Nothing Special   »   [go: up one dir, main page]

Academia.eduAcademia.edu
RAST MUĞAMI ÇERÇEVESİNDE AZERBAYCAN MUĞAM KAVRAMI Dr. Fikri SOYSAL Diyarbakır, 2012 Bu kitap, Kültür Bakanlığı masa başı yayıncılık yoluyla basılmıştır. Muğam araştırmalarına katkı sağlayacağını umuyoruz. Görüşleriniz için aşağıdaki e-mail adresine fikirlerinizi yollamanız iyi olacaktır. e-mail: fikrisoysall@gmail.com Web paylaşım adresi: www.fikrisoysal.net ISBN: 978-605-86673-1-0 Diyarbakır, 30 Eylül 2012 ii ÖNSÖZ Azerbaycan Muğamlarının araştırılması, öğrenilmesi, incesaz okullarının müfredat programlarına alınması, Doğu ve İslam Medeniyeti Musikisinin nazari esaslarının birleştirilmesi için önemli olduğundan Rast Muğamı çerçevesinde Azerbaycan Muğam Kavramı araştırılmıştır. Türkiye’de Azerbaycan Musikisi üzerine yapılan araştırmalar, musiki okullarında müfredat programlarında muğamların yer alması için yeterli olmamakla birlikte, musiki araştırmacıları tarafından bile anlaşılamayacak zayıflıktadır. Bundan dolayı bu tezde Rast Muğamı ve Muğam Kavramı hakkında verilen malumatlar, bu konuda hiç bilgisi olmayan bir icracı veya araştırmacıya yönelik başvuru eseri niteliği taşıması hedeflenmiştir. Muğam kavramı ve Rast Muğam formu hisseleri hakkında 3 farklı icracıdan yazılmış notalarla örneklenerek kolay anlaşılmasını sağlama niyeti taşınmış, notalanan hisselerin mevcut gerçek icracıların kayıtlarından yapılan düzenlemelerle dinleti için eserler eklenmiştir. Bu tezde emeği geçen, Azerbaycan Muğamları hakkında tez konusu fikri için öncelikle Ubeydullah Sezikli’ye, tezimizde sıkça başvurduğumuz Safiyyüddin Urmevî araştırmacısı olan ve şahsi kütüphanesini bana açan, kıymetli danışmanım Neyzen Yrd. Doç. Dr. Mehmet Nuri Uygun’a, araştırmam boyunca en başından sonuna kadar danıştığım, yüksek lisansta da birlikte çalıştığım, ilk Tar’ımı almama vesile olup, Bakü’den İstanbul’a kadar yükünü çeken kıymetli hocam Recep Uslu’ya, tez konusunun sınırlarını belirlemeye yardım eden, metodolojik meselelerde destek sağlayan Prof. Dr. Ahmet Hakkı Turabi’ye, tez konusu hakkında görüşmek için bana vakit ayıran ve yaptığı olumlu eleştiriler için Süleyman Şenel’e teşekkür ediyorum. Doktora eğimi için Türkiye’de bulunan, tezimizle ilgili araştırmalarda rehber, son okumalarda yardımcı olup, Faiq Ahmedzade ile tanışmamıza vesile olan mûsikîşinas Azer Abdurrahman’a, doktora eğitimimde sıra arkadaşım olan Erhan Özden’e, Azerbaycan’dan Muğamlarla ilgili ilk kaynakları bana getirip, Bakü’ye alan araştırmasına gittiğimde beni ailemle birlikte kendi evinde misafir eden ve rehber olan kıymetli dostum mûsikîşinas Faiq Ahmedzade ve necip ailesine, Üzeyir Hacıbeyli adına iii Bakü Müzik Akademisi ile ilk yazışmalarımızda bana yardımcı olan Yegâne hanıma, Rektör yardımcısı Gülnaz Abdullazade’ye, Ariz Abdulaliyev’e, Kemençezen Arif Esedullayev’e, Fettah Halikzade’ye ayrıca teşekkür ediyorum. Osmanlı Devleti döneminde, Azerbaycan mûsikîşinaslarının İstanbul’a getirilmesini belgeleyen ve bu bilgiyi benimle paylaşan, doktora eğitimimde bir diğer sıra arkadaşım Hikmet Toker’e teşekkür ediyorum. Milli Konservatuar idarecilerine ve hocalarından Tarzen Mahmud Aliyev’e, Tarzen Şamil İsmayilov’a, Tarzen Valeh Rahimov’a, Filolog Feridun Gurbansoy’a, Bestekâr Faik Nağiyev’e, muğam hanende sınıfında talebe olan Tebrizli Davud İclali’ye, ahıska Türklerinden olup milli konservatuarda talebe olan Anar Rüstemov’a, teknoloji ve cihazlar konusunda malzeme sağlayan İlvin’e, bir başka Azerbaycan Musikisi araştırmacısı olan Tarzen Ahmet Serhat Turunç’a, Bakü Müzik Akademisi Kütüphanesi, Ahundov Kütüphanesi, İTÜ TMDK ve MİAM Kütüphanelerine, İSAM Kütüphanesine, tezimizin konusuyla ilişkili olabilecek dünya genelinde yazılmış kaynaklara ulaşmada kolaylık sağlayan Elektronik veritabanı uzaktan erişim hizmeti sunan Marmara Üniversitesi Kütüphanesi’ne ve adları geçen kütüphanelerdeki tüm çalışanlara minnetle teşekkürlerimi sunuyorum. Yurtdışında araştırma yapmak için görevlendirme talebimi değerlendiren Dicle Üniversitesi Konservatuarı idarecilerine ve personeline, Dicle Üniversitesi Rektörlüğü’ne, Doktora tez dönemi talebelerine burs vererek yurtdışında araştırmalarını tamamlama olanağı sağlayan YÖK’e bana sağladıkları burs desteğinden dolayı ayrıca teşekkür ediyorum. Benimle birlikte Bakü’ye gelen eşim Nil hanıma ve oğlum Ahmet Emin Soysal’a sabırlarından ve desteklerinden dolayı ayrıca teşekkür ediyorum. Emeği geçen herkesin adlarını araştırmanın ilk aşamasından itibaren tarih sırayla yazmaya gayret ettik ancak unuttuğumuz isimler varsa onlara da ayrıca teşekkür ediyorum. EYLÜL 2012 Fikri SOYSAL iv İÇİNDEKİLER Sayfa No. ÖNSÖZ................................................................................................................................................... İİİ İÇİNDEKİLER ........................................................................................................................................ V ŞEKİLLER TABLOSU .......................................................................................................................... Xİ DİNLETİ TABLOSU .......................................................................................................................... XXİİ KISALTMALAR .............................................................................................................................. XXİV I. GİRİŞ ................................................................................................................................................. 1 A. II. SERBEST RİTİMLİ ESERLERİN NOTASYONU ...................................................................... 10 TARİHİ MÂLUMAT ..................................................................................................................... 12 A. İSLAMİYET ÖNCESİ.................................................................................................................. 13 B. İSLAMİYET DÖNEMİ, İLİM MERKEZLERİ VE ARAŞTIRMALARIN DİLİ......................... 13 C. SİSTEMLEŞME DÖNEMİ .......................................................................................................... 15 D. MUSİKİDE BATILILAŞMA ....................................................................................................... 19 E. GELENEKSEL, ANANEVİ, ŞİFAHİ VE PROFESYONEL MUSİKİ SÖYLEMİ ...................... 25 F. MAKĀM (MUĞAM) ................................................................................................................... 26 III. MUĞAM KAVRAMI ................................................................................................................. 31 A. MUĞAM METİN İLİŞKİSİ ......................................................................................................... 35 1. Notalanan Eserlerin Metinleri ................................................................................................. 36 2. FUZULİ .................................................................................................................................... 37 3. ALİAĞA VAHİD ....................................................................................................................... 40 4. SAMED VURGUN.................................................................................................................... 44 5. MOLLA PENAH VAKIF ........................................................................................................... 45 B. MUĞAM ADLARININ MENŞEİ ................................................................................................ 47 C. MUĞAM İCRACILARI ............................................................................................................... 48 D. MUĞAM ARAŞTIRMALARI ..................................................................................................... 50 E. MUĞAMLARIN NOTAYA ALINMASI..................................................................................... 51 F. TASNİFAT ................................................................................................................................... 55 1. Bahirli Grup ............................................................................................................................. 55 2. Bahirsiz Grup ........................................................................................................................... 55 1. Karışık Bahirli Grup ................................................................................................................ 55 IV. LAD-MEGAM TERKÎBLERİ VE KĀİDELERİ .................................................................... 57 A. DÖRTLÜLER................................................................................................................................... 64 1. Esas Dörtlü ............................................................................................................................... 65 v 2. Orta Yarım Tonlu Dörtlü .......................................................................................................... 65 3. Orta Tonlu Dörtlü .................................................................................................................... 65 4. İkili Aralığı Artırılmış Dörtlü ................................................................................................... 65 5. Eksiltilmiş Dörtlü ..................................................................................................................... 68 B. V. DÖRTLÜLERİ BİRLEŞTİRME USÜLLERİ ........................................................................................... 69 1. Zincirli Birleşme: ..................................................................................................................... 70 2. Ayrı Birleşme: .......................................................................................................................... 71 3. Orta Yarım Ton Vasıtasıyla Birleşme: ..................................................................................... 71 4. Orta Ton Vasıtasıyla Birleşme: ................................................................................................ 71 RAST MUĞAMI HİSSELERİ....................................................................................................... 73 A. MAHNI......................................................................................................................................... 77 B. TASNİF ........................................................................................................................................ 78 C. RENK, DERÂMED VE DİRİNGİ ................................................................................................ 79 D. ŞÛBE ............................................................................................................................................ 80 E. GÛŞE ............................................................................................................................................ 81 F. ÂVÂZ (ÂVÂZE) .......................................................................................................................... 81 G. TERENNÜMLER......................................................................................................................... 83 1. Berdaşt Şûbesi Terennüm Örneği............................................................................................. 85 2. Berdaşt Şûbesi Terennüm Örneği............................................................................................. 85 3. Berdaşt Şûbesi Terennüm Örneği............................................................................................. 85 4. Berdaşt Şûbesi Terennüm Örneği............................................................................................. 86 5. Berdaşt Şûbesi Terennüm Örneği............................................................................................. 86 6. Mâye Şûbesi Terennüm Örneği ................................................................................................ 86 7. Mâye Şûbesi Terennüm Örneği ................................................................................................ 86 8. Mâye Şûbesi Terennüm Örneği ................................................................................................ 87 9. Uşşak Şûbesi Terennüm Örneği ............................................................................................... 87 10. Uşşak Şûbesi Terennüm Örneği ........................................................................................... 87 11. Uşşak Şûbesi Terennüm Örneği ........................................................................................... 88 12. Uşşak Şûbesi Terennüm Örneği ........................................................................................... 88 13. Uşşak Şûbesi Terennüm Örneği ........................................................................................... 89 14. Hüseynî Şûbesi Terennüm Örneği........................................................................................ 89 15. Hüseynî Şûbesi Terennüm Örneği........................................................................................ 90 16. Vilayeti Şûbesi Terennüm Örneği ........................................................................................ 90 17. Vilayeti Şûbesi Terennüm Örneği ........................................................................................ 90 18. Vilayeti Şûbesi Terennüm Örneği ........................................................................................ 91 19. Vilayeti Şûbesi Terennüm Örneği ........................................................................................ 91 20. Vilayeti Şûbesi Terennüm Örneği ........................................................................................ 92 vi 21. Dilkeş Şûbesi Terennüm Örneği........................................................................................... 92 22. Dilkeş Şûbesi Terennüm Örneği........................................................................................... 93 23. Kürdi Şûbesi Terennüm Örneği ........................................................................................... 93 24. Kürdi Şûbesi Terennüm Örneği ........................................................................................... 94 25. Kürdi Şûbesi Terennüm Örneği ........................................................................................... 95 26. Kürdi Şûbesi Terennüm Örneği ........................................................................................... 95 27. Şikesteyi Fars Şûbesi Terennüm Örneği .............................................................................. 96 28. Şikesteyi Fars Şûbesi Terennüm Örneği .............................................................................. 96 29. Müberrige Şûbesi Terennüm Örneği .................................................................................... 96 30. Müberrige Şûbesi Terennüm Örneği .................................................................................... 97 31. Irak Şûbesi Terennüm Örneği .............................................................................................. 97 32. Irak Şûbesi Terennüm Örneği .............................................................................................. 97 33. Irak Şûbesi Terennüm Örneği .............................................................................................. 98 34. Pençgâh Şûbesi Terennüm Örneği ....................................................................................... 98 35. Pençgâh Şûbesi Terennüm Örneği ....................................................................................... 98 H. RAST MUĞAMI CETVELLERİ ................................................................................................. 98 I. RAST MAKĀMI DİYAPOZANI VE NOTASYONU ............................................................... 106 1. Anahtar Seçenekleri ............................................................................................................... 112 2. Anahtar Seçenekleri ............................................................................................................... 113 J. ŞED, GÖÇÜRME (TRANSPOZİSYON) ................................................................................... 115 VI. RAST MUĞAMI İCRA AKIŞI ............................................................................................... 118 A. DERÂMED ................................................................................................................................ 118 1. Derâmed ................................................................................................................................. 119 2. Derâmed ................................................................................................................................. 120 3. Derâmed ................................................................................................................................. 121 4. Derâmed ................................................................................................................................. 122 B. TASNİF ...................................................................................................................................... 123 1. C. Irak Tasnif .............................................................................................................................. 124 BERDAŞT ŞÛBESİ ................................................................................................................... 125 1. Berdaşt Şûbesi ........................................................................................................................ 128 2. Berdaşt Şûbesi ........................................................................................................................ 130 3. Berdaşt Şûbesi ........................................................................................................................ 132 4. Berdaşt Şûbesi ........................................................................................................................ 134 5. Berdaşt Şûbesi ........................................................................................................................ 134 6. Berdaşt Şûbesi ........................................................................................................................ 134 7. Berdaşt Şûbesi ........................................................................................................................ 134 8. Berdaşt Şûbesi ........................................................................................................................ 136 vii 9. 10. Berdaşt Şûbesinden Rast’a Ayak........................................................................................ 137 11. Berdaşt Şûbesinden Rast’a Ayak........................................................................................ 138 D. MÂYE ŞÛBESİ .......................................................................................................................... 138 1. Mâye Şûbesi............................................................................................................................ 141 2. Mâye Şûbesi............................................................................................................................ 143 3. Mâye Şûbesi............................................................................................................................ 145 4. Mâye Şûbesi............................................................................................................................ 148 5. Mâye Şûbesi............................................................................................................................ 149 6. Mâye Şûbesi............................................................................................................................ 149 7. Mâye Şûbesi............................................................................................................................ 150 E. RENK VEYA TASNİF ............................................................................................................... 152 1. Maye Tasnif ............................................................................................................................ 152 2. Maye Renk .............................................................................................................................. 153 F. UŞŞAK ŞÛBESİ......................................................................................................................... 154 1. Uşşak Şûbesi........................................................................................................................... 156 2. Uşşak Şûbesi........................................................................................................................... 159 3. Uşşak Şûbesi........................................................................................................................... 161 4. Uşşak Şûbesi........................................................................................................................... 162 5. Uşşak Şûbesi........................................................................................................................... 162 G. HÜSEYNİ ŞÛBESİ .................................................................................................................... 162 1. Hüseynî Şûbesi ....................................................................................................................... 164 2. Hüseynî Şûbesi ....................................................................................................................... 165 3. Hüseynî Şûbesi ....................................................................................................................... 165 4. Hüseynî Şûbesi ....................................................................................................................... 166 5. Hüseynî Şûbesi ....................................................................................................................... 166 H. TASNİF ...................................................................................................................................... 167 1. Tasnif ...................................................................................................................................... 167 2. Tasnif ...................................................................................................................................... 169 3. Tasnif ...................................................................................................................................... 170 I. VİLAYETİ ŞÛBESİ ................................................................................................................... 172 1. Vilayeti Şûbesi ........................................................................................................................ 173 2. Vilayeti Şûbesi ........................................................................................................................ 178 3. Vilayeti Şûbesi ........................................................................................................................ 180 J. K. Berdaşt Şûbesinden Rast’a Ayak ............................................................................................ 137 RENK VEYA TASNİF ............................................................................................................... 181 1. Vilayeti Renk .......................................................................................................................... 181 2. Vilayeti Tasnif ........................................................................................................................ 182 DİLKEŞ ŞÛBESİ ....................................................................................................................... 182 viii 1. Dilkeş Şûbesi .......................................................................................................................... 184 2. Dilkeş Şûbesi .......................................................................................................................... 186 3. Dilkeş Şûbesi .......................................................................................................................... 188 L. KÜRDİ ŞÛBESİ ......................................................................................................................... 189 1. Kürdi Şûbesi ........................................................................................................................... 191 2. Kürdi Şûbesi ........................................................................................................................... 192 3. Kürdi Şûbesi ........................................................................................................................... 197 M. ŞİKESTEYİ FARS ŞÛBESİ .................................................................................................. 198 1. Şikesteyi Fars Şûbesi .............................................................................................................. 200 2. Şikesteyi Fars Şûbesi .............................................................................................................. 202 3. Şikesteyi Fars Şûbesi .............................................................................................................. 204 4. Şikesteyi Fars Şûbesi .............................................................................................................. 205 N. MÜBERRİGE GÛŞESİ .............................................................................................................. 209 1. Müberrige Şûbesi ................................................................................................................... 211 2. Müberrige Şûbesi ................................................................................................................... 213 O. RENK VEYA TASNİF ............................................................................................................... 214 1. Şikesteyi Fars Tasnif .............................................................................................................. 214 2. Şikesteyi Fars Renk ................................................................................................................ 215 P. IRAK ŞÛBESİ ............................................................................................................................ 216 1. Irak Şûbesi .............................................................................................................................. 217 2. Irak Şûbesi .............................................................................................................................. 219 3. Irak Şûbesi .............................................................................................................................. 222 4. Irak Şûbesi .............................................................................................................................. 224 Q. RENK VEYA TASNİF ............................................................................................................... 225 1. Irak Renk ................................................................................................................................ 225 2. Irak Tasnif .............................................................................................................................. 226 R. PENÇGÂH ŞÛBESİ ................................................................................................................... 226 1. Pençgâh Şûbesi ...................................................................................................................... 227 2. Pençgâh Şûbesi ...................................................................................................................... 228 3. Pençgâh Şûbesi ...................................................................................................................... 230 S. RENK VEYA TASNİF ............................................................................................................... 231 1. T. Pençgâh Tasnif ....................................................................................................................... 231 RAK ŞÛBESİ (KÜÇÜK RAK) ...................................................................................................... 232 1. Rak Şûbesi .............................................................................................................................. 233 2. Rak Şûbesi .............................................................................................................................. 234 3. Rak Şûbesi .............................................................................................................................. 234 U. GERAYİ ŞÛBESİ....................................................................................................................... 234 1. Gerayi Şûbesi ......................................................................................................................... 235 ix 2. Gerayi Şûbesi ......................................................................................................................... 236 3. Gerayi Şûbesi ......................................................................................................................... 236 4. Gerayi Şûbesi ......................................................................................................................... 236 SONUÇ VE DEĞERLENDİRMELER ................................................................................................ 237 KAYNAKÇA .......................................................................................................................................... 243 x ŞEKİLLER TABLOSU Sayfa No. Şekil 1:Muğam Formu’un İnkişaf Merhalesi.................................................................. 33 Şekil 2:Metinlerin tablolara yerleştirme şekli. ................................................................ 36 Şekil 3: Fuzuli’nin gazeli (Füzuli, 2005, s. 125). ........... Error! Bookmark not defined. Şekil 4:Fuzuli’nin gazeli (Füzuli, 2005, s. 84). .............. Error! Bookmark not defined. Şekil 5:Fuzuli’nin gazeli (Füzuli, 2005, s. 123). ............ Error! Bookmark not defined. Şekil 6:Aliağa Vahid’in gazellerinden (Vahid, 2005, s. 269). ....... Error! Bookmark not defined. Şekil 7:Aliağa Vahid’in gazellerinden (Vahid, 2005, s. 271). ....... Error! Bookmark not defined. Şekil 8:Aliağa Vahid’in gazellerinden (Vahid, 2005, s. 119). ....... Error! Bookmark not defined. Şekil 9: Aliağa Vahid’in gazellerinden (Vahid, 2005, s. 179-180). ..... Error! Bookmark not defined. Şekil 10:Samed Vurgun’un gazellerinden (Vurgun, 2005, s. 234). ...... Error! Bookmark not defined. Şekil 11:Molla Penah Vaqıf’ın koşması (Vaqif, 2004, s. 91). ....... Error! Bookmark not defined. Şekil 12: Mansur akordunda perdelerin eski kullanımı (Uygun, 1999, s. 59). ............... 47 Şekil 13: Bolaheng akordunda perdelerin yeni kullanımı (Uygun, 1999, s. 59). ........... 48 Şekil 14: Notasyonun temel fikri. ................................................................................... 52 Şekil 15: Y çizgisinden ortaya çıkan 200 cent değerinde bir nota.................................. 52 Şekil 16: X zaman çizgisinde usûlü ikâ kāidelerine göre düzenlenen notalar. ............... 52 Şekil 17: Bir dizinin dereceleri ....................................................................................... 57 Şekil 18: Komşuya giden nota, iki yere gidebilir. .......................................................... 58 Şekil 19: Atlayarak herhangi bir yere hareket eden nota. ............................................... 58 Şekil 20: Tekrar eden, kendisine giden nota. .................................................................. 58 Şekil 21: İki perdeden oluşan bir figür ve dereceleri (Eral, 2002, s. 1). ......................... 58 Şekil 22: İki perdeli dizisi ve dereceleri. ........................................................................ 58 Şekil 23: Rast’ta Rast beşlisi (Özkan, 2006, s. 50-55). .................................................. 59 xi Şekil 24: Neva’da Rast dörtlüsü. .................................................................................... 59 Şekil 25: Bir rast beşlisine, neva’da bir rast dörtlüsü eklenmesiyle oluşan rast dizisi (Özkan, 2006, s. 137). ..................................................................................................... 59 Şekil 26:Üç halis dörtlünün kavuşturma yöntemiyle birleşmesinden amele gelen Rast Makāmı dizisi (Hacıbeyli, 2010, s. 22). .......................................................................... 60 Şekil 27: Uygunsuz hissedilen III. ve VI. derecelerin, bugünkü Azerbaycan Rast Makāmı dizisinde gösterimi............................................................................................ 62 Şekil 28:Avrupa ses sistemine göre büyük üçlü aralığı (Honshuku, 1997, s. 7). ........... 62 Şekil 29:Üzeyir Hacıbeyli'nin bahsettiği bir koma pes büyük üçlü aralığı (Hacıbeyli, 1962, s. 17), tıpkı Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi’nde olduğu gibi görünmektedir (Özkan, 2006, s. 46-48). ................................................................................................. 63 Şekil 30: Avrupa sistemine göre küçük üçlü aralığı (Honshuku, 1997, s. 7). ................ 63 Şekil 31:Hacıbeyli’nin bahsettiği bir koma dik küçük üçlü aralığının, Yavuzoğlu sisteminde gösterimi (Yavuzoğlu, 2008, s. 25). ............................................................. 63 Şekil 32:Batı müziğinde Major, Türk Mûsikîsinde Nigâr, Üzeyir Hacıbeyli'nin sisteminde ise Esas dörtlü. .............................................................................................. 65 Şekil 33:Batı müziğinde Minor, Türk Müziğinde Buselik, Üzeyir Hacıbeyli'nin sisteminde Orta yarım tonlu ilave dörtlü. ....................................................................... 65 Şekil 34:Batı müziğinde Phyrgian, Türk Müziğinde Kürdi, Üzeyir Hacıbeyli'nin sisteminde Orta tonlu ilave dörtlü. ................................................................................. 65 Şekil 35:Batı Müziğinde Harmonik (Armonik minör tonunun V. derecesi üzerine kurulu dörtlü) dörtlü, Türk Müziğinde Hicaz dörtlüsü, Üzeyir Hacıbeyli'nin sisteminde Artırılmış dörtlü. ............................................................................................................. 65 Şekil 36: Esas (Nigâr çeşnisi) dörtlünün ilk hali ve dereceleri. ...................................... 66 Şekil 37:Esas dörtlünün II. deresi üzerine kurulu orta yarım ton (buselik çeşnisi) dörtlüsü. .......................................................................................................................... 66 Şekil 38:Esas (Nigâr çeşnisi) dörtlünün III. derecesi üzerine kurulmuş orta ton (kürdi çeşnisi) dörtlüsü. ............................................................................................................. 66 Şekil 39:Esas dörtlünün (Nigâr Çeşnisi) IV. derecesi üzerine kurulmuş, Batı Müziğinde Triton denilen yapı. ......................................................................................................... 66 Şekil 40:Üç bütün ton (Triton) hareketinin birinci tadilat şekli...................................... 67 Şekil 41: Üç ton (Triton) hareketinin birinci tadilat şekli............................................... 67 xii Şekil 42: Üç ton (Triton) hareketinin bozulması için tertip edilen ikinci tadilat şekli, dizinin ve tritonun dereceleri. ......................................................................................... 67 Şekil 43: Üç ton (Triton) hareketinin bozulması için tertip edilen ikinci tadilat şekli. .. 67 Şekil 44:İkili aralığı artırılmış dörtlü. ............................................................................. 68 Şekil 45:Türk Mûsikîsinde Hicaz çeşnisi (Özkan, 2006, s. 51). ..................................... 68 Şekil 46:Diminished tetrachord, Üzeyir Hacıbeyli’nin sisteminde Eksiltilmiş dörtlü. .. 68 Şekil 47: Eksilmiş dörtlüye en yakın Türk Mûsikîsi çeşni türü Hüzzam çeşnisi olduğu görülmektedir (Özkan, 2006, s. 60). ............................................................................... 68 Şekil 48:Azerbaycan 7 ana ve 3 ilave makām dizileri (Hacıbeyli, 1962, s. 29-32). ....... 70 Şekil 49: İki dörtlüden oluşan Rast Makāmı ana dizisi (Hacıbeyli, 1962, s. 28). .......... 70 Şekil 50: Üç dörtlüden oluşan Rast Makāmı dizisi (Hacıbeyli, 1962, s. 29). ................. 70 Şekil 51: Zincirli birleşme (Hacıbeyli, 1962, s. 18-19). ................................................. 71 Şekil 52: Ayrı birleşme (Hacıbeyli, 1962, s. 18-19). ...................................................... 71 Şekil 53:Orta yarım ton vasıtasıyla birleşme (Hacıbeyli, 1962, s. 18-19). ..................... 71 Şekil 54: Orta ton vasıtasıyla birleşme (Hacıbeyli, 1962, s. 18-19). .............................. 71 Şekil 55:Rast Makāmı dizisi. .......................................................................................... 72 Şekil 56:Azerbaycan Rast Makāmının alt ve üst genişlemeleriyle birlikte dizisi. ......... 73 Şekil 57:Mâye Şûbesinin birinci perdesini I. derece olarak anılması (İsmayilov M. S., 1991, s. 6-9). ................................................................................................................... 74 Şekil 58:Rast perdesinin I. derece olarak (Mayeyi Rast) kabul edilmesi. ...................... 75 Şekil 59: Berdaşt Şûbesinde geçen terennüm örneği (Məmmədov N. , 1978, s. 20-21). 85 Şekil 60:Berdaşt Şûbesinde geçen terennüm. ................................................................. 85 Şekil 61:Berdaşt Şûbesinden geçen terennüm. ............................................................... 85 Şekil 62:Berdaşt Şûbesinde geçen terennüm. ................................................................. 86 Şekil 63:Berdaşt Şûbesinde geçen terennüm. ................................................................. 86 Şekil 64:Mâye Şûbesinde geçen terennüm. .................................................................... 86 Şekil 65:Mâye Şûbesinde geçen terennüm. .................................................................... 86 Şekil 66:Mâye Şûbesinde geçen terennüm. .................................................................... 87 Şekil 67:Uşşak Şûbesinde geçen terennüm. ................................................................... 87 Şekil 68:Uşşak Şûbesinde geçen terennüm. ................................................................... 87 Şekil 69:Uşşak Şûbesinde geçen terennüm. ................................................................... 88 Şekil 70:Uşşak Şûbesinde geçen terennüm. ................................................................... 88 xiii Şekil 71:Uşşak Şûbesi içinde geçen terennüm. .............................................................. 89 Şekil 72:Hüseynî Şûbesi içinde geçen terennüm. ........................................................... 89 Şekil 73:Hüseynî Şûbesi içinde geçen terennüm. ........................................................... 90 Şekil 74:Vilayeti Şûbesinde geçen terennüm. ................................................................ 90 Şekil 75:Vilayeti Şûbesinde geçen terennüm. ................................................................ 90 Şekil 76:Vilayeti Şûbesinde geçen terennüm. ................................................................ 91 Şekil 77:Vilayeti Şûbesinde geçen terennüm. ................................................................ 91 Şekil 78:Vilayeti Şûbesinde geçen terennüm. ................................................................ 92 Şekil 79:Dilkeş Şûbesinde geçen terennüm. ................................................................... 93 Şekil 80:Dilkeş Şûbesinde geçen terennüm. ................................................................... 93 Şekil 81:Kürdi Şûbesinde geçen terennüm. .................................................................... 93 Şekil 82:Kürdi Şûbesinde geçen terennüm. .................................................................... 94 Şekil 83:Kürdi Şûbesinde geçen terennüm. .................................................................... 95 Şekil 84:Kürdi Şûbesinde geçen terennüm. .................................................................... 95 Şekil 85:Şikesteyi Fars Şûbesinde geçen terennüm. ....................................................... 96 Şekil 86:Şikesteyi Fars Şûbesinde geçen terennüm. ....................................................... 96 Şekil 87:Müberrige Şûbesinde geçen terennüm. ............................................................ 96 Şekil 88:Müberrige Şûbesinde geçen terennüm. ............................................................ 97 Şekil 89:Irak Şûbesinde geçen terennüm. ....................................................................... 97 Şekil 90:Irak Şûbesinde geçen terennüm. ....................................................................... 97 Şekil 91:Irak Şûbesinde geçen terennüm. ....................................................................... 98 Şekil 92: Pençgâh Şûbesinde geçen terennüm. ............................................................... 98 Şekil 93:Pençgâh Şûbesinde geçen terennüm. ................................................................ 98 Şekil 94: Mir Muhsin Nevvab'ın Rast Muğam Cetveli (Zöhrabov, 1991, s. 43). ......... 100 Şekil 95:Mirza Ferenç Rast Muğamı Cetveli (Rızayeva-Bağırova, 1984, s. 46-47). ... 101 Şekil 96: Üzeyir Hacıbeyli'nin Rast Muğam Cetveli (Zöhrabov, 1991, s. 44). ............ 101 Şekil 97: Ahmet Bakıhanov’un Rast Muğamı cetveli (Bakıhanov A. , 1985, s. 27). ... 102 Şekil 98:Kamil Ahmedov'un Rast Muğamı cetveli. ..................................................... 102 Şekil 99:Selim Ağayev'in Rast Muğam cetveli. ........................................................... 102 Şekil 100:Behram Mansurov'un Rast Muğam cetveli (Mansurov, 2003, s. 145-146). 103 Şekil 101:Mehmet Salih İsmayilov'un cetveli (İsmayilov M. S., 1984, s. 75). ............ 103 Şekil 102:Ramiz Zöhrabov’un Rast Muğamı cetveli (Zöhrabov, 1991, s. 98-99). ...... 104 xiv Şekil 103:1992’de Muğam Programı olarak oluşturulan Rast Muğamı Cetveli (Quliyev R. E., 1992, s. 4). .......................................................................................................... 104 Şekil 104:Bakü Müzik Akademisi Muğam Programı için oluşturulan Rast Muğamı Cetveli (Quliyev R. , 1997, s. 7). .................................................................................. 105 Şekil 105: ADMİÜ Çalgı Aletleri ve Mûsikî Fenleri Kafedrası için hazırlanmış cetveli (Əliyev, 2000, s. 5). ...................................................................................................... 105 Şekil 106: Tar'ın açkısı ve alt telinin diyapozanı. ......................................................... 106 Şekil 107: Tar, si B3'e akortlandığında Orkestra içinde böyle yazılmalıdır. ................ 107 Şekil 108:Rast Makāmının kararının yazılış ve bir oktav aşağıdan (F#3) duyuluşu. ... 107 Şekil 109: G3 perdesinde gerçekleşen notasyon........................................................... 108 Şekil 110:Maye Şûbesiyle yegâh perdesinde genişleme. ............................................. 108 Şekil 111:Arif Əsədullayev notasyon şekli (Əsədullayev, 2005). ................................ 108 Şekil 112: 2. çizgi do anahtarlı notasyon. ..................................................................... 109 Şekil 113: 8vb yazılarak gerçekleştirilen notasyon....................................................... 109 Şekil 114: G3 yazarak gerçekleştirilen notasyon. ......................................................... 110 Şekil 115:Berdaşt’ın (Nevruzu Revende) ilk cümlesi (Quliyev T. , 1938, s. 5). .......... 110 Şekil 116:Duyulduğu yerden yazılan Rast Muğamı notasyonu.................................... 110 Şekil 117:Makāmın kararının porte içinde tutulması, daha iyi görünmektedir. ........... 110 Şekil 118: Duyulduğu yerden notasyon anahtar değişerek karara gitme...................... 111 Şekil 119:Duyulduğu yerden, 2. çizgi do anahtarı üzerinde notasyon. ........................ 111 Şekil 120: G3 ya da 8vb yazarak, hem duyulduğu yerden hem rast perdesi üzerine yazılarak yapılan notasyon............................................................................................ 111 Şekil 121: G3 notasyonu ile yazılmış Berdaşt’ın ilk cümlesi. ...................................... 111 Şekil 122:Muğam formu icrası, ses sahası.................................................................... 112 Şekil 123:Rast Muğamı notasyonu için birinci seçenek. .............................................. 112 Şekil 124:Rast Muğamı notasyonu için ikinci seçenek. ............................................... 113 Şekil 125:Şûbelerin anahtar ve donanım standartlarının oluşturulması. ...................... 114 Şekil 126:Rast ailesi, göçürüldükleri perdelerde farklı adlarla anılmaktadırlar (İsmayilov M. S., 1984, s. 70). ........................................................................................................ 116 Şekil 127:Derâmed dizisi. ............................................................................................. 119 Şekil 128:Abulfat Aliyev'in okuduğu Rast Muğamı Derâmedinin notası. ................... 120 xv Şekil 129:Yakup Memmedov'un okuduğu Rast Muğamı Derâmedi notası (Məmmədov, 1963, s. 9-11). ............................................................................................................... 121 Şekil 130: Derâmed, tarafımızdan notaya alınmıştır (Əmirov, 1984, s. 9-10). ............ 121 Şekil 131:Rast Muğamı Derâmedi sayfa 1 (Məmmədov N. , 1978, s. 12-13). ............ 122 Şekil 132:Rast Muğamı Derâmedi sayfa 2 (Məmmədov N. , 1978, s. 12-13). ............ 123 Şekil 133:Irak (Irak) Tasnif, Hacıbaba Hüseynov’un okuduğu Rast Muğamından alınmıştır. ...................................................................................................................... 124 Şekil 134:Irak tasnif (Namazeliyev, 1985, s. 153-154). ............................................... 125 Şekil 135:Berdaşt Şûbesi dizisi..................................................................................... 127 Şekil 136: Berdaşt, sayfa 1, Mahmud Aliyev’in icrasından tarafımızdan notaya alınmıştır. ...................................................................................................................... 128 Şekil 137:Berdaşt, sayfa 2, Mahmud Aliyev’in icrasından tarafımızdan notaya alınmıştır. ...................................................................................................................... 129 Şekil 138:Berdaşt (Məmmədov N. , 1978, s. 18-21). Metinleri için bk. (Füzuli, 2005, s. 125) ............................................................................................................................... 130 Şekil 139: Berdaşt; sayfa 1, Hacıbaba Hüseynov'un Rast Muğamı icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ........................................................................................... 132 Şekil 140:Berdaşt; sayfa 2, Hacıbaba Hüseynov'un Rast Muğamı icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ........................................................................................... 133 Şekil 141:Berdaşt'ın Güftesi, metinleri için bk. (Vahid, 2005, s. 269). ........................ 133 Şekil 142:Berdaşt Şûbesi (Mirzaoğlu, 2009, s. 6). ....................................................... 134 Şekil 143:Berdaşt’ın girişinde ki soru ve cevap cümlesi (Melikov, Mamedov, & Askerova, 1990, s. 10). ................................................................................................. 134 Şekil 144: Berdaşt’ın girişinde ki soru ve cevap cümlesinin farklı çeşidi (Melikov, Mamedov, & Askerova, 1990, s. 10) ............................................................................ 134 Şekil 145:Üzeyir Hacıbeyli'nin "Er-Avrad" Müzikal Komedisinin giriş müziğinden (Melikov, Mamedov, & Askerova, 1990, s. 12). .......................................................... 135 Şekil 146:Berdaşt (Əsədullayev, 2009, s. 23-24). ........................................................ 136 Şekil 147:Berdaşt'tan Rast’a Ayak (Əsədullayev, 2009, s. 23-24). .............................. 137 Şekil 148:Berdaşt Rast’a Ayak (Azerbaycan SSR İlimler Akademiyası, 1981, s. 98). 137 Şekil 149:Berdaşt'ın son cümlesi. ................................................................................. 138 Şekil 150:Mâye Şûbesi dizisi........................................................................................ 140 xvi Şekil 151:Mâye Şûbesi, sayfa 1, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ................................................................................................................ 141 Şekil 152:Mâye Şûbesi sayfa 2, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ................................................................................................................ 142 Şekil 153:Mâye Şûbesi, sayfa 1, Yakup Memmedov’un Rast Muğamı icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ........................................................................................... 143 Şekil 154:Mâye Şûbesi, sayfa 2, Yakup Memmedov’un Rast Muğamı icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ........................................................................................... 144 Şekil 155:Mâye Şûbesi sayfa 1 (Məmmədov N. , 1978, s. 21-32). .............................. 145 Şekil 156:Mâye Şûbesi sayfa 2 (Məmmədov N. , 1978, s. 21-32). .............................. 146 Şekil 157:Mâye Şûbesi sayfa 3 (Məmmədov N. , 1978, s. 21-32). .............................. 147 Şekil 158:Mâye Şûbesi, sayfa 1, (Mahmud Aliyev’in icrasından). .............................. 148 Şekil 159:Mâye Şûbesi, sayfa 2, (Mahmud Aliyev'in icrasından). ............................... 149 Şekil 160:Mâye Şûbesinin bir bölümü (Melikov, Mamedov, & Askerova, 1990, s. 13). ...................................................................................................................................... 149 Şekil 161:Mâye Şûbesinin bir bölümü (Melikov, Mamedov, & Askerova, 1990, s. 12). ...................................................................................................................................... 149 Şekil 162: Mâye Şûbesi, sayfa 1 (Əsədullayev, 2005, s. 8-11). ................................... 150 Şekil 163:Mâye Şûbesi, sayfa 2 (Əsədullayev, 2005, s. 8-11). .................................... 151 Şekil 164:Maye Tasnifi (Məmmədov N. , 1978, s. 33-34). .......................................... 152 Şekil 165:Maye Rengi (Məmmədov N. , 1978, s. 16-18). ............................................ 153 Şekil 166:Uşşak Şûbesi dizisi. ...................................................................................... 155 Şekil 167:Uşşak Şûbesi, sayfa 1, Hânende Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ........................................................................................... 156 Şekil 168: Uşşak Şûbesi, sayfa 2, Hânende Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ........................................................................................... 157 Şekil 169: Uşşak Şûbesi, sayfa 3, Hânende Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ........................................................................................... 158 Şekil 170:Uşşak Şûbesi, sayfa 1, Yakup Memmedov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ................................................................................................................ 159 Şekil 171: Uşşak Şûbesi, sayfa 2, (Yakup Memmedov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır). ............................................................................................................... 160 xvii Şekil 172:Uşşak Şûbesi ve ritmik bölümü ile birlikte sayfa 1, Mahmud Aliyev'in icrasından tarafımızdan notaya alınmıştır. .................................................................... 161 Şekil 173: Uşşak Şûbesi ve ritmik bölümü ile birlikte sayfa 2 (Tarzen Mahmud Aliyev'in icrasından, tarafımızdan notaya alınmıştır). .................................................. 162 Şekil 174: Ritmik Uşşak Şûbesi cümlesi (Quliyev T. , 1938, s. 18-19). ...................... 162 Şekil 175:Ritmik Uşşak Şûbesi Bölümü (Mirzaoğlu, 2009, s. 8). ................................ 162 Şekil 176:Hüseynî Şûbesi dizisi. .................................................................................. 163 Şekil 177:Hüseynî Şûbesi ile ilişkili olduğunu düşündüğümüz Çargâh Makāmı notasyonu (Ufkî, 2003, s. 616). .................................................................................... 164 Şekil 178:Hüseynî Şûbesi Abulfat Aliyev’in icrasından tarafımızdan notalanmıştır. .. 164 Şekil 179:Hüseynî Şûbesi (Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır). ............................................................................................................... 165 Şekil 180:Hüseynî Şûbesi (Quliyev T. , 1938, s. 22).................................................... 165 Şekil 181:Hüseynî Şûbesi (Məmmədov, 1963, s. 20)................................................... 166 Şekil 182:Hüseyni (Əsədullayev, 2005, s. 15).............................................................. 166 Şekil 183:Tasnif (Həşimov, 2002, s. 66-67). ................................................................ 167 Şekil 184:Mayeyi Rast Tasnif (Namazeliyev, 1985, s. 151). ....................................... 167 Şekil 185:Tasnif, sayfa 1, Yakup Memmedov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ...................................................................................................................................... 168 Şekil 186:Tasnif, sayfa 2, Yakup Memmedov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ...................................................................................................................................... 169 Şekil 187:Tasnif (Məmmədov N. , 1978, s. 40-42). ..................................................... 169 Şekil 188:Tasnif, sayfa 1, (Hacıbaba Hüseynov’un icrasından, tarafımızdan notalanmıştır). ............................................................................................................... 170 Şekil 189: Tasnif, sayfa 2, (Hacıbaba Hüseynov’un icrası, tarafımızdan notalanmıştır). ...................................................................................................................................... 171 Şekil 190:Vilayeti Şûbesi dizisi. ................................................................................... 172 Şekil 191:Vilayeti, sayfa 1, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ................................................................................................................ 174 Şekil 192:Vilayeti Şûbesi, sayfa 2, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ................................................................................................................ 175 xviii Şekil 193:Vilayeti Şûbesi, sayfa 3 Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ................................................................................................................ 177 Şekil 194:Vilayeti Şûbesi, sayfa 4, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından notalanmıştır. 177 Şekil 195:Vilayeti, sayfa 1, Abulfat Aliyev’in icrasından tarafımızdan notalanmıştır. 178 Şekil 196:Vilayeti, sayfa 2, Abulfat Aliyev’in icrasından tarafımızdan notalanmıştır. 179 Şekil 197:Vilayeti Şûbesinin bir bölümü (Quliyev T. , 1938, s. 22-24). ...................... 180 Şekil 198:Vilayeti Renk (Məmmədov, 1963, s. 23-24). ............................................... 181 Şekil 199:Vilayeti Tasnif (Məmmədov N. , 1978, s. 51-52). ....................................... 182 Şekil 200:Dilkeş Şûbesi dizisi. ..................................................................................... 183 Şekil 201:Dilkeş, sayfa 1, Abulfat Aliyev’in icrasından tarafımızdan notalanmıştır. .. 184 Şekil 202:Dilkeş, sayfa 2, Abulfat Aliyev’in icrasından tarafımızdan notalanmıştır. .. 185 Şekil 203:Dilkeş, sayfa 1 Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ...................................................................................................................................... 186 Şekil 204: Dilkeş, sayfa 2 (Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır). ............................................................................................................... 187 Şekil 205:Dilkeş, sayfa 1 (Məmmədov N. , 1978, s. 56-58). ....................................... 188 Şekil 206: Dilkeş, sayfa 2 (Məmmədov N. , 1978, s. 56-58). ...................................... 189 Şekil 207:Kürdi Şûbesi dizisi. ...................................................................................... 189 Şekil 208:Kürdi, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ....... 191 Şekil 209:Kürdi Şûbesi, sayfa 1, Abulfat Aliyev’in icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ................................................................................................................ 192 Şekil 210: Kürdi Şûbesi, sayfa 2 (Abulfat Aliyev’in icrasından tarafımızdan notalanmıştır). ............................................................................................................... 193 Şekil 211: Kürdi Şûbesi, sayfa 3 (Abulfat Aliyev’in icrasından tarafımızdan notalanmıştır). ............................................................................................................... 194 Şekil 212: Kürdi Şûbesi, sayfa 4 (Abulfat Aliyev’in icrasından tarafımızdan notalanmıştır). ............................................................................................................... 195 Şekil 213: Kürdi Şûbesi, sayfa 5 (Abulfat Aliyev’in icrasından tarafımızdan notalanmıştır). ............................................................................................................... 196 Şekil 214:Kürdi Şûbesi (Məmmədov, 1963, s. 25-26). ................................................ 197 Şekil 215:Şikesteyi Fars Şûbesi dizisi. ......................................................................... 198 xix Şekil 216:Şikesteyi Fars, sayfa 1, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ................................................................................................................ 200 Şekil 217:Şikesteyi Fars, sayfa 2, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ................................................................................................................ 201 Şekil 218:Şikesteyi Fars Şûbesi, sayfa 1 (Məmmədov N. , 1978, s. 67-73). ................ 202 Şekil 219:Şikesteyi Fars Şûbesi, sayfa 2 (Məmmədov N. , 1978, s. 67-73). ................ 203 Şekil 220:Şikesteyi Fars Şûbesi (Məmmədov, 1963, s. 27-28). ................................... 204 Şekil 221:Hoçeste, sayfa 1 (Quliyev T. , 1938, s. 31-45). ............................................ 205 Şekil 222: Hoçeste Şûbesi, sayfa 2 (Quliyev T. , 1938, s. 31-45). ............................... 206 Şekil 223:Hoçeste Şûbesi, sayfa 3 (Quliyev T. , 1938, s. 31-45). ................................ 207 Şekil 224: Hoçeste Şûbesi, sayfa 4 (Quliyev T. , 1938, s. 31-45). ............................... 208 Şekil 225: Hoçeste Şûbesi, sayfa 5 (Quliyev T. , 1938, s. 31-45). ............................... 209 Şekil 226:Müberrige Şûbesi dizisi. ............................................................................... 210 Şekil 227:Müberrige Şûbesi, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ................................................................................................................ 211 Şekil 228:Müberrige Şubesi, sayfa 2, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ................................................................................................................ 212 Şekil 229:Müberrige Şûbesi (Məmmədov, 1963, s. 29-30). ......................................... 213 Şekil 230:Şikesteyi Fars Tasnif (Məmmədov, 1963, s. 31). ......................................... 214 Şekil 231:Şikesteyi Fars Renk (Məmmədov, 1963, s. 32)............................................ 215 Şekil 232:Irak Şûbesi dizisi. ......................................................................................... 216 Şekil 233:Irak Şûbesi, sayfa 1, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ................................................................................................................ 218 Şekil 234: Irak Şûbesi, sayfa 2, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ................................................................................................................ 218 Şekil 235:Irak Şûbesi, sayfa 1, Abulfat Aliyev’in icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ...................................................................................................................................... 219 Şekil 236: Irak Şûbesi, sayfa 2, Abulfat Aliyev’in icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ...................................................................................................................................... 220 Şekil 237: Irak Şûbesi, sayfa 3, Abulfat Aliyev’in icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ...................................................................................................................................... 221 Şekil 238:Irak Şûbesi, sayfa 1 (Məmmədov, 1963, s. 33-34). ...................................... 222 xx Şekil 239: Irak Şûbesi, sayfa 2 (Məmmədov, 1963, s. 33-34). ..................................... 223 Şekil 240:Irak Şûbesi, sayfa 1 (Quliyev T. , 1938, s. 49-53). ....................................... 224 Şekil 241: Irak Şûbesi, sayfa 2 (Quliyev T. , 1938, s. 49-53). ...................................... 225 Şekil 242:Irak Renk (Məmmədov, 1963, s. 36-37). ..................................................... 225 Şekil 243:Irak Tasnif (Məmmədov, 1963, s. 35). ......................................................... 226 Şekil 244:Pençgâh Şûbesi dizisi. .................................................................................. 226 Şekil 245:Pençgâh Şûbesi, sayfa 1, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ................................................................................................................ 227 Şekil 246: Pençgâh Şûbesi, sayfa 2, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. ................................................................................................................ 228 Şekil 247: Pençgâh Şûbesi, sayfa 1 (Məmmədov, 1963, s. 37-39)............................... 229 Şekil 248:Pençgâh Şûbesi, sayfa 2 (Məmmədov, 1963, s. 37-39)................................ 230 Şekil 249:Pençgâh Şûbesi, sayfa 1 (Quliyev T. , 1938, s. 53-57)................................. 230 Şekil 250: Pençgâh Şûbesi, sayfa 2, (Quliyev T. , 1938, s. 53-57)............................... 231 Şekil 251:Pençgâh Tasnif (Məmmədov, 1963, s. 40-41). ............................................ 231 Şekil 252:Rak Şûbesi dizisi. ......................................................................................... 232 Şekil 253:Rak Şûbesi (Məmmədov, 1963, s. 41-42). ................................................... 233 Şekil 254:Rak Şûbesi (Quliyev T. , 1938, s. 57-58). .................................................... 234 Şekil 255:Rak Şûbesi (Melikov, Mamedov, & Askerova, 1990, s. 40). ....................... 234 Şekil 256:Gerayi Şûbesi dizisi. ..................................................................................... 235 Şekil 257:Gerayi Şûbesi (Məmmədov, 1963, s. 42-43). ............................................... 235 Şekil 258:Gerayi Şûbesi (Məmmədov N. , 1978, s. 103). ............................................ 236 Şekil 259:Gerayi, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından küçük bir cümle şeklinde gösterilip Tasnife bağlanmaktadır. ............................................................................... 236 Şekil 260:Gerayi Şûbesi (Əsədullayev, 2005, s. 28). ................................................... 236 xxi DİNLETİ TABLOSU Sayfa No. Dinleti 1: Derâmed Abulfat Aliyev’in icrasından......................................................... 120 Dinleti 2: Derâmed, Yakup Memmedov'un icrasından. ............................................... 121 Dinleti 3: Derâmed, Arif Babayev’in icrasından. ......................................................... 121 Dinleti 4: Derâmed, Aqil Melikov’un icrasından. ........................................................ 123 Dinleti 5: Irak Tasnif Hacıbaba Hüseynov’un icrasından. ........................................... 124 Dinleti 6:Berdaşt Tarzen Mahmud Aliyev icrasından. ................................................. 129 Dinleti 7:Berdaşt; Hacıbaba Hüseynov’un icrasından. ................................................. 130 Dinleti 8: Berdaşt: Hacıbaba Hüseynov’un icrasından. ................................................ 133 Dinleti 9:Berdaşt Arif Əsədullayev’in icrasından. ....................................................... 136 Dinleti 10:Berdaşt’ın son cümlesi Mahmud Aliyev icrasından. ................................... 138 Dinleti 11:Berdaşt’ın son cümlesi Arif Əsədullayev’in icrasından. ............................. 138 Dinleti 12:Mâye Şûbesi Hacıbaba Hüseynov’un icrasından. ....................................... 143 Dinleti 13:Mâye Şûbesi Yakup Memmedov’un icrasından. ......................................... 144 Dinleti 14:Mâye Şûbesi Hacıbaba Hüseynov’un icrasından. ....................................... 147 Dinleti 15: Mâye Şûbesi, (Tarzen Mahmud Aliyev’in icrasından). ............................. 149 Dinleti 16:Maye Tasnif Hacıbaba Hüseynov’un icrasından. ........................................ 152 Dinleti 17:Maye Renk, Arif Babayev’in icrasından. .................................................... 153 Dinleti 18: Uşşak Şûbesi (Hacıbaba Hüseynov’un icrasından). ................................... 158 Dinleti 19: Uşşak Şûbesi (Yakup Memmedov’un icrasından). .................................... 160 Dinleti 20:Uşşak Şûbesi ve ritmik bölümü, Tarzen Mahmud Aliyev’in icrasından. .... 162 Dinleti 21: Hüseynî Şûbesi Abulfat Aliyev’in icrasından. ........................................... 164 Dinleti 22: Hüseynî Şûbesi (Hacıbaba Hüseynov’un icrasından). ............................... 165 Dinleti 23:Tasnif Yakup Memmedov’un icrasından. ................................................... 169 Dinleti 24:Tasnif (Hacıbaba Hüseynov’un icrası). ....................................................... 171 Dinleti 25:Vilayeti, (Hacıbaba Hüseynov). .................................................................. 177 Dinleti 26:Vilayeti, Abulfat Aliyev. ............................................................................. 180 Dinleti 27:Dilkeş, Abulfat Aliyev icrası. ...................................................................... 185 Dinleti 28: Dilkeş (Hacıbaba Hüseynov’un icrasından). .............................................. 188 Dinleti 29:Kürdi, Hacıbaba Hüseynov.......................................................................... 191 xxii Dinleti 30:Kürdi Şûbesi (Abulfat Aliyev icrasından). .................................................. 196 Dinleti 31:Şikesteyi Fars Şûbesi, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından. ......................... 202 Dinleti 32:Müberrige Şûbesi, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından. ............................... 211 Dinleti 33: Irak Şûbesi, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından. ........................................ 218 Dinleti 34:Irak Şûbesi, Abulfat Aliyev’in icrasından. .................................................. 221 Dinleti 35: Pençgâh Şûbesi, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından. ................................. 228 Dinleti 36: Tasnif, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından. ................................................ 231 xxiii KISALTMALAR yy. : Yüzyıl G3 :Piyanoda üçüncü oktavdaki sol notası A3 :Piyanoda üçüncü oktavdaki La notası B3 :Piyano da üçüncü oktavdaki si notası C4 :Piyanoda dördüncü oktavdaki do notası D4 : Piyanoda dördüncü oktavdaki re notası E4 : Piyanoda dördüncü oktavdaki mi notası F4 : Piyanoda dördüncü oktavdaki fa notası G4 : Piyanoda dördüncü oktavdaki sol notası A4 : Piyanoda dördüncü oktavdaki la notası B4 : Piyanoda dördüncü oktavdaki si notası C5 : Piyanoda beşinci oktavdaki do notası D5 : Piyanoda beşinci oktavdaki re notası E5 : Piyanoda beşinci oktavdaki mi notası İSAM : İslam Araştırmaları Merkezi DİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi Ab : La bemol Bb : Si bemol Cb : Do bemol xxiv Db : Re bemol Eb : Mi bemol Fb : Fa bemol Gb : Sol bemol A# : La diyez B# : Si diyez C# :Do diyez D# : Re diyez E# : Mi diyez F# : Fa diyez G# : Sol diyez bk. : Bakınız Hz. : Hazreti BOA : Başbakanlık Osmanlı Arşivi TS : Topkapı Sarayı MD : Maliye Defterleri ARDSYA : Azerbaycan Respublikası Devlet Ses Yazıları Arşivi M.Ö. : Milattan önce İSAR : İslam Tarih, Sanat ve Kültürünü Araştırma Vakfı İTÜ : İstanbul Teknik Üniversitesi TMDK : Türk Musikisi Devlet Konservatuarı xxv MÜ :Marmara Üniversitesi ADMİ :Azerbaycan Devlet Medeniyet ve İncesanat Üniversitesi s. :Sayfa No. :Numarası xxvi I. GİRİŞ Azerbaycan Musikisi muğam kavramının, Rast Muğamı çerçevesinde, Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinin Kafkaslarda ki kolu olarak, tahlilinin ve çağdaş idrak nazariyesi bakımından tetkikinin yapılması gerekliydi. Azerbaycan muğamları şûbe ve gûşeleriyle, analitik makām nazariyesi kullanan Türk Mûsikîsi nazariyatına göre, kadim kaynakları anlamada daha farklı kapılar açacağı düşünülmektedir. Konuşulan dili ve mûsikî kültürü aynı olan iki devletin mûsikî araştırmacıları tarafından, muğamların bilinmesi, incesaz okullarında öğretilmesi ve eğitim yöntemlerinin geliştirilmesi gerekir. Öncelikle Azerbaycan Rast Makāmının melodik kuruluşu ve ses düzümü tahlil edilmekle, muğam kavramının tecessüm ettiği mânâ ve hikmetler yüksek ilmi düşünce ve analitik tedkikat usulleri ile ortaya çıkarılıp yeni ve orijinal fikirler ileri sürülmesi hedeflenmiştir. Bu tezde Rast Muğamının nasıl oluştuğu, teşekkülü ve nasıl algılanması gerektiği ilmi suretde esaslandırılmakla birlikte, mevcut mûsikî kuralları ve sistematik müzikoloji çerçevesinde konu incelenmiştir. Böyle bir çalışmanın yapılması içtimai, siyasi ve ilmi bakımdan, yakın ve orta doğu halklarının mûsikîsinin menşeinin aynı olduğu, aynı mûsikî nazariyesine tabi olduklarını göstermesi açısından gerekli idi. Muhteşem hanende teknikleriyle donatılmış, çeşitli makāmlar da icrası gerçekleştirilen muğamların, Derâmed, Berdaşt, Mâye, Uşşak, Hüseynî, Vilayetî, Dilkeş, Kürdî, Şikesteyi Fars, Müberrige, Irak, Pençgâh, Rak ve Gerayi gibi şûbelerle, adı geçen şûbelere tâbi olan, Renk, Tasnif ve Mahnı gibi hisseleriyle, bütün meziyetlerini etraflıca analitik tahlilden geçirip, her bir hisseye örnek olması için farklı icracılardan notalanmış eserleri, incelenmek üzere araştırmacılara ve müfredat programlarında kullanılmak üzere eğitimcilere kaynak olması için ortaya koyduk. Burada problemleri ve meseleleri, kendi öz tenkitimiz münasebetiyle ortaya koymamıza binaen, bir araştırmanın konusunu aydınlatmasının da yanında, konuyla bağlantılı olabilecek araştırmaların devam etmesi adına, gelecek tetkikatlarda göz önünde bulundurulan, faydalanılan bir araştırma olmasını da amaçlıyoruz. Bundan dolayı metin için de konuyla ilişkili gelecekte araştırma konusu olabilecek meseleleri çeşitli yerlerde aktardık. Literatürde konuyla ilgili yapılan araştırmaların yetersizliklerinin tez konusu seçmede etkili bir neden olabileceği (Davis & Parker, 1979, s. 41-43), bu sebepten Türkiye’de Azerbaycan Rast Muğam 1 formu ile ilgili araştırmanın olmayışı, tez konusu seçiminde önemli bir etken olmuştur. İlave olarak muğam kavramı ve Rast Makāmının Doğu ve İslam Medeniyeti Musikisi içinde aynılığı hususunun araştırılması, ortaya konulması ve incesaz okullarının müfredatlarına girmesi gerektiği düşüncesi de etkili olmuştur. Türkiye’de, Azerbaycan Mûsikîsi hakkında araştırmalar kitaplardan aktarılmakta, Kiril alfabesinden latinize edilen bazı aktarımlarda yanlışlar ve eksiklikler fark edilememekte, alan araştırması yapılmadığı için mûsikî nazariyesi ve ameliyesi hakkında yeterince mâlumat verilememektedir. Bu çalışmaların konularını sıralayarak, tezimizle ilgili benzerliklerini ortaya koyması açısından bahsetmek gerekmektedir. Üzeyir Hacıbeyli’nin “Azerbaycan Halk Mûsikîsinin Esasları” üzerine bir inceleme yapılmıştır (Gerçek, 1998, s. 50). Ancak Üzeyir Bey’in eseri ile tezimizin tek ortak yanı, tabii olarak Üzeyir Bey’in sistemleştirdiği kendi lad-megam nazariyesidir. Bizim tezimizde, mevcut Azerbaycan Mûsikîsi literatüründe, bu nazariyenin bazı önemli noktalarını göstermesi bakımından konunun farklı bir bakış açısıyla ele alındığı söylenebilir. Bir başka Azerbaycan Mûsikîsi araştırmacısı, muğamlarla ilgili, “Uzun hava türünde, aşağı yukarı her ezgi başında ya da arasında sözlü ve taksimli kısımlar çalınan muğamat” olarak tarif etmektedir (Şen, 1999, s. 107-109). Muğamlarla ilgisi olan araştırmalar, alan çalışması yapılmadan anlaşılması çok zordur. Dolayısıyla Yavuz Şen’in aktardığı bilgi sözlüksel bilginin dışına çıkamamıştır. Gülsemin Hayta’nın çalıştığı bitirme tezinde, “Azerbaycan, Şanlıurfa, Kütahya Yöresi Mugam, Gazel ve Türkü Örneklerinin İncelenmesi ve Sunumu” başlık olarak yazılmasına rağmen, muğamlar hakkında “Mugam: uzun hava türünde okunup çalınan 1 Sadece Rast Muğamı değil, muğamlarla ilgili bir çalışmaya rastlayamadık. Dolayısıyla Azerbaycan muğamlarının hepsi bir çalışma konusudur. 2 ezgilere denir” bilgisi dışında herhangi bir bilgi ya da nota örneği vermemiştir (Hayta, 2011). Ahmet Serhat Turunç’un yüksek lisans tezi ise, Renk, Derâmed ve Diringiler hakkında kısaca bilgi vermekte, ancak metodolojik açıdan tekrar gözden geçirilmesi gereklidir (Turunç, 1999). Güner Kızılkaya’nın çalıştığı yüksek lisans tezi, “Azerbaycan Halk Müziği” başlığında, ana makamlar kısmında “Rast Makamını” anlatırken karar perdesinin “do” notası olduğunu aktarmakta, başka perdelere göçürüldüğünde başka adlar aldığını söylemektedir (Kızılkaya, 1990, s. 34). Ancak tam tersi olması gereken bilgiyi farklı aktarmıştır. Bir başka Türkiye’de yayınlanan Azerbaycan Türküleri kitabında “Mugam” başlığı altında güfteler verilmiş, ancak nasıl icra edileceğine dair ne bir nota nede başka bir ipucu verilmediğinden (Özaydın) 2, bunların Tasnif olabileceği, muğam zannedilerek eklenmiş olabileceği fikrini akla getirmektedir. Azerbaycan Rast Makāmını anlayabilmek için Rast Muğamını bilmek gerekir, bu da ancak alan çalışmasıyla mümkün olabilir. Yukarıda bahsedilen çalışmaların bir takım eksiklikleri bulunsa da uzak bir memleket ve farklı bir yazı dilinde yazılan kaynaklardan yapılan araştırmalar olduğu ve Azerbaycan Mûsikîsinin perdelerinin Sovyetler döneminde tahrif edildiğini (During, 2011, s. 60-66) göz önünde bulundurarak küçük eksikliklerin, bizim araştırmamızı gerekli kılması dışında, normal karşılamak gerekmektedir. “Rast Muğamı Çerçevesinde Azerbaycan Muğam Kavramı” adıyla çalışılan bu tez, başka araştırmacılar tarafından çalışılan tezlerle, konu ve içerik itibariyle farklı olmakla birlikte, konu metodolojik açıdan günümüz tekniklerine göre ele alınmıştır. Azerbaycan kaynaklarında Rast Makāmı, analitik makām çözümlemelerinden uzak, şûbe ve gûşeler yoluyla anlatma geleneğini sürdürmesi bakımından (Feldman, 1990, s. 74), belirsizlikler göstermektedir. Hisselerin nasıl adlandırılacağına dair ihtilaflar olduğu, Ramiz Zöhrabov’un Üzeyir Hacıbeyli’den aktardığına göre, “Rast Muğamı hisselerine bazen şûbe, bazen gûşe ve bazen de âvâz denmektedir” (Zöhrabov, 1991, s. 89, 95) cümlesinde çıkarılabilir. Bunun nedeni birinin doğru diğerinin yanlış bilmesi değildir. Esas neden analitik makām sisteminin eksikliğidir. Eğer muğamlar 2 Bu kitabın yayın tarihi ve yeri belirtilmemiş olduğundan, kitaba ulaştığımız kütüphane künyesini kitabın künyesine ekledik. 3 sistemleştirilmezse maalesef ustalardan öğrenilen şûbeler ve teknikler unutulup gitme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Mûsikîşinaslar, bestekârlar, hânendeler ve sâzendelerin şûbeler hakkında herhangi bir ihtilaf yaşamalarına gerek yoktur. Berdaşt ya da herhangi bir şûbenin melodik seyrinin bir icracıdan başka icracıya değişmemesi mümkün değildir. Ahmet Bakıhanov’un ve Mir Muhsin Nevvab’ın izah ettiği üzere her icracı kendi istidadı ölçüsünde icra gerçekleştirecektir. Rast Muğamı hisselerinin, Azerbaycan’daki şûbe ve gûşeler vasıtasıyla anlatım yöntemini Bestekârlık okullarında değerlendirmek adına korumakla birlikte, analitik makām anlatımı şeklinde izah ederek, sistematik müzikolojinin gösterdiği gibi Rast Muğamını sistemleştirip, mûsikîşinasların istidatları ölçüsünde doğaçlama yapabilmelerinin önünün açılması sağlanmalıdır. Bu tezin gerekli olduğunu göstermesi adına bir başka örnek, Azerbaycan araştırmacıları ve eğitimcilerinin, muğam şûbeleriyle aynı adlı Türk Mûsikîsi makāmlarını “Türkiye’de ki Hüseyni Makāmı, Rast Muğam formunda bir şûbe” olarak değerlendirmeleri doğru görünmemektedir. Türkiye de icra edilen makāmlar ezgisel geçkiler kullandıklarından, dizisi çerçevesinde fonksiyonel geçkiler gösteren muğam şûbeleri ile aynı olarak değerlendirilemezler. Dolayısıyla bu açıdan tezimiz, Türkiye’de muğam formunun anlaşılmasını sağlayacağı gibi, Azerbaycan araştırmacılarına da Türkiye’de ki makām nazariyesi hakkında bilgiler vermesi bakımından faydalı olması beklenmektedir. Bir araştırmanın genişliği, kapsamlı başlıkların tercih edilmesi, araştırmayı zorlaştıracağı gibi, konunun derinlemesine ele alınması ve incelenmesine engel olarak görülmektedir (Seyidoğlu, 2000, s. 95). Konunun belirlenmesinde geniş başlık belirlemekten kaçındığımız gibi, çerçevenin gereğinden fazla daraltılıp araştırmanın önemini yitirmemesine de dikkat ettik. Araştırma sürecinde ortaya çıkan sorunları analitik düşünceyle ele alıp, Müzikoloji araştırmaları kapsamında, ilgili sorunlara ilişkin çözümler sunup, uygulamasının nasıl olacağını tezimizde ortaya koyduk. 4 Konunun belirlenip, sınırlarının tespitinin ardından, araştırmanın nasıl gerçekleştirileceği büyük önem taşımaktadır. Çünkü araştırmanın bilimsel değerini belirleyen unsurlardan birisi de araştırmada kullandığı yöntemlerdir (Seyidoğlu, 2000, s. 99). Araştırmada kullanılacak yöntemin, tez konusunda amaçlanan hedeflerle ilgili şekilde belirlenmesi gerektiği, bu sebepten konunun müzikle ilgisi olması münasebetiyle alan araştırması yapılması zaruriyeti ortaya çıkmıştır. Yöntemin belirlenmesiyle, uygulama süreci planlanmış, hedefler oluşturulmuş ve hedeflenen süre sonunda araştırmanın amacına ulaşması için sistemli şekilde çalışılmıştır. Geçici planla başladığımız araştırmamıza, araştırma safhasında, araştırmanın amacına ulaşması için planda değişiklikler meydana gelmiş ve ilave sınırlandırmalar yapmak durumunda kalınmıştır (Dinler, 2000, s. 22). Azerbaycan Rast Muğamı çerçevesinde muğam kavramını nazari ve ameli açıdan inceleyip, problemlerin tespiti ve çözüm getirilmesi şeklinde ele alınacağından, notalanan Tasnif, Renk ve Derâmed’ler genel itibariyle icraları adet haline gelmiş muğam formu hisselerinden seçilmiştir. Her bulduğumuz Tasnifi, Rengi ve Derâmed’i tez sayfaları arasına ekleyerek, araştırma metotlarında tercih edilmeyen durumlar ortaya çıkmasından sakındık. İlk hedefimiz sözlü muğam icralarının tespitini yapmaktır. İcracıların üslupları ayrıca araştırılması gereken bir konu olduğundan Rast Muğamının tespiti ve muğam kavramı üzerine yoğunlaşılmıştır. Çalgı mûsikîsi şeklinde görülen muğam formundan örneklere bazı hallerde başvurmamıza rağmen, bu konuda oldukça geniş ve ayrı bir çalışma konusu olduğundan tezimizin sınırları dışında tutulmuştur. Doğaçlama karakterli hisselerin, adları bazen şûbe, bazen gûşe ve bazen de âvâz olarak anıldığından, sistematik müzikolojinin çerçevesinde değerlendirip, bu hisseleri şûbe olarak standarda bağlayıp öyle notaladık. Rast Muğam formu hisseleri notasyonunu ilgilendiren konularda ve şûbe donanımlarının belirli kāideleri oturmadığından bunları da mevcut yöntemlerle gerekçelerini de belirterek belirli standartlara bağlayıp öyle kullandık. Terennüm örneklerinin bazen Rast Muğam hisselerinin başı, ortası veya sonu olabileceği, bundan dolayı adları geçen şûbelerle birlikte değerlendirilmesi gerektiği unutulmamalıdır. 5 Hacıbaba Hüseynov, Yakup Memmedov ve Abulfat Aliyev gibi hânendelerin Rast Muğamı okumalarından Rast Muğamı hisseleri notalanmıştır. Ariz Abdüleliyev, Fettah Halikzade, Kemençezen Arif Əsədullayev, Tarzen Mahmud Aliyev, Tarzen Valeh Rahimov ve Tarzen Şamil İsmayilov ile bire bir çalışılmıştır. Muğam hânende sınıfında talebe olan Tebrizli Davud İclali ile hânende teknikleri üzerine çalışıp tespitleri yapılmıştır. Yapılan araştırmalar çalgısal açıdan Tar ve Piyano sazlarında icra edilerek çalışıldığı gibi hânendelerin okuduğu bölümler bizzat çalışılmıştır. Bazı hallerde Batı Mûsikîsi, Türk Mûsikîsi ve Azerbaycan Mûsikîsi arasında bağlantılar kurarak açıklamalar yapılmıştır. Arel sisteminde çargâh çeşnisi, Nail Yavuzoğlu’nun belirttiğine göre Türk Mûsikîsi Nazariyatında farklı olması gerektiğinden (Yavuzoğlu, 2008, s. 63), çargâh çeşnisi yerine Nigâr çeşnisini kullanacağız. Araştırmamızdan daha verimli neticeler elde etmek ve alanının dışına çıkmamak için kadim nazari kaynaklara çok gerekmedikçe başvurulmamıştır. Rast Muğamı notasyonunda, bütün şûbelerin donanım ve porte üzerinde nasıl notaya alınacağına dair standartlar oluşturulup ilgili bölüm başlıkları altında detayları açıklanmıştır. Dolayısıyla belirlenen standartlar çerçevesinde notasyon gerçekleştirilmiştir. Notasyonda ayrıca icracıların üslup özelliklerini derinlemesine notaya almak ayrı bir çalışma konusu olduğundan, Rast Muğamı formunun tespitinin müzik okuryazarlığı açısından kolaylaştırmak için 16’lık notadan küçük notalar çok gerekli yerlerde kullanılmış, genel itibariyle tercih edilmemiştir. Rast Muğamı notasyonunda, genel itibariyle en az üç farklı icra örneği verilmiş, müzik otoriteleri tarafından beğenilen farklı icracıların okumaları tercih edilmiştir. Rast Muğamı cetvellerinde bulunan çok sayıda hisselerin hepsini incelemek yerine, Üzeyir Hacıbeyli’nin zamanından bugüne kadar geçen süreç sonunda, icracılar tarafından sistemleştirilip kullanılan, günümüz Rast Muğamı cetveline göre Rast Muğamı hisselerinin notasyonu gerçekleştirilmiş ve günümüzde kullanılan Rast Muğamı cetveli esas alınmıştır. Alan araştırması için gerekli olan, Bilgisayar ile uyumlu kayıt cihazı, el tarayıcısı, notebook, fotoğraf makinesi, çalgı aleti (Tar), akort aleti, metronom, nota 6 defteri, not defteri, bilgisayar yazılımları (Sibelius, Ultimate Audio Score, WaveLabe, CubaseSX, PDF Pro., Readiris, EndNote, Word, FileMaker, Kayıt Cihazı için Plugin, Wave Converter, Skype), gidilen bölgede çalışabilen uluslararası görüşmelere açılmış cep telefonu, elektronik eşyaların şarj aletleri, taşınabilir bellek, yeteri kadar Netdisk alanı, gidilen bölgenin dil özelliklerini gösteren sözlük, coğrafi harita, yemek kültürleri ve diğer ihtiyaçlar nasıl karşılanacağı ile ilgili planlama, gidilen bölgenin ekonomisi ile ilgili ön araştırma ve gidilen bölgede finans akışının ne şekilde sağlanacağı ile ilgili planlamalar yapılmıştır. Gidilen bölgede yeraltı treni ve otobüs gibi toplu taşıma araçları için bilet, paso veya akbil gibi ihtiyaçların alınması planlanmıştır. Gidilen coğrafyanın resmi tatilleri, çalışma günleri ve saatleri hakkında mâlumat edinilmiştir. Muğamlarla ilgili tecrübe sahibi hocalarla görüşmemize ek olarak, talebelerle de görüşerek, tedris programlarının işleyişi hakkında bilgi sahibi olduk. Bu sayede basit düşünerek problemleri tespit edip, tahlilini yaparak çözmeye çalıştık. Kısaca hem hocalar nezdinde hem talebe nezdinde muğam nazariyesi ve ameliyesinin tedris programlarında nasıl işlediği hakkında mâlumat edinmeye çalıştık. Muğam ve mûsikî eğitimi almamış kişilerle görüşerek, halkın içinde dinleyici olarak muğamların nasıl tezahür ettiğini araştırdık. Muğam alanı dışında ki, mûsikî talebeleri ile görüşerek, muğam hakkında düşünceleri öğrenilip, problemleri tespit edip, analitik düşünceyle tetkik ettik. Rast Muğamı ile ilgili Azerbaycan’da, Bakü Müzik Akademisi ve Ahundov Kütüphanesinin kaynakları taranıp, şahsi kütüphanelerden faydalanılmıştır. Birebir görüşmeler kayıt cihazı eşliğinde gerçekleştirilmiştir. Çeşitli harici ülkelerde yazılan ve alanımızı ilgilendiren kaynaklara, öncelikli olarak elektronik veritabanlarından ve ilgili kütüphanelerden ulaşılmıştır. Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi araştırmacısı olarak, Arap, Latin ve Kiril alfabesi ile yazılan Türkçe ve İngilizce eserlere başvurmamızın yanında, Arapça, Farça ve Rusça bilmememizin eksikliği ile karşılaşılmış, kaynakları üçüncü şahıs olarak değerlendirmek zorunda kalınmıştır. Bazı durumlarda, iki farklı dil arasında yapılan araştırmalarda yazar takibini kolaylaştırmak niyetiyle yazar isim ve soyisimleri olduğu gibi yazılmıştır. Samha elKholy (‫ )ﺳﻤﺤﺔ ﺍﻟﺨﻮﻟﻲ‬örneği, bu kaynağı ilk gördüğümüz yer (Seyidova, 2005, s. 12)’de 7 gözüktüğü gibi Semha el-Holi’dir. Daha sonra R.Zöhrabov tarafından Samha el-Holi şeklinde yazıldığı görülmüştür (Zöhrabov, 1991, s. 19). Biz Azerbaycan araştırmamız sırasında bunun gibi birçok problemlerle karşılaştık. Bir araştırma, sonraki araştırmacılar tarafından incelendiğinde, gerektiğinde kaynaklarına da rahatça ulaşılabilir olmalıdır. Yazar adları adlarının da yanında, cümle içinde kullanılan başka dillerden aktarılan ve araştırmacının kendi dil hususiyetlerine göre “intonasiya (Əliyeva, 2010, p. 7), zonası (Babayev E. , 2000, s. 42), yazdığı ve okuduğu kelimelerde ayrıca eserin akıcı bir şekilde okunmasında problem teşkil etmektedir. Bazen kelimelerin kökü bir dilde, eki bir başka dilde olabilmekte, bunun gibi sorunları çözmek, tespitini yapmak ise çok zaman almaktadır. Bu gibi durumlar da yabancı kökenli kelimeler için teklifimiz ve bizim kullanacağımız yöntem, ya ilgili kelimeye karşılık gelecek Türkçe bir kelime bularak onu kullanmak veya kelimenin aslının olduğu gibi yazılması ve manasını hemen dipnotta verilmesi, dilimizde okunup yazıldığı şekline dönüştürülmemesi yönünde olacaktır. Ancak Türkçe kelimelerde, Türkiye ve Azerbaycan arasında, kelimelerin yazım farklılıkları olsa da, kelimeyi tanımak fazla vakit almamaktadır. Tar ile Kemençe eşliğinde bir birini takip eden yapılardan dolayı notasyonda zorluklarla karşılaşılmış, Tar’da icra edilen motiflerin Kemençe’de tekrar edilmesi ile motiflerin birbirine girmesi yüzünden duyum zorlaşmış ve bir dizi sıkıntılar ortaya çıkmıştır. Bundan dolayı notasyonda mümkün olduğu kadar sadeleştirme yapılmış, okuyucuların ve dinleyicilerin nota takibinin kolay olması için basit notasyon tercih edilmiştir. Yarı düzenli ritme sahip eserlerin (Uzun hava, Gazel ve İmprovize Muğam hisseleri) notasyon zorluğu ve tatmin edici bir notasyon sisteminin henüz geliştirilememiş olmasından dolayı kendi araştırmalarımız sonucunda aslında yarı düzenli ve düzensiz ritmik yapıların net olarak notalanabileceğini söylemek mümkündür. Ancak Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinin ses sistemi ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde bir program yazılması gerekmektedir. Bu çalışmalar “Sibelius Ultimate Audi Score” örneğinde olduğu gibi çalışılmış, bu düşünceye model olacak bir program çeşitli araştırmacılar tarafından geliştirilmiş ve kullanılmaktadır. 8 Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinin Ses sistemini perdelerinin de bu yazılıma dâhil edilmesi neticesinde bütün ihtiyaçların karşılanabileceği düşünülmektedir. Bizim Ultimate Audio Score notasyon denemelerimizde Batı müziği ses sistemine esaslanan eserlerin notasyonunda güzel sonuçlar elde edilmekte, ancak diğer küçük aralıklar barındıran müziklerde iyi sonuç elde etmek zorlaşmaktadır. Bunun çeşitli nedenleri olmakla birlikte, ilk akla gelen ses sitemindeki aralıkların program yazılımına dâhil edilmesi gerektiği gibi, çalgılarla icrada ortaya çıkan birkaç problem de tespit ettik. Aynı grupta olup, aralarında bir oktav fark olan tel gruplarında icra edilen eserlerin notasyonu, yazılımın farklı oktavlarda ki birbirinden farklı frekansları ayrı olarak notalayacağı, notaladığı görülmüştür. Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinde çalgılarımızın birçoğu, farklı oktavlara akortlanan tel gruplarından oluşmaktadır. Örneğin, Tar’ın üst tel gurubundan ince olan D4, kalın olan ise D3’e akort edilir. Bağlama’da aynı grupta yer alan benzer çalgılardandır. Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi araştırmalarında en başta Arapça ve Farsça dillerinin ne kadar gerekli olduğunu, bu saydığımız dilleri bilmediğimizden üçüncü şahıs olarak kaynakları değerlendirmek zorunda kaldığımızı da belirtmiştik. Arapça ve Farsça’nın Doğu ve İslam Medeniyeti Musikisi araştırmacıları için öncelikli olarak, ne kadar gerekli olduğu başka araştırmacılar tarafından da vurgulanmaktadır (Kuşoğlu, 2009, s. 83). Tezimizde izlediğimiz terminolojik yazımlarda, İstanbul’un Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinin zirvesi olarak kabul edilmesinden, daha evvelki bazı Azerbaycan Mûsikîsi araştırmacılarının 3 da aynı yolu tercih etmesinden ve tezin Türkiye’de yazılmasından dolayı, bazı durumlarda Osmanlı-Türk makām geleneği terminolojisi yazımları tercih edilmiştir. Türk Mûsikîsi Nazariyesinin analitik makām çözümleme yöntemleri ile Rast Muğamı hisseleri sistemleştirilmiştir. Azerbaycan Mûsikî terminolojisinin de öğrenilmesi, Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinin terminolojisinin tekrar oluşturulabilmesi için gereklidir. Bundan dolayı bazı terimlerin ilk geçtiği yerlerde açıklaması verilip, daha sonra tekrar verilmeyeceğinden okuyucuların veya araştırmacıların bu terimleri iyi öğrenmeleri gerekir. Aksi halde metinde akıcı bir okuma sağlanamayabilir. 3 Oğuzhan Kuşoğlu, “Rafig Hüseyn Oğlu İmrani'nin Yayımladığı Azerbaycan Muğam Janrının Yaranması ve İnkişaf Tarihi Adlı Eser”inin Neşri, M.Ü. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2007, İstanbul, s. 2 9 Derâmed, Tasnif ve Renk gibi hisselerin notalarını yazarken satır başlarına, uzun notasyonları takip açısından kolaylık olması için ölçü sayısı yazılmıştır. Ritmi belirtilmeyen eserlerin icrası esas alınarak metronomları ilave edilmiştir. Daha evvel metronomu verilen eserlerin bugünkü icrası arasında metronom farkları varsa onlar icra edenleri belirtilmek şartıyla ayrıca icra eden mûsikîşinasın çeşidi olarak belirtilmiş ve icra edildiği gibi notalanmıştır. A. SERBEST RİTİMLİ ESERLERİN NOTASYONU Serbest ritimli, düzensiz veya yarı düzenli ritme dâhil olan uzun hava türü eserlerin notasyonunda, her vuruşa tekabül eden nota değerinden yola çıkmak yerine, eserin başından sonuna kadar süresini belirli parçalara bölerek notasyonu gerçekleştirdik. Serbest ritimli ezgilerin notasyonunda henüz bir sistem geliştirilememiş olması sebebiyle, araştırmacılar için hali hazırda kullanışlı olacağını düşündüğümüz, mevcut tekniklerden faydalanarak bir yöntem geliştirdik. Bu yöntemi serbest ritimli ezgilerin notasyonuna çalışacak olan bütün araştırmacıların faydalanabilmesi ve bizim notasyonda izlediğimiz yolun değerlendirilmesi adına, burada anlatmak gerekmektedir. İhtiyaç olan malzemeler, Bilgisayar, Sibelius 6 notasyon programı ve notaya alınacak eserin audio formatına dönüştürülmüş kaydı gereklidir. Yeni bir nota yazma işlemi için sayfamızı oluşturup, yaklaşık metronomu ayarlanmalıdır. Eserin ritmini 4 zamanlı yaptıktan sonra sırasıyla, “Play”, “Video and Time” seçeneklerini takip edip “Timecode and duration” seçip, gelen pencereden soldan her ölçü başına, sağdan zaman birimini seçip tamam denmelidir. Daha sonra aynı yönergeyle, “Add Video” seçeneğini tıklayıp gelen pencerede dosya uzantısı formatını “All Files” yapıp audio kaydının olduğu klasörden notalanacak eseri seçip açılmalıdır. Porteli kâğıdın uzunluğu eserin uzunluğu ile aynı olacak şekilde uzatılıp ya da kısaltılmalıdır. Bunu yapabilmek için “P” harfine basarak eseri dinleyip eserin bittiği yerde, notasyonu da bitirecek şekilde ayarlanmalıdır. Örneğin 4 zamanlı ayarlanmış 60 ölçülük notasyonda, hangi ölçü seçilirse, ölçü başındaki zaman dilimi ile eserin zamanı örtüşeceği görülebilir. Notasyona başlamadan evvel önemli bir başka husus, eserin tonu ile notasyonda takip edilecek ton eşlenmesidir. Yukarıda saydıklarımız hazırlandıktan sonra, “M” harfine basıp gelen pencereden ilk sırada ki “GM-MODULE” panelinin tam ortasında 10 “Show interface” düğmesine tıklatıyıp, gelen pencereden “Transpose” ve Fine Tune” seçeneklerini kullanarak, notasyon ile eserin tonu eşlenmelidir. Bu işlemlerin ardından notasyona başlanabilir. Notasyon sürecinde, başında, ortasında veya sonundan notasyona başlanabilir. Zor bir müzikal motif ile karşılaşıldığında buna takılmadan bir sonraki motiften devam edilebilir. Bütün bir notasyonda farklı yerlerden takip edilerek notalamak, eserin daha çabuk bitmesini ve notasyon süresince sıkıntılı dakikaları azaltmaktadır. Son olarak gerekmektedir. notasyonun bitirilmesiyle, ölçü çizgilerini kaldırılması Okuyucunun, serbest ritimli eserlerin irticalî yapısını aynı şekilde değerlendirme şartlarını oluşturmak maksadıyla ölçü çizgileri kaldırılmaktadır. Serbest ritimli ezgilerin notasyonunda en önemli sıkıntı, notasyonda belirleyici unsur olan birim nota değerinin ne olacağı sorusudur. Eğer birim nota değeri zamana endekslenirse, bu sorun çözüleceği fikriyle böyle bir yöntem tercih ettik. Belirlenen metronom eşliğinde çalındığında hep aynı sonucun çıkacağı görülebilir. Üçüncü şahısların yorumları ile farklı neticelerin ortaya çıkması en aza indirilmiştir. Ayrıca Bilgisayar tabanlı otomatik notasyon programlarının varlığı bilinmektedir. Bu programların şuan için çok iyi çalıştığı tartışılabilmekle birlikte, özellikle Türk Mûsikîsi ses sistemi ihtiyacına cevap verecek şekilde yazılan programlara rastlayamadık. Böyle programlar için verilebilecek, mevcut en güzel örnek “Ultimate Audio Score” programıdır. Türk Mûsikîsi ses sistemi özelliklerinin program diline dâhil edilmesiyle uzun havaların notasyonunda gerçekten faydalı olacağı düşünülmektedir. Bu tür programlarla, hem Audio formatındaki ses dosyalarının notaya dönüştürülmesi, hem de mikrofon vasıtasıyla dönüştürülmesi amaçlanmaktadır. 11 gönderilen sinyallerin notaya II. TARİHİ MÂLUMAT Herhangi bir coğrafyanın mûsikî kültürünü incelerken, Tarihsel Müzikoloji ile tespitini ve tetkikini yapıp, Sistematik Müzikoloji ile de tahkik ve tasnifini yapmak gereklidir. Azerbaycan Mûsikîsi, Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinin merkezinde yer alan bir kültür hazinesidir. Bu kültür hazinesini içinde olduğu mûsikî medeniyeti çerçevesinde araştırılması, kaynaklarının doğru analiz edilmesi gerekir. Doğu ve İslam medeniyeti mûsikîsinden, mûsikî tarihi ve mûsikî nazariyesi üzerine yazılan kitapları anlamak ve icra usullerini doğru analiz edebilmek için, gerekli olduğu kadarıyla, üç başlık altında kısaca bahsetmek gereklidir. Birincisi İslamiyet’in kabulünden evveli, ikincisi İslamiyet ile başlayan sistemleşme dönemi ve Osmanlı Devleti Dönemi, üçüncü olarak Osmanlı Devletinin son döneminde Tanzimat ve Azerbaycan’da ise Sovyet işgaliyle başlayan batılılaşma hareketleri şeklinde olmalıdır. Şüphesiz bu başlıklar, farklı başlıklar uydurulabilmekle birlikte, kendi içinde büyük bir çalışma konusudur. Zira bu tezin esas amacı, Rast makāmı çerçevesinde, Tar ve Kemençe eşliğinde Gaval 4 (Def) çalarak muğam okuyan hânendenin, sazlı-sözlü (vokal–enstrümantal) muğam icrasını yirminci ve yirmi birinci yüzyılda nazari ve ameli açıdan tespitinden sonra, tespit edilen problemlerin sistematik müzikoloji (Uslu, 2006, s. 13) ile sistemleştirilerek ihtiyaç olan metodolojik yaklaşımları öne sürmek ve çözüme kavuşturmaktır. Azerbaycan’da çalışan araştırmacıların Türkiye Rast Makāmı, makām analizi, form bilgileri, muğamların sistemleştirilmesi ve metodolojisi, Türkiye’de ki araştırmacılarda muğam kavramını gerek müzikal gerek form açısından nasıl algılanması gerektiği hususlarına yoğunlaşmaları gerekmektedir. Velhasıl, mûsikî tarihi bugünkü mûsikî nazariyesi ve ameliyesi ile bağlantısından dolayı önemli ve birbiriyle ilişkilidir. 4 Azerbaycan muğam üçlüğünde Hânendenin çaldığı bir ritim sazıdır. Türk Müziğindeki Def veya Bendir gibi, ancak iç halkalarıyla zilli bir ritim aletidir. Kasnağı 40 pareden yapılır. 12 A. İSLAMİYET ÖNCESİ İslamiyet öncesi mûsikî tarihi üzerine yapılan araştırmalar, Müzikoloji ile Felsefe, Sosyoloji, İktisat, Antropoloji, Arkeoloji, Etnografi ve Etnoloji, Filoloji, Sanat Tarihi, Coğrafya, Paleografya, Diplomatik, Epigrafi, Nümizmatik, Mühürler, Secereler, Kronoloji Takvimler, Onomastik gibi bilim dallarının ışığında, disiplinler arası ilişkisi ile şekillenmelidir. Azerbaycan Mûsikîsi tarihinin İslam öncesine dayandığı, Bakü yakınlarında Gobustan denilen yerde, ritim ve nefesli aletler çalan insanların resimleri taşlara hakk olunduğu, arkeolojik kazılarda tespit edilmiştir (İsmayilov M. S., 1984, s. 5). Arkeolojik buluntularla ilgili başkaca örneklerde sıralanabilir, Nahçıvan, Gedebey ve Urmiye Gölü civarında, mağaralar da ve kayalarda görülen resimlere dayanarak, burada ki yerleşimin çok eskiye dayandığı uzmanlar tarafından açıklanmaktadır (Kuşoğlu, 2009, s. 77). Ancak Azerbaycan’ın İslam Öncesi dönemi yeteri kadar araştırılmamıştır. Bunun da doğal karşılamak gerekir çünkü yakın tarih bile yeteri kadar araştırılmadığı hesap edilirse, İslam öncesi dönemin yeterince araştırılmaması tabii karşılanmalıdır. Mûsikî bilimi bir anda ortaya çıkacak bir buluş gibi değerlendirilemeyeceği için, oluşması süreç gerektiren bir bilim dalı olarak görülmesi daha doğru olacaktır. İslam öncesi dönem, Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinin oluşmasına zemin olmuştur. Kindî ile başlayan kadim Grek eserlerini tercüme çalışmaları, Fârâbî’nin Greklerden aktarılan eserleri düzeltmesi, günümüze kadar etkisini sürdürecek olan Safiyyüddin Abdülmü’min Urmevî’nin Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsine kaynak olacak öz değerlerimize uygun, özgün mûsikî nazariyesini sistemleştirmesiyle neticelenmiştir. B. İSLAMİYET DÖNEMİ, İLİM MERKEZLERİ VE ARAŞTIRMALARIN DİLİ İslamiyet ile birlikte doğu mûsikîsi sistemleşmiş, ışıklanmış (Turabi, 2005, s. 161), bütün doğu ve İslam coğrafyasında Rast’a Rast denecek şekilde 12 makām’da ve 24 Şûbe’de standartlar oluşturulmuş, uyumlu uyumsuz aralıklar ve bunların sebepleri anlatılarak armoninin temelleri atılmış, büyük gelişmeler kaydedilerek Doğu ve İslam 13 Medeniyeti Mûsikîsi 5 meydana gelmiştir. O dönemin ilim dili, dönemin en muasır medeniyetleri İslam Devletleri olduğu için Arapça ve Farça’dır. Bugün dünyanın herhangi bir yeri, ilim öğrenmek isteyen bir araştırmacı için ilim merkezi olabilir. Gelişen teknoloji ve bilim dünyası buna imkân vermektedir. Hatta dil bile çok elzem bir gereklilik değildir. Lakin eskiden her yüzyılın önemli ilim merkezleri olduğu için, ilim öğrenmek isteyen o merkezlere gider, kitap bitirme yoluyla dereceler alır ilerlerdi (Hızlı, 2008, s. 25-46). Kitap bitirme yoluyla yapılan eğitim, ilim merkezi olan yerin ilim dili ve kitabın yazıldığı dil şeklinde düşünülmelidir. Bu fikirden yola çıkarak, bugün İngilizce makale yazmanın ve okumanın ayıbı olmadığı gibi, eğitim dili Arapça ve Farsça olduğu dönemlerde Arapça ve Farsça eserlerin kaleme alınması tabii görünmektedir. İlim merkezinin neresi olduğu, dönemin en ileri medeniyetine bağlıdır. Günümüze kadar süren doğu ve İslam medeniyeti mûsikîsinin zirvesi olmuş, Fatih 6 ile başlayıp II. Beyazıd ile ilim ve sanat merkezi olan İstanbul’u en başta saymalıyız. Mevlânâ gibi bir İslam âliminin yetiştiği Selçuklu dönemi 7 Konya’sı, Abdülkâdir Merâgî’nin önemli eserler verdiği Semerkand ve Herat, İbn Sînâ’nın yetiştiği Buhara, Safiyyüddin Abdülmü’min Urmevî ve Fârâbî’nin yetiştiği Bağdat illerini saymak gereklidir. Yazılan eserlerde, mûsikî sanatının meydana gelmesi, insan üzerindeki tesirleri, beste yapma nazariyesi, makāmlar ve kuruluşları, mûsikî formları, aralıklar, dörtlü ve beşlilerle beraber daha birçok konu, bir kısmı Farsça bir kısmı Arapça olarak kütüphanelerde yerini almıştır. Yine bu dönemde yapılan çalışmalar sayesinde İslam coğrafyasında mûsikîde standartların oluştuğu, sistematik ve metodolojik nazariyenin ayniyet kazandığı görülmektedir. Standarttan kasıt, 12 makām, 24 Şûbe ve 6 âvâze de 5 Doğu coğrafi açıdan Osmanlı toprakları başta olmak üzere Bosna’dan Uygurların yaşadığı bölgeler düşünülmelidir. İslam Medeniyeti söylemiyle de ilk defa musiki üzerine nazari çalışmaları yapanlar ve inkişaf etmesini sağlayanlar ve sistemleştirenlerin İslam’ın ışığı ile bilimde meydana gelen ilerleme sayesinde, İslam âlimlerinin çalışmalarının sonucudur. Bunlara ek olarak Doğu ve İslam Medeniyeti Musikisini inkişaf etmesinde en önemli unsur dini musiki olarak hesap etmek gereklidir. Gazimihal, bizim musikimiz için “Yakın Şark Tekniği” demekte, İspanya dâhil olmak üzere İslamiyet’in girebildiği her yere yayıldığını belirtmektedir (Gazimihal M. R., 2006, s. 27-28). 6 Fatih dönemi musikisi hakkında bakınız (Uslu, 1999). 7 Ayrıca Selçuklu dönemi musikisi için bakınız (Uslu, 2002). 14 birleşildiği, günümüze kadar geniş bir coğrafyada bu standartların genel itibariyle varlığını sürdürdüğü görülmektedir (Uygun, 1999, s. 216). İslam âlemine mal olmuş bir mûsikî medeniyetinden söz ediyoruz dolayısıyla bunun dilinin Arapça veya Farsça olmasının çok neticeyi değiştirmeyeceği kanaatindeyiz. Fransız ihtilali ile dünyaya zehir gibi yayılan milliyetçilik ve bundan doğan husumetlikler, savaşlar ve hatta soykırımları 8 düşünecek olursak, o günkü kalemlerin ilim için yazdığı, Arap, Fars veya Türk gibi milliyetçilik kavramından uzak, bir dine mensup olan cemaat (Develioğlu, 2001, s. 648) algısının mevcut olduğunu görüyoruz. Bu dönemin ilim dilinin Arapça ve Farsça olmasının bu coğrafyadaki yazılan eserleri sadece Arap veya Farslara mâl edilemeyeceği gibi, her Arapça ve Farsça eser veren âlimin de Arap ve Fars olarak değerlendirilemeyeceği, ilmi araştırmaların tarafsızlığı ve hakîkatli neticeleri açısından, mühim ve tabii karşılanmalıdır. C. SİSTEMLEŞME DÖNEMİ İslamiyet ile birlikte, doğu ve İslam medeniyeti mûsikîsinde, ilk defa eser veren, seslerin tertibi, beste yapma, mûsikînin unsurları, usûl, mûsikî aletleri ve mûsikî – şiir münasebetlerini konu alan kitaplar yazan ve Grek çevirilerine katılan asıl adı Ebû Yusuf Ya’kub b. İshak olan İslam âlimi el-Kindî (874)’dir (Shehadi, 1995, s. 15-33). Kindî’nin yazdığı eserlerden bir kısmı bugüne kadar gelmiş ve çeşitli kütüphanelerde bulunmaktadır (Özcan, 2001, s. 8). Eserlerinden bazıları; 1. Risâle fi Hubr Sınâ’ati’tTelîf, 2. Kitâbü’l-Musavvitâti’l-Veteriyye min Zâti’l-Veteri’l-Vâhid ilâ Zâti’l-Aşrati’lEvtâr, 3. Risâle fi’l-Luhûn ve’n-Nağam, 4. Risâle fi Eczâ Hubriyye fi’l-Mûsîka’dır (Turabi, 1996, s. 38). Kindî’nin eserleri Fârâbî’ye zemin hazırladığı için ayrıca önemlidir. İkinci olarak bu dönemin en önemli, İslam âlimlerinden birisi olan ve Aristo’dan sonra bilim dünyasında “Muallim-i Sâni” olarak anılan, asıl adı Ebû Nasır Muhammed b. Muhammed b. Tarhan b. Uzluğ olan el-Fârâbî (950)’dir. Fârâbî birçok alanda eser 8 İngiliz politikaları (Doğanay, 2009), Fransızların ve Rusların kışkırtması ile I. Dünya savaşında başlayan Ermeni meselesi öncelikle doğu Anadolu’da 2 milyona yakın müslümanın katledilmesinin ardından, 1915’te sadece buna sebep olan Ermenilerin mecburi göç ettirilmesi ile neticelenmiştir (McCarty, 2005). II. Dünya Savaşı, yakın tarihte Azerbaycan’da Ermenilerin yaptığı katliamlar (Memmedova, 2003), Kosova ve Bosna’da Sırpların yaptığı soykırımları başlıca sayabiliriz. Fransızların Cezayir, Tunus ve Afrika’da yaptığı soykırımları da buna eklemek gereklidir. 15 yazmasının da yanında, mûsikînin fizik, tıp ve astronomi ile münasebetleri üzerinde durmuş, sesin meydana gelişi, mûsikî perdelerinin taksimi, ikâlar, makāmların meydana gelmesine dair kāideler, beste yapma, mûsikî vezinleri ve meşhur mûsikî aletlerini konu alan eserler yazmıştır. Eserlerinden bazıları 1.Kitâbü’l-Mûsîka’l-Kebîr, 2.Kitâbü İhsâi’lÎkâât, 3.Kitâb fil-Îkâât’tır. Onun yazdığı kitaplar bugün çeşitli kütüphanelerde bulunduğu gibi birçok meraklı ve araştırmacının da nazarı dikkatlerini çekmiştir. Grek eserlerini şerh ederek, eksik intikal eden nazarî bilgileri tamamlamış, hatalarını düzeltmiştir (Turabi, 2007, s. 34-36). Bir dostluk gurubu, İslam dünyasında, dini, ahlaki, felsefi ve siyasi içerikli 51 risaleden müteşekkil, İhvân-ı Safâ Risaleleri’ni yazmıştır. Mûsikîye ayrılan sayısında ise sesin meydana gelişi, mûsikînin ruha tesiri, uyumlu ve uyumsuz aralıklar, bestekârlık hususiyetleri ve mûsikî aletleri gibi (Çetinkaya, 2001, s. 75, 80-109), daha evvelki nazariyatçılar tarafından da benzer konular işlenmiştir. İhvân-ı Safâ’yı müteakip bugün bile tıp okullarında eserleri okutulan ünlü tıp bilgini, İslam alimi, Ebû Ali elHüseyin b. Abdullah b. Ali b. Sînâ (1037)’dır. İbn Sînâ, tıp, mantık, felsefe, fizik, tabiiyyat ve psikolojiye dair pek çok eserler vermiştir. Tıp uzmanı olması sebebiyle mûsikîyi riyaziyat ile ilişkilendirmesinin de dışında mûsikînin insan psikolojisi üzerinde ki etkilerini de incelemiştir (Turabi, 2004). Döneminin en önemli mûsikî nazariyecisi, Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinde yeni bir sayfa olan (Zöhrabov, 1991, s. 34), Safiyyûddîn Abdülmü’min b. Yusuf b. Fâhir el-Urmevî (1294)’dir. Yazdığı eserler “Kitâbu’l-Edvâr” ve “erRisaletü’ş-Şerefiyye fi’nisebi’t-Te’lifiyye” etkisini bugüne kadar muhafaza etmiş ve kendisinden sonra gelen birçok mûsikî araştırmacılarının dikkatini celb etmiştir (Uygun, 1999, s. 15, 65-130). Bu eserler Türk Mûsikîsi Nazariyatı ve tarihinin önemli kaynaklarındandır. Safiyyüddin Abdülmü’min Urmevî, Azerbaycan’ın Urmiye şehrinde dünyaya gelmesi ve çocukluğunun orada geçmesi, Azerbaycan Mûsikîsi açısından ayrıca önem ihtiva etmektedir. Kitâbu’l-Edvâr eserinde, I. fasılda nağmelerin tarifi ve tizlik pestlik sebeplerini anlatırken bugün ilkokul öğrencileri tarafından rahat bir şekilde anlaşılacak izahatlar yapmıştır. III., IV. ve V. fasıllarda bugünkü armoninin temelini oluşturan bilgiler verdiğini görmekteyiz. Diğer bölümlerde, bestekârlık, makām nazariyesini ve ritim konuları gibi çeşitli hususlar ele alınmıştır. 16 Safiyyüddin Abdülmü’min Urmevî yazdığı bu kitapla, neredeyse tüm zamanların en çok şerhi yapılan eser konumundadır. Kitâbu’l-Edvâr’ın şerhini yapan müelliflerden bazılarının adlarını saymak gereklidir. Şihabeddin Abdullah Sayrâfî (1345), Yusuf bin Nizâmeddin Kırşehirî (1410), Celaleddin Fazlullah el-Ubeydî Celâyirî, Ali bin Muhammed es-Seyyid Şerif Cürcânî (1413), Tabib Muhammed Hocendî, Abdülkâdir-i Merâğî (1435), Fethullah Mü’min Şirvânî (1453), Lütfullah Semerkandî ve Çemişgezekli 9 Ahmedoğlu Şükrullah (1465) (Uygun, 1999, s. 56-57). Yakın tarihe ait Kitâbu’l-Edvâr ilmi tetkikatçıları arasında öncelikle Rauf Yekta’yı sonra Yalçın Tura, Mehmet Nuri Uygun ve Zemfira Seferova’yı 10 sayabiliriz. Kitâbu’l-Edvâr’ın şerhini yapanlardan biride, yukarıda adını verdiğimiz Hâce Kemâleddîn Abdülkâdir b. Gaybî el-Merâgî (1435)’dir. Eserlerinden önemlileri, “Câmiü’l-Elhân” (Sezikli, 2007) Semerkand’da 1406 da, “Makâsidu’l-Elhân”ı ise Herat’ta 1418’de yazılmış olanlarıdır. Abdülkâdir Merâgî, Azerbaycan Türklerinden olduğu için, Safiyyüddin Abdülmü’min Urmevî gibi, Azerbaycan Mûsikîsi açısından ayrı bir önemi vardır. Her ikisi de Türk Mûsikîsi ve Tarihi açısından kaynak kişiler, yazdıkları eserlerde kaynak eserler olarak değerlendirilmektedir. Abdülkâdir Merâgî’den önce ve sonra elbet mûsikî alanında eserler vermiş başka müelliflerin de adlarını sayabilirdik, ancak tezimizin konusu ne mûsikî tarihidir nede XX. yy. öncesi mûsikî nazariyesini incelemektir. XX. yy. muğam nazariyesi ve ameliyesine yoğunlaşmak, onu yeteri kadar tetkik edebilmek için Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi açısından mutlak bahsetmemiz gereken, günümüze zemin olan tarihi nazariyat kitapları ve müelliflerinden kısaca bahsettik. Üzeyir Hacıbeyli, Safiyyüddin Abdülmü’min Urmevî’nin yaşadığı dönemi (13.yüzyıl) Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinin en yüksek seviyesi olarak, Endülüs’ten Çine, Orta Afrika’dan Kafkaslara kadar yayıldığını söylemektedir (Hacıbeyli, 2010, s. 17-18). Bu cümleleri, Gazimihal’in Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi için “İslam’ın ayak bastığı topraklarda yayılmıştır” (Gazimihal M. R., 2006, s. 9 Ahmedoğlu Şükrullah’ın nereli olduğu (Amasyalı veya Çemişgezekli) konusu araştırmacılar arasında hala ittifak edilemeyen bir meseledir. İlgili alanın araştırmacıları tarafından aydınlatılması gereken bir konudur. 10 Zəmfira Səfərova, Kitabül-Ədvar Musiqidə Dairələrlə Tanış Olmaq Üçün Müxtəser Məlumat Kitabı, Bakü, Şərq – Qərb, 2006 (Arap dilinden tercüme eden Mukaddes Payızov) 17 27-28), ifadesi ile birleştirirsek, Endülüs’ten Çin’e, Çin’den Bosna’ya kadar uzanan bir coğrafyada, Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi’nin yayıldığı görülebilir. Üzeyir Hacıbeyli, “14. asrın sonlarına doğru meydana gelen içtimaî, iktisadî ve siyasî durum (Moğol istilası ve katliamını kastediyor olmalı), orta Asya mûsikî kültürü binasının çökmesine neden olmuştur” (Hacıbeyli, 2010, s. 17-18) demektedir. Ancak bu yaklaşımı destekleyebilmemize imkân yoktur. 14. yüzyılın hemen başında, Safiyyüddin Abdülmü’min Urmevî’nin arkasında doğu ve İslam medeniyeti mûsikîsinin en önemli kaynak eserlerini bırakarak vefat ettiği (1294) malumdur. Daha sonra, takipçileri tarafından Kitâbü’l Edvâr üzerine yapılan sayısız neşirlerin sıralandığı, Abdülkâdir Merâgî ve başka hatırı sayılır araştırmacı, nazariyatçı ve mûsikîşinasların yetiştiği ilmi açıdan önemli addetmemiz gereken bir dönem olarak görmemiz gerekir. Mâmâfih, 14 yüzyılın başında kurulan Devlet-i Âli Osmanî tarafından mûsikîşinas ve sanatkârların teşvik edilip desteklendikleri de ayrıca sayılması gerekir. Bu dönemlerde bir çökmeden daha ziyade ilerleme olduğu, eğer bir çökmeden bahsedilecekse, bunu Tanzimât 11 ile başlayan batılılaşma sürecine bağlamak gerekir. Yakın tarih, mûsikî nazariyesi ile ilişkili eserler vermiş, mûsikîşinas ve araştırmacılardan bahsetmek önem arzetmektedir. Azerbaycan Mûsikîsi hakkında mâlumatlar veren, XVII. yüzyıl araştırmacılarından ilk bahsetmemiz gereken Evliya Çelebi (1682) ve Seyahatname’si olmalıdır. XVII-XVIII. yy. Mirza Bey’in “Mûsikî Risalesi” (Səfərova Z. , 2006, s. 219), Mir Muhsin Nevvab’ın (1918) “Vuzûhu’lErkam” risalesi (Kuşoğlu, 2009) ve Üzeyir Hacıbeyli’nin 12(1948) “Azerbaycan Halk Mûsikîsinin Esasları”nı (Hacıbeyli, 2010), yakın tarih ile alakasından dolayı belirtmek gerekmektedir. Mirza Bey’in risalesi farsça, dört hisseden ibarettir. Müellif eserinde mûsikînin şifa verici yönlerinden, gezegenlerin hareketleri ve burçlar ile ilişkisinden, tabiatın dört 11 3 Kasım 1839’da, Sultan Abdülmecid Han’ın “Gülhane Hatt-ı Humâyunu” Fermânı veya Tanzimât Fermânı adıyla açıklanan batılılaşma hareketleridir (Afyoncu, 2010, s. 177-223). 12 Üzeyir Hacıbeyli’nin soyadı 1926 yılında Maarif ve Medeniyet Mecmuasında Hacıbeyli olarak yazılmıştır. Daha sonraki yıllarda Sovyet İşgaliyle birlikte soyadı, Azerbaycan kaynaklarında Hacıbeyov (Hacıbeyli, 2010), Rus kaynaklarında Hacıbekov veya Kadjibekov (Vinokradov, 1938) şeklinde yazımlarına rastlanılmıştır. Ancak biz Üzeyir Hacıbeyli’nin Maarif ve Medeniyet Mecmuasında, Sovyet baskısı altında kalmadan kullandığını düşündüğümüz (Hacıbeyli, 1926) ve Hacıbeyli’nin 2010 yılında latinize edilerek basılan Azerbaycan Musikisinin Esasları’nda da (Hacıbeyli, 2010)aynı soyadının tercih edilmesi ve Türkçe olması sebebiyle Hacıbeyli soyadını kullanmayı uygun görmekteyiz. 18 elementi olan ateş, toprak, su ve havanın şûbeler ile alakasından, âvâzların oluşumundan ve ritim meselelerinden bahsetmiş, telli bir çalgı ile söylediklerinin tasvirini yapmıştır (Səfərova Z. , 2006, s. 221-222). XVIII. ve XIX. yüzyılda Karabağ 13 Azerbaycan’ın edebiyat ve incesanat merkezi idi. Meşhur sanatkârların, mûsikîşinasların ve icracıların çoğu burada yaşayıp eser vermişlerdir. Şuşa Mûsikî ve Şiir Meclisleri hakkında aktardığı bilgiler mûsikî tarihi, nazariyesi ve ameliyesi açılarından, tanınmış Şair, Ressam, Nakkaş ve Hattat olan Mir Muhsin Nevvab çok önemlidir. Nevvab sayesinde, yakın tarihte muğamların ifasında adları geçen şûbe 14 ve gûşeler 15 öğrenilmekte, bugüne kadar nelerin kaybedildiği, nelerin değiştiği ve nelerin kaldığını görülmesi için oldukça faydalı bir eserdir. Mâmâfih, eğer dikkatli bir şekilde muğamlar sistemleştirilmezse, tedris programlarında ihtiyaç olunan metodolojik yaklaşımlar ortaya konulmazsa, gerek incesanat 16 okullarında, gerekse popüler kültürün etkisiyle halk arasında unutulup gidecektir. Müellif eserinde mûsikî ıstılahları, muğam meseleleri, onların menşei, mûsikî nazariyesi, mûsikî aletleri, icracılık hususiyetleri, söz ile mûsikînin vahdeti meselelerinden bahsetmiş, muğamların şûbe, gûşe ve âvâzlarından söz açarak bunlarla ilgili destgah cetvelleri oluşturmuştur (Səfərova Z. , 2006, s. 233-263). D. MUSİKİDE BATILILAŞMA Ramiz Zöhrabov, Azerbaycan Mûsikîsini Büyük Oktyabır İnkılâbı’ndan evveli ve sonrası olarak ikiye ayırmaktadır (Zöhrabov, 1991, s. 30). Lenin sosyalist siyaseti, bir inkişaf merhalesi olarak görülmektedir (Zöhrabov, 1991, s. 4). Fakat Büyük Oktyabır 13 Karabağ yerine çoğunlukla “Şuşa”, Şuşa Musiki ve Şiir Meclisleri kullanılmaktadır. “Şuşa” Karabağ bölgesinde bir şehir adıdır. Şuşa; bağlık, çok güzel bir şehir olduğundan bütün dikkatleri üzerine çekmiş, birçok devletin sahip olmak istediği bir yer olmuş, bundan dolayıda başı beladan hiç kurtulmadığı için kara bağ olduğu söylenmektedir. Şuşa, kafkasyanın incesanat okulu sayılmaktadır (Səfərova Z. , 2001, s. 21), (Hasanova, 2005). Şuşa’lı Hânendeler geniş ses sahasına malik ince sesleriyle dikkatleri celb ederler. Azerbaycan Hânendelerinden Cabbar Garyağdıoğlu, Keçecioğlu Mehemmed, Seyid Şuşinski, İslam Abdullayev, Han Şuşunski, Bülbül, Hacı Hüsü ve Meşedi İsi gibi daha adları sayılabilecek birçok nadir diye nitelenen ses sanatkârlarının dünyaya geldiği bir merkez olmuştur (Abdullazade, et al., 2008, s. 188). 14 Arapça hisse veya bölme demektir. Azerbaycan muğamlarında, yaklaşık bir şarkı formu hacminde, kendi başına çoğu zaman bir eser niteliği taşımayan (Bir eserin parçası gibi icra edildiği için müzikal açıdan yarım kalmış sayılmalı), dizisi (Bir dizi bazen 3 perdeden oluşabilmektedir.) etrafında modülasyon olmaksızın icra edilen doğaçlama karakterli bir musiki parçasıdır. 15 Azerbaycan muğam formunda Şûbe ile aynı manaları taşımakla birlikte, hacim açısından Şûbe’den biraz daha küçüktür. 16 Konservatuarların İncesanat Okulları olarak anılması, doğu ve İslam medeniyeti musikisi ve edebiyatı açısından daha anlamlı bulunmaktadır. Osmanlı Devleti ve Azerbaycan’da musiki gibi ince bir his ve bedii bir zevki incesaz veya incesanat olarak anmış, eğitimini verdiği mekteplere de İncesanat Okulları demiştir. 19 İnkılâbı 17 olarak nitelenen dönemin, birinci dünya savaşının neden ve sonuçları ile ilişkili olarak (Doğanay, 2009, s. 279-298) Sovyetlerin 1920’de Bakü’yü işgal etmesiyle (Gökçe, 2007, s. 38) neticelenmiş bir hadise olarak değerlendirdiğimiz daha doğru görünmektedir. Dilde, elifbada (Adıgüzel, 2002), mûsikîde hatta destanlarını bile yasaklayarak halkın yazılı ve sözlü hafızasına büyük zarar vermiş siyasi durumun ortaya çıktığı görülebilir. Azerbaycan’ın, Sovyet işgali öncesi Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi’ne yön veren Safiyyüddin Abdülmü’min Urmevî ve Abdülkâdir Merâgî gibi önemli birçok nazariyatçı ve mûsikîşinas yetiştirdiği bilinmektedir. Osmanlı Devleti döneminde, Azerbaycan’ın Tebriz Türklerinden, bazı mûsikîşinasların (BOA) 18 İstanbul’a davet edildiği ve sarayda istihdam edildiği Osmanlı Arşivlerinde belgelerinde kayıt altındadır. Böyle birçok hadiselerden Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde de bahsedildiği bilinmektedir. IV. Murat’ın Tebriz dönüşü birçok mûsikîşinaslar getirdiği ayrıca aktarılmaktadır (Ufkî, 2003, s. 1). Sovyet döneminden sonra başlayan mûsikîde batılılaşma politikası, Batı Mûsikîsi merkezli yeni bir dönemi başlatmıştır. Türkiye Türklerinin de mûsikîde batılılaşma çalışmalarına bu dönemde yoğunlaşıldığı dikkatlerden kaçmaması gerekir. Azerbaycan ile Türkiye’nin mûsikîde batılılaşması aynı paralellikte geliştiği için Türkiye’nin de mûsikîde batılılaşma politikalarına değinmek gerektiği kanaatindeyiz. Mûsikîde batılılaşma Osmanlı Devleti döneminde Tanzimat ile başlamış, Türkiye Cumhuriyeti döneminde de devam etmiştir (Gazimihal M. R., 2006, s. 28). Hatta batılılaşma uğruna 1926’da Darü’l Elhan 19 ’da Türk Mûsikîsi çalgı eğitiminin kaldırılması 20 , ardından Türk Mûsikînin ülke genelinde 1934-1936 yılları arasında yasaklatıldığı bilinmektedir (Yarman, 2010, s. 1-37). 17 Bolşevik İnkilabı, Ekim İnkilabı olarakta bilinir. Çar idaresinin devrilmesi hadisesidir. BOA, TS. MD. 09784.0001.00 (Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, Topkapı Sarayı, Maliye Defterleri) 19 Osmanlı Devleti dönemi kurulmuş İncesanat Okuludur. Türk Musikisine ağırlık vererek, bilimsel yolla musiki sanatının eğitim ve öğretiminin yapılması, klasik Türk Musikisi eserlerinin yayınlanması ve canlandırılmasına ağırlık verme amacına yönelik kurulan bir kurumdur (Karataş, 2008, s. 116-117). 20 T.C. de 1926’da Türk Müzik aletlerinin eğitimden kaldırılmasının ardından 1976 yılında bir Türk Musikisi İncesanat Okulunun açılması, bugünkü adıyla İTÜ TMDK’ya kadar sürecektir. Özetleyecek olursak Musikide batılılaşma, Osmanlı Devleti zamanında Tanzimat ile başlayıp Mehterâne-i Hâkânî‘nin kaldırılması ile devam etmiştir. T.C. tarihinde 1926-1976 yılları arasında kendi öz musikimizi öğrenebileceğimiz bir Türk Musikisi İncesanat okulumuzun olmayışı, okullarda Türk Musikisi eğitiminin kaldırılması ve 2 yıl Türk Musikisi yasağı, tam olarak devlet eliyle gerçekleştirilen bir musiki darbesi olarak görülmelidir. Bu politikanın etkisi bugün dahi; Türk Musikisi talebelerinin hor görülmesi, batı müziği konservatuarlarının kapısından dahi sokulmamaları, aşağılanmaları, gerici şekilde itham edilmeleri şeklinde çeşitli boyutlarda yaşanmaktadır. Bu yaklaşımlara benzer gerici ve iptidai 18 20 Aynı paralelde Azerbaycan’da da dönemin halkın maarif komiseri komünist Mustafa Quliyev ve diğer gazete yazarları tarafından komünist gazetesinde çeşitli yazılar kaleme alınmıştır. Bu yazılarda Azerbaycan Mûsikîsinin eski ve gerici olmakla, Leyla ile Mecnun (1908) ve Aslı ile Kerem (1912) gibi temaların dini hususiyetleri yansıttığı, Azerbaycan’a modern operalar gerektiği, emekçi halkı eğitmek için mevcut sistemin yetersiz olduğu görüşleri yazılmaktaydı. Bu mûsikî kültürünün eskiyi çağrıştırdığı, terk edilmesi gerektiği, Tar eğitimin konservatuarlardan çıkarılması ve tar çalmanın yasaklatılması istenmekteydi (Səfərova Z. , 2006, s. 403-424). Rus ve Avrupa müzik sistemine geçilmesinin zaruriyet olduğu, icraların Avrupa çalgılarıyla yapılması gerektiği, armonilenmiş ve çokseslendirilmiş müziklerin muasır medeniyetlerin kültürü olduğu, eğer medeni milletlerin seviyesine çıkmak istiyorsak Avrupa müzik siteminin benimsenmesinin şart olduğu söyleniyordu. Azerbaycan’ın böyle karışık bir işgal döneminde ellerinden geldiği kadarıyla bu konularla mücadele eden, yayınladıkları makalelerle cevaplar verenler başta Üzeyir Hacıbeyli 21 ve Müslüm Makomayev’dir 22 (Səfərova Z. , 2006, s. 415). Bu ikilinin dostluğunun da oldukça ileri olduğu yönünde bilgiler mevcuttur (Aliyeva R. , 2000). Üzeyir Hacıbeyli ve Müslüm Makomayev’in önceleri Avrupa Mûsikî sisteminin kabul edilmesinin öz mûsikîlerinin inkişafına mâni olacağı görüşünde olmalarına rağmen sonraları bu görüşlerini değiştirmek zorunda kaldıkları veya değiştirdikleri görülmektedir. Bu süreç Üzeyir Hacıbeyli’nin Köroğlu ve Müslüm Makomayev’in Nergiz operalarıyla devam etmiştir. Daha sonra kendilerini takip eden genç bestekârlar Kara Karayev ve C. Hacıyev’in Vatan, Fikret Emirov’un Sevil, C.Cihangirov’un Azad operaları ile onları takip ettiği görülecektir. Türkiye’de ise Rauf Yekta Bey (1935) ve Gazimihal bu dönemin en önemli müzikologlarıdır. Rauf Yekta Türk Mûsikîsi açısından çok önemli bir müzikolog ve nazariyecidir (Çergel, 2007, s. 5). İsimleri sayılması gerekenlerden Arel-Ezgi-Uzdilek ithamlarına Gazimihal’de rastlamakta mümkündür. Yine aynı dönemde okullarda da Türk Müziği öğretimine son verilmiştir. 21 İlgili tenkid dönemine kadar, 1908 Leyla ile Mecnun, 1909 Şeyh Senan, 1910 Rüstem ile Zöhre, 1912 Şah Abbas ile Hurşid Banu, 1912 Aslı ve Kerem, 1915 Harun ve Leyla, 1916 Aşık Garip operalarını yazdığı bilinmektedir. Daha sonra Köroğlu operasını yazacaktır. 22 İlgili tenkid dönemine kadar 1916 yılında Şah İsmail operasını yazdığı bilinmektedir. Daha sonra Nergiz operasını yazacaktır. İlaveten Behram Mansurov’u keşfeden de Müslüm Makomayev’dir (Mansurov, 2003, s. 24-25). 21 üçlüsünün de, Rauf Yekta’nın hazırladığı zeminde bugünkü sistemi oluşturdukları bilinmektedir. İlaveten bugün İlahiyat Fakültelerinde Dini Mûsikî Bölümlerinde önemli müzikolojik çalışmalar yapıldığını vurgulamak gerekmektedir. Gazimihal’de aynı dönemde yetişmiş iyi bir müzikolog olmakla birlikte batılılaşmayı savunmuştur. Batı sazlarıyla ve mûsikî sitemiyle öz Türk zevki meydana getirmek niyetindedir. Ancak bunu yaparken batı melodilerinin bir terbiye ve istifade vasıtası olarak kalması ümidini taşıyarak, batı müziğini öğrenip o sazlar ile Türk zevkine uygun bestelenmiş müzikleri icra etmek, batı nağmelerinin müstakil manasına esir yaşamak da istememektedir (Gazimihal M. R., 2006, s. 13-27). Gazimihal bu görüşleri savunmakla kendisiyle de çelişkiye düştüğü anlaşılıyor. Mûsikîde batılılaşma fikrini savunurken onların melodilerinin esiri olmaktan çekiniyor. Milletlerin mûsikî kültürleriyle alakasının adetlerden ileri geldiğini bundan dolayıda mûsikîde milliyet olmaz diyor ama milli eserler yaratmalıyız demekten kendini alamıyor. Uzak doğu, Hint, İran ve Arap medeniyeti mûsikîlerini öğrenip eserler verdik, Avrupa mûsikîsini de öğrenip eserler verebiliriz demekle, Yakın Şark Tekniği’ni sistemleştiren, nazari eserler veren Türk-İslam âlimlerini de anlayamamış görünmektedir. Birbirinden tamamen farklı bedii hisleri taşıyan Yakın Şark Tekniği ile Garp Tekniği’nin özelliklerini anlatırken, Yakın Şark Tekniği’nin makām ve usûllerinin müstakil birer ilim alanı olduğunu, hânendelerin dikkatini ince perde farklarını çıkarmaya ayırdığını dolayısıyla seste şiddete 23 yoğunlaşılamayacağını ifade ederken tespitlerinin hakkını vermek gereklidir. Sazların hafif ve nahif sesleriyle Avrupalıların şarkı söyleme tekniğine uyamayacağı 24 , yanaşık hareketli akıcı nağmeleriyle ancak mülayim hisleri ifade edebileceği aktarılmaktadır. “Türkiye’nin de muasır medeni seviyeye ulaşmak için Batı Mûsikîsine geçişinde zamanla muvaffak olacağı Katolik memleketlerdeki vaziyete benzeyeceği” (Gazimihal M. R., 2006, s. 30) görüşünü savunmaktadır. 23 Sesin çok ya da az çıkması. Seste şiddetin iki musiki kültürü arasında farklı olmasını da doğal karşılamak gerekir. Opera şarkı söyleme tekniği göğüs sesiyle söylendiği için güçlü çıkar, bizim sazlarımızın incesanat için oluşturulmuş teknik özellikleri ile orkestrasyon açısından uyum içinde olamayacağını kastediyor. 24 22 O zamanın bilim anlayışı batı müziğini en gelişmiş müzik olarak kabul eden üst ve alt kültür (Becker, 1986, s. 341-359) yaklaşımı vardı. Hatta müzikoloji ve etnomüzikoloji de bu yaklaşımın devamı niteliğindedir (Uslu, 2006, s. 196). Bugünkü bilimsel anlayışta, her kültür kendi içinde değerlidir görüşü yaygınlaşmıştır. Yakın şark tekniği ile şarkı söyleyen hânendelerin Avrupalılarca kedilerin miyavlamasına, garp tekniği ile şarkı söyleyen birinin de Şarklılar tarafından danaların böğürmesine benzetmektedir (Gazimihal M. R., 2006, s. 30). Burada kedi ile dana arasında bir fark yoktur, ikisinin de sesi olmakla birlikte kendilerine has güzellikleri vardır. Birinin çok sesinin çıkması diğerinin inceliklerini bastırması olarak kabul edilemez veya birinin sesinin inceliklerinin diğerinin kaba olduğunu göstermez. İşte bundan dolayı Osmanlı Devleti döneminde mûsikîye İncesaz, Azerbaycan da ise İncesanat denmiş olmalıdır. Yukarıda saydıklarımız Renancı 25 modernleşme anlayışı olarak görülmesi gerektiği kanaatindeyiz. Avrupa pazarlarının doymasıyla yeni pazarlara ve ham maddeleri kolaylıkla temin edebilecekleri ulus devletlere ihtiyaçları vardı. Fakat kendileri gibi giyinmeyen, kültür ve yaşam biçimleri, zevkleri, dinledikleri mûsikîleri bile farklı olan, bütün etnik alt kimlikleri üst kimlik altında birleştiren İslam Devletleri, Avrupaî malların önünde bir engeldi (Çağlayan, 2011, s. 188). Kendileri gibi giyinmeden, onlar gibi yaşamadan, onların mûsikîsini dinlemeden müzik aletlerini çalmadan, kısaca kendi kimliklerinden vazgeçmeden muasır devletler seviyesine çıkılamazdı (Canatan, 1995, s. 8). Binaenaleyh, kültür endüstrisi de (Adorno, 1975, s. 12-19) açık kâr beklentisiyle, kültürleri tüketim yapısı için de sindirerek kitle kültürüne dönüştürmüştür. Halkımızın kültürel kimliğine yönelen darbelere mukavemet göstermesi, şehre inip batı müziği çalmayan bir radyo satın almak istemesinin Türkiye’de Türk Müziği Yasağına tabii bir tepkisi olarak yorumlanmalıdır. Binaenaleyh, bizce modernleşme, çağdaşlaşma veya muasır medeniyetler seviyesine çıkma hadisesinin mûsikî kültürünü değiştirmekle ilgisinin olmadığı kanaatindeyiz. Bir kimsenin si notasını 50 cent duymak istemesi veya birinin baş sesiyle diğerinin göğüs sesiyle mûsikî icra etmesi hadisesinin 25 Renancı problem tanımlamasına uygun modernleşme anlayışı. “Batılı olmayan uluslar eğer ilerlemek ve gelişmek istiyorlarsa kendi kimliklerinden vazgeçmelidirler” (Canatan, 1995, s. 8). 23 ilericilik veya gericilik ile alakasından çok, bedii his içinde cereyan eden sanat anlayışıyla alakasının olması gerekir. Azerbaycan’ın mûsikîde batılılaştırılması projesi Türkiye’den daha başarılı şekilde gerçekleştirildiği görülmektedir. Bunun çeşitli nedenleri olmakla birlikte Sovyet işgaline uğramaları en başta sayılması gereken sebep olmalıdır. Türkiye’de yaptıkları gibi Azerbaycan’da da muasır medeniyetler seviyesine çıkabilmek için kendi kimlik ve kültüründen vazgeçmek gerektiği, vazgeçmeyenler içinse yasaklar uyguladıkları bilinmektedir. Ses sisteminin yine Sovyet işgali döneminde tahrif edilerek değişikliklere uğradığı çeşitli Şark Mûsikîsi araştırmacıları tarafından da söylenmektedir (During, 2011, s. 60-66). Bağımsızlıklarını kazandıktan sonra öz kültürlerini muhafazaya yöneldikleri ve bu alanda çalıştıkları görülmektedir. yüzyıllardır birikmiş, mûsikî ile yoğrulmuş edebi miras ve mûsikî kültürümüzün mevcudiyetini terkedip, bir türkünün dörtlüğünde ki mânâ ile çocuklarımıza verebileceğimiz güzel ahlak öğretilerini çöpe atmamızın ilimle irfanla açıklanabilir yanı olmasa gerek. Sovyet işgaliyle başlayan Azerbaycan Mûsikîsinin batılılaşma çalışmaları içinde en önemli müzikologlardan birinin, nazariyatçı ve bestekâr Üzeyir Hacıbeyli olduğunu yukarıda söylemiştik. Üzeyir Hacıbeyli bizim kanaatimize göre dönemin şartlarına göre Azerbaycan’ın öz mûsikîsinin tamamen yasaklatılması tehlikesini sezmiş, uzlaşmacı politika izleyerek memleketinin mûsikî kültürünü çeşitli yollara başvurarak yaşatmaya çalışmıştır. Üzeyir Hacıbeyli kaleme aldığı yazılarından anladığımız kadarıyla memleketini seven, bilimsel ve ilmi metotlarla düşünen, bir problemle karşılaştığı zaman ilmi tedkikat yollarına başvuran, açık fikirli, üzerinde oturduğu kültür mirasının bilincinde olan bir bilim adamı ve bestekâr olarak görünmektedir. Bestekârı olduğu eserler dikkate alındığında nasıl bir memleket sevdalısı ve kültürüne bağlı olduğu anlaşılacaktır. Üzeyir Hacıbeyli Köroğlu Operası ile sanatının zirvesine çıktığı düşünülürse, aslında eserleri vasıtasıyla konuştuğu, Orta Asya’dan Bosna’ya kadar yayılmış Köroğlu (Soysal, 2007, s. 67) temasını bestelemesinin tesadüf olmadığı yüksek bir ihtimaldir. 24 E. GELENEKSEL, ANANEVİ, ŞİFAHİ VE PROFESYONEL MUSİKİ SÖYLEMİ Dâhili ve bir sıra harici araştırmacıların kullanmaya uygun gördükleri, Anânevî mûsikî, Geleneksel, Halk Professional mûsikîsi, Şifâhî Ananeli Professional mûsikî gibi Azerbaycan Mûsikî medeniyeti yerine kullanılan terminolojik unsurlar mevcuttur (Seyidova, 2005, s. 3). Bu yaklaşımlar sadece Azerbaycan da değil Türkiye araştırmacıları tarafından da kullanıldığı görülmektedir (Tufan, 2004, s. 64). Bu kullanıma sebep olarak gösterilen mazeretlerden birisi notasız Şifâhî yollarla bugüne gelmesi (bu fikre kendisi de katılıyor) gösterilmektedir (Zöhrabov, 1991, s. 6-8). Mâmâfih, Zöhrabov Şark ülkelerinde mûsikîde profesyonellik meselesinin ne estetik nede nazari açıdan henüz yeteri kadar incelenmediğini belirtmektedir. Bu cümle, aslında yazarında tam kanaat getiremediği, yazısız (notasız) olduğu söylenen mûsikî kültürünün aslında yeteri kadar çalışılmadığı, birçok yazma eserlerin kütüphane raflarında dururken meselenin incelemeye ve tartışmaya açık olduğu yönünü işaret ediyor olsa gerek. Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikî nazariyemiz üzerine 9. yüzyıldan beri birçok nazari eser ve şerhlerinin yapıldığı bilinmektedir. Batı müziği nazariyesi üzerine yazılan eserlerin tarihine bakıldığında ister istemez hangisinin Şifâhî hangisinin profesyonel olması gerektiği sorusu bizce de tartışılmalıdır. Bugün kütüphanelerde bulunan el-yazması nazariyat kitaplarının tarihi 9. yüzyıla dayanmaktadır. Kindî’den bugüne kadar onlarca mûsikî nazariyesi ve ameliyesi üzerine kitaplar yazılmıştır. Bu eserlerde mûsikî sanatının meydana gelmesi, psikolojik tesirleri, nazari meseleler, melodik hareketin muhtelif kuruluşları, mûsikî formları, akustik, sesin özellikleri ve tarifi, sesin fiziksel açıdan hesaplamaları ve daha birçok konu işlenmiştir. Bizim kanaatimize göre bu konular bugünkü temel armoni düşüncesine 26 zemin hazırlamıştır. Kompozisyon okullarına ve sesin fiziksel hesaplamalarına kaynak kitap eser konumundadır. Tıp okullarında mûsikînin insan üzerindeki tesirleri, hızlı iyileşme, ağrı azaltma, psikolojik destek ve anestezi şartlarını iyileştirme veya kolaylaştırma gibi daha sayamadığımız konulara araştırma konusudur. Matematik ve müzik, fizik ve 26 Uyumlu uyumsuz aralıklar temel armoni fikridir. İlaveten İslam âlimleri musikiyi Riyaziyat başlığı altında incelemişlerdir. Buda onların bugünkü armoni fikri temelini oluşturduğu söylenebilir. 25 müzik ilişkisi açısından dünyada bir frekansın bir eşinin daha olmayışı farklı bir kapı aralamaktır. Dünyanın ilk sistemli doğaçlama mûsikîsi formu 27, İslam’ın ayak bastığı her yerde belirli standartları 28 yakalamış bir mûsikî medeniyetinin Şifâhî veya Anânevî olarak anılmasının doğruluğunu tartışmaya açmak gerektiği kanaatindeyiz. Ramiz Zöhrabov, batılı araştırmacıların “Anânevî Mûsikî” yaklaşımlarının yanlış olduğunu, halk mûsikîsi özününde bedii sanat sayılması gerektiği görüşünü savunmaktadır (Zöhrabov, 1991, s. 6). İlaveten geleneksel, Şifâhî ve Anânevî ifadesiyle Professional kelimelerinin mana açısından çelişki taşıdığı, bundan dolayı bir arada kullanmanın doğruluğu ayrıca tartışılmalıdır. Hülâsâ, bu yaklaşımların hem batılılaşma politikaları, hem de Alfred Adler’in Psikolojik Aktivite (Adler, 2000, s. 56-70) yaklaşımı ile ilişkili olduğu kanaatindeyiz. Bundan dolayı biz mûsikî medeniyetimizden bahsederken geleneksel, Şifâhî veya Anânevî yaklaşımlarını kullanmayacağız. Bunun yerine Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi terimini ortaya atıp onu kullanacağız. F. MAKĀM (MUĞAM) Muğam, mîm (‫)ﻡ‬, kaaf (‫)ﻕ‬, elif (‫ )ﺍ‬ve mîm 29 harflerinden bir araya getirilerek (‫ )ﻣﻘﺎﻡ‬şeklinde yazılan, makām kelimesinden gelmiş olmalıdır. Makām, ayakta durmak manasına gelen “kame-yekuumu” fiil kökünden geldiği, “İslam’ın ilk yıllarında Kur’ânı Kerîm’i ayakta okuyanların bulunduğu yeri gösterdiği” aktarılmaktadır (Tanrıkorur, 1998, s. 28-39). Mir Muhsin Nevvab’ın Arap elifbası ile Türkçe olarak kaleme aldığı Vuzûhu’l-Erkam risalesinde makām (‫ ) ﻣﻘﺎﻡ‬olarak yazıldığı, lâkin Zemfira Seferova tarafından Muğam olarak çevrildiği O. Kuşoğlu tarafından da aktarılmaktadır (Kuşoğlu, 2007, s. 496). Üzeyir Hacıbeyli’nin Maarif ve Medeniyet Mecmuası’nda yazdığı Şark Mûsikîsi Hakkında Garb Âlimlerinin Tefsiri isimli makalesinde yine aynı şekilde makām ( ‫ ) ﻣﻘﺎ ﻡ‬olarak yazıldığı tarafımızdan tespit olunmuştur (Hacıbeyli, 1926, s. 31). Kaf (uzun okunur) harfini (‫ )ﻕ‬ga veya ğa 30 şeklinde okumanın sehv (Maksudoğlu, 2009, 27 Muğamların, dini musikiden ileri gelen irticalen okuma sanatını ile belki de ilk sistemli doğaçlama musiki formuna dönüştüğü ortadadır. Bu görüşte olan çeşitli araştırmacılar da mevcuttur (Seyidova, 2005, s. 12). 28 Yazılı kaynaklarımızın Kindî’den bugüne kadar gelmesi ve aradaki zamanın yaklaşık 1200 yıl olduğu düşünülürse, bu kadar zaman ortak pay ve paydaların aynı adla İslam coğrafyalarında yaşadığı tespiti yapılabilir (İmrani, 1998, s. 19). Örneğin Bayati (Abduleliyev, 2011, s. 7). Muğam, Makām (Zöhrabov, 2004, s. 5). 29 Arapça harflerin Türkçe okunuşları için bakınız (Maksudoğlu, 2009, s. 7-12). 30 Muğam, Megam 26 s. 7) olmasına bakılmaksızın, Azerbaycan Mûsikî medeniyeti kültüründe makām’ın Muğam şeklinde okunup seslendirilmesinin adet haline geldiği görülmektedir. Muğam’ın makām ile aynı manayı taşıdığı, Arapça makām teriminin yöresel telaffuz ile Muğam olarak seslendirildiği ve öylece yazıldığı, Ramiz Zöhrabov tarafından da belirtilmektedir (Zöhrabov, 1991, s. 69-70); (Zöhrabov, 1996, s. 11). Muğam bir mûsikî fikri ve bestekârlık ilmi çerçevesinde meydana gelen eserin makāmını ifade ettiği gibi, inkişaf ederek sazlı, sözlü, belirli kāideler etrafında irticalen icra edilen, geniş hacimli bir mûsikî formu manalarına da gelmektedir. Örneğin: Rast Makāmı, form olarak ise Rast Muğamı veya Rast Muğam Destgâhı 31 . Arapça yer, mekân, rütbe ve mevkî anlamlarında kullanıldığı, cemine de makāmat dendiği bilinmektedir. İslam ile birlikte nazari ve ameli açıdan mûsikînin sistemleşmesini müteakip, İslam coğrafyasında standartları oluşan terminolojik unsurlardan birisi de makām olmuştur. Azerbaycan’da Muğam, Türk ve Araplarda makām, Orta Asya halklarında Makom, Mukam şeklinde okunup telaffuz edilen makām, zaman içindeki siyasî, içtimaî ve iktisadî hayat şartlarından dolayı kelimenin yazılış ve okunuşunda ki meydana gelen değişiklik tabii karşılanmalıdır. Muhtelif coğrafyada, İslam’ın uğradığı her yerde izlerini görebileceğimiz bu terimin aynı manalarda kullanılması, kelime kökünün makām sözünden ileri geldiği fikrini güçlendirmektedir. Meydana gelen bu değişim sadece makām teriminde değil, onunla birlik diğer terimlerde de benzer süreci yaşamıştır. Örneğin: Türkiye’de Segâh ve çargâh makām adları, Azerbaycan’da Segâh ve Cahargah orta Asya halklarında Segoh ve Cargoh olarak karşımıza çıkmaktadır (İsmayilov M. S., 1984, s. 7). Gördüğümüz gibi Muğam, makām ve makom teriminin telaffuz değişikliklerinin ortak noktası makām ‫ ﻣﻘﺎ ﻡ‬terimindeki, kaaf harfini (‫ )ﻕ‬ga, ğa veya ko şeklinde okumalardan kaynaklanmaktadır. Arap diline bunun gibi yanlış okumaların önüne geçilebilmesi için harekeleme sistemi eklendiği bilinmektedir. Muğam, sadece form adı olarak kullanılması Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi açısından terminolojik karışıklığın önlenmesi adına gereklidir. Çünkü makām, 31 Destgâh musiki formu olarak, muğam terkîbine dahil olan bütün Şûbe, Gûşe, renk, deramed, tasnif ve mahnıların muğam formu usul ve kāidelerine göre başından sonuna kadar icra edilen silsile eser demektir. İran’da hem Makām hem muğam formu yerine kullanılan bir terimdir. 27 Azerbaycan Türklerinden meşhur mûsikîşinas ve nazariyatçı İslam âlimi Abdülkâdir Merâgî tarafından da kullanılmış, bütün İslam coğrafyasına yayılmış, standartları oluşmuştur. Bir mûsikî fikri ve bestekârlık ilmi çerçevesinde meydana gelen eserin müzikal yapısını ifade etmek için makām teriminin kullanılacağı yerlerde Muğam terimi değil, Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi terminolojisi içinde standartları oturmuş, aynı manayı taşıyan makām teriminin kullanılması gereklidir. Ancak benzer yapılar olmakla birlikte, Muğam Formu’na karşılık gelen bir mûsikî formu biz tespit edemedik. Dolayısıyla Muğam Formu adının terminolojik açıdan kullanılmasının gerekli olduğu, hatta sadece Muğam denmesi gerektiği kanaatindeyiz. Muğam deyince akla sadece muğam formu gelmelidir. Muğam ile birlikte kullanılan, İran menşeli bir başka terim Destgâh’tır. Destgâh İran’da hem makām hem de muğam formu için kullanılan bir terimdir (Massoudieh, 1989). Araştırmamız Azerbaycan Rast Muğamı çerçevesinde gerçekleştiği için, Destgâh konusu araştırmamızın dışında kalmaktadır. Dolayısıyla sadece araştırmalarımız ışığında Destgâh ile ilgili fikir beyan etmenin daha doğru olacağı kanaatindeyiz. Azerbaycan’da Destgâh, sadece Muğam formu karşılığında, büyük, hacimli, silsile eser manasında kullanılmakta olduğu, adını esaslandığı makāmdan aldığı, makām yerine kullanılmadığı görülmüştür. Muğam ile Destgâh arasında bir fark olmadığı için, bu terimlerin birlikte kullanılmasını, sistematik müzikoloji açısından terminolojik standartları oluşturma adına gereksiz olduğu kanaatindeyiz. Bâhusus Destgâh teriminin ilk geçtiği yer her ne kadar Nizami’nin (1203) “Hüsrev ve Şirin” 32 manzumesinde ve İkbalnâme’de rastlanılsa da Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikî Nazariyatı kaynak eserlerinde geçmemektedir. Bu satırlardan sonra Muğam deyince Muğam Formu anlaşılmalı, bir eserin makāmını belirten makām anlaşılmamalıdır. O. Kuşoğlu’nun aktardığına göre, Refik İmrani Muğam teriminin menşei hakkında İran kaynaklarına dayanarak mecûsîlik ile bağlantı kurmaktadır (Kuşoğlu, 2007, s. 2). Bir başka dayanağı ise İran’ın kuzeyindeki (Güney Azerbaycan) Muğan şehir adının Muğam terimi ile benzerliğidir. Araştırmalarımıza göre Muğam (makām) teriminin herhangi bir mûsikî tarihi ve nazariyesi kaynaklarında Muğan şehir adıyla 32 İnip kef çektiler sehere kadar, ipek tel cenglerde destgah çalanlar (Zöhrabov, 1991, s. 88). 28 bağlantısının olduğu yönünde bir delil olmadığı gibi Muğan kelimesi dahi geçmemektedir. Bir başka yönden bakarsak Güney Azerbaycan, Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi üzerine kaynak eserler vermiş çok önemli nazariyatçılar ve mûsikîşinaslar yetiştirmiştir. Bu kaynakları tarihi açıdan dokuzuncu yüzyıla kadar götürebiliriz. Eğer muğam teriminin Muğan şehri adıyla bir bağı olsaydı bunu yüksek ihtimalle bahsetmiş olurlardı. Zaten Muğam teriminin makām kelimesinden geldiği yönünde yukarıda bir izahat yapmıştık. Makām terimi ile de Muğan şehir adının benzerlik yönü yoktur. Eğer Muğam (makām) terimi Muğan şehir adından geliyor olsaydı, bu şehir mûsikîşinaslık açısından tarihte iz bırakmış bir şehir olması gerekirdi. Örneğin Bağdat, Horasan, Urmiye, Tebriz illeri gibi. Gelelim mecusilik ile bağına, Oğuzhan Kuşoğlu’nun aktardığına göre Refik İmrani Muğam terimini, Mecusi din adamlarının adı olan Muğ kelimesi ile ilişkilendirmektedir (Kuşoğlu, 2007, s. 2). Safiyyüddin Abdülmü’min Urmevî bugünkü muğam formu hissesi olan şûbe ve âvâzeler hakkında verdiği mâlumatlar Azerbaycan’daki icra özellikleri ile örtüşmektedir. Durum böyle olsaydı, Safiyyüddin Abdülmü’min Urmevî’nin, Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi’nin en önemli formlarından biri olan Muğamları, Muğ’lardan öğrendiği ve kaynağından da hiç bahsetmediği gibi, ihtimal dâhilinde olmayan bir netice ortaya çıkmaktadır. Mâmâfih, Abdülkâdir Merâgî’den sonra makāmlar makām olarak anılmaya başlanmıştır (Turabi, 2005, s. 109-110). Ramiz Zöhrabov’un Derviş Ali’den aktardığına göre “12 Makāmı Abdülkâdir Merâgî bulmuştur” (Zöhrabov, 1991, s. 57). Bu cümleden, makāmların Abdülkâdir Merâgî tarafından îcâd edilmesi hadisesi yerine, makām kullanımının ilk defa Abdülkâdir Merâgî tarafından keşfedildiği şeklinde düşünmek gereklidir. Binaenaleyh, makām tarihiyle mecusilik tarihine bakıldığında mecusilik tarihinin M.Ö. VII. yüzyıla, makām kullanımının da Abdülkâdir Merâgî’ye (15. yy) uzanmaktadır. Velhasıl, Muğam (makām) teriminin Muğ kelimesinden geliyor olsaydı Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi’nin ilk kaynaklarından (9.yy) itibaren kullanılıyor ve biliniyor olması gerekirdi. Nimet Yılmaz’ın Muğ kelimesinin menşei hakkında, “Bir kabilenin büyüğü önderi manasına gelen ruhani makāmın tek sahibi olan ve din adamları yetiştiren birine Muğ dendiğini”, bunun haricinde din adamlarına mûbed eski şekliyle meğûbet denildiği, şeklinde aktardığı mâlumatlar da ayrıca 29 manidardır (Yıldırım, 2011, s. 153). Kaynağının dahi tenkid edilebileceği bir yaklaşımı, gösterdiğimiz deliller ışığında, zemini sağlam bir fikir olarak görülmesi zordur. Hülasa, makām için kullanılan Muğam terimi yerine asıl menşei olan makām teriminin kullanılması, Muğam Formu için kullanılan Muğam teriminin ise aynen kullanılmaya devam edilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Bir ayrıntıyı daha buraya eklemekte yarar görmekteyiz. Rast Makāmı Muğamı veya Rast Makāmı Muğam Formu şeklinde isimlendirmek metinde akıcılık meydana getirmediğinden, Rast Makāmı Muğamı yerine “Rast Muğamı” şeklinde isimlendirmenin daha kullanışlı olacağı görülmektedir. Rast teriminden makāmını, Muğam terimiyle de formunu anlamış oluyoruz. Mevcut kadim mûsikî nazariyesi kaynaklarının, bütün halinde, şerhleriyle birlikte 21. yüzyılın teknikleriyle neşri ve tahlili yapılmadan, mûsikî tarihi ve mûsikî nazariyesinin netlik kazanamayacağı görünmektedir. 30 III. MUĞAM KAVRAMI Muğam formunun zemini, derin manalı tefekkür, bedii heyecan ve his içinde mûsikî ifadeleri olan figürler, motifler, cümleler, bölüm ve köprülerden müteşekkil, irticalî ve tedricî ritmik değişimlere tâbî, baş ve burun zengüleleri, ağız döndermeleri, boğaz hırdalıkları ve göğüs doldurmaları gibi, hânende teknikleriyle yoğrulmuş şûbe ve gûşelerden oluşur. Şûbe ve gûşelere, mahnı 33 karakterli Tasnif 34, raks karakterli Renk ve Derâmed’lerin 35 ilave edilmesiyle muğam formu tamamlanır (Bedelbeyli, 1969, s. 5052). Hânendelerin bezemelerini genişletmek, bazen sesini makāma uydurmak için girişte kullanmak, bazen de mûsikî cümlelerini tamamlamak için en çok ihtiyaç duyduğu şeylerden birisi olan manalı veya manasız terennümleri unutmamak gereklidir (İsmayilov M. S., 1984, s. 31). Muğamlar kuruluş itibariyle muhtelif oldukları gibi bedii açıdan da muhtelif karakterlidirler. İnsanın haleti ruhiyyesinin incelikleri, onun derin manaları muğamların necip hisselerinde şekillenerek ortaya çıkar. Muğamlara tematik cihetten sevgi dolu, şen ve felsefi gazeller daha çok yakışır. Her ne kadar gazellerin metin seçimi hânendeye bağlı olsa da, hânendenin seçimi de dinleyicisine bağlıdır. Muğam, güzel sesle irticalen Kur’an-ı Kerim tilâveti ile okuma geleneğinden ortaya çıkmış, tedrici inkişaf ve tekâmül evrelerinden geçerek İslam Medeniyeti coğrafyasında müstakil bir mûsikî formuna dönüşmüştür. Bu konu ile ilgili R. Zöhrabov’un N. Memmedov’dan (Zöhrabov, 1991, s. 77), S. Seyidova’nın Semhael Holi’den (‫ )ﺳﻤﺤﺔ ﺍﻟﺨﻮﻟﻲ‬36 aktardıkları (Seyidova, 2005, s. 12) bizim görüşümüzü destekler niteliktedir. Türkiye’de, Dini Mûsikîdeki Kaside formu, Sanat Mûsikîsinde Gazel’e 37, Halk Mûsikîsinde ise Uzun Hava’ya 38 dönüşmüştür. Daha sonra Sanat Mûsikîsinde Gazel’e 33 Türkü. Form açısından mahnı karakterli, sazlı-sözlü, edebi metinleri koşma, beyit ve klasik gazel olabilmektedir (İsmayilov M. S., 1984, s. 35). 35 Oyun havaları. 36 Semhael Holi, “Traditsii Muzikalnoy İmprovizatsii na Vostoke i Professionalnaya Muzika – Traditsii i Sovremennost” 1973, s.184. Semhael Holi ismiyle yaptığımız araştırmalarda bir sonuca ulaşamadık, benzer isimlerden yola çıkarak bibliyografik taramalar vasıtasıyla bu araştırmacının kim olduğunu tespit etmeye çalıştık. Samha Amin el-Kholy (2006) isimin de Mısırlı bir müzikolog olduğunu tespit ettik. 37 Türkiye’de Gazel bir edebi şiir formu olmakla birlikte musikide ve şiirde ustalık kazanmış musikişinasların sesleriyle icra ettikleri, doğaçlama, musiki eseridir (Yavaşca, 2002, s. 391). Musikişinaslıkta ustalık hem Hânendenin hem sâzendenin erişmesi gereken noktadır. Zira Hânendenin ustalıkla yaptığı geçkilere sâzendenin iyi cevap vermesi gerekir ki buda sazında ustalık seviyesine ulaşmak ile mümkün olabilir. 34 31 taksimler, besteler ve ağır semailer ilavesiyle Fasıl Formu, Halk Mûsikîsinde ise Uzun Hava’lara türkü ve oyun havalarının ilave edilmesiyle, Sıra Geceleri programlarının sistemleştiğini görüyoruz. A.J. Racy tarafından Fasıl türü eserlerin potporiye benzetilmesinin (Racy, 2007, s. 16), yüzeysel bir değerlendirme olduğu, adı geçen musiki formunu yeterince incelemediğinden olmalıdır. Muğam formu icra akışı etraflıca incelendiğinde görülecektir. Dinî Mûsikî Zikir Meclisleri 39 de hem kendi mûsikî formlarını oluşturdukları, hem de Dinî Mûsikînin dışında kalan mûsikî formlarını da etkiledikleri bilinmektedir. Selçuklu Devleti zamanında, İslam dinini yaymakla gönüllü ilim adamlarından oluşan dervişler vasıtasıyla Anadolu içlerine doğru büyük Türk muhacereti ve iskân çalışmaları olduğu (Barkan, 1942), bu hususun ile birlikte, dinî mûsikînin de beraberinde yayıldığı, tesis edildiği görüşü hasıl olmaktadır. Muğam Formu ve Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi’nin inkişafında, Meclisi Hâmuşan veya Feramuşan, Meclisi Üns, Mecmeüş-Şüera, Beytüs Sefa, Fövcül Füsaha ve Encümeni Şüera gibi adlarını sayabildiğimiz ve sayamadığımız mûsikî meclisleri ve Dinî Mûsikî eğitimi için kurulmuş mûsikî mekteplerinin olumlu tesirleri olmuştur. 20. yüzyılda yetişen birçok önemli hânendenin hem Türkiye de hem de Azerbaycan’da hafızlık geleneğinden gelmesi, Dinî Mûsikî ve mûsikî meclislerinin önemini ortaya koyması açısından ayrıca önemli sayılmalıdır. Gerek tarihi kaynaklardan gerek Azerbaycan araştırmalarımızdan çıkardığımız netice itibariyle muğam formu, Türkiye’de ki fasıl konser programları ve sıra gecesi konser programlarıyla hacim ve bazı müzikal yapılar açısından benzerlik taşısa da, aynı değildir. Hacim açısından muğam formu gibi büyük mûsikî formlarının varlığı, Fasıl, Takım (Özkan, 2006, s. 111112), Kâr, Kâr-ı Nâtık, Nayî Osman Dede’nin Mîrâciye’si, Mevlevî Ayinleri, Mevlid-i Nebevî, Na’tlar, Kasîdeler, Duraklar, Münâcat ve Mersiyeler (Yavaşca, 2002, s. 403746), Âşık Fasılları (Şenel, 2007), Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi’nde malumdur. 38 Maya, Bozlak, Hoyrat ve Baraklar (Yavaşca, 2002, s. 401). Uzun havaların muğam formunun yerini alabileceği, aynı olduğu manası çıkarılmamalıdır. Ayrıca Muğamlarda benzer özellikleri gösteren Uzun havaların yerini alamaz form açısından farklıdırlar. 39 Dini musiki zikir meclislerinde musiki icra edildiğini bilinmektedir (Uludağ, 1992, s. 223). 32 Muğam Kasîde Gazel Uzun Havalar Sistemleşme Dönemi Dini Musiki Tilâvet Kıraat Ezan Şekil 1:Muğam Formu’un İnkişaf Merhalesi Azerbaycan’ın Karabağ şehrinde dini mûsikî eğitimi vermek için kurulmuş okullarda, iyi hafızların yetiştiği, daha sonra meşhur hânende ve usta muğam icracıları oldukları bilinmektedir (Səfərova Z. , 2001, s. 21-25). Bu mûsikî mekteplerinde yetişmiş mûsikîşinasların, mûsikî ve şiir meclislerine katıldıkları, meşhur oldukları ve Azerbaycan muğamlarının inkişafında rol aldıkları düşünülmektedir. Bu mûsikî ve şiir meclislerinden kısaca bahsetmek gereklidir. Bunlardan ilk sayılması gereken 19. yüzyıl Azerbaycan’ın Mûsikî ve sanat merkezi olan, Mir Muhsin Nevvab, Harrat Kulu, Esed Oğlu Mirza Sadık, Hacı Hüsü 40 , Meşedi İsi 41 , Garyağdı Oğlu Cabbar gibi mûsikîşinaslar ile birlikte Şuşa’da toplanan Meclisi Hâmuşan 42 , Ferâmuşan 43 ve Han kızı Hurşid Banu Natevan rehberliğinde toplanan Meclisi Üns 44 meclisleridir. İkinci olarak sayılması gereken Ağa Kerim Salik, Ağa Dadaş Müniri, Ağa Seyid Oğlu Ağabala gibi mûsikîşinaslar ile birlikte Mansurov’ların evinde Bakü’de 45 toplanan “Mecmeüş-Şüera” 46 mûsikî ve şiir meclisidir. Üçüncü olarak ise Seyid Azim Şirvânî, Mehemmed Sefa, Mirza Mehemmed Hasan gibi mûsikîşinasların katıldığı Şamahı 47 Beytüs Sefa 48 mûsikî ve şiir meclisini saymak gereklidir. Bunlara ilaveten 40 41 42 Hüsü adı Hüseyin adından geliyor olmalıdır. İsi adı Hz. İsa adından geliyor olmalıdır. Suskunlar Meclisi (Orucov, 2006, s. 421) Unutulmuşlar Meclisi (Zöhrabov, 2004, s. 9) 44 Ülfet Meclisi, edebi meclis, 1897’ye kadar H.G. Agâh’ın evinde toplanılarak devam etmiş, Karabağ Hânendelerinin de davet olunup muğamlar icra edilip gazeller okunan bir meclistir (Abdullazade, et al., 2008, s. 127). 45 Abşeron olarakta geçmektedir. Eskiden köylerden ibaret olan, Azerbaycan’ın yerleştiği yarım adadır. 46 Şairler Meclisi (Zöhrabov, 2004, s. 10). 47 Şirvan adıyla da anılan, Bakü’ye yakın bir şehir. 48 Rahatlık ve eğlence evi (Zöhrabov, 2004, s. 10). 43 33 Lenkeran’da “Fövcül Füsaha” 49 , Ordubad’da “Encümeni Şüera” 50 meclislerini de saymak gereklidir (Zöhrabov, 2004, s. 9-10). Âlimlerin, Filolog ve Şairlerin, Hattat ve Ressamların, hânende ve sâzendelerin katıldığı bu meclisler, Şuşa’da, Şamahı’da, Bakü’de, Ordubadda ve Lenkeranda düzenlenmişlerdir. Muğamların tefsiri, tebliği ve inkişafı açısından mühim kıymet ihtiva eden bu meclisler, mûsikîşinasların, hânende ve sâzende destelerinin talimhane ve incesanat okulları olmuşlar, devletin ve halkın ilmi ve bedii sanatlar açısından irşadı ve inkişafını sağlamışlardır. Bu meclislerin, özellikle Fransız ve diğer emperyalist sömürgeci devletlerin, I. Dünya savaşı sebep ve sonuçlarıyla ilişkili olarak, Ermeni çetelerin sistematik yönlendirilmesi ve desteklenmesiyle, Doğu Anadolu (McCarty, 2005), Azerbaycan (Abışov, 2007) ve Kafkaslarda soykırım (Hacıyev, 2010, s. 9-18) ve işgal eylemlerine girişmeleri, sonrada Sovyet işgali sebebiyle toplanamadıkları, toplanmalarına müsaade edilmediği, o dönemin siyasi ve içtimai şartlarına bakılarak söylenebilir. Muğam Formu’nun, dünyanın ilk sistemli irticalî (doğaçlama) mûsikî üslubunu kazanmasına zemin hazırlayan, bilavasıta inkişaf merhalesinde yükselmesini sağlayan işte bu meclisler olmalıdır. Muğam formunun bugüne kadarki tebeddülâtı neticesinde, form açısından muasır noktaya geldiğini söyleyebilmek için, sistemindeki eksikliklerin giderilmesi, gelişen metodolojik yöntemlerle tedris programlarının iyileştirilmesi gerektiği düşünülmektedir. Müellifi Safiyyüddin Abdülmü’min Urmevî olan, Kitâbü'l-Edvâr’ın IX. bölümünde ki şûbe tarifi (Uygun, 1999, s. 216), günümüz Azerbaycan Muğamlarındaki şûbe tarifi ile uymaktadır. Şûbe teriminin temel mûsikî fikrinin, bugünkü kompozisyon ilminde öğretilen en basit iki cümle olan, soru soran bir mûsikî cümlesi ve soruya cevap veren bir mûsikî cümlesi olarak görülmesi, hacim itibariyle en az 2 cümleden oluşan bir seyir manasında algılanması gerekir. Çünkü böyle basit bir mûsikî cümlesinde modülasyon, geçki düşünmeyiz. Azerbaycan muğam terkîblerini oluşturan şûbe’ler de belirli bir dizi etrafında geçki yapılmaksızın oluşmaktadır. Bir makām terkîbinin parçası oldukları için, tek başlarına mûsikî fikirleri noksan olacağından, bir mûsikî eseri sayılmamaları gerekir. 49 50 Güzel konuşanlar destesi. Şairler cemiyeti. 34 A. MUĞAM METİN İLİŞKİSİ 51 Hânendenin, hem pest hem de zil 52 perdelerde, geniş bir ses sahasına yayılan sesiyle, doğaçlama karakterli mûsikî cümlelerinde yaptığı asma ve yarım kalışlarla metni anlaşılır kıldığı, metni merkezine alarak mûsikîyi bir araç olarak kullanıp metnin esas rol oynamasını sağladığı açıktır. Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinde mûsikî bir araçtır. Asıl amaç metnin dinleyiciye ulaşması ve onu etkilemesidir. Mûsikîyi, metnin anlamını artırıp anlaşılır kılacak şekilde bir araç olarak kullanmışlardır. Dolayısıyla metin çok önemlidir. Metin seçimi o kadar etkilidir ki, eğer dinleyicinin edebi mâlumat seviyelerinin altında bir gazel seçilirse, dinleyicinin nabzı tutulmazsa, hânendenin sesi, sâzendelerin icrası güzel olsa bile takdir edilmezler. Muğamların metni en çok Nizami (XII), Fuzuli (XVI), Vakıf (XVIII), Zakir, Seyid Azim Şirvani, Nebati (XIX), yakın tarihten Aliağa Vahid (1965) ve Samed Vurgun (1956) gibi şairlerin aruz vezninde yazılmış gazellerinden seçilerek okunmaktadır (Zöhrabov, 1991, s. 80-82). Aruz vezni ile yazılmış metinlerin dışında, koşma, bayati, muhammes gibi şiirlerde kullanılmıştır. Bir muğam icra edilirken, muğamın hacmine göre en az bir, en çok üç ile beş arasında gazelden istifade edildiği görülmektedir. Hânende, gazel seçimlerini şûbe’nin ve gûşe’nin müzikal tesirine uygun olacak şekilde, muhtelif konulardan oluşturabilmektedir. Aynı metinlerin aynı muğam ailesinde 53 istifade edilmesi mümkün olmakla birlikte, muğam ailesi dışında okunması gelenekte yoktur (İsmayilov M. S., 1984, s. 80). Meselen, Rast ailesinde okunan gazeller Humâyun Makāmında okunmaz. Şiir ve Gazeller, muğamların şûbe ve gûşelerinin insan üzerinde bıraktığı müzikal tesiri ile birbirine uygun olmalıdır. Kısaca metin temasının müzikal yapı ile, müzikal yapının da metin ile uyum içinde olmalıdır. Muğam icracılarının, iyi seviyede mûsikî eğitimi almış, bestekârlık istidadına malik, doğaçlama becerisi kazanmış ve bunda ustalaşmış, edebi şiir dilini kāide ve üslup özellikleriyle nazari ve ameli açıdan kullanabilmesi zaruri görünmektedir (Abdullazade, 51 Bu başlık altında örneğini verdiğimiz gazeller ve şairler hakkında ki açıklamaları, Dicle Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Araştırma Görevlisi Yılmaz Akdemir ile çalıştık. Doktora tezinin basılması münasebetiyle ilgili bölüm başlığı altına sonradan ekleyerek muğam metin ilişkisini daha anlaşılır olmasını hedefledik. E-mail: yilmazakdemir@msn.com 52 Tiz, Gazimihal 15 perdeli bir sazın 7 ile 15. Perdeler arasını zil perdeler olarak açıklamakta (Gazimihal M. R., 1975, s. 153), bu ifadeyle iki bölgenin birbirine inceliği ve kalınlığı bakımından ince veya tiz perdeler olarak algılanması gerekir. 53 Rast ailesi; Rast (Sol), Mahur Hindi (Do), Orta Mahur (Fa), Bayati Gaçar (Sib), Dügâh (Mib), 35 et al., 2008, s. 141). Bu saydığımız donanımlar muğam icracılarına geniş doğaçlama imkânları kazandırmaktadır. 1. Notalanan Eserlerin Metinleri Bu başlık altında vereceğimiz metinler ilgili şairlerin kitaplarında alındıkları yerde yazıldıkları gibi, meraklısına başvuru kolaylığı sağlamak amacıyla ek bilgi olarak verilmiştir. Her ne kadar sözlü eserlerde olduğu gibi müzik ve metin ilişkili görünse de, şiirlerin yazıldıkları dil ve dönem özelliklerini bilen edebiyatçıların bu konuları incelemesi daha iyi neticelerin çıkmasını sağlayacaktır. Bu sebepten ve tez konusunu genişletmek konuyu derinlemesine incelememizi engelleyeceği düşüncesiyle metin incelemesi yapılmamıştır. Metin incelemesi yapmadığımızdan ve dinleyerek notaladığımız eserlerde tam duyumu sağlayamadığımız noktalar olmasından dolayı çeşitli sıkıntılı yerler olabilir. Muğamlara konu olmuş gazel örneklerinin, ilgili dönem ve şairin edebi özellikleriyle birlikte günümüz Türkçesiyle etraflıca açıklanarak çalışılması başka bir araştırma konusudur ve çalışılması icracılar için yararlı olacaktır. Metinlerin sağ sütununda yer alan şûbe adları, ilgili satırda bulunan beyit veya mısraların okunduğu hisse adı olarak verilmiştir. Örneğin; Metinler Okunduğu Şûbe Şekil 2:Metinlerin tablolara yerleştirme şekli. Her satırda birden fazla hisse adı mevcut ise verilen hisselerde okunduğu ancak melodik açıdan farklı olduğu anlaşılmalıdır. Eğer herhangi bir şey yazılmamış ise incelediğimiz muğam icralarında okunmadığı anlaşılmalı fakat bu metinlerin bizim dinlediğimiz örnekler haricinde okunmadığı anlamına da gelmemektedir. Günümüzde, Doğu ve İslam Medeniyeti Musikisi içinde yer alan sözlü eserlerin hem öğretmenler hem de talebeler için edebi açıdan anlaşılmasının güçlüğü ortadadır. Bu zorluğa tabi olan formların en başında da daha çok kadim şairlerin gazellerinin metin olarak seçildiği muğamlar gelmektedir. Muğam metinlerinin günümüz Türkçesiyle izahatlarının yapılması, talebeler için eserlere başvuruyu kolaylaştırdığı gibi öğretmenler için de ders müfredatlarına malzeme olup, anlaşılır bir dille izah edilmesini de sağlayacaktır. Muğamlara konu olmuş gazel örneklerinin, ilgili dönem ve şairlerin başında Fuzuli (1556) gelmektedir. 36 2. FUZULİ Asıl adı Mehmed olan şairin doğum yeri ve tarihi hakkında net bir bilgi bulunmamakla birlikte doğum tarihinin (888/1483), doğum yerinin Necef, Hille veya Kerbela şehirlerinden biri olduğu tahmin edilmektedir. Fuzuli çok iyi bir eğitim almış, tefsir ve hadis gibi dini ilimlerin yanı sıra Arapça ve Farsçayı bu dillerde şiir yazabilecek derecede iyi öğrenmiştir. Bedensel hazlardan ziyade ilahi bir aşk, Ehl-i Beyt'e ve Hz. Muhammed (s.a.v)’e duyulan özlem, ayrılık acısı ve visal (kavuşma) gibi konular şiirlerinin başlıca konularını oluşturmaktadır. Duygu ve düşüncelerini çok içten ve lirik bir şekilde ifade etmiş, divan şairleri arasında lirizm alanında akla ilk gelen isimlerin başında olmayı başarmıştır. Çok sayıda eser veren şair Şah İsmail’in Bağdat’ı ele geçirmesinden sonra Beng ü Bade adlı eserini ona sunmuştur. Şairin Türkçe Divan’ı onun Türkçeye hâkimiyetini ve sanat gücünü gösteren en önemli eseridir. Bununla birlikte Arapça ve Farsça Divanları da vardır. Ünlü aşk mesnevisi Leyla vü Mecnun’u kaleme almış ve bu eser Türk Edebiyatında bu konuda yazılmış en meşhuru ve en güzeli olmuştur. Ayrıca Manzum olarak yazılmış kırk hadis tercümesi olan Tercüme-i Hadîs-i Erba’în, Sâkî-nâme adıyla anılan Heft-câm mesnevisi, Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’da şehit edilişinin işlendiği Hadîkatü’s-süedâ şairin en tanınmış manzum eserleridir (Şentürk, 2009, s. 297). Aşiyanı Mürgi Dil Aşiyanı mürgi dil zülfü perişanındadır Berdaşt Şûbesi Kanda olsam ey peri gönlüm senin yanındadır Mâye Şûbesi Aşk derdiyle hoşam el çek ilacımdan tabib Kılma derman kim helakım zehri dermanındadır Mâye Şûbesi Çekme damen naz edip üftadelerden vehm kıl Göklere açılmasın eller ki damanındadır Gözlerim yaşın görüp şur etme nefret kim bu hem Ol nemekdendir ki le’li şekkerefşanındadır Mesti habi naz olup cem et dili sedpareme Kim onun her paresi bir növki müjganındadır Bes ki hicranındadır hasiyyeti kat’i hayat Ol hayat ehline heyranem ki hicranındadır 37 Mâye Şûbesi Ey füzuli şem’ tek mütlak açılmaz yanmadan Tablar kim sünbülünden rişteyi canındadır Şekil 3: Fuzuli’nin gazeli (Füzuli, 2005, s. 125). 1) Ey peri yüzlü sevgili, gönül kuşunun yuvası darmadağın saçındadır. İki elim kanda olsa da gönlüm hep senin yanındadır. 2) Ey doktor, ben aşk derdi ile iyiyim. Beni iyileştirecek derdime derman olacak ilaçtan vazgeç ki beni öldürecek olan zehir, senin bana iyileşmem için sunduğun ilaçtır. 3 (Ey sevgili) Gönlü sana düşkün olanlardan naz yapıp eteğini çekme! Eteğine sarılan ellerin, (eteğini bırakınca) göklere sana beddua olarak açılmasından sakın! 4) (Ey sevgili) Gözümün yaşını tuzlu görüp de benden tiksinme, uzak kalma. Bu tat aynı zamanda şeker saçan dudağının tuzundadır. 5) Naz uykusunun sarhoşluğu ile gözlerin kapansın ki kapanan gözlerinle birleşen kirpiklerinin her bir parçası yüz parçaya ayrılmış gönlümü bir araya getirsin. 6) Artık yeter! Hayatın sona erdirilmesi yani ölüm senin ayrılığınla eşdeğerdir ve ben senden ayrı oldukları halde yaşayanlara hayret ediyorum. 7) Ey Fuzuli, can ipliğinde sevgilinin saçı yüzünden meydana gelen kıvrımlar mum gibi asla yanmadan açılmaz Şekil 4: Aşiyanı Mürgi Dil’in günümüz Türkçesine aktarımı (İpekten, 2010, s. 178). Gönlüm Açılır Zülfü Perişanını Gör Geç Gönlüm açılır zülfü perişanını gör geç Şikesteyi Fars Şûbesi Nutkum tutulur gönçeyi handanını gör geç Baktıkça sana kan saçılır didelerimden Şikesteyi Fars Şûbesi Bağrım delinir naveki müjganını gör geç Renalık ile kameti şümşadı kılan yad Şikesteyi Fars Şûbesi Olmazmı hacil servi huramanını gör geç Çok aşka heves edeni gördüm ki hevasın Terk etdi senin aşıkı nalanını gör geç Kafer ki değil mö’terifi nari cehennem İmana gelir ateşi hicranını gör geç Naziklik ile gönçeyi handanı eden yad Etmezmi heya le’li dürefşanını gör geç Sen hali dilin söylemesen nola füzuli El fehm kılır çaki giribanını gör geç 38 Şekil 5: Fuzuli’nin gazeli (Füzuli, 2005, s. 84). 1)Dağınık saçını görünce gönlüm (bir gül gibi) açılır. Gülen dudağını görünce nutkum tutulur. 2)Sana baktıkça gözlerimden kan saçılır, oka benzeyen kirpiklerini görünce bağrım delinir, delik deşik olur. 3)İncelik ve zarafet ile boyu şümşad ağacını hatırlatan (sevgili), senin salına salına yürüyen boyunu görünce utanmaz mı? 4)Aşka heves edeni çok gördüm; ki senin ağlayan âşıklarını görünce bunların hepsi bunu bir heves olarak görüp senden vazgeçti. 5)Kafir ki cehennem ateşinin korkusuyla değil, senin ayrılık ateşini görünce imana gelir. 6)İncelik ve çekicilikle gülen goncayı hatırlatanlar, senin la’l taşı gibi kırmızı dudağını görünce utanmaz mı? 7)Ey Fuzuli, sen gönlünün halini söylemesen ne olur ki? El, gönlünün halini senin yırtık yakanı görünce anlar. Şekil 6: Gönlüm Açılır Zülfü Perişanını Gör Geç’in günümüz Türkçesine aktarımı. Mende Mecnundan Füzun Aşıklık İstidadı Var Mende mecnundan füzun aşıklık istidadı var Aşıkı sadık menem mecnunun ancak adı var Nola kan dökmede mahir olsa çeşmim merdümi Nütfeyi kabildürür gamzen kimi üstadı var Kıl tefahür kim senin hem var men tek aşıkın Leylinin mecnunu şirinin eğer ferhadı var Ehli temkinem meni benzetme ey gül bülbüle Derde yok sabrı onun her lahza min feryadı var Öyle bedhalem kim ehvalım görende şad olur Her kimin kim dövr cövründen dili naşadı var Gezme ey gönlüm kuşu kafil fezayi aşkda Kim bu sahranın güzergahlarda çok seyyadı var Ey füzuli aşk menim kılma nasehden kabul Akl tedbiridir ol sanma ki bir bünyadı var Şekil 7:Fuzuli’nin gazeli (Füzuli, 2005, s. 123). 1) Bende Mecnun’dan daha fazla âşıklık yeteneği var. Aşkı doğrulukla yaşayan, sadık kalan gerçek âşık benim ve Mecnun’un sadece adı var. 39 2) Kanlı gözyaşı döken gözbebeğimin senin yan bakışın gibi üstadı var ki bundandır gözbebeğimin kan dökmede usta oluşu ve Kabil’in tohumudur. Buna hiç şaşılır mı ki? 3) (Ey sevgili),Nasıl ki Leyla’nın Mecnun’u, Şirin’in de Ferhad’ı varsa sende benim gibi bir aşığın olduğu için gururlan, övün! 4) Ey gül yüzlü sevgili, beni bülbüle benzetme. Ben ağırbaşlı, sabırlı biriyim. Bülbülün dert çekmeye sabrı yok onun her anı gül’e feryatlarla dolu. 5) Aşkın eleminden) Öyle kötü durumdayım ki, kimin dünya derdinden gönlü tasalı olsa halimi görünce kederi gider, neşelenir. 6)Ey gönlümün kuşu, aşk göğünde başıboş, dalgın dolaşma ki bu ovanın geçidinde pusu kurmuş avını bekleyen çok avcısı vardır. 7) Ey Fuzuli, tarikat ehlinin aşkı yasaklayan nasihatlerini kabul etme. Bunlar aklın kurallarıdır ve bunların bir temele dayandıklarını düşünme. Şekil 8: Mende mecnundan füzun aşıklık istidadı var’ın günümüz Türkçesine aktarımı (İpekten, 2010, s. 178-182). 3. ALİAĞA VAHİD Azerbaycan’ın önemli gazelhanlarından Aliağa Vahid on dokuzuncu yüzyılın sonlarında 1895 yılında Bakü’de doğmuştur. Çocukluk yıllarında molla hanede okumaya başlayan şair daha sonra maddi güçlüklerden dolayı tahsilini yarıda bırakmış ve marangoz çıraklığı yapmaya başlamıştır. Aliağa Vahid, genç yaşlarda Bakü’deki Mecme-ü’ş-şera denilen şairlerin edebi meclislerine katılmış, Azer, Müniri gibi önde gelen Azeri şairlerin tesiri ile lirik şiirler yazmaya başlamıştır. Satirik şiirlerinde toplumsal eksiklikleri, zorlukları, zulüm ve haksızlığı çekinmeden ele almış ve bunları tenkit etmiştir. Aliağa Vahid, 1914-1915 yıllarından itibaren Basiret, iqbal, Tereqqi, Babayi Emir gibi dergi ve gazetelerde boy göstermeye başlamıştır. Mizahi yazılarını, gazel ve kısa hikayelerini İqbal, Zehmet, Bayrağ-ı Edalet, Besiret, Tuti, Mezeli gibi gazete ve dergilerde yayımlatmıştır. Aliağa Vahid’in “Tamahın Neticesi” adlı ilk satirik şiirler kitabı 1916 yılında yayımlanmıştır. Aliağa Vahid, uzun yıllar Molla Nasreddin dergisinde çalışmıştır. Burada onun sayısız, mizahi ve tenkit edici şiirleri yayımlanmıştır (Kaya, 2011, s. 4-5). Vahid, gazel sahasına, sade, canlı yeni bir ruh getirmiştir. Onun insanlara doğruluğu ve yüksek ahlaklı olmayı telkin eden ifade tarzındaki sadelik, güzellik onu gelmiş geçmiş tüm gazelhanlar seviyesinden çok daha yükseğe çıkarmıştır. O gazellerinde orijinaldir. Gazeli, şiir gibi muasırlaştıran, halk dilinde güzel numunelerini yazmaya nail olan Vahid, haklı olarak Azerbaycan Sovyet şiirinin öncüleri arasında olmuştur (Nurioğlu, 1989, s. 7). 1928-1936 yıllarında "Kommünist" gazetesi redaktörlüğünde edebî işçi, Azerbaycan Devlet Neşriyatı'nda musahhih olarak çalışmış ve sanat faaliyetine ömrünün sonuna kadar devam etmiştir. 1959 yılının ekim ayından sonra emekliye ayrılmış ve 1965 yılının 30 Eylülde, Bakü'de vefat etmiş, "Fehri Hiyaban"da toprağa verilmiştir (Vagıf, 1993, s. 5). Aşkın Tamam Neşesi Divaneliktedir 40 Aşkın tamam neşesi divaneliktedir Berdaşt Şûbesi Meyhanenin melahati mestaneliktedir Cahiller ile arifin olmaz alakası Berdaşt Şûbesi Hal ehlinin tekamülü ferzaneliktedir Lelin hayali gönlüme dolsa acep değil Mâye Şûbesi Gizli hazinenin çoğu viraneliktedir Yetmez vefası ahire namert olanların Berdaşt Şûbesi Şahsın bütün deyaneti merdaneliktedir Vahid eğerçi sanata kıymet verirse halk Mâye Şûbesi Şiirinde kadri kıymeti dürdaneliktedir Şekil 9:Aliağa Vahid’in gazellerinden (Vahid, 2005, s. 269). 1) Aşkın bütün neşesi deliliktedir ve meyhanenin güzelliği sarhoşluktadır. 2)Cahiller ile gönül gözü açık olan arifleri bir tutmak yanlıştır. Sofuların olgunlaşması bilginliktedir. 3)O yakut taşı gibi kırmızı dudağının hayali gönlüme dolsa buna şaşılır mı? Gizli hazinenin çoğu viran olmuş yıkıntı halindeki gönlümdedir. 4)Namert olanların göstereceği vefa, sonuna kadar değildir, yetmez. Sen bir hükümdarsın ve dayanağın mertliktir. 5)Ey Vahid, eğer halk sanata kıymet verirse şiirin de kadri ve kıymeti bir kabuğun içindeki inci gibidir. Şekil 10:Aşkın tamam neşesi divaneliktedir’in günümüz Türkçesine aktarımı. Sevgilim Aşk Olmasa Varlık Bütün Efsanedir Sevgilim aşk olmasa varlık bütün efsanedir Mâye Şûbesi Aşkı dem mahrum olan insanlığa biganedir Sevgidir yalnız muhabbettir hayatın cevheri Mâye Şûbesi Bir gönül ki aşkı zevkin duymasa gamhanedir Men esiri aşkıyam öz halkımın öz yurdumun Mâye Şûbesi Sevmeyen öz halkını öz yurdunu divanedir Koy vatan daim ışıklansın güzel bir şem tek Mâye Şûbesi Gönlüm ol şemin ziyasın seyr eden pervanedir Nazenin rena güzellerdir bakırsan her yana Bes bu toprak indi bir cennet deyil aya nedir Ülkemizde gör neler var başka bir alemdeyik Uşşak Şûbesi 41 Her çiçek bir nazenin her gönçe bir cananedir Vahidem men sevgilim menden hiyanet görmezsen Şairem aşkım de öz kalbim gibi merdanedir Uşşak Şûbesi Şekil 11:Aliağa Vahid’in gazellerinden (Vahid, 2005, s. 271). 1)Ey sevgili, aşk olmazsa varlığın tümü bir efsanedir, hayaldir ve aşktan uzak kalan insanlığa yabancıdır. 2)Hayatın cevheri-özü yalnızca muhabbet ve sevgiden oluşur. Bir gönül ki aşkın ateşine düşüp bundan zevk duymazsa o gönül içi acılar ve kederlerle dolu gam evidir. 3)Ben kendi halkımın, kendi yurdumun aşkının esiriyim. Kendi yurdunu, halkını sevmeyen divanedir. 4)Ey sevgili vatan aşkını koy gönlüne, her zaman bir mum gibi ışıklar saçıp aydınlansın. Gönlüm o mumun parıltısını seyreden bir pervanedir. 5)Her yana baksan güzel, nazlı ve çekici güzeller görürsün. Peki şimdi bu toprak cennet değil de nedir? 6)Gör, neler var ülkemizde biz başka bir âlem de yaşıyoruz. Her çiçek nazlı, her gonca gül gibi bir sevgilidir. 7)Ey gül yüzlü sevgilim, ben Vahid’im ve benden ihanet bekleme. Şairim, aşkım da gönlümdeki sözler gibi mertçedir. Şekil 12: Sevgilim aşk olmasa varlık bütün efsanedir’in günümüz Türkçeye aktarımı. Biz Bir Katar Tutiyi Şirin Sühenleriyik Biz bir katar tutiyi şirin sühenlerik Vilayeti Şûbesi Öz nağmemizle ziyneti servi çemenlerik Gül yüzlüler teranemizin hasretin çekir Vilayeti Şûbesi Bağı vatanda bülbülü hoş nağmezenlerik Bir kimse bilmeyir ne herabatilerdenik Meyhaneler müsafiri rindi kühenlerik Bizden hemişe zek alıp erbabı marifet Vilayeti Şûbesi Biz ehli hale etr saçan yasemenlerik Maşukemiz hakiki züleyhayı erdir Vilayeti Şûbesi Aşk aleminde yusufi gül pirihenlerik Lövh üzre pirimiz bizi yazmış şehidi aşk Meydanı edli dadde gülgün kefenlerik 42 Cavid 54 hemişe halkımızın hatırındadır Vilayeti Şûbesi Vahid o yoksada ruhi ile hem vetenlerik Şekil 13:Aliağa Vahid’in gazellerinden (Vahid, 2005, s. 119). 1)Biz bir gönül kuşu sürüsü gibi hoş söz söyleyenlerdeniz. Kendi nağmelerimizle kendi bahçemizin servilerindeniz. 2)Gül yüzlü sevgililer, ezgilerimizin hasretini çeker. Vatan bağında bülbül gibi güzel şarkı söyleyenlerdeniz. 3)Kimse bilmez ama biz meyhane düşkünüyüz, meyhanelerin misafiri, cehennem gibi yanan âşıklarıyız. 4)Marifet ehli her zaman bizden zevk alır. Biz gönül ehline güzel kokular saçan yaseminlerdeniz. 5)Sevdiğimiz gerçek Züleyha’dır. Biz aşk âleminde Yusuf gibi gül kokulu gömleklilerdeniz. 6)Pirimiz (Ezelden yazılan) levh-i mahfuza bizi aşk şehidi diye yazmış. Adalet meydanında gül kokulu kefen giyenlerdeniz. 7)Cavid her zaman halkımızın gönlündedir. Vahid o yoksa biz ruhu ile yaşarız. Şekil 14:Biz bir katar tutiyi şirin sühenlerik’in günümüz Türkçesine aktarımı. El Düştü Bütün Hayrete Divaneliğimden El düştü bütün hayrete divaneliğimden Şikesteyi Fars Şûbesi Sırrım demedim bir kese merdaneliğimden Hakisteri aşkam mene tehkir ile bakma Şikesteyi Fars Şûbesi Min gence çıkar zahire viraneliğimden Mecnun gibi men barigahı aşkı beğendim Şikesteyi Fars Şûbesi Geçtim bu temenna ile şahaneliğimden Irak Şûbesi Mehmur gözün fikri ile bade çok içtim Müberrige Şûbesi Bir kimse zarar görmedi mestaneliğimden Her lalerühün şem kimi aşkına yandım Bir lahza heber tutmadı pervaneliğimden Divaneyi aşk olmağa her kim heves etse Şikesteyi Fars Şûbesi Evvelce gerek ders ala rindaneliğimden Pençgâh Şûbesi Vahid men o hakem yene meyhanede bir gün Müberrige Şûbesi Bir zevk yeter aleme peymaneliğimden Pençgâh Şûbesi Şekil 15: Aliağa Vahid’in gazellerinden (Vahid, 2005, s. 179-180). 54 Hüseyin Cavid’e ithaf edilmiştir. 43 1)El, divaneliğimden büsbütün hayrete düştü. Sırrımı mertliğimden kimseye demedim. 2)Ey gül yüzlü sevgili, aşk ateşinin külüyüm bana küçümseyerek bakma. Yıkılmış olan zahirimden bin hazine çıkar. 3)Ben Mecnun gibi bir aşk yükünü sevdim. Bu boyun eğip selam verme ile şahaneliğimden geçtim. 4)O mahmur, baygın bakan gözünün düşüncesi ile bir hayli şarap içtim. Hiç kimse sarhoşluğumdan zarar görmedi. 5)Her an bir mum gibi aşkına yandım. Bir an olsun pervane oluşumdan haberi olmadı. 6)Her kim ki heves ederse aşk divanesi olmaya evvela gönül erliğinden ders alsın. 7)Ey Vahid, ben o toprağım ki yine meyhanede bir gün. Kadehimden âleme bir(anlık) zevk yeter. Şekil 16:El düştü bütün hayrete divaneliğimden’in günümüz Türkçesine aktarımı. 4. SAMED VURGUN 21 Mart 1906 Kazak bölgesindeki Salihli kentinde doğdu. Asıl adı Samed Yusufoğlu Vekilov’dur. 1918’de Kazak’ta kurulan iyi bir okulda eğitimini sürdüren şair bu dönemde Puşkin Lermontov, gibi Rus edebiyatının önde gelen yazarları öğrenme fırsatı buldu. Aynı zamanda Tevfik Fikret, Namık Kemal’i inceledi. Yaklaşık 1922’de ilk şiirleri yayınlanmaya başladı. Ancak adını ilk duyurduğu şiiri “Civanlara Hitap” 1925 yılında geniş çevrelere ulaştı. Sonraki yıllarda bölgedeki birçok gazete ve dergide yazıları, şiirleri yeraldı. Bu dönemde “Vurgun” adını kullanmaya başladı. Lirik ve poetik şiirlerini topladığı ilk kitabı “şairin Andı” Moskova Edebiyat Fakültesinde okuduğu 1930’lu yıllarda yayımlandı. Azerbaycan Halkının milli-içtimai düşünce, ahlak ve maneviyat yapısını Samed Vurgun şiirinde bulmuştur. Şairin poetik ilhamı, onun sanatkarane deyişleri ve felsefi mukayesesi coğrafi ufukları birleştirmeyi başarmıştır (Salmansoy, 2005, s. 2). Şiirlerini samimi duygularla kaleme alan şair ölümünden kısa bir süre önce “Azerbaycan Halk Şairi” unvanını almış ve 27 Mayıs 1956’da vefat etmiştir. Meysiz Mezesiz Can İle Canan Olabilmez Meysiz mezesiz can ile canan olabilmez Mâye Şûbesi Sevda dediğin herkese meydan olabilmez Arifleri dindir ki nedir şiir ile sanat Mâye Şûbesi 44 Şair yaranan emre peşiman olabilmez Gönlüm evi bir gülşene benzer ki ezizim Min badi hezan esse de viran olabilmez Kalbin yüreğin odlarına yanmasa bir söz Uşşak Şûbesi Dillerde ağızlarda o destan olabilmez Girdim güneşin koynuna min bir seherim var Uşşak Şûbesi Bülbül de menim gül de zimistan olabilmez Yüksel fakat insanlığa pis gözle bakanlar Uşşak Şûbesi Dünyada bir ad koysada insan ola bilmez Hoşbaht elimin yurdumun öz vurgunuyam men Bundan da güzel bir daha devran olabilmez Uşşak Şûbesi Şekil 17:Samed Vurgun’un gazellerinden (Vurgun, 2005, s. 234). 1)İçkisiz ve onun tadı niteliğinde olan mezesizlikle can ile canan olmaz; sevda denilen yürek yangını herkesin at koşturacağı bir meydan olamaz. 2) Ariflerin bileceği iş dindir, şiir ile sanat nedir ki? Şiire gönül veren yarenlerin pişmanlığı olamaz. 3)Ey azizim, ey benim için değerli olan, gönül evim bir gül bahçesidir. Bin hazan rüzgârı esse de yuvam yıkılamaz. 4)Kalbin, yüreğin ateşlerde yanmazsa eğer bir söz gönüllerde, ağızlarda, yer almazsa destan olamaz. 5)Güneşin koynuna girdim, bin bir sabahım var. Bülbül de benim, gül de, hiç kışım olamaz. 6)İnsanları hor görüp kötü gözle bakanlar yükselip dünyada bir yerler erişse de insanlık makamının uzağında kalırlar. 7)Ben Vurgun’uyum bu Hoş-baht ülkesinin yurdunun. Bundan daha güzel bir dünya olamaz. Şekil 18:Meysiz mezesiz can ile canan olabilmez’in günümüz Türkçesine aktarımı. 5. MOLLA PENAH VAKIF XVIII. Yüzyıl Azerbaycan Edebiyatının en güçlü temsilcisi Molla Penah Vakıf’tır. Vakıf, 1717 yılında Kazak vilayetinin Gırag Salahh köyünde dünyaya gelmiştir. 1759 yılında Gürcistan sınırında meydana gelen karışıklıklardan sonra birçok aile Kazak'ı terk etmiş, köyler boşalmıştır. Vakıf, ailesiyle birlikte geldiği Terterbasar'da ve Şuşa'da özel okullarda ders verir. Bir süre sonra Karabağ hanı İbrahim Han, Vakıfı sarayına davet eder. Molla Penah Vakıf, ömrünün sonuna kadar bu sarayda kalmıştır. Molla Penah Vakıf yaratıcığı ve halk şiirine hakimiyetiyle Azerbaycan Edebiyatında 45 büyük bir üstünlük kazanır. Vakıf asrın tezatlarını, sevinç ve kederlerini daha parlak ifade ettiği için Azerbaycan Milli Edebiyatının bu devrini “Vakıf Devri” olarak adlandırmak yanlış olmaz. Vakıf, Azerbaycan şiir tarihinde güzellik ve sevgi şairi olarak kabul edilir. Onun gerçekçi ve halkın duygularını anlatan şiirleri dil, üslûp ve estetik açıdan da güzel ve yenidir. Şairin koşma, tecnis, muhammes ve gazel gibi türlerde çok sayıda eseri vardır (Araslı, 2004, s. 3). Molla Penah Vakıfın şiirleri defalarca yayımlanmış ve hakkında birçok makale ile eserler yazılmıştır. Vâkıfın "Bak" ve "Görmedim" adlı şiirleri ise dönemin Azerbaycan Edebiyatının en değerli örnekleridir. Bir beyaz gerdenli mermer sineli Gerdanına kurban minalar olsun Vilayeti Şûbesi Ucu ter ciğalı siyah tellerin Sedkesi yaşılbaş sonalar olsun Ne dedim men sana ey yüzü mahım Dilkeş Şûbesi Sen menden küsüpsen ey kıblegahım Öldür meni ger var ise günahım Al kanım ellerde henalar olsun Nece ki görürsen özün filmesel Camalındır cahan içre bibedel Özün kimi gerek hoyun da güzel Sende neçün bele edalar olsun Dost dost ile ebes yere savaşmaz Sevenin sevenden gönlü bulaşmaz Bikef olmak güzellere yaraşmaz Güzelde gerek hoş sefalar olsun Eşitdim küsüpsen terpendi derdim Kürdi Şûbesi Yalvarıp gönlünü almak isterdim Kulluğuna name yazıp gönderdim Bizden sene çok çok dualar olsun Vaqıf canan ile ter oldu ara Kürdi Şûbesi İmdad sene kaldı eyle bir çara Bir kâfiye kayır gönder ol yara Belki derdimize devalar olsun 46 Şekil 19:Molla Penah Vaqıf’ın koşması (Vaqif, 2004, s. 91). 1)Bir beyaz gerdanlı, mermer göğüslü gerdanına varlık kurban olsun. Ucu taze çıkan siyah tüylerinin sadakası yeşilbaşlı ördekler olsun. 2)Ey ay yüzlü güzel, ben ne dedim ki sana? Ey gönlümün kıblesi, sen bana küsmüşsün. Eğer var ise günahım öldür beni. Al kanım ellerde kına olsun. 3)Nasıl ki kendini hikâyelerde görürsen bundan dolayı söylenir ki yüzünün güzelliği cihanın içinde eşsizdir. Kendin gibi soyun da güzeldir senin. Yoksa sen de neden böyle tavırlar bulunsun. 4)Dost dost ile boş yere savaşmaz. Sevenin sevenden gönlü bulaşmaz. Güzellere keyifsiz olmak yakışmaz, güzelde hoş Safalar olmalı. 5) (Ey sevgili) İşittim ki bana küsmüşsün derdim çoğaldı. (Ancak) Yalvarıp gönlünü almak isterdim. Kulluğuna talip olmak için (ismimi yazıp) mektup gönderdim. Bizden sana çok çok dualar olsun. 6) Ey Vakıf, sevgili ile tazelendik, hoş olduk. (O sevgili) senden medet istedi, (Ona) bir çare kıl. (O sevgiliye) bir şiir hazırla ve sun ki, belki aşkın yarattığı içimizdeki bu derde deva olur. Şekil 20:Bir beyaz gerdenli mermer sineli’nin günümüz Türkçesine aktarımı. B. MUĞAM ADLARININ MENŞEİ Muğam adları bir dizinin dereceleri ile ilgili olabilmektedir. Mansur akordunda perdelerin eski kullanımı, yegâh I. derece, dügâh II. derece, Segâh III. derece, çargâh IV. derece, pençgâh V. derece, şeşgâh VI. derece, heftgâh VII. derece ve heştgâh I. derecedir. Şekil 21: Mansur akordunda perdelerin eski kullanımı (Uygun, 1999, s. 59). Bolaheng 55 akordunda (G3) perdelerin yeni kullanımı, rast (yegâh) I. derece, dügâh II. derece, segâh III. derece, çargâh IV. derece, neva (Pençgâh) V. derece, hüseyni VI. derece, evc (Heftgâh) VII. derece ve gerdaniye (Heştgâh) I. derecedir (Uygun, 1999, s. 59). Hızır Ağa (1796) zamanında ana perdenin Rast olduğu, yegâhın oktavı olarak Pençgâh yerine neva’nın kullanıldığı, Evc perdesinin ise eski tiz Segâh 55 Bolaheng akordu piyanoda 3. Oktavdaki sol sesine (G3) tekabül etmektedir (Yavuzoğlu, 2008, s. 35). 47 olduğunu belirtmesiyle de Heftgâh perdesinin Evc perdesine dönüştüğü ortaya çıkmaktadır (Uslu, 2007, s. 65-66). Şekil 22: Bolaheng akordunda perdelerin yeni kullanımı (Uygun, 1999, s. 59). Rauf Yekta Bey yegâh perdesinin, Rast perdesi olarak anılmaya Abdülkâdir Merâgî döneminde başlandığını aktarmaktadır (Yekta, 1924, s. 57). Muğam adları yukarıda belirttiğimiz gibi perde adları olabildiği gibi, ülke adları, tarihi şahsiyet adları, hayvanat âlemi adları, ırkî adlar, mûsikî ifadelerine göre isimler şeklinde olabilmektedirler. Ülke, şehir veya mahalle adları Karabağ Şikestesi, Irak, Azerbaycan, Şiraz, Isfahan, Nişabur, tarihi şahsiyetler Baba Tahir ve Hüseyni, hayvanat âlemi Balu Kebuter “Kanatlı Güvercin”, Zengi Şötör ”Deve Ritmi”, ırkî adlar Bayati Türk ile ilgili oldukları görülmektedir. Mûsikî teknik ve ifadelerine göre Semayı Şems, Dilkeş, Kesme Şikeste olarak sıralayabiliriz (Zöhrabov, 1991, s. 76-77). C. MUĞAM İCRACILARI Muğam icrasında müşayet eden Tar, Kemençe ve hânende 56 üçlüsüne, Hânende - Sâzende Destesi veya Muğam Üçlüğü denmektedir. Tar ve Kemençe, Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinin birçok bölgede icrasının yapıldığı, tınısal özellikleriyle ince sanata elverişli kıymetli Azerbaycan sazlarıdır. Muğam icrasında ve muğamların inkişafında Tar’ın ehemmiyeti çok büyüktür (İsmayilov M. S., 1984, s. 59). Azerbaycan Tarı, büyük ve küçük çanaklara 57 bağlanmış bir kolun küçük ve büyük herekleri 58 üzerinde gerilmiş 10-12 telden ibaret olup, sîne (döş) üstünde mızrap ile çalınır. Çanakların üzerine büyük baş hayvanların yürek zarı geçirilir. Mızrap, perde ve küçük büyük aşıklardan 59 oluşur (Əzimli, 2009, s. 4). İki alt ak simler 60, iki orta sarı simler, iki 56 Hânende, Gaval (def) denilen bir ritim aleti çalmaktadır. Bütün bir parçadan biri küçük biri büyük olacak şekilde oyma yöntemiyle açılmış tar sazının gövdesi. 58 Köprü veya eşik demektir. 59 Tellerin bağlandığı, akort etmek için tellerin duruma göre gerilip gevşetildiği kulak veya burgulara aşık denmektedir. 60 Sim tel demektir. 57 48 üst kök simler, bir bam ve 4 tane zeng (çingene) telinden oluşmaktadır. Kökleme akort etmek demektir (Rüstemov S. , 1994), ancak köklemek kelimesinin barındırdığı mana, icra edilen makāmın iyi tınlaması için sazın teknik özelliklerine ve icra bölgesinin hususiyetlerine göre akordu düzenlemektir. Bağlama’nın, bağlama düzeni, bozuk düzen veya Misket düzenine göre akortlanması buna iyi bir örnektir. Meselen Rast Muğamı icra edileceği vakit icracı tarını Rast Muğamına kökler. Alt ak tel C4 61, orta sarı tel G3 ve üst kök tel D4, üst sarı bam tel orta sarı telin oktavına G2, birinci zeng teli de orta sarı simlerin ziline G4 ve ikinci zeng tel alt ak telin ziline C5 köklenir (Əzimli, 2009, s. 4-11). 2 çizgi do anahtarında notaya alınır. Genel itibariyle tar C4’e değil B3’e köklenip, 2 çizgi do anahtarıyla okunur. Sîne üzerinde çalındığı için ağırlığının hafif ve sesinin gür olması makbuldür. Ahmet Bakıhanov, Muğamların icrasında Tar’ın do (C4) notasına köklenmesinin, tellerinin çabuk kırılmasına sebep olduğu, bunun yerine Tar’ın si (B3) akortlanmasının daha uygun olduğunu belirtmektedir (Bakıhanov A. , 1985, s. 33). Muğam destesi sazlarından biride Kemençe’dir. Kemençe, telli, yay ile çalınan, esas itibariyle ceviz ağacından, küre şeklinde oyma veya kelebek çanak, silindir şeklinde kol, aşıkların bulunduğu kelle, şiş denilen demir mil ve dört telden ibarettir. Çanağın yüzüne balık derisi veya büyükbaş hayvanların ciğerinin zarı ile kaplanır. Tarihi hem edebi kaynaklara dayanan, minyatürlerde tasviri yapılan bir sazdır. Yay ise, yay şeklinde bir ağaç çubuğun bir ucundan diğer ucuna kadar bağlanmış bir tutam at kuyruğundan oluşur (Abdullazade, et al., 2008, s. 97-98). Akordu ise 4. tel si, 3. tel mi, 2. tel si ve 1. tel mi şeklindedir (Zöhrabov, 1991, s. 100). Günümüz kemençe icracılarından Arif Əsədullayev’in, muğamların öğrenilmesi ve icrası üzerine eserler verdiği ve notaya aldığı bilinmektedir (Əsədullayev, Ehsen Dadaşovun Renkleri; Metodik Vesait, 2011). Gaval, hânendelerin çaldığı, Bendir, Def veya Daire gibi bir ritim aletidir. Hânendeler tarafından, Muğam icrası sırasında, Mahnı, Tasnif, Renk, Diringi veya Derâmed’lere ritmik eşlik Gaval ile yapılır (Nəcəfzadə, 2004, s. 115-116). Gaval icrası sırasında hânendeler Gaval’ı bir ilham aracı gibi kullanarak, bazen ellerinde döndürür, 61 Piyanoda ki oktavları sayı, notalarda harflerle gösterilmiştir. Mesela C4 piyanoda 4. oktavda bulunan do notası olmaktadır. Müzik alfabesi için bakınız (Bastien, 1985, s. 7). 49 bazen de kulaklarına yakınlaştırarak sazlarıyla ilişki kurmaya, bedii heyecan hissi almaya çalışırlar. Hânende icraya başladığında Gaval’ı başlarına dayayarak, ses dalgalarını hissedip, hem ses uyumu (intonation) kontrolü hem de sesin şiddetini ayarlayabilmeleri için bir araç olarak kullanırlar. Kırk pareden oluşan kasnağına balık ya da hayvan derisi veya plastik yüz gerilmesi, kasnağın içine daire gibi halkalar takılması neticesinde meydana çıkar (Abdullazade, et al., 2008, s. 112). Muğam destesinin ritimcileri hânendelerdir. Hânendeler bu sazı muğam icrası sırasında ustalıkla çalarlar. Muğam destesini oluşturan sazlar ve hanendelerin eğitimleri genel itibariyle usta çırak ilişkisi içinde yürütülmektedir. Muğam destesi sâzendeleri muğamların icrasında şûbe ve gûşeleri iyi bilmeli, hânendeye yol göstermelidirler. Sâzendelerin şûbe ve gûşeleri iyi bilmesinin yanında, sazlarında günlük talimlerinin eksik olmaması gerekir. İcracılar hem nazari açıdan hem de günlük talim açısından muğamları icra edebilecek donanıma ve hazırlığa sahip olmalıdırlar. Aksi halde icrası durmaksızın en az 15 dakika süren bir programa eşlik edemezler. Tarzen ve Kemençezen icrada hânendeye bağlıdırlar. Hânende konser programının uzunluğu kısalığı, sesinin kapasitesi, dinleyici kitlesinin ilmi mâlumat seviyesi, edebi bilgi dağarcığı gibi hususlara bağlı olarak, irticalen muğam formu icrasını yönlendirir. Hânendenin geçtiği yolları arkasından gelen sâzendeler, şûbe ve gûşeleri ilmi mâlumat seviyelerine bağlı olarak icra ederler ve irticalen hünerlerini gösterme imkânı bulurlar. Muğamlar yakın tarihte hem erkek hem de hanım hânendeler tarafından icra edildikleri bilinmektedir (Noroditskaya, 2000, s. 234-256); (Zöhrabov, 1991, s. 100-102). D. MUĞAM ARAŞTIRMALARI Azerbaycan’da Muğam araştırmaları için hususi birimler oluşturulmuştur. Bu birimler, kadim nazari ve felsefi eserleri tercüme çalışmaları için oluşturulmuş Muğam Antolojisi, uluslararası konferanslar düzenleyen Muğam Dünyası (Muğam Alemi, 2011), sâzende, hânende ve bestekârlar gibi muğam icracıları hakkında bilgiler veren Muğam Ansiklopedisi (Abdullazade, et al., 2008), muğam konserlerinin notaya alınması için Muğam Destgah gibi birimler oluşturulmuş, Haydar Aliyev Fonu tarafından finanse edilmiştir. 50 Mâmâfih, Azerbaycan hânendelerinin kayıtları ilk defa 1900’lü yıllarda, Gramaphone, Sport Record ve Pate gibi şirketler tarafından Cabbar Garyağdıoğlu, Elesker Abdullayev, Seyid Mirbabayev, İslam Abdullayev, Keçecioğlu Mehemmed ve Seyid Şuşunski gibi hânendelerin plaklarının yapımı ile başlamıştır. Kadim plakların ve yeni muğam albümlerinin arşivlenmesi için Muğam İrs Layihası kurulmuş, Azerbaycan Devlet Sesyazıları Arşivi’nde tasniflenip saklanılmaktadır (ARDSYA, 1968). Muğam ile ilgili audio ve video kayıtlarını internet ortamında sunulması için Muğam İnternet, 2007 de çıkmış Muğam Journal (Aliyeva M. H., 2008), muğam konserleri verilebilmesi için kurulan konser salonu Muğam Merkezi’ni sayabiliriz (Abdullazade, et al., 2008, s. 141-144). 1930’lu yıllarda Rauf Yekta Bey’in de katıldığı Mısır, 1950 Moskova, 1973 Almaata, 1975 Daşkend, 1978 ve 1983 Semerkand’da yapılan Şark Mûsikîsi Sempozyumlarını da saymak gereklidir (Zöhrabov, 1991, s. 25-28). Moskova, Almaata, Daşkend ve Semerkand sempozyum bildirileri Rus dilinde çap olunmuş kütüphanelerde Türkçeye çevrilip araştırmacılara sunulmayı beklemektedir. E. MUĞAMLARIN NOTAYA ALINMASI Notasyon, Tarihsel Müzikolojinin Paleografya alanına girmektedir (Uslu, 2006, s. 27). Notasyon, öğrenilen veya bestelenen bir mûsikî eserini unutmamak ve talebelere öğretmek amacıyla eğitimde kullanmak için gereklidir. Notasyon, notalanan bir eserin, eser hakkında hiç bilgisi olmayan biri tarafından öğrenildiğin de, eserin ilk hali hakkında ne kadar doğru sonucu verdiği bilgisi ile değerlendirilmelidir. Nota işaretleri bir araya getirildiğinde aralarında tutarlılık olması, ritim hususiyetlerini ve ses oranlarının doğru olması için ses siteminin ihtiyacını karşılamalı, akıcı okunup kolayca öğrenilmesi gerekir. X 51 Y X: Zaman, müzikte ritmin meydana getirildiği sonsuz çizgi. Y: Bazen belirli bir düzen içinde, bazen de yarı düzenli veya düzensiz şekilde zaman çizgisi üzerinde beliren notalardır. Şekil 23: Notasyonun temel fikri. Notasyon türlerinde, Y çizgisi ile gösterilen notalar, harf, hece, kelime grupları veya grafiklerle gösterilen notalar, zamanı gösteren X çizgisinde, düzenli, yarı düzenli veya düzensiz şekilde, bestekâra veya icracıya bağlı olarak feyiz ve ilham ile ortaya çıkan usûlü ikâ veya ritim şeklinde özetlenebilir. Şekil 24: Y çizgisinden ortaya çıkan 200 cent değerinde bir nota. Şekil 25: X zaman çizgisinde usûlü ikâ kāidelerine göre düzenlenen notalar. Notasyonun amacı mûsikî yapmak değil, yapılan mûsikî eserlerini hem hatırlamak hem de eğitimde kullanmak amacına yönelik olmalıdır. Tıpkı bir kalem ile defter üzerine not ettiğimiz edebi düşüncelerimiz gibi, mûsikîşinasların icra ettikleri mûsikî fikirlerini de not etmek lazımdır. Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinde kullanıldığı bilinen ilk notasyon Ebced notasıdır. Ebced bir hesaplama sistemidir. Bu sitemin ilk gurubunun ilk harfleri olan, elif (‫)ﺍ‬, be (‫)ﺏ‬, cim (‫ )ﺝ‬ve dal (‫ )ﺩ‬harflerinin birleşmesinden Ebced adı meydana gelmiş ve öyle adlandırılmıştır (DİA, 1994). Dini kaynaklara göre ebced hesaplama sisteminin tarihi Hz. Âdem’e kadar uzanır. Ebced sisteminin notasyon için kullanıldığını, Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinde ilk bilinen mûsikî nazariyatçısı olan Kindî’nin bugün kütüphanelerde bulunan eserlerinden biliyoruz (Turabi, 1996, s. 75). Daha sonra Fârâbî, İbn Sîna, Safiyyüddin Abdülmü’min Urmevî, Abdülkâdir Merâgî, Nâyi Osman Dede ve 52 Kantemiroğlu gibi nazariyatçılar ve onların şerhçileri tarafından, Ebced Notası çeşitli şekillerde kullanılmıştır (Tohumcu, 2006, s. 125-130). Ebced Notası üzerinde çalışanlar genel itibariyle şunları sıralamaktadırlar. Ses sistemindeki her perdenin bir harf, nota değerlerini ise rakamlarla gösterildiği, çalgı üzerinde perdelerin isimlendirilmesi ve gösterilmesi için tabulatura kullanıldığı, bir perdenin oktavı birbirinden farklı harflerle gösterilmesi ve sağdan sola doğru yazıldığı görülmüştür. Azerbaycan kaynaklarında ise ebced notası için ritmini ve dizisini bildiren cetvellerden ibaret olduğu, muhtelif aralık ve melodiler gösterilmeyerek icracıya bırakıldığı tespitleri yapılmıştır (Zöhrabov, 1991, s. 6-7). Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi, nazariyatı, notasyonu ve icrasıyla birbirini tamamlayan bir sistemdir, tek başlarına değerlendirilmemelidir. Ebced notasyonu 62, Safiyyüddin Urmevî ile sistemleşen mûsikî nazariyesinde, usûlü ikâ, makām, şûbe ve âvâzelerle birbirini tamamlayan bir yapıdır. Yukarıda, ebced notası ile notalanmış bir mûsikî eserinin her perdeyi gösteren harflerle dizisini, rakamlarla ve usulü ikâ ile ritminin öğrenilebildiğini, muhtelif aralık ve melodik yapının icracının yorumuna bırakıldığını araştırmacılardan aktarmıştık. XV. yüzyıldan itibaren perde kavramının kullanılması neticesinde olsa gerek Türkiye’de şûbe ve âvâze kavramları yeteri kadar tedkik edilmemiştir. Muğam formunda icra edilen şûbe, gûşe ve âvâzelerin, dizileri, melodik yapıları, ritimleri, icra edildikleri perdeler belirli icra hususiyetleri konusunda bir standardizasyon oluşmuştur. Rast perdesinde icra edilen şûbe ile onun oktavı olan gerdaniye perdesinde icra edilen şûbe’nin adları farklıdır. Ebced sisteminde de oktavların 63 adları farklıdır. Dolayısıyla icracı, dizisi ve ritmi belirli olan notalanmış eseri okurken, icra hususiyetleri belirli olan şûbe ve âvâzeler vasıtasıyla notasyonun anlamlandığı düşünülmektedir. Bu konu hakkında şûbe, gûşe ve âvâzeler bölümünde ve gerekli görülen yerlerde etraflıca anlatılacaktır. 62 Ebced notasyonu konusunda tespit ettiğimiz en geniş bilgi Eugenia Popescu-Judetz’in “Türk Musikisinin Anlamları” isimli eserinde bulunmaktadır (Popescu-Judetz, 1998, s. 17-55). 63 Grek notasyonun da oktavların adları aynı olduğu söylenmektedir (Tohumcu, 2006, s. 136). İslam âlimlerinin Grek tercümelerinden sonra özgün ses sistemlerini oluşturdukları, hatta hatalarını düzelttikleri şeklinde yaklaşımlar olduğunu kaynaklardan yukarıda aktarmıştık. Oktavları farklı bir harf ile veya bugün olduğu gibi batı notasında farklı bir grafik yapıyla göstermek ihtiyacı hiç şüphesiz ortadadır. Düzeltilen hatalar arasında bunu ilk olarak saymak gereklidir. 53 Tarihçi Mustafa Armağan’ın, G. Delanty, C.Rumford ve diğer Avrupalı araştırmacılardan aktardıklarına göre, Avrupa memleketlerini inkişaf ettiren ve medeni seviyeye çıkaran en önemli unsurlardan biride Türk ve İslam Medeniyetidir (Armağan, 2012, s. 20-21, 38-42). Bundan dolayı, Batı Mûsikî nazariyesi ve notasının, Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi nazariyesi ve notasyon zemininde inkişaf ettiği, onu çeşitli fikirlerle etkilediği söylenebilir. Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi Nazariyesinden bir takım batılı araştırmacı ve nazariyatçıların faydalandıkları, Ramiz Zöhrabov tarafından da belirtilmektedir (Zöhrabov, 1991, s. 33). Mûsikîde Avrupa’yı inkişaf ettiren Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi nazariyesi ve ameliyesinin neler olduğunu kısaca bahsetmeliyiz. İki ses arasındaki açıklığa aralık dendiği, armoninin temel fikri olan uyumlu ve uyumsuz aralıkların, sebepleri İslam âlimleri mûsikî nazariyecileri tarafından 9. yüzyıldan itibaren etraflıca bahsedildiği bilinmektedir. Ayrıca Rameau dâhil olmak üzere birçok batı nazariyatçısı, dizileri anlatırken daireler üzerinde anlattıkları (bk. Traité de L'Harmonie, s. 170) görülmektedir. Oysa daireler (Devirler) üzerinde mûsikî nazariyesi anlatma geleneği ilk İslam Âlimlerinde başlamıştır. Bugün Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi ile ilgili önemli kaynak eserlerin Avrupa kütüphanelerinden çıkması, bu eserlerin “Haçlı Seferleri” sırasında veya başka yollarla Avrupa’ya götürülmüş olabileceğini akla getirmektedir. Azerbaycan’da ilk defa batı usulünde Notasyon, Rus araştırmacılar P.Vostrikov ve M.P. Polonski tarafından, XIX asırın ikinci yarısında yapılmıştır. Daha sonra Ü. Hacıbeyli ve M. Makomayev tarafından 1927 yılında “Azerbaycan Türk El Nağmeleri” notaya alınmıştır. Muğamların ilk notaya alınması ise 1928 yılında Müslüm Makomayev tarafından, Tarzen Gurban Pirimov’un Rast Muğamı icrasından notaya alınmıştır. Onu, Niyazi’nin, Cabbar Garyağdıoğlu’nun icrasından Rast ve Şur destgahlarını notaya alması izlemiş, 1930 yılında Fikret Emirov’un Hânende Bilal Yahya’nın Rast icrasından, 1936’da Tevfik Quliyev Rast ve Zabul, Zakir Bağırov’un Dügâh, Kara Karayev’in Şur Muğamlarını notalaması takip etmiştir. 1960, 70 ve 78 yıllarında Neriman Memmedov tarafından Ahmet Bakıhanov, Yakup Memmedov ve Hacıbaba’nın icralarından notaya alınmasının ardından (Abdullazade, et al., 2008, s. 144), yakın tarihte Arif Əsədullayev (Əsədullayev, Ehsen Dadaşovun Renkleri; Metodik 54 Vesait, 2011) ve diğerleri izlemiştir. Mûsikî eğitim kurumlarında muğam için ayrıca notasyon dersleri olmakla birlikte, henüz bunun için tatmin edici bir yöntemin geliştirildiği söylenemez. F. TASNİFAT Azerbaycan Mûsikîsi, sözlü, sazlı ve sözlü olmak üzere üç guruba ayrılır. Muğam Formu hisseleri arasında okunan Tasnif, Renk ve Mahnılar bahirli guruba girerler. Muğam Formunun asıl hisseleri olan şûbe, gûşe ve âvâzeler ise bahirsiz guruba dâhildirler. Üçüncü grup ise, iki başlık altında tasnif edilen özellikleri bir araya getirdiği için Muğam Formunu bir bütün halinde silsile eserler olarak kapsar (İsmayilov M. S., 1984, s. 17-18). 1. Bahirli Grup Muğamların hisseleri arasında icra olunan Tasnif, Renk, Diringe ve Mahnılar belirli bir düzen içinde ritmik hususiyetlere malik olduklarından bu gurubu oluştururlar. Def, Nağara vs. gibi ritim çalgıları 64 eşliğinde icra edilen havalardır (İsmayilov M. S., 1984, s. 18). 2. Bahirsiz Grup Muğam Formuna dâhil olan eserler, bahirli guruba dâhil olan çeşitler hariç, bahirsiz guruba dâhildir. Zerbli mûsikî aletleri müşayetinde bilavasıta uygun gelmeyen mûsikî cümle numunelerinden oluşur. Böyle melodiler doğaçlama üslubunda kurulur. Serbest vezne esaslanarak ölçüleri tez tez değişir. Bu hisseye sazlı-sözlü ve çalgısal muğamlar dâhildir. Muğam Formu şeklinde silsile eserler büyük formalı olur. Tasnif veyahut Renk gibi bölümleri nazara almazsak, muğamlar icra olunurken ritim aletleriyle eşlik edilmez. Muğamın esas hisseleri, mızraplı ve yaylı çalgılar tarafından serbest vezne esaslanarak icra edilir (İsmayilov M. S., 1984, s. 18). 1. Karışık Bahirli Grup Ritmik hususiyetlerine göre bahirli ve bahirsiz grupları teşkil eden, Mahnı, Tasnif, Renk, Diringe, Raks Havaları ve Muğamlar gibi çeşitler vardır. Bunlar haricinde yukarıdaki her iki guruba dâhil edemeyeceğimiz bir grup vardır ki o da Şikeste’lerdir. 64 Ritim çalgıları Azerbaycan musiki literatüründe, zerbli çalgılar olarak geçmektedir. 55 Ritmik Muğam adı ile de anılan Karabağ Şikestesi, Kesme Şikeste, Arazbarı, Heyratı, Keremi, Semayı Şems ve Mensuriyye gibi ritim çalgıları eşliğinde icra olunan çeşitler de vardır. Binaenaleyh isimleri sayılan mûsikî çeşitleri öz hususiyetlerine göre bahirli veya bahirsiz guruba dâhil olmadıklarından, başka bir grup oluştururlar. Çünkü hem bahirli hem de bahirsiz mûsikî numunelerinin özelliklerini taşırlar (İsmayilov M. S., 1984, s. 18). 56 IV. LAD-MEGAM TERKÎBLERİ VE KĀİDELERİ Megam ile makām veya muğam aynı şey değildir. Bunun çeşitli müzikal ve bestekârlık ilmine bağlı teorik sebepleri mevcuttur. Azerbaycan Mûsikîsinde lad-megam aynı manada kullanılmaktadır (İsmayilov M. S., 1984, s. 58). Megam veya lad bir makāmın dizisidir. Bir makām bestekârlık ilmi çerçevesinde çeşitli özellikler taşır. Megamın böyle bir meziyeti bulunmamaktadır. Bazı araştırmacıların, dizinin seslerine makām nazariyesi ve bestekârlık ilmini ilgilendiren manalar yüklemesi, gereksiz ve yerinde olmayan bir tarif olarak görülmelidir. Sadece bir makāmı gösteren perdelerin bir araya getirdiği dizi manasındadır. Megamın dizisindeki perdelere manalar yüklemek ve birbiri ile münasebeti olduğunu söylemek (Bedelbeyli, 1969, s. 48), lad, megam meselesini amacının dışına taşıyacağı kanaatindeyiz. İki sesin yan yana gelişi, görüntü açısından dizi olmakla birlikte, o iki sesin birbiriyle münasebetinin, makām nazariyesi ve bestekârlık ilmi çerçevesinde izahatının yapılması gerekir. Her bir sesin bulunduğu noktaya perde denilmekte (Abdullazade, et al., 2008, s. 127) ve bu perdeler makāmların derecelerini meydana getirmektedir. Bu dereceler I., II., III., IV., V., VI., VII. ve tekrar oktavın I. derece ile gösterilmesiyle dizi tamamlanır. I II III IV V VI VII I Şekil 26: Bir dizinin dereceleri Notalar üç şekilde hareket edebilir (Bastien, 1985, s. 18). Bunlardan birincisi altındaki veya üstündeki komşusuna gider, ikincisi aşağı veya yukarı atlayarak herhangi bir notaya gider, son olarak ise kendine gidebilir. Bütün mûsikî dallarında, ister batı tekniğinde olsun, ister şark tekniğinde olsun, bir melodik kuruluşun ilk adımı bunlardan biriyle başlar. Bu melodik hareketin iskeleti ise dizilerdir. 57 Şekil 27: Komşuya giden nota, iki yere gidebilir. Şekil 28: Atlayarak herhangi bir yere hareket eden nota. Şekil 29: Tekrar eden, kendisine giden nota. Bu hareketler, bestekârlık ilmi çerçevesinde, bir kompozisyon fikrini meydana getiren cümlelerin, cümleciklerin, motiflerin ve figürlerin temel yapılarıdır. Dizilerle ilgisi olmamalıdır. Bir figürün meydana gelmesi için, en az iki perdenin yan yana gelerek, makām nazariyesi ve bestekârlık ilmi çerçevesinde, o seslere bestekâr tarafından yüklenilen mana gereği, birbiriyle münasebet içinde bulunarak, hareket etmesi gerekir. I II Şekil 30: İki perdeden oluşan bir figür ve dereceleri (Eral, 2002, s. 1). I II Şekil 31: İki perdeli dizisi ve dereceleri. Figür özellikleri gösteren yapılar bir makāma aittir. Ancak bu yapıların bile bir dizisi olması gerekir. Özetle, lad-megam meselesi sadece dizi manası taşır, bundan dolayı dizilerin dereceleri arasında bir ilişki olması beklenmemelidir. Bir dizinin dereceleri, hangi makāma ait ise ona göre anlamlar kazanabilir. Görüldüğü gibi lad58 megam bir makām değildir, sadece bir makāmın iskeletidir (Yavuzoğlu, 2009, s. 35). Dizileri ve makāmları meydana getiren en temel hareketlerden bahsettik. Şimdi dizilerin nasıl oluştuklarını inceleyelim. Dizileri meydana getiren unsurlar dörtlüler ve beşlilerdir. Her bir dörtlü veya beşli matematiksel aralık hesaplamalarından dolayı, uyumlu veya uyumsuzluklarıyla bir karakter, tema oluşturur. Safiyyüddin Abdülmü’min Urmevî bahirler olarak bahsettiği cinslerin (Uygun, 1999, s. 213) bugünkü dörtlü (Arslan, 2005, s. 296)ve beşlilerden oluşan çeşniler 65 olduğu, batı müziğinde ise tetrachord dendiği aktarılmaktadır. Rast, buselik, kürdi ve Hicaz dörtlüleri gibi çeşitli çeşnilerin bir araya gelmesiyle (daireler) diziler 66 oluşur (Özkan, 2006, s. 50-55). Şekil 32: Rast’ta Rast beşlisi (Özkan, 2006, s. 50-55). Şekil 33: Neva’da Rast dörtlüsü. Şekil 34: Bir rast beşlisine, neva’da bir rast dörtlüsü eklenmesiyle oluşan rast dizisi (Özkan, 2006, s. 137). Rast perdesinde rast beşlisine, neva perdesinde rast dörtlüsü eklenmesiyle Rast Makāmı dizisini meydana getirmiştir. Daha evvelki satırlarda notaların hareketleri ile oluşan figürlerden bahsettik. Bu figürler varlığı, onu artık dizi yapısından makāmsal seyir özelliklerine dâhil eder. Her melodik yapının bir dizisi olmalıdır. Hülasa, dizi sadece bir iskelet olarak değerlendirilmelidir. Üzeyir Hacıbeyli Azerbaycan makāmlarını yedi esas lad-megam nazariyesi altında toplamıştır. Her makāmın aynı adlı lad-megamı mevcuttur. Örneğin Rast 65 Çeşni, birbirine tizliği veya pestliğine göre çeşitli aralıklardan oluşan en temel müzik temasıdır. Doğu ve İslam Medeniyeti Musikisinde Çeşniler 3’lü, 4’lü ve 5’li aralıklardan oluşabilir. 66 Safiyyüddin Abdülmü’min Urmevî Kitâbü’l Edvâr’ında geçen dairelerin dizi manasında kullanıldığı anlaşılmalıdır (Uygun, 1999, s. 79). 59 Makāmı’nın dizisi Rast Megamı veya Rast ladı şeklinde söylenmektedir (İsmayilov M. S., 1984, s. 9). Rast Makāmı ana dizisi iki esas dörtlüden oluşur. Hacıbeyli, üç tane esas dörtlüyü do ekseninde, zincirli, bir diğer adıyla kavuşuk olarak birleştirerek Rast Makāmı dizisini oluşturmuştur (Hacıbeyli, 2010, s. 22-38). Şekil 35:Üç halis dörtlünün kavuşturma yöntemiyle birleşmesinden amele gelen Rast Makāmı dizisi (Hacıbeyli, 2010, s. 22). Azerbaycan muğam formu, bu mûsikî formunu meydan getiren makāmlar, bestekârlık ilmi ve hânende teknikleriyle birlikte Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinin nazariyesi ve ameliyesi içindedir. Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi makām nazariyesi, Azerbaycan ve Türkiye’nin batılılaşma politikaları neticesinde bazı değişikliklere uğramıştır. Bu değişikliklere rağmen, Muğam Formu, makām nazariyesi içinde, hâlâ Safiyyüddin Abdülmü’min Urmevî’den günümüze kadar halis yapısını korumuştur. Safiyyüddin Abdülmü’min Urmevî Kitâbü’l Edvâr’ında dörtlü ve beşlilerin birleşmesiyle ortaya çıkan yapılara Terkib dizilerine de Daire demiştir (Uygun, 1999, s. 61). Terkîb 67, birkaç şeyin birleştirilerek meydana getirilmesi manasında, dörtlü ve beşlilerin birleştirilmesiyle oluşturulan Dairelerin 68 bileşenleri kastedildiği, malzemeleri olduğu anlaşılmalıdır. Daire’lerin de, bugünkü kullandığımız dizi manasında olduğunu söylemiştik. Safiyyüddin, dairelerin terkîbi olan dörtlülere Bahir adını vererek, daireleri bir oktavlık saha içinde göstermiştir. Dairelerin terkîbi bahirlerden, bahirlerin terkîbi ise aralıklardan oluşur. Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinin sistemleşme dönemi olarak anılan Safiyyüddin döneminden sonra 15. yüzyıla kadar bu nazariyenin aynen devam ettiğini görüyoruz. Bahusus 15. yüzyılda Safiyyüddin ses sisteminin aynen korunarak, perde 67 Terkib kelime manası itibariyle, birkaç şeyin bir araya gelerek meydana çıkması hadisesi olduğu sözlüklerde söylenmektedir (Develioğlu, 2001, s. 1086). 68 Bakınız Safiyyüddin Abdülmü’min Urmevî Kitâbü’l Edvâr’ında IV. Daire olarak geçen Rast Terkibi (Uygun, 1999, s. 79, 85, 102). 60 kavramının ortaya çıktığı görülmektedir. Perde kavramın ortaya çıkmasıyla olsa gerek, Safiyyüddin sisteminde ki şûbe ve âvâzelerin yeteri kadar incelenmediği, makām terkîbleri anlatılırken şûbe ve âvâzelerin yerine perdelerden faydalanıldığı görülmektedir. Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinin inkişaf noktası olan İstanbul’daki araştırmacılar tarafından, 15. yüzyıldan itibaren ortaya çıkan perde kavramından olsa gerek, şûbe ve âvâze kavramlarıyla ilgili edvarlardan aktarılan kısa tanımlar dışında, bunların ne olduğu, cümlelerin yapısı, nasıl kullanıldığı ile ilgili bir bilgi aktarılmamıştır. Araştırmamızın en faydalı tespitlerinden birisi de Safiyyüddin sisteminin Azerbaycan muğamlarında ki şûbe ve âvâzelerin neredeyse ilk hali gibi yaşadığı, yaşatıldığıdır. Bu açıdan bakıldığında Azerbaycan muğam formu, Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi Nazariyesi ve kadim eserlere farklı bir açıyla bakış için çok önemlidir. Rast Makāmı muğam formu hisselerini incelerken bu konu ile ilgili etraflı bilgi verilecektir. Üzeyir Hacıbeyli, batılılaşma döneminde, Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikî Nazariyesinin Azerbaycan’daki tetkikatçısı olmuş, ses sistemi ve makāmların dizi terkiplerini oluşturan dörtlü ve beşlilerin birleşme kāidelerini ele almış ve 21. yüzyıla ışık tutacak fikirlerini dolaylı yoldan yazdığını görüyoruz. Üzeyir Hacıbeyli Azerbaycan Halk Mûsikîsinin Esasları kitabında, Azerbaycan Mûsikî tarihini pek tabii olarak Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi’ne dayandırmaktadır. Çünkü kendisi iyi bir mûsikîşinas ve bestekâr olduğundan, hem Batı Mûsikîsi hem Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi hakkında yüksek ilmi mâlumat seviyesine sahiptir. Aynı zamanda iyi bir politikacı gibi dönemin işgalci Sovyet ve Lenin taraftarlarıyla da elinden geldiğince mücadele ettiğini, yazdığı satırlarından çıkarılabilir. Hacıbeyli’nin Azerbaycan Mûsikîsi tarihini, Safiyyüddin ve Merâgî’ye dayandırması, diğer taraftan Azerbaycan Mûsikîsinde, Avrupa Mûsikîsinde olduğu gibi yarım perdeden daha küçük aralık yok demesi (Hacıbeyli, 1962, s. 15-17), ya Üzeyir Hacıbeyli’nin Safiyyüddin ve Merâgî hakkında mâlumatı olmadığı veya yeteri kadar analiz etmediği sonucuna götürmektedir. Ancak Üzeyir Hacıbeyli’nin Maarif ve Medeniyet Mecmuasında bu meseleye dair makaleler yazdığı bilinmekte olduğundan, 61 adı geçen nazariyeciler hakkında mâlumatı olmadığı seçeneğini çürütmektedir. Eldeki veriler ışığında “Azerbaycan Mûsikîsinde, Avrupa Mûsikîsinde olduğu gibi yarım perdeden daha küçük aralık yok” cümlesi, batılılaşma taraftarlarınca ısmarlama, dikte ettirilmiş bir cümle gibi durmaktadır. Çünkü çelişkili olduğu düşünülen cümleler aynı sayfaya sığdırmıştır ki bununda tesadüf olmaması gerekir. Üzeyir Hacıbeyli, Azerbaycan Mûsikîsinde yarım perdeden küçük aralığın olmadığını söyledikten sonra hemen arkasından, Avrupa ses sistemine dâhil olan çalgılarla (örneğin piyano), Azerbaycan Mûsikîsi icra edildiğinde, III. ve VI. 69 derecelerde bazı uygunsuzluklar hissedileceğini vurgulamaktadır (Hacıbeyli, 1962, s. 17). I. III. VI. Şekil 36: Uygunsuz hissedilen III. ve VI. derecelerin, bugünkü Azerbaycan Rast Makāmı dizisinde gösterimi. Üzeyir Hacıbeyli’nin sözünün devamından şunlar anlaşılıyor. Azerbaycan Mûsikîsinde büyük üçlü aralığı Avrupa ses sistemine göre daha pest, küçük üçlü aralığı ise Avrupa ses sistemine göre daha diktir. “Fark tahminen bir koma kadardır” demektedir. I. III. Şekil 37:Avrupa ses sistemine göre büyük üçlü aralığı (Honshuku, 1997, s. 7). 69 Hacıbeyli burada üçlü aralık için tersiya, altılı aralık için seksta adlarını kullanmıştır. Azerbaycan batı musiki nazariyesinde Latince kökenli kelimeler olan, ikili aralık için sekunda, üçlü aralık için tersiya, dörtlü aralık için kvarta, beşli aralık için kvinta, altılı aralık için seksta ve yedili aralık için septima kullanılması adet haline gelmiştir (Bağırov, 1982, s. 83). 62 I. III. Şekil 38:Üzeyir Hacıbeyli'nin bahsettiği bir koma pes büyük üçlü aralığı (Hacıbeyli, 1962, s. 17), tıpkı Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi’nde olduğu gibi görünmektedir (Özkan, 2006, s. 46-48). Şekil 39: Avrupa sistemine göre küçük üçlü aralığı (Honshuku, 1997, s. 7). I. III. Şekil 40:Hacıbeyli’nin bahsettiği bir koma dik küçük üçlü aralığının, Yavuzoğlu sisteminde gösterimi (Yavuzoğlu, 2008, s. 25). Müellif, Tar’ın bir oktav içinde ki perde sayısının 17 olduğunu ayrıca belirtmektedir. Bu görüşüyle, 13. yüzyıldan beri Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinde kullanıldığı bilinen Safiyyüddin Urmevî ses sistemini (Uygun, 1999), açıkça ifade edemediği için dolaylı yoldan işaret ediyor olmalıdır. Avrupa ile Azerbaycan Mûsikîsi arasındaki ses sistemi farkından dolayı, Avrupa sazlarıyla Azerbaycan Mûsikîsi icra etmenin, kulaktaki rahatsız edici tesirine zaman içinde alışılacağı görüşündedir (Hacıbeyli, 1962, s. 17). Bunlara ek olarak, Rauf Yekta’nın Fransa’da yayınlanan bir makalesinde yine Avrupa sazlarıyla Şark Musikisi icrası hakkında benzer görüşleri okuyucularıyla paylaştığı görülmektedir (Gökçen, 2007, s. 43). Azerbaycan Mûsikîsine tamamıyla armonilemenin, bu mûsikî kültürünün bütün özelliklerinin yitip gitmesine neden olacaktır diyerek (Hacıbeyli, 2010, s. 44) çok seslilik meselesine dair görüşlerini ortaya koymuştur. Hülasa, bu mâlumatlar ışığında Üzeyir Hacıbeyli, mûsikîde batılılaşma hareketleriyle, elinden geldiği kadar politik yollara başvurarak mücadele etmeye çalışmıştır. Eserlerinde seçtiği temalarla, metin içine gizlediği ipuçlarıyla, kendi öz mûsikîlerinin yaşatılabilmesi ümidini taşıdığını, Azerbaycan Halk Mûsikîsinin Esasları’nda yazdığı satırlarından çıkarılmaktadır. Azerbaycan Halk Mûsikîsinin Esasları aslında Azerbaycan öz mûsikîsini yaşatma ümidiyle oluşturulmuş bir 63 bestekârlık okuludur. Azerbaycan araştırmacılarının Üzeyir Hacıbeyli’nin işaret ettiği yönde araştırmalarını yürütmelerinin vakti gelmekle birlikte, öz kültürümüzün yaşatılması, yeni nesillere aşılanması açısından da mühim olarak görülmelidir. A. Dörtlüler Azerbaycan Mûsikî Nazariyesi, batılılaşma sürecinden sonra Batı Mûsikîsi çerçevesinde anlatılmıştır. Bu fikrin sahibi de Üzeyir Hacıbeyli’dir. Türkiye’de de, eğer başta Rauf Yekta Bey daha sonra Arel-Ezgi-Uzdilek gibi araştırmacıları saymazsak, aynı yöntem takip edilmiştir. Batı müziği birbirine eşit aralıklarla sıralanmış 12 kromatik perdeden oluşur. Seslerin bu şekilde sıralanmasına da tampereman denir. Tampereman sistemin kapanması için ortada kalan frekans farkının, kulağın duyamayacağı parçacıklara bölerek 12 kromatik perdeye yedirilmesinden ileri gelir. Hal böyle iken, Azerbaycan Mûsikî Nazariyatının batı müziği çerçevesinde anlatılabilmesi için öncelikle dörtlülerden başlamak gereklidir. Dörtlüler, ardı ardına gelen diyatonik perdelerden kurulmuştur. Üzeyir Hacıbeyli’nin sisteminde Azerbaycan Mûsikîsi dizilerinde aranması gereken iki kural vardır. Bunlardan birincisi ses sıraları ardı ardınca halis dörtlü veya beşlilerden kurularak, büyük veya küçük altılılardan müteşekkil olmalıdır. İkincisi ise batı müziğinde Triton denilen üç tonun arka arkaya gelmemesi gerekmektedir. Esas dörtlü, orta yarım tonlu ilave dörtlü, orta tonlu ilave dörtlü, artırılmış dörtlü ve eksiltilmiş dörtlü olmak üzere beş çeşit dörtlü vardır. Bunlar, Halis ve eksiltilmiş olarak iki şekilde gruplandırılmıştır (Hacıbeyli, 2010, s. 21-47). Halis dörtlü gurubu kendi içinde, esas dörtlü, orta yarım tonlu ilave dörtlü, orta tonlu ilave dörtlü ve ikili aralığı artırılmış dörtlü şeklinde adlandırılmıştır. Eksiltilmiş dörtlü bu gurubun dışında kendi başına bir gruptur. Batı müziğinde majör, minör, phyrgian ve harmonik tetrachordlar, Türk Mûsikîsinde buselik, kürdi ve nigâr ve hicaz çeşnileri, Üzeyir Hacıbeyli’nin sisteminde halis dörtlü çeşitleri olarak görünmektedir (Hacıbeyli, 2010, s. 23-24). 64 1. Esas Dörtlü Şekil 41:Batı müziğinde Major, Türk Mûsikîsinde Nigâr, Üzeyir Hacıbeyli'nin sisteminde ise Esas dörtlü. 2. Orta Yarım Tonlu Dörtlü Şekil 42:Batı müziğinde Minor, Türk Müziğinde Buselik, Üzeyir Hacıbeyli'nin sisteminde Orta yarım tonlu ilave dörtlü. 3. Orta Tonlu Dörtlü Şekil 43:Batı müziğinde Phyrgian, Türk Müziğinde Kürdi, Üzeyir Hacıbeyli'nin sisteminde Orta tonlu ilave dörtlü. 4. İkili Aralığı Artırılmış Dörtlü Şekil 44:Batı Müziğinde Harmonik (Armonik minör tonunun V. derecesi üzerine kurulu dörtlü) dörtlü, Türk Müziğinde Hicaz dörtlüsü, Üzeyir Hacıbeyli'nin sisteminde Artırılmış dörtlü. Özetlersek, Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi Nazariyatında Nigâr çeşnisi Üzeyir Hacıbeyli’nin sisteminde Esas dörtlü, buselik çeşnisi Orta yarım tonlu dörtlü, kürdi çeşnisi Orta tonlu dörtlü, Hicaz çeşnisinin de ikili aralığı Artırılmış dörtlü olduğu anlaşılmaktadır. Üzeyir Hacıbeyli Halis dörtlülerin, Esas (Nigâr çeşnisinden) dörtlünün dereceleri üzerine kurulan dörtlülerden geldiğini söylemektedir (Hacıbeyli, 1962, s. 2227). 65 I. II. III. IV. Şekil 45: Esas (Nigâr çeşnisi) dörtlünün ilk hali ve dereceleri. Şekil 46:Esas dörtlünün II. deresi üzerine kurulu orta yarım ton (buselik çeşnisi) dörtlüsü. Şekil 47:Esas (Nigâr çeşnisi) dörtlünün III. derecesi üzerine kurulmuş orta ton (kürdi çeşnisi) dörtlüsü. Şekil 48:Esas dörtlünün (Nigâr Çeşnisi) IV. derecesi üzerine kurulmuş, Batı Müziğinde Triton 70 denilen yapı. a) Üç Ton (Triton) Tadilatları Üzeyir Hacıbeyli’nin sistemine göre Azerbaycan Mûsikîsinde Triton yapılar yoktur, bundan dolayı yukarıda bahsettiğimiz üç tam aralıktan oluşan (Triton) yapının üzerinde kompozisyon kuralları dâhilinde tadilatlar yapılması gerekmektedir. Çünkü triton yapılar bestekârlık ilmi çerçevesinde ele alındığı zaman, perdelerin işlevsel yapılarının belirsizlik gösterdiği görülecektir. Binaenaleyh bu yapının mûsikî ifadesi açısından güzel his vermediği ve anlamının müphem olması sebebiyle, asma kalış veya tam kalış yapmaya da uygun değildir. Bu triton mûsikî yapısını, bestekârlık ilmi çerçevesinde kullanmaya uygun hale getirmek için yapılan tadilatlar neticesinde artırılmış ikili aralığı ortaya çıktığı aktarılmıştır. Artırılmış ikili aralığı da dizinin VI. derecesi triton yapının da III. derecesinin bemolleşmesi sebebiyle, alt beşlisinin de bemolleşmesi neticesinde ortaya çıkmıştır. Bu tadilatlardan birincisi, esas dörtlünün IV. derecesi üzerine kurulan dörtlü ile ortaya çıkan triton yapının orta ton seslerinden G# (dizinin V. derecesi), diğeri ise 70 Üç ton, Tam + Tam + Tam yani 3 tane büyük ikili aralığının yan yana dizilmiş hali. 66 Ab’dür (dizinin VI. derecesi) (Hacıbeyli, 1962, s. 20). Üç bütün ton hareketini bozmak için, sol notasını değiştirip G# yapılabilir. Bu yol izlenirse dizi eksenindeki alt beşlinin de bozulması anlamına gelmesinden dolayı alt beşlinin değişmesi gerekmektedir. I. II. III. IV. V. VI. VII. I. Şekil 49:Üç bütün ton (Triton) hareketinin birinci tadilat şekli. Şekil 50: Üç ton (Triton) hareketinin birinci tadilat şekli. I. II. III. IV. V. VI. VII. I. Şekil 51: Üç ton (Triton) hareketinin bozulması için tertip edilen ikinci tadilat şekli, dizinin ve tritonun dereceleri. İkinci olarak, üç ton hareketini bozmak için La notasını bemolleştirerek (Ab) tadilat yapılabilir. Bu halde de ses sırasının beşli hareketi bozulmuş olur. Dolayısıyla La notasının alt beşlisi Re olduğundan, onu da değiştirmek gereklidir. Aşağıda ikinci tadilat şeklinin son hali verilmiştir. Şekil 52: Üç ton (Triton) hareketinin bozulması için tertip edilen ikinci tadilat şekli. Üzeyir Hacıbeyli, bu tadilatlar neticesinde ikili aralığı artırılmış halis dörtlüyü açıklamıştır. 67 Şekil 53:İkili aralığı artırılmış dörtlü. Şekil 54:Türk Mûsikîsinde Hicaz çeşnisi (Özkan, 2006, s. 51). Azerbaycan Mûsikîsinde Triton yapıların bulunduğu konusunda görüşler mevcut ise de Mehmet Salih İsmayilov’un bildirdiği gibi Üzeyir Hacıbeyli’nin Azerbaycan Mûsikîsinde triton yapılarının olmadığı yaklaşımını, natürel dizi iskeletinde triton yapılarının olmadığı şeklinde düşünmek gereklidir. Melodik hareket sırasında pek tabii olarak triton yapılar ortaya çıkabilir, bunları (alterasyon) melodik akışa göre değişen küçük yapılar olarak düşünmek doğru olacaktır. Bu yapılardaki değişiklikler perdelerin kromatik alterasyonundan kaynaklanır (İsmayilov M. S., 1984, s. 15). Özetlersek, her ne kadar cümle içinde karşımıza triton oluşturacak yapılara rastlanılsa da, bu melodik hareketleri kromatik alterasyon değişiklikleri olarak değerlendirip, sistemi belirli bir lad-megam teorisine bağlayabilmeleri için gerekli idi. 5. Eksiltilmiş Dörtlü Batı Mûsikîsinde Diminished tetrachord, Üzeyir Hacıbeyli’nin sisteminde eksiltilmiş dörtlü olarak aynen kullanılmıştır. Şekil 55:Diminished tetrachord, Üzeyir Hacıbeyli’nin sisteminde Eksiltilmiş dörtlü. Şekil 56: Eksilmiş dörtlüye en yakın Türk Mûsikîsi çeşni türü Hüzzam çeşnisi olduğu görülmektedir (Özkan, 2006, s. 60). 68 Özetlersek, megamları oluşturan dörtlülerin çeşidi beştir. Halis dörtlüler, esas dörtlü, orta yarım tonlu dörtlü, orta tonlu dörtlü ve artırılmış ikili aralıklı dörtlü olmak üzere dört dörtlüye bir de eksiltilmiş dörtlünün eklenmesiyle toplam beş dörtlü mevcuttur. Dörtlülerin müzikal fikirleri ve temaları vardır. Bu konu özellikle bestekârlık bölümlerinde öğretilmektedir. Bestekârlar, bu müzikal ifadeleri ve temaları bedii hissiyat dâhilinde oluşan sanatkârane üslup ve belirli ilmi kāideler içerisinde düzenleyip bestelerini meydana getirirler. Batı müziğinde kullanılan eksilmiş dörtlü teması ile Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinde kullanılan Hüzzam çeşnisi teması kullanılma yerlerine göre değişiklik göstermektedir. Batıda eksilmiş dörtlü, karanlık, olumsuz temalar için kullanılırken, bizim mûsikî kültürümüzde ise buruk bir sevinç, derin mânâlı içli bir hüzün temaları için kullanılır. Hülasa, Dörtlülerin batı usulünde tasnifiyle Azerbaycan Mûsikî nazariyesi makām ve megamların yedi ana ve üç ilave başlık altında toplanmıştır. B. Dörtlüleri Birleştirme Usülleri Azerbaycan Mûsikîsi nazariyesinde megamları oluşturan dörtlüleri yukarıda inceledik. Üzeyir Hacıbeyli bu dörtlülerle oluşturduğu lad-megam nazariyesini 7 ana ve 3 ilave megam başlığı altında toplamıştır. Bu tezin amacı bu makāmların içinden sadece Rast Makāmı çerçevesinde Muğam Formunu incelemektir. Ana Makāmlar ve Megamlar (Dizileri) Rast Makāmı Rast Megamı Şur Makāmı Şur Megamı Segâh Makāmı Segâh Megamı Şuştər Makāmı Şuştər Megamı Çargâh Makāmı Çargâh Megamı Bayatı Şiraz Makāmı Bayatı Şiraz Megamı Humayun Makāmı Humayun Megamı İlave makāmlar ve Megamlar (Dizileri) Şahnâz Makāmı Şahnâz Megamı Çargâh Makāmı (ikinci çeşit) Çargâh Megamı (ikinci çeşit) 69 Sarənç Makāmı Sarənç Megamı Şekil 57:Azerbaycan 7 ana ve 3 ilave makām dizileri (Hacıbeyli, 1962, s. 29-32). Megamlar dörtlülerin muhtelif usüllerde birleştirmesinden meydana gelmektedir. İki veya üç dörtlünün birleşmesinden oluşurlar. İki dörtlüden diziler oluşturulduğunda birincisi alt dörtlü ikincisi ise üst dörtlü adlandırılmaktadır. Üç dörtlüden oluşan dizilerde ise, birinci dörtlü alt, ikinci dörtlü orta ve üçüncü dörtlü ise üst dörtlü olarak isimlendirilmektedir (İsmayilov M. S., 1984, s. 10). Alt dörtlü Üst dörtlü Şekil 58: İki dörtlüden oluşan Rast Makāmı ana dizisi (Hacıbeyli, 1962, s. 28). Alt dörtlü Orta dörtlü Üst dörtlü Şekil 59: Üç dörtlüden oluşan Rast Makāmı dizisi (Hacıbeyli, 1962, s. 29). Dörtlülerin birleştirilme usülleri dört çeşittir. Bunlar, zincirli birleşme, yanaşık birleşme, orta yarım tonlu birleşme ve orta tonlu birleşme şeklinde adlandırılır. Azerbaycan Mûsikîsinin dizilerini oluşturulabilmesi için iki şart olduğunu daha evvel söylemiştik. Bu dizilerin ses sıraları ardı ardına, halis dörtlülerden ve beşlilerden, küçük veya büyük altılılardan oluşmaları gerektiği gibi, üç ton (Triton) aralıklarından oluşan yapılarda olmamalıdır (İsmayilov M. S., 1984, s. 12). 1. Zincirli Birleşme: Birinci usülde, alt dörtlünün son notasıyla (F), üst dörtlünün ilk notası (F) aynı olacak şekilde birleştirilir. Bu sebepten dolayı buna kavuşuk birleşmede denilmektedir. 70 Şekil 60: Zincirli birleşme (Hacıbeyli, 1962, s. 18-19). 2. Ayrı Birleşme: İkinci usülde, alt dörtlünün sonuncu notasıyla (F), üst dörtlünün ilk notası (G) arasında büyük ikili aralığı oluşacak şekilde meydana gelen birleşmedir. Şekil 61: Ayrı birleşme (Hacıbeyli, 1962, s. 18-19). 3. Orta Yarım Ton Vasıtasıyla Birleşme: Üçüncü usülde, alt dörtlünün sonuncu notası ile (F), üst dörtlünün ilk notası (Ab) arasında küçük üçlü aralığı oluşturularak şekilde birleştirilir. Şekil 62:Orta yarım ton vasıtasıyla birleşme (Hacıbeyli, 1962, s. 18-19). 4. Orta Ton Vasıtasıyla Birleşme: Dördüncü usülde, alt dörtlünün sonuncu notasıyla (F), üst dörtlünün ilk notası (A) arasında büyük üçlü aralığı oluşturacak şekilde dörtlüler birleştirilir. Şekil 63: Orta ton vasıtasıyla birleşme (Hacıbeyli, 1962, s. 18-19). Azerbaycan Mûsikîsi nazariyesinde makāmları oluşturan megamlar, yukarıdaki dörtlü ve dörtlülerin birleştirme usülleriyle, Üzeyir Hacıbeyli tarafından batı müziği teorisi çerçevesinde oluşturulduğu görülmektedir. Rast Makāmı dizisi, birinci usülde, herhangi bir ton üzerinde, üç esas (Nigâr) dörtlünün birleşmesiyle oluşur. Kararı rast perdesi (Mayeyi Rast), güçlüsü neva (eski adıyla pençgâh) perdesidir. 71 Şekil 64:Rast Makāmı dizisi. 72 V. RAST MUĞAMI HİSSELERİ Rast, Farsça bir kelime olmakla birlikte, doğru, düzgün, bir şeyin yolunda gitmesi manasında kullanıldıkları bilinmektedir (Faseh, 2004, s. 13). Azerbaycan Mûsikîsinde Rast Makāmı dizisi, birinci usulde birleşmek şartıyla üç Esas dörtlünün (Nigâr dörtlüsü) kavuşuk usülde birleşmesinden meydana gelir. Makāmın kararı da IV. perdedir (İsmayilov M. S., 1991, s. 6-9); (Zöhrabov, 2002, s. 10); (Zöhrabov, 1996, s. 26). Makāmın kararı rast perdesidir ancak Romen rakamlarıyla gösterilme meselesinin öyle olmaması, dizinin derecelerini göstermek için Romen rakamlarından istifade edilmesi gerekir. Safiyyüddin Abdülmü’min Urmevî, makāmları 8’li içinde anlatarak aslında makāmın karar perdesini I. perde (derece) olması gerektiğini işaret ediyor olmalıdır. Şekil 65:Azerbaycan Rast Makāmının alt ve üst genişlemeleriyle birlikte dizisi. Yukarıdaki Rast Muğamı dizisi örneğinde, (1a) makāmın alttan genişlemesi, (1b) ve (1c) makāmın bir sekizli içindeki ana dizisi, (1d) ise makāmın üstten genişlemesidir. Azerbaycan Muğamlarında perde sayısının 8-11 arasında olduğu yönünde görüşler olsa da (İsmayilov M. S., 1984, s. 12), Rast Muğamı şûbelerinin alttan ve üstten genişlemeleri de hesap edilirce iki oktavı geçen ses sahasında 15-16 perdelik bir makām yapısı ortaya çıkmaktadır. M.S. İsmayilov, Azerbaycan makāmlarının kararı ortaya düşmektedir demekle, makāmın alttan ve üstten genişlemesini analitik makām çözümlemesi olarak düşünmediğinden olmalıdır. Makāmın alttan genişlemesi şeklinde görülen, Mâye Şûbesinin birinci perdesini I. derece olarak hesap edildiğinde, pek tabii olarak makāmın kararı da IV. perde olarak ortaya düşer. M.S. İsmayilov’un “Esas şûbeler, bir kāide olarak Azerbaycan makāmlarının çoğunda IV. ve V. perdelere istinat eder” sözünü açıklamaktadır 73 (İsmayilov M. S., 1984, s. 99). Ancak perdeleri Romen rakamıyla gösterilmesi, makāmın karar perdesinin I. derece olarak değerlendirilmesini engellemektedir. Analitik makām düşüncesince, Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikî nazariyesinde Urmevî’den beri makāmların, batı müziği nazariyesinde ise tonların bir sekizli içinde anlatıldığı, makāmın kararına da I. derece dendiği bilinmektedir. Azerbaycan Mûsikîsi eğitimi şûbe ve gûşeler vasıtasıyla yapılmakta, şûbe ve gûşe yoluyla eğitim yerine analitik makām eğitimi modelini çalışmaları gerektiği Walter Feldman tarafından da belirtilmektedir (Feldman, 1990, s. 74). Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikî Nazariyesinde Safiyyüddin Abdülmü’min Urmevî makāmları anlatırken bir 8’li içinde anlatmış, makāmın genişlemelerini de şûbeler ve âvâzeler vasıtasıyla yapıldığı, notasyonun, makāmların, şûbeler ve âvâzelerle birbirini tamamlayan bir sistem meydana getirdiği anlaşılmaktadır. Daha sonra Avrupa memleketleri, Safiyyüddin Abdülmü’min Urmevî ve daha birçok İslam âliminin yazdığı eserleri inceleyerek bir medeni seviyeye ulaştıklarında, Urmevî gibi tonları bir sekizli içinde anlattıkları, hatta benzer cetveller kullandıkları, makāmın derecelerini de I.’den VII.’ye kadar olan Romen rakamları ile gösterdikleri bilinmektedir. Bu anlatımda Romen rakamıyla I, dizinin I. derecesini göstermektedir. Urmevî’nin anlatımında da makāmın ilk sesi karar perdesidir. Binaenaleyh, Azerbaycan Rast Muğamı anlatımın da, I. perdeyi Rast Makāmının alttan genişlemesi olan Mâye Şûbesinin ilk perdesi değil, Rast Makāmının mayesi olan rast perdesini I. derece olarak gösterilmesi analitik makām düşüncesinin gerekliliğidir. I II III IV VI VII… XVII Şekil 66:Mâye Şûbesinin birinci perdesini I. derece olarak anılması (İsmayilov M. S., 1991, s. 6-9). 74 I. II. III. IV. V. V. VI. VII. VI. VII. I. II. III. IV. V. Şekil 67:Rast perdesinin I. derece olarak (Mayeyi Rast) kabul edilmesi. Makāmın güçlüsü olan neva perdesi (D4), ister alttan yegâh perdesi (D3) üzerinde genişleyerek, isterse bir oktav yukarıda (D5) genişleyerek güçlü pozisyonunu sürdürebilir. Yegâh perdesinin (V. derece) makāmın alt dörtlüsü olduğu, VII. derece Serhad Perdesinin 71 yeden olduğu, buselik (B3) perdesinin makāmın III. derece mediantı olduğu, neva perdesinin (V. derece) güçlü olduğu zaten çeşitli Azerbaycan araştırmacıları tarafından da söylenmektedir (Şefiyeva, 1992, s. 16-20); (İsmayilov M. S., 1991, s. 10). İhtiyaç olan Rast’ın Mayesine I. derece demektir. Makāmın alttan genişlemesi olarak karşımıza çıkan Mâye Şûbesi rast perdesinin alt dörtlüsü olan V. dereceye, Uşşak Şûbesi III. dereceye, Hüseynî Şûbesi IV. dereceye, Vilayeti ve Şikesteyi Fars V. dereceye, Irak Şûbesi I. (VIII.) dereceye istinat etmektedirler. Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinin kıymetli kültür hazinesi olan Azerbaycan muğam formu, şûbe, gûşe, âvâz, tasnif, renk, Derâmed, diringi ve Berdaşt gibi hisselerden oluşup, icra edildikleri bölgelere göre, Bakü 15, Şuşa (Karabağ) 18 ve Şamahı muğam cetveli 21 Şûbe ve gûşe olmak üzere çeşitli karakterlere bürünmüşlerdir (Zöhrabov, 1991, s. 94-95, 104). Kadim eserlerden günümüze kadar geçen süreçte Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikî Nazariyesi değişimler geçirmiş, bazı makāmlar, şûbe, bazı şûbeler makām olmuş, terminolojide kullanılan bazı terimlere yüklenen manalar değişmiş ve bugünkü inkişaf seviyesine gelmiştir. Meydana gelen değişimleri sıralayacak olursak, makām, şûbe ve gûşe kavramlarını başta saymak gerekir. Ramiz Zöhrabov, Uşşak dizisinin en eski dizi olduğu, bugünkü Rast Makāmına benzediğine (Zöhrabov, 1991, s. 74), diğer 71 Azerbaycan Musiki Nazariyesinde serhad perdesi Do kararlı dizide si bemol (Bb) olarak verilmiştir. 75 taraftan kadim Uşşak Makāmının Azerbaycan Mûsikîsinde bir hisseye dönüştüğünü de aktarmaktadır (Zöhrabov, 1991, s. 72-73). Urmevî sisteminde ki Daire ifadesinin hala dizi manasında kullanıldığı onda bir değişiklik olmadığı söylenebilir. Merâgî sisteminde, perde, makām ve gûşe meşhur makāmları ifade ederken, meşhur olmayan makāmlar için âvâze teriminin kullanıldığı, şûbe terimiyle de meşhur olmayan makāmlar arasına dahi alınmayan yapılar kastedildiği anlaşılmaktadır (Kolukırık, 2009, s. 73-74). Bugünkü Azerbaycan Mûsikîsi nazariyatında gûşe, iki mûsikî cümlesinin bir araya gelerek amele getirilen yapı olduğu (Örneğin Hüseynî Şûbesi), şûbe ise gûşelerden meydana gelen yapılar olarak karşımıza çıkmaktadır. Şûbe sayısında ise ihtilaf devam etmekte, Ahmet Hakkı Turabi’nin aktardıklarına göre, bazı âlimler şûbe sayısı 4, bazı âlimler de 24 olarak vermektedir (Turabi, 2005, s. 104). Merâgî’ye göre bazı mûsikîşinaslar şûbe sayısını 9 vermekte iseler de bu sayının 24 olması gerektiği aktarılmaktadır (Kolukırık, 2009). Ramiz Zöhrabov, Üzeyir Hacıbeyli’den aktardığına göre, “Rast Muğamı hisselerine bazen şûbe, bazen gûşe ve bazen de âvâz denmektedir” (Zöhrabov, 1991, s. 89, 95). Bu cümle ile adları sayılan hisselerin gerek kadim kitaplarda gerek günümüzde daha henüz yeteri kadar aydınlatılamadığı anlaşılmaktadır. Bizde bu belirsizliği bir sisteme oturtarak tezimizde kullandığımızı daha evvelki satırlarımızda açıklamıştık. Geçirilen değişimler neticesinde, her ne kadar terimlerin varlığını sürdürdüğü görülse de, şûbe, gûşe ve âvâzelerin anlamlarının değiştiği görülmektedir. Gûşe terimine Urmevî’de rastlanmadığı, Urmevî’den Merâgi’ye kadar geçen sürede gûşe, perde ve makām ile anılarak meşhur makāmları ifade etmesi, Urmevî’nin gûşe terimini belki sistematik müzikoloji açısından kullanmadığı, belki de duymadığından eserine koymadığı görüşü hâsıl olabilir. Üçüncü seçenek olarak gûşe terimi Urmevî’den sonra türediği düşüncesini akla getirse de, o zamanın şartları içinde bu kadar kısa zamanda böyle bir terimin ortaya çıkması ve meşhur makāmları temsil edilmesi, mûsikîşinaslar tarafından kabul edilen bir terim olması, bu düşünceyi zayıflatmaktadır. 76 Ali Ufkî’nin (1685?) 72 yazdığı Mecmûa-i Sâz ü Söz eserinde notaya aldığı Rast Makāmındaki eserlere (Ufkî, 2003, s. 212-241) müzikal açıdan bakıldığında, muğam şûbeleri ile çeşitli açılardan benzerlikler gösterdiği, dolayısıyla muğam formu hisselerinin 17. yüzyıl öncesine dayanan müzikal yapılar taşıdığı söylenebilir. Bir muğam şûbesi veya gûşesi kendi dizisi dışında herhangi bir geçki yapmamaktadır. Ali Ufkî beyin Rast Makāmı notasyonu müzikal açıdan incelendiğinde, geçkisiz, kendi ana dizi içinde tezahür eden mûsikî cümleleri ve makāmın alt ve üst kısımlarında genişlemeler şeklinde özetlenebilmektedir. Bu açıdan bakıldığında Muğam formu hisselerinin 17. yüzyıl öncesi müzikal hüviyeti koruyarak bugünlere taşıdığı görülmektedir. Hülasa, Rast Muğamını oluşturan şûbe ve gûşelerin çeşitli aşamalardan geçerek değişimler geçirdiğini yukarıda vurguladık. A. MAHNI Mahnılar nadiren de olsa muğamların şûbeleri arasında okunduğundan, muğam hisseleri arasında bahsetmek gerekmektedir. Mahnılar, hem müzikal açıdan hem de hacim itibariyle tam olarak türkü formu gibidir. Segâh Makāmının tabiatı ve karakteristik özelliği, lirik, duygusal yapısından dolayı mahnıların büyük bölümü bu makāma esaslanır. Rast Makāmına dâhil olan mahnıların sayısı çok sayılmaz. Azerbaycan Mûsikîsinde mahnıların muhtelif temaları olabilmekle birlikte, halkın ağır hayatı, sevinçli ve kederli günleri, necip beşeri duyguları, yiğitlik, mertlik, kahramanlık, ümit ve arzuların haleti ruhiyyelerini yansıtır. Tabii ve doğal bir mûsikî formudur. Mâmâfih, tabiatla ilgili hadiseler, zahmet veren işler, toy-düğün ve yas merasimleri de mahnıların genel, ana temaları olmuştur (İsmayilov M. S., 1984, s. 19, 27). Mahnılar, emek mahnıları, merasim mahnıları, meişet 73 mahnıları ve tarihi mahnılar olarak tasnif edilebilir (Mahmudova, 2009, s. 6). Mahnı, Muğam formunda önceleri daha çok anılırken, zaman içinde muğam formu içinde okunan mahnılar Tasnif olarak anılmaya başlandığı görülmektedir. 72 73 Ölüm tarihi konusunda çeşitli görüşler vardır (Ufkî, 2003, s. 11-12). Yaşam mahnıları, hayatın zorluklarını anlatan mahnılar. 77 B. TASNİF Her muğamın kendine has özellikleri, hisseleri ve bu hisseleri birbirine bağlayan renkler ve tasnifleri vardır. Tasnif’in en basit tarifi, genel itibariyle sıradan bir mahnı (türkü) karakteri taşıyan sözlü eserlerdir (Əsədullayev, 2009, p. 9). Mahnıların metinleri koşma, dübeyt, bayati vs. iken, Tasnif’lerde, klasik gazel formunda metinler karşımıza çıkar. Azerbaycan Mûsikîsi üzerine yapılan araştırmalarda “Mûsikîli gazel” şeklinde tarifi yapılmıştır. Muğamların başında, ortasında veya sonunda okunabilirler. Bir muğam formunda birden fazla Tasnif okunabilir. Bu tamamen hânendenin inisiyatifindedir. Mahnılar metinlerine göre isimlendirilirken, Tasnif’ler öz metin hususiyetlerine göre değil, terkîbine dâhil olduğu ve istinat ettiği şûbe veya makāmın adıyla adlandırılırlar (İsmayilov M. S., 1984, s. 35-39, 51-52). Meselen: Rast Muğamı icrasında, Vilayeti Şûbesinden sonra Tasnif okunursa Vilayeti Tasnif, Şikesteyi Fars Şûbesinden sonra okunan Tasnif ise Şikesteyi Fars Tasnifi olarak adlandırılırken, bunlar Rast Tasnifleri olarak da gruplandırılırlar. Her bir muğam formu hissesinden sonra Tasnif okunması uygun değildir. Muğam formunun bütün halinde, şûbe ve gûşelerinin doğaçlama hususiyetleriyle ilişkili olarak ihtiyaç haline gelir ve icrası hânendenin yönlendirmesiyle yapılır. Öz hacmi itibariyle şûbe ya da gûşe küçükse iki hisse arasında köprü vazifesi gören yapı konumunda ise o şûbeden sonra Tasnif okunmaz. Örneğin Uşşak Şûbesinden sonra hemen Hüseynî Şûbesi bağlanması gerekir bundan dolayı Tasnif okunmaz. Mâmâfih, hânendeler için hânendelik teknikleriyle ilgili olarak sanatlı şûbe vazifesi gören yapılardan sonra da (Pençgâh ve Rak Şûbesi gibi) Tasnif okunması uygun değildir. Bu şûbelerde hânendeler bütün maharetlerini gösterdikleri için yorgun düşüp dinlenmek isterler, buna binaen hânendelerin dinlenebilmeleri için, bu şûbelerden sonra Renk veya Diringi çalınır. Her makāmın özüne mahsus Tasnifleri vardır. Rast Tasnifleri daha çok gruplandırma olarak düşünülerek, Rast ailesinde okunabilecek Tasnif’leri ifade etmektedir. Başka makām Tasnif’leri de ilgili makām adıyla anılırlar. Örneğin: Şur Makāmı Şur Tasnifleri, Segâh Makāmı Segâh Tasnifleri. Küçük formalı muğamlarda 1 veya 2, istisnalar olsa da Zerbi Muğamlarda Tasnif okunmaz (Zöhrabov, 1991, s. 97). Tasnifler 78 Muğam formunun hisseleri arasında okunarak, muğam şûbelerinin tesirini artırmaktadırlar. Azerbaycan bestekârları, batılılaşma sürecinde Tasnif karakterli bir sıra eserler besteleyip, Romans ya da “Tasnif-Romans” adlandırmışlardır. Örneğin: Üzeyir Hacıbeyli’nin Sensiz, Fikret Əmirov’un “Gülüm” ancak bunları Tasnif-Romans olarak hesap etmek gerektiği aktarılmaktadır (İsmayilov M. S., 1984, s. 38-39). Sonuç itibariyle bir makāmın ailesine mensup olan Tasnifler istinat ettiği makāmın veya şûbenin bütün melodik ve ritmik özelliklerini barındırdıkları söylense de bu daha çok şûbenin özelliklerini yansıtır şeklinde düzeltmek daha doğru görünmektedir. Muğam şûbeleri arasında Renkler gibi köprü vazifesi görerek şûbeleri birbirine bağlar. Şûbeler arasında müzikal ve ritmik açıdan tezatlık oluşturarak bütün halinde muğam formuna değer katar. C. RENK, DERÂMED VE DİRİNGİ Renk, mahnı karakterli, sözsüz, muğam şûbeleri arasında icra edilen oyun havalarıdır. Renklerin muğamlarla ilgili olan çeşitleri Derâmed ve Diringi’dir. Muğamların başında, ortasında veya sonunda çalınabilirler. Muğamların başında icra edildikleri vakit Derâmed olarak adlandırılırken, şûbeler arasında veya sonunda icra edildiklerinde ise kendinden önce gelen şûbenin adıyla birlikte “Vilayeti Renk” olarak isimlendirilirler (Zöhrabov, 1991, s. 91). Bir şûbe icra edildikten sonra, icra edilen şûbenin müzikal özelliklerini taşımakla birlikte, ilgili şûbenin haleti ruhiyyesini yansıtırlar. “Vilayeti Renk” deyince, Vilayeti Şûbesinden sonra icra edilen hareketli oyun havası anlaşılmalıdır. Renkler, hânendelerin dinlenmesi için zaman kazandıran, aynı zamanda muğamın müzikal temasına renklilik ve akıcılık veren, iki şûbe arasında tezatlık oluşturan eserlerdir. Vilayeti Renk icra edildikten sonra sıradaki şûbenin icrasına geçilir. Renklerin müstakil icra edildikleri hallerde vardır. Müstakil oyun havaları gibi icra edildiklerinde, Tasnifler gibi özüne mahsus adları yoktur (İsmayilov M. S., 1984, s. 51-52). Adını aldıkları şûbenin müzikal özelliklerini taşırlar. Muğamın bütün halinde özelliklerini taşıdığı söylenemez. Muğam şûbeleri arasında köprü vazifesiyle şûbeleri birbirine bağlar. Hânendeye istirahat etme imkânı sağlar. Renk’in bir çeşidi de, renge nispeten küçük hacimli oyun havası karakterli Diringi’dir (Zöhrabov, 1991, s. 91). 79 Muğam icralarında olduğu söylense de Renk, Mahnı ve Tasnif gibi sık rastlanıldığı söylenemez. Renk ve Diringi’lerin muğam hisseleri arasında çalınabilmeleri için ilgili şûbe’nin müzikal özelliklerini taşımaları gerekmektedir. Diringi, büyük hacimli Muğam şûbelerinde değil, daha çok küçük hacimli şûbelerde ya da gûşelerde çalınır (Zöhrabov, 1991, s. 91-92). Renkler, müzikal özellikleri ile örtüşmek şartıyla başka muğamların Renkleri de olabilirler. Örneğin Rast Muğamında “Vilayeti Renk”, Şehnaz Muğamında “Şehnaz Renk” olabilir. Her iki makāmda da icra edilebilmesine sebep, Rast Muğamındaki Vilayeti Şûbesinin Şehnaz Muğamıyla bağından kaynaklanmaktadır. Çünkü Vilayeti Şûbesi hem Şehnaz hem Rast Muğamının şûbesidir (İsmayilov M. S., 1984, s. 53). D. ŞÛBE Arap dilinde hisse ya da bölme manasını taşımaktadır. Şûbe, Safiyyüddin Urmevî’de “Başlangıç ve karar perdeleri göz önüne alınarak uygulanan ezgi seyirleridir” şeklinde açıklanmaktadır (Uygun, 1999, s. 216). Bu cümleden belirli başlangıç ve karar perdeleri etrafında gerçekleşen, seyrin hacmi konusunda fikir sahibi olamadığımız, müzik cümleleri seyrinin gerçekleştirilebileceği sonucunu çıkarabiliriz. Bizce şûbe kavramı, uzunca zaman kullanıldığı bilinen Seyir terimine dönüştüğü söylenebilir. Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinde, şûbe ile birlikte belirli müzikal hareket anlamına gelen âvâzların kullanımı da aynı şekilde Seyir terimini ile karşılandığı, hatta bu uzunca bir zamandır böyle kullanıldığından olsa gerek bugün kadim kitaplarda ki şûbe ve âvâze terimlerinin anlamlandırılamadığı görülmektedir. Seyir konusunda, Walter Feldman’ın Taksim hakkında yazdığı makalede bizim görüşümüzü destekler nitelikte açıklamalar yaptığı görülmektedir (Feldman, 1993, s. 4). Sonuç olarak, Muğam formu hisselerinden biri olan şûbe’lerin tarifi, kadim şûbe tarifleri örtüşmektedir. Şûbe’ler Muğam formu içinde belirli istinat perdeleri ve karar perdeleri olan müzikal seyir cümleleridir. Urmevî’nin şûbe tarifinde herhangi bir geçkiden bahsetmiyor, muğam şûbelerinde de geçki bulunmamaktadır. Muğam hisselerinde kendi dizileri dışına çıkılıp geçkiler gösterme âdeti yoktur. Bunun yerine makāmın farklı dereceleri üzerine kurulan şûbeler vasıtasıyla fonksiyonel geçkiler yapıldığı görülecektir. 80 Şûbeler, doğaçlama karakterli, tamamlanmış, türkü formu hacminde bir hisse olarak icra edilmektedir. Şûbelerin kendi istinat perdeleri olmakla birlikte beş veya altı âvâzdan amele gelirler (Zöhrabov, 1991, s. 89). 12 Makām’dan, Uşşak, Irak (Irak) ve Hüseyni gibi makāmlar günümüz Azerbaycan muğam formunda birer hisseye dönüşmesi gibi (Zöhrabov, 1991, s. 72-73), bazen bir şûbenin makāma, bir makāmında şûbeye dönüştüğü görülmüştür. Rast Muğamında, Mâye Şûbesinden sonra ikinci şûbe olan Uşşak III. derece, Irak VIII. derece ve Hüseyni ise IV. dereceye istinat eden birer şûbeye dönüşmüşlerdir. E. GÛŞE Gûşe, şûbeye nispeten küçük hacimli, doğaçlama seciyyeli muğam formu hisseleri arasında çalınan muğam hissesidir. Hüseyni, Haveran, Rak, Emiri ve Mesihi küçük hacimlerinden dolayı gûşe olarak adlandırılması gerektiği aktarılmaktadır (Zöhrabov, 1991, s. 89). Kubilay Kolukırık, Abdülkâdir Merâgî’den aktardığına göre, “Meşhur devirlerin her biri kendi asıl yerlerinde konuşlanmışlardır ve onlara Perde, Makām ve Gûşe isimleri verilmiştir” demekte, “Meşhur devirlerin dışında kalanların bazılarına âvâze, bazılarına da şûbe dendiği” aktarılmaktadır (Kolukırık, 2009, s. 73). Farklı bir yaklaşım olarak, gûşelerin, şûbelerle birlikte, Bestekârlık Bölümlerin de kullanışlı bir ders malzemesi olmasının yanında, gerek biçimsel, gerekse ezgisel müzik analizlerinde Period veya Dönem 74 yerine kullanılabileceği, kullanılması gerektiğini ortaya koymak istedik. F. ÂVÂZ (ÂVÂZE) Âvâzlar, ses, mûsikî cümlesi veya cümleleri manasına ek olarak kadim kaynaklar da iki makāmın birleşmesinden (İsmayilov M. S., 1984, s. 57) oluşan yapılar olduğu görülmektedir. Tabi olduğu şûbe etrafında icra edilen, kendi yardımcı istinat perdesine sahip ancak dâhil olduğu şûbenin istinat perdesine tamamlanan bir mûsikî ifadesidir (Mirzaoğlu, 2009, s. 5). Şûbe ya da gûşe dâhilinde çalınıp okunan âvâzlar, günümüz muğam formu hisselerinde bir mûsikî cümlesi olabildiği gibi, mahnı formu 74 Period ve Dönem ile ilgili detaylı bilgi için bk. (Torun, 2004 (Erişim tarihi)). 81 hacmi büyüklüğünde birkaç mûsikî cümleciğinden oluşan mûsikî fikri manası da taşımaktadır (Zöhrabov, 1991, s. 73). İki veya üç âvâzdan gûşe, beş veya altı âvâzdan da şûbe amele gelir (Zöhrabov, 1991, s. 89). Bu cümleden anlaşıldığı kadarıyla âvâz, bestekârlık ilmi içinde öğrenilen bir soru ve cevap cümleciklerinden oluşan tamamlanmış mûsikî fikri olduğu ortaya çıkmaktadır. Âvâzlar bir beyit veya nakaratlara, beytin bir mısrasına veya terennüm yapıları ile birlikte kullanılır (Zöhrabov, 1991, s. 95). Âvâzların muğam formu hisseleri içinde kendine has bir adı olmadığı söylense de (Əliyeva, 2010, s. 215), aynı veya farklı isimli kadim âvâzelerle müzikal seyir özellikleri açısından benzerlik taşıyanlar olduğu ve ilişkileri olabileceği ilgili bölümlerde anlatılmıştır. Sayıları önceleri altı iken daha sonra bir âvâze daha eklenmesiyle sayı yedi olmuştur. Bunlar, Geveşt, Gerdaniye, Selmek, Nevruz, Maye ve Şehnaz ilk 6 âvâze ve 7. de Hisar âvâzesidir (Uygun, 1999, s. 94-95, 216). Bazı şûbe ve âvâzelerin bir makāma, bazılarının da bir şûbe gibi küçük hacimli yapıya dönüştüğü görülmektedir. Günümüz de, Şehnaz Âvâzesi küçük hacimli bir makām olan Şehnaz, Maye Âvâzesi büyük muğam formlarında ve Rast Muğamında ilk şûbe adı ve makāmın karar perdesi, Nevruz ise Rast Muğamının girişinde icra edilen Nevruzu Revende adıyla Berdaşt olduğu, Humâyun Muğamında ise bir şûbe olarak icra edildikleri görünmektedir (Zöhrabov, 1991, s. 73). Âvâze adları her ne kadar günümüz Azerbaycan muğam formu hisseleriyle ismen benzer ya da aynı olsa da müzikal açıdan bunların aynı âvâzeler olup olmadığı tartışılması gerekmektedir. Gerdaniye Âvâzesi, gerdaniye perdesinden başlayarak Hüseyni ve Rast Makāmlarının müzikal özellikleri içinde seyrine sürdürerek dügâh perdesinde karar verdiği aktarılmaktadır (Tura, 2001, s. 147). Gerdaniye Âvâzesi bu özelliği ile günümüz Berdaşt Şûbesine (Nevruzu Revende), karar perdesi hariç tutulmak şartıyla benzemektedir. Dügâh perdesinden başlayarak yegâh perdesine kadar inip, tekrar çıkıcı müzikal seyirle dügâh perdesinde karar veren Maye Âvâzesi (Tura, 2001, s. 147), Rast Muğam formu hisselerinden Mâye Şûbesine isim benzerliğinin yanında, seyir benzerliği olduğu söylenebilir. 82 G. TERENNÜMLER Terennüm’ün lügat manası, mûsikî ile ilgili olarak, yavaş, güzel ve alçak sesle şarkı söyleme ve şakıma (Develioğlu, 2001, s. 1084), tilavetle okuma anlamına gelen “renneme” fiilinden türemesinin yanında (Racy, 2007, s. 138), dile getirmek ifadelerini de taşımaktadır. Bu başlık altında inceleyeceğimiz manasıyla, âvâz, figür, motif, cümlecik, cümle ve âvâze gibi küçük, gûşe ve şûbe gibi hacimce büyük müzikal yapıların mûsikî ilmi içinde, bestekâr, hânende, sâzende ve mûsikîşinasların icra teknikleriyle bütün bir mûsikî eserinin içinde, pasajlar, köprüler, cevap motifleri, açış cümleleri, tamamlayıcı cümlecikler şeklinde işlenen yapılardır. Edebi açıdan bir mûsikî fikrine metin olmuş, güfte, mısra, beyit ve gazellerin mısralarında, satırlarında, bir kelime veya hece ya da sözcük öbeklerinden oluşan, bestekârlık ilmi çerçevesinde edebi figür ve motif şeklinde karşımıza çıkan bezemelerdir. Terennümler, Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi tarihinde birçok meşhur bestekâr ve mûsikîşinas tarafından, eserlerinin yapı harcı olarak sanatkârane teknik ve bedii his tezahüründe kullanılmaktadırlar. Edebi metnin veznini, mûsikî eserinin biçim öğeleri olan nağme ve ölçü yapısını oluşturmada esneklik kazandırması bakımından bir araç olarak kullanılmaktadırlar. Bazen konuşur gibi, bazen de bir hecenin ya da kelimenin birden fazla nota ile seslendirilme özellikleri en çok bilinen terennüm teknikleridir. Biçim açısından edebi metinleri ve mûsikî cümlelerini uzatma, araya girerek metnin akış tesirini artırmak, metinsellikten geçici kurtulma ve anlamını yineleme özellikleriyle uzun ve sanatlı cümleleriyle dinleyiciler üzerinde güçlü tesiri olan yapılardır. Metne kazandırdığı seyreklik ve ritme kazandırdığı esneklik ile mûsikîşinaslara doğaçlama yapma imkânı ve irticalî icra için hareket alanı sağlar. İcracıların, içsel tefekkür ile ortaya çıkardığı, teknik, donanım ve ustalık becerileriyle bezedikleri yapılardır. Terennümler, Endülüs’ten Orta Asya’ya, Orta Asya’dan Bosna’ya kadar yayılmış Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi coğrafyasında, her bölgenin kültürel yapılarına, konuşulan dillerine göre şekillenip, üslup ve icra özellikleriyle sosyolojik açıdan renk ve çeşitlilik oluşturmaktadırlar. Manalı ve manasız söz öbeklerinden oluşan terennümlerin, Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinin nadir mûsikî biçimi olan muğam 83 icralarında hânendeler tarafından ustalıkla kullanıldıkları, şûbe ve gûşelerin metin yapılarını terennümlerle irticalen bezedikleri bilinmektedir. İlaveten terennümler beyit ve mısraların sonunda mutlak yer aldıkları aktarılmaktadır (Zöhrabov, 1991, s. 96). Azerbaycan mûsikîsinde kullanılan terennüm söz öbeklerini; ay, e, a, bu, hem, e, ha, da, dey, aman, a, ey, yar, bedad, (Zöhrabov, 1991, s. 95, 107), hey, balam, balam ey, nenem gurban, ay gülüm (İsmayilov M. S., 1984, s. 31), beh beh beh, dalay dalay ha, yar, bidad, a bidad, ay aman, ay dadi bidad (Zöhrabov, 2004, s. 105), bele ay aman, dadi bedad (Zöhrabov, 2004, s. 147), aman aman, ay aman yar aman yar yar (Babayev E. , 1996, s. 61), ay aman, ay zalım (Babayev E. , 1998, s. 13), can a yar, canan ey bedad aman ey (Məmmədov N. , 1978, s. 23, 37) şeklinde üç beş örnek olarak sıralayabiliriz. Terennümler, Muğam formu hisselerinde okunan gazellerin girişinde, iki beyit arasında, beyit ya da mısra sonlarında, şûbe ve gûşelerin giriş ya da sonlarında kullanılmıştır. Dinleyiciyi metinsellikten geçici olarak uzaklaştırarak tezatlık oluşturup gazelin tesirini artırmak, yinelenen metinler arasında geçici köprü vazifesi görmesi amacıyla kullanılmaktadır. Muğam formunun mukaddimesinde hânendenin sesini yavaş yavaş muğam icrası için ısındırması gereken yerlerde, hânende teknikleri açısından çıkarması zor harflere ve söz öbeklerine geçiş kolaylığı sağlanması amacıyla, hânendenin dinlenmesi ve dikkatini toplaması gereken sanatlı pasajlardan önce terennümlerin kullanıldığını görüyoruz. Terennümler, Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi içinde, baş ve burun zengüleleri, ağız döndermeleri, boğaz hırdalıkları ve göğüs doldurmaları gibi muğam icracılarına özgü nadir hânende tekniklerinin hânendelerin becerilerini sergilemesi bakımından da kolaylıklar sağladığı bilinmektedir. Aşağıda sıralanmış, her şûbe için verilen örnekler, adları geçen hisselerin notasyonları çerçevesinde bütün olarak değerlendirilmelidir. Kısaca terennüm örnekleri tek başlarına eğitim malzemesi olarak değerlendirilip, tek başlarına bir eser gibi düşünülmemelidir. 84 1. Berdaşt Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 68: Berdaşt Şûbesinde geçen terennüm örneği (Məmmədov N. , 1978, s. 20-21). 2. Berdaşt Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 69:Berdaşt Şûbesinde geçen terennüm. 3. Berdaşt Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 70:Berdaşt Şûbesinden geçen terennüm. 85 4. Berdaşt Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 71:Berdaşt Şûbesinde geçen terennüm. 5. Berdaşt Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 72:Berdaşt Şûbesinde geçen terennüm. 6. Mâye Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 73:Mâye Şûbesinde geçen terennüm. 7. Mâye Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 74:Mâye Şûbesinde geçen terennüm. 86 8. Mâye Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 75:Mâye Şûbesinde geçen terennüm. 9. Uşşak Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 76:Uşşak Şûbesinde geçen terennüm. 10. Uşşak Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 77:Uşşak Şûbesinde geçen terennüm. 87 11. Uşşak Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 78:Uşşak Şûbesinde geçen terennüm. 12. Uşşak Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 79:Uşşak Şûbesinde geçen terennüm. 88 13. Uşşak Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 80:Uşşak Şûbesi içinde geçen terennüm. 14. Hüseynî Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 81:Hüseynî Şûbesi içinde geçen terennüm. 89 15. Hüseynî Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 82:Hüseynî Şûbesi içinde geçen terennüm. 16. Vilayeti Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 83:Vilayeti Şûbesinde geçen terennüm. 17. Vilayeti Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 84:Vilayeti Şûbesinde geçen terennüm. 90 18. Vilayeti Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 85:Vilayeti Şûbesinde geçen terennüm. 19. Vilayeti Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 86:Vilayeti Şûbesinde geçen terennüm. 91 20. Vilayeti Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 87:Vilayeti Şûbesinde geçen terennüm. 21. Dilkeş Şûbesi Terennüm Örneği 92 Şekil 88:Dilkeş Şûbesinde geçen terennüm. 22. Dilkeş Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 89:Dilkeş Şûbesinde geçen terennüm. 23. Kürdi Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 90:Kürdi Şûbesinde geçen terennüm. 93 24. Kürdi Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 91:Kürdi Şûbesinde geçen terennüm. 94 25. Kürdi Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 92:Kürdi Şûbesinde geçen terennüm. 26. Kürdi Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 93:Kürdi Şûbesinde geçen terennüm. 95 27. Şikesteyi Fars Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 94:Şikesteyi Fars Şûbesinde geçen terennüm. 28. Şikesteyi Fars Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 95:Şikesteyi Fars Şûbesinde geçen terennüm. 29. Müberrige Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 96:Müberrige Şûbesinde geçen terennüm. 96 30. Müberrige Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 97:Müberrige Şûbesinde geçen terennüm. 31. Irak Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 98:Irak Şûbesinde geçen terennüm. 32. Irak Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 99:Irak Şûbesinde geçen terennüm. 97 33. Irak Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 100:Irak Şûbesinde geçen terennüm. 34. Pençgâh Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 101: Pençgâh Şûbesinde geçen terennüm. 35. Pençgâh Şûbesi Terennüm Örneği Şekil 102:Pençgâh Şûbesinde geçen terennüm. H. RAST MUĞAMI CETVELLERİ Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi, Kindî, Fârâbî, İbn Sînâ, Urmevî, Merâgi ve daha birçok İslam âlimi tarafından sistemleştirildiği, nazari esaslara bağlandığı, makām, 98 şûbe, perde ve daha birçok konuda belirli standartların oluştuğu bilinmekte ve görülmektedir. Mûsikî nazariyesini daireler üzerinde oluşturulan cetveller vasıtasıyla anlatma geleneği ilk defa adları sayılan âlimler tarafından mûsikî eğitimi adına meydana getirilmiştir. Binaenaleyh, ilk defa Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi eğitim metodolojisi adına sayılması gereken, daireler üzerinde oluşturulan cetvellerle mûsikî nazariyesi anlatım geleneği olmalıdır. Daireler üzerinde cetveller oluşturarak mûsikî nazariyesi anlatma geleneği oluşturulması, eğitim metotları açısından talebeye/okuyucuya, şekillerle mûsikî nazariyesi anlatarak konuları anlaşılır kılma, şekillerle örnekleme, bir sekizli içinde makāmları anlatarak sistematik müzikoloji açısından sistemleştirme, birer notasyon örneği ile örnekleyerek uygulama alanı oluşturma, usûlü ikâ ile vücudun ritim aleti gibi kullanılması sağlanarak ritim duygusunun aşılanması ve geliştirilmesi fikrinden kaynaklanmaktadır. Bundan dolayı, Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi eğitim metodolojisi tarihini, aslında İslam âlimlerinden başlatılması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Kadim eserlerin eğitim metodolojisi için öneminden bahsettikten sonra mûsikî ve şiir meclisleri düzenleyip, bu meclislerde icra edilen muğamların cetvellerini oluşturduğu bilinen Mir Muhsin Nevvab’ın Rast Muğamı cetvelinden bahsetmek gerekmektedir. Muğam formu hakkında ilk cetvellere rastlanan eser Mir Muhsin Nevvab’ın (1918) “Vuzûhu’l-Erkam” risalesidir (Səfərova Z. , 2006, s. 254). Müellif eserinde altı muğam formunun cetvellerini vermiştir. Bunlardan biriside Rast Muğam cetvelidir. Cetvellerini verdiği diğer muğamlar, Mahur, Şehnaz, Rehavi, Çargâh ve Neva’dır. Adları sayılan altı muğam formunun hangi şûbe ve gûşelerden oluştuğu adlarıyla bildirilmekte, ancak çeşitli sebeplerden dolayı bugün bazı şûbelerin nasıl icra edildiğine dair bilgiye ulaşamadığımız gibi, Nevvab’dan sonra gelen mûsikîşinasların Rast Muğamı cetvellerini sadeleştirmesinden dolayı günümüz muğam icrasında bazı şûbeler artık bilinmemekte ve günümüz Rast Muğamı icralarında yer almamaktadırlar. Mir Muhsin Nevvab’ın oluşturduğu cetveller muğamın beşiği olan Karabağ (Şuşa) bölgesinin muğam cetvelleridir. Səfərova’nın bildirdiğine göre, Nevvab, muğam icracıları ile ilgili verdiği bilgilerde, irticalen yapılan ezgilerin güzelliği icracıların 99 kabiliyeti ile ilişkili olduğu, hânendenin ses sahası ile bağlı olarak hangi perdeleri basabileceği, tasniflere geçiş ve geçki yapma gibi tekniklerin muğam icrasının çetin meseleleri olduğu aktarılmaktadır. Nevvab ayrıca nağme, şûbe, gûşe ve âvâzların başlangıç perdesini takip eden müzikal seyrin ardından aynı perdede bitmesi gerektiğini bildirmektedir (Səfərova Z. , 2006, s. 254-256). Mir Muhsin Nevvab’ın Rast Muğamı Terkibi 1. Rast 2. Pencigâh 3. Vilayeti 4. Mensuriyye 5. Zeminhara 6. Rak Hindi 7. Azerbaycan 8. Irak 9. Bayati Türk 10. Bayati Kaçar 11. Mavereünnehr 12. Bali Kebutar 13. Hicaz 14. Şehnaz 15. Emiran 16. Zengi Şöter 17. Kerküki 18. Rast Şekil 103: Mir Muhsin Nevvab'ın Rast Muğam Cetveli (Zöhrabov, 1991, s. 43). Tarzen Mirza Ferenç, 1920-1925 yıllarında Bakü Şark Konservatuarına Rektör olan Saşa Oganezaşvili tarafından muğam dersi vermesi için davet edilir. Mirza Ferenç muğamların piyanoda çalınmasına ve piyano için nota yazılmasına karşı çıkarak yalnız Tar’ın muğamları çalmaya kâdir olabileceği görüşünü savunmuştur (RızayevaBağırova, 1984, s. 46). Bazı kaynaklarda on üçüncü hisse olan Saqiname Tasnifi (Rızayeva-Bağırova, 1984, s. 46-47), Sadıqname olarak verilmiş (Əliyev, 2001, s. 7), Mirza Ferenç cetvelinde on altıncı hisse olan Menevi (Rızayeva-Bağırova, 1984, s. 4647) ile on dokuzuncu hisse olan Mesnevi yerleri değiştirilerek verilmiştir (Musazadə, 2009, s. 177). Mirza Ferenç Rast Muğamı Cetveli 1. Rast 2. Uşşak 3. Mücri 4. Hüseyni 5. Vilayeti 6. Siyah Leşker 7. Mesihi 8. Dehri 9. Hoçeste 10. Şikesteyi Fars 11. Rak Hindi 12. Rak Horasani 13. Saqiname Tasnifi 14. Gerayi Tasnifi 15. Irak-Pencigah 16. Mesnevi 17. Zeng Şötör 18. Nağmeyi Hindi 19. Menevi 20. Kabili 21. Rast (Sadıqname) (Əliyev, 2001, s. 7) 100 Şekil 104:Mirza Ferenç Rast Muğamı Cetveli (Rızayeva-Bağırova, 1984, s. 46-47). 1922’de Bakü’de ilk Mûsikî Mektebi 75 açılır ve başmuallim olarak Üzeyir Hacıbeyli tayin edilir. Üzeyir Hacıbeyli’nin bizzat başkanlık ederek tertip ettiği Şark Şûbesi Muallimler Komisyonu tarafından 3 yıl içinde istişareleri yapılarak, Mûsikî Mektebinin Tar, Kemençe ve hânende sınıfları için tedris programı oluşturulmuştur. Bu şûrânın heyetinde Üzeyir Hacıbeyli, C. Garyağdıoğlu, G.Pirimov, Şirin Ahundov, M. Ferenç, Arsen Yaramışev, Mansur Mansurov ve Bakü’de olduğu zamanlarda İslam Abdullayev, kâtip olarak ise Efrasiyap Bedelbeyli bulunmuşlardır (Bedelbeyli, 1969, s. 17). Bu 3 bölge muğam hânende mekteplerinde Rast Muğamı, Şuşa’da 18, Şamahı 21 ve Bakü 15 şûbe ve gûşeden amele gelmekteydi. Üzeyir Hacıbeyli ve beraberindeki heyet, Şuşa, Şamahı ve Bakü muğam cetvellerini yapısal açıdan incelemiş ve Rast Muğam terkîbini 13 şûbe ve gûşeye indirmiştir (Bedelbeyli, 1969, s. 15). 1922 Bakü ilk Mûsikî Mektebi, Ü.Hacıbeyli ve beraberindeki heyetin 1925’te tasdik olunan Rast Muğam Terkibi 1. Rast 2. Uşşak 3. Hüseyni 4. Vilayeti 5. Mesihi 6. Dehri 7. Hoçeste 8. Haveran 9. Irak 10. Pencigah 11. Raki Horasanî 12. Gerayi 13. Rast Şekil 105: Üzeyir Hacıbeyli'nin Rast Muğam Cetveli (Zöhrabov, 1991, s. 44). Sonradan oluşturulan tedris programlarında dönemin mûsikîşinasları tarafından çeşitli ekleme ve çıkarmaların meydana gelmiştir. Ahmet Bakıhanov (1973) döneminin önemli mûsikîşinaslarından birisidir. Ramiz Zöhrabov, Ahmet Bakıhanov’un Rast Muğam terkîbinin 10 şûbe ve gûşeden ibaret olduğunu aktarsa da (Zöhrabov, 1991, s. 106), Ömrün Sarı Simi eserinde küçük hacimli gûşe ve Rast Ayak bitiş cümlesiyle birlikte 12 hisseden oluştuğu görülmektedir. Bakıhanov, döneminde artık Vilayeti Şûbesinden çok istifade edilmediğini bunun yerine Şehnaz icra edildiğini aktarmaktadır. Gerayi Şûbesi de eskiden Zenguşuşter hissesi ile seslendirilirdi demektedir (Bakıhanov A. , 1985, s. 27). Rast Muğamı, şûbe, gûşe ve âvâzlarıyla icra edildikten sonra Mayeyi Rast’a, karara doğru Rasta Ayak 76 verir. Ahmet Bakıhanov’un Rast Muğamı cetveli 75 Musiki Teknikası Ayak verme hadisesi, Türk Halk Musikisinde ki gibi (Özgül, Turhan, & Dökmetaş, 1996, s. 38); (Şenel, 2007, s. 67-68) Taksim özelliği gibi girişte icra edilmez, karara doğru giden eserin kuyruk cümlesidir. 76 101 günümüzde, Irak Şûbesine geçişte geçit olarak kullanılan Haveran Şûbesi hariç tutulmak ve Dilkeş ve Kürdi Şûbeleri eklenmek suretiyle aynen olduğu gibi icra edilmektedir. Ahmet Bakıhanov’un Rast Muğam Terkibi, 1961 yılında tasdik olunmuştur. 1. Berdaşt 2. Mâye 3. Uşşak 4. Hüseyni 5. Vilayeti 6. Şikesteyi Fars 7. Haveran 8. Irak 9. Pencigah 10. Küçük Rak 11. Gerayi 12. Rasta Ayak Şekil 106: Ahmet Bakıhanov’un Rast Muğamı cetveli (Bakıhanov A. , 1985, s. 27). Kamil Ahmedov Rast Muğamı programına Pencigah ve Gerayi arasında icra edilmek üzere (Əliyev, 2001, s. 8), Rak Şûbesini eklemiştir (Zöhrabov, 1991, s. 106). Kamil Ahmedov’un Rast Muğamı cetveli, Dilkeş ve Kürdi hariç günümüz Rast Muğam cetveliyle aynı olduğu görünmektedir. Kamil Ahmedov’un Rast Muğam Terkibi 1. Berdaşt 2. Mâye 3. Uşşak 4. Hüseyni 5. Vilayeti 6. Şikesteyi Fars 7. Irak 8. Pencigah 9. Rak 10. Gerayi 11. Rasta Ayak Şekil 107:Kamil Ahmedov'un Rast Muğamı cetveli. Selim Ağayev tarafından 1984 yılında Rast Muğam terkîbine ilave olarak Dilkeş Şûbesi eklenmiştir. Bu şûbe Şikesteyi Fars ile Irak arasında icra olunduğu aktarılsa da (Zöhrabov, 1991, s. 106), günümüzde çoğunlukla Vilayeti Şûbesinden sonra icra edilmektedir. Selim Ağayev’in Rast Muğam cetveli Kürdi hariç günümüz Rast Muğamı cetveli ile uyuştuğu görünmektedir. Selim Ağayev’in Rast Muğam Terkibi 1. Berdaşt 2. Mâye 3. Uşşak 4. Hüseyni 5. Vilayeti 6. Şikesteyi Fars 7. Dilkeş 8. Irak 9. Pencigah 10. Rak 11. Gerayi 12. Rasta Ayak Şekil 108:Selim Ağayev'in Rast Muğam cetveli. Behram Mansurov mûsikîşinas ailenin çocuğu olarak 1911 de dünyaya gelmiştir. Müslim Makomayev’den ilham almıştır. Azerbaycan Mûsikîsi için önemli isimlerden birisidir. Radyo ve operalarda oynamış, tar çalmıştır (Noroditskaya, Audio Recording Reviews, 1997, s. 142). Behram Mansurov’un Rast Muğamı cetvelinde Hoçeste 102 günümüzde Şikesteyi Fars olarak yer almakta, Haveran ve Dehri artık günümüz Rast Muğamı cetvelinde ismen yer almadığı görünmektedir. Behram Mansurov’un Rast Muğam Terkibi 1. Derâme 2. d 5. Berdaşt 3. Mâyeyi Rast 4. Uşşak 7. Dilkeş 77 8. Hoceste (Novruz Revende) Hüseyni 6. Vilayeti (Şikesteyi Fars) 9. Haveran 13. Gerayi 10. Irak 11. Pencigah 14. Rast’a Ayak 15. Dehri 12. Rak Şekil 109:Behram Mansurov'un Rast Muğam cetveli (Mansurov, 2003, s. 145-146). Azerbaycan Mûsikîsi araştırmacılarından Mehmet Salih İsmayilov verdiği Rast Muğamı cetveline göre, Nevruzu Revende Şûbesi rast perdesine, Mâyeyi Rast Şûbesi rast perdesine, Uşşak Şûbesi buselik perdesine, Hüseyni çargâh perdesine, Vilayeti, Hoçeste ve Haveran Şûbesi neva perdesine, Irak Şûbesi gerdaniye perdesine, Pençgâh Şûbesi Tiz buselik perdesine, Rak Şûbesi gerdaniye perdesine, Emiri Şûbesi neva perdesine ve Mesihi rast perdesine istinat ettiği aktarılmaktadır. İsmayilov’un cetvelinde ki Hoçeste, Haveran, Emiri ve Mesihi Şûbeleri, başka şûbelerin mûsikî cümlelerine dâhil olarak veya aynı olduklarından ihtisar olunarak günümüz Rast Muğamı cetvellerinde yer almadığı görülmektedir. Mehmet Salih İsmayilov’un Rast Muğamı Terkibi 1. Nevruzi Revende [Berdaşt] 2. Mâyeyi Rast 3. Uşşak 4. Hüseyni 5. Vilayeti 6. Hoçeste 7. Haveran 8. Irak 9. Pencigah 10. Rak 11. Emiri 12. Mesihi Şekil 110:Mehmet Salih İsmayilov'un cetveli (İsmayilov M. S., 1984, s. 75). Ramiz Zöhrabov’un Rast Muğamı cetveli ve nasıl icra edileceğine dair oluşturduğu gruplamalara göre Rast Muğamı hisseleri üç ayrı guruba ayrılarak 77 Bu hisseyi Behram Mansurov’un belirttiğine göre Seyid Şuşunski eklemiştir. Ramiz Zöhrabov’a göre de Selim Ağayev eklemiştir. Bizim kanaatimiz güçlü ihtimal Seyit Şuşunski olduğu yönündedir çünkü muğam icraları hânendelerin yönlendirdiği, doğaçlama üslubu ile ortaya konan bir formdur. Dilkeş sözlü bir hisse olduğundan, eğer muğam formuna bir hisse eklenecekse bu mutlak hânende tarafından gerçekleştirilebilir. 103 gruplanmıştır. Zöhrabov’un oluşturduğu grup genel itibariyle I., II., III. ve IV. dereceye istinat eden şûbe ve gûşeler birinci grup, V. dereceye istinat eden şûbeler ikinci grup, Rast Muğamı zil şûbeleri de üçüncü grup olarak bölündükleri görülmektedir. Ramiz Zöhrabov’un Rast Muğamı Terkibi 1. Rast 2. Uşşak 3. Hüseyni 4. Vilayeti 5. Hoçeste 6. Şikesteyi Fars 7. Irak 8. Pencigah 9. Gerayi 10. Rast I. Derâmed Berdaşt Mikro silsile Mâyeyi Rast Uşşak Hüseyni Renk II. Vilayeti Şikesteyi Fars Mikro silsile Dilkeş kürdi Renk veya Tasnif III. Irak Pencigah Mikro silsile Küçük Rak Gerayi Rasta Ayak Şekil 111:Ramiz Zöhrabov’un Rast Muğamı cetveli (Zöhrabov, 1991, s. 98-99). Kısaca özetleyecek olursak Ü.Hacıbeyli’den beri ortaya çıkan Rast Muğamı cetvellerinde, Emiri, Mesihi, Hoçeste ve Haveran dışında bütün şûbeler günümüz Rast Muğamı cetvellerinde yer almakta ve icra edilmektedir. Adları geçen şûbe ve gûşeler benzer şûbelerle sadeleşerek birleşmiş, aynı yapıların icrasının olmaması için Rast Muğamı cetvellerinde yer almamıştır. 1. Berdaşt 2. Mâyeyi Rast 3. Uşşak 4. Hüseyni 5. Vilayeti 6. Dilkeş 7. Şikesteyi Fars 8. Irak 9. Pencigah 10. Rak 11. Gerayi 12. Rasta Ayak Şekil 112:1992’de Muğam Programı olarak oluşturulan Rast Muğamı Cetveli (Quliyev R. E., 1992, s. 4). 1. Berdaşt 2. Mâye 3. Nevruzu Revende 4. Uşşak 5. Hüseyni 6. Vilayeti 7. Dilkeş 8. Kürdi 9. Şikesteyi Fars 104 (Hoçeste) 10. Irak 11. Pencigah 12. Rak Gerayi 13. Rasta Ayak Şekil 113:Bakü Müzik Akademisi Muğam Programı için oluşturulan Rast Muğamı Cetveli (Quliyev R. , 1997, s. 7). 1. Berdaşt 2. Mâye Rast 3. Uşşak 4. Hüseyni 5. Vilayeti 6. Dilkeş 7. Kürdi 8. Hoçeste(Şikesteyi 9. Müberrige Fars) 10. Irak 11. Pencigah 13. Gerayi 14. Rasta Ayak 12. Rak Şekil 114: ADMİÜ Çalgı Aletleri ve Mûsikî Fenleri Kafedrası için hazırlanmış cetveli (Əliyev, 2000, s. 5). Yaptığımız araştırmada, şifahen aldığımız mâlumatlara göre ismi verilen Azerbaycan Rast Muğamı şûbe ve gûşelerinin sayısı 30’un üzerindedir. Örneğin; Derâmed, Berdaşt (Nevruzu Revende), Mâyeyi Rast Şûbesi içinde “Bali Kebutar 78 ve Muhayyer 79 gûşesi”, Uşşak Şûbesi içinde “Sazkâri, Gıfli Rumi 80, Gerdaniye, Zirefkend, Çekavek 81 , Pervane, Uşakiye Aruzlu Gûşe, Hüseyni, Mesihi 82 Gûşeleri”, Vilayeti Şûbesi içinde sırasıyla “Dilkeş, Müberrigeyi Suzidil, kürdi (Bayati kürdi), Pehlevi 83 , Kerkükî, Bayati Acem, kürdi, Dilkeş, Vilayeti”, Hoçeste, Şikesteyi Fars Şûbesi içinde sırasıyla “Müberrige Gûşesi, Koşan mızrap, Ebul Çezb, Mücri Gûşesi”, Haveran, Irak Şûbesi, Pençgâh Şûbesi içinde sırasıyla “Rehşende gezişi, Santur mızrap, Kervanî, Rehavî, Rak Horasanî”, Gerayi Şûbesi içinde “Dehri” ve Rasta Ayak şeklinde icra edildiği aktarılmıştır. Kaynağımız bu cetveli hocalarından 84 öğrendiğini söylemiştir. Mûsikî cümlelerine isim vererek sınıflayıp, eğitimde kullanma fikri Bestekârlık okullarında çok faydalı olacağını düşüncesiyle birlikte, bu şûbelerin ve gûşelerin mutlaka notalara aktarılıp, muğam eğitimine dâhil edilmesi gerekmektedir. 78 Güvercin kanadı. Tedarik etmek olarak bize aktarıldı, ancak Osmanlıca Lügat’ta seçmeli, beğenmeye bağlı anlamları vardır (Develioğlu, 2001, s. 671). 80 Nizami’nin eserlerinde geçtiği aktarılmıştır. 81 Kuşun uçuşunun tasviri anlamına gelmektedir. 82 Vilayeti Şûbesine başlamaktan dolayı icra edilmektedir. 83 Bayati Kürdi Gûşesidir. 84 Hocaları; Behram Mansurov, Ahmet Bakıhanov, Kör Eyüp (Eyüp Babayev), Kamil Ahmedov, Hânende Hacıbaba Hüseynov, Alibaba Memmedov’dur. 79 105 Elxan Mansurov’un bir televizyon programında aktardığına göre icracılar kendi icralarında yer alan mûsikî cümlelerine üslup özelliklerine göre isim vermektedirler. Sanıyoruz bu ihtiyaç kadim zamanlarda ortaya çıkan ve notasyon eksikliğinden zuhur etmiş bir kullanım olmalıdır. Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi Nazari eserlerinde, şûbe sayılarında ihtilaf olması bu fikri destekleyen bir ifade sayılabilir. Dolayısıyla, Değerlendirme kıstaslarının oluşturulması, her ortaya çıkan mûsikî cümlesine isim vermektense, müzikal analizlerinin yapılarak biçimsel, ezgisel ve fonksiyonel çözümlemeye tabi olması, yeni fikirlerin ortaya çıkması, bestekâr ve mûsikîşinasların önünün açılması gerekmektedir. Her bestekârın, hânendenin, sâzendenin ve mûsikîşinasların icra ettiği birbirinden farklı mûsikî cümlelerine isim verilmeye devam edilirse, Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinin Kafkaslardaki kolu olan Azerbaycan Muğamlarının günümüz mûsikî bilimi çerçevesinde açıklanıp, eğitimini 21. yüzyılın metodolojik ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yazılması zorlaşmaktadır. I. RAST MAKĀMI DİYAPOZANI VE NOTASYONU Azerbaycan Rast Makāmı muğam icraları, sol perdesine dayanılarak (G3) icra edilir. Tarzen sazını Rast’a kökler. Üzeyir Hacıbeyli’nin 1920 ve 30’lu yıllarda Tar’ın nota yazısı için mezzo soprano anahtarından (2. çizgi do anahtarı) istifade etmiştir (Əliyeva, 2010, s. 210). Tar’ın alt teli Do (C4) olarak yazılır, ancak yarım ses aşağıdan si (B3) olarak duyulur. Yazılışı Duyuluşu Şekil 115: Tar'ın açkısı ve alt telinin diyapozanı. 106 Tar için mezzo soprano açkısıyla notasyon uygun görünmekle birlikte orkestra içinde yazılırken Tar B şeklinde bir ekleme yapmak gereklidir. Ya da Tar’ın alt telinin do (C4) sesine çekilmesi gerekir. Yazılışı Duyuluşu Şekil 116: Tar, si B3'e akortlandığında Orkestra içinde böyle yazılmalıdır. Tar’ın alt telinin B3’e çekilmesi Rast Makāmının IV. derecesinin B3 olduğu anlamına gelir, kararı F#3 (Tar’ın orta teli) Rast Makāmının karar perdesi olur. Çünkü Tar’ın orta teli, alt telinden bir tam dörtlü aşağıya akort edilir. Üst telin incesi Rast Makāmı güçlüsüne (neva D4) bam teli ise bir oktav pestine (D3) yegâh perdesine köklenip icra için hazır hale getirilir. Yazılışı Duyuluşu Şekil 117:Rast Makāmının kararının yazılış ve bir oktav aşağıdan (F#3) duyuluşu. Hânendenin sesinin genişliğine (Tessitura) göre sâzendeler sazlarını gerekirse dik ya da pest akortlayabilirler. Örneğin Hacıbaba’nın dik perdelerde sesi olmadığından akortlar Bb3’e çekilir, kararı da F olur. Muğamların notalanmasında bazı araştırmacılar Rast Makāmı Muğam formu icralarını makāmın adıyla anılan sol perdesinden (Quliyev T. , 1938), bazıları duydukları yerden (F#) perdesinden (Əsədullayev, 2005), bazıları da Tar açkısıyla 2. Çizgi do mezzo soprano anahtarıyla (Əzimli, 2008) Rast Muğam formunu notaya almışlardır. Türkiye’de ise ilk defa batı usulüyle Rast Makāmının 107 notaya alınması Ali Ufki Bey tarafından 17.yüzyılda “Mecmuâyı Saz-ü Söz” eserinde, do dizisi esas alınarak gerçekleştirilmiştir. Daha sonra Rauf Yekta Bey ve onu takip eden Arel-Ezgi-Uzdilek üçlüsü tarafından bu konu ele alınmıştır. 21. yüzyıl Türk Mûsikîsi Nazariyatçıları arasında yeni yaklaşımlarıyla bu konu üzerinde hassasiyetle çalışan bir başka araştırmacı Nail Yavuzoğlu’dur (Yavuzoğlu, 2008). Yukarıda bahsedilen muğam notasyonlarının, notaya alınma yöntemlerinde sıkıntılar vardır. Makāmın karar perdesi olan sol notası (G3) esas alınarak yazılan notasyon şeklinin eksiği, karar perdesinin portenin dışında kalması sebebiyle çift anahtar kullanılmasıdır. Çift anahtarlı notasyon, muğam eğitiminde kolayca notasyona başvurma amacına yönelik sıkıntılar oluşturduğundan olsa gerek, diğer araştırmacılar tarafından tercih edilmemesinin önemli nedeni olmalıdır. Şekil 118: G3 perdesinde gerçekleşen notasyon. Şekil 119:Maye Şûbesiyle yegâh perdesinde genişleme. Bir diğer notasyon şekli, duyulduğu yer üzerinden yazılan notasyondur. Bu notasyonun da çeşitli sıkıntıları mevcuttur. Yukarıda bahsettiğimiz çift anahtar kullanılması ve değiştirici işaretlerin çokluğu nedeniyle eğitim metodolojisinde okuma açısından zorluk çıkarmaktadır. Şekil 120:Arif Əsədullayev notasyon şekli (Əsədullayev, 2005). Rast Makāmı, Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinde ana makām olarak kabul görmüştür. Dolayısıyla donanımında mümkün olduğunca az değiştirici işaret (bemol, diyez vb.) olması gerektiği yönünde görüşler mevcuttur (Tura, 1992, s. 2-15). 108 Üçüncü yol, 2. çizgi do mezzo soprano anahtarıyla yazılması ve kararının da portenin dışında kalmasıdır. Şekil 121: 2. çizgi do anahtarlı notasyon. Bu yazımda çok önemli bir sorun görünmemekle birlikte, tek anahtarla notasyonun gerçekleştirilebileceği düşünülmektedir. Ancak Türkiye’de ki Rast Makāmı notasyonu ve mevcut repertuarın yeni baştan yazılması gerekeceğinden, Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinde ana makām konumunda olan Rast Makāmının rast perdesinde yazılması genel itibariyle adet haline gelmiş, yaygın olarak kullanılmakta olduğundan bu kullanımı tercih etmeyeceğiz. Rast Makāmının, 2. çizgi sol notası kararlı rast perdesinde notaya alınmasıyla, araştırmacılar tarafından daha çabuk anlaşılıp, başvurulabilir notasyon ihtiyacının karşılandığı söylenebilir. Tek eksiklik yazım ve duyumun birbirini tutmaması olarak görünmektedir. Bu sorunu çözebilmek için çeşitli yollar vardır. Birinci yol portenin başına 8vb85 yazarak, ikinci yol ise yine portenin başına G3 86 yazarak basit ama kullanışlı çözümler getirilebilir. Bu sayede mevcut repertuarın yeni baştan yazılması gerekmeyeceği gibi, okunuş açısından alışılmış adetlerin değiştirilmesi de gerekmez. Yazılışı Duyuluşu Şekil 122: 8vb yazılarak gerçekleştirilen notasyon. Yazılışı Duyuluşu 85 8vb (oktava bassa) bir oktav pestten icra etmek gerektiğini belirtir. 8vb yazım şeklinin 8va bassa şeklinde yazılması gerektiği yönünde görüşler mevcuttur (Harnsberger, 1976, s. 22). 86 Piyanoda sol sesini G, oktavını ise 3 rakamı ile gösterilmiştir. 3. Oktavdaki sol sesi demektir. 109 Şekil 123: G3 yazarak gerçekleştirilen notasyon. Aşağıdaki nota örneğinde Nevruzu Revende Rast Muğamında duyulduğu yerden notalanmıştır. Bu yanlış olmamakla birlikte, eğitimde ve partisyonda ortaya çıkacak problemler söz konusudur. Birinci problem, makāmın kararı, iki ek çizgi eklemek suretiyle portenin aşağısında kalmakta, dolayısıyla notasyonu mümkün olduğunca porteli bölgede tutma ihtiyacına ters düşmektedir. Bu da nota okuma ve deşifre açısından (Sight Reading) sorunlar oluşturmakla birlikte, eğitim metodolojisi ile de çelişmektedir. Berdaşt (Nevruzu Revende) Şekil 124:Berdaşt’ın (Nevruzu Revende) ilk cümlesi (Quliyev T. , 1938, s. 5). Şekil 125:Duyulduğu yerden yazılan Rast Muğamı notasyonu. Şekil 126:Makāmın kararının porte içinde tutulması, daha iyi görünmektedir. Rast Muğamının kararı porte dışına taştığı yukarıda görünmektedir. Rast Muğamı alttan Mâye Şûbesi ile genişleyen bir makāmdır. Dolayısıyla Mâye Şûbesinin notasyona ilave edilmesiyle V. derecenin yazıldığı yere kadar (D3) nota yazımı söz konusu olmaktadır. Bunun için çeşitli çözümler mevcuttur. Birincisi porte dışına taşan yerlerde anahtar değiştirmek, ikincisi 2. Çizgi do anahtarı kullanmak ve üçüncüsü ise portenin başına G3 ya da ilgili cümlelerin altına 8vb yazıp 2. Çizgi sol anahtarı ile notasyondur. Türk Müziği Rast Makāmı’nın da Rast Perdesi üzerinden yazılması ve 110 alışılmış notasyon kāidelerini değiştirmeden bir sisteme oturtmak düşüncesinden yola çıkarak, portenin başına G3 veya 8vb yazarak, 2. çizgi sol anahtarı ile yapılan notasyon tercih edilebilir. Şekil 127: Duyulduğu yerden notasyon anahtar değişerek karara gitme. Şekil 128:Duyulduğu yerden, 2. çizgi do anahtarı üzerinde notasyon. Şekil 129: G3 ya da 8vb yazarak, hem duyulduğu yerden hem rast perdesi üzerine yazılarak yapılan notasyon. Şekil 130: G3 notasyonu ile yazılmış Berdaşt’ın ilk cümlesi. Portenin başına G3 yazarak takip edilen notasyon şeklinin, zil şûbelerin notalanmasında yukarıda bahsettiğimiz benzer problemlerle karşılaşılması manasına da gelmektedir. Çünkü muğam formu icra açısından ses sahası geniş bir formdur. Makāmın alt genişlemesi Mâye Şûbesinin istinat perdesi olan yegâh perdesinden (D3), makāmın kararı rast (G3), makāmın güçlüsü neva (D4), makāmın kararının oktavı gerdaniye (G4), makāmın üst genişlemesi olarak karşımıza çıkan, neva perdesinin oktavı (D5) ve hüseyni perdesinin oktavının (E5) dâhil olduğu, iki oktavlık bir ses sahasında muğam formu icrası söz konusudur. 111 Şekil 131:Muğam formu icrası, ses sahası. Rast Muğamının, Irak, Pençgâh ve Rak gibi zil şûbelerinin notalanmasında, portenin başına G3 yazılması benzer problemlere yol açtığından başka çözümler düşünmek gerekmektedir. Azerbaycan muğamlarının notasyonu üzerine çalışan araştırmacılar, çift anahtar (Sol ve Fa anahtarları) ile notasyon kullanmaları zaten bu sebepten düşünülmüş olmalıdır. Özetleyecek olursak, sol anahtarıyla notasyona başlayıp fa anahtarıyla bitirilmesi (Əsədullayev, 2005); (Məmmədov N. , 1978, s. 107), ikinci çizgi do anahtarı ile notasyon (Əzimli, 2008, s. 4-5), portenin başına 8vb veya G3 yazarak yapılan notasyonlar üzerinde, analitik yaklaşım ve müzikolojinin sistematik düşüncesi ile çözümlemeler yapılmıştır. Netice olarak, muğam icrasının ses sahası genişliği düşünüldüğünde iki seçenekli bir çözüm olması gerektiği sonucu kesinleşmiştir. Ancak müzik okuryazarlığı ve muğamların eğitim metodolojisi kolaylığının sağlanması düşüncesiyle öncelikli olarak, müzik literatüründe kullanılmış ve hali hazırda kullanılan icranın gerçekleştiği oktavı gösteren bir işaret ile tek anahtarlı bir çözüm sunulmasının uygun olacağı kanaati hâsıl olmuştur. Çözümün nasıl olması gerektiği hususunda bir sonuca varıldığına göre uygulamada bunun nasıl olması gerektiği, müzik teorisi literatüründe mevcut kullanım seçeneklerini ortaya koyulması, kullanılacağına karar verme açısından gereklidir. 1. Anahtar Seçenekleri Şekil 132:Rast Muğamı notasyonu için birinci seçenek. 112 hangisinin Birinci seçenekte “a” harfiyle gösterilen, icranın bir oktav aşağıda gerçekleştiğini gösteren sol anahtarının altında ki sekiz rakamı ile (G3) notasyona başlanabilir. İkinci olarak “b” harfiyle gösterilen sol anahtarlı ile devam edilip Irak, Pençgâh ve Rak gibi zil şûbelerin porte içinde tutulması amacıyla kullanılabilir. Son olarak “c” harfiyle gösterilen ve “a” harfiyle gösterilen şekil ile aynı olan sol anahtarının altına yazılmış sekiz rakamı ile Gerayi Şûbesi notaya alınarak, Rast’a dönülüp notasyonun bitirilmesi düşünülebilir. 2. Anahtar Seçenekleri Şekil 133:Rast Muğamı notasyonu için ikinci seçenek. İkinci seçenekte, “a” ile gösterilen sol anahtarının altına yazılan sekiz rakamıyla icranın yazılan yerden bir oktav aşağıda gerçekleştiği, “b” şıkkında zil şûbelerin notalanarak porte içinde tutulabileceği ve çift sol anahtarı ile de zil şûbelerden sonra yazıldığı yerden bir oktav aşağıda icra edilmesi anlamında kullanılabileceği görülmektedir. Yukarıda gösterilen notasyonun üç aşamada gerçekleşmesi neticesinde, şûbelerin notasyonun hangi aşamalarına dâhil olacağı konusuna da açıklık getirmek gereklidir. Berdaşt, Mâye, Uşşak, Hüseyni, Vilayeti, Dilkeş, kürdi, Şikesteyi Fars ve Müberrige Şûbeleri “a” aşamasında, Irak, Pençgâh ve Rak “b” aşamasında Gerayi Şûbesi de “c” aşamasında notalanmalıdır. Bunlara ilave olarak şûbelerin donanımları da aşağıda verildiği şekilde, Berdaşt, Mâye, Uşşak, Hüseyni, Irak, Pençgâh, Rak ve Gerayi F# donanımlı, Vilayeti, Dilkeş, kürdi, Şikesteyi Fars ve Müberrige Şûbeleri de donanımda hiç bir şey olmayacak şekilde standarda bağlanması iyi olacaktır. Bizim bu sonuca gelmemizi sağlayan en önemli unsurlar, müzikal yapının gerekliliği ve daha evvelki mûsikîşinasların notasyon tercihleridir. 113 Örneğin, Neriman Memmedov 1963 yılında çap olunan Rast Muğamı notasyonu ile 1978 yılında çap olunan Rast Muğamı notasyonu arasında donanım açısından tutarsızlık vardır. 1963 yılında yazdığı notasyonda Vilayeti, Şikesteyi Fars ve Müberrige Şûbelerini bir diyezli (F#) donanım ile notalarken (Məmmədov, 1963, s. 2232), 1978 yılında çap olunan notasyonda bu şûbelerin donanımına diyez ya da bemol yazmayı tercih etmediğini görüyoruz (Məmmədov N. , 1978, s. 43-78). Başka emsal göstermeye gerek görmeden aşağıda önerdiğimiz şekilde Rast Muğamı şûbelerinin notasyonunun yapılması gerektiği kanaatindeyiz. Şekil 134:Şûbelerin anahtar ve donanım standartlarının oluşturulması. Bu sisteme göre notasyonda, Renk, Derâmed ve Tasniflerin genel itibariyle dâhil oldukları şûbe donanımlarıyla notalanması gerektiği gibi, Rast Renk ya da Rast Tasnif olarak değerlendirilen eserlerin, ortak kullanıma dâhil olmaları sebebiyle “a” kategorisinde notalanması gerekmektedir. Rast Muğamı şûbelerinin notasyon konusunda standartlarının oluşturulmasının ardından, bütün şubelerin notalarının bir araya geldiği nota toplusuna, “Rast Muğamı Partisyonu”, ya da “Rast Muğamı Takımı” denilebilir. Rast Muğamı Takımı dendiğinde, bütün hisseleriyle birlikte, Tasnifler, Renklerin bulunduğu nota gurubu akla gelmelidir. 114 J. ŞED, GÖÇÜRME (TRANSPOZİSYON) Aynı mûsikî eserinin farklı, muhtelif perdelerde icra edilmesi ile onun karakterinde ki değişikliğe bağlı olarak tesirinde de değişiklik meydana gelir (İsmayilov M. S., 1984, s. 57). İcra edildiği perdenin frekans özelliklerine göre insan üzerinde tesiri olur. Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinde şed (bir yapıyı bir yerden başka bir yere göçürme, transpozisyon), hânendelerin ihtiyacı doğrultusunda şekillenmiştir. Çünkü mensup olduğumuz mûsikî kültürü genel itibariyle sözlü mûsikî türüdür. Sözlü mûsikî eserleri de pek tabii olarak hânendelere ve onların ses genişlikleri ihtiyaçlarına binaen çözümler üreterek icra edilebilir. Sazların teknik özellikleri de bu ihtiyaçtan, sazların hânendelere eşlik edebilme gerekliliğinden ortaya çıkmış olmalıdır. Rast ailesine mensup olan makāmlar, Rast, Mahur Hindi, Orta Mahur, Bayati Kaçar, Dügah, Katar ve Heyratı bu ihtiyaçtan dolayı ortaya çıkmış olmalıdır. Burada amaç, Rast ailesinin farklı perdelerde okunmaları ve farklı isimlerle anılmaları meselesini sadece hânendelerin ihtiyaçlarına bağlamak değildir. Bilakis farklı makām adlandırmaları ortaya çıkaran güçlü sebeplerden birinin sözlü icra olduğu vurgulanmak, hânendelere eşlik edilebilmesi için geliştirilen basit çözüm yollarının keşfedildiğini göstermek istedik. Azerbaycan Muğam icralarında, Tar çalan birine Rast Muğamı icra edilecek dendiğinde, hemen sazını Rast Makāmına kökleyecektir, çünkü Rast Makāmı icrası için akortlanacak başka perde yoktur (İsmayilov M. S., 1984, s. 70). Rast Makāmının tonu hânendeye uygun gelmiyorsa, Rast ailesi makāmlarından onun sesine uygun gelen makām ile icrasının yapılması gerekir. Başka bir hususa burada değinmek gerekiyor, o da makām aileleridir. Türk Mûsikîsinde, göçürme, şed, transpozisyon veya yerinden, 2 ses, 4 ses gibi ifadelerle kullanılan mevzular farklı kullanım olarak makām ailelerini şeklinde karşımıza çıkmıştır. Bir makāmı başka bir perdeden icra etmeyi, yeni makām keşfi diye adlandıranlarda olmuştur. Örneğin: 115 G Rast C Mahur Hindi Eb Dügah Bb Bayati Kaçar F Orta Mahur Şekil 135:Rast ailesi, göçürüldükleri perdelerde farklı adlarla anılmaktadırlar (İsmayilov M. S., 1984, s. 70). Bugünün şartları altında düşündüğümüzde bu yaklaşımın hem tecrübelerden hem de sistematik müzikoloji bakış açılarından gereksiz olduğunu söyleyebiliriz. Benzer uygulamalar Türkiye’de de mevcuttur. Dolayısıyla bu konuda en doğru sonuca dönemin şartları ile düşünerek gidebiliriz. Bugün, her tondan icra fikriyle baktığımızda, gereksiz gibi görülecek bu farklı adlandırmalar, bizce bahsi geçen dönemlerde gerekli idi. Hatta verileri doğru tetkik edersek, takdire şayan bir uygulama olarak düşünülmelidir. Bir makāmın farklı tonlarda icra edilme fikri, hânendelerin farklı tonlardan okuma ihtiyacı neticesinde hâsıl olmuş olmalıdır. Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi genel itibariyle sözlü mûsikîdir. Mûsikî bir araçtır esas amaç edebi mananın tesirini artırmak olarak düşünülmelidir. Binaenaleyh aslında nazariyatta ve icrada, hânendelerin seslerine göre okuyabilmeleri için ihtiyaç olunan çözümü, basit bir yolla sağladıkları görülmektedir. Türkiye’de ve Azerbaycan’da ki bu tür kullanımların bugüne kadarki kullanımları tabi karşılamak gerektiği gibi, bugünkü mûsikî ilmi ışığında artık bu kullanımın kalkması gerektiği hususunda da tereddüt etmemek gerekir. Çünkü eğitim metodolojisinde, aynı şeyi anlatmak için kullandığımız farklı isimler öğrenmeyi zorlaştırdığı gibi, aynı şey için farklı 116 kavramların kullanılması sebebiyle de çelişki doğurmaktadır. Yukarıda saydığımız makāmların, tek başlık altında toplanması, perdelerin değişmesiyle meydana gelen, hânende ve sâzendelerin teknik icra ve orkestrasyon hususiyetleri, eğitim metodolojisi ve sistematik müzikoloji çerçevesinde standarda bağlanmalıdır. 117 VI. RAST MUĞAMI İCRA AKIŞI Rast Muğamı icralarının nasıl gerçekleşeceğini gösteren cetveller, zaman içinde değişikliklere uğramıştır. Azerbaycan Rast Muğamı cetvellerinin tarihi aslında Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi Nazariyesinin oluşmasına kadar dayandırılmalıdır. Bugün kullanılan Rast Muğamı hisseleri, kadim zamanlarda bilinen 24 Şûbe ve âvâzelerle ilişkili görünmektedir. Bundan dolayı mûsikî nazariyesi alanında eserler vermiş İslam âlimlerini muğam formu cetvellerinin ilk sistemleştiricileri olarak saymak gerekmektedir. Yakın tarihte, Azerbaycan muğam formu cetvellerinden bahsedip konuyla ilgili mâlumat veren en önemli isim Mir Muhsin Nevvab’tır. Nevvab’ı önemli kılan hususlardan birisi de mûsikî meclislerinde yapılan icraları bilmesi münasebetiyle, halk arasında icra edilen mûsikî hakkında bilgi vermesidir. Rast Muğamı cetvellerinde verilen şûbelerin notaları olmadığından, ustadan talebeye aktarmak suretiyle takip edilen eğitim sistemi sebebiyle artık günümüzde bazı şûbeler bilinmemektedir. Meşk yoluyla takip edilen eğitim sisteminin faydaları olmakla birlikte, nota ile desteklenmediğinde ortaya çıkabilecek sıkıntılardan birisi de öğrenilen şeylerin zaman içinde unutulabileceği gerçeğidir. Nevvab’dan bugüne kadar Rast Muğamı hakkında yazılmış muhtelif cetveller mevcuttur. Bu cetvelleri tarih sırasıyla inceleyip, hangi şûbelerin Rast Muğamı şûbe literatürüne girdiği ve hangilerinin unutulduğunun anlaşılması için evvelki sayfalarda ortaya koyduk. Muğamlar, bugünkü sistematik muğam icra kāidelerine göre ya Derâmed ile ya da Berdaşt ile başlamaktadırlar. Bu tür başlangıçlar Rast Mukaddimesi veya Mukaddimeyi Rast olarak da adlandırılırlar. Muğam, eğer oyun havası karakterli Renk ile başlarsa Derâmed, doğaçlama karakterli muğam hisselerinden biri ile başlarsa Berdaşt olarak adlandırılırlar (İsmayilov M. S., 1984, s. 65). A. DERÂMED Derâmed, oyun havası karakterinde, türkü formu hacminde çalgı mûsikîsi eseridir. Muğam Formu, Renk ile başlarsa bu Derâmed olarak adlandırılmaktadır. Dinleyiciye, icra edilecek muğamın makāmsal özellikleri hakkında mâlumat vererek, 118 dinleyiciyi ilgili makāmın havasını hissettirmek suretiyle, frekanslar yoluyla iletişim kurma girişimi olarak değerlendirilmelidir. Derâmed, Renklerin bir çeşidi olarak belirli bir ritmi olan, çalındığı muğam formunun müzikal özelliklerini taşıyan, türkü formu hacminde, oyun havası karakterli bir mûsikî eseridir. Ramiz Zöhrabov Derâmed’e Merâgî’de rastlanıldığını, o zaman da çalgı mûsikîsi gibi mukaddime bölümlerinde icra edildiğini aktarmaktadır (Zöhrabov, 1991, s. 92). Derâmed, hangi muğam formunun icra edileceğinin anlaşılması bakımından, dinleyiciyle kurulan ilk temastır. Berdaşt, Derâmed gibi mukaddime’de icra edilir ancak, mutlak Derâmed’den sonra icra edilir. Derâmed’in düzenli ve belirli bir ritmi vardır ancak Berdaşt doğaçlama üslupludur. Derâmed, dinleyiciye makām hakkında mâlumat veren bir eserdir. Dolayısıyla makām hakkında mâlumat verebilmesi için makāmın dizisi içinde teşekkül etmesi gerekir. Rast Makāmı dizisinin I. derecesi (Mâyesi, Kararı), Derâmed’in de I. derecesi (Mâyesi, Kararı) olmalıdır. Derâmed genel itibariyle güçlüden veya makāmın kararının oktavından başlayarak, Rast dizisini göstererek karara doğru giden ezgisel bir yol izlemektedir. Derâmedlerin kararı bazen rast perdesi bazen de gerdaniye perdesi olabilmektedir. Gerdaniye perdesi olmasına sebep ise, kendinden sonra icra edilecek Berdaşt Şûbesinin gerdaniye perdesinden başlaması ve bir nevi adı geçen şûbeye zemin hazırlaması bakımından olmalıdır. Şekil 136:Derâmed dizisi. 1. Derâmed 119 Şekil 137:Abulfat Aliyev'in okuduğu Rast Muğamı Derâmedinin notası. Dinleti 1: Derâmed Abulfat Aliyev’in icrasından. 2. Derâmed 120 Şekil 138:Yakup Memmedov'un okuduğu Rast Muğamı Derâmedi notası (Məmmədov, 1963, s. 9-11). Dinleti 2: Derâmed, Yakup Memmedov'un icrasından. 3. Derâmed Şekil 139: Derâmed, tarafımızdan notaya alınmıştır (Əmirov, 1984, s. 9-10). Dinleti 3: Derâmed, Arif Babayev’in icrasından. Son olarak eklemek istediğimiz Derâmed notası Neriman Memmedov tarafından yazılmış ve Moskova’da çap edilmiş Rast Muğamı Derâmedidir. Muğamların muğam üçlüğü şeklinde icra edilmesinden dolayı Tar, Kemençe ve Gaval eşliğinde yazılmış notanın örnek olması açısından daha faydalı olacağı düşüncesi ile eklenmiştir. 121 4. Derâmed Şekil 140:Rast Muğamı Derâmedi sayfa 1 (Məmmədov N. , 1978, s. 12-13). 122 Şekil 141:Rast Muğamı Derâmedi sayfa 2 (Məmmədov N. , 1978, s. 12-13). Dinleti 4: Derâmed, Aqil Melikov’un icrasından. Daha başkada örnekler verilebilirdi, ancak birbirinden farklı dört çeşit Derâmed koymanın Muğam formu mukaddimesinde icra edilen Derâmed hissesi hakkında yeterli mâlumatı vereceği düşüncesindeyiz. B. TASNİF Muğam formuna, Hacıbaba Hüseynov’un okuduğu Rast Muğamı terkîbinde olduğu gibi Tasnif ile de başlanabilir. Bundan dolayı örnek olması için Hacıbaba Hüseynov’un okuduğu Rast Muğamı Mukaddimesinde dinleyip notaya aldığımız Rast Tasnifi (Bazı araştırmacılar Irak Tasnif de demektedir) aşağıya örnek olarak ekledik. Tasnifler, eski kullanım olarak “Dîbâce” olarak da adlandırıldığı bir kaynağımızca aktarılmış, Osmanlıca lügat manası itibariyle önsöz ve mukaddime anlamıyla, muğam formunun başında okunan Tasniflere denmiş olabileceği ihtimalini güçlendirmektedir. Bu bilgiden sonra, Mukaddime bölümünün Derâmed, Dîbâce ve Berdaşt Şûbelerinden 123 oluştuğu görüşü ortaya çıksa da, sistematik müzikoloji açısından, sözlü eserler (Mahnı, Dîbâce, Tasnif) için Tasnif teriminin yeterli bir kullanım olacağı düşüncesindeyiz. 1. Irak Tasnif Şekil 142:Irak (Irak) Tasnif, Hacıbaba Hüseynov’un okuduğu Rast Muğamından alınmıştır. Dinleti 5: Irak Tasnif Hacıbaba Hüseynov’un icrasından. Hacıbaba, bu Tasnifi Rast Muğamının girişinde okuyarak, Tasniflerin Muğam formu girişinde, Berdaşt’tan evvel okunabileceğini göstermiştir. Aynı Tasnifin sözleri, başka bir kaynaktan aşağıda ki gibi Irak Tasnif olarak Kiril alfabesinden latinize edilerek verilmiştir. IRAK TASNİF Bu dağın o üzünde Bu dağdan aşmak olmaz Bu meşe meşe deyil Maral otlar üzünde Narinci başmak olmaz Gülü benövşe deyil Men yarımı tanıram Bir guru sözden ötrü Vusal demi yahşıdır 124 Goşa hal var üzünde Yarla savaşmak olmaz Nakarat Ayrılık peşe deyil Aman neynim men sevirem Yarım neynim men sevirem Şekil 143:Irak tasnif (Namazeliyev, 1985, s. 153-154). C. BERDAŞT ŞÛBESİ Berdaşt 87, Farsça herhangi bir şeyin başlangıcı, çıkış noktası (Faseh, 2004, s. 14), yığın ve toplama (Həşimov, 2002, s. 33) anlamlarına gelmektedir. Rast Muğamında Berdaşt’ın hususi adının olduğu (Mirzaoğlu, 2009, s. 5), bazen baharın gelişi manasına gelen Nevruzi Revende 88 veya Suzi Gudaz 89, Mahur Hindi Muğamında ise Bezmigâh olarakta adlandırılmaktadır (Zöhrabov, 1991, s. 89). Nevruzi Revende hakkında bir görüş Berdaşt Şûbesinin içinde küçük bir cümle olduğu yönündedir. Bazı araştırmacılar tarafından Berdaşt Gûşesi (Mirzayev, 2010, s. 10), bazı araştırmacılar tarafından da Berdaşt Şûbesi olarak anılmakla birlikte, gûşeler gibi küçük hacimli olmadığından genel itibariyle Berdaşt Şûbesi olarak adlandırılması ve Rast Muğamının mukaddimesinde bir giriş hissesi sayıldığı görülmektedir. Derâmed’de Berdaşt gibi giriş hissesi olmakla birlikte, Berdaşt hem hânendeler hem de sâzendeler tarafından icra edilebilirler. Ancak genellikle hânendeye yol göstermek, makāmın sesleri hakkında fikir vermek ve makāmın havasına, ahvali ruhiyyesine davet etmek için (İsmayilov M. S., 1984, s. 65) çalgılar tarafından icra edilir. Buna mukabil hânende Berdaşt’ın ardından hemen Mâye Şûbesini okumaya başlar. Berdaşt her ne kadar saz mûsikîsi olarak icra edilse de bazı zil sesli hânendelerin Berdaşt Şûbesinden muğama girdikleri görülmüştür (Musazadə, 2009, s. 77). Berdaşt Rast Muğamının mukaddimesinde bir hisse olduğu gibi başka muğamların (Əsədullayev, 2009, s. 13, 15, 18, 20, 21) giriş hissesi olarak çeşitli şekillerde icra edildikleri bilinmektedir (Həşimov, 2002, s. 33). 87 Azerbaycan Musiki terminolojisinde BƏRDAŞT şeklinde yazılmaktadır (Əliyev, 2001, s. 10). Mart ayının 22’sine tesadüf eden yeni yıl bayramıdır (Zöhrabov, 1991, s. 107). 89 Yanıp yakılma, tesirli, coşkun. 88 125 Osmanlıca Lügat’te Berdâşte kelimesiyle ilişkili olabileceği düşüncesiyle kelime manasına baktık ve “yükseğe kaldırılmış” anlamına geldiğini tespit ettik (Develioğlu, 2001, s. 86). Berdaşt, müzikal açıdan âdeten Rast Makāmının karar perdesinin zili olan Gerdaniye perdesinden Irak Şûbesinin sesleriyle başlayarak, tedricen inici melodik hareketlerle, hüseyni, neva, çargâh, buselik ve dügâh perdelerinde asma kalışlar yaparak, Rast Muğamı Mâyesine, Rast’a kadar iner ve Irak perdesine göre zil olan Dik Geveşt perdesini kullanarak karar verir. İnici ezgisel hareketle seyreden Berdaşt cümlelerinden karara gelirken son iniş cümlesin de Eviç perdesi (F#), Acem perdesi (F) olarak gösterilir. Seyir özelliklerini dikkate alırsak, gerdaniye perdesinde ısrar eden bir müzikal fikirden dolayı “yükseğe kaldırılmış” manası Berdaşt ile ilişkilendirilebilir. Berdaşt’ın Mâyeye doğru karara giderken inici seyir yaptığında “Âvâzı-naqis” 90 adı verilen gûşe ile Mâyeyi Rast’a geçit yaptığı aktarılmaktadır (Mirzayev, 2010, s. 10). Mâmâfih, Ahmet Bakıhanov, “Nevruzu Revende ile Berdaşt eyleyirsen gelip düşersen Mâyeyi Rasta” (Bakıhanov A. , 1985, s. 27) diyerek, Nevruzu Revende ile Berdaşt’ın ayrı mûsikî cümleleri olduğu, yukarıda ki Nevruzu Revende’nin Berdaşt’ın için de ayrı, küçük bir cümle olduğu düşüncesini güçlendirmektedir. Bakıhanov, “Her icracının Berdaşt’ı kendine has bir üslupla çalmaktadır” (Bakıhanov A. , 1985, s. 27) diyerek, hânende ve sâzendeler tarafından, onların ilmi mâlumat seviyeleri, üslupları, melahatli sesleriyle bedii ifadeleri çerçevesinde icra yapabileceklerini ifade ediyor olmalıdır. Her mûsikî fikrine bir isim vermek sistematik müzikoloji açısından bilgiyi tasnif ve analiz etme fikirleriyle çelişerek eğitim metodolojisi açısından öğrenimi zorlaştırdığı için, Berdaşt dizisi içinde meydana gelen müzikal fikirlerin zaten ilgili cümlelerin notasyonun da ortaya çıkacağından, Berdaşt’ı kendi içindeki cümlelerle birlikte bir şûbe olarak kabul ettik. Ramiz Zöhrabov’un ifadesine göre zilde başlayan Berdaşt, Mâyeyi Rast’a geldiğinde “Öz diyatonik perdesini alır” demekte (Zöhrabov, 2002, s. 12-13), ancak Rast Muğamı Mâyesinde notasyonda yeden perdesi olarak görünen Irak perdesinin (F#) icracılar tarafından zil basıldığı (Dik Geveşt perdesi), dolayısıyla diyatonik yapıdan bahsedilemeyeceği ortaya çıkmaktadır. 90 Tamamlanmamış Âvâz (Mirzayev, 2010, s. 10). 126 Sonuç olarak Berdaşt, hânendeye makām hakkında mâlumat vermek, müzikal açıdan hânendeyi makāmın havasına sokmak ve doğaçlama yapabilmesi için feyz almasını sağlamaktır. Dolayısıyla Berdaşt’ın da makāmın dizisine esaslanmalı ki, hânendeyi makāma çekebilsin. Rast Makāmının I. derecesi Berdaşt’ın da I. derecesidir. Derâmed ve Berdaşt’ın icrası, hânendeyi derin bedii his ve heyecan ile Rast Muğamı haleti ruhiyyesine sokar ve hemen akabinde Mâye Şûbesi icrasına hazırlar. Derâmed ile Berdaşt icrasını takiben dinleyiciler ve hânende üzerinde, müzikal açıdan Mâye Şûbesinin icrası ihtiyacı hâsıl olmaktadır. Şekil 144:Berdaşt Şûbesi dizisi. Berdaşt Şûbesi seyri, sâzendelerin neva perdesinden Nigârlı gerdaniye perdesine doğru hızlıca çıkışıyla başlar. Daha sonra gerdaniye perdesinde ısrar edip, Nigârlı çeşniyle seyrini sürdürüp, neva perdesinde önce Nigâr daha sonra buselik çeşnilerini göstererek Mâyeyi Rasta yönelir ve Rast perdesinde Nigâr gösterdikten sonra karar verir. 127 1. Berdaşt Şûbesi Şekil 145: Berdaşt, sayfa 1, Mahmud Aliyev’in icrasından tarafımızdan notaya alınmıştır. 128 Şekil 146:Berdaşt, sayfa 2, Mahmud Aliyev’in icrasından tarafımızdan notaya alınmıştır. Dinleti 6:Berdaşt Tarzen Mahmud Aliyev icrasından. 129 2. Berdaşt Şûbesi Şekil 147:Berdaşt (Məmmədov N. , 1978, s. 18-21). Metinleri için bk. (Füzuli, 2005, s. 125) Dinleti 7:Berdaşt; Hacıbaba Hüseynov’un icrasından. 130 Dinleti için eklediğimiz kayıt nota ile örtüşmediği yerler olabilir. Nota Neriman Memmedov tarafından Hacıbaba Hüseynov ile ona eşlik eden Behram Mansurov’un Rast Muğamı icrasından notalanmış, 1978 yılında Moskova’da çap edilmiştir (Məmmədov N. , 1978, s. 18-21). Bizim bulabildiğimiz ve notasyon ile ilgili olduğunu düşündüğümüz tek kayıt örneği aşağıda dinleti için verilmiştir. Notadaki sözler Neriman Memmedov’un yazdığı şekilde verilmiştir. Ancak dinletide, Mâye Şûbesinde Neriman Memmedov tarafından verilen gazellerle, Berdaşt Şûbesinde ki gazeller birleştirilerek okunduğu tespit edilmiştir. Yine de fikir vermesi açısından faydalı olacağını düşündüğümüzden aşağıda verilmiştir. Bu açıklama, Neriman Memmedov’un notaladığı kayıt, Hacıbaba Hüseynov’un farklı icrasından notalanmış gibi görünmekte olduğun verilmiştir. 131 3. Berdaşt Şûbesi Şekil 148: Berdaşt; sayfa 1, Hacıbaba Hüseynov'un Rast Muğamı icrasından tarafımızdan notalanmıştır. 132 Şekil 149:Berdaşt; sayfa 2, Hacıbaba Hüseynov'un Rast Muğamı icrasından tarafımızdan notalanmıştır. Dinleti 8: Berdaşt: Hacıbaba Hüseynov’un icrasından. Berdaşt’ın Güftesi Aşkın tamam neşesi divaneliktedir (ey) Meyhanenin melahati mestaneliktedir (yar ey ey) Câhiller ile olmaz Ârifin alakası (ey) Hâl ehlinin tekâmülü ferzaneliktedir (yar ey) Yetmez ahire nâmert olanların (e e e ey) Şahsın kadri kıymeti merdaneliktedir (ay eman eman eman) Şekil 150:Berdaşt'ın Güftesi, metinleri için bk. (Vahid, 2005, s. 269). Aşkın bütün neşesi ve lezzeti delilikte, meyhanenin melahati, incelikleri ve güzellikleri mestanelikte yani kendinden geçerek mest olmaktadır. Câhil ve akılsız insanlarla ârif insanların alakası olamayacağı, bu yolda ilim ve hikmet sahibi olmak isteyen hâl ehli insanların olgunlaşması ve kemâliyete ermesi ancak yumuşak, ince ve zarif olmakla mümkün olabileceği aktarılmaktadır. Yetmez ahire nâmert olanların; ne dediğini bilmeyen kötü insanların sonunun olmadığı, insanın kadri kıymeti onun kişiliğinde, hayata bakışındadır. 133 4. Berdaşt Şûbesi Şekil 151:Berdaşt Şûbesi (Mirzaoğlu, 2009, s. 6). 5. Berdaşt Şûbesi Şekil 152:Berdaşt’ın girişinde ki soru ve cevap cümlesi (Melikov, Mamedov, & Askerova, 1990, s. 10). 6. Berdaşt Şûbesi Şekil 153: Berdaşt’ın girişinde ki soru ve cevap cümlesinin farklı çeşidi (Melikov, Mamedov, & Askerova, 1990, s. 10) 7. Berdaşt Şûbesi Berdaşt Şûbesi için, batı müziği kompozisyon ilmi çerçevesinde ortaya çıkan unsurların, Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi içinde ki örnekleri kadar başarılı olduğu söylenemez, ancak taklitleri olabilir. Bu düşünceyle Mirza Ferenç’in yaklaşımını destekliyor gibi görünsekte, her kültürün değerli olduğu, kültürler arası etkileşimin ve paylaşımın gerekli olduğu, farklı renklerin toplumun sosyolojik yapısı için çeşitlilik 134 oluşturduğu, dolayısıyla bu görüşten batı müziğinin bedii his açısından eleştirildiği anlamı çıkarılmamalıdır. Batı müziği teknikleriyle Rast Muğamı üzerine güzel ve geleneksel yapıya karşı cesurca eserler ortaya konulduğu bilinmektedir. Örneğin Niyazi’nin Senfonik Rast Muğamı buna güzel bir örnektir. İlaveten batı müziği teknikleriyle Azerbaycan Mûsikîsi icra etmenin kulaktaki kötü tesirinden Üzeyir Hacıbeyli’nin de söz ettiğini hatırlatmak gerekmektedir. Şekil 154:Üzeyir Hacıbeyli'nin "Er-Avrad" Müzikal Komedisinin giriş müziğinden (Melikov, Mamedov, & Askerova, 1990, s. 12). 135 8. Berdaşt Şûbesi Şekil 155:Berdaşt (Əsədullayev, 2009, s. 23-24). Dinleti 9:Berdaşt Arif Əsədullayev’in icrasından. 136 9. Berdaşt Şûbesinden Rast’a Ayak Şekil 156:Berdaşt'tan Rast’a Ayak (Əsədullayev, 2009, s. 23-24). 10. Berdaşt Şûbesinden Rast’a Ayak Şekil 157:Berdaşt Rast’a Ayak (Azerbaycan SSR İlimler Akademiyası, 1981, s. 98). Kendisi de muğam icracısı olan Arif Əsədullayev’in notasyonu takdire değer niteliktedir. Tespit ettiğimiz Rast Muğamı notasyonları için de icraya en yakın olanlardan birisidir. Bu nota Arif Əsədullayev tarafından Fa diyez tonunda notaya alınmış, tarafımızdan rast perdesine aktarılmıştır. Notasyon da anlamını değiştirmeden sadece yazım değişiklikleri yaptık. Arif Əsədullayev’in Berdaşt notasyonuna eklenebilecek tek şey zatı halinden icra da şahsen dinlediğim ancak notasyonda göremediğim Berdaşt’ın son cümlesidir. 137 11. Berdaşt Şûbesinden Rast’a Ayak Şekil 158:Berdaşt'ın son cümlesi. Dinleti 10:Berdaşt’ın son cümlesi Mahmud Aliyev icrasından. Dinleti 11:Berdaşt’ın son cümlesi Arif Əsədullayev’in icrasından. Berdaşt Şûbesi bütün cümleleriyle birlikte Arif Əsədullayev’in icrasından dinlenebilir. Ses kaydı özellikle yukarıdaki notayı seslendirmek için yapılmamış, Rast’ın Berdaşt Şûbesi hakkında fikir vermesi için herhangi bir hazırlık yapılmadan doğal şekilde kaydedilmiş, dinleti için sunulmuştur. D. MÂYE ŞÛBESİ Bir şeyin mayesi, cevheri, kökü, mûsikîde ise bir makāmın kararı olan Mâye, Farça yazılan Mayə kelimesinden değil, Türkçe’de ki Maya kelimesinden geliyor olmalıdır (Həşimov, 2002, s. 34-35). Osmanlıca Lügat’ta verilen açıklamalara göre Mâye, “asıl ve lüzümlu madde”, Mâye-Râst olarak da “Türk Mûsikîsinde kullanılan en az altı asırlık numunesi kalmamış mürekkep makām” açıklaması verilmektedir (Develioğlu, 2001, s. 588-589). Bu açıklamadan yola çıkarak Mâye Şûbesi veya Mayeyi Rast terimlerinin bundan altı asır evvele dayandığı, numunesinin kalmadığı söylenmesiyle de Türkiye’de Azerbaycan Mûsikîsi hakkında mâlumat eksikliği ile ilişkilendirilerek örtüştüğü söylenebilir. Numunesi olmadığı söylenen Mâye-Râst Makāmı, Mayeyi Rast Şûbesi ile ilişkili olabilir. Çünkü kadim makāmlardan bazılarının şûbeye, bazı şûbelerin de makāma dönüştüğünü gerek Azerbaycan Mûsikîsi araştırmacıları tarafından aktarılmaktadır. Mâye Şûbesinin yedi âvâzattan biri olması sebebiyle Maye âvâzesi ile isim benzerliğinin olduğu gibi müzikal benzerliği de olabilir. Urmevî’de bazı dairelere (devir 91, daire, dizi) âvâze dendiği ve bu âvâzelerden birinin de Maye olduğu (Uygun, 91 Devr kelimesi Osmanlıca Lügat’ta açıklandığı üzere, “dönme” anlamıyla bir sekizli içinde meydana gelen seyir manasına ilaveten bir müzik eserinde her ölçüye verilen isimdir (Develioğlu, 2001, s. 181-182). Devr kelimesinin 138 1999, s. 94), Abdülkâdir Merâgî’de “Maye’nin oktavı kapsamadığı” dolayısıyla buna devir (daire, dizi, sekizli içinde teşekkül eden yapı) denemeyeceği (Sezikli, 2007, s. 7172), Kantemiroğlu tarafından yazılan edvarda ise dügâh perdesinden başlayarak yegâh perdesine kadar inip, tekrar çıkıcı müzikal seyirle dügâh perdesinde karar veren Maye âvâzesi olduğu aktarılmaktadır (Tura, 2001, s. 147-149). Rast Muğam formu hisselerinden Mâye Şûbesinin Maye âvâzesi ile isim benzerliği dışında, Mâye Şûbesi müzikal seyri ile benzerlik gösterdiği söylenebilir. Bu ayrıca araştırılması gereken bir konu olduğundan bu kadar değinmekle yetineceğiz. Mâye Şûbesi, Rast Muğamı terkîbinin ilk şûbesi, temeli ve gövdesidir (Zöhrabov, 1991, s. 94-95). Günümüz de bütün esas muğamların terkiplerinde mukaddime hissesi olarak yer almaktadır. Mâye Şûbesi Rast Muğamı terkîbinin, üç beyit gazel okunabilecek kadar uzun, bazen bir türkü formu hacminde en hacimli şûbelerinden biridir. Müzikal açıdan ağır ve doğaçlama karakterli yapısal hususiyetlere maliktir (Əliyev, 2001, s. 11). Önce Derâmed ile dinleyiciler, Berdaşt ile de hânende icra edilecek makāmın havasına girmişlerdir. Sâzende önce Derâmed’i sonra Berdaşt’ı icra edip, sözü hânendeye bırakır. Hânende sözü alır ve Mâye Şûbesinden okumaya başlayarak, konuşur gibi, sesi yormayan, ısınma hareketleriyle, makāmın alttan genişleme şeklinde tezahür eden yapısı üzerinde doğaçlama üslubuyla gezişerek, tedricen çıkıcı üslup ile seyrederek asma kalışlarını gösterip Mayeyi Rast’a ayak eyler, gelip rast perdesinde karar vererek, Uşşak Şûbesi için zemin oluşturur. Mâye Şûbesi çoğunlukla hânendeler tarafından icra edilmekle birlikte, hânendelerin Berdaşt Şûbesinden okumaya başladığı durumlarda, Mâye Şûbesinin tamamı ya da bir kısmının sâzendeler tarafından icra edilebilirler. Mâye Şûbesinin, makāmın mayesi etrafında kendini gösteren bir yapısı ve makāmın kararı ile ilişkili olarak makām adıyla birlikte anılır. Örneğin: Mayeyi Rast gibi. Maye, makāmsal seyri karara götüren, cümleleriyle birlikte bütün halinde bir yeden perdesi vazifesi görmektedir. çoğulu olan “Edvâr” kelimesiyle de devirler kastedildiği, Doğu ve İslam Medeniyeti Musikisi Nazari kitaplarında Makāmların daire şeklinde devirlerle (dizi) anlatıldığı (Develioğlu, 2001, s. 204), İslam Âlimlerinin oluşturduğu bu geleneğin kadim eserlerin zeyillerinde de devam ettiği görülmektedir. 139 Mâye Şûbesi, Berdaşt’ın pesti olmakla birlikte, aralarında ki tek farkın, farklı oktavlarda icra edilmesi olarak gösterilmektedir (İsmayilov M. S., 1984, s. 65); (Zöhrabov, 1991, s. 107). Ancak Mâye Şûbesinin melodik hususiyetleri ile Berdaşt Şûbesinin melodik yapıları oldukça farklıdır. Berdaşt gerdaniye’den başlayarak Rast’a doğru inici özellik gösterirken, diğeri Rast Makāmının alttan genişlemesi şeklinde yegâh’tan başlayarak rast perdesine doğru çıkıcı özellik gösterir. Cümlelerin iç ritimleri farklıdır. Mûsikî cümlelerine yüklenen manalar itibariyle Mâye Şûbesi ağır karakterli, Berdaşt ise hamaset duygularıyla hareket eden güçlü bir ifadesi vardır. Berdaşt Rast Makāmı dizisini gösterirken, Mâye Şûbesi ise yegâh perdesinde başlayıp Rast çeşnisi göstererek önce rast perdesine çıkar daha sonra yegâh’a iner, sırayla yegâh’ta Nigâr ve buselikli, hüseyni aşiran’da kürdi ve buselikli asma kalışlar yapıp, yegâh’ta Rast göstererek Rast’ta çıkar ve karar verir. Mâye Şûbesi dinleyicilere orta ve zil şûbelere geçmeden evvel işitsel açıdan yumuşak bir geçiş sağlar, hânendeye ise sesini orta ve zil perdeler için hazırlama olanağı verir. Muğam icracılarının Mâye Şûbesini icra edebilmek için öyle ustalık seviyelerinde olmaları gerekir ki, okudukları muğam formu hisselerini çok iyi bilmeleri, öz bedii hissiyat ve tefekkür neticesinde feyz alarak ince doğaçlama teknikleriyle, ilmi mâlumat harmanında yoğurdukları nağmeleri gönül penceresinden dinleyicinin önüne sermeleri gerekir. Şekil 159:Mâye Şûbesi dizisi. Mâye Şûbesi, yegâh perdesinde seyrine başlayıp, Nigâr ve buselik çeşnilerini göstererek yaptığı asma kalışlarına, Hüseyni Aşiran perdesinde kürdi ve buselik çeşnileri göstererek Mayeyi Rasta yönelir, daha sonra dügâh, buselik, çargâh ve neva perdelerinde dizi sınırları içinde gösterebileceği çeşnileri gösterip, ayak eyler Mayeyi Rasta. 140 1. Mâye Şûbesi Şekil 160:Mâye Şûbesi, sayfa 1, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. Metinleri için bk. (Vahid, 2005, s. 269). 141 Şekil 161:Mâye Şûbesi sayfa 2, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. 142 Dinleti 12:Mâye Şûbesi Hacıbaba Hüseynov’un icrasından. 2. Mâye Şûbesi Şekil 162:Mâye Şûbesi, sayfa 1, Yakup Memmedov’un Rast Muğamı icrasından tarafımızdan notalanmıştır. 143 Şekil 163:Mâye Şûbesi, sayfa 2, Yakup Memmedov’un Rast Muğamı icrasından tarafımızdan notalanmıştır. Dinleti 13:Mâye Şûbesi Yakup Memmedov’un icrasından. 144 3. Mâye Şûbesi Şekil 164:Mâye Şûbesi sayfa 1 (Məmmədov N. , 1978, s. 21-32). 145 Şekil 165:Mâye Şûbesi sayfa 2 (Məmmədov N. , 1978, s. 21-32). 146 Şekil 166:Mâye Şûbesi sayfa 3 (Məmmədov N. , 1978, s. 21-32). Dinleti 14:Mâye Şûbesi Hacıbaba Hüseynov’un icrasından. Hacıbaba Hüseynov’un icrası ile notasyon arasında farklılıklar bulunmakla birlikte Neriman Memmedov’un notasyonunu olduğu gibi vermek için değiştirme gerekliliği duyulmadan bu icranın ilgili notasyon için fikir vermesi için gerekli idi. 147 4. Mâye Şûbesi Şekil 167:Mâye Şûbesi, sayfa 1, (Mahmud Aliyev’in icrasından). 148 Şekil 168:Mâye Şûbesi, sayfa 2, (Mahmud Aliyev'in icrasından). Dinleti 15: Mâye Şûbesi, (Tarzen Mahmud Aliyev’in icrasından). 5. Mâye Şûbesi Şekil 169:Mâye Şûbesinin bir bölümü (Melikov, Mamedov, & Askerova, 1990, s. 13). 6. Mâye Şûbesi Şekil 170:Mâye Şûbesinin bir bölümü (Melikov, Mamedov, & Askerova, 1990, s. 12). 149 7. Mâye Şûbesi Şekil 171: Mâye Şûbesi, sayfa 1 (Əsədullayev, 2005, s. 8-11). 150 Şekil 172:Mâye Şûbesi, sayfa 2 (Əsədullayev, 2005, s. 8-11). 151 E. RENK VEYA TASNİF 1. Maye Tasnif Şekil 173:Maye Tasnifi (Məmmədov N. , 1978, s. 33-34). Dinleti 16:Maye Tasnif Hacıbaba Hüseynov’un icrasından. 152 2. Maye Renk Şekil 174:Maye Rengi (Məmmədov N. , 1978, s. 16-18). Dinleti 17:Maye Renk, Arif Babayev’in icrasından. 153 F. UŞŞAK ŞÛBESİ Uşşak 92, kelime manası itibariyle, âşıklar (Develioğlu, 2001, s. 1123), sevenler, âşık ve maşuk (Həşimov, 2002, s. 35), samimi aşk ile muhabbet manasını taşımaktadır (Mirzayev, 2010, s. 10-11). Kadim on iki makāmdan biri olan Uşşak Makāmı, Azerbaycan Rast Muğamı formunda Mâye Şûbesinden sonra gelen bir şûbe olduğu (Zöhrabov, 1991, s. 74) söylense de, bizim incelemelerimiz neticesinde Uşşak Şûbesi ile Uşşak Makāmı arasında, isim benzerliği dışında bir ilişki kurulamamıştır. Azerbaycan Rast Muğam formunun III. derecesine istinat eden ve Mâye Şûbesinden sonra, Hüseynî Şûbesinden önce gelen Uşşak Şûbesi, “Segâh perdesinde başlayıp rasta iner, rast perdesinden neva perdesine doğru hareket ederek, tekrar gelir rast perdesinde karar veren seyir karakteriyle (Tura, 2001, s. 148-149) ancak kadim Segâh Şûbesi ile ilişkili olabilir. Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinin önemli merkezlerinden biri olan Azerbaycan’da, ses sisteminin tahrif edildiği (During, 2011, s. 60-66), Üzeyir Hacıbeyli’nin batı müziği çalgılarıyla icra edilen mûsikînin kulaktaki kötü tesirine zaman içinde alışılacağı, III. derecede meydana gelen uyumsuzluklar görüldüğü görüşlerine binaen Rast Makāmı Segâh perdesinin batılılaşma çalışmaları neticesinde buselik perdesi olarak değiştirildiği söylenebilir. Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinin en önemli karakteristik perdesi olan Segâh perdesinin tahrif edilmesi, aslında Urmevî’nin oluşturduğu özgün ses sisteminin bütünüyle mahvolmasına denk sayılması gerektiği açıkça ortadadır. Çünkü batı müziği ses sitemiyle en önemli ayrılığın, dik başlı bir si notası ile tasavvufi açıdan boyun eğmiş ve fiziksel açıdan dik frekans değerleri kırpılmış bir Segâh perdesi arasındaki farktır. Azerbaycan Mûsikîsinde Segâh perdesine tekabül eden perdelerin varlığı şeklen gözükmese de, Tar’da muğam perdeleri adıyla başka perdelerin aralarında korunmakta olan perdeler mevcuttur. Uşşak Şûbesi için, bazı araştırmacılar gûşe (Mirzayev, 2010, s. 10-11), bazı araştırmacılar ise şûbe olarak adlandırmakta, bu durum Zöhrabov’un Ü.Hacıbeyli’den aktardığı muğam hisselerine bazen şûbe bazen gûşe bazen de âvâz olarak adlandırılmakta olduğu görüşünü güçlendirmektedir. Çoğunlukla Uşşak Şûbesi olarak 92 Azerbaycan Musiki terminolojisinde ÜŞŞAQ olarak yazılmaktadır. 154 adlandırılmakla birlikte bizce de hacim açısından şûbe olarak adlandırılması gerektiği görüşündeyiz. Uşşak Şûbesi, doğaçlama karakterli yapısına ilave olarak Remel aruz vezninin ikinci bahri ile icra edilen ritmik bölümü de vardır (Həşimov, 2002, s. 82-83). Uşşak Şûbesinin ritmik bölümünü Üzeyir Hacıbeyli tarafından “O olmasın bu olsun filminde” “Mende mecnundan füzun âşıklık istidadı var, Âşıkı sadık menem mecnunun ancak adı var” beyiti ile birlikte kullanılmıştır (Əliyev, 2001, s. 12). Mâye Şûbesinin ardından muğam formu adım adım zile doğru taşınır. Mâye Şûbesine göre zilde kurulan Uşşak Şûbesi, buselik perdesine (B3) istinat ederek icra edilir. Uşşak Şûbesi, buselik perdesine istinat ederek, yedenli Rast perdesi (G3) ile Hüseyni (E4) perdesi arasında, rast perdesinde Nigârlı, dügâh perdesinde buselikli, buselik perdesinde kürdi çeşnilerini gösterdikten sonra Rast’ta Nigâr çeşnisiyle yedenli karar verir. Şekil 175:Uşşak Şûbesi dizisi. 155 1. Uşşak Şûbesi Şekil 176:Uşşak Şûbesi, sayfa 1, Hânende Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. 156 Şekil 177: Uşşak Şûbesi, sayfa 2, Hânende Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. 157 Şekil 178: Uşşak Şûbesi, sayfa 3, Hânende Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. Dinleti 18: Uşşak Şûbesi (Hacıbaba Hüseynov’un icrasından). 158 2. Uşşak Şûbesi Şekil 179:Uşşak Şûbesi, sayfa 1, Yakup Memmedov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. 159 Şekil 180: Uşşak Şûbesi, sayfa 2, (Yakup Memmedov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır). Dinleti 19: Uşşak Şûbesi (Yakup Memmedov’un icrasından). 160 3. Uşşak Şûbesi Şekil 181:Uşşak Şûbesi ve ritmik bölümü ile birlikte sayfa 1, Mahmud Aliyev'in icrasından tarafımızdan notaya alınmıştır. 161 Şekil 182: Uşşak Şûbesi ve ritmik bölümü ile birlikte sayfa 2 (Tarzen Mahmud Aliyev'in icrasından, tarafımızdan notaya alınmıştır). Dinleti 20:Uşşak Şûbesi ve ritmik bölümü, Tarzen Mahmud Aliyev’in icrasından. 4. Uşşak Şûbesi Şekil 183: Ritmik Uşşak Şûbesi cümlesi (Quliyev T. , 1938, s. 18-19). 5. Uşşak Şûbesi Şekil 184:Ritmik Uşşak Şûbesi Bölümü (Mirzaoğlu, 2009, s. 8). G. HÜSEYNİ ŞÛBESİ Hüseyni kelime manası itibariyle Arapça Hüsn sözünden olup, yüz güzelliği ve güzel demektir (Həşimov, 2002, s. 35-36). Rast Muğamının Hüseyni hissesi bazen şûbe bazen gûşe olarak adlandırılmaktadır. Ancak sistematik müzikoloji açısından bu hisseye 162 de şûbe demek gerektiği düşüncesindeyiz. Hüseynî Şûbesi, Rast Makāmının IV. derecesi olan do (C4) perdesine istinat ederek (Zöhrabov, 1991, s. 75), sol’de karar verir. Hüseyni, kadim makāmlardan biridir, ancak Azerbaycan Muğam formunda Uşşak Şûbesinin tamamlayıcı bir hissesi durumundadır (Zöhrabov, 1991, s. 74). Rast Muğamı Hüseynî Şûbesi, Merâgî tarafından Sultan Üveys’in oğlu Hüseyin’e atfedildiği söylendiği gibi (Zöhrabov, 1991, s. 109), Hz. Hüseyin ile ilişkili olduğu görüşünü ortaya atanlarda mevcuttur. Uşşak Şûbesini takip eden Hüseynî Şûbesi, sırayla çargâh perdesinde Nigâr’lı, neva perdesinde buselik’li, dügâh perdesinde buselik’li, Uşşak Şûbesinin istinat perdesi olan buselik perdesinde kürdi’li yarım kalışlar göstererek Rast perdesinde Nigârlı karar verir. Hüseynî Şûbesinin birinci dereceden istinat perdesi çargâh (C4), ikinci dereceden istinat perdesi buselik (B3) ve son olarak karar verdiği Mayeyi rast perdesi (G3) üçüncü dereceden önemli istinat perdeleridir. Şekil 185:Hüseynî Şûbesi dizisi. Hüseynî Şûbesi müzikal açıdan ilginç bir şekilde Ali Ufki tarafından 17. yüzyılın ortalarında kaleme alınan “Hâzâ Mecmûa-i Sâz ü Söz” eserinde notaya alınan Çargâh Makāmı örneğine oldukça benzemektedir (Ufkî, 2003, s. 616-617). Mâmâfih, Owen Wright’ın yazdığı makalede, aynı eser Segâh perdesi ile notalanarak verilmiş, Çargâh Makāmının inkişaf merhalesi de bir şema olarak gösterilerek, 12. yüzyıl Rast Makāmının çeşitli evreler geçirerek Çargâh Makāmına dönüşme hadisesi açıklanmaktadır (Wright, 2001, s. 95). Bu şemadan yola çıkarak Hüseynî Şûbesinin kadim Çargâh Makāmı ile ilişkili olabileceği söylense de etraflı bir çalışmanın bu konuyu aydınlatabileceği düşüncesindeyiz. 163 Şekil 186:Hüseynî Şûbesi ile ilişkili olduğunu düşündüğümüz Çargâh Makāmı notasyonu (Ufkî, 2003, s. 616). 1. Hüseynî Şûbesi Şekil 187:Hüseynî Şûbesi Abulfat Aliyev’in icrasından tarafımızdan notalanmıştır. Dinleti 21: Hüseynî Şûbesi Abulfat Aliyev’in icrasından. 164 2. Hüseynî Şûbesi Şekil 188:Hüseynî Şûbesi (Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır). Dinleti 22: Hüseynî Şûbesi (Hacıbaba Hüseynov’un icrasından). 3. Hüseynî Şûbesi Şekil 189:Hüseynî Şûbesi (Quliyev T. , 1938, s. 22). 165 4. Hüseynî Şûbesi Şekil 190:Hüseynî Şûbesi (Məmmədov, 1963, s. 20). 5. Hüseynî Şûbesi Şekil 191:Hüseyni (Əsədullayev, 2005, s. 15). 166 H. TASNİF 1. Tasnif Şekil 192:Tasnif (Həşimov, 2002, s. 66-67). Aynı Tasnif bazı kaynaklarda Maye Tasnif olarak verilmesi, bu Tasnif’in hem Maye hem Uşşak Tasnif olarak değerlendirilebileceği sonucuna götürmektedir. Bülbülem özüm bir gül isterem a balam Zülfüne dedin dolan boynuna Çekmeye cefa a gülüm harı neylerem Men adam çalan a balam marı neylerem Get dolangilen hamsen henüz a balam Ey nigar mene çare kılmasan Puhte olmağa a gülüm çoh sefer gerek Men senin kimi a gülüm yarı neylerem Mürgi-gaf ile hemzeban olub Ey Nigar mene çare kılmasan Dövre kalhmaga a balam balu per gerek Men senin kimi a gülüm yarı neylerem Şekil 193:Mayeyi Rast Tasnif (Namazeliyev, 1985, s. 151). 167 Şekil 194:Tasnif, sayfa 1, Yakup Memmedov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. 168 Şekil 195:Tasnif, sayfa 2, Yakup Memmedov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. Dinleti 23:Tasnif Yakup Memmedov’un icrasından. 2. Tasnif Şekil 196:Tasnif (Məmmədov N. , 1978, s. 40-42). 169 3. Tasnif Şekil 197:Tasnif, sayfa 1, (Hacıbaba Hüseynov’un icrasından, tarafımızdan notalanmıştır). 170 Şekil 198: Tasnif, sayfa 2, (Hacıbaba Hüseynov’un icrası, tarafımızdan notalanmıştır). Dinleti 24:Tasnif (Hacıbaba Hüseynov’un icrası). 171 I. VİLAYETİ ŞÛBESİ Vilayeti; Arapça olmakla birlikte kelime manası itibariyle dostluk, muhabbet, il (Develioğlu, 2001, s. 1151), eyalet, memleket, valilik (Həşimov, 2002, s. 36-37), yer, mekân (Mirzayev, 2010, s. 10-11) anlamlarını taşımakla birlikte kelime manası ile ilişkili duyguları müzikal karakterinde taşımakta, sevgi, dostluk, muhabbet, memleket özlemi gibi hisleri müzikal seyrinde yansıtmaktadır. Rast Muğam formunun güçlüsü olan neva perdesi üzerinde V. dereceye istinat ederek, yine aynı perdede biter (Zöhrabov, 1991, s. 75). Bazen hânendeler, Vilayeti Şûbesine duygulu bir karakter vermek için gönül celb eden Dilkeş ve kürdi Şûbelerini de ilave ederler. Dilkeş ve kürdi Şûbeleri ise Şur, Şehnaz Makāmı cetvellerinde yer almalarından dolayı o makāmlara geçki hissi verir. Dolayısıyla, Ahmet Bakıhanov (Bakıhanov A. , 1985, s. 27) ve Mehmet Salih İsmayilov’un (İsmayilov M. S., 1984, s. 77, 99) Vilayeti Şûbesi ile iç içe icra edilen Dilkeş ve kürdi hisseleri icra edildiğinde, “Rast’ın Vilayeti Şûbesinde Şehnaz âvâz ediyorlar” sözünü açıklamaktadır. Vilayeti Şûbesi bilinen bütün Rast Muğamı terkîblerinde yer alan, Mir Muhsin Nevvab’dan günümüze kadar icra edilen önemli hisselerden birisidir. Şekil 199:Vilayeti Şûbesi dizisi. Vilayeti Şûbesi, Rast perdesinden başlayıp güçlüye doğru yönelir. Daha sonra neva perdesinde kürdili, buselikli ve Hicazlı yarım kalış gösterip, çargâh perdesinde buselikli ve Nigârlı, dügâh perdesinde buselikli ve kürdili, rast perdesinde Nigârlı seyirle, Rast Muğamının güçlüsü olan neva perdesine gider ve orada karar verir. Vilayeti Şûbesi, kendinden sonra icra edilen Dilkeş Şûbesinin çeşnilerini de köprü, geçiş olması için küçük motifler halinde gösterir. Yegâh perdesi ile neva perdesinde gösterilen Uşşak çeşnileri Dilkeş Şûbesine hazırlık niyeti taşıdığı söylenebilmekle birlikte, Vilayeti Şûbesi dâhilinde de seslendirilebileceğini Neriman Memmedov’un 1978 yılında ki notasyonundan çıkarabiliriz (Məmmədov N. , 1978, s. 43-50). Vilayeti 172 Renklerin müzikal yapılarında gerdaniye perdesinde buselik çeşnisi gösterildiği de ayrıca tespit olunmuştur. 1. Vilayeti Şûbesi 173 Şekil 200:Vilayeti, sayfa 1, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. 174 Şekil 201:Vilayeti Şûbesi, sayfa 2, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. 175 176 Şekil 202:Vilayeti Şûbesi, sayfa 3 Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. Şekil 203:Vilayeti Şûbesi, sayfa 4, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından notalanmıştır. Dinleti 25:Vilayeti, (Hacıbaba Hüseynov). 177 2. Vilayeti Şûbesi Şekil 204:Vilayeti, sayfa 1, Abulfat Aliyev’in icrasından tarafımızdan notalanmıştır. 178 Şekil 205:Vilayeti, sayfa 2, Abulfat Aliyev’in icrasından tarafımızdan notalanmıştır. 179 Dinleti 26:Vilayeti, Abulfat Aliyev. 3. Vilayeti Şûbesi Şekil 206:Vilayeti Şûbesinin bir bölümü (Quliyev T. , 1938, s. 22-24). 180 J. RENK VEYA TASNİF 1. Vilayeti Renk Şekil 207:Vilayeti Renk (Məmmədov, 1963, s. 23-24). 181 2. Vilayeti Tasnif Şekil 208:Vilayeti Tasnif (Məmmədov N. , 1978, s. 51-52). K. DİLKEŞ ŞÛBESİ Dilkeş; sözcük manası ile gönül celb eden, cazibeli (Həşimov, 2002, s. 38) anlamlarını taşımaktadır. Bizim incelemelerimize göre Dilkeş Şûbesi, Rast Muğamının ciddi yapısını yumuşatan, mûsikî karakterine duygulu ifade katan, zil şûbelere geçiş için kolaylık sağlayan en mühim şûbelerden birisi olarak görülmelidir. Her ne kadar icra edildiğinde başka muğamlara geçki hissi uyandırsa da, çeşitli mûsikîşinasların tenkitlerine istinaden, Dilkeş Şûbesine yapılan geçkiler mûsikî sanatı dâhilinde meydana gelen hadiseler olarak değerlendirilmelidir. Birbirine yakıştırılan hisseler güzel, güzel olan her şey de ustalıkla ortaya koyulmuş demektir. Birçok hânende Rast Muğam icralarında Dilkeş Şûbesine yer vermiş, dinleyicilerinin gönüllerini celb etmek için Rast Muğamı terkiplerinde kullanmışlardır. Dünyanın her yerinde, icra edilen mûsikî eserlerinde, geçki tabii olarak karşılanmakta ve bestekârlık ilmi çerçevesinde mûsikîşinasların bedii his esasında sanatkârlıklarını değerlendirme ölçütlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Dilkeş Şûbesi Rast Muğamı terkîblerinde olmaması gerektiği fikrini savunan ve “Rast rastlığında kalmalıdır” (Zöhrabov, 1991, s. 110) görüşlerine binaen Dilkeş Şûbesinin Rast Muğamı terkiplerin de icracılar tarafından kullanıldığı, dinleyiciler tarafından da sevildiği bundan dolayı bu geçkilere bedii his açısından bakmak gerektiği unutulmamalıdır. 182 Mirza Ferenç, Üzeyir Hacıbeyli, Ahmet Bakıhanov, Kamil Ahmedov gibi mûsikîşinaslar Rast Muğam terkiplerine, Dilkeş Şûbesinin, Şur ve Şehnaz Muğamları cetvellerine ait olması sebebiyle ve yukarı da saydığımız nedenlerden dolayı dâhil etmedikleri görülmektedir (Əliyev, 2001, s. 15). Ramiz Zöhrabov’un aktardığına göre Dilkeş Şûbesi ilk defa Selim Ağayev tarafından Rast Muğamı terkîbine dâhil edildiği söylense de (Zöhrabov, 1991, s. 106), bu hissenin meşhur Hânende Seyid Şuşinski tarafından eklendiğini aktarmıştık (Mansurov, 2003, s. 145-146). Şekil 209:Dilkeş Şûbesi dizisi. Dilkeş Şûbesi, sâzendelerin yegâh perdesinde Uşşak çeşnisini göstererek seyrine başlar ve Rast perdesinde ısrarlı asma kalışlar göstererek tekrar yegâh perdesine gelir. Ardından hânende sözü alır ve gerdaniye perdesinden ya da neva perdesinde Uşşak çeşnili irticali seyirlerine başlarlar. Daha sonra Acem perdesinde ısrar ederek asma kalışlar gösterip gerdaniye perdesine gidip tekrar neva perdesine dönerler. Hânende neva perdesi civarında seyrini sürdürürken sâzende bir oktav aşağıda yegâh perdesinde Uşşaklı hânendeye cevap verir. Çoğu zaman hânendeler bir sonraki okuyacakları şûbelerin perdelerini önceden duyurmak ve seslerini hazırlamak için küçük cümlecikler halinde, icra etmekte oldukları şûbenin son cümlelerine yedirerek seslendirirler. Bu sebepten Dilkeş Şûbesinde, bir sonraki hisse olan Kürdi Şûbesinin perdeleri küçük dokunuşlar halinde duyurulup, gelir düşer neva perdesine kararını verir. 183 1. Dilkeş Şûbesi Şekil 210:Dilkeş, sayfa 1, Abulfat Aliyev’in icrasından tarafımızdan notalanmıştır. 184 Şekil 211:Dilkeş, sayfa 2, Abulfat Aliyev’in icrasından tarafımızdan notalanmıştır. Dinleti 27:Dilkeş, Abulfat Aliyev icrası. 185 2. Dilkeş Şûbesi Şekil 212:Dilkeş, sayfa 1 Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. 186 Şekil 213: Dilkeş, sayfa 2 (Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır). 187 Dinleti 28: Dilkeş (Hacıbaba Hüseynov’un icrasından). 3. Dilkeş Şûbesi Şekil 214:Dilkeş, sayfa 1 (Məmmədov N. , 1978, s. 56-58). 188 Şekil 215: Dilkeş, sayfa 2 (Məmmədov N. , 1978, s. 56-58). Neriman Memmedov Dilkeş Şûbesini Şehnaz Hara başlığı altında notaya almıştır (Məmmədov N. , 1978, s. 56-58). Ramiz Zöhrabov’un ifadesine göre Şehnaz Hara, Dilkeş’in kısaltılmış şeklidir (Zöhrabov, 2002, s. 18). L. KÜRDİ ŞÛBESİ Kök itibariyle Şur Makāmı ile ilişkili olup, Rast haricinde Bayati kürdi ve Şur Muğamlarında bir hisse olarak icra edilmektedir (Həşimov, 2002, s. 37-38). İcra edildiğinde Şur Muğamına geçki hissi verdiğinden, başka muğam terkiplerine ait olması sebebiyle Dilkeş Şûbesinde olduğu gibi Kürdi Şûbesi de Rast Muğamı terkiplerinde yer almamıştır (Əliyev, 2001, s. 15); (Zöhrabov, 1991, s. 106). Vilayeti’nin içinde Dilkeş, Dilkeş’in içinde ise kürdi icra edilip ardından tekrar sırayla Dilkeş, Vilayeti ve Rasta ayak vermesiyle seyir tamamlanır. Şekil 216:Kürdi Şûbesi dizisi. Sâzendelerin Acem perdesinden gerdaniye perdesine yönelerek, ısrarcı tremolalar vasıtasıyla asma kalış gösterip, inici seyir ile neva perdesine Uşşak inip tekrar gerdaniye perdesine çıkar. Daha sonra aynı seyir özelliklerini bir oktav aşağıda, yegâh perdesinde icra ederek, sözü hânendeye bırakır. Hânende çoğu zaman neva perdesinden başlayıp hemen gerdaniye perdesine yönelip inici-çıkıcı seyirle neva 189 perdesinde Uşşak çeşnisini gösterip, Muhayyer perdelerine dokunup neva perdesinde yarım kalış gösterir. Kürdi Şûbesi, daha sonra zil şûbelerin geleceğini haber vermesi bakımından, önce gerdaniye perdesinde buselikli ve Nigârlı, daha sonra Muhayyer perdesinde Uşşaklı, kürdili ve buselikli asma kalışlar gösterip muhayyer, gerdaniye, neva, çargâh, buselik, dügâh perdelerinde dizisi dâhilinde asma kalışlar gösterip, gelip dayanır Mayeyi Rastta ya da gerdaniye perdesinde karar verir. Eviç perdesinin yeden olarak kullanıldığı nadir durumlar, daha sonraki şûbelerde ki kullanımın habercisi olarak değerlendirilmelidir. Bu şûbenin genel karakteristik özelliği, Acem perdesinin varlığıdır. 190 1. Kürdi Şûbesi Şekil 217:Kürdi, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. Dinleti 29:Kürdi, Hacıbaba Hüseynov. 191 2. Kürdi Şûbesi Şekil 218:Kürdi Şûbesi, sayfa 1, Abulfat Aliyev’in icrasından tarafımızdan notalanmıştır. 192 Şekil 219: Kürdi Şûbesi, sayfa 2 (Abulfat Aliyev’in icrasından tarafımızdan notalanmıştır). 193 Şekil 220: Kürdi Şûbesi, sayfa 3 (Abulfat Aliyev’in icrasından tarafımızdan notalanmıştır). 194 Şekil 221: Kürdi Şûbesi, sayfa 4 (Abulfat Aliyev’in icrasından tarafımızdan notalanmıştır). 195 Şekil 222: Kürdi Şûbesi, sayfa 5 (Abulfat Aliyev’in icrasından tarafımızdan notalanmıştır). Dinleti 30:Kürdi Şûbesi (Abulfat Aliyev icrasından). 196 3. Kürdi Şûbesi Şekil 223:Kürdi Şûbesi (Məmmədov, 1963, s. 25-26). 197 M. ŞİKESTEYİ FARS ŞÛBESİ Şikeste, kelime manası itibariyle Farsça, sinmiş, incinmiş, kalbi kırılmış, mağlup edilmiş anlamına gelmektedir (Həşimov, 2002, s. 38-39). Halkın şikâyetlerini, ahu zarlığını ve maruzatını mûsikî ve şiir vasıtasıyla tasvir ederek ortaya koyan Âşıkların icra ettikleri mûsikîsinden gelmiş olmalıdır. Bu yüzden şikesteler yanık olur, hazin olur ve hüzün kokar. Azerbaycan Mûsikîsinde Şikestelerle ilgili birçok çeşit olmakla birlikte bunların en meşhur olanları Karabağ Şikestesi, Kesme Şikeste türleridir. Şikesteyi Fars Şûbesi, Rast Muğam formu hisselerinden bazen Vilayeti, bazen Dilkeş bazen de Kürdi Şûbelerinden sonra makāmın V. derecesinde icra edilen bir şûbe konumundadır. Segâh perdesinden kaynaklanan Segâh Makāmı geçkileri göstermesinden dolayı (Əliyev, 2001, s. 15), Segâh perdesine istinat ettiği söylense de bugünkü sistemde bu perdenin Rast Makāmının III. derecesi olan buselik perdesi olduğu görünmektedir. Segâh Makāmı Rast Makāmının III. derecesi üzerine kurulu olduğundan, Rast Muğamından Şikesteyi Fars Şûbesi vasıtasıyla bütün Segâh Makāmı çeşitlerine geçki yapılabilir. Şikesteyi Fars Şûbesi icra edilirken Segâh’a geçki hissinden dolayı Segâh Makāmına kayma riski olduğundan icracıların bu şûbeyi icra ederken dikkat etmeleri gerekir. Şikesteyi Fars Şûbesi, Rast Muğamı dışında, Segâh Makāmı ailesi, Şur, Mahur Hindi, Orta Mahur ve Rahab muğam hissesi olarak icra edilir. Eskiden Şikesteyi Fars Şûbesi, güzel ve hoş baht anlamına gelen “Hoçeste” Şûbesi ile seslendirildiği, daha sonra Şikesteyi Fars olarak muğam cetvellerinde yer aldığı görülmekte, bazen de ikisi birden icra edildiği belirtilmektedir (Həşimov, 2002, s. 38-39). Şekil 224:Şikesteyi Fars Şûbesi dizisi. Mutlaka Rast perdesinden Nigâr çeşnisi göstererek başlayıp, hemen güçlüsü olan neva perdesine yönelir. Hânende neva perdesinden okumaya başlar ve ısrarcı bir seyir üslubuyla Segâh Makāmı geçkisi gibi hissedilen, makāmın III. derecesini sürekli olarak duyurarak asma kalışlar gösterir. Ancak Segâh Makāmına modülasyon tehlikesi 198 olduğundan, icracıların seyirlerinde çok dikkatli olmaları gerekir. neva perdesinde buselik, buselik perdesinde Segâh geçkileri gösterdikten sonra neva perdesinde karar verir. Sovyetler döneminde başlayan mûsikîde batılılaşma hadiseleriyle ilişkili olarak, ses sisteminin tahrif edilmesi sırasında Segâh perdesinin de kaldırıldığı düşüncesi güçlü olasılık olarak görünmektedir. 199 1. Şikesteyi Fars Şûbesi Şekil 225:Şikesteyi Fars, sayfa 1, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. 200 Şekil 226:Şikesteyi Fars, sayfa 2, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. 201 Dinleti 31:Şikesteyi Fars Şûbesi, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından. 2. Şikesteyi Fars Şûbesi Şekil 227:Şikesteyi Fars Şûbesi, sayfa 1 (Məmmədov N. , 1978, s. 67-73). 202 Şekil 228:Şikesteyi Fars Şûbesi, sayfa 2 (Məmmədov N. , 1978, s. 67-73). 203 3. Şikesteyi Fars Şûbesi Şekil 229:Şikesteyi Fars Şûbesi (Məmmədov, 1963, s. 27-28). 204 4. Şikesteyi Fars Şûbesi Şekil 230:Hoçeste, sayfa 1 (Quliyev T. , 1938, s. 31-45). 205 Şekil 231: Hoçeste Şûbesi, sayfa 2 (Quliyev T. , 1938, s. 31-45). 206 Şekil 232:Hoçeste Şûbesi, sayfa 3 (Quliyev T. , 1938, s. 31-45). 207 Şekil 233: Hoçeste Şûbesi, sayfa 4 (Quliyev T. , 1938, s. 31-45). 208 Şekil 234: Hoçeste Şûbesi, sayfa 5 (Quliyev T. , 1938, s. 31-45). Dört numaralı Şikesteyi Fars Şûbesi örneği, Tevfik Quliyev tarafından Hoçeste Şubesi adı altında notalanmıştır. Hoçeste, fonksiyonel, ezgisel ve biçimsel açıdan Şikesteyi Fars ile küçük farklılıkları olmakla birlikte birbirine benzemekte olduğundan bu örneği ekledik. N. MÜBERRİGE GÛŞESİ Müberrige, Arapça berk sözünden olup, cilalayarak parlatmak anlamına geldiği aktarılmakla birlikte (Mirzayev, 2010, s. 13-14), kelime manası itibariyle duvaklı, örtülü kız anlamlarını taşımaktadır. Şikesteyi Fars Şûbesinin icra edildiği bütün muğamlarda birlikte çalınıp icra edilir (Həşimov, 2002, s. 39-40). Şikesteyi Fars Şûbesinin üslubunu ve müzikal karakterini devam ettirdiği için, kederli, elemli hislerle ortaya çıkan can yangısını, Şikesteyi Fars’a göre zilde icra edilmesinden dolayı sesini biraz daha yükselterek hazin ve yanık bir ifadeyle ortaya koyar. Müberrige Şûbesinden sonra Irak Şûbesine geçmek için köprü vazifesi gören ve şarktan doğan güneş anlamına gelen “Haveran” Şûbesi icra edilmektedir (Mirzayev, 2010, s. 13-14). Ancak günümüz Rast Muğamı cetvellerinde isim olarak yer almamaktadır. Müberrige Şûbesi, Abdülkadir Merâgî’nin ifadesine göre “Segâh’a inen çargâh’tır” denilen Müberkâ Şûbesi ile ilişkili olabilir (Sezikli, 2007, s. 77). Müberrige Şûbesi ile Müberkâ Şûbesinin ilişkili olabileceği düşüncesi gerek isim benzerliğinden gerekse segâh perdesi ile bağlantısından hâsıl olmuştur. Nitekim Çargâh Makāmının inkişaf merhalesinde (Wright, 2001, s. 95) ve 17. yüzyılın ortalarında notalanan eserlerle (Ufkî, 2003) karşılaştırıldığında, isim benzerliği, Segâh perdesine inmesi ile anlam kazanacağı ve tabii olarak zamanla değişim geçirerek günümüze kadar gelmiş olabileceği ihtimal dâhilindedir. Nâyi Osman Dede’ye göre “Müberkâ” Rast Makāmı 209 şûbelerindendir (Akdoğu, 1991, s. 34). Yine de bu konu ayrıca çalışılıp aydınlatılması gereken bir hadisedir. Şekil 235:Müberrige Şûbesi dizisi. Şikesteyi Fars ile benzer özellikleri taşımakla birlikte, başlangıcı gerdaniye perdesinden başlar ve Şikesteyi Fars Şûbesine göre zil bölgelerde ısrar ederek seyrini gerçekleştirir. Şikesteyi Fars ile benzer seyir özellikleri gösterir ancak kararı buselik perdesindedir. 210 1. Müberrige Şûbesi Şekil 236:Müberrige Şûbesi, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. Dinleti 32:Müberrige Şûbesi, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından. 211 Şekil 237:Müberrige Şubesi, sayfa 2, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. 212 2. Müberrige Şûbesi Şekil 238:Müberrige Şûbesi (Məmmədov, 1963, s. 29-30). 213 O. RENK VEYA TASNİF 1. Şikesteyi Fars Tasnif Şekil 239:Şikesteyi Fars Tasnif (Məmmədov, 1963, s. 31). 214 2. Şikesteyi Fars Renk Şekil 240:Şikesteyi Fars Renk (Məmmədov, 1963, s. 32). 215 P. IRAK ŞÛBESİ Irak Şûbesi, Pençgâh ve Rak Şûbeleriyle birlikte Rast Muğamının en zirvesinde kurulan, zil şûbelerden biri konumundadır. Əraq, İraq şeklinde yazıldıkları görülmektedir (Əliyev, 2001, s. 8). 12 klasik makāmdan biri olan Irak Makāmı ile ilişkili olduğu ve zamanla Azerbaycan muğam formunda bir şûbe haline geldiği görülmektedir. Adı geçen şûbenin isim benzerliği dışında, zaman içinde meydana gelen muhtemel değişimlere binaen Irak Makāmı ile müzikal benzerliğinin de bulunduğu söylenebilir. Irak Şûbesi, Rast, Segâh, Mahur Hindi ve Rahab muğamlarının zil şûbesi olarak icra edildiği aktarılmaktadır (Həşimov, 2002, s. 40-41). Irak Şûbesi, hânendelerde güçlü ses, güçlü hançere tekniği, zil ses ve hüner, sâzendelerde ise güçlü mızrap, güçlü bilek ve hızlı parmak istemesine binaen güçlü bir ifade ile (forte) icra edilir. Müzikal teması, coşkunluk, azamet ve tantanalı seslenme gibi üslup özelliklerini taşır (Zöhrabov, 1991, s. 110-111). Irak Şûbesi, icrasının zorluğundan dolayı icracıyı terletmesi münasebetiyle olsa gerek Arapça ter manasına geldiği, buna ek olarak, yer, coğrafi arazi, ülke ve şehir adları olduğu günümüz kullanımında Irak (Əraq) olarak yazılması adet haline geldiği görülmektedir (Həşimov, 2002, s. 40-41). Dizisel açıdan Berdaşt’a benzemektedir (Mirzayev, 2010, s. 15). Müberrige Şûbesinin icra edilmesinden sonra Haveran vasıtasıyla Irak Şûbesine geçildiği çeşitli araştırmacılar tarafından aktarılmaktadır (Mansurov, 2003, s. 145-146). Gerdaniye perdesine istinat ederek seyrini tamamlar. Irak Şûbesi daha evvel meydana gelmiş makām geçkilerinden kurtulup tekrar Rast’a dönmek için bir araçtır. Şekil 241:Irak Şûbesi dizisi. Irak Şûbesi, Rast perdesinden başlayıp hızlıca gerdaniye perdesine varan motiflerle başlar, daha sonra neva perdesinde Nigâr göstererek gerdaniye perdesinde asma kalış gerçekleştirilir. neva perdesinde gösterilen Nigâr ve buselik çeşnilerine ek 216 olarak, gerdaniye perdesinde Nigâr ve Muhayyer perdesinde buselik çeşnileri gösterilerek gerdaniye perdesinde karar verilir. 1. Irak Şûbesi 217 Şekil 242:Irak Şûbesi, sayfa 1, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. Şekil 243: Irak Şûbesi, sayfa 2, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. Dinleti 33: Irak Şûbesi, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından. 218 2. Irak Şûbesi Şekil 244:Irak Şûbesi, sayfa 1, Abulfat Aliyev’in icrasından tarafımızdan notalanmıştır. 219 Şekil 245: Irak Şûbesi, sayfa 2, Abulfat Aliyev’in icrasından tarafımızdan notalanmıştır. 220 Şekil 246: Irak Şûbesi, sayfa 3, Abulfat Aliyev’in icrasından tarafımızdan notalanmıştır. Dinleti 34:Irak Şûbesi, Abulfat Aliyev’in icrasından. 221 3. Irak Şûbesi Şekil 247:Irak Şûbesi, sayfa 1 (Məmmədov, 1963, s. 33-34). 222 Şekil 248: Irak Şûbesi, sayfa 2 (Məmmədov, 1963, s. 33-34). 223 4. Irak Şûbesi Şekil 249:Irak Şûbesi, sayfa 1 (Quliyev T. , 1938, s. 49-53). 224 Şekil 250: Irak Şûbesi, sayfa 2 (Quliyev T. , 1938, s. 49-53). Q. RENK VEYA TASNİF 1. Irak Renk Şekil 251:Irak Renk (Məmmədov, 1963, s. 36-37). 225 2. Irak Tasnif Şekil 252:Irak Tasnif (Məmmədov, 1963, s. 35). R. PENÇGÂH ŞÛBESİ Pençgâh, kelime manası itibariyle Farsça beşinci yer anlamına gelmektedir (Mirzayev, 2010, s. 15-16). Mûsikîde ki manası ile beşinci perde, Rast Muğamında bir şûbe ve Rast-Pençgâh adında bir makām olarak kullanılmaktadır. Şûbe olarak yalnız Rast Muğamında icra edilmektedir (Həşimov, 2002, s. 41). Azerbaycan Rast Muğamının zil şûbelerinden birisi olan Pençgâh Şûbesi, “Pənçgah” (Əliyev, 2001, s. 8) olarak yazılmakta ve Irak Şûbesinden sonra icra olunmaktadır. Pençgâh Şûbesi, Uşşak Şûbesinin bir oktav yukarıda icra edilen varyantı olduğu görüşü savunulmaktadır (Zöhrabov, 1991, s. 75); (Həşimov, 2002, s. 41). Pençgâh Şûbesi, ezgisel açıdan Irak Şûbesi ile aynı olmakla birlikte, Irak Şûbesi kadar neva perdesinde durmaz, bunun yerine yukarıya doğru, zil bölgede kendini göstererek, dizisi sınırları içinde asma kalışlarını gösterip gelir gerdaniye perdesinde karar verir. Şekil 253:Pençgâh Şûbesi dizisi. 226 1. Pençgâh Şûbesi Şekil 254:Pençgâh Şûbesi, sayfa 1, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. 227 Şekil 255: Pençgâh Şûbesi, sayfa 2, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından tarafımızdan notalanmıştır. Dinleti 35: Pençgâh Şûbesi, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından. 2. Pençgâh Şûbesi 228 Şekil 256: Pençgâh Şûbesi, sayfa 1 (Məmmədov, 1963, s. 37-39). 229 Şekil 257:Pençgâh Şûbesi, sayfa 2 (Məmmədov, 1963, s. 37-39). 3. Pençgâh Şûbesi Şekil 258:Pençgâh Şûbesi, sayfa 1 (Quliyev T. , 1938, s. 53-57). 230 Şekil 259: Pençgâh Şûbesi, sayfa 2, (Quliyev T. , 1938, s. 53-57). S. RENK VEYA TASNİF 1. Pençgâh Tasnif Şekil 260:Pençgâh Tasnif (Məmmədov, 1963, s. 40-41). Dinleti 36: Tasnif, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından. 231 T. RAK ŞÛBESİ (Küçük Rak) Rak, kelime manası itibariyle, Behram Mansurov’un aktardığına göre iğnenin deliği anlamına gelmekte (Mansurov, 2003, s. 145-146), başka araştırmacılara göre ise duracak yer, Rast’ın tamamlanması anlamında en zirve şûbesi anlamlarını ihtiva eder (Mirzayev, 2010, s. 16). Pençgâh Şûbesinden sonra icra edilir. Rak Şûbesi, Hüseynî Şûbesinin bir varyantı olarak bir oktav yukarıda icra edilir (Zöhrabov, 1991, s. 75). Rast Muğamının en yüksek uç noktası vazifesi gören zil şûbelerinden birisi olarak, galip tantanalı bir icra üslubu vardır (Həşimov, 2002, s. 41-42). Bu şûbeden sonra Gerayi ile Rasta Ayak verilerek tedricen aşağı doğru, muğamın kararına gidilir. Ezgisel açıdan dizisinde bulunan seslerin sınırları çerçevesinde asma kalışlarını gösterip, gelir gerdaniye de karar verir. Şekil 261:Rak Şûbesi dizisi. 232 1. Rak Şûbesi Şekil 262:Rak Şûbesi (Məmmədov, 1963, s. 41-42). 233 2. Rak Şûbesi Şekil 263:Rak Şûbesi (Quliyev T. , 1938, s. 57-58). 3. Rak Şûbesi Şekil 264:Rak Şûbesi (Melikov, Mamedov, & Askerova, 1990, s. 40). U. GERAYİ ŞÛBESİ Gerayi, manası itibariyle bir yerde durmak, karar tutmak anlamlarını taşıyarak, Rast Muğamının son şûbesi olarak Mayeyi Rast’a varıp karar vermek anlamlarını taşımaktadır (Mansurov, 2003, s. 145-146). Azerbaycan Mûsikîsi literatüründe “QƏRAİ” olarak yazılmaktadır (Əliyev, 2001, s. 8-9). Gerayi, eskiden Zengi Şöter ile âvâz olunmakla birlikte mayeye varmak için bir geçit, köprü vazifesi görür. Bir mûsikî fikrini veya bölümünü tamamlayıcı koda veya kadans gibi düşünülmesi gereken bir şûbedir. Rast Muğam formunun tamamlayıcı müzikal ifadeler taşır (Həşimov, 2002, s. 234 42). Mayeyi Rast’a kayma, varma, hacim itibariyle küçük, tizden peste inen mûsikî cümleleri taşır (Mirzayev, 2010, s. 16-17). Makāmın sonu teslim yani ayaktır. Her şûbenin ve gûşenin tamamlayıcı kuyruk cümleleri vardır. Azerbaycan mûsikîşinasları buna Ayak, Rasta Ayak Verme demektedirler (Zöhrabov, 1991, s. 14, 99-100). Rast Makāmında başka makām geçkileri yapıldığında veya makāmdan uzaklaşıldığı hissi alınan yerlerde, tekrar Rast Makāmına dönmek için Rasta Ayak verilerek makāma dönülmektedir. Mâmâfih, bir şûbeden diğerine geçerken, şûbeye geçmeden evvel, bir Geçit cümleciği gibi Rasta Ayak verilir daha sonra sıradaki şûbeye geçilir. Gerayi Şûbesinin ardından Emiri ve Dehri ile karara gelme âdeti olsa da (Məmmədov N. , 1978, s. 103-107) bunu Gerayi ile açıklamak sistematik müzikoloji açısından daha uygun göründüğünden bir başlık altında topladık. Şekil 265:Gerayi Şûbesi dizisi. 1. Gerayi Şûbesi Şekil 266:Gerayi Şûbesi (Məmmədov, 1963, s. 42-43). 235 2. Gerayi Şûbesi Şekil 267:Gerayi Şûbesi (Məmmədov N. , 1978, s. 103). 3. Gerayi Şûbesi Şekil 268:Gerayi, Hacıbaba Hüseynov’un icrasından küçük bir cümle şeklinde gösterilip Tasnife bağlanmaktadır. 4. Gerayi Şûbesi Şekil 269:Gerayi Şûbesi (Əsədullayev, 2005, s. 28). 236 SONUÇ VE DEĞERLENDİRMELER Muğam, form açısından, şûbe veya gûşe denilen, hacimce genel itibariyle türkü formu büyüklüğünde, dizisi dışına çıkmadan doğaçlama usulüyle seyrini gerçekleştirip, ezgisel açıdan geçki yapmayan hisselerden müteşekkil, bu hisselerin aralarında icra edilen, ilgili şûbenin müzikal özellikleri ile örtüşen Tasnif denilen türküler, Renk denilen oyun havaları ilavesiyle silsile halinde icra edilen, en az on beş dakika, en çok saatlerce sürebilecek bir müzikal biçimdir. Bu hisselerin adı konusunda ki ihtilaftan dolayı, diğer icracıların tercih ettikleri genel kullanımı da göz önünde bulundurarak, analitik düşünerek, sistematik müzikoloji çerçevesinde ele alıp, örneğin; Hüseyni Gûşesini, Hüseyni Şûbesi olarak kabul ederek, doğaçlama karakterli hisselerin hepsinin şûbe olarak anılması için standartlarını oluşturduk. Rast Muğamının bütün hisselerinin, Derâmedlerin, Tasniflerin ve Renklerin bulunduğu, başından sonuna kadar tam nota takımına Takım denilebileceği, Rast Muğam Takımı denilip, kütüphanelerde öylece tasniflenmesinin daha kullanışlı ve anlaşılır olacağını ortaya koyduk. Bu fikir eğitim metodolojisi için de kullanışlı göründüğünden öne sürdük. Muğam, Üzeyir Hacıbeyli ve Mir Muhsin Nevvab’ın Arap elifbasıyla yazılan kitap ve makalelerinde, mîm (‫)ﻡ‬, kaaf (‫)ﻕ‬, elif (‫ )ﺍ‬ve mîm harflerinin bir araya getirilerek (‫ )ﻣﻘﺎﻡ‬makām şeklinde yazıldığı, ancak yöresel kullanımdan dolayı muğam şeklinde yazılıp okunduğu, hem makām hem de müzik formunu ifade eden bir terim olarak kullanıldığı tespit edilmiştir. Muğam, bir kavram olarak, figür, motif, cümle ve bölümlerin, derin ve manalı, bedii heyecan ve coşkunluk içinde bezenmesiyle, bezemeleri birbirine bağlayan geçitlerden müteşekkil, irticalî ve tedricî ritmik değişimlere tâbî mûsikî ifadelerini içinde barındırır. İnsanın haleti ruhiyyesinin incelikleri, onun derin manaları, muğamların özgün hânende teknikleriyle yoğrulan hisselerinde şekillenerek bir kavram olarak ortaya çıkar. Dînî Mûsikîde, Kur’an-ı Kerim ayetlerini doğaçlama tekniği ile okuma, Asr-ı Saadetten beri uzun zamandır bilinen bir icra çeşididir. Binaenaleyh, muğam bu yönüyle, güzel sesle, irticalen, Kur’an-ı Kerim tilâveti ile ayeti kerime okuma geleneğinden ortaya çıkmış olmalıdır. Daha sonra Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinin sistemleşmesiyle inkişaf etmiş olup, günümüze kadar öz nazari 237 hususiyetlerini koruyarak gelmiştir. Bu yönüyle kadim nazari çalışmaları anlamada farklı bakış açıları kazandıracağı düşüncesindeyiz. Yakın tarih araştırmacılarının aktardığına göre, Karabağ’da ki Dînî Mûsikî Mekteplerinde yetişen hâfızlar, en meşhur muğam icracıları konumundadır. Bu yönüyle Türkiye’de de en meşhur gazelhanların hâfızlardan çıkması aynı paralelliktedir. Dînî Mûsikîye ek olarak, günümüze kadar muğamların yaşamasını sağlayan, halkın kültür kurumları gibi çalışarak memleketi ilmi ve bedii açıdan irşat ve inkişaf ettirerek aydınlanmasını sağlayan mûsikî ve şiir meclislerini de saymak gereklidir. Birinci dünya savaşı neden ve sonuçlarıyla ilişkili olarak meydana gelen siyasi ortam nedeniyle, Meclisi Hâmuşan veya Feramuşan, Meclisi Üns, Mecmeüş-Şüera, Beytüs Sefa, Fövcül Füsaha ve Encümeni Şüera gibi mûsikî ve şiir meclislerini olumsuz etkilemiş, çalışmalarını durdurmuştur. Bedii his açısından, esaret altında ki bir ülkenin incesanatlarda gelişimi neredeyse durma noktasına gelmiş, mûsikîleri, edebiyatı, hatta destanları bile yasaklanmıştır. Bu yönüyle Üzeyir Hacıbeyli’nin hala anlaşılamadığı, yazdığı kitabında Azerbaycan’ın batı müziği ses sistemine dâhil olduğunu ve komalı seslerin bulunmadığını söylese de, birkaç paragraf sonra, Avrupa çalgılarıyla yapılan icralarda bazı uygunsuzluklar meydan geldiğini, bazı yerlerde büyük üçlü aralığının bir koma pest, bazı yerlerde ise küçük üçlü aralığının bir koma dik basılması gerektiğini aktarmaktadır. Ayrıca müellif, Tar’ın perde sisteminin 17 perdeden ibaret olduğunu söyleyerek aslında Urmevî’yi işaret ediyor olmalıdır. Sovyetler döneminde Azerbaycan ses sisteminin tahrif edilmesiyle, segâh perdesi olarak basılması gereken Rast Muğamının III. derecesi, batılılaşma taraftarlarının baskısıyla olsa gerek buselik perdesine dönüştürülmüştür. Üzeyir Hacıbeyli ve Müslüm Makomayev, böyle bir siyasi ortamda mücadele ederek mümkün olduğunca öz mûsikîlerini muhafazaya yönelmişler, dönemin halkın maarif komiseri komünist Mustafa Quliyev ve taraftarlarının tenkitlerine karşı çetin direnişler göstermişler, öz mûsikîlerinin yasaklatılması tehlikesi karşısında yumaşak bir siyaset izleyerek, adeta bir politikacı gibi davranmışlardır. Üzeyir Hacıbeyli ve Müslüm Makomayev bir taraftan bu mücadelelerle uğraşırken, diğer taraftan Bakü, Şuşa ve Şamahı Rast Muğamı cetvellerini ilmi tetkikat usüllerinden geçirilmek suretiyle 238 sadeleştirip, muğam eğitimi için, mûsikî mekteplerinin müfredat programlarına eklemişlerdir. Mûsikîde batılılaşma, Azerbaycan’ın kendi öz mûsikîlerinin inkişaf etmesine, olumlu etkilerini de göz önünde tutmak kaydıyla, Üzeyir Hacıbeyli’nin de belirttiği gibi mani olacaktır, olmuştur. Muğam formu kadim zamanlarda olduğu gibi kalmış ve 21. yüzyılın şartlarına göre sistemleştirilip, eğitim metotlarıyla ele alınamamıştır. Muğam formu hisselerinin fonksiyonel, ezgisel ve biçimsel çözümlemeleri 17. yüzyıl öncesi mûsikî yapısına benzemektedir. Bu yönüyle günümüz ile geçmiş nazariyecilerin eserlerini anlamada, terminolojik kullanımları anlamlandırmakta farklı pencereler açacağı fikri hâsıl olmuştur. Türkiye’de, Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi Nazariyesi terimlerinin zamanla değişimler geçirmesi neticesinde perde ve seyir terimleri kullanımının yerleşmesi, dolayısıyla şûbe ve gûşe terimleri kullanılmadıklarından anlamlarının unutulmasına neden olmuştur. Bundan dolayı muğam hisseleri olan şûbe ve gûşe terimlerinin öğrenilmesi, muğam cetvellerinin kavranması, kadim nazari eserleri anlamada faydalı olacağı düşünülmektedir. Şûbelerin, kadim şûbelerle ilişkisi araştırılmış, Uşşak Şûbesinin kadim Segâh Şûbesi, Müberrige Şûbesinin kadim Müberkâ Şûbesi, Mâye Şûbesinin kadim Mâye Âvâzesi, Berdaşt Şûbesinin kadim Gerdaniye Âvâzesi, Hüseynî Şûbesinin kadim Çargâh Makāmı ile ilişkilerinin olabileceği ve beraberinde gerekçeleriyle birlikte açıkladık. Muğam hisseleri, uzun havalar gibi serbest vezinli eserler olduğundan, bunların notasyonu da, henüz kullanışlı bir sistem geliştirilemediği için, başta talebeler, araştırmacılar ve eğitimcilere problem teşkil etmektedir. Bu konuda da bir eğitimci gözüyle, kullanışlı ve uygulanabilir olduğunu düşündüğümüz ve bu tezin notasyonunda kullandığımız bir notasyon yöntemi geliştirip, notasyonları bu sisteme bağlı olarak yaptık. Ayrıca araştırmacı, eğitimciler ve talebeler için faydalı olması ve notasyonumuzun değerlendirilebilmesi adına etraflıca anlattık. Rast Muğam hisselerinin notasyonunda, donanım, diyapozan ve başka sıkıntılar olduğundan, onları da sistematik müzikolojinin çerçevesinde sistemleştirip öyle kullandık. Her şûbenin donanımını ve anahtarlarını gerekçeleriyle birlikte açıklayarak 239 standarda bağladık. Eğitim metodolojisi çerçevesinde muğamların içinde geçen terennümleri her şûbeden örnekler vererek sistemleştirip, hem Türkiye’de hem Azerbaycan’da eğitimde kullanılmak üzere ortaya koyduk. Azerbaycan kaynakların da terennümler neredeyse hiç araştırılmadığından, bu gerekliliği görüp ayrı başlık altında ele aldık. Azerbaycan’da ve Türkiye’de, anânevî, şifahî ve geleneksel söylemleri, 9. yüzyıldan beri nazari eserleri bulunan bir mûsikî medeniyeti hakkında bilinçaltına, eski, gelişmemiş bir mûsikî düşüncesini aktardığından dolayı tenkit ederek, bu konunun tartışılması gerektiğini vurguladık. Bizde bu söylemleri bir kenara koyarak, tezimiz de İslam coğrafyasını kapsayacak şekilde “Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi” kavramını ortaya atarak onu kullandık. Ayrıca her iki devlette de batılılaşma sürecinde kendi kültürel değerlerin aşağılanması aynı paralelde benzerlikler göstermektedir. Azerbaycan Rast Muğamı deyince, Rast terimi ile makāmını, Muğam terimi ile de biçiminin anlaşılması gerektiğini ortaya koyduk. Müzikal açıdan ezgisel geçkiler ve asma kalışlar yerine, her hissenin Rast Makāmı dizisi derecelerine yaptığı fonksiyonel geçkilerle seyrini ortaya koyduğu, gittiği dereceler üzerinde şûbenin özelliklerine göre bağımsız bir dizi gibi davranarak dizisi dâhilinde asma kalışlar yaptığı, bu yönüyle Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi formları içinde biçimsel açıdan tek örnek olduğu net bir şekilde söylenebilir. Türkiye’de ki Hüseynî Makāmı, Rast Muğam formunun bir hissesidir veya bir şûbesidir şeklinde bir yaklaşımın da kesinlikle yanlış olacağı, Hüseynî Şûbesinin, diğer şûbeler gibi belirli bir dizisi olduğu ve dizisi çerçevesinde asma kalışlar gösterdiği, Hüseynî Makāmının geçkileri ise, makāmın seyrine bağlı olarak değiştiği Hüseyni Şûbesinin yapmadığı geçkileri yaptığı bu yüzden hem biçimsel hem ezgisel geçkiler açısından aynı olarak değerlendirilemeyeceği ortadadır. Bu mesele, benzer isimli makām ve şûbelerin mukayesesi için geçerli bir değerlendirmedir. Rast Muğamı ancak bütün hisseleriyle birlikte Türkiye’de ki Rast Makāmı ile ilişkilendirilebilir. Ancak o zaman nazari ve ameli aynılık görülebilir. Sonuç olarak, Türkiye’de ki Rast Makāmı ile Rast Muğamının segâh perdesinin buselik perdesine dönüşmesi dışında aynı olduğu, hatta fazlası söylenebilir. Çünkü muğam formu hangi makāmda icra edilirse, ilgili makāmı bütün perdelerine fonksiyonel geçki yaparak çemberi tamamlamaktadır. Aşağıda oluşturduğumuz Rast Muğam cetveli tamamen bizim kendi görüşümüz doğrultusunda, Rast Muğam formunun kadim 240 kaynaklarla ilişkilendirilerek incelenmesi neticesinde ortaya çıkmıştır. Bu cetvel muğam formunun içindeki ciddi sistematik geçkileri ortaya koyması için gerekliydi. Tezimizin konusunu genişletip, araştırmamızı derinlemesine ele almamızı engellememesi için cetvelden kısaca bahsettik. Gelecek tetkikatlarda Rast Muğamının müzikal açıdan analiziyle birlikte inceleyerek ilgili cetveli açmak, geliştirmek ve eksiklerini tamamlamak niyetindeyiz. Yukarıda ki muğam formu cetvelinin, Safiyyüddin Abdülmü’min Urmevî’nin, dizilerin birbiriyle olan ilişkilerini anlattığı daireler cetveli ile ilişkili olduğunu düşünmekteyiz. 93 Muğam formunu İslam âlimlerine dayandırmamızın gerekçelerinden birisi de budur. Bu konu başlı başına bir araştırma konusu olduğundan, yukarıda ki cetveli hem tezimizin hem de muğamların önemini ortaya koyması adına buraya koyduk. 93 Şema için bk. (Uygun, 1999, s. 96), ayrıca bu konu çalışılıp açıklanması gereken bir meseledir. 241 Mahnı ya da tasniflerin romanslara, muğam formunun da süit formuna benzetilerek açıklanmaya çalışılması yerine, daha eskiye dayanan bu yapıların, mahnı veya tasnife benzeyen romanslar, muğam formuna benzeyen süit formu şeklinde görülmesi daha doğrudur. Rast Muğamı üzerine yaptığımız araştırma, Doğu İslam Medeniyeti Mûsikînin tek nazari kitapta birleştirilerek açıklanabileceği konusunu ortaya koyması bakımından daha sonraki benzer araştırmalara kapı aralayacaktır. Türkiye’de ki incesaz okullarının müfredat programlarına girmesi bakımından, özellikle ses eğitimi bölümlerinde değerlendirilmesi, hânende teknikleri bakımından icracıların yeteneklerinin gelişmesinde ve Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsi kültürüne uygun ses eğitimi metotlarının yazılması için faydalı olacaktır. Son olarak, Doğu ve İslam Medeniyeti Mûsikîsinin Azerbaycan kolunun ses sisteminde meydana gelen tahrifat, kadim zamanlardan beri bedii his şeklinde tezahür eden kültürel birikimimizde meydana getirdiği tahrifatı da göz önünde bulundurarak, bu meselenin nasıl çözüleceği, Türkiye’de olduğu gibi batı müziği icrasıyla kendi öz mûsikî sisteminin birbirinden ayırıp Urmevî sistemine dönüş yapılıp yapılmayacağı, bu alanın uzmanlarınca, bu topraklarda yetişen araştırmacılarca çözülmesi gereken bir mesele olarak önümüzde durmaktadır. 242 KAYNAKÇA Abduleliyev, A. (2011). Şark Ananevi Professional Musikisinde Bayatı Muğamı. II Beynelhalk Muğam Festivali (s. 7-15). Bakü: Şark - Garb. Abdülkasımov, V. (1989). Azerbaycan Tarı. Bakü: Işık. Abdülkasımov, V. (2009, Eylül - Ekim, Kasım Aralık). Gazel Janrının Hanende İfacılığında Tezahürü. Konservatoriya, 138-146. Abdullazade, G., & Qeniyev, T. (2007). Əlibaba Məmmedovun Təsnifləri. Bakı: Adiloğlu. Abdullazade, G., Cahangirova, A., Dadaşov, X., Abdülkasımov, V., Elesger, R., Aliyeva, F., et al. (2008). Muğam Ansiklopediyası. Bakü: Haydar Aliyev Fondu. Abışov, V. (2007). Azerbaycanlıların Soykırımı. Bakü: Nurlan. Adıgüzel, S. (2002). Sovyetler Birliği'nin Azerbaycan'da Uyguladığı Dil ve Edebiyat Politikaları. SSCB Döneminin Türk Dil ve Edebiyatları Üzerindeki Etkileri. Erzurum: Atatürk Üniversitesi. Adler, A. (2000). Sosyal Duygunun Gelişiminde Bireysel Psikoloji. (H. Özgü, Çev.) İstanbul: Hayat Yayınları. Adorno, T. W. (1975). Culture Industry Reconsidered. New German Critique(6), 12-19. Afyoncu, E. (2010). 1000 Soruda Osmanlı İmparatorluğu IV. İstanbul: Yeditepe Yayınevi. Ağamirov, M. K. (2003). Yetmiş Yaşlı Bir Mektep Var Şuşa'da. Musiki Dünyası, 195199. Ahmet İsazade, E. M. (2005). Azerbaycan Halk Musikisinin Antolojisi; Azerbaycan Muğamları ve Zerbi Muğamlar (Cilt V). Bakü: OKA ofset. Akdoğu, O. (1991). Nâyi Osman Dede ve Rabt-ı Tâbirât-ı Mûsikî. İzmir: Belirtilmemiş. Aliyeva, M. H. (2008). Muğam. Bakü: Şark-Garb. 243 Aliyeva, R. (2000). İki Dost, İki Sanatkar. Musiki Dünyası, 5(3-4), 8-11. Araslı, A. (1970). Azerbaycan Musikisi II. Musiki Mecmuası, 23(260), 22-25. Araslı, H. (2004). Molla Penah Vakıf. Bakı: şark-garp. ARDSYA. (1968). Azerbaycan Diskoqrafiyası. Şubat Cumartesi, 2012 tarihinde http://diskografiya.musigi-dunya.az/soundrec.asp adresinden alındı Armağan, M. (2012). Avrupa'nın 50 Büyük Yalanı. İstanbul: Timaş. Arslan, F. (2005). Safiyyüddîn Abdülmümin el-Urmevî'nin er-Risâletü'ş-Şerefiyye'sinde Mûsikî Matematiği. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, XLVI(II), 267-304. Arslan, F. (2007). Türk Mûsikîsi Yazmalarında / Edvârlarda “Akustik” Konusu. C.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, XI(1), 263-278. Aslanoğlu, A. (2004). Muğam Poetikası ve İdrak. Bakü: İlim. Aslanoğlu, A. (2004). Rast ve Onun Felsefi Tutumu. Qobustan(3), 52-57. Azerbaycan SSR İlimler Akademiyası. (1981). Azerbaycan Halk Musikisi (Oçerkler). Bakı: Elm Neşriyyatı. Babayev, E. (1996). Azerbaycan Muğam Destgahlarında Ritm Entonasiya Problemleri. Bakü: Ergun Neşriyyatı. Babayev, E. (1998). Şifahi Ananevi Azerbaycan Musikisinde Entonasiya Problemleri. Bakü: Elm Neşriyyatı. Babayev, E. (2000). Ən"ənəvi Musiqimiz Müşahidələr ve Mülahizələr. Bakı: Elm. Bağırov, N. (1982). Musikinin Elementar Nazariyesi. Bakü: Maarif. Bakıhanov, A. (1964). Azerbaycan Halk Renkleri. Bakü: Azerbaycan Devlet Neşriyyatı. Bakıhanov, A. (1968). Azerbaycan Ritmik Muğamları. Bakü: Azerbaycan Devlet Neşriyyatı. 244 Bakıhanov, A. (1975). Muğam, Mahnı, Renk. Bakü: Işık Neşriyyatı. Bakıhanov, A. (1985). Ömrün Sarı Simi. Bakü: Işık. Bakıhanov, T. (2006). Azerbaycan ve İran Musikicilerinin Karşılıklı Alakaları. Bakü: Adiloğlu. Barkan, Ö. L. (1942). İstila Devirlerinin Kolonizatör Türk Dervişleri ve Zaviyeler. Vakıflar Dergisi, II, 295-297. Bastien, J. (1985). Bastien Piano Basics Theory Primer Level . California: Kjos West. Becker, J. (1986). Is Western Art Music Superior? The Musical Quarterly, 72(3), 341359. Bedelbeyli, E. (1969). Musiki Lügatı. Bakü: İlm. Bent, I., & Drabkin, W. (1987). The Norton / Grove Handbooks in Music Analysis. New York: W. W. Norton & Company. BOA. (tarih yok). Topkapı Sarayı Maliye Defterleri. İstanbul: Yayınlanmamış belge. Brown, M. (2005). Explaining Tonality Schenkerian Theory And Beyond. New York: Universty of Rochester Press. Cadwallader, A., & Gagne, D. (1998). Analysis of Tonal Music A Schenkerian Approach. New York: Oxford University Press. Çağlayan, Y. (2011). Orduda ve Yargıda Darbeci Kuşatma. İstanbul: Nesil. Canatan, K. (1995). Bir Değişim Süreci Olarak Modernleşme. İstanbul: İnsan Yayınları. Çelebiyev, F. (2011). Azerbaycan Destgahı: XIX Asrın Sonundan XXI Asrın Evveline Kadar Kuruluşu Çokmu Değişti. II Beynelhalk Muğam Festivali (s. 54-59). Bakü: Şark - Garb. Çergel, M. A. (2007). Rauf Yekta Beyin İkdam Gazetesinde Neşredilen Türk Musikisi Konulu Makaleleri. İstanbul: M.Ü. SBE. Basılmamış Y. Lisans Tezi. 245 Çetinkaya, Y. (2001). İhvân-ı Safâ Müzik Düşüncesi. İstanbul: insan. Çınar, S., Karahasanoğlu, S., & Şenel, S. (2008). Kadın Âşıkların Âşık Sanatı İçerisinde Toplumsal Rollerle Konumlanma Problemleri. İTÜ Dergisi/b Sosyal Bilimler, V(2), 45-56. Dadaşova, E. (2004). Azerbaycan Halk Mahnılarında Yönelme ve Modulasyon Meselelerine Aid Bazı Mülahizeler. Azerbaycan Milli Musikisinin Tedkiki Problemleri: İlmi Makaleler Toplusu 5, 12-14. Dadaşova, E. (2004). Azerbaycan Halk Musikisinde Melodik Modulasyona İmkan Yaradan Kadans Hakkında Bazı Mülahazalar. Azerbaycan Milli Musikisinin Tedkiki Meseleleri: İlmi Makaleler Toplusu 5, 14-16. Davis, G., & Parker, C. (1979). Writing the Doctoral Dissertation: A Systematic Approach. New York: Barron's Educational Series. Demirov, T. (1961). Renkler ve Rakslar. Bakü: Azerbaycan Devlet Musiki Neşriyyatı. Develioğlu, F. (2001). Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Sözlük. Ankara: Aydın Kitabevi Yay. DİA. (1994). Ebced. (M. Uzun, Dü.) Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı. Dinler, Z. (2000). Bilimsel Araştırma ve İnternet'e Bağlı Bilgi Merkezleri. Bursa: Ekin Kitabevi. Doğanay, R. (2009). Milli Mücadele Döneminde Türkiye, Sovyet Rusya ve İtilaf Devletlerinin Kafkas Politikaları. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 19(2), 279-298. Dragadze, T. (2000). Azerbaijan. London: Melisende. During, J. (2011). İran ve Kafkas Mühitinde Azerbaycan Muğamının Yeri. II Beynelhalk Muğam Festivali (s. 60-66). Bakü: Şark - Garb. 246 During, J. (2011). İran və Qafqaz Mühitində Azərbaycan Muğamının Yeri. Muğam Aləmi II. Beynəlxalq Elmi Simpoziumunun Materialları (s. 60-66). Bakı: ŞərqQərb. Eldar İsgenderov, A. E. (2011). 7 Klasik Azerbaycan Muğamı; Viyolensel İçin Ders Vesaiti. Bakü: İlim ve Tahsil. Elinç, E. (2005). Abdülkâdir Merâği'nin Eserlerinin Makamsal Açıdan İncelenmesi. Afyon: Afyon Kocatepe Üniv. SBE. Basılmamış Yüksek Lisans Tezi. Əliyev, Z. (2000). Tar, Kamança ve Kanun İhtisasları Üzre Bakalavr Derecesi Alanlar Üçün Muğam Programı (Azerbaycan Devlet Medeniyet ve İncesanat Üniversitesinin Çalgı Aletleri ve Musiki Fenleri Kafedrası İçin). Bakı: Hərbi Neşriyyat. Əliyev, Z. (2001). Rast Muğamının Tar'da İfasına Dair Metodik Tövsiyeler. Bakı: ADMİU'nun Çoğaltılmıştır. (Azerbaycan Devlet Medeniyyet ve İncesanat Üniversitesi). Əliyeva, İ. (2010). Azərbaycan Musiqisi Əsasında Lad-İntonasiya Eşitmə Hazırlığı Üzrə Praktiki Vəsait. Bakı: Adiloğlu. Əmirov, F. (1984). Azərbaycan Dəaməd ve Rənkləri. Bakı: Işık Nəşriyyat. Emirov, F. (1986). Azerbaycan Diringi ve Renkleri. Bakü: Işık Neşriyyat. Enstitüsü, A. S. (1968). Seyid Abdülkasım Nebati. Bakü: Azerbaycan SSR İlimler Akademisi Neşriyyatı. Eral, A. (2002). Biçim Bilgisi. İstanbul: İTÜ TMDK Ders Notları. Əsədullayev, A. (2005). İnstrumental Muğamlar Rast və Çahargah. Bakı: Adiloğlu Nəşriyyatı. Əsədullayev, A. (2009). İnstrumental Muğamlar. Bakı: Adiloğlu Neşriyyatı. Əsədullayev, A. (2011). Ehsen Dadaşovun Renkleri; Metodik Vesait. Bakı: Adiloğlu. 247 Əzimli, F. (2008). Azərbaycan Muğam Məktəbi. Bakı: R.N.Novruz-94. Əzimli, F. (2009). Tar üçün Not ve Muğam Məktəbi. Bakı: R.N.Novruz-94. Farr, C. (1976). The Music of Professional Musicians of Northwest İran (Azerbaijan). Michigan: A Bell & Howell Company. Faseh, R. (2004). Azerbaycan Muğamlarında Söz ve Musikinin Alakası. Bakü: Çıraq Neşriyyat. Feldman, W. (1990, Autumn). Cultural Authority and Authenticity in the Turkish Repertoire. Asian Music(22 No. 1), 73-111. Feldman, W. (1993). Ottoman Sources on the Development of the Taksîm. Yearbook for Traditional Music, Musical Processes in Asia and Oceania, 25, 1-28. Füzuli, M. (2005). Mehemmed Füzuli (Cilt I). (H. Araslı, Çev.) Bakü: Şark-Garb. Gazimihal, M. R. (1975). Ülkelerde Kopuz ve Tezeneli Sazlarımız. Ankara: Kültür Bakanlığı Milli Folklor Araştırma Dairesi Yayınları 15. Gazimihal, M. R. (2006). Anadolu Türküleri ve Musiki İstikbalimiz. İstanbul: Ötüken. Gedikli, N. (1999). Geleneksel Musikilerimiz, Uzun Havaların Notaya Alınmasında "Grafik Notalama"dan Yararlanılamaz mı? Halk Ezgilerini Notaya Alma Semineri (Kültür Bakanlığı) (s. 3-12). Ankara: Ege Üniversitesi Basımevi. Gerçek, İ. H. (1998). Ü.Hacıbeyli'nin Azerbaycan Halk Musikisinin Esasları Üzerine Bir İnceleme. Erzurum: A.Üniversitesi S.B.E. Basılmamış Y.Lisans Tezi. Gökçe, M. (2007). Sovyet Öncesinden Günümüze Hazar ve Çevresinin Durumu. Ankara: A.Ü.SBE. Tarih Anabilim Dalı Basılmamış Doktora Tezi. Gökçen, İ. (2007). Rauf Yekta, Fransızca Musiki yazıları, Doğu Musikisi: Doğu Makamları. Ankara: Ürün Yayınları. Hacıbeyli, Ü. (1926, Ocak). Azerbaycan Musiki Hayatına Bir Nazar. Maarif ve Medeniyet(24), 27-30. 248 Hacıbeyli, Ü. (1926, Şubat - Mart). Azerbaycan Musiki Hayatına Bir Nazar. Maarif ve Medeniyet(25-26), 23-26. Hacıbeyli, Ü. (1926, Mayıs - Haziran). Musikide Tercume. Maarif ve Medeniyet(2829), 25-26. Hacıbeyli, Ü. (1926, Temmuz). Şark Musikisi Hakkında Garb Alimlerinin Tefsiri. Maarif ve Medeniyet(30), 30-33. Hacıbeyli, Ü. (1926, Nisan). Şark Musikisi ve Garb Musiki Aleti. Maarif ve Medeniyet(27), 31-33. Hacıbeyli, Ü. (1962). Azerbaycan Halk Musikisinin Esasları. Bakü: Azerbaycan Devlet Musiki Neşriyyatı. Hacıbeyli, Ü. (1998). Azeri Müziği. İstanbul: Avesta. Hacıbeyli, Ü. (2010). Azerbaycan Halk Musikisinin Esasları. Bakü: Apostrof Çap Evi. Hacıyev, İ. (2010, Bahar). Ermenilerin Azerbaycanlılara Karşı Soykırım Siyaseti ve Bunun Ağır Neticeleri. Bilimsel Eksen(1), 9-19. Harnsberger, L. C. (1976). Esential Dictionary of Music. USA: Alfred Publishing. Hasanova, C. (2005). Karabağ Hanendeleri Layihesi. Musiki Dünyası, 23(1-2), 216-220. Hayta, G. (2011). Azerbaycan, Şanlıurfa, Kütahya Yöresi Muğam, Gazel ve Türkü Örneklerinin İncelenmesi ve Sunumu. İstanbul: İTÜ, TMDK, Ses Eğitimi Bölümü Basılmamış Bitirme Tezi. Həşimov, A. (2002). Rast Muğamı (Muğam Fenni Üzre Metodiki Tavsiye). Bakı: Ofset Usulü Çap Olunmuştur. Hızlı, M. (2008). Osmanlı Medreselerinde Okutulan Dersler ve Eserler. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 17(1), 25-46. Honshuku, H. (1997). Jazz Theory I. Cambridge: A-NO-NE Music. 249 İmamverdiyev, İ. (Bakü). Azerbaycan Muğam İncileri; Deramedler, Renkler (Diringiler). 2010: Nafta-Press Neşriyyatı. İmrani, R. (1998). Muğam Tarihi (Cilt I). Bakü: Elm Neşriyyatı. İpekten, H. (2010). Fuzuli. Ankara: Akçağ Yayınları. İsmayilov, M. S. (1960). Azerbaycan Halk Musikisinin Janrları. Bakü: Azerbaycan SSR İlimler Akademiyası Neşriyyatı. İsmayilov, M. S. (1984). Azerbaycan Halk Musikisinin Janrları. Bakü: Işık Neşriyyatı. İsmayilov, M. S. (1991). Azerbaycan Halk Musikisinin Megam ve Muğam Nazariyyesine Dair Elmi-Metodik Oçerkler. Bakü: Elm Neşriyyatı. İsmayilov, Ş. (2009, Mayıs - Haziran, Temmuz - Ağustos). "Muhalif ve Manendi Muhalif" Muğam Şöbelerine Bir Nazar. Konservatoriya, 135-148. Karataş, Ö. S. (2008). Klasik Türk Musikisi Eğitimi Konusunda İstanbul. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 11(1), 115-119. Kaya, S. (2011). Azeri şair Aliağa Vahid'in gazellerinin incelemesi. Ankara : Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Kerimi, S. (2005). Azerbaycan Halk Mahnıları. Bakü: Önder Neşriyyat. Kerimov, M. (2003). Azerbaycan Musiki Aletleri. Bakü: Yeni Nesil. Kızılkaya, G. (1990). Azerbaycan Halk Müziği. İstanbul: İTÜ TMDK Ses Eğitimi Bölümü yayınlanmamış Lisans Tezi. Kolukırık, K. (2009). Abdülkâdir Merâgî ve "Şerhu'l-Edvâr" Adlı Eserinin XIV. Yüzyıl Türk Mûsikîsi Nazariyâtındaki Yeri. Ankara: A.Ü. S.B.E. İslam Tarihi ve Sanatları Basılmamış Doktora Tezi. Kuşoğlu, O. (2007). Rafig Hüseyn Oğlu İmrani'nin Yayımladığı Azerbaycan Muğam Janrının Yaranması ve İnkişaf Tarihi Adlı Eser. İstanbul: M.Ü. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. 250 Kuşoğlu, O. (2009). Mir Muhsin Nevvab'ın Vuzûhu'l Erkam Adlı Risalesi ve Şerhleri. İstanbul: İSAR. Mahmudova, C. (2009). Azərbaycan Xalq Musiqi Yaradıcılığı, Dərs Proqramı. Bakı: RSXM-nin Mətbəəsi. Maksudoğlu, M. (2009). Arapçayı Öğreten Kitap. İstanbul: Ensar. Mansurov, B. (2003). Ömür Kısaysa; Hatıralar. Bakü: Seda Neşriyyat. Massoudieh, M. T. (1989). Radif Vocal de la Musique Traditionnelle de L'İran. Tehran. McCarty, J. (2005). Ermeni Terörizmi. Ermeni Sorunu Konferansı. Ankara: TBMM. Mehraliyev, A. (1995). Azerbaycan Muğam Renkleri. Bakü: Azerbaycan Neşriyyatı. Melikov, G., Mamedov, İ., & Askerova, S. (1990). ЛАДОВО-ИНТОНАЦИОННЫЕ ОСОЪЕННОСТИ МУГАМОВ РАСТ, ШУР, СЕГЯХ-ЗАЪУЛ (LadovoIntonation Osoennosti Mugamov Rast, Sur, Segah-Zabul). ЪАКУ (Baku): МИНИСТЕРСТВО НАРОДНОВО ОЪРАЗОВАНИЯ АЗЕРЪАИДЖАНСКОИ ССР (Ministerstvo Narodnovo Orazovaniya Azerbaidjanskoi SSR). Memmedli, E. (2010). Azerbaycan Muğamları; İnstrumantal. Bakü. Məmmədov, N. (1963). Azərbaycan Muğamları Rast ve Şahnaz. Bakı: Azərbaycan Dövlət Nəşriyyatı. Məmmədov, N. (1965). Azerbaycan Muğamları, Segah-Zabul ve Rahab. Bakü: Azerbaycan Devlet Neşriyyatı. Məmmədov, N. (1978). Azerbayjanski Mugam Destgah Rast. Moskova: SSR İncesanat ve Mimarlık Enstitüsü. Memmedov, T. (2000). Musiki Dünyası. Bakü: Şark-Garb Matbaası. Memmedova, H. (2003). Hocalı: Şehidler, Şahidler. Bakü: Yeni Neşrler Evi. 251 Məmmədova, R. (2011). Azerbaycan və Türk Musikisində Məqam Formüllerin Müqayisəli Təhlilinə Dair. II Beynelhalk Muğam Festivali (s. 110-114). Bakü: Şark-Garb. Mirzaoğlu, M. R. (2009). Rast İnstrumantal Muğamı (Tedris Programı). Bakü: ADPUnun Matbaası. Mirzayev, Z. (2010). Rast Muğamı. Bakü: Mütercim Neşriyyat. Mirzayev, Z. (2010). Rast Muğamı. Bakü: Mütercim Neşriyyat. Muğam Alemi. (2011). "Muğam Alemi" II. Beynelhalk Elmi Simpoziumunun Materialları. Yunesko'nun Ananevi Musiki Üzre Beynelhalk Şurası Nezdinde (ICTM) "Makam" Tedkikat Grupunun VII. Beynelhalk Elmi Simpoziumu. Bakü: Şark-Garb. Musazade, R. (2009). Dügah Destgahı. Bakü: Adiloğlu Neşriyyatı. Musazadə, R. (2009). Dügah Dəstgahı. Bakı: Adiloğlu Neşriyyat. Namazeliyev, G. (1985). Azerbaycan Halk Mahnı ve Tasnifleri. Bakü: Işık Neşriyyat. Nəcəfzadə, A. (2004). Azərbaycan Çalğı Alətlərinin İzahlı Lüğəti. Bakı: Min bir Mahnı. Noroditskaya, I. (1997, İlkbahar - Yaz). Audio Recording Reviews. Asian Music, 28(2), s. 141-145. Noroditskaya, I. (2000). Azerbaijanian Female Musicians: Women's Voices Defying and Defining the Culture. Society for Ethnomusicology(44), s. 234-256. Noroditskaya, I. (2002). Song from the land of fire: Continuity and change in Azerbaijan mugham. New York: Routledge. Nurioğlu, M. (1989). Aliağa Vahid Gazeller. Bakı: Azerneşr. Orucov, A. (2006). Azerbaycan Dilinin İzahlı Lügatı. Bakü: Şark-Garb. Özaydın, E. (tarih yok). Azeri Türküler (Cilt I). Alaş Ticaret. 252 Özcan, N. (2001). Türk Musikisi Tarihi. İstanbul: M.Ü. İ.Fakültesi Basılmamış Ders Notları. Özgül, M., Turhan, S., & Dökmetaş, K. (1996). Notalarıyla Uzun Havalarımız. Ankara: Cem Veb Ofset Ltd. Şti. . Özkan, İ. H. (2006). Türk Mûsıkîsi Nazariyatı ve Usûlleri. İstanbul: Ötüken Neşriyatı. Popescu-Judetz, E. (1998). Türk Musikisi Kültürünün Anlamları. (B. Aksoy, Çev.) İstanbul: Pan Yayıncılık. Quliyev, R. (1997). Tar, Kamança ve Kanun İhtisasları Üzre Makistr Derecesi Alanlar İçin Muğam Programı (Üzeyir Hacıbeyov adına Bakü Musiki Akademiyasının Azerbaycan Halk Çalgı Aletleri Kafedrası İçin). Bakı: N.Tusi Ad. ADPU'nun Matb. Quliyev, R. E. (1992). Tar, Kamança ve Kursu için Muğam Programı. Bakı: RSXM'nin Matbaası (Üzeyir Hacıbeyov Adına Azerbaycan Devlet Konservatuarı). Quliyev, T. (1938). Rast Destgahı. Bakü: Bakü Azerneşr Musiki Sektörü. Racy, A. (2007). Arap Dünyasında Müzik. (S. Aygün, Çev.) İstanbul: Sanat ve Kuram Ayrıntı Yayınları. Rahimov, V. (2011). Hacıbaba Hüseynovun Sanat Dünyası ve Onun İfa Meziyetleri. Konservatoriya(1 (11)), 50-54. Rızayeva-Bağırova, R. (1984). Tarzen Mirza Ferenç Hakkında Hatıralar. Bakü: Azerneşr. Rüstemov, S. (1967). Azerbaycan Halk Mahnıları. Bakü: Azerbaycan Devlet Neşriyyatı. Rüstemov, S. (1980). Azerbaycan Halk Renkleri: İkinci Defter. Bakü: Işık Neşriyyatı. Rüstemov, S. (1982). Azerbaycan Halk Renkleri: Birinci Defter. Bakü: Işık Neşriyyat. Rüstemov, S. (1994). Tar Mektebi. Bakü: Şur Neşriyyatı. 253 Salmansoy, A. (2005). Samed Vurgun Seçilmiş Eserleri. Bakı: Şark-Garp. Say, A. (1997). Müzik Tarihi. Ankara: Müzik Ansiklopedisi Yayınları. Səfərova, Z. (2000). Hemişeyaşar Ananeler. Bakü: İlm. Səfərova, Z. (2001). Şuşa Azerbaycan Musikisinin Mabedidir. Musiki Dünyası, 21-24. Səfərova, Z. (2004). Bebeklerimiz Makamla Ağlar. Ankara: Yeni Akasya Yayınları. Səfərova, Z. (2006). Azerbaycan Musiki İlmi; XIII-XX Asırlar. Bakü: Azerneşr. Səfərova, Z. (2006). Kitabül-Ədvar Musiqidə Dairələrlə Tanış Olmaq Üçün Müxtəser Məlumat Kitabı. (M. Payızov, Çev.) Bakü: Şərq – Qərb. Şefiyeva, N. (1992). Azerbaycan Halk Musikisinin Ladları. Bakü: Azerbaycan Respublikasının Medeniyet Nazirliği Musiki Tahsili Üzre Tedris-Metodik Kabineti. Şen, Y. (1998). Azerbaycan Halk Müziğinin Yedi Ana Makamı Üzerinde Bir İnceleme. Trabzon: K.T.Ü. Basılmamış Y.L. Tezi. Şen, Y. (1999). Azerbaycan'ın Müzik Yapısı ve Ses Sistemi Üzerine Bir Araştırma. A.Ü.G.S.F. Dergisi(1), 107-110. Şen, Y. (2000). Azerbaycan Halk Müziği Makamlarından Rast Makamının İncelenmesi. A.Ü.G.S.F.Dergisi(2), 61-65. Şenel, S. (2007). Kastamonu'da Âşık Fasılları, Türler / Çeşitler / Çeşitlemeler (Cilt I). İstanbul: Kastamonu Valiliği İl Özel İdaresi Yayını:12. Şentürk, A. A. (2009). Eski Türk EDebiyatı Tarihi. İstanbul: Dergah Yayınları. Seyid Rüstemov, F. E. (1982). Azerbaycan Halk Mahnıları. Bakü: Işık Neşriyyatı. Seyidoğlu, H. (2000). Bilimsel Araştırma ve Yazma El Kitabı. İstanbul: Güzem Yayınları. Seyidova, S. (2005). Azerbaycan Halk Professional Musikisi. Bakü: Mars-Print. 254 Sezikli, U. (2007). Abdülkâdir Merâgî ve Câmiu'l-Elhân'ı. İstanbul: MÜSBE Yayınlanmamış Doktora Tezi. Shehadi, F. (1995). Philosophies of Music in Medieval İslam. Leiden-New York-Köln: E.J.Brill. Şirzadova, T. (2004). Azerbaycan Medeniyetinde Muğam Tezahürü. Azerbaycan Milli Musikisinin Tedkiki Problemi: İlmi Makaleler Toplusu 5, 59-63. Soysal, F. (2007). Rumeli Olay Türküleri. İstanbul: İTÜ TMDK Basılmamış Yüksek Lisans Tezi. Süreyya Ağayeva, Ş. H. (2011). Azerbaycan Muğamlarının Ses Sisteminin Tedkiki Problemine Dair. II Beynelhalk Muğam Festivali (s. 16-26). Bakü: Şark - Garb. Şuşinski, S. (1966). Seyid Şuşinski. Bakü: Kızıl Şark Matbaası. Şuşunski, F. (1985). Azerbaycan Halk Musikicileri. Bakü: Yazıcı. Tanrıkorur, C. (1998). Müzik Kimliğimiz Üzerine Düşünceler. İstanbul: Ötüken. Tariyel Memmedov, A. B. (2008). Muğam Ensiklopediyası. Bakü: Haydar Aliyev Fondu. Tohumcu, G. G. (2006). Müzik Notasyonunun Tarih İzinde Yolculuğu. İstanbul: Nota Yayıncılık. Torun, M. (2004 (Erişim tarihi)). Türk Müziği Formları. İstanbul: Basılmamış, İTÜ TMDK Kompozisyon Bölümü Müzik Formları Ders Notları. Tufan, E. (2004). Geleneksel Makamlar Kullanılarak Yazılan Etütlerin Piyano Eğitimi Açısından Önemi. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 24(2), 65-77. Tura, Y. (1992). Ana dizi. Orkestra Dergisi, 31(232), 2-15. Tura, Y. (2001). Kantemiroğlu, İlmi'l-Musiki 'ala Vechi'l-Hurufat, Musikiyi Harflerle Tesbit ve İcra İlminin Kitabı. (Y. Tura, Çev.) İstanbul: YKY. 255 Turabi, A. H. (1996). el-Kindi’nin Mûsiki Risâleleri. İstanbul: MÜSBE Basılmamış Yüksek Lisans Tezi. Turabi, A. H. (2004). İbn Sînâ: Mûsikî. İstanbul: Litera Yayıncılık. Turabi, A. H. (2005). Fârâbî'nin Mûsikî Alanındaki Görüşleri ve Eserleri. Uluslararası Fârâbî Sempozyumu Bildirileri (s. 47-63). Ankara: Elis Yayınları. Turabi, A. H. (2005). Gevrekzâde Hâfız Hasan Efendi ve Mûsikî Risâlesi. İstanbul: Rağbet Yayınları. Turabi, A. H. (2005). İbn Câmi (808) Kureyşli Meşhur Muğannî ve Bestekâr. İlahiyat Fakültesi Dergisi, 161-174. Turabi, A. H. (2007, Nisan). Fârâbî ve Mûsikî. Bilim ve Ütopya(154), 34-36. Turunç, A. S. (1999). Azerbaycan ve Türkiye Geleneksel Müzik Türlerinde Renk ve Aranağme Üzerine Karşılaştırmalı Bir Araştırma. İstanbul: İTÜ, TMDK Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ufkî, A. (2003). Ali Ufkî, Hâzâ Mecmûa-i Sâz ü Söz. (M. H. Cevher, Çev.) İzmir: Meta Basım Matbaacılık Hizmetleri. Uludağ, S. (1992). İslam Açısından Musiki ve Sema. Bursa: Dergah Yayınları. Uslu, R. (1999). Fâtih Devrinde Bestekârlar ve Eserleri. Musiki Mecmuası(465), 25-27. Uslu, R. (2002). Selçuklularda Müzik ve Literatürü. Türkler, VI, 162-173. Uslu, R. (2006). Muzikolojinin Kaynakları. İstanbul: İTÜ Vakfı. Uslu, R. (2007). Hızır Ağa ve Müzik Teorisi. İstanbul: ISBN:975-7618-42-X. Uygun, M. N. (1999). Safiyyüddin Abdülmü'min Urmevî ve Kitâbü'l-Edvârı. İstanbul: Kubbealtı Neşriyatı. Uysal, E. (2002). İhvan-ı Safa'nın, X. Yüzyıl İslâm Dünyasının Felsefe ve Bilim Düzeyine Işık Tutan Bir Sözlük Denemesi. Cumhuriyet Ün. İlahiyat Fakültesi Dergisi, VI(2). 256 Vagıf, M. (1993). Aliağa Vahid Gazeller. Bakı. Vahid, A. (2005). Aliağa Vahidin Seçilmiş Eserleri. (Q. Memmedli, R. Quliyev, & A. Paşayev, Dü) Bakü: Lider Neşriyyat. Vaqif, M. P. (2004). Molla Pənah Vaqif Eserleri. Bakü: Şark-Garb. Vinokradov, V. (1938). Üzeyir Kadjibekov Azerbaycan Musikisi. Moskova. Vurgun, S. (2005). Samed Vurgun, Seçilmiş Eserleri (Cilt II). (A. Salmansoy, Dü.) Bakü: Şark-Garb. Wright, O. (2001). Klasik Türk Mûsikîsi’nde Çârgâh: Tarih-Teori Çelişkisi. (A. H. Turabi, Dü.) M.Ü. İlâhiyat Fakültesi Dergisi, 21(2), 81-104. Xezrlou, E. (2011). Azerbaycan Muğamında İntervallar: Neytral İntervalların Aradan Qaldırılması Prosesi. II Beynelhalk Muğam Festivali (s. 96-108). Bakü: Şark Garb. Yarman, O. (2010). Alaturka Müziğin Yasaklanmasında Atatürk: Belgeler Zemininde Bir Çözümleme. Ocak 22, 2012 tarihinde ozanyarman: www.ozanyarman.com adresinden alındı Yavaşca, A. (2002). Türk Mûsikîsi'nde Kompozisyon ve Beste Biçimleri. İstanbul: Mart Matbaacılık Sanatları. Yavuzoğlu, N. (2008). 21. Yüzyılda Türk Müziği Teorisi. İstanbul: Pan Yayıncılık. Yavuzoğlu, N. (2009). Türk Müziğinde Makamlar ve Seyir Özellikleri. İstanbul: Pan Yayıncılık. Yekta, R. (1924). Türk Mûsikîsi Nazariyâtı. İstanbul. Yıldırım, N. (2011). Zerdüşt’ün Kutsal Kitabı Avesta. Şarkiyat Mecmuası, 1(18), 147170. Zöhrabov, R. (1983). Azerbaycan Tasnifleri. Moskova: İzdatelstvo "Sovstskiy Kompozitor. 257 Zöhrabov, R. (1991). Muğam. Bakü: Azerbaycan Devlet Neşriyyatı. Zöhrabov, R. (1996). Şifahi Ananeli Azerbaycan Professional Musikisi. Bakü: Poligrafika Birliği Neşriyyatı. Zöhrabov, R. (2002). Rast Muğam Destgahının Nazari Esasları. Bakü: Mars-Print. Zöhrabov, R. (2004). Zerbi Muğamlar. Bakü: Mars-Print. 258