Nothing Special   »   [go: up one dir, main page]

Academia.eduAcademia.edu
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/318537/Turizmde_Kara_Bulutlar___1_.html Turizmde Kara Bulutlar! (1-12 Seri Makaleler) Gazeteci Yazar Sn. Özgen Acar’ın “Turizmin tarihinden günümüze kadar, güncel piyasa uygulamalarını yansıtan” bu seri yazıları ‘10 Temmuz-21 Ağustos 2015’ tarihleri arasında Cumhuriyet Gazetesi Kültür Bölümünde yayınlanmıştır. ozgenacar@gmail.com =1= Siyasal Bilgiler Fakültesi 3. sınıfta “tez” vermemiz gerekiyordu! 1959’da konumu “turizm ekonomisi” olarak seçtim. O tarihte “Turizm Bakanlığı” yoktu, Başbakanlığa bağlı “Turizm Müdürlüğü” vardı. Müdür, sonradan ünlü bir ressam olarak sanat dünyasında yerini alan Burhan Doğançay idi. Türkiye’den, dünyadan turizm istatistikleri verdi. Çok katkısı oldu. İkinci büyük yardımı Alman Profesör Fritz Baade’den aldım. Prof. Baade o yıl Adnan Menderes Hükümeti’ne “Türk turizminin gelişme imkânları” konulu bir rapor sunmuştu.  Raporda, Akdeniz ülkesi olan Türkiye’nin dünya turizminde önemli rol oynayacağı gerekçeleri ile anlatılıyor, “Bu alandan, yılda birkaç yüz milyon dolar (!) gelir sağlanabileceği” vurgulanıyordu. Raporu okuyanlar, Baade’nin “hayal gördüğünü” yorumluyorlardı. Baade’nin, bana da verdiği raporundaki bir haritada, Rodos adası ile bizim Akdeniz kıyıları kıyaslanıyordu. Rodos’taki karayolu yoğunluğunun yanında, kıyılarımızda hemen hemen hiç yol yoktu.  Baade’nin şu gözlemini hiç unutamam: “Rodos’taki turistik yatak sayısı, tüm Türkiye’deki yatak sayısından fazladır!” Müdürü suya attı  Tezimden 4 yıl sonra, 1963’ün Temmuz’unda gazeteci olarak Ege kıyılarında dolaştım. Kuşadası’nda, Kaymakam Özer Türk ile tanıştım. Fransızlara “ClubMed’i” açtırmış, kendisi de “Kuştur” tatil sitesini kurmuştu. Burhaniye kaymakamlığında Artur’u, Muğla Valiliği’nde de Bodrum ve Datça’da Aktur tatil sitelerini kuracak, ilin çeşitli yerlerinde marinalar da yaptıracaktı!  Turist gemileri Yunan adalarına geliyor, ama Kuşadası’na uğramıyorlardı! İlçedeki iskele değil bu tür gemilerin, 15-20 metrelik teknelerin yanaşmalarına bile uygun değildi. Türk; Efes’i ve Meryemana Kilisesi’ni gerekçe göstererek gemilerin Kuşadası’na gelip açıkta demirlemeleri, kıyıdan gönderilecek motorlarla yolcuların karaya çıkabilecekleri yolunda kendilerini ikna etmişti. O gün Kuşadası’na gelecek ilk geminin heyecanı içindeydi! Ben de Türk ve görevlilerle iskelede bekliyordum. Gemi körfeze girdi, kıyıda heyecan arttı. Gemiden inen bir sürat teknesinden bir görevli iskeleye çıktı. Görevli, elindeki telsiz ile kaptanına, geminin demirleneceği yeri anlatmaya başladı.  Kuşadası liman müdürü, süvarinin yanına yaklaştı. Elindeki telsizi kaptı, Türkçe “Seni, telsiz kanununa muhalefetten tutukluyorum!” deyince 1.90’lık Kaymakam, telsizi alıp süvariye vermekle kalmadı, bir omuz darbesi ile müdürü suya attı! Birkaç yıl sonra Kuşadası’nda açılan turistik mağazalardaki kuyumcu sayısı Kapalıçarşı’yı geçti. Yaptırımlara aldıran yok Sonraki yıllarda turizm gelişmeye başladı! 1970’lerde Batı dünyasından gelen turistler ekonomik ve kültürel açılardan üst düzeydeki bürokrat, işadamı, doktor, mühendis gibi kişilerdi. Türkiye keşfediliyordu! Yabancılar; doğa koşulları, tarihsel miras zenginliği, değişik gelenekler gibi nedenlerle; kendi araçlarıyla, düzenlenen kültür turlarıyla ya da tarifeli uçaklarla geliyorlardı. Kişi başına harcamaları 2-3 bin dolardı. “Charter (dolmuş)” uçuşları olmadığından az turist geliyordu.  Türkiye’nin ilk 5 yıldızlı oteli olan İstanbul’daki Hilton başroldeydi. Gazetelerin o tarihlerde birer “Hilton muhabiri” bile vardı! 1980’li yıllarda gelen turistlerin “görüntüleri” değişti. Ulaştırma Bakanlığı “dolmuş” uçuşlarına izni verince, turist sayısı yüz binlere ulaştı. Turistler, genellikle batının orta tabakasından idiler.  Kişi başına ortalama döviz, 1000 dolara geriliyor, “kitle turizmine” geçiliyordu. Ege ve Akdeniz kıyılarındaki yeni oteller, tatil köyleri, Prof. Baade’nin “hayali” doğrultusunda turizmi, döviz kazandıran alan yapıyordu.  Bu gelişme, 1990’larda bozuldu! Acenteler “kış turizmi” adıyla ucuz fiyatlara tur düzenlemeye başladılar. O günlere kadar bir haftalık tur bedeli 1500 - 1800 Alman Markı iken, acentelerin rekabeti nedeniyle, kişi başı 399 marka kadar geriledi.  Bu fiyat, 550 marklık maliyetin altındaydı. 151 marklık zarar vardı. Zarar nasıl karşılanacak, kâra nasıl geçilecekti? Acenteler, işadamları çözümü buldular! Turistlerin “shopping” dedikleri; halıcı, kuyumcu, derici, tekstilci mağazalar devreye girdiler. Acentelere “Turistini bana getir, sana komisyon vereyim!” dediler.  1980-1990 arasında acentelere satış fiyatından halıda yüzde 30, pırlantada 25, kuyumda 18, düz altında 10, deride 20, tekstilde 20-15 oranında “hak ediş” denilen“komisyon” ödenir oldu. Acenteler de komisyonu, tur rehberleriyle paylaşıyorlardı. Ermenice, “dükkân” anlamındaki “hanut” sözcüğü, turizm argosuna yerleşti. Oysa 1618 sayılı Seyahat Acenteleri Yasası’na göre “hanut” yasaktı. Yaptırımlara aldıran yoktu! =2= Cuma günü ilkini yayımladığım yazıyı, yeni boyutuyla doğrulayan bir haber, dünkü Cumhuriyet’te yayımlandı. Haberde, 30 otelin el değiştirdiği bildiriliyor, “Turizm sektöründeki kriz derinleşiyor. Oteller bir bir iflas bayrağını çekiyor” deniliyordu!  Turizm 2014’te olumlu rakamlara ulaşmış, 41.4 milyon turist gelmiş, 34.3 milyar dolar gelir sağlanmıştı! Bu olumlu rakamlara karşın otellerdeki bu iflaslar ne anlama geliyor? Turizmin altyapısı olan otellerdeki bu durumun yanı sıra başka sorunlar da yaşanıyor. Güney Antalya…  Bu sorunları anlamak için Türkiye’de turizmin nereden gelip nereye gittiğini gözden geçirelim… Bülent Ecevit’in başbakanlığı döneminde 1974’te “Güney Antalya Turizm Gelişim Projesi’nin” planlanmasına başlandı.  Türk turizminin başkenti olan Antalya Kemer, o tarihte 2 bin nüfuslu bir köy! Elektriği yok, içme suyu kuyulardan sağlanıyor. 1978’de Ecevit, yeniden başbakan olduğunda Turizm Bakanı Alev Coşkun’dur. Bu projenin finansmanı için hükümetin elinde tek kuruş yoktu!  ABD’nin eski Savunma Bakanı Robert McNamara, o tarihte Dünya Bankası Başkanlığı’na getirilmişti. Nisan 1978’de davet edildiği Ankara’dan sonra Antalya’ya geçti. Kendisine eşlik eden Bakan Coşkun, “proje” hakkında bilgi verdi.  Denize giren, yöredeki tarihsel yerleşmeleri de gezen McNamara ile 25 milyon dolarlık kredi anlaşması imzalandı. Antalya yöresinde turizm patlamasının ilk adımı atıldı. 1995’e kadar 25 bin yatağa ulaşmak hedeflendi. Bugün Antalya’da satılan otellerden bir tanesinin birkaç yıl önce 300 milyon dolara yapıldığını anımsarsak, kredinin önemi daha iyi anlaşılır!  Ardından 1982’de Turizmi Teşvik Yasası kabul edildi. Bu yasa ile otellerin, tatil köylerinin yapımına başlandı. 1983’te “dolmuş” uçaklarının inişine izni verildi.  2015 yılı itibarıyla Türkiye’de toplamda 1.5 milyon yatağın üçte birinden fazlası Antalya’dadır. İlginç bir nokta ise 2013 yılı rakamlarına göre Antalya’da 5 yıldızlı tesislerin sayısı 351, İspanya’da 250 ve İstanbul’da 79 idi! Kötü para!  Durum böyle olunca, lüks oteller aralarında fiyat kırma yarışına girdiler. Otellerin doluluk oranını artırmak için önerdikleri indirim fiyatı, “kış turizmi” adlı uygulamayı başlattı.  Ekonominin “kötü para, iyi parayı kovar” ilkesi devreye girdi. Gelir düzeyi yüksek Almanlara 2001’de 110 kültür turu düzenleyen Studiosus Acentesi 2015’te yalnızca 17 tur açıkladı! Japonlara 90’lı yıllarda 12 günlük tur 2000- 3500 dolara düzenlenirken, şimdi aynı tur 1000 dolara… Böyle olunca “mağaza harcamaları” da” baş aşağıya yöneldi!  Şimdilerde mağazalar, seyahat acentesi satın alıyorlar. 2014-2015 kışı için Almanya’da bir haftalık Türkiye turu, yarım pansiyon otel, uçak, taşıma, giriş ücretleri dahil, 149, 129 ve 99 Avro’ya satılıyor.  Hatta bazı acenteler “siz bir seyahat kazandınız!” aldatmacasıyla, ücret almadan, yalnızca “alışveriş” turu düzenliyorlar… Türk turizminde gözler, “alışveriş” turistinin bırakacağı paraya dikildi!  Cumhuriyet’in “oteller bir bir iflas ediyor” haberinin ardındaki gerçek gibi, turizmin öteki sorunlarını yazmayı sürdüreceğim… =3= Salı günü, otellerde iflas olaylarına ve turistlerin alışveriş yaptıkları mağazaların seyahat acentelerini satın alarak yalnızca ürünlerini pazarlamak için tur düzenlediklerine değinmiştik.  Bugün de bu mağazaların bazı sahtekârlıklarına dikkati çekmek istiyoruz. Yabancılar Türkiye’yi “lokum, kahve, halı” kavramları ile algılarlar. Türkiye’ye gelen turistlerin aldıklarının başında “Türk halısı” gelir.  Türkiye’deki halı pazarının yüzde 25’ini Hereke halıları oluşturur. Ohannes ve Bogos Dadyan kardeşlerin Kocaeli’nin beldesi Hereke’de kurdukları Türkiye’nin ilk özel dokuma fabrikası 1845’te hizmete girdi.  Başlangıçta bez ve ipekli kumaş üretimine, sonra iç çamaşırı, perde, fes de eklendi. Ardından 100 dokuma tezgâhıyla halı üretimine geçildi. Fabrikanın adı 1850’de“Hereke Fabrika-i Hümayun” olarak tescillendi.  Sultan Abdülmecid, Dolmabahçe Sarayı’nın “Hereke halıları” ile döşenmesini isteyince, 1891’de sarayın bahçesinde “Halı Dokumahanesi” kuruldu, Hereke’den ustalar getirildi. Bu halılar yalnızca saray için dokundu, satışı yasaklandı.  Herekeler ipekten dokundular. Sonra Beylerbeyi Sarayı için büyük boyutlarda ipek halılar, perdeler, koltuk yüzleri de yapıldı. 1894’te Alman İmparatoru Kaiser Vilhelm II, Hereke’yi ziyaretinde fabrikaya çeşitli boyalar ve dokuma teknikleri de getirdi. Çin Hereke halısı!  Türkiye’deki halı pazarının yaklaşık 2 milyar dolar olduğu bildiriliyor. Bu rakamın dörtte birini Hereke halıları oluşturuyor. Ne var ki Türkiye, Hereke halı üretiminin yüzde 90’ınını Çin’e kaptırdı. Hereke’de el dokuması ipek ve yün halı dokuyanlar yok denecek kadar azaldı.  Buna karşılık Çin’de “Hereke Sanayi Bölgesi” kuruldu! AKP hükümeti, 2008’de belediye yasası bağlamında Hereke’de “belediye” olgusunu kaldırdı. Durumu Hereke Halıcılar Derneği Başkanı Erhan Öz şöyle anlatıyor:  “Çinliler halılarında ‘Hereke’ adını yasal olarak kullanıyorlar! Halılarına ‘Made in Hereke (Hereke’de yapıldı)’ etiketini ekliyorlar. Gerçek Hereke halısı yüzde 100 ipek ile yünden, elle dokunur. Çin’de ucuza üretilenler makine halısıdırlar, gerçek ipek değildir. Bu olay haksız rekabet ve işsizlik yarattı!”  Türkiye çakma Hereke halılarını Çin’den ucuza satın alıyor, seyahat acentesi rolündeki mağazalar Türk Herekesi imişçesine yüksek fiyata yabancı turistlere satıyorlar! Sonra da buna turizm geliri deniliyor!  Çin bağlantılı bir başka olay ise şöyle: Türk turistlere yönelik! Çanakkale Savaşı’nda, 215 kiloluk mermiyi sırtında taşıyıp müttefik gemisini batıran topçu SeyitOnbaşı’nın ününü bilmeyen yok gibidir. Şimdilerde Çin’den gelen “muskası” yerine “papyonlu” Seyit Onbaşı’nın bibloları Çanakkale’de Türk turistlerine pazarlanıyor. Buna da turizm geliri deniliyor! İstersen çalışma!  Seyahat acentesi rolündeki bu mağazaların marifeti bu kadar değil! Profesyonel turist rehberlerine uygulamaları şöyle:  “Bakanlığın belirlediği günlük taban fiyatı 309 lira üzerinden sözleşme yapacağız. Sana bankadan havale edeceğim. Sen bunu parayı elden iade edip 7 günlük rehberlik ücreti karşılığında 700 Avroya denk gelen TL’lik fatura keseceksin. Acente olarak sana yedi gün için yalnız 100-200 Avro vereceğim.  Mağazadaki satıştan kazanacağın ‘hanut’ senin olacak. Serbest meslek sahibi olarak bana kestiğin fatura bedeli üzerinden -almadığın paranın- vergisini ve Bağkur’u sen ödeyeceksin. Sigortana karışmam.  Senin bana kestiğin faturada gösterdiğin KDV ve stopajı da ben vergimden düşeceğim. Turu, Avrupa’da, Kore’de, Japonya’da çok ucuza sattığım için, sana ücret ödeyemiyorum. İstersen bu paraya çalış, istersen çalışma!”  Sonuç, yüzlerce profesyonel turist rehberi de, Hereke halıcıları gibi işsiz! =4= Ellerinde taşıdıkları işaretlerle grupları yönlendiren, turizmin bayraktarları olarak düşündüğüm tur rehberlerinden birinden şu iletiyi aldım:  “Sözünü ettiğiniz ucuz alışveriş amaçlı paket tura rehberlik yapan arkadaşın anlattığına göre, bir Alman turist, son dört ay içinde 6 kez Türkiye’ye gelmiş. Arkadaşımız, turiste mesleğini sorduğunda, devletten sosyal yardım aldığını, Cumartesi – Pazar maçlarından sonra tribünlerde kola ve bira kutuları topladığını, bunları satarak geçindiğini, çok ucuz olduğu için Türkiye’ye geldiğini  açıklamış.  Mağazalardan hiç alışveriş yapmadığını, ama oralarda bolca yapılan çay, kahve ve rakı ikramlarını geri çevirmediğini, acentelerin kendilerini 4-5 yıldızlı otellerde konaklattığını anlatmış. Adam 4-5 yıldızlı otellerde konaklıyor, yiyor içiyor, Antalya’nın, Kapadokya’nın ve Pamukkale’nin keyfini çıkarıyor. ‘Türkiye’ye ne bırakıyor’ sorusunun yanıtını Turizm Bakanlığı ile TÜRSAB vermeli.  1. Turist, inanılmaz fiyata lüks otelde konaklıyor, iyi hizmet alıyor.  2. Bazı şirketler bu yüksek maliyetleri gider kalemine yansıtarak ‘kara para’ bile aklıyor.  Neden kimse çıkıp da, ülkemizin sahip olduğu eşsiz tabiat ve kültür değerlerini bu kadar ucuza pazarlayarak Türkiye’nin adına zarar veriyorsun demiyor?”  Dünkü Aydınlık gazetesinde “Turistler için en ucuz ülkeyiz” başlıklı haberde ise şöyle deniliyordu: “Turistlerin paket tura yaptıkları ödeme dışında gittikleri ülkede yaptıkları harcamalar açısından da Türkiye, kısa adı OECD olan Ekonomi İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne üye 37 ülke içinde en ucuz ülkeler arasına girdi.” Öteki Kötü Haberler!  Son günlerin gazetelerine göz atalım… 5 Temmuz Vatan: “Kayıp 5 milyar dolar. Türkiye Otelciler Federasyonu Başkanı Osman Ayık: ‘Yılın ilk 6 ayında rakamlar ürkütücü boyutlara ulaştı. Turizm gelirimizde bu yıl 5 milyar dolar kayıp söz konusu’ dedi.”  14 Temmuz Zaman: “Bankalar turizmden 830 milyon dolar krediyi tahsil edemeyince icra yoluna gitti. İlk beş ayda Türkiye’ye gelen yabancı ziyaretçi sayısının azalması krizin derinleşeceğini haber veriyor.”  16 Temmuz Sözcü gazetesindeki köşesinde Rahmi Turan’ın yazısının başlığı: “Turizmde feci gidiş!”  17 Temmuz Hürriyet gazetesinde Yalçın Bayer’in köşesinin başlığı: “Turizmde sözün bittiği yerdeyiz (1)”  19 Temmuz Sözcü: “Turizmde kriz iktidar kanadını bile vurdu. AKP’li eski vekil 834 yataklı oteli satıyor.” Turizmde İşsizlik! Bir başka turist rehberi okurdan gelen ileti ise şöyle:  “Dernekleri olan rehberler zamanla ‘meslek odasına’ geçerek ‘Turist Rehberler Birliği (TUREB)’ çatısı altında birleştiler. Ancak haklarını yeterince savunamıyorlar, yaptırım güçleri yetersiz… 3. yazınızda değindiğiniz koşulları öne süren şirketlere, işlerini kaybetmemek için ‘hayır’ diyemiyorlar.  ‘Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB)’, ‘turisti ben getiriyorsam sektörün patronu benim, bakanlık dahil, ötekiler benim talimatlarıma uymalı’ mantığı ile bakanlığa istediği yasal mevzuatı çıkarttırıyor. Örneğin müze ve ören yerlerinin işletmesini alarak, inanılmaz bir gelire sahip oldu. Şimdi de turlarda rehberlerin azaltılması öngörülüyormuş. Bu gidişle 12 bin rehberin ‘kokartları’ çöpe atılabilir!”  Yasa hazırlıkları hakkında bilgim yok. Ama bu köşede yazdığım bir olayı anımsatacağım. TÜRSAB, Turizm Bakanlığı’na “makam arabası” olarak Mercedes tahsis etmişti!  Rehberlerin işsizlik kaygısı turizmin genelinde şimdiden ortaya çıktı.  1 Temmuz Vatan: “150 bin genç turizmci otel kapısından döndü.”  12 Temmuz Aydınlık: “Turizm sektöründe büyük işsizlik kapıda.”  13 Temmuz Milliyet: “TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, ‘Rusya’dan yüzde 28 kaybımız var. Bu 22-23’lere düşer. Almanya’dan ise yüzde 12 -13 artış var” diyor. Demek ki tribünlerde kapak toplayanların gelişi artıyor! =5= Rusya’nın para birimi “rublenin” değer yitirmesi, Türkiye’ye bu ülkeden turist gelişini önemli ölçüde olumsuz etkiledi.  “Türkiye Otelciler Birliği (TÜROFED)” bu yıl Rusya turist sayısında yüzde 25-30 oranında azalma beklendiğini açıkladı. 2.5 milyon Rus turistin gelmeyişi turizm işyerlerinde 2 milyar dolar kayba yol açacak. Yansımaları ile tüm ekonomide 4.5 milyar dolarlık kayıptan söz ediliyor.  Bu açıklamayı “Rus Tur Operatörler Birliği (ATOR)” de doğruladı, yüzde 30’luk küçülme beklendiğini duyurdu. Rusya’nın başı çektiği “Bağımsız Devletler Topluluğu(BDT)” bağlantılı Azerbaycan, Belarus, Ermenistan, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan, Moldova, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan, Ukrayna da bu kayıplar içinde…  Bu ülkelerden turist taşıyacak yolcu uçaklarına 6 bin dolar yakıt desteği verilmesi öngörüldü. 400 binin üzerinde Rus turisti getiren acentelere 2 yıl ödemesiz 100 milyon dolar kredi açılacak. Krediden 4 büyük acente yararlanacak.  Bu durum yalnız Antalya - Muğla turizmini değil, İstanbul - Laleli esnafını da düşündürüyor.   Turizme sıkılan kurşun! Rusya’daki olumsuzluk Türkiye’den kaynaklanmıyordu. Ancak “Türkiye’nin izlediği dış siyasa” turizmi çok kötü etkiliyor! Örneğin genel sayıya bakıldığında Türkiye’ye gelen İsrailli turist oranı yüzde 1 kadar, ancak ödeme güçleri yüksek. 2009’da İsrailli turist sayısı 332 bin ile 5 yılın doruğundaydı. Mavi Marmara olayının yaşandığı 2010’da 110 bine geriledi, 2011’de 79 bine düştü.  Geçen yıl İsrail’in Gazze harekâtından sonra Sultan’ın İsrail’i suçlayan demeçleri ile Türkiye’deki büyükelçilik ve konsolosluklarında sıkça gösteriler yaşandı. İsrail Hükümeti “Güvenliğiniz açısından Türkiye’ye gitmeyiniz!” açıklaması yaptı.  Oysa Mavi Marmara’dan iki yıl sonra İsrailli turist gelişinde artışlar başlamıştı. Ama şimdi iptaller gündemde! 3 yıl önce yitirdiğimiz Japon Prensi Tomohito Mikasa, Türk bayraklı gömleği ile dolaştığı Türkiye’de turizm elçimiz gibiydi. Yılda 2 kez Kaman- Kalehöyük’e zengin turistleri getirerek Japon arkeolojik kazılarına maddi kaynak sağlardı. Bu girişimleri Japon basınına yansıdıkça Türkiye’ye gelen Japon turistlerde artış olurdu. Ancak IŞİD, Suriye’de 2 Japon gazeteciyi öldürünce Japonya, Türkiye’nin bir bölümünü “tehlikeli bölge” listesine aldı. Japonlar, en çok Kapadokya’ya geliyorlardı. 2012’de 203 bin Japon turisti gelirken, 2014’te 170 bine geriledi. Yılın ilk 3 ayında yalnız 28 bin Japon Türkiye’yi ziyaret etti. Japonların Kapadokya’da artık görülmeleri olanaksız gibi… Son yıllarda en hızlı artışı Çinli turistler göstermişlerdi. Örneğin 2013’e kıyasla 2014’te yüzde 43 artışla 200 bin Çinli turist gelmişti. Birkaç yıl içinde bu sayının 1 milyona çıkacağı öngörülüyordu. Çinliler Kapadokya ve Pamukkale’yi seçiyorlardı. THY’nin Çin seferlerinde yer bulma sorunu yaşanıyordu.  Çin’den kaçıp Tayland’a sığınan, ancak Çin’e geri verilen 100 Uygur Türkü’nün öldürüldüğü yolundaki asılsız haber ortalığı karıştırdı. İstanbul’daki Tayland Fahri Konsolosluğu basıldı. Çekik gözlerinden dolayı Çinli sanılan Güney Koreli turistlere ve Çin lokantalarına saldırıldı. Tayland Başbakanı Prayuth Çanoça “Diplomatlarının güvenliği sağlanamazsa büyükelçiliğin kapatılacağını” söyledi. Ünlü 130 kişilik Çin Flarmoni Orkestrası’nın İstanbul’da 16 Ağustos konseri iptal edildi! Dünya basını, bu haber gibi, Çinli sanatçı Çu Hongfei’nin bu hafta İstanbul’da açılacak “Şişko Kadınlar” sergisinin sıkı polis güvenliği altında gezileceğini bildiriyor.  Sultan hazretleri salı günü Çin’e gidecek! Bakalım neler yumurtlayacak? İzlenen dış siyasa ile ayağımıza kurşun değil, turizmimize kurşun sıkıyoruz!   =6= Cumhuriyet’in Milas Muhabiri Olcay Akdeniz, Bodrum Ticaret Odası Başkanı Mahmut S. Kocadon ile ilçe turizmi hakkında bir söyleşi yaptı. Kocadon, Bodrum’un turizm istatistikleri hakkında şu bilgileri verdi:  “Yabancı ziyaretçilerimizde Muğla’da 2012’de 3.132.475, 2013’te 3.222.315 ve 2014’te 3.302.688 sayısına ulaşıldı. Bodrum’da ise bu sayılar, 2012’de 1.373.746, 2013’te 1.331.839, 2014’te ise1.338.552 oldu.  Ancak, 2015’in ilk altı aylık dönemini 2014 yılı ile kıyasladığımızda, Muğla’da yüzde 7.11, Bodrum’da yüzde 7.61’lik düşüş var. 2015’in ilk altı ayında Muğla’ya1.015.990, Bodrum’a ise 396.108 yabancı turist geldi.”  Türk turistler hakkında Kocadon şu yorumu yaptı:  “Yerli turistlere baktığımızda, vatandaşlarımızın Bodrum’a ilgisi artarak sürüyor. Gerek bu durum ve özellikle yaz mevsimi dışında da kış aylarında İstanbul ve Ankara’dan gelen talepler bizi mutlu ediyor.  Yerli ziyaretçilerimizde azalma yok, çünkü Bodrum’da herkes kendi istediği tatili yaşayabilme imkânına sahip, çok lüks ve pahalı işletmelerin ve tesislerin yanında, daha butik, daha mütevazı bir tatil imkânı da sunuluyor.” Turizm ve Suriye! “Küresel kriz, savaşlar, güvenlik tehdidi gibi birçok konunun kesişmesiyle dış turizmimiz geçmiş yıla göre düşüş eğrisinde” diyen Kocadon, Suriye olaylarının etkisine şöyle dikkati çekiyor:  “Turizmin temeli, ziyaretçilere güvenli, rahat bir ortamın sunulması esasına dayanır. Bu da turizm faaliyetlerinin sürekliliğini, bölgeye olan bağlılığın kurulmasını sağlar.  Son yıllarda neredeyse tüm sınır komşularımızda yaşanan kanlı saldırı ve olaylar dış basında daha çok yankı uyandırmakta. Bu olumsuz haberler ise tüm ülkeleri etkilediğinden büyük bir tehdit unsuru olarak görülmektedir.  Tüm bu gelişmelerden belki de en çok ve en önce etkilenen sektörlerin başında turizm geliyor. İnsanlar kendini güvende hissettiği yere gider. Sadece Suriye değil, Irak, IŞİD tehdidi gibi konuların tamamı ülke turizmini oldukça olumsuz etkiliyor. Şu an itibarıyla Bodrum’da yaklaşık yüzde 6, ülke genelinde yüzde 12 düzeyinde iptaller görülmektedir. Eğer askeri bir müdahale olursa 2015 yılı ülkemizde birçok ekonomik faaliyeti olumsuz etkileyecektir. Turizm ve ticaret başta olmak üzere, tüm sektörlerimizde kan kaybederiz. (Söyleşi askeri müdahaleden önce yapılmıştı!)  Aksi halde turizm sektörünü başta değerlendirirsek, özellikle istihdama verdiği yüzde 60’lık destek ile ekonomik olarak ülkemize katkı sağlayan önemli bir sektördür. Bodrum özelinden bakarsak, turizm sektöründe yaşanacak negatif bir durum, ilçedeki gıda üretici ve tedarikçi işletmelerine, inşaat, ticaret ve üretim yapan tüm sektörlere domino etkisi yaratacaktır.”  Kocadon Bodrum’a 2013’te 53.762, 2014’te 61.033 Rus turist geldiğini, ancak 2015’in ilk 6 ayı, 2014’ün aynı dönemi ile kıyaslandığında yüzde 21.68’lik bir düşüş görüldüğünü söyledi.  İsrail ile yaşanan “one minute” olayı sonrasındaki gelişmeleri Kocadon şöyle özetledi:  “2009’daki o olaydan sonra, İsrailli turistlerde önemli azalma görüldü. Örneğin 2009’da Muğla’ya gelen İsrailli sayısı 51.450 iken, 2010’da 9.121’e düştü. Son yıllarda 50 bin ziyaretçi seviyesi 10 bine bile yükselemedi. İsrail ile çalışan yerel turizm firmaları ciddi ticari darbe aldılar!”  Ayrıca ben de Bodrum esnafının yakınmalarına dikkati çekmek isterim. Bodrum’da Suriyeli göçmenlerin sayısı neredeyse yabancı turistlerin sayısını geçecek! Bunların döviz bırakmak yerine, esnafa yiyecek açısından yük olmaları, İstanköy’e kaçma girişimleri ve turistlere de ayak bağı olmaları işin cabası! Turizm okullarında öğretilen bir temel kural vardır: “Peçete ile bulaşık bezi, masada yan yana konulmaz!” =7= 10 Temmuz’dan bu yana Türk turizmindeki bunalıma dikkati çekiyoruz. Gözlemimizi doğrulayan haberler de basınımızda yoğunlaşmaya başladı. Son bir haftadaki haberlerden örnekler verelim...  24 Temmuz, Vatan: “Otel çok, turist yok. Türk turizmi ‘kırmızı alarm’ veriyor. Seçim,Ramazan ve belirsizlikler nedeniyle haziranda doluluk oranı 5.2 puan düşüşle yüzde 63.4’e indi. Avrupa’nın en keskin düşüşü yaşandı.”  27 Temmuz, Sözcü: “Turizmde istihdam düştü, yurtdışına işçi ihracı arttı.”  27 Temmuz, Zaman: “Otel yatırımları yüzde 42 azaldı.”  30 Temmuz, Cumhuriyet: “Turizme bomba iptaller gelebilir. Turizmde Rusya endişesine, Suruç saldırısı ile tırmanan şiddet olayları eklendi. Sektörde belirsiz süreç başlarken rezervasyon iptalleri gündemde...”  30 Temmuz, Zaman: “Turist sayısı azaldı, turizmci tedirgin. Türkiye’de yaşanan terör olayları turizmciyi vurdu. 2015’in ilk yarısında Türkiye’yi ziyaret eden yabancı sayısı 14 milyon 894 bine düştü. Büyük kaygı içinde olduklarını söyleyen Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği Başkanı Ali Kızıldağ, bazı Avrupa ülkelerinin, vatandaşlarınıTürkiye’ye gitmemeleri konusunda uyardığına dikkati çekti.”  Turizm Bakanı Ömer Çelik ne yapıyor? Üç dönem milletvekilliği yaptığı için 7 Haziran’da aday olamadı. Hükümet kurulamadığı için hâlâ Turizm Bakanı olarak aylığını almayı sürdürüyor. Ama o sultanın adamı olarak CHP ile koalisyon görüşmelerini yürütüyor! Oda Başkanları Tedirgin!  Meslektaşım Bülent Ecevit, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Davut Çetin’in Meclis konuşmasını gönderdi. Konuşma özetle şöyle:  “Geçen yılki rakamlara göre aylık yüzde 1 düşüşle 22 bin 179 kayıp görülürken, yıllık yüzde 7 düşüşle toplamda 432 bin 575 kayıp kaydedildi.  Turist sayısı dışında, fiyat indirimleri ve geceleme düşüşleri, toplam gelire ve Antalya ekonomisine olumsuz yansıdı. Doluluk oranı ve fiyatlarda da yüzde 10-15 civarında düşüş var.  Antalya’nın mayıs ayı net KDV tahsilatı geçen yıla göre sıfır oldu. Otomobil ve konut satışına rağmen KDV’deki yavaşlama piyasanın gerçek durumunu gösteriyor.  Piyasadaki durum bu, ancak şu anda bunları konuşmak da faydasız, çünkü sadece ekonomide değil, siyasette de belirsizlik var. Bu belirsizlikte yatırım zaten olmaz. Sonbaharda dış piyasadan döviz ve faiz baskısı buna eklenecek.  Koalisyon görüşmelerine kimse inanmıyor. Kasımda seçim de olsa istikrar getireceği garanti değil. Şu anda bizi dinleyecek kimse yok ama yine de uyarılarımızı yapalım!” Cumhuriyet’in Milas Muhabiri Olcay Akdeniz, Marmaris Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Baysal’ın görüşlerini şöyle aktardı: “Marmaris yabancı turist açısından geçen yılın altındadır. Ruslarda kayıp yüzde 30, İngilizlerde yüzde 15, yerli turistte ise beklentimizin çok altında kalındı.  Turizm sektörü pamuk ipliğine bağlıdır. En küçük olaydan nem kapar ve iptaller ardı ardına yaşanır. Bu yıl ve gelecek yıl da turizm konusunda sıkıntı yaşayacağız. İç piyasada işlerin durgunluğuna ilave olarak tahsilatta, özellikle de çeklerde giderek artan sıkıntılar mevcut. Sıkıntıları aşmanın ekonomik olarak tek yolu büyüme temposunun ve istikrarın tekrar yakalanıp ivmenin yukarı çekilmesidir!” Fethiye Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Akif Arıcan ise şu uyarılarda bulunuyor:  “Fethiye uzun zamandır İngiliz turistlerin tercih ettiği bir yerdi. Ancak son yıllarda düşüş var. İngiltere’den her ne kadar turist gelmeye devam etse de eskisi kadar çok sayıda ve elit turist gelmiyor. Gelenler daha çok ‘her şey dahil’ turizmi çerçevesinde geliyor. Buda bölgeye ekonomik katkı sağlamıyor.  Suriye’de yaşanan olayların sınırımıza yakın cereyan etmesi, IŞİD’in coğrafi yakınlığı seyahat planlaması yapanlar açısından ülkemizin tercih edilebilirliğini azaltıyor.  Savaş içinde olan ve gelişen savaş teknolojileri ile birlikte her açıdan saldırı alma olasılığı bulunan bir ülkeye hiçbir turist gelmeyecektir!” =8= Sultan, salı günü Çin yolculuğuna çıkmadan bir gün önce Ankara’daki Büyükelçi Yu Hongyang, Sözcü gazetesinden Ali Ekber Ertürk’e “Yaşanan olaylar nedeniyle Çin’den Türkiye’ye gelmeyi planlayan turist ve resmi heyetler gezilerini iptal etti” dedi.  Salı günü ise New York Times gazetesinde neredeyse tam sayfayı dolduracak iki haber vardı. Birincisinin başlığında “Türkiye ve ABD, Suriye’de ‘güvenli bölge’ arıyorlar” deniliyordu.  Bu haberi Amerikalılar ve uluslararası baskılarından da pek çok insan okudu. Bu haberden sonra hangi turist Türkiye’ye gelir? Kaldı ki ABD Ankara Büyükelçiliği’nin internet sitesinde vatandaşlarına Adana dahil, Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu bölgelerine gitmemeleri uyarısı yapılıyor!  Gazetenin 2. haberinin başlığında “Türkler arasında Çin’e düşmanlık büyüyor” deniliyordu. Haber Türkiye’de değil, Beyjing’de yazılmıştı. Çin’den yansımalar aktarılıyordu.  24 Temmuz’da dinsel baskı yapıldığı gerekçesiyle Uygur Türkleri konusunda Çinlilere, hatta Çinli sanılan Güney Korelilere ve Tayland Fahri Konsolosluğu’na yapılan saldırıların turizme olumsuz etkilerine dikkati çekmiştik.  Bu yazım üzerine Şangay’da yaşayan okurum Ersin Eren’den bir ileti aldım. (Bereket o günkü teknik hata internet sitemizde düzeltilmişti. Böylece okurumuz da o yazıyı okuyabilmişti!) İleti özetle şöyle:  “Eğer politikacılarımız bizleri dinsel unsurları kullanıp Atatürk ve ilkeleri yolunda Müslüman kimliği ile değil, Türk kimliği ile götürseydi, sanırım bu kötü günleri görmez, daha güzel ve özgür bir Türkiye olurduk.  Kusura bakmayın ama Şangay’da ortalama gelir nerdeyse 2800 TL, şoförümün aylığı 2000TL. İşte beğenilmeyen, insan hakları yok denen ve tutuklu gazeteci sayısı Türkiye’den az olan bir ülke. En azından dinsel toplum baskısı yok. Şu an itibarı ile Şangay ne yazık ki yıllarca yaşadığım Paris ve doğup büyüdüğüm İstanbul’dan daha güvenli.  Çinlilerde Türkiye için büyük potansiyel var. Onlara yıllar önce Ruslara yaptığımızı yaparsak çok büyük ekonomik kayıplar veririz. Bu ülke dünya nüfusunun yüzde 20’sine sahip ve inanıp sevdikleri insanlara daima sadık kalırlar.  Lütfen burada yaşadığım için etki altında olduğumu düşünmeyin, Türkiye aleyhinde bir propaganda gerçekten turizme darbe vurur. Son olaylardan sonra bir iş arkadaşım Yunanistan’ı güvenli bulup Türkiye ziyaretinin bir bölümünü iptal etti…” Sultan Çin’de idi…  Sultan, Beyjing’de “Çin İslam Cemiyeti” heyetini kabul etti, “Çin’de 35 bin cami 40 bindin adamı olduğunu öğrendik…” dedi. Ben böyle bir gerçeği Sultan daha 11 yaşında iken 1965’te Beyjing Camisi imamından öğrenmiştim.  Türkiye’ye 2013’e kıyasla, 2014’te yüzde 43 artışla 200 bin Çinli turist gelmişti. Bu sayının 1 milyona çıkacağı öngörülüyordu. Ancak Uygur Türkleri odaklı olumsuzluklar hedefi gerçekleştiremeyecek! “Turistik Otelciler, Yatırımcılar ve İşletmeciler Birliği Başkanı (TUROB)”  Timur Bayındır, rakamlarımı doğruladıktan sonra, Sabah gazetesine “1 Çinli turist, 3 Rus’a bedel” dedi.  Rusya ekonomisindeki çöküntünün bir benzeri Çin’de yaşanmaya başlandı. Çin borsası son üç hafta içinde yüzde 14 oranında eridi. Bu gelişme sonrasında Çin’de gevşek para siyasasından uzaklaşılacağından söz ediliyor.  Turizmimiz üzerinde yaşanan olumsuzluk, iki ülke arasında dış ticaret dengesinde de görülüyor. 2002’den 2014 sonuna kadar Çin ile 28 milyar dolarlık alışveriş yaptık. Ama 22 milyar dolar açık verdik! Hatta Çin yapımı Hereke halısını alıp yabancı turistlere yutturduk!  Çin Türkiye’de yeni atılımlar peşinde… Gündemde nükleer santral var, Kanal İstanbul var, hızlı tren projeleri var. Anlaşılan Çinli turist değil, Çinli işçiler gelecek! =9= Suruç’ta, 20 Temmuz’da canlı bomba olayı ile 32 kişi öldü. Ardından IŞİD “hedef”denilerek, PKK’ye hava saldırıları düzenlendi. Çözüm süreci askıya alındı. PKK saldırılarında 22 güvenlik görevlisi, 6 vatandaş öldü, 89 kişi yaralandı.  Bu olayların olumsuzlukları Türkiye turizm istatistiklerine henüz yansımadı. Ancak yılın ilk altı ayına ilişkin resmi rakamlar gazetelerde boy gösterdi. Ağustosun ilk haftasındaki bu haberlere göz atalım:  1 Ağustos Cumhuriyet: “Turizm geliri yüzde 13.8 azaldı.”  Hürriyet: “Kişi başı harcama bir yıl içinde 192 dolar geriledi. Parası olan gelmedi. Gelir turistten çok daha hızlı düştü.”  Hürriyet: (Gazete konuya iki sayfa ayırmıştı.) “Turist sayısı düştü,gelirler azalıyor, oteller fiyat kırıyor. Turizmde yangın.” Yurt:“Turizm ikinci çeyrekte çöktü.”  2 Ağustos Zaman: “Avrupa’da en düşük otel doluluk oranı Türkiye’de.”  4 Ağustos Vatan: “6.4 milyon turist su içmeden gitti.”  Turizm Bakanlığı’nın resmi açıklamasına göre yalnızca Rusya değil, Avrupa Birliği turistlerinde, hem de terör olayları öncesinde önemli düşüşler görülüyor. AB’den tek önemli turist artışı, 2014’ün ilk altı ayı ile kıyaslandığında, yüzde 10.95 oranı ile Almanya’dan idi.  1 Ağustos’ta Milliyet gazetesinde değişik bir haber yayımlandı. Haberde “Maraş’taki Alman askerlerine yüksek güvenlik alarmı… Çarşıya inmeyin, üstten çıkmayın” deniliyordu. Milliyet, haberi Alman “Der Spiegel” dergisinden aktarmıştı. Bir Alman olarak, bu haberi okuyunca Türkiye’ye turist olarak gitmek ister misiniz?  Soruna ekonomi yazarları da eğilmeye başladılar.  1 Ağustos Sabah Faruk Erdem: “Turizm çalışanına işsizlik maaşı.”  3 Ağustos Milliyet Güngör Uras: “İhracat ve turizm ‘alarm veriyor’”  Hürriyet Uğur Gürses: “İç talep ve döviz girişleri zayıflarken ihracat ve turizm gelirlerinde hızlı bir düşüş yaşanıyor. Alarm zili çalıyor. Umarım Ankara duyuyordur.” Gürses’in “duyuyordur” sözcüğünden ben “d” harfini atarak “uyuyor” diyorum! Duyuyor mu? Uyuyor mu?  Geçen dönem seçilemeyen AKP’li milletvekilleri, o ana kadar Türkiye’de olmayan bir uygulama ile “bakan yardımcısı” olarak atanmışlardı. Bunlardan biri de Antalya Milletvekili Abdurrahman Arıcı idi.  Dört yıl boyunca, Arıcı’dan “çıt” çıktığını duymadım. Ta ki 3 Ağustos’ta gazetelere “Türkiye’nin güvenli ülke olmadığına dair algı operasyonu yürütüldüğünü, buna karşılık geçen yılki turist sayısına ulaşılacağını (!)”belirtmesine değin… Bu yüce turizm yetkilisinin bu sözlerine ne dersiniz? Yoksa bu “algıyı” da “paralelciler” mi yayıyorlar ya da iktidardaki ilgisiz, beceriksizler mi yaratıyorlar? *** 31 Temmuz’da bu köşede, “Turizm Bakanı Ömer Çelik ne yapıyor? Üç dönem milletvekilliği yaptığı için 7 Haziran’da aday olamadı. Hükümet kurulamadığı için hâlâ Turizm Bakanı. Ama o Sultan’ın adamı olarak CHP ile koalisyon görüşmelerini yürütüyor!” diye yazmıştık.  Onun da “çıtı” çıkmıyor. Ardından 3 Ağustos’ta Cumhuriyet 1. sayfaya “Koalisyonda Truva atı” gibi doğru bir başlığa konu oldu. Görünmeyen görevi Sultan’ın hedefi olan erken seçime gidecek ortamı yaratmak idi.  Böylece, başta kendisi gibi, 3 dönem milletvekili kuralı gereği 7 Haziran seçimlerinde aday olamayanlara yeniden seçilme olanağı verilebilecek… AKP tek başına iktidar olacakmış! Turizmde alarm zili çalıyormuş, kimin umurunda! *** Mayısta CHP Antalya Milletvekili adayı Nefi Kara, “Turizm’in sahipsizliğinden, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in Antalya’yı az ziyaret ettiğini” öne sürmüştü.  Arıcı, bakan adına yaptığı açıklamada “13 yıl önce turizmi çıkmaza sokanlar, bugün turizm hakkında konuşmaya hakları yoktur!” demişti. Bir de aynaya bakıp algılamayı öğrenseler! =10= New York Times gazetesinin 2 sayfayı kaplayan Türkiye haberini ve ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nin Amerikan turistleri “Adana dahil, Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu bölgelerine gitmemeleri uyarısına” 4 Ağustos’ta bu köşede değinmiştik. Haberi ve elçiliğin açıklamasını pek çok Amerikalı ve yabancı okuduktan sonra acaba “Hangi turist Türkiye’ye gelir?” diye sormuştuk.  Ama yazımızın “mürekkebi kurumadan (Mürekkep mi kaldı?)” bugün Başbakanlık koltuğunda kerhen oturan Veziriazam hazretleri, tuttu Vaşington gazetesinde “iç acıcı!” bir makale yayımlayarak soruna adeta tüy dikti! “Türkiye’yi hedef alan terör örgütlerinin, cezasız kalmayacağını bilmeleri gerektiğini” bildiren bu yazıyı okuyan hangi Amerikalı ülkemize gelmeye cesaret edebilir?  Gazete, Türkiye’de bir terör olayını gösteren ekteki resmi de Veziri azam’ın yazısı ile pekiştirmişti. Suriye ve Irak’taki olayların ilk bakışta insanı umutsuzluk ve çaresizliğe götürebileceğini belirterek şöyle döktürdü:  “Ancak bir tarih profesörü, diplomat ve siyasacı olarak biliyorum ki, akıp giden tarih, ancak bir bütün olarak görüldüğünde anlamlıdır. Türkiye’nin güneyindeki başa çıkılamaz gibi görünen birçok zorluğu ele alırken bu gerçekleri aklımızda tutmalıyız!” Sanki lades oynuyoruz… Ayrıca, Türkiye’nin, güney sınırlarında ulusal güvenliğine yönelik birçok tehditle karşı karşıya olduğunu belirterek, “Şam’da yasallığını yitirmiş bir rejim ile terör örgütü IŞİD barbarlıkta yarışırken Suriye’de yüz binlerce insanın öldüğünü, 2 milyonu Türkiye’de olmak üzere milyonlarca insanın evlerinden edildiğini” anımsattı.  Bununla yetinmedi, “PKK gibi diğer terör örgütünün de savaşın bu karmaşasından yararlanarak, terörü kendi hedeflerine ulaşmak için araç olarak gördüğünü” vurguladı. Hayda terörden savaşa geçtik! Savaş olan yere turist gider mi? Bakın ne diyor? “Türkiye’de hepimiz, terörizme çok aşinayız!” Yani Amerikalı turist de aşina olması ve yaşamını tehlikeye atması için ülkemize mi gelsin! Kraliçe’nin turistleri! İngiliz Hükümeti’nin “Dışişleri ve Commonvealth Dairesi (DCD)” de İngiliz turistleri için İnternet sitesinde yayımladığı uyarıları 10 Ağustos’ta güncelledi. Uyarı özetle şöyle:  “DCD, herkese, Şırnak, Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis ve Hatay illerinde Suriye sınırına 10 kilometre yaklaşmamalarını tavsiye ederiz. 20Temmuz’da, bir intihar bombacısı Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde en az 28 kişiyi öldürdü, 100’den fazla kişiyi yaraladı.  11 Mayıs 2013’te Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde bomba yüklü 2 araba saldırısında 53 kişi ölmüş, 100’den fazla kişi de yaralanmıştı. Ekim 2012’de bir bomba parçasının Akçakale ilçesinde üzerine düştüğünde 5 Türk ölmüştü.  Suriye güçleri Türk sınırına yakın bölgeleri hedeflemeyi sürdürüyor ve bölgedeki terör artan bir risk oluşturuyor! Suriye’nin kuzeyinde IŞİD ve Kürt güçleri arasında şiddetli çatışmalar sonucunda, 19 Eylül 2014 yılından beri Şanlıurfa ilinde Türkiye’ye kitlesel göçmen akını olmuştur.” Terör dışında, büyük kentlerdeki gösteriler hakkında şu uyarı da eklenmişti:  “2013 baharından bu yana, Türkiye genelinde kentlerde dağınık ama şiddetgösterileri olmuştur. Önceleri İstanbul’da İstiklal Caddesi’nde ve Beşiktaş ile Kadıköy ilçelerinde, Taksim Alanı’nda yapılan gösteriler, daha geçenlerde Okmeydanı’nda da yapılmıştır. Ankara’da protestolar başta Başbakanlık çevresinde, merkez Kızılay’da, İzmir’de kent merkezinde ve Kordon’da düzenlenmiştir.  Tüm gösterilerden uzak durmalı, başlama anında o alan terk edilmelidir. Polis protestoları dağıtmak için yoğun göz yaşartıcı gaz ve basınçlı su kullanıyor. Göz yaşartıcı gazın etkisi, gösteri alanının birkaç yüz metre ötesinde de hissedilebilir.”  Türkiye turizm cennetidir, bekliyoruz… =11= 10 Temmuz’dan bu yana Türkiye’de turizmin çöküşüne dikkati çekmeye çalışıyoruz. Rusya’da rublenin değer yitirmesi kuşkusuz çok önemli bir olaydı. O olay, o ülkenin sorunuydu. Ama biz yazılarımızda ülke içinde uygulanan, izlenen yanlış siyasaları ve yöntemleri vurguladık. Bindiğimiz dalı kestiğimizi somut örneklerle yazdık.  Terör olayları yokken otellerin satılmasına başlanmıştı. “Sahibinden” adıyla satış yapılan bir internet sitesinin açıklamasına göre, otel satış ilanları bir yılda yüzde 129 arttı. Kentlere göre bir yıllık satışlarda Muğla’da yüzde 650, İstanbul’da 225, İzmir’de 133, Antalya’da 48 oldu. 5 yıldızlı otellerde satış ilanı yüzde 157’lik, 4 yıldızlı otellerin satış ilanı adedinde yüzde 160’lık artış gözlendi. Terör olayları öncesindeki turizmde düşüş TÜİK’in ekteki çizelgesinde açıkça görülüyor. Küçük Oteller Derneği Başkanı Faruk Boyacı, “Sektördeki sıkıntıları görmemek için herkesin kafasını kuma gömmeyi tercih ettiğini” söyledi. *** Bu olguları Doğu ve Güneydoğu’da başlayan terör olayları yokken irdelemeye başlamıştık. Son yazılarda da bu terör olayları konusunda İngiliz, Amerikan hükümetlerinin “Türkiye’ye aman gitme!” niteliğindeki resmi uyarılarını anımsattık.  İranlı turist, yol yakınlığından ve ucuzluğundan otobüslerle Akdeniz’e gelirler, bayanlar türbanlarını çıkarıp bikinilerini giyerek “özgürce” denize girer Doğu ve Güneydoğu’daki olaylar yörede otobüslere de sıçrayınca İran Erzurum Başkonsolosu “Türkiye’ye karayolundan gelmeyiniz uyarısı” yaptı! *** Eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel, “Turizmci, Türkiye’nin terörle anılmasından rahatsızdır!” dedi. Bir an için bırakın Doğu’yu, Güneydoğu’yu… Turizmin başkenti Antalya’nın gözbebeği Alanya’da pazar günü turistlerin gözleri önünde bir meydan savaşı yaşandı.  Terörden zarar gören Alanyalılar bu olayları kınama amacıyla Türk bayraklarıyla yürüyüş düzenlediler. Karşıt görüşlü 50 kişiyle aralarında çıkan tartışma, çatışmaya döndü. Polis biber gazı kullandı. Biri polis, 15 kişi yaralandı. *** Van’daki Elite World Oteli Genel Müdürü Gürkan Akbay, son ay içindeki iptaller hakkında “Sadece konaklama anlamında değil, toplantı ve kurumsal düzenlemelerde yüzde 70’lere varan düşüş gözlemliyoruz” dedi.  Van Rescate Oteli’nin Genel Müdürü İrem Tinli Angün, “Yüzde 90’lardaki doluluk oranının 30’lara düştüğünü, haftalık kaybın en az 100 bin lira olduğunu” söyledi.  Turist rehberi Engin Pişkini, her yıl eylül ayının 2. pazarında Akdamar Adası’ndaki Ermeni Kilisesi’nde özel izinle düzenlenen törene turist gelmesi yerine iptal geldiğini açıkladı! *** Koalisyon görüşmelerini de turizm gibi çöktüren Bakan Ömer Çelik, müjde verdi! “Uçak başına Nisan-Mayıs döneminde verilen 6 bin dolar yakıt desteği 15 Eylül – 30 Kasım’da da uygulanacak(mış)!” Helal olsun böyle çözüme…  “Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB)” Başkanı Başaran Ulusoy, Nisanda “fiyat kırmayın” uyarısı yapmıştı. Cumhuriyet’te Şehriban Kıraç’ın dizisinin pazar günkü başlığı “Fiyatlar yüzde 50 düştü, yine de Ruslar gelmedi” idi. Üstelik terör olayları öncesinde!  Dün bir gazetede, bir TV kanalında “Rusya’dan gelen turist sayısındaki ciddiazalmanın irdeleneceğinin” haberini okudum. Rusya olayı, o ülkeden kaynaklanan bir sorun… Asıl irdelenmesi gereken ülkemizdeki kanlı savaştır. Sultan hazretleri, Suruç olayından sonra, “IŞİD’i yok edeceğim” diye uçaklarını gönderip Suriye’yi bombalamaya kalktı. Ama her nedense uyuyan yılan PKK hedeflerini bombaladı.  Askerlikte temel bir kural vardır: “İki cephede savaşılmaz! Sonuç hüsrandır…”Sultan’ın MİT TIR’ları ile silah gönderdiği IŞİD, şimdilerde zevkten göbek atıyordur. Bırakın turizmin çökmesini, masum insanlar ölüyormuş, ekonomi çöküyormuş, umurunda mı Sultan hazretlerinin! =12= Salı günü, bu başlık altındaki yazımı son olarak düşünmüştüm. Ancak 2-3 gün içindeki bazı haberler nedeniyle, bugün de aynı konuda yazmaya karar verdim.  Turizm Bakanı’ndan çıt çıkmazken, çöken turizmi canlandırmak için Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’den ilginç, ama uçuk bir çözüm haberi geldi. Zeybekci, HaberTürk gazetesinden Deniz Çiçek’e “Zengin turisti sıfır vergiyle çekeceğiz” dedi ve şunları söyledi:  “Çeşme, Bodrum, Didim, Marmaris ile Antalya’nın batısında, zengin turistleri çekmek için, içinde oteller, eğlence mekânları ve AVM’lerin olacağı, sıfır vergili turizm serbest bölgeleri kurulacak. Yabancılara serbest olan bölgeye Türkler de pasaportla girecek!”  Herhalde Ekonomi Bakanı da o serbest bölgelere gelecek yabancı turistler için sahneye çıkıp zeybek mi oynar, göbek mi atar, bilemeyiz! Kaldı ki Bakan’ın hedefindeki zengin turistler plajlara değil, görkemli yatları ile mavi yolculuğa geliyorlar! *** Ruslar ekonomik sorunları nedeniyle gelmez oldular. İsraillilerin ayaklarını “one minute” diyen sultan kesti. Ardından ABD, İngiliz Kraliçesi’nin hükümeti, Almanya vatandaşlarına “Türkiye uyarısı” yaptılar. Üstelik doların 3 TL tavanını delmesiyle daha ucuza tatil yapıp daha çok alışveriş olanağı varken!  İran’dan da kısmi uyarı geldi. Şimdi de bu uyarılara Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda ve Polonya hükümetlerinin açıklamaları eklendi.  Anımsarsınız, Alman Savunma Bakanlığı, Türkiye’de konuşlandırdığı “vatansever” anlamına gelen “Patriot” birliklerindeki görevli erlerine “sokağa çıkmayın, alışverişe gitmeyin” uyarısı yapmıştı. Bu yeterli olmamış ki Almanya “Patriot” Birliği’nin geri çekileceğini açıkladı. Bu karardan birkaç gün sonra ABD de aynı açıklamayı yaptı. Demek ki Türkiye’nin Güneydoğu’sunda, Doğu’sunda daha sıcak günler yaklaşıyor. Bu koşullarda turist gelir mi? İngiliz The Times gazetesi “Kraliyet Birleşik Hizmetler Enstitüsü’nden” Michael Stephens’in şu sözlerine yer verdi: “İç savaş demek istemiyorum, ama durum kontrolden çıkıyor. Türkiye için kaygı verici bir dönem ve nasıl becerecekleri belli değil!”  Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi: “Saldırılar korku verici bir şekilde sıklaşıyor. Toplumda korku artıyor!” Stuttgarter Zaitung gazetesi: “Türkiye iç savaş yoluna doğru sürükleniyor.”  Bırakın hükümet uyarılarını, bu haberleri okuyan o ülkenin vatandaşları Türkiye’ye gelmek isterler mi?  Ancak Milliyet gazetesinde Kapadokya çıkışlı bir haberde, bir Amerikalının “Turist Türkiye’yi güvenli buluyor!” sözleri başlığa çıkmıştı! Acaba hangi haberlere güvenmeli? *** Turizmciler yağmur duasına çıkar gibi “Kurban Bayramı” duasındalar! Deniliyor ki yeni eğitim- öğretim yılının başlaması, 14 Eylül yerine 28 Eylül’e ertelensin. Böylece vatandaşlarımız 14 gün daha fazla tatil yapma olanağını elde etsinler...  Yabancı turistlerin boş bıraktığı otelleri, lokantaları, hatıra eşya mağazalarını vatandaşlarımız doldurarak açığı kapatsınlar.  Bu arada tatilini yapmış vatandaşımıza dört günlük Kurban Bayramı’nda ikinci bir tatil fırsatı yaratılmış olur, deniliyor.  Bu tarihlerle bağlantılı bazı önemli ayrıntı olayları anımsayalım. Ekonomik sıkıntı içindeki komşu Yunanistan’da turizmi, Türkler canlandırıyor. Yaklaşık 1 milyon Türk’ün ayak basmadığı ada, kulaç atmadığı Yunan plajı, uzo içmediği taverna kalmadı.  Özellikle Türkiye’de Şeker ve Kurban bayramları uzun süreli olunca, vatandaşlarımız ikinci tatilleri için Yunan adalarına koşuyor, sınır kapılarında kuyruklar oluşturuyor. Hatta o günlerde, örneğin Ayvalık’tan Midilli’ye ek vapur seferleri konuluyor. 25 Avro ödediniz mi 1 saat 15 dakika sonra ver elini Midilli… Ya da Sakız, İstanköy adaları…  Sonuçta döviz gelmiyor, döviz gidiyor, açık iyice açılıyor! 21 Ağustos 2015 CumaTurizmde Kara Bulutlar! (12) 18 Ağustos 2015 SalıTurizmde kara bulutlar! (11) 14 Ağustos 2015 CumaTurizmde kara bulutlar! (10) 07 Ağustos 2015 CumaTurizmde Kara Bulutlar! (9) 04 Ağustos 2015 SalıTurizmde Kara Bulutlar! (8) 31 Temmuz 2015 CumaTurizmde Kara Bulutlar! (7) 28 Temmuz 2015 SalıTurizmde Kara Bulutlar! (6) 24 Temmuz 2015 CumaTurizmde Kara Bulutlar! (5) 21 Temmuz 2015 SalıTurizmde Kara Bulutlar! (4) 17 Temmuz 2015 CumaTurizmde Kara Bulutlar! (3) 14 Temmuz 2015 SalıTurizmde Kara Bulutlar! (2) 10 Temmuz 2015 CumaTurizmde Kara Bulutlar! (1)