young (1990, 2000)
erişilebilirlik, kapsayıcılık ve farklılıklara tolerans tanıyabilme kriterlerini öne
sürerken; Carmona (2010), kriterleri mekanın işlevleri ve kullanıcıların algısı
üzerinden açıklama eğilimindedir (aktaran, Varna ve Tiesdell, 2010, s.579). Ayrıca
mekana dair özelliklerin dışına çıkarak kullanıcı algısının kamusallığı tanımlamada
bir kriter olduğunu ileri süren Carmona gibi, coğrafyacıların çoğunluğu da “yer
hissi”ne vurgu yapmakta ve kullanıcı algısının önemine değinmektedir (Varna ve
Tiesdell, 2010, s. 577).
36
Böylece kamusallığı tanımlamada kullanılan kriterler üzerinde yapılan çalışmalar,
“kullanıcı algısını merkeze koyan”lar ve “mekana ait özellikleri merkeze koyan”lar
olmak üzere iki başlıkta toplanmakta, bir mekanın kamusal olup olmadığı ya da ne
kadar kamusal olduğu soruları bu kriterler üzerinden sorulmaktadır.
3.2.1. Kamusal mekanların değişen kamusallığı
Kamusal mekanların, küresel sermayenin kentsel mekanı şekillendirmesi sürecinde
geçirdiği dönüşümlerden biri de kamusallık düzeylerindeki değişimdir. Bu değişim
kamusallık düzeyinin azalması şeklinde gerçekleşmektedir. Kamusallık düzeyinin
azalmasının arkasında kamusal mekanların yeniden inşa sürecinin,
•
sermayeyi temsil eden turistlerin
•
yaşanan toplumsal dönüşüm sonucu kentte egemen sınıf haline gelen yeni
orta sınıfın
ihtiyaçları doğrultusunda gerçekleşmesi yatmaktadır (Madanipour, 1999). Bu durum
kentsel kamusal mekanların giderek daha seçkinci ve dışlayıcı mekanlar haline
gelmesine neden olmaktadır.
Akademik literatürde çağdaş kamusal mekanların kamusallıkları üzerine üç hakim
görüş bulunmaktadır (Varna ve Tiesdell, 2010). Bu görüşlerden ilki ve en karamsar
olanı, küreselleşme ve neoliberal eğilimlerin etkisinde gelişen ekonomik, politik ve
sosyal dinamiklerin; kamusal yaşamın sonunu getirdiğini, “kamusal insanın
çöküşü”nü (Sennet, 1977), birlikte yaşama ruhunun zarar gördüğünü ileri
sürmektedir.
İkinci görüş, tarihin hiçbir kesitinde, bugün idealize edildiği gibi tamamen kamusal,
sınıfsız, demokratik bir kamusal mekan bulunmadığını belirtmektedir.
Kentsel tasarım gibi uygulamalı disiplinlerde hakim olan daha iyimser bir görüş ise,
kamusal mekanların yeniden inşasının küresel sermayeye bırakılmadan, insanlar için
daha kamusal mekanlar yaratılabileceğini öne sürmektedir.
Tarihsel süreçte incelendiği zaman gerçekten hiçbir zaman bugün idealize edildiği
gibi
kapsayıcı,
sınıfsız
ve
demokratik
bir
kamusal
mekan
bulunmadığı
görülmektedir. Bugün idealize edilmeye çalışılana en yakın örnek olarak öne çıkan
İlkçağ Agora’ları dahi, özgür ve erkek yurttaş bireyler içindir ve kadınları, çocukları,
sakatları, yabancıları ve köleleri dışlamaktadır (Graham ve Aurigi, 2007).
37
Ancak günümüz küreselleşen kentlerinde, yaşanan ekonomik, toplumsal ve mekânsal
dönüşümlerin etkisiyle şiddetlenen ayrışma olgusu gibi,
kamusal mekanda
dışlayıcılık olgusu da şiddetlenmektedir.
Sosyal politikaların zayıflaması ve kentte suç oranlarının artması sonucu, kentlerde
egemen yeni orta sınıfın güvenlik talebi doğrultusunda ortaya çıkan; yüksek duvarlı,
özel güvenlikli, çevresiyle ilişkisiz biçimde içe dönük kapalı yerleşme tipolojisi
kamusal mekanlara da yansımaktadır.
Başta güvenlik talebi ile ortaya çıkan ancak daha sonraları bir kültürel statü simgesi
ya da prestij öğesi haline gelen kapalı yerleşmelerde olduğu gibi kamusal mekanların
da kontrolle girilebilen, korunaklı, özel mekanlara dönüşmeleri güvenlik
gerekçelerinin çok ötesine geçmekte, yine bir statü ve prestij simgesi haline
getirilmektedir. Yeni orta sınıfların sahip olduğu korku ve güvenlik talepleri,
küreselleşen kentin inşasında giderek özelleşen mekanlar yaratmada birincil girdi
olarak kullanılmaktadır.
1990’larda Mike Davis, kutuplaşmış, anti-sosyal batı kentlerinin simgesi haline gelen
Los Angeles için şunları dile getirmektedir (Graham ve Aurigi, 2007, s.5):
“Lüks yaşam tarzının güvenliğinin, kolluk kuvvetlerinin hazırda bekleyen desteğiyle,
mekanın ve akışların baskılanmasıyla sağlandığı Los Angeles’a hoş geldiniz. Fiziksel
güvenlik sistemleri ve paralel şekilde sosyal sınırların mimari yapılanmalarla çizildiği bu
takıntı, 1990’ların kentlerinde yeniden inşa sürecinin genel atmosferi yansıtmaktadır”
Davis’in de belirttiği gibi artık kimin ya da neyin, kimden ya da neyden korunduğu
sorgulanır hale gelmektedir. Alınan güvenlik tedbirleri, bu korkuyu taşıyanları suçtan
korumaktan çok; küresel kentin öngördüğü sektörlerde çalışanları, modern
kapitalizmin yarattığı tüketim toplumunun parçası olabilen alım gücü yüksek
kentliyi, kısacası küreselleşen kentte oluşturulan yeni kentli kimliğini ve yaşam
tarzını korumaya yöneliktir. Bunun doğal bir sonucu olarak da, küreselleşen
kentlerde meydana gelen dönüşümlere uyum sağlayamayan dezavantajlı kesimler5,
güvenlik bahaneleriyle kamusal mekandan dışlayarak ötekileştirmektedir.
5
Tez kapsamında kullanılan dezavantajlı kesimler tanımlaması; sosyal politikaların zayıflaması ile
sağlık, eğitim, barınma vb. hizmet ve haklardan mahrum kalan, küreselleşen kentin yeniden yapılanma
sürecine adapte olamayan, bu yapılanmadan negatif yönde etkilenen başta işçi sınıfı olmak üzere tüm
kesimler için kullanılmaktadır.
38
Tüm zamanların en önemli antropologlarından Claude Levi-Strauss insanlık
tarihinde ne zaman “ötekiler” ile “başa çıkmak” gerekse iki stratejinin izlendiğinden
bahseder: Antropofajik6 strateji ve antropoemik7 strateji (Baumann, 2000).
Antropofajik strateji, ötekilikleri sindirme yoluyla yok etme, asimile etmeye işaret
etmektedir. Haçlı seferleri de dahil bir çok savaş sonucunda örneklerine rastlanabilen
bu strateji kültürel farklılıkları yok ederek, tektipleştirmektedir.
Antropoemik strateji ise, ötekilikleri dışlayarak yok etme eğilimindedir. Tarihsel
süreçte en uç örneklerine hapsetme, sürgün etme hatta toplu katliamlar şeklinde
rastlanabilen bu stratejinin “modernize” edilmiş hali, mekânsal ayrıştırma, kentsel
gettolar ve seçici geçirgen mekanlar olarak görülmektedir.
Bauman, yeni orta sınıf ve lüks tüketime dayalı yaşam tarzlarını koruma ve
dezavantajlı kesimleri dışlama eğilimleriyle küreselleşen kentlerin kamusal
mekanları, bu iki stratejinin mükemmel uyumuna sahne olduğunu belirtir (2000, s.
101). Bu yeni kamusal mekanlar, neredeyse tüm küreselleşen kentlerde birbirlerinin
aynı olan, küresel sermayenin çıkarları doğrultusunda lüks tüketimi ve seçkinciliği
yücelten yapılarıyla kültürel farklılıkları yok etmekte, tek tip kentli kimliği
yaratmaktadır. Bu antropofajik özelliğinin yanı sıra, kontrollü girişleri ve yüksek
güvenlik önlemleriyle “istenmeyen kesimleri” dışarıda tutarak aynı zamanda
antropoemik stratejiye hizmet eden bir mekana da işaret etmektedir.
Sonuç olarak küreselleşen kentlerde kamusal mekanlar, yeni orta sınıf kentliye ve bu
sınıfa ait yaşam tarzının korunmasına yönelik tasarlanmaktadır. Bu durum kamusal
mekanların kamusallık düzeylerinin azalmasını beraberinde getirmektedir.
Kamusal mekanların kamusallık düzeylerindeki bu değişim akademik literatürü
kamusallık düzeylerini değerlendirme konusunda çalışmalara yöneltmiştir.
3.3. Bölüm Sonucu
Küreselleşme ve neoliberal politikaların dönüştürdüğü kentlerde, bu dönüşümden en
çok etkilenen mekanlardan biri kamusal mekanlar olmaktadır. Özellikle sosyo-
6
Fajik: Yutulmuş, sindirilmiş anlamına gelmektedir.
7
Emik: Kusulmuş, tükürülmüş anlamına gelmektedir.
39
mekansal ayrışma bağlamında ele alındığında kamusal mekanlardaki dönüşümünde
kentte üstlendikleri roller ve kamusallık düzeyleri öne çıkmaktadır.
Kamusal mekanların rollerindeki dönüşüm, fiziksel, ekolojik, psikoloji, sosyal,
politik, ekonomik, sembolik ve estetik rolleri arasından, sermayenin çıkarına olan
ekonomik,
sembolik
ve
estetik
rollerinin
ön
plana
çıkması
şeklinde
gerçekleşmektedir.
Ayrıca küreselleşen kentlerde kamusal mekanlar giderek toplumun daha küçük bir
zümresine hitap eder hale gelmekte, kamusallıkları azalmaktadır. Kamusallık
düzeylerindeki bu azalma, akademik literatürü, kamusallık kriterleri ve bir mekanın
kamusallık düzeyi hakkında çalışmalara götürmektedir.
40
4.
KAMUSALLIK DEĞERLENDIRME MODELLERİ VE YÖNTEM
ÖNERİSİ
4.1. Kamusallık Değerlendirme Modelleri
Akademik literatürde kamusal mekanların kamusallıklarının değerlendirmesi ile ilgili
iki ana yöntem tanımlanmaktadır (Varna ve Tiesdell, 2010). Bu yöntemler,
kamusallığı tanımlamada kullanılan kriterlerin toplandığı iki ana kategoriden
üretilmektedir:
•
Mekanın kullanıcısının deneyimleyerek edindiği algıyı merkeze koyan
tümdengelimci yöntem,
•
Literatür araştırması sonucu oluşturulan kriterler üzerinden sorgulama yapan
tümevarımcı yöntem
Kullanıcı odaklı tümdengelimci yönteme göre mekanın kamusal olup olmadığını ya
da ne kadar kamusal olduğunu belirleyen kriter kullanıcının algısıdır. Bu nedenle
“kime göre kamusal” sorusu gündeme gelmektedir. Bu soru farklı ölçeklerde birden
fazla kamusallıktan bahsetme gerekliliği doğurmaktadır. Çünkü bir kentli için
kamusallık taşıyan bir mekan başka bir kentli için taşımayabilir. Genellemeye müsait
olmayan yapısı bu yöntemin dezavantajlı yönünü ortaya koymaktadır.
Tümevarımcı yöntemde ise kamusallık, literatür taraması ile elde edilen kriterler
mekan üzerinden değerlendirilir. Mekan insanların algılarından soyut bir biçimde ele
alınır. Bu da kamusallığı değerlendirmede evrensel kriterler getirerek genelleme
yapmaya müsait bir ortam sunar. Ancak bu yöntemde de, farklı coğrafyalarda
gerçekleşen toplumsal ve kültürel devinimlerin gözden kaçırılabilmesine neden
olmaktadır.
Bu nedenle kamusal mekanlar üzerinde yapılacak kamusallık değerlendirmeleri ya
iki yöntem bir arada kullanılıp birbirlerini destekleyecek şekilde yapılmalı, ya da tek
yöntemle iki mekanın karşılaştırılması şeklinde gerçekleştirilmelidir. Yöntemlerden
birini kullanarak, bir kamusal mekanın kamusallığı hakkında yargıya varmak,
yöntemlerin bahsedilen dezavantajlarından ötürü sağlıksız sonuçlar verebilmektedir.
41
4.1.1. Tri-aksiyel Model
Tümevarımcı yöntem olarak üretilen ilk model Németh ve Schimidt tarafından
ortaya koyulan “Tri-aksiyel Model”dir (Németh ve Schmith, 2011). İki farklı
kamusal mekanın karşılaştırılmasına dayanan bu modelde kamusallığın boyutları;
mülkiyet, yönetim ve kullanıcı/kullanım olarak tanımlanmıştır.
Mülkiyet boyutu, mekanın yasal statü olarak kamu mülkiyetinde mi yoksa özel
mülkiyette mi olduğu ile ilgilidir. Ancak modelde, mülkiyetin mekanın işletilmesi ile
doğrudan ilişkili olduğundan bahsedilmekte ve son yıllarda giderek artan kamu –
özel ortaklıklarına vurgu yapılmaktadır. Bu bağlamda mülkiyet – işletme ilişkisi
şöyle bir tablo ile anlatılmaktadır:
Çizelge 4.1. Tri-aksiyel modelde kamusallığın bir boyutu olarak mülkiyet –
işletme ilişkisi.
(Németh ve Schmith, 2011, s.11)
Özel
İşletme
Kamu
Mülkiyet
Kamu
Özel
Kamu mülkiyetinde,
Özel sektör mülkiyetinde,
kamu tarafından
kamu tarafından işletilen
işletilen mekanlar
mekanlar
Kamu mülkiyetinde,
Özel sektör mülkiyetinde,
özel sektör tarafından
özel sektör tarafından
işletilen mekanlar
işletilen mekanlar
Yönetim boyutu ise, mekana ait erişim özgürlüğü, hareket ve davranış özgürlüğü,
kontrol mekanizmalarının olup olmayışı bağlamında mekanın açık veya kapalı ya da
kapsayıcı veya dışlayıcı olduğu ile ilgilidir.
Son olarak kullanıcı/kullanım kriteri ise mekandaki donatılar ve aktiviteler
bağlamında çeşitlilik sunup sunmadığı ve bireylerin ilişkiye girebilmeleri
bağlamında kolektif bir yapı mı yoksa bireyselliği mi ön plana çıkaran bir yapıda mı
olduğu ile ilgilidir.
Bu boyutlara dair, kullanımı teşvik etmeye ve kontrol etmeye yönelik
elemanı
çeşitliliği,
gece
kullanımına
42
açık
olması/olmaması,
(oturma
güvenlik
kamerası/personeli olup olmaması vb.) kriterler bir tablo yardımı ile mekanda
değerlendirilerek puanlanmaktadır (Çizelge 4.2).
Kamusal mekan bu kriterler üzerinden değerlendirildikten sonra elde edilen puanlar,
istatistiki hesaplamalar ile diyagrama işlenerek görselleştirilir (Şekil 4.1). Ancak bu
modelle ilgili çalışmaların sürmekte olduğu ve henüz hiçbir mekan üzerinde
denenmediği belirtilmektedir.
Şekil 4.1. Triaksiyel Model ile yapılan karşılaştırmanın görselleştirilmesine
örnek.
(Németh ve Schmith, 2011, s.11)
43
Çizelge 4.2. Triaksiyel modelde değişken tablosundan örnekler.
(Németh ve Schmith, 2007, s.288-289)
KULLANIMI TEŞVİK EDİCİ
BAĞLAM
PUANLAMA
Kamusal mekan olduğuna dair bir imge
Kanun - Kurallar
0=yok 1=küçük işaret 2=büyük ya da birden fazla işaret
Mülkiyet/İşletme
Denetim
0=ikisi de özel sektörde 1=kamu mülkü özel işletme 2=ikisi de kamu sektöründe
Umumi tuvalet
Tasarım ve imaj
0=yok 1=yalnızca müşterilere yönelik 2=herkese yönelik
Oturma elemanı çeşitliliği
Tasarım ve imaj
0=yok 1=tek çeşit oturma elemanı 2=iki ya da daha fazla çeşit oturma elemanı
Küçük ölçekli yeme-içme üniteleri
Tasarım ve imaj
0=yok 1=basit bir stand 2=iki ya da daha fazla küçük ya da büyük stand
Aydınlatma ve gece kullanımı teşvik
Tasarım ve imaj
0=yok 1=tek tip aydınlatma 2=birden fazla çeşit aydınlatma
Sanatsal, görsel öğeler
Tasarım ve imaj
0=yok 1=bir-iki küçük heykel/çeşme 2=performans alanı ya da büyük bir enstalasyon
Girişte erişilebilirlik
Erişim
0=kapalı giriş 1=açık ama kontrollü giriş 2=kapalı olmayan birden fazla giriş
Yönlendirici erişilebilirlik
Erişim
0=görünür değil ve yönlendiricisiz 1=görünür ama yönlendiricisiz 2=görünür ve
KULLANIMI KONTROL EDİCİ
Görünen yazılı kurallar
Kanun - Kurallar
yöndiricili
0=yok 1=yazılı kural 2=iki ya da daha fazla
Güvenlik kamerası
Denetim
0=yok 1=bir adet sabit 2=birden fazla ya da hareketli
Güvenlik Personeli
Denetim
0=yok 1=bir özel güvenlik ya da iki kamu güvenlik görevlisi 2=iki ya da daha fazla
İkincil güvenlik personeli
Denetim
0=yok 1=bir kişi 2=iki ya da daha çok kişi
İş Geliştirme Bölgesinde konumlanma
Denetim
0=İGB’de değil 1=sadece bakım İGB tarafından 2=bakım ve güvenlik İGB tarafından
Mekan kullanımına kısıtlama
Erişim
0=yok 1=sadece müşterilere için küçük bir alan 2=sadece müşteriler için geniş bir alan
Kullanım saatlerine dair kısıtlama
Erişim
0=7/24 açık 1=en azından bir kısmı iş saatleri dışında açık 2=sadece iş saatlerinde açık
Sponspor ya da reklam panosu
Tasarım ve imaj
0=yok 1=bir orta boy ya da birkaç küçük reklam 2=birden fazla büyük reklam
Belli bir kullanım için tasarlanma
Tasarım ve İmaj
0=yok 1=yalnızca bir ya da iki örnek 2=belli bir kullanıma ayrılmış bir çok alan
44
4.1.2. Yıldız Modeli
Kamusallık değerlendirmesinde kullanılmak üzere tümevarımcı yöntemler üzerinde
yapılan bir diğer çalışma Yıldız Modeli’dir. Varna ve Tiesdell tarafından geliştirilen
bu modelde kamusallığın boyutları şöyle tanımlanmaktadır;
•
Mülkiyet; mekanın mülkiyetinin kamu/özel oluşu ve esas fonksiyonunun
kamuya/özele hizmet ediyor oluşu,
•
Fiziksel düzen; mekanın merkeziliği, çevresiyle olan entegrasyon seviyesi,
görsel geçirgenliği ve sınırları,
•
Canlılık; pasif/aktif aktivitelere olanak tanıyışı ve iç tasarımı,
•
Kontrol; alanda kontrol mekanizmasının varlığı ya da yokluğu, var olma
nedeni ve kontrol yöntemi,
•
Yıldız
Fiziksel donatılar; değişik ihtiyaçlara cevap verebilmesi ve bakımlı tutulması.
Modeli’nin
uygulanması,
kamusallığın
her
boyutu
için
kriterlerin
tanımlanması, mekanın kriterlere göre değerlendirilip puanlanması ve bu puanların
her boyut için aritmetik ortalamasının alınarak tek puan haline getirilmesi ve
diyagram üzerinde görselleştirilmesi olmak üzere 3 aşamadan oluşmaktadır. Mekanın
özelliklerine göre puanlanması gereken kriterler şu şekilde sıralanmaktadır:
45
Çizelge 4.3. Yıldız modeli kriterleri.
(Varna ve Tiesdell 2010, s.581 – 582’den uyarlanmıştır.)
Kamusallık
Boyutları
1-5 arası
puanlanacak kriter
Açıklama
Mülkiyet
Kamu/Kamu-özel ortaklığı/Özel
Esas fonksiyonu
Kamuya hizmet/Özele hizmet
Mülkiyet
Kontrolün amacı
Kontrol yönetmeliği
Kontrol
Kontrolün varlığı ve
görünürlüğü
Kontrol teknolojileri
Fiziksel
Donatılar
Fiziksel
Düzenlemeler
Fiziksel Bakım
Fiziksel donatıların
yeterliliği
Merkeziyet ve
entegrasyon
Donatıların bakımı düzenli yapılıyor mu?
Temel donatılar yeterli mi? Eksik var mı?
Kentsel ağ içindeki konumu, çevresiyle
entegrasyon düzeyi
Görsel geçirgenlik
Eşikler ve Geçitler
Canlılık
Tüm kentlilerin çıkarlarını korumak/
Güçlü olanın çıkarlarını korumak
Mekana özgü kurallar var mı? Varsa kamu
yararını korumaya yönelik mi? Özel
çıkarları korumaya yönelik mi?
Kontrol mekanizması var mı? Bu kontrol
kullanıcıya açıkça hissettiriliyor mu?
Kamera var mı? Varsa miktarı? Başka
elektronik denetim sistemleri var mı?
Pasif aktivite
potansiyeli
Aktif aktivite
potansiyeli
Birden çok aktiviteye
olanak tanıma
Çevresiyle görsel bağlantısı güçlü mü?
Mekanın giriş ve çıkışlarında fiziksel
engeller/kolaylaştırıcılar var mı?
Oturmak, seyretmek gibi pasif aktivitelere
olanak vermesi
Sosyal etkileşimi sağlayan spontan ya da
programlı aktivitelere olanak vermesi
Planlı ya da plansız şekilde birden çok
aktiviteye adapte olabilen bir tasarımının
bulunması
Belirtilen kriterler mekanda sorgulanıp, en kamusal 5, en özel 1 şeklinde
puanlandıktan ve bu kriterlerin puanlarının, her boyut için aritmetik ortalaması
alınarak
tek
puana
indirgendikten
sonra,
görselleştirilmektedir (Şekil 4.2).
46
puanlar
yıldız
diyagramında
Şekil 4.2. Yıldız Modeli ile yapılan karşılaştırmanın görselleştirilmesine örnek.
(Varna ve Tiesdell, 2010, s.593 – 594)
4.1.3. OMAI Modeli
Kamusallık değerlendirmesinde kullanılmak üzere geliştirilen en güncel model
OMAI 8 Modeli’dir (Langstraat ve Van Melik, 2013). Bu modelde kamusallığı
tanımlayan kriterler ise;
•
Yasal statüsü, mekanın kamu/özel yararına hizmet ettiği bağlamında
mülkiyet,
•
Günlük bakımı, güvenliği/denetimi bağlamında yönetim,
•
Fiziksel ve yasal sınırları, görsel geçirgenliği ve tasarıma dair engelleri
bağlamında erişilebilirlik,
•
Kullanıcı ve kullanım çeşitliliği, donatı çeşitliliği bağlamında kapsayıcılık
olarak sıralanmaktadır. Bu modelde mülkiyet ve yönetim katı değerlendirmesi kolay,
erişilebilirlik ve kapsayıcılık ise esnek ve değerlendirmesi görece zor kriterler olarak
tanımlanmıştır.
Diğer modellerle birçok ortak noktası olduğu vurgulanan bu modelin uygulanışı,
Yıldız Modeli’ine benzer şekilde, belirlenen kriterlerin mekandaki özellikleri göz
önünde bulundurularak puanlanması ve diyagramda görselleştirilmesi şeklinde
gerçekleşmektedir. 1 – 4 arası yapılan puanlama işlemi gerçekleştirilirken dikkate
alınması gerekenler, (1) tamamen özel, (2) kamusal karakterler içeren özel, (3) özel
karakterler içeren kamusal ve (4) tamamen kamusal durumların tasvir edildiği bir
tablo ile gösterilmektedir (Çizelge 4.4).
8
Ownership, Management, Accesibility, Inclusivness
47
Çizelge 4.4. OMAI Modeli değerlendirme tablosu.
(Langstraat ve Van Melik, 2013, s.436)
KAMUSALLIK
KRİTERİ
TAMAMEN ÖZEL (1)
MÜLKİYET
(YASAL STATÜSÜ)
Yasal mülkiyet kamuya karşı
sorumluluğu bulunmayan özel
kar amaçlı bir kurumda
YÖNETİM
(GÜNLÜK BAKIMI,
GÜVENLİĞİ, KONTROLÜ)
Güvenlik ve bakım bağımsız özel
sektörce sağlanıyor
ERİŞEBİLİRLİK
(FİZİKSEL VE YASAL
ENGELLER, TASARIMA
YÖNELİK ENGELLER)
KAPSAYICILIK
(KULLANICI VE KULLANIM
ÇEŞİTLİLİĞİ, DONATILAR,
AMBİYANS)
Erişime fiziksel engeller var,
görsel geçirgenliği olmayan
tasarıma sahip, gizli mekan haline
gelmiş, toplumun bazı
kesimlerinin ulaşmada
zorlanacağı bir coğrafi konumda
bulunuyor, ulaşımda toplu taşıma
eksikliği var.
Kamusal mekanda izin verilen
aktivitelerle ilgili kesin kurallar
vardır. Kent mobilyaları ya
tamamen eksiktir ya da özellikle
“sadistçe” düzenlenmiştir.
(seyyar satıcıların, evsizlerin vb.
kullanamaması için)
KAMUSAL KARAKTER
İÇEREN ÖZEL (2)
Yasal mülkiyetin büyük
çoğunluğu kar amaçlı bir
kurumda ama küçük paydaş
olarak yerel yönetim var ya da
mülkiyet kar amacı gütmeyen
özel bir kurumda
ÖZEL KARAKTER İÇEREN
KAMUSAL (3)
Yasal mülkiyetin çoğunluğu yerel
yönetimde ama küçük paydaş olarak
kar amaçlı bir kurum var. Ya da
mülkiyet kar amacı gütmeyen ve
kamuya karşı sorumlu bağımsız bir
kurumda
TAMAMEN
KAMUSAL (4)
Güvenlik ve bakım bağımsız
özel sektör ve kamu sektörü
kombinasyonu ile sağlanıyor
Güvenlik ve bakım özel sektörce
sağlanıyor ancak
Nihai otorite yerel yönetim (taşeron)
Güvenlik ve bakımdan
yalnızca yerel yönetim
ve polis sorumlu
Tamamen özel (1) kriterinde
sıralananların çoğuna sahip
Tamamen özel (1) kriterinde
sıralananların bir kısmına sahip
Tamamen özel (1)
kriterinde
sıralananların hiç biri
yok, diğer bir değişle
toplumun tüm
bireylerine eşit
erişilebilirlikte
Aydınlatma ve oturma elemanı
mevcuttur ancak müsteri
olmayan ziyaretçilere yönelik
başka kullanımlar yoktur.
Mekanda izin verilen
aktivitelerle ilgili kesin kurallar
vardır.
Aydınlatma ve oturma elemanı
mevcuttur ancak müsteri olmayan
ziyaretçilere yönelik başka
kullanımlar yoktur. Mekanda izin
verilen aktivitelere yönelik kurallar
yoktur.
Geniş bir kullanıcı
yelpazesinin
ihtiyaçlarını karşılamak
öncelikli amaçtır.
48
Yasal mülkiyet
tamamen yerel
yönetime ait
Değerlendirme sonucu elde edilen puanlar, diyagrama işlenerek yapılan karşılaştırma
görselleştirilmektedir (Şekil 4.3).
Şekil 4.3: OMAI Modeli ile yapılan Karşılaştırmanın görselleştirilmesine örnek.
(Langstraat ve Van Melik, 2013, s. 441)
Modelin geliştiricileri Langstraat ve Van Melik, önceki yöntemlerle olan ortak
noktalarına
karşın
OMAI
Modeli’nin,
özellikle
yapılan
karşılaştırmanın
görselleştirilmesi kısmında getirdiği yeniliği vurgulamaktadır (2013, s. 435). Triaksiyel Model’de ve Yıldız Model’de oluşturulan diyagramların, ayrı ayrı kriterlerin
ve kamusallık düzeyi karşılaştırmasının okunmasında zorluk yarattığını; OMAI
modelinin ise kriterlere ait çeyrek daireleri ve her çeyrek daire içerisindeki dört
seviye ile karşılaştırmayı kolaylaştırdığı belirtmektedir.
Diğer modellerle ilgili kriterlere de değinerek, Yıldız Modeli’nin, Tri-aksiyel
Model’e göre daha fazla kriteri göz önünde bulundurmasının olumlu bir şey
olduğundan ancak kriter seçiminin zayıf olduğundan bahsederler: “... örneğin fiziksel
düzenlemeler kriteri, tasarımın erişilebilirliğe ve kapsayıcılığa etkilerinden çok
tasarımın kendisine odaklanmaktadır” (Langstraat ve Van Melik, 2013, s. 437).
Yıldız Modeli’nin kriterleri koyarken kurguladığı tasarım/fiziksel özellikler –
yönetim/sosyal özellikler ilişkiselliği yerine, arz (mülkiyet – yönetim) – talep
(kullanıcıya etkileri olan erişilebilirlik, kapsayıcılık) ilişkiselliğini kullanmanın
kamusal mekanların özelleşmesi ve kamusallık düzeylerinin değişmesi bağlamında
daha anlamlı olacağını ileri sürmektedirler.
49
Bunların yanı sıra bütün tümevarımcı yöntemler ile ilgili belirtilmesi gereken önemli
noktalar bulunmaktadır:
•
Kriterler ne kadar objektif sonuçlar verecek şekilde seçilmeye çalışılsa da,
değerlendirme aşamasında bir noktadan sonra modeli uygulayan kişinin öznel
yargısına bırakıldığı için, bu modellerin tamamen bilimsel olması mümkün
değildir (Varna ve Tiesdell, 2010, s.592).
•
Modellerin kullanımında amaç, karşılaştırılan kamusal mekanlar hakkında
daha iyi/kötü veya daha kaliteli/kalitesiz şeklinde bir yargıya varmak değil,
kriterler yardımıyla – örn. daha erişilebilir, daha az erişilebilir vb. – daha
kamusal ya da daha özel olmaları hakkında fikir sahibi olmaktır (Van Melik
ve Langstraat, 2013, s.445).
Literatüre kazandırılan tüm modeller bu halleriyle mevcut durumun tespitini
yapmaktan öteye gidememektedir. Oysa kentsel tasarım gibi disiplinler arası
uygulamalı bir disiplinde, farklı disiplinlerden beslenerek oluşturulan bu modeller
uygulama sonrası mekanların kamusallığının nasıl değişeceğini öngörme ve
uygulamayı buna göre yönlendirme konusunda ciddi potansiyel taşımaktır. Bu
nedenle mekanların karşılaştırılarak kamusallıklarının değerlendirilmesini konu alan
modeller, bu tez kapsamında geliştirilmeye ve daha uygulamaya yönelik hale
getirilmeye çalışılmıştır.
4.2. OMAI modelinin geliştirilme önerisi
Geliştirme önerisiyle elde edilen yeni model, bir kamusal mekana müdahale
edilmesini gerektiren durumlarda, mekanın mevcut durumunun ve müdahale sonrası
elde edilecek durumun karşılaştırılması üzerine kurulmuştur. Geliştirilen modelin
amacı, mevcut modellere benzer şekilde, müdahale sonrası oluşacak kamusal
mekanın kamusallık düzeyini öğrenmek değil, mevcut durumdan daha kamusal ya da
daha özel olacağını öngörebilmektir.
Bu girişim doğrultusunda geliştirilen modelde,
•
en güncel olan,
•
kriterlerinin, değerlendirme aşamasında öznel yargılara minimum düzeyde
yer verecek şekilde seçildiği düşünülen,
50
•
ve sonuçların görselleştirilmesi bağlamında yapılan karşılaştırmanın en kolay
okunabildiği
model olan OMAI Modeli temel alınmıştır.
Geliştirilen yeni modelde mevcut kamusal mekanın değerlendirilmesi, puanlanması
ve görselleştirilmesi, OMAI modelindekilerle aynı süreçlere işaret etmektedir.
Farklılaşan
kısmı
ise,
müdahale
sonrasında
elde
edilecek
mekanın
değerlendirilmesinden önce bir ara aşama olarak senaryoların geliştirilmesidir.
Bu
ara
aşamada
kurgulanmaktadır.
müdahale
sonrası
Kurgulanan
oluşacak
senaryoları
mekanla
şekillendiren
ilgili
iki
senaryolar
temel
faktör
bulunmaktadır:
•
mekanda gerçekleştirilmesi öngörülen projeden edinilen, tasarıma yönelik
sabit veriler, (örnek: yapılar, yollar, seviye farklılıkları vb.)
•
modelde kullanılan mülkiyet, yönetim, erişilebilirlik ve kapsayıcılık kriterleri
bağlamında senaryoları en kamusal ve en özel şekilde kurgulamayı sağlayan
değişkenler (örnek: kamu/özel/kamu-özel ortaklığında gerçekleştirilmesi,
yönetiminin kamu/özel tarafından sağlanışı vb.)
Senaryoların hepsinde tasarımda öngörülen faktörler sabit olarak alınmakta ve aynı
şekilde kullanılmaktadır. Daha sonra değişkenler kullanılarak elde edilebilecek en
kamusaldan en özele doğru “n” sayıda senaryo kurgulanır.
Bir sonraki aşama kurgulanan senaryolardaki mekanların OMAI modelinde olduğu
gibi değerlendirilip, puanlanması ve görselleştirilmesidir. Model geliştirilirken
değerlendirme aşamasında yönetim kriterinin altında sorgulanması gereken bir alt
kriter olarak düşünülen “katılım” dahil edilmiştir. Katılımın, uygulanması öngörülen
projenin üretimi aşamasında,
•
tasarımı yönlendirecek bir girdi olarak kamuyu oluşturan bireylerin
ihtiyaçlarının kullanılması ve
•
kullanıcıların tasarım aşamasına katılması sonucu aidiyet duygusunu
kuvvetlendirerek kamusallık düzeyini arttırması,
bağlamında önemli olduğu düşünülmektedir.
Değerlendirme sonrasında kriterlerin puanlanmasında özellikle 2 ve 3 ile
puanlandırılan
ara
seviyelerde,
değerlendiricinin
51
öznel
yargısı
devreye
girebilmektedir. Ancak bu modelde esas olan puan vermek değil, 3 puan alanın 2
puan alandan daha kamusal özellikte olduğunu göstermektir. Bu nedenle puanlama
konusunda katı objektif kurallara ihtiyaç duyulmamaktadır.
En son olarak da, mekanın mevcut durum ile proje sonrası oluşması muhtemel
senaryolara
ait
kamusallık
düzeyinin
görselleştirilerek
karşılaştırılması
gerçekleştirilir.
Şekil 4.4. OMAI modeli üzerinden yapılan yöntem önerisinin görselleştirilmesi
örneği.
OMAI modelinin geliştirilmesiyle elde edilen bu yöntemle, kamusal mekanlara
yapılacak
müdahalelerin
mekanın
kamusallığına
olan
etkileri
daha
proje
aşamasındayken öngörülebilmekte ve uygulamadan önce bu doğrultuda yeniden
şekillendirilebilmektedir.
4.3. Bölüm Sonucu
Küreseleşen kentlerde gerçekleşen yeniden inşa süreçlerinde kamusal mekanların
kamusallıklarında yaşanan düşüş
akademik literatürü kamusallık kriterleri ve
kamusallık düzeylerinin değerlendirilmesi üzerine çalışmaya yönlendirmiştir. Bu
52
konuda ilk çalışmalarda, mekanın kamusallığı kavramı sorgulanmış ve kamusallıkla
ilgili kriterler belirlenmiştir. Daha sonraları ise bu kriterlerin geliştirilmesi ile
kamusallık
düzeylerinin
karşılaştırılma
yolu
ile
belirlenmesine
ve
görselleştirilmesine yönelik çalışmalar yapılmıştır (Çizelge 4.5).
Çizelge 4.5. Kamusallık çalışmaları ve belirlenen kriterler matrisi.
KAMUSALLIK KRİTERİ
İLK
ÇALIŞMALAR
BENN VE GAUSS
(1983)
AKTÖR
ERİŞİLEBİLİRLİK
YARAR
MARGARET
KOHN
(2004)
MÜLKİYET
ERİŞİLEBİLİRLİK
ÖZNELER-ARASILIK
NEMETH VE
SCHIMIT
(2011)
MÜLKİYET
YÖNETİM
“TRİAKSİYEL
MODEL”
KULLANIM/KULLANICI
VARNA VE
TIESDELL
(2011)
MODELLER
“YILDIZ
MODELİ”
MÜLKİYET
KONTROL
FİZİKSEL DONATILAR
FİZİKSEL DÜZEN
CANLILIK
LANGSTRAAT VE
VAN MELIK
(2013)
MÜLKİYET
YÖNETİM
“OMAI MODELİ”
ERİŞİLEBİLİRLİK
KAPSAYICILIK
53
AÇIKLAMA
Mekanın yönetimi ve karar alma
süreçlerinde etkin aktör:
kamu/özel
Toplumun tamamının mekana,
aktiviteler ve donatılara, fiziksel
ve yasal erişimi
Mekanın kamu/özel yararına
hizmet ediyor oluşu
Yasal statü: kamu/özel
Toplumun erişimine açık/kapalı
oluşu
Kullanıcıların etkileşime
girmesini teşvik eden yapısı
Mekanın mülkiyetinin ve
işletmesinin kamu/özel oluşu
Mekana ait erişim, hareket ve
davranış özgürlüğü, kontrol
mekanizmasının varlığı/yokluğu
Mekandaki aktivitelerin çeşitlilik
sunması, mekanın kullanıcıların
etkileşime girmesine izin vermesi
Yasal statü: kamu/özel, esas
fonksiyonunun kamuya/özele
hizmet ediyor oluşu
Kontrolün varlığı, görünürlüğü,
amacı, uygulanışı ve kullanılan
teknoloji
Mekandaki donatıların değişik
ihtiyaçlara cevap verebilmesi,
bakımlı tutulması
Mekanın merkeziliği, çevresiyle
entegrasyonu, görsel ve fiziksel
geçirgenliği
Pasif/aktif aktivitelere olanak
tanıması
Yasal statü: kamu/özel
Güvenlik ve bakımın, kamu/özel
sektörce sağlanıyor oluşu, kontrol
varlığı/yokluğu
Yasal erişim hakkı, görsel ve
fiziksel geçirgenliği,
Mekanda izin verilen aktiviteler
ile ilgili kuralların
varlığı/yokluğu, donatıları
kullanabilen kullanıcı çeşitliliği
Kamusalığın değerlendirilmesi üzerine yapılan tüm çalışmalar, küreselleşen kentteki
sosyo-mekansal ayrışma ortamında en çok ihtiyaç duyulan katman haline gelen
kamusal mekanların kamusallıklarını değerlendirerek literatüre önemli bir katkı
sağlamaktadır. Ancak bu modeller mevcut durum tespiti yapmaktan ileriye
gidememektedir. Bu modeller arasından seçilen OMAI Modeli, çalışma kapsamında
geliştirilerek kamusal mekana müdahale sonrası mekanın kamusallığının nasıl
değişeceğini, mevcut durum ile karşılaştırma üzerinden değerlendirmeye çalışan bir
model haline getirilmiştir.
Bu tezin alan çalışması kısmında geliştirilen yeni model kullanılacaktır.
54
5.
KÜRESELLEŞEN İSTANBUL’UN DÖNÜŞEN KAMUSAL MEKANI:
TAKSİM VE YAKIN ÇEVRESİ
Türkiye de birçok gelişmiş ve gelişmekte olan dünya ülkesi gibi küreselleşmenin
dayattığı uyum programlarını uygulayarak, kalkınma politikalarını bu küresel ağa
eklemlenme hedefi üzerinden geliştirmektedir.
Küresel sermayeye entegrasyonun zayıf olmasının yarattığı risk ortamının
getirdikleriyle sanayi sektörünün küçülme ve hizmetler sektörü büyüme hızları
gelişmiş batılı ülkelerden farklılaşsa da; devletin düzenleyici rolünü bir kenara
bırakarak sosyal devlet politikaları yerine neoliberal politikaları benimsemesi ve
sermayeyi çekebilme adına yabancı yatırımı cazip hale getiren uygulamaları
küreselleşmenin gereklerini yerine getirmektedir.
Türkiye’nin bu küresel ağa eklemlenme noktası da, kaçınılmaz bir şekilde İstanbul
olmaktadır. Sermaye birikimini küresel kent olma vizyonu yüklediği İstanbul
üzerinden sağlaması, hem ulus devlet ölçeğinde bölgesel eşitsizlik yaratmakta, hem
de İstanbul’u ciddi bir dönüşüm sürecine sokmaktadır.
5.1. Küresel Kent Olma Yolunda İstanbul
İstanbul, hızlı sanayileşmenin gerçekleştiği ve beraberinde yaşanan yoğun göçle
beraber plansız kentleşme sürecine girdiği 1950’li yıllardan itibaren sosyal ayrışmaya
konu olmuş bir kenttir. Bu hızlı nüfus artışı karşısında devletin yetersiz sosyal konut
üretimi, enformel çözümler olarak gecekondu mahallelerini ortaya çıkarmıştır. Hızlı
kentleşme süreciyle bu gecekondu mahallelerinin merkeze yakın alanlarda
konumlanması kentte yaşanan sosyal ayrışmayı, batı kentlerinde olduğu gibi
mekânsal ayrışma paralelinde okumayı güçleştirmektedir.
Ancak günümüzde İstanbul’un küresel kent olma yolunda izlediği politikalar,
sektörel yeniden yapılandırmalar sonucu, bir çok küreselleşen kente paralel şekilde,
kent merkezinde hakim sınıf haline gelen yeni-orta sınıfın yaşadığı, dezavantajlı
55
kesimlerin ise kent çeperlerine taşınmak zorunda bırakıldığı bir sosyo-mekansal
ayrışmayı ortaya çıkarmaktadır.
İstanbul’un
ekonomik
doğrultusunda
yapısı,
hizmetler
küreselleşmenin
sektörünün
teşvik
dayattığı
uyum
edildiği,
küresel
programları
rekabetin
gerekliliklerinin yerine getirildiği bir vizyon üzerine yapılandırılmaktadır.
Bu yapılanma; İstanbul 1/100000 ölçekli İl Çevre Düzeni Planında belirtilen;
“İstanbul dünya kentleri arasında, mevcut kademelenme sisteminde alt kademe finans
merkezi olarak tanımlanmakta olup; Plan’da alınan çok yönlü kararlar ile kademelenme
sisteminde yükselmesinin koşulları sağlanmaktadır.”
ifadesinde ve 2010 – 2013 İstanbul Bölge Planı’nda belirtilen “küresel rekabet
edebilirlik” hedefi altında belirlenen stratejik amaçlarda açıkça görülebilmektedir
(Url-14):
•
“Uluslararası finans merkezi olması
•
İstanbul’un küresel ekonomiye entegrasyonunun geliştirilmesi
•
İşgücü niteliğinin yüksek katma değer üreten ekonomik faaliyetlerin ihtiyaçları
doğrultusunda geliştirilmesi
•
İstanbul’un turizmde küresel cazibe merkezi olması
•
Lojistik sektörünün rekabet gücünün arttırılması”
Bu gelişmeler, mevcut durumda hızla yükselen hizmet sektörü istihdam oranlarının
(Çizelge 5.1) daha da artacağına işaret etmektedir.
Çizelge 5.1. İstanbul’da Sanayi ve Hizmetler sektörlerinin toplam istihdam
içindeki payının yıllara göre değişimi.
(TÜİK Seçilmiş Göstergelerle İstanbul 2012 ve İstanbul Kalkınma Ajansı 2010
– 2013 İstanbul Bölge Planı Ekleri’nden elde edilen verilerle oluşturulmuştur.)
Sanayi (%) Hizmetler (%)
2005 37
56,4
2009 37,9
61,8
2010 38,7
59,6
2011 39,7
59,7
2012 36,7
62,7
Ekonomik yapıdaki bu dönüşümlere bağlı olarak toplumsal yapıda da bir dönüşüm
görülmektedir. İstanbul’da da diğer küreselleşen kentlerde olduğu gibi, küresel
56
kentin yeni sektörlerinde istihdam edilen, tüketim gücü yüksek “ideal kentli profili”
olarak yeni orta sınıf oluşmaktadır.
İstanbul’un hızla sanayileştiği ve işgücü talebinin arttığı 1950’li yıllarda göçle
gelerek kentin ekonomik büyümesinde önemli rol oynayan işçi sınıfının başı çektiği
alt sınıf ile yeni orta sınıf, küreselleşen İstanbul’un sosyal ayrışmasında belirgin
kutuplar ortaya çıkmaktadır. Bu ayrışma, kent merkezlerinin yeni orta sınıfın,
turistlerin ve küresel sermayenin çıkarları doğrultusunda şekillendirilmesiyle giderek
şiddetlenen bir sosyo-mekansal ayrışmaya evrilmektedir.
Sosyo-mekansal ayrışmadaki şiddetlenmenin bir nedeni de benimsenen sermaye
birikim modelidir. İstanbul, küresel kent olmanın birinci gereği olan sermaye
birikimini gerçekleştirme görevini, uyum programlarının öngördüğü sektörel
yapılanmalarla gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Ancak gelişmekte olan bir ülkenin
küreselleşen kenti olmasının
yarattığı risk ortamı, özellikle finans sektörünün,
hedeflendiği düzeyde büyümesini engellemekte, bu yolla sermaye birikimi sağlamayı
zorlaştırmaktadır. Bu nedenle İstanbul, küreselleşme süreci boyunca, sermaye
birikiminde en güvenli yol olarak gösterilen, yapılı çevrenin yeniden üretimine, yani
kentsel ranta yönelmiştir.
Türkiye’de yapılı çevreye yatırımın ciddi oranda arttığı iki dönem bulunmaktadır
(Penpecioğlu, 2011). İki dönemde de bu yatırımlar için çeşitli kurumlara yetkiler
verilmesi, bu konuda kolaylaştırıcı kanunlar çıkartılması gibi devlet müdahaleleri
ortak nokta olarak öne çıkmaktadır. Bu dönemlerden ilki 1980 darbesinin hemen
ardından gelen 1983-1987 yıllarıdır. Bu dönemde 3194 Nolu İmar Kanunu ve 3030
Nolu Büyükşehir Belediyesi kanunuyla belediyelerin, yapılı çevreye yatırımı
arttıracak şekilde plan yapma yetkileri öne çıkmaktadır.
Aynı yıllar, İstanbul’un küreselleşme politikaları doğrultusunda uluslararası bir iş
merkezine duyduğu ihtiyacın vurgulandığı yıllar olmaktadır. 1974 Nazım Planı’nda
Mecidiyeköy – Zincirlikuyu aksı bu amaçla ikinci derece merkez olarak ayrılmıştır.
Ancak 1980 Nazım Planı’nda da aksi bir karar olmadığı halde bu aks Büyükdere –
Maslak aksına kaydırılmıştır (Öktem, 2005).
1950’li yıllarda bir sanayi bölgesi olarak gelişen bu aks, merkezi otoritenin bu
dönemde çıkardığı kanunlarla büyükşehir belediyelerine verdiği yetkiler ve dönemin
belediye başkanı Bedrettin Dalan’ın bu yetkileri büyük sermaye gruplarının çıkarları
57
doğrultusunda kullanması ile kısa zamanda çeşitli banka ve holdinglerin
gökdelenleriyle dolmuştur (Şekil 5.1).
Şekil 5.1. Büyükdere – Maslak Aksı
(Url-15 Erişim tarihi: 05.12.2013)
İstanbul’un küreselleşmesi yolunda sermaye gruplarına sağlanan bu esnekliklerin
bedeli, kentin ekolojik ve sosyal yapısında yaşanan hasarlarla ödenmektedir. Finans
merkezinin buraya kaydırılması ve köprü bağlantılarının sağladığı erişim kolaylığıyla
İstanbul’un büyümesi kuzey yönüne doğru gerçekleşmiştir. Arazi fiyatlarındaki
yükseliş ve oluşan rantın dağıtımındaki esneklik ise, sanayi aksı olduğu dönemde
burada çalışan işçi sınıfına ait Gültepe, Çeliktepe ve Karanfilköy (Şekil 5.2) gibi
çevre gecekondu mahallelerinde dönüşüm baskısı yaratmıştır. Sanayileşme
döneminde İstanbul’un ekonomik büyümesinin önemli aktörlerinden olan işçi sınıfı,
medyada “yağmacı”, “talancı”, “gaspçı” vb. birçok hakaretle suçlu durumuna
düşürülmüştür (Arıkanlı Özdemir, 2005). Her seçim dönemi oy deposu olarak
görülen, tapuları verilerek devlet eliyle yasallaştırılan gecekondu mahalleleri, kentsel
rant söz konusu olunca kamuoyu önünde lanetlenmiştir.
Şekil 5.2. Büyükdere-Maslak Aksının hemen yanındaki Karanfilköy gecekondu
mahallesi.
(Url-16 Erişim tarihi: 05.12.2013)
58
Bu dönemde yaşanan bir diğer önemli kentsel müdahale Tarlabaşı yıkımları olmuştur
(Şekil 5.3). Yine dönemin belediye başkanı Bedrettin Dalan’ın “İstanbul’u şanı
tarihinde yatan yorgun bir şehir olmaktan çıkararak 21. yüzyıl için vaatlerle dolu bir
metropol haline getirme” söylemiyle (Keyder ve Öncü’den 1994, aktaran Bartu,
2006) giriştiği, 1980’lere damgasını vuran en önemli kentsel müdahalelerden biridir.
Dünya’da eşine rastlanmayan Levanten mimari örneklerini barındıran bu alanın,
trafiği rahatlatacağı düşünülen bir bulvar açmak için yıkılmasına başta Mimarlar
Odası olmak üzere bir çok kurumdan tepki gelmiştir. Ancak Tarlabaşı’nı, İstanbul’un
dünya kenti olmasının önünde “temizlenmesi” gereken bir engel olarak gören Dalan,
“eğer tarihi eserleri korumak kalkınmanın önünde engel olacaksa biz buna karşıyız”
diyerek projeye itiraz edenleri kalkınma düşmanı ilan etmiştir (Üçok, 1987, 78-79,
aktaran Bartu, 2006). Trafik sıkışıklığı, fuhuş ve uyuşturucu sorunu ileri sürülerek
yıkımlar gerçekleştirilmiş, Anadolu’dan göçle gelen ve burada yaşayan halk yerinden
edilmiş fakat trafik, fuhuş ve uyuşturucu sorunu çözülmemiştir.
Şekil 5.3. : Dalan dönemi Tarlabaşı yıkımları .
(Url-17 Erişim tarihi: 05.12.2013)
Türkiye’de yapılı çevre yatırımlarının artış gösterdiği ikinci dönem ise 2001
ekonomik krizi sonrası başlayan ve hala içinde bulunduğumuz dönemdir. Bu
dönemde de devlet, kentsel rant yoluyla sermaye birikimini kolaylaştırıcı birçok yasa
çıkartmış, mevcut yasalarda değişiklikler yapmıştır.
Bu yasalardan öne çıkan bazı örnekler şöyle sıralanabilir:
•
16.06.2005 tarihinde kabul edilen 5366 Nolu, “Yıpranan Tarihi ve Kültürel
Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması”
hakkında kanun
Bu kanuna dayandırılarak uygulamaya geçirilen projeler pratikte tarihi binaların
restore edilerek yenilenmesi olarak cereyan ederken, bu yenileme sonuç olarak, kent
59
merkezini ticari kaygılarla dönüştürmeye çalışan kent yönetimlerinin kentsel
politikalarından biri olan soylulaştırma sürecine evrilmektedir. Tarlabaşı ve Sulukule
İstanbul’da bu kanunla yenilenen mahalleler olarak öne çıkarken ortak özelliklerinin
yenileme öncesi yaşayan alt gelir grubunun yerinden edilmesi ve yenileme sonucu
ortaya çıkan konutların yeni orta sınıfa hitap ediyor oluşudur. (Şekil 5.4 ve 5.5).
Şekil 5.4. Tarlabaşı Yenileme Projesinden Örnekler.
(Url-18 Erişim tarihi: 06.12.2013)
Şekil 5.5. Dönüşümü tamamlanmak üzere olan Sulukule’den örnekler.
(Url-19 Erişim tarihi: 06.12.2013)
•
17.06.2010 tarihinde 5393 Nolu Belediye Kanunu’nun 73. Maddesinde
yapılan değişiklik
60
Belediye kanununda yapılan değişiklikle belediyelere, istedikleri her alanı kentsel
dönüşüm alanı ilan etme yetkisi verilmiştir. Kentsel Dönüşüm Projeleri, 2000’li
yıllarda kentsel rant yaratımı amacıyla yürütülen projeler bütünü olarak sermaye
birikiminin yapılı çevre üzerinden sağlanmasında önemli rol oynamaktadır. Özellikle
gecekondu mahallelerinin “temizlenmesi”ni sağlayan projeler sonucunda benzer
şekilde yeni orta sınıf için lüks konut üretimi yapılmaktadır. Mevcut durumda
dönüşüm geçiren mahallelere örnek olarak Fikirtepe gecekondu mahallesi öne
çıkmaktadır (Şekil 5.6).
Şekil 5.6. Fikirtepe’de Kentsel Dönüşüm sonucunda ortaya çıkacak konutlara
örnekler.
(Url-20 Erişim tarihi: 06.12.2013)
•
08.08.2011 tarihinde çıkarılan 664 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
Şehircilik Bakanlığı’nın kurulması
Bu kararname ile Çevre ve Orman Bakanlığı ve Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
birleştirilmiş, mekansal strateji planlarını ve çevre düzeni planlarını yapma,yaptırma
ve onama; bütünleşik kıyı alanları yönetim planlarını yapma yaptırma onama gibi
sayısız yetki ile donatılmıştır.
•
16.05.2012 tarihinde kabul edilen 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların
Dönüştürülmesi Hakkında Kanun
Bu kanun ise afet riskinin ve dayanıksız konut stoklarının gerekçe gösterilerek
gerçekleştirilecek dönüşüm projelerinin habercisi olarak büyük önem taşımaktadır
(Şekil 5.7).
61
Şekil 5.7. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın İstanbul’da risk taşıyan alan olarak
açıkladığı semtler.
(Url-21 Erişim tarihi: 06.12.2013)
Bunlar 2001 yılından bu bugüne, kentsel mekandan rant yaratmayı kolaylaştırıcı
amaca hizmet eden kanunlardan yalnızca birkaçıdır. Bu örnekler, TOKİ Kanunları,
Endüstri
Bölgeleri
Kanunu,
Turizmi
Teşvik
Kanunu
gibi
birçoklarıyla
çoğaltılabilmektedir.
Özetle, devletin ve dönüşümleri gerçekleştiren inşaat ve gayrimenkul şirketlerinin
ana aktörlerini oluşturduğu bu süreç, beraberinde işçi sınıfının ve alt gelir grubu
kentlilerin, kent merkezindeki konut alanlarından tasfiye edilmesini ve yerlerine yeni
orta sınıf kentlilerin yerleştirilmesini getirmektedir. Böylece kent dışına taşınmak
zorunda kalan dezavantajlı kesimler ile yeni orta sınıf kentliler arasında sosyomekansal ayrışma giderek artmaktadır. İstanbul’un küresel rekabet hedefleri ve bu
doğrultuda çıkartılan yasalarla, gelecekte daha da şiddetleneceği öngörülebilen bu
atmosferde, İstanbul’un kamusal mekanları her zaman olduğundan daha önemli hale
gelmektedir. Ancak kentsel mekan üzerinden geliştirilen benzer rant politikaları,
kamusal mekanları da dönüştürmekte, kent merkezinin “yeni sahipleri” olan yeni orta
sınıf ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırmaktadır.
Bunun en çarpıcı örnekleri İstanbul’un kıyı alanlarında görülmektedir. Kamuya ait
olan bu arazilerde kamu – özel ortaklıklarıyla geliştirilen projelerle kullanım hakları
özel sektöre devredilmektedir.
62
Bu konuda ilk örnek olarak Galataport Kruvaziyer Limanı Projesi verilebilmektedir
(Şekil 5.8). Galataport Projesi ile Karaköy’den Tophane’ye kadar uzanan 1200 m’lik
sahil şeridi kruvaziyer limanı olarak yeniden tasarlanması öngörülmektedir. Bu
konuda Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın açıklaması şu şekildedir:
“Ülkemizin en önemli ve İstanbul’un tek kruvaziyer limanı olan Türkiye Denizcilik
İşletmeleri A.Ş.’ye ait İstanbul Salıpazarı Limanının (Galataport), geri plandaki tarihi ve
doğal değerlerin öne çıkarılarak, çağdaş limancılığın gereklerine göre işletilen prestij bir
kruvaziyer liman haline getirilmesi hedeflenmektedir”.
Şekil 5.8. Galataport Projesi.
(Url-22, Erişim Tarihi: 14.01.2014)
Gerçekleştirilen ihale ile inşaat ve işletme hakkı 30 yıllığına özel sektöre
devredilmiştir. Tamamlandığında alanda alışveriş merkezi, yeme-içme alanları, 5
yıldızlı oteller ve kültür-sanat ünitelerinin bulunacağı öngörülen proje ile kamuya ait
olan bu alan, turizm ve yeni orta sınıf kentlilerin ihtiyaçlarına göre yeniden
şekillendirilmiş olacaktır. Henüz proje gerçekleştirilmeden çevrede bir soylulaştırma
süreci başlatmış, kira ücretlerini yükseltmiş ve bölgede lüks otel ve restoranlar ortaya
çıkmıştır.
Bir diğer örnek ise yine bir kıyı alanında gerçekleştirilmesi planlanan Haliç Port
örneğidir (Şekil 5.9).
63
Şekil 5.9. Haliç Port Projesi.
(Url-23, Erişim Tarihi: 14.01.2014)
Tarihi Haliç Tersaneleri’nin de bulunduğu bu alan yine kamu özel ortaklığında yat
limanı olarak yeniden tasarlanmak üzere ihale edilmiştir. Tamamlandığında benzer
şekilde 5 yıldızlı oteller, alışveriş merkezi, kongre merkezi gibi donatıların
bulunması öngörülen alanın işletme hakkı 49 yıllığına özel sektöre devredilmiştir.
Görüldüğü gibi İstanbul’un küreselleşme sürecine bir yandan sosyo-mekansal
ayrışma olgusu damga vururken bir yandan da bu ayrışmayı hafifletme potansiyeli
olan kamusal mekanlar özelleştirilmekte, toplumun belli kesimleri için daha dışlayıcı
hale gelmektedir.
İstanbul’da üstlendiği rollerinin değişmesi ve kamusallığının azalması tehdidi ile
karşı karşıya olan bir diğer alan ise Taksim Gezi Parkı’dır. Topçu Kışlası’nın
rekonstrüksiyonu ile yok edilme riski ile karşı karşıya olan park, bu çalışmada, proje
gerçekleştirildiği takdirde kamusallığının ve rollerinin nasıl değişeceğini öngörmek
üzere çalışma alanı olarak seçilmiştir.
64
5.2. Taksim ve Yakın Çevresinin Tarihsel Değişimi
Bugün İstanbul’un en önemli merkezlerinden biri olan Taksim ve çevresi,
cumhuriyete kadar kentin bittiği yer olarak algılanmaktadır. Mekanın tarihi,
•
Osmanlı dönemi,
•
cumhuriyetin ilk yıllarında, İstanbul’u planlaması üzerine göreve getirilen
Fransız mimar ve şehirci Henri Prost’un planlarıyla gerçekleşen modernleşme
dönemi ve
•
1950’li
yılların
ortasıyla
başlayan
ve
1980
sonrası
küreselleşme
politikalarıyla özel sektörce parça parça işgal edilen neoliberal kentleşme
dönemi
olmak üzere üç bölümde incelenmiştir.
5.2.1. Osmanlı dönemi
Müslüman halkın tarihi yarımada, gayrimüslim azınlıkların da Galata ve çevresinde
yaşadığı bu dönemden, 18. yüzyıl ortalarına kadar tek tük yapılaşmalara rastlanan
bölgede birbirine komşu Müslüman, Ermeni ve Katolik – Protestan mezarlıkları
bulunmaktadır. Bölgedeki ilk yapılaşmaların,
•
İspanya, Granada’daki Müslüman Ben-i Ahmer Devleti’nin yıkılmasıyla
Osmanlıya sığınan müslümlanların Galata’ya yerleştirilmesi,
•
Bu bölgedeki gayrimüslim azınlıklar ile Müslüman göçmenler arasında
anlaşmazlıkların çıkması ve
•
Bu anlaşmazlıklar sonucu bazı gayri müslimlerin Galata’dan bu bölgedeki
“Pera” bağlarına taşınarak evlerini inşa etmeleri
sonucu oluştuğu bilinmektedir (Sezgin, 1996, s.41).
Yapılaşmanın hız kazanması ise 1732 yılında, Taksim’e adını veren “su taksim
edilmesi işi”nin yapıldığı maksemin inşası ve Cadde-i Kebir’in ya da Grand Rue de
Pera’nın (bugünkü adıyla İstiklal Caddesi) bu bölgeye uzatılması ile gerçekleşmiştir
(Özsavaşçı, 1999, s. 17).
19. yüzyıl Osmanlı’nın batılılaşma çabalarına sahne olan bir dönemdir. Bu anlamda
önemli gelişmelerden ilki, Sultan Abdülmecid döneminde saltanatın Topkapı
65
Sarayı’ndan Dolmabahçe Sarayı’na taşınmasıdır. Batılılaşma eğilimi, gerek
saltanatın “karşı kıyıya” geçmesinden, gerekse Dolmabahçe Sarayı’nın barok
mimarisinden okunabilmektedir.
Yine bu doğrultuda bölgeye damgasını vuran en önemli yapılar, Osmanlı ordusunun
batılılaşma
sürecinde
inşa
edilen
askeri
kışlalardır.
Osmanlı
ordusunun
modernizasyonu doğrultusunda inşa edilen kışlalar damgasını vurmuştur. Bu
kışlalardan ilki ve en büyüğü yapımı 1806 yılında tamamlanan Halil Paşa Topçu
Kışlası ya da diğer adıyla Taksim Topçu Kışlası’dır (Şekil 5.8 ve 5.9). Topçu
Kışlası’ndan sonra ise sırasıyla Maçka Kışlası (1825), Mecidiye Kışlası (Taşkışla,
1849), Gümüşsuyu Kışlası (1861) ve Mekteb-i Harbiye (1862), Maçka Vadisi’ni
çevreleyecek şekilde inşa edilmiştir (Şekil 5.10).
Şekil 5.10. Moltke Haritası’nda Taksim Topçu Kışlası ve yanındaki ahırları.
(Url-24, Erişim Tarihi: 06.12.2013)
66
Şekil 5.11. Taksim Topçu Kışlası.
(Url-25, Erişim Tarihi: 06.12.2013)
Şekil 5.12. 1925 tarihli Mamboury Haritası’nda askeri kışlalar.
(Url-24, Erişim Tarihi: 06.12.2013)
67
Bir diğer batılılaşma göstergesi 1839 Tanzimat Fermanı’dır. Bu ferman
doğrultusunda gayrimüslim azınlık halka mülk sahibi olma hakkı verilmiştir. Bunu
takip eden bir gelişme olarak 1858’de batı kentlerindeki belediye modelinin bir
benzeri, pilot bölge olarak seçilen, ağırlıklı olarak yabancıların yaşadığı Beyoğlu ve
Pera’da kurulmuştur. 6. Daire adındaki bu kuruluşun faaliyetleri arasında,
•
Taksim – Pangaltı arasındaki mezarlıkların parsellenerek imara açılması, bu
bölgede yabancılara ait okullar, konsolosluk binaları vb. inşa edilmesi (1839),
•
Beaux-arts ilkelerine göre tasarlanan Taksim Belediye Bahçesi (1865)
•
İstiklal Caddesi’nin sonundan Harbiye’ye kadar, iki yanı ağaçlıklı ve geniş
kaldırımlı bir cadde açılması (1869),
•
Karaköy – Şişhane arasındaki Tünel’in inşaatı ve tünelden Taksim’e atlı
tramvay hattı (1873)
•
Taksim’den Harbiye’ye elektrikli tramvay hattı kurulması (1913),
gösterilmektedir (Özsavaşçı, 1999).
Bu gelimeler doğrultusunda bölgede yapılaşma yoğunluğu hızla artmıştır.
5.2.2. Cumhuriyet dönemi
Cumhuriyetin ilk yıllarında, ideolojik bir hamle olarak başkentin Ankara’ya taşınmış
ve ulusun inşası Ankara üzerinde yoğunlaşmıştır. 1930’larla birlikte İstanbul’un
inşası da aynı ideolojinin devamı olarak, kent mekanından Osmanlı’nın izlerini silip,
modern Türkiye Cumhuriyeti’nin temsilini yaratmak üzerinedir. Modern İstanbul’u
inşa etme görevi, yapılan uzun araştırmalar sonucu fransız şehircilik uzmanı Henri
Prost’a verilmiştir.
İstanbul’un bu dönemde ulusal bayramlarda ve önemli günlerde kullandığı tören
alanı, Beyazıt Meydanı’dır. Fakat bu amaçla tasarlanmamış olan bu meydanın
Cumhuriyet’in ihtişamını yansıtmakta yetersiz kaldığı düşünülmektedir. Bu nedenle
Henri Prost’tan istenilen öncelikli işlerden biri modern Türkiye Cumhuriyeti’nin
gücünü ve ihtişamını yansıtacak bir tören alanı tasarlaması olmuştur (Bilsel ve Pinon,
2010).
İstanbul’un planlanması konusunda Prost’tan beklenilen bir diğer önemli unsur, bir
yandan Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin gücünün mekandaki temsilini sağlarken,
68
bir yandan modern Türk toplumunun açık alan ihtiyacını sağlayacak olan kamusal
mekanlardır. Prost bu doğrultuda İstanbul için I Nolu Park ve II Nolu Park olmak
üzere iki büyük kent parkı tasarlamıştır. Önerdiği I Nolu Park’ın, Tarihi
Yarımada’da, Sarayburnu’ndan Küçük Ayasofya’ya kadar olan bölgede yer almakta
olduğu ve “Arkeolojik Park” olarak da adlandırdığı bilinmektedir (Bilsel, 2010).
II Nolu Park ise; tören alanı olarak tasarladığı Taksim Cumhuriyet Meydanı,
meydana anıtsal bir girişle bağlanan İnönü Gezisi, gezi’yi takip eden Taksim
Belediye Gazinosuyla bütünlük içinde, meydandan başlayan, Nişantaşı’na kadar
devam eden ve Maçka Vadi’sini de içine alacak şekilde süreklilik gösteren bir yeşil
alan olacak şekilde tasarlanmıştır. (Şekil 5.11 ve 5.12).
Şekil 5.13. Prost’un Taksim Meydanı, İnönü Gezisi, Taksim Belediye Gazinosu
ve bahçesine ait çizimleri.
(Bilsel ve Pinon, 2010, s.375)
69
Şekil 5.14. II Nolu Park bütünü.
(Bilsel ve Pinon, 2010, s.365)
Ancak bu sürekli yeşil aksın başlangıcında, cumhuriyet öncesi dönemin izleri olarak,
Osmanlı’nın batılılaşma döneminde inşa edilen Taksim Topçu Kışlası ve ahırları
devamında ise Surp Agop Ermeni Mezarlığı bulunmaktadır.
Taksim Topçu Kışlası askeri fonksiyonunu çoktan kaybetmiştir ve bu dönemde özel
günlerde gösterilerin de düzenlendiği bir stadyum olarak kullanılmaktadır. Ancak
yapıldığı dönem ve amaç itibariyle Osmanlı’nın batılılaşma simgesi olan bir yapıya
işaret etmektedir. Bu nedenle kışlanın yıkılmasının, özellikle de Modern Türkiye
Cumhuriyeti’nin mekanda temsilini sağlayacak bir tören alanı ve geniş bir park
açmak için yıkılmasının arkasında ideolojik gerekçeler bulunmaktadır. Bu anlamda
İstanbul’un planlaması için Henri Prost gibi bir Fransız şehircisinin seçilmesi tesadüf
değildir. Bilsel (2010) Fransız ekolünün, bu tür bir temsili kamusallığın mekanda
yansıtılmasındaki becerilerine vurgu yapmaktadır.
İlk olarak kışlanın ahırları yıkılarak Taksim Cumhuriyet Meydanı açılmıştır. Aşamalı
olarak gerçekleştirilen bu yıkımda, öncelikle ahırların cephesini oluşturan duvarlar,
Taksim Cumhuriyer Anıtı’nın çevresine bir meydan formu kazandıracak şekilde
traşlanmış, daha sonra ise tamamen yıkılarak Taksim Cumhuriyet Meydanı
açılmıştır. (Şekil 5.15 ve 5.16). Daha sonra 1939 – 1940 yıllarında Topçu Kışlası
yıkılarak İnönü Gezisi ve yenilenen Taksim Belediye Gazinosu ve Bahçesi açılmıştır
70
(Şekil 5.17, 5.18 ve 5.19). Kışlanın yıkımı da aşamalı olarak gerçekleştirilmiş,
öncelikle 3 cephesi yıkılmış, en son kışlanın ana girişinin bulunduğu cephe
yıkılmıştır.
Şekil 5.15. Topçu Kışlası ahırların traşlanmasıyla elde edilen meydan.
(Url-26, Erişim Tarihi: 14.01.2014)
Şekil 5.16. Taksim Cumhuriyet Meydanı’nda resmi geçit töreni.
(Bilsel ve Pinon, 2010, s.358)
71
Şekil 5.17. Taksim Topçu Kışlası’nın yıkılışı.
(İstanbul Belediyesi, 1944)
Şekil 5.18. İnönü Gezisi.
(İstanbul Belediyesi, 1944)
72
Şekil 5.19. Taksim Belediye Gazinosu ve Bahçesi.
(Bilsel ve Pinon, 2010, s.360)
Cumhuriyet’in İstanbul’unu yaratma adına girişilen imar faaliyetlerinin anlatıldığı
Güzelleşen İstanbul isimli kitapta kışlanın yıkılması ve İnönü Gezisi’nin
açılmasından şöyle bahsedilmektedir:
“Bugün İnönü Gezgisi’nin bulunduğu yerde, eski Taksim Kışlası ile Harap Taksim Stadyomu
ve bir takım küçük imalathaneler, divarları yıkık setler üstünde gazinolar, tamir atölyeleri ve
kirli garajlar vardı. Cumhuriyet Hükümetinin kıymetli ve lütufkâr yardmiyle bütün kışla ve
müştemilatı İstanbul Belediyesi tarafından alındı, ikinci dünya harbinin doğurduğu
güçlüklere rağmen, bu harap binalar süratle yıkıldı, molozlar kaldırıldı ve böylece elde edilen
geniş saha üzerinde Cumhuriyet Meydanından Taksim Belediye Bahçesine kadar uzanan
güzel bir bahçe ve gezgi vücuda getirildi. Böylece ... bütün Beyoğlu semtini kaplıyan büyük
bir sahada oturan halk için, istirahat etmek, hava almak imkanını veren güzel bir bahçe
kurulmuş oldu”
Aynı kitapta Taksim Belediye Gazinosu hakkında da şu sözlere yer verilmektedir:
“Taksim bahçesi, vaktiyle etrafı duvarlarla, tahta perdelerle çevrili, ötesinde berisinde çirkin
salaşlar kurulmuş ancak para ile girilebilen bir bahçe idi. Şimdi ise herkesin serbestçe girip
dolaştığı, istirahat ettiği güzel, temiz bir halk bahçesi oldu.”,
Prost’un İnönü Stadyumu, TRT Radyo evi, Açık Hava Tiyatrosu, Spor ve Sergi
Sarayı gibi yaratılmak istenen modern İstanbul’a dair bir çok yapıyı da
konumlandırdığı bu bölgede 1940 – 1947 yılları arasında toplamda 160.000 m2’lik
alan kamulaştırılıp ağaçlandırılmıştır (Özsavaşçı, 1999).
73
Bilsel (2010) bu dönemde İnönü Gezisi’nin açılmasına itirazlar da olduğunu
belirterek, Prost’un bu itirazlar hakkında, gezide çekilmiş bir fotoğrafın arkasına
(şekil 5.20) düştüğü notun anlamlı olduğunu söylemektedir (s.360):
“Şehirciye yöneltilen ‘Bütün bu parklar ne işe yarayacak? sorusuna en iyi yanıtı çocuklar ve
anneler veriyor”.
Şekil 5.20. İnönü Gezisi’nde gezinti yapanlar.
(Bilsel ve Pinon, 2010, s.361)
5.2.3. Neoliberal kentleşme dönemi
Özellikle 1980 sonrası dönem Türkiye’de neoliberal politikalarının ve özel alan
odaklı kentleşme biçiminin benimsendiği bir dönemdir. Bunun ilk tohumları ise, çok
partili sisteme geçiş sonucu iktidara gelen Demokrat Parti’nin, II. Dünya Savaşı
boyunca korunan tarafsız tavrın geliştirdiği dış ilişkilerle, kapalı ekonomiyi
uluslararası alana taşımaya başladığı 1950’li yıllarda atılmaya başlanılmıştır. Bu
dönem İstanbul kentleşmesindeki yansımasına “Menderes Operasyonları” olarak
anılan dönemde rastlanabilir.
Prost döneminde oluşturulan II Nolu Park’ın tam ortasına Hilton Oteli yapımının
gündeme gelmesi de bu politikanın yansımalarına bir örnek teşkil etmektedir. II Nolu
Park’ın sürekli yeşilliğinin otel tarafından kesintiye uğratılacak olmasına karşı çıkan
dönemin belediye başkanı Lütfi Kırdar’ın görevine hükümet tarafından son verilmesi
ve Türkiye’nin ilk şehir plancılarından olan, Prost’un asistanı Aron Angel’in de
74
"Şahsi menfaatlerin revaçta olduğu bir müessesede çalışmaktan utanç duyuyorum"
diyerek istifa etmesinin ardından 1954 yılında Hilton Oteli inşaatı tamamlanmıştır
(Url-27, Erişim tarihi 07.12.2013). Başlarda buranın bir kamu arazisi olması
dolayısıyla kamuya açık bir alan olması yönünde karar alınmasına rağmen, zamanla
güvenlik sorunları gerekçe gösterilerek kamuya kapatılmıştır (Gümüş, Url-28, erişim
tarihi: 07.12.2013). Böylelikle
II Nolu Park’taki sürekliliği bozan ilk “işgalci”
Hilton Oteli olmuştur.
Şekil 5.21. Hilton Oteli.
(Url-29, Erişim tarihi:07.12.2013)
Hilton’un
inşaatını
1956
Divan
Oteli,
1975
yılında
Sheraton
(Ceylan
Intercontinental) ve Etap Marmara (The Marmara) otelleri takip etmiştir.
Prost Planındaki geniş kamusal mekanların özelleştirilerek işgal edilmesi 1980’le
beraber, İstanbul’u dünya kenti hale getirme söyleminin kentleşme politikalarında
etkisini arttırdığı oranda hız kazanarak devam etmiştir (Şekil 5.22 ve 5.23). Alınan
kararlarda Prost Planı’nın aksine, kentli yerine turistleri ve sermayeyi merkeze koyan
politikaların benimsendiği görülmektedir. Özelleştirilerek kamusal kullanıma
kapatılan mekanlara diğer örnekler olarak 1991’de Swiss Otel, 1995’te Hyatt
Regency Oteli, 1999’da Ritz Carlton, 2006’da Taxim Residence öne çıkmaktadır.
Benzer şekilde Talimhane semti de 1994 yılında Turizm Bakanlığı ve Bakanlar
Kurulu kararı ile turizm alanı ilan edilmiş, uygulanan kentsel tasarım projeleri ile
kısa zamanda bir oteller bölgesi haline getirilmiştir.
Prost planı sonucu “rekreasyon ve kültür vadisi” halini alan bütünü, 1996’da
düzenlenen Birleşmiş Milletler Habitat Konferansı sonrası “Kongre Vadisi” olarak
75
adlandırılmaya başlanmış, bu doğrultuda 2009 yılında Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi
Sarayı, İstanbul Kongre Merkezi olarak genişletilmiştir (Gümüş, Url-29, erişim
tarihi: 07.12.2013)
Ayrıca 2009’da hazırlanan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda bu bölge,
“kültür odaklı turizm bölgesi” ilan edilmiştir.
Şekil 5.22. Harbiye’den Taksim’e Bakış.
(Cezar, 2002, s.486)
Prost Planı doğrultusunda bu bölgede oluşturulan sürekli kamusal mekan,
İstanbul’un küreselleşme sürecinde turizm cazibe merkezi, uluslararası kongre, fuar
ve etkinliklerin düzenlendiği bir kültür odağı haline getirmek pahasına parça parça
özelleştirilerek yok edilmiştir. Bugün bu alandaki kamusal mekanlardan geriye
yalnız İnönü Gezisi, yani bugünkü adı ile Taksim Gezi Parkı bulunmaktadır. Ancak
Taksim Gezi Parkı da, İstanbul’un küresel kent imajına katkıda bulunacak işlevlerle
inşa edilmek istenen, Taksim Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesi ile yok olma
tehdidi altındır.
76
Şekil 5.23. II Nolu Park alanı ve çevresindeki özelleştirmeler.
5.3. Taksim Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesi ve Taksim Gezi Parkı
Taksim Meydanı ve çevresi, tarihinde yatan ideolojik ve siyasi yerel dinamiklerin de
etkisiyle her dönemde mevcut iktidarın müdahale etmeye çalıştığı bir mekan
olmuştur. Bu tartışmalar özellikle 1980’li ve 1990’lı yıllar boyunca, yapılmak istenen
bir cami, yolların yer altına alınması, Atatürk Kültür Merkezi vb. konular etrafında
yoğunlaşmıştır (Gümüş, Url-29, erişim tarihi: 07.12.2013).
İçinde bulunduğumuz dönemde de benzer şekilde gündeme gelen müdahalenin
merkezinde yine yolları yeraltına alacak bir yayalaştırma projesi bulunmaktadır.
Ancak bu sefer yayalaştırılması düşünülen meydanın yanında, Prost döneminde
yıkılarak “gezi” haline getirilen Taksim Topçu Kışlası’nın Rekonstrüksiyon Projesi
gündeme gelmiştir.
77
Şekil 5.24. Taksim Gezi Parkı.
(Url-30, Erişim tarihi: 07.12.2013)
Süreç 2011 yılında, mevcut hükümetin 12 Haziran’da gerçekleştirilen genel seçimler
öncesinde açıklanan “çılgın” projeler arasından Taksim’e dair yayalaştırma ve Topçu
Kışlası Rekonstrüksiyon Projelerini açıklaması ile başlamıştır (Url-29, Erişim tarihi:
07.12.2013).
Seçimlerin ardından, bu projelerin gerçekleştirilmesi için ilk adım olan 1/5000
Koruma Amaçlı Nazım İmar ve 1/1000 Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planlarında
yapılması gereken değişiklik, 16 Eylül 2011 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye
Meclisi tarafından oybirliğiyle kabul edilmiş ve 4 Ocak 2012 tarihinde ise İstanbul II
Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nca onaylanmıştır (Url-29,
Erişim tarihi: 07.12.2013).
Bu karar, aralarında şehircilik konusunda uzman akademisyenler, meslek odaları,
sivil toplum kuruluşları olmak üzere bir çevrede büyük tepki toplamıştır. Projenin
yapımına itiraz sürecinde Taksim Platformu, Taksim Dayanışması vb. sivil toplum
kuruluşları açtıkları davalarla, tescil başvurularıyla, yayınladıkları deklarasyonlarla
ön plana çıkan sivil toplumları olmuştur.
Projelerin onaylanması ile askıya çıkartıldığı 14 Şubat 2012 tarihi arasında geçen 4,5
aylık sürede, proje ile ilgili bir çok görsel basın aracılığıyla kamuoyu ile
paylaşılmıştır (Şekil 5.22, 5.23, 5.24 ve 5.25).
78
Şekil 5.25. Taksim Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesine dair basına
yansıyan görseller – 1.
(Url-31, Erişim tarihi: 07.12.2013)
Şekil 5.26. Taksim Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesine dair basına
yansıyan görseller – 2.
(Url-32, Erişim tarihi: 07.12.2013)
79
Şekil 5.27. Taksim Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesine dair basına
yansıyan görseller – 3.
(Url-33, Erişim tarihi: 07.12.2013)
Şekil 5.28. Taksim Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesine dair basına
yansıyan görseller – 4.
(Url-34, Erişim tarihi: 07.12.2013)
24 Eylül 2012 tarihinde, etaplar halinde ihale edilen yayalaştırma projesinin 1.
etabının yüklenicisinin belli olmasının ardından 30 Ekim 2012 tarihinde, proje
80
doğrultusunda belirlenen ilk dalış tüneli olan Tarlabaşı – Cumhuriyet Caddesi
arasında çalışmalar başlamıştır (Url-34, Erişim tarihi: 07.12.2013).
Şekil 5.29. Tarlabaşı Bulvarı – Cumhuriyet Caddesi arasındaki dalış tüneli
inşaatı.
(Url-35, Erişim tarihi: 07.12.2013)
Taksim Topçu Kışlası Projesi ise önce; bir rekonstrüksiyon projesinde bulunması
gereken şekilde “[kışlanın] önceki dönemlerine ait izlerle ilgili bilgi ve belge
bulunmadığı” gerekçesiyle, İstanbul II Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge
Kurulu’nun 11.12.2012 tarihli kararı ile reddedilmiştir. Ancak daha sonra merkezi
hükümetin “reddin reddi” konusunda yaptığı baskılarla ve Kültür Varlıklarını
Koruma Yüksek Kurulu’nun 27.02.2013 tarihli kararıyla İstanbul II Nolu Bölge
Kurulu’nun aldığı kararı iptal etmesiyle proje onaylanmıştır (Url-35, Erişim tarihi:
07.12.2013).
Yüksek Kurul’un projeyi onaylamasının ve kamuoyunda, bu kararın alınmasında
merkezi hükümetin baskısının rol oynadığı görüşünün yaygınlaşmasının ardından,
toplumsal bellekte önemli bir yeri olan Taksim Gezi Parkı’nın yok edilecek olmasına
karşı tepkiler daha da yoğunlaşmıştır. 28 Mayıs 2013 günü bir iş makinasının Gezi
Parkı sınırlarındaki bir ağacı sökmesiyle, sivil toplum kuruluşları ve halk parka akın
etmiş, proje karşıtı gösteriler yapmaya başlamış, gösteriler sırasında emniyet
güçlerinin sert müdahalesi ile kısa zamanda büyüyerek hükümet karşıtı bir protestoya
dönüşmüştür.
81
Sonuç olarak Taksim Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesi ve Taksim Meydanı
Yayalaştırma Projesi; TMMOB Peyzaj Mimarları Odası, TMMOB Mimarlar Odası
ve TMMOB Şehir Plancıları Odası’nın, proje sürecinin en başında yapılan koruma
amaçlı imar planı tadilatı hakkında açtıkları davanın, İstanbul 1. İdare
Mahkemesi’nin 06.06.2013 tarihinde plan değişikliklerinin iptali doğrultusunda
verdiği kararla iptal edilmiş, kışlanın inşasının önü kapatılmıştır.
Proje süreci boyunca netleşmeyen, birbiriyle çelişen söylemlerle akıllarda soru işareti
yaratan noktalardan biri ise yeniden inşa edildiği takdirde kışlanın işlevinin ne
olacağı konusudur. Bu konuda süreç boyunca siyasi otoriteler ve projeye yön veren
isimler tarafından; alışveriş merkezi, kent müzesi, otel, rezidans ve hatta buz pisti
gibi birçok işlev tanımlanmıştır. Bu tanımlamalar medya aracılığıyla kamuoyuna
duyurulan işlevlerdir ve kesinleşmiş bir karar bulunmamaktadır. Ancak kışlanın
mimarı tarafından yine basın aracılığıyla yapılan bir açıklama, herkese açık bir
kamusal mekanın dönüştürülmesi sonucu elde edilecek projenin kullanımı ve daha
önemlisi kullanıcı profili hakkında önemli ipuçları vermektedir (Url-36, Erişim
tarihi: 07.12.2012):
“Kışlada otel ya da cami olmayacak. İçinde kafeler, pastaneler, kitapçılar olacak. AKM
tarafında da sergi salonları, galeriler olacak. Gezi’nin kamuya kapatılması gibi bir önerimiz
yok. Ama tabii ki bir düzen getirilmek zorunda. Her elini kolunu sallayan kafeye, restorana
girsin demek doğru değil. Herkes her yere girebilir mi?”
En başta Taksim Gezi Parkı’nın köhnemiş, bakımsız kalmış ve güvenlik sorunları
nedeniyle kentlilerce kullanılmayan bir mekan olduğunu ileri sürülerek başlanılan
projenin gerçekleşmesinin önü mahkeme kararıyla kapatılmıştır. Ancak 1980’li
yıllarda gündeme gelen ancak uygulanamayan yayalaştırma projesinin bir kısmının
bugün hayata geçirilmesi, rekonstrüksiyon projesinin de ilerleyen yıllarda tekrar
gündeme gelebileceğine işaret etmektedir. Bu durumda mekanın kamusallığının ne
yönde değişeceği önemli bir soru işareti yaratmaktadır.
82
5.3.1. Projenin mekanın kamusallığı üzerine etkilerinin değerlendirilmesi –
geliştirilen modelin uygulanması
Çalışmanın bu bölümünde Taksim Topçu Kışlası’nın inşa edildiği durumda mekanın
kamusallığının nasıl ne yönde değişeceği öngörülmeye çalışılmıştır. Bunun için
literatürde tanımlanan kamusallık değerlendirme yöntemlerinden OMAI Modeli’nin
geliştirilmesiyle oluşturulan yeni model kullanılmıştır.
Karşılaştırılacak iki mekandan Taksim Topçu Kışlası, Taksim Gezi Parkı’nın
bulunduğu mekanın kışlanın inşa edildiği varsayımsal geleceğe ait halidir. Bu
nedenle bu mekan kriterler üzerinden karşılaştırılırken, mekanın geleceği hakkında
kurgulanan senaryolar kullanılmıştır. Bilindiği gibi Taksim Topçu Kışlası Projesi
mevcut durumda iptal edilmiş bir projedir. Bu nedenle proje detaylarına
erişilememektedir. Dolayısıyla senaryoların kurgulanmasında, projeden elde
edilebilen sabit değişkenler iki adet olup şu şekildedir:
•
Projenin bir rekonstrüksiyon projesi olmasıyla kesin olarak bilinen, kışlanın
bir kütle olarak neye benzeyeceği ve nereye inşa edileceği,
•
kışla inşa edildikten sonra arazi fiyatlarını yükselteceği.
Modelde kullanılan kriterler ışığında kurgulanan 3 adet senaryodan ilki
gerçekleşmesi mümkün olan en kamusal mekana, ikincisi kamu – özel ortaklığının
söz konusu olduğu ara bir düzeye, üçüncüsü ise mümkün olan en özel mekana işaret
etmektedir.
•
Senaryo 1
Mümkün olan en kamusal senaryo olarak kurgulanan bu senaryoda Topçu Kışlası
kamu eliyle inşa edilmiş ve kamu tarafından işletilmektedir. Proje üretim süreci,
şartnamesi toplumun geniş bir kısmının temsil edildiği katılımcı bir süreçle
oluşturulan yarışma sonucu elde edilmiştir. Kışlanın ve kamusal açık alan olarak
tasarlanan avlusunun bakımı belediye tarafından güvenliği ise polis tarafından
sağlanmaktadır. Mekanın giriş ve çıkışlarında herhangi bir kontrol mekanizması
bulunmamaktadır ve kamuyu oluşturan tüm bireylerin yasal erişim hakkı
bulunmaktadır.
83
•
Senaryo 2
Bu senaryoda Topçu Kışlası, kamu – özel ortaklığında yap – işlet – devret modeli ile
gerçekleştirilmiştir. Projenin elde edilmesi, şartnamenin belediye ve özel sektöre
temsilcilerinin katılımıyla oluşturulan bir şartname doğrultusunda yarışma ile elde
edilmiştir. Mülkiyet kamuda olmakla beraber, mekanın kullanım hakkı uzun yıllar
için özel sektöre devredilmiştir. Mekanın güvenliği ve bakımı, işletme sahibi özel
sektörce gerçekleştirilmektedir. Giriş ve çıkışlar kontrollü yapılmakta, bireylerin
mekana erişimi, mekanı işleten kurumun inisiyatifine bırakılmaktadır.
•
Senaryo 3
En özel duruma işaret eden Senaryo 3’te Gezi Parkı arazisi özelleştirilerek
satılmıştır. Proje, mülk sahibi özel sektörün gerçekleştirdiği ihale sonucu yine özel
sektörce üretilmiştir. İnşaatı özel sektörce gerçekleştirilen kışlanın ve arazisinin
mülkiyeti ve işletme hakkı özel sektördedir. Bakım ve güvenliği özel sektörce
sağlanmaktadır ve mekana erişim oldukça kısıtlıdır. Bireylerin, giriş çıkışların
kontrol bulunan mekana erişim hakkı, işletme sahibi kurumun inisiyatifindedir.
Bu kurgu ve kabuller doğrultusunda Taksim Gezi Parkı ve Taksim Topçu Kışlası’na
dair senaryolar, kriterler üzerinden değerlendirilmiştir.
•
Mülkiyet
Mülkiyet kriteri, mekanın mülkiyetinin kamuda mı, özel sektörde mi olduğunu
gösteren yasal statüdür. Gezi Parkı’nın bulunduğu yaklaşık 29.550m2‘lik taşınmaz,
tapuda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne adına 751 ada, 2 no’lu parsel olarak
tescillidir. Ancak bu arazi belediye tarafından koşullu edinilmiştir (Url-37):
•
“Koşul bir: Gezi Parkı taşınmazı umumi hizmetlerde (meydan, park, yeşil saha vb.)
kullanılmak üzere İstanbul Bş. Belediyesi adına tapuya tescil edilmiştir.
•
Koşul iki: İstanbul Bş. Belediyesi, Gezi Parkı taşınmazını ne satabilir, ne de umumi
hizmetler dışında başka bir amaç için kullanabilir.
•
Koşul üç: Gezi Parkı taşınmazı, ileride imar planında değişiklik yapılarak umumi
hizmetlerden gayri bir maksatla tahsis edildiği takdirde, hazine adına tescil edilmek
üzere İstanbul Bş. Belediyesi‘nden geri alınır.”
Bu koşullara göre imar planında bir değişiklik yapıldığı ve umumi hizmet dışında bir
fonksiyona konu olduğu takdirde mekanın mülkiyeti merkezi yönetime geçmekte,
mekan hazine arazisi haline gelmektedir.
84
Ancak bu koşulların Gezi Parkı’nın özel mülkiyete konu bir alan olması önündeki
bağlayıcılığı sınırlıdır. İstanbul’un – özellikle kıyı şeritleri ve orman alanları olmak
üzere – dört bir yanında hazine arazilerinin özelleştirilme örneklerine çokça
rastlanılabilmektedir. Bu nedenle kurgulanan gelecek senaryolarında Gezi Parkı
arazisinin özelleştirilmesi imkansız bir geleceğe işaret etmemektedir.
Bu bilgilere göre doğrultusunda kurgulanan senaryoların mevcut durumla
karşılaştırılması sonucu şöyle bir tablo çıkmaktadır:
Çizelge 5.2. Taksim Gezi Parkı ve Taksim Topçu Kışlası Kamusallık
Karşılaştırma Tablosu – Mülkiyet.
YASAL STATÜ
751 ada, 2 no’lu
parsel (Gezi Parkı
arazisi) belediyeye
aittir.
PUAN
Mevcut Taksim
Gezi Parkı
4
•
Senaryo 1 Taksim
Topçu Kışlası
Senaryo 2 Taksim
Topçu Kışlası
Senaryo 3 Taksim
Topçu Kışlası
751 ada, 2 no’lu
parsel (Gezi Parkı
arazisi) belediyeye
aittir.
Plan değişikliği
yapılmıştır, 751
ada, 2 no’lu
parsel’in mülkiyeti
merkezi yönetime
geçirilip, Topçu
Kışlası yap-işletdevret modeliyle
inşa edilmek üzere
ihale edilir.
Plan değişikliği
yapılmıştır, 751
ada, 2 no’lu
parsel’in mülkiyeti
merkezi yönetime
geçirilmiştir. Topçu
Kışlası inşa
edildikten sonra
arazisi ile birlikte
özelleştirilip satılır.
3
1
4
Yönetim
Yönetim kriteri altında, projenin üretiminin ne kadar katılımcı bir süreçle elde
edildiği, mekanın bakımının ve güvenliğinin kamu sektörünce mi yoksa özel sektörce
mi sağlandığı, giriş çıkışlarda kontrol olup olmadığı, mevcut durum ve senaryolarda
incelenip karşılaştırılmıştır.
Taksim Gezi Parkı’nın projelendirilmesi, katılım olgusundan bahsetmenin pek
mümkün olmadığı 1930’lu yıllarda Henri Prost tarafından gerçekleştirilmiştir.
Mevcut durumda parkın bakımı belediye işçileri tarafından yapılmaktadır, güvenliği
polis tarafından sağlanmaktadır ve giriş çıkışlarda kontrol bulunmamaktadır.
Topçu Kışlası’nın umumi hizmetler için inşa edildiği ve belediye mülkiyetinde
kaldığı senaryo 1’de projenin üretimi, toplumun geniş bir kısmının temsiliyetinin
sağlandığı katılımcı bir süreç sonucu elde edilen şartname doğrultusunda açılan
yarışma ile elde edilmiştir. Mekanın bakımı ve güvenliği yine belediye görevlileri
85
tarafından
sağlanmaktadır.
Benzer
şekilde
giriş
ve
çıkışlarda
kontrol
bulunmamaktadır.
Kışla projesinin yap – işlet – devret modeli ile kamu – özel ortaklığında
gerçekleştirildiği ve yönetiminin özel sektörce sağlandığı senaryo 2’de ise, projenin
üretimi, şartnamesi belediye ve özel sektörce hazırlanan bir şartname ile açılan
yarışma sonucu elde edilmiştir. Mekanın bakımı ve güvenliği kışlayı işleten özel
kuruluş ya da taşeronu tarafından sağlanmaktadır. Mekanın giriş ve çıkışlarında
güvenlik gerekçesiyle kontrol yapılmaktadır.
Kışlanın ve arazisinin önce merkezi yönetime daha sonrasında da satılarak özel
sektöre devredildiği senaryo 3’te projenin üretiminde katılımdan bahsetmek mümkün
değildir. Mülk sahibi özel sektörün gerçekleştirdiği ihale ile projelendirilen kışlada,
bakım ve güvenlik senaryo 2’ye benzer şekilde kışlanın sahibi özel kuruluşça
gerçekleştirilmektedir ve yine güvenlik gerekçesiyle giriş çıkışlarda kontrol
bulunmaktadır.
Karşılaştırma sonrası ortaya şöyle bir tablo çıkmaktadır:
Çizelge 5.3. Taksim Gezi Parkı ve Taksim Topçu Kışlası Kamusallık
Karşılaştırma Tablosu – Yönetim.
Senaryo 3 Taksim
Topçu Kışlası
Katılım yok
Prost Planları
Yarışma – Geniş
katılımla hazırlanan
şartname
Yarışma – Belediye
ve özel sektör
uzlaşmasıyla
hazırlanan şartname
Katılım yok
Projelendirme özel
sektör eliyle
GÜVENLİK
VE BAKIM
Senaryo 2 Taksim
Topçu Kışlası
Güvenlik ve
bakım, belediye
görevlileri ve polis
tarafından
yapılmaktadır.
Güvenlik ve bakım,
belediye görevlileri
ve polis tarafından
yapılmaktadır.
Güvenlik ve bakım,
kışlayı işleten özel
kuruluşça ya da
taşeronu tarafından
yapılır.
Güvenlik ve bakım,
kışlayı işleten özel
kuruluşça ya da
taşeronu tarafından
yapılır.
KONTROL
Senaryo 1 Taksim
Topçu Kışlası
Giriş ve çıkışlarda
kontrol yoktur.
Giriş ve çıkışlarda
kontrol yoktur.
Giriş ve çıkışlarda
kontrol vardır.
Giriş ve çıkışlarda
kontrol vardır.
PUAN
KATILIM
Mevcut Taksim
Gezi Parkı
3
4
1
86
1
•
Erişilebilirlik
Erişilebilirlik kriteri kapsamında Taksim Gezi Parkı’nın ve Taksim Topçu Kışlası’na
ait senaryoların; fiziksel geçirgenlik, görsel geçirgenlik gibi tasarıma dair özellikleri,
toplu taşıma ile ulaşım, tüm bireylerin kolayca ulaşabileceği bir konumda olma gibi
planlamaya dair özellikleri ve bireylerin yasal erişim hakkına dair hukuksal
özellikleri incelenmiştir.
Fiziksel geçirgenlik: Mevcut durumda mekanın, tarihsel gelişim sürecinde
bahsedildiği gibi, II Nolu Park’ta yapılan özelleştirmeler nedeniyle çevresinden
kopuk olduğu görülmektedir. Bu fiziksel kopukluk senaryo 1, 2 ve 3’te de
erişilebilirliğe dair bir problem olarak öne çıkmaktadır.
Görsel geçirgenlik: Mevcut durumda Taksim Meydanı ile Taksim Gezi Parkı
arasındaki kot farkı, görsel geçirgenliği olumsuz etkileyen bir özellik olarak öne
çıkmaktadır. Topçu Kışlasının inşa edildiği senaryo 1, 2 ve 3’te ise kışlanın
cepheleri, avlu ve kışlanın çevresi arasındaki görsel geçirgenliği neredeyse tamamen
yok etmektedir.
Toplu ulaşım: Mevcut durumda ve tüm senaryolarda ortak olduğu görülen bir
özellik de, mekana toplu taşıma ile erişimdir. İstanbul’un bir çok yerinden bu
mekana otobüs, dolmuş ve metro ile ulaşım sağlanabilmektedir.
Konum: Mevcut durumda Taksim Gezi Parkı, toplumun bazı kesimlerinin
diğerlerine göre daha zor ulaştığı bir konumda bulunmaktadır ve bu olumsuz bir
özellik olarak görünmektedir. Ancak senaryo 1, 2 ve 3’te, Topçu Kışlası’nın çevrede
yarattığı rantsal gelişme ile ortaya çıkan mekânsal ve toplumsal dönüşüm sonucu, bu
çevrede yaşamaya gücü yeten yeni orta sınıfın kolay erişim sağladığı, yetmeyen alt
gelir gruplarının ise erişimde dezavantajlı konuma düştüğü bir mekan haline
gelmiştir.
Yasal erişim hakkı: Taksim Gezi Parkı, mevcut durumda yasal olarak kamuyu
oluşturan tüm bireylerin erişimine açıktır. Senaryo 1’de de kışlanın kamu sektörünce
yönetilmesi bu erişim hakkının önünde bir engel teşkil etmemektedir. Ancak senaryo
2 ve 3’te bireylerin erişim hakkı, kışlanın güvenliğini sağlayan kuruluşa
bırakılmaktadır. Ayrıca Taksim Gezi Parkı mevcut durumda gece ve gündüz
saatlerinde herkese erişime açık bir yerdir. Ancak senaryo 1’de gece saatlerinde
kışlanın avlusu erişime açık bırakılırken, iç mekanları kapatılmaktadır. Senaryo 2 ve
87
3’te ise gece saatlerinde mekanın avlusuna da iç mekanlarına da erişim
sağlanamamaktadır.
Yapılan karşılaştırma sonrasında ortaya şöyle bir tablo çıkmaktadır:
Senaryo 1 Taksim
Topçu Kışlası
Senaryo 2 Taksim
Topçu Kışlası
Senaryo 3 Taksim
Topçu Kışlası
FİZİKSEL
GEÇİRGENLİK
1950 ortalarından
itibaren, II No’lu
Park’ta yapılan
özelleştirmeler, Gezi
Parkının yakın
çevresi ile olan
entegrasyonu
bağlamında fiziksel
engel teşkil
etmektedir.
1950 ortalarından
itibaren, II No’lu Park’ta
yapılan özelleştirmeler,
Gezi Parkının yakın
çevresi ile olan
entegrasyonu bağlamında
fiziksel engel teşkil
etmektedir.
1950 ortalarından
itibaren, II No’lu
Park’ta yapılan
özelleştirmeler, Gezi
Parkının yakın çevresi
ile olan entegrasyonu
bağlamında fiziksel
engel teşkil
etmektedir.
1950 ortalarından
itibaren, II No’lu
Park’ta yapılan
özelleştirmeler, Gezi
Parkının yakın
çevresi ile olan
entegrasyonu
bağlamında fiziksel
engel teşkil
etmektedir.
GÖRSEL
GEÇİRGENLİK
Gezi Parkının
meydana bakan
cephesinde, kot
farkından dolayı
görsel geçirgenliği
zayıflatmaktadır
Kışla, kamusal açık
mekan olacak avlusunun
etrafını çevreleyerek
görsel geçirgenliği yok
edecektir
Kışla, kamusal açık
mekan olacak
avlusunun etrafını
çevreleyerek görsel
geçirgenliği yok
edecektir.
Kışla, kamusal açık
mekan olacak
avlusunun etrafını
çevreleyerek görsel
geçirgenliği yok
edecektir.
Otobüs, metro,
füniküler ve dolmuşla
İstanbul'un bir çok
yerinden erişim
sağlanabilmektedir.
Otobüs, metro, füniküler
ve dolmuşla İstanbul'un
bir çok yerinden erişim
sağlanabilmektedir.
Otobüs, metro,
füniküler ve dolmuşla
İstanbul'un bir çok
yerinden erişim
sağlanabilmektedir.
Otobüs, metro,
füniküler ve dolmuşla
İstanbul'un bir çok
yerinden erişim
sağlanabilmektedir.
Konumundan dolayı
toplumun bazı
kesimlerinin
diğerlerine göre
ulaşımda daha çok
zorlanmaktadır.
Konumundan dolayı
toplumun bazı
kesimlerinin diğerlerine
göre ulaşımda daha çok
zorlanmaktadır.
Konumundan dolayı
toplumun bazı
kesimlerinin
diğerlerine göre
ulaşımda daha çok
zorlanmaktadır.
Konumundan dolayı
toplumun bazı
kesimlerinin
diğerlerine göre
ulaşımda daha çok
zorlanmaktadır.
Ulaşımda göreli
zorluğun sebebi
konumdur.
Ulaşımda göreli zorluğun
sebebi gelir düzeyi ve
ekonomik durumdur.
Ulaşımda göreli
zorluğun sebebi gelir
düzeyi ve ekonomik
durumdur.
Ulaşımda göreli
zorluğun sebebi gelir
düzeyi ve ekonomik
durumdur.
Yasal olarak kamuyu
oluşturan tim
bireylerin erişimine
açıktır.
Yasal olarak kamuyu
oluşturan tim bireylerin
erişimine açıktır.
Gece ve gündüz
saatlerinde erişim
sağlanabilmektedir.
Gece saatlerinde iç
mekanlar kapatılmakta
yalnızca avluya erişim
sağlanabilmektedir.
Bireylerin erişim
hakkı işletmenin ve
işletmeye ait
güvenliğin kararına
bırakılmıştır.
Gece saatleri iç mekan
ve avlu kapatılmakta,
erişim
sağlanamamaktadır.
Bireylerin erişim
hakkı işletmenin ve
işletmeye ait
güvenliğin kararına
bırakılmıştır.
Gece saatleri iç
mekan ve avlu
kapatılmakta, erişim
sağlanamamaktadır.
PUAN
YASAL ERİŞİM
HAKKI
KENT İÇİNDEKİ
KONUMU
Mevcut Taksim
Gezi Parkı
TOPLU
ULAŞIM
Çizelge 5.4. Taksim Gezi Parkı ve Taksim Topçu Kışlası Kamusallık
Karşılaştırma Tablosu – Erişilebilirlik.
3
2
1
88
1
•
Kapsayıcılık
Kapsayıcılık kriteri altında Taksim Gezi Parkı’nın ve Taksim Topçu Kışlasına ait
senaryoların;
o Aktiviteler bağlamında; koyulan kurallar ve tasarımın farklı
aktvitelere adapte olmaya izin veren esnek/katı yapısı,
o Kullanıcı çeşitliliği bağlamında kamunun hangi kesimlerine hitap
ettiği incelenmiştir.
Aktivite: Taksim Gezi Parkı’nda mevcut durumda izin verilen aktiviteler
bağlamında koyulan kurallar yoktur. Benzer şekilde Topçu Kışlası’nın yönetimin
kamu sektörünce yapıldığı senaryo 1’de de aktiviteleri sınırlayan kuralları yoktur.
Yönetimin özel sektörce gerçekleştirdiği senaryo 3’te aktiviteleri sınırlayan belli
kurallar varken, Topçu Kışlası’nın hem sahibi hem yöneticisi olduğu senaryo 4’te ise
bu konuda çok katı kurallara rastlanmaktadır.
Mevcut durumda Taksim Gezi Parkı, tasarımının esnek yapısıyla rekreasyonel
kullanımın dışında, konserler, protesto gösterileri gibi bir çok etkinliğin
gerçekleşmesine de olanak tanımaktadır. Ancak Topçu Kışlası’nın katı tasarımı,
geniş kalabalıkların giriş çıkışlarına olanak tanımayan yapısıyla bu mekanın bir hak
mücadelesi alanı olarak kullanılmasına olanak tanımamaktadır. Özellikle 1 Mayıs’lar
ve 2013 Gezi Parkı Direniş’i gibi toplumsal bellekte yer eden bir mekan olarak Gezi
Parkı’nın bu kullanımındaki değişim, mekanın kamusallığı ile ilgili en olumsuz
gelişmelerden biri olarak öne çıkmaktadır.
Kullanıcı çeşitliliği: Taksim Gezi Parkı mevcut durumda var olan güvenlik
problemleriyle bazı yeni orta sınıflarca kullanmaktan kaçındığı bir mekandır. Bu
güvenlik sorununun suçlusu olarak da toplumun, küreselleşen kentin yapısına uyum
göstermekte zorlanan dezavantajlı kesimleri gösterilmektedir. (Tanyeli, Url-38,
Erişim tarihi: 08.12.2013). Senaryo 1’de Topçu kışlası kamu sektörünce yönetildiği
ve kamuyu oluşturacak tüm bireylerin yasal erişim hakkı bulunduğu için bu güvenlik
problem yine görülmektedir. Senaryo 2 ve 3’te ise kontrol mekanizmalarıyla
güvenlik problemini öne sürerek mekanı kullanmayan yeni orta sınıf kentlilerin
mekanı kullanımını sağlamakta ancak bu sefer de dezavantajlı kesimleri dışlayarak
yine kullanıcı çeşitliliğini sınırlı tutmaktadır.
89
Karşılaştırma sonucu ortaya şöyle bir tablo çıkmaktadır:
Senaryo 1 Taksim
Topçu Kışlası
Mekanda izin verilen
aktivitelerle ilgili
kurallar yoktur.
Mekanda izin verilen
aktivitelerle ilgili
kurallar yoktur.
Farklı kullanımlara
adapte olabilen
tasarımıyla kullanım
çeşitliliği
sağlamaktadır.
Kışlanın katı tasarımı
başta protesto
gösterileri gibi bazı
kullanımlara uygun
değildir.
KULLANICI
ÇEŞİTLİLİĞİ
“İstenilmeyen
kesimlerin'' güvenlik
problemi yarattığı
gerekçe gösterilerek
bir takım yeni orta
sınıf kentli tarafından
kullanılamamaktadır
“İstenilmeyen
kesimlerin'' güvenlik
problemi yarattığı
gerekçe gösterilerek
bir takım yeni orta
sınıf kentli tarafından
kullanılamamaktadır
3
2
KULLANIM
ÇEŞİTLİLİĞİ
Mevcut Taksim
Gezi Parkı
PUAN
Çizelge 5.5. Taksim Gezi Parkı ve Taksim Topçu Kışlası Kamusallık
Karşılaştırma Tablosu – Kapsayıcılık.
Senaryo 2
Taksim Topçu
Kışlası
Mekanda izin
verilen
aktivitelerle ilgili
belli kurallar
vardır. Bu
kuralların dışına
çıkılamaz.
Senaryo 3
Taksim Topçu
Kışlası
Mekanda izin
verilen
aktivitelerle
ilgili katı
kurallar vardır.
Bu kuralların
dışına çıkılamaz.
Kışlanın katı
Kışlanın katı
tasarımı başta
tasarımı başta
protesto
protesto
gösterileri gibi
gösterileri gibi
bazı
bazı kullanımlara
kullanımlara
uygun değildir.
uygun değildir.
Yeni orta sınıf
Yeni orta sınıf
kentli rahatça
kentli rahatça
kullanabilmekte
kullanabilmekte
ancak mekan
ancak mekan
dezavantajlı
dezavantajlı
kesimleri dışlayıcı kesimleri
özellik
dışlayıcı özellik
göstermektedir.
göstermektedir.
1
1
Mekanların karşılaştırılması ve değerlendirilmesi sonucu oluşturulan diyagram ise
şöyledir:
90
Şekil 5.30. Taksim Gezi Parkı ve Taksim Topçu Kışlası Kamusallık
Karşılaştırma Diyagramı.
5.4. Bölüm Sonucu
Yapılan incelemeler sonucu, İstanbul’un küresel kent olma yolunda genellikle
mekana müdahale üzerinden uygulanan politikaların; hem sosyo-mekansal ayrışmayı
derinleştirdiği, hem de sosyo-mekansal ayrışmayı azaltılma rolü üstlenecek kamusal
mekanların dönüşümüne yol açtığı görülmektedir.
Kentte üstlendikleri rollerinin değişimi ve kamusallık düzeylerinin azalışı şeklinde
gerçekleşen bu dönüşüm olgusuna örnek olarak, henüz dönüştürülmemiş ancak tehdit
altında olduğu düşünülen Taksim Gezi Parkı incelenmiştir.
Sonuç olarak Taksim Gezi Parkı’nda Taksim Topçu Kışlası’nın Rekonstrüksiyon
projesinin gerçekleştirilmesi durumda bu kamusal mekanın kentte üstlendiği
işlevlerden;
•
kentin hava almasını sağlayan bir açık alanın, kirli havayı filtreleyen bitki
örtüsünün kaybolması bağlamında ekolojik rolünün,
91
•
Sosyo-mekansal ayrışmaya konu olan toplumsal kesimlerin bir araya gelme
potansiyelinin kaybolması bağlamında sosyal rolünün,
•
Hak mücadelesi için bir arena olarak eylemler ve gösteriler için kullanımının
engellenmesi bağlamında politik rolünün,
yok olacağı, bu rollerinin yerine;
•
kentsel rant yaratarak sözde bir sermaye birikimi sağlaması bağlamında
ekonomik rolünün,
•
hem yatırımcı hem de turist düzeyinde küresel sermayeyi çekmeye yönelik
bir imaj yaratması bağlamında sembolik ve estetik rollerinin
öne çıkacağı görülmektedir.
Geliştirilen kamusallık değerlendirme modelinin uygulanması sonucu ise kurgulanan
en “kamusal” senaryonun gerçekleşmesi halinde bile mekanın mevcut kamusallığının
azalacağı tespit edilmiştir (Şekil 4. 27).
Güvenlik sorunu olduğu ileri sürülen ve bu sorunun kaynağı olarak “tinerci”,
“travestiler”, “evsizler” gibi küreselleşen kentin yeni yapısına uyum sağlayamayan
dezavantajlı kesimlerin gösterildiği Taksim Gezi Parkı, Taksim Topçu Kışlası’nın
inşası ile
daha kamusal bir yer olmayacaktadır. Kışla işgal edildiği takdirde
getirilecek kontrol mekanizmalarıyla toplumun bu kesimleri dışarıda tutulacak, diğer
bir değişle mekanın kullanıcı profili değiştirilecektir. Bir kamusal mekan olarak
Taksim Gezi Parkı yeni orta sınıfın ihtiyaçları doğrultusunda yeniden tasarlanacak ve
dışlayıcı bir mekan haline gelecektir. İstanbul’un kent merkezlerinde gerçekleşen,
sosyo-mekansal ayrışmayı derinleştirici özellikteki müdahalelere bir örnek daha
eklenecektir.
Diğer yandan Taksim Gezi Parkı’nın mevcut durumda bakımsızlıktan ve tarihsel
süreçte çevresi ile olan entegrasyonunun özelleştirmeler yolu ile kapatılması
koparılması gibi sebeplerle kapasitesinin altında bir kamusallık düzeyine sahip
olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Bu anlamda müdahale gerektiren bir mekandır.
Ancak bu müdahale yeni orta sınıfın ve küresel sermayenin ihtiyaçları
doğrultusunda, güvenlik sorununun merkeze koyulduğu bir proje ile değil; mekanın
daha kamusal olabilmesinin önündeki engellerin tespit edilip, bunların tasarıma girdi
olarak kullanılacağı projelerle gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
92
6.
SONUÇ
Bu çalışmada, küresel sermayeye entegrasyon seviyesini yükselterek ekonomik
kalkınma sağlamaya yönelik politikaların, entegrasyon noktası olma misyonu
yüklenen küreselleşen kentlerde yarattığı dönüşümler, bu dönüşümlerin yarattığı
sosyo-mekansal ayrışma olgusu ve bu ayrışmaya etkisi bağlamında kamusal
mekanların geçirdiği dönüşümler incelenmiştir.
Küreselleşen kentlerde dönüşümler, birbirleriyle direk ilişkili
olarak ekonomik,
toplumsal ve mekânsal alanlarda gerçekleşmektedir. Küresel sermayeye entegre olma
adına gerçekleştirilen sektörel yeniden yapılanma beraberinde, bu kentlerin
ekonomik yapılarında katma değeri yüksek sektörler olan hizmetler, finans, turizm
vb. sektörlerin büyümesini ve reel üretime dayalı sektörlerin küçülmesini ya da kent
merkezinden desantralize edilmesini getirmektedir.
Ekonomik alanda gerçekleşen sektörel yeniden yapılanmanın toplumsal alandaki
yansıması, yeni ve eski sektörlerin istihdam yapılarındaki farklılığa bağlı olarak
sosyal ayrışma olmaktadır. Bu ayrışmanın kutuplarını katma değeri yüksek
sektörlerde istihdam edilen yüksek gelirli, iyi eğitimli yeni orta sınıf ve başta işçi
sınıfı olmak üzere küreselleşen kentin yeniden yapılanmasına uyum sağlama gücü
olmayan dezavantajlı kesimler oluşturmaktadır.
Küreselleşen kentlerde bir diğer dönüşüm ise mekânsal alanda gerçekleşmektedir.
Kentsel dönüşüm ve kentsel yenileme projeleri ile gerçekleştirilen mekansal
dönüşümleri, kentsel rantı kullanarak sermaye birikimi sağlama, küresel sermayeyi
cezbederek kente çekecek imaj öğeleri yaratma ve kentsel suç oranlarındaki artış
karşısında yeni orta sınıfın güvenlik taleplerini karşılama olmak üzere üç ana unsur
yönlendirmektedir. Mekansal dönüşümler sonucu toplumsal yapıdaki sosyal ayrışma
olgusuna mekânsal ayrışma boyutu eklenmektedir.
Ekonomik, toplumsal ve mekânsal dönüşümlerin yarattığı şiddetli sosyo-mekansal
ayrışma ortamında kentsel kamusal mekanlar, ayrışmanın kutuplarını oluşturan
kesimleri bir araya getirerek ayrışmayı azaltma potansiyeli ile her zamankinden daha
önemli hale gelmektedir. Ancak küreselleşen kentlerde meydana gelen mekânsal
93
dönüşümler, kamusal mekanları da yeni orta sınıf ve küresel sermayenin ihtiyaçları
doğrultusunda dönüştürmektedir.
Kamusal mekanlardaki dönüşüm çalışmanın hipotezinde de belirtildiği gibi iki
şekilde gerçekleşmektedir. Bir yandan kentlerde üstlendikleri rollerde değişim
yaşanırken, diğer yandan da mekanların kamusallık düzeyleri azalmakta, daha
dışlayıcı bir yapıya bürünmektedir.
Tanımlanan sosyo-mekansal ayrışma ortamı küreselleşme yolundaki İstanbul’da
incelenmiş, kamusal mekan üzerinde geliştirilen hipotezler, İstanbul’un en önemli
kamusal mekanlarından biri olan Taksim Gezi Parkı’nda test edilmiştir.
Başta Çevre Düzeni Planı olmak üzere, İstanbul’un gelecek tahayyüllerinin
oluşturulduğu her aşamada belirtilen, küresel rekabette üst sıralara yükselme hedefi
doğrultusunda gereklilikleri yerine getiren İstanbul’da en önemli problemlerden
birinin sosyo-mekansal ayrışma olduğu görülmektedir. Yeni orta sınıfın güvenlik
talepleri doğrultusunda hem konut alanları hem de kamusal mekanlar, daha kapalı ve
dışlayıcı mekanlar haline getirilmektedir.
Taksim Gezi Parkı da benzer şekilde yeni orta sınıf ve küresel sermayenin ihityaçları
doğrultusunda dönüştürülme tehdidi ile karşı karşıyadır. Çalışma kapsamında Taksim
Gezi Parkı’nda, Taksim Topçu Kışlası inşa edildiği takdirde kamusallık düzeyinin ve
parkın üstlendiği rollerin ne yönde değişeceği test edilmiştir.
Bu amaç doğrultusunda yöntem olarak literatürde tanımlanan kamusallık düzeyi
değerlendirme modellerinden faydalanılmış, en güncel model olan OMAI Modeli
geliştirilerek Taksim Gezi Parkında uygulanmıştır. Uygulama için Taksim Topçu
Kışlası inşa edildiği takdirde oluşabilecek senaryolar ortaya koyulmuş, bu senaryolar
ve mevcut durum, kamusallık değerlendirmede kullanılan kriterler üzerinden test
edilmiş ve karşılaştırılmıştır.
Sonuçta mekanın en kamusal halinin mevcut durumu olduğu, Topçu Kışlası’nın
yeniden inşa edildiği takdirde mekanın kamusallık düzeyinin azalacağı tespit
edilmiştir. Ayrıca modelin uygulanmasıyla, kriter olarak belirlenen mülkiyet,
yönetim, erişilebilirlik ve kapsayıcılık içinden, kamusallık düzeyini en çok
etkileyenin yönetim kriteri olduğu, mekanın işletmesinin ve kullanım haklarının özel
sektöre geçişinin mekanın kamusallık düzeyi üzerinde ciddi bir azalışa işaret ettiği
görülmüştür. Bu nedenle kamusal mekanların, kullanım haklarını özel sektöre
94
devreden kamu-özel ortaklıklarıyla geliştirilen projelere sahne olması, bu mekanların
kamusallık düzeylerinin azalmasını beraberinde getirmektedir. Kamusallık düzeyi
bağlamında incelendiğinde bu ortaklıklar, özel sektör lehine sonuçlanmakta, kamuyu
oluşturan bireylerin önemli bir kısmını dışlayıcı mekanlar haline gelmektedir.
Kamusal mekanlarda meydana gelen bir diğer dönüşüm, kentte üstlendikleri rollerde
olmaktadır. Kentte üstlendikleri rollerden küresel sermayenin çıkarına olanlar ön
plana çıkmakta, diğerleri işlevsizleşmektedir. Taksim Gezi Parkı özelinde yapılan
çalışma sonucu, Topçu Kışlası inşa edildiği takdirde,
•
kentin hava almasını sağlayan bir açık alanın, kirli havayı filtreleyen bitki
örtüsünün kaybolması bağlamında ekolojik rolünün,
•
Sosyo-mekansal ayrışmaya konu olan toplumsal kesimlerin bir araya gelme
potansiyelinin kaybolması bağlamında sosyal rolünün,
•
Hak mücadelesi için bir arena olarak eylemler ve gösteriler için kullanımının
engellenmesi bağlamında politik rolünün,
yok olacağı, bu rollerinin yerine;
•
kentsel rant yaratarak sözde bir sermaye birikimi sağlaması bağlamında
ekonomik rolünün,
•
hem yatırımcı hem de turist düzeyinde küresel sermayeyi çekmeye yönelik
bir imaj yaratması bağlamında sembolik ve estetik rollerinin
öne çıkacağı görülmüştür.
Çalışma sonucu elde edilen bir diğer önemli sonuç ise mimarlık ve kentsel tasarım
disiplinlerine ilişkindir. Bu örnekte de görüldüğü gibi, küreselleşen kentlerde mekana
yapılan müdahalelerde, hem konut hem kamusal mekan üretimlerinde, yeni orta
sınıfın güvenlik talepleri önemli bir yönlendirici olmaktadır.
Kentsel tasarım ve mimarlık disiplini daha kaliteli ve yaşanabilir mekanlar
yaratmada önemli müdahale aracıdır. Ancak güvenlik taleplerinin kaynağını
oluşturan kentsel suç olgusuna çözüm bulmak kentsel tasarım ya da mimarlık
disiplininin konusu değildir. Bu kaygının bir girdi olarak kullanıldığı tasarımlar,
problemin çözümü olmamakla birlikte, mekanların kamusallıklarını azaltmakta,
sosyo-mekansal ayrışmayı derinleştirmektedir. Dezavantajlı grupları dışlayarak,
ötekileştirerek toplumsal refahı ve modern kent kültürünü tehdit etmektedir.
95
Çalışma kapsamında geliştirilen modelin, bu tarz tasarımların uygulamaya
geçirilmesinden önce kullanılması ve mevcut durumla uygulama sonucunda elde
edilecek mekanın kamusallığının karşılaştırılması, bu doğrultuda gerekli görülen
yerlerde
tasarımın
tekrar
gözden
geçirilmesi
düşünülmektedir.
96
bağlamında
önemli
olduğu
KAYNAKÇA
Akkar Ercan, Z. Müge, 2005, Questioning the “Publicness” of Public Spaces in
Post-Industrial Cities, Traditional Dwellings and Settlements Review
Volume 16, Issue 2, s. 75 – 91
Akkar Ercan, Z. Müge, 2007, Public Spaces of Post-Industrial Cities and Their
Changing Roles, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi
Dergisi (24:1), s. 115 – 137
Arıkanlı, Özdemir, Maya, 2005, Kentsel Dönüşüm Sürecinde Eski Bir Gecekondu
Mahallesi: Karanfilköy Kentlere Vurulan Neşterler, İstanbul’da
Kentsel Ayrışma Mekansal Dönüşümde Farklı Boyutlar, s.187 – 238,
Ed. Kurtuluş, Hatice, Bağlam Yayınları, İstanbul
Banerjee, Tridib, 2007, The Future of Public Space: Beyond Invented Streets and
Reinvented Places, Journal of the American Planing Association,
Volume 67, Issue 1, s.9 – 24
Bilsel, Cana; Pinon, Pierre, 2010, İmparatorluk Başkentinden Cumhuriyet’in
Modern Kentine: Henri Prost’un İstanbul’u Planlaması (1936 – 1951),
Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul
Cezar, Mustafa, 2002, Osmanlı Başkenti İstanbul, Eğitim Kültür ve Araştırma
Vakfı Yayınları, İstanbul
Çavuşoğlu, Erbatur, 2013, Düzenin Harcı ve Tuğlası: İnşaat Sektörü, Kentleri
Savunmak, S.26 – 29, Ed. Akgün, Gürkan; Çalışkan, Çare Olgu; Kaya,
Esra; Koca, Esra; Nota Bene Yayınları, Ankara
Deniz, Bülent, 2005, Kentsel Kamusal Mekanlar Bağlamında Centennial Olimpiyat
Parkı’nın (Atlanta, ABD) İrdelenmesi, Adnan Menderes Üniversitesi
Ziraat Fakültesi Dergisi, 2(1), s.5 – 10
Douglas, Mike, 2000, Mega-urban Regions and World City Formation:
Globalisation, the Economic Crisis and Urban Policy Issues in Pasific
Asia, Urban Studies Vol.37 No.12, s. 2315 – 2335
Friedmann, John, 1986, The World City Hypothesis, Development and Change,
SAGE, London, Beverly Hills and New Delhi, Volume 17, S. 69 – 83
Friedmann, John; Wolff, Goetz, 1982, World city formation: an agenda for
research and action, International Journal of Urban and Regional
Research, Volume 6, Issue 3, S. 309 - 344
Geniş, Şerife, 2007, Küreselleşme, Toplumsal Eşitsizlik ve Mekansal Ayrışma, Sivil
Toplum Dergisi, sayı 17 – 18, S. 69 – 84
Graham, Stephan; Aurigi, Alessandro, 2007, Virtual cities, social polarization,
and the crisis in urban public space, Journal of Urban Technology,
Volum 4, Issue 1, s.19 – 52
97
Hamnett, Chris, 2003, Gentrification, Postindustrialism and Industrial and
Occupational Restructring in Global Cities, A Companion to City, s.
331 – 341, Ed. Bridge, Gary; Watson, Sophie; Blackwell Publishing,
Cornwall, UK
İstanbul Belediyesi, 1944, Güzelleşen İstanbul XX. Yüzyıl, İstanbul Maarif
Matbaası, İstanbul
İstanbul Kalkınma Ajansı, 2010 - 2013 İstanbul Bölge Planı Ekleri
Keyder, Çağlar, 1996, Ulusal Kalkınmacılığın İflası Genişletilmiş İkinci Basım,
Metis Yayınları, İstanbul
Kurtuluş, Hatice, 2005a, Bir “Ütopya” Olarak Bahçeşehir, İstanbul’da Kentsel
Ayrışma Mekansal Dönüşümde Farklı Boyutlar, S. 77-126, Ed.
Kurtuluş, Hatice, Bağlam Yayınları, İstanbul
Kurtuluş, Hatice, 2005b, İstanbul’da Kapalı Yerleşmeler Beykoz Konakları Örneği,
İstanbul’da Kentsel Ayrışma Mekansal Dönüşümde Farklı Boyutlar,
S. 161-186, Ed. Kurtuluş, Hatice, Bağlam Yayınları, İstanbul
Kohn, Margaret, 2004, Brave New Neighborhoods The Privatization of Public
Space, Routledge, New York, USA
Langstraat, Florian.; Van Melik, Rianne, 2013, Challenging the ‘End of Public
Space’: A Comparative Analysis of Publicness in British and Dutch
Urban Spaces, Journal of Urban Design, Volume 18, Issue 3, s. 429 –
448
Madanipour, Ali, 1999, Why Are the Design and Development of Public Spaces
Significant for Cities?, Environmet and Planning B Plannnig and
Design, Volume 26, s. 879-891
Nemeth and Schmith, 2011, The Privatization of Public Space: Modeling and
Measuring Publicness, Environmet and Planning B Plannnig and
Design, Volume 38, s. 5 – 23
Nemeth and Schmith, 2007, Toward a Methodology for Measuring the Security of
Publicly Accessible Spaces, Journal of American Planning
Association Volume 73 Issue 3, s. 283 – 297
Öktem, Binnur, 2005, Küresel Kent Söyleminin Kentsel Mekanı Değiştirmedeki
Rolü Büyükdere – Maslak Aksı Örneği, İstanbul’da Kentsel Ayrışma
Mekansal Dönüşümde Farklı Boyutlar, S. 25-76, Ed. Kurtuluş, Hatice,
Bağlam Yayınları, İstanbul
Özsavaşçı, Arzu, 1999, Taksim-Maçka yeşil alanının değişim sürecine eleştirel bir
bakış, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek
Lisans Tezi, İstanbul
Penpecioğlu, Mehmet, 2011, Kapitalist kentleşme dinamiklerinin Türkiye’deki son
10 yılı: Yapılı çevre üretimi, devlet ve büyük ölçekli kentsel projeler,
Birikim Dergisi, Sayı, 270, s.62 – 73
Sassen, Saskia, 2005, The Global City: Introducing a Concept, Brown Journal of
World Affairs, Volume XI, Issue 2, S. 27 – 43
Sassen, Saskia, 1991, The Global City: New York, London, Tokyo, Princeton
University Press, Princeton, New Jersey, USA
98
Sassen, Saskia, 2002, Locating Cities on Global Circuits, Environment and
Urbanization, Volume 14 (1), s.13 – 30
Sassen, Saskia, 2000, Cities in a World Economy, Pine Forge Press Sociology for a
New Century Series, California, USA
Sezgin, Bahar, 1996, Taksim Maçka büyük yeşil alanının evrimi ve kullanım
açısından değerlendirilmesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen
Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
Şentürk,
Yıldırım, 2009, Küreselleşmeye İstanbul’dan Bakmak: Küresel
Reçetelerin Gölgesinde “Küçük Manhattan’ın” Yükselişi, Özneler,
Durumlar, Mekanlar, Ed. Işık, İ. Emre, Şentürk, Yıldırım, Bağlam
Yayınları, İstanbul
Varna, Georgiana M., 2011, Assessing the publicness of public places: towards a
new model, Doktora Tezi, University of Glascow, Glascow, Scotland
İNTERNET KAYNAKLARI
Url-1:
http://www.localnomad.com/de/blog/2012/09/18/la-defense-architektur-in-paris/
Erişim tarihi: 27.11.2013
Url-2:
http://www.highsnobiety.com/2013/02/25/dleedon-condominiums-in-singapore-byzaha-hadid/ Erişim tarihi: 27.11.2013
Url-3:
http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Pages/Haber.aspx?NewsID=18373#.UpZz5mQW1N0
Erişim tarihi: 27.11.2013
Url-4:
http://uthmag.com/burj-al-arab-is-giving-guests-24-carat-gold-ipads/
Erişim tarihi: 27.11.2013
Url-5:
http://www.guggenheim-bilbao-corp.es/en/2011/03/welcome/
Erişim tarihi: 27.11.2013
Url-6:
http://www.panynj.gov/wtcprogress/transportation-hub.html
Erişim tarihi: 27.11.2013
Url-7:
http://www.prc-magazine.com/now-open-north-of-the-bund-shanghai-internationalcruise-terminal/ Erişim tarihi: 27.11.2013
Url-8:
http://www.skyscrapercity.com/showthread.php?t=1512711&page=31
Erişim tarihi: 27.11.2013
99
Url-9:
http://architecturestyle.net/projects/sony-center-berlin Erişim tarihi: 27.11.2013
Url-10:
http://inequalitymatters.net/photo-credit/
Erişim tarihi: 27.11.2013
Url-11:
http://www.medievalists.net/wp-content/uploads/2009/09/Medieval-Market.jpg
Erişim tarihi: 30.11.2013
Url-12:
http://gundem.milliyet.com.tr/gezi-de-13-gun-gune-boyleuyandilar/gundem/detay/1720568/default.htm Erişim tarihi: 30.11.2013
Url-13:
http://www.visitlondon.com/things-to-do/place/344410-tate-modern
Erişim tarihi: 02.12.2013
Url-14:
http://www.istka.org.tr/content/pdf/IBP-istanbul-bolge-plani-ekleri.pdf
Erişim tarihi: 05.12.2013
Url-15:
http://www.mimdap.org/?p=34698
Erişim tarihi: 05.12.2013
Url-16:
http://v3.arkitera.com/news.php?action=displayNewsItem&ID=26415
Erişim tarihi: 05.12.2013
Url-17:
http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?p=2529174
Erişim tarihi: 06.12.2013
Url-18:
http://emlakkulisi.com/tarlabasi-kentsel-donusum-projesi-21-karede/130204
Erişim tarihi: 06.12.2013
Url-19:
http://www.radikal.com.tr/turkiye/sulukule_bir_dokun_bin_ah_isit-1144770
Erişim tarihi: 06.12.2013
Url-20:
http://www.nuhogluinsaat.com.tr/projeler.asp?id=55
Erişim tarihi: 06.12.2013
100
Url-21:
http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2013/12/03/16-ilcede-buyuk-tehlike
Erişim tarihi: 06.12.2013
Url-22:
http://www.aktueldeniz.com/gundem/serdar_bilgili-_galataport--a_ortak_oluyor
Erişim tarihi: 14.01.2014
Url-23:
http://haber.gazetevatan.com/halicportun-tarihi-belli-oldu/548105/2/ekonomi Erişim
tarihi: 14.01.2014
Url-24:
http://www.istanbulkulturenvanteri.gov.tr/map/index/code/tarihi-haritalar
Erişim tarihi: 06.12.2013
Url-25:
http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=243487
Erişim tarihi: 06.12.2013
Url-26:
http://www.yenidenergenekon.com/wp-content/uploads/2009/05/image025.jpg
Erişim tarihi: 06.12.2013
Url-27:
http://www.md1927.org.tr/media/PDF/ARON_ANGEL.pdf
Erişim tarihi: 06.12.2013
Url-28:
http://95.6.27.9/forum_index.php?news_code=1192542427&year=2007&month=10
&day=16 Erişim tarihi: 07.12.2013
Url-29:
http://www.milliyet.com.tr/hilton-55-inci-dogum-gunu-icin-fotograflarbekliyor/pazar/haberdetay/21.03.2010/1214050/default.htm
Erişim Tarihi: 14.01.2014
Url-30:
http://t24.com.tr/haber/mahkeme-topcu-kislasi-hakkinda-yurutmeyi-durdurmakarari-verdi/231055 Erişim tarihi: 07.12.2013
Url-31:
http://www.radikal.com.tr/turkiye/taksimdeki_kisla_donduruldu-1117414
Erişim tarihi: 07.12.2013
Url-32:
http://www.haberboyu.com/2013/02/28/taksim-topcu-kislasi-icin-son-karar-verildi/
Erişim tarihi: 07.12.2013
101
Url-33:
http://sancaktepe.chpistanbul.org.tr/Topcu_Kislasi_Projesine_CHP_itiraz_etti-haber315.aspx Erişim tarihi: 07.12.2013
Url-34:
http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=234108
Erişim tarihi: 07.12.2013
Url-35:
http://www.arkitera.com/haber/index/detay/topcu-kislasina-onay-cikti-mimarlarkarara-tepkili/12438 Erişim tarihi: 07.12.2013
Url-36:
http://www.radikal.com.tr/turkiye/gezi_parki_buz_kesti-1107013
Erişim tarihi: 07.12.2013
Url-37:
http://www.tmmob.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=9123&tipi=9
Erişim tarihi: 07.12.2013
Url-38:
http://taksimdeneleroluyor.tumblr.com/homepage Erişim tarihi: 08.12.2013
102
ÖZGEÇMİŞ
Ad Soyad: Y. Barış Göğüş
Doğum Yeri ve Tarihi: İstanbul, 1987
Adres: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Meclis-i Mebusan Caddesi,
No:24, 34427, Fındıklı, İstanbul
E-Posta: barisgogus@gmail.com
Lisans: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi – Şehir ve Bölge Planlama
Bölümü
TEZDEN TÜRETİLEN YAYINLAR/SUNUMLAR
Göğüş, B. 2013: Küreselleşen Kentlerde Kamusal Mekanın Dönüşümünün Sosyomekansal Ayrışma Bağlamında İncelenmesi, Ulusal Sempozyum, Mimar Sinan
Güzel Sanatlar Üniversitesi, 23. Kentsel Tasarım Sempozyumu, 12-13 Aralık, 2013
İstanbul, Türkiye
103