Beykoz Akademi Dergisi, 2024; Özel Sayı, 219-232
Gönderim tarihi: 01.10.2023 Kabul tarihi: 22.01.2024
DOI: 10.14514/beykozad.1369593
ARAŞTIRMA MAKALESİ
LACANCI PSİKANALİZ VE QUEER TEORİ KESİŞİMSELLİĞİNDE
BEDEN: MARİNA ABRAMOVİC'İN PERFORMANS SANATI VE
"RHYTHM 0" ÖRNEĞİ*
Atakan YORULMAZ1
Özet
Performans sanatçısı Marina Abramovic, kendisine has olan bedene yönelik metoduyla başta sanat, kültürel
çalışmalar ve psikoloji olmak üzere birçok disiplinin ilgi odağı olmuştur. “Body Art” akımının önemli bir
temsilcisi olan Abramovic, birçok ülkede sergilediği sayısız performanslarıyla hem kendisinin ve katılımcıların
zihin ve beden sınırlarını zorlamış hem de beden üzerinde yeni bir deneyim alanının yaratılmasına olanak
sağlamıştır. Lacancı psikanaliz ve queer teorinin kesişimselliğinde yer alan en önemli kavramlardan birisi olan
beden kavramı, Abramovic metodu ile birlikte düşünüldüğünde, varoluş-beden-sınır birlikteliğinin teorik ve pratik
ilişkisi üzerine yeni çalışmaların yapılmasına imkân yaratmıştır. İnsan bedeninin kendisine yabancı olduğunu ve
başkaları tarafından gelen gösterenlere maruz bırakılarak organize edildiğini belirten Fransız psikanalist Jacques
Lacan, bedenin ancak zevk (jouissance) üzerinden gösteren statüsünde cisimleştiğini ifade edip Simgesel alanda
sahneye konulduğunu vurgulamıştır. Queer teorinin önde gelen kuramcılarından olan Judith Butler ve Sara Ahmed
ise bedenin bir neden değil, sonuç olduğunu ve bedeni belirleyen durumların başında söylemsel inşa süreçleri ve
gösterenler bulunduğunu belirtmiştir. Marina Abramovic’in 1974 yılında sergilediği “Rhythm 0” başlıklı
performansı da hem Lacan’ın hem de Butler ve Ahmed’in beden hakkındaki düşünceleriyle ilgili önemli bir örnek
teşkil etmektedir. 72 objenin kullanıldığı performansta katılımcıların Abramovic’in bedeni üzerinde yaptıkları
manipülatif eylemler, bedenin ister performans sanatı içerisinde isterse de gündelik hayatta bir sahneleme aracı
olarak kullanılmasını ve beden-sınır ilişkisinin ihlalini açıkça göstermektir. Abramovic’in “Rhythm 0”
performansına ilişkin kullandığı “Ben nesneyim, bu süreçte sorumluluk tamamen bana ait” ifadeleri ise bedenzihin-sınır ilişkilenmesinde öznel ya da kolektif arzuların ve kurguların, performatif bir şekilde beden üzerinde
yeni bir deneyim alanı yaratılmasına zemin hazırladığını göstermektedir. Bu çalışmada da bedenin ve sınırın öznel
ve kolektif kullanımı ile Marina Abramovic’in “Rhythm 0” performansı, Lacancı psikanaliz ve queer teori
kesişimselliğinde yer alan beden, sınır ve arzu kavramlarıyla birlikte aktarılması ve tartışmaya açılması
amaçlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Lacancı Psikanaliz, Queer Teori, Performans Sanatı, Marina Abramovic, Beden
JEL Sınıflaması: I0, Z0, Z1
BODY IN THE INTERSECTIONALITY OF LACANIAN
PSYCHOANALYSIS AND QUEER THEORY: MARINA ABRAMOVIC'S
PERFORMANCE ART AND THE EXAMPLE OF "RHYTHM 0"
Abstract
Performance artist Marina Abramovic has been the center of attention in many disciplines, especially art, gender
studies, cultural studies, and psychology, with her unique approach to the body. As an important representative of
the "Body Art" movement, Abramovic has pushed the boundaries of the mind and body, both her own and those
of the participants, through numerous performances in many countries, creating a new realm of bodily experience.
The concept of the "body," one of the most crucial notions at the crossroads of Lacanian psychoanalysis and queer
theory, gains new dimensions when examined in conjunction with Abramovic's approach, offering opportunities
for novel studies on the experiential and conceptual relationship between existence, the body, and boundaries.
French psychoanalyst Jacques Lacan, who posited that the human body is estranged from itself and organized by
others through signifiers, emphasized that the body is embodied solely within the realm of the signifier through
pleasure (jouissance) and is staged in the symbolic field. Judith Butler and Sara Ahmed, two prominent theorists
of queer theory, contended that the body is not a cause but an effect, and that discursive construction processes
*
Bu makale Beykoz Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi tarafından 4-5 Mayıs 2023 tarihlerinde “Sınır/sız: Dünya yapmak
& ötesi” başlığıyla düzenlenen 1. Disiplinlerarası Sanat, Tasarım ve Sosyal Bilimler Uluslararası Sempozyumunda sunulan
bildiriden türetilmiştir.
1
Araştırmacı, The College of Psychoanalysts, yorulmazatakan@gmail.com, ORCID: 0000-0002-9529-7921
219
Beykoz Akademi Dergisi, 2024; Özel Sayı, 219-232
Gönderim tarihi: 01.10.2023 Kabul tarihi: 22.01.2024
DOI: 10.14514/beykozad.1369593
ARAŞTIRMA MAKALESİ
and signifiers are the primary determinants shaping the body. Marina Abramovic's 1974 performance "Rhythm 0"
is an important example of both Lacan's, Butler's and Ahmed'sideas about the body. 72 objects were used in the
performance, and the manipulative actions of the participants on Abramovic's body clearly demonstrate the use of
the body as a staging tool in performance art or in everyday life, as well as the violation of the body-boundary
relationship. Abramovic's statement, "I am the object, the responsibility in this process belongs entirely to me,"
regarding the performance "Rhythm 0," shows that subjective and collective desires and fictions within the bodymind-boundary relationship pave the way for the creation of a new realm of bodily experience in a performative
manner. In this article aims to convey and discuss Marina Abramovic's "Rhythm 0" performance, which involves
the subjective and collective utilization of the body and the boundary, along with the concepts of body, boundary,
and desire intersecting with Lacanian psychoanalysis and queer theory.
Keywords: Lacanian Psychoanalysis, Queer Theory, Performance Art, Marina Abramovic, Body
JEL Classification: I0, Z0, Z1.
1. Giriş
Sanatçının kendi bedeni başta olmak üzere bir veya birçok materyali kullanarak canlı olarak
sergilediği sanata “performans sanatı” denilmektedir (Şenel, 2015). Performans terimi
Latincede “perfunger”, Almanca “leistung”, İngilizce ve Fransızcada ise “performance” olarak
adlandırılmıştır. Terim, kavramsal olarak “yapmak” ve “başarmak” anlamını taşımaktadır
(Kılıç, 2023). Schechner (2009) de performansı, “biçimsel ritüellerin, kamusal bir araya
gelişlerin ve bilgi, mal ve gelenek değiş tokuşunun çeşitli biçimlerinin bir parçası olan ya da
onlarla devamlılık içerisinde olan bir çeşit iletişimsel davranış” olarak aktarmaktadır.
Toplumsal ve bireysel işleyişleri, fiziksel ve ruhsal sınırları ele alan ve bu konulara ait
durumları ve sorunları aktarmak için genellikle bedeni kullanan bir sanat biçimi olan
performans sanatı, sanat eseri algısını değiştiren popüler bir çağdaş sanat türü olarak
bilinmektedir. İzleyiciyi aktif olarak etkileyen veya performans sırasında onlarla etkileşime
girmeyi amaçlayan performans sanatı, sanatın odağını sadece sanatçıda konumlandırmamakta
izleyiciye doğru da kaydırmaktadır. Bu haliyle performans sanatı, varoluş biçimlerinin bedenle
ilişkisini kolektif alana aktararak sanat ve yaşam arasındaki sınırları bulanıklaştırarak sanatla
ilgili geleneksel fikirlere de meydan okumaktadır (Giombini, 2019).
Performans sanatı, bedenleri, etkileşimi ve birlikte-varolan düşüncesi üzerinden varlığı
incelemektedir (Stern, 2011). Özneleri ve nesneleri sanat eserinde buluşturan performans,
yaşamı ve varlığı anlama ve nesneleri anlamlandırma yoluyla bedeni dışarıya bağlamakta ve
beden aracılığıyla iletişimi, anlamların içeriğini ve ortak bir alanda performans göstermeyi
içermektedir.
Performans sanatı diğer gösteri sanatlarındaki gibi bir gösteri ya da olayların düzenlenmesinin
yanında başarı ile sonuçlandırılan, bir işin gerçekleştirilmesi, yani sahnelenmesi ya da başka
biçimlerle aktarılması olarak ifade edilmiştir (Aydoğan, 2008). Performans sanatı belli bir
220
Beykoz Akademi Dergisi, 2024; Özel Sayı, 219-232
Gönderim tarihi: 01.10.2023 Kabul tarihi: 22.01.2024
DOI: 10.14514/beykozad.1369593
ARAŞTIRMA MAKALESİ
perspektiften değerlendirilmeyi ve her türlü baskıyı reddetmesi, özgürlük ve özgünlük
açısından etkileyici bir sanat olarak ele alınmaktadır (Özinan, 2017). Performansın temelinde
genellikle karşı çıkış, performansın özgünlüğüne vurgu ve her türlü sabitliğe karşı çıkış, öznel
varoluşu görmezden gelen değerleri yıkma arzusu ve direniş pratikleri olduğu görülmektedir
(Batur ve Kuyucuk, 2022).
Bu çalışmanın konusunu, performans sanatçısı Marina Abramovic’in “Rhythm” serisi
içerisinde yer alan “Rhythm 0” performansı oluşturmaktadır. Çalışmada Lacancı psikanaliz ve
queer teori içerisinde önemli bir yere sahip olan “beden” kavramı üzerinden Rhythm 0
performansını analiz etmek, tartışmaya açmak ve sosyal bilimler alanına bu konuda katkı
sağlamak amaçlanmaktadır.
2. Performans Sanatı ve Beden
20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan ve günümüze kadar çeşitli biçimlendirmeler alan
performans sanatının kökeni avangart sanatın başlangıcına kadar dayanmaktadır. Performans
sanatı, tarihselliği içerisinde özellikle de 1960’lı yıllardan itibaren geleneksel sanat formlarına
meydan okuyan ve sanatı etkileşim odaklı ve deneysel hale getiren Dadaizim, Fütürizm ve
Fluxus başta olmak üzere birçok akımdan etkilenmiştir. Örneğin 1915 tarihli Fütürist Sentetik
Tiyatro Manifestosu’nda bedenin sanatsal olarak kullanımı, insanın ve toplumun dert edindiği
olayları simgelerle, bedensel hareketlerle aktarılabileceği belirtilmiştir. Fütüristler de makyajlar
yaparak, çeşitli giysiler giyerek ve farklı bedensel hareketlerde bulunarak performans
sanatlarının ilk örneklerini ortaya koymuşlardır (Batur ve Kuyucuk, 2022).
1960’lardan itibaren performans sanatına yönelik ilgi oldukça artmıştır (Kavrakoğlu, 2015). Bu
yıllarda performans sanatı bedenin farklı biçimlerini önemsemiş ve bedenin bütünüyle kontrol
altına alınamayacağını ortaya çıkarmıştır. 1970’lerden itibaren ise genellikle feminizm ve queer
gibi kavramlar üzerinden cinsiyet teorileri hakkında çalışan sanatçılar performans sanatını
benimsemeye başlamıştır. Bu tarihten itibaren sanat ile birlikte beden, ruhsal işleyiş, cinsiyet,
cinsel kimlik, cinsel yönelim ve kültür gibi konular performans sanatlarının merkezinde yer
almaya başlamıştır. Tarihsel serüveni içerisinde performans sanatı hiçbir şarta ve sabitliğe
dayanmaksızın, iktidar pratiklerinin nüfuz ettiği alanları sorgulayan, toplum ve sanat arasındaki
sınırlara karşı gelen bir alan haline gelmiştir (Şangüder, 2017). Sanat akımlarının, kurumların
ve sanatçıların katı geleneksel değerlerine meydan okuyarak kendi tarihini oluşturan
performans sanatı, sanatçıların eleştirilerini aktarmaları için bir platform sağlarken yaşam ve
sanat ilişkisini ele alarak sanatın “yüceliğini”, “entelektüel uğraşlığını” ve standart oluşunu
221
Beykoz Akademi Dergisi, 2024; Özel Sayı, 219-232
Gönderim tarihi: 01.10.2023 Kabul tarihi: 22.01.2024
DOI: 10.14514/beykozad.1369593
ARAŞTIRMA MAKALESİ
tartışmaya açmıştır. Performans sanatı belli bir sınıfın ya da yönetimin elinde olmadığı için,
herkesin ulaşabildiği bir sanat anlayışını benimsemektedir ve dolayısıyla bir salon, müze veya
galeri gibi mekânlara ihtiyaç duymamaktadır. Bu nedenle performans sanatçıları, sanat
galerileri ve müzelerin işleyişlerinin ötesine geçerek izleyici ile doğrudan ilişkide olan ve
sanatını akışkan ve anlık halde sunan sanatçılar olarak anılmaya başlanmıştır.
Postmodern dönemden itibaren sanatın odak noktasını, öznel eylemler ve toplumsal konular
oluşturmaktadır. Konular değiştikçe, sanatçıların kullandığı malzemeler de değişikliğe
uğramıştır. Postmodern dönemde sanatçıların en büyük malzemesi beden ve katılımcılarla
birlikte gerçekleşen interaktif etkileşimler olmuştur. Bu dönemden itibaren yaygınlaşmaya ve
çeşitlenmeye başlayan performans sanatında sanatçılar, cinsiyet, arzu, beden, iletişim ve
etkileşim gibi öznel meseleler ile yıkım, yas, savaş ve barış gibi toplumsal konuları ele almış
ve bu konuları bedensel performanslar aracılığıyla işlemişlerdir. Bu hareketler sanatçının
sanatını özgün bir biçimde aktarmasına, izleyiciyle aktif bir etkileşim kurmasına ve sanatının
yani bedeninin sınırlarını zorlamasına olanak sağlamıştır.
Genellikle temelinde öznel ve toplumsal eleştiri barındıran performans sanatının ana odak
noktasını da bedenin kullanımı oluşturmaktadır. Sanatçılar performansları içerisinde bedeni
hem özne hem de nesne, hem amaçsal hem de araçsal açıdan kullanmaktadır. Performansta söz
konusu olan şey sanatçının bedenini bağlı bulunduğu tüm anlam zincirlerinden kurtarmak ve
farklı bir biçimde bedeni ve konuyu ele almaktır. Beden performans sanatçıları için kalıplardan
çıkaran, sınır kabul etmeyen, toplum içindeki kavramları ve uygulanan politikaları sorgulayan,
yeni bakış açıları ortaya koyan bir araç olmuştur (Şahin, 2017). Dolayısıyla performans
sırasında sanatçı, bedeninin öznesi ve nesnesi haline gelmektedir. Performans, sanatçı-katılımcı
ilişkisini dönüştürmekte ve performansın yani bedenin sınırlarına ilişkin aktarımlarda
bulunmaktadır. Antmen (2008), performans sanatı ve bedenin sınırlarıyla ilgili şu ifadeleri
kullanmaktadır:
Bedene yönelik sınırları zorlayıcı tavır, izleyicinin olayı bir ‘gösteri’ değil, gerçek bir deneyim
olarak algılamasına ve paylaşmasına neden olur. Yaşam içgüdüsüyle ölüm içgüdüsü, sadizm ve
mazoşizm, izleme ve izlenme, hastalık ve sağaltım arasındaki ikilemleri irdeleyerek dramatize
eden Performans Sanatı, Maurice Merleau Ponty'nin dediği gibi "insan bedeninin ancak
yaşayarak kavranabileceği" gerçeği üzerine kuruludur.
Performans sırasında akıl, beden ve ruh üstünlüğü dahil her türlü üstünlük yani hiyerarşi
reddedilmektedir. Beden aracılığıyla performans sanatçıları mekânı, zamanı ve izleyicinin
222
Beykoz Akademi Dergisi, 2024; Özel Sayı, 219-232
Gönderim tarihi: 01.10.2023 Kabul tarihi: 22.01.2024
DOI: 10.14514/beykozad.1369593
ARAŞTIRMA MAKALESİ
konumu ile işleyişini sorgulayarak yeni ve yaratıcı performanslar ortaya çıkarmaktadır. Bu
durumlar nedeniyle de bazı performanslar, içerisinde sınırları zorlayıcı aktarımları ve izleyici
açısından provokatif unsurları barındırmaktadır. Günümüzde de performans sırasında bedenin
sınırlarını keşfetmek için acı, haz ve dayanıklılık gibi unsurları ön plana çıkaran, bedensel ve
toplumsal normları sorgulayan ve izleyicilere yeni bakış açıları sunan performans sanatçıları
denilince akla ilk olarak Marina Abramovic gelmektedir.
3. Marina Abramovic’in Bedeni ve “Rhythm 0” Performansı
1946 yılında Yugoslavya’da dünyaya gelen Sırp performans sanatçısı Marina Abramovic,
performans sanatı açısından dünya genelinde en çok bilinen ve en çok takip edilen sanatçılar
arasında yer almıştır. Bedenini sanatının merkezine koyan Abramovic’in bu bilinirliğinin
nedeni ise sınırları zorlayan, provokatif performanslarıdır. Performanslarında özellikle
doğduğu toprakları, yani Yugoslavya’nın baskıcı politikalarını ve bu politikalara karşı
başkaldırıyı işleyen Abramovic, Belgrad ve Zagreb’de bulunan Güzel Sanatlar Akademisi’nde
eğitim almıştır. Özellikle 1970’lerin ardından performans sanatına ağırlık veren, bedeninin ve
zihninin sınırlarını sorgulayan, bedenin bir kısıtlama aracı olduğunu ve bunun işlenmesi,
ortadan kaldırılması gerektiğini belirten Abramovic, “Ulay” olarak bilinen Alman performans
sanatçısı Frank Uwe Laysiepen ile savaş, yas, yıkım, beden, cinsellik ve insan etkileşimi üzerine
ortak performanslar sergilemiştir. Abramovic bedensel ve duygusal yoğunluğu yükseltmek
amacıyla sergilediği “Rest Energy”, “Imponderabilia” performansları ve “Rhythm” serisi ile de
tüm dünyada adından söz ettirmiştir.
1980’ler ve 1990’larda performans çalışmalarını sürdüren Abramovic, 1988 yılında “The Great
Wall Walk” performansında, Ulay ile Çin Seddi’nin iki ucundan birbirilerine karşı yürümüş ve
bu performans sonrasında ilişkilerini sonlandırmıştır. Genellikle New York'taki Museum of
Modern Art (MoMA) aracılığıyla çalışmalarını sürdüren Abramovic, erken dönem sanatında
daha çok bedeni ön plana çıkarırken günümüzde bedene ilave olarak kimlik, cinsiyet çeşitliliği
ve güncel politik eylemler gibi birçok durumu ve işleyişi performanslarına katmıştır (Guinness
ve Bollmer, 2015).
Abramovic, sanatı içerisinde bedenini bir basamak gibi kullanmaktadır (Kılıç, 2023).
Abramovic bir profesyonel olarak aktardığı sanatında, bedenin öznel ve toplumsal işleyişini
ifşa ederken sanatının özgünlüğünü ve kendi cesur tavrını da kanıtlamaktadır (Ayteş, 2014).
Sanatçı, bedeni üzerinden izleyicilere, sosyal hayattan siyasi konulara, öznel deneyimlerden
toplumsal dönüşümlere kadar acı ve haz gibi birçok durumu barındıran konuları aktarmaya
223
Beykoz Akademi Dergisi, 2024; Özel Sayı, 219-232
Gönderim tarihi: 01.10.2023 Kabul tarihi: 22.01.2024
DOI: 10.14514/beykozad.1369593
ARAŞTIRMA MAKALESİ
çalışmıştır. Abramovic için beden, çok güçlü bir niteliktedir ve olumlu ya da olumsuz
durumlara karşı direnç göstermesiyle veya dirence boyun eğmesiyle birlikte aktarılan bir metin
halini almaktadır (Abramovic, 2020).
Görsel 1: Marina Abramovic ve Ulay. “Rest Energy”. 1980
Kaynak: https://www.moma.org/audio/playlist/243/3120
Performans sanatçısı Marina Abramovic, bir röportajında sanatıyla ilgili şu aktarımlarda
bulunmaktadır:
Performans sanatçının belli zamanda kendi mental bünyesi ve fikriyle bulunmasıdır. Bu bir
tiyatro değildir. Tiyatroda tekrar vardır, birini canlandırma ve rol vardır. Tiyatro siyah bir kutu,
performans gerçektir. Tiyatroda kan ve bıçak gerçek değil ancak performans sanatında
gerçektir, sanatçının bedeni gerçektir. Performans sanatı, sanatın eşsiz ve geçici türüdür. Gelir
gider. [..] Gösteriler izleyiciler için yapılıyor, onlar olmadan bu eserin bir anlamı yoktur (Khan
Academy, 2015).
Marina Abramovic’in en etkileyici performanslarının başında, “Rhythm” serisi bulunmaktadır.
Abramovic,1973 yılında “Rhythm 10” ve “Rhythm 5”ı, 1974 yılında ise “Rhythm 2”, “Rhythm
4” ve Rhythm 0”yu sergilemiştir. Bu serilerin en önemlisini, serinin son performansı ve bu
makalenin de konusu olan “Rhythm 0” oluşturmaktadır. Abramovic bu performansları halka
açık bir şekilde gerçekleştirmiş, sanatsal faaliyetleri açısından da olumlu karşılanmıştır
(Özinan, 2017).
224
Beykoz Akademi Dergisi, 2024; Özel Sayı, 219-232
Gönderim tarihi: 01.10.2023 Kabul tarihi: 22.01.2024
DOI: 10.14514/beykozad.1369593
ARAŞTIRMA MAKALESİ
Abramovic’in 1974 yılında İtalya’nın Napoli kentinde bulunan Galleria Studio Mora’da
sergilemiş olduğu “Rhtyhm 0” performansı, bir masa üzerinde yer alan ve üzerinde gül, tüy,
kalem, parfüm, tırnak, iğne, makas, çekiç, testere, gazete, zeytinyağı, hayvan kemiği, bıçak,
zincir, bant, çiçek, balta ve silah gibi çeşitli eşyalar bulunan 72 adet nesneden ve 9 slayttan
oluşmaktadır. Kariyerinin ilk performanslarından biri olarak sayılan “Rhtyhm 0”da yer alan
slaytlar Abramovic’in sergilediği performanslarının aktarılması amacıyla, nesneler ise
ziyaretçilerin kullanması için sergi mekânında yer almıştır. Performansla ilgili “Masanın
üzerinde bulunan 72 nesne ile bana dilediğinizi yapabilirsiniz. Ben nesneyim. Bu süreç boyunca
tüm sorumluluğu ben taşıyorum” notunu aktaran Abramovic, katılımcılara herhangi bir talimat
olmadan zevk ve acı veren nesneleri bedeninde özgürce kullanabileceklerini, bedenini manipüle
edebileceklerini ifade etmiştir (Abramovic, 2020). Performansın devamında katılımcılar,
sessizce ve hareketsiz bir şekilde duran Abramovic ile oynamaya ve masadaki nesnelerle
birlikte onu şekilden şekle sokmaya başlamışlardır. İlerleyen saatlerde performans Abramovic
için yoğun ve tehditkâr hale gelmiştir, çünkü izleyiciler ona zarar vermiş, cinsel tacizde
bulunmuş ve hatta masadaki silahı performans aracı olarak kullanılmıştır. Katılımcıların
saldırganlığı daha da artınca Abramovic performansı sonlandırmıştır.
Görsel 2: “Rhythm 0“'da Kullanılan Nesneler, Museum of Parallel Narratives Sergisi,
2011
Kaynak: https://saltonline.org/en/738/rhythm-0-marina-abramovic
Marina Abramovic, Duvarlardan Geçmek isimli otobiyografisinde “Rhythm 0” performansıyla
ilgili şu ifadeleri kullanmaktadır:
Performansın özü, yapılan işi sanatçı ile seyircinin birlikte yapmasıdır. Hiçbir şey
yapmadığımda, insanların ne kadar ileri gidebileceğinin sınırlarını sınamak istiyordum. Bu, o
gece Studio Morra’ya gelen insanlar için yepyeni bir kavramdı. Ayrıca katılanların hem
225
Beykoz Akademi Dergisi, 2024; Özel Sayı, 219-232
Gönderim tarihi: 01.10.2023 Kabul tarihi: 22.01.2024
DOI: 10.14514/beykozad.1369593
ARAŞTIRMA MAKALESİ
performans sırasında hem de sonrasında büyük bir heyecan yaşaması da son derece doğaldı.
İnsanlar çok basit şeylerden korkar: Bizi acı çekmek korkutur, bizi ölüm korkutur. Benim
Rhythm 0’da yaptığın şey –diğer performanslarımda da olduğu gibi- bu korkuları seyirciler için
sahneye koymaktı: Onların enerjisini kullanarak kendi bedenimi mümkün olduğunca
zorluyordum. Bu süreçte ben de kendi korkularımdan kurtuluyordum. Ve bunlar yaşanırken
seyirci için bir ayna haline geliyordum – ben bunu yapabiliyorsam, onlar da yapabilirlerdi
(Abramovic, 2022; 93).
Yaklaşık 6 saat boyunca performansına odaklanan Abramovic’e göre "Rhythm 0" insan
doğasının karanlık yönünü, travmatik duyguların işleyişini, bedenin sorgulanmayan gücünü,
bedenin sınırının ne kadar değişken ve akışkan olduğunu açığa çıkarmıştır. Abramovic
performans sırasında katılımcıların pasif pozisyonunu ortadan kaldırıp orda bulunan herkesin
kendi deneyimini yaşayabileceği bir ritüel ortaya koyma amacı gütmüştür (Erkök, 2011).
Performans ayrıca Abramovic’in yapmış olduğu performansları arasında sınırları zorlayan en
etkili performanslarından biri olmuştur (Batur ve Kuyucuk, 2022). “Rhythm 0”da
Abramovic’in performansının devamlılığını sağlayan durum meydana gelen olaylar değil, onun
beden, ruhsal işleyiş ve akıl bütünlüğünü malzeme haline getirdiği ve sergilediği varoluşudur
(Özinan, 2017).
Görsel 3: Marina Abramovic. “Rhythm 0”, 1974
Kaynak: https://harjas.net.in/2021/10/07/human-instincts-and-rhythm-0/
4. Lacancı Psikanaliz ve Queer Teoride Beden
Fransız Psikanalist Jacques Lacan, Sigmund Freud’dan sonra en çok bilinen ve psikanaliz
disiplini içerisinde adından tartışmalı bir biçimde en çok söz ettiren bir isim olmuştur. 1901
yılında Paris’te dünyaya gelen Lacan, “Öğretimim” dediği düşünce serüveni boyunca
felsefeden psikolojiye, sosyolojiden sanata kadar birçok konuyla ilgilenmiş ve bu konuları
226
Beykoz Akademi Dergisi, 2024; Özel Sayı, 219-232
Gönderim tarihi: 01.10.2023 Kabul tarihi: 22.01.2024
DOI: 10.14514/beykozad.1369593
ARAŞTIRMA MAKALESİ
psikanaliz üzerinden ele almaya çalışmıştır. 1950’li yıllarda başlayıp 1981 yılına kadar verdiği
seminerleri ise ilgiyle takip edilmiştir. Halka açık olarak düzenlenen bu seminerlerinde Lacan,
kendi öğretisini sürekli sorgulamış ve “Freud’a dönüş” dediği hareketiyle birlikte psikanaliz
içerisinde yeni bir işleyiş ve söylem oluşturmuştur. Bu yeni söylemler içerisinde ele aldığı en
önemli kavramlardan birisi de beden kavramıdır (Lacan, 2013).
Psikanalizin ortaya çıktığı andan bugüne bilinçdışının beden üzerinde etkisi olduğu
bilinmektedir. Psikanalizin en temel sorularından birisini de insanın kendi bedeniyle neler
yaptığı ve bu bedeni diğer insanların olduğu, yani ötekilerin olduğu ortamlarda nasıl aktardığı
meseleleri oluşturmaktadır. Psikanalize göre insan bir bedenle doğmaz, çünkü beden
“organizma” ve “canlı varlık” kavramlarına indirgenemez (Lacan, 2019). Bir bedenin ele
alınması ve aktarılması için gösterene, imgeye ihtiyaç duyulmaktadır. Dolayısıyla bu noktada
beden, psikanaliz için birincil bir öneme sahip değildir, ikincil bir durumdur. Beden, dil
tarafından bize bahşedilen ve inşa edilen bir mefhumdur, simgesel ile ilişkilidir (Lacan, 2019).
Beden, simgeselde bir anlamı olduğu ölçüde bedendir.
Bedenin kendisiyle birlikte cinsel olanla ilişkisi de psikanaliz için sorgulanması gereken bir
durumdur. Freud, kadın ve erkek arasındaki anatomik ayrımdan bahsederken ve “anatomi
kaderdir” ifadesini kullanacak kadar ileri götürüp bu durumun ruhsal sonuçlarından
bahsederken Lacan, Freud’un belirlenimci tavrına karşı çıkarak beden ve cinselliği,
cinsiyetlenme kavramı üzerinden tartışmaya açmıştır (Lacan, 1973). Lacan için anatomi kader
değildir, çünkü kader belirlenimi sağlayan, insanın varoluşunu sabitleyen bir söylemdir.
Lacan’a göre bir bedenin cinsiyetli olması demek biyolojik bir durum değildir, başkalarının
söyleminde bulunması, diğer insanlara göre konum alması ve işleyişte bulunmasıdır. Lacan’a
göre özneyi cinsiyetli kılan ve bedenini kullanmasına imkân tanıyan durum, erkek ya da kadın
olması değil, jouissance (öznel zevk) seçimi ve bu seçimin bedenle ilişkisidir. Lacan bedenin
jouissance’ını bir töz olarak yorumlamaktır. Encore başlıklı 20. seminerinde, “bedenin
kendisinden zevk alması bir yana bırakılırsa, canlı olmanın ne demek olduğu bilemeyeceğimizi
ve bedenin ancak bedeni gösteren biçiminde cisimleştirildiği zaman kendisinden zevk
alındığını” ifade etmektedir (Lacan, 2019). Lacan için beden başka insanlar tarafından gelen
dil, aktarımı da kapsayan gösterenler tarafından organize edilmektedir. Bu organize etme biçimi
kişinin doğumundan ölümüne kadar olan bir durumdur ve varoluşsal bir eksikliğe atıf
yapmaktadır. Bu nedenle Lacan’a göre beden gerçekliktir, önceden verili değildir. İnsan
227
Beykoz Akademi Dergisi, 2024; Özel Sayı, 219-232
Gönderim tarihi: 01.10.2023 Kabul tarihi: 22.01.2024
DOI: 10.14514/beykozad.1369593
ARAŞTIRMA MAKALESİ
varoluşu içerisinde oluşturulan, inşa edilen bir beden, Judith Butler’ın (2020) ifadesiyle
kendimizin elde ettiği, eksikliğini göz önünde bulundurduğumuz bir beden söz konusudur.
20. yüzyılın ortalarından itibaren ortaya çıkan ve cinsiyet, cinsellik, cinsel kimlik, cinsel
yönelim ve cinsel normları sorgulayan bir kavram olan queer, varoluşun akışkanlığına vurgu
yapan ve dönüştürücü potansiyel barındıran akademik ve sosyal hareket olarak bilinmektedir.
Queer ortaya çıktığı ilk zamanlar, garip, farklı, tekinsiz ve tuhaf anlamlarını taşıyan, kötü ve
değersiz gibi olumsuz çağrışımlar içeren bir kelime olarak kullanılmıştır (Somerville, 2015).
Ancak bu kelime daha sonra teorisyenler ve aktivistler tarafından olumsuz çağrışımlarının ters
söyleme maruz bırakılmasının ardından üstlenilen bir kavram olarak gündelik hayata dahil
olmuştur. Özellikle Feminist mücadele ve LGBTİQ+ hareketinin etkisiyle şekillenen ve 1969
yılındaki Stonewall direnişiyle de ilişkili olan queer kavramı, LGBTİQ+’ların görünürlükleri
ve yaşam, barınma, sağlık gibi birçok temel hakların kazanımları konusunda da etkisini
göstermiştir.
Queer teorinin önemli düşünürlerinden biri olan Eve Kosofsky Sedgwick (1993), queer'i “bir
kimsenin cinsiyetinin, herhangi birinin cinselliğinin kurucu unsurları gerçekleşmediğinde;
olasılıkların, boşlukların, örtüşmelerin, uyumsuzlukların ve rezonansların, sapmaların ve
aşırılıkların açık ağı" olarak tanımlamaktadır. Queer teorinin günümüzdeki en önemli
düşünürlerinden biri olan Judith Butler (2014) ise bu kavramı performatifliğin işleyişi
üzerinden iktidar ilişkilerine dair sorunları gündeme getiren bir terim olarak aktarmaktadır.
Judith Butler'ın Gender Trouble (1990) kitabı queer teorinin tarihselliği açısından bir dönüm
noktası oluşturmuştur. Cinsiyet Belası’nda Butler, cinsiyeti bir performans olarak ele almış ve
cinsiyet kimliğinin doğuştan değil, toplumsal olarak inşa edildiğini iddiasını ortaya atmıştır
(Butler, 2014). Butler'a göre insanlar gündelik hayat içerisinde cinsiyet rollerini performans
olarak aktardıkları için toplumsal normlara uymaya çalışmaktadır. Butler için bu normları ve
hiyerarşik işleyişleri sorgulamak, yerinden etmek ve dönüştürmek queer teorinin temel
konularından birisidir; özellikle de cinsel ve cinsiyet temelli hiyerarşiler, toplumsal yapılar ve
normlar eleştirel bir bakış açısıyla incelenmesi ve dönüşüme uğratılması gerekmektedir. Bu
nedenle queer teori sadece bir akademik faaliyet değil öznel ve toplumsal da bir harekettir.
Heteronormatif değerleri ve normları sorgulayarak hak ve özgürlük mücadelesi yürüten bu
hareket, HIV/AIDS krizi, LGBTİQ+’ların hakları, ayrımcılığa karşı mücadele gibi pek çok
önemli toplumsal konuda etkili olmuştur.
228
Beykoz Akademi Dergisi, 2024; Özel Sayı, 219-232
Gönderim tarihi: 01.10.2023 Kabul tarihi: 22.01.2024
DOI: 10.14514/beykozad.1369593
ARAŞTIRMA MAKALESİ
Bedeni bir inşa ve performans alanı olarak gören queer teori, toplumsal olarak kabul gören
beden ve cinsel kimlik normlarına ve heteronormativiteye karşı çıkmaktadır. Butler, bu karşı
çıkmayı psikanalizi de hesaba katarak yapmaktadır. Psikanalizdeki cinsel ve cinsiyet
aktarımları ile beden görüşlerini heteroseksüel ilişkilere dayandırıldığını belirten ve bu durumu
eleştiren Butler, Fransız filozof ve aktivist Michel Foucault’nun söylem düşüncesiyle birlikte
cinsiyetin ve bedenin ruhsal ve toplumsal söylemlerle inşa edildiğini vurgular (Butler, 2019).
Butler’ın söylem olarak itiraz ettiği noktada, psikanalizin fallus iddiasıdır. Butler,
psikanalizdeki gibi bedenin dil ile şekillendiğini, gösteren ile organize edildiği fikrini
önemsemektedir. Ayrıca Butler fallus kavramını eleştirmemektedir, bu kavramın psikanalizde
yani insan ruhsallığındaki merkezi yerini ve ayrıcalıklı statüsünü eleştirmektedir. Butler için
fallus, bir beden parçası değildir, sabit değildir ve değişkendir; bu nedenle de bedeni, “olmuş”
bir şey olarak kavrayamayız (Butler, 2014). Fallusun gösterenle ilişkiye girdiği andan itibaren
performatif bir duruma geldiğini belirten Butler, fallusu bir nesne ile ele almak yerine bedenin
hazzı ve acısı bedenin akışkan duygularına önem verilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
Feminizm ve queer teorinin en önemli düşünürlerinden biri olan Sara Ahmed’e göre bedenler,
güç ve otorite nedeniyle sürekli tekrarlanan normların şeklini almaktadır. Duyguların Kültürel
Politikası (2015) kitabının “Queer, Beden ve Haz” bölümünde beden kavramını işleyen Ahmed,
psikanalizin görüşüne yakın bir şekilde normların, heteronormatif işleyişlerin ötekilerin
bıraktığı izlerle bedene aktarıldığını belirtmektedir. Ahmed için “zorunlu heteroseksüellik, bir
bedenin farklılık fantazisiyle ideal olarak güvence altına alınmış nesnelerden bazılarına
yönelmesinin ve bazılarına yönelmemesinin bir zorunluluk olduğu varsayımıyla” bedenleri
şekillendirmektedir (Ahmed, 2015). Ahmed'e göre queer varoluşlarda bulunan bedenler ve
hisler, normatif düzene sızarak, özellikle de normatif tekrarlamanın başarısız olduğu noktalarda
işlemektedir. Dolayısıyla burada bedenin hissi ve hazzı, ötekiyle karşılaşmanın bir göstereni
olarak konumlanmaktadır. Haz, gösterenler tarafından organize olmuş bedeni açığa
çıkarmaktadır. Ahmed’e göre haz, bedeni ötekine açarak aslında dünyaya açılmaktadır, yani
beden haz aracılığıyla başka bir dünyada da varoluş mümkün kılınmaktadır. Ahmed için
bedenler, temas kurmaları yasaklanan bedenlere dokunduklarında bu bedenler yeniden
şekillenirler. Ahmed, “queer umudu, yasaklanan kişi ya da nesnenin hazzının bedenleri yeniden
şekillendirmesinin sosyal alanı farklı bir şekilde etkilemesi ve böylece heteroseksüel çiftleşme
tarafından kısıtlanmayan sosyal formlar olasılığı yaratması” açısından önemli bulmaktadır
(Ahmed, 2015).
229
Beykoz Akademi Dergisi, 2024; Özel Sayı, 219-232
Gönderim tarihi: 01.10.2023 Kabul tarihi: 22.01.2024
DOI: 10.14514/beykozad.1369593
ARAŞTIRMA MAKALESİ
5. İhlal ve İşgale Uğrayan Beden ve Sınır
Bedenin organize edilmesi, kurgulanması, bir topluluğun sıkıntılarını ve arzularını ortaya koyan
yeni bir dünya yaratmaktadır (Corbin vd., 2021). Marina Abramovic’e göre “Rhythm” serisi
başta olmak üzere birçok performansının amacı, bilinç ve bilinçdışı olarak iki farklı bedeni
aktarmak ve bedenini bir malzeme olarak kullanmanın yeni yollarını keşfetmek ve insanların
arzularını beden aracılığıyla yeni dünyalar keşfetmesini sağlamaktır (Abramovic, 2020). Onun
için performansın özünü, sanatçı ile seyircinin ortak işleyişi oluşturmaktadır. Bu yüzden
Abramovic (2020) için “Rhythm 0” performansının amacını, insanların ne kadar ileri
gidebileceğinin sınırlarını sınamaktır.
Bedenin sınırı kavramı, Abramovic’in de deneyimlediği ölçüde bulanık bir alandır. Lacancı
psikanalizde yer alan yapılarla birlikte düşünüldüğünde sınır, nevrozda (histeri, obsesyon ve
fobi) aşılmaması gerekilen bir durum, psikozda (şizofreni gibi) ise olmayan bir alan, sapkında
ise (sadizm ve mazoşizm) ihlal ve işgal edilmesi gereken bir yerdir. “Rhythm 0” performansı
da hem nevrozun hem de sapkının sınır düşünceleri üzerinden ele alınmaktadır. Nevroz
genellikle bedenin sınırlarına ilişkin bir deneyim arzularken, sapkın ise bedenin sınırlarını
düşünmeksizin daha ileri bir beden pratiğini tahayyül etmektedir. Yeni olan bir deneyime ilişkin
eyleme geçişin en radikal örneğini ise “Rhythm 0” performansı oluşturmaktadır. Psikanalizin
ve queer teorinin iddiası olan ve bedeni yapısöküme uğratmak için “aracı” olarak kullanılan
“boşluk”, “eksiklik” düşüncesi, “Rhythm 0” performansının temelini oluşturmaktadır. Bu
boşluk, eksiklik durumu performansta beden-insan ve beden-söylem ikililiğinin sabitliğini
sarsmaktadır. Performanslarında bu durumu, yani ‘içinde yaşadığı boşluğun güvenli alan’
olduğunu ifade eden Abramovic için “Rhythm 0” performansı kendi bedenini nesne kılarak
hem kendi bedenindeki hem de insanların beden ile olan ilişkisindeki normatif değerleri
yıkmayı başarmıştır. Abramovic’e göre bu performansta onun başarısını gösteren durum,
“Rhythm 0” performansına katılan ve ona zarar veren insanların geri dönüşleriydi.
Abramovic’in aktardığına göre (2020), insanlar performansta “gerçekten ne olduğunu
anlamamış ve kanlarına neyin girdiğini bilmediklerini” söylemişlerdir.
6. Sonuç
Sanatçının bedenini ve çeşitli materyalleri kullanarak canlı bir şekilde sergilediği, geleneksel
sanat normlarına meydan okuyan etkileyici bir sanat türü olan performans sanatının temelinde
yeni bedenlerin inşası ve aktarılmasıyla birlikte öznel ve toplumsal normlara karşı direniş
yatmaktadır. Öznel eylemlerin ve toplumsal konuların ön plana çıkarılması, performans
230
Beykoz Akademi Dergisi, 2024; Özel Sayı, 219-232
Gönderim tarihi: 01.10.2023 Kabul tarihi: 22.01.2024
DOI: 10.14514/beykozad.1369593
ARAŞTIRMA MAKALESİ
sanatının yükselişine ve çeşitlenmesine yol açmıştır. Bu çeşitlenmenin en büyük aracısı ise
beden olmuştur. Performans sanatı, sanatçının bedenini hem araç hem de amaç olarak
kullanarak sınırları zorlamasına ve özgün ifade biçimleri sunmasına imkân tanımıştır.
Sanatçılar izleyicilerle aktif bir etkileşim kurarak, bedenin ve sanatın sınırlarını sorgulamaya,
yeni deneyimler yaratmaya olanak sağlamıştır.
Sırp sanatçı Marina Abramovic sergilediği performans sanatını, bedenin sınırlarını keşfetmek,
toplumsal arzuları ve sıkıntıları ifade etmek ve yeni dünyaların kapılarını aralamak için
kullanmaktadır. Bilinç ve bilinçdışının bedendeki etkilerini keşfetme, bedeni malzeme olarak
kullanma ve insanların arzularını beden aracılığıyla ifade etme amacını taşıyan performansı
“Rhythm 0”da Abramovic, bedenin ve insan iletişiminin karanlık yönünü ifşa etmeye ve hem
şiddetin uygulayıcısı hem de şiddete uğraması bakımından özne-nesne düalitesini ortadan
kaldırmaya çalışmıştır. Lacancı psikanaliz ve queer teorinin beden ile ilgili düşünceleri
açısından “Rhythm 0” performansı, normların buyruğu altındaki bedeni açığa çıkarmaya,
seyirci ve sanatçı arasındaki etkileşimle katılımcıların, akışkan ve normatif olmayan bir beden
tahayyülü üzerine düşünmelerini sağlamıştır.
Kaynakça
Abramovic, M. (2020). Duvarlardan geçmek. (çev. Dila Altındil Balcı). Everest Yayınları.
Ahmed, S. (2015). Duyguların kültürel politikası. (çev. Sultan Komut). Sel Yayınılık.
Antmen, A. (2018). 20. yüzyıl batı sanatında akımlar. Sel Yayıncılık.
Aydoğan, K.B. (2009). Sanatta disiplinlerarası bir yaklaşım: Performans sanatı. Art-e Sanat
Dergisi, 1(1), 1-17. https://dergipark.org.tr/tr/ pub/sduarte/issue/20720/221484.
Ayteş, E. (2014). Kavram ve eylem boyutuyla performans sanatı. [Yayımlanmamış yüksek
lisans tezi]. Trakya Üniversitesi
Batur, M. ve Kuyucuk, E. (2022). Performans sanatı ve bedenin sınırları. İnönü Üniversitesi
Kültür ve Sanat Dergisi, 8 (1), 44-53. DOI:10.22252/ijca.1085332.
Butler, J. (2014). Cinsiyet belası feminizm ve kimliğin alt üst edilmesi. (çev. Başak Ertür). Metis
Yayıncılık.
Butler, J. (2020). Çözülen cinsiyet. (çev. Barış Engin Aksoy). MonoKL Yayınları.
Corbin,A., Courtine, J-J., Vegarello, G. (2021). Bedenin tarihi. (çev. Saadet Özen). Alfa
Yayıncılık.
Erkök, Ö. (2011). Performans sanatı ve aktivizm [Yayımlanmamış yüksek lisans tezi]. Yıldız
Teknik Üniversitesi
Giombini, L. (2019). Nel gesto, nell’atto. L’arte della performance tra opera e evento.
Lebenswelt: Aesthetics and Philosophy of Experience, 13, 129-142.
https://doi.org/10.13130/2240-9599/11116
Guinness, K., Bollmer, G. D. (2015). Marina Abramovic doesn’t feel like you. Feral Feminisms
3 (Winter) 40-55.
Kavrakoğlu, F. (2015). Performansa sanatı. https://kavrakoglu.com/cagdas-sanata-varis-195performans-sanati-1/ E. T. 25.12.2021.
231
Beykoz Akademi Dergisi, 2024; Özel Sayı, 219-232
Gönderim tarihi: 01.10.2023 Kabul tarihi: 22.01.2024
DOI: 10.14514/beykozad.1369593
ARAŞTIRMA MAKALESİ
KhanAcademy. (2015). Sanat tarihi. Khan Academy. http://www.khanacademy.org.tr/sosyalbilimler-ve-sanat/sanat-tarihi-/global-cagdas-sanat/kavramsal-sanat-ve-performanssanati/marina-abramovic-performans-sanati-nedir-/8991 E. T. 12.02.2021.
Kılıç, A. G. (2023). Sanatta beden üzerine bir çalışma: Performans sanatı 'Marina Abramovic'.
Haliç Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 6 (1), 135-161. DOI:
10.56206/husbd.1230621.
Lacan, J. (1973). L'Étourdit, Scilicet 4, Paris: Seuil.
Lacan, J. (2013). Psikanalizin dört temel kavramı. (çev. Nilüfer Erdem), Metis Yayınları.
Lacan, J. (2019). Yine / Hâlâ. (çev. M. Erşen). Metis Yayınları.
Özinan, E. (2017). Erika Fischer-Lichte'nin performans anlayışı ile marina abramovic'in
rhythm serisine bakmak. Uluslararası Müzik ve Sahne Sanatları Dergisi, 1 (1), 11-26.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/umssd/issue/35794/401888.
Schechner, R. (2009). Performans ve sosyal bilimlere giriş. (çev. Pınar Gümüş)̧, Mimesis. 16,
81-84.
Sedgwick, E. K. (1993). Tendencies. Duke University Press.
Somerville, S. B. (2015). Queer. Bruce Burgett & Glenn Hendler (Ed.). Keywords For
American Cultural Studies. 187-191. New York University Press.
Stern, N. (2011). The implicit body as performance: Analyzing interactive art. Leonardo, 44,
233-238. https://doi.org/10.1162/LEON_a_00168.
Şahin, D. (2017). Sanatta toplumsal cinsellik bağlamında olağanüstü performanslarıyla
‘Orlan’. Uluslararası Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, 1(2), 68-77.
https://dergipark.org.tr/en/pub/ijshs/issue/32924/365800.
Şangüder, K. M. (2017). Yeni medya sanatı ortamında performans ve görüntü ilişkisi.
[Yayımlanmamış sanatta yeterlilik eser çalışması]. Yıldız Teknik Üniversitesi
Şenel, E. (2015). Performans sanatları ve sanatçının anlatım aracı olarak beden. İdil
Uluslararası Sanat ve Dil Dergisi. Cilt 4, Sayı 16, 161-182.
232