Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2024, Karaim Türkçesinde Arapça-Farsça Alıntılar. Türkbilig, 2024/Sayı: 47 Sayfa:1-9
Tarihî süreçleri içinde Museviliği kabul etmiş olan Karaim (veya Karay) Türkleri, günümüzdeki Türk toplulukları arasında dil ve kültür bakımından son derecede ilgi çekici özelliklere sahiptir. Eski yurtları olan Kırım'dan tarihî göçlerle Polonya'ya ve Litvanya'ya göç eden Karay grupları, iç içe yaşadıkları komşu toplulukların dillerinden yaptıkları alıntılarla da kendisine has bir Türk lehçesi geliştirmiştir. Karay dininin kutsal dili olan İbranice din terimlerinin yanı sıra, Kırım tarihinin başlıca yerleşik Türk grubunu meydana getiren Tatar Türkleri vasıtasıyla geçen Arap-Fars alıntıları ve nihayet Rus egemenliğinin güçlü bir şekilde hissedilmeye başladığı XIX. yüzyılda görülen Rusça alıntılar söz konusudur. Bunlara Karay gruplarının halen yaşadıkları Ukrayna, Rusya, Polonya ve Litvanya'daki yerel alıntıları da katınca Karay Türkçesi söz varlığının renkli yapısı ortaya çıkmış olur. Karay Türkçesinin eldeki en geniş sözlüğünden (Karaimsko-russko-pol'skiy slovar') ve matbu edebî kaynaklardan yararlanarak tespit edilen söz varlığındaki Arap-Fars alıntılarının leksikolojik özellikleri makalenin esas konusudur. Böylece aslında İslam dairesindeki Türk topluluklarının dillerinde ve yazılı abidelerinde görüle gelen bu Arap-Fars alıntılarının Musevi inancına bağlı Karaimlerin söz varlığında hangi anlam tabakalarını meydana getirdiği tahlil edilmektedir. Ayrıca bu alıntıların var olan Türkçe varyantları da karşılaştırılmaktadır.
Son Bozkurt MUSTAFA ABDÜLCEMİL KIRIMOĞLU ARMAĞANI
KIRIM-TATAR TÜRKÇESİNDE ANLAM DEĞİŞİMİ GEÇİRMİŞ ARAPÇA KÖKENLİ SÖZCÜKLER2023 •
2021 •
Türk diline ve Türkoloji'ye armağan olsun. Türk milleti var olsun!..🇹🇷💖🧿 Sözcük ölümü konusunda ilk yazıları yazan Doğan Aksan ve Ahmet Caferoğlu'nun işaret ettiği çalışmayı (Arapça Farsça Etkisiyle Unutulan Türkçe Sözcükler) ortaya koymanın gurur ve mutluluğunu yaşıyorum. Bu çalışmayı Doğan Aksan ve Ahmet Caferoğlu'nun aziz ruhlarına armağan ediyorum. Tüsatbitig üyelerine ve Kutlu Yayınevine teşekkürlerimle... "Arapça ve Farsça Etkisiyle Unutulan Türkçe Sözcükler" adlı bu çalışma ile söz varlığında değişimin tarihsel arka planı verildikten sonra sözcük ölümü, neolojizm (yenileşme), kalıp sözler, fosil sözler vb. kavramları açıklanmış; Türkiye Türkçesinde ve Anadolu ağızlarında unutulmaya yüz tutmuş söz varlığı sınıflandırılmıştır. Bu yazı, kitaptaki en hacimli bölümdür ve Türkiye Türkçesindeki Arapça-Farsça etkisiyle unutulan sözcükleri tanıklı biçimde ortaya koymaktadır. Bir kitap bölümü olmasına rağmen 173 sayfadan oluşmaktadır. Sözcüklerin devamlılığı ve Türk yazı dilinin eskiliği konusunda çokça çalışma ortaya koyan Doğan Aksan bu konu üzerinde ilk ve önemli yazıyı yazmıştır: “Kelimelerin Ölümü Olayı ve Türk Yazı Dilindeki Örneklerinde Arapça ve Farsça Unsurların Etkisi Üzerine Notlar” (1969). Aksan, ‘Arapça ve Farsçadan alınan ve dilimizde karşılıkları bulunan bazı kelimelerin bir süre Türkçe eşanlamlılarıyla kullanıldıktan sonra benimsenip yaygınlaşmasıyla Türkçelerinin unutulmasına yol açtığını ‘od, öd, ög, us, çeri, süci, uçmak, yazuk’ gibi örneklerle açıkladıktan sonra bir süre birlikte kullanılan eşanlamlı sözcüklerin Türkçe kökenli olan sözcüğün tarihin raflarına kaldırılmasında (unutulmasında) dinî ve sosyal gelişmeler yanında Arapça ve Farsça sözcüklere gösterilen hoşgörülükten (hatta hayranlıktan) kaynaklandığını’ (1969: 93-94) belirtmiştir. Aynı yıllarda Ahmet Caferoğlu “Unutulma Yolundaki Türkçe Kelimeler Arasında” (1969) adlı yazısıyla konuya dikkat çeken ikinci isim olarak karşımıza çıkmaktadır. Caferoğlu, bu yazısında saf dışı edilen ya da çok dar çevrede yaşayan sözcükler üzerinde durmuş, türeyişleri daha fazla Türk ve Moğol dilleri aileleri içerisinde olanlarla yetinmiştir. Ele aldığı her bir sözcüğün türeyiş şekliyle geçirdiği devreler üzerinde kısaca durmuştur. “Ayama, köke, tay, tuşi, kür, tapmak, sınmak” gibi yedi sözcüğün (kendi ifadesiyle) esas sicilleri ve şecerelerini tek tek açıklamıştır (1969:64-71). Hülya Çelik, “Kelimelerin ölümü olayı (XIII-XX. yüzyıl Anadolu Türkçesi örneği)” (2005) adlı yüksek lisans tezinde Türk yazı dilinde (XIII-XX. yüzyıllar arası) ölen kelimelerin tespiti ve bu kelimelerin ölüm sebeplerini ayrıntılı ve karşılaştırmalı olarak incelemiştir. Hülya Arslan Erol’un “Eski Türkçeden Eski Anadolu Türkçesine Anlam Değişmeleri” (2008) adlı çalışması da anlam değişmeleri üzerinde duran önemli çalışmalardandır. Saim Sakaoğlu, “Kelimelerin Ölümü” (2011) adlı yazısında daha çok ağızlarda kalan ve unutulmaya yüz tutan sözcükler hakkında duygu düşüncelerini aktarmıştır. Hamza Zülfikar, “Fark Edilmeyen Türkçedeki Oldubittiler” (2014) daha önce dile yerleşmiş ama kullanımdan düşen, unutulan birçok sözcüğü ele aldığı yazısından sonra “Kullanım Dışında Kalmış Türkçe Fiiller” (2014) başlıklı yazısında sözcüklerin ölümü üzerinde durmuştur. Gülcan Çolak, “Türkçede Fosil Kelimeler” (2017) adlı çalışmasında daha önce bağımsız bir birim olarak yer alan fakat günümüzde tek başına kullanılmayan, anlamı genellikle bilinmeyen; ikileme, deyim, birleşik sözcüklerde kalıplaşmış söz birliklerine sıkışıp varlıklarını devam ettiren eski sözlük birimleri olarak adlandırılan fosiller üzerinde durmuştur. Ahmet Kayasandık, “Türkiye Türkçesinde Ölen Fiiller” (2018) adlı makalesinde daha çok Divanü Lügati’t-Türk ve Kutadgu Bilig ile Türkiye Türkçesinin fiillerini karşılaştırmıştır. Abdullah Mert ise “Eski Türkçeden Türkiye Türkçesi ve Ağızlarına Uzanan Söz Varlığı” (2019) adlı doktora tezinde Eski Türkçe, Türkiye Türkçesi ve ağızlarının karşılaştırılmasından elde edilen verilerden hareketle bazı sözcüklerin ölçünlü dilde bulunmayan/unutulmuş ses ve anlam özelliklerine değinmiştir. Doğan Aksan’ın “Türkiye’de bu konuda yayımlanmış bir çalışmaya rastlamadığını, dilimizde kaybolmuş, unutulmuş veya unutulmak üzere olan kelimeler üzerinde bir araştırmanın hem kelime hazinemiz, dolayısıyla dil ve kültür tarihimizle ilgili birtakım gerçeklerin aydınlatılmasına hem de dilimizdeki örnekleri aracıyla, bir genel dilbilimi konusu olan bu dil olayının özelliklerine ışık tutulmasına yarayacağını” söylediği “Kelimelerin Ölümü Olayı ve Türk Yazı Dilindeki Örneklerinde Arapça ve Farsça Unsurların Etkisi Üzerine Notlar” (1969:90) başlıklı yazısı uzun süredir. zihnimizi meşgul eden bu çalışmanın ortaya çıkmasını sağlamıştır. Böylelikle Türkçede sözcüklerin ölümü konusunda kesin yargılara varmak için büyük sayıda sözcüğün incelenmesi gerektiğini belirten Aksan’ın üzerinde durduğu konu bu çalışmayla ortaya konuldu. İlk adımı atan Aksan’ın belli başlı birkaç örnek üstünde durduğu yazısından sonra çok geniş bir alanı ve ilk yazılı metinlerimizden bu yana uzun yüzyılların ürünlerini tarama yoluyla yapılan bu araştırma da bu konudaki (şimdilik) son adımdır. Sözcük ölümleri konusuna aynı yıllarda kafa yoran Caferoğlu, “unutulmaya yüz tutmuş eski Türkçe sözcüklerin araştırılmasında seçilmesi gereken yolun tarihî geleneklerle dilin felsefesine uymak olduğunu belirtmiş, bu dil felsefesine göre edebî - yazı ile yazı ve konuşma dili üslûbunu sözcük servetiyle birbirinden ayırmanın imkânsız olduğunu” (1969:63) dile getirmiştir. “Türkçe, çeşitli sosyal ve toplum yapılar dolayısıyla birçok cephede gereken gelişmeden yoksun bırakılmıştır. Bu yüzden birçok Türkçe kelime, sırf tarihî eksikliği hatırına, kullanıştan eteğini çekmiş, yerini yabancı birtakım unsurlara bırakmıştır. Kelimenin doğuşu, eriyişi ve unutulması daima toplumun kültür seviyesine bağlı kalmıştır (Caferoğlu, 1969:63).” Fiiller yanında isimler de eklenmiş, Arapçanın ve Farsçanın etkisiyle kullanım sıklığı düşen ya da unutulan sözcükler fişlenerek unutulan yüzlerce sözcüğün yer aldığı uzun bir liste ortaya çıkarılarak aşağıdaki sınıflandırmalar yapılmıştır: 1. Eş Anlamda ya da Eş Değer Sıklıkta Kullanılan Bazı Sözcükler 2. Anlam Değişmesine Uğrayan Bazı Sözcükler 3. Halk Ağzında Kalan/Kullanılmaya Devam Eden Bazı Sözcükler 4. Anlamca Bilinen, Kullanım Sıklığı Azalmış ya da Kullanımdan Düşmüş Bazı Sözcükler 5. Arapça ve Farsça Etkisiyle Unutulan Fiiller 6. Arapça ve Farsça Etkisiyle Unutulan İsimler 7. Arapça ve Farsça Etkisiyle Unutulan Sıfatlar 8. Arapça ve Farsça Etkisiyle Unutulan Zamir, Edat, Bağlaç ve Ünlemler ... * Yazının tamamı kitap olarak da bağlantı (pdf) olarak da mevcuttur. Faydalı olması dileğiyle... *http://www.turkdilidernegi.org.tr/.../TUSATBITIG3_Turk... * Eksiklikler, hatalar, yapılması gereken başka şeyler vardır elbette... Bunların özelden bana bildirilmesine çok sevinirim. Hiçbir çalışma yetkin ve tam değildir. Görülen eksikliklerin, hataların veya önerilerin bana bildirilmesi durumunda bunları değerlendireceğim. Yakın gelecekte genişleterek hacimli kitap hâline getireceğimiz bu çalışma Türk diline armağan olsun...
Özet: Kırgız Türkçesinde çok yaygın kullanılan görsel duyu fiillerinden biri " kara-" duyu fiilidir. Bu fiil bilinçli ve istemli bir hareketlilik içeren aktif duyu fiilidir ve gör-sel duyu fiillerinin çekirdek eylemlerinden biridir. " Kara-" duyu fiili geniş metinsel sıklığa sahip olmakla birlikte, anlamca kaynaşmış fiillerin önemli kütüğünü de oluş-turmaktadır. Bu çalışmada modern Kırgız Türkçesi edebî dilinin sözlüklerinden ve edebî me-tinlerden derlenen örneklerden " kara-" duyu fiilinin farklı kullanımları ve anlamsal özellikleri, insanların algılama etkinliğinin bağlandığı zihinsel ve ruhsal süreçlerle ilişkili olarak sözcüksel anlam bilimi çerçevesinde incelenmeye alınmıştır. Dil bilimi açısından da çok esnek yapıya sahip olan " kara-" duyu fiilinin farklı yardımcı fiil-lerle kullanımı da yaygındır. Kırgız Türkçesinde çok sık rastlanan fiillerin yardımcı fiillerle birlikte kullanımları olgusunun asıl fiillere kazandırdığı anlamsal farklılıklar, " cat-, kal-, otur-, tur-" gibi yardımcı fiiller örneğinde ele alınmış ve eldeki teorik bil-gilere uygun olarak tespit edilen tüm anlamsal özellikleri tanımlanmaya çalışılmıştır. Ayrıca bu çalışma son yıllarda Türkoloji alanında artmaya başlayan sözcüksel anlam bilimi çalışmalarına yararlı bir kaynak olması ve katkı sağlaması amacıyla ortaya konulmuştur. Anahtar kelimeler: Sözcüksel anlam bilimi, duyu fiilleri, Kırgız Türkçesi.
Türkler geçmişten günümüze Köktürk, Uygur, Arap, Kiril, Latin gibi pek çok alfabe kullanmıştır.Bunlar içinde en uzun sürelisi ve en yaygını tarihî ve bazı çağdaş Türk lehçelerinin yazımı için kullanılan Arap alfabesidir. Bu alfabeye ait bazı harflerin kalıplaşmış ifadeler olan deyimlerde kullanıldığı görülmektedir. Söz konusu alfabedeki harfler, Türkiye Türkçesinde olduğu gibi ( “elifi mertek sanmak”, “lâmı cimi yok”, “mim koymak” vd. ) Kazan Tatar Türkçesinin söz varlığında da kullanılmaya devam etmektedir. Bu çalışmada, Arap alfabesinin günümüz Kazan Tatar Türkçesi deyimlerindeki izlerinden bahsedilecektir.
Arapça öğreniminde erişilemez sanılan başarının sırrı, hep temel kuralların basit ayrıntılarla birlikte sistematik sunumunda saklıdır. Başarı da; hep gelişim içinde olan, asla pasif kalmayan, saklı gücü keşfederek sürekli melekeleri geliştiren ve her zaman tüm gücünü kullananların hak-kıdır. Arapça öğrenme; zihnin kılcal ağlarını parça-bütün bağlarıyla ören bilgileri çok nazik ve hassas bütünler ölçülerle işleyen bilinçaltı sistemin edinimidir. Bu sistem; “bir mıh, bir nalı, bir nal, bir atı, bir at, bir komu-tanı, bir komutan bir orduyu, bir ordu da bir ülkeyi kurtarır” ilişkisi içinde bütünler çalışırsa öğrenme hem zevkli hem de başarılı olur. Öğrenme; dış dünyadan gelen bilgilere karşı iç dünyada oluşan sert direncin, gayret ve zorlamalarla aşılması işlemidir. Bunun için zorlamayan öğrenme, yoğun ve baskın bir değişim süreci başlatamadığı için gerçek öğrenme sayılmaz. Kabiliyetlerin kapasitesini zorlama; hayatın gidişatını değiştirir, sıradan şeyleri sıra dışı altın fırsatlara çevirir, mümkünü kolayca başarma, imkânsıza da meydan okuma azmi kazandırır. Arapça öğrenme kesintisiz bir süreçtir, sürdürülürse bilgiler bece-riye dönüşerek edinilir. Sürekli yenilenerek geliştirilen bilgi, üretime ge-çer, yeni bileşimler oluşturur ve öğrenenin kendini keşfederek gelişimini sağlar. Kendini keşfeden bilgi öğrenmenin bir adım ötesine geçer, ilmin lezzetini ruhunun derinliklerinde hisseder, özümsenen bilgiler başarıyı, ba-şarı da başarıyı davet eder ve öğrenme çığ hareketi kanunuyla büyür. Başarı; hataların rahat ve özgüvenle öğrenmeye dönüşümünde sak-lıdır. Hayatta ibret ve direnç geliştiren başarısız denemelere de gerek var-dır. Edison; her başarısız deneyim, ampulün öyle olmayacağını öğretti, der. Arapça öğreniminde de yanlışlar başarmanın olmazsa olmazıdır. An-cak; yüreği yıldırmadan dizler üzerinde direnebilme düzeyinde kalırsa doğruyu bulma tecrübesine ve başarıya dönüşür. Başarı odaklı en son bilimsel yaklaşım, yöntem ve tekniklerle ha-zırlanan bu kitap; Arapçayı kendi doğası ve sistematiği içinde öğretir, öğ-renme motivesini yükseltir, yalın bilgileri tecrübelerle beceriye dönüştü-rür. Bilgileri uygulamalarla özümsetir, başarı odaklı ve sürekli artan geli-şimle Arapçayı edindirir. Artan başarı öğrenme isteğini, artan istek daha çok öğrenmeyi tetikleyerek bilgiler zengin ve kalıcı hale gelir. “Sistematik Uygulamalı-Alıştırmalı Arapça Fiil Cümlesi ve Karşıtsal Çözümlemesi” cümle sistemini karşıtsal tahlililerle öğretir. Eş-değer aktarım yöntemiyle cümle kurulum iskeletini çözümleyerek kavra-tır. Arapçanın olmazsa olmazı olan temel; okuma, anlama, yazma ve ko-nuşma becerilerini bütünler tekniklerle iletişimsel edindirir. Anadil ile he-def dil arasında denk aktarımlı, özgün gramatik yapı bilgisini pragmatik kullanımla bütünler. Kelimeyi cümlede, cümleyi anlamsal kontekstinde çözümleyerek dilin iletişimsel edinimini yapı-anlam düzleminde kazandı-rır. Cümle ögelerinin işlevsel görevlerini zihinsel beceri edinim kurallarına en uygun yapılar içinde hazmettirir. Cümlenin ana yapısını alt birimleriyle, anlamsal anlamını da yapı-sal sistemiyle özdeşleştirir. Mantıksal dizim ile anlamsal anlamın daha ba-şarılı edinimi için cümlenin Arapça-Türkçe analizini yaparak diller arası kelime ve anlam aktarımını eşleştirir. Tüm çağdaş yabancı dil öğretim yak-laşım, yöntem ve tekniklerini yerinde ve bilinçli kullanarak öğrenciyi Arapçayı sorunsuz ve başarıyla edinim hedefine ulaştırır. Mevlâ’dan Arapça öğrenen ve öğreten gönül erlerinin başarısını ni-yaz eder, tüm emeği geçenlere özellikle; Em. Kd. Alb. Nevzat Salih GÜ-VEN, Yrd. Doç. Dr. Ramazan AYYUB ve Yrd. Doç. Dr. Ahmed AZ-ZAVİ’ye çok teşekkür ederim. Prof. Dr. Candemir DOĞAN
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı-BELLETEN
ARAPÇA KARAGÖZ OYUNLARINDA TÜRKÇENIN İZİ2023 •
The traces of cultural interaction between Turks and Arabs can be observed in various written and oral cultural elements. Karagöz, a form of Turkish puppet theatre which is registered in the Intangible Cultural Heritage list of UNESCO, is one of the significant representatives of this interaction. In the Arabian geography dominated by the Ottomans, Karagöz shows became an indispensable part of the society. The first scholarly compilations of Karagöz plays performed in different languages in a wide geography began to be produced by European orientalists in the second half of the nineteenth century. In this study, ArabicKaragöz plays discovered and recorded between 1850s and 1950s by Enno Littmann, Johann Gottfried Wetzstein, Wilhelm Hoenerbach and Edmond Saussey are analysed. Arabic Karagöz plays which were mostly performed in the local vernacular languages, are very rich in elements from different Arabic dialects. On the other hand, the frequent use of Turkish words and expressions did not escape the attention of aforementioned orientalists. They suggested that there could be several reasons why Karagöz masters used Turkish in their performances. For instance, the first Karagöz shows were brought to Arabic speaking regions by Turks and/or Turkish speaking performers, and there were periods during which the authorities allowed only Turkish performance. What is more, there were several plays in which certain characters represent Turks and Ottoman authorities. This study examines eighteen Arabic Karagöz play texts and identifies Turkish words and phrases in addition to words that the Arabic language acquired through Turkish. The Arabic parts in which such words and phrases exist are given both in the original recorded and in the transcribed forms. In addition, all identified samples are translated into Turkish.
2020 •
Cultural Heritage & Art in Modern Egypt
CULTURAL HERITAGE & ART IN MODERN EGYPT2014 •
2021 •
Transactions of the Charles S. Peirce Society
The Criterion of Habit in Peirce's Definitions of the Symbol2010 •
Archives of Neuroscience
Melatonin as a Potential Prophylactic Therapy for Menstrual-Related Migraine Headache: A Randomized Clinical Trial2020 •
2016 •
Preventing Chronic Disease
Health Promotion Programs and Policies in the Workplace: An Exploratory Study With Alaska Businesses2020 •
2024 •
2004 •
Nephrology Dialysis Transplantation
Effect of demographic characteristics and timing of vascular access maturation on patency in Chinese incident haemodialysis patients2009 •
Studia ethnologica Croatica
Organizirano slobodno vrijeme radnika brodogradilišta „3. maj“ u okviru politike socijalističkoga samoupravljanja 1980-ih godina2023 •