© 2024 Duru Doktrini Bedirhan Çam
© 2024 Duru Doktrini Bedirhan Çam
Yazı Hakkında Hukuksal Bilgi
Bu yazıda birazcık kendi fikirlerimden bahsedeceğim. Türklük ve Türkçülük akımı
hakkında kendi düşüncelerimi ve hareketimi anlatacağım bir yazıdır. Burada hiçbir
ırka yahut gruba, herhangi bir topluluğa veya kişiye saldırılmamaktadır, hakaret
edilmemektedir veya onlara karşı bir suç işlenmemektedir. Sadece kişinin felsefi,
edebi, duygusal ve siyasi fikirlerinden ibarettir. Tamamıyla duygusal yorumlar
üzerine kurulmuş olan bu yazı, kesinlikle bir düşmanlık içermez, siyasi bir suç
teşkil etmez. Bununla birlikte, hukuksal olarak da herhangi bir suç teşkil
etmemekte olup, kimseye karşı bir tenkit, düşmanlık, yanlışlık, hakaret veya
olumsuz durumlar içermemektedir.
© 2024 Duru Doktrini Bedirhan Çam
Giriş
Yıllar öncesinde edebiyat ile Türkiye tarihinde başlayan Türkçülük akımı bugün,
çoğunlukla cahillerin, bir gün postal yalayıcılarının, kardeş katillerinin eline
düşmüştür. Türkçülüğün artık ismi pek kötü anılmaktadır. Bununla birlikte, Türk
tarihinde yanı sıra Türkiye siyasetinde diğer ırklara daha hafif yaklaşacağını
söyleyenler, yalancı kimseler olup, vatan geleceğini düşünmeyip asimilasyona
karşı gelenler, insan hakları denilen yanlışlığa inanan bu ve bunlarla birlikte
Türklere, özellikle Türkçülüğe karşı gelenler çoğalmıştır. Artık Türkçülük yeni bir
kimlik kazanmak zorundadır. Türkçülük, bir insanın en değerli hali olmalıdır.
İnsan Hakları Üzerine Düşüncelerim
İnsan hakları (ve bununla birlikte, insan haklarına uluslararası müdahalede bulunan
kuruluşlar), bugün devletlerine sözde destek olan, bu destekler sonucu da taraf
çeviren hayırsız kuruluşlardır. Kimse eğer ki millet ve devletini seviyorsa, insan
haklarını savunamaz. Zira devletlerin işlerine müdahale eden hiçbir örgüt kabul
edilemez. Benim bir devletim var. Bu devlete ısrarla sığınmacılar geliyor; hiçbirine
bakmak zorunda değiliz. Hepsini yaşatmak zorunda da değiliz. Gerekirse hepsini
kılıçtan geçiririz, buna karşı kimse gelemez. Zira ben bu devlette doğdum ve
atalarım kesinlikle bu devleti oyun oynayarak kazanmadılar. İnsan hakları veyahut
insan hakları ile ilgilenen herhangi bir kuruluş, belli bölgeler içerisinde pek tabii
geçersizdir. Zira, insanlar uzunca bir süre bu devlet için aklen, fikren ve bedenen
savaşarak, mücadele vererek bu devleti haklarıyla kazandılar. Bu saatten sonra bu
devlet kendi ırkına ait olanlara aittir. Yani demek istediğim şey, bu devlet hangi
ırka aitse, o ırk bu devletin tek sahibidir. Bu ırk içerisinde bulunmayanlara zarar
vermek yahut daha iyi geçindirmek veya onları kendi ırkından daha üstün tutmak,
bu devletin kendine ait olan ırkına haksızlıktır. Bunca şey ile kazanılmış bir devlete
karşı savaş açmak, yani onların fikirlerine saygısızlık edip onlara haklar,
kavramlar, felsefeler üzerinden saldırarak onların yaptıklarına karşı gelmek
tamamıyla yanlıştır ki bunu pek çoğumuzda görmüşüzdür; genelde ülkelerde
yapılacak şeyler gerekli olmasına rağmen bazı kuruluşlar, kurumlar yahut
örgütlenmeler sebebiyle yapılmamaktadır. İnsanlar eğer ki devletlerini seviyorsa,
bunlara karşı gelmektedir. Yahut sevmiyorsa bu konuda yapılacak hiçbir şey
yoktur. Eğer ki bir devletin kendi ırkı istediği takdirde kendisinden başka bir ırka
zarar veriyorsa, buna hiç kimse kesinlikle bir ses çıkartamaz. Çıkartılabilecek en
© 2024 Duru Doktrini Bedirhan Çam
normal ses, pek tabii onlara yardım etmeye, yardıma karşı gelenlere karşı çıkma
desteğidir. Yani bir devlette birine karşı zulüm ediliyorsa, en fazla o kişilere silah
bakımından olmayacak düzeyde yiyecek, içecek, barınma ve korunma gibi hakları
sağlayabilirsiniz. Onun dışında yapılabilecek her türlü yardım, gereksiz olarak
düşmanlığı sembolize eder. Bunun dışında herhangi bir çözüm yolu yoktur.
Düşmanlığın çözümü savaştır ki, zaten biz demiyoruz ki herhangi bir ırkı direkt
olarak yok edelim, saldıralım, savaşalım. Bizim dediğimiz şey, öncelikle eğer
istiyorlarsa bizden direkt olarak kurtulsunlar. Yani kurtulmaları dediğimiz şey,
onlara karşı gelen kişilere saldırılar, müdahaleler, şiddet vesaire gibi durumlar
değil; ülkemizden gidebilirler, gelebilirler yahut istedikleri gibi yaşayabilirler.
Baktığımızda aslında karşı taraf da haklıdır, onların hayatlarını gasp ediyoruz.
Ancak şunu demek isterim ki, eğer ki bir devletimiz varsa onun sayesinde
yaşıyoruz. Zira devleti olmayanlar, devlette güçsüz olanlar ve bununla birlikte de
devleti bağımsız olmayanlar şu anda ne halde oldukları apaçık bellidir. Bir insanın
varlığı devletine mahsustur. İnsan var oldukça değil, devlet oldukça yaşar. Devlete
sistemlerde bu yüzden saçmalıktır. Eğer bir devlette farklı bir ırktaysanız,
mecburen o devletin bekası, geleceği ve diğer her türlü şey için mücadele
vereceksiniz. Bunun için zorunlusunuz. Zira o devletle siz de yaşıyorsunuz ve
kendinize karşı yeni bir ırk talebinde bulunamazsınız. Bir devlet x ırkına dahilse,
siz x ırkı olarak bu devlete girip x bir kova olarak çıkacaksınız ve tekrar geldiğiniz
ilk x ırk olarak döneceksiniz. Eğer x devletinde y ırk olarak yaşıyorsanız, x
devletindeki x’çiler sizi hiçbir zaman beğenip sevmeyecektir ve sizin yayılımınız
sonsuza kadar baskılanmak zorunda kalacaktır. Bu ise şiddeti ve olumsuzluğu da
doğuracaktır. Baktığınızda insanların tamamında zaten bir bencillik vardır.
Bencillik gerekli bir şeydir. Ben devletim için sonsuza kadar bencilim. Bencilliği
kötü görenler, hiç bencil olmadıklarını savunan geri insanlardır. Bir devlette
yaşıyorsunuz, kendinizi bu devletin ırkına ait hissetmiyorsunuz, bununla birlikte
olurken kendinizi saymıyorsunuz, o devlet için çalışmıyor, ona düşmanlık ediyor
ve hatta o ırka karşı düşmanlık besliyorsunuz. Bu kabul edilemez. Buna karşı o
size nasıl bakmalı? Sizin için verilen vergiler, edilen savaşlar, yapılan işler pek
tabii bunları siz de yapabilirsiniz; lakin anlamanız gereken yegane şey ise şudur:
Bir devlet varsa, o devlet üzerinde ırklar ancak o devletin kendi ırkı vardır. O ırktan
olmadığınız sürece onlara karşı gelmiş olursunuz. Yani demek istediğim şey: x
ırkına dahil bir devlettesiniz, ancak siz y ırkındasınız ve insanlara y ırkı hakkında
kendinize karşı veya insanlara karşı y ırkı hakkında bilgiler veriyorsunuz. Eninde
© 2024 Duru Doktrini Bedirhan Çam
sonunda bu fikirler mutlaka radikalleşecek; sizde olmasa bile geleceğinize sizin
yaydıklarınızda bulunacaktır. Mecburen sen,bu konuda zarar göreceksindir. Bu da
x’lerin hakkı olmaz mı? Bu hak değilse,x devleti neden var?i
Devletin Otoritesi
Devletin otoriter tavırları,zamanla sözde modernlik dedikleri rahat yaşama algısı
yüzýnden zamanla bitmektedir. Bu da Türk Devlet Esaslarına aykırıdır. Türk
devletleri,bu zamana kadar diktatöryel rejimler ile baskıcı yahut radikal kararlar
altında yönetilmiştir. Bunun sebebi Türklerin yönetilmeye ihtiyacı olduğundan
değil. Akıl,zeka,güç,bedensel güç Türk halklarında önemli lider özelliklerindendir.
Güçlü liderin,baskın lider olması Türk ırkının bu otoriter rejimde uzaklaşması
onların coşkusunu ve mutluluğunu mutlaka azaltacaktır. Bu Türk ırklarına zarar
verecektir. Bu yüzden Türk ırkı mutlaka bu devlet esasından ayrılmamalıdır.
Türk Irkına “Duru Doktrini”
Duru Doktrini,toplam 4 genel esastan oluşan içerisinde sosyal bununla birlikte
milli bir devlet anlayışı savunan fakat buna bağımlı olmayan birden fazla ahlaki,
ekonomik,milli,felsefi düşünceden oluşan,temiz siyaseti savunan,devlet ve
ırkımızın bêkasını düşünen bir yeni “ideoloji” denilebilir. Her şey devlet ve
insanım içindir.
Duru’nun Esasları
1-Milli Ahlak
2-Duru Siyaset
3-Toplumsal Irk Fikri ve Vatanperverlik
4-Türkçülük/Turancılık
Türk Devletlerinin Dindarlık ve Laiklik Tuhaflığı
Türkler, uzun süre Tengricilik, Şamanizm gibi doğa dinlerini araştırma eksikliği
sebebiyle benimsemiş ve bunlara göre kültür, hukuk gibi sistemlerini
düzenlemişlerdir. Türkler din ve dindarlardan fazlasıyla yararlanmış ve bununla
birlikte fazlasıyla da zarar görmüşlerdir. Örneğin, hemen hemen aynı döneme gelen
şeyh isyanları ve bununla birlikte bazı şeyhlerin de yardımları örnek verilebilir.
Hatta verilebilecek en güzel örnek budur. Dinin hem nasıl kullanıldığını hem de
nasıl gerçekten yaşandığını öğrenebilirsiniz.
© 2024 Duru Doktrini Bedirhan Çam
Kurtuluş Savaşı döneminde yaşayan insanlar ve daha sonrasında yapılan inkılaplar
ile hacı, molla gibi unvanların kalkması, bunun üzerine tamamen düşman kesilen
din işleri ile ilgilenen ama eğitimini almış olmayan "din adamları" diye bilinen
kişilerin, tasavvuf gibi bir güzelliği kendilerine vahiy almak amacıyla
yönlendirdiklerini söyleyip peygamberliklerini ilan etmeleri İslam'ın bir dönemki
durumunu gözler önüne serer. Bununla birlikte, gerçek din adamlarının Atatürk'ün
yolundan giderek fetvalar vermesi, savaşlarda mücadele etmesi, kamu
kuruluşlarında aktif görev alması bunun en büyük örneğidir. Daha sonra İslam'da
yasak olan laikliği İslam'da var diye anlatanlar, ama şeriatı reddetmenin yasak
olduğunu ve küfür sayılacağını belirtenler çoğunluktadır. Türklerin çoğunluğunda
şeriat istemi elbette fazladır. Ne istendiği belli değildir; büyük bir Türk
imparatorluğu kurulmalı ve bu imparatorlukta dil Türkçe olmalı, dini ise belirli
olmalıdır. Zira Türkler, pek çok dini benimsemiş bir millettir. Araştırmalarım
sonucunda gördüm ki, gerçekten de bir dini benimseyen milletler arasında bazı
büyük dinler doğru bir şekilde yaşanmıştır. Eğer kurulan devlette bir din sabit
değilse yani toplumun farklı kesimleri din konusunda hemfikir değiller ise,benim
fikrimce “Türk Odaklı Dinler” dinine mensup bir devlet olmalı ve laik esasları
barındıran ama dini de barındıran karma bir din kültürü oluşturmalı yanı sıra
kişilerin dinlerinde bulunuyor ise devlet yönetimleri Türk Kültür ve Devlet
Esaslarına bağlı bir federal yönetim söz konusu olabilir ama bunu tasvip
etmiyorum. Kişiler Türk Odaklı din seçmiş olacakları için herkes aynı kültürde
yaşayacaktır. Bu sayede dinlerin millet kültürleri bize geçmeden tüm dinlerin de
aralarında devlet içi bir düşmanlık beslemeyecekleri ve kendi buyruklarına göre
olan yönetim şekilleri hem uygulanan hem de uygulanmayan bir hal alacağı için
kişisel vicdan ile devlet eşit ve olumlu şekilde devam edecektir.
Türk Odaklı Dinler Fikri
Türkler, uzun süre Tengricilik, Şamanizm gibi doğa dinlerini araştırma eksikliği
sebebiyle benimsemiş ve bunlara göre kültür, hukuk gibi sistemlerini
düzenlemişlerdir. Türkler din ve dindarlardan fazlasıyla yararlanmış ve bununla
birlikte fazlasıyla da zarar görmüşlerdir. Örneğin, hemen hemen aynı döneme gelen
şeyh isyanları ve bununla birlikte bazı şeyhlerin de yardımları örnek verilebilir.
Hatta verilebilecek en güzel örnektir. Dinin hem nasıl kullanıldığını hem de nasıl
gerçekten yaşandığını öğrenebilirsiniz. Kurtuluş Savaşı döneminde yaşayan
© 2024 Duru Doktrini Bedirhan Çam
insanlar ve daha sonrasında yapılan inkılaplar ile hacı, molla gibi unvanların
kalkması, bunun üzerine tamamen düşman kesilen din işleri ile ilgilenen ama
eğitimini almış olmayan “din adamları” diye bilinen kişilerin, tasavvuf gibi bir
güzelliği kendilerine vahiy almak amacıyla yönlendirdiklerini söyleyip
peygamberliklerini ilan etmeleri İslam’ın bir dönemki durumunu gözler önüne
serer. Bununla birlikte, gerçek din adamlarının Atatürk'ün yolundan giderek
fetvalar vermesi, savaşlarda mücadele etmesi, kamu kuruluşlarında aktif görev
alması bunun en büyük örneğidir. Daha sonra İslam'da yasak olan laikliği İslam'da
var diye anlatanlar, ama şeriatı reddetmenin yasak olduğunu ve küfür sayılacağını
belirtenler çoğunluktadır. Türklerin çoğunluğunda şeriat istemi elbette fazladır. Ne
istendiği belli değildir; büyük bir Türk imparatorluğu kurulmalı ve bu
imparatorlukta dil Türkçe olmalı, dini ise belirli olmalıdır. Zira Türkler, pek çok
dini benimsemiş bir millettir. Araştırmalarım sonucunda gördüm ki, gerçekten de
bir dini benimseyen milletler arasında bazı büyük dinler doğru bir şekilde
yaşanmıştır.
Bu fikrin ana esasları şunlardır:
1. Türklerin geçmişte yaşadığı, benimsediği ya da benimsediklerine benzer bir din
tercih edilmelidir. Benzerlik esaslarından ele alınmalıdır.
2. İbadetler Türkçe olmalıdır veya olmasında problem olmamalıdır.
3. Bir ırk apaçık üstün tutulmamalıdır.
4. Eğer varsa, bunların etkilerine karşı gelecek bir dini toplum ayrılıklarında
bulunmamalıdır. Ayrıca din ve bulunan devlet, eğer birbirleriyle çalışıyorsa ve
esasları ters geliyorsa, dinin esasları ele alınmalı ve böyle yaşanmalıdır; ancak
devlete karşı gelinmemelidir.
Tanrı karşısında ırkımızın bizi etkilemediğini biliriz. Ancak bugün Edirne'den
Kars'a, Kars'tan Şanlıurfa'ya kadar amelin ya Hanefi, ya Şafi, ya Hanbeli ya da
Maliki olur. İtikadınız da Eş'ari, Maturidi veya Mutezile olur. Azerbaycan'dan
Moğollara kadar en fazla Şia altında tehlike yaşayabilirsiniz; onun dışında
yaşayamazsınız. İtikadınızı saydım, Eş'ari ile Mutezile ekle, Ehl-i Sünnet'in en
popüler itikad mezheplerindendir. Mutezile, Ehl-i Sünnet ve Cemaat değildir; yanı
sıra Maturidi bilinen büyük itikatlardandır. Bununla birlikte Maturidi Türktür. Türk
kalpten olmasaydınız İranlı ya da Suriyeli olsanız ya Şia ya Selefi olurdunuz.
© 2024 Duru Doktrini Bedirhan Çam
Bundan kurtulup doğru itikadı yerleştirebilirsiniz; ancak uzun süre farklı itikatta
kalmanız daha muhtemeldir. Elhamdülillah Müslümanım, elhamdülillah Türk'üm
ve buna hayranlık duyuyorum. Eğer siz de buna hayranlık duyuyorsanız ve bu fikri
doğru benimsiyorsanız, siz de Türk odaklı dinler sistemine uyuyorsunuz demektir.
Toplumsal Irk Fikri
(Herhangi aşağılama ve ayrımcılık içermez.)(sırasıyla;a,b,c,d,e,f)
1-Biyolojik ve Toplumsal Irk
© 2024 Duru Doktrini Bedirhan Çam
Irkının etnik kökeninin %90 ve üzeri olduğu devletlerde, asimilasyon amacıyla
çalışarak evlendirildiği insanlardır. Bu kişiler, devlet tarafından tanıştırma
yurtlarında tanıştırılan insanlarla evlenirler. O insanlar da %90 oranında belirtilen
ırka mensup olmak zorundadır. Aldatmaları ağır cezalarla cezalandırılmalıdır.
1.Aile(%90)→2.Aile(%95)→…→n. aile(%100)
Toplumsal ırka gelecek olursak, insan aslında kendini nereye ait hissediyorsa oraya
aittir. Bir Japon isterse Arap, bir Arap isterse Yunan, bir Yunan isterse Alman
olabilir. Çünkü görüyoruz ki her ırkın kendine ait bir milleti, kültürü, problemi
veya ideolojisi vardır. Bir X kişisi A ırkındandır; ancak B ırkına geçmek istiyordur.
Kendini dış görünüş, kimlik değil, bilgi, kültür ve ideoloji açısından bu yönde
değiştirerek anlatmaktadır. Böyle bir durumda, bu kişiye "sen bizden değilsin"
demek doğru değildir. Zira "evet, bizdensin" demek de tehlikeli olsa da kişi devam
ettikçe, mutlaka aileleri de zaman içinde asimile olacaktır. Bu kişinin devamında
soyu biyolojik olarak o ırka dahil olacaktır. Bu yüzden toplumda, milletinden olan
farklı ırkları dışlamak doğru değildir.
Köken Irk
Bir de köken ırk meselesi vardır. c≈a≈b . Yani hiçbirimiz ayrı olduğu bir yerde
değiliz. Sadece sınıflandırma neden piramitte aşağıda diye sormayın; piramitin
bununla alakası yoktur. "Köken ırk," kişinin soyunun istenen ırka dayandığını,
ancak tam anlamıyla o ırka ait olmadığını belirtir. Soyunun zaman içinde asimile
olmasından dolayı sadece biyolojik olarak kökeninin istenen ırka ait olma
sebebiyle "köken ırk" diyoruz.
Sonradan Vatandaş
Sonradan vatandaş dediğimiz kişiler ise d>e Çünkü vatandaşın sahip olduğu
haklara sahip değildir mülteciler. Bu sebeptendir ki vatandaşlık almış kişiler,
burada hep var olanlarla kıyasla daha asttır. Bu yüzden sonradan vatandaşlık alan
kişilere "sonradan vatandaş" diyorum. Onların da nesli belli bir yılları olmadıkça
tüm hakların verilmesini doğru bulmuyorum.
© 2024 Duru Doktrini Bedirhan Çam
Mülteciler
Genel olarak, savaş, baskı veya diğer sebeplerle ülkelerinden kaçarak veya göç
ederek ülkemize gelen tüm ırklara "mülteci" denir. Mültecilerin, vatandaşlarla
kıyaslandığında önemli bir konumları yoktur. Mülteciler, sadece yaşama, ticaret
yapma, çalışma ve barınma haklarına sahip olan, belirli bir süre devletlerde
bulunabilecek, vatandaş olmayan kimselerdir. Eğer gitmezlerse, pek çok plan
dahilinde zorunlu olarak gönderilmelidirler.
Aşağılık Mahluklar
Genellikle devlet içerisinde belirli bölgelerde toplanmış, çoğunlukla pek çok ilde
bulunan, açıkça kendi dillerini konuşan, devletin getirdiği kimliği taşımayan, terör
örgütleriyle bağlantısı olan, parti kuran ve bağımsızlık isteyen ırklardır. Bu ırklar,
gerekirse şiddet yoluyla asimile edilmelidir. Dilleri, kültürleri ve bilimsel
kaynakları yasaklanmalı ve kendileri sıkı bir şekilde denetlenmelidir. Kendilerine
ait hiçbir şey medyada minimum düzeyde yer almalı ve tarihleri ile ilgili çoğu bilgi
silinmelidir. Genç veya çocukları devlet kurumlarında okutulmalı ve tam anlamıyla
yok sayılarak önce sıfırdan, sonradan vatandaşa, ardından toplumsal ve biyolojik
ırk olarak asimile edilmelidirler. Bu sayede devlet korunabilir, millet bir bütün
olabilir.
Mülkiyet,Merkez ve DevletDevlet öncelikle kendi üzerine çıkacak bir şirketin
mağazaya izin vermemelidir; temel hak ve ihtiyaçlar devlette bulunmalıdır. Devlet,
fabrikaların bir kısmını ve şirketlerin bir kısmını millileştirmelidir. Devlet içinde
bulunan büyük markalar devlete ait olmalıdır. Devlet, bir organ olarak, metaların
%50'den fazlasını üretmeli ve özel mülkiyeti resmi olarak kısıtlamalıdır.Kişisel
olarak, özel mülkiyetin bağ, bahçe, arsa, ev gibi maddelerin tamamını kapsadığını
düşünüyorum. Bununla birlikte, kişisel mülkiyet kavramında hukuksal haklar, para,
fikir, eş, dost, akraba, din, araba gibi ulaşım, barınma, koruma hakları, özgürlük,
fikirler ve hukuksal durumların da bulunduğuna inanıyorum. Özel mülkiyet
altındaki arsalar, evler, fabrikalar devlet emriyle kamulaştırılmalıdır, askeri ihtiyaç
olmadıkça ekonomik fayda elde etmeyen yerler kamulaştırılmamalıdır. Devlet,
fabrikalar ve şirketleri destekleyerek devlet ekonomisine zarar vermeden serbest
piyasaya izin vermelidir. Bunun yanı sıra, devlet kendi politikasına aykırı
olmayacak şekilde kamu mağaza, şirket ve fabrikalar açmalıdır. Sınıf ayrımını
© 2024 Duru Doktrini Bedirhan Çam
ortadan kaldırmalı ve desteklediği serbest piyasa gelişimini sağlamalıdır. Devlet,
bunları esas alarak halka en iyi hizmeti ve korumayı sunmalıdır.
Bahsettiğim ekonomik model basit şekilde şöyle işlemelidir;
Türklere Gereken Hukuk
Türkler, hukuksal olarak geçmişten bugüne yazılı ve sözlü olarak ahlaki ve dini
esaslara dayanan töre veya yasalar ile yönetilmiştir. Göktürk yasaları, Osmanlı dini
şeriatı, TCK 1924 gibi pek çok yasa bunlardan ibarettir. Türkler, töreleriyle ve
ahlaki sistemleriyle yönetilmeyi istemelidir; bundan başka hiçbir yasa Türkleri
rahat ettiremez.
Türklere Gereken Aile Yapısı
Bugün, reis, baba yani her kişi olduğu 1924 Anayasası'ndan Asya Hunları’na kadar
gitmektedir. Bu yüzden, reis erkek olmalıdır. Kadınlar için doğruyu söylemek
gerekirse, kadınlar pek aşağılık varlıklardır. Ancak bir erkeğin eşi kendi ailesinden
ve onun için değerli olan sadece vatan ve din dışında her şeyden üstündür. Vatan ve
© 2024 Duru Doktrini Bedirhan Çam
din, onun için savaşmayı emreder. Eşcinsel evlilikler tamamen yasaklanmalıdır.
Eşcinsellik psikolojik bir hastalıktır ve bunu evlilikle desteklemek yanlıştır.
Yanlışın yanlışıdır. Eşcinsel karşıtı esastır. Bununla birlikte, insanların tarihleri,
özellikle Arapların etkisi apaçık ortada iken, İslamiyet öncesi Türklerde çok eşlilik
ve aldatmak gibi problemler idam ile karşı karşıya kalmazdı; çoğunlukla çok eşlilik
esastır. Osmanlı döneminde haremler, Osmanlı'da hanedan çatışmalarını çok düşük
seviyede tutmuş ve karmaşaları önlemiştir. Yasalar değil, töreler geri gelmelidir.
Ahlaki Beklentim
Eşler saygılı olmalıdır. Birbirlerine sadakat, sevgi ve saygıyı esas almalıdır.
Hakaretten uzak durmalı, disiplin, bilim, eğitim gibi pek çok şeye saygılı olmalıdır.
Dinleri başka şeylerle karşılaştırmamalı, aile ve orduya saygı duymalıdır. Türkler,
Türk olmalıdır.
Sonsöz
Bu metinlerde,size “Duru Doktrini” ideolojisini tanıttım ve fikirlerimi anlattım.
Türk Ülkelerinde artan dış güç baskısı,çökük ekonomiler ve düşük güçlenme
katsayısı canımızı yakmakta ve şu an Türkiye Devletimiz,pek çok olumsuzluk ile
boğuşmaktadır. Ancak,umudunuzu kaybetmeyin. Dış ülkelerin rahat yaşamı
gözlerinizi boyayıpta sizi devlet sevgisinden etmesin. Devletinizi,hükümetinizi
sevin. Destekleyin. Mutlaka güzel günler göreceğiz. Bunun için esas almanız
gereken Türkçülük,dindarlık ve ahlaklı fikirleri esas alıp rahat yaşamak için
uğraşmalıyız. Devletimiz güçlü,büyük ve yeterli. Sizden ricamdır,devleti sevin.
Üzülmeyin,gevşemeyin zira diz Türkseniz,
Allah Türk’ü Korusun.
Allah’a hamd olsun.
Türk’e şükür olsun.
Bedirhan Çam,Duru Doktrini©
03/06/2024