Nothing Special   »   [go: up one dir, main page]

Academia.eduAcademia.edu

Küreselleşen Kentlerde Kamusal Mekanın Dönüşümünün Sosyo-mekansal Ayrışma Bağlamında İncelenmesi: Taksim Gezi Parkı Örneği

Sermaye, insan, emek, bilgi vb. tüm akışların küresel ölçekte yeniden organizasyonuna işaret eden küreselleşme sistemi ile birlikte, ulus ekonomilerin yeni küresel ekonomiye eklemlenme noktası haline gelen küresel kentler hızlı bir dönüşüm sürecine girmiştir. Ekonomik, toplumsal ve mekânsal alanda gerçekleşen bu dönüşümler bir yandan hızla şiddetlenen bir sosyo-mekansal ayrışmaya neden olurken, diğer yandan da bu sosyo-mekansal ayrışmayı azaltmada önemli bir araç olarak kullanılabilecek kamusal mekanları dönüştürmektedir. Küreselleşen kentlerin kamusal mekanlarında gerçekleşen dönüşüm iki boyutuyla öne çıkmaktadır: İlki kamusal mekanların rollerinin dönüşümüdür. Bu rollerden küresel sermayenin çıkarına olanlar önem kazanırken, diğer rolleri yok olmaktadır. Diğer bir dönüşüm ise, kamusal mekanların kamusallık düzeylerinden olmaktadır. Yeni orta sınıf kentlilerin ihtiyaçlarına göre şekillendirilen kamusal mekanlar, bazı kesimler için dışlayıcı hale gelmekte, kamusallık düzeyleri azalmaktadır. Bu tezde öncelikle; küreselleşme ve küresel kent kavramları incelenmiş, küreselleşen kentlerde gerçekleşen dönüşümler doğrultusunda oluşan sosyo-mekansal ayrışma ortamı tanımlanmıştır. Daha sonra kamusal mekanların değişen rolleri ve kamusallık düzeyleri ele alınmıştır. Bunu, kamusallık düzeylerindeki azalmayı ortaya koymak üzere, literatürde tanımlanmış kamusallık değerlendirme modellerinden birinin geliştirilerek yöntem önerisi olarak sunulması izlemiştir. Modelin uygulanması için İstanbul’un en önemli kamusal mekanlarında biri olan Taksim Gezi Parkı seçilmiştir. Alan seçiminde Taksim Gezi Parkı’nın, kullanılmadığı ve güvenlik sorunu yarattığı gerekçesiyle Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesi kapsamında yok edilme riski etkili olmuştur. Sonuçta uygulanan model ile, Taksim Gezi Parkı’nın yerine Taksim Topçu Kışlası inşa edildiği takdirde, kamusallık düzeyinin azalacağı, rollerinden küresel sermayenin çıkarına olanlar öne çıkacağı tespit edilmiştir. Ayrıca tez kapsamında geliştirilen modelin, kentsel tasarım disiplini adına daha kamusal mekanlar yaratmada önemli bir araç olacağı düşünülmektedir.

İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ  FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ KÜRESELLEŞEN KENTLERDE KAMUSAL MEKANIN DÖNÜŞÜMÜNÜN SOSYO-MEKANSAL AYRIŞMA BAĞLAMINDA İNCELENMESİ: TAKSİM GEZİ PARKI ÖRNEĞİ YÜKSEK LİSANS TEZİ Y. BARIŞ GÖĞÜŞ Anabilim Dalı: Disiplinler Arası Program: Kentsel Tasarım OCAK 2014 İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ  FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ KÜRESELLEŞEN KENTLERDE KAMUSAL MEKANIN DÖNÜŞÜMÜNÜN SOSYO-MEKANSAL AYRIŞMA BAĞLAMINDA İNCELENMESİ: TAKSİM GEZİ PARKI ÖRNEĞİ YÜKSEK LİSANS TEZİ Y. BARIŞ GÖĞÜŞ (519191927) Kentsel Tasarım Anabilim Dalı Kentsel Tasarım Programı Tez Danışmanı: Prof. Dr. Ayşe Sema Kubat OCAK 2014 İTÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü’nün 519101027 numaralı Yüksek Lisans Öğrencisi Y. Barış Göğüş, ilgili yönetmeliklerin belirlediği gerekli tüm şartları yerine getirdikten sonra hazırladığı “Küreselleşen Kentlerde Kamusal Mekanın Dönüşümünün Sosyo-Mekansal Ayrışma Bağlamında İncelenmesi: Taksim Gezi Parkı Örneği” başlıklı tezini aşağıda imzaları olan jüri önünde başarı ile sunmuştur. Tez Danışmanı : Prof. Dr. Ayşe Sema Kubat .............................. İstanbul Teknik Üniversitesi Jüri Üyeleri : Prof. Dr. Mehmet Ocakçı ............................. İstanbul Teknik Üniversitesi Prof. Dr. Gülşen Özaydın .............................. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Teslim Tarihi : 16 Aralık 2013 Savunma Tarihi : 7 Ocak 2014 iii iv ÖNSÖZ Öncelikle yüksek lisans eğitimim süresince, hem ders aşamasında hem de tez aşamasında yardımlarını esirgemeyen danışmanım Prof. Dr. Ayşe Sema Kubat’a teşekkür ederim. Ayrıca tezi yazdığım zorlu süreçte gösterdikleri anlayış ve verdikleri desteklerden ötürü, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü öğretim görevlilerinden, bölüm başkanı Prof. Dr. Gülşen Özaydın’a, Doç. Dr. Ebru Firidin Özgür’e, araştırma görevlisi arkadaşlarım Sinem Seçer, İdil Akyol, Ahmetcan Alpan, Derya Altıner, Ömer D. Aksoyak ve Çağdaş Saydam’a; uluslararası literatürü takip edebilmemde katkılarından dolayı Ali Sipahi’ye ve en önemlisi her başım sıkıştığında koştuğum, hem karakterimde hem de tez çalışmamda katkıları büyük olan Bahar Bayhan’a, annem Pınar Çakmaklı’ya, babam Muhammet Göğüş’e ve kardeşim Ozan Göğüş’e teşekkür ederim. Ocak 2014 Y. Barış Göğüş (Şehir Plancısı) v vi İÇİNDEKİLER Sayfa ÖNSÖZ.........................................................................................................................v İÇİNDEKİLER.........................................................................................................vii ÇİZELGE LİSTESİ .................................................................................................. ix ŞEKİL LİSTESİ ........................................................................................................ xi ÖZET ........................................................................................................................ xiii SUMMARY .............................................................................................................. xv 1. GİRİŞ ...................................................................................................................... 1 1.1. Çalışmanın Amacı ............................................................................................. 1 1.2. Çalışmanın Kapsamı ......................................................................................... 2 1.3. Çalışmanın Yöntemi.......................................................................................... 3 2. KÜRESEL KENT DİNAMİKLERİ VE SOSYAL AYRIŞMA ...................... 5 2.1. Küreselleşme ve Küresel Kent Olgusu ............................................................. 5 2.2. Küresel Kentin Dönüşümü .............................................................................. 12 2.2.1. Ekonomik (sektörel) dönüşümler ............................................................. 12 2.2.2. Toplumsal dönüşüm.................................................................................. 16 2.2.3. Mekansal dönüşüm ................................................................................... 18 2.3. Dönüşümlerin Sosyo-mekansal Ayrışma Bağlamında İncelenmesi ............ 23 2.4. Bölüm Sonucu .............................................................................................. 26 3. KÜRESELLEŞEN KENTTE DÖNÜŞEN KAMUSAL MEKAN................. 29 3.1. Kamusal Mekanın Rolleri ............................................................................... 30 3.1.1. Kamusal mekanın değişen rolleri ............................................................. 32 3.2. Kamusal Mekanların Kamusallığı................................................................... 34 3.2.1. Kamusal mekanların değişen kamusallığı ................................................ 37 4. KAMUSALLIK DEĞERLENDIRME MODELLERİ VE YÖNTEM ÖNERİSİ ................................................................................................................... 41 4.1. Kamusallık Değerlendirme Modelleri............................................................. 41 4.1.1. Tri-aksiyel Model ..................................................................................... 42 4.1.2. Yıldız Modeli ........................................................................................... 45 4.1.3. OMAI Modeli........................................................................................... 47 4.2. OMAI modelinin geliştirilme önerisi .............................................................. 50 4.3. Bölüm Sonucu ................................................................................................. 52 5. KÜRESELLEŞEN İSTANBUL’UN DÖNÜŞEN KAMUSAL MEKANI: TAKSİM VE YAKIN ÇEVRESİ ............................................................................ 55 5.1. Küresel Kent Olma Yolunda İstanbul ............................................................. 55 5.2. Taksim ve Yakın Çevresinin Tarihsel Değişimi ............................................. 65 5.2.1. Osmanlı dönemi ....................................................................................... 65 5.2.2. Cumhuriyet dönemi .................................................................................. 68 5.2.3. Neoliberal kentleşme dönemi ................................................................... 74 5.3. Taksim Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesi ve Taksim Gezi Parkı ......... 77 vii 5.3.1. Projenin mekanın kamusallığı üzerine etkilerinin değerlendirilmesi – geliştirilen modelin uygulanması .............................................................. 83 5.4. Bölüm Sonucu ................................................................................................. 91 6. SONUÇ ............................................................................................................... 93 KAYNAKÇA.............................................................................................................97 ÖZGEÇMİŞ ............................................................................................................103 viii ÇİZELGE LİSTESİ Sayfa Çizelge 2.1 New York, Londra ve Tokyo: 1970 ve 1980’lerde toplan istihdam içinde Sanayi ve Hizmet Sektör payları (yüzde). .............................................. 14 Çizelge 2.2. New York: Sektörlere göre İstihdam Değişimi, 1977 – 1985. .............. 14 Çizelge 2.3. Londra: Sektörlere göre İstihdam Değişimi, 1961 – 1967. ................... 15 Çizelge 2.4. Tokyo: Sektörlere göre İstihdam Değişimi, 1977 – 1985...................... 15 Çizelge 2.5. ABD’de tüm çalışanların saatlik reel ücretlerinin eğitim seviyesine göre dağılımı 1973 – 1997. (1997 Dolar) ....................................................... 17 Çizelge 4.1. Tri-aksiyel modelde kamusallığın bir boyutu olarak mülkiyet – işletme ilişkisi ..................................................................................................... 42 Çizelge 4.2. Triaksiyel modelde değişken tablosundan örnekler .............................. 44 Çizelge 4.3. Yıldız modeli kriterleri .......................................................................... 46 Çizelge 4.4. OMAI Modeli değerlendirme tablosu ................................................... 48 Çizelge 4.5. Kamusallık çalışmaları ve belirlenen kriterler matrisi........................... 53 Çizelge 5.1. İstanbul’da Sanayi ve Hizmetler sektörlerinin toplam istihdam içindeki payının yıllara göre değişimi .................................................................. 56 Çizelge 5.2. Taksim Gezi Parkı ve Taksim Topçu Kışlası Kamusallık Karşılaştırma Tablosu - Mülkiyet ................................................................................. 85 Çizelge 5.3. Taksim Gezi Parkı ve Taksim Topçu Kışlası Kamusallık Karşılaştırma Tablosu – Yönetim ................................................................................. 86 Çizelge 5.4. Taksim Gezi Parkı ve Taksim Topçu Kışlası Kamusallık Karşılaştırma Tablosu – Erişilebilirlik .......................................................................... 88 Çizelge 5.5. Taksim Gezi Parkı ve Taksim Topçu Kışlası Kamusallık Karşılaştırma Tablosu – Kapsayıcılık ........................................................................... 90 ix x ŞEKİL LİSTESİ Şekil 1.1. Tez Akış Diyagramı. .................................................................................... 4 Şekil 2.1. Friedmann’ın Dünya Kentleri Hiyerarşisi. .................................................. 8 Şekil 2.2: Küresel Kent Oluşumu: Mekansal Etki – İşlev. ........................................ 11 Şekil 2.3. La defense, Merkezi İş Alanı, Paris. .......................................................... 19 Şekil 2.4. Zaha Hadid tarafından tasarlanan D’leedon Condominium, prestijli kapalı site örneği, Singapur.................................................................................. 19 Şekil 2.5. Sulukule’de kentsel dönüşüm, İstanbul. .................................................... 20 Şekil 2.6. Burj-Al-Arab Oteli, Dubai. ........................................................................ 20 Şekil 2.7. Frank Gehry tarafından tasarlanan Guggenheim Müzesi, Bilbao. ............. 21 Şekil 2.8. İkiz Kulelerin yıkılmasıyla açılan alanda yapılacak, Santiago Calatrava tarafından tasarlanan Ulaşım Transfer Merkezi Projesi, Manhattan, New York........................................................................................................... 21 Şekil 2.9. Şangay Uluslararası Kruvaziyer Limanı. ................................................... 22 Şekil 2.10. 2020 Expo adayı İzmir için Zaha Hadid’in tasarladığı fuar alanı. ........... 22 Şekil 2.11. Sony Center, Berlin. ................................................................................. 23 Şekil 2.12. Kentsel ayrışmanın en çarpıcı örneklerinden biri: Sao Paulo’da birbirine komşu bir gecekondu mahallesi ve bir kapalı site. ................................... 25 Şekil 2.13. Modern sanayi kentinden küreselleşen kente sosyo – mekânsal ayrışmanın dönüşümü. .............................................................................. 27 Şekil 3.1. Ortaçağ’da pazaryeri .................................................................................. 31 Şekil 3.2. Mayıs – Haziran 2013, Gezi Parkı Direnişi, İstanbul ................................ 31 Şekil 3.3. Eski Elektrik Santralinin yeniden işlevlendirilmesiyle elde edilen TATE Modern Sanat Galerisi, Londra ................................................................. 34 Şekil 3.4. Disiplinler arası bir çalışma alanı olarak kamusal mekan ......................... 35 Şekil 4.1. Triaksiyel Model ile yapılan karşılaştırmanın görselleştirilmesine örnek. 43 Şekil 4.2. Yıldız Modeli ile yapılan karşılaştırmanın görselleştirilmesine örnek. ..... 47 Şekil 4.3: OMAI Modeli ile yapılan Karşılaştırmanın görselleştirilmesine örnek .... 49 Şekil 4.4. OMAI modeli üzerinden yapılan yöntem önerisinin görselleştirilmesi örneği......................................................................................................... 52 Şekil 5.1. Büyükdere – Maslak Aksı .......................................................................... 58 Şekil 5.2. Büyükdere-Maslak Aksının hemen yanındaki Karanfilköy gecekondu mahallesi ................................................................................................... 58 Şekil 5.3. : Dalan dönemi Tarlabaşı yıkımları ........................................................... 59 Şekil 5.4. Tarlabaşı Yenileme Projesinden Örnekler ................................................. 60 Şekil 5.5. Dönüşümü tamamlanmak üzere olan Sulukule’den örnekler .................... 60 Şekil 5.6. Fikirtepe’de Kentsel Dönüşüm sonucunda ortaya çıkacak konutlara örnekler ..................................................................................................... 61 Şekil 5.7. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın İstanbul’da risk taşıyan alan olarak açıkladığı semtler ...................................................................................... 62 Şekil 5.8. Galataport Projesi....................................................................................... 63 Şekil 5.9. Haliç Port Projesi ....................................................................................... 64 Şekil 5.10. Moltke Haritası’nda Taksim Topçu Kışlası ve yanındaki ahırları ........... 66 Şekil 5.11. Taksim Topçu Kışlası .............................................................................. 67 Şekil 5.12. 1925 tarihli Mamboury Haritası’nda askeri kışlalar ................................ 67 xi Şekil 5.13. Prost’un Taksim Meydanı, İnönü Gezisi, Taksim Belediye Gazinosu ve bahçesine ait çizimleri ............................................................................... 69 Şekil 5.14. II Nolu Park bütünü.................................................................................. 70 Şekil 5.15. Topçu Kışlası ahırların traşlanmasıyla elde edilen meydan ..................... 71 Şekil 5.16. Taksim Cumhuriyet Meydanı’nda resmi geçit töreni .............................. 71 Şekil 5.17. Taksim Topçu Kışlası’nın yıkılışı ............................................................ 72 Şekil 5.18. İnönü Gezisi ............................................................................................. 72 Şekil 5.19. Taksim Belediye Gazinosu ve Bahçesi ................................................... 73 Şekil 5.20. İnönü Gezisi’nde gezinti yapanlar ........................................................... 74 Şekil 5.21. Hilton Oteli .............................................................................................. 75 Şekil 5.22. Harbiye’den Taksim’e Bakış.................................................................... 76 Şekil 5.23. II Nolu Park alanı ve çevresindeki özelleştirmeler .................................. 77 Şekil 5.24. Taksim Gezi Parkı .................................................................................... 78 Şekil 5.25. Taksim Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesine dair basına yansıyan görseller – 1 ............................................................................................... 79 Şekil 5.26. Taksim Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesine dair basına yansıyan görseller – 2 ............................................................................................... 79 Şekil 5.27. Taksim Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesine dair basına yansıyan görseller - 3................................................................................................ 80 Şekil 5.28. Taksim Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesine dair basına yansıyan görseller - 4................................................................................................ 80 Şekil 5.29. Tarlabaşı Bulvarı – Cumhuriyet Caddesi arasındaki dalış tüneli inşaatı . 81 Şekil 5.30. Taksim Gezi Parkı ve Taksim Topçu Kışlası Kamusallık Karşılaştırma Diyagramı .................................................................................................. 91 xii KÜRESELLEŞEN KENTLERDE KAMUSAL MEKANIN DÖNÜŞÜMÜNÜN SOSYO-MEKANSAL AYRIŞMA BAĞLAMINDA İNCELENMESİ: TAKSİM GEZİ PARKI ÖRNEĞİ ÖZET Sermaye, insan, emek, bilgi vb. tüm akışların küresel ölçekte yeniden organizasyonuna işaret eden küreselleşme sistemi ile birlikte, ulus ekonomilerin yeni küresel ekonomiye eklemlenme noktası haline gelen küresel kentler hızlı bir dönüşüm sürecine girmiştir. Ekonomik, toplumsal ve mekânsal alanda gerçekleşen bu dönüşümler bir yandan hızla şiddetlenen bir sosyo-mekansal ayrışmaya neden olurken, diğer yandan da bu sosyo-mekansal ayrışmayı azaltmada önemli bir araç olarak kullanılabilecek kamusal mekanları dönüştürmektedir. Küreselleşen kentlerin kamusal mekanlarında gerçekleşen dönüşüm, sosyo-mekansal ayrışmaya etkileri bağlamında incelendiğinde iki boyutuyla öne çıkmaktadır: Bunlardan ilki kamusal mekanların kentte üstlendikleri rollerinin dönüşümüdür. Bu rollerden küresel sermayenin çıkarına olanlar önem kazanırken, diğer rolleri yok olmaktadır. Diğer bir dönüşüm ise, kamusal mekanların kamusallık düzeylerinden olmaktadır. Küreselleşen kentin yeniden yapılanma sürecinde, yeni orta sınıf kentlilerin ihtiyaçlarına göre şekillendirilen kamusal mekanlar, bu yeniden yapılanmaya uyum sağlayamayan dezavantajlı kesimleri dışlayıcı hale gelmekte, kamusallık düzeyleri azalmaktadır. Bu tezde öncelikle; küreselleşme ve küresel kent kavramları incelenmiş, küreselleşen kentlerde gerçekleşen dönüşümler doğrultusunda oluşan sosyo-mekansal ayrışma ortamı tanımlanmıştır. Daha sonra küreselleşen kentlerde kamusal mekanların geçirdikleri dönüşümler bağlamında dönüşen rolleri ve kamusallık düzeyleri ele alınmıştır. Bunu, kamusallık düzeylerindeki azalmayı ortaya koymak üzere, literatürde tanımlanmış kamusallık değerlendirme modellerinden birinin geliştirilerek yöntem önerisi olarak sunulması izlemiştir. Bu yöntem, hali hazırda birbirinden farklı iki kamusal mekanın kamusallık düzeylerini karşılaştırma üzere oluşturulmuş modelin; bir mekanın mevcut halinin ve bir tasarım projesi uygulandıktan sonraki halinin kamusallık düzeylerini karşılaştırmaya olanak verecek şekilde geliştirilmesiyle elde edilmiştir. Daha sonra elde edilen modelin uygulanacağı Taksim Gezi Parkı’nın bulunduğu İstanbul’da, küreselleşme sürecinde şiddetlenen sosyo-mekansal ayrışma ortamı tanımlanmış, kamusal mekanların ayrışmayı azaltıcı özelliklerine vurgu yapılmıştır. Modelin uygulanması için İstanbul’un en önemli kamusal mekanlarında biri olan Taksim Gezi Parkı seçilmiştir. Bu alan seçiminde Taksim Gezi Parkı’nın, xiii kullanılmadığı ve güvenlik sorunu yarattığı gerekçesiyle Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesi kapsamında yok edilme riski ile karşı karşıya oluşu önemli rol oynamıştır. Sonuçta uygulanan model ile, Taksim Gezi Parkı’nın yerine Taksim Topçu Kışlası inşa edildiği takdirde, “en kamusal” senaryoda dahi, mevcut kamusallık düzeyinin azalacağı, rollerinden küresel sermayenin çıkarına olanlar öne çıkacağı diğerlerinin yok olacağı tespit edilmiştir. Ayrıca tez kapsamında geliştirilen modelin, kentsel tasarım disiplini adına daha kamusal mekanlar yaratmada önemli bir araç olacağı düşünülmektedir. xiv A REVIEW OF THE TRANSFORMATION OF PUBLIC SPACES IN THE GLOBALIZING CITIES IN TERM OF SOCIO-SPATIAL SEGREGATION: THE CASE OF TAKSİM GEZİ PARK SUMMARY With the globalization system which points out the re-organization of the flow of capital, human, labor, information etc.; the global cities, which became a articulation point between national and global economies, had entered a rapid transformation process. These transformations can be categorized into three main areas: economic, social and spatial. Economical transformations of globalizing cities correspond to a sectoral restructuring, which brings the growth of high-added-value industries and the shrink of manufacturing industries. The reflection of this restructuring on the social area is social segregation due to the qualifications and income levels between the labor force of the growing and the shrinking industries of globalizing cities. A social segregation between new middle class and all the other class which are not able to adapt to the restructuring of globalizing city. In parallel with economic and social transformation, globalizing city is a scene of reconstruction. The reconstruction process applied by urban transformation and urban renewall projects, is led by three motivations: accumulation of capital, creation of images for city and safety demands of new middle class against the “others”. The spatial transformation of globalizing city correspond to a new level of social segragation: Socio-spatial segragation. With all these transformations, globalizing city becomes a city where rich and poor are working and living separately without having any contact. While new middle class live at the city center in condominiums or in gated communities, the “others” are being forced to move to suburbs. In such segregated cities, the public spaces become more and more important then any time in history. But with the spatial transformation of globalizing cities, the public spaces are also being restructured according to the needs of new middle class. The transformation of public spaces of globalizing cities stands out with two dimensions: First of them is the changing roles of public spaces in globalaizing cities. In academic literature, there are 8 defined roles of public spaces in a city: Physical, ecological, psychological, social, political, economic, aesthetic and symbolic. Within the transformation of public space in globalizing space, while the roles which has the benefits of global capital – such as economic, aestetic and symbolic – gain importance, the other roles dissapear. Another transformation is the changing publicness of public spaces. At the restructuring process of the globalizing city, the public spaces, which are being xv shaped according to the needs of the new middle class citizens, are becoming exclusionary spaces for the citizens who can not be adapted to this new forms of economy. This points out the decreasing publicness of public spaces. In this thesis, first the globalization and global city notions are reviewed and the socio-spatial segregation which caused by the transformations of globalising cities, is defined. Later, in the context of tranformation of public spaces in globalizing cities, the changing roles and decreasing publicness of public spaces are discussed. In order to assesing the publicness of public spaces, first the literature of publicness has been reviewed. Then the methods of assessment of publicness has been examined closer. In the academic literature, there are two main approach defined in terms of assessment of publicness: deductive and inductive approaches. According to deductive approach, publicness is a socially-constructed notion. The perception of users of public space is essential and located at the center of the methods developped by inductive approach. Therefore these methods are not suitable for generalization. On the other hand, deductive approach examines publicness of a public space by using the criteria defined on publicness. The methods developped by deductive approach are based on the evaluation of the attributes of public spaces in terms of these criteria. These criteria can be sorted as the ownership, the management, the accesibility, the physical attributes etc. In this thesis deductive aproach has been selected as the approach. In the literature, there are three models of assesment of publicness developped by the deductive approach: The Triaxial model, the Starr model and the OMAI model. The OMAI model has been selected as the method of this thesis but like all the other model, OMAI is also a model developed for assesing currently existing public spaces. Therefore it has been improved for the case study of this thesis, which mentions about a comperative assesment of publicness, between Taksim Gezi Park and a hypotetical future of the park. Taksim Gezi Park of Istanbul which has been selected as a case study area currently has the risk of dissapearing because of the Taksim Artillery Barrack Reconstruction Project, which has the justifications that the park had not used enough and is a security issue. In the case study part of this thesis, the current situtation of Taksim Gezi Park and its hypotatical future, which is called as Taksim Artillery Barrack, has been compared in terms of their publicness. For the comparison, the improved version of OMAI model and its criteria which were defiend as the ownership, the management, the accesibility, the inclusiveness have been used as method. In conclusion, with the model applied, it is found that, in the circumstance of construction of Taksim Artillery Barrack instead of Taksim Gezi Park, even in the most ‘public’ scenario, the publicness of this space will decrease. The Park will become a space which is controlled by security guards or CCTVs, exclusionary for a majority of the society. The strict design of barrack will not be suitable for the political demostrations which are the strong symbols of current space. In brief, it will be designed in order to provide the needs of new middle class and the tourists such as shopping and entertainement. xvi Another transformation that will show up with the reconstruction of Taksim Artillery Barrack, is about the roles of this park as a public space. With the cut off the trees located in the park, this space will no longer function as a ecological filter. The gigantic mass of the barack will not let people use this space as a political demonstration scene. With the homogenization of the users profiles, it will not be a space where people meet with “others”. On the other hand the reconstruction of baracks will support the economic roles of this space by manipulating the prices of surrounding urban spaces. It will create an symbol in order to support the globalizing city image. In brief, the roles which has the benefits of global capital will rise and the others will dissapear. For further research, it is thought that the improved model, will be an important tool for creating more public spaces for urban design dicipline. xvii xviii 1. GİRİŞ 1.1. Çalışmanın Amacı 1980’li yıllarla beraber, başta sermaye akışları olmak üzere insan, emek, bilgi vb. tüm akışların yeniden organize edildiği Küreselleşme sistemi ile birlikte; bir yandan bu akışların kontrol, koordinasyon ve birikim merkezleri olan, bir yandan da ulusdevletlerin yeniden organize edilen küresel ekonomiye entegrasyon noktası olan küresel kentlerde, önemli dönüşümler meydana gelmektedir. Bu dönüşümler, küresel ekonomiye entegrasyonu güçlendirebilme çabalarıyla yeniden yapılandırılan küresel kentlerin toplumsal yapılarında giderek şiddetlenen sosyo-mekansal ayrışma olgusu olarak öne çıkarken; yapılı çevrelerinde ise, bu ayrışmayı azaltma potansiyeline sahip kamusal mekanların dönüşümü olarak dikkat çekmektedir. Bu çalışmanın iki ana amacı bulunmaktadır. Bunlardan ilki küreselleşen kentlerin yeniden yapılanma sürecinde kamusal mekanların dönüşümünü iki hipotez üzerinden ortaya koymaktır. Çalışma kapsamında, kamusal mekanın dönüşümü konusunda ileri sürülen iki hipotez şu şekilde formülize edilmiştir: • Küresel kent olma sürecinde uygulanan neoliberal kentsel politikalarla kamusal mekanın rolleri değişmektedir. Bu değişim, kamusal mekanın küresel sermayenin çıkarına olan rollerinin ön plana çıkması, diğerlerinin işlevlerini yitirmesi şeklinde gerçekleşmektedir. • Küreselleşen kentlerde kamusal mekanlar yeni orta sınıf kentlilerin ihtiyaçlarına göre tasarlanmakta, bazı toplumsal kesimleri dışlayacak şekilde yeniden yapılandırılmakta, böylece kamusallık düzeylerinde azalma gerçekleşmektedir. İkinci amaç ise; hipotezlerde de belirtilen kamusal mekanların kamusallık düzeyinin azalması konusundan yola çıkarak, literatürde tanımlanmış kamusallık değerlendirme modellerinden birinin geliştirilmesi ve üretilen kamusal mekan projelerinde mekanın 1 kamusallığının korunması veya yükseltilmesi noktasında önemli bir araç olacağı düşüncesiyle kentsel tasarım disiplinine kazandırılmasıdır. Geliştirilen modelin iki açıdan önemi bulunduğu düşünülmektedir. Kentsel tasarım disiplini açısından önemi; • modelin teorik altyapısının kamusal mekan projelerinin tasarlanması sürecinde; uygulamasının ise, projenin tasarlanması ile hayata geçirilmesi arasında ara bir aşama olarak kullanılarak, mekanın kamusallığının korunması/yükseltilmesi konusunda yol gösterici olması, küreselleşen kentlerin toplumsal yapısı açısından önemi; • kamusal mekanların kamusallık düzeylerinin korunmasını/yükseltilmesini sağlayarak, mevcut sosyo-mekansal ayrışma ortamında, ayrışmaya konu olan toplumsal kesimlerin bir araya gelebilmesi bağlamında, ayrışmayı azaltabilme potansiyellerinin korunması/geri kazandırılması olarak tanımlanmıştır. 1.2. Çalışmanın Kapsamı Çalışma, amacın, kapsamın ve yöntemin anlatıldığı giriş bölümü dışında dört ana bölümden oluşmaktadır. İkinci bölümde küreselleşme ve küresel kent olgusuyla beraber, küreselleşen kentlerde meydana gelen dönüşümler; ekonomik, toplumsal ve mekânsal dönüşümler olarak üç başlıkta altında incelenmiş, bu dönüşümlerin yarattığı sosyo-mekansal ayrışma ortamına vurgu yapılmıştır. Üçüncü bölümde kamusal mekanların küreselleşen kentin yeniden yapılanma sürecinde geçirdiği dönüşüm, bir önceki bölümde açıklanan sosyo-mekansal ayrışma bağlamında incelenmiştir. Dördüncü bölümde ilk olarak, küreselleşen kentlerde kamusal mekanların geçirdikleri dönüşümlerle kamusallık düzeylerinin azalması sonucu literatürde sıklıkla çalışmaya başlanan kamusallık değerlendirme modelleri mercek altına alınmış, sonrasında ise bu modellerden yola çıkılarak bir kamusallık değerlendirme yöntemi geliştirilmiştir. 2 Beşinci bölümde, geliştirilen yöntem çalışma alanı olarak seçilen Taksim Gezi Parkı’nda uygulanmıştır. Tarihsel süreçte İstanbul’un en büyük ve en önemli kamusal mekanlarından biri olarak oluşturulan II Nolu Park’ın parça parça özelleştirilmesi sonucu geriye kalan son açık yeşil alan olan Taksim Gezi Parkı ciddi bir dönüşüm riski altındadır. Kullanılmadığı ve güvenlik sorunu yarattığı gerekçesiyle, Taksim Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesi ile yok edilmeye çalışılan Taksim Gezi Parkı’nda, geliştirilen model kullanılarak, proje gerçekleştiği takdirde mekanın kamusallığının nasıl değişeceği değerlendirilmiştir. Ayrıca her bölümün sonunda yapılan bölüm değerlendirilmelerinin dışında, sonuçta tüm çalışmayı kapsayan genel bir değerlendirme ile çalışma sonlandırılmıştır. 1.3. Çalışmanın Yöntemi Çalışma; literatür taraması, literatürden elde edilen bir modelin çalışmada uygulanması ve literatüre kazandırılması adına geliştirilmesi ve geliştirilen modelin seçilen alanda uygulanması olmak üzere 3 aşamadan oluşmaktadır. Öncelikle küreselleşme ve küresel kent literatüründen faydalanarak, küresel kentte meydana gelen dönüşümler incelenmiş, bu dönüşümler sosyo-mekansal bağlamda irdelenerek kentlerde kamusal mekanlara olan ihtiyacın vurgulandığı ayrışma ortamına değinilmiştir. Daha sonra yine literatür çalışması kapsamında; kentlerin küreselleşme sürecinde kamusal mekanların geçirdiği dönüşümler, ileri sürülen hipotezler bağlamında incelenmiş, literatürde tanımlanan kamusallık değerlendirme modelleri mercek altına alınmıştır. Hipotezlerin test edilmesinde yöntem olarak ise; literatürde, mevcut kamusal mekanların kamusallık düzeyleri üzerine karşılaştırmalı bir değerlendirme yapmak üzere oluşturulan modellerden en güncel olanı, bir kamusal mekanın yeniden tasarlanmasıyla elde edilecek mekanın kamusallık düzeyini, aynı mekanın mevcut hali ile karşılaştırarak değerlendirebilecek şekilde geliştirilerek kullanılmıştır. Geliştirilen modelin uygulanması kısmında ise, çalışma alanı olarak belirlenen Taksim Gezi Parkı’nda uygulanması düşünülen Taksim Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesi gerçekleştirildiği takdirde, mekanın kamusallık düzeyinin ne yönde değişeceği değerlendirilmiştir. 3 Şekil 1.1. Tez Akış Diyagramı. 4 2. KÜRESEL KENT DİNAMİKLERİ VE SOSYAL AYRIŞMA 2.1.Küreselleşme ve Küresel Kent Olgusu 1980’lerin sonundan itibaren hem akademik hem de politik çevrelerde sıklıkla yer bulan küreselleşme olgusu en geniş tanımıyla; küresel ölçekte sermaye, bilgi, mal, insan vb. akışlara işaret etmektedir. Bu anlamıyla küreselleşmeyi savunanlar ve eleştirenler arasında, yeni bir süreç olup olmadığı ve doğallığı/yapaylığı üzerinde fikir ayrılıkları doğurmaktadır. Küreselleşme savunucuları, küreselleşmenin, deniz aşırı ticaretin doğuşundan beri varolagelen ve son 20 yılda ise ulaşım ve bilişim teknolojilerinde gerçekleşen gelişmelerle hız ve önem kazanan kaçınılmaz bir süreç olduğunu ileri sürmektedir. Bu anlamda küreselleşmenin aslında yeni olmayan ve doğal olarak gelişen bir süreç olduğu ileri sürülmektedir. Eleştirel yaklaşanlara göre ise günümüz küreselleşmesi yalnızca ulaşım ve bilişim teknolojilerindeki gelişmelerle açıklanamayacak kadar karmaşık bir sistemdir. Sermaye, bilgi, mal, insan vb. akışların kapitalizmin sürekliliği adına küresel ölçekte yeniden örgütlendiği, kurgulanmış bir organizasyon biçimi olduğu öne sürülmektedir. Kapitalizm, doğası gereği kendini krize sokan ve bu krizleri ekonomipolitik alanda gerçekleştirilen yeniden yapılanmalarla aşan bir üretim sistemidir. 1929’daki Büyük Buhran’dan devlet müdahaleci Keynesyen Politikalarla, 1960 sonlarında girdiği krizi neo-liberal politikalarla aşan kapitalizm, 1987 Borsa Krizi’ni ise, küresel akışların, yine neo-liberal politikalarla ve ulusal ekonomileri yabancı sermayeye açan yapısal uyum programlarının etkisiyle örgütlendiği küreselleşme ile aşma yoluna gitmiştir (Öktem, 2005). Bu yaklaşıma göre küreselleşme, 1980’li yıllarla beraber küresel ölçekte bir grup elit tarafından kapitalist sistem içerisinde kurgulanan ve kaçınılmazmış gibi lanse edilen, yeni bir süreçtir. 5 Günümüzde küreselleşme, ister savunucularının ileri sürdüğü gibi doğal bir süreç, ister eleştirenlerin ileri sürdüğü gibi kapitalizmin sürekliliğini sağlama adına kurgulanmış bir süreç olsun, 1980 öncesi dönemden ayrıldığı önemli bir nokta bulunmaktadır. Geçtiğimiz yüzyıllara bakıldığında bu akışların iskeletini oluşturan ve kontrolünü sağlayan mekânsal birimlerin, önce sömürgeci imparatorluklar, daha sonraları ise ulus-devletler olduğu görülmektedir. Ulus-devlet sınırlarının giderek eritildiği günümüz küreselleşmesinde ise, söz konusu akışların iskeletini oluşturan, kontrol ve koordinasyonunu sağlayan yeni mekânsal birimler yaratılmıştır (Geniş, 2007). Sassen (2005), bu yeni küresel sistemi ayakta tutan iskeletin, bir yeniden ölçeklendirmeyle elde edilen iki çeşit stratejik mekânsal birimden oluştuğundan bahsetmektedir: Dijital piyasalar ya da serbest ticaret blokları gibi “ulus-üstü (supranational) alanlar” ve kentler, bölgeler gibi “ulus-altı (subnational) alanlar” (s.27). Artık küresel akışların büyük çoğunluğu eskiden olduğu gibi ulus-devletler arasında değil, bu ulus-üstü ve ulus-altı stratejik alanlar arasında gerçekleşmektedir. Bu akışların kontrol ve koordinasyonunu sağlama görevi ise, yine bu ulus-altı stratejik birimlerden olan belli başlı bazı kentlere verilmiştir: Küresel kentler (Sassen, 2005, s.27). Yeni küresel ekonomik dinamikleri ve kentlerin bu sistem içindeki işlevlerini kavramsallaştırma girişimleri sonucu ortaya çıkan Küresel Kent Modeli (Sassen, 1991); onu önceleyen ve besleyen “Dünya Kenti” (Friedmann, 1986) kavramıyla beraber incelenmesi gereken bir kavramdır. Bu konuda yapılan en erken çalışmalardan biri Cohen (1981)’in, işgücünün ve çok uluslu şirketlerin uluslararası dağılımı ile ilgili yaptığı çalışmadır. Cohen küresel ölçekte en büyük 198 şirketin merkezlerinin dağılımını inceleyerek belirlediği birincil ve ikincil kentler üzerinden hiyerarşik bir kentler ağı tanımlamıştır (Topal, 2003, s44). Friedmann (1986) ise, yine bu konuda öncü çalışmalardan sayılan dünya kenti hipotezini bu kentlerde yaptığı gözlemler sonucu oluşturduğu 7 tez üzerine kurgulamıştır (s. 70-77): 6 1. Kentin formu, dünya ekonomisiyle entegrasyonu ve işgücünün uluslararası dağılımında yüklendiği işlevler, kentteki yapısal değişimlerde belirleyici rol oynamaktadır. 2. Küresel sermaye bu kentleri, yeni mekansal organizasyonunu ulus-devletlerin üretim süreçlerine ve piyasalarına eklemlendirmede bağlantı noktası olarak kullanmaktadır. Bu durum dünya kentleri arasında karmaşık bir mekânsal hiyerarşi yaratmayı mümkün kılmaktadır. 3. Bu kentlerin küresel kontrol işlevleri, üretim sektörlerindeki ve istihdam yapılarındaki dinamikleri direk olarak yansıtmaktadır. 4. Dünya kentleri, uluslararası sermayenin yoğunlaştığı ve birikiminin sağlandığı mekanlardır. 5. Dünya kentleri yüksek oranlarda iç ve/veya dış göç alan mekanlardır. 6. Dünya kenti oluşumu, sanayi kapitalizminin mekânsal ve sınıfsal kutuplaşma gibi karşıtlıklarını barındırır. 7. Dünya kentinin büyümesi, o kentin finansal kapasitesini aşan toplumsal maliyetler yaratır. Friedmann, öne sürdüğü hipotez doğrultusunda bir de dünya kentleri hiyararşisi oluşturmuştur. Kentleri, öncelikle bulundukları ülkenin dünya ekonomisine eklemlenme düzeyine göre “merkez” ya da “yarı-perifer” olarak gruplamış, sonra bu gruplama içerisinde kentleri içerdikleri finansal merkezin büyüklüğüne, çok uluslu şirket sayısına, hizmet sektörü büyüme hızına, endüstriyel merkez büyüklüğüne, büyük transfer merkezi sayısına ve nüfus büyüklüklerine göre birincil ve ikincil olarak ayrıştırarak, hiyerarşik bir ağ tanımlamıştır (1986, s.72). 7 Şekil 2.1. Friedmann’ın Dünya Kentleri Hiyerarşisi. (Friedmann, 1986, s.74) Friedmann’ın Dünya Kenti Hipotezi’nden farklı olarak Küresel Kent Modeli’ni ortaya çıkaran Sassen ise, “dünya kenti” tanımlamasını kullanmamasının sebebini, bu hipotezde bahsedilen özelliklere ait kentlerin zaten yüzyıllardır var olmasıyla ve bu hipotezin küresel ekonomi içinde kentlerin konumlarını, işlevlerini, iç ve dış dinamiklerini açıklamada yeterli olmadığıyla açıklamaktadır. Küresel kent olarak tanımladığı kentlerin çoğunun aynı zamanda dünya kenti olduğunu, ancak 1980 sonrası küresel sermaye akışlarının koordinasyonunda rol oynayan Miami gibi bazı kentlerin Friedmann’ın tanımıyla dünya kenti1 olarak sayılmadığını belirtmektedir (2005, s.28). 1 Dünya Kenti ve Küresel Kent, Sassen’in ileri sürdüğü açılardan farklı kavramalara işaret etseler de, kentlerde meydana getirdikleri dönüşümler bağlamında benzer süreçlere neden olmaktadır. Bu nedenle küresel kent olgusunun, kentlerde meydana getirdiği dönüşümler bağlamında ele alındığı bu tezde dünya kenti ve küresel kent aynı anlamlarda kullanılmaktadır. 8 Sassen de, Küresel Kent Modeli’ni 7 hipotez üzerinden kurgulamaktadır (2005, s.2830); 1. Küreselleşme ile birlikte ekonomik aktivitelerin coğrafi yayılımı genişledikçe ve farklı coğrafyalardaki ekonomik faaliyetler birbirleriyle bütünleştikçe, şirketlerin merkezden yönetimi, koordinasyonu, finansal işleri daha önemli ve karmaşık bir iş haline gelmiştir. 2. Merkezden yönetim işi o kadar karmaşık hale gelmiştir ki şirketler dış kaynaklardan yararlanmak zorunda kalmış, muhasebe, hukuk, halkla ilişkiler, telekomünikasyon, programlama vb. hizmetleri bu konuda uzmanlaşmış şirketlerden satın almaya başlamıştır. 3. Profesyonelleşmiş şirketlerin üretmeleri gereken hizmetin karmaşıklığı, hizmet sunmak için bulundukları piyasanın karasız yapısı ve tüm faaliyetlerde önemi artan hız meselesi, yeni yığılma dinamikleri yaratan karma bir yapı oluşturmaktadır. Küresel pazarda iç içe geçmiş halde çalışan bu uzmanlaşmış şirketler yığılma ekonomilerinin öznesi olmaktadır. Bu yığılma ekonomileri bazı kentsel bölgeleri bilgi merkezleri olarak işlevlendirmektedir. 4. Kentlerde oluşan yığılma ekonomilerinin kent merkezlerine olan bağımlılıkları ortadan kalkmaktadır. Küresel kentin kilit sektörü, ağ örgütlenmesi biçiminde yüksek uzmanlaşma düzeyine erişen hizmet sektörüdür. 5. Küresel ölçekte hizmet sağlayan bu uzmanlaşmış şirketler yine küresel ölçekte kurulan çeşitli ortaklıklarla yürütülmektedir. Bunun sonucu olarak kentler arasında sınırlar üstü etkileşimin kuvvetlendiği görülmektedir. Hizmet ve finans sektörlerinin küresel pazarda büyümeleri, uluslararası yatırımlardaki hızlı artışa bağlı uluslar-üstü hizmet ağlarına olan ihtiyacın artışı, uluslararası ekonomide devletlerin giderek azalan düzenleyici rolleri ‘uluslar-üstü bir kentler ağı’ oluşumuna işaret etmektedir. 6. Yüksek karlılık yaratan şirketler ve üst-düzey profesyoneller kentlerde sosyo-ekonomik ve mekânsal eşitsizlikleri arttırmaktadır. 9 7. Yerel ve küçük ölçekli şirketlerin, yüksek kar oranlarına sahip profesyonel şirketlerle formel piyasa koşullarında rekabet edememesi sonucu bu kentlerde bir enformel sektör oluşmaktadır. Sıralanan hipotezlerden de anlaşılabileceği gibi küresel kentler, küresel sermaye akışının birincil aktörleri olan çok uluslu şirketlerin yarattıkları yığılmayla, küresel ekonomiye eklemlenme noktaları olmaktadır. Tüm bu özellikleriyle küresel kentler bir yandan “yeni küresel ekonominin motoru” olarak tanımlanırken bir yandan da ulus-devletin ekonomik kalkınmasında bir araç haline gelmektedir. (Öktem, 2005, s. 31) Dünya Bankası gibi küresel ekonomiye yön veren kurumların yönlendirmesiyle, küresel ekonomiye başarılı bir eklemlenme için ”yarışmacı kentler yaratılması” önerileriyle oluşturulan kalkınma hamleleri bir küresel politika haline gelmiştir. Buna göre, küresel ekonomiye eklemlenen kentlerin büyük zenginlik ve refaha ulaşacağı, yarışın dışında kalanların ise geride kalacağı ileri sürülmüştür (Dünya Bankası, 1999’dan aktaran, Öktem, 2005, s.31-32). Bu doğrultuda küresel ölçekte farklı coğrafyalardan birçok ulus-devlet küresel kent üzerinden kalkınma modelini benimsemiş, birçok kentte yerel yönetimler vizyonlarını küresel kent olma yolunda kurgulamış, bu rekabete dahil olabilme adına politikalar geliştirmişlerdir. İzlenen bu politikalar kentlerin küresel rekabette kendilerine biçtikleri role, kurguladıkları vizyona göre değişiklik gösterebilmekle birlikte, tüm kentlerin bu yarışta var olabilmek adına sahip olması beklenen bazı özellikleri vardır. Sassen, kentlerin küresel akışlara ne düzeyde eklemlenebildiğini analiz ederken gözetilen kriterleri; • Küresel ve yerel ölçekte teknik bağlantılar, • Deniz aşırı ortaklıklara sahip şirketler, • Sınır - ötesi yatırımlar ve ticari ilişkiler, • Finans piyasaları ile olan bağlantılar, • Uluslararası profesyoneller ve hizmet sektörü çalışanları için istihdam alanı, • Göçmenlik ağları, 10 • Bireysel ve kitlesel turizm ağları, • Sanat piyasası ile olan bağlantılar, olarak sıralamaktadır (2002, s.14-15). Bu kriterleri sağlayan kentler, küresel ölçekte kendileri için çizdikleri (ya da küresel dinamiklerin onlara yükledikleri) vizyon doğrultusunda bazı rol veya roller üstlenirler. Douglass bu konuda küresel kent oluşumunun iki boyutundan bahsetmektedir: Kentin sahip olduğu işlevler ve kentin mekânsal etki alanı (2000, s.2323). Kentin üstlendiği işlevler arttıkça, hakimiyet kurduğu etki alanının da genişlediğini ileri sürmektedir. Bu ilişkiyi şöyle bir grafikle anlatır. Şekil 2.2: Küresel Kent Oluşumu: Mekansal Etki – İşlev. (Douglass, 2002, s. 2323) Douglass belirlediği sekiz işlevi şöyle sıralar: • Finansal Merkez (bankacılık, gayrimenkul, sigortacılık vb.) • Çok Uluslu Şirketler Merkezi (meta üretimi ve dağıtımı) • Küresel Hizmetler Merkezi (eğitim, yüksek teknoloji üretimi vb.) • Küresel Transfer Merkezi (havaalanları, hızlı trenler, limanlar vb.) • Küresel Enformasyon Merkezi (bilginin üretimi, işlenmesi, yayılması) 11 • Politik/İdeolojik Merkez (devlet-ekonomi-toplum ilişkilerinde örnek olma) • Kültürel Merkez (kültürün üretilmesi, metalaştırılması, yayılması, uygulanması, etkinlikler) • Küresel Etkinlik Merkezi (Olimpiyatlar, Dünya Fuarı, sergiler, konserler) Böylece birçok kent, yarışabilirliklerini artırmak üzere gerekli altyapıyı sağlamak, mekânsal etki alanlarını genişletmek ve küresel rekabete dahil olup sermayeden pay alabilmek adına küresel kent politikalarını oluşturup uygulamaya geçmiştir. Ancak bu politikaların ciddi sonuçları olmuş, kentler hızlı ve radikal biçimde bir dönüşüm sürecine girmiştir. 2.2. Küresel Kentin Dönüşümü Küreselleşen kentler, küresel kentler liginde yarışarak ekonomik gelişme sağlama vaatleri doğrultusunda sermaye, insan, enformasyon, vb. akışları çekmek için uygun altyapıyı sağlama, küresel ölçekte işlev sahibi olma adına, kimileri merkezi yönetimlerce, kimileri de yerel yönetimlerce uygulanan politikalar sonucu bir dizi dönüşüm geçirirler. Bu dönüşümler ekonomik (sektörel), toplumsal ve mekânsal dönüşümler olmak üzere üç başlıkta incelenecektir. 2.2.1. Ekonomik (sektörel) dönüşümler Küreselleşen kentlerde kent ekonomisi, küresel eğilimler doğrultusunda yeniden yapılandırılmaktadır. Bu yeniden yapılanmanın temel motivasyonunu, küresel sermayenin kontrol ve koordinasyonunu gerçekleştirebilmek için öncelikli şart olan, sermayeyi kente çekme ve birikimini sağlama gerekliliği oluşturmaktadır. Ekonominin yeniden yapılandırılma sürecinde bazı sektörlerin büyümesi teşvik edilirken, bazılarında ise küçülmeye gidilir. Friedmann ve Wolf küreselleşen kentte ekonomik yeniden yapılanma sonucu ortaya çıkan tabloda 6 sektörel kümelenme olduğundan bahsetmektedir (1982, s. 320 – 321): 1. Üst-düzey iş dünyası kümelenmesi: “Uluslar-ötesi elit” profesyonellerin istihdam edildiği; işletme, finans, hukuk, muhasebe, danışmanlık, bilişim, ulaşım, ar-ge ve yüksek eğitim gibi sektörlerden oluşan 12 2. Görece daha az profesyonelin istihdam edildiği, daha karma bir yapıya sahip olan ve esas olarak birincil sektöre hizmet için ortaya çıkan bir kümelenmedir. Gayrimenkul, inşaat, otelcilik, restorancılık, lüks tüketim, eğlence, özel güvenlik ve evsel hizmetler gibi sektörler bu kümelenmede yer alır. 3. Uluslararası turizm kümelenmesi: Sektörel olarak ikincil kümelenme ile bir çok alanda örtüşen önemli bir uzantısıdır. Sektörün gelişimi küresel ekonomi ile doğrudan ilişkilidir. 4. Sanayi kümelenmesi: Büyük bir kümelenme olmasına karşılık istihdam oranları giderek küçülmektedir. Yerel pazarın ihtiyaçları hakkında özelleşen ve küresel akışları avantaja çevirebilen bazı endüstriler dışında küresel kentte fazla geleceği olmayan bir kümelenmedir. 5. Kamu hizmetleri kümelenmesi: Küresel kentin bakımı, yeniden üretimi ile ilgilidir. Kentsel arazinin düzenlenmesi, planlanması, toplu konut, temel donatılar, eğitim, ulaşım vb. hizmetler, genel olarak kamu düzeni ve çevresel kalitenin korunması ile ilgili bir sektörel kümelenmedir. 6. Enformel sektör kümelenmesi: Formel piyasa içinde yer bulamayan tüm faaliyetler bu kümelenme içinde yer almaktadır. Ayakkabı boyacılığından, seyyar satıcılığa; küçük imalathanelerden, uyuşturucu satıcılığına kadar geniş bir yelpazeye işaret eder. Mesai saatleri oldukça uzun olup, güvencesi ve geliri düşük işleri kapsamaktadır. Bu tabloya bakıldığı zaman küreselleşen kentin yeni sektörel yapısının hizmetler sektörüne doğru kaydığı görülebilmektedir. Sanayi sektörü, oldukça sınırlı düzeyde yer bulabildiği küresel kentten, iş gücü ve ham maddenin ucuz olduğu coğrafyalara taşınmaktadır. Sassen (1991) de New York, Londra ve Tokyo üzerinde yaptığı incelemelerle küresel kent modelini ileri sürdüğü çalışmasında, genel anlamda hizmet sektörünü temsil eden üçüncül sektörün payı hızla büyürken, sanayi sektörünün payının küçüldüğünü belirtmektedir (Çizelge 2.1). 13 Çizelge 2.1 New York, Londra ve Tokyo: 1970 ve 1980’lerde toplan istihdam içinde Sanayi ve Hizmet Sektör payları (yüzde). (Sassen ,1991, s. 199) 1977 1981 1985 New York Sanayi Üçüncül Sektör Toptan/Perakende Ticaret FIRE2 Hizmet Londra Sanayi Üçüncül Sektör Toptan/Perakende Ticaret FIRE Hizmet Tokyo Sanayi Üçüncül Sektör Toptan/Perakende Ticaret FIRE Hizmet 21.9 63.7 19.4 15.9 28.4 1977 22.0 73.0 13.5 9.9 49.6 1975 25.1 54.5 27.5 6.4 20.6 18.7 68.5 20.2 16.6 31.8 1981 19.2 75.2 19.2 15.9 40.1 1980 23.5 57.2 28.5 6.0 22.7 15.4 73.8 20.2 17.3 36.3 1985 16.0 78.5 20.5 18.2 39.8 1985 22.0 59.8 28.4 6.1 25.3 Üçüncül sektör içindeki alt sektörlerin büyüme hızları, kentin küresel ölçekte üstlendiği işlevlere göre farklılık gösterse de (Çizelge 2.2, 2.3 ve 2.4), genel tablo sanayi kentinden, sanayi sonrası kente geçişi işaret etmektedir. Çizelge 2.2. New York: Sektörlere göre İstihdam Değişimi, 1977 – 1985. (Sassen, 1991, s. 203) Değişim % Hukuk 62 Stratejik danışmanlık 42 Bankacılık 23 Perakende ticaret 17 Toptan ticaret 14 Gayrimenkul 6 Ulaşım -20 İmalat -22 İnşaat -30 Sigortacılık -2 2 Finans, Sigortacılık ve Gayrimenkul Sektörlerinden oluşan kümelenme (FIRE: Finance, Insurance, Real Estate) 14 Çizelge 2.3. Londra: Sektörlere göre İstihdam Değişimi, 1961 – 1967. (Sassen, 1991, s. 208) Değişim % Stratejik danışmanlık 30 Kişisel hizmetler 20 Finans ve bankacılık 13 Sigortacılık 0 Toptancılık -8 İnşaat -21 Elektronik sanayi -22 Giyim ve tekstil -30 Mekanik sanayi -37 Çizelge 2.4. Tokyo: Sektörlere göre İstihdam Değişimi, 1977 – 1985. (Sassen,1991, s. 208) Değişim % Enformasyon , Ar-Ge, Reklamcılık 134 Gayrimenkul 124 Hukuk 30.7 Diğer kurumsal hizmetler 93.2 Muhasebe 43.1 Mimari Hizmetler 28.6 Diğer Profesyonel Hizmetler 99.4 Perakende Ticaret 10 Toptancılık 15 Ulaşım 7 İnşaat 15 Sigortacılık 1 Sanayi -12 Keyder de İstanbul’un ekonomik gelişme adına bu fırsatı kaçırmayarak küresel rekabete dahil olması ve bu rekabetin gerekliliklerini ivedilikle yerine getirmesi konusunda görüş verdiği çalışmasında, küresel kentlerdeki bu sektörel yeniden yapılanmayı şöyle tarif etmektedir (1996, s.101 – 102): “Örneğin bu şehirlerde, yukarıda sözünü ettiğimiz, dünya ölçeğinde işlev gören hizmet sektörleri çok görünür bir konumda olacaktır ... Bunlara bağlı olarak, o kıstaslarda kişisel hizmet veren ticaret eğlence dinlence, konut sektörleri gelişecektir. Dünyaya yönelikliğin ve uluslararası düzeyde hizmet vermenin parçası olarak tüm iletişim ağları, havaalanları, 15 telekomünikasyon, ileri standartlarda oluşacak globalleşmenin yan ürünü olarak yer değiştiren insanların kendilerini yerel dokudan arınmış, steril atmosferlerde rahat hissetmeleri için beş yıldızlı oteller kurulacak, restoranlar açılacaktır. Bunlar başarıya ulaştığı takdirde, çokuluslu şirketler, bankalar, sigorta şirketleri, hukuk, muhasebe firmaları, reklamcılar, araştırmacılar burada şube açacak, bu gelişme de ortamı daha cazip kılacaktır. Örgüt merkezleri cezbedilecek, kongreler düzenlenecek, yabancı bir nüfus yerleşmeye başlayacak, kısacası sermayenin ihtiyacı karşılanacaktır.” Küresel kentlerde ve küreselleşen, küresel rekabette uluslararası sermayeyi çekmek ve birikimini sağlamak için yarışan kentlerin ekonomik yapılarında meydana gelen değişiklikler, klasik sanayi kentinden sanayi sonrası kente doğru bir geçişe işaret etmektedir. Ancak doğal olarak ekonomik alanda gerçekleşen bu değişimler bu alanda sınırlı kalmamaktadır. Sanayi sonrası kent ekonomisi beraberinde sanayi sonrası kent toplumunu yaratmaktadır. 2.2.2. Toplumsal dönüşüm Küreselleşen kentte meydana gelen ekonomik yeniden yapılanma kentin istihdam yapısında dönüşümü de beraberinde getirmektedir. 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başı sanayi kentinin istihdam yapısı vasıflı, yarı-vasıflı ve vasıfsız işgücünden oluşmaktadır. Bu, görece düşük gelirli bir işgücüne işaret etmektedir (Hamnett, 2003). Sanayinin desantralizasyonu ve sanayi sonrası kente geçiş sürecinde finans, bankacılık, sigortacılık, hukuk, muhasebe, bilişim vb. hizmet sektörlerinin hızlı büyümesi, bu sektörlerin istihdam yapılarına bağlı olarak kentin istihdam yapısının da profesyonelleşmesini ortaya çıkarmaktadır. Kentte bu sektörlerde istihdam edilen profesyonel, yönetici ve teknik gruplardan oluşan bir “yeni orta sınıf” meydana gelmiş ve genel istihdam içindeki oranı hızla artmıştır. Friedmann ve Wolf (1982), küresel kentlerde baskın sınıfın ulus-aşırı elitler olduğunu ve toplumsal yapıda ortaya çıkan en belirgin olgunun da kutuplaşma ve sosyal ayrışma olduğunu belirtmektedir. Sanayi sonrası kentin yeni orta sınıfı, klasik sanayi kentinde istihdam edilen işgücünden eğitim, kültür seviyelerine bağlı günlük aktivitelerine ve gelir 16 düzeylerine bağlı yaşam standartlarına kadar bir çok alanda ayrışmaktadır. Bu da küresel kent toplumunda bir kutuplu yapıya doğru sürüklemektedir. Sassen (2000), Amerika Birleşik Devletleri’nde 1973 – 1997 yılları arası saat başına düşen ücretlerdeki değişimi (Çizelge 2.5) ile küresel kentin hakim sektörlerinin istihdam yapılarını ilişkilendirerek, kentte oluşan gelir eşitsizliğine ve sosyal ayrışmaya vurgu yapmaktadır. Çizelge 2.5. ABD’de tüm çalışanların saatlik reel ücretlerinin eğitim seviyesine göre dağılımı 1973 – 1997. (1997 Dolar) (Sassen, 2000, s.130) Yıl 1973 1974 1975 1976 1977 1978 1979 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 Lise öncesi $11.21 $10.96 $10.65 $10.85 $10.91 $10.76 $11.15 $10.80 $10.55 $10.31 $10.12 $10.00 $ 9.91 $ 9.91 $ 9.71 $ 9.63 $ 9.38 $ 9.15 $ 8.99 $ 8.86 $ 8.72 $ 8.52 $ 8.25 $ 8.21 $ 8.22 Lise $12.82 $12.48 $12.38 $12.48 $12.38 $12.40 $12.49 $12.07 $11.91 $11.90 $11.78 $11.66 $11.70 $11.72 $11.65 $11.59 $11.36 $11.1 8 $11.13 $11.07 $11.02 $11.10 $10.90 $10.84 $11.02 Üniversite terk $14.16 $13.62 $13.68 $13.88 $13.47 $13.66 $13.61 $13.34 $13.22 $13.18 $13.07 $13.20 $13.33 $13.32 $13.28 $13.09 $13.19 $13.19 $13.07 $12.52 $12.47 $12.36 $12.20 $12.18 $12.43 Üniversite $18.60 $18.02 $17.87 $17.77 $17.56 $17.55 $17.43 $17.16 $17.20 $17.41 $17.48 $17.68 $17.95 $17.66 $17.73 $17.56 $17.88 $18.00 $17.69 $18.04 $17.97 $18.14 $18.13 $17.86 $18.38 İleri düzey $22.67 $23.03 $23.00 $22.37 $22.31 $22.22 $21.42 $20.98 $20.85 $21.39 $21.82 $22.22 $22.66 $21.90 $21.94 $21.80 $23.24 $23.30 $23.55 $23.03 $23.22 $24.17 $23.90 $23.80 $24.07 Küreselleşen kentlerde mekanın organizasyonu da bu yüksek gelirli baskın yeni orta sınıfın ihtiyaç ve talepleri doğrultusunda gerçekleştirilmektedir. Bu nedenle toplumsal yapıda görülen bu ayrışma kent mekanında da çarpıcı şekilde okunabilmektedir. 17 2.2.3. Mekansal dönüşüm Küreselleşen kentlerde yapılı çevrede hızlı ve sürekli bir yeniden üretim yaşanmaktadır. Bu hızlı yeniden üretimin sebebi yine sermayeyi cezbederek kente çekme ve birikimini sağlama amaçlarıyla açıklanmaktadır. Sermaye birikimini sağlamada 3 temel araç kullanılmaktadır (Çavuşoğlu, 2013, s.26): Kar, faiz ve rant. Reel üretimle kar sağlama, küresel kent reçetelerinde sanayi sektörünün küçültülmesi öngörüleri doğrultusunda bir sermaye birikim aracı olarak kullanılmaktan uzaklaşmaktadır. Geriye faiz ve rant olmak üzere iki birikim aracı kalmaktadır ki, bu noktada küresel kentler ile küreselleşen kentleri ayrıştırmak gerekmektedir. Önceki bölümlerde belirtildiği gibi finans sektörü küresel kentin önemli sektörleri arasında görülmektedir. Küreselleşen kentlerde de merkezi ve yerel yönetimlerce izlenen politikalarla bu sektörün önünün açılması sağlanmaktadır. Ancak küreselleşen kentler, küresel kentlere göre uluslararası sermayeye daha az entegre oldukları, bu nedenle daha fazla risk taşıdıkları ve güvenilir yatırım ortamını sağlayamadıkları için finans sektörü sermaye birikimi açısından zayıf kalmaktadır. Böylece özellikle üçüncü dünya ülkelerinin küreselleşen kentlerinde en güvenilir sermaye birikim aracı olarak rant öne çıkmaktadır. Siyasi otoritelerce kentsel mekanın alınıp satılabilen bir meta olarak algılanması ve değişim değerinin kullanım değerinin önüne geçirilmesiyle rantın sermaye birikim aracı olarak kullanılması yapılı çevrenin sürekli bir dönüşüm içerisinde olmasına neden olmaktadır. Yapılı çevrenin yeniden üretiminin doğrudan sermaye birikim aracı olarak kullanılması dışında, küresel ya da küreselleşen kentin pazarlanabilir kent imajını oluşturma ve bu yolla sermayeyi çekme gibi bir işlevi de bulunmaktadır. Bu yeniden üretim, konut alanları, iş alanları, alışveriş merkezleri gibi kentsel ölçekteki projelerden, ulaşım transfer merkezleri, bağlantıları ve mega projeler gibi bölgesel ve küresel ölçekteki projelere gerçekleştirilmektedir: 18 kadar geniş bir yelpazede • Daha önceki bölümlerde bahsedilen ekonomik yeniden yapılanma sonucu öne çıkan sektörlerin kentsel mekanda kümelenmesi ile oluşan merkezi iş alanları; Şekil 2.3. La defense, Merkezi İş Alanı, Paris. (Url-1, Erişim tarihi: 27.11.2013) • Genellikle bu sektörlerde istihdam edilen yeni orta sınıf kentliler için inşa edilen “yüksek prestijli” konut alanları, kentsel dönüşüme konu edilen mahalleler; Şekil 2.4. Zaha Hadid tarafından tasarlanan D’leedon Condominium, prestijli kapalı site örneği, Singapur. (Url-2 Erişim tarihi: 27.11.2013) 19 Şekil 2.5. Sulukule’de kentsel dönüşüm, İstanbul. (Url-3 Erişim tarihi: 27.11.2013) • Kentsel turizmi canlandırma adına inşa edilen beş yıldızlı oteller, yıldız mimarlara yaptırılan simge yapılar; Şekil 2.6. Burj-Al-Arab Oteli, Dubai. (Url-4 Erişim tarihi: 27.11.2013) 20 Şekil 2.7. Frank Gehry tarafından tasarlanan Guggenheim Müzesi, Bilbao. (Url-5 Erişim tarihi: 27.11.2013) • Emek, meta, turist, sermaye vb. küresel akışlar için uygun altyapıyı oluşturan kent içi – kent dışı ulaşım projeleri; Şekil 2.8. İkiz Kulelerin yıkılmasıyla açılan alanda yapılacak, Santiago Calatrava tarafından tasarlanan Ulaşım Transfer Merkezi Projesi, Manhattan, New York. (Url-6 Erişim tarihi: 27.11.2013) 21 Şekil 2.9. Şangay Uluslararası Kruvaziyer Limanı. (Url-7 Erişim tarihi: 27.11.2013) • Turist, yatırımcı vb. küresel sermayeyi kente çekmek üzere gerçekleştirilecek mega-etkinliklerin gerçekleşeceği mega projeler; Şekil 2.10. 2020 Expo adayı İzmir için Zaha Hadid’in tasarladığı fuar alanı. (Url-8 Erişim tarihi: 27.11.2013) • Kamusal mekan-mış gibi lanse edilen 3 alışveriş merkezleri, plazalar, çok amaçlı kullanım mekanları; 3 Akademik literatürde kamusal özellikler taşıması itibariyle “quasi-public” (kamusalımsı), “pseudopublic” (yapay kamusal) gibi terimlerle ifade edilen, kamusal mekan olmayan ancak sanayi sonrası küreselleşen kentin yeni kamusal mekan tipolojisiymiş gibi lanse edilen mekanlar. Tezin ikinci bölümünde detaylı olarak ele alınacaktır. 22 Şekil 2.11. Sony Center, Berlin. (Url-9 Erişim tarihi: 27.11.2013) kısaca kentin yeniden inşasının her adımı, küresel sermaye akışlarının ihtiyacı olan altyapının sağlandığının ispatı olacak imajları üretme görevi görmektedir. Başka bir deyişle küreselleşen kentin yeniden inşası, içinde yaşayan kentlilerden çok küresel sermaye için gerçekleşmektedir. 2.3. Dönüşümlerin Sosyo-mekansal Ayrışma Bağlamında İncelenmesi Kentlerde sosyo-mekansal ayrışma yeni bir olgu değildir. Ancak küreselleşmenin, kentin ekonomik, toplumsal ve mekânsal katmanları üzerinde yarattığı birbirini tetikleyen dönüşümlerle sosyo-mekansal ayrışma da yeni formlar kazandırmaktadır. Modern sanayi kentinde bu ayrışma genellikle fabrikalarda istihdam edilen düşük gelirli işçi sınıfının kent merkezinde, çalışma alanlarına yakın yerlerde; orta ve üstorta gelir grubunun ise kent çeperindeki banliyölerde, yaşaması şeklinde gözlemlenmektedir. Küresel sermayenin yönlendirici olduğu sanayi sonrası kente geçiş sürecinde ise bu ayrışma olgusu keskinleşmiş ve yeni boyutlar kazanmıştır. Kent merkezinde yaşayan işçi sınıfının çalışma alanı olan sanayi bölgelerinin desantralize edilmesi hızla 23 yükselen oranlarda işsizliği; sosyal devlet politikalarının zayıflaması ise kentsel yoksulluğu beraberinde getirmiştir (Kurtuluş, 2005a). Bu durumun, küresel kentte sermaye birikim aracı olarak kullanılan yeniden inşa faaliyetlerinin de etkisiyle, ayrışma bağlamında birbiriyle bağlantılı iki sonucu olmuştur; 1. Yükselen emlak fiyatları nedeniyle işçi sınıfının kent merkezindeki yerlerinden edilmeleriyle başlayan süreçte ayrışmanın ‘mekânsal kümelenme bağlamında yeniden biçimlenmesi’, 2. Suç oranlarının artmasıyla üst-orta sınıfın “güvenli yerleşim” talepleri ve bu taleplerin manipülasyonuyla ortaya çıkan ayrışmanın tipolojik dönüşümü Yeniden inşa faaliyetlerinin etkisiyle hızla artan emlak fiyatları karşısında işçi sınıfının yerinden edilme süreci, yeni orta sınıf ve işçi sınıfı arasındaki ayrışma bağlamında, sonucunda kent merkezini tamamen yeni orta sınıfa ve sermaye akışına terk etme eğilimindeki başka bir süreci yaratmıştır. Yerinden edilen işçi sınıfının banliyölere yerleşmesiyle, modern kentin orta sınıfının homojen yapıdaki banliyö tipolojisi değişerek sınıfsal ve etnik farklılıklar barındırır hale gelmiş ve pür konut özelliğini kaybetmiştir (Kurtuluş, 2005a, s.78). Bu durum banliyölerde yaşayan ve yeni ekonomi politikalarına uyum sağlama kapasitesi olan üst-orta sınıflarda bir kente dönüş eğilimi başlatmıştır. Banliyölerdeki üst-orta sınıfların kente dönüşü, köhnemiş işçi sınıfı mahallelerinin bir yandan soylulaştırılmasına, bir yandan da siyasi otoritelerce uygulanan kentsel dönüşüm projelerine maruz kalmasına neden olmuştur. Soylulaştırma süreci ve kentsel dönüşüm projeleri emlak fiyatlarını yükselterek işçi sınıfının yeniden yerinden edilmesine yol açmış, süreci sonunda kent merkezini üst-orta sınıflara terkedilmesine yol açacak bir döngüye sokmuştur. Bu, ayrışmanın mekânsal kümelenme boyutuna işaret etmektedir. Ayrışmanın diğer önemli bir boyutu ise, konut tipolojilerinin dönüşümü olmaktadır. Suç oranlarındaki artış kentsel ayrışma açısından çok önemli bir dönüm noktası oluşturmaktadır. Bu artışla birlikte alt-gelir grubu ve etnik azınlıklar 4 , “kentte 4 Şen (2005), ayrışmanın Amerika’da daha çok etnik temelde, başta İngiltere olmak üzere bazı Avrupa kentlerinde ise daha çok sınıf temelinde gerçekleştiğini belirtmektedir. 24 istenmeyenler”, “potansiyel suçlular” ilan edilmiş, üst-orta sınıflarda ise “güvenli yerleşim” talebi doğmuştur. Bu güvenli yerleşim talebi de küreselleşen kentin yeniden inşasında birincil girdilerden biri olarak kullanılmıştır. Üst-orta sınıf için inşa edilen konut tipolojileri artık “kapalı yerleşmeler” olarak kendini göstermektedir. Yüksek duvarlarla çevrili, kapısında özel güvenliği olan, kapalı devre kamera sistemi ile 24 saat izlenen kapalı yerleşmeler, yeni orta sınıfın güvenlik talebi doğrultusunda, hem banliyölerde hem de kent merkezinde “toplumun istenilmeyen kesimleri”nden arındırılmış, steril mekanlar sunmaktadır (Şekil 2.12). Şekil 2.12. Kentsel ayrışmanın en çarpıcı örneklerinden biri: Sao Paulo’da birbirine komşu bir gecekondu mahallesi ve bir kapalı site. (Url-10 Erişim tarihi: 27.11.2013) 25 Low (2003)’ten aktaran Kurtuluş (2005b), oluşan yeni ekonomiden fayda sağlayan sınıf ve zarar gören sınıf arasındaki gerilimin yarattığı bu güvenlik talebinin anlaşılabilir olduğunu, ancak kapalı yerleşim sayısındaki artışın suç oranlarındaki artışla orantılı olmadığını, kapalı yerleşme sayısının, suç oranından çok daha hızlı arttığını belirtmektedir. Bu nedenle güvenlik talebinin kapalı yerleşmelerin ortaya çıkış sebeplerini ele almada tek başına yeterli olamayacağını ileri sürmektedir. Kapalı yerleşme sayısının bu denli hızlı artışının güvenlik talebi dışında bir diğer nedeni, toplumsal statü sembolü olduğuna dair oluşturulan algıdır. Bu yerleşmelerin pazarlanmasında kullanılan sloganlar, buralarda oturmanın seçkin bir topluluğun parçası olunacağına ve aslında satın alınanın, bir konuttan çok bir yaşam tarzı olduğuna vurgu yapmaktadır (Işık ve Pınarcıoğlu, 2001, s.148-153,’den aktaran Kurtuluş, 2005b, s.163-164). Bu vurgu ise beraberinde hızlı bir ötekileştirme sürecini getirmektedir. 2.4.Bölüm Sonucu Kent; ekonomik, ekolojik, sosyal, kültürel, mekânsal tüm katmanlarıyla bir bütündür. Bu katmanlar birbirlerinden ayrı çalışamadıkları gibi, bu katmanlardan herhangi birinde yapılan bir müdahalenin diğer katmanlarda da kendisini çeşitli şekillerde göstermesi kaçınılmazdır. Bu noktada yapılan müdahalenin etkilerini yönlendirmede, azaltmada ya da arttırmada devlet erki, düzenleyici rolü ile kilit aktör konumundadır. Ancak yaşadığımız döneme bir çok alanda damgasını vuran küreselleşme olgusu, içini dolduran neoliberal eğilimleriyle birlikte devletin düzenleyici rolünü azaltmaktadır. Hatta tam aksine, düzenleyici rolü küresel piyasa çarklarının işleyişine bırakılmasını öngören mevcut sistem içinde devlet, küresel sermayeyi memnun ederek ekonomik gelişmeyi sağlama kaygısı ile giderek daha seçkinci bir role bürünmektedir. Bugün küreselleşen kentlerin izledikleri politikalar, bir yan etkiymiş gibi lanse edilmeye çalışılsa da aslında doğal bir sonuç olarak eşitsizlik üretmektedir. Bu eşitsizlikler ekonomik yeniden yapılanmaya uyum sağlayabilen yeni orta sınıf 26 • • Kent merkezinde çalışma alanları olan sanayiye yakın işçi sınıfı Kentin kalabalığından ve gürültüsünden uzak banliyölerde orta ve üstorta sınıflar • • • • Sanayinin desantralizasyonu Sanayiden kalan mekanların yatırım için cazip hale gelişi Kentsel rantın sermaye birikim aracı olarak kullanılmaya başlaması ve arazi fiyatlarının yükselişi Sosyal devlet politikalarının zayıflaması ile birlikte işçi sınıfının kent merkezini terk etmek zorunda kalması • • • Artan suç oranları karşısında üstorta sınıfların güvenli yerleşim talepleri: kapalı yerleşimler İşçi sınıfının gelişi ile banliyölerin pür konuttan oluşan yapılarının bozulması, etnik ve sınıfsal farklılıklar barındırır hale gelişleri Bu durumdan rahatsız olan ve yeni ekonomik yapılanmaya uyum sağlama kapasitesi olan yeni orta sınıfın kent merkezine dönüşü • • • Yeni orta sınıfın kente dönüşüyle köhnemiş işçi mahallelerinde yaşanan soylulaştırma süreçleri Kentsel dönüşüm projeleri ile yeni orta sınıfa hitap eden lüks konut üretimi Yükselen emlak fiyatları ve işçi sınıfında devam eden yerinden edilmeler Şekil 2.13. Modern sanayi kentinden küreselleşen kente sosyo – mekânsal ayrışmanın dönüşümü. 27 kentliler ve kentsel yoksulluğun mağdur ettiği işçi sınıfı arasında hızla derinleşen bir ayrışma ortamı oluşmaktadır. Bu ayrışma kent mekanı üzerinden okunduğu zaman en belirgin iki gösterge olarak, • İşçi sınıfının yerinden edilerek kent dışına itilmesi, • Konut tipolojilerinin dışa kapalı yerleşmeler haline gelmesi öne çıkmaktadır (Şekil 2.13). Yüksek duvarları ve özel güvenlikleriyle kendilerini çevrelerinden soyutlayan kapalı yerleşmeler, kent bütünüyle ilişkisiz adacıklar yaratmaktadır. Ne metropoliten alan geneliyle, ne de yakın çevresiyle politik ve gündelik hayata dair bir paylaşımda bulunmamaktadır. Sennet (2003)’den aktaran Kurtuluş (2005b) bu konuda, kapalı yerleşmelerde oturanların kendi kentlerinde turist gibi yaşadıklarına değinmektedir. Yaşadıkları kapalı adacık dışında toplumsal yaşama katkıda bulunmama durumu, kapalı yerleşmelerin sayılarının arttığı oranda yaygınlaşmakta, toplumsal refah, sivil toplum ve yurttaşlık konularında ciddi aşınmalara neden olmaktadır. Kentlilerin özel mekanlarına işaret eden konutlarındaki bu ayrışma atmosferinde, kentte üstlendikleri rollerle ayrışmayı hafifletme aracı olarak kamusal mekanların önemi daha da artmaktadır. Ne var ki, küreselleşen kentlerde uygulanan politikalar, kamusal mekanları da dönüştürmekten geri kalmamaktadır. 28 3. KÜRESELLEŞEN KENTTE DÖNÜŞEN KAMUSAL MEKAN İlkçağ kentlerinin Agora ve Forum’larından Ortaçağ kentlerinin pazar yerleri ve kilise meydanlarına ve modern sanayi kentinin park, bahçe ve meydanlarına kadar kamusal mekanlar üstlendikleri işlevlerle kentlerin en önemli katmanlarından biri olmuştur. Ancak özellikle modernite ile başlayan ve küreselleşme ile hız kazanan son 30 - 40 yıllık süreçte, kamusal mekanların gerek tipolojik olarak, gerekse kentte üstlendiği işlevler bağlamında bir dönüşüme uğradığı dikkati çekmektedir. Kamusal mekan konusunda erken çalışmalardan birinin sahibi Lynch (1972), “Açık mekanlarımız ne kadar açık? Fiziksel oldukları kadar psikolojik olarak da erişilebilirler mi? Gerçekten kamusal ve demokratik mekanlar mı?” gibi sorularla bugün akademik literatürü oldukça meşgul eden bu konunun gelişimine katkıda bulunmuştur (Lynch, 1972’den aktaran Banerjee, 2007). Günümüz küreselleşen kentlerinde de kamusal mekan tipolojisi olarak öne çıkan alışveriş merkezlerinin, plazaların, kültür-sanat aktivitelerine ev sahipliği yapan galerilerin kamusal mekanların kentte üstlendikleri işlevleri ne kadar karşıladıkları sorgulanmaktadır. Kamusal mekanların dönüşümüne sebep olan dinamikleri yine birinci bölümde bahsedilen küreselleşme olgusu ve küresel kentlerin sermayeye eklemlenme yarışında uygulanan politikalarda bulabilmek mümkündür. Küreselleşen kentin, yeniden inşa sürecinde meydana gelen mekânsal dönüşümler kamusal mekanları da kapsamaktadır. Kamusal mekanların yeniden inşasında, her alanda kamu müdahalesinin azalmasını ve özel sektör girişiminin teşvik edilmesini öğütleyen yapısal uyum programlarının bir yansıması olarak, özelleşme eğilimleri görülmektedir. Özelleşme eğilimleri doğrultusunda kamusal mekanlarda gerçekleşen dönüşüm, birinci bölümde bahsedilen sosyo-mekansal ayrışma bağlamında ele alındığında, iki önemli değişim ön plana çıkmaktadır: 29 • Kamusal mekanların kentte üstlendiği rollerden küresel sermayenin çıkarına olanların öne çıkışı, • Kamusal mekanların “kamusallık” düzeylerinde azalma. Bu nedenle tezin bu bölümünde, kamusal mekanların rollerindeki ve kamusallık düzeylerindeki değişim sorgulanmıştır. 3.1. Kamusal Mekanın Rolleri Kamusal mekanlar tarih boyunca kentsel yaşamın birçok farklı alanında önemli roller üstlenmiştir. Akkar Ercan (2007) bu rolleri; fiziksel, ekolojik, psikolojik, sosyal, politik, ekonomik, sembolik ve estetik roller olmak üzere 8 kategoride toplamaktadır; • Kullanıcıların günlük ihtiyaçlarına cevap veren donatılar bağlamında fiziksel rol, • Bitki örtüsü ile mikro-klimayı dengelemesi, hava akışı sağlaması, kirliliği filtrelemesi bağlamında ekolojik rol, • Kişinin yeterliliğini kanıtlaması, zorluklarla karşılaşması, şok etkiler karşısında tepkisini ayarlaması, kendincil hareket etme olanağı ve mental gelişimine katkısı bağlamında psikolojik rol, • Sınıf, etnik köken, yaş, cinsiyet ayırt etmeksizin herkesi kucaklayan ve toplumun farklı kesimlerini buluşturan eğitimsel ve iletişimsel yapısıyla sosyal rol, • Eleştirel söylem için bir platform oluşturarak halkın demokrasiye doğrudan katılımını sağlayan yapısıyla politik rol, • Ticari faaliyet alanları ve arazi fiyatlarını etkileyebilen yapısıyla ekonomik rol, • İmaj yaratan ve kente kimlik kazandıran yapısıyla sembolik rol, • Kenti güzelleştiren ve fiziksel çevre kalitesini artıran yapısıyla estetik rol. Dönemin konjonktürel yapısına ve toplumsal yaşamın gerekliliklerine göre, birbiriyle sıkı ilişki içerisindeki bu rollerden bazıları ön plana çıkarken bazıları görece geri planda kalmıştır. Bunu örneklerle açıklamak gerekirse; Yüksek Ortaçağ kentlerinde önemli bir olgu olarak ticaretin kentsel mekanda yarattığı pazaryerleri (şekil 3.1), kamusal mekanın ekonomik rolünün öne çıkışına vurgu yapmaktadır. 30 Şekil 3.1. Ortaçağ’da pazaryeri. (Url-11 Erişim tarihi: 30.11.2013) Sanayi Devrimi ile hızla büyüyen kentlerde, kötü koşullar altında çalışan işgücünün rekreasyonel ihtiyaçlarının sağlanması doğrultusunda ortaya çıkan park hareketi, kamusal mekanların fiziksel ve estetik rollerine vurgu yapmaktadır. Bu konuda dünyanın en meşhur parklarından biri olan New York Central Park’ın mimarı Frederick Law Olmstead, park ile ilgili hedeflerini şöyle aktarmaktadır (Barlow, 1972’den aktaran, Deniz, 2005, s.6): “Bu parkların kurulmasındaki ana hedef insanların zihinlerinde belirli etkiler uyandırmak yoluyla kentlerdeki hayatı daha sağlıklı ve mutlu kılmaktır. Bu etki, şiirsel bir karakter taşımakla birlikte, insanları sıradan kent yaşamı koşullarında oluşmuş psikolojik yapılarından nasıl kurtarılabileceğine yönelik gözlemlere dayanılarak yaratılan görünümlerle sağlanır.” Siyasi alanda otoritenin baskısının arttığı dönemlerde kamusal mekan, hak arama mücadelesi için bir arena oluşturarak politik rolü öne çıkmıştır. Politik rolü üzerine de, 1848 Avrupa Devrimleri’nden, 2013 İstanbul Gezi Parkı Direnişi’ne kadar birçok örneğe rastlamak mümkündür (Şekil 3.2). Şekil 3.2. Mayıs – Haziran 2013, Gezi Parkı Direnişi, İstanbul. (Url-12 Erişim tarihi: 30.11.2013) 31 Tarihsel süreçte kamusal mekanların öne çıkan rollerine dair örnekler çoğaltılabilir. Günümüz konjonktüründe ise kentlerde egemen yapı küresel sermaye olmaktadır. Küresel sermayenin etkisinde şekillenen kentlerde öne çıkan olgu sosyo-ekonomik ayrışma olmaktadır. Bu ayrışma ortamında kamusal mekanın; • ayrışmanın farklı kutuplarını oluşturan sınıfları bir araya getirme, iletişimsel bir ortam sağlayarak toplumsal yapıda bir çimento görevi görmesi bağlamında sosyal rolünün, • yeniden yapılanan kentsel ekonomiye uyum sağlayamayarak negatif yönde etkilenen sınıfların hak mücadelelerine zemin oluşturma bağlamında politik rolünün ön plana çıkması beklenmektedir. 3.1.1. Kamusal mekanın değişen rolleri Daha önce de belirtildiği gibi küreselleşen kentler, küresel sermayenin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yeniden yapılandırılmaktadır. Bu yeniden yapılandırma, kamusal mekanların dönüşümünü de kapsamakta ve bu dönüşüm küreselleşen kentin kamusal mekanlarının üstlendiği roller üzerinden okunabilmektedir. Günümüz küreselleşen kentlerinde hakim sosyo-mekansal ayrışma olgusu, kamusal mekanın; ayrışmayı azaltıcı bağlamda sosyal rolüne ve ayrışmanın dezanvantajlı kesimlerine hak arama mücadelesi oluşturma bağlamında politik rolüne olan ihtiyacı arttırmaktadır. Ancak kentin yeniden yapılanmasında egemen unsur olan küresel sermayenin etkisiyle öne çıkan roller, ihtiyacın aksine ekonomik, sembolik ve estetik roller olmaktadır (Akkar, Ercan, 2007). Ekonomik rolünün ön plana çıkmasında mevcut kapitalist sistemin güdümünde gelişen küreselleşme olgusunun getirdiği üç kavram etkili olmaktadır: Özelleşme, metalaşma ve ticarileşme (Akkar Ercan, 2007, s. 126). İlk bölümde bahsedilen küreselleşmenin ve beraberinde getirdiği yapısal uyum programlarının bir parçası olarak, kamu müdahalelerinin azaltılması ve özel girişimlerin desteklenmesi politikası, kamusal mekanların yeniden yapılanmalarına da yansımaktadır. Küreselleşen kentte kamusal mekanların inşasından idare ve işletmesine kadar her alanda özel sektör teşebbüslerinin bulunduğu görülmektedir. 32 Ayrıca, küreselleşen kentteki neredeyse tüm yeniden inşa faaliyetlerinde olduğu gibi kamusal mekanlarında yeniden inşasında da kentsel rantın bir sermaye birikim aracı olarak kullanılması etkili olmaktadır. Bu süreçte kamusal mekanlar alınıp satılabilen, üzerinden maddi değer elde edilen bir meta haline gelmektedir. Bir meta olarak algılanan ve üretiminden idaresine kadar her alanda özel sektörün de rol almasının etkisiyle kamusal mekanlar ticarileşmekte, ekonomik kazanç sağlama aracı olarak tasarlanmaktadır. Birinci bölümde de bahsedildiği gibi, küreselleşen kentlerde meydana gelen mekânsal dönüşümlerin önemli nedenlerinden biri de küresel sermayeyi kente çekebilecek imajlar yaratmaktır. Küresel kentlerde kamusal mekanların sembolik ve estetik rollerinin öne çıkışı da, genel anlamda bu imaj yaratma kaygısıyla ilgilidir (Madanipour, 1999). Sermayeyi çekmek için yarışan kentlerde kamusal mekanlar, özellikle kentsel turizmi canlandıracak bir meta olarak algılanıp reklam amaçlı kent imgeleri haline getirilmektedir. Bunun en çarpıcı örnekleri, küreselleşen kentlerde giderek büyüyen kültür endüstrilerinin yarattığı kamusal mekanlar olan büyük sanat galerilerinde görülmektedir. New York’ta MOMA (Museum of Modern Arts), Londra’da Tate Modern, İstanbul’da İstanbul Modern gibi örnekleri çoğaltılabilecek olan bu galeriler, bir yandan kent imajına katkıda bulunup kentsel turizmi canlandırmaya hizmet ederken, bir yandan da kentsel rant yaratarak, sermaye birikimi sağlamak görevini üstlenmektedir (Şekil 3.3). Genellikle kentlerde sanayinin desantralizasyonu sonucu boşalan mekanların yeniden işlevlendirilmesi ile elde edilen bu galeriler, bu anlamda çevresel kalitenin iyileştirilmesinde de kullanılmaktadır. Peki ekonomik, sembolik ve estetik rollerini fazlasıyla yerine getiren bu mekanlar, kamusal mekanların üstlenmesi gereken diğer rolleri ne kadar yerine getirebilmektedir? Özellikle sosyo-mekansal ayrışmanın hakim olduğu küreselleşen kentlerde ayrışmanın kutuplarını oluşturan kesimleri ilişki kurabilecekleri bir ortamda bir araya getirme rolünü gerçekleştirebilmekte midir? Turistlerin yanısıra kentli nüfusun tamamına açık olsa bile, nüfusun ne kadarına gerçekten hitap etmektedir? 33 Şekil 3.3. Eski Elektrik Santralinin yeniden işlevlendirilmesiyle elde edilen TATE Modern Sanat Galerisi, Londra. (Url-13 Erişim tarihi: 02.12.2013) Bu sorular kamusal mekanlar üzerindeki tartışmayı mekanın kamusallığı üzerine sorgulamalar yapmaya götürmektedir. 3.2. Kamusal Mekanların Kamusallığı Kamusallık kavramı akademik literatürde oldukça tartışma götüren bir kavramdır. Bu tartışmaların başlıca sebebini, kamusal mekanın birçok farklı disipline konu edilişi ve her disiplinin bu kavramı kendi perspektifinden tanımlaması oluşturmaktadır (Şekil 3.4). Bu nedenle kamusallık, hangi disiplinde ele alındığına göre kayganlık gösteren bir kavrama işaret etmektedir (Varna, 2011). Kamusal mekanların kamusallığı ilk bakışta, kamuyu oluşturan bireylerin bütününe ait olması anlamı vermektedir. Bu bağlamda özel mülkiyete konu olan bir alanın kamusallığı oksimoron bir kavrama işaret ediyor gibi durmaktadır. Ancak yasal perspektiften bakılarak, mülkiyet bağlamında yapılan bu tanımlama kamusallığı açıklamakta yeterli olmamaktadır. Mülkiyet, kamusallığı tanımlamada kullanılan kriterlerden yalnızca biridir. Günümüz kentlerinde alışveriş merkezleri başta olmak üzere, sanat galerileri, plazalar vb. mekanlar kamuyu oluşturan bireylerin önemli bir kısmının uğrak noktaları olmalarıyla, bireylerin ilişki kurmasına olanak sağlamalarıyla bir çeşit kamusallık oluşturmaktadır (Banerjee, 2007). Bu durum, mekanı niteleyen sıfatı “kamusal” ya da “özel” olarak sınırlamama, zorunluluğunu getirmektedir. 34 ara düzeylerden bahsetme Şekil 3.4. Disiplinler arası bir çalışma alanı olarak kamusal mekan. (Varna, 2011, s. 5) Bu doğrultuda kamusal mekanı konu edinen birçok disiplinde mekanın kamusallığını tanımlayan kriterlerin ne olduğu konusunda yoğun çalışmalar başlamıştır. Bu konuda erken çalışmalardan biri, politika felsefesi konusunda uzman olan Stanley I. Benn ve Gerald F. Gaus tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada bir mekana ait kamusallığı tanımlayan kriterler aktör, erişim ve yarar olarak belirlenmiştir (Madanipour, 1999; Akkar Ercan, 2005; Nemeth ve Schmidt, 2011). Bu tanımlamada kullanılan kriterlerden; • Aktör, kamu yönetimi disiplinin perspektifinden, mekanın yönetimi ve karar alma süreçlerinde etkili olan kurumun özel sektör veya kamu sektörü olması bağlamında ele alınmaktadır. • Erişilebilirlik, bir yandan yasal perspektiften bakarak, mülkiyet bağlamında erişim hakkına işaret ederken, diğer yandan mekanın tasarım kriterlerinin erişime uygun olup olmadığı bağlamında kentsel tasarım disiplinine ve kentin farklı bölgelerinden ulaşımın sağlanıp sağlanamadığı konusunda planlama disiplinine gönderme yapmaktadır. 35 • Yarar ise, mekandan, mekandaki donatılardan ve aktivitelerden toplumun hangi kesimlerinin yarar sağladığı bağlamında sosyolojiye, eğer mekanda üretilen bir değer varsa bu değerin kamu yararına mı, özel yararına mı kullanıldığı bağlamında ise kamu yönetimi ve siyaset bilimi gibi disiplinlere gönderme yapmaktadır. Siyaset bilimci Kohn (2004, s.9-11), kamusal mekanların kamusallığının, birbirini tanımayan insanlar için ilişki kurabilme potansiyeline vurgu yaparak bunun için gereken kriterleri mülkiyet, erişilebilirlik ve özneler-arasılık (intersubjectivity) olarak sıralamaktadır. Bu kriterlerden mülkiyet, mekanın mülkiyetinin kamuda mı yoksa özel sektörde mi olduğu ile ilgilidir. Ancak Kohn, mülkiyeti kamuda olan ancak kamuyu oluşturan bireylerce kullanılamayan birçok bürokratik, askeri vb. merkezleri örnek göstererek mülkiyetin tek başına kamusallığı değerlendirmede yeterli olmayacağını, aynı zamanda erişilebilir olması gerektiğini belirtmektedir. Erişilebilirlik konusunda da; seçkin bir mahallede bulunan ve toplu taşıma ile ulaşmanın mümkün olmadığı bir parkın çok da kamusal olmayacağını söyleyerek, erişilebilirliğin yasal ve pratik olarak iki boyutuyla ele alınmasının gerekliliğine vurgu yapmaktadır. Bunların yanısıra mekanın kişilerin ilişki kurabilmelerine olanak tanımasının gerekliliğine işaret eden özneler-arasılık kriterini eklemektedir. Bir sivil toplum kuruluşunca yönetilen bir mahalle evi ile bir eğitim kurumuna ait bir stadyum arasındaki farktan bahsederek, mahalle evinin direk olarak insanların gelip burada ilişkiye geçmeleri üzerine tasarlanmış olduğu için daha kamusal olduğunu belirtmektedir. Bu konuda yapılan diğer çalışmalardan; Iris Marion Young (1990, 2000) erişilebilirlik, kapsayıcılık ve farklılıklara tolerans tanıyabilme kriterlerini öne sürerken; Carmona (2010), kriterleri mekanın işlevleri ve kullanıcıların algısı üzerinden açıklama eğilimindedir (aktaran, Varna ve Tiesdell, 2010, s.579). Ayrıca mekana dair özelliklerin dışına çıkarak kullanıcı algısının kamusallığı tanımlamada bir kriter olduğunu ileri süren Carmona gibi, coğrafyacıların çoğunluğu da “yer hissi”ne vurgu yapmakta ve kullanıcı algısının önemine değinmektedir (Varna ve Tiesdell, 2010, s. 577). 36 Böylece kamusallığı tanımlamada kullanılan kriterler üzerinde yapılan çalışmalar, “kullanıcı algısını merkeze koyan”lar ve “mekana ait özellikleri merkeze koyan”lar olmak üzere iki başlıkta toplanmakta, bir mekanın kamusal olup olmadığı ya da ne kadar kamusal olduğu soruları bu kriterler üzerinden sorulmaktadır. 3.2.1. Kamusal mekanların değişen kamusallığı Kamusal mekanların, küresel sermayenin kentsel mekanı şekillendirmesi sürecinde geçirdiği dönüşümlerden biri de kamusallık düzeylerindeki değişimdir. Bu değişim kamusallık düzeyinin azalması şeklinde gerçekleşmektedir. Kamusallık düzeyinin azalmasının arkasında kamusal mekanların yeniden inşa sürecinin, • sermayeyi temsil eden turistlerin • yaşanan toplumsal dönüşüm sonucu kentte egemen sınıf haline gelen yeni orta sınıfın ihtiyaçları doğrultusunda gerçekleşmesi yatmaktadır (Madanipour, 1999). Bu durum kentsel kamusal mekanların giderek daha seçkinci ve dışlayıcı mekanlar haline gelmesine neden olmaktadır. Akademik literatürde çağdaş kamusal mekanların kamusallıkları üzerine üç hakim görüş bulunmaktadır (Varna ve Tiesdell, 2010). Bu görüşlerden ilki ve en karamsar olanı, küreselleşme ve neoliberal eğilimlerin etkisinde gelişen ekonomik, politik ve sosyal dinamiklerin; kamusal yaşamın sonunu getirdiğini, “kamusal insanın çöküşü”nü (Sennet, 1977), birlikte yaşama ruhunun zarar gördüğünü ileri sürmektedir. İkinci görüş, tarihin hiçbir kesitinde, bugün idealize edildiği gibi tamamen kamusal, sınıfsız, demokratik bir kamusal mekan bulunmadığını belirtmektedir. Kentsel tasarım gibi uygulamalı disiplinlerde hakim olan daha iyimser bir görüş ise, kamusal mekanların yeniden inşasının küresel sermayeye bırakılmadan, insanlar için daha kamusal mekanlar yaratılabileceğini öne sürmektedir. Tarihsel süreçte incelendiği zaman gerçekten hiçbir zaman bugün idealize edildiği gibi kapsayıcı, sınıfsız ve demokratik bir kamusal mekan bulunmadığı görülmektedir. Bugün idealize edilmeye çalışılana en yakın örnek olarak öne çıkan İlkçağ Agora’ları dahi, özgür ve erkek yurttaş bireyler içindir ve kadınları, çocukları, sakatları, yabancıları ve köleleri dışlamaktadır (Graham ve Aurigi, 2007). 37 Ancak günümüz küreselleşen kentlerinde, yaşanan ekonomik, toplumsal ve mekânsal dönüşümlerin etkisiyle şiddetlenen ayrışma olgusu gibi, kamusal mekanda dışlayıcılık olgusu da şiddetlenmektedir. Sosyal politikaların zayıflaması ve kentte suç oranlarının artması sonucu, kentlerde egemen yeni orta sınıfın güvenlik talebi doğrultusunda ortaya çıkan; yüksek duvarlı, özel güvenlikli, çevresiyle ilişkisiz biçimde içe dönük kapalı yerleşme tipolojisi kamusal mekanlara da yansımaktadır. Başta güvenlik talebi ile ortaya çıkan ancak daha sonraları bir kültürel statü simgesi ya da prestij öğesi haline gelen kapalı yerleşmelerde olduğu gibi kamusal mekanların da kontrolle girilebilen, korunaklı, özel mekanlara dönüşmeleri güvenlik gerekçelerinin çok ötesine geçmekte, yine bir statü ve prestij simgesi haline getirilmektedir. Yeni orta sınıfların sahip olduğu korku ve güvenlik talepleri, küreselleşen kentin inşasında giderek özelleşen mekanlar yaratmada birincil girdi olarak kullanılmaktadır. 1990’larda Mike Davis, kutuplaşmış, anti-sosyal batı kentlerinin simgesi haline gelen Los Angeles için şunları dile getirmektedir (Graham ve Aurigi, 2007, s.5): “Lüks yaşam tarzının güvenliğinin, kolluk kuvvetlerinin hazırda bekleyen desteğiyle, mekanın ve akışların baskılanmasıyla sağlandığı Los Angeles’a hoş geldiniz. Fiziksel güvenlik sistemleri ve paralel şekilde sosyal sınırların mimari yapılanmalarla çizildiği bu takıntı, 1990’ların kentlerinde yeniden inşa sürecinin genel atmosferi yansıtmaktadır” Davis’in de belirttiği gibi artık kimin ya da neyin, kimden ya da neyden korunduğu sorgulanır hale gelmektedir. Alınan güvenlik tedbirleri, bu korkuyu taşıyanları suçtan korumaktan çok; küresel kentin öngördüğü sektörlerde çalışanları, modern kapitalizmin yarattığı tüketim toplumunun parçası olabilen alım gücü yüksek kentliyi, kısacası küreselleşen kentte oluşturulan yeni kentli kimliğini ve yaşam tarzını korumaya yöneliktir. Bunun doğal bir sonucu olarak da, küreselleşen kentlerde meydana gelen dönüşümlere uyum sağlayamayan dezavantajlı kesimler5, güvenlik bahaneleriyle kamusal mekandan dışlayarak ötekileştirmektedir. 5 Tez kapsamında kullanılan dezavantajlı kesimler tanımlaması; sosyal politikaların zayıflaması ile sağlık, eğitim, barınma vb. hizmet ve haklardan mahrum kalan, küreselleşen kentin yeniden yapılanma sürecine adapte olamayan, bu yapılanmadan negatif yönde etkilenen başta işçi sınıfı olmak üzere tüm kesimler için kullanılmaktadır. 38 Tüm zamanların en önemli antropologlarından Claude Levi-Strauss insanlık tarihinde ne zaman “ötekiler” ile “başa çıkmak” gerekse iki stratejinin izlendiğinden bahseder: Antropofajik6 strateji ve antropoemik7 strateji (Baumann, 2000). Antropofajik strateji, ötekilikleri sindirme yoluyla yok etme, asimile etmeye işaret etmektedir. Haçlı seferleri de dahil bir çok savaş sonucunda örneklerine rastlanabilen bu strateji kültürel farklılıkları yok ederek, tektipleştirmektedir. Antropoemik strateji ise, ötekilikleri dışlayarak yok etme eğilimindedir. Tarihsel süreçte en uç örneklerine hapsetme, sürgün etme hatta toplu katliamlar şeklinde rastlanabilen bu stratejinin “modernize” edilmiş hali, mekânsal ayrıştırma, kentsel gettolar ve seçici geçirgen mekanlar olarak görülmektedir. Bauman, yeni orta sınıf ve lüks tüketime dayalı yaşam tarzlarını koruma ve dezavantajlı kesimleri dışlama eğilimleriyle küreselleşen kentlerin kamusal mekanları, bu iki stratejinin mükemmel uyumuna sahne olduğunu belirtir (2000, s. 101). Bu yeni kamusal mekanlar, neredeyse tüm küreselleşen kentlerde birbirlerinin aynı olan, küresel sermayenin çıkarları doğrultusunda lüks tüketimi ve seçkinciliği yücelten yapılarıyla kültürel farklılıkları yok etmekte, tek tip kentli kimliği yaratmaktadır. Bu antropofajik özelliğinin yanı sıra, kontrollü girişleri ve yüksek güvenlik önlemleriyle “istenmeyen kesimleri” dışarıda tutarak aynı zamanda antropoemik stratejiye hizmet eden bir mekana da işaret etmektedir. Sonuç olarak küreselleşen kentlerde kamusal mekanlar, yeni orta sınıf kentliye ve bu sınıfa ait yaşam tarzının korunmasına yönelik tasarlanmaktadır. Bu durum kamusal mekanların kamusallık düzeylerinin azalmasını beraberinde getirmektedir. Kamusal mekanların kamusallık düzeylerindeki bu değişim akademik literatürü kamusallık düzeylerini değerlendirme konusunda çalışmalara yöneltmiştir. 3.3. Bölüm Sonucu Küreselleşme ve neoliberal politikaların dönüştürdüğü kentlerde, bu dönüşümden en çok etkilenen mekanlardan biri kamusal mekanlar olmaktadır. Özellikle sosyo- 6 Fajik: Yutulmuş, sindirilmiş anlamına gelmektedir. 7 Emik: Kusulmuş, tükürülmüş anlamına gelmektedir. 39 mekansal ayrışma bağlamında ele alındığında kamusal mekanlardaki dönüşümünde kentte üstlendikleri roller ve kamusallık düzeyleri öne çıkmaktadır. Kamusal mekanların rollerindeki dönüşüm, fiziksel, ekolojik, psikoloji, sosyal, politik, ekonomik, sembolik ve estetik rolleri arasından, sermayenin çıkarına olan ekonomik, sembolik ve estetik rollerinin ön plana çıkması şeklinde gerçekleşmektedir. Ayrıca küreselleşen kentlerde kamusal mekanlar giderek toplumun daha küçük bir zümresine hitap eder hale gelmekte, kamusallıkları azalmaktadır. Kamusallık düzeylerindeki bu azalma, akademik literatürü, kamusallık kriterleri ve bir mekanın kamusallık düzeyi hakkında çalışmalara götürmektedir. 40 4. KAMUSALLIK DEĞERLENDIRME MODELLERİ VE YÖNTEM ÖNERİSİ 4.1. Kamusallık Değerlendirme Modelleri Akademik literatürde kamusal mekanların kamusallıklarının değerlendirmesi ile ilgili iki ana yöntem tanımlanmaktadır (Varna ve Tiesdell, 2010). Bu yöntemler, kamusallığı tanımlamada kullanılan kriterlerin toplandığı iki ana kategoriden üretilmektedir: • Mekanın kullanıcısının deneyimleyerek edindiği algıyı merkeze koyan tümdengelimci yöntem, • Literatür araştırması sonucu oluşturulan kriterler üzerinden sorgulama yapan tümevarımcı yöntem Kullanıcı odaklı tümdengelimci yönteme göre mekanın kamusal olup olmadığını ya da ne kadar kamusal olduğunu belirleyen kriter kullanıcının algısıdır. Bu nedenle “kime göre kamusal” sorusu gündeme gelmektedir. Bu soru farklı ölçeklerde birden fazla kamusallıktan bahsetme gerekliliği doğurmaktadır. Çünkü bir kentli için kamusallık taşıyan bir mekan başka bir kentli için taşımayabilir. Genellemeye müsait olmayan yapısı bu yöntemin dezavantajlı yönünü ortaya koymaktadır. Tümevarımcı yöntemde ise kamusallık, literatür taraması ile elde edilen kriterler mekan üzerinden değerlendirilir. Mekan insanların algılarından soyut bir biçimde ele alınır. Bu da kamusallığı değerlendirmede evrensel kriterler getirerek genelleme yapmaya müsait bir ortam sunar. Ancak bu yöntemde de, farklı coğrafyalarda gerçekleşen toplumsal ve kültürel devinimlerin gözden kaçırılabilmesine neden olmaktadır. Bu nedenle kamusal mekanlar üzerinde yapılacak kamusallık değerlendirmeleri ya iki yöntem bir arada kullanılıp birbirlerini destekleyecek şekilde yapılmalı, ya da tek yöntemle iki mekanın karşılaştırılması şeklinde gerçekleştirilmelidir. Yöntemlerden birini kullanarak, bir kamusal mekanın kamusallığı hakkında yargıya varmak, yöntemlerin bahsedilen dezavantajlarından ötürü sağlıksız sonuçlar verebilmektedir. 41 4.1.1. Tri-aksiyel Model Tümevarımcı yöntem olarak üretilen ilk model Németh ve Schimidt tarafından ortaya koyulan “Tri-aksiyel Model”dir (Németh ve Schmith, 2011). İki farklı kamusal mekanın karşılaştırılmasına dayanan bu modelde kamusallığın boyutları; mülkiyet, yönetim ve kullanıcı/kullanım olarak tanımlanmıştır. Mülkiyet boyutu, mekanın yasal statü olarak kamu mülkiyetinde mi yoksa özel mülkiyette mi olduğu ile ilgilidir. Ancak modelde, mülkiyetin mekanın işletilmesi ile doğrudan ilişkili olduğundan bahsedilmekte ve son yıllarda giderek artan kamu – özel ortaklıklarına vurgu yapılmaktadır. Bu bağlamda mülkiyet – işletme ilişkisi şöyle bir tablo ile anlatılmaktadır: Çizelge 4.1. Tri-aksiyel modelde kamusallığın bir boyutu olarak mülkiyet – işletme ilişkisi. (Németh ve Schmith, 2011, s.11) Özel İşletme Kamu Mülkiyet Kamu Özel Kamu mülkiyetinde, Özel sektör mülkiyetinde, kamu tarafından kamu tarafından işletilen işletilen mekanlar mekanlar Kamu mülkiyetinde, Özel sektör mülkiyetinde, özel sektör tarafından özel sektör tarafından işletilen mekanlar işletilen mekanlar Yönetim boyutu ise, mekana ait erişim özgürlüğü, hareket ve davranış özgürlüğü, kontrol mekanizmalarının olup olmayışı bağlamında mekanın açık veya kapalı ya da kapsayıcı veya dışlayıcı olduğu ile ilgilidir. Son olarak kullanıcı/kullanım kriteri ise mekandaki donatılar ve aktiviteler bağlamında çeşitlilik sunup sunmadığı ve bireylerin ilişkiye girebilmeleri bağlamında kolektif bir yapı mı yoksa bireyselliği mi ön plana çıkaran bir yapıda mı olduğu ile ilgilidir. Bu boyutlara dair, kullanımı teşvik etmeye ve kontrol etmeye yönelik elemanı çeşitliliği, gece kullanımına 42 açık olması/olmaması, (oturma güvenlik kamerası/personeli olup olmaması vb.) kriterler bir tablo yardımı ile mekanda değerlendirilerek puanlanmaktadır (Çizelge 4.2). Kamusal mekan bu kriterler üzerinden değerlendirildikten sonra elde edilen puanlar, istatistiki hesaplamalar ile diyagrama işlenerek görselleştirilir (Şekil 4.1). Ancak bu modelle ilgili çalışmaların sürmekte olduğu ve henüz hiçbir mekan üzerinde denenmediği belirtilmektedir. Şekil 4.1. Triaksiyel Model ile yapılan karşılaştırmanın görselleştirilmesine örnek. (Németh ve Schmith, 2011, s.11) 43 Çizelge 4.2. Triaksiyel modelde değişken tablosundan örnekler. (Németh ve Schmith, 2007, s.288-289) KULLANIMI TEŞVİK EDİCİ BAĞLAM PUANLAMA Kamusal mekan olduğuna dair bir imge Kanun - Kurallar 0=yok 1=küçük işaret 2=büyük ya da birden fazla işaret Mülkiyet/İşletme Denetim 0=ikisi de özel sektörde 1=kamu mülkü özel işletme 2=ikisi de kamu sektöründe Umumi tuvalet Tasarım ve imaj 0=yok 1=yalnızca müşterilere yönelik 2=herkese yönelik Oturma elemanı çeşitliliği Tasarım ve imaj 0=yok 1=tek çeşit oturma elemanı 2=iki ya da daha fazla çeşit oturma elemanı Küçük ölçekli yeme-içme üniteleri Tasarım ve imaj 0=yok 1=basit bir stand 2=iki ya da daha fazla küçük ya da büyük stand Aydınlatma ve gece kullanımı teşvik Tasarım ve imaj 0=yok 1=tek tip aydınlatma 2=birden fazla çeşit aydınlatma Sanatsal, görsel öğeler Tasarım ve imaj 0=yok 1=bir-iki küçük heykel/çeşme 2=performans alanı ya da büyük bir enstalasyon Girişte erişilebilirlik Erişim 0=kapalı giriş 1=açık ama kontrollü giriş 2=kapalı olmayan birden fazla giriş Yönlendirici erişilebilirlik Erişim 0=görünür değil ve yönlendiricisiz 1=görünür ama yönlendiricisiz 2=görünür ve KULLANIMI KONTROL EDİCİ Görünen yazılı kurallar Kanun - Kurallar yöndiricili 0=yok 1=yazılı kural 2=iki ya da daha fazla Güvenlik kamerası Denetim 0=yok 1=bir adet sabit 2=birden fazla ya da hareketli Güvenlik Personeli Denetim 0=yok 1=bir özel güvenlik ya da iki kamu güvenlik görevlisi 2=iki ya da daha fazla İkincil güvenlik personeli Denetim 0=yok 1=bir kişi 2=iki ya da daha çok kişi İş Geliştirme Bölgesinde konumlanma Denetim 0=İGB’de değil 1=sadece bakım İGB tarafından 2=bakım ve güvenlik İGB tarafından Mekan kullanımına kısıtlama Erişim 0=yok 1=sadece müşterilere için küçük bir alan 2=sadece müşteriler için geniş bir alan Kullanım saatlerine dair kısıtlama Erişim 0=7/24 açık 1=en azından bir kısmı iş saatleri dışında açık 2=sadece iş saatlerinde açık Sponspor ya da reklam panosu Tasarım ve imaj 0=yok 1=bir orta boy ya da birkaç küçük reklam 2=birden fazla büyük reklam Belli bir kullanım için tasarlanma Tasarım ve İmaj 0=yok 1=yalnızca bir ya da iki örnek 2=belli bir kullanıma ayrılmış bir çok alan 44 4.1.2. Yıldız Modeli Kamusallık değerlendirmesinde kullanılmak üzere tümevarımcı yöntemler üzerinde yapılan bir diğer çalışma Yıldız Modeli’dir. Varna ve Tiesdell tarafından geliştirilen bu modelde kamusallığın boyutları şöyle tanımlanmaktadır; • Mülkiyet; mekanın mülkiyetinin kamu/özel oluşu ve esas fonksiyonunun kamuya/özele hizmet ediyor oluşu, • Fiziksel düzen; mekanın merkeziliği, çevresiyle olan entegrasyon seviyesi, görsel geçirgenliği ve sınırları, • Canlılık; pasif/aktif aktivitelere olanak tanıyışı ve iç tasarımı, • Kontrol; alanda kontrol mekanizmasının varlığı ya da yokluğu, var olma nedeni ve kontrol yöntemi, • Yıldız Fiziksel donatılar; değişik ihtiyaçlara cevap verebilmesi ve bakımlı tutulması. Modeli’nin uygulanması, kamusallığın her boyutu için kriterlerin tanımlanması, mekanın kriterlere göre değerlendirilip puanlanması ve bu puanların her boyut için aritmetik ortalamasının alınarak tek puan haline getirilmesi ve diyagram üzerinde görselleştirilmesi olmak üzere 3 aşamadan oluşmaktadır. Mekanın özelliklerine göre puanlanması gereken kriterler şu şekilde sıralanmaktadır: 45 Çizelge 4.3. Yıldız modeli kriterleri. (Varna ve Tiesdell 2010, s.581 – 582’den uyarlanmıştır.) Kamusallık Boyutları 1-5 arası puanlanacak kriter Açıklama Mülkiyet Kamu/Kamu-özel ortaklığı/Özel Esas fonksiyonu Kamuya hizmet/Özele hizmet Mülkiyet Kontrolün amacı Kontrol yönetmeliği Kontrol Kontrolün varlığı ve görünürlüğü Kontrol teknolojileri Fiziksel Donatılar Fiziksel Düzenlemeler Fiziksel Bakım Fiziksel donatıların yeterliliği Merkeziyet ve entegrasyon Donatıların bakımı düzenli yapılıyor mu? Temel donatılar yeterli mi? Eksik var mı? Kentsel ağ içindeki konumu, çevresiyle entegrasyon düzeyi Görsel geçirgenlik Eşikler ve Geçitler Canlılık Tüm kentlilerin çıkarlarını korumak/ Güçlü olanın çıkarlarını korumak Mekana özgü kurallar var mı? Varsa kamu yararını korumaya yönelik mi? Özel çıkarları korumaya yönelik mi? Kontrol mekanizması var mı? Bu kontrol kullanıcıya açıkça hissettiriliyor mu? Kamera var mı? Varsa miktarı? Başka elektronik denetim sistemleri var mı? Pasif aktivite potansiyeli Aktif aktivite potansiyeli Birden çok aktiviteye olanak tanıma Çevresiyle görsel bağlantısı güçlü mü? Mekanın giriş ve çıkışlarında fiziksel engeller/kolaylaştırıcılar var mı? Oturmak, seyretmek gibi pasif aktivitelere olanak vermesi Sosyal etkileşimi sağlayan spontan ya da programlı aktivitelere olanak vermesi Planlı ya da plansız şekilde birden çok aktiviteye adapte olabilen bir tasarımının bulunması Belirtilen kriterler mekanda sorgulanıp, en kamusal 5, en özel 1 şeklinde puanlandıktan ve bu kriterlerin puanlarının, her boyut için aritmetik ortalaması alınarak tek puana indirgendikten sonra, görselleştirilmektedir (Şekil 4.2). 46 puanlar yıldız diyagramında Şekil 4.2. Yıldız Modeli ile yapılan karşılaştırmanın görselleştirilmesine örnek. (Varna ve Tiesdell, 2010, s.593 – 594) 4.1.3. OMAI Modeli Kamusallık değerlendirmesinde kullanılmak üzere geliştirilen en güncel model OMAI 8 Modeli’dir (Langstraat ve Van Melik, 2013). Bu modelde kamusallığı tanımlayan kriterler ise; • Yasal statüsü, mekanın kamu/özel yararına hizmet ettiği bağlamında mülkiyet, • Günlük bakımı, güvenliği/denetimi bağlamında yönetim, • Fiziksel ve yasal sınırları, görsel geçirgenliği ve tasarıma dair engelleri bağlamında erişilebilirlik, • Kullanıcı ve kullanım çeşitliliği, donatı çeşitliliği bağlamında kapsayıcılık olarak sıralanmaktadır. Bu modelde mülkiyet ve yönetim katı değerlendirmesi kolay, erişilebilirlik ve kapsayıcılık ise esnek ve değerlendirmesi görece zor kriterler olarak tanımlanmıştır. Diğer modellerle birçok ortak noktası olduğu vurgulanan bu modelin uygulanışı, Yıldız Modeli’ine benzer şekilde, belirlenen kriterlerin mekandaki özellikleri göz önünde bulundurularak puanlanması ve diyagramda görselleştirilmesi şeklinde gerçekleşmektedir. 1 – 4 arası yapılan puanlama işlemi gerçekleştirilirken dikkate alınması gerekenler, (1) tamamen özel, (2) kamusal karakterler içeren özel, (3) özel karakterler içeren kamusal ve (4) tamamen kamusal durumların tasvir edildiği bir tablo ile gösterilmektedir (Çizelge 4.4). 8 Ownership, Management, Accesibility, Inclusivness 47 Çizelge 4.4. OMAI Modeli değerlendirme tablosu. (Langstraat ve Van Melik, 2013, s.436) KAMUSALLIK KRİTERİ TAMAMEN ÖZEL (1) MÜLKİYET (YASAL STATÜSÜ) Yasal mülkiyet kamuya karşı sorumluluğu bulunmayan özel kar amaçlı bir kurumda YÖNETİM (GÜNLÜK BAKIMI, GÜVENLİĞİ, KONTROLÜ) Güvenlik ve bakım bağımsız özel sektörce sağlanıyor ERİŞEBİLİRLİK (FİZİKSEL VE YASAL ENGELLER, TASARIMA YÖNELİK ENGELLER) KAPSAYICILIK (KULLANICI VE KULLANIM ÇEŞİTLİLİĞİ, DONATILAR, AMBİYANS) Erişime fiziksel engeller var, görsel geçirgenliği olmayan tasarıma sahip, gizli mekan haline gelmiş, toplumun bazı kesimlerinin ulaşmada zorlanacağı bir coğrafi konumda bulunuyor, ulaşımda toplu taşıma eksikliği var. Kamusal mekanda izin verilen aktivitelerle ilgili kesin kurallar vardır. Kent mobilyaları ya tamamen eksiktir ya da özellikle “sadistçe” düzenlenmiştir. (seyyar satıcıların, evsizlerin vb. kullanamaması için) KAMUSAL KARAKTER İÇEREN ÖZEL (2) Yasal mülkiyetin büyük çoğunluğu kar amaçlı bir kurumda ama küçük paydaş olarak yerel yönetim var ya da mülkiyet kar amacı gütmeyen özel bir kurumda ÖZEL KARAKTER İÇEREN KAMUSAL (3) Yasal mülkiyetin çoğunluğu yerel yönetimde ama küçük paydaş olarak kar amaçlı bir kurum var. Ya da mülkiyet kar amacı gütmeyen ve kamuya karşı sorumlu bağımsız bir kurumda TAMAMEN KAMUSAL (4) Güvenlik ve bakım bağımsız özel sektör ve kamu sektörü kombinasyonu ile sağlanıyor Güvenlik ve bakım özel sektörce sağlanıyor ancak Nihai otorite yerel yönetim (taşeron) Güvenlik ve bakımdan yalnızca yerel yönetim ve polis sorumlu Tamamen özel (1) kriterinde sıralananların çoğuna sahip Tamamen özel (1) kriterinde sıralananların bir kısmına sahip Tamamen özel (1) kriterinde sıralananların hiç biri yok, diğer bir değişle toplumun tüm bireylerine eşit erişilebilirlikte Aydınlatma ve oturma elemanı mevcuttur ancak müsteri olmayan ziyaretçilere yönelik başka kullanımlar yoktur. Mekanda izin verilen aktivitelerle ilgili kesin kurallar vardır. Aydınlatma ve oturma elemanı mevcuttur ancak müsteri olmayan ziyaretçilere yönelik başka kullanımlar yoktur. Mekanda izin verilen aktivitelere yönelik kurallar yoktur. Geniş bir kullanıcı yelpazesinin ihtiyaçlarını karşılamak öncelikli amaçtır. 48 Yasal mülkiyet tamamen yerel yönetime ait Değerlendirme sonucu elde edilen puanlar, diyagrama işlenerek yapılan karşılaştırma görselleştirilmektedir (Şekil 4.3). Şekil 4.3: OMAI Modeli ile yapılan Karşılaştırmanın görselleştirilmesine örnek. (Langstraat ve Van Melik, 2013, s. 441) Modelin geliştiricileri Langstraat ve Van Melik, önceki yöntemlerle olan ortak noktalarına karşın OMAI Modeli’nin, özellikle yapılan karşılaştırmanın görselleştirilmesi kısmında getirdiği yeniliği vurgulamaktadır (2013, s. 435). Triaksiyel Model’de ve Yıldız Model’de oluşturulan diyagramların, ayrı ayrı kriterlerin ve kamusallık düzeyi karşılaştırmasının okunmasında zorluk yarattığını; OMAI modelinin ise kriterlere ait çeyrek daireleri ve her çeyrek daire içerisindeki dört seviye ile karşılaştırmayı kolaylaştırdığı belirtmektedir. Diğer modellerle ilgili kriterlere de değinerek, Yıldız Modeli’nin, Tri-aksiyel Model’e göre daha fazla kriteri göz önünde bulundurmasının olumlu bir şey olduğundan ancak kriter seçiminin zayıf olduğundan bahsederler: “... örneğin fiziksel düzenlemeler kriteri, tasarımın erişilebilirliğe ve kapsayıcılığa etkilerinden çok tasarımın kendisine odaklanmaktadır” (Langstraat ve Van Melik, 2013, s. 437). Yıldız Modeli’nin kriterleri koyarken kurguladığı tasarım/fiziksel özellikler – yönetim/sosyal özellikler ilişkiselliği yerine, arz (mülkiyet – yönetim) – talep (kullanıcıya etkileri olan erişilebilirlik, kapsayıcılık) ilişkiselliğini kullanmanın kamusal mekanların özelleşmesi ve kamusallık düzeylerinin değişmesi bağlamında daha anlamlı olacağını ileri sürmektedirler. 49 Bunların yanı sıra bütün tümevarımcı yöntemler ile ilgili belirtilmesi gereken önemli noktalar bulunmaktadır: • Kriterler ne kadar objektif sonuçlar verecek şekilde seçilmeye çalışılsa da, değerlendirme aşamasında bir noktadan sonra modeli uygulayan kişinin öznel yargısına bırakıldığı için, bu modellerin tamamen bilimsel olması mümkün değildir (Varna ve Tiesdell, 2010, s.592). • Modellerin kullanımında amaç, karşılaştırılan kamusal mekanlar hakkında daha iyi/kötü veya daha kaliteli/kalitesiz şeklinde bir yargıya varmak değil, kriterler yardımıyla – örn. daha erişilebilir, daha az erişilebilir vb. – daha kamusal ya da daha özel olmaları hakkında fikir sahibi olmaktır (Van Melik ve Langstraat, 2013, s.445). Literatüre kazandırılan tüm modeller bu halleriyle mevcut durumun tespitini yapmaktan öteye gidememektedir. Oysa kentsel tasarım gibi disiplinler arası uygulamalı bir disiplinde, farklı disiplinlerden beslenerek oluşturulan bu modeller uygulama sonrası mekanların kamusallığının nasıl değişeceğini öngörme ve uygulamayı buna göre yönlendirme konusunda ciddi potansiyel taşımaktır. Bu nedenle mekanların karşılaştırılarak kamusallıklarının değerlendirilmesini konu alan modeller, bu tez kapsamında geliştirilmeye ve daha uygulamaya yönelik hale getirilmeye çalışılmıştır. 4.2. OMAI modelinin geliştirilme önerisi Geliştirme önerisiyle elde edilen yeni model, bir kamusal mekana müdahale edilmesini gerektiren durumlarda, mekanın mevcut durumunun ve müdahale sonrası elde edilecek durumun karşılaştırılması üzerine kurulmuştur. Geliştirilen modelin amacı, mevcut modellere benzer şekilde, müdahale sonrası oluşacak kamusal mekanın kamusallık düzeyini öğrenmek değil, mevcut durumdan daha kamusal ya da daha özel olacağını öngörebilmektir. Bu girişim doğrultusunda geliştirilen modelde, • en güncel olan, • kriterlerinin, değerlendirme aşamasında öznel yargılara minimum düzeyde yer verecek şekilde seçildiği düşünülen, 50 • ve sonuçların görselleştirilmesi bağlamında yapılan karşılaştırmanın en kolay okunabildiği model olan OMAI Modeli temel alınmıştır. Geliştirilen yeni modelde mevcut kamusal mekanın değerlendirilmesi, puanlanması ve görselleştirilmesi, OMAI modelindekilerle aynı süreçlere işaret etmektedir. Farklılaşan kısmı ise, müdahale sonrasında elde edilecek mekanın değerlendirilmesinden önce bir ara aşama olarak senaryoların geliştirilmesidir. Bu ara aşamada kurgulanmaktadır. müdahale sonrası Kurgulanan oluşacak senaryoları mekanla şekillendiren ilgili iki senaryolar temel faktör bulunmaktadır: • mekanda gerçekleştirilmesi öngörülen projeden edinilen, tasarıma yönelik sabit veriler, (örnek: yapılar, yollar, seviye farklılıkları vb.) • modelde kullanılan mülkiyet, yönetim, erişilebilirlik ve kapsayıcılık kriterleri bağlamında senaryoları en kamusal ve en özel şekilde kurgulamayı sağlayan değişkenler (örnek: kamu/özel/kamu-özel ortaklığında gerçekleştirilmesi, yönetiminin kamu/özel tarafından sağlanışı vb.) Senaryoların hepsinde tasarımda öngörülen faktörler sabit olarak alınmakta ve aynı şekilde kullanılmaktadır. Daha sonra değişkenler kullanılarak elde edilebilecek en kamusaldan en özele doğru “n” sayıda senaryo kurgulanır. Bir sonraki aşama kurgulanan senaryolardaki mekanların OMAI modelinde olduğu gibi değerlendirilip, puanlanması ve görselleştirilmesidir. Model geliştirilirken değerlendirme aşamasında yönetim kriterinin altında sorgulanması gereken bir alt kriter olarak düşünülen “katılım” dahil edilmiştir. Katılımın, uygulanması öngörülen projenin üretimi aşamasında, • tasarımı yönlendirecek bir girdi olarak kamuyu oluşturan bireylerin ihtiyaçlarının kullanılması ve • kullanıcıların tasarım aşamasına katılması sonucu aidiyet duygusunu kuvvetlendirerek kamusallık düzeyini arttırması, bağlamında önemli olduğu düşünülmektedir. Değerlendirme sonrasında kriterlerin puanlanmasında özellikle 2 ve 3 ile puanlandırılan ara seviyelerde, değerlendiricinin 51 öznel yargısı devreye girebilmektedir. Ancak bu modelde esas olan puan vermek değil, 3 puan alanın 2 puan alandan daha kamusal özellikte olduğunu göstermektir. Bu nedenle puanlama konusunda katı objektif kurallara ihtiyaç duyulmamaktadır. En son olarak da, mekanın mevcut durum ile proje sonrası oluşması muhtemel senaryolara ait kamusallık düzeyinin görselleştirilerek karşılaştırılması gerçekleştirilir. Şekil 4.4. OMAI modeli üzerinden yapılan yöntem önerisinin görselleştirilmesi örneği. OMAI modelinin geliştirilmesiyle elde edilen bu yöntemle, kamusal mekanlara yapılacak müdahalelerin mekanın kamusallığına olan etkileri daha proje aşamasındayken öngörülebilmekte ve uygulamadan önce bu doğrultuda yeniden şekillendirilebilmektedir. 4.3. Bölüm Sonucu Küreseleşen kentlerde gerçekleşen yeniden inşa süreçlerinde kamusal mekanların kamusallıklarında yaşanan düşüş akademik literatürü kamusallık kriterleri ve kamusallık düzeylerinin değerlendirilmesi üzerine çalışmaya yönlendirmiştir. Bu 52 konuda ilk çalışmalarda, mekanın kamusallığı kavramı sorgulanmış ve kamusallıkla ilgili kriterler belirlenmiştir. Daha sonraları ise bu kriterlerin geliştirilmesi ile kamusallık düzeylerinin karşılaştırılma yolu ile belirlenmesine ve görselleştirilmesine yönelik çalışmalar yapılmıştır (Çizelge 4.5). Çizelge 4.5. Kamusallık çalışmaları ve belirlenen kriterler matrisi. KAMUSALLIK KRİTERİ İLK ÇALIŞMALAR BENN VE GAUSS (1983) AKTÖR ERİŞİLEBİLİRLİK YARAR MARGARET KOHN (2004) MÜLKİYET ERİŞİLEBİLİRLİK ÖZNELER-ARASILIK NEMETH VE SCHIMIT (2011) MÜLKİYET YÖNETİM “TRİAKSİYEL MODEL” KULLANIM/KULLANICI VARNA VE TIESDELL (2011) MODELLER “YILDIZ MODELİ” MÜLKİYET KONTROL FİZİKSEL DONATILAR FİZİKSEL DÜZEN CANLILIK LANGSTRAAT VE VAN MELIK (2013) MÜLKİYET YÖNETİM “OMAI MODELİ” ERİŞİLEBİLİRLİK KAPSAYICILIK 53 AÇIKLAMA Mekanın yönetimi ve karar alma süreçlerinde etkin aktör: kamu/özel Toplumun tamamının mekana, aktiviteler ve donatılara, fiziksel ve yasal erişimi Mekanın kamu/özel yararına hizmet ediyor oluşu Yasal statü: kamu/özel Toplumun erişimine açık/kapalı oluşu Kullanıcıların etkileşime girmesini teşvik eden yapısı Mekanın mülkiyetinin ve işletmesinin kamu/özel oluşu Mekana ait erişim, hareket ve davranış özgürlüğü, kontrol mekanizmasının varlığı/yokluğu Mekandaki aktivitelerin çeşitlilik sunması, mekanın kullanıcıların etkileşime girmesine izin vermesi Yasal statü: kamu/özel, esas fonksiyonunun kamuya/özele hizmet ediyor oluşu Kontrolün varlığı, görünürlüğü, amacı, uygulanışı ve kullanılan teknoloji Mekandaki donatıların değişik ihtiyaçlara cevap verebilmesi, bakımlı tutulması Mekanın merkeziliği, çevresiyle entegrasyonu, görsel ve fiziksel geçirgenliği Pasif/aktif aktivitelere olanak tanıması Yasal statü: kamu/özel Güvenlik ve bakımın, kamu/özel sektörce sağlanıyor oluşu, kontrol varlığı/yokluğu Yasal erişim hakkı, görsel ve fiziksel geçirgenliği, Mekanda izin verilen aktiviteler ile ilgili kuralların varlığı/yokluğu, donatıları kullanabilen kullanıcı çeşitliliği Kamusalığın değerlendirilmesi üzerine yapılan tüm çalışmalar, küreselleşen kentteki sosyo-mekansal ayrışma ortamında en çok ihtiyaç duyulan katman haline gelen kamusal mekanların kamusallıklarını değerlendirerek literatüre önemli bir katkı sağlamaktadır. Ancak bu modeller mevcut durum tespiti yapmaktan ileriye gidememektedir. Bu modeller arasından seçilen OMAI Modeli, çalışma kapsamında geliştirilerek kamusal mekana müdahale sonrası mekanın kamusallığının nasıl değişeceğini, mevcut durum ile karşılaştırma üzerinden değerlendirmeye çalışan bir model haline getirilmiştir. Bu tezin alan çalışması kısmında geliştirilen yeni model kullanılacaktır. 54 5. KÜRESELLEŞEN İSTANBUL’UN DÖNÜŞEN KAMUSAL MEKANI: TAKSİM VE YAKIN ÇEVRESİ Türkiye de birçok gelişmiş ve gelişmekte olan dünya ülkesi gibi küreselleşmenin dayattığı uyum programlarını uygulayarak, kalkınma politikalarını bu küresel ağa eklemlenme hedefi üzerinden geliştirmektedir. Küresel sermayeye entegrasyonun zayıf olmasının yarattığı risk ortamının getirdikleriyle sanayi sektörünün küçülme ve hizmetler sektörü büyüme hızları gelişmiş batılı ülkelerden farklılaşsa da; devletin düzenleyici rolünü bir kenara bırakarak sosyal devlet politikaları yerine neoliberal politikaları benimsemesi ve sermayeyi çekebilme adına yabancı yatırımı cazip hale getiren uygulamaları küreselleşmenin gereklerini yerine getirmektedir. Türkiye’nin bu küresel ağa eklemlenme noktası da, kaçınılmaz bir şekilde İstanbul olmaktadır. Sermaye birikimini küresel kent olma vizyonu yüklediği İstanbul üzerinden sağlaması, hem ulus devlet ölçeğinde bölgesel eşitsizlik yaratmakta, hem de İstanbul’u ciddi bir dönüşüm sürecine sokmaktadır. 5.1. Küresel Kent Olma Yolunda İstanbul İstanbul, hızlı sanayileşmenin gerçekleştiği ve beraberinde yaşanan yoğun göçle beraber plansız kentleşme sürecine girdiği 1950’li yıllardan itibaren sosyal ayrışmaya konu olmuş bir kenttir. Bu hızlı nüfus artışı karşısında devletin yetersiz sosyal konut üretimi, enformel çözümler olarak gecekondu mahallelerini ortaya çıkarmıştır. Hızlı kentleşme süreciyle bu gecekondu mahallelerinin merkeze yakın alanlarda konumlanması kentte yaşanan sosyal ayrışmayı, batı kentlerinde olduğu gibi mekânsal ayrışma paralelinde okumayı güçleştirmektedir. Ancak günümüzde İstanbul’un küresel kent olma yolunda izlediği politikalar, sektörel yeniden yapılandırmalar sonucu, bir çok küreselleşen kente paralel şekilde, kent merkezinde hakim sınıf haline gelen yeni-orta sınıfın yaşadığı, dezavantajlı 55 kesimlerin ise kent çeperlerine taşınmak zorunda bırakıldığı bir sosyo-mekansal ayrışmayı ortaya çıkarmaktadır. İstanbul’un ekonomik doğrultusunda yapısı, hizmetler küreselleşmenin sektörünün teşvik dayattığı uyum edildiği, küresel programları rekabetin gerekliliklerinin yerine getirildiği bir vizyon üzerine yapılandırılmaktadır. Bu yapılanma; İstanbul 1/100000 ölçekli İl Çevre Düzeni Planında belirtilen; “İstanbul dünya kentleri arasında, mevcut kademelenme sisteminde alt kademe finans merkezi olarak tanımlanmakta olup; Plan’da alınan çok yönlü kararlar ile kademelenme sisteminde yükselmesinin koşulları sağlanmaktadır.” ifadesinde ve 2010 – 2013 İstanbul Bölge Planı’nda belirtilen “küresel rekabet edebilirlik” hedefi altında belirlenen stratejik amaçlarda açıkça görülebilmektedir (Url-14): • “Uluslararası finans merkezi olması • İstanbul’un küresel ekonomiye entegrasyonunun geliştirilmesi • İşgücü niteliğinin yüksek katma değer üreten ekonomik faaliyetlerin ihtiyaçları doğrultusunda geliştirilmesi • İstanbul’un turizmde küresel cazibe merkezi olması • Lojistik sektörünün rekabet gücünün arttırılması” Bu gelişmeler, mevcut durumda hızla yükselen hizmet sektörü istihdam oranlarının (Çizelge 5.1) daha da artacağına işaret etmektedir. Çizelge 5.1. İstanbul’da Sanayi ve Hizmetler sektörlerinin toplam istihdam içindeki payının yıllara göre değişimi. (TÜİK Seçilmiş Göstergelerle İstanbul 2012 ve İstanbul Kalkınma Ajansı 2010 – 2013 İstanbul Bölge Planı Ekleri’nden elde edilen verilerle oluşturulmuştur.) Sanayi (%) Hizmetler (%) 2005 37 56,4 2009 37,9 61,8 2010 38,7 59,6 2011 39,7 59,7 2012 36,7 62,7 Ekonomik yapıdaki bu dönüşümlere bağlı olarak toplumsal yapıda da bir dönüşüm görülmektedir. İstanbul’da da diğer küreselleşen kentlerde olduğu gibi, küresel 56 kentin yeni sektörlerinde istihdam edilen, tüketim gücü yüksek “ideal kentli profili” olarak yeni orta sınıf oluşmaktadır. İstanbul’un hızla sanayileştiği ve işgücü talebinin arttığı 1950’li yıllarda göçle gelerek kentin ekonomik büyümesinde önemli rol oynayan işçi sınıfının başı çektiği alt sınıf ile yeni orta sınıf, küreselleşen İstanbul’un sosyal ayrışmasında belirgin kutuplar ortaya çıkmaktadır. Bu ayrışma, kent merkezlerinin yeni orta sınıfın, turistlerin ve küresel sermayenin çıkarları doğrultusunda şekillendirilmesiyle giderek şiddetlenen bir sosyo-mekansal ayrışmaya evrilmektedir. Sosyo-mekansal ayrışmadaki şiddetlenmenin bir nedeni de benimsenen sermaye birikim modelidir. İstanbul, küresel kent olmanın birinci gereği olan sermaye birikimini gerçekleştirme görevini, uyum programlarının öngördüğü sektörel yapılanmalarla gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Ancak gelişmekte olan bir ülkenin küreselleşen kenti olmasının yarattığı risk ortamı, özellikle finans sektörünün, hedeflendiği düzeyde büyümesini engellemekte, bu yolla sermaye birikimi sağlamayı zorlaştırmaktadır. Bu nedenle İstanbul, küreselleşme süreci boyunca, sermaye birikiminde en güvenli yol olarak gösterilen, yapılı çevrenin yeniden üretimine, yani kentsel ranta yönelmiştir. Türkiye’de yapılı çevreye yatırımın ciddi oranda arttığı iki dönem bulunmaktadır (Penpecioğlu, 2011). İki dönemde de bu yatırımlar için çeşitli kurumlara yetkiler verilmesi, bu konuda kolaylaştırıcı kanunlar çıkartılması gibi devlet müdahaleleri ortak nokta olarak öne çıkmaktadır. Bu dönemlerden ilki 1980 darbesinin hemen ardından gelen 1983-1987 yıllarıdır. Bu dönemde 3194 Nolu İmar Kanunu ve 3030 Nolu Büyükşehir Belediyesi kanunuyla belediyelerin, yapılı çevreye yatırımı arttıracak şekilde plan yapma yetkileri öne çıkmaktadır. Aynı yıllar, İstanbul’un küreselleşme politikaları doğrultusunda uluslararası bir iş merkezine duyduğu ihtiyacın vurgulandığı yıllar olmaktadır. 1974 Nazım Planı’nda Mecidiyeköy – Zincirlikuyu aksı bu amaçla ikinci derece merkez olarak ayrılmıştır. Ancak 1980 Nazım Planı’nda da aksi bir karar olmadığı halde bu aks Büyükdere – Maslak aksına kaydırılmıştır (Öktem, 2005). 1950’li yıllarda bir sanayi bölgesi olarak gelişen bu aks, merkezi otoritenin bu dönemde çıkardığı kanunlarla büyükşehir belediyelerine verdiği yetkiler ve dönemin belediye başkanı Bedrettin Dalan’ın bu yetkileri büyük sermaye gruplarının çıkarları 57 doğrultusunda kullanması ile kısa zamanda çeşitli banka ve holdinglerin gökdelenleriyle dolmuştur (Şekil 5.1). Şekil 5.1. Büyükdere – Maslak Aksı (Url-15 Erişim tarihi: 05.12.2013) İstanbul’un küreselleşmesi yolunda sermaye gruplarına sağlanan bu esnekliklerin bedeli, kentin ekolojik ve sosyal yapısında yaşanan hasarlarla ödenmektedir. Finans merkezinin buraya kaydırılması ve köprü bağlantılarının sağladığı erişim kolaylığıyla İstanbul’un büyümesi kuzey yönüne doğru gerçekleşmiştir. Arazi fiyatlarındaki yükseliş ve oluşan rantın dağıtımındaki esneklik ise, sanayi aksı olduğu dönemde burada çalışan işçi sınıfına ait Gültepe, Çeliktepe ve Karanfilköy (Şekil 5.2) gibi çevre gecekondu mahallelerinde dönüşüm baskısı yaratmıştır. Sanayileşme döneminde İstanbul’un ekonomik büyümesinin önemli aktörlerinden olan işçi sınıfı, medyada “yağmacı”, “talancı”, “gaspçı” vb. birçok hakaretle suçlu durumuna düşürülmüştür (Arıkanlı Özdemir, 2005). Her seçim dönemi oy deposu olarak görülen, tapuları verilerek devlet eliyle yasallaştırılan gecekondu mahalleleri, kentsel rant söz konusu olunca kamuoyu önünde lanetlenmiştir. Şekil 5.2. Büyükdere-Maslak Aksının hemen yanındaki Karanfilköy gecekondu mahallesi. (Url-16 Erişim tarihi: 05.12.2013) 58 Bu dönemde yaşanan bir diğer önemli kentsel müdahale Tarlabaşı yıkımları olmuştur (Şekil 5.3). Yine dönemin belediye başkanı Bedrettin Dalan’ın “İstanbul’u şanı tarihinde yatan yorgun bir şehir olmaktan çıkararak 21. yüzyıl için vaatlerle dolu bir metropol haline getirme” söylemiyle (Keyder ve Öncü’den 1994, aktaran Bartu, 2006) giriştiği, 1980’lere damgasını vuran en önemli kentsel müdahalelerden biridir. Dünya’da eşine rastlanmayan Levanten mimari örneklerini barındıran bu alanın, trafiği rahatlatacağı düşünülen bir bulvar açmak için yıkılmasına başta Mimarlar Odası olmak üzere bir çok kurumdan tepki gelmiştir. Ancak Tarlabaşı’nı, İstanbul’un dünya kenti olmasının önünde “temizlenmesi” gereken bir engel olarak gören Dalan, “eğer tarihi eserleri korumak kalkınmanın önünde engel olacaksa biz buna karşıyız” diyerek projeye itiraz edenleri kalkınma düşmanı ilan etmiştir (Üçok, 1987, 78-79, aktaran Bartu, 2006). Trafik sıkışıklığı, fuhuş ve uyuşturucu sorunu ileri sürülerek yıkımlar gerçekleştirilmiş, Anadolu’dan göçle gelen ve burada yaşayan halk yerinden edilmiş fakat trafik, fuhuş ve uyuşturucu sorunu çözülmemiştir. Şekil 5.3. : Dalan dönemi Tarlabaşı yıkımları . (Url-17 Erişim tarihi: 05.12.2013) Türkiye’de yapılı çevre yatırımlarının artış gösterdiği ikinci dönem ise 2001 ekonomik krizi sonrası başlayan ve hala içinde bulunduğumuz dönemdir. Bu dönemde de devlet, kentsel rant yoluyla sermaye birikimini kolaylaştırıcı birçok yasa çıkartmış, mevcut yasalarda değişiklikler yapmıştır. Bu yasalardan öne çıkan bazı örnekler şöyle sıralanabilir: • 16.06.2005 tarihinde kabul edilen 5366 Nolu, “Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması” hakkında kanun Bu kanuna dayandırılarak uygulamaya geçirilen projeler pratikte tarihi binaların restore edilerek yenilenmesi olarak cereyan ederken, bu yenileme sonuç olarak, kent 59 merkezini ticari kaygılarla dönüştürmeye çalışan kent yönetimlerinin kentsel politikalarından biri olan soylulaştırma sürecine evrilmektedir. Tarlabaşı ve Sulukule İstanbul’da bu kanunla yenilenen mahalleler olarak öne çıkarken ortak özelliklerinin yenileme öncesi yaşayan alt gelir grubunun yerinden edilmesi ve yenileme sonucu ortaya çıkan konutların yeni orta sınıfa hitap ediyor oluşudur. (Şekil 5.4 ve 5.5). Şekil 5.4. Tarlabaşı Yenileme Projesinden Örnekler. (Url-18 Erişim tarihi: 06.12.2013) Şekil 5.5. Dönüşümü tamamlanmak üzere olan Sulukule’den örnekler. (Url-19 Erişim tarihi: 06.12.2013) • 17.06.2010 tarihinde 5393 Nolu Belediye Kanunu’nun 73. Maddesinde yapılan değişiklik 60 Belediye kanununda yapılan değişiklikle belediyelere, istedikleri her alanı kentsel dönüşüm alanı ilan etme yetkisi verilmiştir. Kentsel Dönüşüm Projeleri, 2000’li yıllarda kentsel rant yaratımı amacıyla yürütülen projeler bütünü olarak sermaye birikiminin yapılı çevre üzerinden sağlanmasında önemli rol oynamaktadır. Özellikle gecekondu mahallelerinin “temizlenmesi”ni sağlayan projeler sonucunda benzer şekilde yeni orta sınıf için lüks konut üretimi yapılmaktadır. Mevcut durumda dönüşüm geçiren mahallelere örnek olarak Fikirtepe gecekondu mahallesi öne çıkmaktadır (Şekil 5.6). Şekil 5.6. Fikirtepe’de Kentsel Dönüşüm sonucunda ortaya çıkacak konutlara örnekler. (Url-20 Erişim tarihi: 06.12.2013) • 08.08.2011 tarihinde çıkarılan 664 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Şehircilik Bakanlığı’nın kurulması Bu kararname ile Çevre ve Orman Bakanlığı ve Bayındırlık ve İskan Bakanlığı birleştirilmiş, mekansal strateji planlarını ve çevre düzeni planlarını yapma,yaptırma ve onama; bütünleşik kıyı alanları yönetim planlarını yapma yaptırma onama gibi sayısız yetki ile donatılmıştır. • 16.05.2012 tarihinde kabul edilen 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Bu kanun ise afet riskinin ve dayanıksız konut stoklarının gerekçe gösterilerek gerçekleştirilecek dönüşüm projelerinin habercisi olarak büyük önem taşımaktadır (Şekil 5.7). 61 Şekil 5.7. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın İstanbul’da risk taşıyan alan olarak açıkladığı semtler. (Url-21 Erişim tarihi: 06.12.2013) Bunlar 2001 yılından bu bugüne, kentsel mekandan rant yaratmayı kolaylaştırıcı amaca hizmet eden kanunlardan yalnızca birkaçıdır. Bu örnekler, TOKİ Kanunları, Endüstri Bölgeleri Kanunu, Turizmi Teşvik Kanunu gibi birçoklarıyla çoğaltılabilmektedir. Özetle, devletin ve dönüşümleri gerçekleştiren inşaat ve gayrimenkul şirketlerinin ana aktörlerini oluşturduğu bu süreç, beraberinde işçi sınıfının ve alt gelir grubu kentlilerin, kent merkezindeki konut alanlarından tasfiye edilmesini ve yerlerine yeni orta sınıf kentlilerin yerleştirilmesini getirmektedir. Böylece kent dışına taşınmak zorunda kalan dezavantajlı kesimler ile yeni orta sınıf kentliler arasında sosyomekansal ayrışma giderek artmaktadır. İstanbul’un küresel rekabet hedefleri ve bu doğrultuda çıkartılan yasalarla, gelecekte daha da şiddetleneceği öngörülebilen bu atmosferde, İstanbul’un kamusal mekanları her zaman olduğundan daha önemli hale gelmektedir. Ancak kentsel mekan üzerinden geliştirilen benzer rant politikaları, kamusal mekanları da dönüştürmekte, kent merkezinin “yeni sahipleri” olan yeni orta sınıf ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırmaktadır. Bunun en çarpıcı örnekleri İstanbul’un kıyı alanlarında görülmektedir. Kamuya ait olan bu arazilerde kamu – özel ortaklıklarıyla geliştirilen projelerle kullanım hakları özel sektöre devredilmektedir. 62 Bu konuda ilk örnek olarak Galataport Kruvaziyer Limanı Projesi verilebilmektedir (Şekil 5.8). Galataport Projesi ile Karaköy’den Tophane’ye kadar uzanan 1200 m’lik sahil şeridi kruvaziyer limanı olarak yeniden tasarlanması öngörülmektedir. Bu konuda Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın açıklaması şu şekildedir: “Ülkemizin en önemli ve İstanbul’un tek kruvaziyer limanı olan Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş.’ye ait İstanbul Salıpazarı Limanının (Galataport), geri plandaki tarihi ve doğal değerlerin öne çıkarılarak, çağdaş limancılığın gereklerine göre işletilen prestij bir kruvaziyer liman haline getirilmesi hedeflenmektedir”. Şekil 5.8. Galataport Projesi. (Url-22, Erişim Tarihi: 14.01.2014) Gerçekleştirilen ihale ile inşaat ve işletme hakkı 30 yıllığına özel sektöre devredilmiştir. Tamamlandığında alanda alışveriş merkezi, yeme-içme alanları, 5 yıldızlı oteller ve kültür-sanat ünitelerinin bulunacağı öngörülen proje ile kamuya ait olan bu alan, turizm ve yeni orta sınıf kentlilerin ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendirilmiş olacaktır. Henüz proje gerçekleştirilmeden çevrede bir soylulaştırma süreci başlatmış, kira ücretlerini yükseltmiş ve bölgede lüks otel ve restoranlar ortaya çıkmıştır. Bir diğer örnek ise yine bir kıyı alanında gerçekleştirilmesi planlanan Haliç Port örneğidir (Şekil 5.9). 63 Şekil 5.9. Haliç Port Projesi. (Url-23, Erişim Tarihi: 14.01.2014) Tarihi Haliç Tersaneleri’nin de bulunduğu bu alan yine kamu özel ortaklığında yat limanı olarak yeniden tasarlanmak üzere ihale edilmiştir. Tamamlandığında benzer şekilde 5 yıldızlı oteller, alışveriş merkezi, kongre merkezi gibi donatıların bulunması öngörülen alanın işletme hakkı 49 yıllığına özel sektöre devredilmiştir. Görüldüğü gibi İstanbul’un küreselleşme sürecine bir yandan sosyo-mekansal ayrışma olgusu damga vururken bir yandan da bu ayrışmayı hafifletme potansiyeli olan kamusal mekanlar özelleştirilmekte, toplumun belli kesimleri için daha dışlayıcı hale gelmektedir. İstanbul’da üstlendiği rollerinin değişmesi ve kamusallığının azalması tehdidi ile karşı karşıya olan bir diğer alan ise Taksim Gezi Parkı’dır. Topçu Kışlası’nın rekonstrüksiyonu ile yok edilme riski ile karşı karşıya olan park, bu çalışmada, proje gerçekleştirildiği takdirde kamusallığının ve rollerinin nasıl değişeceğini öngörmek üzere çalışma alanı olarak seçilmiştir. 64 5.2. Taksim ve Yakın Çevresinin Tarihsel Değişimi Bugün İstanbul’un en önemli merkezlerinden biri olan Taksim ve çevresi, cumhuriyete kadar kentin bittiği yer olarak algılanmaktadır. Mekanın tarihi, • Osmanlı dönemi, • cumhuriyetin ilk yıllarında, İstanbul’u planlaması üzerine göreve getirilen Fransız mimar ve şehirci Henri Prost’un planlarıyla gerçekleşen modernleşme dönemi ve • 1950’li yılların ortasıyla başlayan ve 1980 sonrası küreselleşme politikalarıyla özel sektörce parça parça işgal edilen neoliberal kentleşme dönemi olmak üzere üç bölümde incelenmiştir. 5.2.1. Osmanlı dönemi Müslüman halkın tarihi yarımada, gayrimüslim azınlıkların da Galata ve çevresinde yaşadığı bu dönemden, 18. yüzyıl ortalarına kadar tek tük yapılaşmalara rastlanan bölgede birbirine komşu Müslüman, Ermeni ve Katolik – Protestan mezarlıkları bulunmaktadır. Bölgedeki ilk yapılaşmaların, • İspanya, Granada’daki Müslüman Ben-i Ahmer Devleti’nin yıkılmasıyla Osmanlıya sığınan müslümlanların Galata’ya yerleştirilmesi, • Bu bölgedeki gayrimüslim azınlıklar ile Müslüman göçmenler arasında anlaşmazlıkların çıkması ve • Bu anlaşmazlıklar sonucu bazı gayri müslimlerin Galata’dan bu bölgedeki “Pera” bağlarına taşınarak evlerini inşa etmeleri sonucu oluştuğu bilinmektedir (Sezgin, 1996, s.41). Yapılaşmanın hız kazanması ise 1732 yılında, Taksim’e adını veren “su taksim edilmesi işi”nin yapıldığı maksemin inşası ve Cadde-i Kebir’in ya da Grand Rue de Pera’nın (bugünkü adıyla İstiklal Caddesi) bu bölgeye uzatılması ile gerçekleşmiştir (Özsavaşçı, 1999, s. 17). 19. yüzyıl Osmanlı’nın batılılaşma çabalarına sahne olan bir dönemdir. Bu anlamda önemli gelişmelerden ilki, Sultan Abdülmecid döneminde saltanatın Topkapı 65 Sarayı’ndan Dolmabahçe Sarayı’na taşınmasıdır. Batılılaşma eğilimi, gerek saltanatın “karşı kıyıya” geçmesinden, gerekse Dolmabahçe Sarayı’nın barok mimarisinden okunabilmektedir. Yine bu doğrultuda bölgeye damgasını vuran en önemli yapılar, Osmanlı ordusunun batılılaşma sürecinde inşa edilen askeri kışlalardır. Osmanlı ordusunun modernizasyonu doğrultusunda inşa edilen kışlalar damgasını vurmuştur. Bu kışlalardan ilki ve en büyüğü yapımı 1806 yılında tamamlanan Halil Paşa Topçu Kışlası ya da diğer adıyla Taksim Topçu Kışlası’dır (Şekil 5.8 ve 5.9). Topçu Kışlası’ndan sonra ise sırasıyla Maçka Kışlası (1825), Mecidiye Kışlası (Taşkışla, 1849), Gümüşsuyu Kışlası (1861) ve Mekteb-i Harbiye (1862), Maçka Vadisi’ni çevreleyecek şekilde inşa edilmiştir (Şekil 5.10). Şekil 5.10. Moltke Haritası’nda Taksim Topçu Kışlası ve yanındaki ahırları. (Url-24, Erişim Tarihi: 06.12.2013) 66 Şekil 5.11. Taksim Topçu Kışlası. (Url-25, Erişim Tarihi: 06.12.2013) Şekil 5.12. 1925 tarihli Mamboury Haritası’nda askeri kışlalar. (Url-24, Erişim Tarihi: 06.12.2013) 67 Bir diğer batılılaşma göstergesi 1839 Tanzimat Fermanı’dır. Bu ferman doğrultusunda gayrimüslim azınlık halka mülk sahibi olma hakkı verilmiştir. Bunu takip eden bir gelişme olarak 1858’de batı kentlerindeki belediye modelinin bir benzeri, pilot bölge olarak seçilen, ağırlıklı olarak yabancıların yaşadığı Beyoğlu ve Pera’da kurulmuştur. 6. Daire adındaki bu kuruluşun faaliyetleri arasında, • Taksim – Pangaltı arasındaki mezarlıkların parsellenerek imara açılması, bu bölgede yabancılara ait okullar, konsolosluk binaları vb. inşa edilmesi (1839), • Beaux-arts ilkelerine göre tasarlanan Taksim Belediye Bahçesi (1865) • İstiklal Caddesi’nin sonundan Harbiye’ye kadar, iki yanı ağaçlıklı ve geniş kaldırımlı bir cadde açılması (1869), • Karaköy – Şişhane arasındaki Tünel’in inşaatı ve tünelden Taksim’e atlı tramvay hattı (1873) • Taksim’den Harbiye’ye elektrikli tramvay hattı kurulması (1913), gösterilmektedir (Özsavaşçı, 1999). Bu gelimeler doğrultusunda bölgede yapılaşma yoğunluğu hızla artmıştır. 5.2.2. Cumhuriyet dönemi Cumhuriyetin ilk yıllarında, ideolojik bir hamle olarak başkentin Ankara’ya taşınmış ve ulusun inşası Ankara üzerinde yoğunlaşmıştır. 1930’larla birlikte İstanbul’un inşası da aynı ideolojinin devamı olarak, kent mekanından Osmanlı’nın izlerini silip, modern Türkiye Cumhuriyeti’nin temsilini yaratmak üzerinedir. Modern İstanbul’u inşa etme görevi, yapılan uzun araştırmalar sonucu fransız şehircilik uzmanı Henri Prost’a verilmiştir. İstanbul’un bu dönemde ulusal bayramlarda ve önemli günlerde kullandığı tören alanı, Beyazıt Meydanı’dır. Fakat bu amaçla tasarlanmamış olan bu meydanın Cumhuriyet’in ihtişamını yansıtmakta yetersiz kaldığı düşünülmektedir. Bu nedenle Henri Prost’tan istenilen öncelikli işlerden biri modern Türkiye Cumhuriyeti’nin gücünü ve ihtişamını yansıtacak bir tören alanı tasarlaması olmuştur (Bilsel ve Pinon, 2010). İstanbul’un planlanması konusunda Prost’tan beklenilen bir diğer önemli unsur, bir yandan Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin gücünün mekandaki temsilini sağlarken, 68 bir yandan modern Türk toplumunun açık alan ihtiyacını sağlayacak olan kamusal mekanlardır. Prost bu doğrultuda İstanbul için I Nolu Park ve II Nolu Park olmak üzere iki büyük kent parkı tasarlamıştır. Önerdiği I Nolu Park’ın, Tarihi Yarımada’da, Sarayburnu’ndan Küçük Ayasofya’ya kadar olan bölgede yer almakta olduğu ve “Arkeolojik Park” olarak da adlandırdığı bilinmektedir (Bilsel, 2010). II Nolu Park ise; tören alanı olarak tasarladığı Taksim Cumhuriyet Meydanı, meydana anıtsal bir girişle bağlanan İnönü Gezisi, gezi’yi takip eden Taksim Belediye Gazinosuyla bütünlük içinde, meydandan başlayan, Nişantaşı’na kadar devam eden ve Maçka Vadi’sini de içine alacak şekilde süreklilik gösteren bir yeşil alan olacak şekilde tasarlanmıştır. (Şekil 5.11 ve 5.12). Şekil 5.13. Prost’un Taksim Meydanı, İnönü Gezisi, Taksim Belediye Gazinosu ve bahçesine ait çizimleri. (Bilsel ve Pinon, 2010, s.375) 69 Şekil 5.14. II Nolu Park bütünü. (Bilsel ve Pinon, 2010, s.365) Ancak bu sürekli yeşil aksın başlangıcında, cumhuriyet öncesi dönemin izleri olarak, Osmanlı’nın batılılaşma döneminde inşa edilen Taksim Topçu Kışlası ve ahırları devamında ise Surp Agop Ermeni Mezarlığı bulunmaktadır. Taksim Topçu Kışlası askeri fonksiyonunu çoktan kaybetmiştir ve bu dönemde özel günlerde gösterilerin de düzenlendiği bir stadyum olarak kullanılmaktadır. Ancak yapıldığı dönem ve amaç itibariyle Osmanlı’nın batılılaşma simgesi olan bir yapıya işaret etmektedir. Bu nedenle kışlanın yıkılmasının, özellikle de Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin mekanda temsilini sağlayacak bir tören alanı ve geniş bir park açmak için yıkılmasının arkasında ideolojik gerekçeler bulunmaktadır. Bu anlamda İstanbul’un planlaması için Henri Prost gibi bir Fransız şehircisinin seçilmesi tesadüf değildir. Bilsel (2010) Fransız ekolünün, bu tür bir temsili kamusallığın mekanda yansıtılmasındaki becerilerine vurgu yapmaktadır. İlk olarak kışlanın ahırları yıkılarak Taksim Cumhuriyet Meydanı açılmıştır. Aşamalı olarak gerçekleştirilen bu yıkımda, öncelikle ahırların cephesini oluşturan duvarlar, Taksim Cumhuriyer Anıtı’nın çevresine bir meydan formu kazandıracak şekilde traşlanmış, daha sonra ise tamamen yıkılarak Taksim Cumhuriyet Meydanı açılmıştır. (Şekil 5.15 ve 5.16). Daha sonra 1939 – 1940 yıllarında Topçu Kışlası yıkılarak İnönü Gezisi ve yenilenen Taksim Belediye Gazinosu ve Bahçesi açılmıştır 70 (Şekil 5.17, 5.18 ve 5.19). Kışlanın yıkımı da aşamalı olarak gerçekleştirilmiş, öncelikle 3 cephesi yıkılmış, en son kışlanın ana girişinin bulunduğu cephe yıkılmıştır. Şekil 5.15. Topçu Kışlası ahırların traşlanmasıyla elde edilen meydan. (Url-26, Erişim Tarihi: 14.01.2014) Şekil 5.16. Taksim Cumhuriyet Meydanı’nda resmi geçit töreni. (Bilsel ve Pinon, 2010, s.358) 71 Şekil 5.17. Taksim Topçu Kışlası’nın yıkılışı. (İstanbul Belediyesi, 1944) Şekil 5.18. İnönü Gezisi. (İstanbul Belediyesi, 1944) 72 Şekil 5.19. Taksim Belediye Gazinosu ve Bahçesi. (Bilsel ve Pinon, 2010, s.360) Cumhuriyet’in İstanbul’unu yaratma adına girişilen imar faaliyetlerinin anlatıldığı Güzelleşen İstanbul isimli kitapta kışlanın yıkılması ve İnönü Gezisi’nin açılmasından şöyle bahsedilmektedir: “Bugün İnönü Gezgisi’nin bulunduğu yerde, eski Taksim Kışlası ile Harap Taksim Stadyomu ve bir takım küçük imalathaneler, divarları yıkık setler üstünde gazinolar, tamir atölyeleri ve kirli garajlar vardı. Cumhuriyet Hükümetinin kıymetli ve lütufkâr yardmiyle bütün kışla ve müştemilatı İstanbul Belediyesi tarafından alındı, ikinci dünya harbinin doğurduğu güçlüklere rağmen, bu harap binalar süratle yıkıldı, molozlar kaldırıldı ve böylece elde edilen geniş saha üzerinde Cumhuriyet Meydanından Taksim Belediye Bahçesine kadar uzanan güzel bir bahçe ve gezgi vücuda getirildi. Böylece ... bütün Beyoğlu semtini kaplıyan büyük bir sahada oturan halk için, istirahat etmek, hava almak imkanını veren güzel bir bahçe kurulmuş oldu” Aynı kitapta Taksim Belediye Gazinosu hakkında da şu sözlere yer verilmektedir: “Taksim bahçesi, vaktiyle etrafı duvarlarla, tahta perdelerle çevrili, ötesinde berisinde çirkin salaşlar kurulmuş ancak para ile girilebilen bir bahçe idi. Şimdi ise herkesin serbestçe girip dolaştığı, istirahat ettiği güzel, temiz bir halk bahçesi oldu.”, Prost’un İnönü Stadyumu, TRT Radyo evi, Açık Hava Tiyatrosu, Spor ve Sergi Sarayı gibi yaratılmak istenen modern İstanbul’a dair bir çok yapıyı da konumlandırdığı bu bölgede 1940 – 1947 yılları arasında toplamda 160.000 m2’lik alan kamulaştırılıp ağaçlandırılmıştır (Özsavaşçı, 1999). 73 Bilsel (2010) bu dönemde İnönü Gezisi’nin açılmasına itirazlar da olduğunu belirterek, Prost’un bu itirazlar hakkında, gezide çekilmiş bir fotoğrafın arkasına (şekil 5.20) düştüğü notun anlamlı olduğunu söylemektedir (s.360): “Şehirciye yöneltilen ‘Bütün bu parklar ne işe yarayacak? sorusuna en iyi yanıtı çocuklar ve anneler veriyor”. Şekil 5.20. İnönü Gezisi’nde gezinti yapanlar. (Bilsel ve Pinon, 2010, s.361) 5.2.3. Neoliberal kentleşme dönemi Özellikle 1980 sonrası dönem Türkiye’de neoliberal politikalarının ve özel alan odaklı kentleşme biçiminin benimsendiği bir dönemdir. Bunun ilk tohumları ise, çok partili sisteme geçiş sonucu iktidara gelen Demokrat Parti’nin, II. Dünya Savaşı boyunca korunan tarafsız tavrın geliştirdiği dış ilişkilerle, kapalı ekonomiyi uluslararası alana taşımaya başladığı 1950’li yıllarda atılmaya başlanılmıştır. Bu dönem İstanbul kentleşmesindeki yansımasına “Menderes Operasyonları” olarak anılan dönemde rastlanabilir. Prost döneminde oluşturulan II Nolu Park’ın tam ortasına Hilton Oteli yapımının gündeme gelmesi de bu politikanın yansımalarına bir örnek teşkil etmektedir. II Nolu Park’ın sürekli yeşilliğinin otel tarafından kesintiye uğratılacak olmasına karşı çıkan dönemin belediye başkanı Lütfi Kırdar’ın görevine hükümet tarafından son verilmesi ve Türkiye’nin ilk şehir plancılarından olan, Prost’un asistanı Aron Angel’in de 74 "Şahsi menfaatlerin revaçta olduğu bir müessesede çalışmaktan utanç duyuyorum" diyerek istifa etmesinin ardından 1954 yılında Hilton Oteli inşaatı tamamlanmıştır (Url-27, Erişim tarihi 07.12.2013). Başlarda buranın bir kamu arazisi olması dolayısıyla kamuya açık bir alan olması yönünde karar alınmasına rağmen, zamanla güvenlik sorunları gerekçe gösterilerek kamuya kapatılmıştır (Gümüş, Url-28, erişim tarihi: 07.12.2013). Böylelikle II Nolu Park’taki sürekliliği bozan ilk “işgalci” Hilton Oteli olmuştur. Şekil 5.21. Hilton Oteli. (Url-29, Erişim tarihi:07.12.2013) Hilton’un inşaatını 1956 Divan Oteli, 1975 yılında Sheraton (Ceylan Intercontinental) ve Etap Marmara (The Marmara) otelleri takip etmiştir. Prost Planındaki geniş kamusal mekanların özelleştirilerek işgal edilmesi 1980’le beraber, İstanbul’u dünya kenti hale getirme söyleminin kentleşme politikalarında etkisini arttırdığı oranda hız kazanarak devam etmiştir (Şekil 5.22 ve 5.23). Alınan kararlarda Prost Planı’nın aksine, kentli yerine turistleri ve sermayeyi merkeze koyan politikaların benimsendiği görülmektedir. Özelleştirilerek kamusal kullanıma kapatılan mekanlara diğer örnekler olarak 1991’de Swiss Otel, 1995’te Hyatt Regency Oteli, 1999’da Ritz Carlton, 2006’da Taxim Residence öne çıkmaktadır. Benzer şekilde Talimhane semti de 1994 yılında Turizm Bakanlığı ve Bakanlar Kurulu kararı ile turizm alanı ilan edilmiş, uygulanan kentsel tasarım projeleri ile kısa zamanda bir oteller bölgesi haline getirilmiştir. Prost planı sonucu “rekreasyon ve kültür vadisi” halini alan bütünü, 1996’da düzenlenen Birleşmiş Milletler Habitat Konferansı sonrası “Kongre Vadisi” olarak 75 adlandırılmaya başlanmış, bu doğrultuda 2009 yılında Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı, İstanbul Kongre Merkezi olarak genişletilmiştir (Gümüş, Url-29, erişim tarihi: 07.12.2013) Ayrıca 2009’da hazırlanan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda bu bölge, “kültür odaklı turizm bölgesi” ilan edilmiştir. Şekil 5.22. Harbiye’den Taksim’e Bakış. (Cezar, 2002, s.486) Prost Planı doğrultusunda bu bölgede oluşturulan sürekli kamusal mekan, İstanbul’un küreselleşme sürecinde turizm cazibe merkezi, uluslararası kongre, fuar ve etkinliklerin düzenlendiği bir kültür odağı haline getirmek pahasına parça parça özelleştirilerek yok edilmiştir. Bugün bu alandaki kamusal mekanlardan geriye yalnız İnönü Gezisi, yani bugünkü adı ile Taksim Gezi Parkı bulunmaktadır. Ancak Taksim Gezi Parkı da, İstanbul’un küresel kent imajına katkıda bulunacak işlevlerle inşa edilmek istenen, Taksim Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesi ile yok olma tehdidi altındır. 76 Şekil 5.23. II Nolu Park alanı ve çevresindeki özelleştirmeler. 5.3. Taksim Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesi ve Taksim Gezi Parkı Taksim Meydanı ve çevresi, tarihinde yatan ideolojik ve siyasi yerel dinamiklerin de etkisiyle her dönemde mevcut iktidarın müdahale etmeye çalıştığı bir mekan olmuştur. Bu tartışmalar özellikle 1980’li ve 1990’lı yıllar boyunca, yapılmak istenen bir cami, yolların yer altına alınması, Atatürk Kültür Merkezi vb. konular etrafında yoğunlaşmıştır (Gümüş, Url-29, erişim tarihi: 07.12.2013). İçinde bulunduğumuz dönemde de benzer şekilde gündeme gelen müdahalenin merkezinde yine yolları yeraltına alacak bir yayalaştırma projesi bulunmaktadır. Ancak bu sefer yayalaştırılması düşünülen meydanın yanında, Prost döneminde yıkılarak “gezi” haline getirilen Taksim Topçu Kışlası’nın Rekonstrüksiyon Projesi gündeme gelmiştir. 77 Şekil 5.24. Taksim Gezi Parkı. (Url-30, Erişim tarihi: 07.12.2013) Süreç 2011 yılında, mevcut hükümetin 12 Haziran’da gerçekleştirilen genel seçimler öncesinde açıklanan “çılgın” projeler arasından Taksim’e dair yayalaştırma ve Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projelerini açıklaması ile başlamıştır (Url-29, Erişim tarihi: 07.12.2013). Seçimlerin ardından, bu projelerin gerçekleştirilmesi için ilk adım olan 1/5000 Koruma Amaçlı Nazım İmar ve 1/1000 Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planlarında yapılması gereken değişiklik, 16 Eylül 2011 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından oybirliğiyle kabul edilmiş ve 4 Ocak 2012 tarihinde ise İstanbul II Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nca onaylanmıştır (Url-29, Erişim tarihi: 07.12.2013). Bu karar, aralarında şehircilik konusunda uzman akademisyenler, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları olmak üzere bir çevrede büyük tepki toplamıştır. Projenin yapımına itiraz sürecinde Taksim Platformu, Taksim Dayanışması vb. sivil toplum kuruluşları açtıkları davalarla, tescil başvurularıyla, yayınladıkları deklarasyonlarla ön plana çıkan sivil toplumları olmuştur. Projelerin onaylanması ile askıya çıkartıldığı 14 Şubat 2012 tarihi arasında geçen 4,5 aylık sürede, proje ile ilgili bir çok görsel basın aracılığıyla kamuoyu ile paylaşılmıştır (Şekil 5.22, 5.23, 5.24 ve 5.25). 78 Şekil 5.25. Taksim Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesine dair basına yansıyan görseller – 1. (Url-31, Erişim tarihi: 07.12.2013) Şekil 5.26. Taksim Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesine dair basına yansıyan görseller – 2. (Url-32, Erişim tarihi: 07.12.2013) 79 Şekil 5.27. Taksim Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesine dair basına yansıyan görseller – 3. (Url-33, Erişim tarihi: 07.12.2013) Şekil 5.28. Taksim Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesine dair basına yansıyan görseller – 4. (Url-34, Erişim tarihi: 07.12.2013) 24 Eylül 2012 tarihinde, etaplar halinde ihale edilen yayalaştırma projesinin 1. etabının yüklenicisinin belli olmasının ardından 30 Ekim 2012 tarihinde, proje 80 doğrultusunda belirlenen ilk dalış tüneli olan Tarlabaşı – Cumhuriyet Caddesi arasında çalışmalar başlamıştır (Url-34, Erişim tarihi: 07.12.2013). Şekil 5.29. Tarlabaşı Bulvarı – Cumhuriyet Caddesi arasındaki dalış tüneli inşaatı. (Url-35, Erişim tarihi: 07.12.2013) Taksim Topçu Kışlası Projesi ise önce; bir rekonstrüksiyon projesinde bulunması gereken şekilde “[kışlanın] önceki dönemlerine ait izlerle ilgili bilgi ve belge bulunmadığı” gerekçesiyle, İstanbul II Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 11.12.2012 tarihli kararı ile reddedilmiştir. Ancak daha sonra merkezi hükümetin “reddin reddi” konusunda yaptığı baskılarla ve Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun 27.02.2013 tarihli kararıyla İstanbul II Nolu Bölge Kurulu’nun aldığı kararı iptal etmesiyle proje onaylanmıştır (Url-35, Erişim tarihi: 07.12.2013). Yüksek Kurul’un projeyi onaylamasının ve kamuoyunda, bu kararın alınmasında merkezi hükümetin baskısının rol oynadığı görüşünün yaygınlaşmasının ardından, toplumsal bellekte önemli bir yeri olan Taksim Gezi Parkı’nın yok edilecek olmasına karşı tepkiler daha da yoğunlaşmıştır. 28 Mayıs 2013 günü bir iş makinasının Gezi Parkı sınırlarındaki bir ağacı sökmesiyle, sivil toplum kuruluşları ve halk parka akın etmiş, proje karşıtı gösteriler yapmaya başlamış, gösteriler sırasında emniyet güçlerinin sert müdahalesi ile kısa zamanda büyüyerek hükümet karşıtı bir protestoya dönüşmüştür. 81 Sonuç olarak Taksim Topçu Kışlası Rekonstrüksiyon Projesi ve Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi; TMMOB Peyzaj Mimarları Odası, TMMOB Mimarlar Odası ve TMMOB Şehir Plancıları Odası’nın, proje sürecinin en başında yapılan koruma amaçlı imar planı tadilatı hakkında açtıkları davanın, İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nin 06.06.2013 tarihinde plan değişikliklerinin iptali doğrultusunda verdiği kararla iptal edilmiş, kışlanın inşasının önü kapatılmıştır. Proje süreci boyunca netleşmeyen, birbiriyle çelişen söylemlerle akıllarda soru işareti yaratan noktalardan biri ise yeniden inşa edildiği takdirde kışlanın işlevinin ne olacağı konusudur. Bu konuda süreç boyunca siyasi otoriteler ve projeye yön veren isimler tarafından; alışveriş merkezi, kent müzesi, otel, rezidans ve hatta buz pisti gibi birçok işlev tanımlanmıştır. Bu tanımlamalar medya aracılığıyla kamuoyuna duyurulan işlevlerdir ve kesinleşmiş bir karar bulunmamaktadır. Ancak kışlanın mimarı tarafından yine basın aracılığıyla yapılan bir açıklama, herkese açık bir kamusal mekanın dönüştürülmesi sonucu elde edilecek projenin kullanımı ve daha önemlisi kullanıcı profili hakkında önemli ipuçları vermektedir (Url-36, Erişim tarihi: 07.12.2012): “Kışlada otel ya da cami olmayacak. İçinde kafeler, pastaneler, kitapçılar olacak. AKM tarafında da sergi salonları, galeriler olacak. Gezi’nin kamuya kapatılması gibi bir önerimiz yok. Ama tabii ki bir düzen getirilmek zorunda. Her elini kolunu sallayan kafeye, restorana girsin demek doğru değil. Herkes her yere girebilir mi?” En başta Taksim Gezi Parkı’nın köhnemiş, bakımsız kalmış ve güvenlik sorunları nedeniyle kentlilerce kullanılmayan bir mekan olduğunu ileri sürülerek başlanılan projenin gerçekleşmesinin önü mahkeme kararıyla kapatılmıştır. Ancak 1980’li yıllarda gündeme gelen ancak uygulanamayan yayalaştırma projesinin bir kısmının bugün hayata geçirilmesi, rekonstrüksiyon projesinin de ilerleyen yıllarda tekrar gündeme gelebileceğine işaret etmektedir. Bu durumda mekanın kamusallığının ne yönde değişeceği önemli bir soru işareti yaratmaktadır. 82 5.3.1. Projenin mekanın kamusallığı üzerine etkilerinin değerlendirilmesi – geliştirilen modelin uygulanması Çalışmanın bu bölümünde Taksim Topçu Kışlası’nın inşa edildiği durumda mekanın kamusallığının nasıl ne yönde değişeceği öngörülmeye çalışılmıştır. Bunun için literatürde tanımlanan kamusallık değerlendirme yöntemlerinden OMAI Modeli’nin geliştirilmesiyle oluşturulan yeni model kullanılmıştır. Karşılaştırılacak iki mekandan Taksim Topçu Kışlası, Taksim Gezi Parkı’nın bulunduğu mekanın kışlanın inşa edildiği varsayımsal geleceğe ait halidir. Bu nedenle bu mekan kriterler üzerinden karşılaştırılırken, mekanın geleceği hakkında kurgulanan senaryolar kullanılmıştır. Bilindiği gibi Taksim Topçu Kışlası Projesi mevcut durumda iptal edilmiş bir projedir. Bu nedenle proje detaylarına erişilememektedir. Dolayısıyla senaryoların kurgulanmasında, projeden elde edilebilen sabit değişkenler iki adet olup şu şekildedir: • Projenin bir rekonstrüksiyon projesi olmasıyla kesin olarak bilinen, kışlanın bir kütle olarak neye benzeyeceği ve nereye inşa edileceği, • kışla inşa edildikten sonra arazi fiyatlarını yükselteceği. Modelde kullanılan kriterler ışığında kurgulanan 3 adet senaryodan ilki gerçekleşmesi mümkün olan en kamusal mekana, ikincisi kamu – özel ortaklığının söz konusu olduğu ara bir düzeye, üçüncüsü ise mümkün olan en özel mekana işaret etmektedir. • Senaryo 1 Mümkün olan en kamusal senaryo olarak kurgulanan bu senaryoda Topçu Kışlası kamu eliyle inşa edilmiş ve kamu tarafından işletilmektedir. Proje üretim süreci, şartnamesi toplumun geniş bir kısmının temsil edildiği katılımcı bir süreçle oluşturulan yarışma sonucu elde edilmiştir. Kışlanın ve kamusal açık alan olarak tasarlanan avlusunun bakımı belediye tarafından güvenliği ise polis tarafından sağlanmaktadır. Mekanın giriş ve çıkışlarında herhangi bir kontrol mekanizması bulunmamaktadır ve kamuyu oluşturan tüm bireylerin yasal erişim hakkı bulunmaktadır. 83 • Senaryo 2 Bu senaryoda Topçu Kışlası, kamu – özel ortaklığında yap – işlet – devret modeli ile gerçekleştirilmiştir. Projenin elde edilmesi, şartnamenin belediye ve özel sektöre temsilcilerinin katılımıyla oluşturulan bir şartname doğrultusunda yarışma ile elde edilmiştir. Mülkiyet kamuda olmakla beraber, mekanın kullanım hakkı uzun yıllar için özel sektöre devredilmiştir. Mekanın güvenliği ve bakımı, işletme sahibi özel sektörce gerçekleştirilmektedir. Giriş ve çıkışlar kontrollü yapılmakta, bireylerin mekana erişimi, mekanı işleten kurumun inisiyatifine bırakılmaktadır. • Senaryo 3 En özel duruma işaret eden Senaryo 3’te Gezi Parkı arazisi özelleştirilerek satılmıştır. Proje, mülk sahibi özel sektörün gerçekleştirdiği ihale sonucu yine özel sektörce üretilmiştir. İnşaatı özel sektörce gerçekleştirilen kışlanın ve arazisinin mülkiyeti ve işletme hakkı özel sektördedir. Bakım ve güvenliği özel sektörce sağlanmaktadır ve mekana erişim oldukça kısıtlıdır. Bireylerin, giriş çıkışların kontrol bulunan mekana erişim hakkı, işletme sahibi kurumun inisiyatifindedir. Bu kurgu ve kabuller doğrultusunda Taksim Gezi Parkı ve Taksim Topçu Kışlası’na dair senaryolar, kriterler üzerinden değerlendirilmiştir. • Mülkiyet Mülkiyet kriteri, mekanın mülkiyetinin kamuda mı, özel sektörde mi olduğunu gösteren yasal statüdür. Gezi Parkı’nın bulunduğu yaklaşık 29.550m2‘lik taşınmaz, tapuda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne adına 751 ada, 2 no’lu parsel olarak tescillidir. Ancak bu arazi belediye tarafından koşullu edinilmiştir (Url-37): • “Koşul bir: Gezi Parkı taşınmazı umumi hizmetlerde (meydan, park, yeşil saha vb.) kullanılmak üzere İstanbul Bş. Belediyesi adına tapuya tescil edilmiştir. • Koşul iki: İstanbul Bş. Belediyesi, Gezi Parkı taşınmazını ne satabilir, ne de umumi hizmetler dışında başka bir amaç için kullanabilir. • Koşul üç: Gezi Parkı taşınmazı, ileride imar planında değişiklik yapılarak umumi hizmetlerden gayri bir maksatla tahsis edildiği takdirde, hazine adına tescil edilmek üzere İstanbul Bş. Belediyesi‘nden geri alınır.” Bu koşullara göre imar planında bir değişiklik yapıldığı ve umumi hizmet dışında bir fonksiyona konu olduğu takdirde mekanın mülkiyeti merkezi yönetime geçmekte, mekan hazine arazisi haline gelmektedir. 84 Ancak bu koşulların Gezi Parkı’nın özel mülkiyete konu bir alan olması önündeki bağlayıcılığı sınırlıdır. İstanbul’un – özellikle kıyı şeritleri ve orman alanları olmak üzere – dört bir yanında hazine arazilerinin özelleştirilme örneklerine çokça rastlanılabilmektedir. Bu nedenle kurgulanan gelecek senaryolarında Gezi Parkı arazisinin özelleştirilmesi imkansız bir geleceğe işaret etmemektedir. Bu bilgilere göre doğrultusunda kurgulanan senaryoların mevcut durumla karşılaştırılması sonucu şöyle bir tablo çıkmaktadır: Çizelge 5.2. Taksim Gezi Parkı ve Taksim Topçu Kışlası Kamusallık Karşılaştırma Tablosu – Mülkiyet. YASAL STATÜ 751 ada, 2 no’lu parsel (Gezi Parkı arazisi) belediyeye aittir. PUAN Mevcut Taksim Gezi Parkı 4 • Senaryo 1 Taksim Topçu Kışlası Senaryo 2 Taksim Topçu Kışlası Senaryo 3 Taksim Topçu Kışlası 751 ada, 2 no’lu parsel (Gezi Parkı arazisi) belediyeye aittir. Plan değişikliği yapılmıştır, 751 ada, 2 no’lu parsel’in mülkiyeti merkezi yönetime geçirilip, Topçu Kışlası yap-işletdevret modeliyle inşa edilmek üzere ihale edilir. Plan değişikliği yapılmıştır, 751 ada, 2 no’lu parsel’in mülkiyeti merkezi yönetime geçirilmiştir. Topçu Kışlası inşa edildikten sonra arazisi ile birlikte özelleştirilip satılır. 3 1 4 Yönetim Yönetim kriteri altında, projenin üretiminin ne kadar katılımcı bir süreçle elde edildiği, mekanın bakımının ve güvenliğinin kamu sektörünce mi yoksa özel sektörce mi sağlandığı, giriş çıkışlarda kontrol olup olmadığı, mevcut durum ve senaryolarda incelenip karşılaştırılmıştır. Taksim Gezi Parkı’nın projelendirilmesi, katılım olgusundan bahsetmenin pek mümkün olmadığı 1930’lu yıllarda Henri Prost tarafından gerçekleştirilmiştir. Mevcut durumda parkın bakımı belediye işçileri tarafından yapılmaktadır, güvenliği polis tarafından sağlanmaktadır ve giriş çıkışlarda kontrol bulunmamaktadır. Topçu Kışlası’nın umumi hizmetler için inşa edildiği ve belediye mülkiyetinde kaldığı senaryo 1’de projenin üretimi, toplumun geniş bir kısmının temsiliyetinin sağlandığı katılımcı bir süreç sonucu elde edilen şartname doğrultusunda açılan yarışma ile elde edilmiştir. Mekanın bakımı ve güvenliği yine belediye görevlileri 85 tarafından sağlanmaktadır. Benzer şekilde giriş ve çıkışlarda kontrol bulunmamaktadır. Kışla projesinin yap – işlet – devret modeli ile kamu – özel ortaklığında gerçekleştirildiği ve yönetiminin özel sektörce sağlandığı senaryo 2’de ise, projenin üretimi, şartnamesi belediye ve özel sektörce hazırlanan bir şartname ile açılan yarışma sonucu elde edilmiştir. Mekanın bakımı ve güvenliği kışlayı işleten özel kuruluş ya da taşeronu tarafından sağlanmaktadır. Mekanın giriş ve çıkışlarında güvenlik gerekçesiyle kontrol yapılmaktadır. Kışlanın ve arazisinin önce merkezi yönetime daha sonrasında da satılarak özel sektöre devredildiği senaryo 3’te projenin üretiminde katılımdan bahsetmek mümkün değildir. Mülk sahibi özel sektörün gerçekleştirdiği ihale ile projelendirilen kışlada, bakım ve güvenlik senaryo 2’ye benzer şekilde kışlanın sahibi özel kuruluşça gerçekleştirilmektedir ve yine güvenlik gerekçesiyle giriş çıkışlarda kontrol bulunmaktadır. Karşılaştırma sonrası ortaya şöyle bir tablo çıkmaktadır: Çizelge 5.3. Taksim Gezi Parkı ve Taksim Topçu Kışlası Kamusallık Karşılaştırma Tablosu – Yönetim. Senaryo 3 Taksim Topçu Kışlası Katılım yok Prost Planları Yarışma – Geniş katılımla hazırlanan şartname Yarışma – Belediye ve özel sektör uzlaşmasıyla hazırlanan şartname Katılım yok Projelendirme özel sektör eliyle GÜVENLİK VE BAKIM Senaryo 2 Taksim Topçu Kışlası Güvenlik ve bakım, belediye görevlileri ve polis tarafından yapılmaktadır. Güvenlik ve bakım, belediye görevlileri ve polis tarafından yapılmaktadır. Güvenlik ve bakım, kışlayı işleten özel kuruluşça ya da taşeronu tarafından yapılır. Güvenlik ve bakım, kışlayı işleten özel kuruluşça ya da taşeronu tarafından yapılır. KONTROL Senaryo 1 Taksim Topçu Kışlası Giriş ve çıkışlarda kontrol yoktur. Giriş ve çıkışlarda kontrol yoktur. Giriş ve çıkışlarda kontrol vardır. Giriş ve çıkışlarda kontrol vardır. PUAN KATILIM Mevcut Taksim Gezi Parkı 3 4 1 86 1 • Erişilebilirlik Erişilebilirlik kriteri kapsamında Taksim Gezi Parkı’nın ve Taksim Topçu Kışlası’na ait senaryoların; fiziksel geçirgenlik, görsel geçirgenlik gibi tasarıma dair özellikleri, toplu taşıma ile ulaşım, tüm bireylerin kolayca ulaşabileceği bir konumda olma gibi planlamaya dair özellikleri ve bireylerin yasal erişim hakkına dair hukuksal özellikleri incelenmiştir. Fiziksel geçirgenlik: Mevcut durumda mekanın, tarihsel gelişim sürecinde bahsedildiği gibi, II Nolu Park’ta yapılan özelleştirmeler nedeniyle çevresinden kopuk olduğu görülmektedir. Bu fiziksel kopukluk senaryo 1, 2 ve 3’te de erişilebilirliğe dair bir problem olarak öne çıkmaktadır. Görsel geçirgenlik: Mevcut durumda Taksim Meydanı ile Taksim Gezi Parkı arasındaki kot farkı, görsel geçirgenliği olumsuz etkileyen bir özellik olarak öne çıkmaktadır. Topçu Kışlasının inşa edildiği senaryo 1, 2 ve 3’te ise kışlanın cepheleri, avlu ve kışlanın çevresi arasındaki görsel geçirgenliği neredeyse tamamen yok etmektedir. Toplu ulaşım: Mevcut durumda ve tüm senaryolarda ortak olduğu görülen bir özellik de, mekana toplu taşıma ile erişimdir. İstanbul’un bir çok yerinden bu mekana otobüs, dolmuş ve metro ile ulaşım sağlanabilmektedir. Konum: Mevcut durumda Taksim Gezi Parkı, toplumun bazı kesimlerinin diğerlerine göre daha zor ulaştığı bir konumda bulunmaktadır ve bu olumsuz bir özellik olarak görünmektedir. Ancak senaryo 1, 2 ve 3’te, Topçu Kışlası’nın çevrede yarattığı rantsal gelişme ile ortaya çıkan mekânsal ve toplumsal dönüşüm sonucu, bu çevrede yaşamaya gücü yeten yeni orta sınıfın kolay erişim sağladığı, yetmeyen alt gelir gruplarının ise erişimde dezavantajlı konuma düştüğü bir mekan haline gelmiştir. Yasal erişim hakkı: Taksim Gezi Parkı, mevcut durumda yasal olarak kamuyu oluşturan tüm bireylerin erişimine açıktır. Senaryo 1’de de kışlanın kamu sektörünce yönetilmesi bu erişim hakkının önünde bir engel teşkil etmemektedir. Ancak senaryo 2 ve 3’te bireylerin erişim hakkı, kışlanın güvenliğini sağlayan kuruluşa bırakılmaktadır. Ayrıca Taksim Gezi Parkı mevcut durumda gece ve gündüz saatlerinde herkese erişime açık bir yerdir. Ancak senaryo 1’de gece saatlerinde kışlanın avlusu erişime açık bırakılırken, iç mekanları kapatılmaktadır. Senaryo 2 ve 87 3’te ise gece saatlerinde mekanın avlusuna da iç mekanlarına da erişim sağlanamamaktadır. Yapılan karşılaştırma sonrasında ortaya şöyle bir tablo çıkmaktadır: Senaryo 1 Taksim Topçu Kışlası Senaryo 2 Taksim Topçu Kışlası Senaryo 3 Taksim Topçu Kışlası FİZİKSEL GEÇİRGENLİK 1950 ortalarından itibaren, II No’lu Park’ta yapılan özelleştirmeler, Gezi Parkının yakın çevresi ile olan entegrasyonu bağlamında fiziksel engel teşkil etmektedir. 1950 ortalarından itibaren, II No’lu Park’ta yapılan özelleştirmeler, Gezi Parkının yakın çevresi ile olan entegrasyonu bağlamında fiziksel engel teşkil etmektedir. 1950 ortalarından itibaren, II No’lu Park’ta yapılan özelleştirmeler, Gezi Parkının yakın çevresi ile olan entegrasyonu bağlamında fiziksel engel teşkil etmektedir. 1950 ortalarından itibaren, II No’lu Park’ta yapılan özelleştirmeler, Gezi Parkının yakın çevresi ile olan entegrasyonu bağlamında fiziksel engel teşkil etmektedir. GÖRSEL GEÇİRGENLİK Gezi Parkının meydana bakan cephesinde, kot farkından dolayı görsel geçirgenliği zayıflatmaktadır Kışla, kamusal açık mekan olacak avlusunun etrafını çevreleyerek görsel geçirgenliği yok edecektir Kışla, kamusal açık mekan olacak avlusunun etrafını çevreleyerek görsel geçirgenliği yok edecektir. Kışla, kamusal açık mekan olacak avlusunun etrafını çevreleyerek görsel geçirgenliği yok edecektir. Otobüs, metro, füniküler ve dolmuşla İstanbul'un bir çok yerinden erişim sağlanabilmektedir. Otobüs, metro, füniküler ve dolmuşla İstanbul'un bir çok yerinden erişim sağlanabilmektedir. Otobüs, metro, füniküler ve dolmuşla İstanbul'un bir çok yerinden erişim sağlanabilmektedir. Otobüs, metro, füniküler ve dolmuşla İstanbul'un bir çok yerinden erişim sağlanabilmektedir. Konumundan dolayı toplumun bazı kesimlerinin diğerlerine göre ulaşımda daha çok zorlanmaktadır. Konumundan dolayı toplumun bazı kesimlerinin diğerlerine göre ulaşımda daha çok zorlanmaktadır. Konumundan dolayı toplumun bazı kesimlerinin diğerlerine göre ulaşımda daha çok zorlanmaktadır. Konumundan dolayı toplumun bazı kesimlerinin diğerlerine göre ulaşımda daha çok zorlanmaktadır. Ulaşımda göreli zorluğun sebebi konumdur. Ulaşımda göreli zorluğun sebebi gelir düzeyi ve ekonomik durumdur. Ulaşımda göreli zorluğun sebebi gelir düzeyi ve ekonomik durumdur. Ulaşımda göreli zorluğun sebebi gelir düzeyi ve ekonomik durumdur. Yasal olarak kamuyu oluşturan tim bireylerin erişimine açıktır. Yasal olarak kamuyu oluşturan tim bireylerin erişimine açıktır. Gece ve gündüz saatlerinde erişim sağlanabilmektedir. Gece saatlerinde iç mekanlar kapatılmakta yalnızca avluya erişim sağlanabilmektedir. Bireylerin erişim hakkı işletmenin ve işletmeye ait güvenliğin kararına bırakılmıştır. Gece saatleri iç mekan ve avlu kapatılmakta, erişim sağlanamamaktadır. Bireylerin erişim hakkı işletmenin ve işletmeye ait güvenliğin kararına bırakılmıştır. Gece saatleri iç mekan ve avlu kapatılmakta, erişim sağlanamamaktadır. PUAN YASAL ERİŞİM HAKKI KENT İÇİNDEKİ KONUMU Mevcut Taksim Gezi Parkı TOPLU ULAŞIM Çizelge 5.4. Taksim Gezi Parkı ve Taksim Topçu Kışlası Kamusallık Karşılaştırma Tablosu – Erişilebilirlik. 3 2 1 88 1 • Kapsayıcılık Kapsayıcılık kriteri altında Taksim Gezi Parkı’nın ve Taksim Topçu Kışlasına ait senaryoların; o Aktiviteler bağlamında; koyulan kurallar ve tasarımın farklı aktvitelere adapte olmaya izin veren esnek/katı yapısı, o Kullanıcı çeşitliliği bağlamında kamunun hangi kesimlerine hitap ettiği incelenmiştir. Aktivite: Taksim Gezi Parkı’nda mevcut durumda izin verilen aktiviteler bağlamında koyulan kurallar yoktur. Benzer şekilde Topçu Kışlası’nın yönetimin kamu sektörünce yapıldığı senaryo 1’de de aktiviteleri sınırlayan kuralları yoktur. Yönetimin özel sektörce gerçekleştirdiği senaryo 3’te aktiviteleri sınırlayan belli kurallar varken, Topçu Kışlası’nın hem sahibi hem yöneticisi olduğu senaryo 4’te ise bu konuda çok katı kurallara rastlanmaktadır. Mevcut durumda Taksim Gezi Parkı, tasarımının esnek yapısıyla rekreasyonel kullanımın dışında, konserler, protesto gösterileri gibi bir çok etkinliğin gerçekleşmesine de olanak tanımaktadır. Ancak Topçu Kışlası’nın katı tasarımı, geniş kalabalıkların giriş çıkışlarına olanak tanımayan yapısıyla bu mekanın bir hak mücadelesi alanı olarak kullanılmasına olanak tanımamaktadır. Özellikle 1 Mayıs’lar ve 2013 Gezi Parkı Direniş’i gibi toplumsal bellekte yer eden bir mekan olarak Gezi Parkı’nın bu kullanımındaki değişim, mekanın kamusallığı ile ilgili en olumsuz gelişmelerden biri olarak öne çıkmaktadır. Kullanıcı çeşitliliği: Taksim Gezi Parkı mevcut durumda var olan güvenlik problemleriyle bazı yeni orta sınıflarca kullanmaktan kaçındığı bir mekandır. Bu güvenlik sorununun suçlusu olarak da toplumun, küreselleşen kentin yapısına uyum göstermekte zorlanan dezavantajlı kesimleri gösterilmektedir. (Tanyeli, Url-38, Erişim tarihi: 08.12.2013). Senaryo 1’de Topçu kışlası kamu sektörünce yönetildiği ve kamuyu oluşturacak tüm bireylerin yasal erişim hakkı bulunduğu için bu güvenlik problem yine görülmektedir. Senaryo 2 ve 3’te ise kontrol mekanizmalarıyla güvenlik problemini öne sürerek mekanı kullanmayan yeni orta sınıf kentlilerin mekanı kullanımını sağlamakta ancak bu sefer de dezavantajlı kesimleri dışlayarak yine kullanıcı çeşitliliğini sınırlı tutmaktadır. 89 Karşılaştırma sonucu ortaya şöyle bir tablo çıkmaktadır: Senaryo 1 Taksim Topçu Kışlası Mekanda izin verilen aktivitelerle ilgili kurallar yoktur. Mekanda izin verilen aktivitelerle ilgili kurallar yoktur. Farklı kullanımlara adapte olabilen tasarımıyla kullanım çeşitliliği sağlamaktadır. Kışlanın katı tasarımı başta protesto gösterileri gibi bazı kullanımlara uygun değildir. KULLANICI ÇEŞİTLİLİĞİ “İstenilmeyen kesimlerin'' güvenlik problemi yarattığı gerekçe gösterilerek bir takım yeni orta sınıf kentli tarafından kullanılamamaktadır “İstenilmeyen kesimlerin'' güvenlik problemi yarattığı gerekçe gösterilerek bir takım yeni orta sınıf kentli tarafından kullanılamamaktadır 3 2 KULLANIM ÇEŞİTLİLİĞİ Mevcut Taksim Gezi Parkı PUAN Çizelge 5.5. Taksim Gezi Parkı ve Taksim Topçu Kışlası Kamusallık Karşılaştırma Tablosu – Kapsayıcılık. Senaryo 2 Taksim Topçu Kışlası Mekanda izin verilen aktivitelerle ilgili belli kurallar vardır. Bu kuralların dışına çıkılamaz. Senaryo 3 Taksim Topçu Kışlası Mekanda izin verilen aktivitelerle ilgili katı kurallar vardır. Bu kuralların dışına çıkılamaz. Kışlanın katı Kışlanın katı tasarımı başta tasarımı başta protesto protesto gösterileri gibi gösterileri gibi bazı bazı kullanımlara kullanımlara uygun değildir. uygun değildir. Yeni orta sınıf Yeni orta sınıf kentli rahatça kentli rahatça kullanabilmekte kullanabilmekte ancak mekan ancak mekan dezavantajlı dezavantajlı kesimleri dışlayıcı kesimleri özellik dışlayıcı özellik göstermektedir. göstermektedir. 1 1 Mekanların karşılaştırılması ve değerlendirilmesi sonucu oluşturulan diyagram ise şöyledir: 90 Şekil 5.30. Taksim Gezi Parkı ve Taksim Topçu Kışlası Kamusallık Karşılaştırma Diyagramı. 5.4. Bölüm Sonucu Yapılan incelemeler sonucu, İstanbul’un küresel kent olma yolunda genellikle mekana müdahale üzerinden uygulanan politikaların; hem sosyo-mekansal ayrışmayı derinleştirdiği, hem de sosyo-mekansal ayrışmayı azaltılma rolü üstlenecek kamusal mekanların dönüşümüne yol açtığı görülmektedir. Kentte üstlendikleri rollerinin değişimi ve kamusallık düzeylerinin azalışı şeklinde gerçekleşen bu dönüşüm olgusuna örnek olarak, henüz dönüştürülmemiş ancak tehdit altında olduğu düşünülen Taksim Gezi Parkı incelenmiştir. Sonuç olarak Taksim Gezi Parkı’nda Taksim Topçu Kışlası’nın Rekonstrüksiyon projesinin gerçekleştirilmesi durumda bu kamusal mekanın kentte üstlendiği işlevlerden; • kentin hava almasını sağlayan bir açık alanın, kirli havayı filtreleyen bitki örtüsünün kaybolması bağlamında ekolojik rolünün, 91 • Sosyo-mekansal ayrışmaya konu olan toplumsal kesimlerin bir araya gelme potansiyelinin kaybolması bağlamında sosyal rolünün, • Hak mücadelesi için bir arena olarak eylemler ve gösteriler için kullanımının engellenmesi bağlamında politik rolünün, yok olacağı, bu rollerinin yerine; • kentsel rant yaratarak sözde bir sermaye birikimi sağlaması bağlamında ekonomik rolünün, • hem yatırımcı hem de turist düzeyinde küresel sermayeyi çekmeye yönelik bir imaj yaratması bağlamında sembolik ve estetik rollerinin öne çıkacağı görülmektedir. Geliştirilen kamusallık değerlendirme modelinin uygulanması sonucu ise kurgulanan en “kamusal” senaryonun gerçekleşmesi halinde bile mekanın mevcut kamusallığının azalacağı tespit edilmiştir (Şekil 4. 27). Güvenlik sorunu olduğu ileri sürülen ve bu sorunun kaynağı olarak “tinerci”, “travestiler”, “evsizler” gibi küreselleşen kentin yeni yapısına uyum sağlayamayan dezavantajlı kesimlerin gösterildiği Taksim Gezi Parkı, Taksim Topçu Kışlası’nın inşası ile daha kamusal bir yer olmayacaktadır. Kışla işgal edildiği takdirde getirilecek kontrol mekanizmalarıyla toplumun bu kesimleri dışarıda tutulacak, diğer bir değişle mekanın kullanıcı profili değiştirilecektir. Bir kamusal mekan olarak Taksim Gezi Parkı yeni orta sınıfın ihtiyaçları doğrultusunda yeniden tasarlanacak ve dışlayıcı bir mekan haline gelecektir. İstanbul’un kent merkezlerinde gerçekleşen, sosyo-mekansal ayrışmayı derinleştirici özellikteki müdahalelere bir örnek daha eklenecektir. Diğer yandan Taksim Gezi Parkı’nın mevcut durumda bakımsızlıktan ve tarihsel süreçte çevresi ile olan entegrasyonunun özelleştirmeler yolu ile kapatılması koparılması gibi sebeplerle kapasitesinin altında bir kamusallık düzeyine sahip olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Bu anlamda müdahale gerektiren bir mekandır. Ancak bu müdahale yeni orta sınıfın ve küresel sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda, güvenlik sorununun merkeze koyulduğu bir proje ile değil; mekanın daha kamusal olabilmesinin önündeki engellerin tespit edilip, bunların tasarıma girdi olarak kullanılacağı projelerle gerçekleştirilmesi gerekmektedir. 92 6. SONUÇ Bu çalışmada, küresel sermayeye entegrasyon seviyesini yükselterek ekonomik kalkınma sağlamaya yönelik politikaların, entegrasyon noktası olma misyonu yüklenen küreselleşen kentlerde yarattığı dönüşümler, bu dönüşümlerin yarattığı sosyo-mekansal ayrışma olgusu ve bu ayrışmaya etkisi bağlamında kamusal mekanların geçirdiği dönüşümler incelenmiştir. Küreselleşen kentlerde dönüşümler, birbirleriyle direk ilişkili olarak ekonomik, toplumsal ve mekânsal alanlarda gerçekleşmektedir. Küresel sermayeye entegre olma adına gerçekleştirilen sektörel yeniden yapılanma beraberinde, bu kentlerin ekonomik yapılarında katma değeri yüksek sektörler olan hizmetler, finans, turizm vb. sektörlerin büyümesini ve reel üretime dayalı sektörlerin küçülmesini ya da kent merkezinden desantralize edilmesini getirmektedir. Ekonomik alanda gerçekleşen sektörel yeniden yapılanmanın toplumsal alandaki yansıması, yeni ve eski sektörlerin istihdam yapılarındaki farklılığa bağlı olarak sosyal ayrışma olmaktadır. Bu ayrışmanın kutuplarını katma değeri yüksek sektörlerde istihdam edilen yüksek gelirli, iyi eğitimli yeni orta sınıf ve başta işçi sınıfı olmak üzere küreselleşen kentin yeniden yapılanmasına uyum sağlama gücü olmayan dezavantajlı kesimler oluşturmaktadır. Küreselleşen kentlerde bir diğer dönüşüm ise mekânsal alanda gerçekleşmektedir. Kentsel dönüşüm ve kentsel yenileme projeleri ile gerçekleştirilen mekansal dönüşümleri, kentsel rantı kullanarak sermaye birikimi sağlama, küresel sermayeyi cezbederek kente çekecek imaj öğeleri yaratma ve kentsel suç oranlarındaki artış karşısında yeni orta sınıfın güvenlik taleplerini karşılama olmak üzere üç ana unsur yönlendirmektedir. Mekansal dönüşümler sonucu toplumsal yapıdaki sosyal ayrışma olgusuna mekânsal ayrışma boyutu eklenmektedir. Ekonomik, toplumsal ve mekânsal dönüşümlerin yarattığı şiddetli sosyo-mekansal ayrışma ortamında kentsel kamusal mekanlar, ayrışmanın kutuplarını oluşturan kesimleri bir araya getirerek ayrışmayı azaltma potansiyeli ile her zamankinden daha önemli hale gelmektedir. Ancak küreselleşen kentlerde meydana gelen mekânsal 93 dönüşümler, kamusal mekanları da yeni orta sınıf ve küresel sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda dönüştürmektedir. Kamusal mekanlardaki dönüşüm çalışmanın hipotezinde de belirtildiği gibi iki şekilde gerçekleşmektedir. Bir yandan kentlerde üstlendikleri rollerde değişim yaşanırken, diğer yandan da mekanların kamusallık düzeyleri azalmakta, daha dışlayıcı bir yapıya bürünmektedir. Tanımlanan sosyo-mekansal ayrışma ortamı küreselleşme yolundaki İstanbul’da incelenmiş, kamusal mekan üzerinde geliştirilen hipotezler, İstanbul’un en önemli kamusal mekanlarından biri olan Taksim Gezi Parkı’nda test edilmiştir. Başta Çevre Düzeni Planı olmak üzere, İstanbul’un gelecek tahayyüllerinin oluşturulduğu her aşamada belirtilen, küresel rekabette üst sıralara yükselme hedefi doğrultusunda gereklilikleri yerine getiren İstanbul’da en önemli problemlerden birinin sosyo-mekansal ayrışma olduğu görülmektedir. Yeni orta sınıfın güvenlik talepleri doğrultusunda hem konut alanları hem de kamusal mekanlar, daha kapalı ve dışlayıcı mekanlar haline getirilmektedir. Taksim Gezi Parkı da benzer şekilde yeni orta sınıf ve küresel sermayenin ihityaçları doğrultusunda dönüştürülme tehdidi ile karşı karşıyadır. Çalışma kapsamında Taksim Gezi Parkı’nda, Taksim Topçu Kışlası inşa edildiği takdirde kamusallık düzeyinin ve parkın üstlendiği rollerin ne yönde değişeceği test edilmiştir. Bu amaç doğrultusunda yöntem olarak literatürde tanımlanan kamusallık düzeyi değerlendirme modellerinden faydalanılmış, en güncel model olan OMAI Modeli geliştirilerek Taksim Gezi Parkında uygulanmıştır. Uygulama için Taksim Topçu Kışlası inşa edildiği takdirde oluşabilecek senaryolar ortaya koyulmuş, bu senaryolar ve mevcut durum, kamusallık değerlendirmede kullanılan kriterler üzerinden test edilmiş ve karşılaştırılmıştır. Sonuçta mekanın en kamusal halinin mevcut durumu olduğu, Topçu Kışlası’nın yeniden inşa edildiği takdirde mekanın kamusallık düzeyinin azalacağı tespit edilmiştir. Ayrıca modelin uygulanmasıyla, kriter olarak belirlenen mülkiyet, yönetim, erişilebilirlik ve kapsayıcılık içinden, kamusallık düzeyini en çok etkileyenin yönetim kriteri olduğu, mekanın işletmesinin ve kullanım haklarının özel sektöre geçişinin mekanın kamusallık düzeyi üzerinde ciddi bir azalışa işaret ettiği görülmüştür. Bu nedenle kamusal mekanların, kullanım haklarını özel sektöre 94 devreden kamu-özel ortaklıklarıyla geliştirilen projelere sahne olması, bu mekanların kamusallık düzeylerinin azalmasını beraberinde getirmektedir. Kamusallık düzeyi bağlamında incelendiğinde bu ortaklıklar, özel sektör lehine sonuçlanmakta, kamuyu oluşturan bireylerin önemli bir kısmını dışlayıcı mekanlar haline gelmektedir. Kamusal mekanlarda meydana gelen bir diğer dönüşüm, kentte üstlendikleri rollerde olmaktadır. Kentte üstlendikleri rollerden küresel sermayenin çıkarına olanlar ön plana çıkmakta, diğerleri işlevsizleşmektedir. Taksim Gezi Parkı özelinde yapılan çalışma sonucu, Topçu Kışlası inşa edildiği takdirde, • kentin hava almasını sağlayan bir açık alanın, kirli havayı filtreleyen bitki örtüsünün kaybolması bağlamında ekolojik rolünün, • Sosyo-mekansal ayrışmaya konu olan toplumsal kesimlerin bir araya gelme potansiyelinin kaybolması bağlamında sosyal rolünün, • Hak mücadelesi için bir arena olarak eylemler ve gösteriler için kullanımının engellenmesi bağlamında politik rolünün, yok olacağı, bu rollerinin yerine; • kentsel rant yaratarak sözde bir sermaye birikimi sağlaması bağlamında ekonomik rolünün, • hem yatırımcı hem de turist düzeyinde küresel sermayeyi çekmeye yönelik bir imaj yaratması bağlamında sembolik ve estetik rollerinin öne çıkacağı görülmüştür. Çalışma sonucu elde edilen bir diğer önemli sonuç ise mimarlık ve kentsel tasarım disiplinlerine ilişkindir. Bu örnekte de görüldüğü gibi, küreselleşen kentlerde mekana yapılan müdahalelerde, hem konut hem kamusal mekan üretimlerinde, yeni orta sınıfın güvenlik talepleri önemli bir yönlendirici olmaktadır. Kentsel tasarım ve mimarlık disiplini daha kaliteli ve yaşanabilir mekanlar yaratmada önemli müdahale aracıdır. Ancak güvenlik taleplerinin kaynağını oluşturan kentsel suç olgusuna çözüm bulmak kentsel tasarım ya da mimarlık disiplininin konusu değildir. Bu kaygının bir girdi olarak kullanıldığı tasarımlar, problemin çözümü olmamakla birlikte, mekanların kamusallıklarını azaltmakta, sosyo-mekansal ayrışmayı derinleştirmektedir. Dezavantajlı grupları dışlayarak, ötekileştirerek toplumsal refahı ve modern kent kültürünü tehdit etmektedir. 95 Çalışma kapsamında geliştirilen modelin, bu tarz tasarımların uygulamaya geçirilmesinden önce kullanılması ve mevcut durumla uygulama sonucunda elde edilecek mekanın kamusallığının karşılaştırılması, bu doğrultuda gerekli görülen yerlerde tasarımın tekrar gözden geçirilmesi düşünülmektedir. 96 bağlamında önemli olduğu KAYNAKÇA Akkar Ercan, Z. Müge, 2005, Questioning the “Publicness” of Public Spaces in Post-Industrial Cities, Traditional Dwellings and Settlements Review Volume 16, Issue 2, s. 75 – 91 Akkar Ercan, Z. Müge, 2007, Public Spaces of Post-Industrial Cities and Their Changing Roles, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dergisi (24:1), s. 115 – 137 Arıkanlı, Özdemir, Maya, 2005, Kentsel Dönüşüm Sürecinde Eski Bir Gecekondu Mahallesi: Karanfilköy Kentlere Vurulan Neşterler, İstanbul’da Kentsel Ayrışma Mekansal Dönüşümde Farklı Boyutlar, s.187 – 238, Ed. Kurtuluş, Hatice, Bağlam Yayınları, İstanbul Banerjee, Tridib, 2007, The Future of Public Space: Beyond Invented Streets and Reinvented Places, Journal of the American Planing Association, Volume 67, Issue 1, s.9 – 24 Bilsel, Cana; Pinon, Pierre, 2010, İmparatorluk Başkentinden Cumhuriyet’in Modern Kentine: Henri Prost’un İstanbul’u Planlaması (1936 – 1951), Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul Cezar, Mustafa, 2002, Osmanlı Başkenti İstanbul, Eğitim Kültür ve Araştırma Vakfı Yayınları, İstanbul Çavuşoğlu, Erbatur, 2013, Düzenin Harcı ve Tuğlası: İnşaat Sektörü, Kentleri Savunmak, S.26 – 29, Ed. Akgün, Gürkan; Çalışkan, Çare Olgu; Kaya, Esra; Koca, Esra; Nota Bene Yayınları, Ankara Deniz, Bülent, 2005, Kentsel Kamusal Mekanlar Bağlamında Centennial Olimpiyat Parkı’nın (Atlanta, ABD) İrdelenmesi, Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, 2(1), s.5 – 10 Douglas, Mike, 2000, Mega-urban Regions and World City Formation: Globalisation, the Economic Crisis and Urban Policy Issues in Pasific Asia, Urban Studies Vol.37 No.12, s. 2315 – 2335 Friedmann, John, 1986, The World City Hypothesis, Development and Change, SAGE, London, Beverly Hills and New Delhi, Volume 17, S. 69 – 83 Friedmann, John; Wolff, Goetz, 1982, World city formation: an agenda for research and action, International Journal of Urban and Regional Research, Volume 6, Issue 3, S. 309 - 344 Geniş, Şerife, 2007, Küreselleşme, Toplumsal Eşitsizlik ve Mekansal Ayrışma, Sivil Toplum Dergisi, sayı 17 – 18, S. 69 – 84 Graham, Stephan; Aurigi, Alessandro, 2007, Virtual cities, social polarization, and the crisis in urban public space, Journal of Urban Technology, Volum 4, Issue 1, s.19 – 52 97 Hamnett, Chris, 2003, Gentrification, Postindustrialism and Industrial and Occupational Restructring in Global Cities, A Companion to City, s. 331 – 341, Ed. Bridge, Gary; Watson, Sophie; Blackwell Publishing, Cornwall, UK İstanbul Belediyesi, 1944, Güzelleşen İstanbul XX. Yüzyıl, İstanbul Maarif Matbaası, İstanbul İstanbul Kalkınma Ajansı, 2010 - 2013 İstanbul Bölge Planı Ekleri Keyder, Çağlar, 1996, Ulusal Kalkınmacılığın İflası Genişletilmiş İkinci Basım, Metis Yayınları, İstanbul Kurtuluş, Hatice, 2005a, Bir “Ütopya” Olarak Bahçeşehir, İstanbul’da Kentsel Ayrışma Mekansal Dönüşümde Farklı Boyutlar, S. 77-126, Ed. Kurtuluş, Hatice, Bağlam Yayınları, İstanbul Kurtuluş, Hatice, 2005b, İstanbul’da Kapalı Yerleşmeler Beykoz Konakları Örneği, İstanbul’da Kentsel Ayrışma Mekansal Dönüşümde Farklı Boyutlar, S. 161-186, Ed. Kurtuluş, Hatice, Bağlam Yayınları, İstanbul Kohn, Margaret, 2004, Brave New Neighborhoods The Privatization of Public Space, Routledge, New York, USA Langstraat, Florian.; Van Melik, Rianne, 2013, Challenging the ‘End of Public Space’: A Comparative Analysis of Publicness in British and Dutch Urban Spaces, Journal of Urban Design, Volume 18, Issue 3, s. 429 – 448 Madanipour, Ali, 1999, Why Are the Design and Development of Public Spaces Significant for Cities?, Environmet and Planning B Plannnig and Design, Volume 26, s. 879-891 Nemeth and Schmith, 2011, The Privatization of Public Space: Modeling and Measuring Publicness, Environmet and Planning B Plannnig and Design, Volume 38, s. 5 – 23 Nemeth and Schmith, 2007, Toward a Methodology for Measuring the Security of Publicly Accessible Spaces, Journal of American Planning Association Volume 73 Issue 3, s. 283 – 297 Öktem, Binnur, 2005, Küresel Kent Söyleminin Kentsel Mekanı Değiştirmedeki Rolü Büyükdere – Maslak Aksı Örneği, İstanbul’da Kentsel Ayrışma Mekansal Dönüşümde Farklı Boyutlar, S. 25-76, Ed. Kurtuluş, Hatice, Bağlam Yayınları, İstanbul Özsavaşçı, Arzu, 1999, Taksim-Maçka yeşil alanının değişim sürecine eleştirel bir bakış, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Penpecioğlu, Mehmet, 2011, Kapitalist kentleşme dinamiklerinin Türkiye’deki son 10 yılı: Yapılı çevre üretimi, devlet ve büyük ölçekli kentsel projeler, Birikim Dergisi, Sayı, 270, s.62 – 73 Sassen, Saskia, 2005, The Global City: Introducing a Concept, Brown Journal of World Affairs, Volume XI, Issue 2, S. 27 – 43 Sassen, Saskia, 1991, The Global City: New York, London, Tokyo, Princeton University Press, Princeton, New Jersey, USA 98 Sassen, Saskia, 2002, Locating Cities on Global Circuits, Environment and Urbanization, Volume 14 (1), s.13 – 30 Sassen, Saskia, 2000, Cities in a World Economy, Pine Forge Press Sociology for a New Century Series, California, USA Sezgin, Bahar, 1996, Taksim Maçka büyük yeşil alanının evrimi ve kullanım açısından değerlendirilmesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Şentürk, Yıldırım, 2009, Küreselleşmeye İstanbul’dan Bakmak: Küresel Reçetelerin Gölgesinde “Küçük Manhattan’ın” Yükselişi, Özneler, Durumlar, Mekanlar, Ed. Işık, İ. Emre, Şentürk, Yıldırım, Bağlam Yayınları, İstanbul Varna, Georgiana M., 2011, Assessing the publicness of public places: towards a new model, Doktora Tezi, University of Glascow, Glascow, Scotland İNTERNET KAYNAKLARI Url-1: http://www.localnomad.com/de/blog/2012/09/18/la-defense-architektur-in-paris/ Erişim tarihi: 27.11.2013 Url-2: http://www.highsnobiety.com/2013/02/25/dleedon-condominiums-in-singapore-byzaha-hadid/ Erişim tarihi: 27.11.2013 Url-3: http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Pages/Haber.aspx?NewsID=18373#.UpZz5mQW1N0 Erişim tarihi: 27.11.2013 Url-4: http://uthmag.com/burj-al-arab-is-giving-guests-24-carat-gold-ipads/ Erişim tarihi: 27.11.2013 Url-5: http://www.guggenheim-bilbao-corp.es/en/2011/03/welcome/ Erişim tarihi: 27.11.2013 Url-6: http://www.panynj.gov/wtcprogress/transportation-hub.html Erişim tarihi: 27.11.2013 Url-7: http://www.prc-magazine.com/now-open-north-of-the-bund-shanghai-internationalcruise-terminal/ Erişim tarihi: 27.11.2013 Url-8: http://www.skyscrapercity.com/showthread.php?t=1512711&page=31 Erişim tarihi: 27.11.2013 99 Url-9: http://architecturestyle.net/projects/sony-center-berlin Erişim tarihi: 27.11.2013 Url-10: http://inequalitymatters.net/photo-credit/ Erişim tarihi: 27.11.2013 Url-11: http://www.medievalists.net/wp-content/uploads/2009/09/Medieval-Market.jpg Erişim tarihi: 30.11.2013 Url-12: http://gundem.milliyet.com.tr/gezi-de-13-gun-gune-boyleuyandilar/gundem/detay/1720568/default.htm Erişim tarihi: 30.11.2013 Url-13: http://www.visitlondon.com/things-to-do/place/344410-tate-modern Erişim tarihi: 02.12.2013 Url-14: http://www.istka.org.tr/content/pdf/IBP-istanbul-bolge-plani-ekleri.pdf Erişim tarihi: 05.12.2013 Url-15: http://www.mimdap.org/?p=34698 Erişim tarihi: 05.12.2013 Url-16: http://v3.arkitera.com/news.php?action=displayNewsItem&ID=26415 Erişim tarihi: 05.12.2013 Url-17: http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?p=2529174 Erişim tarihi: 06.12.2013 Url-18: http://emlakkulisi.com/tarlabasi-kentsel-donusum-projesi-21-karede/130204 Erişim tarihi: 06.12.2013 Url-19: http://www.radikal.com.tr/turkiye/sulukule_bir_dokun_bin_ah_isit-1144770 Erişim tarihi: 06.12.2013 Url-20: http://www.nuhogluinsaat.com.tr/projeler.asp?id=55 Erişim tarihi: 06.12.2013 100 Url-21: http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2013/12/03/16-ilcede-buyuk-tehlike Erişim tarihi: 06.12.2013 Url-22: http://www.aktueldeniz.com/gundem/serdar_bilgili-_galataport--a_ortak_oluyor Erişim tarihi: 14.01.2014 Url-23: http://haber.gazetevatan.com/halicportun-tarihi-belli-oldu/548105/2/ekonomi Erişim tarihi: 14.01.2014 Url-24: http://www.istanbulkulturenvanteri.gov.tr/map/index/code/tarihi-haritalar Erişim tarihi: 06.12.2013 Url-25: http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=243487 Erişim tarihi: 06.12.2013 Url-26: http://www.yenidenergenekon.com/wp-content/uploads/2009/05/image025.jpg Erişim tarihi: 06.12.2013 Url-27: http://www.md1927.org.tr/media/PDF/ARON_ANGEL.pdf Erişim tarihi: 06.12.2013 Url-28: http://95.6.27.9/forum_index.php?news_code=1192542427&year=2007&month=10 &day=16 Erişim tarihi: 07.12.2013 Url-29: http://www.milliyet.com.tr/hilton-55-inci-dogum-gunu-icin-fotograflarbekliyor/pazar/haberdetay/21.03.2010/1214050/default.htm Erişim Tarihi: 14.01.2014 Url-30: http://t24.com.tr/haber/mahkeme-topcu-kislasi-hakkinda-yurutmeyi-durdurmakarari-verdi/231055 Erişim tarihi: 07.12.2013 Url-31: http://www.radikal.com.tr/turkiye/taksimdeki_kisla_donduruldu-1117414 Erişim tarihi: 07.12.2013 Url-32: http://www.haberboyu.com/2013/02/28/taksim-topcu-kislasi-icin-son-karar-verildi/ Erişim tarihi: 07.12.2013 101 Url-33: http://sancaktepe.chpistanbul.org.tr/Topcu_Kislasi_Projesine_CHP_itiraz_etti-haber315.aspx Erişim tarihi: 07.12.2013 Url-34: http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=234108 Erişim tarihi: 07.12.2013 Url-35: http://www.arkitera.com/haber/index/detay/topcu-kislasina-onay-cikti-mimarlarkarara-tepkili/12438 Erişim tarihi: 07.12.2013 Url-36: http://www.radikal.com.tr/turkiye/gezi_parki_buz_kesti-1107013 Erişim tarihi: 07.12.2013 Url-37: http://www.tmmob.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=9123&tipi=9 Erişim tarihi: 07.12.2013 Url-38: http://taksimdeneleroluyor.tumblr.com/homepage Erişim tarihi: 08.12.2013 102 ÖZGEÇMİŞ Ad Soyad: Y. Barış Göğüş Doğum Yeri ve Tarihi: İstanbul, 1987 Adres: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Meclis-i Mebusan Caddesi, No:24, 34427, Fındıklı, İstanbul E-Posta: barisgogus@gmail.com Lisans: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi – Şehir ve Bölge Planlama Bölümü TEZDEN TÜRETİLEN YAYINLAR/SUNUMLAR Göğüş, B. 2013: Küreselleşen Kentlerde Kamusal Mekanın Dönüşümünün Sosyomekansal Ayrışma Bağlamında İncelenmesi, Ulusal Sempozyum, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, 23. Kentsel Tasarım Sempozyumu, 12-13 Aralık, 2013 İstanbul, Türkiye 103