Müstaîn (Abbâsî halifesi)
Mustain veya el-Mûsta'in bi’l-Lâh Tam Adı: Ebû'l-'Abbâs "el-Mûsta'in bi’l-Lâh" ʿAhmed bin Muhammed el-Mu'tasım (Arapça: أبو العباس "المستعين بالله" أحمد بن محمد بن عباس المعتصم; Ebū el-ʿabbās "el-mustaʿīn bi-llāh" ʾaḥmed bin muḥammed bin 'Abbâs el-muʿtaṣim) (d. 836 - ö. 866) 862-866 döneminde hükümdarlık yapan on ikinci Abbasi halifesi.
Mustain Ebu'l-Abbas Ahmed el-Mustain | |||||
---|---|---|---|---|---|
Abbâsî Halifesi | |||||
Hüküm süresi | 862 – 866 | ||||
Önce gelen | Muntasır | ||||
Sonra gelen | Mu'tazz | ||||
Doğum | 836 | ||||
Ölüm | 866 | ||||
| |||||
Hanedan | Abbâsî Hanedanı | ||||
Babası | Muhammed bin Mu'tasım | ||||
Dini | Sünni İslam |
Bu maddenin içeriğinin Türkçeleştirilmesi veya Türkçe dilbilgisi ve kuralları doğrultusunda düzeltilmesi gerekmektedir. Bu maddedeki yazım ve noktalama yanlışları ya da anlatım bozuklukları giderilmelidir. (Yabancı sözcükler yerine Türkçe karşılıklarının kullanılması, karakter hatalarının düzeltilmesi, dilbilgisi hatalarının düzeltilmesi vs.) Düzenleme yapıldıktan sonra bu şablon kaldırılmalıdır. |
Yaşamı
değiştirMuntasır'ın ölümü üzerine Abbasi ordusunun yüksek Türk asıllı subayları yerine gelecek halifeyi seçmek için bir toplantı yaptılar. Mu'tazz ve diğer kardeşleri seçimi izlemekteydiler. Mus'tain taht adını alan Mutasım'ın bir diğer torunu olan Ebû'l-'Abbâs Ahmed'i halife olarak tahta geçirdiler.
Bu seçim Bağdat'ta bulunan diğer Mağribi kökenli ordu birlikleri ve Araplar tarafından iyi karşılanmadı. Bu gruplar birleşip toplanmış olan Türk subaylarına hücuma geçtiler; şehirdeki zindanları açıp buradaki mahpus kişileri kendi taraflarına aldılar ve silah depolarına hücum edip buradaki silahları yağmaladılar. Fakat Türk ve bazı Berber kökenli ordu mensupları daha disiplinli olarak ve daha iyi Türk asıllı komutanlar altında toplanıp isyancıların üzerine yürüyüp onları bastırmayı başarıp şehirdeki asayişi tekrar kurdular ve birçok isyancı öldürüldü.
Bağdad Arapları daha Abbâsî ülkesinde (Emeviler gibi) sırf Arap hükmü geçer olmadığını anlamış oldular. Bağdat'ın valisi olan Tahiroğulları hanedanı kurucusu Tahir'in torunu Muhammed Arap ahalinin yeni halife hakkında verilen karara uymaya ikna edebildi. Böylece Mustain yeni halife olarak bütün Abbâsî ülkesinde kabul edildi. Abbâsî orduları subayları Mutazz ve kardeşi Müeiyed'ı halifelik iddialarından vazgeçmeye zorladılar. Bu iddialarından vazgeçince karşılığında hayatlarını, servet ve mülklerine ilişilmeyip kendilerine bağışlandı.
Fakat Bağdat'ta bunların lehinde bir başka gösteri çıktı. Türk asıllı komutanlar bu sefer Mutazz ve kardeşini idam ettirip bütün mülklerinin müsaderesine karar vermek istenmekteyken Vezir tarafından bu tutumdan vazgeçirildiler. Ama Mutazz Samarra'da tutuklandı. Bu sefer de Türk asıllı askerler Vezir'in bu merhametli tutumuna kızıp karşılık olarak Vezir'in tüm mal ve mülkünü müsadere ettiler ve Veziri de Girit'te sürgüne yolladılar. Bunun sonucunda Atamış adlı Türk komutan başrol oynamaya başladı ve diğer önemli Türk subaylar ise taşra eyaletlerine vali ve asker komutanı olarak gönderildiler. Böylece Abbâsî Devleti idaresi Türk asıllı Türkmenlerin eline geçmiş oldu.
Son elli yılda Arap orduları arasında devamlı her yıl Bizans'la olan Doğu Anadolu ve Anadolu sınırlarını mevsimlik olarak ihlal edip akın hücumlarında bulunma ve yağma toplayıp geri gelme bir görenek haline gelmişti. Bu hücumlara Bizans ve diğer Hristiyanların karşı durmaları hiç olağan değildi. Fakat 862'de iki koldan gönderilen 3000'er kişilik akıncı hücum orduları komutanları ile birlikte Bizanslılar tarafından mağlup edildiler ve tamamen ortadan silindiler. Bu hiç beklenmedik sonuçların haberi Bağdat'a eriştiğinde Bağdad halkı çılgına döndü. Büyük gösteriler yapıp Bizans'a karşı cihat yapılmasını istediler. Müslüman ordularının başına gelen bu felaketin kabahatini de Halifelerini istedikleri gibi öldürüp istedikleri kişileri halife tayin eden tanrısız Türk ordu komutanlarında buldular. Bu gösterilerde hapishaneler yine boşaltıldı ve nehir köprüleri yakıldı. Bu cihat (ve yağma) fikirleri etrafta bulunan Arap eyaletleri tarafından uygun gelmişti ve bunlar da Bağdat'a akmaya başladılar. Samarra'da halk hareketi başlayıp hapishaneler boşaltılmıştı.
Fakat Türk komutanlar bunlara pek aldırmadılar. Kendi aralarında bölünmüşler ve kardeş kavgasına girişmişlerdi. Kendi kışlaları yakında olan Samarra'daki isyan hareketlerini bastırdılar ama Bağdat'ı kendi haline bıraktılar. Alt komutanlardan olan Küçük Boğa ve Vasıf adındaki subaylar üst komutan olan Atamış aleyhinde bir hareket hazırladılar ve Atamış'ı devletin gelirlerini Halife Mustain'in annesine ve etrafındakiler vererek çarçur etmekle suçladılar. 864'te Türk askerler sarayda bulunan Atamış'a hücuma geçtiler. Atamış kaçmaya çalıştı ama başaramadı ve Halife'den kendini korumasını istedi. Saray iki gün süren muharasadan sonra teslim oldu. Atamış yakalandı ve idam edildi. Samarra'daki saraylılar bürokrasisi ise Halife Mustain'i kuzeni Mutazz'i halife seçme ile tehdit edip halifeyi ülkenin idaresinden tamamıyla ayırmışlardı.
Abbâsî ülkesindeki diğer bölgelerinde de asayiş bozulmuştu.
864'te Küfe'de halk Peygamber'in sülalesinden olan Yahya etrafında toplanıp merkezi idareye isyan etmişti. Yahya civardaki Abbasi ordularını hemen elemine etmişti. Ama bu sefer üzerine merkezden ordular gönderildi ve sonunla Yahya mağlup edildi. Kesik başı önce Samarra'ya gönderilip orada halka teşhir edildi. Sonra teşhir edilmek üzere Bağdat'a gönderildi. Fakat Yahya'nın başını görmek için büyük bir kalabalık toplandı ve bunlar bir peygamber sülalesinden gelen kişinin öldürülmesi aleyhtarıydılar. Hemen idareci Türkler tarafından kesik baş gösterme yerinden alınıp silah deposuna konuldu.
Ülkenin doğusunda ise yine 864'te idareci Tahiri hanedanı hükümdarları Abbasilere bağlılardı ve halifeye sağladıkları büyük destekleri ile bilınmekteydiler. Fakat Tahiriler bir taraftan Silistan'da ortaya çıkan 'in hücumuna maruz kaldilar ve diğer taraftan da Tabaristan'da Şiilerinden baskı altındaydılar. Artık Tahiri idaresi çökmek dönemine girmişti. Tabaristan'daki Şiiler tam bu sırada 50 yıl sürecek bir Şii hanedanı kurmuşlardı; Irak üzerine yürümeye tehdit etmekteydiler ve merkezi Abbasi ordularının üzerlerine gönderilmesi gerekmekteydi.
Güney de ise Arabistan'da bir diğer Şii taraftarı kendini halife ilan etmiş ve büyük bir yağmacı bedevi ordusu kurmuştu. 865'te bu yağmacı ordu Hicaz'da karşı harekete geçti; hicaz'da etrafı yağmaladı; Kabe'ye girip Mekke'yi talan etti. Kutsal şehirlere hücum etmemek için bu şehirlerden büyük haraç tazminatları topladı. Bin kadar hacı adayını ve hacıyı öldürdü. Yıl sonunda bu güruh ordu Cidde'ye çekildi.
865 yılı bir büyük isyan ve anarşi yılı olmuştu. Musul'da, Filistin'de, Hums'ta, İsfahan'da anarşi ve asayişsizlik almış yürümüştü.
Diğer tarafından 865'ın başından itibaren Halife Mustain'in durumu kötüden felakete gitmekteydi. O yıl başında Mustain Samarra'dan Bağdat'a gelmişti. "Küçük Boğa" adlı bir başka Türk komutan; Vasif asli diğer bir Türk komutan ve Baghir adli üçüncü bir Türk komutan, Mütevekkil'in ölümünden sonra ona verilen malike arazilerinin yeniden dağıtılması hakkında bir anlaşmazlığa girmişlerdi. Bu çok geçmeden bir silahlı çatışmaya dönüştü. Halife Mustain, Bagir'in taraftarlarının kendini öldürmey,e hazırlandıklarını öğrendi. Ordunun diğer Türklerinin desteğiyle Bagir'i yakalatnıp zindana koydurdu ve çok geçmeden idam edilmesini sağladı.
Ordunun isyanı, Bağdad Kuşatması ve Mustain'in öldürülmesi
değiştirBagir'i idam edilmesi haberini alan Samarra'daki Türk güçleri çok kızıp ayaklandılar. Halife Mustain, 'dan "Küçük Boğa" ve Vasıf'la birlikte Samarra'dan kacip apartopar nehri sandalla geçip Doğu Bağdat'a kaçmak zorunda kaldı. Ayaklanan Türk orduları halifeye elçi olarak bir Türk subaylar heyeti gönderdi ve Halife'nin Samarra'ya geri dönmesini istediler. Halife bunu kabul etmedi ve iki taraf arasında çıkan çok şiddetli müzakereler sırasında elçi Türk subaylardan birisi bir tokat yedi.
Neticesiz kalan bu müzakereden sonra Samarra'ya dönen Türk subaylar içlerinden birinin müzakere sırasında bir tokat yemesini büyük bir hakaret olarak kabul ettiler. Samarra'daki tüm Türk asker kışlaları isyancı haline dönüştü. Bunlar Halife Mustain'in kuzeni Mutazz'ı hapis edildiği yerden çıkararak onu Halife ettiler.
Birkaç hafta geçmeden 50.000 Türk ve Horasanlı ve 2.000 Mağrıplı Berber asıllı askerden oluşan ordu Mutazzz'ın kardeşi Ebu Ahmed idaresinde Bağdat'a yöneldi. Bağdat'taki birlikler ve Bağdad halkı şehri savunmak için siperler, erzak, silahlar hazırladılar. Şehir kapıları önüne mancınıklar yerleştirdiler ve bunlarda kullanılacak yanan nafta için depolar kurdular. Bağdat'ın bu 865'teki kuşatılması da birçok trajedi yarattı. Zafer bazen kuşatılanlara bazen de kuşatanlara gider gibi oldu. Bağdadlılar dışarıdan yatdım beklemekteydiler. Rakka'dan gelmekte olan bir Arap destek ordusu şehri saran Türk orduları tarafından yenilip elemine edildi. Bu ordunu Arap komutanının "Peygambersiz ve melek desteği olmadan Araplar şimdi ne yapabilirler." dediği yazılmıştır. Gerçekten şehri koruyanların çoğu Araptı ve onlara destek gelmemekteydi. Aylar süren kuşatmadan sonra şehri kuşatan Mutazz'in Türk askerlerin oluşan ordusu üstün basmaya başladı. Halife Mustain'in etrafında kendini tutanlar ise yavaş yavaş ayrılmaya başladılar. Bağdat'ın Tahiri valisi de durumun kötüye gittiğini görmekteydi ama Halife Mustain'e desteğini hiç eksiltmemişti.
Ancak sonunda Bağdad içindeki entrikalar ve her tarafta olan ihanet korkusu dolayısıyla Tahiri valisi Mustain ile konuştu ve onun Halifelikten Mutazz lahine ayrılmasını ilan etmeye ikna etti. Bu anlaşmaya göre Müsatın Hicaz'a çekilecek ve yeter bir gelirle Medine'de yaşayacaktı. Sonuan kadar kendine sadık kalan "Küçük Boğa" ve Vasıf'a da eyalet valiliği verilecekti. Bağdat'taki devlet hazinesi Bağdat'ı savunanlarla ve kuştatici Türk orduları arasında bölüştürülecek ve kuşatıcılara iki misli daha fazla hak tanınacaktı. Tahiri Bağdad valisi bu anlaşmayı yazıya geçince Bağdat'taki saray ve devlet bürokratlarına yapılabilecek en iyi imkânın bu olduğunu anlattı ve onları yeni halifeye biat etmek için Samarra'ya gönderdi. Yeni halife olarak kabul edilen Mutazz da bu anlaşmayı kabul etti ve 866 yılının ilk günlerinde Bağdad da yeni halifeye teslim oldu.
Yeni Halife Mutazz Samarra'da bulunan Mustain'in ailesi ile annesini, Mustain'in yanina Bağdat'a gönderdi. Ama Mustain'in bütün mal ve mülkleri müsadere edilmişti. Mustain Medine'ye gönderilmeyi beklemekteydi. Ama Halife Mutazzz sözünde durmadı ve Mustain'i Bağdat'ta tuttu. Çok geçmeden Mutazz Bağdat'a Mustain'i idam etmek için bir adamını gönderdi. Bu cellat Mustain'in kesik başı ile Samarra'da yeni halifenin huzuruna çıkıp kesik başı ona gösterdiği zaman o vakit satranç oynamakta olan Mutazz'ın "Kesik başı bir yere koy; satranç oyunu bitince ben bakarım" dediği yazılmıştır. Oyun bitince kesik kafanın Mustain'e ait olduğunu araştırıp öğrenince cellata 500 altın bahşiş vermiştir.
Notlar
değiştirAyrıca bakınız
değiştirDış bağlantılar
değiştir- Ingilizce Wikipedia "Al-Mustain" maddesi (İngilizce) (Erişim:21.6.2010)
- Hitti, Philip H. (çev. Salih Tuğ), (1968) Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi (IV Cilt), İstanbul:Boğaziçi Yayınları.
- Üçok, Bahriye (1979) İslam Tarihi Emeviler- Abbasiler, Devlet Kitapları, Ankara: Milli Eğitim Basımevi (1.Basım:1968)
- Muir, Wiiliam (1924), The Caliphate, its rise, decline and fall, Edinburgh:John Grant [1]26 Eylül 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Chapter LXIX Al-Muntasir and three following caliphs (İngilizce) (Erişim:21.6.2010)