DİSİPLİNLERARASI AFET YÖNETİMİ SEMPOZYUMU
Mülteci Krizi ve Afet Yönetimi
Pelşin Taşan**
Said Ali Nur*
ÖZET
Son zamanlarda artan mülteci sayısı, mülteci konusunu ve afet yönetimini güncel bir konu
haline getirmiştir. Afet denilince ilk akla gelen deprem, sel, heyelan gibi doğal olaylardır. Buna
rağmen, insan kaynaklı afet çeşitlerinden olan iç çatışmalar sonucu; insanların yaşadıkları toprakları
terk edip, başka ülkelere gitmelerine mecbur kılan durumlar, afet yönetimi uygulamaları açısından da
önemli problemlere yol açabilmektedir. Dolayısıyla mültecilere yönelik yapılan yardım faaliyetleri,
temel olarak afet yönetiminin uygulama alanına girmektedir. Çalışmada, mültecilerin yaşam
koşullarının zorluklarından oluşan; sağlık problemleri, psikolojik travmalar ve afet yönetiminin
gerekliliğinin boyutlarına yer verilmektedir. Türkiye coğrafi konumu gereği Avrupa, Asya ve Afrika
arasında gerçekleşen mülteci hareketlerinin en önemli durak noktalarından biri haline gelmiştir ve bu
döngünün devam edeceği ön görülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Mülteci krizi, Göç, Afet Yönetimi
----------------------------------------------------------------------------------------
Refugee Crisis and Disaster Management
Pelşin Taşan**
Said Ali Nur*
ABSTRACT
Recently, the increasing number of refugees has made the issue of refugees and disaster
management a current topic. When you are talking about disasters the first ones that come to mind
are natural disasters such as earthquakes, floods, landslides. Nevertheless, man made disasters like
civil war which makes people leave by force their homeland seeking refuge in secured places, can
lead to serious problems in terms of disaster management practices. Therefore, aid activities for
refugees are mainly involved in disaster management The study includes the health problems faced
refugees as the result of poor living conditions, the psychological trauma they experience, and the
extent of the need for disaster management. Turkey's geographical position has become one of the
most important stopping points for refugee movements between Europe and Asia, and this cycle will
continue.
Key Words: Refugee Crisis, Migration, Disaster Management
1
* Ça akkale O sekiz Mart Ü iversitesi, Acil Yardı ve Afet Yö eti i Bölü ü
**Ça akkale O sekiz Mart Ü iversitesi, Acil Yardı ve Afet Yö eti i Bölü ü
*saidalinur14@gmail.com
** pelsintasan@hotmail.com
DİSİPLİNLERARASI AFET YÖNETİMİ SEMPOZYUMU
GİRİŞ
Afetler toplum yaşamını ve toplumun kurumsal yapısını derinden etkileyen
olaylardır. Söz konusu afetler gerek doğal kaynaklı olsun, gerek insan kaynaklı olsun
insanlara, kurumlara, doğayla birlikte birçok maddi ve manevi yıkımlara yol
açmaktadır. Afetin bir yönü sürekli tekrarlanan doğal bir olayken, diğer bir yönüyle
de insan faaliyetlerinden ve davranışlarından kaynaklanan bir felakettir.
Son zamanlarda doğal ve insan kaynaklı afetlerde artış meydana gelmiştir.
Teknolojik ve endüstriyel gelişmeler, nüfus yoğunluğu, kentleşmelerdeki artış da bir
arada düşünüldüğünde afet riski her an olan bir olgu olarak kabul edilmektedir. Bu
olgu toplumları afetlere karşı daha duyarlı olmaya mecbur kılmaktadır.
İnanç farklılıkları, silahlı çatışmalar, doğal afetler, siyasal ve ekonomik
sebepler nedeniyle kişilerin doğup büyüdüğü toprakları terk etmek zorunda kalması
insanlık tarihi kadar eski bir olaydır. Geçtiğimiz son yüzyılda dünya genelinde artan
çatışma ortamı, etnik ve inanç temelli şiddet olayları, insan hakları ihlalleri ve
ekonomik krizler göç eden ve sığınma arayan insan sayısının artmasına sebep
olmuştur.
Göçler arasında en trajik olanı şüphesiz mülteci göçleri olmuştur. Savaş iç
çatışma gibi insan kaynaklı ortaya çıkan bu durumlar korkuya dayalı bir kaçış
şeklinde gerçekleştiği için, sosyal ve psikolojik olumsuzluklar, sağlık problemleri ve
afet yönetimi açısından da önemli problemleri beraberinde getirmektedir. Mülteci
hareketlerinin güvenlik, siyasal, toplumsal ve ekonomik birçok farklı boyutta etkileri
vardır. Ancak çalışmanın kapsamını mültecilere afet yönetimi uygulamalarına yol
gösteren yasal ve etik temelleri oluşturmaktadır.
(http://ec.europa.eu/echo/files/aid/countries/factsheets/turkey_syrian_crisis_tr.pdf).
AMAÇ
Günümüzde ve gelecekte insan kaynaklı afetler karsısında yapılabilecek en
etkili ve tek hareket, bu afetlerin etkilerinden kurtulmak veya bunların toplum
üzerindeki etkilerini en aza indirmek için araştırmalar yapmak, çeşitli planlar
geliştirmek ve bunları uygulamaya koymaktır. Yaşanan gelişmeler ve geleceğe
dönük tahminler karşısında, insan kaynaklı afetler sonucu göç alan ülkelerde olası
etkilerinin tespiti ve zararlarının hafifletilmesi, yönetimlerin, toplumların ve afet
yönetiminin en önemli konularından birisi olmuş durumdadır. Bu çalışmada
mültecilerin ülkelerinden kaçmalarına neden olan sorunların belirlenmesi, gittikleri
ülkelerde karşılaştıkları problemlerin incelenmesi ve aynı zamanda da ortaya çıkan
sosyal ve psikolojik olumsuzlukların, sağlık problemlerinin afet yönetimi açısından
değerlendirilmesi çalışmanın amacını oluşturmaktadır.
2
* Ça akkale O sekiz Mart Ü iversitesi, Acil Yardı ve Afet Yö eti i Bölü ü
**Ça akkale O sekiz Mart Ü iversitesi, Acil Yardı ve Afet Yö eti i Bölü ü
*saidalinur14@gmail.com
** pelsintasan@hotmail.com
DİSİPLİNLERARASI AFET YÖNETİMİ SEMPOZYUMU
GÖÇ, GÖÇMEN, MÜLTECİ VE SIĞINMACI KAVRAMLARININ
TANIMLARI
Göç, insanlık tarihi kadar eski bir olgudur.“Bireysel ya da kitlesel yer
değiştirme eylemi” (Şahin, 2001:59) olarak tanımlandığı gibi ayrıca; bir idari sınırı
geçerek oturma yerini devamlı ya da uzun süreli olarak değiştirme eylemi olarak da
tanımlanabilmektedir (Tümertekin ve Özgüç, 1998). Daha kapsamlı anlamda ise
klasik bir yer değiştirme hareketinin yanı sıra insanların belirli bir zamanı veya tüm
hayatlarını devam ettirmek için farklı bir bölgede yerleşmeleri konularını da
kapsayan göç kavramı, toplumsal düzeni ve ülkelerin politikalarını etkileyen sosyal
bir olgu olarak kabul edilmektedir. İnsanların farklı coğrafyalar arasındaki bu
hareketi bireysel ya da küçük topluluklar halinde olabildiği gibi, özellikle savaş
durumlarında kitlesel düzeyde de olabilmektedir (Aksoy, 2012:293).
Toplumlar var olduğundan beri, tarih boyunca çeşitli nedenlerle yaşadıkları
toprakları bırakarak başka topraklara göç etmek zorunda kalmışlardır. Bunun birinci
nedeni kuraklık, deprem, sel, yangınlar vb. gibi insanları bir bölgeden başka bir
bölgeye göç etmeye zorlayan doğal olaylardır. İkinci nedeni, insanların birbirleriyle
olan mücadeleleri, insan hakkı ihlalleri, din ve mezhep çatışmaları ile çeşitli siyasi
sebeplerle çıkan savaşlar, vb. olaylardır. Üçüncü nedeni ise insanların kendisi ve
aileleri için daha iyi yaşam koşullarına kavuşma arzusudur (Deniz, 2009:187).
Göç kavramı, toplumsal düzeni ve ülkelerin politikalarını etkileyen sosyal bir
olgu olarak kabul görmektedir. Toplumların farklı coğrafyalar arasındaki bu hareketi
bireysel ya da küçük topluluklar halinde olabilmektedir özellikle de savaş ve iç
çatışma durumlarında kitlesel boyutta olabilmektedir. Dünyada çatışma ve şiddet
olaylarının artmasına bağlı olarak göç eden ve sığınma arayan insan sayısında artış
görülmektedir (Aksoy, 2012: 294).
Göçmen kavramı; Ekonomik sebeplerden ötürü daha iyi yaşam koşulları elde
edebilmek için ülkesini kendi isteğiyle terk eden kişiye denilmektedir. Göçmenler
kendi ülkelerinin korumasından yararlanabilmektedirler. Göçmenlerin ülkelerini terk
etme sebepleri arasında siyasal dinsel ya da çatışma veya savaşta kaçmaktan
kaynaklanmamaktadır. Daha iyi şartlarda bir hayat kurabilmeyi arzusuyla göç
etmektedirler. Aynı kategoride yer alan sığınmacı ve mülteci kavramları zaman
zaman karıştırılmaktadır (Deniz, 2009:187).
Sığınmacı kavramı genellikle mülteci olarak uluslararası koruma arayan
ancak statüsü resmiyette tanınmayan kişilere verilen addır. Bu terim genellikle,
mülteci statüsü almaya yönelik başvurularının hükümet ya da Birleşmiş Milletler
Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) tarafından karara bağlanmasını bekleyen
kişiler için kullanılan bir kavramdır. Statüleri resmi olarak tanınmamış da olsa,
sığınmacılar ülkelerine zorla geri gönderilemezler ve haklarının korunması
gerekmektedir (Vardar, 2017).
Mülteci kavramı; siyaset adamları, kamuoyu ve medya tarafından yanlış bir
olgu olarak yaşadıkları yerleri terk eden insanlar olarak tanımlanmaktadır. Aslında
bu olgu ülkelerini terk etmek zorunda kalan insanlarla, yaşadıkları ülkede göçe
zorunlu insanlar olarak üzerinde durulması gereken bir kavramdır ve bu kavram
ayrımı üzerinde durulmamaktadır (Bitkal, 2014).
3
* Ça akkale O sekiz Mart Ü iversitesi, Acil Yardı ve Afet Yö eti i Bölü ü
**Ça akkale O sekiz Mart Ü iversitesi, Acil Yardı ve Afet Yö eti i Bölü ü
*saidalinur14@gmail.com
** pelsintasan@hotmail.com
DİSİPLİNLERARASI AFET YÖNETİMİ SEMPOZYUMU
Mülteci ülkesini zorunlu sebeplerden ötürü güvenli bir yer bulmak
maksadıyla terk etmekte ve ülkesinin korumasından faydalanamamaktadır. Göçmen
ise daha iyi bir gelecek kurabilmek için ülkesinden kendi isteği ile ayrılmaktadır
(Başak, 2011,21).
İnsanlar genellikle zulümden, siyasal baskıdan, toplumsal çatışmalardan veya
doğal afetler ve yoksulluk sebebiyle kaçan insanların mülteci statüsüne girildiği
varsayılmaktadır. Uluslararası hukukta mülteci kavramı çok özel bir anlam
taşımaktadır. 1951 tarihli Birleşmiş Milletler sözleşmesinde mültecilerin statüsü;’
ırkı, dini, milleti veya belirli bir toplumsal gruba mensubiyeti ya da siyasal görüşü
sebebiyle zulme uğrayacağı yolunda haklı bir korku taşıyan ve vatandaşı olduğu
ülkenin dışında bulunan ve o ülkenin korunmasından yararlanamayan ya da aynı
korku yüzünden yararlanmak istemeyen kişi’ olarak belirlenmiştir (Bitkal, 2014).
Başka bir ifade ile mülteci, yaşamına ve özgürlüklerine yönelik ciddi tehditlerden
dolayı ülkelisinden ayrılmak ya da ülkesi dışında kalmak zorunda olan kişi olarak
tanımlanabilmektedir (Peker ve Sancar, 1986:8).
Zorunlu göç eden ve mülteci olarak tanımlanan bu kişilerin uluslararası
koruma kapsamına alınabilmesinin temel şartı kendi ülkelerini terk ederek başka
ülkelere göç etmeleridir. Ayrıca kişinin yaşama hakkı ve özgürlüğü tehlike altında
olması gerekir. Şiddet ve baskıya temel teşkil eden nedenler ırki, milli, dini ve siyasi
düşüncelerdir. Kendi ülke sınırları içerisinde yer değişimi yapan kişiler mültecilerle
aynı sebeplerle göç etseler bile kendi ülkelerinin iç hukukuna tabidirler, mülteci
olarak sayılmazlar.1951 Cenevre Sözleşmesi ve 1967 Protokolü kapsamında
değildirler (Ergül, 2012:21).
Mülteci hareketlerinin öne çıkan en önemli nedenleri olarak iç çatışma ve
baskıcı rejimleri sebep olarak göstermek aslında hiç de yanlış olmaz. Bu rejimler
özellikle 2. Dünya Savaşı öncesi ve 1970 yılları arasında çok etkili olmuştur.
Mülteciler kendilerine göç ettikleri hedef ülke olarak coğrafi açıdan en yakın ülkeyi
seçerler (BMYK,1987a;1988b).
DÜNYADA VE TÜRKİYE' DE MÜLTECİ KRİZİ
Dünyanın karşı karşıya olduğu en önemli sorunlardan biri kuşkusuz mülteci
krizi olmuş durumdadır. Suriye, Afganistan, Libya, Güney Sudan, Demokratik
Kongo Cumhuriyeti, Yemen, Somali gibi ülkelerdeki anlaşmazlıklar, iç çatışmalar
insanları göç etmeye mecbur kılmıştır. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek
Komiserliği’nin (UNHCR)
5 yılı verilerine göre dünyada çeşitli nedenlerle
yerlerinden edilen insanların sayısı 65.3 milyona ulaşmıştır. Bu insanların 40.8
milyonu kendi ülkeleri içinde göçmen konumundayken, 21.3 milyon kişi kendi
ülkelerini terk ederek başka ülkeler de bulunmaktadırlar.3.2 milyon kişi ise diğer
ülkelerden sığınma talep etmektedirler. UNHCR, 2016 yılının Ocak ayından bu yana
3 bin 210 sığınmacının ölü ya da kayıp olarak kayıtlara geçtiğini açıklamıştır.
Mülteci krizinin yükü eşit olarak dağıtıl a aktadır. UNHCR’ın sorumlu olduğu
mültecilerin yüzde 86’sı fakir veya orta gelirli ülkelerde kalmaktadır. Mültecilere ev
4
* Ça akkale O sekiz Mart Ü iversitesi, Acil Yardı ve Afet Yö eti i Bölü ü
**Ça akkale O sekiz Mart Ü iversitesi, Acil Yardı ve Afet Yö eti i Bölü ü
*saidalinur14@gmail.com
** pelsintasan@hotmail.com
DİSİPLİNLERARASI AFET YÖNETİMİ SEMPOZYUMU
sahipliği yapan ülkeler çatışma bölgelerine yakın ülkelerdir. Pakistan ve İran’da çok
sayıda Afganistanlı göçmen bulunmaktadır. Somali’den kaçanların yarısı Kenya’da
bulunmaktadır. Suriye’nin komşusu Türkiye, Ürdün, Lübnan Suriyeli mültecilerin
çoğunluğuna ev sahipliği yapmaktadır.
Türkiye coğrafi konumundan ötürü Avrupa, Asya ve Afrika arasında
gerçekleşen mülteci hareketlerinin en önemli durak noktalarından biri haline
gelmiştir. Göçün yoğun olarak yaşandığı Türkiye’de mülteci üreten ülkelere coğrafi
konumundan dolayı yakınlığı ve Avrupa’ya geçmek isteyenler için bir geçiş ülkesi
halinde olması nedenleriyle göç hareketlerinin merkezi olmuştur. Ayrıca üç tarafı
denizlerle kaplı olmasına karşın birçok ülke ile karada da sınır komşu durumundadır.
Ülkenin kuzey kısmında neredeyse tamamı Karadeniz’le çevrili olduğundan kuzeyde
sınır komşusu bulunmamaktadır. Doğuda; Gürcistan, Ermenistan, Nahcivan, Iran,
Batıda; Bulgaristan, Yunanistan ve Güney kısmında ise; Suriye, Irak sınır komşuları
bulunmaktadır (Arı, 1960).
Türkiye tarihi boyunca mülteci göçü konusunda zengin tecrübelere sahiptir.
Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde de çeşitli sebeplerle mülteci ve sığınmacı
akımına uğramıştır. İlk olarak 1492’de İspanya’dan kaçan yaklaşık 300 bin
Yahudi’nin gerçekleştirdiği mülteci göçü ile başlayan ve 18. Yüzyıl itibariyle
Osmanlı’nın büyük toprak kaybına uğramasının ardından hız kazanan bu süreç, belli
aralıklarla günümüze kadar devam etmiştir. Osmanlı döneminde en büyük sığınma
hareketlerinden biri 1788–1792 yılları arasında çıkan Osmanlı-Rus savaşı sırasında
olmuştur. Kırım, Kazan, Kafkasya ve Özbekistan bölgelerinden kitleler halinde
göçler başlamış ve bu dönemde Türkiye’ye göç edenlerin sayısı 400 bine ulaşmıştır
(Doğanay, 1996).
1854 – 1856 yıları arasındaki Kırım Savaşı zamanlarında yaklaşık 600 bin
göçmenin daha Anadolu’ya geldiği bilinen bir gerçektir. Türkiye tarihi süreci
boyunca bu ve benzeri göçlere şahit olmuştur (Özmekçi, 2017).
Günümüzde göç hareketlerini takiben Türkiye’ye gelen sığınmacıların kaynak
ülkeleri arasında Tablo-1'de görüldüğü gibi Irak uzun yıllardır ilk sırada yer
almaktadır. İkinci sırada İran gelmekte ve daha sonra Afganistan, Pakistan, Somali
gibi insan hakları problemlerinin yoğun olduğu Ortadoğu ve Afrika ülkelerinden
Türkiye’ye göç edilmektedir. Son zamanlarda gündemde olan Suriye mülteci krizi 29
Nisan 2011 tarihinde Hatay şehrinde bulunan Cilvegözü Sınır Kapısının önünde
hareketliliğin başlaması üzerine, Suriye’de yaşanan iç çatışmaların artması ile artık
bir insani krize dönmüş ve Suriyeliler güvenlik endişesiyle ülkeyi terk etmeye
başlamıştır (Kızılok, 2017).
5
* Ça akkale O sekiz Mart Ü iversitesi, Acil Yardı ve Afet Yö eti i Bölü ü
**Ça akkale O sekiz Mart Ü iversitesi, Acil Yardı ve Afet Yö eti i Bölü ü
*saidalinur14@gmail.com
** pelsintasan@hotmail.com
DİSİPLİNLERARASI AFET YÖNETİMİ SEMPOZYUMU
BMMYK Türkiye Temsilciliği
MÜLTECİ KRİZİNDE AFET YÖNETİMİ
Afet en genel tanımla insanlar için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar
doğuran, normal yaşamı ve insan faaliyetlerini durdurarak veya kesintiye uğratarak
toplulukları etkileyen ve etkilenen topluluğun kendi imkân ve kaynaklarını
kullanarak baş edemeyeceği, doğal, teknolojik veya insan kökenli olaylara
denilmektedir. Başka bir deyişle; "Afet" doğaya zarar veren, insana acı veren, maddi
manevi kayıplara neden olan, toplumsal düzeni etkileyen her anormal ve ani olay afet
olarak tanımlanmaktadır. Doğal kaynaklı afetlerden ve insan kaynaklı afetlerden
kaçınmanın mümkün olmaması; toplumların afetler ile iç-içe yaşamak zorunda
kalması, afetin yönetilmesi gerektiği anlayışını ortaya çıkarmaktadır (Özmen ve diğ.,
2005).
Afet Yönetimi; afetlerin önlenmesi ve zararların azaltılması amacıyla bir afet
olayının aşamalarında yapılması gereken çalışmaların yönlendirilmesi, koordine
edilmesi ve uygulanabilmesi için toplumun tüm kurum ve kuruluşları ile
kaynaklarının bu amaç doğrultusunda yönetilmesidir (Şahin ve Şipahioğlu, 2002:
15).
Modern afet yönetiminde ise bu kavram, kayıp ve zararların azaltılması,
hazırlık, erken uyarı, afetleri anlamak gibi afet meydana gelmeden önce korumaya
yönelik çalımsalar “Risk Yönetimi”; etki analizi, müdahale, iyileştirme, yeniden
yapılanma gibi afet sonrası çalışmalar ise “Kriz Yönetimi” olarak kabul
edilmektedir(Kadıoğlu, 2008). Buna bağlı olarak etkin bir afet yönetimi çalışması,
afet öncesi, afet sırası ve afet sonrası ihtiyaç duyulan tüm çalışmaları kapsamaktadır
(Demirci ve Karakuyu, 2004).Yapılan tüm çalışmalar, her şeyden önce insan hayatını
kurtarmak içindir. Bu amaçla afet yönetimine dair yapılan çalışmaların bu üç
aşamayı içine alan bütüncül bir yaklaşım içinde düşünülmesi ve ona göre önlemlerin
alınması gerekmektedir.
Kaynakları ve oluşum hızları ne olursa olsun, bütün afet olaylarıyla ilgili
faaliyetler, 5 ana safhaya ayrılabilir. Bunlar zarar azaltma, önceden hazırlık,
kurtarma ve ilk yardım, iyileştirme ve yeniden inşa safhalarıdır.
6
* Ça akkale O sekiz Mart Ü iversitesi, Acil Yardı ve Afet Yö eti i Bölü ü
**Ça akkale O sekiz Mart Ü iversitesi, Acil Yardı ve Afet Yö eti i Bölü ü
*saidalinur14@gmail.com
** pelsintasan@hotmail.com
DİSİPLİNLERARASI AFET YÖNETİMİ SEMPOZYUMU
Şekil 1. Afet Yönetimi Aşamaları (Özmen ve diğ., 2005).
Geçtiğimiz son yüzyılda dünya genelinde artan çatışma ortamı, etnik ve inanç
temelli şiddet olayları, insan hakları ihlalleri ve ekonomik krizler göç eden ve iltica
arayan insan sayısının artmasına sebep olmuştur. Ulaşım imkânlarında yaşanan
kolaylıklar, iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişmeler ve beraberinde yaşanan
küreselleşme göç hareketin çok kısa zamanda kitlesel insan hareketi olarak
gerçekleşmesine ve uluslararası bir boyut kazanmasına imkân vermektedir. İnsan
kaynaklı afetler olarak sınıflandırdığımız savaş ve iç çatışma gibi nedenlerle insanlar
yaşadıkları yeri bırakıp başka yerlere göç etmek zorunda kalmaktadır. Yeni geldikleri
topraklarda çeşitli problemler yaşamakta ve yaşatmaktadırlar. İnsan kaynaklı zarar
verici olayların etkisinin çokluğu afetin niteliğini iyice karmaşıklaştırmaktadır.
Ülkelerin karşılaştığı bu uluslararası göç akımlarından ve bu akımların sonuçlarından
yerel yönetimlerin daha çok etkilendiği açıktır. Barınma en temel insani ihtiyaçlardan
birisidir. Göçmen akımıyla birebir beklenmedik şekilde karşılaşmak, kamuda
merkezi ve yerel idarede hazırlıksız karşılaşmak anlamındadır. Barınacak güvenli ve
temiz bir yere sahip olamamak, hayata ve şehre tutunamamakla eşdeğerdir. Bu
nedenle uyum politikaları için öncelikle göçmene ucuz ve asgari konforda barınma
olanakları için mekanizmaları devreye sokmak gerekmektedir (Çakırer-Özservet,
2015:106).
Son zamanlarda gündem konusu olan Suriye mülteci krizi, Türkiye, Lübnan,
Ürdün, Irak ve Mısır, olmak üzere Suriyelilerin girişlerine dair ciddi kısıtlamaları
hayata geçirmişlerdir. Bu kısıtlamalar, genellikle söz konusu ülkelere giriş yapan
mülteci sayısındaki artış ile yerel nüfusun yaşadığı zorluklara bir yanıt olarak
uygulanıyor.
Uluslararası toplumun Birleşmiş Milletler (BM) Şartı ve BM Genel Kurulu
tarafından kabul edilen ilgili kararlar uyarınca, acil durumlarda insani yardım
sağlama ve işbirliğinde bulunma yükümlülüğü bulunmaktadır. Mültecilere yardım
sağlanması da bu yükümlülükler arasında yer almaktadır. Uluslararası mülteci
koruma rejiminin, kitlesel mülteci göçü yaşayan ülkelerde, bu göçün yaratacağı
etkilerin azaltılması için uluslararası yük ve sorumluluk paylaşımına özel bir vurgu
yapması bu bağlamda özellikle önemli ve yeniden yerleştirme, bu türden büyük
7
* Ça akkale O sekiz Mart Ü iversitesi, Acil Yardı ve Afet Yö eti i Bölü ü
**Ça akkale O sekiz Mart Ü iversitesi, Acil Yardı ve Afet Yö eti i Bölü ü
*saidalinur14@gmail.com
** pelsintasan@hotmail.com
DİSİPLİNLERARASI AFET YÖNETİMİ SEMPOZYUMU
ölçekli mülteci göçüyle ilgili uluslararası işbirliğinin temel unsurlarından biri haline
gelmiştir.
Ülkelerin bu problemleri en aza düşürmesi güçlü alt yapılı afet yönetimine
bağlıdır. Türkiye Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD)
başkanı Sayın Dr. Fuat Oktay’ın da dediği gibi Başarılı bir afet yönetimi; iyi bir
koordinasyon ile hızlı ve etkin bir yönetimi gerektiren çok bileşenli bir
organizasyona ihtiyaç duymaktadır.’’ Afetlerin en iyi şekilde yönetilmesi için risk
azaltmadan iyileştirmeye, afet yönetiminin tüm safhalarında iyi etüt edilmiş, dikkatle
hazırlanmış plan ve projelerin uygulanması önem taşımaktadır. Afet yönetimindeki
başarısızlıklar; ülkelerin kısa ve uzun vadeli ekonomik büyümesini etkilemekte ve
özellikle çevreye olan etkileri nedeni ile sürdürülebilir kalkınmayı da
engellemektedir (AFAD, 2013).
Mültecilerin Karşılaştıkları Problemler
Sağlık Problemleri
Afetler, iç çatışma ve savaş sebebiyle ülkelerinden kaçan mültecilerin göç
ettikleri ülkelerde çadır, konteynır gibi küçük ev tipi yerlerde yaşamaları, su ve alt
yapı kaynaklarının yetersiz olması sebebiyle ayrıca toplu yaşamın da neden olduğu
çeşitli hijyen kurallarının göz ardı edilmesine sebep olmaktadır. Hijyen kurallarına
uyulmaması akabinde çeşitli sağlık problemlerinin ortaya çıkmasına zemin
hazırlamaktadır (Balcılar vd., 2016).
Afetler ve silahlı çatışmalar çok sayıda hayat kaybına neden olmakla birlikte
insan sağlığı üzerinde de büyük etkilere neden olmaktadır. Acil durumla bağlantılı
yaralanmalar veya travmalar, zorunlu göç, yaşam koşullarının kötüleşmesi ve
genellikle sağlık tesislerinin tahrip edilmesiyle ortaya çıkan düzenli tedavilerde
yaşanan aksamalar bulaşıcı olmayan hastalıkları olan bireylerin sağlığını
etkilemektedir. Mültecilerin karşılaştıkları bu risk faktörleri, mültecileri aşırı
baskılarla dolu hayat şartlarında kolaylıkla tetiklenmektedir.
Felaketler ve silahlı çatışmalar birçok can kaybının yanında çoğu zaman insan
sağlığı üzerinde önemli etkiler de yapmaktadır. Acil durum yaralanma ve travmalar,
zorunlu göçe maruz kalmalar, yaşam koşullarının bozulmasının yanı sıra normal
sağlık tesislerinin yıkılması gibi nedenlerle tıbbi tedavinin kesilmesi gibi faktörler
kişilerin sağlık durumunu tetiklemektedir(Karadağ ve Altıntaş, 2010).
Kötü yaşam koşulları sonucu çeşitli hastalık etkeniyle yaşamak zorunda kalan
mültecilerin karşılaştıkları başlıca sağlık problemleri şunlardır.
✓
✓
✓
✓
✓
✓
Beslenme bozuklukları,
Çocuklarda büyüme ve gelişme gerilikleri,
Anemi,
İshal, kızamık, sıtma, solunum yolu enfeksiyonları gibi bulaşıcı hastalıklar,
Fiziksel şiddet ve buna bağlı yaralanmalar,
Cinsel istismar,
8
* Ça akkale O sekiz Mart Ü iversitesi, Acil Yardı ve Afet Yö eti i Bölü ü
**Ça akkale O sekiz Mart Ü iversitesi, Acil Yardı ve Afet Yö eti i Bölü ü
*saidalinur14@gmail.com
** pelsintasan@hotmail.com
DİSİPLİNLERARASI AFET YÖNETİMİ SEMPOZYUMU
✓ Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar,
✓ İstenmeyen gebelikler, riskli gebelikler,
✓ Düşükler, doğum komplikasyonları
✓ Kronik hastalıklar,
✓ Depresyon, kaygı bozuklukları, uyku bozuklukları ve post-travmatik stres
✓ Bozukluğu başta olmak üzere ruhsal sorunlar,
✓ Diş sağlığı sorunları (Çalışkan ve Özcebe, 2013:583).
Tüm bu sayılan hususlar dışında kötü yaşam koşullarının sonucu olarak acil
durumlar kapsamında; dengesiz beslenme, fiziksel aktivite yetersizliği ve strese bağlı
olarak, diyabet vakalarında artış görülmesi, kalp hastalıklarının oluşumu ve solunum
sistemi hastalıkları görülmektedir. En önemli sebep hastaların takibinin yapılmaması
ve gereken ilaçları alamamaları sonucu olarak meydana gelmektedir.
Mültecilere sağlık hizmeti sunulması noktasında yaşanan en temel sorunlar;
mültecilerin yasal ve fiziki engeller nedeniyle sağlık hizmetine ulaşmada güçlük
çekmesidir. Ayrıca sağlık personelinin yetersiz olması, dil ve kültür farklılıkları,
sağlık sistemine uyum sağlayamamak, sağlık hizmetlerinin ücretli olması gibi
sorunlar da mültecilerin sağlık hizmetinden yararlanmasını zorlaştırmaktadır
(Karadağ ve Altıntaş, 2010). Mülteciler, çoğunlukla yeterli beslenme ve barınma
imkanlarına ulaşamamaktadır. Bunları takiben mültecilerin karşılaştığı temel sağlık
problemi, hastalık, yoksulluk ve açlık ile bunların sonucu olan kötü yaşam
koşullarıdır.
Mülteciler, sağlıksız yaşam koşullarının sonuçları olarak salgın hastalıklar ve
önemli sağlık problemleri ile karşı karşıya kalmaktadır. Örneğin son zamanlarda
Türkiye’de artan mülteci sayısının sonucu olarak, 2012 yılında Türkiye’de 349
kızamık vakası görülürken, mülteci akımı sonrası bu rakam yaklaşık 20 kat artmıştır.
Barınma kamplarında yaşayan mültecilerde kızamık hastalığının dışında tüberküloz
ve deri hastalıklarına da rastlanmaktadır (Korkmaz, 2014:40).
Psikolojik Problemler:
Başta beslenme ve barınma gibi temel ihtiyaçların ihtiyaçların yanında pek
çok psikolojik sorunla karşılaşan mülteciler, göçten derin bir şekilde
etkilenmektedirler.
Mültecilerin acil durum olarak karşılaştıkları ruhsal problemlerin başında
psikolojik travmalar yer almaktadır. Psikolojik travmalar göç öncesi (kayıp
yaşanması, fiziksel yaralanma gibi), göç sırası (travmatik yaşantılar,
fiziksel/psikolojik şiddet/taciz gibi) ve göç sonrası (geldikleri ülkelerde karşılaştıkları
zorluklar, adaptasyon problemleri, sağlık problemleri gibi) olarak meydana
gelmektedir. Afetzedelerin (mülteci-saığınmacı); En fazla karşılaştıkları psikolojik
travmalar ise travma sonrası stres bozukluğu olduğu bilinmektedir((Demirbaş ve
Bekaroğlu, 2017). Ayrıca acil durum sonucu olarak aşırı stres kadınlarda erken
doğum oranında artış göstermiştir (Karadağ ve Altıntaş, 2010).
Eğitim Problemleri:
Mültecilerin eğitimde karşılaştıkları başlıca en büyük engel dil farklılığı teşkil
etmiş durumdadır. Bu durumu takip eden başka nedenleri sıralayacak olursak;
9
* Ça akkale O sekiz Mart Ü iversitesi, Acil Yardı ve Afet Yö eti i Bölü ü
**Ça akkale O sekiz Mart Ü iversitesi, Acil Yardı ve Afet Yö eti i Bölü ü
*saidalinur14@gmail.com
** pelsintasan@hotmail.com
DİSİPLİNLERARASI AFET YÖNETİMİ SEMPOZYUMU
➢ Okullardaki sosyal dışlama ve ayrımcılık çocuklarda okula gitme isteğini
azalmıştır.
➢ Devlet okullarının ücretsiz olmasına rağmen diğer masraflar, ailelere ciddi bir
ekonomik yük oluşturmaktadır. Maddi imkânsızlıklar nedeniyle eğitim
öncelik olarak algılanmamaktadır.
➢ Okullardaki eğitimcilerin, afet travması yaşayan çocuklarla çalışma
konusundaki deneyim eksikliği, bazı çocuklara ulaşmada sorun teşkil
etmektedir.
➢ Yetişkinler için mesleki eğitim imkânları yetersiz kalmaktadır.
➢ Özel eğitim ihtiyacına sahip çocuklar bu hizmete erişimdeki engellerden
dolayı eğitim sisteminin dışında kalmaktadır (http://megep.meb.gov.tr).
SONUÇ VE ÖNERİLER
Geçtiğimiz son yüzyılda dünya çapında artan çatışma ortamı, etnik ve inanç
temelli şiddet olayları, insan hakları ihlalleri ve ekonomik krizler göç eden ve iltica
arayan insan sayısının artmasına sebep olmuştur. Günümüzde ulaşım imkânlarında
yaşanan kolaylıklar, iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişmeler ve beraberinde
yaşanan küreselleşme göç hareketinin çok kısa zamanda kitlesel insan hareketi olarak
gerçekleşmesine ve uluslararası bir boyut kazanmasına imkân vermektedir.
Dünya acısından güncel bir konu olan mülteci krizi beraberinde çeşitli
sorunları da getirmiştir. Göç alan ülkelerde mültecilerin genel olarak meydana
getirdikleri etkiler;
✓ Genel ekonomik durgunluk meydana getirmektedirler.
✓ Acil servislerin ve ameliyathanelerin iş yükünü arttırmakta, malzeme
stoklarını hızla tüketmektedir
✓ Erken göç döneminde en çok bildirilen hastalıklar enfeksiyon hastalıklarıdır,
kalabalık yaşam ortamı yetersiz barınaklar bu hastalıklarla ilgili olumsuz
sonuçları da artırmaktadır
✓ Sosyal hizmetlerde çökme meydana getirmektedirler. Bu ve bunlara benzer
pek çok sorun göç alan ülkelerde meydana gelmektedirler.
Mülteciler gittikleri yerlerde sağlıktan, eğitime ve barınmaya kadar pek çok
sorunla karşılaşmaktadırlar. Bunları şu şekilde sıralamak mümkündür:
✓ Karmaşık sevk mekanizmaları ve sağlık çalışanlarının bilgi eksikliği.
✓ Hastanelerdeki tercüme hizmetlerinin yetersizliği.
✓ Kornea, böbrek, kemik iliği gibi organ nakillerinde pratikte karşılaşılan
zorluklar.
✓ Yüksek maliyetli tedaviler ve yurtdışından ithal edilen ilaçlara erişimdeki
zorluklar.
✓ Psikolojik ve ruh sağlığı hizmetlerine erişimdeki zorluklar.
✓ Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) kapsamı dışında kalan tedavi ilaç ve medikal
malzemelerin temininde yaşanan zorluklar.
10
* Ça akkale O sekiz Mart Ü iversitesi, Acil Yardı ve Afet Yö eti i Bölü ü
**Ça akkale O sekiz Mart Ü iversitesi, Acil Yardı ve Afet Yö eti i Bölü ü
*saidalinur14@gmail.com
** pelsintasan@hotmail.com
DİSİPLİNLERARASI AFET YÖNETİMİ SEMPOZYUMU
Mültecilerin gittikleri ülkelerde yaşadıkları ve yaşattıkları problemleri en aza
indirmek için bazı yeni düzen ve yaklaşımlara ihtiyaç duyulmaktadır. Bunları kısaca
şu şekilde özetleyebiliriz:
✓ Mültecilere yönelik temel ihtiyaçlar belirlenmeli, bu ihtiyaçlara yönelik
kaynaklar arttırılmalı ve sürekli kılınmalıdır.
✓ Ülkeler afet yönetimine gereken önem verilmelidir
✓ Adaptasyon süreçlerinin daha sancısız geçmesine odaklanılmalıdır.
✓ Konut ve yerleşim olanakları, dil öğretimi, meslek eğitimi, sosyal izolasyon
duygusunu azaltmak için olanaklar sağlanmalıdır.
✓ Sağlık hizmetleri, gelir getirici olanaklar ve aile bütünlüğünün sağlanması
politikası vb. nitelikte bir hizmet ağı yapılandırılmalıdır.
✓ Bu alanda çalışan nitelikli personelin yetiştirilmesi ve istihdamı önemli bir
konu olmakla birlikte, sığınma sistemini güçlendirilmelidir.
✓ Psikolojik eğitim verilmelidir.
✓ Sığınma talepleri kabul edilmelidir ve en önemlisi güven sağlanmalıdır.
Savaş ve iç çatışma sonucu yerlerinden edilen, insan kaynaklı afetlere maruz kalan
bu kişilerin gittikleri yerlerde sosyal ve ekonomik yaşamını derinden etkilediği bir
gerçektir. Bu gerçek teknolojik gelişme ile birlikte gelecekte daha fazla
etkileyecektir.
Günümüzde ve gelecekte insan kaynaklı afetler karsısında yapılabilecek en
etkili ve tek hareket, bu afetlerin etkilerinden kurtulmak veya bunların toplum
üzerindeki etkilerini en aza indirmek için araştırmalar yapmak, çeşitli planlar
geliştirmek ve bunları uygulamaya koymaktır. Yaşanan gelişmeler ve geleceğe
dönük tahminler karşısında, insan kaynaklı afetler sonucu göç alan ülkelerde olası
etkilerinin tespiti ve zararlarının hafifletilmesi, yönetimlerin, toplumların ve afet
yönetiminin en önemli konularından birisi olmuş durumdadır. Göç alan ülkelerin
insan kaynaklı afet algılamaları ve afet yönetimleri her geçen gün iyileşmesi ön
görülmektedir.
Kaynakça
Şahin, C. (2001). Yurt Dışı Göçün Bireyin Psikolojik Sağlığı Üzerindeki Etkisine İlişkin Kuramsal
Bir İnceleme. Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 21(2), Ankara.
Tümertekin, E. ve Özgüç, N.(1998). Beşeri coğrafya (İnsan, kültür, mekân). Çantay
Kitabevi, İstanbul.
Deniz O. (2009) Mülteci Hareketleri Acısından Van Kentinin Durumu ve Kentteki Mültecilerin
Demoğrafik Profili, Doğu Coğrafya Dergisi, 22, 187,189
Vardar N., Mülteci, Göçmen, Sığınmacı Arasındaki Farklar?, http://bianet.org/bianet/bianet/167434multeci-gocmen-siginmaci-arasindaki-farklar adresinden alınmıştır. (Erişim tarihi18.03.2017),
Bitkal S. (2014), Ulus Ötesi Göçler ve Mülteci Sorunu: Suriye örneği akademikperspektif.com
11
* Ça akkale O sekiz Mart Ü iversitesi, Acil Yardı ve Afet Yö eti i Bölü ü
**Ça akkale O sekiz Mart Ü iversitesi, Acil Yardı ve Afet Yö eti i Bölü ü
*saidalinur14@gmail.com
** pelsintasan@hotmail.com
DİSİPLİNLERARASI AFET YÖNETİMİ SEMPOZYUMU
BMMYK, Dünya Mültecilerinin Durumu,(1997-98),say 51
Kadıoglu, M., 2008, Küresel iklim degisikligine uyum stratejileri. Kar Hidrolojisi
Sempozyumu Bildiri Kitabı 27-28 Mart 2008 Erzurum, DS_ 8. Bölge Müd. Yay., 69-94.
Arı, O. 1960, Bulgaristanlı Göçmenlerin İntibakı, 1950-51’de Bursa ve _İstanbul’da iskân
Edilenlerin intibakı ile ilgili Sosyolojik Araştırma, Rekor Matbaası, Ankara.
Doğanay, F. 1996, “Türkiye’ye Göçmen Olarak Gelenlerin Yerlesimi”,2
htftp://ekutup.dpt.gov.tr/ kutup/yerlesim/doganayf/gocmen.html/ adresinden alınmıştır (Erişim tarihi
19.03.2017)
Özekmekçi M.İ , M. Volkan Görendağ ile Türkiye’de Mültecilerin Durumu Üzerine Söyleşi
https://www.amnesty.org.tr/uploads/Docs/1537-hayat_saglik_soylesi.pdf
adresi de alı ıştır
(Erişim tarihi 18.03.2017),
Kızılok F. Hürriyet gazetesi, Hangi Ülkede Kaç Mülteci Var, http://www.haber3.com/hangi-ulkedekac-multeci-var-3643929h.htm adresinden alınmıştır. (Erişim tarihi 18.03.2017)
İnsani Yardım ve Sivil Koruma, ECHO Tanıtım Belgesi, Türkiye Ocak 2017 Mülteci Krizi
http://ec.europa.eu/echo/files/aid/countries/factsheets/turkey_syrian_crisis_tr.pdf
Balcılar M. Ve Arkadaşları (2016)Türkiye'deki Suriyeli Mültecilerin Sağlık Durumu Araştırması
Türkiye'de Yaşayan Suriyeli Mültecilerde Bulaşıcı Olmayan Hastalık Risk Faktörleri Sıklığı,
Sağlık Bakanlığı Raporu
Çalışkan C. & Özcebe H. (2013). Afetlerde Enfeksiyon Hastalıkları ve Salgınları
Kontrol Önlemleri. TAF Preventive Medicine Bulletine, 12(5), s. 583-588.
Demirbaş ve Bekaroğlu E., Evden Uzakta Olmak: Sığınmacılar/Mültecilerin Psikolojik Sorunları
ve Alınacak Önlemler, Kriz Dergisi 21 (1-2-3): 11-24,
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/21/2081/21561.pdf adresi de alı ıştır ( Erişim tarihi
20.03.2017),
Karadağ, Ö. & Altıntaş, K. H. (2010). Mülteciler ve Sağlık. TAF Preventive
Medicine Bulletine, 9(1), 55-62.
Kadıoğlu M. ve arkadaşları (2009)Sağlık Kuruluşları İçin Afet Acil Yardım Planlama Rehberi, 3
Şahin, C. ve Şipahioğlu, S., 2002, Dogal Afetler ve Türkiye. Gündüz Eg. ve Yay. Ankara, 478s.
T.C Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, İdare Faaliyet Raporu (2013) İstanbul
https://www.afad.gov.tr/upload/Node/3928/xfiles/afadfaaliyetraporu2013.pdf adresinden alınmıştır (
Erişim tarihi 01.04.2017)
Aksoy, Z. (2012). Uluslararası Göç ve Kültürlerarası İletişim. The Journal of International Social
Research, 5(20).
ERGÜL, E. (2012). Sınır Dışı Etme, Geri Gönderme ve Geri Verme,Yargı Yayınevi, Ankara.
PEKER, B. ve SANCAR, M. (1986). Mülteciler ve İltica Hakkı. İnsanHakları Derneği Yayınları
12
* Ça akkale O sekiz Mart Ü iversitesi, Acil Yardı ve Afet Yö eti i Bölü ü
**Ça akkale O sekiz Mart Ü iversitesi, Acil Yardı ve Afet Yö eti i Bölü ü
*saidalinur14@gmail.com
** pelsintasan@hotmail.com
DİSİPLİNLERARASI AFET YÖNETİMİ SEMPOZYUMU
BAŞAK, C. (2011). Mülteciler, Sığınmacılar ve Yasa Dışı Göçmenler, İç İşleri Bakanlığı Genel
Yayın No:686, Ankara.
Korkmaz, A. Ç. (2014). Sığınmacıların Sağlık ve Hemşirelik Hizmetlerine
Yarattığı Sorunlar, Sağlık ve Hemşirelik Yönetimi Dergisi, 1, 37-42.
Özmen, B., Nurlu, M. Kuterdem, K. ve Temiz, A., 2005, Afet Yönetimi ve Afet İşleri Genel
Müdürlüğü. Deprem Sempozyumu 2005, 23-25 Mart 2005, Grand Yükseliş Hotel İzmit
13
* Ça akkale O sekiz Mart Ü iversitesi, Acil Yardı ve Afet Yö eti i Bölü ü
**Ça akkale O sekiz Mart Ü iversitesi, Acil Yardı ve Afet Yö eti i Bölü ü
*saidalinur14@gmail.com
** pelsintasan@hotmail.com